Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Dinimiz Kolaydır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Zilka'de 1416 / 07.04.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Din Kolaydır, Zorlaştırmayın!, Sabırla ve Namazla Allah’tan Yardım İsteyin!, Lütfun da Hoş, Kahrın da Hoş!, Ödenmemiş Borç Ahirette | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dinimiz Kolaydır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Zilka'de 1416 / 07.04.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Din Kolaydır, Zorlaştırmayın!, Sabırla ve Namazla Allah’tan Yardım İsteyin!, Lütfun da Hoş, Kahrın da Hoş!, Ödenmemiş Borç Ahirette | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin ve sâhibehâ fi'n-nâr.Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İnne'd-dîne yüsrün ve len yüşâdde'd-dîne ehadün illâ ğalebehû.İnne'd-dîne yüsrün ve len yüşâdde'd-dîne ehadün illâ ğalebehû. Fe-seddidû ve kâribû ve ebşirû ve'steînû bi'l-ğudveti ve'r-revhati ve şey'in mine'd-dülceti. Fe-seddidû ve kâribû ve ebşirû ve'steînû bi'l-ğudveti ve'r-revhati ve şey'in mine'd-dülceti.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve sevgili kardeşlerim, değerli müslümanlar! Aziz ve sevgili kardeşlerim, değerli müslümanlar!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okumak,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okumak, dinlemek, teallüm ve tefeyyüz eylemek üzere toplandık. dinlemek, teallüm ve tefeyyüz eylemek üzere toplandık.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği razı olduğu kulları zümresine dâhil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği razı olduğu kulları zümresine dâhil eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına izahına başlamadan önce, Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına izahına başlamadan önce, evvela Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye edelim diye, evvela Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye edelim diye, sonra onun âl'ine, ashâbına, etbâına, ahbâbına, sonra onun âl'ine, ashâbına, etbâına, ahbâbına, hâsseten verese-i Nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn, evliyâullah-u mukarrabîn,hâsseten verese-i Nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn, evliyâullah-u mukarrabîn, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâsâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâ ve sâir sahabe-i kirâm rıdvanullahu teâlâ aleyhim ecmaînve sâir sahabe-i kirâm rıdvanullahu teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtından şeyhimiz Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadarhazerâtından şeyhimiz Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar turuk-u aliyyelerimiz silsilelerinden ve sâir sahih tarikatlerin silsilelerinden turuk-u aliyyelerimiz silsilelerinden ve sâir sahih tarikatlerin silsilelerinden güzerân eylemiş olan cümle evliyâullah ve salihlerin ve mürşidîn-i kâmilîn-i mükemmilînin ruhlarına;güzerân eylemiş olan cümle evliyâullah ve salihlerin ve mürşidîn-i kâmilîn-i mükemmilînin ruhlarına; hâsseten eserini okuduğumuz Gümüşhâneli Hocamız'ın ruhunahâsseten eserini okuduğumuz Gümüşhâneli Hocamız'ın ruhuna ve bu eserdeki hadîs-i şerîfleri toplamış, rivayet etmiş olan hadis alimlerinin, râvilerinin ruhlarına;ve bu eserdeki hadîs-i şerîfleri toplamış, rivayet etmiş olan hadis alimlerinin, râvilerinin ruhlarına; bu diyarları fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; bu diyarları fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; cümle hayır hasenât sahipleriyle birlikte şu camimizi bina edencümle hayır hasenât sahipleriyle birlikte şu camimizi bina eden ve asırlar boyunca hizmette kalsın diye zaman zaman tecdit ve tamir ve tevsî etmiş olanların,ve asırlar boyunca hizmette kalsın diye zaman zaman tecdit ve tamir ve tevsî etmiş olanların, bu hususta yardımcı olanların kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına;bu hususta yardımcı olanların kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına; ve bu camiden güzerân eylemiş olan eimme ve hutebâ,ve bu camiden güzerân eylemiş olan eimme ve hutebâ, vâizîn ve müezzinîn ve kayyimîn ve cemaatin ruhlarına;vâizîn ve müezzinîn ve kayyimîn ve cemaatin ruhlarına; ve uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelmiş siz kıymetli kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütünve uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelmiş siz kıymetli kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, geçmişlerinin, müslüman mevtâlarının ruhlarına;sevdiklerinin, geçmişlerinin, müslüman mevtâlarının ruhlarına; ve geçtiğimiz hafta âhirete göçmüş olan Ramazan Aksu kardeşimizleve geçtiğimiz hafta âhirete göçmüş olan Ramazan Aksu kardeşimizle Mustafa Yazaroğlu kardeşimizin ve diğer mevtâmızın ruhlarına hediye olsun,Mustafa Yazaroğlu kardeşimizin ve diğer mevtâmızın ruhlarına hediye olsun, camimizin çevresindeki mevtânın ruhlarına hediye olsun, bu beldede medfun bulunancamimizin çevresindeki mevtânın ruhlarına hediye olsun, bu beldede medfun bulunan Ebû Eyyûb el-Ensârî ve sâir sahabe-i kirâm ve evliyâullahın ruhlarına hediye olsun,Ebû Eyyûb el-Ensârî ve sâir sahabe-i kirâm ve evliyâullahın ruhlarına hediye olsun, beldede makamı bulunan Yûşâ aleyhisselam ve cümle enbiyâullahın ruhlarına hediye olsun diyebeldede makamı bulunan Yûşâ aleyhisselam ve cümle enbiyâullahın ruhlarına hediye olsun diye bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayalım, öyle başlayalım, buyurun. bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayalım, öyle başlayalım, buyurun.

Demin birinci hadis olarak metnini okuduğum hadîs-i şerîf,Demin birinci hadis olarak metnini okuduğum hadîs-i şerîf, Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 98. sayfasının birinci hadîs-i şerîfidir. İzaha oradan başlayacağız. Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 98. sayfasının birinci hadîs-i şerîfidir. İzaha oradan başlayacağız.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Buhârî ve Nesâî rivayet etmişler.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Buhârî ve Nesâî rivayet etmişler. Sahih bir hadîs-i şerîf. Sahih bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

İnne'd-dîne yüsrün. "Din kolaylıktır." İnne'd-dîne yüsrün. "Din kolaylıktır."

Din zor bir şey değildir, zorluk değildir.Din zor bir şey değildir, zorluk değildir. Tâkat getirilemeyecek, yapılamayacak,Tâkat getirilemeyecek, yapılamayacak, hakkından gelinemeyecek bir ağır mükellefiyet değildir; kolaydır. hakkından gelinemeyecek bir ağır mükellefiyet değildir; kolaydır.

Ve len yüşâdde'd-dîne ehadün illâ ğalebehû.Ve len yüşâdde'd-dîne ehadün illâ ğalebehû. "Ama kim 'Ben daha iyi yapacağım, daha iyi yapacağım, daha iyi yapacağım,"Ama kim 'Ben daha iyi yapacağım, daha iyi yapacağım, daha iyi yapacağım, daha tam daha çok yapacağım!' diye kendisini zorlayarakdaha tam daha çok yapacağım!' diye kendisini zorlayarak çok yüksek şeyler yapmak istese, şiddetini, dozajını arttırmaya kalksaçok yüksek şeyler yapmak istese, şiddetini, dozajını arttırmaya kalksa -dindeki vazifeleri 'en mükemmel ben yapacağım!' gibi- kimse dini yenemez, din galip gelir." -dindeki vazifeleri 'en mükemmel ben yapacağım!' gibi- kimse dini yenemez, din galip gelir."

Çünkü dinin sahası sonsuzdur.Çünkü dinin sahası sonsuzdur. Allah'a ne kadar ibadet etsen edersin;Allah'a ne kadar ibadet etsen edersin; tam ibadete de insanın ne ömrü vefa eder, ne tâkati vefa eder.tam ibadete de insanın ne ömrü vefa eder, ne tâkati vefa eder. Birazcık ibadet etti mi yorulur.Birazcık ibadet etti mi yorulur. Karnı acıktığı zaman, keyfi kaçtığı zaman, bir yeri ağrıdığı zaman ibadetin de tadı kalmaz.Karnı acıktığı zaman, keyfi kaçtığı zaman, bir yeri ağrıdığı zaman ibadetin de tadı kalmaz. İbadetin tadı kalmadı... Bazısı da diyor ki; İbadetin tadı kalmadı... Bazısı da diyor ki;

"Hocam ben ibadetten tat almıyorum, zikirden tat almıyorum; ne yapacağım şimdi?" "Hocam ben ibadetten tat almıyorum, zikirden tat almıyorum; ne yapacağım şimdi?"

Sen baklava dükkânı mı arıyordun? Senin işin tat almak mıydı? Sen baklava dükkânı mı arıyordun? Senin işin tat almak mıydı?

Sen Allah'a ibadet ediyorsun, Allah'ın emrini yerine getiriyorsun;Sen Allah'a ibadet ediyorsun, Allah'ın emrini yerine getiriyorsun; tatlı da olsa acı da olsa yapacaksın. Baklavacı köşede.tatlı da olsa acı da olsa yapacaksın. Baklavacı köşede. Tanıdığımız, hem de cemaatimizden iyi bir kimse... İlle tatlı bir şey istiyorsan git ondan al. Tanıdığımız, hem de cemaatimizden iyi bir kimse... İlle tatlı bir şey istiyorsan git ondan al.

Acısına tatlısına razı olacaksın; din bu. Acısına tatlısına razı olacaksın; din bu.

Ama birazcık uykusuz kaldık mı, keyfimiz kaçtı mı, karnımız ağrıdı mı dayanamayız; biz zayıfız.Ama birazcık uykusuz kaldık mı, keyfimiz kaçtı mı, karnımız ağrıdı mı dayanamayız; biz zayıfız. Kimse dinin hakkını hakkıyla verip hakkından gelemez.Kimse dinin hakkını hakkıyla verip hakkından gelemez. Çünkü âciziz. Çünkü dinin de hududu yok, sonsuzdur. Çünkü âciziz. Çünkü dinin de hududu yok, sonsuzdur.

Allah'a ibadetin sonu var mı? Allah'a ibadetin sonu var mı?

Şu kadar yaparsan ibadeti yapmış olursun, tamam; böyle bir hudut yok. Yap yapabildiğin kadar... Şu kadar yaparsan ibadeti yapmış olursun, tamam; böyle bir hudut yok. Yap yapabildiğin kadar...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sabahlara kadar uyumaz, ibadet ederdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sabahlara kadar uyumaz, ibadet ederdi.

Yapabilir misin? Onun kadar bile yapamazsın!Yapabilir misin?

Onun kadar bile yapamazsın!
O da bir yaratık, mahluk, o da bir insan ama hadi gel bakalım, sen bırak da böyle tam yapmayı,O da bir yaratık, mahluk, o da bir insan ama hadi gel bakalım, sen bırak da böyle tam yapmayı, Peygamber Efendimiz'in yaptığı kadar yap bakalım!Peygamber Efendimiz'in yaptığı kadar yap bakalım! Peygamber Efendimiz iki rekât namaz kılardı; yarım gece bir rekât, yarım gece öteki rekât.Peygamber Efendimiz iki rekât namaz kılardı; yarım gece bir rekât, yarım gece öteki rekât. Göreyim hadi, çık bakalım ortaya, erkeksen çık bakalım minbere... Yapamaz. Yapamıyoruz. Göreyim hadi, çık bakalım ortaya, erkeksen çık bakalım minbere...

Yapamaz. Yapamıyoruz.

Bir Kadir gecesi oluyor, senede bir defa, birkaç kandil gecesi oluyor;Bir Kadir gecesi oluyor, senede bir defa, birkaç kandil gecesi oluyor; saat 9 oluyor, 10 oluyor, 11 oldu mu saate bakmaya başlıyoruz, "geç oldu" demeye başlıyoruz. saat 9 oluyor, 10 oluyor, 11 oldu mu saate bakmaya başlıyoruz, "geç oldu" demeye başlıyoruz. Dayanamıyoruz. Âciziz. Dayanamıyoruz. Âciziz.

Allah da bizim âciz olduğumuzu biliyor.Allah da bizim âciz olduğumuzu biliyor. Kendisi yaratmış, biz onun yarattığı bir mahlukuz, her şeyi biliyor; bize çok yük yüklemiyor.Kendisi yaratmış, biz onun yarattığı bir mahlukuz, her şeyi biliyor; bize çok yük yüklemiyor. Din yüklenilmeyecek kadar ağır yüklerin olduğu bir sistem değil.Din yüklenilmeyecek kadar ağır yüklerin olduğu bir sistem değil. "Din kolaydır." diyor Peygamber Efendimiz, müjdeliyor. "Din kolaydır." diyor Peygamber Efendimiz, müjdeliyor.

Hatta başka bir hadîs-i şerîfte de buyuruyor ki; Hatta başka bir hadîs-i şerîfte de buyuruyor ki;

Yessirû ve lâ tuassirû. "İşi kolaylaştırın, zorlaştırmayın." Yessirû ve lâ tuassirû. "İşi kolaylaştırın, zorlaştırmayın."

Yorgunu yokuşa sürmeyin, kolaylaştırın. Yorgunu yokuşa sürmeyin, kolaylaştırın.

"Yapamazsın, edemezsin, olmaz!" Öyle bir şey yok."Yapamazsın, edemezsin, olmaz!"

Öyle bir şey yok.
Çok rahat, çok hoş prensipleri vardır.Çok rahat, çok hoş prensipleri vardır. Gayet rahat insan yaşayarak çok sevaplar kazanır, cennete uçarak gidebilir.Gayet rahat insan yaşayarak çok sevaplar kazanır, cennete uçarak gidebilir. O kadar zor değil bu iş. "Acaba ben yapamaz mıyım?" O kadar zor değil bu iş.

"Acaba ben yapamaz mıyım?"

Herkes yapar. Herkesin yapınca cenneti kazanabileceği bir sistem bu. Herkes cennete girebilir. Herkes yapar. Herkesin yapınca cenneti kazanabileceği bir sistem bu. Herkes cennete girebilir.

"Hocam çöpçüsü, işçisi, köylüsü, çiftçisi de girebilir mi?" "Hocam çöpçüsü, işçisi, köylüsü, çiftçisi de girebilir mi?"

Girer yahu, dağdaki çoban bile girer. Dağdaki çoban bile evliyâ olur ve cennete girer! Girer yahu, dağdaki çoban bile girer. Dağdaki çoban bile evliyâ olur ve cennete girer!

"Hocam akıllılar girer de aptallar kalır mı?" Vallahi aptallar da girer!"Hocam akıllılar girer de aptallar kalır mı?"

Vallahi aptallar da girer!
Yeter ki kalbi temiz olsun. İlle yüksek tahsilli olmak şartı da yok. Yeter ki kalbi temiz olsun. İlle yüksek tahsilli olmak şartı da yok.

Bu din kolay, korkulacak bir tarafı yok; rahat, kolay, temiz, pak, her şey güzel. Bu din kolay, korkulacak bir tarafı yok; rahat, kolay, temiz, pak, her şey güzel.

İnne'd-dîne yüsrün. "Din kolaylıktır." İnne'd-dîne yüsrün. "Din kolaylıktır."

