Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Diyar-ı Gurbette Ölmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Recep 1412 / 01.02.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadının Hayırlısı, Namazı Tam Kılmak, Cenazeyi Kabre Koyarken Okunacak Dua, Bir Kimsenin Gurbette Vefat Etmesi, Anî Ölüm | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Diyar-ı Gurbette Ölmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Recep 1412 / 01.02.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadının Hayırlısı, Namazı Tam Kılmak, Cenazeyi Kabre Koyarken Okunacak Dua, Bir Kimsenin Gurbette Vefat Etmesi, Anî Ölüm | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismilllahirrahmanirrahim Bismilllahirrahmanirrahim

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirinel-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn seyyidinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'dü fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhEmma ba'dü fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

Min yümni'l-mer'eti en yeteyessera fî-hıtbetihâ ve en yeteyesseraMin yümni'l-mer'eti en yeteyessera fî-hıtbetihâ ve en yeteyessera dâkuhâ ve en yeteyessera rahimuhâ. dâkuhâ ve en yeteyessera rahimuhâ.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kal ev kemâ kal. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî-mâ kal ev kemâ kal.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramıAllahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada âhirette cümlenizin üzerine olsun. dünyada âhirette cümlenizin üzerine olsun.

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfMukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf 450. sayfanın ilk hadîs-i şerîfidir ki450. sayfanın ilk hadîs-i şerîfidir ki Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anha validemizden rivayet olunmuştur.Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anha validemizden rivayet olunmuştur. Müstedrek'te ve Beyhaki'de kayıtlıdır. Müstedrek'te ve Beyhaki'de kayıtlıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hanımlar hakkında buyurmuş ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hanımlar hakkında buyurmuş ki;

Min yümni'l-mer'eti en yeteyessera fî-hıtbetihâ.Min yümni'l-mer'eti en yeteyessera fî-hıtbetihâ. "Kadının hayrından, bereketindendir, istenmesinin kolaylıkla oluvermesi.""Kadının hayrından, bereketindendir, istenmesinin kolaylıkla oluvermesi." Yani nikâhına talip olan kimsenin kolaylıkla bu işi başarıvermiş olması, zorlukla karşılaşmaması, Yani nikâhına talip olan kimsenin kolaylıkla bu işi başarıvermiş olması, zorlukla karşılaşmaması, kadının hayrından, bereketinden bir nişanedir, alamettir. kadının hayrından, bereketinden bir nişanedir, alamettir.

Ve en yeteyessera dâkuhâ. Sudak denilen şey mehir demektir.Ve en yeteyessera dâkuhâ. Sudak denilen şey mehir demektir. Kadına nikâhı dolayısıyla verilen para, eşya veya kıymetli bir şey. Kadına nikâhı dolayısıyla verilen para, eşya veya kıymetli bir şey. Yani onun malı oluyor, ona verilen bir hediye, bir şey, buna mehir derler.Yani onun malı oluyor, ona verilen bir hediye, bir şey, buna mehir derler. Eğer mehir önceden konuşulursa konuşulur, konuşulmazsa onun emsalineEğer mehir önceden konuşulursa konuşulur, konuşulmazsa onun emsaline kıyas edilerek yine onun hakkı olur konuşulmasa bile.kıyas edilerek yine onun hakkı olur konuşulmasa bile. "Bu mehrinin de kolay oluvermesi yani aşılmaz, elde edilmez, ödenmez,"Bu mehrinin de kolay oluvermesi yani aşılmaz, elde edilmez, ödenmez, yanına yanaşılmaz tipte olmaması, yine o da hanımın hayrının, bereketinin alametidir." yanına yanaşılmaz tipte olmaması, yine o da hanımın hayrının, bereketinin alametidir."

Ve en yeteyessera rahimuhâ.Ve en yeteyessera rahimuhâ. "Ve rahiminin de kolay olması yani evlat verici, evlat yetiştirici bir hatun olması,"Ve rahiminin de kolay olması yani evlat verici, evlat yetiştirici bir hatun olması, çoluk çocuğu olması." Bu da onun hayrının alametidir. çoluk çocuğu olması." Bu da onun hayrının alametidir.

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki; aslında evlenmeye kolaylaştırıcı olmak,Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki; aslında evlenmeye kolaylaştırıcı olmak, yardım edici olmak, güçlük çıkarmamak lazım.yardım edici olmak, güçlük çıkarmamak lazım. Kendisinden isteniyorsa kolayca razı olmak lazım.Kendisinden isteniyorsa kolayca razı olmak lazım. Kendisi aracı oluyorsa, bu işin bitirilmesine yardımcı olması lazım. Kendisi aracı oluyorsa, bu işin bitirilmesine yardımcı olması lazım. Çünkü geçtiğimiz haftalarda da bir hadîs-i şerîf okunmuştu ki;Çünkü geçtiğimiz haftalarda da bir hadîs-i şerîf okunmuştu ki; "Şefaatlerin en hayırlısı, en faziletlisi iki kişinin nikâhı hususunda şefaat edivermektir." "Şefaatlerin en hayırlısı, en faziletlisi iki kişinin nikâhı hususunda şefaat edivermektir."

"Ya ben bunu tanırım iyi insandır buna kızınızı verin." Veyahut; "Ya ben bunu tanırım iyi insandır buna kızınızı verin." Veyahut;

"Ben bu kişiyi tanırım, iyi bir çocuktur, müslümandır, temizdir, güzel huyludur,"Ben bu kişiyi tanırım, iyi bir çocuktur, müslümandır, temizdir, güzel huyludur, tatlı dillidir, güleç yüzlüdür. Kızınız buna varırsa mesut olur ben tavsiye ederim. tatlı dillidir, güleç yüzlüdür. Kızınız buna varırsa mesut olur ben tavsiye ederim. Her ne kadar şu sırada mali durumu ahım şahım görünmüyor,Her ne kadar şu sırada mali durumu ahım şahım görünmüyor, çok zengin gibi değil ama huyu güzeldir." Filan diye öyle kolaylaştırıcı olmak lazım. çok zengin gibi değil ama huyu güzeldir." Filan diye öyle kolaylaştırıcı olmak lazım.

Mehrini de karşı tarafın ödeyebileceği cinsten yani,Mehrini de karşı tarafın ödeyebileceği cinsten yani, "Aa napayım bu kadar parayı veremem." diye vazgeçmeyecek cinsten olmasına çalışmak lazım. "Aa napayım bu kadar parayı veremem." diye vazgeçmeyecek cinsten olmasına çalışmak lazım.

Bir de Efendimiz çocuk yapması meselesini ifade etmiş oluyor ki, evlilikten murat;Bir de Efendimiz çocuk yapması meselesini ifade etmiş oluyor ki, evlilikten murat; -çok faydaları vardır ama- ana sebep neslin devam etmesidir. -çok faydaları vardır ama- ana sebep neslin devam etmesidir. İnsan nesli devam edecek. Anneler babalar evlatlara sahip olacak,İnsan nesli devam edecek. Anneler babalar evlatlara sahip olacak, dünya nihayet onlara kalacak. dünya nihayet onlara kalacak. Onlar gidecek ötekilere kalacak, torunlara kalacak, insan nesli devam edecek. Onlar gidecek ötekilere kalacak, torunlara kalacak, insan nesli devam edecek.

İnsanın sahip olduğu para pul, mal mülk, mevki makam, izzet ikramİnsanın sahip olduğu para pul, mal mülk, mevki makam, izzet ikram hepsinin başında hayırlı bir evlada sahip olması gelir. hepsinin başında hayırlı bir evlada sahip olması gelir. En kıymetli sermayesi insanın hayırlı bir evlâdı olmasıdır.En kıymetli sermayesi insanın hayırlı bir evlâdı olmasıdır. Hayırlı bir evlat oldu mu insanın yüzünü güldürür, yüzünü ağartır, ihtiyarlığında rahat ettirir.Hayırlı bir evlat oldu mu insanın yüzünü güldürür, yüzünü ağartır, ihtiyarlığında rahat ettirir. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirtmez, her türlü maddeten ve manen hizmetine koşar Elini sıcak sudan soğuk suya değdirtmez, her türlü maddeten ve manen hizmetine koşar ve âhir ömründe insan rahat eder. Hatta bu dünyadan göçer âhirette de rahat eder.ve âhir ömründe insan rahat eder. Hatta bu dünyadan göçer âhirette de rahat eder. Çünkü evlat hayırlı olursa hayrât u hasenât yapar, hayırlar yapar. Çünkü evlat hayırlı olursa hayrât u hasenât yapar, hayırlar yapar. O hayırların sebebine vefat etmiş anasına babasına hayır gider, sevap gider.O hayırların sebebine vefat etmiş anasına babasına hayır gider, sevap gider. Yani öldükten sonra bile hayırlı evladın anasına babasına hayrı devam eder. Yani öldükten sonra bile hayırlı evladın anasına babasına hayrı devam eder.

Onun için çocuk sahibi olmaya gayret etmek lazım.Onun için çocuk sahibi olmaya gayret etmek lazım. Ve çocuk sahibi olduktan sonra da onu maddeten ve manen hayırlı bir sermaye olduğunu bilerek Ve çocuk sahibi olduktan sonra da onu maddeten ve manen hayırlı bir sermaye olduğunu bilerek Allah'ın istediği bir tarzda terbiye etmeye çalışmak lazım.Allah'ın istediği bir tarzda terbiye etmeye çalışmak lazım. O terbiye için ne kadar para verirseniz caizdir.O terbiye için ne kadar para verirseniz caizdir. Ne kadar gayret gösterirseniz iyidir.Ne kadar gayret gösterirseniz iyidir. En iyi hocalara götürün, en iyi kimselerden ders alsın, en iyi bilgileri elde etsin,En iyi hocalara götürün, en iyi kimselerden ders alsın, en iyi bilgileri elde etsin, en yüksek insan olarak yetişsin. Ne kadar gayret sarf ederseniz o kadar iyi olur. en yüksek insan olarak yetişsin. Ne kadar gayret sarf ederseniz o kadar iyi olur.

Zevke sefaya, eğlenceye gelince geçtiğimiz yılbaşında gördük, nice paralar harcanıyor.Zevke sefaya, eğlenceye gelince geçtiğimiz yılbaşında gördük, nice paralar harcanıyor. Yazlık için, üç ay gidecek deniz kenarında kalacak nice paralar veriliyor. Yazlık için, üç ay gidecek deniz kenarında kalacak nice paralar veriliyor. Daha başka keyif için evin içinde; televizyon alınacak, arkasından video alınacak, Daha başka keyif için evin içinde; televizyon alınacak, arkasından video alınacak, videoya kaset alınacak vesaire filan. Çok çok paralar gidiyor, hepsi boş.videoya kaset alınacak vesaire filan. Çok çok paralar gidiyor, hepsi boş. Ama evlada verilen para, evladın yetişmesi için yapılan yardımAma evlada verilen para, evladın yetişmesi için yapılan yardım o mutlaka hem dünyada hem âhirette insanın yüzünü güldürür. o mutlaka hem dünyada hem âhirette insanın yüzünü güldürür.

Allah cümlemize baba olmanın, reis olmanın şuurunu ihsan eylesin.Allah cümlemize baba olmanın, reis olmanın şuurunu ihsan eylesin. Evlatlarımızı rızâ-i Bâri'ye uygun, hayırlı, salih evlatlar olarak yetiştirmeyi nasip eylesin. Evlatlarımızı rızâ-i Bâri'ye uygun, hayırlı, salih evlatlar olarak yetiştirmeyi nasip eylesin.

Peygamber Efendimiz de bizim çokluğumuzla övünecek, öyle buyurmuş.Peygamber Efendimiz de bizim çokluğumuzla övünecek, öyle buyurmuş. "Evlenin çoğalın, ben sizin çokluğunuzla övüneceğim, iftihar edeceğim, mübahat eyleyeceğim.""Evlenin çoğalın, ben sizin çokluğunuzla övüneceğim, iftihar edeceğim, mübahat eyleyeceğim." diye ifade buyurmuştur. Demek ki müslümanların evlenip çoğalmaya gayret etmesi lazım. diye ifade buyurmuştur. Demek ki müslümanların evlenip çoğalmaya gayret etmesi lazım.

Minküm men salâte kâmileten ve minküm men salle'n-nısfaMinküm men salâte kâmileten ve minküm men salle'n-nısfa ve's-sülüse ve'r-rubu'a hattâ baleğa'l-'uşra. ve's-sülüse ve'r-rubu'a hattâ baleğa'l-'uşra.

İkinci hadîs-i şerîf namazdan geldi. Efendimiz buyuruyor ki; İkinci hadîs-i şerîf namazdan geldi. Efendimiz buyuruyor ki;

"Sizden bir kısmınız vardır ki, içinizden bazıları...""Sizden bir kısmınız vardır ki, içinizden bazıları..." Men salâte kâmileten. "Namazı tam kılar."Men salâte kâmileten. "Namazı tam kılar." Yani Allahu Teâlâ namaz kılan insana ne sevap verecekse onu da alır.Yani Allahu Teâlâ namaz kılan insana ne sevap verecekse onu da alır. Tamamen eskizsiz kılar, bütün mükâfatın tamamını alır. Tamamen eskizsiz kılar, bütün mükâfatın tamamını alır.

