Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Dini Âfete Uğratan 3 Şey

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Zilka'de 1421 / 28.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dini Afete Uğratan 3 Şey, Bir Namaz ki İnsanı Allah'a Yaklaştırmıyor!, Kur'ân-ı Kerîm'in Zümresinden Olan Kimse… | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dini Âfete Uğratan 3 Şey

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Zilka'de 1421 / 28.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dini Afete Uğratan 3 Şey, Bir Namaz ki İnsanı Allah'a Yaklaştırmıyor!, Kur'ân-ı Kerîm'in Zümresinden Olan Kimse… | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Âfetü'd-dîni selâsetün: fakîhun fâcirun ve imâmun câirun ve müctehidün câhilun. Âfetü'd-dîni selâsetün: fakîhun fâcirun ve imâmun câirun ve müctehidün câhilun.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın rivayet eylediğine göre,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın rivayet eylediğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki; "Dinin âfeti üç şeydir." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Dinin âfeti üç şeydir."

Yani dine zarar veren, dini âfete uğratan, zayıflatan, dine sekte vurduran üç şey vardır.Yani dine zarar veren, dini âfete uğratan, zayıflatan, dine sekte vurduran üç şey vardır. Bu üç şeyden birisi; Fakîhun fâcirun. Ne demek? "Fısk u fücur ehli olan din bilgini, fakih." Bu üç şeyden birisi;

Fakîhun fâcirun.

Ne demek?

"Fısk u fücur ehli olan din bilgini, fakih."

Fakih, "dini bilen insan" demek. Fakih ama fâcir. Fısk u fücurla, günahla meşgul olan fakih.Fakih, "dini bilen insan" demek. Fakih ama fâcir. Fısk u fücurla, günahla meşgul olan fakih. Din böyle bir kimseden çok zarar görür. Dinin âfetidir bu. Yani dine felaket getirir. Din böyle bir kimseden çok zarar görür. Dinin âfetidir bu. Yani dine felaket getirir. Dini zarara uğratır. Fakîhun fâcirun.Dini zarara uğratır. Fakîhun fâcirun. Hem fıkıh bilgisi var, dini biliyor; hem de müttakî değil, fısk u fücurla meşgul oluyor, günahlar işliyor.Hem fıkıh bilgisi var, dini biliyor; hem de müttakî değil, fısk u fücurla meşgul oluyor, günahlar işliyor. Bu çok fenadır. Dine çok zararlıdır bu, bir. Bu çok fenadır. Dine çok zararlıdır bu, bir.

İkincisi; ve imâmun câir. "Ve cevr ü cefa yapıcı önder." İkincisi; ve imâmun câir. "Ve cevr ü cefa yapıcı önder."

İmam, "cami imamı" mânasına değil burada;İmam, "cami imamı" mânasına değil burada; "bir kavme önderlik eden kişi, başkan, reis, devlet başkanı, önemli idareci kişi" demek. "bir kavme önderlik eden kişi, başkan, reis, devlet başkanı, önemli idareci kişi" demek.

Câir ne demek? "Cevr ü cefa yapan." Câir ne demek?

"Cevr ü cefa yapan."

Cevr ü cefa yapan bir devlet adamı da dine çok zarar verir.Cevr ü cefa yapan bir devlet adamı da dine çok zarar verir. Zalim herif, dindarlara baskı yapıyor; hutbelerine karışıyor, vaazlarına karışıyor,Zalim herif, dindarlara baskı yapıyor; hutbelerine karışıyor, vaazlarına karışıyor, yayınlarına karışıyor, eğitimlerine karışıyor. "Şunu yapamazsın, bunu yapamazsın!yayınlarına karışıyor, eğitimlerine karışıyor. "Şunu yapamazsın, bunu yapamazsın! Kızlar başını açacak, adamlar sakallarını kesecek! Yok efendim Cuma'ya gitmek yasak!Kızlar başını açacak, adamlar sakallarını kesecek! Yok efendim Cuma'ya gitmek yasak! Yok efendim şöyledir böyledir…" Elinde selâhiyet var, devletin yönetimi, imkânları,Yok efendim şöyledir böyledir…" Elinde selâhiyet var, devletin yönetimi, imkânları, askeri, polisi, jandarması elinde; ama cevr ü cefa yapıyor. Dine çok zarar verir. Bu da dine âfettir. askeri, polisi, jandarması elinde; ama cevr ü cefa yapıyor. Dine çok zarar verir. Bu da dine âfettir.

