Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Dinimizde Kardeşlik ve Muhabbetin Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Recep 1421 / 16.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Vesaire, vesaire… Onları severek yapıyor, canı istiyor.Vesaire, vesaire…

Onları severek yapıyor, canı istiyor.
Şeytan kışkıştırıyor, nefis arzu ediyor; yapıyor. Yapınca da cehenneme kadar yolu var;Şeytan kışkıştırıyor, nefis arzu ediyor; yapıyor. Yapınca da cehenneme kadar yolu var; cehenneme düşer. cehenneme düşer.

Bu konuyu daha teferruatlı anlatan başka hadîs-i şerîfler de var. Bu konuyu daha teferruatlı anlatan başka hadîs-i şerîfler de var.

Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman, hadîs-i şerîflerde bildirildiğine göreAllahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman, hadîs-i şerîflerde bildirildiğine göre Cebrail aleyhisselam'a demiş ki; Cebrail aleyhisselam'a demiş ki;

"Yâ Cebrail! Cennet diye bir yer yarattım. Falanca yerde, git, bir bak bakalım." "Yâ Cebrail! Cennet diye bir yer yarattım. Falanca yerde, git, bir bak bakalım."

Cebrail aleyhisselam gitmiş, bakmış ki gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, Cebrail aleyhisselam gitmiş, bakmış ki gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, her türlü nimetin ve güzel şeylerin olduğu şahane, güzel bir yer. her türlü nimetin ve güzel şeylerin olduğu şahane, güzel bir yer. Gelmiş. "Gördün mü?" "Gördüm." "Nasıl buldun?" Gelmiş.

"Gördün mü?"

"Gördüm."

"Nasıl buldun?"

"Çok güzel yâ Rabbi! Kulların bu cennetin bir haberini alırlar,"Çok güzel yâ Rabbi! Kulların bu cennetin bir haberini alırlar, bir duyarlarsa ne yaparlarsa yaparlar ille buraya gelirler.bir duyarlarsa ne yaparlarsa yaparlar ille buraya gelirler. Burayı kazanmak için her türlü çareye başvurur, her türlü fedakârlığı yaparlar." demiş. Burayı kazanmak için her türlü çareye başvurur, her türlü fedakârlığı yaparlar." demiş.

Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri cennetin etrafını nefse hoş gelmeyen şeylerle çevirmiş.Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri cennetin etrafını nefse hoş gelmeyen şeylerle çevirmiş. Ondan sonra Cebrail aleyhisselam'a; "Git, bir daha bak. Ondan sonra Cebrail aleyhisselam'a;

"Git, bir daha bak.
Cennetin etrafını biraz kamufle ettim, çevirdim." diye söyleyince bakmış ki keyifli, zevkli,Cennetin etrafını biraz kamufle ettim, çevirdim." diye söyleyince bakmış ki keyifli, zevkli, nimetler, eğlenceler vesaireler yok. nimetler, eğlenceler vesaireler yok. Aksine sıkıntı, üzüntü vesaire var. Onları yapacak ki cennete gidecek. Aksine sıkıntı, üzüntü vesaire var. Onları yapacak ki cennete gidecek.

"Eyvah, yâ Rabbi! Sanırım ki bu meşakkatli şeyleri göze alıp da kimse yapamaz."Eyvah, yâ Rabbi! Sanırım ki bu meşakkatli şeyleri göze alıp da kimse yapamaz. Yapıp da cennete gelemez." Aynı şekilde; "Cehenneme git, bak." diye söylemiş. Yapıp da cennete gelemez."

Aynı şekilde;

"Cehenneme git, bak." diye söylemiş.

Korkunç bir yer! "Nasıl bir yer?" "Çok korkunç yâ Rabbi!Korkunç bir yer!

"Nasıl bir yer?"

