Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Duanın Karşılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 23.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber SAS’in Torunları İçin Dua Etmesi, Dört Halifeyi Sevmek, Arş’ın Gölgesinde Gölgelenecek Kimseler, Ashabım Yıldızlar Gibidir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Duanın Karşılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 23.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber SAS’in Torunları İçin Dua Etmesi, Dört Halifeyi Sevmek, Arş’ın Gölgesinde Gölgelenecek Kimseler, Ashabım Yıldızlar Gibidir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirinVesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'dü fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh Emma ba'dü fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

Hâtû neyye hattâ u'avvizehümâ bi-mâ 'avveze ibrâhîmü ibneyhi ismâîleHâtû neyye hattâ u'avvizehümâ bi-mâ 'avveze ibrâhîmü ibneyhi ismâîle ve ishâka u'îzükümâ bi-kelimâti'llâhi't-tâmmeti min külli şeytâninve ishâka u'îzükümâ bi-kelimâti'llâhi't-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli 'aynin lâmmetin. ve hâmmetin ve min külli 'aynin lâmmetin.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimin! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimin!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, lütf u ihsanı, ikramı Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, lütf u ihsanı, ikramı dünya ve âhirette üzerinize olsun. dünya ve âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihanın hayrına, dileklerinize, muratlarınıza nâil eylesin.Rabbimiz iki cihanın hayrına, dileklerinize, muratlarınıza nâil eylesin. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden ve mübarek nasihatlerinden, o gül bahçesinden bir demek okuyup izah etmeye çalışacağız. ve mübarek nasihatlerinden, o gül bahçesinden bir demek okuyup izah etmeye çalışacağız.

Bunların okunmasına başlamazdan önce buyurun hepimiz Bunların okunmasına başlamazdan önce buyurun hepimiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, bağlılığımızın,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın bir ifadesi olmak üzere, saygımızın bir ifadesi olmak üzere, ve onun cümle âlinin, ezvâcının, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye,ve onun cümle âlinin, ezvâcının, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye, sair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyaullah ve mukarrebînin ruhlarına, sair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyaullah ve mukarrebînin ruhlarına, hassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin hassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervahına acizâne, naçizâne hediye olsun diye, ervahına acizâne, naçizâne hediye olsun diye, ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, analarımızın, babalarımızın, kardeşlerimizin,ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, analarımızın, babalarımızın, kardeşlerimizin, dostlarımızın ruhlarına hediye olsun diye, şu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş, dostlarımızın ruhlarına hediye olsun diye, şu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş, düşmandan muhafaza etmiş, düşmandan tekrar geriye almış fatihlerin, şehitlerin,düşmandan muhafaza etmiş, düşmandan tekrar geriye almış fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, muvahhid askerlerin ruhlarına hediye olsun diye,gazilerin, mücahitlerin, muvahhid askerlerin ruhlarına hediye olsun diye, içinde bulunduğumuz caminin bânisi İskender Paşa'nın ve caminin tamircilerinin, içinde bulunduğumuz caminin bânisi İskender Paşa'nın ve caminin tamircilerinin, ayakta kalmasına, yaşamasına, gelişmesine, genişlemesine yardım edenlerinayakta kalmasına, yaşamasına, gelişmesine, genişlemesine yardım edenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, okuduğumuz eseri yazmış olan kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, okuduğumuz eseri yazmış olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocaefendi hazretlerinin ruhuna,Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocaefendi hazretlerinin ruhuna, kendisinden feyz aldığımız Mehmed Zahid Kotku Efendi hocamızın ruhuna kendisinden feyz aldığımız Mehmed Zahid Kotku Efendi hocamızın ruhuna ve bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarfetmiş olan bütün hadis alimlerinin,ve bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarfetmiş olan bütün hadis alimlerinin, râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, bilhassa İstanbul'da medfun bulunan sahâbe-i kirâmın, râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, bilhassa İstanbul'da medfun bulunan sahâbe-i kirâmın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri başta olmak üzere tabiinin vesair evliyaullahın Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri başta olmak üzere tabiinin vesair evliyaullahın ve salihlerin ruhlarına hediye olsun diye, biz yaşayan müslümanların da ve salihlerin ruhlarına hediye olsun diye, biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına ermemize, dünya ve âhirette bahtiyar olmamıza vesile olması dileğiyle Rabbimiz'in rızasına ermemize, dünya ve âhirette bahtiyar olmamıza vesile olması dileğiyle bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyup öyle başlayalım.

Bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 453. sayfasındadır.Bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 453. sayfasındadır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri metnini mukaddimede okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; metnini mukaddimede okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

Hâtû büneyye."Şu benim iki oğulcuğumu getirin bana verin." Hâtû büneyye."Şu benim iki oğulcuğumu getirin bana verin."

Kasıt, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz yani torunları. Kasıt, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz yani torunları. "Şu iki oğulcuğumu bana getirin.""Şu iki oğulcuğumu bana getirin." İbn kelimesinin ism-i taskîri büney gelir, yani "oğulcuk" mânasınadır. İbn kelimesinin ism-i taskîri büney gelir, yani "oğulcuk" mânasınadır. Büneyye olunca "benim iki oğulcuğum" demek oluyor.Büneyye olunca "benim iki oğulcuğum" demek oluyor. Burada harekesi konulmamış, metni takip eden arkadaşlarımıza bir işaret olsun diye söylüyorum. Burada harekesi konulmamış, metni takip eden arkadaşlarımıza bir işaret olsun diye söylüyorum.

Hâtû büneyye."Şu benim iki sevgili oğulcuğumu yani toruncuğumu bana getirin verin." Hâtû büneyye."Şu benim iki sevgili oğulcuğumu yani toruncuğumu bana getirin verin." Hattâ u'avvizehümâ bi-mâ 'avveze ibrâhîmü ibneyhi ismâîle ve ishâka.Hattâ u'avvizehümâ bi-mâ 'avveze ibrâhîmü ibneyhi ismâîle ve ishâka. "Allah onları korusun diye ben onları Allah'a havale edeyim, Allah'a ısmarlayayım."Allah onları korusun diye ben onları Allah'a havale edeyim, Allah'a ısmarlayayım. İbrahim aleyhisselam oğlu İsmail'i ve İshak'ıİbrahim aleyhisselam oğlu İsmail'i ve İshak'ı ne dua ederek nasıl Allah'a ısmarlamışsa ben de onları Allah'a ısmarlayayım. ne dua ederek nasıl Allah'a ısmarlamışsa ben de onları Allah'a ısmarlayayım. Getirin bakayım o evlatlarımı bana." buyurmuş ve sonra duayı okuyor; Getirin bakayım o evlatlarımı bana." buyurmuş ve sonra duayı okuyor;

Uîzükümâ. Ey benim toruncuklarım, ey Hasan, Hüseyin! Uîzükümâ. Ey benim toruncuklarım, ey Hasan, Hüseyin! "Ben sizin ikinizi Allah'a havale ederim, ısmarlarım." Allah'ın hıfzında, emânında olasınız. "Ben sizin ikinizi Allah'a havale ederim, ısmarlarım." Allah'ın hıfzında, emânında olasınız.

Neyle? Bi-kelimâti'llâhi't-tâmmeti. "Allah'ın eksiksiz, kâmil, tam kelamı, kelimeleri ile." Neyle?

Bi-kelimâti'llâhi't-tâmmeti. "Allah'ın eksiksiz, kâmil, tam kelamı, kelimeleri ile."

Neden, hangi düşmana, hangi tehlikeye karşı? Neden, hangi düşmana, hangi tehlikeye karşı?

Min külli şeytânin. "Her şeytandan sizi Allah'a ısmarlarım." Min külli şeytânin. "Her şeytandan sizi Allah'a ısmarlarım." Her şeytandan Ve hâmmetin. Yani hâmme ne demek? Her şeytandan Ve hâmmetin.

Yani hâmme ne demek?

Öldürücü zehiri olan her canlıya hâmme derler. Ehemmiyetli... Öldürücü zehiri olan her canlıya hâmme derler. Ehemmiyetli... Bazı hayvanlar vardır zehirlidir, onlara sâmme derler yani semm,Bazı hayvanlar vardır zehirlidir, onlara sâmme derler yani semm, öldürücü zehiri olan; ama öldürmez.öldürücü zehiri olan; ama öldürmez. Zehiri var, ama öldürmez. Mesela bal arısı; bal arısının da zehiri vardır. Zehiri var, ama öldürmez. Mesela bal arısı; bal arısının da zehiri vardır. Konarsa, batırırsa iğnesini [soktuğu yer] biraz şişer o kadar. Ölmez.Konarsa, batırırsa iğnesini [soktuğu yer] biraz şişer o kadar. Ölmez. Ama öldürücü olursa ona hâmme derler. Yani öldürücü bir yılan, öldürücü bir mahluk, yani soktuğu, Ama öldürücü olursa ona hâmme derler. Yani öldürücü bir yılan, öldürücü bir mahluk, yani soktuğu, ısırdığı zaman insanın ölümüne sebep olursa ona hâmme derler. ısırdığı zaman insanın ölümüne sebep olursa ona hâmme derler.