İşte Suriye'de, işte Irak'ta, işte Mısır'da, işte diğer Arap ülkelerinde gördüğümüz Batı yanlısı,İşte Suriye'de, işte Irak'ta, işte Mısır'da, işte diğer Arap ülkelerinde gördüğümüz Batı yanlısı, Batı'nın emrini orada uygulayan zalim idareciler… Batı'nın emrini orada uygulayan zalim idareciler… Müslümanlara kan kusturan, onları hapse sokan, onları katliam eden zalimler… Müslümanlara kan kusturan, onları hapse sokan, onları katliam eden zalimler…

Üçüncü âfet nedir? Ve müctehidün câhilun.Üçüncü âfet nedir?

Ve müctehidün câhilun.
Buradaki müçtehid de, "ibadete koşuşturan, hızlı hızlı ibadet eden insan" demek.Buradaki müçtehid de, "ibadete koşuşturan, hızlı hızlı ibadet eden insan" demek. Müçtehid, Arapça'da "çok cehd eden, cehd sarf eden" demek.Müçtehid, Arapça'da "çok cehd eden, cehd sarf eden" demek. Ama müçtehidün câhilun ibaresinde müçtehid, "âbid" demek.Ama müçtehidün câhilun ibaresinde müçtehid, "âbid" demek. Yani ibadete cehd ediyor ama cahil; yalan yanlış, eğri büğrü işler yapıyor.Yani ibadete cehd ediyor ama cahil; yalan yanlış, eğri büğrü işler yapıyor. Kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Doğru yapayım derken eğri iş yapıyor.Kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Doğru yapayım derken eğri iş yapıyor. Allah'ın hoşuna gitmeyecek şeyleri ibadet sanıp yapıyor. Bid'atleri işliyor.Allah'ın hoşuna gitmeyecek şeyleri ibadet sanıp yapıyor. Bid'atleri işliyor. Bid'atleri işleyince Allah sevmez. Bid'atleri işleyince Allah sevmez.

Bir de, mesela İmâm-ı Âzam, Ahmed b. Hanbel, İmam Şâfiî gibi kimselere de "müçtehit" diyorlar.Bir de, mesela İmâm-ı Âzam, Ahmed b. Hanbel, İmam Şâfiî gibi kimselere de "müçtehit" diyorlar. O da müçtehit, o da gayret sarf ediyor;O da müçtehit, o da gayret sarf ediyor; ama Allah'ın ahkâmını Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîflerden çıkarmakta içtihat ediyor.ama Allah'ın ahkâmını Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîflerden çıkarmakta içtihat ediyor. O müçtehit, "büyük hukukçu" demek, o ayrı. O müçtehit, "büyük hukukçu" demek, o ayrı.

Buradaki müçtehit; müctehidün câhilun dediğimize göre, yani bilgisi yok ama cehd ediyor.Buradaki müçtehit; müctehidün câhilun dediğimize göre, yani bilgisi yok ama cehd ediyor. Bilgisizce cehd eden kimse, bilgisizce ibadet eden kimse; bu da dine zarar verir.Bilgisizce cehd eden kimse, bilgisizce ibadet eden kimse; bu da dine zarar verir. Kaş yapayım derken göz çıkartır. "O adam mı? Aman, illallah!" Yaka silkerler.Kaş yapayım derken göz çıkartır.

"O adam mı? Aman, illallah!" Yaka silkerler.
O adama kızgınlıklarından birçok insan dine de soğuk bakar. O adama kızgınlıklarından birçok insan dine de soğuk bakar.