Ama kim "Ben daha çok yapacağım, daha çok yapacağım, hakkından tam geleceğim!" diyeAma kim "Ben daha çok yapacağım, daha çok yapacağım, hakkından tam geleceğim!" diye iddialı giderse yorulur, tâkat getiremez. Kim dinle şiddetleşme yarışına girerse, iddialı giderse yorulur, tâkat getiremez. Kim dinle şiddetleşme yarışına girerse, daha kuvvetli daha tam yapacağım derse din galip gelir, o mağlup düşer.daha kuvvetli daha tam yapacağım derse din galip gelir, o mağlup düşer. Dinin hakkından gelinmez. Din muazzam bir iştir. Dinin hakkından gelinmez. Din muazzam bir iştir.

Bir dağı kaldırabilir misin? Dünyayı kaldırabilir misin? Bir dağı kaldırabilir misin? Dünyayı kaldırabilir misin?



Kaldıramazsın. Belli bir yük olursa kaldırırsın ama daha büyük bir oldu mu kaldıramazsın.Kaldıramazsın. Belli bir yük olursa kaldırırsın ama daha büyük bir oldu mu kaldıramazsın. Kaldırılmayacak bir yük.Kaldırılmayacak bir yük. Ama yapabildiğin kadar yaparsın, Allah da kabul eder. Ama yapabildiğin kadar yaparsın, Allah da kabul eder.

Zaten bize kendisi dua öğretiyor. Amenerresûlü dua değil mi? Dua. Zaten bize kendisi dua öğretiyor. Amenerresûlü dua değil mi?

Dua.

Kim öğretiyor? Allah öğretiyor bize. Ne diyor? Kim öğretiyor?

Allah öğretiyor bize.

Ne diyor?

Rabbenâ lâ tuâhiznâ in nesînâ ev ahta'nâ. "Yâ Rabbi! Bizim yakamıza yapışma!Rabbenâ lâ tuâhiznâ in nesînâ ev ahta'nâ. "Yâ Rabbi! Bizim yakamıza yapışma! Unutursak, hata edersek, 'Gel bakalım buraya, sen unuttun, hata ettin!' diye bizi çokUnutursak, hata edersek, 'Gel bakalım buraya, sen unuttun, hata ettin!' diye bizi çok sıkıştırma, muaheze etme. Muaheze etmek ne demek? sıkıştırma, muaheze etme.

Muaheze etmek ne demek?

"Suçlu olarak yakalamak, silkelemek, tutmak" demek. "Suçlu olarak yakalamak, silkelemek, tutmak" demek.

"Hata edersek, unutursak bizi yakalama..." "Hata edersek, unutursak bizi yakalama..."

Ve lâ tahmil aleynâ isran kemâ hameltehû ale'llezîne min kablinâ.Ve lâ tahmil aleynâ isran kemâ hameltehû ale'llezîne min kablinâ. Biz eski ümmetleri de biliyoruz, okuduk tarih kitaplarından, Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften,Biz eski ümmetleri de biliyoruz, okuduk tarih kitaplarından, Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften, Peygamber Efendimiz anlattı, biliyoruz. Peygamber Efendimiz anlattı, biliyoruz. "Onlara yüklediğin gibi yükler de yükleme bize, biz zayıfız!" "Onlara yüklediğin gibi yükler de yükleme bize, biz zayıfız!"

"Onlara yüklediğin ağır yükler gibi yük de yükleme." "Onlara yüklediğin ağır yükler gibi yük de yükleme."

Rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâ katelenâ bih.Rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâ katelenâ bih. "Bizim tâkatimizin üstünde olan, bizim ona tâkat getiremeyeceğimiz"Bizim tâkatimizin üstünde olan, bizim ona tâkat getiremeyeceğimiz kadar da bir yük yükleme!" diyor. Tâkatimiz neyse o kadar. kadar da bir yük yükleme!" diyor.

Tâkatimiz neyse o kadar.

Bu adam kaç kilo kaldırabilir? "Bu ufacık tefeciktir, 50 kilo kaldırır." Bu adam kaç kilo kaldırabilir?

"Bu ufacık tefeciktir, 50 kilo kaldırır."

Ya şu babayiğit ne kadar kaldırır? "Bu babayiğittir, bu 200 kilo kaldırır." Ya şu babayiğit ne kadar kaldırır?

"Bu babayiğittir, bu 200 kilo kaldırır."

Olur, 200 kilo kaldırır ama 1000 kilo kaldıramaz. Neticede yine bir tâkati vardır. Olur, 200 kilo kaldırır ama 1000 kilo kaldıramaz. Neticede yine bir tâkati vardır.

"Bana 'Tâkatimizin fevkinde yük yükleme!' diye dua edin." diye kendisi öğütlüyor. "Bana 'Tâkatimizin fevkinde yük yükleme!' diye dua edin." diye kendisi öğütlüyor.

Demek ki tâkatimizle mesulüz, tâkatimizin üstünden sorumlu bile değiliz. Demek ki tâkatimizle mesulüz, tâkatimizin üstünden sorumlu bile değiliz. Tâkatimiz kadar, hepsi kolay. Tâkatimiz kadar, hepsi kolay.

"Hocam sen küçüklüğünden beri müslüman muhitte büyüdün."Hocam sen küçüklüğünden beri müslüman muhitte büyüdün. Allah aşkına söyle; bu din kolay mı zor mu?" Çok kolay!Allah aşkına söyle; bu din kolay mı zor mu?"

Çok kolay!
O kadar kolay ki peynir ekmek yemek, su içmek gibi kolay. Hiçbir zorluğu yok.O kadar kolay ki peynir ekmek yemek, su içmek gibi kolay. Hiçbir zorluğu yok. Hiçbir yerde zorluğu yok. Allah kolaylığını veriyor. Zor değil.Hiçbir yerde zorluğu yok. Allah kolaylığını veriyor. Zor değil. Ama arada, hani bazen mesela Bosna'da Hersek'de müslüman diye ne sıkıntılar çekiyorlar, ayrı.Ama arada, hani bazen mesela Bosna'da Hersek'de müslüman diye ne sıkıntılar çekiyorlar, ayrı. Dünyanın, hayatın cilvesi, imtihanı... Ama İslâm'ı yapmak zor bir şey değil.Dünyanın, hayatın cilvesi, imtihanı... Ama İslâm'ı yapmak zor bir şey değil. Yapılamayacak bir şey değil. Yapılamayacak bir şey değil.

Fazla da öyle [zorluğa] kalkışmamak lazım, orta yoldan gitmek lazım. Fazla da öyle [zorluğa] kalkışmamak lazım, orta yoldan gitmek lazım.

Birisi yemin etmiş, demiş ki; Birisi yemin etmiş, demiş ki;

"Vallahi ben bundan sonra gündüzleri hiç yemek yemeyeceğim, her gün oruç tutacağım!" "Vallahi ben bundan sonra gündüzleri hiç yemek yemeyeceğim, her gün oruç tutacağım!"

Bir tanesi demiş ki; Bir tanesi demiş ki;

"Ben geceleri hiç uyumayacağım, her gece sabaha kadar ibadet edeceğim!" "Ben geceleri hiç uyumayacağım, her gece sabaha kadar ibadet edeceğim!"

Bir tanesi de demiş ki; Bir tanesi de demiş ki;

"Bütün sıkıntılar bu hanım erkek alakalarından, ilgilerinden, meyillerinden oluyor;"Bütün sıkıntılar bu hanım erkek alakalarından, ilgilerinden, meyillerinden oluyor; ben de kadınların yanına yanaşmayacağım!ben de kadınların yanına yanaşmayacağım! Hatta kendimi hadım edeceğim!" Duyguları frenlensin diye... Hatta kendimi hadım edeceğim!" Duyguları frenlensin diye...

Peygamber Efendimiz bunların bu niyetlerini, sözlerini, kararlarını duyuncaPeygamber Efendimiz bunların bu niyetlerini, sözlerini, kararlarını duyunca kızmış ve öyle yapmamaları gerektiğini söylemiş. Kendisini misal veriyor, diyor ki; kızmış ve öyle yapmamaları gerektiğini söylemiş. Kendisini misal veriyor, diyor ki;

"Bakın ben sizin Allah'tan en çok korkanınız olduğum halde"Bakın ben sizin Allah'tan en çok korkanınız olduğum halde bazı günler oruç tutuyorum, bazı günler tutmuyorum.bazı günler oruç tutuyorum, bazı günler tutmuyorum. Geceleyin kalkıp namaz kılıyorum ama bütün gece uyumamak diye bir şey de yok.Geceleyin kalkıp namaz kılıyorum ama bütün gece uyumamak diye bir şey de yok. Evlenmek ayıp günah değil; ben de evlendim, hanımım, ailem var." diye buyurmuş. Evlenmek ayıp günah değil; ben de evlendim, hanımım, ailem var." diye buyurmuş.

Görülüyor ki İslâm dini zor değildir, kolaydır. Fazla işi öyle çığırından çıkartmamak lazım.Görülüyor ki İslâm dini zor değildir, kolaydır. Fazla işi öyle çığırından çıkartmamak lazım. Çıkartmaya kalkan, "Daha çok yapacağım, daha çok yapacağım!.." diyenÇıkartmaya kalkan, "Daha çok yapacağım, daha çok yapacağım!.." diyen batağa batar, tâkat getiremez. Sonra ibadetten bıkar.batağa batar, tâkat getiremez. Sonra ibadetten bıkar. Geri dönerse bu sefer sorumlu olur. Başlattığından azaltırsa sorumlu olur. Geri dönerse bu sefer sorumlu olur. Başlattığından azaltırsa sorumlu olur.

Birisi demiş ki; "Yâ Resûlallah, ben Kur'an-ı Kerîm'i ne kadarda okuyayım?" Birisi demiş ki;

"Yâ Resûlallah, ben Kur'an-ı Kerîm'i ne kadarda okuyayım?"

"Bir ayda oku, bir ayda Kur'ân-ı Kerîm'i hatmet." "Daha çabuk okuyabilirim." demiş. "Bir ayda oku, bir ayda Kur'ân-ı Kerîm'i hatmet."

"Daha çabuk okuyabilirim." demiş.

"Tamam, on günde oku." "Daha çabuk okuyabilirim." "Tamam, on günde oku."

"Daha çabuk okuyabilirim."

"Yedi günde oku." "Daha çabuk okuyabilirim." "Yedi günde oku."

"Daha çabuk okuyabilirim."

"Üç günde oku." Günde on cüz okuyacak. "Daha çabuk okuyabilirim." "Üç günde oku."

Günde on cüz okuyacak.

"Daha çabuk okuyabilirim."

Demiş ki; "Bundan daha hızlı okursan, hızlı okumaktan anlamaya imkân bulamazsın." Demiş ki;

"Bundan daha hızlı okursan, hızlı okumaktan anlamaya imkân bulamazsın."

O üç gün okumaya devam etmiş de sonra da hayatının sonuna doğru pişman olmuş. Demiş ki; O üç gün okumaya devam etmiş de sonra da hayatının sonuna doğru pişman olmuş. Demiş ki;

"Keşke Resûlullah'ın verdiği müsaadeyi kullansaydım,"Keşke Resûlullah'ın verdiği müsaadeyi kullansaydım, şimdi ihtiyarlık bastırdı, zor geliyor." diye kendisi sonradan pişman olmuş. şimdi ihtiyarlık bastırdı, zor geliyor." diye kendisi sonradan pişman olmuş.

Bilmem anlatabiliyor muyum? Peygamber Efendimiz'in bizi nasıl kayırdığını,Bilmem anlatabiliyor muyum? Peygamber Efendimiz'in bizi nasıl kayırdığını, nasıl işi kolaylaştırdığını, nasıl rahat ve sakin Müslümanlık yapmamız gerektiğininasıl işi kolaylaştırdığını, nasıl rahat ve sakin Müslümanlık yapmamız gerektiğini istediğini anlatabiliyor muyum? istediğini anlatabiliyor muyum?

Fe-seddidû ve kâribû. Fe-seddidû ve kâribû.

Seddidû. "Doğru olanı yapın. İşi doğru yapın, hareketlerinizi doğrultun."Seddidû. "Doğru olanı yapın. İşi doğru yapın, hareketlerinizi doğrultun." Ve kâribû. "Tam yapamazsanız yaklaşmaya çalışın, elinizden geldiğince tâkatinizce yapmaya çalışın." Ve kâribû. "Tam yapamazsanız yaklaşmaya çalışın, elinizden geldiğince tâkatinizce yapmaya çalışın."

Ama "Tam yapacağım!" diye [zorlamayın]. Zaten yapamazsınız.Ama "Tam yapacağım!" diye [zorlamayın]. Zaten yapamazsınız. Doğru yapın. İdeal olan şeyi yapmaya gayret gösterin. Doğru yapın. İdeal olan şeyi yapmaya gayret gösterin.

Ve ebşirû. "Böyle yaparsanız da müjdeler olsun size, müjdelenin, bununla cenneti kazanırsınız." Ve ebşirû. "Böyle yaparsanız da müjdeler olsun size, müjdelenin, bununla cenneti kazanırsınız."

Bu zor bir şey değil; halim selim, tatlı tatlı giderseniz, iyi sonuca ulaşırsınız. Bu zor bir şey değil; halim selim, tatlı tatlı giderseniz, iyi sonuca ulaşırsınız.

Ve'steînû bi'l-ğudveti ve'r-revhati ve şey'in mine'd-dülceti.Ve'steînû bi'l-ğudveti ve'r-revhati ve şey'in mine'd-dülceti. "Sabahın, akşamın, gecenin başının bir kısmını ibadetle değerlendirerek"Sabahın, akşamın, gecenin başının bir kısmını ibadetle değerlendirerek kendi mânevî durumunuza yardım sağlayın, kendi mânevî durumunuzu kurtarmaya çalışın." kendi mânevî durumunuza yardım sağlayın, kendi mânevî durumunuzu kurtarmaya çalışın."

Ve'steînû bi's-sabri ve's-salah diye de âyet-i kerîme var, hafızlar bilirler. Ve'steînû bi's-sabri ve's-salah diye de âyet-i kerîme var, hafızlar bilirler.

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

"Sabrederek, namaz kılarak, dua ederek Allah'tan yardım isteyin." "Sabrederek, namaz kılarak, dua ederek Allah'tan yardım isteyin."

Bu ibadetler insana yardım sağlar. Mânevî yardım sağlar. Maddeten mânen hayırlara erdirir. Bu ibadetler insana yardım sağlar. Mânevî yardım sağlar. Maddeten mânen hayırlara erdirir.

Ve'steînû. "Yardım sağlamaya çalışın, yardım isteyin." Ve'steînû. "Yardım sağlamaya çalışın, yardım isteyin."

Bi'l-ğudveti. Ğudve, "sabahın evvel vakti" demek.Bi'l-ğudveti. Ğudve, "sabahın evvel vakti" demek. Ğadve ve ğada, ğudve; bunlar güneş doğduktan sonraki zamana derler.Ğadve ve ğada, ğudve; bunlar güneş doğduktan sonraki zamana derler. Güneşten evvelki fecrin doğduğu zaman ile güneşin arasındaki zamana da derler.Güneşten evvelki fecrin doğduğu zaman ile güneşin arasındaki zamana da derler. O zaman yaptığınız bir ibadetle... O zaman yaptığınız bir ibadetle... Ravha; öğleden sonraki zaman derler, öğleyle akşama arasındaki zamana derler.Ravha; öğleden sonraki zaman derler, öğleyle akşama arasındaki zamana derler. Dülce de "gecenin evveli vakti" demektir. Dülce de "gecenin evveli vakti" demektir.