"Her şeytanın şerrinden ve her öldürücü zehiri olan hayvanın şerrinden "Her şeytanın şerrinden ve her öldürücü zehiri olan hayvanın şerrinden Allah'ın tam kelimeleriyle..." Allah'ın tam kelimeleriyle..."

Arapça'da "kelime" sözü [geniş manalıdır, burada] söz demek;Arapça'da "kelime" sözü [geniş manalıdır, burada] söz demek; yani Allah'ın sözleri, esmâ-i hüsnâsı da o mânaya gelir, yani Allah'ın sözleri, esmâ-i hüsnâsı da o mânaya gelir, Allah'ın kabul edeceği dualar mânasına da gelebilir. Allah'ın kabul edeceği dualar mânasına da gelebilir. "Allah indinde makbul olan dualarla,"Allah indinde makbul olan dualarla, Allah'ın insanın duasını reddetmeyeceği güzel sözlerle" mânasına gelebilir. Allah'ın insanın duasını reddetmeyeceği güzel sözlerle" mânasına gelebilir.

Şeytandan Allah'a sığındırıyor. Öldürücü zehiri olan mahlukattan sığındırıyor. Şeytandan Allah'a sığındırıyor. Öldürücü zehiri olan mahlukattan sığındırıyor.

Ve min külli 'aynin lâmmetin. "Şerli gözden yani gözünde şer olan insanların şerrinden…" Ve min külli 'aynin lâmmetin. "Şerli gözden yani gözünde şer olan insanların şerrinden…" Bundan kasıt nazardır. Bazı insan vardır, baktığı zaman haset gözüyle,Bundan kasıt nazardır. Bazı insan vardır, baktığı zaman haset gözüyle, yiyecek gibi, kıskanarak bakar; onun nazarı değer.yiyecek gibi, kıskanarak bakar; onun nazarı değer. Nazarı değmemesi için insanın işte böyle dualarla [korunması gerekir.] Nazarı değmemesi için insanın işte böyle dualarla [korunması gerekir.]

Herkesin bildiği dualar Kur'ân-ı Kerîm'in son sureleri olan mu'avvizât denilenHerkesin bildiği dualar Kur'ân-ı Kerîm'in son sureleri olan mu'avvizât denilen kulhüvallâhuehad, kuleûzübirabbilfelak, kuleûzübirabbinnas sureleridir. kulhüvallâhuehad, kuleûzübirabbilfelak, kuleûzübirabbinnas sureleridir. Bu üç sureye mu'avvizât denir yani insanı Allah'a ısmarlatan, sığındıran sureler demek. Bu üç sureye mu'avvizât denir yani insanı Allah'a ısmarlatan, sığındıran sureler demek. Son iki tanesine mu'avvizeteyn denir: Kuleûzubirabbilfelak, kuleûzubirabbinnas.Son iki tanesine mu'avvizeteyn denir: Kuleûzubirabbilfelak, kuleûzubirabbinnas. Üçüne birden mu'avvizât denir. İnsan bunları okudu mu korunur. Üçüne birden mu'avvizât denir. İnsan bunları okudu mu korunur.

Ama bu dualarında, madem Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz'e dua etmiş Ama bu dualarında, madem Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz'e dua etmiş Peygamber Efendimiz, söylemiş,Peygamber Efendimiz, söylemiş, o zaman bunu da tabii o mübarek hadîs-i şerîften bir bilgi olarak biz ezberleriz.o zaman bunu da tabii o mübarek hadîs-i şerîften bir bilgi olarak biz ezberleriz. Bunu da okuyacağız, bunu da hatırımızda tutup ezberleyelim. Bunu da okuyacağız, bunu da hatırımızda tutup ezberleyelim.

Demek ki gözün zararı oluyor. Bazı gözler baktığı zaman şerleri toplar.Demek ki gözün zararı oluyor. Bazı gözler baktığı zaman şerleri toplar. Hani nazar, öküzü çatlatır, taşı çatlatır derler. İşte o kötü gözlerden,Hani nazar, öküzü çatlatır, taşı çatlatır derler. İşte o kötü gözlerden, kem gözlerden ve mahluklardan Allah'a sığındırmayı böyle kucağına almışkem gözlerden ve mahluklardan Allah'a sığındırmayı böyle kucağına almış veya yanına çağırmış, böyle dua eylemiş. veya yanına çağırmış, böyle dua eylemiş.

Dua faydalıdır, dua ibadettir, bunun ehemmiyetini herkes kabul etsin. Dua faydalıdır, dua ibadettir, bunun ehemmiyetini herkes kabul etsin. Yani bir tereddütü varsa tereddütü atsın. Dua ibadettir.Yani bir tereddütü varsa tereddütü atsın. Dua ibadettir. Yani ben ibadeti yaptım, namazı kıldım, üstüne dua ediyorum,Yani ben ibadeti yaptım, namazı kıldım, üstüne dua ediyorum, bir şey istiyorum Allah'tan, insan o dua ibadet değil sanmasın. bir şey istiyorum Allah'tan, insan o dua ibadet değil sanmasın. Duanın kendisi de ibadettir. Namaz nasıl ibadetse, duanın kendisi de ibadettir.Duanın kendisi de ibadettir. Namaz nasıl ibadetse, duanın kendisi de ibadettir. Öyle buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yani namaz kılıyorsun, sevap kazanıyorsun,Öyle buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yani namaz kılıyorsun, sevap kazanıyorsun, dua edince de sevap kazanırsın.dua edince de sevap kazanırsın. Onu bilin yani duanın kıymetini bilin. Dua ibadettir ve Allahu Teâlâ hazretleri dua edeni sever, Onu bilin yani duanın kıymetini bilin. Dua ibadettir ve Allahu Teâlâ hazretleri dua edeni sever, dua etmeyene gazap eder. dua etmeyene gazap eder.

Men lem yedu'llâhe ğadıba'llâhu 'aleyhi. "Kim Allah'a dua etmezse Allah ona gazap eder." Men lem yedu'llâhe ğadıba'llâhu 'aleyhi. "Kim Allah'a dua etmezse Allah ona gazap eder."

Yani bakın ne kadar, ner kadar Kerîm Rabbimiz ki dünya zenginleri isteyince kızarlar, Yani bakın ne kadar, ner kadar Kerîm Rabbimiz ki dünya zenginleri isteyince kızarlar, surat buruştururlar, Allahu Teâlâ hazretleri istemeyene gazap ediyor. surat buruştururlar, Allahu Teâlâ hazretleri istemeyene gazap ediyor. Ne cömert, ne Kerîm, ne ekremü'l ekremîn! Yani anlayalım da kıymetini bilelim. Ne cömert, ne Kerîm, ne ekremü'l ekremîn! Yani anlayalım da kıymetini bilelim.

Bir de dünya insanları duada ısrar edince yine yüz buruştururlar; Bir de dünya insanları duada ısrar edince yine yüz buruştururlar;

"Ee artık sen de çok oldun; amma takıldın, yakama yapıştın yahu." filan derler. "Ee artık sen de çok oldun; amma takıldın, yakama yapıştın yahu." filan derler. "Git be artık, ya başka hayır verecek bir insan yok mu, sade ben mi varım ya "Git be artık, ya başka hayır verecek bir insan yok mu, sade ben mi varım ya hepiniz bana geliyorsunuz? hepiniz bana geliyorsunuz? Biraz başka dükkanlara gidin!" filan… Yani bıkarlar. Biraz başka dükkanlara gidin!" filan… Yani bıkarlar.

Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri öyle ekremü'l-ekremîn'dir ki duada ısrarı sever. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri öyle ekremü'l-ekremîn'dir ki duada ısrarı sever. Israrı sever, "Yâ Rabbi! Bana ver, Israrı sever, "Yâ Rabbi! Bana ver, Yâ Rabbi! İstiyorum, yine istiyorum, yine istiyorum..." [diye ısrar etmek gerekiyor.] Yâ Rabbi! İstiyorum, yine istiyorum, yine istiyorum..." [diye ısrar etmek gerekiyor.]