"Çok korkunç yâ Rabbi!
Bunun ne kadar müthiş bir yer olduğunu insanlar duydu mu buraya düşmemek için Bunun ne kadar müthiş bir yer olduğunu insanlar duydu mu buraya düşmemek için her türlü günahtan ellerini eteklerini çekerler, cehenneme düşmezler." her türlü günahtan ellerini eteklerini çekerler, cehenneme düşmezler."

Onun üzerine Cenâb-ı Hak cehennemin etrafını keyifli, zevkli şeylerle donatmış, süslettirmiş. Onun üzerine Cenâb-ı Hak cehennemin etrafını keyifli, zevkli şeylerle donatmış, süslettirmiş.

"Git, bir daha bak." buyurmuş. Bakmış ki herkesin ağzının suyunun akacağı, "Git, bir daha bak." buyurmuş.

Bakmış ki herkesin ağzının suyunun akacağı,
keyifli, zevkli şeyler tuzak olarak var. keyifli, zevkli şeyler tuzak olarak var.

Demiş ki; "Yâ Rabbi! Korkarım ki kullarının hepsi bu zevkli, Demiş ki;

"Yâ Rabbi! Korkarım ki kullarının hepsi bu zevkli,
keyifli şeylere aldanıp cehenneme düşer." keyifli şeylere aldanıp cehenneme düşer."

İşin mahiyeti bu! Cenneti kazanmak için fedakârlık, çalışmak, akıl, mantık,İşin mahiyeti bu! Cenneti kazanmak için fedakârlık, çalışmak, akıl, mantık, dişini sıkmak, sabır ve Allah'ın emrettiği şeyler zor da olsa yapmak, dişini sıkmak, sabır ve Allah'ın emrettiği şeyler zor da olsa yapmak, yasakladığı şeyler keyifli de olsa uzak durmak lazım. yasakladığı şeyler keyifli de olsa uzak durmak lazım.

İnsanın cehenneme düşmemek için de nefsine hâkim olması, şeytana uymaması, İnsanın cehenneme düşmemek için de nefsine hâkim olması, şeytana uymaması, sabretmesi, kendisini haramlardan, canı istese bile, geri çekmesi lazım. sabretmesi, kendisini haramlardan, canı istese bile, geri çekmesi lazım.

Allah yardımcınız olsun. İkinci hadîs-i şerîf: Allah yardımcınız olsun.

İkinci hadîs-i şerîf:

Hakkat mehabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye ve hakkat mehabbetî li'l-mütesâfîne Hakkat mehabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye ve hakkat mehabbetî li'l-mütesâfîne fiyye ve hakkat mehabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye. fiyye ve hakkat mehabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye.

Übade İbni's-Sâmit radıyallahu anh'ten Beyhakî rivayet etmiş kiÜbade İbni's-Sâmit radıyallahu anh'ten Beyhakî rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk'ın şöyle buyurduğunu bize bildiriyor; Peygamber Efendimiz hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk'ın şöyle buyurduğunu bize bildiriyor;

Hakkat mehabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye. Hakkat mehabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye. "Benim rızam için birbirleriyle ahbap olup muhabbet eyleyenlere benim sevgim hak olur." "Benim rızam için birbirleriyle ahbap olup muhabbet eyleyenlere benim sevgim hak olur."

Yani, "Ben onları severim." İki müslüman birbirini Allah rızası için kardeş etmiş, sevmiş; Yani, "Ben onları severim." İki müslüman birbirini Allah rızası için kardeş etmiş, sevmiş; muhabbet ve dostluk yapıyorsa… muhabbet ve dostluk yapıyorsa… "Benim rızamı kazanmak için, benim uğrumda birbirleriyle muhabbet edenlere "Benim rızamı kazanmak için, benim uğrumda birbirleriyle muhabbet edenlere benim muhabbetim hak olur. benim muhabbetim hak olur. Muhakkak ben onları severim. Muhabbetim vacib olur, tahakkuk eder, muhakkak olur." Muhakkak ben onları severim. Muhabbetim vacib olur, tahakkuk eder, muhakkak olur."

