Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Dua Ediş Şekilleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1409 / 05.02.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Evlenenlere Dua Ederdi, Duadan Sonra Ellerine Yüzüne Sürerdi, Sabah Namazında İkinci Rekâtta Dua Ederdi, Yâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dua Ediş Şekilleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1409 / 05.02.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Evlenenlere Dua Ederdi, Duadan Sonra Ellerine Yüzüne Sürerdi, Sabah Namazında İkinci Rekâtta Dua Ederdi, Yâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Alâ külli hâlin ve fî-külli hîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Alâ külli hâlin ve fî-külli hîn.
Hamden kesîran tayyiben ke-mâ hüve ehlüh. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Hamden kesîran tayyiben ke-mâ hüve ehlüh. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsân. Emmâ ba'dü Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsân.

Emmâ ba'dü

Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem, kemâ rave't-tirmîziyyüVe bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem, kemâ rave't-tirmîziyyü ve ebû dâvûde ve'n-nesâiyyü ve'bnü mâce 'an ebî hureyrete radıyallahu anhu: ve ebû dâvûde ve'n-nesâiyyü ve'bnü mâce 'an ebî hureyrete radıyallahu anhu:

Kâne izâ raffee el-insâne izâ tezevvece kâle bârekallâhu Kâne izâ raffee el-insâne izâ tezevvece kâle bârekallâhu le-ke ve bâreke 'aleyke ve ceme'a beynekümâ fî-hayrin. le-ke ve bâreke 'aleyke ve ceme'a beynekümâ fî-hayrin.

Sadaka Resûlullah ne nataka Habîbullah. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah ne nataka Habîbullah.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz dâreyn saadetini cümlenize nâil eylesin. Rabbimiz dâreyn saadetini cümlenize nâil eylesin.

Metnini okumuş olduğumuz, Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in rivayet ettiğiMetnini okumuş olduğumuz, Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in rivayet ettiği Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın ilk râvisi olduğu habere göre; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın ilk râvisi olduğu habere göre; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir insan evlendiği zaman onu tebrik ederken; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir insan evlendiği zaman onu tebrik ederken; bârekallâhu le-ke ve bâreke 'aleyke ve ceme'a beynekümâ fî-hayr diye dua ederdi." bârekallâhu le-ke ve bâreke 'aleyke ve ceme'a beynekümâ fî-hayr diye dua ederdi." Bir rivayette de Ve ceme'a beynekümâ 'alâ-hayr buyurmuş.Bir rivayette de Ve ceme'a beynekümâ 'alâ-hayr buyurmuş. Bir insan evlendiği zaman Efendimiz'in yaptığı dua. Bir insan evlendiği zaman Efendimiz'in yaptığı dua.

Bârekallâhu le-ke. Yani, "Allahu Teâlâ hazretleri sana bu evliliğini mübarek eylesin."Bârekallâhu le-ke. Yani, "Allahu Teâlâ hazretleri sana bu evliliğini mübarek eylesin." Hayırlı eylesin bu evliliği. Ve bâreke 'aleyke. "Ve sana bereketini, ihsanını, ikramını,Hayırlı eylesin bu evliliği. Ve bâreke 'aleyke. "Ve sana bereketini, ihsanını, ikramını, lütfunu, keremini irsal eylesin, bahşeylesin, göndersin." Yani "Allah'ın lütfuna eresin." lütfunu, keremini irsal eylesin, bahşeylesin, göndersin." Yani "Allah'ın lütfuna eresin." Ve ceme'a beynekümâ fî-hayr ev 'alâ-hayrin. "Ve eşinle seni Allah hayır üzere toplasın,Ve ceme'a beynekümâ fî-hayr ev 'alâ-hayrin. "Ve eşinle seni Allah hayır üzere toplasın, hayır üzere eylesin, hayırda birleştirsin, devamlı ikiniz de hayır üzere olun.hayır üzere eylesin, hayırda birleştirsin, devamlı ikiniz de hayır üzere olun. Hanım da sen de hayırda ol, beraber hayır üzere yaşayın." diye dua edermiş Hanım da sen de hayırda ol, beraber hayır üzere yaşayın." diye dua edermiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

İslâm'da evlilik çok önemli, çok ciddi, çok sevaplı bir müessesedir.İslâm'da evlilik çok önemli, çok ciddi, çok sevaplı bir müessesedir. Evlenmek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetidir.Evlenmek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetidir. Bekârlık sultanlık değildir, evlilik sultanlıktır. "Bekârlık sultanlık" diyenler, haylazlıklarından diyorlar.Bekârlık sultanlık değildir, evlilik sultanlıktır. "Bekârlık sultanlık" diyenler, haylazlıklarından diyorlar. Bir hanım kahrı, bir çocuk yetiştirme meşakkati, bir ev idare etme ciddiyeti ağır geliyor beyzâdelere;Bir hanım kahrı, bir çocuk yetiştirme meşakkati, bir ev idare etme ciddiyeti ağır geliyor beyzâdelere; evlendikleri zaman keyifleri yerinde olmadığı için eğlenemeyecekler, saz çalamayacaklar,evlendikleri zaman keyifleri yerinde olmadığı için eğlenemeyecekler, saz çalamayacaklar, oynayamayacaklar, kaytaramayacaklar, gezemeyecekler, tozamayacaklar.oynayamayacaklar, kaytaramayacaklar, gezemeyecekler, tozamayacaklar. Çapkınlık yapamayacaklar o zaman. Bekârlık sultanlıktır! Bekârlık bu kafada günah olur. Çapkınlık yapamayacaklar o zaman. Bekârlık sultanlıktır! Bekârlık bu kafada günah olur.

Her zaman anlattığım, çok sevdiğim, çok önemli bir rivayet; Her zaman anlattığım, çok sevdiğim, çok önemli bir rivayet;

Sahabeden mübarek bir zât taun hastalığına tutuluyor. Taun, veba, kolera gibi öldürücü bir hastalık.Sahabeden mübarek bir zât taun hastalığına tutuluyor. Taun, veba, kolera gibi öldürücü bir hastalık. Bir şehre geldi mi, tutulan insanlar vefat ediyorlar. Bir şehre geldi mi, tutulan insanlar vefat ediyorlar. Yani tutuldu mu, o zaman için ilacı bilinmiyor, hastalık ilerliyor, vefat ediyor. Kırıp geçiriyor.Yani tutuldu mu, o zaman için ilacı bilinmiyor, hastalık ilerliyor, vefat ediyor. Kırıp geçiriyor. Bir ahâli böyle salgın halinde bu hastalıktan kırılıyor. Bir ahâli böyle salgın halinde bu hastalıktan kırılıyor.

Kendisi ve mübareğin hanımı bu hastalığa tutulmuş.Kendisi ve mübareğin hanımı bu hastalığa tutulmuş. Etrafında yakınları ve ona hürmet eden, onu tanıyan, bilen kimseler var.Etrafında yakınları ve ona hürmet eden, onu tanıyan, bilen kimseler var. Oturmuşlar baş ucunda, o da hasta, son nefeslerini alıp veriyor, vefat edecek.Oturmuşlar baş ucunda, o da hasta, son nefeslerini alıp veriyor, vefat edecek. Dünyasını değişterecek, âhirete göçecek. Haber getiriyorlar, diyorlar ki; Dünyasını değişterecek, âhirete göçecek. Haber getiriyorlar, diyorlar ki;

"Efendim hani hastalanmış olan zevceniz, hanımınız, eşiniz var ya; o vefat etti."Efendim hani hastalanmış olan zevceniz, hanımınız, eşiniz var ya; o vefat etti. Allah size ömür versin, sabır versin..." gibi vefatını haber veriyorlar. Allah size ömür versin, sabır versin..." gibi vefatını haber veriyorlar.

Muhterem kardeşlerim! Durumu iyice göz önüne getirin; kendisi hasta, ölmek üzere,Muhterem kardeşlerim!

Durumu iyice göz önüne getirin; kendisi hasta, ölmek üzere,
kendisinin yarına çıkacak hali yok. Hanımı da hastaydı, öbür taraftaydı, kendisinin yarına çıkacak hali yok. Hanımı da hastaydı, öbür taraftaydı, vefatı haberini getiriyorlar, "Hanımın vefat etti, Allah sana ömür versin." diye.vefatı haberini getiriyorlar, "Hanımın vefat etti, Allah sana ömür versin." diye. Üzüntülü bir an. Zaten kendisi hasta, o da üzüntülü. Belki de üzüntülü değil, bilmiyoruz.Üzüntülü bir an. Zaten kendisi hasta, o da üzüntülü. Belki de üzüntülü değil, bilmiyoruz. Yani onlar Allah'ın kıymetli velî kulları. Onlar kadere inanmış insanlar. Onlar edepli insanlar.Yani onlar Allah'ın kıymetli velî kulları. Onlar kadere inanmış insanlar. Onlar edepli insanlar. Onlar öyle hastalık gelince üzülmezler; taundan ölen şehit sayıldığına göre,Onlar öyle hastalık gelince üzülmezler; taundan ölen şehit sayıldığına göre, kim bilir belki için için seviniyordur da... Onların içinde öyle kimseler var ki; kim bilir belki için için seviniyordur da... Onların içinde öyle kimseler var ki;

"Ben Allah'ın kaderini, takdirini gözümün nurundan daha çok severim."Ben Allah'ın kaderini, takdirini gözümün nurundan daha çok severim. Kör olmaya razıyım, Allah'ın takdirine itiraz etmeye rızam yoktur." diyen insanlar onlar. Kör olmaya razıyım, Allah'ın takdirine itiraz etmeye rızam yoktur." diyen insanlar onlar.

Karısının, eşinin, mübarek zevce-i muhteremesinin vefat haberini getiriyorlar. Diyor ki; Karısının, eşinin, mübarek zevce-i muhteremesinin vefat haberini getiriyorlar. Diyor ki;

"Aman beni hemen evlendirin! Aman beni hemen evlendirin…" "Aman beni hemen evlendirin! Aman beni hemen evlendirin…"

Niye "hemen evlendirin" diyor? Kendisi de ağır hasta. Diyorlar ki; Niye "hemen evlendirin" diyor? Kendisi de ağır hasta. Diyorlar ki;

"Rahatsızsın, biraz âfiyet kesbet, şifa kazan, hastalıktan kalk, sıhhatlendiğin zaman evlen." "Rahatsızsın, biraz âfiyet kesbet, şifa kazan, hastalıktan kalk, sıhhatlendiğin zaman evlen."

"Yok, vefat edeceğimi biliyorum ben."Yok, vefat edeceğimi biliyorum ben. Beni çabuk evlendirin,Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum. Onun için evlendirin." diyor. Beni çabuk evlendirin,Rabbimin huzuruna bekâr gitmeye utanıyorum. Onun için evlendirin." diyor.

Ismarlama yapmıyor. "Zengin olsun" demiyor, "güzel olsun" demiyor; şart koşmuyor.Ismarlama yapmıyor. "Zengin olsun" demiyor, "güzel olsun" demiyor; şart koşmuyor. "Beni evlendirin. Evli olarak gideyim, bekâr olarak gitmeyeyim" diye, o gayrette oluyor. "Beni evlendirin. Evli olarak gideyim, bekâr olarak gitmeyeyim" diye, o gayrette oluyor.

Evlilik işte böyle bir müessese. Yani has müslümanların nazarında evlilik böyle bir müessese.Evlilik işte böyle bir müessese. Yani has müslümanların nazarında evlilik böyle bir müessese. Bir hayat arkadaşlığı... Ne güzel bir isim koymuşlar birbirlerine; "refîka" diyorlar. Bir hayat arkadaşlığı... Ne güzel bir isim koymuşlar birbirlerine; "refîka" diyorlar.

"Refîka" ne demek? Kendisine refakat eden arkadaş demek."Refîka" ne demek?

Kendisine refakat eden arkadaş demek.
"Bu benim refîkam." Refîka-i hayâtım, "hayat yoldaşım" demektir. Ne kadar güzel!"Bu benim refîkam." Refîka-i hayâtım, "hayat yoldaşım" demektir. Ne kadar güzel! Ne kadar ince bir duygu! Nerede şu zamane insanlarının evliliğe bakış tarzı,Ne kadar ince bir duygu!

Nerede şu zamane insanlarının evliliğe bakış tarzı,
nerede "bekârlık sultanlık" diyenler, nerede ölüm döşeğinde; nerede "bekârlık sultanlık" diyenler, nerede ölüm döşeğinde; "aman beni evlendirin, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeyeyim" diyenler… "aman beni evlendirin, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeyeyim" diyenler…

"Miras bölünecek, yeni gelen miras alacak…" O hesapları yapmıyor."Miras bölünecek, yeni gelen miras alacak…" O hesapları yapmıyor. "Malımın bir kısmı, yeni evleneceğim, tanımadığım, düğünümü bile yapamayacağım,"Malımın bir kısmı, yeni evleneceğim, tanımadığım, düğünümü bile yapamayacağım, yanına bile gidemeyeceğim kadının eline geçecek. Onları düşündüğü yok; sevap düşünüyor.yanına bile gidemeyeceğim kadının eline geçecek. Onları düşündüğü yok; sevap düşünüyor. Evlilik böyle ciddi bir müessese! "Bir insan sabahleyin evinden çıkarsa, Evlilik böyle ciddi bir müessese!