Ve minküm men yusalli'n-nısfa. "Sizden bir kısmınız vardır, o da yarım kılar."Ve minküm men yusalli'n-nısfa. "Sizden bir kısmınız vardır, o da yarım kılar." Halbuki namazı tam kıldı ama iyi kılmadığı için sevap yarım oldu, sevabı yarıya indi.Halbuki namazı tam kıldı ama iyi kılmadığı için sevap yarım oldu, sevabı yarıya indi. Ve devam etmiş Efendimiz; Ve's-sülüs. "kKimisi üçte bir sevap alır."Ve devam etmiş Efendimiz;

Ve's-sülüs. "kKimisi üçte bir sevap alır."
Gene aynı namaz dört rekatsa dört rekât, on rekatsa on rekât, ama üçte bir alır. Gene aynı namaz dört rekatsa dört rekât, on rekatsa on rekât, ama üçte bir alır.

Sevabın üçte ikisini kaçırıyor, neden? Aklını dağıtıyor, dikkat etmiyor.Sevabın üçte ikisini kaçırıyor, neden?

Aklını dağıtıyor, dikkat etmiyor.
Allah'ın huzurunda olduğuna iyice kendisini veremiyor,Allah'ın huzurunda olduğuna iyice kendisini veremiyor, aklı başka yere dağılıyor o zaman sevabı azalıyor. aklı başka yere dağılıyor o zaman sevabı azalıyor.

Ve'r-rubu'. "Kimisinin dörtte bir..." Hattâ baleğa'l-'uşra. "Kimisine onda bir gelir sevabı." Ve'r-rubu'. "Kimisinin dörtte bir..." Hattâ baleğa'l-'uşra. "Kimisine onda bir gelir sevabı."

Bir başka hadîs-i şerîften biliyoruz ki, iki kişi gelir camiye birisi bin sevap alır birisi bir alır gider.Bir başka hadîs-i şerîften biliyoruz ki, iki kişi gelir camiye birisi bin sevap alır birisi bir alır gider. Birisi bin sevap alıyor ötekisi bir sevap alıp gidiyor.Birisi bin sevap alıyor ötekisi bir sevap alıp gidiyor. Verâ sahibi bir insanın yani aşırı dikkatli, titiz, günahlara haramlara yanaşmayan,Verâ sahibi bir insanın yani aşırı dikkatli, titiz, günahlara haramlara yanaşmayan, dikkatli, takvâ sahibi, verâ sahibi bir insanın sevabı bakarsın bin misli olur. dikkatli, takvâ sahibi, verâ sahibi bir insanın sevabı bakarsın bin misli olur.

O halde madem biz namaz kılıyoruz, Allahu Teâlâ emretti, biz O'nun kuluyuz,O halde madem biz namaz kılıyoruz, Allahu Teâlâ emretti, biz O'nun kuluyuz, günde beş vakit borcumuzdur. Kılıyoruz, o halde şuurla kılalım.günde beş vakit borcumuzdur. Kılıyoruz, o halde şuurla kılalım. Kendimizi tam verelim, aklımızı tam teksif edelim, yeni tabirle konsantre olalım. Kendimizi tam verelim, aklımızı tam teksif edelim, yeni tabirle konsantre olalım. Namaza konsantre olalım, Rabbimizin huzurunda olduğumuzu bilelim öyle kılalım. Namaza konsantre olalım, Rabbimizin huzurunda olduğumuzu bilelim öyle kılalım.

Hâtem-i Esam hazretlerinin bir namaz kılışını anlatışı vardır.Hâtem-i Esam hazretlerinin bir namaz kılışını anlatışı vardır. Yeri gelince onu anlatmak icap ediyor. Bir kere sıkışık namaz kılmamak lazım. Yeri gelince onu anlatmak icap ediyor.

Bir kere sıkışık namaz kılmamak lazım.

"Hele çok sıkıştım, patlayacağım şimdi ama şu namazı da kılıvereyim ondan sonra." Olmadı! "Hele çok sıkıştım, patlayacağım şimdi ama şu namazı da kılıvereyim ondan sonra."

Olmadı!

Hamal mısın sen onu taşıyıp duruyorsun? Hamal mısın sen onu taşıyıp duruyorsun?

Ben öyle bir kâmil insanlar gördüm ki, sünneti kılmış abdesti sıkıştırınca hemen gidiyorBen öyle bir kâmil insanlar gördüm ki, sünneti kılmış abdesti sıkıştırınca hemen gidiyor farzı yeniden abdest alıyor yine geliyor; hiç o sıkışıklıkla namaz kılmıyor.farzı yeniden abdest alıyor yine geliyor; hiç o sıkışıklıkla namaz kılmıyor. Halbuki kimisi öğleyi kılar, ikindiyi kılar, akşamı kılar hadi şu yatsıyı da çıkartayım filan, olmadı.Halbuki kimisi öğleyi kılar, ikindiyi kılar, akşamı kılar hadi şu yatsıyı da çıkartayım filan, olmadı. Abdesti zorlayarak namaz kılmak mekruhtur, doğru değildir. Hiç sıkıştırmayacaksınız.Abdesti zorlayarak namaz kılmak mekruhtur, doğru değildir. Hiç sıkıştırmayacaksınız. Baktınız bir sıkışma oldu mu yeniden taze abdest alıvereceksiniz, üşenmeyeceksiniz: Nûrun 'alâ nur.Baktınız bir sıkışma oldu mu yeniden taze abdest alıvereceksiniz, üşenmeyeceksiniz: Nûrun 'alâ nur. Abdest azaları âhir zamanda, kıyamet gününde pırıl pırıl nur gibi olacakAbdest azaları âhir zamanda, kıyamet gününde pırıl pırıl nur gibi olacak ve müslümanlar abdest azalarının nurundan tanınacak.ve müslümanlar abdest azalarının nurundan tanınacak. Peygamber Efendimiz kendi ümmetini abdest azalarının nurundan bilecek.Peygamber Efendimiz kendi ümmetini abdest azalarının nurundan bilecek. "Şu benim ümmetimden, bak yüzü nasıl nurlu, bak ellerine, bak ayaklarına, bak ensesine boynuna.""Şu benim ümmetimden, bak yüzü nasıl nurlu, bak ellerine, bak ayaklarına, bak ensesine boynuna." oradan anlayacak. Onun için abdesti bir kere gidip alacağız, namazı sıkışık kılmayacağız.oradan anlayacak.

Onun için abdesti bir kere gidip alacağız, namazı sıkışık kılmayacağız.
Yani küçük abdesti, büyük abdesti vesairesi sıkışmış, "Şu namazı da çıkartayım."Yani küçük abdesti, büyük abdesti vesairesi sıkışmış, "Şu namazı da çıkartayım." diye düşünüyor, bu yanlış düşünce.diye düşünüyor, bu yanlış düşünce. Böyle yapmayacağız, bozacağız taze abdest alacağız rahat namaz kılacağız, bir. Böyle yapmayacağız, bozacağız taze abdest alacağız rahat namaz kılacağız, bir.

Hâtem-i Esam rahmetullahu aleyh büyük mutavvıflardan,Hâtem-i Esam rahmetullahu aleyh büyük mutavvıflardan, büyük evliyadan kerametleri nakledilen bir meşhur kişi. büyük evliyadan kerametleri nakledilen bir meşhur kişi. O, abdesti öyle aldıktan sonra, bir kere yüznumaraya gittikten sonra bir müddet beklermiş. O, abdesti öyle aldıktan sonra, bir kere yüznumaraya gittikten sonra bir müddet beklermiş. Çünkü yüznumaraya gidersen hemen gelir abdest alırsan bir hareket ederken, bir öksürürken Çünkü yüznumaraya gidersen hemen gelir abdest alırsan bir hareket ederken, bir öksürürken yollarda kalan idrar hah yapınca çıkıverir dışarıya, hadi abdestin kaçtı. Olmaz.yollarda kalan idrar hah yapınca çıkıverir dışarıya, hadi abdestin kaçtı. Olmaz. Yani bir dinlenmesi lazım, istibrâ lazım, o birikintilerin iyice çıkmasını sağlamak lazım;Yani bir dinlenmesi lazım, istibrâ lazım, o birikintilerin iyice çıkmasını sağlamak lazım; iyice temizlenmek lazım, iyice kurtulmak lazım. Biraz da şööyle otururmuş, dinlenirmiş. iyice temizlenmek lazım, iyice kurtulmak lazım. Biraz da şööyle otururmuş, dinlenirmiş.

Demek ki sıkıştırmayacağız, abdesti önceden, namaz vaktinden evvel almaya gayret edeceğiz, bir.Demek ki sıkıştırmayacağız, abdesti önceden, namaz vaktinden evvel almaya gayret edeceğiz, bir. Böyle dinleneceğiz, iki. Böyle dinleneceğiz, iki.

Sonra abdesti alırken bu abdestin ne kadar kıymetli bir ibadet olduğunu bileceğiz.Sonra abdesti alırken bu abdestin ne kadar kıymetli bir ibadet olduğunu bileceğiz. Bu abdestin suları yüzümüzden, elimizden, azamızdan damlarken günahları da beraberinde götürür. Bu abdestin suları yüzümüzden, elimizden, azamızdan damlarken günahları da beraberinde götürür. Her abdest almak insanı günahlardan da temizler.Her abdest almak insanı günahlardan da temizler. Yalnız terini, yalnız elinin kirini götürmez aynı zamanda günahlar da dökülür gider.Yalnız terini, yalnız elinin kirini götürmez aynı zamanda günahlar da dökülür gider. Hatta su olmasa teyemmüm ile abdest alsa bile yine günahlar gider yani ille su olması şart değil.Hatta su olmasa teyemmüm ile abdest alsa bile yine günahlar gider yani ille su olması şart değil. Hani bazen su bulunmuyor ya, çölde mesela su yok. Ne yapacak? Hani bazen su bulunmuyor ya, çölde mesela su yok.

Ne yapacak?

Bulunduğu yerde sağa gitti sola gitti, araştırdı su yok.Bulunduğu yerde sağa gitti sola gitti, araştırdı su yok. Şer'an veya hakikaten yok o zaman teyemmümle abdest alır.Şer'an veya hakikaten yok o zaman teyemmümle abdest alır. O da abdesttir çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de müsaadesi var, hakkında âyet var. O da abdesttir çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de müsaadesi var, hakkında âyet var.

"Fe-teyemmemû sa'îden tayyiben. âyet-i kerîmesi var, o halde o da abdest yerine geçiyor."Fe-teyemmemû sa'îden tayyiben. âyet-i kerîmesi var, o halde o da abdest yerine geçiyor. Tamam, abdesti güzel aldı. Ondan sonra gelirmiş Hâtem-i Esam,Tamam, abdesti güzel aldı.

Ondan sonra gelirmiş Hâtem-i Esam,
Allah şefaatine nâil etsin, huzuru Rabbi'l-izzete durduğu zaman, Allah şefaatine nâil etsin, huzuru Rabbi'l-izzete durduğu zaman, şöyle ayakta durduğu zaman Kâbe-i Müşerrefe'yi karşısında düşünürmüş,şöyle ayakta durduğu zaman Kâbe-i Müşerrefe'yi karşısında düşünürmüş, hayaline getirirmiş; "Kâbe-i Müşerrefe karşımda." hayaline getirirmiş; "Kâbe-i Müşerrefe karşımda."

Ondan sonra Azrail'i arkasında bellermiş. "Azrail arkamda, şimdi ben bu namazı kılacağım,Ondan sonra Azrail'i arkasında bellermiş. "Azrail arkamda, şimdi ben bu namazı kılacağım, bu namazdan sonra canımı alacak, son kıldığım namazdır." bu namazdan sonra canımı alacak, son kıldığım namazdır."

Ayağının altında sırat köprüsünü, cehennemi düşünürmüş.Ayağının altında sırat köprüsünü, cehennemi düşünürmüş. Böyle güzel düşüncelerle huşu ile Rabbinin huzurunda olduğunu bilerek Böyle güzel düşüncelerle huşu ile Rabbinin huzurunda olduğunu bilerek Allahu Ekber diye bir namaza dururmuş ki gözyaşı ile bir namaz kılarmış gayet güzel bir şekilde. Allahu Ekber diye bir namaza dururmuş ki gözyaşı ile bir namaz kılarmış gayet güzel bir şekilde.

Allah bize öyle şuurlu güzel namaz kılmayı nasip etsin. Allah bize öyle şuurlu güzel namaz kılmayı nasip etsin.