Ve hakkat mehabbetî li'l-mütesâfîne fiyye. Ve hakkat mehabbetî li'l-mütesâfîne fiyye. "Birbirlerine sâfiyâne, hâlisâne muamele edenlere de benim muhabbetim hak olur." "Birbirlerine sâfiyâne, hâlisâne muamele edenlere de benim muhabbetim hak olur."

Sâfî hareket ediyor, herhalde "içten"… F şeddesiz olacak, mütesâfîne… Sâfî hareket ediyor, herhalde "içten"… F şeddesiz olacak, mütesâfîne… Safâ'dan geliyor, ihlâs mânasına… Safâ'dan geliyor, ihlâs mânasına…

"Birbirlerine ihlâsla, katıksız bir duyguyla, "Birbirlerine ihlâsla, katıksız bir duyguyla, temiz bir arkadaşlık ile davrananlara benim sevgim hak olur." temiz bir arkadaşlık ile davrananlara benim sevgim hak olur." Yani, "Ben severim, onlardan razı olurum." demek… Yani, "Ben severim, onlardan razı olurum." demek…

Ve hakkat mehabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye. Ve hakkat mehabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye. "Ve birbirlerine benim için ikramda bulunan, bezleden, hediyeler veren,"Ve birbirlerine benim için ikramda bulunan, bezleden, hediyeler veren, imkânlarını sunan, saçan mü'minlere benim sevgim hak olur." imkânlarını sunan, saçan mü'minlere benim sevgim hak olur."

Yani cömert olacak, kardeşinden bir şeyi esirgemeyecek, Yani cömert olacak, kardeşinden bir şeyi esirgemeyecek, müslümanlara bol bol ikramlar saçacak; Allah onu da seviyor. müslümanlara bol bol ikramlar saçacak; Allah onu da seviyor.

Birbirlerini sevenleri, birbirlerine ihlâslı, samimi hareket edenleri, ikram edenleri seviyor. Birbirlerini sevenleri, birbirlerine ihlâslı, samimi hareket edenleri, ikram edenleri seviyor. Burada muhakkak seveceğini bildiriyor, "Sevgime mutlaka ererler." diye bildiriyor. Burada muhakkak seveceğini bildiriyor, "Sevgime mutlaka ererler." diye bildiriyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Hassınû emvâleküm bi'z-zekâti ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve eiddû li'l-belâi'd-duâe. Hassınû emvâleküm bi'z-zekâti ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve eiddû li'l-belâi'd-duâe.

İbni Mesud radıyallahu anh'ten, Taberanî, Hatib-i Bağdadî, İbni Mesud radıyallahu anh'ten, Taberanî, Hatib-i Bağdadî, Beyhakî ve diğer kaynaklar rivayet etmiş. Beyhakî ve diğer kaynaklar rivayet etmiş.

Efendimiz ilginç bir tavsiyede bulunuyor. Efendimiz ilginç bir tavsiyede bulunuyor. Geçen haftalardaki derslerde de buna benzer mânaya sahip olan bir hadîs-i şerîf geçmişti. Geçen haftalardaki derslerde de buna benzer mânaya sahip olan bir hadîs-i şerîf geçmişti.

Hassınû emvâleküm. "Mallarınızı kale içine, korumaya alın. Mallarınızı koruyun." Hassınû emvâleküm. "Mallarınızı kale içine, korumaya alın. Mallarınızı koruyun."

Neyle? Bi'z-zekâti. "Zekât vererek." Malının zekâtını verdi mi Allah onun malını korur. Neyle?

Bi'z-zekâti. "Zekât vererek."

Malının zekâtını verdi mi Allah onun malını korur.