"Bir insan sabahleyin evinden çıkarsa,
çocuklarının ihtiyacı için çıkmışsa fî-sebîlillah yola çıkmıştır."çocuklarının ihtiyacı için çıkmışsa fî-sebîlillah yola çıkmıştır." Evden çıkışı fî-sebîlillah'dır, o ecri kazanır, akşama kadar dolaştıkça o sevabı alır. Evden çıkışı fî-sebîlillah'dır, o ecri kazanır, akşama kadar dolaştıkça o sevabı alır. "Ana babasına, ihtiyar ana babasına hürmet ve izzet etmek için,"Ana babasına, ihtiyar ana babasına hürmet ve izzet etmek için, infak etmek için çıkmışsa fî-sebîlillah sayılır. infak etmek için çıkmışsa fî-sebîlillah sayılır. Karısına, ailesine hizmet etmek için çıkmışsa fî-sebîlillah sayılır." Karısına, ailesine hizmet etmek için çıkmışsa fî-sebîlillah sayılır." Yani; "Onlar gayriye muhtaç olmasınlar, helal lokma yesinler; Yani; "Onlar gayriye muhtaç olmasınlar, helal lokma yesinler; ben onların nafakasının üzerime yüklenmiş bir kimseyim, onların yönetimi bana aittir,ben onların nafakasının üzerime yüklenmiş bir kimseyim, onların yönetimi bana aittir, onları kimseye muhtaç etmeyeyim." diye çalışmak, namusuyla kazanmak, onları kimseye muhtaç etmeyeyim." diye çalışmak, namusuyla kazanmak, evin ihtiyacını tedarik etmek getirmek, fî-sebîlillah'dır.evin ihtiyacını tedarik etmek getirmek, fî-sebîlillah'dır. Yani savaşa giden gazi gibi, hacca, umreye giden insan gibi o insanın sabahtan kalkıpYani savaşa giden gazi gibi, hacca, umreye giden insan gibi o insanın sabahtan kalkıp eve dönünceye kadar gezmesi, dolaşması fî-sebîlillah'dır, kıymetlidir. eve dönünceye kadar gezmesi, dolaşması fî-sebîlillah'dır, kıymetlidir.

Peygamber Efendimiz de tabii bir insan evlendiği zaman böyle dua ediyor.Peygamber Efendimiz de tabii bir insan evlendiği zaman böyle dua ediyor. Zaten "Nikâh benim sünnetimdir, benim nikâh [sünnetime] uymayan benden değildir." buyurmuş.Zaten "Nikâh benim sünnetimdir, benim nikâh [sünnetime] uymayan benden değildir." buyurmuş. Bazı kimseler ibadet edelim, ibadet etmeye vakit bulalım diye evlenmekten kaçmak istemişler. Bazı kimseler ibadet edelim, ibadet etmeye vakit bulalım diye evlenmekten kaçmak istemişler. "Hiç evlenmeyeyim, hanım derdi, çocuk derdi olmasın, çekileyim bir kenara;"Hiç evlenmeyeyim, hanım derdi, çocuk derdi olmasın, çekileyim bir kenara; geceleri uyku uyumayayım, ibadet edeyim, gündüzleri oruç tutayım, geceleri uyku uyumayayım, ibadet edeyim, gündüzleri oruç tutayım, ibadet edeyim, böyle yaşayayım..." demişler. Onları engellemiş Peygamber Efendimiz. ibadet edeyim, böyle yaşayayım..." demişler. Onları engellemiş Peygamber Efendimiz.

Demek ki İslâm fıtrat dinidir. Yaradılışa, hilkate uygun dindir.Demek ki İslâm fıtrat dinidir. Yaradılışa, hilkate uygun dindir. Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri insanları böyle eş eş yaratmış, birçok varlıkları eş eş yaratmış;Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri insanları böyle eş eş yaratmış, birçok varlıkları eş eş yaratmış; o halde bu aile düzeni de mübarektir. o halde bu aile düzeni de mübarektir. Evlilik münasebetleri, evlilik gayretleri, çalışmaları mübarektir, sevaptır, fî-sebîlillah'dır.Evlilik münasebetleri, evlilik gayretleri, çalışmaları mübarektir, sevaptır, fî-sebîlillah'dır. Onun için Peygamber Efendimiz; "Allah sana mübarek etsin. Bereket ihsan etsin." derdi.Onun için Peygamber Efendimiz; "Allah sana mübarek etsin. Bereket ihsan etsin." derdi. Tabii bir şeye bereket geldi mi yeter, artar, taşar; bitmez.Tabii bir şeye bereket geldi mi yeter, artar, taşar; bitmez. Üç ay, beş ay, altı ay, sekiz ay, bir sene, iki sene, beş sene yeter. Üç ay, beş ay, altı ay, sekiz ay, bir sene, iki sene, beş sene yeter.

Öyle kimseler var ki hurma torbasına Peygamber Efendimiz'in verdiği hurmayı atmış,Öyle kimseler var ki hurma torbasına Peygamber Efendimiz'in verdiği hurmayı atmış, torbasından hurma hiç eksilmemiş, hiç eksik kalmamış.torbasından hurma hiç eksilmemiş, hiç eksik kalmamış. Bir yarım tas süt, Peygamber Efendimiz'in ikram ettiği yüzlerce insana yetmiş.Bir yarım tas süt, Peygamber Efendimiz'in ikram ettiği yüzlerce insana yetmiş. Hepsi içmişler, yine kalmış. Bereket oldu mu maaşın az gibi görünür, ferah fahur yaşarsın.Hepsi içmişler, yine kalmış. Bereket oldu mu maaşın az gibi görünür, ferah fahur yaşarsın. Bereket olmadı mı maaşın çok gibi görünür, haydan gelir huya gider. Yine de borç arayacak yer ararsın. Bereket olmadı mı maaşın çok gibi görünür, haydan gelir huya gider. Yine de borç arayacak yer ararsın.

"Allah bereket versin, mübarek kılsın evliliği."Allah bereket versin, mübarek kılsın evliliği. Bereket versin; sizi hayırda, hayır üzere toplasın." diyor. Bereket versin; sizi hayırda, hayır üzere toplasın." diyor.

Bir insanın kendisinin dindar olması güzel bir şey.Bir insanın kendisinin dindar olması güzel bir şey. Ama hanımı dindar olmazsa, başına zindan eder dünyayı. Ama hanımı dindar olmazsa, başına zindan eder dünyayı.

Geçen gün görüştük, bize birisi geldi, dert yanıyor; "Hacca gideceğim" demiş kardeşimiz.Geçen gün görüştük, bize birisi geldi, dert yanıyor;

"Hacca gideceğim" demiş kardeşimiz.
Allah kabul etsin. Hanımı demiş ki; "Git mahkemeye boşan da öyle git!Allah kabul etsin. Hanımı demiş ki;

"Git mahkemeye boşan da öyle git!
Ben hacı filan istemem! Sakallı istemem, hacı istemem! Hacca gideceksen boşan da öyle git!" demiş. Ben hacı filan istemem! Sakallı istemem, hacı istemem! Hacca gideceksen boşan da öyle git!" demiş.

Böyle zalim olursa, zalime olursa, böyle insafsız izansız olursa, o zaman tabii çok zor.Böyle zalim olursa, zalime olursa, böyle insafsız izansız olursa, o zaman tabii çok zor. Böyle bir kadının elinde böyle müslüman bir erkek, boynu bükük gariptir, garibandır. Yazıktır yani. Böyle bir kadının elinde böyle müslüman bir erkek, boynu bükük gariptir, garibandır. Yazıktır yani.

Bazen de aksi olur. Adam haylazdır, ayyaştır, sarhoştur, kumarbazdır; hanım evliyadır.Bazen de aksi olur. Adam haylazdır, ayyaştır, sarhoştur, kumarbazdır; hanım evliyadır. Beş vakit namazında, niyazında... Bey eve geldiği zaman yapmadığı eziyeti bırakmaz.Beş vakit namazında, niyazında... Bey eve geldiği zaman yapmadığı eziyeti bırakmaz. Kadın tahammül eder. Bu kadın da garibandır, yazıktır bu kadına da...Kadın tahammül eder. Bu kadın da garibandır, yazıktır bu kadına da... Zalimin elinde yazık oluyor, helâk oluyor. Zalimin elinde yazık oluyor, helâk oluyor.

Allah evlileri, sizleri, bizleri, hepimizi, karıları, kocaları hayırda toplasın.Allah evlileri, sizleri, bizleri, hepimizi, karıları, kocaları hayırda toplasın. Yani birisi şeytanın yoluna giderse, ötekisi Rahman'ın yoluna giderse bir büyük çatışma oluyor. Yani birisi şeytanın yoluna giderse, ötekisi Rahman'ın yoluna giderse bir büyük çatışma oluyor.

"Çocuğunuz var mı?" diyorum; "Var, iki tane çocuğumuz var." diyor. "Çocuğunuz var mı?" diyorum;

"Var, iki tane çocuğumuz var." diyor.

Adam hacca gitti diye ipleri kopartıvermiş kadın. Yani başka bir şey yok. Adam hacca gitti diye ipleri kopartıvermiş kadın. Yani başka bir şey yok.

"Ben sakallı istemem, hacı istemem" diyor. Namaz kılar mı? Yok."Ben sakallı istemem, hacı istemem" diyor.

Namaz kılar mı?

Yok.
Allah saklasın, hayırda toplasın. Hayır üzerine, şeriatin, Allah'ın, Kur'an'ın, Resûlullah'ın çizdiği yolda,Allah saklasın, hayırda toplasın. Hayır üzerine, şeriatin, Allah'ın, Kur'an'ın, Resûlullah'ın çizdiği yolda, hayırda bir araya gelsinler, mutlu olsunlar, bahtiyar olsunlar. hayırda bir araya gelsinler, mutlu olsunlar, bahtiyar olsunlar.

Bugün de bir kardeşimizin düğünü vardı, biz yetişemedik ama ucuna yetiştik kayın pederini tebrik ettik.Bugün de bir kardeşimizin düğünü vardı, biz yetişemedik ama ucuna yetiştik kayın pederini tebrik ettik. Bir kardeşimizin daha düğünü oldu. Onlara da biz el birliği, ağız birliği ile dua edelim: Bir kardeşimizin daha düğünü oldu. Onlara da biz el birliği, ağız birliği ile dua edelim: Bârekallâhu le-hümâ ve bâreke 'aleyhimâ ve ceme'a beynehümâ fî-hayrin. Bârekallâhu le-hümâ ve bâreke 'aleyhimâ ve ceme'a beynehümâ fî-hayrin. Efendimizin duasını onlara uygulayalım. Allah düğünlerini onlara mübarek kılsın. Efendimizin duasını onlara uygulayalım. Allah düğünlerini onlara mübarek kılsın. Hanelerine, keselerine bereket ihsan etsin. Hayırlı zürriyetler ihsan eylesin. Hanelerine, keselerine bereket ihsan etsin. Hayırlı zürriyetler ihsan eylesin. Karısını da kendisini de hayır yolda, hak yolda eylesin, hayır yolda daim eylesin.Karısını da kendisini de hayır yolda, hak yolda eylesin, hayır yolda daim eylesin. Hayırlı işler yapmaya muvaffak eylesin. Hayırlı işler yapmaya muvaffak eylesin.

Kâne izâ rafe'a yedeyhi fi'd-duâi lem yehuttahümâ hattâ yemsehâ bi-himâ vechehû. Kâne izâ rafe'a yedeyhi fi'd-duâi lem yehuttahümâ hattâ yemsehâ bi-himâ vechehû.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan Tirmizî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan Tirmizî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. İkinci hadîs-i şerîf, ikinci rivayet. Efendimiz'i anlattığı için bunlara da "hadis" de denilir.İkinci hadîs-i şerîf, ikinci rivayet. Efendimiz'i anlattığı için bunlara da "hadis" de denilir. Hz. Abdullah b. Ömer diyor ki; Hz. Abdullah b. Ömer diyor ki;

"Peygamber Efendimiz iki elini duaya kaldırdığı zaman, yüzüne sürmeden aşağı indirmezdi." "Peygamber Efendimiz iki elini duaya kaldırdığı zaman, yüzüne sürmeden aşağı indirmezdi."

Yani Efendimiz'in nasıl dua ettiğini, nasıl namaz kıldığını, nasıl abdest aldığını görüyoruz;Yani Efendimiz'in nasıl dua ettiğini, nasıl namaz kıldığını, nasıl abdest aldığını görüyoruz; her şeyimizi ona göre uyduruyoruz. Sahabe-i kirâm öyle yaptılar, biz de öyle yapıyoruz.her şeyimizi ona göre uyduruyoruz. Sahabe-i kirâm öyle yaptılar, biz de öyle yapıyoruz. Bu rivayetler onu gösteriyor. Efendimiz elini böyle semaya doğru açardı, hayır dua ederken. Bu rivayetler onu gösteriyor. Efendimiz elini böyle semaya doğru açardı, hayır dua ederken. Şerli bir şeyden sığınma bahis konusu olduğu zaman ellerini aşağıya indirdiği, Şerli bir şeyden sığınma bahis konusu olduğu zaman ellerini aşağıya indirdiği, aşağıya doğru çevirdiği olurdu. Yağmur duasına çıktığı zaman ellerini yağsın mânasına yapardı. aşağıya doğru çevirdiği olurdu. Yağmur duasına çıktığı zaman ellerini yağsın mânasına yapardı. Ama elini semaya doğru meyilli tutup yüzüne karşı tutardı elini. Ama elini semaya doğru meyilli tutup yüzüne karşı tutardı elini. Dua için elini açtı mı, yüzüne sürmeden ellerini indirmezdi. Dua için elini açtı mı, yüzüne sürmeden ellerini indirmezdi.