"Günün evvelinde, günün sonrasında, gecenin başında"Günün evvelinde, günün sonrasında, gecenin başında Allah'ın hoşuna gidecek ibadetleri yaparak kendinize mânevî yardım sağlamaya gayret edin.Allah'ın hoşuna gidecek ibadetleri yaparak kendinize mânevî yardım sağlamaya gayret edin. Bununla Allah'ın yardımına ermeye çalışın." diye bildirmiş. Bu önemli bir husustur. Bununla Allah'ın yardımına ermeye çalışın." diye bildirmiş.

Bu önemli bir husustur.

Bu hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerini ben içeride biraz -şerhleri, kitapları- karıştırdım,Bu hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerini ben içeride biraz -şerhleri, kitapları- karıştırdım, bazı rivayetlerinde fazlalıklar, ilaveler var. Bir tanesinin sonunda şöyle geçiyor, ilave cümle: bazı rivayetlerinde fazlalıklar, ilaveler var. Bir tanesinin sonunda şöyle geçiyor, ilave cümle:

"İbadetin makbul olanı, Allah'ın en sevdiği ibadet, az bile olsa devamlı olanıdır." "İbadetin makbul olanı, Allah'ın en sevdiği ibadet, az bile olsa devamlı olanıdır."

Ömür boyu bıkmadan muntazaman yapabiliyorsan Allah onu sever. Yoksa, bir başladı... Ömür boyu bıkmadan muntazaman yapabiliyorsan Allah onu sever. Yoksa, bir başladı...

"Mâşaallah bizim delikanlı ibadete pek düştü." diyor. Bazen duyuyorum."Mâşaallah bizim delikanlı ibadete pek düştü." diyor. Bazen duyuyorum. İbadete düştü; sakal bıraktı, sarık sarıyor, cübbe giyiyor,İbadete düştü; sakal bıraktı, sarık sarıyor, cübbe giyiyor, gece gündüz teheccüde kalkıyor, tesbihler vesaire...gece gündüz teheccüde kalkıyor, tesbihler vesaire... Ondan sonra "İyi, mâşaallah mâşaallah..." diyorsunuz.Ondan sonra "İyi, mâşaallah mâşaallah..." diyorsunuz. Ondan sonra babasını bir daha görüyorsunuz,Ondan sonra babasını bir daha görüyorsunuz, soruyorsunuz: "Nasıl bakalım delikanlı, yine öyle ibadetlere güzelce devam ediyor mu?" soruyorsunuz:

"Nasıl bakalım delikanlı, yine öyle ibadetlere güzelce devam ediyor mu?"

"Hocam sorma, maalesef..." "Hayrola? Ne oldu?" "Hocam sorma, maalesef..."

"Hayrola? Ne oldu?"

"İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn."İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Bizim oğlan sakalı kesti, namazı bıraktı, gece ibadetini terk etti." Bizim oğlan sakalı kesti, namazı bıraktı, gece ibadetini terk etti."

Olmadı. Evvelki çok yaptıklarının da kıymeti kalmadı. Neden? Olmadı. Evvelki çok yaptıklarının da kıymeti kalmadı.

Neden?

Devamlı olacaktı, istikrarlı olacaktı, muntazam olacaktı. Devamlı olacaktı, istikrarlı olacaktı, muntazam olacaktı.

Bir arkadaşımız şeker hastalığından vefat etti, Allah rahmet eylesin.Bir arkadaşımız şeker hastalığından vefat etti, Allah rahmet eylesin. Doktorlar diyorlar ki; "Şekeri belli seviyede tutacaksın.Doktorlar diyorlar ki; "Şekeri belli seviyede tutacaksın. Çok tatlıyı hamurluyu yiyip de şekeri arttırdın mı 200-300'e..."Çok tatlıyı hamurluyu yiyip de şekeri arttırdın mı 200-300'e..." Arkadaş rahmetlinin şekeri 300'den aşağı inmemiş. Karaciğeri elek gibi olmuş, bozulmuş.Arkadaş rahmetlinin şekeri 300'den aşağı inmemiş. Karaciğeri elek gibi olmuş, bozulmuş. Böbreği tahrip olmuş. Çünkü kılcal damarları tıkıyor. Damarlar tıkanıyor, kireçlenmiş gibi oluyor.Böbreği tahrip olmuş. Çünkü kılcal damarları tıkıyor. Damarlar tıkanıyor, kireçlenmiş gibi oluyor. Kalbi işe yaramaz hâle gelmiş, damarları zayıflamış, gözleri görmez duruma gelmiş. Ne yapacaktı?Kalbi işe yaramaz hâle gelmiş, damarları zayıflamış, gözleri görmez duruma gelmiş.

Ne yapacaktı?
Yemesini de istikrarlı yapacaktı.Yemesini de istikrarlı yapacaktı. Şekerini de kontrol edecekti, kendisi de sıhhatini kontrol edecekti. Şekerini de kontrol edecekti, kendisi de sıhhatini kontrol edecekti.

Bu bedeni ne kadar kullanacağız? Bu bedeni ne kadar kullanacağız?

Ömür boyunca. İnşaallah 90 yaşını geçeceğiz, 100 yaşını geçeceğiz, 150 yaşını geçeceğiz...Ömür boyunca. İnşaallah 90 yaşını geçeceğiz, 100 yaşını geçeceğiz, 150 yaşını geçeceğiz... Değil mi? Ne yapmamız lazım? Bunu hor kullanmamamız lazım! Bunun yedek parçası yok. Değil mi?

Ne yapmamız lazım?

Bunu hor kullanmamamız lazım! Bunun yedek parçası yok.

İyi kullanmamız lazım! Bu da istikrarlı olmakla mümkün. İyi kullanmamız lazım! Bu da istikrarlı olmakla mümkün.

İyi şeyleri muntazaman istikrarlı yapmaya alışmalıyız. İyi şeyleri muntazaman istikrarlı yapmaya alışmalıyız.

"Of! Bıktım! Camı aç..." Ne oluyorsun? "Sıkılıverdim." "Of! Bıktım! Camı aç..."

Ne oluyorsun?

"Sıkılıverdim."

Olmaz. Sabretmeye de alışacaksın. Güzel şeyleri muntazam yapmaya alışacaksın. Olmaz. Sabretmeye de alışacaksın. Güzel şeyleri muntazam yapmaya alışacaksın.

Yemek yemekten sıkılıyor musun?Yemek yemekten sıkılıyor musun? Gel bakayım buraya; her gün her sabah bıkmadın mı kahvaltı etmeye, Gel bakayım buraya; her gün her sabah bıkmadın mı kahvaltı etmeye, öğlen yemeği yemeye, akşam yemeye?.. Her gün uyumaya bıkmadın mı? öğlen yemeği yemeye, akşam yemeye?.. Her gün uyumaya bıkmadın mı?

"Yok hocam, onlardan bıkılır mı?" "Yok hocam, onlardan bıkılır mı?"

Şimdi olmadı ya... İşine gelenden bıkmıyorsun, işine gelmeyenden bıkıyorsun. Şimdi olmadı ya... İşine gelenden bıkmıyorsun, işine gelmeyenden bıkıyorsun.

İyi şeyleri muntazaman yapacaksın. Bıkmamayı da öğreneceksin.İyi şeyleri muntazaman yapacaksın. Bıkmamayı da öğreneceksin. Zevk almadan da doğru olan şeyi yapmayı öğreneceksin.Zevk almadan da doğru olan şeyi yapmayı öğreneceksin. Doğruluk kolay değildir. Rüşvet almamak kolay değildir. Doğruluk kolay değildir. Rüşvet almamak kolay değildir.

Müfettiş kardeşimiz diyor ki; Müfettiş kardeşimiz diyor ki;

"Arkadaşlarımın hepsi köşk sahibi oldu, yalı sahibi oldu, villa sahibi oldu, Mercedes sahibi oldu;"Arkadaşlarımın hepsi köşk sahibi oldu, yalı sahibi oldu, villa sahibi oldu, Mercedes sahibi oldu; ben hâlâ kiradayım." diyor. ben hâlâ kiradayım." diyor.

Alnından öperim senin, mâşaallah! Allah senden razı olsun! Kolay değil;Alnından öperim senin, mâşaallah! Allah senden razı olsun! Kolay değil; herkesin Mercedes'i varken insanın çamurlu yollarda yaya yürümesi kolay değil. herkesin Mercedes'i varken insanın çamurlu yollarda yaya yürümesi kolay değil.

Ama işte böyle güzel şeyler bazen zordur, hazmı güçtür, zordur ama yaparsan cenneti kazanırsın.Ama işte böyle güzel şeyler bazen zordur, hazmı güçtür, zordur ama yaparsan cenneti kazanırsın. Hz. Ali Efendimiz de öyle yaşadı, Hz. Ömer Efendimiz de öyle yaşadı,Hz. Ali Efendimiz de öyle yaşadı, Hz. Ömer Efendimiz de öyle yaşadı, Peygamber Efendimiz de öyle yaşadı. Peygamber Efendimiz de öyle yaşadı.

Peygamber Efendimiz parayı bulamadığından mı âcizâne fakirâne mütevâzı ömür sürdü? Peygamber Efendimiz parayı bulamadığından mı âcizâne fakirâne mütevâzı ömür sürdü?

Altın, sofranın üstüne yığılırdı. Örtüyü yayardı, yığılırdı; avuç avuç dağıtırdı.Altın, sofranın üstüne yığılırdı. Örtüyü yayardı, yığılırdı; avuç avuç dağıtırdı. Birazını saklasa cihanı satın alırdı! Cihanı parasıyla satın alırdı.Birazını saklasa cihanı satın alırdı! Cihanı parasıyla satın alırdı. Efendimiz'in eline para geçmedi mi?Efendimiz'in eline para geçmedi mi? Ama âlemlerin Rabbi olan, gayb hazinelerinin sahibi olan Allah'a güvenipAma âlemlerin Rabbi olan, gayb hazinelerinin sahibi olan Allah'a güvenip bir günkü şeyi ertesi güne depolamadı. Ne gıda depo etti, ne para depo etti; dağıttı.bir günkü şeyi ertesi güne depolamadı. Ne gıda depo etti, ne para depo etti; dağıttı. Para eline geçmediğinden değil. Mütevâzı yaşadı. Çok yemek yemedi. Güzel yemek yemedi.Para eline geçmediğinden değil. Mütevâzı yaşadı. Çok yemek yemedi. Güzel yemek yemedi. Karnı tam doymadı. Aylarca evinde duman tütmedi. Sıcak yemek yemedi.Karnı tam doymadı. Aylarca evinde duman tütmedi. Sıcak yemek yemedi. Süt içerek, hurma yiyerek, su içerek sahabe-i kirâmın imanları gevredi. Süt içerek, hurma yiyerek, su içerek sahabe-i kirâmın imanları gevredi.

Onun için acının da tadını almak lazım. Onun için acının da tadını almak lazım.

Ben de biraz efelik, kabadayılık var. Arnavut biberi filan oluyor, onu seviyorum.Ben de biraz efelik, kabadayılık var. Arnavut biberi filan oluyor, onu seviyorum. Alıyorum; ağzım yana yana, dudaklarım kabara kabara... Hoşuma gidiyor. Alıyorum; ağzım yana yana, dudaklarım kabara kabara... Hoşuma gidiyor.

Acının da bir tadı var. Sabrın acılığının tadını öğrenin.Acının da bir tadı var. Sabrın acılığının tadını öğrenin. İbadete devamın acılığının tadını öğrenin.İbadete devamın acılığının tadını öğrenin. Allah yolunda meşakkât çekmenin tadını öğrenin. Her zaman baklava börek olmaz.Allah yolunda meşakkât çekmenin tadını öğrenin. Her zaman baklava börek olmaz. Dünya hayatının imtihanı bazen tatlı yerden gelir, bazen acı yerden gelir.Dünya hayatının imtihanı bazen tatlı yerden gelir, bazen acı yerden gelir. Allah bazen mal mülk, para pul verir, öyle imtihan eder;Allah bazen mal mülk, para pul verir, öyle imtihan eder; "Bakalım bu herif bu parayı pulu iyi kullanacak mı? Bakalım zekâtını verecek mi?"Bakalım bu herif bu parayı pulu iyi kullanacak mı? Bakalım zekâtını verecek mi? Bakalım fukarâya acıyacak mı? Bakalım cihada para ayıracak mı? Bakalım fukarâya acıyacak mı? Bakalım cihada para ayıracak mı? Bakalım şımaracak mı şımarmayacak mı?" Böyle imtihan eder.Bakalım şımaracak mı şımarmayacak mı?" Böyle imtihan eder. Sonra bakarsın, alır hepsini, fakir düşürür.Sonra bakarsın, alır hepsini, fakir düşürür. Padişahken kapı kapı dilenen dilenci hâline getirdiği insanlar var. Misallerini tarihte biliyoruz.Padişahken kapı kapı dilenen dilenci hâline getirdiği insanlar var. Misallerini tarihte biliyoruz. Misalleri çok. Zenginken fakir eder. Pehlivanken çoluk çocuğun maskarası durumuna düşürür. Misalleri çok. Zenginken fakir eder. Pehlivanken çoluk çocuğun maskarası durumuna düşürür. Mahallenin çocukları alay ediyorlardı birisiyle de;Mahallenin çocukları alay ediyorlardı birisiyle de; "Ah!" dedi, "Siz benim gençliğimde elime geçecektiniz, ben size gösterirdim ama...""Ah!" dedi, "Siz benim gençliğimde elime geçecektiniz, ben size gösterirdim ama..." İşte gitti, her şey değişiyor. Bazen varlık, bazen yokluk... İşte gitti, her şey değişiyor. Bazen varlık, bazen yokluk...

Hepsi imtihandır. Hastalık sıhhat imtihandır, zenginlik fakirlik imtihandır,Hepsi imtihandır. Hastalık sıhhat imtihandır, zenginlik fakirlik imtihandır, kuvvetlilik zayıflık imtihandır, zalimlik mazlumluk; bunların hepsi insanoğlu içindir.kuvvetlilik zayıflık imtihandır, zalimlik mazlumluk; bunların hepsi insanoğlu içindir. Negatif durumlarda da eğer Allah'a güzel kul olmayı başarabilirsen imtihanı başarırsın.Negatif durumlarda da eğer Allah'a güzel kul olmayı başarabilirsen imtihanı başarırsın. Yoksa güzel günlerde, düğünde, dernekte, bayramda müslüman, sıkıntılı günlerde yok ortada.Yoksa güzel günlerde, düğünde, dernekte, bayramda müslüman, sıkıntılı günlerde yok ortada. Ya bizim bir adam vardı, nerede o? Yok, sıkıntılı günlerde ortada yok. Öyle şey olmaz! Ya bizim bir adam vardı, nerede o? Yok, sıkıntılı günlerde ortada yok. Öyle şey olmaz!

Dinin her şeyi güzeldir. Dinin her şeyi güzeldir.

Ne güzel söylemiş şair, hoşuma gidiyor, o şiiri de hep ezberlemek istiyorum. Ne diyor? Ne güzel söylemiş şair, hoşuma gidiyor, o şiiri de hep ezberlemek istiyorum. Ne diyor?