Hatta bir hadîs-i şerîfte geçiyor. Bazen de konuşmalarımda söylediğim oldu. Hatta bir hadîs-i şerîfte geçiyor. Bazen de konuşmalarımda söylediğim oldu. Kul günahkâr, yüzü kara, kabahatler işlemiş,Kul günahkâr, yüzü kara, kabahatler işlemiş, Allahu Teâlâ hazretlerinin sevmediği bir kul durumuna düşmüş ama Allahu Teâlâ hazretlerinin sevmediği bir kul durumuna düşmüş ama bir aklı başına gelmiş "Yâ Rabbi!" diyor, Allahu Teâlâ hazretleri nazar etmez. bir aklı başına gelmiş "Yâ Rabbi!" diyor, Allahu Teâlâ hazretleri nazar etmez. "Yâ Rabbi!" diyor yine, Allahu Teâlâ hazretleri yine nazar etmez."Yâ Rabbi!" diyor yine, Allahu Teâlâ hazretleri yine nazar etmez. Üçüncü defa "Yâ Rabbi!" deyince hadîs-i şerîfte geçiyor ki Allahu Teâlâ hazretleri buyururmuş ki; Üçüncü defa "Yâ Rabbi!" deyince hadîs-i şerîfte geçiyor ki Allahu Teâlâ hazretleri buyururmuş ki;

"Ey meleklerim! Şahit olun, ben bu kulumu affettim."Ey meleklerim! Şahit olun, ben bu kulumu affettim. Çünkü bu kulum benden gayrı Rab olmadığını; Rabbi olmadığını anladı da bak ısrarla istiyor."Çünkü bu kulum benden gayrı Rab olmadığını; Rabbi olmadığını anladı da bak ısrarla istiyor." Ben, Kadistahyaytü min'abdî. Ben,

Kadistahyaytü min'abdî.
"Bu kulumdan onun istediğini vermemeye utanırım, utandım." diye buyururmuş. "Bu kulumdan onun istediğini vermemeye utanırım, utandım." diye buyururmuş. Onun için duada da ısrar edin.Onun için duada da ısrar edin. İşin bir de bu tarafını öğrendiniz. Muhterem kardeşlerim! Üçüncü bir tarafını da söyleyeyim. İşin bir de bu tarafını öğrendiniz.

Muhterem kardeşlerim!

Üçüncü bir tarafını da söyleyeyim.
İnsan, "Mühim şeyleri isteyeyim de önemsiz şeyleri istemeyeyim." der değil mi? İnsan, "Mühim şeyleri isteyeyim de önemsiz şeyleri istemeyeyim." der değil mi? Mesela, haydi başvekilin yanına, reisicumhurun yanına gideceğiz, bir şey isteyeceğiz. Mesela, haydi başvekilin yanına, reisicumhurun yanına gideceğiz, bir şey isteyeceğiz. Ehemmiyetli bir şey için çıkar insan yüksek bir makama. Ehemmiyetli bir şey için çıkar insan yüksek bir makama. Mühim bir şey ister, mühim olmayan bir şeyi söylemeye değmez. Mühim bir şey ister, mühim olmayan bir şeyi söylemeye değmez. Hatta kendisi söylemeye kalksa heyetteki öbür arkadaşlar; Hatta kendisi söylemeye kalksa heyetteki öbür arkadaşlar; "Ya bunu söylemenin sırası mı şimdi? Bırak şimdi, bu küçük mesele!" filan derler. "Ya bunu söylemenin sırası mı şimdi? Bırak şimdi, bu küçük mesele!" filan derler.

Halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin." Bir de işin bu tarafı var."Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin." Bir de işin bu tarafı var. Yani Allah'tan küçüğünü de isteyin. Küçüğünü istemenin hikmeti nedir? Yani Allah'tan küçüğünü de isteyin.

Küçüğünü istemenin hikmeti nedir?

Allah bilir, fakat şu ki küçük bir şey istersin. Mesela, elektrikler söndü, "Yâ Rabbi!Allah bilir, fakat şu ki küçük bir şey istersin. Mesela, elektrikler söndü, "Yâ Rabbi! Tam şu sırada elektrikler söndü, yaktır şu elektriği!" [diyorsun] Şıp yanıyor elektrik. Tam şu sırada elektrikler söndü, yaktır şu elektriği!" [diyorsun] Şıp yanıyor elektrik.

Nasıl olur insanın imanı? İstedin verdi. Yani küçük bir şey istiyorsun, şıp veriyor…Nasıl olur insanın imanı?

İstedin verdi. Yani küçük bir şey istiyorsun, şıp veriyor…
Onun imanı kale gibi, çelik gibi olur. O insanın imanı sağlamlaşır.Onun imanı kale gibi, çelik gibi olur. O insanın imanı sağlamlaşır. Çünkü [Allah] veriyor, verdiğini görüyor. Allah'ın varlığına delil mi ister? Çünkü [Allah] veriyor, verdiğini görüyor.

Allah'ın varlığına delil mi ister?

Ben acıyorum insanlara. Kitaplara yazıyorlar böyle uzun boylu... Ben acıyorum insanlara. Kitaplara yazıyorlar böyle uzun boylu... Allah'ın varlığı hakkında delil! Ya, istiyorum, veriyor; delil o işte!Allah'ın varlığı hakkında delil! Ya, istiyorum, veriyor; delil o işte! İstiyorum, dua ediyorum, duama icabet ediyor. Herkese özel delil veriyor, daha ne istiyorsun! İstiyorum, dua ediyorum, duama icabet ediyor. Herkese özel delil veriyor, daha ne istiyorsun! İstediğini ihsan ediyor. Onun için duanın çok önemi vardır. İstediğini ihsan ediyor. Onun için duanın çok önemi vardır.

Bir de bu dua ile ilgili bir meselesi daha kaldı. Bir de bu dua ile ilgili bir meselesi daha kaldı.

"Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi ezelde takdir etmiş, benim duamın ne faydası olacak?" "Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi ezelde takdir etmiş, benim duamın ne faydası olacak?"

Hayır, duanın faydası var! Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hayır, duanın faydası var! Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Dua başa gelmiş belayı defetmeye de yarar; başa gelmeyenin, "Dua başa gelmiş belayı defetmeye de yarar; başa gelmeyenin, gelmekte olanın engellenmesine de yarar." gelmekte olanın engellenmesine de yarar."

ed-Du'âü yenfe'u nezele ve lem yenzil. ed-Du'âü yenfe'u nezele ve lem yenzil. "Gelen belaya da fayda eder, kalkmasına yardımcı olur, gelmekte olanı da durdurur." "Gelen belaya da fayda eder, kalkmasına yardımcı olur, gelmekte olanı da durdurur."

ed-Du'âü yerüddü'l-kadâe ba'de en yübrame. ed-Du'âü yerüddü'l-kadâe ba'de en yübrame. "Allah'ın hükmü kesinleştikten sonra, Allah'ın hükmünü dua bereketiyle Allah değiştirir." "Allah'ın hükmü kesinleştikten sonra, Allah'ın hükmünü dua bereketiyle Allah değiştirir."

İşin bir de bu tarafı var. Kaderin esrarıyla bağlantılı sır, bir sır ama işin hakikati bu. İşin bir de bu tarafı var. Kaderin esrarıyla bağlantılı sır, bir sır ama işin hakikati bu. Yani işin hakikati budur. İnene de ineceğe de faydası olur, Yani işin hakikati budur. İnene de ineceğe de faydası olur, takdiri de Allahu Teâlâ hazretleri o dua bereketine değiştirir. takdiri de Allahu Teâlâ hazretleri o dua bereketine değiştirir.

Dua edenin faydası üç çeşit olabilir. Bir, dua eder istediğini aynen alır. Dua edenin faydası üç çeşit olabilir. Bir, dua eder istediğini aynen alır. İki, istediğinden âlâsını, daha iyisini alır; yanlış bir şey istemişse yanlışı vermez deİki, istediğinden âlâsını, daha iyisini alır; yanlış bir şey istemişse yanlışı vermez de Allah doğrusunu, işe yarayacağını verir. Allah doğrusunu, işe yarayacağını verir. Üç, en kıymetlisi de odur; âhirette büyük sevap verir.Üç, en kıymetlisi de odur; âhirette büyük sevap verir. Mesela öyle bir şey ister ki insan, olacak bir şey değil. Mesela öyle bir şey ister ki insan, olacak bir şey değil. Yani Allah kainatın nizamında takdir ederken onu öyle şey yapmamış, Yani Allah kainatın nizamında takdir ederken onu öyle şey yapmamış, onun istediğini yapmayı uygun görmedi yani.onun istediğini yapmayı uygun görmedi yani. Çünkü herkes başka türlü bir şey ister.Çünkü herkes başka türlü bir şey ister. Çömlekçi güneş çıksın ister, ziraatçi de yağmur yağsın ister değil mi? Yani zıt. Çömlekçi güneş çıksın ister, ziraatçi de yağmur yağsın ister değil mi? Yani zıt. Birisi güneş çıksın ister, ötekisi de yağmur yağsa da ekinler büyüse ister. Birisi güneş çıksın ister, ötekisi de yağmur yağsa da ekinler büyüse ister. Onun için Allah bazılarının istediğini yapmaz, ama yapmadığını karşılıksız bırakmaz Onun için Allah bazılarının istediğini yapmaz, ama yapmadığını karşılıksız bırakmaz ve en faydalısı da budur, âhirette verir. ve en faydalısı da budur, âhirette verir.