Demek ki biz de duada böyle yapacağız. Elimizi açacağız, yüzümüze süreceğiz.Demek ki biz de duada böyle yapacağız. Elimizi açacağız, yüzümüze süreceğiz. Zaten böyle yapıyoruz da, işte Peygamber Efendimiz yaptığı için yapıyormuşuz meğerse. Zaten böyle yapıyoruz da, işte Peygamber Efendimiz yaptığı için yapıyormuşuz meğerse.

Nereden öğrendik bunu? Görerek öğrendik. Niçin görerek öğrendik? Nereden öğrendik bunu?

Görerek öğrendik.

Niçin görerek öğrendik?

Çünkü anadan, babadan, dededen, sülaleden müslümanız elhamdülillah.Çünkü anadan, babadan, dededen, sülaleden müslümanız elhamdülillah. Büyüklerimize baka baka öğrendik. Buna derler böyle pratikten yetişme...Büyüklerimize baka baka öğrendik. Buna derler böyle pratikten yetişme... Mesela bir İngiliz, bir Arjantinli veya bir Panamalı müslüman olsaydı,Mesela bir İngiliz, bir Arjantinli veya bir Panamalı müslüman olsaydı, tabii onun kültürü başka türlüydü; her şeyi kitapları karıştırıp öyle öğrenecekti. tabii onun kültürü başka türlüydü; her şeyi kitapları karıştırıp öyle öğrenecekti. Onlar duayı böyle yapıyorlar veyahut daha başka bir şeyler yapıyorlar, bilmiyoruz. Onlar duayı böyle yapıyorlar veyahut daha başka bir şeyler yapıyorlar, bilmiyoruz. Onları tabii değiştirip Peygamber Efendimiz'in yaptığı gibi yapacaktı.Onları tabii değiştirip Peygamber Efendimiz'in yaptığı gibi yapacaktı. Allah razı olsun, dedelerimiz bize öğretmiş; biz onların yanlarında, usta çırak usûlü,Allah razı olsun, dedelerimiz bize öğretmiş; biz onların yanlarında, usta çırak usûlü, hocalarımızın, dedelerimizin, büyüklerimizin yanında bunları öğrenmişiz.hocalarımızın, dedelerimizin, büyüklerimizin yanında bunları öğrenmişiz. Tabii böyle yüze sürmenin, yüze nur gelmesi, bereket gelmesi nuraniyet gelmesi bakımındanTabii böyle yüze sürmenin, yüze nur gelmesi, bereket gelmesi nuraniyet gelmesi bakımından daha nice hikmetleri vardır kim bilir... Kâne izâ rafe'a re'sehû mine'r-rukû'idaha nice hikmetleri vardır kim bilir...

Kâne izâ rafe'a re'sehû mine'r-rukû'i
fî-salâti's-subhi fî-âhiri rek'atin kanete. fî-salâti's-subhi fî-âhiri rek'atin kanete.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, belki ilk defa karşınıza gelen bir rivayet, ilk duyacağınız bir şey; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, belki ilk defa karşınıza gelen bir rivayet, ilk duyacağınız bir şey;

"Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazında ikinci rekâttan sonra dua ederdi." "Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazında ikinci rekâttan sonra dua ederdi."

Bizde namazın içinde dua bir vitirde vardır.Bizde namazın içinde dua bir vitirde vardır. Yani vitrin üçüncü rekâtında Allahu ekber dedikten sonra dua ediyoruz.Yani vitrin üçüncü rekâtında Allahu ekber dedikten sonra dua ediyoruz. Allahümme innâ nestaînüke ve nestağfirüke ve nestehdîk… diye kunut duaları denilen duayı ediyoruz.Allahümme innâ nestaînüke ve nestağfirüke ve nestehdîk… diye kunut duaları denilen duayı ediyoruz. Başka mezheplerde, Hicaz'a gitmiş olanlar, Ramazan'da orada namaz kılmış olanlar bilirler.Başka mezheplerde, Hicaz'a gitmiş olanlar, Ramazan'da orada namaz kılmış olanlar bilirler. Ramazan'da onlar vitri de cemaatle kıldıkları için görünüyor.Ramazan'da onlar vitri de cemaatle kıldıkları için görünüyor. Üçüncü rekâtta rükuya varırlar, kalkarlar, ondan sonra uzun uzun dualar ederler.Üçüncü rekâtta rükuya varırlar, kalkarlar, ondan sonra uzun uzun dualar ederler. Ona da kunut duası deniliyor. Tabii onların yapış tarzı bizimkilerden farklı. Ona da kunut duası deniliyor. Tabii onların yapış tarzı bizimkilerden farklı.

Sabah namazından sonra da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemSabah namazından sonra da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazının içinde daha selam vermeden ikinci rekâttan sonra böyle dualar ederdi.sabah namazının içinde daha selam vermeden ikinci rekâttan sonra böyle dualar ederdi. Bu İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik rahmetullahi aleyhimâ'ya göre rükûdan evvel olurdu.Bu İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik rahmetullahi aleyhimâ'ya göre rükûdan evvel olurdu. Yani bizim imamımız Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'e göre rükûya varmadan evvel;Yani bizim imamımız Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'e göre rükûya varmadan evvel; yani "Fâtiha'yı okudu, âyetleri veya sureleri okudu, ondan sonra duayı edipyani "Fâtiha'yı okudu, âyetleri veya sureleri okudu, ondan sonra duayı edip öyle Allahu ekber deyip rükûya varırdı." diyenler var.öyle Allahu ekber deyip rükûya varırdı." diyenler var. Şafiîlere ve Hanbelîlere göre rükûya varacak, rükûdan kalkacak, ondan sonra dua edecek,Şafiîlere ve Hanbelîlere göre rükûya varacak, rükûdan kalkacak, ondan sonra dua edecek, ondan sonra Allahu ekber diye secdeye varacak, onların kanaati öyle olmuş. ondan sonra Allahu ekber diye secdeye varacak, onların kanaati öyle olmuş. Harem-i Şerif'te namaz kılarken de öyle yapıyorlar onlar.Harem-i Şerif'te namaz kılarken de öyle yapıyorlar onlar. Rükûya varıyorlar, kalkıyorlar, ondan sonra öyle dua ediyorlar. Rükûya varıyorlar, kalkıyorlar, ondan sonra öyle dua ediyorlar.

Geçen sene Ramazan'da onların o tarzda vitr-i vacib namazlarını kıldıklarını gördük.Geçen sene Ramazan'da onların o tarzda vitr-i vacib namazlarını kıldıklarını gördük. Fakat Kadir gecesinde onların yaşlı bir imamları var, tam bizim yaptığımız gibi yaptı bu sefer.Fakat Kadir gecesinde onların yaşlı bir imamları var, tam bizim yaptığımız gibi yaptı bu sefer. Yani rükûya varmadan evvel yaptı. Veya son gecedeydi belki de...Yani rükûya varmadan evvel yaptı. Veya son gecedeydi belki de... Bu sefer de bizim Hanefî mezhebine uygun hareket ediverdi demek ki. Bu sefer de bizim Hanefî mezhebine uygun hareket ediverdi demek ki.

Bunlar tabii alimlerin bu husustaki rivayetlerin üzerindeki görüş farklarından doğuyor.Bunlar tabii alimlerin bu husustaki rivayetlerin üzerindeki görüş farklarından doğuyor. Yani böyle bir dua etme durumu var. Biz de Cidde'de Orhan Bey kardeşimize misafir giderdik.Yani böyle bir dua etme durumu var. Biz de Cidde'de Orhan Bey kardeşimize misafir giderdik. Yakınında bir cami vardı. Oranın imamı Irak veya Suriye'den oraya gitmiş, Yakınında bir cami vardı. Oranın imamı Irak veya Suriye'den oraya gitmiş, imamlık yapan bir kimse. Kendisi Hanefiymiş; ama o sabah namazında, onun yaptığı gibi yapardı, imamlık yapan bir kimse. Kendisi Hanefiymiş; ama o sabah namazında, onun yaptığı gibi yapardı, bu hadise uygun olarak kunut duası okurdu. Birkaç defa onunla beraber öyle nasip oldu. bu hadise uygun olarak kunut duası okurdu. Birkaç defa onunla beraber öyle nasip oldu. Bu hadise uygun olarak işte o işi de biz de ömrümüzde görmüş olduk. Bu hadise uygun olarak işte o işi de biz de ömrümüzde görmüş olduk.

Kâne izâ rafe'a basarahû ile's-semâi kâl: Yâ musarrife'l-kulûbi sebbit kalbî alâ-tâ'atike. Kâne izâ rafe'a basarahû ile's-semâi kâl: Yâ musarrife'l-kulûbi sebbit kalbî alâ-tâ'atike.

Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz, anamız radıyallahu anhâ buyurmuş ki; Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz, anamız radıyallahu anhâ buyurmuş ki;

"Peygamber Efendimiz gözünü semaya diktiği, kaldırdığı zaman derdi ki;"Peygamber Efendimiz gözünü semaya diktiği, kaldırdığı zaman derdi ki; Yâ musarrife'l-kulûbi sebbit kalbî alâ-tâ'atike."Yâ musarrife'l-kulûbi sebbit kalbî alâ-tâ'atike." Mânası; "Ey kalpleri çeviren, döndüren, halden hâle getiren,Mânası; "Ey kalpleri çeviren, döndüren, halden hâle getiren, gönülleri bir halden bir başka hâle çeviren, bir yönden başka yöne sevk eden Allah, Rabbim! gönülleri bir halden bir başka hâle çeviren, bir yönden başka yöne sevk eden Allah, Rabbim! Benim kalbimi, gönlümü senin yolunda, sana itaat yolunda, senin ibadetini, Benim kalbimi, gönlümü senin yolunda, sana itaat yolunda, senin ibadetini, taatini yapıp da âsi olmadan sana güzel kulluk etmek yolunda sabit et. Başka tarafa çevirme." taatini yapıp da âsi olmadan sana güzel kulluk etmek yolunda sabit et. Başka tarafa çevirme."

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. Her şey O'ndan.Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. Her şey O'ndan.
Esmâ-i hüsnâ'sında bir sıfatı Hâdî'dir. Hidayet O'ndandır. Dilediğine hidayet verir. Esmâ-i hüsnâ'sında bir sıfatı Hâdî'dir. Hidayet O'ndandır. Dilediğine hidayet verir. Hidayet verdiği felah bulur. Dilediğine vermez. Hidayet verdiği felah bulur. Dilediğine vermez. Edepsizliğinden, isyanından, bir suçundan dolayı hak etmemiştir, vermez. O da dalâlette kalır.Edepsizliğinden, isyanından, bir suçundan dolayı hak etmemiştir, vermez. O da dalâlette kalır. Ama dilese herkese âyât-ı beyyinâtını görmeyi nasip ederdi, herkesi hak yola çekerdi.Ama dilese herkese âyât-ı beyyinâtını görmeyi nasip ederdi, herkesi hak yola çekerdi. Ama serbest bırakmış işte... Tercihine, irâde-i cüz'iyesini kullanmasına göre kimisi öyle oluyor, Ama serbest bırakmış işte... Tercihine, irâde-i cüz'iyesini kullanmasına göre kimisi öyle oluyor, kimisi böyle oluyor. Biz Rabbimiz'in mü'min kullarıyız.kimisi böyle oluyor. Biz Rabbimiz'in mü'min kullarıyız. Her şeye gücünün yettiğini, her şeyin O'ndan olduğunu biliyoruz. Her şeye gücünün yettiğini, her şeyin O'ndan olduğunu biliyoruz. O'na tevekkül etmişizO'na tevekkül etmişiz ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize öğrettiğine göre biz de diyoruz ki; ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize öğrettiğine göre biz de diyoruz ki;

"Ey kalpleri oraya oraya sevk eden, yönelten Rabbim; benim kalbimi yanlış yola çevirme."Ey kalpleri oraya oraya sevk eden, yönelten Rabbim; benim kalbimi yanlış yola çevirme. Benim kalbimi senin itaatin yolunda sabit et.Benim kalbimi senin itaatin yolunda sabit et. Şaşırtma, saptırma, eğdirme, büktürme, dalâlete, küfre, inkâra düşürme!" demiş oluyoruz. Şaşırtma, saptırma, eğdirme, büktürme, dalâlete, küfre, inkâra düşürme!" demiş oluyoruz.

Efendimiz böyle dua ederdi. Biz de öyle dua edelim.Efendimiz böyle dua ederdi. Biz de öyle dua edelim. Biz de Allah'tan kendisine ibadet ve taat ederek yaşamayı isteyelim. Biz de Allah'tan kendisine ibadet ve taat ederek yaşamayı isteyelim. Kalbimizi tespit etmesini isteyelim. Kalbimizi nurlandırmasını isteyelim. Kalbimizi tespit etmesini isteyelim. Kalbimizi nurlandırmasını isteyelim.

Rabbimiz bizi izzetten sonra zillete düşürmesin. İmandan sonra küfre düşürmesin.Rabbimiz bizi izzetten sonra zillete düşürmesin. İmandan sonra küfre düşürmesin. Kabulden sonra reddetmesin. Haysiyet ve şeref ve itibardan sonra horlukKabulden sonra reddetmesin. Haysiyet ve şeref ve itibardan sonra horluk ve hakaret ve idbâra mâruz bırakmasın. Şu halde, Elhamdülillah camisindeyiz. ve hakaret ve idbâra mâruz bırakmasın.

Şu halde, Elhamdülillah camisindeyiz.
O'nun ibadethanesinde O'nun misafirleriyiz. O'nun kullarıyız. O'nun ibadethanesinde O'nun misafirleriyiz. O'nun kullarıyız. O'nun resûlünün hadîs-i şerîflerini okuyoruz, nasihatlerini tutmaya gayret ediyoruz. O'nun resûlünün hadîs-i şerîflerini okuyoruz, nasihatlerini tutmaya gayret ediyoruz.