Hoştur bana senden gelen, ya goncagül yahut diken. Allah'a hitap ediyor. Hoştur bana senden gelen, ya goncagül yahut diken.

Allah'a hitap ediyor.

Hoştur bana senden gelen. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler. Hoştur bana senden gelen.

Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.

Diyebilir misin? İbrahim Hakkı hazretleri demiş. Diyebilir misin?

İbrahim Hakkı hazretleri demiş.

Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.

Kadının birisi -buraya kağıt yazmış- içeride ağlıyor, şikâyet ediyor:Kadının birisi -buraya kağıt yazmış- içeride ağlıyor, şikâyet ediyor: "Kocam şöyle, işimiz böyle, aşımız yok..." Herkesin bir derdi var, derdini söylüyor. "Kocam şöyle, işimiz böyle, aşımız yok..." Herkesin bir derdi var, derdini söylüyor.

Tamam, dert de bir imtihan, bolluk da bir imtihan.Tamam, dert de bir imtihan, bolluk da bir imtihan. Bolluktayken Allah'a güzel kulluk edene Allah darlıkta yardım eder. Bolluktayken Allah'a güzel kulluk edene Allah darlıkta yardım eder.

Ama bilinsin ki en büyük fitneler, meşakkâtler, sıkıntılar en büyük evliyâya gelmiştir. Ama bilinsin ki en büyük fitneler, meşakkâtler, sıkıntılar en büyük evliyâya gelmiştir.

Hz. Ömer Efendimiz hançerlenerek ölmedi mi? Hz. Ömer Efendimiz hançerlenerek ölmedi mi?

Hz. Ali Efendimiz hançerlenerek ölmedi mi? Hz. Ali Efendimiz hançerlenerek ölmedi mi?

Peygamber Efendimiz nice nice sıkıntılar çekmedi mi? Mübarek dişi kırılmadı mı?Peygamber Efendimiz nice nice sıkıntılar çekmedi mi? Mübarek dişi kırılmadı mı? Düşman üstüne saldırmadı mı?Düşman üstüne saldırmadı mı? Etrafındaki fedakâr insanlar vücutlarından kaç çeşit yara almadılar mı? Etrafındaki fedakâr insanlar vücutlarından kaç çeşit yara almadılar mı?

Uhud harbi, Bedir harbi, Hendek harbi... Bunlar Peygamber Efendimiz'in başından geçmedi mi? Uhud harbi, Bedir harbi, Hendek harbi... Bunlar Peygamber Efendimiz'in başından geçmedi mi?

Neyi anlatmak istiyorum sevgili kardeşlerim? Neyi anlatmak istiyorum sevgili kardeşlerim?

Erkekseniz ki müslüman mert insandır, erkek insandır, kahramandır. .. Kahraman ne demek? Erkekseniz ki müslüman mert insandır, erkek insandır, kahramandır.

.. Kahraman ne demek?

"Kahıra tahammül eden" demek."Kahıra tahammül eden" demek. Kahraman, "kahır" kökünden geliyor; "kahıra tamammül edebilen" demek. Kahraman, "kahır" kökünden geliyor; "kahıra tamammül edebilen" demek.

Sabredeceksiniz. Meşakkât geldiği zaman sabredeceksiniz.Sabredeceksiniz. Meşakkât geldiği zaman sabredeceksiniz. Nimet geldiği zaman şükredeceksiniz.Nimet geldiği zaman şükredeceksiniz. Hiçbirinde negatif duruma düşmeyeceksiniz, puan kaybetmeyeceksiniz.Hiçbirinde negatif duruma düşmeyeceksiniz, puan kaybetmeyeceksiniz. Her halde; "Hoştur bana senden gelen, ya goncagül yahut diken.Her halde; "Hoştur bana senden gelen, ya goncagül yahut diken. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." diyeceksiniz. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." diyeceksiniz.

Allah hepinizi âfiyet üzere yaşatsın. Sıhhatli eylesin. Zengin eylesin. Huzurlu eylesin.Allah hepinizi âfiyet üzere yaşatsın. Sıhhatli eylesin. Zengin eylesin. Huzurlu eylesin. Ama imtihan olarak hastalık gelirse Allah'a kullukta gevşememek lazım, isyan etmemek lazım.Ama imtihan olarak hastalık gelirse Allah'a kullukta gevşememek lazım, isyan etmemek lazım. Pabuç gibi dilini sarkıtıp, gözünü yumup, ağzını açıp ileri geri konuşmamak lazım.Pabuç gibi dilini sarkıtıp, gözünü yumup, ağzını açıp ileri geri konuşmamak lazım. Her şey olabilir. Her şey olabilir.

Bir şey çok hoşuma gidiyor, eski vaazlarımdan beri her yerde anlatırım,Bir şey çok hoşuma gidiyor, eski vaazlarımdan beri her yerde anlatırım, her yerde anlatılsa anlatılacak bir şey: her yerde anlatılsa anlatılacak bir şey:

Dervişin birisini -iyi derviş, olgun bir mutasavvıfı- bir şehrin girişinde yakalamışlar.Dervişin birisini -iyi derviş, olgun bir mutasavvıfı- bir şehrin girişinde yakalamışlar. "Gel buraya, seni yakaladık. Sen öbür düşman devletin casususun." demişler. "Gel buraya, seni yakaladık. Sen öbür düşman devletin casususun." demişler.

"Değilim" demiş, dinletememiş. Almışlar, hapse tıkmışlar."Değilim" demiş, dinletememiş. Almışlar, hapse tıkmışlar. Ondan sonra da yukarıdan emir gelmiş; "Kesin kafasını gitsin! Madem gelmiş, öldürün herifi!" demişler.Ondan sonra da yukarıdan emir gelmiş; "Kesin kafasını gitsin! Madem gelmiş, öldürün herifi!" demişler. Elleri kolları bağlı bunu cellata doğru götürüyorlar.Elleri kolları bağlı bunu cellata doğru götürüyorlar. Kafasını taşa koyacaklar, baltayı kaldırıyor cellat,Kafasını taşa koyacaklar, baltayı kaldırıyor cellat, bir tane vurdu mu kelle bir tarafa gövde bir tarafa; yani ölecek. bir tane vurdu mu kelle bir tarafa gövde bir tarafa; yani ölecek.

O sormuş kendi kendine, gözünü kapatmış, elleri bağlı zavallı gidiyor celladın önüne doğru...O sormuş kendi kendine, gözünü kapatmış, elleri bağlı zavallı gidiyor celladın önüne doğru... Demiş ki; "Sen dervişlikten bahsediyordun ey nefsim! 'Allah'ın kaderine rıza göstermek lazım.'Demiş ki;

"Sen dervişlikten bahsediyordun ey nefsim! 'Allah'ın kaderine rıza göstermek lazım.'
diyordun, 'teslimiyet lazım' diyordun; şimdi gördün mü kaderin cilvesini, gördün mü olanı?diyordun, 'teslimiyet lazım' diyordun; şimdi gördün mü kaderin cilvesini, gördün mü olanı? Seni haksız bir şekilde suçladılar, casus olmadığın halde 'casus' dediler,Seni haksız bir şekilde suçladılar, casus olmadığın halde 'casus' dediler, haksız yere şimdi seni öldürmeye götürüyorlar. Buyur işte kader.haksız yere şimdi seni öldürmeye götürüyorlar. Buyur işte kader. Kadere rıza göstermek lazım, kadere teslim olmak lazım; gördün mü şimdi olanı?Kadere rıza göstermek lazım, kadere teslim olmak lazım; gördün mü şimdi olanı? Hâlâ bu kanaatte misin? Hâlâ kadere razı mısın? Teslim misin?" Hâlâ bu kanaatte misin? Hâlâ kadere razı mısın? Teslim misin?"

Kendi kendine soru soruyor. İçinde iki kutup var, birisi ötekisine soruyor.Kendi kendine soru soruyor. İçinde iki kutup var, birisi ötekisine soruyor. Sorduran Allah. Durup dururken bazen insanın içine bir soru gelir; sorduran Allah, imtihan ediyor.Sorduran Allah. Durup dururken bazen insanın içine bir soru gelir; sorduran Allah, imtihan ediyor. Nefsine soruyor. İnsanın nefsi yemek içmek ister, gezmek tozmak ister, yatmak oturmak ister.Nefsine soruyor. İnsanın nefsi yemek içmek ister, gezmek tozmak ister, yatmak oturmak ister. İnsanın içinde hani kişisel arzuları, hevesleri, şehvetleri var ya... Nefsine soruyor; İnsanın içinde hani kişisel arzuları, hevesleri, şehvetleri var ya... Nefsine soruyor;

"Razı mısın bu duruma?" Sorduran Allah; imtihan. Nefsi o soruya diyor ki; "Razı mısın bu duruma?"

Sorduran Allah; imtihan.

Nefsi o soruya diyor ki;

"Razıyım. Kaderim böyleymiş, ne yapayım? Kader bu, bir gün bitmeyecek mi bu hayat?"Razıyım. Kaderim böyleymiş, ne yapayım? Kader bu, bir gün bitmeyecek mi bu hayat? Demek ki bu kadarmış ömrüm, burada bitecekmiş...Demek ki bu kadarmış ömrüm, burada bitecekmiş... Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluhû." Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluhû."

Celladın önüne kadar gitmiş. Arkadan birisi bağırmış; Celladın önüne kadar gitmiş. Arkadan birisi bağırmış;

"Durun! Yanlışlık var! Bu adam casus değil, ben bunu tanıyorum!" "Durun! Yanlışlık var! Bu adam casus değil, ben bunu tanıyorum!"

Oradan kurtulmuş. Kafası kesilecekti; ta celladın yanına gelmişken kurtulmuş. Oradan kurtulmuş. Kafası kesilecekti; ta celladın yanına gelmişken kurtulmuş.

Diyor ki; "Vallahi billahi ölümden halâsıma değilDiyor ki;

"Vallahi billahi ölümden halâsıma değil
-halâs, "kurtulmak" demek- hâlâ o andaki ihlâsıma seviniyorum!" -halâs, "kurtulmak" demek- hâlâ o andaki ihlâsıma seviniyorum!"

İhlâs; Allah'a bağlılığında öleceğim diye gevşeme yok. İhlâs; Allah'a bağlılığında öleceğim diye gevşeme yok.

Kafan kesilecek, razı mısın? "Razıyım, ne yapayım...Kafan kesilecek, razı mısın?

"Razıyım, ne yapayım...
Allah kafamın kesilmesini yazdıysa kessinler; kader." İhlâsa bak! Allah kafamın kesilmesini yazdıysa kessinler; kader."

İhlâsa bak!

"Vallahi halâsıma değil, ihlâsıma seviniyorum!" diyor. Bu çok güzel bir fıkradır. "Vallahi halâsıma değil, ihlâsıma seviniyorum!" diyor.

Bu çok güzel bir fıkradır.

Tabii biz bu kadar kahraman değilizdir. Biz çok zayıfız.Tabii biz bu kadar kahraman değilizdir. Biz çok zayıfız. Elek gibiyiz, delik deşiğiz, kevgir gibiyiz. Bizim tutulacak yanımız yok, yük taşıyacak hâlimiz yok.Elek gibiyiz, delik deşiğiz, kevgir gibiyiz. Bizim tutulacak yanımız yok, yük taşıyacak hâlimiz yok. Briket gibiyiz; üstümüze biraz basarlarsa toz duman oluruz. Briket gibiyiz; üstümüze biraz basarlarsa toz duman oluruz.

Allah bizi affetsin. Allah bizi zorlu imtihanlara uğratmasın.Allah bizi affetsin. Allah bizi zorlu imtihanlara uğratmasın. Ama uğrasa da insanın kale gibi olması lazım, sapa sağlam müslüman olması lazım. Ama uğrasa da insanın kale gibi olması lazım, sapa sağlam müslüman olması lazım.

Bir daha bana [şunu] sorma: "Hocam, ibadetten zikirden zevk almıyorum, ne yapacağım?" Bir daha bana [şunu] sorma:

"Hocam, ibadetten zikirden zevk almıyorum, ne yapacağım?"

Zevk almadan yap. Zevk alırsan herkes yapar.Zevk almadan yap. Zevk alırsan herkes yapar. "Ya bu çok zevkli bir şeymiş, ben de yapayım!""Ya bu çok zevkli bir şeymiş, ben de yapayım!" Dışarıdaki herifler de gelir, turistler de gelir; "Ya bu çok zevkli bir şeymiş!" diye onlar da gelir. Dışarıdaki herifler de gelir, turistler de gelir; "Ya bu çok zevkli bir şeymiş!" diye onlar da gelir. Zaten adamlar zevk arıyorlar. Zaten adamlar zevk arıyorlar. Plajda zevk var diye plaja gidiyor, tiyatroda zevk var diye tiyatroya gidiyor; Plajda zevk var diye plaja gidiyor, tiyatroda zevk var diye tiyatroya gidiyor; o zaman tasavvufta zevk var diye zevkine geliyor.o zaman tasavvufta zevk var diye zevkine geliyor. Burası imtihan yeridir; zevk ve keyif yeri değildir. Burası imtihan yeridir; zevk ve keyif yeri değildir.

Eskiden bir şeyh efendiye bir mürit gelince; "Ben sana derviş olmak istiyorum." Eskiden bir şeyh efendiye bir mürit gelince;

"Ben sana derviş olmak istiyorum."

Dermiş ki; "Evlâdım namazını kıl, orucunu tut; bizim işimiz biraz zordur, herkes yapamaz.Dermiş ki;

"Evlâdım namazını kıl, orucunu tut; bizim işimiz biraz zordur, herkes yapamaz.
Kendini sıkıntıya sokma, bildiğin gibi yaşa." "Yok efendim, her şeye razıyım." Kendini sıkıntıya sokma, bildiğin gibi yaşa."

"Yok efendim, her şeye razıyım."

"Tamam, o zaman gel. Hadi bakalım yap şu işi. Hadi bakalım yap şu işi...""Tamam, o zaman gel. Hadi bakalım yap şu işi. Hadi bakalım yap şu işi..." Bu sefer zor işleri yaptırıyorlar. Neden? Bu sefer zor işleri yaptırıyorlar.

Neden?

"Bakalım vazgeçebilecek mi? Bakalım sağlam eleman mı?" diye yokluyorlar. "Bakalım vazgeçebilecek mi? Bakalım sağlam eleman mı?" diye yokluyorlar.

Bir fıkra var, hoşuma gidiyor, onu da anlatayım.Bir fıkra var, hoşuma gidiyor, onu da anlatayım. Böyle fıkralar hatırda kalıyor, insana da ibret oluyor. Böyle fıkralar hatırda kalıyor, insana da ibret oluyor.

İsmini söylemeyelim, büyük alimlerden bir tanesi... Ben biliyorum, bana söylediler.İsmini söylemeyelim, büyük alimlerden bir tanesi... Ben biliyorum, bana söylediler. Ben ismini söylemeden size anlatayım. Ben ismini söylemeden size anlatayım.

Bu büyük alim -eski devirlerde- tefsirden kitap yazmış, büyük bir tefsir kitabı var.Bu büyük alim -eski devirlerde- tefsirden kitap yazmış, büyük bir tefsir kitabı var. Hadisten kitap yazmış, büyük hadis kitabı var.Hadisten kitap yazmış, büyük hadis kitabı var. Kelâmdan kitap yazmış, büyük kelâm kitabı vesaire... Çok alim ama tasavvufu bilmiyor. Kelâmdan kitap yazmış, büyük kelâm kitabı vesaire... Çok alim ama tasavvufu bilmiyor.