Hatta anlatmıştım, Kapalıçarşı'da ihvanımızdan birisinin Hatta anlatmıştım, Kapalıçarşı'da ihvanımızdan birisinin dükkânının yanına kadar yangın gelmişti de yanmamıştı.dükkânının yanına kadar yangın gelmişti de yanmamıştı. Ona söylemişler; "Kapalıçarşı'da yangın oluyor. Sizin dükkânın olduğu yerler yanıyormuş." Ona söylemişler;

"Kapalıçarşı'da yangın oluyor. Sizin dükkânın olduğu yerler yanıyormuş."

"Rabbim bilir. Ben malımın zekâtını verdim. Yine de bir kusurum varsa, yakarsa yakar; "Rabbim bilir. Ben malımın zekâtını verdim. Yine de bir kusurum varsa, yakarsa yakar; Rabbim bilir." demiş. Rabbim bilir." demiş.

Mübarek çok ihlâslı bir kimseydi. Yangın geliyor geliyor, yakıyor yakıyor; onun dükkânı tertemiz. Mübarek çok ihlâslı bir kimseydi. Yangın geliyor geliyor, yakıyor yakıyor; onun dükkânı tertemiz. Tahta perde kapatıyorlar da içeride inşaat oluyor ya öyle tamir duvarını Tahta perde kapatıyorlar da içeride inşaat oluyor ya öyle tamir duvarını tam onun dükkânının bittiği yerden kapattılar.tam onun dükkânının bittiği yerden kapattılar. Öbür tarafı yandı, o yanmadı. Yalan söylemez, yanlış iş yapmaz.Öbür tarafı yandı, o yanmadı.

Yalan söylemez, yanlış iş yapmaz.
Çeşitli kadın, erkek, çocuk terlikleri yapar. Çeşitli kadın, erkek, çocuk terlikleri yapar. Bir taraftan çalışır, çalışıp bitirdiklerini çiviye asar, gelene satar…Bir taraftan çalışır, çalışıp bitirdiklerini çiviye asar, gelene satar… Bir taraftan çalışır, bir taraftan diliyle zikir... Birisi geldiği zaman yüzüne bakmaz. Bir taraftan çalışır, bir taraftan diliyle zikir... Birisi geldiği zaman yüzüne bakmaz.

"Bu kaça ustam?" "Şu kadara…" Beğenirse alır. Fazla methetmez. "Bu kaça ustam?"

"Şu kadara…"

Beğenirse alır. Fazla methetmez.
Namaz vakti geldi mi dışarıdaki eşyaları içeriye alır,Namaz vakti geldi mi dışarıdaki eşyaları içeriye alır, kapıyı Bismillahirrahmanirrahim diye kilitler. kapıyı Bismillahirrahmanirrahim diye kilitler.

Müşteri gelse? "Namazdan sonra…" Müşteri gelse?

"Namazdan sonra…"

Ezan okunur, "Sünnete kadar yetişirim…"; öyle şey yok. Ezan okunur, "Sünnete kadar yetişirim…"; öyle şey yok. "Trak" kilidi kapatır; namazdan sonra… "Ustam ne olur! Vapuru kaçıracağım. "Trak" kilidi kapatır; namazdan sonra…

"Ustam ne olur! Vapuru kaçıracağım.
Şunu ver de ben gideyim." "Namazdan sonra…" Şunu ver de ben gideyim."

"Namazdan sonra…"

Sokağından çıkıp yürüdü mü bir namazgâh, mescit vardı. Sokağından çıkıp yürüdü mü bir namazgâh, mescit vardı. Orada cemaatle namazını kılar. Kırk vakit cemaatle namaz kılana cennet vacib oluyor.Orada cemaatle namazını kılar. Kırk vakit cemaatle namaz kılana cennet vacib oluyor. Orada bütün ömrünü cemaatle kılarak… Mübarek hiç cemaatsiz namaz kılmadı ki… Orada bütün ömrünü cemaatle kılarak… Mübarek hiç cemaatsiz namaz kılmadı ki… Ama yangın geliyor, yakamıyor. Sen vazifeni yaparsan Allah korur. Ama yangın geliyor, yakamıyor.