Âdet olarak ibadetleri yaparsa insan sevabı onda bir alır, belki binde bir alır.Âdet olarak ibadetleri yaparsa insan sevabı onda bir alır, belki binde bir alır. Âdet olarak yapmayacağız; şuurlu, düşüne taşına, özüne vâkıf olarak [yapacağız.]Âdet olarak yapmayacağız; şuurlu, düşüne taşına, özüne vâkıf olarak [yapacağız.] Rabbimizin huzurundayız, ben O'nu görmüyorum O beni görüyor, huzuruna geldim." Rabbimizin huzurundayız, ben O'nu görmüyorum O beni görüyor, huzuruna geldim."

Allahu Teâlâ hazretleri Allahu Ekber deyip huzuruna gelen kula nazar eder, teveccüh eder,Allahu Teâlâ hazretleri Allahu Ekber deyip huzuruna gelen kula nazar eder, teveccüh eder, iltifat buyurur. Ama kulun aklı başka yere dağıldığı zaman, çarşıya, pazara, hesaba,iltifat buyurur. Ama kulun aklı başka yere dağıldığı zaman, çarşıya, pazara, hesaba, akşam yapacağı işe, sabah yapacağı işe vesaireye o zaman Allah da ondan yüz çevirir. akşam yapacağı işe, sabah yapacağı işe vesaireye o zaman Allah da ondan yüz çevirir. Çünkü, "Huzuruma geldi ben ona teveccüh ettim o aklı başka yerde..." Çünkü, "Huzuruma geldi ben ona teveccüh ettim o aklı başka yerde..."

Allah da ondan yüz çevirir o zaman sevap alamaz.Allah da ondan yüz çevirir o zaman sevap alamaz. Rabbimiz şu bizim namazlarımızı en evsafına uygun tarzda,Rabbimiz şu bizim namazlarımızı en evsafına uygun tarzda, düşüne taşına dikkatli bir tarzda eda etmeyi nasip eylesin, büyük ecirlere nâil eylesin. düşüne taşına dikkatli bir tarzda eda etmeyi nasip eylesin, büyük ecirlere nâil eylesin.

Âyet-i kerîmede; "Namaz kılındığı zaman insanı kötülüklerden alıkoyar." diyor. Âyet-i kerîmede; "Namaz kılındığı zaman insanı kötülüklerden alıkoyar." diyor.

"İnne's-salâte tenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münkeri."İnne's-salâte tenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münkeri. "Fuhşiyattan, münkerattan, kötülüklerden namaz insanı alıkoyar." "Fuhşiyattan, münkerattan, kötülüklerden namaz insanı alıkoyar." Bizi alıkoymuyorsa demek ki namazımızda kusur var.Bizi alıkoymuyorsa demek ki namazımızda kusur var. Namaz güzel kılındığı zaman insana çok faydası dokunur.Namaz güzel kılındığı zaman insana çok faydası dokunur. Her namaz bir önceki namaz ile arasındaki günahların affına sebep olur, insanı yükseltir.Her namaz bir önceki namaz ile arasındaki günahların affına sebep olur, insanı yükseltir. Namaz zikirlerin en güzellerinden biridir.Namaz zikirlerin en güzellerinden biridir. En büyük evliyaullahın en son derece ibadetleri yani en çok lezzet aldıkları,En büyük evliyaullahın en son derece ibadetleri yani en çok lezzet aldıkları, en yüksek mertebeye çıktıkları zaman zevk aldıkları ibadet namazdır.en yüksek mertebeye çıktıkları zaman zevk aldıkları ibadet namazdır. Evliya yükselip yükselip en yüksek mertebeyi bulduğu zaman aklı, işi gücü namaz olur.Evliya yükselip yükselip en yüksek mertebeyi bulduğu zaman aklı, işi gücü namaz olur. Daima namazdan zevk alır. Allah bize o lezzetleri ihsan eylesin. Daima namazdan zevk alır.

Allah bize o lezzetleri ihsan eylesin.

Minhâ halaknâküm ve fî-hâ nu'îdüküm ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ bismillahiMinhâ halaknâküm ve fî-hâ nu'îdüküm ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ bismillahi ve fî-sebîlillâhi ve alâ milleti resûlillâhi.ve fî-sebîlillâhi ve alâ milleti resûlillâhi. An ebî umâme kâle lemmâ vudi'at ummü külsüm binti resûlillah sallallahu aleyhi ve sellemAn ebî umâme kâle lemmâ vudi'at ummü külsüm binti resûlillah sallallahu aleyhi ve sellem fi'l-kabri kâle fe-zekerehû. fi'l-kabri kâle fe-zekerehû.

Bu hadîs-i şerîf, Efendimiz'in ciğerparesi, kızı Ümmü Gülsüm hazretleri vefat edinceBu hadîs-i şerîf, Efendimiz'in ciğerparesi, kızı Ümmü Gülsüm hazretleri vefat edince Efendimiz onu kendisi kabre yerleştirirken yaptığı duadır. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Efendimiz onu kendisi kabre yerleştirirken yaptığı duadır. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Minhâ halaknâküm ve fî-hâ nu'îdüküm ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ. âyet-i kerîmeyi okumuş. Minhâ halaknâküm ve fî-hâ nu'îdüküm ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ. âyet-i kerîmeyi okumuş.

Âyet-i kerîmenin mânası ne? "Ey insanlar! Biz sizi bu topraktan yarattık"Âyet-i kerîmenin mânası ne?

"Ey insanlar! Biz sizi bu topraktan yarattık"
Minhâ halaknâküm. "Topraktan yarattık." Ve fî-hâ nu'îdüküm. "Sizi yine toprağa göndereceğiz." Minhâ halaknâküm. "Topraktan yarattık." Ve fî-hâ nu'îdüküm. "Sizi yine toprağa göndereceğiz."

Niye "göndereceğiz" diyor, niye "yarattık" diyor? Niye "göndereceğiz" diyor, niye "yarattık" diyor?

Azamet. Allahu Teâlâ hazretleri azametinden dolayı böyle konuşuyor, böyle ifade buyuruyor. Azamet. Allahu Teâlâ hazretleri azametinden dolayı böyle konuşuyor, böyle ifade buyuruyor.

Ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ.Ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ. "Evet, insanlar ölünce toprağa girecek ama oradan tekrar kalkacaklar." "Evet, insanlar ölünce toprağa girecek ama oradan tekrar kalkacaklar." Ba'sü ba'de'l-mevt olacak, o kabirden yine insanlar kalkacaklar. Bu ayeti okumuş. Ba'sü ba'de'l-mevt olacak, o kabirden yine insanlar kalkacaklar. Bu ayeti okumuş. Biz sizi topraktan yarattık tekrar toprağa döndüreceğiz ve ondan Biz sizi topraktan yarattık tekrar toprağa döndüreceğiz ve ondan bir kere daha sizi ba'sü ba'de'l-mevt kıyametten sonra kaldıracağız,bir kere daha sizi ba'sü ba'de'l-mevt kıyametten sonra kaldıracağız, topraktan çıkacaksınız mahşer yerine gideceksiniz diye âyet-i kerîmede bildirilmiş. topraktan çıkacaksınız mahşer yerine gideceksiniz diye âyet-i kerîmede bildirilmiş.

Bunu okuduktan sonra bismillah demiş, "Allah'ın adıyla..." Ve fî-sebîlillâh. "Allah'ın yolunda."Bunu okuduktan sonra bismillah demiş, "Allah'ın adıyla..." Ve fî-sebîlillâh. "Allah'ın yolunda." Ve 'alâ milleti resûlillah. "Ve Resûlullah'ın yolu, sünneti, âdeti üzere olmak üzere defnediyorum." Ve 'alâ milleti resûlillah. "Ve Resûlullah'ın yolu, sünneti, âdeti üzere olmak üzere defnediyorum." diyerek hüzün ile [defnediyor.] İnsanın kendi ciğerpâresini gömmesi çok zor bir şeydiyerek hüzün ile [defnediyor.] İnsanın kendi ciğerpâresini gömmesi çok zor bir şey ama Efendimiz Allah'a teslim oluyor. Yani Rabbimiz yarattı, eh ölüm haktır.ama Efendimiz Allah'a teslim oluyor. Yani Rabbimiz yarattı, eh ölüm haktır. Topraktan yaratıldığı gibi insanlar yine toprağa gidecekler, ondan sonra yine kalkacaklar.Topraktan yaratıldığı gibi insanlar yine toprağa gidecekler, ondan sonra yine kalkacaklar. O'nun adıyla kabre koyuyorum yavrumu, dini üzere yani Allah'ın emirlerine uygun bir tarzda, O'nun adıyla kabre koyuyorum yavrumu, dini üzere yani Allah'ın emirlerine uygun bir tarzda, böyle emir buyurduğu için yapıyorum diye şey yapmış. böyle emir buyurduğu için yapıyorum diye şey yapmış.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hayatı incelenirse her hâlinin,Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hayatı incelenirse her hâlinin, her ânının, her işinin böyle rızâ-i Bâri'i düşünerek, adını anarak, dualar ederek olduğunu görür. her ânının, her işinin böyle rızâ-i Bâri'i düşünerek, adını anarak, dualar ederek olduğunu görür.

Bir hadîs-i şerîfte diyor ki; Çeşit çeşit iyilik yapar insan; sadaka verir, çeşme yaptırır,Bir hadîs-i şerîfte diyor ki; Çeşit çeşit iyilik yapar insan; sadaka verir, çeşme yaptırır, fakirleri doyurur, çıplakları giydirir, ziyafetler çeker, namazlar kılar, ibadetler vesaire, tamam.fakirleri doyurur, çıplakları giydirir, ziyafetler çeker, namazlar kılar, ibadetler vesaire, tamam. Bunlardan sevap kazanıyor. Bunların hepsi terazinin bir kefesine, öteki kefesi de dua. Bunlardan sevap kazanıyor. Bunların hepsi terazinin bir kefesine, öteki kefesi de dua.

İnne envâe'l-birri nısfu'l-ibâdeti. "İyiliklerin çeşitlerinin hepsi ibadetin bir yarısıysa..."İnne envâe'l-birri nısfu'l-ibâdeti. "İyiliklerin çeşitlerinin hepsi ibadetin bir yarısıysa..." Ve nısfıhu'l-âhar. "Öteki yarısı da..." ed-Duâu. "Duadır." Ve nısfıhu'l-âhar. "Öteki yarısı da..." ed-Duâu. "Duadır."

Her şeyi dua ederek yapın. Yeni elbise giyerken dua edin, pabucunuzu giyerken dua edin,Her şeyi dua ederek yapın. Yeni elbise giyerken dua edin, pabucunuzu giyerken dua edin, eve girerken dua edin, evden sokağa çıkarken dua edin, Allah'a tevekkül edin öyle çıkın. eve girerken dua edin, evden sokağa çıkarken dua edin, Allah'a tevekkül edin öyle çıkın. İşinize giderken dua edin, besmele ile dükkanı açın, dua ile içine girin, alırken verirken,İşinize giderken dua edin, besmele ile dükkanı açın, dua ile içine girin, alırken verirken, hanımın yanına giderken, hanımın yanından ayrılırken, abdest alırken, hanımın yanına giderken, hanımın yanından ayrılırken, abdest alırken, yüznumaraya girerken, yüznumaradan çıkarken her halimizde dua.yüznumaraya girerken, yüznumaradan çıkarken her halimizde dua. Dua ibadetin yarısıdır, kulluğun yarısıdır ve dua gelmiş olan belaları da defeder,Dua ibadetin yarısıdır, kulluğun yarısıdır ve dua gelmiş olan belaları da defeder, gelecek olanların da gelmesini engeller, vazgeçirttirir.gelecek olanların da gelmesini engeller, vazgeçirttirir. Allahu Teâlâ hazretlerinin duaya verdiği fazilet böylece büyüktür. Allahu Teâlâ hazretlerinin duaya verdiği fazilet böylece büyüktür.

Mevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti şehâdetün ve fe-remâ bi-basarihî 'an yemînihî ve 'an yesârihîMevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti şehâdetün ve fe-remâ bi-basarihî 'an yemînihî ve 'an yesârihî fe-lem yera illâ ğarîben ve zekera ehlehû ve veledehû ve teneffese fe-lehû bi-külli nefesin fe-lem yera illâ ğarîben ve zekera ehlehû ve veledehû ve teneffese fe-lehû bi-külli nefesin yeteneffesü yemhullâhu bi-hî elfey elfi seyyietin ve yektübü le-hû elfey elfi hasenetinyeteneffesü yemhullâhu bi-hî elfey elfi seyyietin ve yektübü le-hû elfey elfi hasenetin ve bi-tâbii'ş-şühedâ izâ haracet nefsühû. ve bi-tâbii'ş-şühedâ izâ haracet nefsühû.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten gurbette vefat etmekle ilgili bir hadîs-i şerîf geldi. İbn Abbas radıyallahu anh'ten gurbette vefat etmekle ilgili bir hadîs-i şerîf geldi.