Bu üçü dine zarar veren üç cins insandır. Din bilgisi var, fakih ama fâcir, günahkâr. Olmadı.Bu üçü dine zarar veren üç cins insandır. Din bilgisi var, fakih ama fâcir, günahkâr. Olmadı. Elinde asker var, selâhiyet var, imam, önder, başkan; ama câvir, cevr ü cefa ediyor. Olmadı.Elinde asker var, selâhiyet var, imam, önder, başkan; ama câvir, cevr ü cefa ediyor. Olmadı. Müçtehit, gayretli adam, çok çalışıyor;Müçtehit, gayretli adam, çok çalışıyor; ama cahil, yalan yanlış çalışma yapıyor, yanlış işler yaptığından sevap kazanmıyor, günaha giriyor. ama cahil, yalan yanlış çalışma yapıyor, yanlış işler yaptığından sevap kazanmıyor, günaha giriyor.

İbadet yaptığı halde günaha giren, sevap kazanmayan insan olur mu? İbadet yaptığı halde günaha giren, sevap kazanmayan insan olur mu?

Olur. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Olur. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Nice nice oruç tutan insan vardır ki akşama aç ve susuz kalmaktan başka eline bir şey geçmez."Nice nice oruç tutan insan vardır ki akşama aç ve susuz kalmaktan başka eline bir şey geçmez. Nice gece kalkıp namaz kılan insan vardır ki uykusuz kalmaktan başka eline bir şey geçmez." Nice gece kalkıp namaz kılan insan vardır ki uykusuz kalmaktan başka eline bir şey geçmez."

Başka bir hadîs-i şerîf: "Bir namaz ki insanı Allah'a yaklaştırmıyor, Allah'a yaklaştırmaya yaramıyor…" Başka bir hadîs-i şerîf:

"Bir namaz ki insanı Allah'a yaklaştırmıyor, Allah'a yaklaştırmaya yaramıyor…"

Neye yarar? "Allah'tan uzaklaştırmaya yarar." Neye yarar?

"Allah'tan uzaklaştırmaya yarar."

Gafletle namaz kıldın mı, Allah'a yaklaştırmayan bir namaz kıldın mıGafletle namaz kıldın mı, Allah'a yaklaştırmayan bir namaz kıldın mı felaket de oluyor, insan Allah'tan uzaklaşıyor. felaket de oluyor, insan Allah'tan uzaklaşıyor. Çünkü namazdan bir tat almıyor, gafletle kılıyor. Bu sefer Allah da sevmiyor. Çünkü namazdan bir tat almıyor, gafletle kılıyor. Bu sefer Allah da sevmiyor. "Sen benim huzuruma geldin, aklın fikrin çarşıda pazarda, hatta kadında kızda,"Sen benim huzuruma geldin, aklın fikrin çarşıda pazarda, hatta kadında kızda, hatta kumarda oyunda, dünya işlerinde… Ondan sonra geçmişsin karşıma, namaz kılıyorsun.hatta kumarda oyunda, dünya işlerinde… Ondan sonra geçmişsin karşıma, namaz kılıyorsun. Defol!" diye huzurdan bir kovuldu mu, işte kıldığı namaz iyi olmadığından sevap da kazandırmadı,Defol!" diye huzurdan bir kovuldu mu, işte kıldığı namaz iyi olmadığından sevap da kazandırmadı, üstelik Allah'tan uzaklaştırmaya da sebep oldu. Onun için ne yapacağız? Sonuç [olarak] ne yapmamız lazım? üstelik Allah'tan uzaklaştırmaya da sebep oldu.

Onun için ne yapacağız? Sonuç [olarak] ne yapmamız lazım?

Dinî bilgimizi doğru uygulayacağız. Bilgimize uygun olarak, takvâ ehli olarak yaşayacağız.Dinî bilgimizi doğru uygulayacağız. Bilgimize uygun olarak, takvâ ehli olarak yaşayacağız. Haramlara, günahlara, fısk u fücûra sapmayacağız, fakih-i fâcir gibi olmayacağız.Haramlara, günahlara, fısk u fücûra sapmayacağız, fakih-i fâcir gibi olmayacağız. İkincisi, imâmun câir gibi de olmayacağız, cevr ü cefa yapıcı önder gibi de olmayacağız. İkincisi, imâmun câir gibi de olmayacağız, cevr ü cefa yapıcı önder gibi de olmayacağız.