Âhirette bazı insanlar amel defterleri açıldığı zaman çok sevaplarla karşılaşacaklarmış. Âhirette bazı insanlar amel defterleri açıldığı zaman çok sevaplarla karşılaşacaklarmış. Bir hadîs-i şerîften alınmış, Abdulkâdir-i Geylânî kaddesallahu sırrahulazîz kitabında yazıyor. Bir hadîs-i şerîften alınmış, Abdulkâdir-i Geylânî kaddesallahu sırrahulazîz kitabında yazıyor. Diyeceklermiş ki; "Yâ Rabbi! Ben bu sevabı nereden kazandığımı bilemedim. Diyeceklermiş ki;

"Yâ Rabbi! Ben bu sevabı nereden kazandığımı bilemedim.
Yani nereden gelmiş ki bu sevap benim defterime?" Yani nereden gelmiş ki bu sevap benim defterime?" Yanlış olmaz ama nereden geldi acaba bu sevap benim defterime bilemedim?Yanlış olmaz ama nereden geldi acaba bu sevap benim defterime bilemedim? Yapılmış bir şey yok. Denilecekmiş ki; "Ey kulum! Bu verdiğim sevap,Yapılmış bir şey yok. Denilecekmiş ki;

"Ey kulum! Bu verdiğim sevap,
senin dünyada yaptığın filanca duanın karşılığıdır.senin dünyada yaptığın filanca duanın karşılığıdır. O zaman istediğini vermeyi uygun görmedim, şimdi bu mükâfatı, bu sevabı veriyorum." O zaman istediğini vermeyi uygun görmedim, şimdi bu mükâfatı, bu sevabı veriyorum." O zaman insanların çoğu isteyeceklermiş, temenni edeceklermiş ki, yine hadislerden biliyoruz; O zaman insanların çoğu isteyeceklermiş, temenni edeceklermiş ki, yine hadislerden biliyoruz;

"Keşke dünyada istediklerim o zaman verilmeseymiş de –çünkü dünya geldi geçti. "Keşke dünyada istediklerim o zaman verilmeseymiş de –çünkü dünya geldi geçti. İki paralık dünya, 50-60 yıl geldi geçti.- keşke burada sevaplı olarak verilseymiş!" diye İki paralık dünya, 50-60 yıl geldi geçti.- keşke burada sevaplı olarak verilseymiş!" diye hep âhirete tehirini isteyecekler. hep âhirete tehirini isteyecekler.

O bakımdan duanın işleri böyledir. Siz de ağzı dualı kimseler olun. O bakımdan duanın işleri böyledir. Siz de ağzı dualı kimseler olun. Dua bir bedava ibadettir. Üstelik bedava değil, mükâfatlı bir ibadettir.Dua bir bedava ibadettir. Üstelik bedava değil, mükâfatlı bir ibadettir. Çünkü hem taş atmıyorsun ki kolun yorulsun hem de dünyada, âhirette hayırlara eriyorsun. Çünkü hem taş atmıyorsun ki kolun yorulsun hem de dünyada, âhirette hayırlara eriyorsun.

Muhterem kardeşlerim! Bir de duanın en kârlılarından bir şeklini söyleyeyim.Muhterem kardeşlerim!

Bir de duanın en kârlılarından bir şeklini söyleyeyim.
"Allahu Teâlâ hazretleri müslümanın müslüman kardeşi hakkında yaptığı duayı reddetmez." "Allahu Teâlâ hazretleri müslümanın müslüman kardeşi hakkında yaptığı duayı reddetmez."

Müslüman kardeşlerinize dua etmeyi öğrenin. Başkalarına dua etmeyi öğrenin. Müslüman kardeşlerinize dua etmeyi öğrenin. Başkalarına dua etmeyi öğrenin.

E hocam, benim kendimin ihtiyacı var? Ben şimdi... Hayır, öyle deme. E hocam, benim kendimin ihtiyacı var? Ben şimdi...

Hayır, öyle deme.
Çünkü orasının da esrarını Peygamber Efendimiz hadislerde bildirmiş; Çünkü orasının da esrarını Peygamber Efendimiz hadislerde bildirmiş; "Bir melek yukarıdan, amin ve leke bi-mislihî der.""Bir melek yukarıdan, amin ve leke bi-mislihî der." Senin duana, o kardeş için yaptığın duaya amin der, sana da Allah mislini versin." der. Senin duana, o kardeş için yaptığın duaya amin der, sana da Allah mislini versin." der.

Meleğin duası da reddolmaz. Onun için kardeşlerinizi sevin, kardeşlerinizin hakkında dua edin. Meleğin duası da reddolmaz. Onun için kardeşlerinizi sevin, kardeşlerinizin hakkında dua edin. Müslüman kardeşlerinizin hakkında dua edin. Müslüman kardeşlerinizin hakkında dua edin.

Hocam benim kardeşim biraz sapıtık, doğru yolda gitmiyor. Hocam benim kardeşim biraz sapıtık, doğru yolda gitmiyor.

Salâh-ı hâli için dua et, Allah lütfuyla ıslah eylesin, hakikati göstersin, diye dua et. Salâh-ı hâli için dua et, Allah lütfuyla ıslah eylesin, hakikati göstersin, diye dua et.

O da olmaz mı? Öyle dua et. Birbirimizi seveceğiz, birbirimize muhabbet edeceğiz, O da olmaz mı?

Öyle dua et.

Birbirimizi seveceğiz, birbirimize muhabbet edeceğiz,
birbirimiz için kesemizin ağzını açacağız, birbirimiz için yardıma koşacağız, birbirimiz için kesemizin ağzını açacağız, birbirimiz için yardıma koşacağız, birbirimizi sımsıkı tutacağız.birbirimizi sımsıkı tutacağız. Başka çaresi yoktur bunun. Cenneti kazanmanın kolay yolu odur.Başka çaresi yoktur bunun. Cenneti kazanmanın kolay yolu odur. Dua ile ilgili hatırıma gelen şeyleri bu kadarcık söyleyiverdim, duadan gafil olmayasınız diye. Dua ile ilgili hatırıma gelen şeyleri bu kadarcık söyleyiverdim, duadan gafil olmayasınız diye.

Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Hebeta cibrîlü fe-kâle yâ Muhammedü innellâhe Hebeta cibrîlü fe-kâle yâ Muhammedü innellâhe ke's-selâme ve yekûlü leke ye'tî yevme'l-kıyâmeti küllü ümmetin 'ıtâşen illâ menke's-selâme ve yekûlü leke ye'tî yevme'l-kıyâmeti küllü ümmetin 'ıtâşen illâ men ehabbe Ebâbekrin ve 'Umera ve 'Usmâne ve 'Aliyyan. ehabbe Ebâbekrin ve 'Umera ve 'Usmâne ve 'Aliyyan.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Rafiî kitabında rivayet etmiş hadîs-i şerîfi. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Rafiî kitabında rivayet etmiş hadîs-i şerîfi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada buyuruyor ki;

"Cebrail indi." Hebeta "indi, geldi," demektir; gökten geldi. Fe-kâle. "Dedi ki..." "Cebrail indi." Hebeta "indi, geldi," demektir; gökten geldi. Fe-kâle. "Dedi ki..." "Ey Muhammed! Muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri sana selam ediyor." "Ey Muhammed! Muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri sana selam ediyor." Selam gönderiyor, selam okuyor sana.Selam gönderiyor, selam okuyor sana. "Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; 'Kıyamet gününde ümmetin hepsi susamış gelecekler." "Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; 'Kıyamet gününde ümmetin hepsi susamış gelecekler." Susuzluktan ağzı kurumuş halde gelecekler.Susuzluktan ağzı kurumuş halde gelecekler. "Ancak Ebû Bekr'i, Ömer'i, Osman'ı, Ali'yi sevenler müstesna." "Ancak Ebû Bekr'i, Ömer'i, Osman'ı, Ali'yi sevenler müstesna."

Bu hususta çok hadîs-i şerîfler var. Bu onlardan bir tanesi. Bu hususta çok hadîs-i şerîfler var. Bu onlardan bir tanesi.

Muhterem kardeşlerim! İnsanlar kabirden kalkıp mahşer yerinde toplandıkları zaman, Muhterem kardeşlerim!