Neden? Canım ben doktor olurum da elektrikten anlamam,Neden?


Canım ben doktor olurum da elektrikten anlamam,
buzdolabını tamir edemem, ona buzdolabı tamircisi gelir. buzdolabını tamir edemem, ona buzdolabı tamircisi gelir. Buzdolabı tamircisi olurum da ziraattan anlamam. Ziraattan anlarım da tıptan anlamam.Buzdolabı tamircisi olurum da ziraattan anlamam. Ziraattan anlarım da tıptan anlamam. Hatta veteriner oluyor, hayvanların tedavisinden anlıyor, insanlardan anlamıyor.Hatta veteriner oluyor, hayvanların tedavisinden anlıyor, insanlardan anlamıyor. Hatta kalp mütehassısı oluyor da mideden anlamıyor. Yani herkesin bir ihtisası var. Hatta kalp mütehassısı oluyor da mideden anlamıyor. Yani herkesin bir ihtisası var.

"Ben tasavvufu bilmiyorum efendim." demiş, evliyâullah büyüklerimizden birisinin yanına gelmiş."Ben tasavvufu bilmiyorum efendim." demiş, evliyâullah büyüklerimizden birisinin yanına gelmiş. O evliyâullah büyüğümüz de kutbu'l-aktab, zamanın kutbu, çok büyük bir zât. Demiş ki; O evliyâullah büyüğümüz de kutbu'l-aktab, zamanın kutbu, çok büyük bir zât. Demiş ki;

"Tasavvuf bilgim yok. Ayıp oluyor, herkes bir şey soruyor, bilmiyorum."Tasavvuf bilgim yok. Ayıp oluyor, herkes bir şey soruyor, bilmiyorum. Beni talebeliğe kabul edin, bu ilmi de sizden öğreneyim, talebeniz olayım, kabul eder misiniz?" Beni talebeliğe kabul edin, bu ilmi de sizden öğreneyim, talebeniz olayım, kabul eder misiniz?"

"Hay hay evlâdım, şeref olur. Tamam, talebem ol. Memnuniyetle kabul ederim."Hay hay evlâdım, şeref olur. Tamam, talebem ol. Memnuniyetle kabul ederim. Senin gibi alim, fâzıl, yetişmiş tam hazır bir eleman, memnun olurum." demiş. Senin gibi alim, fâzıl, yetişmiş tam hazır bir eleman, memnun olurum." demiş.

"Yalnız bizim tarikate girdin mi sana mânevî bir hal olur, kafandaki bütün bilgiler silinir."Yalnız bizim tarikate girdin mi sana mânevî bir hal olur, kafandaki bütün bilgiler silinir. Cahil bir insan kalırsın. Kafan bomboş kalır.Cahil bir insan kalırsın. Kafan bomboş kalır. Kafandaki bilgilerin hepsini sileriz, kafan boş bir ev gibi kalır. Kafandaki bilgilerin hepsini sileriz, kafan boş bir ev gibi kalır.

Bomboş kalır; ne fıkıh bilgin kalır, ne tefsir kalır, ne hadis kalır, hepsi gider.Bomboş kalır; ne fıkıh bilgin kalır, ne tefsir kalır, ne hadis kalır, hepsi gider. Tasavvufu öğreteyim ama böyle bir durum var, böyle bir hal gelecek başına." Tasavvufu öğreteyim ama böyle bir durum var, böyle bir hal gelecek başına."

"Ha, öyle mi? Efendim ben bu işi bir düşüneyim." demiş. Oradan bir kaçmış, bir daha gitmemiş. "Ha, öyle mi? Efendim ben bu işi bir düşüneyim." demiş. Oradan bir kaçmış, bir daha gitmemiş.

Arkasından hoca efendi gülmüş, demiş ki; Arkasından hoca efendi gülmüş, demiş ki;

"Evet, o bilgileri alırdık ama daha sağlamını koyardık." "Evet, o bilgileri alırdık ama daha sağlamını koyardık."

Çünkü dükkânı boşaltmayınca temizlenmez.Çünkü dükkânı boşaltmayınca temizlenmez. Dükkânı iyi esaslı bir tamirat yapacaksan, yeni dekorasyon yapacaksanDükkânı iyi esaslı bir tamirat yapacaksan, yeni dekorasyon yapacaksan eski püskü tahtalar ile bu iş olmaz.eski püskü tahtalar ile bu iş olmaz. Tertemiz güzelce boşaltırsın, ondan sonra yeni bir dekorasyon yaparsın, pırıl pırıl olur. Tertemiz güzelce boşaltırsın, ondan sonra yeni bir dekorasyon yaparsın, pırıl pırıl olur.

"Alırdık ama daha sağlam, daha güzel bilgileri verirdik." demiş. "Alırdık ama daha sağlam, daha güzel bilgileri verirdik." demiş.

Tefsirin mânevî tarafını da bilirdi, bâtınî tarafını da bilirdi. Hadisin ruhunu anlardı. Tefsirin mânevî tarafını da bilirdi, bâtınî tarafını da bilirdi. Hadisin ruhunu anlardı.

Ümmî bir insana soruyorlar: Ümmî bir insana soruyorlar:

"Şöyle bir söz rivayet ediyorlar, bu hadis mi?" "Evet, hadis." "Şöyle bir söz rivayet ediyorlar, bu hadis mi?"

"Evet, hadis."

"Şöyle bir söz rivayet ediyorlar, bu hadis mi?" "Hayır, bu hadis değil." "Şöyle bir söz rivayet ediyorlar, bu hadis mi?"

"Hayır, bu hadis değil."

İmtihan için karıştırıyorlar, yarısı hadis yarısı hadis olmayan şeyler; İmtihan için karıştırıyorlar, yarısı hadis yarısı hadis olmayan şeyler;

"Şöyle bir şey rivayet ediyorlar, bu hadis mi?" "Şöyle bir şey rivayet ediyorlar, bu hadis mi?"

"Şurasına kadar hadis, şuradan sonrası hadis değil, şurasına kadar da yine hadis..." "Şurasına kadar hadis, şuradan sonrası hadis değil, şurasına kadar da yine hadis..."

"Efendim, vallahi çok doğru, aynen kitaplarda söylendiği gibi! Nasıl biliyorsunuz?" "Efendim, vallahi çok doğru, aynen kitaplarda söylendiği gibi! Nasıl biliyorsunuz?"

"Evlâdım, hadis olduğu zaman senin ağzından bir nur çıkıyor, hadis olduğunu oradan anlıyorum."Evlâdım, hadis olduğu zaman senin ağzından bir nur çıkıyor, hadis olduğunu oradan anlıyorum. Hadis olmadığı zaman ağzından o nur çıkmadığından o sözün hadis olmadığını anlıyorum." diyor. Hadis olmadığı zaman ağzından o nur çıkmadığından o sözün hadis olmadığını anlıyorum." diyor.

Bu nedir? Bu kalp gözünün açılmasıdır, basirettir. Allah öyle anlattırıyor. Bu nedir?

Bu kalp gözünün açılmasıdır, basirettir. Allah öyle anlattırıyor.

"Alırdık ama âlâsını, daha güzelini verirdik." demiş. "Alırdık ama âlâsını, daha güzelini verirdik." demiş.

Kimisi razı olamaz. O da ilmi seviyor.Kimisi razı olamaz. O da ilmi seviyor. Öteki ilmi de ilmine bir ilim daha katılsın, fiyakası daha artsın diye seviyor.Öteki ilmi de ilmine bir ilim daha katılsın, fiyakası daha artsın diye seviyor. Omzuna dört tane yıldız koymuş, beşinci yıldızı konulsun diye seviyor.Omzuna dört tane yıldız koymuş, beşinci yıldızı konulsun diye seviyor. Tasavvuf da tevazu yolu olduğundan hoca onu deniyor, bakalım tevazuya yanaşacak mı? Tasavvuf da tevazu yolu olduğundan hoca onu deniyor, bakalım tevazuya yanaşacak mı?

"Sileriz hepsini!" "Ha, o zaman istemem." Neden? "Sileriz hepsini!"

"Ha, o zaman istemem."

Neden?

Yıldızlardan vazgeçemiyor, bunları seviyor. Tozlanmasın diye yıldızları seviyor. Yıldızlardan vazgeçemiyor, bunları seviyor. Tozlanmasın diye yıldızları seviyor.

Tasavvuf o değil ki. Tasavvuf tevazu yolu olduğundan ilk o dersi vermek istiyor.Tasavvuf o değil ki. Tasavvuf tevazu yolu olduğundan ilk o dersi vermek istiyor. Tasavvuf teslimiyet, bunu vermek istiyor. Onu anlamayınca ne oluyor? İş olmuyor. Tasavvuf teslimiyet, bunu vermek istiyor.

Onu anlamayınca ne oluyor?

İş olmuyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah bize hakiki müslüman olmayı nasip etsin. Hakiki ârif olmayı da nasip etsin. Allah bize hakiki müslüman olmayı nasip etsin. Hakiki ârif olmayı da nasip etsin.

Kuru bilgiyle de olmuyor, ahlâkın güzel olması lazım.Kuru bilgiyle de olmuyor, ahlâkın güzel olması lazım. Bu iş ince görüyorsunuz, alimler bile atlayabiliyorlar.Bu iş ince görüyorsunuz, alimler bile atlayabiliyorlar. Alim oluyor, birçok şeyi biliyor ama atlıyor, fark edemiyor, geçiyor.Alim oluyor, birçok şeyi biliyor ama atlıyor, fark edemiyor, geçiyor. Orasının inceliğini anlayamıyor. Neden? Orasının inceliğini anlayamıyor.

Neden?

Ötekisi evliyâullah, bu evliyâullah değil; göremiyor. Ötekisi evliyâullah, bu evliyâullah değil; göremiyor.

İnsan profesör olabilir, insan allâme olabilir ama evliyâ olmak ondan daha başka bir şeydir.İnsan profesör olabilir, insan allâme olabilir ama evliyâ olmak ondan daha başka bir şeydir. Allâmedir ama gözü bazı yerlerde kördür, bazı şeyleri göremez. Alimdir ama ârif değildir.Allâmedir ama gözü bazı yerlerde kördür, bazı şeyleri göremez. Alimdir ama ârif değildir. Bu, ilmi kötülemek değil; bu, gerçeği söylemek. Bazı insan "alimim" diyor, "profesörüm" diyor...Bu, ilmi kötülemek değil; bu, gerçeği söylemek. Bazı insan "alimim" diyor, "profesörüm" diyor... Etrafa bakın, irfanınızla ölçün, siz de ölçün, siz de bakın bakalım; Etrafa bakın, irfanınızla ölçün, siz de ölçün, siz de bakın bakalım; profesör olmuş, vezir olmuş ama adam olmuş mu? Onu bir ölçün. profesör olmuş, vezir olmuş ama adam olmuş mu? Onu bir ölçün.

Mühim olan vezir olmak değildir, adam olmaktır.Mühim olan vezir olmak değildir, adam olmaktır. Mühim olan alim olmak değildir, Allah'ın sevgili kulu olmaktır.Mühim olan alim olmak değildir, Allah'ın sevgili kulu olmaktır. Allah'ın sevgili kulu olmadıktan sonra ne olursan ol.Allah'ın sevgili kulu olmadıktan sonra ne olursan ol. İstersen Clinton'un yerine Amerika'ya seni başkan seçsinler, ne olacak;İstersen Clinton'un yerine Amerika'ya seni başkan seçsinler, ne olacak; Allah'ın sevmediği bir kul olduktan sonra... Allah'ın sevmediği bir kul olduktan sonra...

Hem insan Allah'ın sevmediği bir kul olursa, yasak yola saparsa çok çabuk yükselir.Hem insan Allah'ın sevmediği bir kul olursa, yasak yola saparsa çok çabuk yükselir. Bakarsın adam ta yukarılarda. Nasıl çıktı? Bakarsın adam ta yukarılarda.

Nasıl çıktı?

Harama günaha aldırmadı, rüşvet vesaire; Mercedes sahibi de oldu, köşk sahibi de oldu;Harama günaha aldırmadı, rüşvet vesaire; Mercedes sahibi de oldu, köşk sahibi de oldu; ye kürküm ye, herkesin rağbeti arttı... ye kürküm ye, herkesin rağbeti arttı...

Antalya'da adamın birisi posta, PTT kamyoneti gibi bir kamyonet satın almış.Antalya'da adamın birisi posta, PTT kamyoneti gibi bir kamyonet satın almış. Dışını sarı renge boyamış. PTT yazmış. Posta telgraf telefon.Dışını sarı renge boyamış. PTT yazmış. Posta telgraf telefon. Doğu Anadolu'ya gitmiş, gelmiş. Millet de onu PTT'nin arabası diye kontrol de etmemişler.Doğu Anadolu'ya gitmiş, gelmiş. Millet de onu PTT'nin arabası diye kontrol de etmemişler. Bu tarafa külliyetli miktarda uyuşturucu kaçırmış, Antalya'nın en büyük otellerinden birisini almış.Bu tarafa külliyetli miktarda uyuşturucu kaçırmış, Antalya'nın en büyük otellerinden birisini almış. "Neydi bu adam, bunu nereden aldı?" soramıyor."Neydi bu adam, bunu nereden aldı?" soramıyor. Türkiye'de "Serveti nereden kazandın?" diye sorma yok. Türkiye'de "Serveti nereden kazandın?" diye sorma yok.

Almanya'da var. Almanya'da insana kök söktürürler. Almanya'da var. Almanya'da insana kök söktürürler.

"Bu şeyi nereden kazandın?" "Şuradan kazandım." "Bu şeyi nereden kazandın?"

"Şuradan kazandım."

"Peki kazandıysan vergini verdin mi?" "Vermedim." "Peki kazandıysan vergini verdin mi?"

"Vermedim."

Bu sefer vergi cezasını öyle bir verirler ki bütün servetini elinden alırlar! Bu sefer vergi cezasını öyle bir verirler ki bütün servetini elinden alırlar!

Ama Türkiye'de adam Antalya'da deniz kenarında bir koca otele birden sahip oluyor,Ama Türkiye'de adam Antalya'da deniz kenarında bir koca otele birden sahip oluyor, "Nereden sahip oldun?" diye sorulmuyor. Kara para; menşei sorulmuyor. Türkiye böyle. "Nereden sahip oldun?" diye sorulmuyor. Kara para; menşei sorulmuyor. Türkiye böyle.

Harama razı oldu mu insan... O afyonu taşıyor. Onu alan ölüyor. Harama razı oldu mu insan... O afyonu taşıyor. Onu alan ölüyor.

Nasıl ölüyor? Titreye titreye ölüyor.Nasıl ölüyor?

Titreye titreye ölüyor.
Doktorlar bilir bunu. Hastaneye düştüğü zaman [kollarına] iğneleri sokuyorlar... Uyuşturucu... Doktorlar bilir bunu. Hastaneye düştüğü zaman [kollarına] iğneleri sokuyorlar... Uyuşturucu...