Rabbimiz bizi yolunda sabit etsin. Yanlış yola saptırmasın. Kimseye itimadımız yok.Rabbimiz bizi yolunda sabit etsin. Yanlış yola saptırmasın.

Kimseye itimadımız yok.
Kimseden bir şey beklediğimiz yok. Ancak O'na ibadet ederiz. Ancak O'ndan yardım dileriz.Kimseden bir şey beklediğimiz yok. Ancak O'na ibadet ederiz. Ancak O'ndan yardım dileriz. O bize "kulum" derse, yardım ederse kimse bizim sırtımızı yere getiremez. O bize "kulum" derse, yardım ederse kimse bizim sırtımızı yere getiremez. Başka ince hesap yapıp güya akıllıca politika uygulayıp da çeşit çeşit hesapların, Başka ince hesap yapıp güya akıllıca politika uygulayıp da çeşit çeşit hesapların, düzenlerin içine girişmeye lüzum yok. düzenlerin içine girişmeye lüzum yok.

İyyâke na'budü ve iyyâke nesteîn. "Ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi!İyyâke na'budü ve iyyâke nesteîn. "Ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi! Ancak senden yardım isteriz yâ Rabbi!" Sana dayanırız.Ancak senden yardım isteriz yâ Rabbi!" Sana dayanırız. Cümle cihan halkı düşmanımız olsa sen dostumuz ol yeter.Cümle cihan halkı düşmanımız olsa sen dostumuz ol yeter. Sen bizi sevmedikten, gazap ettikten, azap edecek olduktan, reddettikten sonra Sen bizi sevmedikten, gazap ettikten, azap edecek olduktan, reddettikten sonra cümle cihan halkı bizim dostumuz olsa ne kıymeti kalır. Hiç kıymeti olmaz! cümle cihan halkı bizim dostumuz olsa ne kıymeti kalır. Hiç kıymeti olmaz! Çünkü onlar da âciz, nâçiz mahluklardır. Çünkü onlar da âciz, nâçiz mahluklardır.

Rabbimiz bizi bu şuur üzerinde hep kendisine iltica eden, hep kendisine bağlı olan,Rabbimiz bizi bu şuur üzerinde hep kendisine iltica eden, hep kendisine bağlı olan, daima hasbiyallah diyen, Allah'tan hidayet isteyen, Allah'tan yardım isteyen, daima hasbiyallah diyen, Allah'tan hidayet isteyen, Allah'tan yardım isteyen, Allah'a dayanan, Allah'a güvenen, Allah'a tevekkül edenlerden eylesin. Allah'a dayanan, Allah'a güvenen, Allah'a tevekkül edenlerden eylesin.

Kâne izâ rufi'at mâidetuhû kâle: Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi.Kâne izâ rufi'at mâidetuhû kâle: Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi. Elhamdülillâhillezî kefânâ ve âvânâ ğayraElhamdülillâhillezî kefânâ ve âvânâ ğayra ve lâ mekfûrin ve lâ müvedde'in ve lâ müstağnen 'anhu rabbnâ. ve lâ mekfûrin ve lâ müvedde'in ve lâ müstağnen 'anhu rabbnâ.

Buharî, Müslim, Ebû Davud, İbn Mâce, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel,Buharî, Müslim, Ebû Davud, İbn Mâce, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sofrası önüne konulup yedikten sonra"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sofrası önüne konulup yedikten sonra kaldırılırken hamd ederdi. Derdi ki; Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi.kaldırılırken hamd ederdi. Derdi ki; Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi. Elhamdülillâhillezî kefânâ ve âvânâ ğayraElhamdülillâhillezî kefânâ ve âvânâ ğayra ve lâ mekfûrin ve lâ müvedde'in ve lâ müstağnen 'anhu rabbenâ –veyahut- rabbunâ." Böyle dua ederdi. ve lâ mekfûrin ve lâ müvedde'in ve lâ müstağnen 'anhu rabbenâ –veyahut- rabbunâ." Böyle dua ederdi.

Mânasını dilimiz döndüğünce söylemeye çalışalım. Sofrası kalkarken buyururmuş ki; Mânasını dilimiz döndüğünce söylemeye çalışalım. Sofrası kalkarken buyururmuş ki;

Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi.Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fî-hi. "Allahu Teâlâ hazretlerine çok hamd ile, güzel, iyi hamd ile, mübarek kılınmış"Allahu Teâlâ hazretlerine çok hamd ile, güzel, iyi hamd ile, mübarek kılınmış ve o sayede bereketine ereceğimiz bir hamd ile hamd ederim." ve o sayede bereketine ereceğimiz bir hamd ile hamd ederim."

Yani, Allah'a hamd olsun bu nimetleri bana verdi, çok hamdolsun. İyi, güzel hamdolsun.Yani, Allah'a hamd olsun bu nimetleri bana verdi, çok hamdolsun. İyi, güzel hamdolsun. Ve bu sayede ben Allah'ın rahmetine, bereketine ereyim. Ve bu sayede ben Allah'ın rahmetine, bereketine ereyim. Beni Allah'ın bereketine, rahmetine, bolluğuna ulaştıracak bir hamd ile,Beni Allah'ın bereketine, rahmetine, bolluğuna ulaştıracak bir hamd ile, çok hamd ile, tayyib hamd ile hamd ederim. Elhamdülillâhillezî. çok hamd ile, tayyib hamd ile hamd ederim.

Elhamdülillâhillezî.
"Hamd, O Allah'a, şu sıfatlara sahip olana layıktır ki." Kefânâ. "Hamd, O Allah'a, şu sıfatlara sahip olana layıktır ki." Kefânâ. "Bize ihtiyacımızı ihsan eyledi, kifayet etti.""Bize ihtiyacımızı ihsan eyledi, kifayet etti." Bize ihtiyacımızı giderecek şeyleri nasip etti, yedik ve, "Bizi barındırdı. Kendisi müstağnidir. Bize ihtiyacımızı giderecek şeyleri nasip etti, yedik ve, "Bizi barındırdı. Kendisi müstağnidir. Kendisine küfrân-ı nimette bulunmak kullara yaraşmaz. Hamdinden kimse uzak duramaz." Kendisine küfrân-ı nimette bulunmak kullara yaraşmaz. Hamdinden kimse uzak duramaz." Kimse ona dua etmekten müstağni kalamaz. "Rabbimiz öyledir.Kimse ona dua etmekten müstağni kalamaz. "Rabbimiz öyledir. İşte o sıfatlara sahip olan Rabbim'e o tarzda hamd ile hamd ederim." diye dua ederdi. İşte o sıfatlara sahip olan Rabbim'e o tarzda hamd ile hamd ederim." diye dua ederdi.

Peygamber Efendimiz'in yemek bittikten sonra yaptığı sofra dualarından bir tanesi de budur.Peygamber Efendimiz'in yemek bittikten sonra yaptığı sofra dualarından bir tanesi de budur. Bu Buharî'de de var. Bunun hakkında çeşitli rivayetler, izahlar var. Bu Buharî'de de var. Bunun hakkında çeşitli rivayetler, izahlar var. Kelimelerinin burada da [şerhte] geniş izahları var. Kelimelerinin burada da [şerhte] geniş izahları var.

Demek ki yemek yediğimiz zaman, bir nimete nâil olduğumuz zaman,Demek ki yemek yediğimiz zaman, bir nimete nâil olduğumuz zaman, onun Allah'tan geldiğinin şuuru içinde, Allah'ın nice kullarının aç açık dururken onun Allah'tan geldiğinin şuuru içinde, Allah'ın nice kullarının aç açık dururken bizim böyle önümüze bu nimetleri gönderen Allah'a hamd etmemiz lazım. bizim böyle önümüze bu nimetleri gönderen Allah'a hamd etmemiz lazım.

Allah bizi dünyanın en güzel ülkesinde yaşatıyor. En güzel ülkesi… Her şeyi var.Allah bizi dünyanın en güzel ülkesinde yaşatıyor. En güzel ülkesi… Her şeyi var. Her türlü imkâna sahip, bolluk, bereket içindeyiz.Her türlü imkâna sahip, bolluk, bereket içindeyiz. Tabii Allah yolunda yürümenin hayrı ile bereketiyle elhamdülillah, Tabii Allah yolunda yürümenin hayrı ile bereketiyle elhamdülillah, dedelerimizin cihat etmesinin hayrıyla bereketiyle bu nimetlere nâil olmuşuz.dedelerimizin cihat etmesinin hayrıyla bereketiyle bu nimetlere nâil olmuşuz. Meyveler sebzeler çeşit çeşit, ucuz ve bol, havası da latif ve güzel, Meyveler sebzeler çeşit çeşit, ucuz ve bol, havası da latif ve güzel, biz de elhamdülillah yiyoruz, içiyoruz.Tabii hamd edeceğiz. biz de elhamdülillah yiyoruz, içiyoruz.Tabii hamd edeceğiz.

Dünyanın başka yerlerindeki başka insanları bir bilseniz...Dünyanın başka yerlerindeki başka insanları bir bilseniz... Zaten gösteriliyor, bazen de para topluyoruz, yardım topluyoruz, gönderiyoruz. Zaten gösteriliyor, bazen de para topluyoruz, yardım topluyoruz, gönderiyoruz. Afrika'da yağmur yağmayan, ot bitmeyen, hayvanların, insanların bir deri bir kemik kaldığı diyarlardanAfrika'da yağmur yağmayan, ot bitmeyen, hayvanların, insanların bir deri bir kemik kaldığı diyarlardan resimleri görüyoruz gazetelerde, mecmualarda. Böyle sinekler üstüne üşüşmüş bebeciklerin, resimleri görüyoruz gazetelerde, mecmualarda. Böyle sinekler üstüne üşüşmüş bebeciklerin, zavallıların, derileri kurumuş, ne suyu kalmış, ne eti kalmış, kemiğinin üstünezavallıların, derileri kurumuş, ne suyu kalmış, ne eti kalmış, kemiğinin üstüne o kara derisi buruşup yapışmış zavallı, koca kafalı, gözleri patlak gözlü,o kara derisi buruşup yapışmış zavallı, koca kafalı, gözleri patlak gözlü, kurbağa yavrusu gibi böyle bir halde kalıvermiş. Elhamdülillah, bak bizim memleketimize!kurbağa yavrusu gibi böyle bir halde kalıvermiş.

Elhamdülillah, bak bizim memleketimize!
İnsan dışarıdaki otları yese yine [doyar] ama onlar ot bile bulamıyorlar. İnsan dışarıdaki otları yese yine [doyar] ama onlar ot bile bulamıyorlar. Yani şöyle ormanlarda, deniz kenarında dursa, hamsiler fazla geliyordu daYani şöyle ormanlarda, deniz kenarında dursa, hamsiler fazla geliyordu da gübre olsun diye tarlalara döküyorduk.Tabii hoyratça kullanıyoruz. Bu arada onu da söyleyelim. gübre olsun diye tarlalara döküyorduk.Tabii hoyratça kullanıyoruz. Bu arada onu da söyleyelim.

Muhterem kardeşlerim! İyi bir insan etrafına zarar vermez.Muhterem kardeşlerim!

İyi bir insan etrafına zarar vermez.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Müslüman bal arısına benzer. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Müslüman bal arısına benzer. Nasıl bal arısı tahrip etmez, çiçeğe gelir, dalını kırmaz, bozmaz, balını alır gider." Nasıl bal arısı tahrip etmez, çiçeğe gelir, dalını kırmaz, bozmaz, balını alır gider." Faydalı olur hatta... Hatta Allah o arı sayesinde çiçeklerin tozlaşmasını nasip eder. Faydalı olur hatta... Hatta Allah o arı sayesinde çiçeklerin tozlaşmasını nasip eder. Meyvelerin olgunlaşmasını nasip eder. Meyvelerin aşılanmasına sebep olur yani. Meyvelerin olgunlaşmasını nasip eder. Meyvelerin aşılanmasına sebep olur yani. O arının gelmesini, gezmesini çiçek istiyor; ihtiyacı var.O arının gelmesini, gezmesini çiçek istiyor; ihtiyacı var. Onun tozları arının ayağına bulaşacak, öteki çiçeğe gittiği zaman ona bulaşacak, aşı olacak.Onun tozları arının ayağına bulaşacak, öteki çiçeğe gittiği zaman ona bulaşacak, aşı olacak. Tohum aşı olacak, meyve olacak. Almanya'da bir videocu benim yanıma geldi.Tohum aşı olacak, meyve olacak.

Almanya'da bir videocu benim yanıma geldi.
"Hocam" dedi, "Ben size bazı filmler göstereceğim; bu gösterdiğim tabiat filmlerinin "Hocam" dedi, "Ben size bazı filmler göstereceğim; bu gösterdiğim tabiat filmlerinin siz altına sözlerini bulun, yazın. Yani ibretli şeyler göstereceğim, onları yazın." dedi. siz altına sözlerini bulun, yazın. Yani ibretli şeyler göstereceğim, onları yazın." dedi.

Muhterem kardeşlerim! Fransa'nın güneyindeki denizde bir adada bir çiçek.Muhterem kardeşlerim!