"Hocam benim zaten rütbem, makamım, mevkiim, önderliğim yok." "Hocam benim zaten rütbem, makamım, mevkiim, önderliğim yok."

Hayır! Küllüküm râin ve küllüküm mes'ûlün an raiyyetihî.Hayır! Küllüküm râin ve küllüküm mes'ûlün an raiyyetihî. "Hepiniz başkansınız, hepiniz çobansınız, hepiniz sürünüzden sorumlusunuz." "Hepiniz başkansınız, hepiniz çobansınız, hepiniz sürünüzden sorumlusunuz."

Sen aile reisi değil misin? Ailede baba değil misin?Sen aile reisi değil misin? Ailede baba değil misin? Hanım sana, "Efendi ne istersin, akşam ne yemek yapayım?" demiyor mu?Hanım sana, "Efendi ne istersin, akşam ne yemek yapayım?" demiyor mu? "Nasıl istersen öyle olsun, sen bilirsin." demiyor mu?"Nasıl istersen öyle olsun, sen bilirsin." demiyor mu? Çoluk çocuk; "Babacığım, izin verirsen gideyim mi, geleyim mi?" demiyor mu? Çoluk çocuk; "Babacığım, izin verirsen gideyim mi, geleyim mi?" demiyor mu?

Demek ki başkansın. Sen de cevr ü cefa yaparsan o zaman sen de zulümkâr insanlar sınıfına girebilirsin.Demek ki başkansın. Sen de cevr ü cefa yaparsan o zaman sen de zulümkâr insanlar sınıfına girebilirsin. Aman dikkat et! Selâhiyetini hayra kullan, şerre kullanma. Aman dikkat et! Selâhiyetini hayra kullan, şerre kullanma.

Müctehidün câhil. "Cahillikle bir noktaya varılamıyormuş. Demek ki ilmimi irfânımı arttırayım.Müctehidün câhil. "Cahillikle bir noktaya varılamıyormuş. Demek ki ilmimi irfânımı arttırayım. Şöyle biraz masaya oturayım, kitapları açayım, biraz dinimi öğreneyim. Cahil kalmayayım.Şöyle biraz masaya oturayım, kitapları açayım, biraz dinimi öğreneyim. Cahil kalmayayım. Çünkü cahil olunca insan hatalı yanlış işler yaptığından, bid'atle, hurafeyle din yürümez,Çünkü cahil olunca insan hatalı yanlış işler yaptığından, bid'atle, hurafeyle din yürümez, çok zarara uğrar, başkalarını da uğratır. Onun için bilgili olayım." diye kitapları okuyacağız. çok zarara uğrar, başkalarını da uğratır. Onun için bilgili olayım." diye kitapları okuyacağız.