İnsanlar kabirden kalkıp mahşer yerinde toplandıkları zaman,
güneş tepelerine yaklaştırılacak.güneş tepelerine yaklaştırılacak. Güneşin insanın tepesine yaklaştığı zaman ne olacağını hacca gidenler birazcık bilir.Güneşin insanın tepesine yaklaştığı zaman ne olacağını hacca gidenler birazcık bilir. Birazcık güneşte kaldığı zaman küt devriliyorlar, hastaneye gidiyorlar. Birazcık güneşte kaldığı zaman küt devriliyorlar, hastaneye gidiyorlar. Güneş çarptı, buzların içine yatırıyorlar, kurtulursa kurtuluyor, Güneş çarptı, buzların içine yatırıyorlar, kurtulursa kurtuluyor, kurtulamazsa güneş çarpmasından ölüyor. kurtulamazsa güneş çarpmasından ölüyor. Yani sıcak. Oranın sıcağı fazla, güneşin harareti fazla. Yani sıcak. Oranın sıcağı fazla, güneşin harareti fazla. Kumun üstüne secde edemiyorsun, ayağınla basamıyorsun, yapışıyor,Kumun üstüne secde edemiyorsun, ayağınla basamıyorsun, yapışıyor, ayağın cayır cayır yanıyor yanıyor...ayağın cayır cayır yanıyor yanıyor... Taşın üstüne eti koyuyorsun pişiyor, öyle sıcak oluyor.Taşın üstüne eti koyuyorsun pişiyor, öyle sıcak oluyor. Güneş insanın başına çok yaklaştırılacak mahşer yerinde. Güneş insanın başına çok yaklaştırılacak mahşer yerinde. Beyinleri kaynayacak insanların. Terler, kulakları hizasına gelecek.Beyinleri kaynayacak insanların. Terler, kulakları hizasına gelecek. Kimsenin kimseye bakacak hali kalmayacak ve o gün Allah rızası için sadaka verenlerin,Kimsenin kimseye bakacak hali kalmayacak ve o gün Allah rızası için sadaka verenlerin, zekât verenlerin sadakası, zekâtı kendisine gölge olacak. zekât verenlerin sadakası, zekâtı kendisine gölge olacak. Bulut olacak. O gölge olacak, bulut olacak, bir. Bir de her zaman söylediğim bir husus var.Bulut olacak. O gölge olacak, bulut olacak, bir.

Bir de her zaman söylediğim bir husus var.
Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfini muhtelif yerlerde okuduk, Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfini muhtelif yerlerde okuduk, siz de duymuşsunuzdur tahmin ediyorum.siz de duymuşsunuzdur tahmin ediyorum. "Yedi sınıf insanı Allahu Teâlâ hazretleri o gün arşın gölgesinde gölgelendirecek." "Yedi sınıf insanı Allahu Teâlâ hazretleri o gün arşın gölgesinde gölgelendirecek."

Hem de nasıl? Nurdan tahtların üstünde gölgelendirecek.Hem de nasıl?

Nurdan tahtların üstünde gölgelendirecek.
Öteki insanlar böyle telaş ve ter içinde, bazı insanlar da hem arşın gölgesinde Öteki insanlar böyle telaş ve ter içinde, bazı insanlar da hem arşın gölgesinde hem de nurdan tahtlara kurulmuş olarak hem de üstleri, elbiseleri, yüzleri nur olarak,hem de nurdan tahtlara kurulmuş olarak hem de üstleri, elbiseleri, yüzleri nur olarak, hem de öteki insanlar 50 bin yıl bekleyecek.hem de öteki insanlar 50 bin yıl bekleyecek. Ölecekler yani ölemeyecekler ama ölmek diyoruz ya hani,Ölecekler yani ölemeyecekler ama ölmek diyoruz ya hani, "Öldüm, bittim açlıktan, yorgunluktan!" diyoruz ya."Öldüm, bittim açlıktan, yorgunluktan!" diyoruz ya. O raddelere gelecekler, 50 bin yıl diz çöküp kalacaklar, mahkeme kurulsun da hesap görülsün diye. O raddelere gelecekler, 50 bin yıl diz çöküp kalacaklar, mahkeme kurulsun da hesap görülsün diye. Bu zamanda o tahtların üstünde kurulan kimselere bir namaz kılımı kadar kısa bir zaman gelecek. Bu zamanda o tahtların üstünde kurulan kimselere bir namaz kılımı kadar kısa bir zaman gelecek. Allah onlara o zamanın sıkıntısını da duyurmayacak. Kim bunlar? Allah onlara o zamanın sıkıntısını da duyurmayacak.

Kim bunlar?

Adaletli idareci. Gençliğinden beri Allah'a ibadet ede ede büyümüş olan genç. Adaletli idareci.

Gençliğinden beri Allah'a ibadet ede ede büyümüş olan genç.

Aklı mescide takılı, gönlü mescide bağlı olan, ibadet ehli adam. Aklı mescide takılı, gönlü mescide bağlı olan, ibadet ehli adam.

Allah rızası için biribirini dost, ahbap, kardeş ittihaz edip de Allah rızası için biribirini dost, ahbap, kardeş ittihaz edip de birbirini Allah için seven, muhabbet eden iki müslüman. birbirini Allah için seven, muhabbet eden iki müslüman.

Kendisini mevki, makam sahibi güzel bir kadın, hem güzel, hem asil, evine çağırıyor; Kendisini mevki, makam sahibi güzel bir kadın, hem güzel, hem asil, evine çağırıyor; "Gel, seninle bir sefa yapalım." diye. O da; "Allah'tan korkarım." diyor. "Gel, seninle bir sefa yapalım." diye. O da; "Allah'tan korkarım." diyor. Yani namusunu çiğnettirmiyor. Başkasının namusuna da zarar vermiyor. Yani namusunu çiğnettirmiyor. Başkasının namusuna da zarar vermiyor. Yani çirkin birisi çağırsa kimse gitmez, aşağılık bir kimse çağırsa kimse gitmez ama nasıl? Yani çirkin birisi çağırsa kimse gitmez, aşağılık bir kimse çağırsa kimse gitmez ama nasıl?

Yani kendisini bir kadın çağırıyor ama nasıl? De'at imraetün zâtü cemâlin ve mansıbin. Yani kendisini bir kadın çağırıyor ama nasıl?

De'at imraetün zâtü cemâlin ve mansıbin.
"Hem mevki makam sahibi mertebeli, yüksek, asil hem de güzel." Ona rağmen gitmiyor. "Hem mevki makam sahibi mertebeli, yüksek, asil hem de güzel." Ona rağmen gitmiyor. "Ben Allah'tan korkarım, harama kuşak çözmem. Zina etmem." diyor, o tarafa yanaşmıyor. "Ben Allah'tan korkarım, harama kuşak çözmem. Zina etmem." diyor, o tarafa yanaşmıyor. Bu, namusuna böyle bağlı insan. Ve sadakayı gizli, gösterişsiz verip,Bu, namusuna böyle bağlı insan.

Ve sadakayı gizli, gösterişsiz verip,
sağ elinin verdiğini sol eli anlamayacak kadar gösterişten uzak sadaka, zekât veren kimse. sağ elinin verdiğini sol eli anlamayacak kadar gösterişten uzak sadaka, zekât veren kimse.

Ve bir de tenhalarda Allah'ı zikrederken gözleri yaş dolan ehl-i zikir. Ve bir de tenhalarda Allah'ı zikrederken gözleri yaş dolan ehl-i zikir.

Şimdi biz dervişler olarak bu zikirden bu mertebeleri kazanıp bu makama geçebiliriz, Şimdi biz dervişler olarak bu zikirden bu mertebeleri kazanıp bu makama geçebiliriz, zikri güzel yaparsak. zikri güzel yaparsak. Bir de ihvanlıktan, kardeşlikten, muhabbetten dolayı ihvanlığımızı samimi yaparsak,Bir de ihvanlıktan, kardeşlikten, muhabbetten dolayı ihvanlığımızı samimi yaparsak, göstermelik yapmazsak, hakiki kardeş olursak, oradan da göstermelik yapmazsak, hakiki kardeş olursak, oradan da o nurdan minberlerin üstünde sefâ sürebiliriz.o nurdan minberlerin üstünde sefâ sürebiliriz. Tabii namusumuzu korumak, camilere müdavim olmaktan kazanabiliriz. Tabii namusumuzu korumak, camilere müdavim olmaktan kazanabiliriz. Sadakayı gösterişsiz, gizli vermekten kazanabiliriz. Sadakayı gösterişsiz, gizli vermekten kazanabiliriz. Eğer bir idarecilik görevimiz varsa adaletle yapmaktan kazanabiliriz.Eğer bir idarecilik görevimiz varsa adaletle yapmaktan kazanabiliriz. Eğer gençliğimiz geçmemişse, henüz daha gençsek, -yaşlılar "Keşke gençlik ele geçseydi!" diyor.Eğer gençliğimiz geçmemişse, henüz daha gençsek, -yaşlılar "Keşke gençlik ele geçseydi!" diyor. - o İslâm'a bağlılığımızı gençlikten başlatıp ömrümüzü öyle geçirebilirsek, o zümreden olabiliriz. - o İslâm'a bağlılığımızı gençlikten başlatıp ömrümüzü öyle geçirebilirsek, o zümreden olabiliriz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize o rütbeleri, o mertebeleri nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize o rütbeleri, o mertebeleri nasip eylesin.