Malum insanın bir bulunduğu yeri vardır; her zaman yaşadığı, evinin, yakınlarının olduğu,Malum insanın bir bulunduğu yeri vardır; her zaman yaşadığı, evinin, yakınlarının olduğu, buraya vatan derler. Oturup ikâmet edip, çalıştığı yaşadığı yer.buraya vatan derler. Oturup ikâmet edip, çalıştığı yaşadığı yer. Ama bazen de insan çeşitli sebeplerle gurbete çıkar, seyahat eder. Ama bazen de insan çeşitli sebeplerle gurbete çıkar, seyahat eder. Bir iş olur, bir sebep olur bir mecburiyet olur yurdundan çıkması icap eder, çıkar.Bir iş olur, bir sebep olur bir mecburiyet olur yurdundan çıkması icap eder, çıkar. Gurbete gitti yani diyar-ı gurbete gitti, kendi yaşadığı yerden öteye gitti.Gurbete gitti yani diyar-ı gurbete gitti, kendi yaşadığı yerden öteye gitti. Yani şöyle 70-80 kilometre daha gitti mi mâlum misafir durumuna geliyor.Yani şöyle 70-80 kilometre daha gitti mi mâlum misafir durumuna geliyor. 70-80 kilometre kadar mesafe bir konaklık, bir menzillik yer70-80 kilometre kadar mesafe bir konaklık, bir menzillik yer kendi vatanının çevresi sayılıyor ama daha fazla olduğu zaman misafir sayılıyor.kendi vatanının çevresi sayılıyor ama daha fazla olduğu zaman misafir sayılıyor. Namazı bile iki kılması gerekiyor, Ramazan bile olsa orucu isterse tutar istemezse tutmaz. Namazı bile iki kılması gerekiyor, Ramazan bile olsa orucu isterse tutar istemezse tutmaz. Hatta Efendimiz buyurmuş ki, "Ramazanda seyahatte iken insanın oruç tutmasıHatta Efendimiz buyurmuş ki, "Ramazanda seyahatte iken insanın oruç tutması birr ü takvâ bile değildir." Yani tutmamasına teşvik var. birr ü takvâ bile değildir." Yani tutmamasına teşvik var. Sıkıntı çekme, yolculuk meşakkatlidir tutmayabilirsin, gönlün hoş olsun gibilerdenSıkıntı çekme, yolculuk meşakkatlidir tutmayabilirsin, gönlün hoş olsun gibilerden müslümana tembihi de var Efendimiz'in. Tutarsa kabul olur. müslümana tembihi de var Efendimiz'in. Tutarsa kabul olur. Tutarsa takvâ ve birr sayılmaz tutmazsa da bir şey icap etmez. Tutarsa takvâ ve birr sayılmaz tutmazsa da bir şey icap etmez. Döndüğü zaman ödeyecek, seyahatin böyle meşakkatleri var. Döndüğü zaman ödeyecek, seyahatin böyle meşakkatleri var.

İnsan bir diyâr-ı gurbete, yabancı diyara gitti, tanıdığı insanlar yok.İnsan bir diyâr-ı gurbete, yabancı diyara gitti, tanıdığı insanlar yok. Kimse halini bilmez, nasıl insan olduğunu anlamaz. Kimse halini bilmez, nasıl insan olduğunu anlamaz.

Mevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti. "Gurbette de insanın eceli geldi."Mevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti. "Gurbette de insanın eceli geldi." Hay Allah, tam vatanından çıktı diyâr-ı gurbette vadesi yetmiş ölecek. Hay Allah, tam vatanından çıktı diyâr-ı gurbette vadesi yetmiş ölecek. Mevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti şehâdetün. "Kişinin diyâr-ı gurbette ölmesi şehitliktir."Mevtü'r-racüli fi'l-ğurbeti şehâdetün. "Kişinin diyâr-ı gurbette ölmesi şehitliktir." "Ve ize'htudıra. "Halet-i nez'a yani ruh, can boğaza geldiği zaman, "Ve ize'htudıra. "Halet-i nez'a yani ruh, can boğaza geldiği zaman, ruhu teslim etme zamanı yaklaştığı zaman." ruhu teslim etme zamanı yaklaştığı zaman." Fe-remâ bi-basarihî 'an yemînihî ve 'an yesârihî. Fe-remâ bi-basarihî 'an yemînihî ve 'an yesârihî. "Halsiz, çaresiz, bîçare, bir sağına bakıyor bir soluna bakıyor.""Halsiz, çaresiz, bîçare, bir sağına bakıyor bir soluna bakıyor." Nerde o dostlar filan, kimse yok etrafında. Nerde o dostlar filan, kimse yok etrafında. Fe-lem yera illâ ğarîben. "Etrafına bakıyor kendisi gibi garip insanlardan başka kimse görmüyor."Fe-lem yera illâ ğarîben. "Etrafına bakıyor kendisi gibi garip insanlardan başka kimse görmüyor." Yani tanıdığı bir kimse yok, hep yabancılar arasında. Ve zekera ehlehû. "Ailesini hatırlıyor." Yani tanıdığı bir kimse yok, hep yabancılar arasında. Ve zekera ehlehû. "Ailesini hatırlıyor." Hanımını veya ailesinin öteki fertlerini. Ve veledehû. "Evladını hatırlıyor."Hanımını veya ailesinin öteki fertlerini. Ve veledehû. "Evladını hatırlıyor." "Yav benim çocukcağızım da ne olacak, hanım da kaldı şeyde oldu filan…""Yav benim çocukcağızım da ne olacak, hanım da kaldı şeyde oldu filan…" Ve teneffese. "Bir derin nefes alıyor, yanık teneffüs ediyor." Böyle bir teneffüs ettiği zaman; Ve teneffese. "Bir derin nefes alıyor, yanık teneffüs ediyor." Böyle bir teneffüs ettiği zaman;

Fe-lehû bi-külli nefesin yeteneffesü bi-hî. "Fe-lehû bi-külli nefesin yeteneffesü bi-hî. " Onun böyle nefes alıp verişinde, her alıp verdiği nefeste..."Onun böyle nefes alıp verişinde, her alıp verdiği nefeste..." Yemhullâhu bi-hî elfey elfi seyyietin. "İki bin kere bin, Yemhullâhu bi-hî elfey elfi seyyietin. "İki bin kere bin, -bin kere bin bir milyon eder, elfey dediğine göre- iki milyon günahı, seyyiesi silinir." -bin kere bin bir milyon eder, elfey dediğine göre- iki milyon günahı, seyyiesi silinir." Ve yektübü le-hû. "Allah onun için yazar."Ve yektübü le-hû. "Allah onun için yazar." Elfey elfi hasenetin. "İki milyon hasene yazar o garipçiğe." Elfey elfi hasenetin. "İki milyon hasene yazar o garipçiğe."

Orada ölüyor, vatanını özledi, ailesini özledi, çocuklarını özledi,Orada ölüyor, vatanını özledi, ailesini özledi, çocuklarını özledi, iki tarafına baktı tanıdık kimseyi bulamadı, içi yandı. Bir ahh etti derin derin nefes almaya başladı. iki tarafına baktı tanıdık kimseyi bulamadı, içi yandı. Bir ahh etti derin derin nefes almaya başladı. "İşte iki milyon günahı silinir, iki milyon hasene verir Allah." "İşte iki milyon günahı silinir, iki milyon hasene verir Allah."

Ve bi-tâbii'ş-şühedâ. "Ruhu çıkarken şehitler mührü ile mühürlenir."Ve bi-tâbii'ş-şühedâ. "Ruhu çıkarken şehitler mührü ile mühürlenir." İzâ haracet nefsühû "Ruhu çıkarken şehitler mührü ile mühürlenir, şehit olarak göçer." İzâ haracet nefsühû "Ruhu çıkarken şehitler mührü ile mühürlenir, şehit olarak göçer."

Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak ölenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak ölenlerden eylesin.

Güzel hallerin en güzeli ile ölmek tabii şehit olarak ölmektir. Şehitliği dilemesi lazım insanın.Güzel hallerin en güzeli ile ölmek tabii şehit olarak ölmektir. Şehitliği dilemesi lazım insanın. Can en kıymetli şey ama Rabbimiz'in rızası daha kıymetli yani feda olsun diyeCan en kıymetli şey ama Rabbimiz'in rızası daha kıymetli yani feda olsun diye insan bu canı, bu malı her şeyi Allah yolunda vermeye hazır olmalı; o şuura ermek zorunda. insan bu canı, bu malı her şeyi Allah yolunda vermeye hazır olmalı; o şuura ermek zorunda. O şuura erememiş bir insan iyi müslüman değildir. O şuura erememiş bir insan iyi müslüman değildir. Yani, "Gönlünde şehit olmak arzusu olmadan ölen bir kimse münafıklıktan bir çeşit üzere ölür."Yani, "Gönlünde şehit olmak arzusu olmadan ölen bir kimse münafıklıktan bir çeşit üzere ölür." diyor Peygamber Efendimiz. Şehit olma arzusu olacak. diyor Peygamber Efendimiz. Şehit olma arzusu olacak. Bir fırsat olsa da Hak yolunda canımı versem, şehit olsam diye temenni edecek. Bir fırsat olsa da Hak yolunda canımı versem, şehit olsam diye temenni edecek.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak ölenlerden, şehitlik mertebesini bulanlardan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak ölenlerden, şehitlik mertebesini bulanlardan eylesin.

Bu çeşitli yollarla olabilir. Bu çeşitli yollarla olabilir.

Bir; "Ümmetin fesada uğradığı zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılanlaraBir; "Ümmetin fesada uğradığı zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılanlara şehit sevapları verilecek." Efendimiz'in yolunda iyi yürürsünüz, hadislerini iyi bellersiniz,şehit sevapları verilecek." Efendimiz'in yolunda iyi yürürsünüz, hadislerini iyi bellersiniz, hayatınızı hadislere göre tanzim edersiniz.hayatınızı hadislere göre tanzim edersiniz. Sakal bırakırsınız, Efendimiz'in tavsiyelerini tutarsınız, helal yersiniz, yolunca yürürsünüz,Sakal bırakırsınız, Efendimiz'in tavsiyelerini tutarsınız, helal yersiniz, yolunca yürürsünüz, ümmetine hizmet edersiniz, tamam. Sünneti ihyâ ederseniz 100 şehit sevabı var, böyle olabilir. ümmetine hizmet edersiniz, tamam. Sünneti ihyâ ederseniz 100 şehit sevabı var, böyle olabilir.

Veyahut, işte gurbette ölürse şehit sevabı var veyahut çeşitli hastalıklar vardır.Veyahut, işte gurbette ölürse şehit sevabı var veyahut çeşitli hastalıklar vardır. Hummadan ölürse, yangında ölürse, denizde ölürse şehit sevabı vardırHummadan ölürse, yangında ölürse, denizde ölürse şehit sevabı vardır veyahut harbe giderse, çarpışırsa işte o bildiğimiz zaten herkesin mâlum veyahut harbe giderse, çarpışırsa işte o bildiğimiz zaten herkesin mâlum tereddütsüz ilk hatırına gelen şehit sevabı vardır. tereddütsüz ilk hatırına gelen şehit sevabı vardır.

Bir de, yine ne kadar Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti geniş,Bir de, yine ne kadar Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti geniş, "Bir insan cân-ı gönülden şehit olmayı dilese, içinde o arzu, o şevk, istek var."Bir insan cân-ı gönülden şehit olmayı dilese, içinde o arzu, o şevk, istek var. Yatağında ölse bile Allah onu şehitlerin derecesine getirir, şehitlerin derecesine yükseltir." Yatağında ölse bile Allah onu şehitlerin derecesine getirir, şehitlerin derecesine yükseltir." Hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor. Onun için candan isteyelim. Hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor. Onun için candan isteyelim.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak âhirete göçenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şehit olarak âhirete göçenlerden eylesin.

Mevtü'l-füc'eti rahatün li'l-mü'min ve ahzetü esefin li'l-fâciri. Mevtü'l-füc'eti rahatün li'l-mü'min ve ahzetü esefin li'l-fâciri.

Hz. Âişe validemizden iki hadîs-i şerîf. Arkasındaki de; Hz. Âişe validemizden iki hadîs-i şerîf. Arkasındaki de;

Mevtü'l-füc'eti tahfîfün ale'l-mü'mini ve sahtatün ale'l-kâfirîne. Mevtü'l-füc'eti tahfîfün ale'l-mü'mini ve sahtatün ale'l-kâfirîne.

Füc'eten ölmek, "ansızın ölmek" demektir. Yani birden bire hiç hazırlık yok,Füc'eten ölmek, "ansızın ölmek" demektir. Yani birden bire hiç hazırlık yok, ayaktaydı gezip duruyordu, bir şeyi yoktu hastalanmadı, yatağa esir olmadı,ayaktaydı gezip duruyordu, bir şeyi yoktu hastalanmadı, yatağa esir olmadı, aylarca yatmadı birden ahh, innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, ölüverdi.aylarca yatmadı birden ahh, innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, ölüverdi. Ya dün akşam beraberdik, konuşuyorduk filan der insan bazen de. Ölmüş mü? Ölmüş. Ya dün akşam beraberdik, konuşuyorduk filan der insan bazen de.