Fransa'nın güneyindeki denizde bir adada bir çiçek.
Resmini gösteriyor; sarı renkli büyücek bir çiçek.Resmini gösteriyor; sarı renkli büyücek bir çiçek. Çiçeğin içinde bir deliği var bir de kursak gibi bir torbası var.Çiçeğin içinde bir deliği var bir de kursak gibi bir torbası var. Şimdi üst tarafından sabahleyin aşağıya koyu bir şey damlıyor; dım dım toplanıyor damla.Şimdi üst tarafından sabahleyin aşağıya koyu bir şey damlıyor; dım dım toplanıyor damla. Resmini çekmiş onun, nasıl çekmişse videoya almış, filme almış; damlıyor. Resmini çekmiş onun, nasıl çekmişse videoya almış, filme almış; damlıyor. Kursağın dibine oKursağın dibine o birazcık birikiyor. Bir koku salıyor çiçek, o kokuya arı geliyor.birazcık birikiyor. Bir koku salıyor çiçek, o kokuya arı geliyor. Yani arıyı davet edecek, arının hoşuna gidecek, burada bir şey var filan diyeYani arıyı davet edecek, arının hoşuna gidecek, burada bir şey var filan diye onu çekecek bir koku neşrediyor. E mübarek! Nasıl bildin arının hoşuna gidecek kokuyu? onu çekecek bir koku neşrediyor.

E mübarek! Nasıl bildin arının hoşuna gidecek kokuyu?
Nasıl, nerede, hangi laboratuarda îmal ettin, hangi profesöre danıştın,Nasıl, nerede, hangi laboratuarda îmal ettin, hangi profesöre danıştın, hangi ansiklopediyi karıştırdın da buldun onu?! Bir koku neşrediyor. hangi ansiklopediyi karıştırdın da buldun onu?!

Bir koku neşrediyor.
Hani kedi nasıl mutfaktaki etin kokusunu alınca camdan içeri girerse Hani kedi nasıl mutfaktaki etin kokusunu alınca camdan içeri girerse o kokuyu duyan arı da çiçeğe geliyor. Çiçeğin o delik kısmından içine başını sokuyor,o kokuyu duyan arı da çiçeğe geliyor. Çiçeğin o delik kısmından içine başını sokuyor, oradaki kokudan bayılıyor. Bir sersemlik geçiriyor içerideki o bitkinin kokusundan.oradaki kokudan bayılıyor. Bir sersemlik geçiriyor içerideki o bitkinin kokusundan. Arı cup o damlayaninArı cup o damlayanin içine düşüyor. Onun da fotoğrafını çekmiş. içine düşüyor. Onun da fotoğrafını çekmiş. Şimdi ben seyrederken; "Eyvah, zavallı böceği bu çiçek yiyecek." diyorum. Şimdi ben seyrederken;

"Eyvah, zavallı böceği bu çiçek yiyecek." diyorum.
Yani, "Eritecek orada, onu emecek galiba." diyorum. Yani, "Eritecek orada, onu emecek galiba." diyorum.

Fakat öyle bir şey ki; sadece bayıltmış, sersemletmiş.Fakat öyle bir şey ki; sadece bayıltmış, sersemletmiş. Suyun içine düşüyor, uğraşıyor, sırılsıklam oradan çıkıyor.Suyun içine düşüyor, uğraşıyor, sırılsıklam oradan çıkıyor. Her tarafı ona bulaşmış olarak çıkıyor. Dışarı çıkmak istiyor, Her tarafı ona bulaşmış olarak çıkıyor. Dışarı çıkmak istiyor, çiçeğin o içeri girerken geniş olan ağzı büzülüyor. Dışarı çıkmak istiyor arı, çıkamıyor. çiçeğin o içeri girerken geniş olan ağzı büzülüyor. Dışarı çıkmak istiyor arı, çıkamıyor. Bir zorluyor, çıkamıyor. İkinci defa zorluyor, çıkamıyor.Bir zorluyor, çıkamıyor. İkinci defa zorluyor, çıkamıyor. O sırada üst tarafından bir şey uzanıyor arının sırtına doğru,O sırada üst tarafından bir şey uzanıyor arının sırtına doğru, yine insan seyrederken yüreği ağzına geliyor; yine insan seyrederken yüreği ağzına geliyor;

"Eyvah, buradan arıya bir suikast olacak." filan derken,"Eyvah, buradan arıya bir suikast olacak." filan derken, oradan iki tane tohum yapıştırıyor sırtına. Sarı tohum. Nasıl yapıştı? oradan iki tane tohum yapıştırıyor sırtına. Sarı tohum.

Nasıl yapıştı?

Arı aşağıdaki balın içine düştü ya, her tarafı ballandı ya,Arı aşağıdaki balın içine düştü ya, her tarafı ballandı ya, onun sırtına o uzanan iki tane bıyık gibi şeyden, ucundaki iki tane tohum,onun sırtına o uzanan iki tane bıyık gibi şeyden, ucundaki iki tane tohum, çiçeğin tohumu, arının sırtına yapışıyor. Bunu görüyorum yani filmini almış. çiçeğin tohumu, arının sırtına yapışıyor. Bunu görüyorum yani filmini almış. İki tane tohum yapışınca sırtına, o zaman delik açılıyor, arı pır diye uçuyor. Hadi öteki çiçeğe...İki tane tohum yapışınca sırtına, o zaman delik açılıyor, arı pır diye uçuyor. Hadi öteki çiçeğe... Yani aynı cinsin erkek çiçek, dişi çiçek demek ki. Buradan aldığı tohumlar sırtında, farkında değil. Yani aynı cinsin erkek çiçek, dişi çiçek demek ki. Buradan aldığı tohumlar sırtında, farkında değil. Onları ayakları ile itemeyecek yere yapıştırmış bitki. Ayaklarında olsa iter, atar. Onları ayakları ile itemeyecek yere yapıştırmış bitki. Ayaklarında olsa iter, atar. Oradan öteki çiçeğe girerken içeri girerken o tohumları öteki çiçek alıyor. Oradan öteki çiçeğe girerken içeri girerken o tohumları öteki çiçek alıyor.

Muhterem kardeşlerim! Yani insan sırf bu hadisenin karşısında,Muhterem kardeşlerim!

Yani insan sırf bu hadisenin karşısında,
Allah'ın azameti karşısında secdeye varır. Kudreti karşısında, sanatı karşısında secdeye varır.Allah'ın azameti karşısında secdeye varır. Kudreti karşısında, sanatı karşısında secdeye varır. Bunun her tarafı bir plan, her tarafı bir incelik, her tarafı bir düşünce, her tarafı bir maksat,Bunun her tarafı bir plan, her tarafı bir incelik, her tarafı bir düşünce, her tarafı bir maksat, bir hikmet, bir gaye ile oluyor yani. bir hikmet, bir gaye ile oluyor yani. Arının kokuyu duyup oraya gelmesi, suyun içine düşüp yapışkan olması, Arının kokuyu duyup oraya gelmesi, suyun içine düşüp yapışkan olması, o yapışkanın üstüne iki tane tohumun yapıştırılması, öbür çiçeğe gitmesi,o yapışkanın üstüne iki tane tohumun yapıştırılması, öbür çiçeğe gitmesi, öbür çiçeğin onu alması, çiçeğin böylece üremesini sağlıyor. Arı vasıta oluyor. öbür çiçeğin onu alması, çiçeğin böylece üremesini sağlıyor. Arı vasıta oluyor. Şu düzene bakın! Şu intizama, şu olan işlerdeki hikmetlere bakın! Şu düzene bakın! Şu intizama, şu olan işlerdeki hikmetlere bakın!

İşte Allahu Teâlâ hazretlerinin her işi böyle. Görene her işi böyle ince, her işi güzel.İşte Allahu Teâlâ hazretlerinin her işi böyle. Görene her işi böyle ince, her işi güzel. Tabii O'na hamd edeceğiz. Tabii O'na şükredeceğiz.Tabii O'na hamd edeceğiz. Tabii O'na şükredeceğiz. Tabi O'nun verdiği nimetlerin kadrini, kıymetini bileceğiz. Tabii O'na itaat edeceğiz.Tabi O'nun verdiği nimetlerin kadrini, kıymetini bileceğiz. Tabii O'na itaat edeceğiz. Tabii O'nun sofrasından yemeğimizi yeyip kalkarken O'na hamd edeceğiz, ondan geri durmayacağız.Tabii O'nun sofrasından yemeğimizi yeyip kalkarken O'na hamd edeceğiz, ondan geri durmayacağız. Rabbimize küfrân-ı nimette bulunmayacağız. O'nun hamdini terk etmeyeceğiz.Rabbimize küfrân-ı nimette bulunmayacağız. O'nun hamdini terk etmeyeceğiz. Elbette bu şuur içinde Rabbimiz'e şükran dolu, kulluk duygusu dolu olarak, Elbette bu şuur içinde Rabbimiz'e şükran dolu, kulluk duygusu dolu olarak, teşekkür duygusu dolu olarak öyle kalkacağız sofradan ve bunu da dilimizle ifade edeceğiz.teşekkür duygusu dolu olarak öyle kalkacağız sofradan ve bunu da dilimizle ifade edeceğiz. Efendimiz'in bize öğretmesinden görüyoruz. Bundan sonraki rivayet. Efendimiz'in bize öğretmesinden görüyoruz.

Bundan sonraki rivayet.

Kâne izâ reke'a sevvâ zahrahû hattâ lev subbe 'aleyhi'l-mâu lestekarra. Kâne izâ reke'a sevvâ zahrahû hattâ lev subbe 'aleyhi'l-mâu lestekarra.

İbn Mesud radıyallahu anh, İbn Abbas radıyallahu anhümâİbn Mesud radıyallahu anh, İbn Abbas radıyallahu anhümâ ve Vâbısa radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.ve Vâbısa radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu râviler rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn diyorlar ki; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Bu râviler rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn diyorlar ki;

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz
rükûya vardığı, eğildiği zaman sırtını o kadar düz yapardı ki,rükûya vardığı, eğildiği zaman sırtını o kadar düz yapardı ki, o sırtına su dökülse su dururdu orada, aşağıya akmazdı." Yani o kadar düz bir şekilde… o sırtına su dökülse su dururdu orada, aşağıya akmazdı." Yani o kadar düz bir şekilde…

Demek ki, namazda dik duruyoruz, ondan sonra rükûya varıyoruz;Demek ki, namazda dik duruyoruz, ondan sonra rükûya varıyoruz; o kadar yatay duruyormuş ki ne fazla böyle eğilmiş, katlanmış durumda,o kadar yatay duruyormuş ki ne fazla böyle eğilmiş, katlanmış durumda, ne de böyle tam eğilmemiş de meyilli kalmış. Ne öyle ne öyle... Dümdüz. ne de böyle tam eğilmemiş de meyilli kalmış. Ne öyle ne öyle... Dümdüz. O kadar düz dururdu ki, sanki üstüne su dökülse sağa sola akmayacak, orada duracak. O kadar düz dururdu ki, sanki üstüne su dökülse sağa sola akmayacak, orada duracak. O kadar muntazam bir şekilde dururdu. Muhterem kardeşlerim! O kadar muntazam bir şekilde dururdu.

Muhterem kardeşlerim!

Belki bir erkek olduğumuz için yani onu çok iyi hissediyorum.Belki bir erkek olduğumuz için yani onu çok iyi hissediyorum. İslâm'da böyle bir askerlik ruhu var gibi. Yani İslâm'ın ibadetlerinde bir düzen, bir intizam var.İslâm'da böyle bir askerlik ruhu var gibi. Yani İslâm'ın ibadetlerinde bir düzen, bir intizam var. Müslümanların hepsini sanki asker gibi yetiştiriyor. Müslümanların hepsini sanki asker gibi yetiştiriyor. Saflar, bu rükûdaki, kalkıştaki intizamlar, başlarında bir imamın olması,Saflar, bu rükûdaki, kalkıştaki intizamlar, başlarında bir imamın olması, o Allahu ekber deyince herkesin ona tâbi olması...o Allahu ekber deyince herkesin ona tâbi olması... Her şeyimiz müştereken beraberce bir komutla, bir emirle böyle işlerimizi yapmak, hep bizi terbiye için. Her şeyimiz müştereken beraberce bir komutla, bir emirle böyle işlerimizi yapmak, hep bizi terbiye için.

Kurban bayramında kurban kesiyoruz; bizi terbiye için.Kurban bayramında kurban kesiyoruz; bizi terbiye için. Yani bunların her birisi müslümanı cihada alıştırmak için, İslâm'ı korumak, hakkı tutmak,Yani bunların her birisi müslümanı cihada alıştırmak için, İslâm'ı korumak, hakkı tutmak, hakkı kollamak, hakkı gözetmek, batılı engellemek için müslümanı yetiştirici şeyler. hakkı kollamak, hakkı gözetmek, batılı engellemek için müslümanı yetiştirici şeyler.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri bu dünyaya vazifeli bir ümmet olarak gönderdiğini bildiriyorAllahu Teâlâ hazretleri bizleri bu dünyaya vazifeli bir ümmet olarak gönderdiğini bildiriyor Kur'ân-ı Kerîm'de, demek ki ona göre de bizi yetiştirmekte... Kur'ân-ı Kerîm'de, demek ki ona göre de bizi yetiştirmekte...

Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeri.Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeri. Emr-i mâruf yapmak vazifemiz. Nehy-i münker yapmak vazifemiz. Emr-i mâruf yapmak vazifemiz. Nehy-i münker yapmak vazifemiz. Allah yolunda cihat etmek vazifemiz. Ve biz, insanlar doğru yola gelsinler,Allah yolunda cihat etmek vazifemiz. Ve biz, insanlar doğru yola gelsinler, insanlara örnek ve numune olalım ve insanlara önderlik edelim insanlara örnek ve numune olalım ve insanlara önderlik edelim ve insanları doğru yola çekelim diye gönderilmiş vazifeli bir ümmetiz, diye Kur'an bildiriyor.ve insanları doğru yola çekelim diye gönderilmiş vazifeli bir ümmetiz, diye Kur'an bildiriyor. Yani o şuurda değiliz ama meğer niçin yaratılmışız, meğer niçin düşünülmüşüz,Yani o şuurda değiliz ama meğer niçin yaratılmışız, meğer niçin düşünülmüşüz, meğer niçin yeryüzüne gönderilmişiz; asıl vazifemiz bu. meğer niçin yeryüzüne gönderilmişiz; asıl vazifemiz bu.

Rabbimiz hepimizi vazifelerimizin şuurunda eylesin. Rabbimiz hepimizi vazifelerimizin şuurunda eylesin.

Kâne rake'a kâl: Sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî selâsen.Kâne rake'a kâl: Sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî selâsen. Ve izâ secede kâl: Sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî selâsen. Ve izâ secede kâl: Sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî selâsen.

Ukbe radıyallahu anh'ten Ebû Davud rivayet etmiş ki; Ukbe radıyallahu anh'ten Ebû Davud rivayet etmiş ki;

"Peygamber Efendimiz rükûya vardığı zaman üç defa sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî derdi."Peygamber Efendimiz rükûya vardığı zaman üç defa sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî derdi. Secdeye vardığı zaman da üç defa sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî derdi." Secdeye vardığı zaman da üç defa sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî derdi."

Rükûda ve secdede ifadeleri bunlardı. Rükûda sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî,Rükûda ve secdede ifadeleri bunlardı. Rükûda sübhâne rabbiye'l-azîm ve bi-hamdihî, secdede sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî. secdede sübhâne rabbiye'l-a'lâ ve bi-hamdihî. Ve bi-hamdihî'sini demeden umumiyetle biz de namazları öyle kılıyoruz ama o da olur.Ve bi-hamdihî'sini demeden umumiyetle biz de namazları öyle kılıyoruz ama o da olur. Hatta daha başka dualar yapıldığı, daha fazla ifadeler olduğu rivayetler de var. Hatta daha başka dualar yapıldığı, daha fazla ifadeler olduğu rivayetler de var.

Kâne izâ rake'a ferrace esâbi'ahû ve izâ secede damme esâbi'ahû. Kâne izâ rake'a ferrace esâbi'ahû ve izâ secede damme esâbi'ahû.

"Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem rükûya vardığı zaman dizlerinin üstünü kavrarken "Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem rükûya vardığı zaman dizlerinin üstünü kavrarken parmaklarını açardı, eli ile dizlerini tutarken parmaklarını açarak tutardı.parmaklarını açardı, eli ile dizlerini tutarken parmaklarını açarak tutardı. Secdeye vardığı zaman da parmaklarını yaklaştırırdı, yani parmaklarını kapatarak secde ederdi." Secdeye vardığı zaman da parmaklarını yaklaştırırdı, yani parmaklarını kapatarak secde ederdi." Ama rükûda parmaklarını açardı, secdede kapatırdı. Ama rükûda parmaklarını açardı, secdede kapatırdı.

Kâne izâ remâ el-cimâre meşâ ileyhi zâhiben ve râci'an. Kâne izâ remâ el-cimâre meşâ ileyhi zâhiben ve râci'an.

"Peygamber Efendimiz hacda -cemre dediğimiz- şeytan taşlama vazifesini yaparken "Peygamber Efendimiz hacda -cemre dediğimiz- şeytan taşlama vazifesini yaparken giderken ve gelirken yaya olarak giderdi." O taşlama yerlerine yaya giderdi,giderken ve gelirken yaya olarak giderdi." O taşlama yerlerine yaya giderdi, taşlardı, gelirken yine yaya gelirdi. Yaya gider yaya gelirdi. taşlardı, gelirken yine yaya gelirdi. Yaya gider yaya gelirdi. Genel olarak umumiyetle âdet-i seniyesi böyleydi. Kâne izâ remâ cemrete'l-'akabeti madâ ve lem yakif. Genel olarak umumiyetle âdet-i seniyesi böyleydi.

Kâne izâ remâ cemrete'l-'akabeti madâ ve lem yakif.

"Sonuncu -büyük şeytan dediğimiz- Akabe cemresini, "Sonuncu -büyük şeytan dediğimiz- Akabe cemresini, büyük şeytanın taşlama işini yaptığı zaman durmazdı." büyük şeytanın taşlama işini yaptığı zaman durmazdı."

Ötekilerde durup, Mekke tarafına dönüp, elini açıp dua ettiği rivayet edilir.Ötekilerde durup, Mekke tarafına dönüp, elini açıp dua ettiği rivayet edilir. Ama üçüncü şeytanı Akabe cemresinde taşladıktan sonra hiç durmadan yürür giderdi hemen.Ama üçüncü şeytanı Akabe cemresinde taşladıktan sonra hiç durmadan yürür giderdi hemen. Orada durmazdı. Akabe Arapça'da "eşik" demektir.Orada durmazdı.

Akabe Arapça'da "eşik" demektir.
"Bel," yani "iki dağın arasında böyle bir aşılan kısım" demektir."Bel," yani "iki dağın arasında böyle bir aşılan kısım" demektir. Dağın bu tarafı yüksek, bu tarafı yüksek; öbür taraftaki vadi, çukur.Dağın bu tarafı yüksek, bu tarafı yüksek; öbür taraftaki vadi, çukur. Bu iki dağın nispeten alçak olan eşiğinden öbür tarafa geçer yol, tabii dağa tırmanmaz.Bu iki dağın nispeten alçak olan eşiğinden öbür tarafa geçer yol, tabii dağa tırmanmaz. İşte o geçit kısmına, eşik kısmına akabe derler. Bu cemretü'l-akabe, İşte o geçit kısmına, eşik kısmına akabe derler. Bu cemretü'l-akabe, Mina'nın Mekke'ye doğru yakın kısmında sonuncu yerdir. Hatta Mina'nın hududu dışındadır. Mina'nın Mekke'ye doğru yakın kısmında sonuncu yerdir. Hatta Mina'nın hududu dışındadır. O saha hududun dışı sayılıyor. Fakat şimdi orada Araplar ne Akabe bırakmışlar, O saha hududun dışı sayılıyor.

Fakat şimdi orada Araplar ne Akabe bırakmışlar,
ne eşik ne gedik bırakmışlar. Dağları kesmişler Akabe'yi yarmışlar, aşağıdan bir yol yapmışlar, ne eşik ne gedik bırakmışlar. Dağları kesmişler Akabe'yi yarmışlar, aşağıdan bir yol yapmışlar, ortadan bir yol yapmışlar, beton direklerin üstünden bir yol bu tarafa çevirmişler, ortadan bir yol yapmışlar, beton direklerin üstünden bir yol bu tarafa çevirmişler, öbür tarafından bir başka yol öbür tarafa çevirmişler; hiçbir şey kalmamış.öbür tarafından bir başka yol öbür tarafa çevirmişler; hiçbir şey kalmamış. Sadece o taşların da olduğu yerler betondan işte böyle belli... Sadece o taşların da olduğu yerler betondan işte böyle belli... Eskiden oraları evlerin arasında böyle meydanda bir yerlerdi, ayrı yerlerdi; Eskiden oraları evlerin arasında böyle meydanda bir yerlerdi, ayrı yerlerdi; şimdi artık tanınmayacak gibi bir manzara kazanmış. şimdi artık tanınmayacak gibi bir manzara kazanmış.

Dağları traşlıyorlar, kademe kademe çadır olsun diye sekiler yapıyorlar.Dağları traşlıyorlar, kademe kademe çadır olsun diye sekiler yapıyorlar. Yolları açıyorlar, dağların içinden deliyorlar tünel açıyorlar, şuradan buradan geçiliyor filan. Yolları açıyorlar, dağların içinden deliyorlar tünel açıyorlar, şuradan buradan geçiliyor filan. Vadilerin üstüne köprüler yapıyorlar, tanınmayacak hâle geldi. Vadilerin üstüne köprüler yapıyorlar, tanınmayacak hâle geldi. Arafat ovasını ağaçladılar, Arafat ovasında yemyeşil bir manzara, park gibi oldu orası.Arafat ovasını ağaçladılar, Arafat ovasında yemyeşil bir manzara, park gibi oldu orası. Zaten aşağısı sulakmış. Yani kum beş altı metre kazıldığı zaman aşağıda su olduğu söyleniliyor. Zaten aşağısı sulakmış. Yani kum beş altı metre kazıldığı zaman aşağıda su olduğu söyleniliyor. Kuyu kazanlar öyle söylüyorlar. Ağaçlar tuttu, büyüdü, şimdi aşağıdaki suya kökleri ulaştı. Kuyu kazanlar öyle söylüyorlar. Ağaçlar tuttu, büyüdü, şimdi aşağıdaki suya kökleri ulaştı. Artık önümüzdeki senelerde orada hac edenler park gibi bahçe gibi Artık önümüzdeki senelerde orada hac edenler park gibi bahçe gibi yemyeşillikler içinde haclarını yapacaklar. Eskiden çatır çatır sıcak iken, şimdi gölgede olacaklar.yemyeşillikler içinde haclarını yapacaklar. Eskiden çatır çatır sıcak iken, şimdi gölgede olacaklar. İşte ora ile ilgili rivayetler bunlar. İşte ora ile ilgili rivayetler bunlar.

Görmeyen kardeşlerimize Allah yakın zamanda zenginlik versin, haclar ve umreler nasip eylesin.Görmeyen kardeşlerimize Allah yakın zamanda zenginlik versin, haclar ve umreler nasip eylesin. Gören kardeşlerimizin sevgisi, aşkı, muhabbeti, zamanı yaklaştıkça yüreği küt küt atar, Gören kardeşlerimizin sevgisi, aşkı, muhabbeti, zamanı yaklaştıkça yüreği küt küt atar, dayanamaz hâle gelirler. Tekrar tekrar oraları ziyaret etmeyi nasip eylesin.dayanamaz hâle gelirler. Tekrar tekrar oraları ziyaret etmeyi nasip eylesin. İnsanın bir umre yaptığı zaman, bir önceki umre ile aradaki bütün günahları affoluyor.İnsanın bir umre yaptığı zaman, bir önceki umre ile aradaki bütün günahları affoluyor. Bir hac yaptığı zaman, bir önceki hacla aradaki bütün günahları affoluyor. Bir hac yaptığı zaman, bir önceki hacla aradaki bütün günahları affoluyor. Mebrûr, makbul bir hac yaptığı zaman mükâfatı cennetten başka bir şey değil;Mebrûr, makbul bir hac yaptığı zaman mükâfatı cennetten başka bir şey değil; cenneti kazanıyor insan. Ama eskiden çok zormuş.cenneti kazanıyor insan.

Ama eskiden çok zormuş.
Eskiden haccetmek o kadar zormuş ki, bunu anlamak içinEskiden haccetmek o kadar zormuş ki, bunu anlamak için Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sini alın, görürsünüz. Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sini alın, görürsünüz. O da öyle bir hac seyahati yapmış, dilbaz bir kimse olduğu için güzel yazmış, kalemiyle anlatıyor.O da öyle bir hac seyahati yapmış, dilbaz bir kimse olduğu için güzel yazmış, kalemiyle anlatıyor. Nerede, ne sıkıntı çektiğini, nasıl önüne eşkıyalar çıktığını, nasıl onlardan kaçtığını,Nerede, ne sıkıntı çektiğini, nasıl önüne eşkıyalar çıktığını, nasıl onlardan kaçtığını, nasıl maceralar geçirdiğini, nasıl sıcaklar olduğunu, nasıl susuzluklar çektiklerini,nasıl maceralar geçirdiğini, nasıl sıcaklar olduğunu, nasıl susuzluklar çektiklerini, nasıl çöllerden geçtiklerini anlatıyor. nasıl çöllerden geçtiklerini anlatıyor.

Şimdi bizimki, artık âhir zaman müslümanları zayıf müslümanlar diyeŞimdi bizimki, artık âhir zaman müslümanları zayıf müslümanlar diye Allah çok kolaylıklar nasip etti bizlere. Buradan uçağa biniyoruz Cidde'ye gidiyoruz.Allah çok kolaylıklar nasip etti bizlere. Buradan uçağa biniyoruz Cidde'ye gidiyoruz. "Buyurun efendim!" diye bir serin salona alıyorlar, üşüyorsunuz. "Buyurun efendim!" diye bir serin salona alıyorlar, üşüyorsunuz. Dışarıda terliyorsunuz içeride serin aircondition cihazlarından üşüyorsunuz.Dışarıda terliyorsunuz içeride serin aircondition cihazlarından üşüyorsunuz. Soğuk su mu istersiniz, buyurun içme suları orada.Soğuk su mu istersiniz, buyurun içme suları orada. Yüznumara mı istersiniz, abdest mi alacaksınız, buyurun; şırıl şırıl sular, tertemiz yüznumaralar...Yüznumara mı istersiniz, abdest mi alacaksınız, buyurun; şırıl şırıl sular, tertemiz yüznumaralar... Gayet temiz. Allah razı olsun. Gidiyorsunuz, her şey rahat.Gayet temiz. Allah razı olsun. Gidiyorsunuz, her şey rahat. Otobüslere biniyorsunuz, vasıtalara biniyorsunuz, geliyorsunuz. Otobüslere biniyorsunuz, vasıtalara biniyorsunuz, geliyorsunuz. Oturduğunuz evler belki buradaki evlerden daha rahat, daha güzel. Oturduğunuz evler belki buradaki evlerden daha rahat, daha güzel. Harem-i Şerif'e gidiyorsunuz, pervaneler fır fır fır fır döner.Harem-i Şerif'e gidiyorsunuz, pervaneler fır fır fır fır döner. Serin hava, zemzemciler zemzem taşır. Haydi sıcak zemzem içmesinler diye parça parça,Serin hava, zemzemciler zemzem taşır. Haydi sıcak zemzem içmesinler diye parça parça, kelle gibi, kol gibi, bacak gibi buzları getirirler, kancalarla cup [depoların] içine atarlar,kelle gibi, kol gibi, bacak gibi buzları getirirler, kancalarla cup [depoların] içine atarlar, oradan kırmızı, turuncu termosların içine dağıtırlar...oradan kırmızı, turuncu termosların içine dağıtırlar... Yanına bir defa içilip atılmaya mahsus bardakları dizerler.Yanına bir defa içilip atılmaya mahsus bardakları dizerler. Çekersin oradan bardağı, içersiniz içeceğiniz kadar. Arkadaşınıza ikram edersiniz.Çekersin oradan bardağı, içersiniz içeceğiniz kadar. Arkadaşınıza ikram edersiniz. Ayakta durursunuz, Kâbe'ye gözünüzü dikersiniz, Allah'a hamd edersiniz, şıkır şıkır içersiniz. Ayakta durursunuz, Kâbe'ye gözünüzü dikersiniz, Allah'a hamd edersiniz, şıkır şıkır içersiniz.