Onlar sonra insanlıktan çıkıyor. Adam öldürüyor.Onlar sonra insanlıktan çıkıyor. Adam öldürüyor. Yirmi beş kuruşu görse, biraz bir para görse tekrar [uyuşturucu] alayım diyeYirmi beş kuruşu görse, biraz bir para görse tekrar [uyuşturucu] alayım diye babasını dövüyor, anasını dövüyor; insanlıktan çıkıyor. babasını dövüyor, anasını dövüyor; insanlıktan çıkıyor.

Uyuşturucuya alıştırmak, uyuşturucuyu nakletmek çok büyük cinayet. Uyuşturucuya alıştırmak, uyuşturucuyu nakletmek çok büyük cinayet.

Ama bu cinayete alıştırılmış. Alıştırıyorlar; liselileri alıştırıyorlar,Ama bu cinayete alıştırılmış. Alıştırıyorlar; liselileri alıştırıyorlar, ortaokuldaki çocukları alıştırıyorlar.ortaokuldaki çocukları alıştırıyorlar. "Gel bak, sana bugün bir şey yapacağız." diyorlar, alıştırıyorlar. "Gel bak, sana bugün bir şey yapacağız." diyorlar, alıştırıyorlar.

Neden? Müşteri artıyor. Sonra onlara o esrardan satacak. Neden?

Müşteri artıyor. Sonra onlara o esrardan satacak.

O da çok zevkli diye başlıyor, ondan sonra ömrü hastanede geçiriyor.O da çok zevkli diye başlıyor, ondan sonra ömrü hastanede geçiriyor. Titreyerek, insanlıktan çıkarak öyle [ölüyor]. Titreyerek, insanlıktan çıkarak öyle [ölüyor].

Devlet bunu bildiği için, hatta devletlerarası bazı şahıslar bunu bildiğindenDevlet bunu bildiği için, hatta devletlerarası bazı şahıslar bunu bildiğinden uyuşturucuyla ilgili devletlerarası kontroller var. Bu devletin adamlarının bile üstünde adamlar var.uyuşturucuyla ilgili devletlerarası kontroller var. Bu devletin adamlarının bile üstünde adamlar var. Interpol diyorlar, [uyuşturucu trafiğini] takip ediyor. Narkotik şube deniliyor.Interpol diyorlar, [uyuşturucu trafiğini] takip ediyor. Narkotik şube deniliyor. Gider, istediği adamı durdurur, istediği adamı [yakalar]. Gider, istediği adamı durdurur, istediği adamı [yakalar].

Neden? Bunu engellemeye çalışıyor. Neden?

Bunu engellemeye çalışıyor.

Ama işte haramdan günahtan korkmadı mı insanlar, oradan buradan zengin olabiliyorlar. Ama işte haramdan günahtan korkmadı mı insanlar, oradan buradan zengin olabiliyorlar.

İşte Müslümanlık bu! Müslümanlık böyle avantajlara icabında elinin tersiyle bir tane vurup;İşte Müslümanlık bu! Müslümanlık böyle avantajlara icabında elinin tersiyle bir tane vurup; "Ben Allah yolunda yürüyeceğim! Ben harama bulaşmam!"Ben Allah yolunda yürüyeceğim! Ben harama bulaşmam! Ben çoluk çocuğuma haram yedirmem! Ben yanlış iş yapmam!Ben çoluk çocuğuma haram yedirmem! Ben yanlış iş yapmam! Ben başkasının kanına girmem! Ben bir başkasının hayatıyla oynamam!"Ben başkasının kanına girmem! Ben bir başkasının hayatıyla oynamam!" Müslüman böyle işte; menfaati de terk edebilir, meşakkâti de göğüsleyebilir. Müslüman böyle işte; menfaati de terk edebilir, meşakkâti de göğüsleyebilir.

Allah'ın imtihanı bu. Allah'ın imtihanı bu.

Neden böyle? Böyle olması güzel mi? Neden böyle? Böyle olması güzel mi?

Çok isabetli, çok güzel, çok hikmetli! Çünkü tatlı olsa herkes gelir.Çok isabetli, çok güzel, çok hikmetli! Çünkü tatlı olsa herkes gelir. İslâm hem kolaydır hem de bazen tatlı bazen tatsızdır, bazen zevkli bazen zevksizdir.İslâm hem kolaydır hem de bazen tatlı bazen tatsızdır, bazen zevkli bazen zevksizdir. Zevksiz tarafından da hiç çekinmeden zevk almaya çalışmak lazım. Zevksiz tarafından da hiç çekinmeden zevk almaya çalışmak lazım.

Oruç tutmak zordur. İlk gün insana çok zor gelir, benzi sararır, midesi acır. İkinci, üçüncü gün alışır.Oruç tutmak zordur. İlk gün insana çok zor gelir, benzi sararır, midesi acır. İkinci, üçüncü gün alışır. Eh, orucun da zevki var. "Neydi o günler, ne mübarek günlerdi. Orucu da sevmek lazım.Eh, orucun da zevki var. "Neydi o günler, ne mübarek günlerdi. Orucu da sevmek lazım. Cihat da güzel, oruç da güzel, hac da güzel, hacdaki izdiham da güzel, sıkıntı da güzel, Cihat da güzel, oruç da güzel, hac da güzel, hacdaki izdiham da güzel, sıkıntı da güzel, her şey güzel." demek lazım. İslâm'ı öyle sevmek lazım. her şey güzel." demek lazım. İslâm'ı öyle sevmek lazım.

Mühim bir konu olduğu için bunda biraz fazlaca durduk. İkinci hadîs-i şerîf: Mühim bir konu olduğu için bunda biraz fazlaca durduk.

İkinci hadîs-i şerîf:

İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti izâ mâte illâ men tedeyyene fî selâsi hılâlin:İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti izâ mâte illâ men tedeyyene fî selâsi hılâlin: er-Raculü tad'ufu kuvvetuhû fî sebîlillâhi fe-yestedînuer-Raculü tad'ufu kuvvetuhû fî sebîlillâhi fe-yestedînu yetekavvâ bihî li-adüvvillâhi ve adüvvihî,yetekavvâ bihî li-adüvvillâhi ve adüvvihî, ve raculün yemûtu inde müslimin lâ yecidü mâ yükeffinuhûve raculün yemûtu inde müslimin lâ yecidü mâ yükeffinuhû ve yüvârîhi illâ bi-deynin fe-yemûtu ve lem yakdıhî,ve yüvârîhi illâ bi-deynin fe-yemûtu ve lem yakdıhî, ve raculün hâfe alâ nefsihi'l-uzbete fe-yenkihu li-yuiffe nefsehû bi-zâlike haşyeten alâ dînihî.ve raculün hâfe alâ nefsihi'l-uzbete fe-yenkihu li-yuiffe nefsehû bi-zâlike haşyeten alâ dînihî. Fe-inna'llâhe yakdî an hâulâ'e yevme'l-kıyâmeti. Fe-inna'llâhe yakdî an hâulâ'e yevme'l-kıyâmeti.

Bu da Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf.Bu da Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf. İbn Mâce'de var, diğer kaynaklarda var. İbn Mâce'de var, diğer kaynaklarda var.

Uzunca metnini okuduk, şimdi kısa kısa mânasını verelim. Uzunca metnini okuduk, şimdi kısa kısa mânasını verelim.

İnne'd-deyne. Deyn, "de" harfiyle olursa deyn, Arapça'da "borç demek".İnne'd-deyne.

Deyn, "de" harfiyle olursa deyn, Arapça'da "borç demek".
Din olursa, "i" harfiyle olursa mânasını biliyoruz. "De" harfiyle olursa deyn, "borç" demek.Din olursa, "i" harfiyle olursa mânasını biliyoruz. "De" harfiyle olursa deyn, "borç" demek. Duyûn, "borçlar" demek. Duyûn-i umûmiye vardı Osmanlılar zamanında, duymuşsunuzdur. Duyûn, "borçlar" demek. Duyûn-i umûmiye vardı Osmanlılar zamanında, duymuşsunuzdur.

İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti.İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti. "Deyn, kıyamet gününde sahibinden onun mukabili kısas olarak, sevabı alınarak ödettirilir." "Deyn, kıyamet gününde sahibinden onun mukabili kısas olarak, sevabı alınarak ödettirilir."

Bir adam borçlu öldü mü... Ali, Veli'ye borçlu.Bir adam borçlu öldü mü... Ali, Veli'ye borçlu. Allah âhirette Ali'nin sevabını alır, alacaklı olan Veli'ye verir.Allah âhirette Ali'nin sevabını alır, alacaklı olan Veli'ye verir. Ali borçlu, âhirette kısas yoluyla sevabından öder.Ali borçlu, âhirette kısas yoluyla sevabından öder. Âhirette para pul kıymetli değil; orada sevabı verilir. Âhirette para pul kıymetli değil; orada sevabı verilir.

İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti.İnne'd-deyne yuktassu min sâhibihî yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde borç kısas yoluyla, mukabele yoluyla sahibinden burnundan getirtilir, alınır." "Kıyamet gününde borç kısas yoluyla, mukabele yoluyla sahibinden burnundan getirtilir, alınır."

Sahibi borçlu, onu öder. Borçluya bu borç ödettirilir. Alacaklıya verdirtilir. Sahibi borçlu, onu öder. Borçluya bu borç ödettirilir. Alacaklıya verdirtilir.

İzâ mâte. "Borcunu ödemeden öldüyse..." İzâ mâte. "Borcunu ödemeden öldüyse..."

Adam borçlu, borcunu ödemedi, öldü; âhirette ödeyecek. Bunun çaresi yok. Adam borçlu, borcunu ödemedi, öldü; âhirette ödeyecek. Bunun çaresi yok.

İllâ men tedeyyene fî selâsi hılâlin.İllâ men tedeyyene fî selâsi hılâlin. "Üç durumda borçlanan insandan Allah âhirette borcunun karşılığını çekip almaz, affeder." "Üç durumda borçlanan insandan Allah âhirette borcunun karşılığını çekip almaz, affeder."

Affeder de alacaklı mahrum mu kalır? Hayır, alacaklıyı kendisi memnun eder, borçluyu kurtarır. Affeder de alacaklı mahrum mu kalır?

Hayır, alacaklıyı kendisi memnun eder, borçluyu kurtarır.

Üç kişi kimmiş, onları anlatıyor Peygamber Efendimiz. Üç kişi kimmiş, onları anlatıyor Peygamber Efendimiz.

Muhterem kardeşlerim! Buraya kadarki kısımdan şu ders çıkıyor: Muhterem kardeşlerim!

Buraya kadarki kısımdan şu ders çıkıyor:

Mümkünse kimseden borç almayın. Yorganınıza göre ayağınızı uzatın.Mümkünse kimseden borç almayın. Yorganınıza göre ayağınızı uzatın. Borç almadan işinizi görmeye çalışın. Mecbur oldu da borç aldıysanız borcunuzu ödeyin.Borç almadan işinizi görmeye çalışın. Mecbur oldu da borç aldıysanız borcunuzu ödeyin. Kalleşlik etmeyin. Aldığınızı ödemekte sallanmayın, gevşek davranmayın.Kalleşlik etmeyin. Aldığınızı ödemekte sallanmayın, gevşek davranmayın. Adamı pişman etmeyin. Adamı mağdur etmeyin.Adamı pişman etmeyin. Adamı mağdur etmeyin. Size iyilik yapan adamı yaptığı iyilikten pişman duruma düşürmeyin, ödeyiverin.Size iyilik yapan adamı yaptığı iyilikten pişman duruma düşürmeyin, ödeyiverin. Nasıl tatlı tatlı aldınız, ilk fırsatta tatlı tatlı veriverin. Nasıl tatlı tatlı aldınız, ilk fırsatta tatlı tatlı veriverin.

Şimdi bizim bu devirde bu kalktı. Onun için Allah için borç veren de kalktı.Şimdi bizim bu devirde bu kalktı. Onun için Allah için borç veren de kalktı. Allah için borç veren de yok veya yok denecek kadar az.Allah için borç veren de yok veya yok denecek kadar az. Allah için aldığı borcu ödeyen, anında ödeyen de çok az. Allah için aldığı borcu ödeyen, anında ödeyen de çok az.

Biz burada camiamızın, ihvânımızınBiz burada camiamızın, ihvânımızın işlerini görmek için, derginin masrafını karşılamak için şirketler kuruyorduk. Para yok.işlerini görmek için, derginin masrafını karşılamak için şirketler kuruyorduk. Para yok. Hepimiz mâlum memur, talebe vesaire... Para yok. Borç alıyorduk.Hepimiz mâlum memur, talebe vesaire... Para yok. Borç alıyorduk. Borçlarımızı elimize imkân geçince vaktinden evvel götürüp ödüyorduk.Borçlarımızı elimize imkân geçince vaktinden evvel götürüp ödüyorduk. Elhamdülillah, bize şöyle dediler: "Ya sizin kadar borcuna sâdık insan görmedik." Elhamdülillah, bize şöyle dediler:

"Ya sizin kadar borcuna sâdık insan görmedik."

Bazı şirketlerimizi öyle kurduk.Bazı şirketlerimizi öyle kurduk. Şimdi şirketlerimiz Allah'ın lütfuyla büyüdü ama ilk alınışı sıfır, ilk borçla başlanmıştı. Ödedik. Şimdi şirketlerimiz Allah'ın lütfuyla büyüdü ama ilk alınışı sıfır, ilk borçla başlanmıştı. Ödedik.

Allah ödemek niyetiyle, hâlis niyetle borç alana ödemeyi de nasip eder. Allah ödemek niyetiyle, hâlis niyetle borç alana ödemeyi de nasip eder.

Ama bu devirde ne yapılıyor? "Heriften borcu alayım.Ama bu devirde ne yapılıyor?

"Heriften borcu alayım.
Ondan sonra vermeyeyim. O beni mahkemeye versin. Mahkeme iki sene sürer.Ondan sonra vermeyeyim. O beni mahkemeye versin. Mahkeme iki sene sürer. Sürdükten sonra 'Tamam, kabul ettim.' diyeyim.Sürdükten sonra 'Tamam, kabul ettim.' diyeyim. Zaten üç sene dört sene geçinceye kadar o paranın canı çıkar, pula döner." Zaten üç sene dört sene geçinceye kadar o paranın canı çıkar, pula döner."

Parayken pula döner, altınken bakıra döner; değil mi? Parayken pula döner, altınken bakıra döner; değil mi?

Ben bu sene birisinden yüz milyon alsam, dört sene sonra yüz milyon ödesem ne olur? Ben bu sene birisinden yüz milyon alsam, dört sene sonra yüz milyon ödesem ne olur?

Kargalar bile etrafımıza toplanır "gak gak gak" güler.Kargalar bile etrafımıza toplanır "gak gak gak" güler. Kargalar bile güler, bu işi anlar.Kargalar bile güler, bu işi anlar. Dört senede enflasyon olan bir ülkede parayı aynen verirsen olur mu? Al sana yüz milyon... Dört senede enflasyon olan bir ülkede parayı aynen verirsen olur mu? Al sana yüz milyon...

Bizim bir profesör arkadaş anlatıyor: Bizim bir profesör arkadaş anlatıyor:

Birisi; "Aa! Nihatçığım, gözlerinden öperim..." Şapur şupur yanaklarından öpmüş.Birisi;

"Aa! Nihatçığım, gözlerinden öperim..." Şapur şupur yanaklarından öpmüş.
"Sana bir borcum vardı, al şu beş lirayı." "Sana bir borcum vardı, al şu beş lirayı."