Hem de tavsiyem; tek başımıza okumayacağız!Hem de tavsiyem; tek başımıza okumayacağız! Sınıfta çoluk çocuğu öğretmenlerin topladığı gibi biz de evimizde hanımı, çoluk çocuğu karşımıza alacağız:Sınıfta çoluk çocuğu öğretmenlerin topladığı gibi biz de evimizde hanımı, çoluk çocuğu karşımıza alacağız: "Çocuklar, 45 dakika rica ediyorum. Ben babanızım."Çocuklar, 45 dakika rica ediyorum. Ben babanızım. Lütfen benim hatırımı kırmayın, şu kitabı okuyalım, beraberce öğrenelim." diyeceğiz.Lütfen benim hatırımı kırmayın, şu kitabı okuyalım, beraberce öğrenelim." diyeceğiz. Sınıfta bir ders yapar gibi öğrenciler, biz de evimizi dershane, mektep, medrese hâline getireceğiz.Sınıfta bir ders yapar gibi öğrenciler, biz de evimizi dershane, mektep, medrese hâline getireceğiz. Her gün çoluk çocuğumuzla bir şeyler okuyup bir şeyler öğreneceğiz. "Şu televizyonu kapatın lütfen.Her gün çoluk çocuğumuzla bir şeyler okuyup bir şeyler öğreneceğiz. "Şu televizyonu kapatın lütfen. Şu radyoyu kapatın lütfen. Hepiniz bilgisayarın başından kalkın bakalım. Karşıma gelin.Şu radyoyu kapatın lütfen. Hepiniz bilgisayarın başından kalkın bakalım. Karşıma gelin. Hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Allah razı olsun. Gündüz nasıl geçtiyse geçti, oturun bakalım.Hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Allah razı olsun. Gündüz nasıl geçtiyse geçti, oturun bakalım. Eûzü besmele [ile] kitabı okuyalım."Eûzü besmele [ile] kitabı okuyalım." Âyet, hadis, fıkıh ahkâmı, ilmihal bilgisi, iman bilgisi, İslâm tarihi,Âyet, hadis, fıkıh ahkâmı, ilmihal bilgisi, iman bilgisi, İslâm tarihi, sîret-i Nebî, evliyâullahın menâkıbı; bunları okuyalım.sîret-i Nebî, evliyâullahın menâkıbı; bunları okuyalım. Çoluk çocuğumuz da öğrensin. İkinci hadîs-i şerîf: Âlu'l-Kur'âni âlu'llâhi. Çoluk çocuğumuz da öğrensin.

İkinci hadîs-i şerîf:

Âlu'l-Kur'âni âlu'llâhi.

Bunu Hatîb-i Bağdâdî, Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Bunu Hatîb-i Bağdâdî, Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Âlu'l-Kur'âni âlu'llâhi. Ne demek? Âlu'l-Kur'âni âlu'llâhi.

Ne demek?

"Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan, Kur'ân-ı Kerîm'e sarılan, Kur'ân-ı Kerîm'in zümresinden olan kimse…" "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan, Kur'ân-ı Kerîm'e sarılan, Kur'ân-ı Kerîm'in zümresinden olan kimse…"

Mesela "Âl'i Osman" diyoruz; Osman Gazi'nin soyundan olan. "Âl'i Selçuk" diyoruz.Mesela "Âl'i Osman" diyoruz; Osman Gazi'nin soyundan olan. "Âl'i Selçuk" diyoruz. "Âl'i Firavun" diyoruz, "Firavun'un etrafındakiler" demek. "Âl'i Firavun" diyoruz, "Firavun'un etrafındakiler" demek.

Âl'i Kur'an ne demek? "Kur'an ehli" demek.Âl'i Kur'an ne demek?

"Kur'an ehli" demek.
"Kur'an'ı seven, okuyan, Kur'an'la haşır neşir olan, Kur'an'la bağları kuvvetli olan" demek. "Kur'an'ı seven, okuyan, Kur'an'la haşır neşir olan, Kur'an'la bağları kuvvetli olan" demek.

Âl', "bağ" demek oluyor. Âl'i Firavun, "Firavun'a bağlı olanlar".Âl', "bağ" demek oluyor. Âl'i Firavun, "Firavun'a bağlı olanlar". Âl'i Osman, "Osman Gazi'ye bağlı olanlar" gibi. Âl'i Osman, "Osman Gazi'ye bağlı olanlar" gibi.

Âl'i Kur'an neymiş? Âlu'llah'mış, yani Allah'ın yakınlarıymış.Âl'i Kur'an neymiş?

Âlu'llah'mış, yani Allah'ın yakınlarıymış.
Ehli Kur'an, ehlullah oluyor, evliyâ oluyor, Allah'ın sevgili kulu oluyor. Ehli Kur'an, ehlullah oluyor, evliyâ oluyor, Allah'ın sevgili kulu oluyor.

O halde ne yapacağız? Kur'an'ı iyi öğreneceğiz. O halde ne yapacağız?

Kur'an'ı iyi öğreneceğiz.

"Hocam Kur'ân-ı Kerîm Arapça, ben de Arapça bilmiyorum." "Hocam Kur'ân-ı Kerîm Arapça, ben de Arapça bilmiyorum."