Sen vazifeni yaparsan Allah korur.

"Mallarınızı zekât vererek kale içine, korumaya alın." Kale içine alınmış gibi korunur. "Mallarınızı zekât vererek kale içine, korumaya alın." Kale içine alınmış gibi korunur.

İkincisi; Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı da sadaka vererek tedavi edin." İkincisi;

Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı da sadaka vererek tedavi edin."

Allah Allah! Sadaka ilaç değil ki… Olsun! Sen burada sadakayı verir, fakiri sevindirirsin; Allah Allah! Sadaka ilaç değil ki…

Olsun! Sen burada sadakayı verir, fakiri sevindirirsin;
Cenâb-ı Hak da hastanın şifasını verir. Allah Allah! Doktorlar da şaşışır; Cenâb-ı Hak da hastanın şifasını verir. Allah Allah! Doktorlar da şaşışır;

"Ne yaptınız buna? Bu niye iyi oldu? Bunun vaziyeti çok fena idi. "Ne yaptınız buna? Bu niye iyi oldu? Bunun vaziyeti çok fena idi. Biz bunun bacağını kesecektik. Bunda ümitsiz bir durum görünüyordu." Biz bunun bacağını kesecektik. Bunda ümitsiz bir durum görünüyordu."

Sen bu işi anlamazsın; sadaka verince geçiyor. Sen bu işi anlamazsın; sadaka verince geçiyor.

Dâvû merdâküm bi's-sadakati. Dâvû merdâküm bi's-sadakati. Peygamber Efendimiz, "Sadaka vererek hastalarınızı tedavi edin." diyor. Peygamber Efendimiz, "Sadaka vererek hastalarınızı tedavi edin." diyor.

Sonra? Ve eiddû li'l-belâi'd-duâe.Sonra?

Ve eiddû li'l-belâi'd-duâe.
"Gelecek olan belalara karşı da duayı kalkan olarak hazırlayın." "Gelecek olan belalara karşı da duayı kalkan olarak hazırlayın."

Çünkü dua gelecek belayı durdurur. Gelmiş belayı kaldırır, defeder; geleceği de durdurur. Çünkü dua gelecek belayı durdurur. Gelmiş belayı kaldırır, defeder; geleceği de durdurur. Dua gelmişe de geleceği durdurmaya da fayda verir.Dua gelmişe de geleceği durdurmaya da fayda verir. O kadar önemli bir şeydir, o kadar tesirlidir. O kadar önemli bir şeydir, o kadar tesirlidir. Cenâb-ı Hak, dua eden kula istediğini ihsan ediyor. Cenâb-ı Hak, dua eden kula istediğini ihsan ediyor.

Bu vaazı dinleyenlerin içinden bazı insanların hatırından, "Hocam! Ben dua ettim de olmadı." diye geçebilir. Bu vaazı dinleyenlerin içinden bazı insanların hatırından, "Hocam! Ben dua ettim de olmadı." diye geçebilir. Onlara cevap şu: Bir insan haram lokma yedi mi, kırk gün Allah namazını kabul etmiyor. Onlara cevap şu:

Bir insan haram lokma yedi mi, kırk gün Allah namazını kabul etmiyor.
Bitti! Harama bulaştı mı, gidiyor. Ceza!.. Bitti! Harama bulaştı mı, gidiyor. Ceza!.. Yani telefonun düğmesine basıyorsun, çalışmıyor; bitti.Yani telefonun düğmesine basıyorsun, çalışmıyor; bitti. Cihaz var ama iş görmüyor; onun gibi oluyor. Haram yemeyecek.Cihaz var ama iş görmüyor; onun gibi oluyor.

Haram yemeyecek.
Haram yemedi mi duası kabul olur. Sahâbe-i kirâmdan öyle mübarekler vardı ki Haram yemedi mi duası kabul olur.