Tabii herkes bu telaştan, bu güneşten, bu sıkıntıdan dolayı terleyecek ve susuz kalacak. Tabii herkes bu telaştan, bu güneşten, bu sıkıntıdan dolayı terleyecek ve susuz kalacak. Ümmet susuz kalacak. O susuzluğun sebebini anlatmak için söyledim bu kadar sözü. Ümmet susuz kalacak. O susuzluğun sebebini anlatmak için söyledim bu kadar sözü. Orada herkesin susuzluktan dudakları kavrulacak ama Ebû Bekr-i Sıddîk'i sevenlere,Orada herkesin susuzluktan dudakları kavrulacak ama Ebû Bekr-i Sıddîk'i sevenlere, Ömer el-Fâruk'u sevenlere, Osmân-ı zinnûreyn'i sevenlere,Ömer el-Fâruk'u sevenlere, Osmân-ı zinnûreyn'i sevenlere, Hz. Ali'yi sevenlere Allah o susuzluğu çektirtmeyecek, tattırmayacak. Hz. Ali'yi sevenlere Allah o susuzluğu çektirtmeyecek, tattırmayacak.

Muhterem kardeşlerim! Başka hadîs-i şerîfler de var. Muhterem kardeşlerim!

Başka hadîs-i şerîfler de var.
Şerhte burada da sıralamış,Şerhte burada da sıralamış, onları, onların methi hakkındaki hadîs-i şerîfleri uzun boylu okumayacağım.onları, onların methi hakkındaki hadîs-i şerîfleri uzun boylu okumayacağım. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Benim ashabım yıldızlar gibidir, yıldızlara benzer. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Benim ashabım yıldızlar gibidir, yıldızlara benzer.
Hangisine baksan yönünü bulursun, hidayete [erersin.] Hangisine baksan yönünü bulursun, hidayete [erersin.] Benim ashabım hakkında beni üzmeyiniz, aleyhinde konuşarak, çatarak,Benim ashabım hakkında beni üzmeyiniz, aleyhinde konuşarak, çatarak, dedikodu yaparak, beni ezalandırmayın!" diyor. dedikodu yaparak, beni ezalandırmayın!" diyor.

Yani ashâbına saygı göstermemizi istiyor. Yani ashâbına saygı göstermemizi istiyor. Kendisi, ashabının en hayırlı insanlar olduğunu hadîs-i şerîflerde bildirmiş. Kendisi, ashabının en hayırlı insanlar olduğunu hadîs-i şerîflerde bildirmiş. Bu en hayırlı ashâbın da en yüksekleri, bu sayılan zâtlardır.Bu en hayırlı ashâbın da en yüksekleri, bu sayılan zâtlardır. Hiç şüphe yok. Ondan sonrada ümmetin başına halife olarak geçmişler.Hiç şüphe yok. Ondan sonrada ümmetin başına halife olarak geçmişler. Ebû Bekr-i Sıddîk geçmiş, sebebi var.Ebû Bekr-i Sıddîk geçmiş, sebebi var. Peygamber Efendimiz onu rahatsızlandığı zaman mihraba geçirdi. Peygamber Efendimiz onu rahatsızlandığı zaman mihraba geçirdi. İslâm'a ilk giren kimse. Ömrünü, parasını, malını, canını, her şeyini İslâm'a tahsis etmiş. İslâm'a ilk giren kimse. Ömrünü, parasını, malını, canını, her şeyini İslâm'a tahsis etmiş. Herkesin kibarlığında, imanının kuvvetinde, tereddüt etmediği bir kimse. Herkesin kibarlığında, imanının kuvvetinde, tereddüt etmediği bir kimse. "Ümmetin imanı bir kefeye konulsa, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in "Ümmetin imanı bir kefeye konulsa, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in imanı bir kefeye konulsa onunki daha ağır gelirdi." deniliyor rivayetlerde.imanı bir kefeye konulsa onunki daha ağır gelirdi." deniliyor rivayetlerde. Öyle bir zât-ı muhterem. Efendim acaba sonradan şöyle böyle olmuş mudur? Öyle bir zât-ı muhterem.

Efendim acaba sonradan şöyle böyle olmuş mudur?

Peygamber Efendimiz'in türbe-i saadetinde yanına yatmak, kabir arkadaşı olmak şerefine de ermiş. Peygamber Efendimiz'in türbe-i saadetinde yanına yatmak, kabir arkadaşı olmak şerefine de ermiş.

Allah nasip eder mi? Etmezdi eğer [yolundan sapsaydı.] Allah nasip eder mi?

Etmezdi eğer [yolundan sapsaydı.]

Hz. Ömer Efendimiz, o da öyle. Cennetle müjdelenmiş insan bunlar. Hz. Ömer Efendimiz, o da öyle. Cennetle müjdelenmiş insan bunlar. Hz. Osman Efendimiz, Peygamber Efendimiz'in iki tane kızına koca olmuş, damat olmuş, Hz. Osman Efendimiz, Peygamber Efendimiz'in iki tane kızına koca olmuş, damat olmuş, Efendimiz'in yakını. Hz. Ali Efendimiz de Efendimiz'in hem yeğeni, hem damadı, Efendimiz'in yakını. Hz. Ali Efendimiz de Efendimiz'in hem yeğeni, hem damadı, hem âhiret kardeşi. hem âhiret kardeşi. Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye muhacirler hicret ettikleri zaman Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye muhacirler hicret ettikleri zaman para kaldı Mekke'de, mevki makam kaldı Mekke'de. para kaldı Mekke'de, mevki makam kaldı Mekke'de. Bunlar, buraya geldiler Allah rızası için. Sadece kılıcını, okunu alıp öyle geldiler.Bunlar, buraya geldiler Allah rızası için. Sadece kılıcını, okunu alıp öyle geldiler. Bir şeyleri yok. Hatta ailelerini terk etti kimisi. Karısı kafirse terk etti, geldi. Bir şeyleri yok. Hatta ailelerini terk etti kimisi. Karısı kafirse terk etti, geldi. Çoluk çocuğunu terk etti, geldi. Yoksul, bir şeyi yok. Çoluk çocuğunu terk etti, geldi. Yoksul, bir şeyi yok.

Medine-i Münevvere'dekilere Allah bir sevgi, bir muhabbet, bir misafirperverlik verdi, Medine-i Münevvere'dekilere Allah bir sevgi, bir muhabbet, bir misafirperverlik verdi, zaten onlar çağırmıştı onları. zaten onlar çağırmıştı onları. Akabe Biatı'ndan önce Peygamber Efendimiz'e, "Siz bize gelin. Biz, size bakarız." demişlerdi.Akabe Biatı'ndan önce Peygamber Efendimiz'e, "Siz bize gelin. Biz, size bakarız." demişlerdi. Hacca geldikleri zaman kendileri davet etmişlerdi, onlara yardımcı oldular. Hacca geldikleri zaman kendileri davet etmişlerdi, onlara yardımcı oldular. Onun için "yardımcılar" mânasına "Ensar" deniliyor. O muhacirlere çok yardım ettiler.Onun için "yardımcılar" mânasına "Ensar" deniliyor. O muhacirlere çok yardım ettiler. Peygamber Efendimiz de bunları birer birer biribirleriyle kardeş etti.Peygamber Efendimiz de bunları birer birer biribirleriyle kardeş etti. Bir muhaciri bir ensarla kardeş etti, bir muhaciri bir ensarla kardeş etti ki ağırlama belli olsun, Bir muhaciri bir ensarla kardeş etti, bir muhaciri bir ensarla kardeş etti ki ağırlama belli olsun, kolay olsun, yani insanlar ortada kalmasın. kolay olsun, yani insanlar ortada kalmasın. Çeşitli hikmetleri var ve o kadar ehemmiyet verdi ki bu kardeşliğe,Çeşitli hikmetleri var ve o kadar ehemmiyet verdi ki bu kardeşliğe, sandılar ki yani kardeşlerden birisi ölürse ötekisi onun mirasına da hak kazanacak.sandılar ki yani kardeşlerden birisi ölürse ötekisi onun mirasına da hak kazanacak. O kadar ciddi bir kardeşlik oldu bu. Herkesi kardeş etti etti, Hz. Ali Efendimiz tek kaldı.O kadar ciddi bir kardeşlik oldu bu.