O zaman tercümesinden oku, mealinden oku, tefsirinden oku. İngilizcesinden oku, Türkçesinden oku.O zaman tercümesinden oku, mealinden oku, tefsirinden oku. İngilizcesinden oku, Türkçesinden oku. Kur'ân-ı Kerîm'i oku, öğren. Yahut da bir hoca tutun, bir hocaya rica edin;Kur'ân-ı Kerîm'i oku, öğren. Yahut da bir hoca tutun, bir hocaya rica edin; "Hocam, biz Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyoruz, bize anlat." deyin, anlatsın."Hocam, biz Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyoruz, bize anlat." deyin, anlatsın. Anlatmazsa hoca sorumlu olsun. Anlatmazsa hoca sorumlu olsun.

Ben İstanbul'dayken birisi -doktor- geldi bana; "Ben ve hanımım doktor.Ben İstanbul'dayken birisi -doktor- geldi bana;

"Ben ve hanımım doktor.
Biz Kur'an öğrenmek istiyoruz, bize öğretir misiniz?" dedi. "Olur.Biz Kur'an öğrenmek istiyoruz, bize öğretir misiniz?" dedi.

"Olur.
Ben hemen bir talebemi size göndereyim, her gün sizin evinize gelsin.Ben hemen bir talebemi size göndereyim, her gün sizin evinize gelsin. Elif be te se cim ha hı dal zel… harfleri öğretsin. Elif'i üstünlü okursan be'ye vurursan eb olur…Elif be te se cim ha hı dal zel… harfleri öğretsin. Elif'i üstünlü okursan be'ye vurursan eb olur… Böyle öğretsin." dedim. "Yok, öyle değil.Böyle öğretsin." dedim.

"Yok, öyle değil.
Biz Kur'ân-ı Kerîm'in anlamını selâhiyetli bir ağızdan öğrenmek istiyoruz." dediler. Biz Kur'ân-ı Kerîm'in anlamını selâhiyetli bir ağızdan öğrenmek istiyoruz." dediler.

Çok güzel! Yani sözünü okumak değil, mânasını anlamak istiyorlar.Çok güzel! Yani sözünü okumak değil, mânasını anlamak istiyorlar. Cevizin kabuğunu değil, içini istiyorlar. Bademin içini, asıl kendisini istiyorlar. Cevizin kabuğunu değil, içini istiyorlar. Bademin içini, asıl kendisini istiyorlar.

Çünkü sözlerin içi, özü nedir? Mânasıdır. Mânasını bilmedikten sonra kıymeti yoktur. Çünkü sözlerin içi, özü nedir?

Mânasıdır. Mânasını bilmedikten sonra kıymeti yoktur.

Demek ki ehli Kur'an ehlullah oluyor. Yani Allah'ın sevgili kulları oluyor.Demek ki ehli Kur'an ehlullah oluyor. Yani Allah'ın sevgili kulları oluyor. Demek ki Allah, Kur'ân-ı Kerîm'e yapışanları, Kur'ân-ı Kerîm okuyanları seviyor.Demek ki Allah, Kur'ân-ı Kerîm'e yapışanları, Kur'ân-ı Kerîm okuyanları seviyor. Kendisine yakın kul ediyor. Allah'a yakın kul olmak istemez miyiz? İsteriz, can atarız, ölesimiz gelir.Kendisine yakın kul ediyor.

Allah'a yakın kul olmak istemez miyiz?

İsteriz, can atarız, ölesimiz gelir.
Bayılırız Allah'ın sevgili kulu olmaya... O zaman Kur'an'a sarıl.Bayılırız Allah'ın sevgili kulu olmaya... O zaman Kur'an'a sarıl. Allah kendi kelâmını okuyanı, seveni, bağlananı, takip edeni seviyor. İki. Allah kendi kelâmını okuyanı, seveni, bağlananı, takip edeni seviyor. İki.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Âlü Muhammedin küllü takiyyin. Üçüncü hadîs-i şerîf:

Âlü Muhammedin küllü takiyyin.