Ölmüş mü?

Ölmüş.

Daha dün akşam konuşuyorduk. Daha dün akşam konuşuyorduk.

Dün akşam da konuşursun, biraz evvel de konuşursun ecel geldi mi gider insan. Dün akşam da konuşursun, biraz evvel de konuşursun ecel geldi mi gider insan.

Allah bize iman ile göçmeyi nasip etsin, hazırlıklı olmayı nasip etsin. Allah bize iman ile göçmeyi nasip etsin, hazırlıklı olmayı nasip etsin.

Bizim büyüklerimiz ne demişler? "Devamlı abdestli ol."Bizim büyüklerimiz ne demişler?

"Devamlı abdestli ol."
Devamlı abdestli ol yani ölüme hazırlıklı olarak böyle tavsiye etmişler. Devamlı abdestli ol yani ölüme hazırlıklı olarak böyle tavsiye etmişler. Dilin zikirde olsun. Zikri çok eyle ki o sıkışık zamanda otomatik olarak insan zikretsin. Dilin zikirde olsun. Zikri çok eyle ki o sıkışık zamanda otomatik olarak insan zikretsin. Yoksa o zaman insan aklını başına toplayamaz. Telaşı çokça olur. Yoksa o zaman insan aklını başına toplayamaz. Telaşı çokça olur.

Allah âsân bir vech ile şöyle mü'min-i kâmil olarak göçmeyi nasip etsin. Allah âsân bir vech ile şöyle mü'min-i kâmil olarak göçmeyi nasip etsin.

Füc'eten ölmek; kalbi vardır başka bir sebeptir neyse bir vesile olur, aniden ölmek. Füc'eten ölmek; kalbi vardır başka bir sebeptir neyse bir vesile olur, aniden ölmek.

Mevtü'l-füc'eti rahatün li'l-mü'min. "Böyle aniden ölmek müslümana rahatlıktır."Mevtü'l-füc'eti rahatün li'l-mü'min. "Böyle aniden ölmek müslümana rahatlıktır." Birden ölüverdi, sıkıntı çekmedi, ölümün ızdırabını duymadan âhirete göçüverdi.Birden ölüverdi, sıkıntı çekmedi, ölümün ızdırabını duymadan âhirete göçüverdi. Can kuşu beden kafesinden pırrr uçtu gitti, uçtu. Can kuşu beden kafesinden pırrr uçtu gitti, uçtu.

Ankara'da bizim mahallenin hocası gelmemiş.Ankara'da bizim mahallenin hocası gelmemiş. Beni de minbere çıkarttılar, Cuma hutbesi okuyorum. Arka taraftan bir ses... Beni de minbere çıkarttılar, Cuma hutbesi okuyorum. Arka taraftan bir ses... Baktık, cumada hutbe esnasında müslümancıklardan bir tanesi âhirete göçüvermiş.Baktık, cumada hutbe esnasında müslümancıklardan bir tanesi âhirete göçüvermiş. Arka taraflarda. Bir ah demiş ondan sonra göçüvermiş. Arka taraflarda. Bir ah demiş ondan sonra göçüvermiş.

Kimdir, nedir? Cüzdanını bulalım, nüfusunu anlayalım filan derken karıştırırkenKimdir, nedir? Cüzdanını bulalım, nüfusunu anlayalım filan derken karıştırırken baktılar şöyle bir evrad kitabı var cebinde. Demek ki dua eden hoşça bir insanmış.baktılar şöyle bir evrad kitabı var cebinde. Demek ki dua eden hoşça bir insanmış. Cumaya geldi, muhakkak abdestini aldı, guslünü aldı tevbe etti şey yaptı. Eh cumaya geldi öldü gitti. Cumaya geldi, muhakkak abdestini aldı, guslünü aldı tevbe etti şey yaptı. Eh cumaya geldi öldü gitti.

Allah böyle güzel ölümlerle ölmeyi nasip etsin. Allah böyle güzel ölümlerle ölmeyi nasip etsin.

Geçen seneler gazetelerde okudum adını unuttum ama hoca efendinin bir tanesiGeçen seneler gazetelerde okudum adını unuttum ama hoca efendinin bir tanesi Ramazan'da sahurda kalkıyor, yemeğini yiyor, abdestini alıyorRamazan'da sahurda kalkıyor, yemeğini yiyor, abdestini alıyor camiye gelecek mukabele okumaya. Geliyor mukabelesini okuyor camiye gelecek mukabele okumaya. Geliyor mukabelesini okuyor sünnete durduğu zaman bir daha kalkmıyor veya farzdan kalkmıyor. sünnete durduğu zaman bir daha kalkmıyor veya farzdan kalkmıyor. Birinci rekatta böyle ondan sonra bakıyorlar uçmuş, gitmiş.Birinci rekatta böyle ondan sonra bakıyorlar uçmuş, gitmiş. Ne güzel! Yani camide, abdestliyken, ramazanda, oruçluyken. Ne güzel! Yani camide, abdestliyken, ramazanda, oruçluyken.

Allah böyle güzel ölümler nasip eylesin. Allah böyle güzel ölümler nasip eylesin.

Ama, Ahzetü esefin li'l-fâciri. "Günahkar, fâcir kimse için de bir esefle alıştır canı." Çünkü; Ama, Ahzetü esefin li'l-fâciri. "Günahkar, fâcir kimse için de bir esefle alıştır canı." Çünkü;

"Tuh tevbe edecektim yahu tam artık yolumu değiştirecektim, iyi insan olacaktım." "Tuh tevbe edecektim yahu tam artık yolumu değiştirecektim, iyi insan olacaktım."

Geçmiş ola! Gitti, iş bitti. Geçmiş ola! Gitti, iş bitti.

Facir için bir teessüf vesilesidir, pişmanlık duyulacak bir durumdur yani. Facir için bir teessüf vesilesidir, pişmanlık duyulacak bir durumdur yani.

İkinci hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyor; Mevtü'l-füc'eti tahfîfün ale'l-mü'mini.İkinci hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyor;

Mevtü'l-füc'eti tahfîfün ale'l-mü'mini.
"Aniden ölüm müslümana bir kolaylıktır, hafifletmedir." "Aniden ölüm müslümana bir kolaylıktır, hafifletmedir." Bu büyük ölüm hadisesini hafifçe geçiştiriveriyor işte, bir hafiflemedir.Bu büyük ölüm hadisesini hafifçe geçiştiriveriyor işte, bir hafiflemedir. Ve sahtatün ale'l-kâfirîne. "Kâfirlere de Allah'ın kızgınlığı emaresidir." Neden? Ve sahtatün ale'l-kâfirîne. "Kâfirlere de Allah'ın kızgınlığı emaresidir."

Neden?

Aniden öldü, tevbe bile etmedi adam. İçkiliydi, ayyaştı, onun malını almıştı bunu şöyle yapmıştı,Aniden öldü, tevbe bile etmedi adam. İçkiliydi, ayyaştı, onun malını almıştı bunu şöyle yapmıştı, yanlış yoldaydı, küfürbazdı şöyleydi böyleydi. yanlış yoldaydı, küfürbazdı şöyleydi böyleydi. Daha bir abdest almaya bir tevbe etmeye bir hak yola girmeyeDaha bir abdest almaya bir tevbe etmeye bir hak yola girmeye fırsat bulmadan o kötü hal üzere göçtü gitti. fırsat bulmadan o kötü hal üzere göçtü gitti.

İbretle seyretmek lazım hadiseleri. Gazetelerde okuduk.İbretle seyretmek lazım hadiseleri. Gazetelerde okuduk. Yılbaşında eğlenmiş birisi, içmiş bir gazinoda arkadaşlarıyla, eğlenmiş.Yılbaşında eğlenmiş birisi, içmiş bir gazinoda arkadaşlarıyla, eğlenmiş. Ondan sonra Pendik tarafında mı neredeyse arabası yol ayrımındaOndan sonra Pendik tarafında mı neredeyse arabası yol ayrımında oradan mı gidecek oradan mı gidecek bilememiş tam ortadaki demirlere bir çarpmış. oradan mı gidecek oradan mı gidecek bilememiş tam ortadaki demirlere bir çarpmış. Arabası da ikiye bölünüyor vücudu da ikiye bölünüyor.Arabası da ikiye bölünüyor vücudu da ikiye bölünüyor. Ne kadar kötü! Evet aniden öldü ama tam günah etmişti o gün. Ne kadar kötü! Evet aniden öldü ama tam günah etmişti o gün. İçkiler, eğlenceler şeyler filan… İşte öyle gidiverdi. İçkiler, eğlenceler şeyler filan… İşte öyle gidiverdi.

Mehmâ ûtitüm min-kitâbillâhi fe'l-amelü bi-hî lâ uzra ve fî-terkihîMehmâ ûtitüm min-kitâbillâhi fe'l-amelü bi-hî lâ uzra ve fî-terkihî fe-illem yekün fî-kitâbillâhi fe-sünnetün minnî mâdiyetün fe-illem yekün fî-kitâbillâhi fe-sünnetün minnî mâdiyetün fe-illem yekün sünneten minnî mâdiyeten fe-mâ kâle ashâbî fe-illem yekün sünneten minnî mâdiyeten fe-mâ kâle ashâbî İnne ashâbî bi-menzileti'n-nücûmi fi's-semâiİnne ashâbî bi-menzileti'n-nücûmi fi's-semâi fe-eyyühâ ehaztüm bi-hî ihtedeytüm ve'htilâfü ashâbî leküm rahmetün. fe-eyyühâ ehaztüm bi-hî ihtedeytüm ve'htilâfü ashâbî leküm rahmetün.

Bu hadîs-i şerîfte Efendimiz ortaya bir usul koymuş oluyor. Bu hadîs-i şerîfte Efendimiz ortaya bir usul koymuş oluyor.

Mehmâ ûtitüm min-kitâbillâhi fe'l-amelü bi-hî. Yani "vâcibun" demektir.Mehmâ ûtitüm min-kitâbillâhi fe'l-amelü bi-hî. Yani "vâcibun" demektir. "Size Allah'ın kitabından ne verilmişse emir olarak, ne tavsiye ne emir varsa "Size Allah'ın kitabından ne verilmişse emir olarak, ne tavsiye ne emir varsa veyahut yasak olarak şunu yapmayın tarzında ne hüküm varsaveyahut yasak olarak şunu yapmayın tarzında ne hüküm varsa onunla amel etmek sizin boynunuza borçtur yani farzdır." onunla amel etmek sizin boynunuza borçtur yani farzdır."

Allah kitabında buyurmuş; içki içmeyin, tamam bitti.Allah kitabında buyurmuş; içki içmeyin, tamam bitti. Hırsızlık etmeyin, tamam bitti. Zina etmeyin, tamam bitti. Yalan söylemeyin.Hırsızlık etmeyin, tamam bitti. Zina etmeyin, tamam bitti. Yalan söylemeyin. Bak ötekileri yapmıyor da müslümanlar yalana gelince yalan kıvırabiliyor.Bak ötekileri yapmıyor da müslümanlar yalana gelince yalan kıvırabiliyor. Halbuki yalan da söylemeyecek. Gıybet etmemek, o da var âyet-i kerîmede ama gıybet ediyor.Halbuki yalan da söylemeyecek. Gıybet etmemek, o da var âyet-i kerîmede ama gıybet ediyor. Yani Allah'ın emirlerinde hiç ayrım yapmadan Kur'ân-ı Kerîm'de Allah bir şeyi emretti mi onu tutacak. Yani Allah'ın emirlerinde hiç ayrım yapmadan Kur'ân-ı Kerîm'de Allah bir şeyi emretti mi onu tutacak.