Herkesi kardeş etti etti, Hz. Ali Efendimiz tek kaldı.
Onun da biraz şöyle yüzü kızardı, kardeşsiz kaldı diye… Birazcık şöyle bir heyecanlandı, telaşlandı.Onun da biraz şöyle yüzü kızardı, kardeşsiz kaldı diye… Birazcık şöyle bir heyecanlandı, telaşlandı. Peygamber Efendimiz dedi ki; "Ben de senin kardeşinim."Peygamber Efendimiz dedi ki; "Ben de senin kardeşinim." Öyle bir insan Hz. Ali Efendimiz. Allah şefaatlerine nâil etsin. Öyle bir insan Hz. Ali Efendimiz.

Allah şefaatlerine nâil etsin.

Şimdi bunları sevmemek olmaz. Bunların arasını ayırmak olmaz. Şimdi bunları sevmemek olmaz. Bunların arasını ayırmak olmaz. Bunlar canlarını, mallarını, her şeylerini Peygamber Efendimiz'in uğruna koymuş büyük insanlar, Bunlar canlarını, mallarını, her şeylerini Peygamber Efendimiz'in uğruna koymuş büyük insanlar, bizim dinimizin en büyük insanları. Muhterem kardeşlerim! bizim dinimizin en büyük insanları.

Muhterem kardeşlerim!

Her insanın aleyhinde bulunan insanlar çıkar. Her insana iftira eden insanlar çıkar.Her insanın aleyhinde bulunan insanlar çıkar. Her insana iftira eden insanlar çıkar. Her konuda en müsbet ve en menfî sözleri ortaya çıkan insanlar çıkar. Her konuda en müsbet ve en menfî sözleri ortaya çıkan insanlar çıkar. Ben Peygamber Efendimiz diyeceğim, sallallahu aleyhi ve sellem.Ben Peygamber Efendimiz diyeceğim, sallallahu aleyhi ve sellem. Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz'e müşrikler neler dediler; "Mecnun" dediler, tutmadı.Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz'e müşrikler neler dediler; "Mecnun" dediler, tutmadı. Şaire benzettiler, Kur'ân-ı Kerîm'i şiire benzettiler, "şâir" dediler tutmadı. Şaire benzettiler, Kur'ân-ı Kerîm'i şiire benzettiler, "şâir" dediler tutmadı. Mucizelerini gördüler, sihir sandılar, "sihir dediler," tutmadı. Yani her sözü söylediler.Mucizelerini gördüler, sihir sandılar, "sihir dediler," tutmadı. Yani her sözü söylediler. "Akşam birisi öğretiyor, sabah bize bu naklediyor." dediler, tutmadı. "Akşam birisi öğretiyor, sabah bize bu naklediyor." dediler, tutmadı. Ama Efendimiz'e iftira ettiler. Ama Efendimiz'e iftira ettiler.

Ben bunu misal verecektim, Ankara'dan bir hoca kardeşimiz, dostumuz var,Ben bunu misal verecektim, Ankara'dan bir hoca kardeşimiz, dostumuz var, o cemaate demiş ki; o cemaate demiş ki;

"Ey cemaat, siz ne diyorsunuz? Bu insanların edepsizleri Allah'a dil uzatıyor!" demiş. "Ey cemaat, siz ne diyorsunuz? Bu insanların edepsizleri Allah'a dil uzatıyor!" demiş.

Doğru, yani iş oradan bitiyor. Yani yaradınına bile dil uzatıyor bu edepsizlerin edepsizleri! Doğru, yani iş oradan bitiyor. Yani yaradınına bile dil uzatıyor bu edepsizlerin edepsizleri! Edepsiz oldu mu değil peygambere, değil Allah'ın salih kuluna, Allah'a dil uzatanlar var. Edepsiz oldu mu değil peygambere, değil Allah'ın salih kuluna, Allah'a dil uzatanlar var. Edepsizlikte o kadar ileri gidenler var. Onun için bir insanın aleyhinde Edepsizlikte o kadar ileri gidenler var. Onun için bir insanın aleyhinde hemen bir sözü duyduğunuz zaman içiniz bulanmasın. İçiniz mükedder olmasın, dalgalanmasın.hemen bir sözü duyduğunuz zaman içiniz bulanmasın. İçiniz mükedder olmasın, dalgalanmasın. Ölçün, biçin. "Yapar mı, yapmaz mı?" En böyle dinine bağlı insana en ters iftirayı yapıyorlar. Ölçün, biçin. "Yapar mı, yapmaz mı?" En böyle dinine bağlı insana en ters iftirayı yapıyorlar.

Yusuf aleyhisselam'a ne iftira yaptılar? Peygamberdi, ne iftira yaptılar? Yusuf aleyhisselam'a ne iftira yaptılar? Peygamberdi, ne iftira yaptılar?

Her peygambere böyle şeyler olmuştur. Her peygambere böyle şeyler olmuştur. Onun için size birisi bir kimse hakkında bir haber getirirse mutlaka,Onun için size birisi bir kimse hakkında bir haber getirirse mutlaka, "Olur mu, olmaz mı, yapar mı, yapmaz mı?" diye bir ölçün biçin ve delilsiz kani olmayın."Olur mu, olmaz mı, yapar mı, yapmaz mı?" diye bir ölçün biçin ve delilsiz kani olmayın. Bu devirde müslümanların birliğini, beraberliğini parçalayan Bu devirde müslümanların birliğini, beraberliğini parçalayan en kötü huylardan birisi herkese bir kara sürmektir.en kötü huylardan birisi herkese bir kara sürmektir. Delilin varsa baş üstüne, tamam. Delilim var, şu şöyle bu böyle, tamam.Delilin varsa baş üstüne, tamam. Delilim var, şu şöyle bu böyle, tamam. Ama delilsiz, desteksiz atıyorsa işkembe-i kübradan,Ama delilsiz, desteksiz atıyorsa işkembe-i kübradan, onun da hiç şey yapılmaması [dikkate alınmaması] lazım. onun da hiç şey yapılmaması [dikkate alınmaması] lazım.

Hocamızın yakınlarından birisi için kadınların bir toplantısında bir laf söylemişler. Hocamızın yakınlarından birisi için kadınların bir toplantısında bir laf söylemişler. Yani kurnaz solcular, demişler ki; "Hocamızın yakını da o solu tutuyor." demişler.Yani kurnaz solcular, demişler ki;

"Hocamızın yakını da o solu tutuyor." demişler.
Kadının birisi de gelmiş hocamız rahmetullahi aleyh'e, vefat etmeden, âhirete göçmeden önce; Kadının birisi de gelmiş hocamız rahmetullahi aleyh'e, vefat etmeden, âhirete göçmeden önce;

"Efendim, böyle böyle diyorlar, sizin bir yakınınız böyle sol bir partiyi tutuyormuş." filan deyince"Efendim, böyle böyle diyorlar, sizin bir yakınınız böyle sol bir partiyi tutuyormuş." filan deyince hocamız artık güldü mü, kaşlarını mı çattı bilmiyorum da; hocamız artık güldü mü, kaşlarını mı çattı bilmiyorum da;

"Ağzına bir tokat vuramadınız mı?" demiş. "Ağzına bir tokat şaplatamadınız mı?" "Ağzına bir tokat vuramadınız mı?" demiş. "Ağzına bir tokat şaplatamadınız mı?"

En olmayacak şeyi, en ters şeyi söylüyor çünkü! Belli ki kandıracak. En olmayacak şeyi, en ters şeyi söylüyor çünkü! Belli ki kandıracak. Yani seçimde reyi o tarafa aldırtmak için, besbelli bir şey! Yani seçimde reyi o tarafa aldırtmak için, besbelli bir şey! Yani onunla artık münakaşa da değil, ağzına bir tokat şaplatacaksın, gibi oluyor. Yani onunla artık münakaşa da değil, ağzına bir tokat şaplatacaksın, gibi oluyor.

Şimdi bu sözleri neden söyledim? Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e, Şimdi bu sözleri neden söyledim?

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e,
Hz. Ömer Efendimiz'e, Hz. Osman Efendimiz'e,Hz. Ömer Efendimiz'e, Hz. Osman Efendimiz'e, Hz. Ali Efendimiz'e söz söyleyenler çıkabilir ve çıkmıştır. Hz. Ali Efendimiz'e söz söyleyenler çıkabilir ve çıkmıştır.

İslâm tarihinde şaşkın insan mı ararsın sen? Neler çıkmıştır. İslâm tarihinde şaşkın insan mı ararsın sen?

Neler çıkmıştır.