Tayâlisî, Hâkim ve Beyhakî rivayet etmişler. Enes radıyallahu anh'ten. Tayâlisî, Hâkim ve Beyhakî rivayet etmişler. Enes radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Âl'i Muhammed, Muhammed'in yakınları, soyu sopu, yakınları…" Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Âl'i Muhammed, Muhammed'in yakınları, soyu sopu, yakınları…"

Hani "Âl'i Osman" dedik ya, "Âl'i Selçuk" dedik, "Âl'i Firavun" dedik. Âl, "yakınları, bağlıları" demek. Hani "Âl'i Osman" dedik ya, "Âl'i Selçuk" dedik, "Âl'i Firavun" dedik. Âl, "yakınları, bağlıları" demek.

"Âl'i Muhammed…" Nerede geçiyor bu "Âl'i Muhammed" sözü? "Âl'i Muhammed…" Nerede geçiyor bu "Âl'i Muhammed" sözü?

Tahiyyat'ta geçiyor: Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin.Tahiyyat'ta geçiyor: Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin. "Muhammed'e salât eyle. Âl'i Muhammed'e de salât eyle." Âl'i Muhammed'e de dua ediyoruz."Muhammed'e salât eyle. Âl'i Muhammed'e de salât eyle." Âl'i Muhammed'e de dua ediyoruz. Her namazda, Allâhümme salli'de, bârik'te âli Muhammedin diye, Her namazda, Allâhümme salli'de, bârik'te âli Muhammedin diye, salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin, barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin diye,salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin, barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin diye, Âl'i Muhammed'e, Muhammed'in bağlılarına dua ediyoruz. Âl'i Muhammed'e, Muhammed'in bağlılarına dua ediyoruz.

Dar mânasıyla âl, "ailesi" demek. Muhammed'in ailesine mi kastedilen? Dar mânasıyla âl, "ailesi" demek.

Muhammed'in ailesine mi kastedilen?

Geniş mânasıyla burada tarif ediyor Peygamber Efendimiz: Geniş mânasıyla burada tarif ediyor Peygamber Efendimiz:

Âlü Muhammedin küllü takiyyin. "Takvâ ehli herkes Muhammed'in âl'idir." Âlü Muhammedin küllü takiyyin. "Takvâ ehli herkes Muhammed'in âl'idir."

Ve bu duanın içine girer. Allahu Ekber! Ne güzel şey!Ve bu duanın içine girer. Allahu Ekber! Ne güzel şey! Demek ki ben takvâ ehli insan olursam dünyanın her yerinde namaz kılan insanlarDemek ki ben takvâ ehli insan olursam dünyanın her yerinde namaz kılan insanlar her tahiyyatta bana iki defa dua ediyor. Ne şeref! Allahu Ekber! Ne şeref ne şeref…her tahiyyatta bana iki defa dua ediyor. Ne şeref! Allahu Ekber! Ne şeref ne şeref… Bunların içinde evliyâsı var, kutbu'l-aktabı var, gavs-ı âzamı var… Değil mi?Bunların içinde evliyâsı var, kutbu'l-aktabı var, gavs-ı âzamı var… Değil mi? Hepsi namaz kılıyor, hepsi de; Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin diyor. Hepsi namaz kılıyor, hepsi de; Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin diyor. Ben de Âl'i Muhammed'den olursam yaşadım. Havalarda uçuyorum. Ben de Âl'i Muhammed'den olursam yaşadım. Havalarda uçuyorum. Benim ayakların yere değmiyor. Açın camları, ben bulutların üstüne gidiyorum sevincimden!.. Niye? Benim ayakların yere değmiyor. Açın camları, ben bulutların üstüne gidiyorum sevincimden!..

Niye?