Lâ uzra ve lâ hadde fî-terkihî. "Bu emri terk etmenin bir özrü olmaz, bir sınırı da olmaz."Lâ uzra ve lâ hadde fî-terkihî. "Bu emri terk etmenin bir özrü olmaz, bir sınırı da olmaz." Yani mutlaka Allah'ın emrini yapmak lazım. Fe-illem yekün fî-kitâbillâhi. Yani mutlaka Allah'ın emrini yapmak lazım. Fe-illem yekün fî-kitâbillâhi. "Eğer bir meselede Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça bir işaret yoksa, bir delil bir ayet yoksa...""Eğer bir meselede Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça bir işaret yoksa, bir delil bir ayet yoksa..." Fe-sünnetün minnî mâdiyetün. "O zaman benim cârî olan sünnetime uyun." Fe-sünnetün minnî mâdiyetün. "O zaman benim cârî olan sünnetime uyun." demiş oluyor Peygamber Efendimiz. Fe-illem yekün sünneten minnî mâdiyeten.demiş oluyor Peygamber Efendimiz. Fe-illem yekün sünneten minnî mâdiyeten. "Eğer cârî, benden nakledilmiş, tahakkuk etmiş, hüküm hâline gelmiş bir sünnet çıkmamışsa, ortada yoksa...""Eğer cârî, benden nakledilmiş, tahakkuk etmiş, hüküm hâline gelmiş bir sünnet çıkmamışsa, ortada yoksa..." Fe-mâ kâle ashâbî. "O zaman benim ashabımın dediğini tutun." diyor Peygamber Efendimiz. Fe-mâ kâle ashâbî. "O zaman benim ashabımın dediğini tutun." diyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki biz dini işlerimizi dünyevi işlerimizi Allah'ın rızasına uygun yapmamız gerektiği zamanDemek ki biz dini işlerimizi dünyevi işlerimizi Allah'ın rızasına uygun yapmamız gerektiği zaman Kur'an'a bakacağız, Kuran'ı öğreneceğiz, ahkâmına uyacağız. Kur'an'a bakacağız, Kuran'ı öğreneceğiz, ahkâmına uyacağız. Kur'an'da bir mesele hakkında teferruat, bir sarahat göremezsek Efendimiz'in sünnetine bakacağız.Kur'an'da bir mesele hakkında teferruat, bir sarahat göremezsek Efendimiz'in sünnetine bakacağız. Sünnetinde göremezsek Efendimiz'in ashabının o hususta nasıl hareket ettiğine bakacağız. Sünnetinde göremezsek Efendimiz'in ashabının o hususta nasıl hareket ettiğine bakacağız.

İnne ashâbî bi-menzileti'n-nücûmi. "Çünkü benim ashabım yıldızlar gibidir."İnne ashâbî bi-menzileti'n-nücûmi. "Çünkü benim ashabım yıldızlar gibidir." Fi's-semâi. "Gökte yıldızlar nasılsa benim ashabım da gökteki yıldızlar gibidir."Fi's-semâi. "Gökte yıldızlar nasılsa benim ashabım da gökteki yıldızlar gibidir." Fe-eyyühâ ehaztüm bi-hî ihtedeytüm. Fe-eyyühâ ehaztüm bi-hî ihtedeytüm. "Nasıl gökteki yıldızlara, yıldızları tanıyan bir insan baktığı zaman"Nasıl gökteki yıldızlara, yıldızları tanıyan bir insan baktığı zaman istikameti bilir de yolunu bulursa..." istikameti bilir de yolunu bulursa..."

"İşte bak şurada kutup yıldızı var, işte şurada falanca yıldız var o halde"İşte bak şurada kutup yıldızı var, işte şurada falanca yıldız var o halde istikametimiz şöyle olacak şuradan dolanalım şöyle gidelim." diye istikametimiz şöyle olacak şuradan dolanalım şöyle gidelim." diye yolunu nasıl yıldızdan biliyorlarsa… Eskiden öyle bilirdi insanlar. yolunu nasıl yıldızdan biliyorlarsa… Eskiden öyle bilirdi insanlar. Ne yapsınlar, yollar yok, levhalar yok, karayolları yok. Ne yapsınlar, yollar yok, levhalar yok, karayolları yok.

Dağın başına çıktı, çöle çıktı uçsuz bucaksız her tarafı aynı olan bir düz arazi, nereden bilecek? Dağın başına çıktı, çöle çıktı uçsuz bucaksız her tarafı aynı olan bir düz arazi, nereden bilecek?

Veya denize çıktı, istikameti nereden bilecek? Veya denize çıktı, istikameti nereden bilecek?

Yıldızlara bakarlardı oradan istikameti bulurlardı.Yıldızlara bakarlardı oradan istikameti bulurlardı. İşte onun için ashabını da Peygamber Efendimiz yıldızlara benzetiyor. İşte onun için ashabını da Peygamber Efendimiz yıldızlara benzetiyor. "Benim ashabım yıldızlar gibidir. Nasıl yıldızlardan hangisine uyarsanız doğru yolu buluyorsanız"Benim ashabım yıldızlar gibidir. Nasıl yıldızlardan hangisine uyarsanız doğru yolu buluyorsanız benim ashabıma da uyunca yolu bulursunuz." benim ashabıma da uyunca yolu bulursunuz."

Ve'htilâfü ashâbî leküm rahmetün.Ve'htilâfü ashâbî leküm rahmetün. "Eğer benim ashabım bir meselede ihtilaf etmişlerse,"Eğer benim ashabım bir meselede ihtilaf etmişlerse, birisi şu şöyle olsun demiş ötekisi de bana göre böyle olması daha iyi demiş. Bu da rahmettir." birisi şu şöyle olsun demiş ötekisi de bana göre böyle olması daha iyi demiş. Bu da rahmettir."

İsteyen onu tutsun isteyen onu tutsun, kolaylıktır, bir genişliktir.İsteyen onu tutsun isteyen onu tutsun, kolaylıktır, bir genişliktir. İki taraflı söylenmesi bir kolaylık olmuş oluyor. "Ümmetimin ihtilafı rahmettir.İki taraflı söylenmesi bir kolaylık olmuş oluyor. "Ümmetimin ihtilafı rahmettir. buyurdu Peygamber Efendimiz. Bu cins karaattaki içtihattaki fark zarar vermez, buyurdu Peygamber Efendimiz. Bu cins karaattaki içtihattaki fark zarar vermez, o bir rahmettir, Allah'ın rahmetidir.o bir rahmettir, Allah'ın rahmetidir. Hangisine kani olursa senin gönlün oradan gidersin yine aynı sevabı alırsın. Hangisine kani olursa senin gönlün oradan gidersin yine aynı sevabı alırsın.

Rabbimiz bizi Peygamber Efendimiz'in sünnetine mütemessiklerden eylesin.Rabbimiz bizi Peygamber Efendimiz'in sünnetine mütemessiklerden eylesin. Ashabını iyi tanıyıp bilenlerden eylesin, onların yolundan ayırmasın, Ashabını iyi tanıyıp bilenlerden eylesin, onların yolundan ayırmasın, âhirette de onlara komşu eylesin. âhirette de onlara komşu eylesin.

Meh yâ ğulâm fe-inne hâzâ yevmün men hafize fî-hi basarahû ğufira le-hû ya'nî yevme 'arafete. Meh yâ ğulâm fe-inne hâzâ yevmün men hafize fî-hi basarahû ğufira le-hû ya'nî yevme 'arafete.

İbn Abbas radıyallahu anhuma rivayet etmiş,İbn Abbas radıyallahu anhuma rivayet etmiş, arafe günü ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; arafe günü ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Meh yâ ğulâm. "Ey delikanlı yapma!" Kime hitabı? Meh yâ ğulâm. "Ey delikanlı yapma!"

Kime hitabı?

Abdullah b. Abbas'a, raviye. "Ey delikanlı yapma!" dedi.Abdullah b. Abbas'a, raviye. "Ey delikanlı yapma!" dedi. Yani kendine dikkat et, kendine hakim ol, dikkat et dedi.Yani kendine dikkat et, kendine hakim ol, dikkat et dedi. Fe-inne hâzâ yevmün. "Çünkü bugün öyle bir gündür ki..."Fe-inne hâzâ yevmün. "Çünkü bugün öyle bir gündür ki..." Men hafize fî-hi basarahû. "Kim gözüne sahip olursa..."Men hafize fî-hi basarahû. "Kim gözüne sahip olursa..." Ğufira le-hû. "Bu mübarek günde günahları afv ü mağfiret olunur." Ğufira le-hû. "Bu mübarek günde günahları afv ü mağfiret olunur." Aman gözüne hakim ol, nâmahreme bakma.Aman gözüne hakim ol, nâmahreme bakma. Bakılmaması gereken yere bakma ey delikanlı diye böyle şey yaptı, arafe gününü kastederek. Bakılmaması gereken yere bakma ey delikanlı diye böyle şey yaptı, arafe gününü kastederek.

Arafe günü nedir? Kurban bayramından bir gün önce yani hacıların Arafat'a çıktığı gündür.Arafe günü nedir?

Kurban bayramından bir gün önce yani hacıların Arafat'a çıktığı gündür.
O gün fevkalade kıymetli günlerden birisidir. Orucunun sevabı çoktur ve dualar makbuldür. O gün fevkalade kıymetli günlerden birisidir. Orucunun sevabı çoktur ve dualar makbuldür. Allahu Teâlâ hazretleri hem Arafat dağına çıkmış hacılara hem de ümmetin Allahu Teâlâ hazretleri hem Arafat dağına çıkmış hacılara hem de ümmetin hacca gidememiş olanlarından yolunca yürüyenlere o gün çok çok ihsanlarda, ikramlarda bulunur. hacca gidememiş olanlarından yolunca yürüyenlere o gün çok çok ihsanlarda, ikramlarda bulunur. Günlerin en şereflilerinden birisidir. Amma kendisine sahip olacak insan.Günlerin en şereflilerinden birisidir. Amma kendisine sahip olacak insan. Günaha devam edip dururken, harama bakıp dururken olmaz. Günaha devam edip dururken, harama bakıp dururken olmaz.

Efendimiz o sahabiye öyle buyurmuş. Bizim için de aynı şey. Biz de gözümüze sahip olacağız.Efendimiz o sahabiye öyle buyurmuş. Bizim için de aynı şey. Biz de gözümüze sahip olacağız. Bu devirde sizin ve bizim en çok tehlike gözdendir. Açık saçık kadın, müstehcen resim, mecmua.Bu devirde sizin ve bizim en çok tehlike gözdendir. Açık saçık kadın, müstehcen resim, mecmua. Şimdi çeşit çeşit müstehcen mecmualar çıkıyor filan diye de böyle reklam ediliyor.Şimdi çeşit çeşit müstehcen mecmualar çıkıyor filan diye de böyle reklam ediliyor. İşte babayiğitlik zamanı belirdi. Haydi bakalım babayiğitsen gözüne hakim ol, bakma! İşte babayiğitlik zamanı belirdi. Haydi bakalım babayiğitsen gözüne hakim ol, bakma!

Yazıcıoğlu kardeşler varmış evliyaullahtan iki kardeş.Yazıcıoğlu kardeşler varmış evliyaullahtan iki kardeş. Birisi ayakkabıcılık, tamircilik yaparmış şehirde birisi dağda çobanlık yaparmış. Birisi ayakkabıcılık, tamircilik yaparmış şehirde birisi dağda çobanlık yaparmış. İkisi de evliyâ ikisi de keramete ermiş yüksek şahsiyetler. İkisi de evliyâ ikisi de keramete ermiş yüksek şahsiyetler.

Dağdaki çoban olan kardeş mendilin içine sütü sağmış.Dağdaki çoban olan kardeş mendilin içine sütü sağmış. Bakır kabın içine, tasın içine değil mendilin içine şır şır şır şır sağmış sütü, Bakır kabın içine, tasın içine değil mendilin içine şır şır şır şır sağmış sütü, dört yüzünden bağlamış sallaya sallaya mendille getirmiş abisine. dört yüzünden bağlamış sallaya sallaya mendille getirmiş abisine.

Elma mendille gelir ama süt gelir mi? Elma mendille gelir ama süt gelir mi?

Damlar, ama kerameten Allah'ın sevgili kulu diye kerâmet gösteriyor yani.Damlar, ama kerameten Allah'ın sevgili kulu diye kerâmet gösteriyor yani. Öylece girmiş abisinin dükkanına; "Abi sana süt getirdim." demiş. Öylece girmiş abisinin dükkanına;

"Abi sana süt getirdim." demiş.

"E as kardeşim, direkteki çiviye as." demiş. "E as kardeşim, direkteki çiviye as." demiş.

Mendili tutmuş direkteki çiviye asmış. Süt içinde duruyor, akmıyor. Mendili tutmuş direkteki çiviye asmış. Süt içinde duruyor, akmıyor.

Biraz sonra bir kadıncağız gelmiş çarşaflı.Biraz sonra bir kadıncağız gelmiş çarşaflı. "Eskici baba, benim pabucumun şurası söküldü şunun sökük yerini çiviler misin, diker misin?" diye"Eskici baba, benim pabucumun şurası söküldü şunun sökük yerini çiviler misin, diker misin?" diye pabucu şöyle ayağından çıkartıp eliyle uzatmış.pabucu şöyle ayağından çıkartıp eliyle uzatmış. Elini uzatınca elinden öbür taraf, nâmahrem [olan yeri gözükmüş.]Elini uzatınca elinden öbür taraf, nâmahrem [olan yeri gözükmüş.] Hanımların görünmesinde haram olmayan yerleri eli, yüzü ve ayaklarıdır.Hanımların görünmesinde haram olmayan yerleri eli, yüzü ve ayaklarıdır. Yüzü, çehresi, elleri ondan sonra ayaklarıdır. Öbür taraflarını hep örtmesi lazım müslüman [hanımlar.] Yüzü, çehresi, elleri ondan sonra ayaklarıdır. Öbür taraflarını hep örtmesi lazım müslüman [hanımlar.]

"Hocam ben örtüyorum şeffaf naylon giyiyorum." "Hocam ben örtüyorum şeffaf naylon giyiyorum."