"Ne bu?" demiş. "Hani senden on beş yıl önce talebeyken, beraberken bir beş lira almıştım ya;"Ne bu?" demiş.

"Hani senden on beş yıl önce talebeyken, beraberken bir beş lira almıştım ya;
içime dert oldu aziz kardeşim, şimdi seni gördüm, al beş lirayı." "Almam!" demiş. içime dert oldu aziz kardeşim, şimdi seni gördüm, al beş lirayı."

"Almam!" demiş.

"Niye?" Bu Koska yokuşunda, Beyazıt'tan Aksaray'a inen yokuşta oluyor. "Niye?"

Bu Koska yokuşunda, Beyazıt'tan Aksaray'a inen yokuşta oluyor.

"Beyazıt'a kadar gideceğiz." "Ee?" "Beyazıt'a kadar gideceğiz."

"Ee?"

"Beyazıt Umumî Kütüphanesi'ne gireceğiz." "Ee?" "Beyazıt Umumî Kütüphanesi'ne gireceğiz."

"Ee?"

"Beyazıt Umumî Kütüphanesi'nde gazete koleksiyonları kısmına geçeceğiz." "Ee?" "Beyazıt Umumî Kütüphanesi'nde gazete koleksiyonları kısmına geçeceğiz."

"Ee?"

"O on beş yıl evvelki gazeteyi bulacağız. O zaman bir altın lira kaç paraydı, ona bakacağız."O on beş yıl evvelki gazeteyi bulacağız. O zaman bir altın lira kaç paraydı, ona bakacağız. Bakalım şu beş lirayla o zaman ne alınıyordu?" Ben hatırlıyorum, Türkiye'de dolar 2,5 liraydı. Bakalım şu beş lirayla o zaman ne alınıyordu?"

Ben hatırlıyorum, Türkiye'de dolar 2,5 liraydı.

Şimdi kaç? 70 bin. Şimdi kaç?

70 bin.

Ben hatırlıyorum, bir kilo et 120 kuruştu. Şimdi kaç? 450 bin. Ben hatırlıyorum, bir kilo et 120 kuruştu.

Şimdi kaç?

450 bin.

Olur mu şimdi; ben senden et almıştım, "Sana 120 kuruş borcum vardı." desem,Olur mu şimdi; ben senden et almıştım, "Sana 120 kuruş borcum vardı." desem, şimdi kasaba götürsem kargalar gülmez mi? Herkes güler. şimdi kasaba götürsem kargalar gülmez mi?

Herkes güler.

Şimdi herkes böyle yapıyor. Borcu alıyor, kurnaz... Ama kurnazlık değil; bu ateşle oynamak.Şimdi herkes böyle yapıyor. Borcu alıyor, kurnaz... Ama kurnazlık değil; bu ateşle oynamak. Allah bunu sevmez. Allah bunun cezasını verir.Allah bunu sevmez. Allah bunun cezasını verir. Borcunu verecek, ne zaman eline geçerse verecek. Katık bile yemeyecek, borcunu verecek. Borcunu verecek, ne zaman eline geçerse verecek. Katık bile yemeyecek, borcunu verecek.

Onun için, herkes şimdi borç vermiyor. Birisi borç isterse "Vallahi yok kardeşim!" diyor.Onun için, herkes şimdi borç vermiyor. Birisi borç isterse "Vallahi yok kardeşim!" diyor. Olmaz olur mu, dolu! Onun da yemini yalan.Olmaz olur mu, dolu! Onun da yemini yalan. Olmaz olur mu? Adamı gözün tutmuyorsa bari "Sana verilecek borcum yok, param yok." de. Olmaz olur mu? Adamı gözün tutmuyorsa bari "Sana verilecek borcum yok, param yok." de.

Veyahut; "Tamam, borç veririm ama altın veririm." diyor. Haklı. Veyahut;

"Tamam, borç veririm ama altın veririm." diyor.

Haklı.

"Ben sana beş yüz altın vereyim, sen de bana beş yüz altın geri öde." Haklı. "Ben sana beş yüz altın vereyim, sen de bana beş yüz altın geri öde."

Haklı.

"Yoo, olmaz. Türk parası borç verirsen ver, vermezsen Allah'a ısmarladık..." "Yoo, olmaz. Türk parası borç verirsen ver, vermezsen Allah'a ısmarladık..."

"İyi tamam, güle güle o zaman... Güle güle, ne yapalım..." "İyi tamam, güle güle o zaman... Güle güle, ne yapalım..."

Türk lirasının %80, %100, %120, %150 enflasyonu var. Türk lirasının %80, %100, %120, %150 enflasyonu var.

Bunları herkes biliyor. Borçlu alacaklı işlerinde çok oyunlar oluyor.Bunları herkes biliyor. Borçlu alacaklı işlerinde çok oyunlar oluyor. Ortaklıklarda çok hileler, aldanmalar, aldatmalar oluyor. Ortaklıklarda çok hileler, aldanmalar, aldatmalar oluyor.

Adam alacağını alamıyor, mafyaya gidiyor, diyor ki; "Şu herifte benim alacağım var, şunu al." Adam alacağını alamıyor, mafyaya gidiyor, diyor ki;

"Şu herifte benim alacağım var, şunu al."

O da; "İyi ama üçte birini bana verirsen alırım." diyor. O da;

"İyi ama üçte birini bana verirsen alırım." diyor.

"Tamamı batacağına hiç olmazsa üçte ikisi bana gelsin." diyor. "Tamamı batacağına hiç olmazsa üçte ikisi bana gelsin." diyor.

Mafya silahını çekiyor, adama gidiyor, masasına tabancayı koyuyor, yakasına yapışıyor,Mafya silahını çekiyor, adama gidiyor, masasına tabancayı koyuyor, yakasına yapışıyor, iki gözünün ortasına burnunun üstüne bir kafa atıyor, şarıl şarıl burnunda bir çeşme, kan akıtıyor,iki gözünün ortasına burnunun üstüne bir kafa atıyor, şarıl şarıl burnunda bir çeşme, kan akıtıyor, ondan sonra parayı adam getiriyor. ondan sonra parayı adam getiriyor.

Be adam! Bunu önceden getirseydin ya?Be adam! Bunu önceden getirseydin ya? Üçte birini mafyaya ne verdirtiyorsun? Borcunu getirsene! Getirmiyorlar. Üçte birini mafyaya ne verdirtiyorsun? Borcunu getirsene!

Getirmiyorlar.

Bunlar kıyamet alâmeti. Bunlar huy bozukluğu. Bunlar gayri İslâmî davranışlar. Çok yaygın.Bunlar kıyamet alâmeti. Bunlar huy bozukluğu. Bunlar gayri İslâmî davranışlar. Çok yaygın. Herkes şimdi bu durumda. Çok büyük bir ekseriyet bu durumda. Herkes şimdi bu durumda. Çok büyük bir ekseriyet bu durumda.

Allah ıslah etsin. Allah borç belasına düşürmesin. Allah ıslah etsin. Allah borç belasına düşürmesin.

Kötü niyetli oldu mu borçlunun ibadeti kabul olmaz. Öldüğü zaman başı derde girer.Kötü niyetli oldu mu borçlunun ibadeti kabul olmaz. Öldüğü zaman başı derde girer. Cenaze namazı kılınacağı zaman önce "Haklarınızı helal edin." deniliyor.Cenaze namazı kılınacağı zaman önce "Haklarınızı helal edin." deniliyor. Hak helal edilmezse olmaz. Kul hakkı önemlidir, millet bunu bilmiyor. Dürüstlük kalmadı.Hak helal edilmezse olmaz. Kul hakkı önemlidir, millet bunu bilmiyor. Dürüstlük kalmadı. Tüfek icat oldu, delik demir çıktı; mertlik bozuldu.Tüfek icat oldu, delik demir çıktı; mertlik bozuldu. Faiz çıktı, enflasyon çıktı; mertlik bozuldu. Bizimkiler de sapıttı... Faiz çıktı, enflasyon çıktı; mertlik bozuldu. Bizimkiler de sapıttı...

Çok hoşuma gidiyor: Bizim bir hacı arkadaşımızın babası dükkânına gelmiş,Çok hoşuma gidiyor: Bizim bir hacı arkadaşımızın babası dükkânına gelmiş, bakmış dükkânın içinde bir sürü kâğıt. "Bunlar ne evlâdım?" "Senet sepet, bono..." bakmış dükkânın içinde bir sürü kâğıt.

"Bunlar ne evlâdım?"

"Senet sepet, bono..."

"Eyvah! Şimdi kâğıda mı kaldı evlâdım ticaret? Biz eskiden bir söz üzerine dükkânı verirdik." "Eyvah! Şimdi kâğıda mı kaldı evlâdım ticaret? Biz eskiden bir söz üzerine dükkânı verirdik."

"Hacı amca bana elli top kumaş lazım, param yok, inşaallah satıp getiririm." "Hacı amca bana elli top kumaş lazım, param yok, inşaallah satıp getiririm."

"Al evlâdım beğendiklerini, git..." "Al evlâdım beğendiklerini, git..."

E senet sepet, yazı? "Yoktu." diyor. E senet sepet, yazı?

"Yoktu." diyor.

"Vah vah vah evlâdım, şimdi senede sepete mi kaldı?" "Vah vah vah evlâdım, şimdi senede sepete mi kaldı?"

Senede sepete kaldı. Bonoya kaldı. Hem de onlar da ödenmiyor.Senede sepete kaldı. Bonoya kaldı. Hem de onlar da ödenmiyor. Onlar da protestoya uğruyor, avukata gidiyor, alınıncaya kadar bilmem ne oluyor...Onlar da protestoya uğruyor, avukata gidiyor, alınıncaya kadar bilmem ne oluyor... Adam da avukat; geç ödediği için üstüne temerrüt faizi ekleyecek.Adam da avukat; geç ödediği için üstüne temerrüt faizi ekleyecek. Geliyor bana soruyor: "Üstünü ödeyeyim mi ödemeyeyim mi?Geliyor bana soruyor: "Üstünü ödeyeyim mi ödemeyeyim mi? Hocam faiz midir, değil midir? Alalım mı, almayalım mı?.." Hocam faiz midir, değil midir? Alalım mı, almayalım mı?.."

Karmakarışık haramlar günahlar... Toplumun içi çok berbat. Karmakarışık haramlar günahlar... Toplumun içi çok berbat.

Bir kimse borçluysa borcu kıyamet gününde ondan kısas yoluyla bu alınır,Bir kimse borçluysa borcu kıyamet gününde ondan kısas yoluyla bu alınır, üç durumdaki insan, üç durumda borçlanan insandan alınmaz. Allah onları kurtaracak. Kim? üç durumdaki insan, üç durumda borçlanan insandan alınmaz. Allah onları kurtaracak.

Kim?

Birisi; er-raculü tad'ufu kuvvetuhû fî sebîlillâhi. "AdamBirisi; er-raculü tad'ufu kuvvetuhû fî sebîlillâhi. "Adam Allah yolunda cihat edecek ama Allah yolunda kuvveti zayıfladı;Allah yolunda cihat edecek ama Allah yolunda kuvveti zayıfladı; kılıcı yok, atı yok, zayıf, askerî teçhizâtı yok." kılıcı yok, atı yok, zayıf, askerî teçhizâtı yok."

Fe-yestedînu. "Borçlanıyor." Yetekavvâ bihî li-adüvvillâhi.Fe-yestedînu. "Borçlanıyor." Yetekavvâ bihî li-adüvvillâhi. "Bu borçlandığıyla silah, malzeme, teçhizât alıyor, Allah düşmanına karşı kuvvetlenmek için." "Bu borçlandığıyla silah, malzeme, teçhizât alıyor, Allah düşmanına karşı kuvvetlenmek için."

Zayıftı; kuvvetlenmek için, düşman saldırıyor diye borç alıyor; silah, cephane, teçhizât alıyor. Zayıftı; kuvvetlenmek için, düşman saldırıyor diye borç alıyor; silah, cephane, teçhizât alıyor.

Bihî li-adüvvillâhi ve adüvvihî. "Bihî li-adüvvillâhi ve adüvvihî. " Kendisinin düşmanı ve Allah'ın düşmanı olan kişilere karşı borç alıyor, silah teçhizât alıyor." Kendisinin düşmanı ve Allah'ın düşmanı olan kişilere karşı borç alıyor, silah teçhizât alıyor."

Bu adamın vaziyeti, askerî durumu zayıftı; silah için borçlanıyor. Bu adamın vaziyeti, askerî durumu zayıftı; silah için borçlanıyor.

Sonra ödeyemedi, öldü, şehit oldu. Ne olur? Sonra ödeyemedi, öldü, şehit oldu.

Ne olur?

Allah bunun borcunu âhirette alacaklısına bundan sevabı çekip alıp vermez.Allah bunun borcunu âhirette alacaklısına bundan sevabı çekip alıp vermez. Bundan borç istemez, kendisi öder. Alacaklıyı memnun eder, bunu kurtarır. Bundan borç istemez, kendisi öder. Alacaklıyı memnun eder, bunu kurtarır.

Neden? Niyeti iyiydi, düşmana karşı askerî bakımdan kuvvetlenmek için bu işi yaptı. Bu bir. Neden?

Niyeti iyiydi, düşmana karşı askerî bakımdan kuvvetlenmek için bu işi yaptı. Bu bir.

İkincisi; ve raculün yemûtu inde müslimin. Bir adam bir insanın yanına geliyor, misafir...İkincisi; ve raculün yemûtu inde müslimin. Bir adam bir insanın yanına geliyor, misafir... Erzurum'dan geldi. Diyelim ki Hakkâri'de oturuyordu, Van'daki komşusuna geldi. Neden? Erzurum'dan geldi. Diyelim ki Hakkâri'de oturuyordu, Van'daki komşusuna geldi.

Neden?

Orada anarşi var mesela. Misalle anlatalım diye söylüyorum. Orada anarşi var mesela. Misalle anlatalım diye söylüyorum.

Birisinin yanına geldi, orada öldü. Zaten yanına geldiği adam da fakir, o da zengin değil.Birisinin yanına geldi, orada öldü. Zaten yanına geldiği adam da fakir, o da zengin değil. Ama ne yapsın, öbür tarafta can korkusu var, bu buraya geldi, buna misafir oldu.Ama ne yapsın, öbür tarafta can korkusu var, bu buraya geldi, buna misafir oldu. Akrabası, "gık" diyemedi, bunun yanında öldü. Akrabası, "gık" diyemedi, bunun yanında öldü.

İnde müslimin lâ yecidü mâ yükeffinuhû ve yüvârîhi.İnde müslimin lâ yecidü mâ yükeffinuhû ve yüvârîhi. Kendisine kefen alacak, onun teçhiz ve tekfînini,Kendisine kefen alacak, onun teçhiz ve tekfînini, sarılmasını vesairesini yapacak parası olmayan birsarılmasını vesairesini yapacak parası olmayan bir akrabasının, dostunun, müslümanın yanına geldi; o adam öldü." akrabasının, dostunun, müslümanın yanına geldi; o adam öldü."