Bir insan takvâ ehli olursa dünyada ne kadar müslüman varsa, günde ne kadar namaz kılıyorlarsa…Bir insan takvâ ehli olursa dünyada ne kadar müslüman varsa, günde ne kadar namaz kılıyorlarsa… Dört rekâtlılarda ikinci rekâtta okunmuyor, dört rekâtlılarda sonda oluyor.Dört rekâtlılarda ikinci rekâtta okunmuyor, dört rekâtlılarda sonda oluyor. İki rekâtlılarda iki defa oluyor. Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.İki rekâtlılarda iki defa oluyor. Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Dört rekâtlı bir namazda dört defa oluyor. Yani ortasında salli ve bârik okunuyor.Dört rekâtlı bir namazda dört defa oluyor. Yani ortasında salli ve bârik okunuyor. Beş defa oluyor bu. İnsan 20 defa dua alıyor. Beş defa oluyor bu. İnsan 20 defa dua alıyor. Allah'ın mübarek kullarından, salih kullarından, namazlı niyazlı, ağzı dualı kullarından dua alıyor. Allah'ın mübarek kullarından, salih kullarından, namazlı niyazlı, ağzı dualı kullarından dua alıyor.

Ne yapmamız lazım? Ana hedefimiz ne? Kebap dükkânı açıp para kazanmak mı?Ne yapmamız lazım? Ana hedefimiz ne?

Kebap dükkânı açıp para kazanmak mı?
Ayda 5 bin dolar alacak iş peşinde koşmak mı? Doktor, mühendis olmak mı? Asıl işimiz ne yapmak? Ayda 5 bin dolar alacak iş peşinde koşmak mı? Doktor, mühendis olmak mı? Asıl işimiz ne yapmak?

Asıl işimiz, takvâ ehli insan olmak! Asıl işimiz, takvâ ehli insan olmak!

Çünkü takvâ ehli oldun mu, Âlü Muhammedin küllü takiyyin, "Her takvâ ehli insan Muhammed'in âl'idir."Çünkü takvâ ehli oldun mu, Âlü Muhammedin küllü takiyyin, "Her takvâ ehli insan Muhammed'in âl'idir." o duaya sahip oluyor, mazhar oluyor. Peygamber Efendimiz'in bağlısı oluyor. Âl'i Muhammed oluyor.o duaya sahip oluyor, mazhar oluyor. Peygamber Efendimiz'in bağlısı oluyor. Âl'i Muhammed oluyor. Takvâ ehli her insan Âl'i Muhammed oluyor. Allah hepimizi Âl'i Muhammed eylesin.Takvâ ehli her insan Âl'i Muhammed oluyor.

Allah hepimizi Âl'i Muhammed eylesin.
Hakiki, gerçek Âl'i Muhammed eylesin. Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine erdirsin. Hakiki, gerçek Âl'i Muhammed eylesin. Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine erdirsin.

Âl'i Kur'an eylesin. Kur'an'ın bağlısı, ehli eylesin. Böylece insan Allah'ın ehli olmuş oluyor. Yaşadık!Âl'i Kur'an eylesin. Kur'an'ın bağlısı, ehli eylesin.

Böylece insan Allah'ın ehli olmuş oluyor. Yaşadık!
İkisi oldu mu iki kanatlı kuş, hem de Zümrüd-ü Anka kuşu gibi. Yere inmez, havalarda uçar.İkisi oldu mu iki kanatlı kuş, hem de Zümrüd-ü Anka kuşu gibi. Yere inmez, havalarda uçar. Cennete kadar yolu var. Demek ki Kur'an'a sarılacağız. Takvâyı öğreneceğiz. Takvâyı şiar edineceğiz. Cennete kadar yolu var.

Demek ki Kur'an'a sarılacağız. Takvâyı öğreneceğiz. Takvâyı şiar edineceğiz.

Şu takvâyı öğrenelim.Şu takvâyı öğrenelim. Şu takvâ nasıl [bir] şeyse, müttakî kullar ne yaparlarsa şunu güzelce öğrenip müttakî kul olalım. Şu takvâ nasıl [bir] şeyse, müttakî kullar ne yaparlarsa şunu güzelce öğrenip müttakî kul olalım.

Allah bize takvâyı öğrenmeyi nasip etsin. el-Fâtiha. Allah bize takvâyı öğrenmeyi nasip etsin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2