O örtmek olmaz ki! Şeffaf naylonla örtmek olmaz. O örtmek olmaz ki! Şeffaf naylonla örtmek olmaz.

Arada hatırımıza gelen bir şeyi söyleyelim. Peygamber Efendimiz diyor ki;Arada hatırımıza gelen bir şeyi söyleyelim. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Âhir zamanda yani bu dünyanın bozulduğu zamanda kadınlar olacak; kâsiyâtün 'âriyâtün.""Âhir zamanda yani bu dünyanın bozulduğu zamanda kadınlar olacak; kâsiyâtün 'âriyâtün." Tabir böyle geçiyor; "Giyinmiş ama çıplaklar." Giyinmiş çıplaklar. Tabir böyle geçiyor; "Giyinmiş ama çıplaklar." Giyinmiş çıplaklar.

Nasıl giyinmiş çıplak olacak? Şeffaf bir elbise olur altını gösterirNasıl giyinmiş çıplak olacak?

Şeffaf bir elbise olur altını gösterir
veyahut elbisesi var ama uzun aferin maşaallah, uzun etek giymiş beline kadar yırtmacı var.veyahut elbisesi var ama uzun aferin maşaallah, uzun etek giymiş beline kadar yırtmacı var. Veyahut bilmem şurası kapalı beline kadar arkası açık. Veyahut bilmem şurası kapalı beline kadar arkası açık.

Ya burasını niye böyle açtın? İlle bir yeri açık, kusurlu.Ya burasını niye böyle açtın?

İlle bir yeri açık, kusurlu.
Naylon çorap da örtmez, altı belli oldu mu olmaz. Naylon çorap da örtmez, altı belli oldu mu olmaz. Bol olacak, belli olmayacak, görünmeyecek, uzvun şekli belli olmayacak. Örtünme öyle olur. Bol olacak, belli olmayacak, görünmeyecek, uzvun şekli belli olmayacak. Örtünme öyle olur.

"Çok kalın bir kumaştır hocam muşamba gibidir, çadır bezi gibidir." "Çok kalın bir kumaştır hocam muşamba gibidir, çadır bezi gibidir."

Altı görünürse olmaz, kalınlığı mühim değildir ne kadar kalın olursa olsun,Altı görünürse olmaz, kalınlığı mühim değildir ne kadar kalın olursa olsun, altı da görünmeyecek şeklide belli etmeyecek. Bol olacak öyle giyinecekler. altı da görünmeyecek şeklide belli etmeyecek. Bol olacak öyle giyinecekler.

Neyse, kadıncağız şöyle elini uzatınca biraz bileği görünmüş.Neyse, kadıncağız şöyle elini uzatınca biraz bileği görünmüş. O devirde bilek görünmesi bile mühim bir hadise tabii.O devirde bilek görünmesi bile mühim bir hadise tabii. Biraz bileği görününce, dağdaki çoban da orada oturuyor ya kenarda,Biraz bileği görününce, dağdaki çoban da orada oturuyor ya kenarda, abisiyle beraber yan yana oturuyorlar, bilek onun gözüne takılmış.abisiyle beraber yan yana oturuyorlar, bilek onun gözüne takılmış. Bilek gözüne takılınca direkteki mendilin içindeki süt şıp şıp şıp başlamış aşağı damlamaya. Bilek gözüne takılınca direkteki mendilin içindeki süt şıp şıp şıp başlamış aşağı damlamaya.

Bunu bize büyüklerimiz anlatırdı. Eskiden olmuş bir hadise.Bunu bize büyüklerimiz anlatırdı. Eskiden olmuş bir hadise. Oldu mu olmadı mı nereden bilelim ama ibretli bir şey.Oldu mu olmadı mı nereden bilelim ama ibretli bir şey. Yani hakikaten oldu mu bir kıssa mıdır, hikâye midir bilmiyoruz ama çok ibretli gelir bana. Yani hakikaten oldu mu bir kıssa mıdır, hikâye midir bilmiyoruz ama çok ibretli gelir bana.

Demek ki mendilin içinde sütü tutabilecek kerâmet sahibi bir insan bir bileğe biraz gözü takılırsaDemek ki mendilin içinde sütü tutabilecek kerâmet sahibi bir insan bir bileğe biraz gözü takılırsa süt oradan şıp şıp damlamaya başlarsa vay vay vay bu zamanın insanlarının hâline. süt oradan şıp şıp damlamaya başlarsa vay vay vay bu zamanın insanlarının hâline.

Mehlen 'anillâhi mehlen fe-innehû levlâ şebâbün huşşe'un ve şuyûhun rukke'unMehlen 'anillâhi mehlen fe-innehû levlâ şebâbün huşşe'un ve şuyûhun rukke'un ve behâimü rütte'un ve etfâlün rudda'un le-subbe 'aleykümü'l-'azâbu sabben. ve behâimü rütte'un ve etfâlün rudda'un le-subbe 'aleykümü'l-'azâbu sabben.

Okuduğumuz Ebû Hüreyre radyallahu anh'ten öteki hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Okuduğumuz Ebû Hüreyre radyallahu anh'ten öteki hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Mehlen 'anillâhi mehlen. "Allah mühlet vererek tehir ediyor."Mehlen 'anillâhi mehlen. "Allah mühlet vererek tehir ediyor." Yani birden cezanızı vermiyor buyurmuş. Mehlen, "biraz duraklama" demektir.Yani birden cezanızı vermiyor buyurmuş. Mehlen, "biraz duraklama" demektir. Arapça'da bir insana mesela derler ki; Mehlen.Arapça'da bir insana mesela derler ki; Mehlen. Yani, "Dur, acele etme, sana söyleyecek şeyim var, hareket etme." filan mânasına gelir. Yani, "Dur, acele etme, sana söyleyecek şeyim var, hareket etme." filan mânasına gelir. Burada da mehlen geçmiş yani Allah acele etmiyor, hemen cezayı vermiyor.Burada da mehlen geçmiş yani Allah acele etmiyor, hemen cezayı vermiyor. Mehlen 'anillâhi mehlen.Mehlen 'anillâhi mehlen. "Allah'tan yana böyle bir mühlet vererek, acele etmeyerek bir ruhsat hali var insanlarda." "Allah'tan yana böyle bir mühlet vererek, acele etmeyerek bir ruhsat hali var insanlarda."

Eğer böyle Allah acele etmemesi olmasaydıEğer böyle Allah acele etmemesi olmasaydı suçlunun cezasını hemen verme âdet-i ilahiyesi olsaydı o zaman ne olurdu? suçlunun cezasını hemen verme âdet-i ilahiyesi olsaydı o zaman ne olurdu?

İnsanlar mahvolurdu ama Rabbimiz acele etmiyor.İnsanlar mahvolurdu ama Rabbimiz acele etmiyor. Niçin acele etmediğini de bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki,Niçin acele etmediğini de bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki, "Allah'tan bir mühlet ile böyle insanlar azaptan uzak duruyorlar, başlarına azap inmiyor." "Allah'tan bir mühlet ile böyle insanlar azaptan uzak duruyorlar, başlarına azap inmiyor."

Neden? Levlâ şebâbün huşşe'un. "Eğer Allah'tan korkan gençler olmasaydı."Neden?

Levlâ şebâbün huşşe'un. "Eğer Allah'tan korkan gençler olmasaydı."
Dikkat edin, genç ama huşşa'. Yani hâşi' Allah'tan huşû üzere, korku üzere olan,Dikkat edin, genç ama huşşa'. Yani hâşi' Allah'tan huşû üzere, korku üzere olan, Allah'a saygısından dolayı günaha sapmayan pırlanta gibi gençler olmasaydı... Allah'a saygısından dolayı günaha sapmayan pırlanta gibi gençler olmasaydı...

Ve şuyûhun rukke'un. "Secdede, rükuda ibadet eden ihtiyarlar olmasaydı..."Ve şuyûhun rukke'un. "Secdede, rükuda ibadet eden ihtiyarlar olmasaydı..." Âbid gençler olmasaydı, Allah'tan korkan takvâ ehli gençler olmasaydı,Âbid gençler olmasaydı, Allah'tan korkan takvâ ehli gençler olmasaydı, namazlı niyazlı âbid ihtiyarlar olmasaydı... namazlı niyazlı âbid ihtiyarlar olmasaydı...

Ve behâimü rütte'un. "Otlayan masum hayvancıklar olmasaydı..." Ve behâimü rütte'un. "Otlayan masum hayvancıklar olmasaydı..." Ve etfâlün rudda'un. "Süt emen küçük tıfıl çocuklar olmsaydı..." Ve etfâlün rudda'un. "Süt emen küçük tıfıl çocuklar olmsaydı..." Le-subbe 'aleykümü'l-'azâbu sabben. Le-subbe 'aleykümü'l-'azâbu sabben. "Allah'ın azabı sizin üzerinize bardaktan boşanan yağmur gibi boşanırdı.""Allah'ın azabı sizin üzerinize bardaktan boşanan yağmur gibi boşanırdı." Ama Allah mühlet veriyor yani cezanızı birden başınıza indirmiyor. Kimin hatırına? Ama Allah mühlet veriyor yani cezanızı birden başınıza indirmiyor.

Kimin hatırına?

Allah'tan korkan gençler, ibadet ehli ihtiyarlar, otlayan hayvancıklar,Allah'tan korkan gençler, ibadet ehli ihtiyarlar, otlayan hayvancıklar, süt emen çocuklar hürmetine azap tehir oluyor. süt emen çocuklar hürmetine azap tehir oluyor.

Ama bazen de nasıl geliyor! Şeyde resmini gördüm de yüreğim parçalandı.Ama bazen de nasıl geliyor! Şeyde resmini gördüm de yüreğim parçalandı. Boğazına kadar, göğsüne kadar hayvan yanardağın, lavın içine girmiş.Boğazına kadar, göğsüne kadar hayvan yanardağın, lavın içine girmiş. Günlerce orada kalmış, lav akmış, yağmur yağmış, çamur olmuş böyle kıpırdaması mümkün değil. Günlerce orada kalmış, lav akmış, yağmur yağmış, çamur olmuş böyle kıpırdaması mümkün değil. Öyle durmuş kalmış. Hayvanın duruşu gözümün önünde, yüreğimi parçaladı.Öyle durmuş kalmış. Hayvanın duruşu gözümün önünde, yüreğimi parçaladı. O insanlar, kimisi orada başı çıkmış günlerce uğraşmış uğraşmış kendisini kurtaramamış.O insanlar, kimisi orada başı çıkmış günlerce uğraşmış uğraşmış kendisini kurtaramamış. Ne kadar büyük bir azap! Yanardağ patlıyor lavlar bütün insanları örtüyor,Ne kadar büyük bir azap!

Yanardağ patlıyor lavlar bütün insanları örtüyor,
25.000 kişi dediler 50.000 kişi dediler, ölüyor. Yani azap öyle inebilir insanların başına. 25.000 kişi dediler 50.000 kişi dediler, ölüyor. Yani azap öyle inebilir insanların başına.

Neden inmiyor? İşte iyi kulları var da Allah onlar için affediyor.Neden inmiyor?

İşte iyi kulları var da Allah onlar için affediyor.
İyilerin en başında dikkat ederseniz gençleri sayıyor, Allah'tan korkan gençleri. Niye? İyilerin en başında dikkat ederseniz gençleri sayıyor, Allah'tan korkan gençleri.

Niye?

Çünkü ihtiyarlayınca insan şehveti azalır.Çünkü ihtiyarlayınca insan şehveti azalır. Zaten evlenmiştir hayatta evlilik denen şeyin ne olduğunu da bilir.Zaten evlenmiştir hayatta evlilik denen şeyin ne olduğunu da bilir. Canım çok da büyütülecek bir şey değilmiş der. Ama delikanlı kanı cıvıl cıvıl kaynıyor, ateşli.Canım çok da büyütülecek bir şey değilmiş der. Ama delikanlı kanı cıvıl cıvıl kaynıyor, ateşli. İşte onun Müslümanlığı daha önemli. Onun namazında niyazında olması, İşte onun Müslümanlığı daha önemli. Onun namazında niyazında olması, onun Allah'tan korkması daha önemli, onun harama bakmaması daha önemli, onun Allah'tan korkması daha önemli, onun harama bakmaması daha önemli, onun Allah yolunda yürümesi daha önemli.onun Allah yolunda yürümesi daha önemli. Allah onu seviyor yani Allah yolunda yürüyen gençlere müjdeler olsun, Allah'ın en sevdiği kimseler.Allah onu seviyor yani Allah yolunda yürüyen gençlere müjdeler olsun, Allah'ın en sevdiği kimseler. Ondan sonra ihtiyarları zikretti burada.Ondan sonra ihtiyarları zikretti burada. İhtiyar belki de hep ibadet ederek böyle ihtiyarladı gitti ömrü namazda, camide, eh… İhtiyar belki de hep ibadet ederek böyle ihtiyarladı gitti ömrü namazda, camide, eh… Bir de küçük çocukların hatırı çok oluyor. Küçük yavruları Allah koruyor. Bir de küçük çocukların hatırı çok oluyor. Küçük yavruları Allah koruyor.