Allah hepinize afiyetle, sıhhatle nasip eylesin. Allah hepinize afiyetle, sıhhatle nasip eylesin.

Kâne izâKâne izâ remdet 'aynu'mra'etin min-nisâihî lem ye'tihâ hattâ teberra'e 'aynuhâ. remdet 'aynu'mra'etin min-nisâihî lem ye'tihâ hattâ teberra'e 'aynuhâ.

"Hanımlarından birisine göz rahatsızlığı, iltihaplı, çapaklı göz hastalığı geldiği zaman…" "Hanımlarından birisine göz rahatsızlığı, iltihaplı, çapaklı göz hastalığı geldiği zaman…"

Göz ağrısı, tabii o hani bizdeki arpacık gibi bir şey mi oluyor bilmiyorum.Göz ağrısı, tabii o hani bizdeki arpacık gibi bir şey mi oluyor bilmiyorum. Bu remet dediğimiz hastalık gözleri de kör edermiş, mikrobik bir hastalık.Bu remet dediğimiz hastalık gözleri de kör edermiş, mikrobik bir hastalık. er-Ramedü'l-hübeybiyyü diyorlar, bir çeşit göz hastalığı.er-Ramedü'l-hübeybiyyü diyorlar, bir çeşit göz hastalığı. Ekseriyetle o sıcak diyarlarda mikrobik hastalıktan Ekseriyetle o sıcak diyarlarda mikrobik hastalıktan oradaki mübarek dindaşlarımızın gözleri kör oluyor. Tehlikeli bir hastalık. oradaki mübarek dindaşlarımızın gözleri kör oluyor. Tehlikeli bir hastalık.

"O hastalık öyle gelirse, o zaman Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hanımının, eşinin,"O hastalık öyle gelirse, o zaman Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hanımının, eşinin, zevce-i tâhiresinin hücresine, yatağına varmazdı." diye rivayet ediyorzevce-i tâhiresinin hücresine, yatağına varmazdı." diye rivayet ediyor Ümmü Seleme radıyallahu anhâ validemiz. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ validemiz.

Ebû Nuaym Tıb kitabında bunu yazmış.Ebû Nuaym Tıb kitabında bunu yazmış. Efendimiz'in tıbbî bir tedbir olarak demek böyle yaptığı anlaşılıyor. Efendimiz'in tıbbî bir tedbir olarak demek böyle yaptığı anlaşılıyor.

Kâne izâ zevvece ev tezevvece nesera Kâne izâ zevvece ev tezevvece nesera

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisinin düğünü olduğu zaman da "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisinin düğünü olduğu zaman da veyahut başkaları yakınlarından birinin evlendirildiği zaman da hurma saçardı." veyahut başkaları yakınlarından birinin evlendirildiği zaman da hurma saçardı."

Hurma saçardı, yani bol bol hurma ikram ederdi, dağıtırdı, verirdi.Hurma saçardı, yani bol bol hurma ikram ederdi, dağıtırdı, verirdi. Böyle bir tatlı ziyafet filan oluyor. Hurma tabii oranın her şeyi; Böyle bir tatlı ziyafet filan oluyor. Hurma tabii oranın her şeyi; hem ekmeği, hem tatlısı, hem gıdası, her şeyi… Yani hurmayı torbasına doldurdu mu Arap, hem ekmeği, hem tatlısı, hem gıdası, her şeyi… Yani hurmayı torbasına doldurdu mu Arap, o zaman sefere çıkarmış. Torbamda şu kadar hurma var, başka bir şey istemez.o zaman sefere çıkarmış. Torbamda şu kadar hurma var, başka bir şey istemez. Küçük bir hurmada 300 kalori var. Son derece besleyici bir şey. Küçük bir hurmada 300 kalori var. Son derece besleyici bir şey. Yani insanın ağır bir iş yaptığı zaman,Yani insanın ağır bir iş yaptığı zaman, demircilik, kömürcülük, böyle pazu işi yaptığı zaman bilmem ne kadar alması lazım. demircilik, kömürcülük, böyle pazu işi yaptığı zaman bilmem ne kadar alması lazım. Yani bu hurmadan birkaç tanesini aldı mı o maksat hâsıl oluyor. Yani bu hurmadan birkaç tanesini aldı mı o maksat hâsıl oluyor.

Kâne izâ se'ele ce'ale bâtıne keffeyhi ileyhi ve ize'ste'âze ce'ale zâhirehümâ ileyhi. Kâne izâ se'ele ce'ale bâtıne keffeyhi ileyhi ve ize'ste'âze ce'ale zâhirehümâ ileyhi.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'tan bir şey isterken"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'tan bir şey isterken iki elinin avuç kısmını, iç kısmını yukarıya kaldırırdı. iki elinin avuç kısmını, iç kısmını yukarıya kaldırırdı. Bir kötü şeyi söyleyip de Allah'a sığınırken de Bir kötü şeyi söyleyip de Allah'a sığınırken de ellerini sırtı yukarı gelecek şekilde avuçlarını aşağı döndürürdü." ellerini sırtı yukarı gelecek şekilde avuçlarını aşağı döndürürdü."

Biz de salât ü selam getiriyoruz.Biz de salât ü selam getiriyoruz. Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin diyoruz, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin diyoruz, böyle açıyoruz elimizi. Salâten tüncînâ bi-hâ min-cemî'i'l-ehvâli ve'l-âfât.böyle açıyoruz elimizi. Salâten tüncînâ bi-hâ min-cemî'i'l-ehvâli ve'l-âfât. Yani; "Öyle bir salât ü selam ile Peygamber Efendimiz'e salât ü selam eyle ki yâ Rabbi,Yani; "Öyle bir salât ü selam ile Peygamber Efendimiz'e salât ü selam eyle ki yâ Rabbi, o salât ü selam berekâtına, biz her türlü korkulardan, her türlü âfetlerden necat bulalım." diye.o salât ü selam berekâtına, biz her türlü korkulardan, her türlü âfetlerden necat bulalım." diye. Korkulu şeyleri, âfetleri zikredip de ondan sığınma bahis konusu olduğu zaman, Korkulu şeyleri, âfetleri zikredip de ondan sığınma bahis konusu olduğu zaman, elimizi aşağıya doğru çeviriyoruz. elimizi aşağıya doğru çeviriyoruz. Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, buraya kadar elimiz böyle [yukarı doğru]. Salâten tüncînâ bi-hâ min-cemî'i'l-ehvâli ve'l-âfât. buraya kadar elimiz böyle [yukarı doğru]. Salâten tüncînâ bi-hâ min-cemî'i'l-ehvâli ve'l-âfât. "Her türlü korkulardan..." Ehval, iki gözlü 'he' ile. Bazıları ahvâl diyorlar."Her türlü korkulardan..." Ehval, iki gözlü 'he' ile. Bazıları ahvâl diyorlar. Ahvâl, "haller" demek, öyle değil. 'Ha' ile değil, iki gözlü 'he' ile; ehval, heviller, yani korkular. Ahvâl, "haller" demek, öyle değil. 'Ha' ile değil, iki gözlü 'he' ile; ehval, heviller, yani korkular. "Her türlü korkulu şeyden, korkulacak şeyden yâ Rabbi, her türlü afetten sana sığınırız.""Her türlü korkulu şeyden, korkulacak şeyden yâ Rabbi, her türlü afetten sana sığınırız." Elimiz böyle [aşağıya doğru]. Ondan sonra; ve takdîlenâ bi-hâ cemî'a'l-hâcât.Elimiz böyle [aşağıya doğru].

Ondan sonra; ve takdîlenâ bi-hâ cemî'a'l-hâcât.
"Bize her türlü hacetlerimizi kazâ eyle, ihsan eyle, bahş eyle yâ Rabbi.""Bize her türlü hacetlerimizi kazâ eyle, ihsan eyle, bahş eyle yâ Rabbi." Ve tutahhirnâ mincemî'i's-seyyiât. "Bizi her türlü seyyielerden, günahlardan temiz ve pâk eyle."Ve tutahhirnâ mincemî'i's-seyyiât. "Bizi her türlü seyyielerden, günahlardan temiz ve pâk eyle." bir salât ü selam ile salât ü selam et Efendimiz'e yâ Rabbi.bir salât ü selam ile salât ü selam et Efendimiz'e yâ Rabbi. Ve terfe'unâ bi-hâ 'ındeke a'le'd-deracât.Ve terfe'unâ bi-hâ 'ındeke a'le'd-deracât. "Senin yanında bizi en yüksek mertebeye çıkartacak bir salât ile salât ü selam eyle yâ Rabbi.""Senin yanında bizi en yüksek mertebeye çıkartacak bir salât ile salât ü selam eyle yâ Rabbi." Ve tübelliğünâ bi-hâ akse'l-ğâyâti min-cemî'i'l-hayrâti.Ve tübelliğünâ bi-hâ akse'l-ğâyâti min-cemî'i'l-hayrâti. "Bizi dünyada, âhirette her türlü hayırdan muratlarımıza, gayelerimize ulaştır yâ Rabbi." "Bizi dünyada, âhirette her türlü hayırdan muratlarımıza, gayelerimize ulaştır yâ Rabbi."

Çok güzel bir salât ü selamdır. Geçen haftaların birinde bir kardeşimiz diyordu ki; Çok güzel bir salât ü selamdır. Geçen haftaların birinde bir kardeşimiz diyordu ki;

"Bu salât ü selam işte şu vakitten beri camilerimizde okunuyor; acaba doğru mu okunması, eğri mi?" "Bu salât ü selam işte şu vakitten beri camilerimizde okunuyor; acaba doğru mu okunması, eğri mi?"

Çok doğru, çok güzel, çok hoş mânası olan, çok derli toplu mânası olan bir salât ü selam. Çok doğru, çok güzel, çok hoş mânası olan, çok derli toplu mânası olan bir salât ü selam.

Efendimiz böyle sığınacağı zaman elinin sırtını yukarıya, avucun içini aşağıya getirirdi; bunu da bilin.Efendimiz böyle sığınacağı zaman elinin sırtını yukarıya, avucun içini aşağıya getirirdi; bunu da bilin. Ankara'da bir hoca kardeşimiz var. Alim, fâzıl, sessiz, kâmil, ârif kimse. Diyor ki; Ankara'da bir hoca kardeşimiz var. Alim, fâzıl, sessiz, kâmil, ârif kimse. Diyor ki;

"Halkın garipseyeceği şeylerden de sakınmak lazım."Halkın garipseyeceği şeylerden de sakınmak lazım. Onları fitneye, biribiriyle dedikoduya düşürüp, yanlış günahlı şeylere düşürmemeye deOnları fitneye, biribiriyle dedikoduya düşürüp, yanlış günahlı şeylere düşürmemeye de çalışmak lazım diye, yani evet böyle yapmak lazım ama mânasını anlamazlar diye yapmıyorum." diyor.çalışmak lazım diye, yani evet böyle yapmak lazım ama mânasını anlamazlar diye yapmıyorum." diyor. Ben de; "Yapılsın diye diyorum." Ben de;

"Yapılsın diye diyorum."

Madem ki Peygamber Efendimiz böyle yaparmış, çekinmemek lazım.Madem ki Peygamber Efendimiz böyle yaparmış, çekinmemek lazım. Halk da öğrensin, garipsiyorsa bile garipsemesin. Onun o garipsemesi garip. Halk da öğrensin, garipsiyorsa bile garipsemesin. Onun o garipsemesi garip.

Şimdi biz musafaha ediyoruz. Musafahada ellerimizin dört parmak tarafı yukarıya doğru olacak,Şimdi biz musafaha ediyoruz. Musafahada ellerimizin dört parmak tarafı yukarıya doğru olacak, şöyle musafa ediyoruz. Şimdi Batılılar böyle musafaha ediyor.şöyle musafa ediyoruz. Şimdi Batılılar böyle musafaha ediyor. Parmaklar aşağı doğru böyle tutunuyor böyle tokalaşıyorlar. Parmaklar aşağı doğru böyle tutunuyor böyle tokalaşıyorlar. Biz de ellerimiz böyle parmaklar yukarıya doğru birbirimizin elini tutuyoruz sağlam.Biz de ellerimiz böyle parmaklar yukarıya doğru birbirimizin elini tutuyoruz sağlam. Bak kardeşliğimiz ne kadar sıkı, sağlam, mertçe böyle böyle musafaha ediyoruz. Bak kardeşliğimiz ne kadar sıkı, sağlam, mertçe böyle böyle musafaha ediyoruz.