"Ancak onun kefenlenmesi ve tekfîninin yapılması..." İllâ bi-deynin. "Borçlanarak olabilecek." "Ancak onun kefenlenmesi ve tekfîninin yapılması..." İllâ bi-deynin. "Borçlanarak olabilecek."

Adam borç aldı. Vefat etmiş misafirin teçhiz ve tekfînini yaptı; borcu ödeyemedi. Adam borç aldı. Vefat etmiş misafirin teçhiz ve tekfînini yaptı; borcu ödeyemedi.

Borcu niçin yapmıştı? Borcu niçin yapmıştı?

Kendi keyfi için yapmamıştı, bu fukarâcık müteveffânın teçhiz ve tekfîni için yapmıştı. Kendi keyfi için yapmamıştı, bu fukarâcık müteveffânın teçhiz ve tekfîni için yapmıştı.

Bundan da Allah borcu sormaz.Bundan da Allah borcu sormaz. Âhirette ötekisini memnun eder, onu da borçtan muaheze etmez, kurtarır. Âhirette ötekisini memnun eder, onu da borçtan muaheze etmez, kurtarır.

Ve raculün hâfe alâ nefsihi'l-uzbete fe-yenkihu.Ve raculün hâfe alâ nefsihi'l-uzbete fe-yenkihu. "Ve bir adam ki bekârlıktan kendisi hakkında korkuyor." "Ve bir adam ki bekârlıktan kendisi hakkında korkuyor."

"Eyvah! Ben bekâr kalırsam günaha sapabilirim, vaziyetim iyi olmayabilir."Eyvah! Ben bekâr kalırsam günaha sapabilirim, vaziyetim iyi olmayabilir. Belki bir hata işlerim..." Bir kadın nikâhlıyor, evleniyor, düğün yapılıyor. Belki bir hata işlerim..." Bir kadın nikâhlıyor, evleniyor, düğün yapılıyor.

Li-yuiffe nefsehû bi-zâlike.Li-yuiffe nefsehû bi-zâlike. "Kendisinin iffetini böylece harama sapmaktan, sarkmaktan korumak için evleniyor.""Kendisinin iffetini böylece harama sapmaktan, sarkmaktan korumak için evleniyor." Haşyeten alâ dînihî.Haşyeten alâ dînihî. "Dindarlığına bir gölge düşmesin, günaha harama sapmasın diye bunu yapıyor." "Dindarlığına bir gölge düşmesin, günaha harama sapmasın diye bunu yapıyor."

Ve böylece ölüyor. Düğün parasını ödeyemedi, öyle öldü. Ve böylece ölüyor. Düğün parasını ödeyemedi, öyle öldü.

Ne olur? Bundan da alınmaz. Neden? İyi niyetliydi. Ne olur?

Bundan da alınmaz.

Neden?

İyi niyetliydi.

Demek ki kendi dindarlığını korumak, nefsini haramdan korumak için, düğün için para alsa,Demek ki kendi dindarlığını korumak, nefsini haramdan korumak için, düğün için para alsa, ödeme imkânı bulamadan ölse Allah muaheze etmez.ödeme imkânı bulamadan ölse Allah muaheze etmez. Cihat için teçhizât alsa, ödeyemese Allah muaheze etmez.Cihat için teçhizât alsa, ödeyemese Allah muaheze etmez. Yanına bir misafir geldi, kendisinin parası yok, onun teçhiz ve tekfîni için borçlandı;Yanına bir misafir geldi, kendisinin parası yok, onun teçhiz ve tekfîni için borçlandı; ödeyemezse Allah muaheze etmez, âhirette onu güç durumda bırakmaz. ödeyemezse Allah muaheze etmez, âhirette onu güç durumda bırakmaz.

Bunlar üç tane misal olmuş oldu.Bunlar üç tane misal olmuş oldu. Demek ki böyle sebepler olursa Allah âhirette borçluyu sıkıştırmıyor. Demek ki böyle sebepler olursa Allah âhirette borçluyu sıkıştırmıyor.

Neden? Niyeti iyiydi. Hem ödemeye niyeti vardı hem de borç almaktaki niyeti iyi. Neden?

Niyeti iyiydi. Hem ödemeye niyeti vardı hem de borç almaktaki niyeti iyi.

Adamın bu devirde niyeti böyle değil. Dükkânı var, işi var, daha genişlemek için borç alıyor.Adamın bu devirde niyeti böyle değil. Dükkânı var, işi var, daha genişlemek için borç alıyor. Arabası var, malı var mülkü var, onlar zarara uğramasın diye buradan borç alıyor. Kerata!Arabası var, malı var mülkü var, onlar zarara uğramasın diye buradan borç alıyor. Kerata! Senin orada tarlan var, bahçen var, malın var; onu satıp da işini görsene!Senin orada tarlan var, bahçen var, malın var; onu satıp da işini görsene! Hayır, o değerlenecek.Hayır, o değerlenecek. O değerlenecek diye onu satmıyor, burada birisinden borç alıyor,O değerlenecek diye onu satmıyor, burada birisinden borç alıyor, ondan sonra borcun üstüne yatıyor. Böyle olunca onlar cezayı çeker. ondan sonra borcun üstüne yatıyor. Böyle olunca onlar cezayı çeker.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üç hadiste bitireceğiz herhalde... Üçüncü hadîs-i şerîf. Üç hadiste bitireceğiz herhalde...

İnne'z-zikre fî sebîlillâhi yuda'afu fevka'n-nafakati seb'a mieti dı'fin. İnne'z-zikre fî sebîlillâhi yuda'afu fevka'n-nafakati seb'a mieti dı'fin.

Muaz b. Enes radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel rivayet eylemiş. Muaz b. Enes radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel rivayet eylemiş.

Mânası: İnne'z-zikre. "Muhakkak ki, şüphesiz ki, kuşkusuz ki zikretmek..." Mânası:

İnne'z-zikre. "Muhakkak ki, şüphesiz ki, kuşkusuz ki zikretmek..."

Nerede? Fî sebîlillâhi. "Allah yolunda zikretmek." Nerede?

Fî sebîlillâhi. "Allah yolunda zikretmek."

Allah yolunda zikretmekten maksat ne olabilir? Allah yolunda zikretmekten maksat ne olabilir?

Bir çarpışırken zikrediyor; Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah... diyeBir çarpışırken zikrediyor; Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah... diye cihat ederken zikrediyor. Fî sebîlillah cihat ederken zikrediyor. cihat ederken zikrediyor. Fî sebîlillah cihat ederken zikrediyor.

Veyahut fî sebîlillah başka ne olur? Veyahut fî sebîlillah başka ne olur?

Hacca gidiyor, hacca giderken zikrediyor.Hacca gidiyor, hacca giderken zikrediyor. Hac yolu Allah yoludur, fî sebîlillahtır, o da cihat gibidir.Hac yolu Allah yoludur, fî sebîlillahtır, o da cihat gibidir. Hacca giderken zikrediyor. Bu mânaya olabilir. Hacca giderken zikrediyor. Bu mânaya olabilir.

Ya da daha başka mâna ihtimalleri var.Ya da daha başka mâna ihtimalleri var. Mesela Allah'ın rızası için, Allah'ın dinine yardım olsun diye çıkıyor vaaz ediyor,Mesela Allah'ın rızası için, Allah'ın dinine yardım olsun diye çıkıyor vaaz ediyor, gerçekleri anlatıyor.Mesela Yâsîn sûresinde... Mübarek insanları öldürmeye kalkmış.gerçekleri anlatıyor.Mesela Yâsîn sûresinde... Mübarek insanları öldürmeye kalkmış. O, şehrin öbür tarafından koşarak geliyor, diyor ki; O, şehrin öbür tarafından koşarak geliyor, diyor ki;

"Ey insanlar! Yapmayın, bunlar mübarek insandır, doğruyu söylüyorlar."Ey insanlar! Yapmayın, bunlar mübarek insandır, doğruyu söylüyorlar. Bunlar hak yolda. Siz bunları öldürmekle günaha girersiniz. Allah'a karşı mı geliyorsunuz?" Bunlar hak yolda. Siz bunları öldürmekle günaha girersiniz. Allah'a karşı mı geliyorsunuz?"

Bu nedir? Bu da bir zikirdir, yani insanlara doğruyu göstermek için hatırlatmadır. Bu nedir?

Bu da bir zikirdir, yani insanlara doğruyu göstermek için hatırlatmadır.

Bir kavim sapık, yanlış bir iş yapıyor, topluca plajda hepsiBir kavim sapık, yanlış bir iş yapıyor, topluca plajda hepsi veyahut gazinoda vur patlasın çal oynasın...veyahut gazinoda vur patlasın çal oynasın... Gidip de; "Ey kavim, ey insanlar, ey gafiller, ey cahiller, ey kardeşlerim! Yapmayın böyle ya!Gidip de; "Ey kavim, ey insanlar, ey gafiller, ey cahiller, ey kardeşlerim! Yapmayın böyle ya! Bunun cezası büyük olur!" Veya birileri birisine zulüm ediyor; "Yapmayın ya bu zulmü!Bunun cezası büyük olur!" Veya birileri birisine zulüm ediyor; "Yapmayın ya bu zulmü! Bu fukarâcıktan ne istiyorsunuz? Başınıza bela gelir." Bu fukarâcıktan ne istiyorsunuz? Başınıza bela gelir."

Bu nedir? Bu da bir çeşit zikirdir. Bu nedir?

Bu da bir çeşit zikirdir.

Allah rızası için insan bazen böyle tehlikeli şeyleri söyler.Allah rızası için insan bazen böyle tehlikeli şeyleri söyler. Tehlikeli yerlerde korkmaz, söyler. Bu da bir çeşit zikir. Tehlikeli yerlerde korkmaz, söyler. Bu da bir çeşit zikir.

Bu kelime böyle mânalara gelebilir.Bu kelime böyle mânalara gelebilir. Ama ilk hatıra gelen mânası; savaşırken Allah demek, hacca giderken zikir yapmak. Ama ilk hatıra gelen mânası; savaşırken Allah demek, hacca giderken zikir yapmak.

Bunun sevabı ne kadardır? Bunun sevabı ne kadardır?

Yuda'afu. "Sevabı kat kat fazlalaştırılır."Yuda'afu. "Sevabı kat kat fazlalaştırılır." Fevkan nafakati. "Allah yolunda infaka, masraf yapmaya, harcama yapmaya kat kat fazla..." Fevkan nafakati. "Allah yolunda infaka, masraf yapmaya, harcama yapmaya kat kat fazla..."

Ne kadar fazla? Seb'a mieti dı'fin. "Yedi yüz kat daha fazlalaştırılır." Şöyle söyleyelim: Ne kadar fazla?

Seb'a mieti dı'fin. "Yedi yüz kat daha fazlalaştırılır."

Şöyle söyleyelim:

Allah yolunda masraf yapıyorsunuz.Allah yolunda masraf yapıyorsunuz. Allah yolu cihatsa cihada masraf yapıyorsunuz;Allah yolu cihatsa cihada masraf yapıyorsunuz; tabanca aldınız, mermi aldınız, şunu aldınız bunu aldınız, çizme aldınız vesaire,tabanca aldınız, mermi aldınız, şunu aldınız bunu aldınız, çizme aldınız vesaire, giyecek yiyecek aldınız, motorize bir şeyler aldınız. Bunun sevabı bire yedi yüz.giyecek yiyecek aldınız, motorize bir şeyler aldınız. Bunun sevabı bire yedi yüz. Bunun bir sevabı var, infak bu. Veya hacca para harcıyorsunuz, bunun bir [sevabı] var.Bunun bir sevabı var, infak bu. Veya hacca para harcıyorsunuz, bunun bir [sevabı] var. Zikrullah bundan yedi yüz kat daha sevap!Zikrullah bundan yedi yüz kat daha sevap! Para vermekten, infaktan yedi yüz kat daha sevaplı! Para vermekten, infaktan yedi yüz kat daha sevaplı!

Buradan zikrin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyoruz.Buradan zikrin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyoruz. Elimize tesbihi alıp da yaptığımız zikirler ne kadar sevaplıymış, o mâna çıkıyor. Elimize tesbihi alıp da yaptığımız zikirler ne kadar sevaplıymış, o mâna çıkıyor.

Allahu Teâlâ hazretlerine hamd ü senâlar olsun kiAllahu Teâlâ hazretlerine hamd ü senâlar olsun ki bizi zikrin karşısında etmedi, zikre düşman etmedi. bizi zikrin karşısında etmedi, zikre düşman etmedi.

Adam müslüman ama, şeriatçi ama, radikal ama zikrin karşısında.Adam müslüman ama, şeriatçi ama, radikal ama zikrin karşısında. Gel işte bak buyur, zikrin sevabını gör.Gel işte bak buyur, zikrin sevabını gör. "Müslümanım" diyorsun, ortalıkta dolaşıyorsun; İslâm'dan haberin yok!"Müslümanım" diyorsun, ortalıkta dolaşıyorsun; İslâm'dan haberin yok! Senin kadar bilgi bizde de var. Senin okuduklarını biz de okuduk, daha fazla okuduk.Senin kadar bilgi bizde de var. Senin okuduklarını biz de okuduk, daha fazla okuduk. Elhamdülillah okuduk. Okumasak bizi küçük görürlerdi. "Bu da bir şey bilmiyor.Elhamdülillah okuduk. Okumasak bizi küçük görürlerdi. "Bu da bir şey bilmiyor. Ne tahsili var? Ateş olsa cürmü kadar yer yakar." derlerdi.Ne tahsili var? Ateş olsa cürmü kadar yer yakar." derlerdi. Şimdi kimse bir şey diyemiyor. Ye kürküm ye...Şimdi kimse bir şey diyemiyor. Ye kürküm ye... Kocaman kocaman unvan yazıyoruz, Prof. Dr. bilmem ne diye; adam "gık" diyemiyor. Kocaman kocaman unvan yazıyoruz, Prof. Dr. bilmem ne diye; adam "gık" diyemiyor. Bu adam biliyor diye bir şey diyemiyor. Dut yemiş bülbüle dönüyor. Bir şey söyleyemiyor. Bu adam biliyor diye bir şey diyemiyor. Dut yemiş bülbüle dönüyor. Bir şey söyleyemiyor.

Neden? Onun bildiğini biz de biliyoruz, daha âlâsını biliyoruz, daha fazlasını biliyoruz. Neden?

Onun bildiğini biz de biliyoruz, daha âlâsını biliyoruz, daha fazlasını biliyoruz.

Sıkıştırıyoruz. Tasavvufa karşısın;Sıkıştırıyoruz. Tasavvufa karşısın; işte bak hadîs-i şerîflere! Zikre karşısın; işte bak âyetlere! işte bak hadîs-i şerîflere! Zikre karşısın; işte bak âyetlere!

Sen müslümansın da bu koca cemaatler müslüman değil mi? Sadece İslâm'ı sen mi biliyorsun? Sen müslümansın da bu koca cemaatler müslüman değil mi? Sadece İslâm'ı sen mi biliyorsun?

Allah'a çok şükür, Allah bizi sevdiği yolda eylemiş; sevdiği yoldan ayırmasın.Allah'a çok şükür, Allah bizi sevdiği yolda eylemiş; sevdiği yoldan ayırmasın. Allah hepinizden razı olsun. Yolunda dâim etsin. Zikrinde kâim eylesin.Allah hepinizden razı olsun. Yolunda dâim etsin. Zikrinde kâim eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2