Sahâbe-i kirâmdan öyle mübarekler vardı ki
kime ne dua etse anında [olurdu]. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in annesi müşrike idi.kime ne dua etse anında [olurdu]. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in annesi müşrike idi. O da üzülürdü. Ebû Hüreyre camiye gittikçe, O da üzülürdü. Ebû Hüreyre camiye gittikçe, Peygamber Efendimiz'in yanına gittikçe anası ileri geri konuşurdu.Peygamber Efendimiz'in yanına gittikçe anası ileri geri konuşurdu. Bir keresinde Peygamber Efendimiz'e geliyor; Bir keresinde Peygamber Efendimiz'e geliyor;

"Annem maalesef müşrike; daha iman etmiş değil. Yâ Resûlallah! Hidayeti için dua etseniz." diyor. "Annem maalesef müşrike; daha iman etmiş değil. Yâ Resûlallah! Hidayeti için dua etseniz." diyor.

Peygamber Efendimiz dua ediyor. Eve gidiyor, annesi gülerek karşılıyor. Peygamber Efendimiz dua ediyor. Eve gidiyor, annesi gülerek karşılıyor. İmana gelmiş. Camiye giderken aleyhinde konuşa konuşa uğurladığı oğlu İmana gelmiş. Camiye giderken aleyhinde konuşa konuşa uğurladığı oğlu Ebû Hüreyre'yi mü'min olarak güle güle karşılıyor.Ebû Hüreyre'yi mü'min olarak güle güle karşılıyor. Resûlullah Efendimiz'in duası öyle! Tabii Resûlullah, peygamber; onun duası öyle. Resûlullah Efendimiz'in duası öyle!

Tabii Resûlullah, peygamber; onun duası öyle.
Öteki iyi mü'minlerin de duası kabul olur. Kabul olmamanın bir sebebi haram lokma yemekmiş.Öteki iyi mü'minlerin de duası kabul olur.

Kabul olmamanın bir sebebi haram lokma yemekmiş.
Peygamber Efendimiz başka hadîs-i şerîflerde diyor ki; Peygamber Efendimiz başka hadîs-i şerîflerde diyor ki;

"Kul elini açar ve 'yâ Rabbi yâ Rabbi yâ Rabbi' diye dua eder."Kul elini açar ve 'yâ Rabbi yâ Rabbi yâ Rabbi' diye dua eder. Allah onun duasını nasıl kabul etsin; yediği haram, giydiği haram." Haram olunca olmuyor.Allah onun duasını nasıl kabul etsin; yediği haram, giydiği haram."

Haram olunca olmuyor.
Onun için evliyâullah büyüklerimiz kesin olarak söylemişler; Onun için evliyâullah büyüklerimiz kesin olarak söylemişler; "Aman evladım! Helal lokma yemeye dikkat et." Dervişliğin temeli nedir?"Aman evladım! Helal lokma yemeye dikkat et."

Dervişliğin temeli nedir?
Tesbih mi, sarık mı, cübbe mi, külah mı? Dervişliğin aslı nedir? Tesbih mi, sarık mı, cübbe mi, külah mı? Dervişliğin aslı nedir?

Dervişliğin temeli helal lokma yemektir. Helal lokma yedin mi işler iyi gider. Dervişliğin temeli helal lokma yemektir. Helal lokma yedin mi işler iyi gider. Haram yedin mi duan, ibadetin kabul olmaz.Haram yedin mi duan, ibadetin kabul olmaz. Onun için var gücümüzle dikkatimizi helal lokma yemeye toplayacağız.Onun için var gücümüzle dikkatimizi helal lokma yemeye toplayacağız. Lokmamızın helal olmasına gayret edeceğiz. Haramlardan şiddetle korunacağız. Lokmamızın helal olmasına gayret edeceğiz. Haramlardan şiddetle korunacağız.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2