Ankara'da bir kuyumcu tanıdığımız var.Ankara'da bir kuyumcu tanıdığımız var. Allah selamet versin, iyi, camiye geliyor fakat tenkitçi, çok bilmiş ama cahil. Allah selamet versin, iyi, camiye geliyor fakat tenkitçi, çok bilmiş ama cahil.

"Niye böyle yapıyorsunuz?" "Efendimiz böyle yapardı." "Canım olur mu öyle şey?" "Olur. Olmuş."Niye böyle yapıyorsunuz?"

"Efendimiz böyle yapardı."

"Canım olur mu öyle şey?"

"Olur. Olmuş.
Peygamber Efendimiz böyle yapmış." "Benim aklım almadı." Aklın dar da ondan almıyor. Peygamber Efendimiz böyle yapmış."

"Benim aklım almadı."

Aklın dar da ondan almıyor.
Almayacak bir şey yok. Peygamber Efendimiz yaptıktan sonra şey yapmamak lazım. Almayacak bir şey yok. Peygamber Efendimiz yaptıktan sonra şey yapmamak lazım.

Nikâh kıydık bugün, hanımlar tarafına da mikrofon çekmişler.Nikâh kıydık bugün, hanımlar tarafına da mikrofon çekmişler. Dua ediyoruz, diyoruz ki; nestağfirullah, nestağfirullah, nestağfirullah...Dua ediyoruz, diyoruz ki; nestağfirullah, nestağfirullah, nestağfirullah... Kadının birisi oradan çıkmış demiş ki; Kadının birisi oradan çıkmış demiş ki;

"Canım bizim bildiğimiz bu estağfirullah dı şimdi bu hoca niye nestağfirullah diyor?""Canım bizim bildiğimiz bu estağfirullah dı şimdi bu hoca niye nestağfirullah diyor?" Birileri de izah etmiş, demişler ki; "Bak, bu estağfirullah deyinceBirileri de izah etmiş, demişler ki;

"Bak, bu estağfirullah deyince
'yâ Rabbi ben senden mağfiret istiyorum' demek.'yâ Rabbi ben senden mağfiret istiyorum' demek. Nestağfirullah deyince 'yâ Rabbi biz senden mağfiret istiyoruz' demek.Nestağfirullah deyince 'yâ Rabbi biz senden mağfiret istiyoruz' demek. Yani kalabalık o halde olduğumuz için ondan böyle diyoruz, nestağfirullah diye ondan söylüyoruz. 'Yani kalabalık o halde olduğumuz için ondan böyle diyoruz, nestağfirullah diye ondan söylüyoruz. ' Biz istiyoruz' mânasına gelir." filan. Yine aklı almamış, bir sürü konuşma...Biz istiyoruz' mânasına gelir." filan.

Yine aklı almamış, bir sürü konuşma...
Bakmışlar laf anlamayacak öteki kadınlar, "Tamam tamam..." demişler. Bakmışlar laf anlamayacak öteki kadınlar, "Tamam tamam..." demişler.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize, kınayanın kınamasından korkmayacak, Rabbimiz'in emri neyse,Allahu Teâlâ hazretleri hepimize, kınayanın kınamasından korkmayacak, Rabbimiz'in emri neyse, Peygamber Efendimiz'in sünneti ne ise, onu çekinmeden yapacak bir şuur versin. Peygamber Efendimiz'in sünneti ne ise, onu çekinmeden yapacak bir şuur versin.

Ben bir bakıma size ibret olsun diye şu Batılıların halini söylemeyi uygun görüyorum. Ben bir bakıma size ibret olsun diye şu Batılıların halini söylemeyi uygun görüyorum. Adamlar nasıl keyiflerine uygun yaşıyorlar... Ne ütü, ne yıkanmak, ne temizlenmek var.Adamlar nasıl keyiflerine uygun yaşıyorlar... Ne ütü, ne yıkanmak, ne temizlenmek var. Ayaklarına bir meşin don geçiriyorlar, kenarları yağlanıyor. Ayaklarında ne çorap var... Ayaklarına bir meşin don geçiriyorlar, kenarları yağlanıyor. Ayaklarında ne çorap var... Kılları sarı sarı kıvrım kıvrım meydanda... Tırnakları uzamış, topraklanmış.Kılları sarı sarı kıvrım kıvrım meydanda... Tırnakları uzamış, topraklanmış. Bir sandal giymiş, ayakları meydanda; baktığı zaman insan leş gibi şortundan, bacaklarından iğreniyor. Bir sandal giymiş, ayakları meydanda; baktığı zaman insan leş gibi şortundan, bacaklarından iğreniyor.

Neymiş efendim, bunlar turistmiş! Yani dövseler biz yapamazdık böyle şeyi. Neymiş efendim, bunlar turistmiş!

Yani dövseler biz yapamazdık böyle şeyi.
Keyifçi adam; keyfince yaşayacağım diye bulicin giyiyor, atlet giyiyor, çıplak geziyor.Keyifçi adam; keyfince yaşayacağım diye bulicin giyiyor, atlet giyiyor, çıplak geziyor. Tamamen çıplak geziyor. Şeytanın yolunda yürüyen insanlar,Tamamen çıplak geziyor. Şeytanın yolunda yürüyen insanlar, kâfirler böyle kendi bildikleri gibi saç sakal karmakarış, bıyık ağzın içine dönmüş girmiş,kâfirler böyle kendi bildikleri gibi saç sakal karmakarış, bıyık ağzın içine dönmüş girmiş, arslan yelesi gibi saçlar böyle büyümüş; böyle geziyor. arslan yelesi gibi saçlar böyle büyümüş; böyle geziyor.

Ben niye Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun gezmeyeyim?Ben niye Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun gezmeyeyim? Ben niye Peygamber Efendimiz'in emrini tutmakta çekinme göstereyim? Ben niye Peygamber Efendimiz'in emrini tutmakta çekinme göstereyim?

Biz böyle kendi örfümüze, kendi âdetimize, kendi dinimize sadakatli olmalıyız; onlar görmeli.Biz böyle kendi örfümüze, kendi âdetimize, kendi dinimize sadakatli olmalıyız; onlar görmeli. İşte sen böyle yağlı şortla gezersin, altı ayda bir yıkanırsın; işte biz böyle örtülü gezeriz,İşte sen böyle yağlı şortla gezersin, altı ayda bir yıkanırsın; işte biz böyle örtülü gezeriz, her Cuma gusül ederiz. İşte sen tırnaklarını böyle uzatırsın, cadı tırnağı gibi üstünü kırmızı boyarsın; her Cuma gusül ederiz. İşte sen tırnaklarını böyle uzatırsın, cadı tırnağı gibi üstünü kırmızı boyarsın; işte biz tırnaklarımızı böyle keseriz, mikrop barındırmayız. işte biz tırnaklarımızı böyle keseriz, mikrop barındırmayız. İşte sen edepten, ahlâktan, âdaptan yana şöyle nasipsizsin; işte biz de böyle düşünürüz.İşte sen edepten, ahlâktan, âdaptan yana şöyle nasipsizsin; işte biz de böyle düşünürüz. İşte biz böyle güzel kokular sürünüz, işte biz böyle temiz yaşarız, İşte biz böyle güzel kokular sürünüz, işte biz böyle temiz yaşarız, işte bizim yemek yiyiş tarzımız böyledir... "Efendim elle yemek yenir mi? Çok utandım." işte bizim yemek yiyiş tarzımız böyledir...

"Efendim elle yemek yenir mi? Çok utandım."

"Şimdi bu elimi sabunla gıcır gıcır yıkıyorum."Şimdi bu elimi sabunla gıcır gıcır yıkıyorum. Öteki lokantada o çatalı yıkayan, acaba benim istediğim gibi yıkadı mı?" demiş adamın birisi. Öteki lokantada o çatalı yıkayan, acaba benim istediğim gibi yıkadı mı?" demiş adamın birisi. Yani Avrupa'ya gidenlerden, bizimkilerden bir tanesi. Yani Avrupa'ya gidenlerden, bizimkilerden bir tanesi.

Olabilir, hani Peygamber Efendimiz'in böyle bir çubukla filan da yemiş.Olabilir, hani Peygamber Efendimiz'in böyle bir çubukla filan da yemiş. Necip Fazıl merhum onu misal olarak getiriyor. Yani çatal bıçak kullanmış, zaten kaşık da kullanılmış.Necip Fazıl merhum onu misal olarak getiriyor. Yani çatal bıçak kullanmış, zaten kaşık da kullanılmış. Öyle kullanmak da olabilir. Ama yani "bu benim örfümdür, elimle de yiyebilirim." diyebilmeliyiz.Öyle kullanmak da olabilir. Ama yani "bu benim örfümdür, elimle de yiyebilirim." diyebilmeliyiz. "Bak bizim soframız; böyle altına bir kasnak koyarız, "Bak bizim soframız; böyle altına bir kasnak koyarız, üstüne bir sini koyarız, bizim soframız böyledir." diyebilmeliyiz. üstüne bir sini koyarız, bizim soframız böyledir." diyebilmeliyiz.

Japon nasıl kimonosunu giyiyor. Japon nasıl beline yastık bağlıyor, Japon nasıl kimonosunu giyiyor. Japon nasıl beline yastık bağlıyor, sırt üstü düştüğüm zaman belim kırılmasın diye midir nedir... Sırtına yastık bağlıyor, onun usûlü öyle.sırt üstü düştüğüm zaman belim kırılmasın diye midir nedir... Sırtına yastık bağlıyor, onun usûlü öyle. O öyle geziyor. Japon kendisinin güreşini yaparken bir jiu-jitsu, O öyle geziyor. Japon kendisinin güreşini yaparken bir jiu-jitsu, kendisine mahsus bir şeyi var, kuşak bilmem ne filan... kendisine mahsus bir şeyi var, kuşak bilmem ne filan...

Niye bizim kendimize mahsus şeylerimizi biz korumuyoruz?Niye bizim kendimize mahsus şeylerimizi biz korumuyoruz? Dünyanın üstünde her millet akıllı da, biz miyiz hepsinin aptalı? Dünyanın üstünde her millet akıllı da, biz miyiz hepsinin aptalı?

Ya ona uyacağız, ya buna uyacağız. Bizim çocuklarımızı okuttuğumuz zaman,Ya ona uyacağız, ya buna uyacağız. Bizim çocuklarımızı okuttuğumuz zaman, ya gidecek komünist olacak, ya gidecek ne bileyim devrimci olacak, bilmem ilerici olacak, Batıcı olacak.ya gidecek komünist olacak, ya gidecek ne bileyim devrimci olacak, bilmem ilerici olacak, Batıcı olacak. Ya çağdaş olacak, ya cazcı olacak... Ya çağdaş olacak, ya cazcı olacak...

Ya bunun bize göre olanı yok mu?"İşte biz buyuz, biz böyle yaparız." diyelim Ya bunun bize göre olanı yok mu?"İşte biz buyuz, biz böyle yaparız." diyelim ve sakınmayalım, çünkü her şeyimiz güzel, temiz. ve sakınmayalım, çünkü her şeyimiz güzel, temiz.

Yani bizde temizlik, başkasını rahatsız etmemek esas oluyor.Yani bizde temizlik, başkasını rahatsız etmemek esas oluyor. Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ağzınız kokarken camiye gelmeyin."Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ağzınız kokarken camiye gelmeyin." Mesela "Soğan yiyen, sarımsak yiyen kimseler bizim mescidimize gelmesinler."Mesela "Soğan yiyen, sarımsak yiyen kimseler bizim mescidimize gelmesinler." Yani koku etrafı rahatsız ediyor diye. "Benim karşıma dişleriniz böyle sapsarı,Yani koku etrafı rahatsız ediyor diye. "Benim karşıma dişleriniz böyle sapsarı, sararmış olarak, ağzınız kokar vaziyette gelmeyin. Dişlerinizi fırçalayın." diyor.sararmış olarak, ağzınız kokar vaziyette gelmeyin. Dişlerinizi fırçalayın." diyor. Bizim her şeyimiz temizlik esasına göredir. Edep esasına göredir. Saygı esasına göredir.Bizim her şeyimiz temizlik esasına göredir. Edep esasına göredir. Saygı esasına göredir. Güzeldir yani. Biz inceliyoruz hepsini; Doğu'yu da inceliyoruz,Güzeldir yani.

Biz inceliyoruz hepsini; Doğu'yu da inceliyoruz,
yani çok uzak Doğu'yu da inceliyoruz, Batı'yı da inceliyoruz, Amerika'yı da,yani çok uzak Doğu'yu da inceliyoruz, Batı'yı da inceliyoruz, Amerika'yı da, Afrika'yı da, Eskimoları da görüyoruz. Elhamdülillah 'alâ ni'meti'l-İslâm.Afrika'yı da, Eskimoları da görüyoruz.

Elhamdülillah 'alâ ni'meti'l-İslâm.
"Bizi müslüman yapan Allah'a hamd olsun.""Bizi müslüman yapan Allah'a hamd olsun." En büyük nimeti, nimetlerinin hepsinin kaynağı bizim müslüman oluşumuzdur. En büyük nimeti, nimetlerinin hepsinin kaynağı bizim müslüman oluşumuzdur.

Allah bizi bu nimetlerden mahrum etmesin. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Allah bizi bu nimetlerden mahrum etmesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2