Büyüklerimiz söylemişti; eski senelerde Uludağ'da bir otobüs uçmuş uçuruma.Büyüklerimiz söylemişti; eski senelerde Uludağ'da bir otobüs uçmuş uçuruma. 39 yolcusu -mesela kaç yolcusu varsa içinde- hepsi ölmüşler.39 yolcusu -mesela kaç yolcusu varsa içinde- hepsi ölmüşler. Otobüs tangır tungur uçurumdan yuvarlanırken annesinin babasının kucağındanOtobüs tangır tungur uçurumdan yuvarlanırken annesinin babasının kucağından yavru karların üstüne düşüyor yumuşacık, bir o sağ kalıyor. Allah koruyor. yavru karların üstüne düşüyor yumuşacık, bir o sağ kalıyor. Allah koruyor.

Bizim de yeğenimiz vardı 6. kattan betonun üstüne düştü, ertesi gün koşturuyordu yine evde.Bizim de yeğenimiz vardı 6. kattan betonun üstüne düştü, ertesi gün koşturuyordu yine evde. Paraşütle mi indin mübarek 6 kat yukarıdan. Ertesi gün de evde koşturuyordu annesi de; Paraşütle mi indin mübarek 6 kat yukarıdan. Ertesi gün de evde koşturuyordu annesi de; "Aman koşma bir şey olur!" diye yani daha belli olmaz filan diye. "Aman koşma bir şey olur!" diye yani daha belli olmaz filan diye. Biraz şurası morlaşmıştı o kadar. Hiç keyfinde bir keder yoktu yani. Biraz şurası morlaşmıştı o kadar. Hiç keyfinde bir keder yoktu yani.

Yine büyüklerimiz anlattılar. Vapur gidiyor bir gürültü bir patırtı, bir feryat çığlık filan. Yine büyüklerimiz anlattılar. Vapur gidiyor bir gürültü bir patırtı, bir feryat çığlık filan.

"Ne oldu?" diyorlar. "Kundaktaki çocuk denize düştü." diyorlar. "Ne oldu?" diyorlar.

"Kundaktaki çocuk denize düştü." diyorlar.

Kundak çocuğu düşmüş yani küçük yavru düşmüş. Kaptana; "Gemiyi durdur!" diyorlar. Kundak çocuğu düşmüş yani küçük yavru düşmüş. Kaptana;

"Gemiyi durdur!" diyorlar.

Marmara'dan Çanakkale'ye doğru giden bir gemide oluyor bu hadise. Marmara'dan Çanakkale'ye doğru giden bir gemide oluyor bu hadise.

"Durdurayım ama şimdi onu bulamayız bile!" "Olsun, n'olur durdur!" filan. "Durdurayım ama şimdi onu bulamayız bile!"

"Olsun, n'olur durdur!" filan.

Gemiyi durduruyor, kim bilir ne kadar uzakta durur gemi o hızla.Gemiyi durduruyor, kim bilir ne kadar uzakta durur gemi o hızla. Kayığı indiriyorlar, filikayı. Küreklerle geriye doğru tayfalar asılıp gidiyorlar.Kayığı indiriyorlar, filikayı. Küreklerle geriye doğru tayfalar asılıp gidiyorlar. Çocuk böyle cump diye denize düşünce aşağıdan tulumu şeyi bir şişmiş hava yapmışÇocuk böyle cump diye denize düşünce aşağıdan tulumu şeyi bir şişmiş hava yapmış çenesini böyle havaya kaldırtmış,çenesini böyle havaya kaldırtmış, çocuk suyun üstünde ciyak ciyak bağırırken sudan alıp getiriyorlar gemiye. çocuk suyun üstünde ciyak ciyak bağırırken sudan alıp getiriyorlar gemiye.

İbret; denize düşüyor da sonra neden sonra filika indirip şey yaptıktan sonra getiriyorlar. İbret; denize düşüyor da sonra neden sonra filika indirip şey yaptıktan sonra getiriyorlar.

Allah bizi sevdiği kul eylesin. Günahlardan korusun.Allah bizi sevdiği kul eylesin. Günahlardan korusun. Güzel kulluğunda muvaffak etsin, salih ameller işlemek nasip etsin.Güzel kulluğunda muvaffak etsin, salih ameller işlemek nasip etsin. Huzuruna çıktığımız zaman yüzü ak alnımız açık olmayı nasip eylesin.Huzuruna çıktığımız zaman yüzü ak alnımız açık olmayı nasip eylesin. Azabından da korusun, dünyada âhirette gazabından da korusun hışmına uğratmasın, ateşinde yakmasın. Azabından da korusun, dünyada âhirette gazabından da korusun hışmına uğratmasın, ateşinde yakmasın.

Sonuncu hadîs-i şerîf. Sonuncu hadîs-i şerîf.

Mehlen yâ kavmi bi-hâzâ heleketi'l-ümemü min-kabliküm bi-ihtilâfihim 'alâ enbiyâihimMehlen yâ kavmi bi-hâzâ heleketi'l-ümemü min-kabliküm bi-ihtilâfihim 'alâ enbiyâihim ve darbihimi'l-kütübe ba'dahâ bi-ba'din inne'l-kur'âne lem yenzil yükezzibü ba'duhû ba'danve darbihimi'l-kütübe ba'dahâ bi-ba'din inne'l-kur'âne lem yenzil yükezzibü ba'duhû ba'dan bel yusaddiku ba'duhû ba'dan fe-mâ araftüm minhu fa'melû bi-hîbel yusaddiku ba'duhû ba'dan fe-mâ araftüm minhu fa'melû bi-hî ve mâ cehiltüm min-hü fe-reddûhu ilâ âlimihî. ve mâ cehiltüm min-hü fe-reddûhu ilâ âlimihî.

Sadaka Resûlullah. Sadaka Resûlullah.

Peygamber Efendimiz dini konuda âyetleri okuyarak birbirleriyle mücadele eden etrafındaki insanların münakaşa yaptığını gördü. Peygamber Efendimiz dini konuda âyetleri okuyarak birbirleriyle mücadele eden etrafındaki insanların münakaşa yaptığını gördü. Yok o öyle değil, şu ayette şöyle deniyor bu ayette böyle deniyor diyeYok o öyle değil, şu ayette şöyle deniyor bu ayette böyle deniyor diye münakaşa ettiğini, onların o halini görünce dedi ki; münakaşa ettiğini, onların o halini görünce dedi ki;

Mehlen. "Durun!" Mehlen "durun demek" dedim ya demin.Mehlen. "Durun!" Mehlen "durun demek" dedim ya demin. Mehlen. "Durun, alıkoyun kendinizi, bırakın bu işi!" Yâ kavmi. "Ey topluluk!"Mehlen. "Durun, alıkoyun kendinizi, bırakın bu işi!" Yâ kavmi. "Ey topluluk!" Bi-hâzâ heleketi'l-ümemü min-kabliküm. "Sizden önceki ümmetler şu işten dolayı helâk oldular."Bi-hâzâ heleketi'l-ümemü min-kabliküm. "Sizden önceki ümmetler şu işten dolayı helâk oldular." Yani sizin şu yaptığınız işten dolayı helâk oldular. Nasıl o, ne işi? Yani sizin şu yaptığınız işten dolayı helâk oldular.

Nasıl o, ne işi?

Bi-ihtilâfihim 'alâ enbiyâihim. "Peygamberlerine karşı ihtilafa düşmek yüzünden..." Bi-ihtilâfihim 'alâ enbiyâihim. "Peygamberlerine karşı ihtilafa düşmek yüzünden..." Ve darbihimi'l-kütübe ba'dahâ bi-ba'din.Ve darbihimi'l-kütübe ba'dahâ bi-ba'din. "Kitabının ahkamını birini ötekisine karşı çıkarıp vuruşturmak sureti ile helâk oldular." "Kitabının ahkamını birini ötekisine karşı çıkarıp vuruşturmak sureti ile helâk oldular." Birisi kitabın bir kısmını aldı, okudu ötekisi öteki kısmını aldı, okudu,Birisi kitabın bir kısmını aldı, okudu ötekisi öteki kısmını aldı, okudu, iki fırka birbirleriyle çekiştiler, bundan helâk oldular. iki fırka birbirleriyle çekiştiler, bundan helâk oldular.

İnne'l-kur'âne lem yenzil yükezzibü ba'duhû ba'dan. İnne'l-kur'âne lem yenzil yükezzibü ba'duhû ba'dan. "Kur'an içindeki bazı âyetler öteki âyetleri yalanlayıcı olarak inmedi ki!" "Kur'an içindeki bazı âyetler öteki âyetleri yalanlayıcı olarak inmedi ki!" Birisini ötekini tekzip edici olarak inmedi ki... Birisini ötekini tekzip edici olarak inmedi ki... Bel yusaddiku ba'duhû ba'dan.Bel yusaddiku ba'duhû ba'dan. "Aksine hepsi birbirini tasdik eder, hepsi birbirini teyit eder hepsi bir uyum içindedir.""Aksine hepsi birbirini tasdik eder, hepsi birbirini teyit eder hepsi bir uyum içindedir." Hepsi bir hakikatin birer vecihesini gösterir veya muhtelif vechelerini gösterir. Hepsi bir hakikatin birer vecihesini gösterir veya muhtelif vechelerini gösterir.

Fe-mâ araftüm minhu fa'melû bi-hî. Fe-mâ araftüm minhu fa'melû bi-hî. "Bu ayetlerden bildiğiniz varsa, net olarak manasını anladığınız varsa onunla amel edin.""Bu ayetlerden bildiğiniz varsa, net olarak manasını anladığınız varsa onunla amel edin." Ve mâ cehiltüm min-hü. "Bu ayetlerden bilmediğiniz, manasını anlamadığınız varsa..."Ve mâ cehiltüm min-hü. "Bu ayetlerden bilmediğiniz, manasını anlamadığınız varsa..." Fe-ddûhu ilâ âlimihî.Fe-ddûhu ilâ âlimihî. "Bilen kimseye havale edin kendiniz ileri geri konuşmayın." dedi Peygamber Efendimiz. "Bilen kimseye havale edin kendiniz ileri geri konuşmayın." dedi Peygamber Efendimiz. Kur'ân-ı Kerîm ile insanların karşı karşıya geçip o âyeti okuyup o öteki âyeti okuyupKur'ân-ı Kerîm ile insanların karşı karşıya geçip o âyeti okuyup o öteki âyeti okuyup münakaşa etmesini istemedi. "Eski ümmetler böyle helâk oldu." buyurdu. münakaşa etmesini istemedi. "Eski ümmetler böyle helâk oldu." buyurdu.

Nâdânî cibrîlu min tilkâi'l-'arşi fe-kâle yâ Muhammedü yekûlu le'ke'r-rahmânu azze ve celleNâdânî cibrîlu min tilkâi'l-'arşi fe-kâle yâ Muhammedü yekûlu le'ke'r-rahmânu azze ve celle men zükirte beyne yedeyhi fe-lem yusalli 'aleyke dehale'n-nâre. men zükirte beyne yedeyhi fe-lem yusalli 'aleyke dehale'n-nâre.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Nâdânî cibrîlu. "Cebrail aleyhisselam bana seslendi, nida etti." Nereden? Nâdânî cibrîlu. "Cebrail aleyhisselam bana seslendi, nida etti."

Nereden?

Min tilkâi'l-'arşi. "Arşın tarafından bana seslendi." Ne buyurdu? Min tilkâi'l-'arşi. "Arşın tarafından bana seslendi."

Ne buyurdu?

Fe-kâle yâ Muhammedü. "Ey Muhammed buyurdu."Fe-kâle yâ Muhammedü. "Ey Muhammed buyurdu." Yekûlu le'ke'r-rahmânu azze ve celle. "Aziz ve celil olan Rahman Rabbimiz sana buyuruyor ki..."Yekûlu le'ke'r-rahmânu azze ve celle. "Aziz ve celil olan Rahman Rabbimiz sana buyuruyor ki..." Men zükirte beyne yedeyhi. "Her kimin yanında senin adın geçerse..."Men zükirte beyne yedeyhi. "Her kimin yanında senin adın geçerse..." Fe-lem yusalli 'aleyke. "O sana salât ü selâm etmezse..." Dehale'n-nâre. "Cehenneme girer." Fe-lem yusalli 'aleyke. "O sana salât ü selâm etmezse..." Dehale'n-nâre. "Cehenneme girer."

Allahumme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihîAllahumme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi ihsan salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-din. ve men tebi'ahû bi ihsan salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-din.

Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah'ın muhabbetini içimizde coştursun.Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah'ın muhabbetini içimizde coştursun. O'nu her anışımızda cân u gönülden ona salât ü selâm etmeyi, dua etmeyi,O'nu her anışımızda cân u gönülden ona salât ü selâm etmeyi, dua etmeyi, yolunda yürümeyi nasip eylesin. yolunda yürümeyi nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2