[Peygamber Efendimiz'in] demin dua ettiğini okuduğumuz Hz. Ali Efendimiz'in o evlatları, [Peygamber Efendimiz'in] demin dua ettiğini okuduğumuz Hz. Ali Efendimiz'in o evlatları, mübarek Efendilerimiz, gözümüzün nuru Hz. Hüseyin Efendimiz'i Kerbelâ'da ailesiyle beraber, mübarek Efendilerimiz, gözümüzün nuru Hz. Hüseyin Efendimiz'i Kerbelâ'da ailesiyle beraber, kadın çocuk demediler, hepsini katliama uğratmadılar mı? kadın çocuk demediler, hepsini katliama uğratmadılar mı? Çok zulümler yapıldı ama bunların şahidi bak Peygamber Efendimiz.Çok zulümler yapıldı ama bunların şahidi bak Peygamber Efendimiz. Bunların iyi insanlar olduğuna Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfleriyle bizi irşad,Bunların iyi insanlar olduğuna Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfleriyle bizi irşad, ikaz ederek, şehadet ediyor, onun için aklınızı başınıza toplayın. ikaz ederek, şehadet ediyor, onun için aklınızı başınıza toplayın. Bu şeyheyne yani Hz. Ebû Bekri, Ömer Efendilerimiz'e dil uzatanın imanı da gider, diyorlar. Bu şeyheyne yani Hz. Ebû Bekri, Ömer Efendilerimiz'e dil uzatanın imanı da gider, diyorlar. Akidemiz de böyle şey yapılmıştır… Onun için fazla sözü uzatmayacağım.Akidemiz de böyle şey yapılmıştır… Onun için fazla sözü uzatmayacağım. Zaten herhalde anlayan anlıyor, anlayamayanın da zihnine başka şey sokmaya lüzum yok.Zaten herhalde anlayan anlıyor, anlayamayanın da zihnine başka şey sokmaya lüzum yok. Yalnız bilin ki bu zâtlar bizim başımızın tacıdır. Allah şefaatlerine nâil eylesin. Yalnız bilin ki bu zâtlar bizim başımızın tacıdır.

Allah şefaatlerine nâil eylesin.

Gelelim bir üçüncü hadîs-i şerîfe ki daha önce de bir başka vesile ile başka bir yerde söylemiştim.Gelelim bir üçüncü hadîs-i şerîfe ki daha önce de bir başka vesile ile başka bir yerde söylemiştim. Çok mühim bir hadîs-i şerîf kardeşlerim.Çok mühim bir hadîs-i şerîf kardeşlerim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Hecrü'l-müslimi ke-sefki demihî. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Hecrü'l-müslimi ke-sefki demihî.

"Müslümandan alakayı kesip, ahbaplığı bozup uzaklaşmak "Müslümandan alakayı kesip, ahbaplığı bozup uzaklaşmak -müslümandan hicret etmek yani onu terk etmek- onun kanını akıtmak gibidir." -müslümandan hicret etmek yani onu terk etmek- onun kanını akıtmak gibidir."

Ne kadar ağır bak! Peygamber Efendimiz'in benzetmesi ne kadar ağır! Ne kadar ağır bak! Peygamber Efendimiz'in benzetmesi ne kadar ağır! Bir müslüman'a küsmüşsün, bırakmışsın, ayrılmışsın,Bir müslüman'a küsmüşsün, bırakmışsın, ayrılmışsın, ha yatırdın boğazına bıçağı dayadın kestin, ha ayrıldın.ha yatırdın boğazına bıçağı dayadın kestin, ha ayrıldın. Ayrılmak yok yani. Ayrılmak yok! Ahbaplığı bozmak, muhabbeti kesmek,Ayrılmak yok yani. Ayrılmak yok! Ahbaplığı bozmak, muhabbeti kesmek, küsüp darılmak, cemaati bırakmak yok. küsüp darılmak, cemaati bırakmak yok.

Daha ne deseydi Peygamber Efendimiz? Biz laf anlamıyoruz ki!Daha ne deseydi Peygamber Efendimiz?

Biz laf anlamıyoruz ki!
Yani öyle acayip insanlarız ki laf anlamıyoruz, yoksa her şey söylenmiş.Yani öyle acayip insanlarız ki laf anlamıyoruz, yoksa her şey söylenmiş. "Muhabbet edin, muhabbet edin!" [diye emreden] âyetler, hadisler var. "Muhabbet edin, muhabbet edin!" [diye emreden] âyetler, hadisler var. Yine biribirini tam samimi seven, kesesini emanet edecek kadar seven iki insan zor bulursun. Yine biribirini tam samimi seven, kesesini emanet edecek kadar seven iki insan zor bulursun. Bak ellerimle de gösteriyorum, iki tane insan zor bulursun. Seviyor seviyor ama o kadar, lafta... Bak ellerimle de gösteriyorum, iki tane insan zor bulursun. Seviyor seviyor ama o kadar, lafta... Yani hakikî bir sevgiyi eskilerin yaşadığı mânada saf, temiz, samimi bir sevgiyi yapmamız, Yani hakikî bir sevgiyi eskilerin yaşadığı mânada saf, temiz, samimi bir sevgiyi yapmamız, yaşatmamız, yaşamamız lazım.yaşatmamız, yaşamamız lazım. Onu yapmadıktan sonra, dervişlik mervişlik filan bunların hepsi hikayedir. Onu yapmadıktan sonra, dervişlik mervişlik filan bunların hepsi hikayedir. Masaldır yani, olmamış şeylerdir. Yalandır. Masaldır yani, olmamış şeylerdir. Yalandır.

Seveceksin, hakikaten seveceksin, hakikaten koruyacaksın. Seveceksin, hakikaten seveceksin, hakikaten koruyacaksın.

"E, kusuru var!" Senin kusurun yok mu? Benim kusurum yok mu? Kusursuz insan olur mu? "E, kusuru var!"

Senin kusurun yok mu? Benim kusurum yok mu? Kusursuz insan olur mu?

Herkesin bir kusuru vardır, kusurunu lütfile, yumuşaklıkla söylersin. Herkesin bir kusuru vardır, kusurunu lütfile, yumuşaklıkla söylersin. "Kardeşim, ben seni çok seviyorum ama birisi de geldi midemi bulandırdı benim, "Kardeşim, ben seni çok seviyorum ama birisi de geldi midemi bulandırdı benim, sende şöyle bir kusur olduğunu söyledi. İnanmadım da var mı sende böyle bir şey? sende şöyle bir kusur olduğunu söyledi. İnanmadım da var mı sende böyle bir şey? Varsa bunu bırak. Ben seni yine çok seviyorum." filan dese insan, Varsa bunu bırak. Ben seni yine çok seviyorum." filan dese insan, karşı taraf da anlar ama birisi ötekisinin hakkında dedikodu yapıyor. karşı taraf da anlar ama birisi ötekisinin hakkında dedikodu yapıyor. Berikisi, berikisinin hakkında dedikodu yapıyor.Berikisi, berikisinin hakkında dedikodu yapıyor. Biribirine küsüyorlar, ayrılıyorlar, yuvalar yıkılıyor.Biribirine küsüyorlar, ayrılıyorlar, yuvalar yıkılıyor. Efendim ahbaplıklar yıkılıyor gidiyor. Muhabbetsiz bir şey hâsıl olmaz. Efendim ahbaplıklar yıkılıyor gidiyor.

Muhabbetsiz bir şey hâsıl olmaz.
Yani bizim bu muhabbet damarını çalıştırmadan bir noktaya varmamız mümkün değildir. Yani bizim bu muhabbet damarını çalıştırmadan bir noktaya varmamız mümkün değildir. Muhabbet olmasaydı şu cami tamir olmazdı, badana olmazdı. Muhabbet olmasaydıMuhabbet olmasaydı şu cami tamir olmazdı, badana olmazdı. Muhabbet olmasaydı şu caminin salonları yapılmazdı. Muhabbet olmasaydı bu kadar insan bu araya gelmezdi. şu caminin salonları yapılmazdı. Muhabbet olmasaydı bu kadar insan bu araya gelmezdi. Muhabbet olmasaydı hayrât u hasenât yapılmazdı, talebelere, yoksullara bakılmazdı.Muhabbet olmasaydı hayrât u hasenât yapılmazdı, talebelere, yoksullara bakılmazdı. Hep muhabbetten oluyor. İlk işimiz, elimizi kolumuzu sıvayıp da yapacağımız iş muhabbetHep muhabbetten oluyor. İlk işimiz, elimizi kolumuzu sıvayıp da yapacağımız iş muhabbet ve ilk dikkat edeceğimiz nokta da muhabbeti bozacak şeylerden kaçınmamız.ve ilk dikkat edeceğimiz nokta da muhabbeti bozacak şeylerden kaçınmamız. Kusur varsa kusuru bırakacağız, kendimizde de çok kusurlar olabilir, Kusur varsa kusuru bırakacağız, kendimizde de çok kusurlar olabilir, muhabbeti yok edici şeylerden de uzak duracağız.muhabbeti yok edici şeylerden de uzak duracağız. Daha fazla söylemeyeyim ama bu hadîs-i şerîfi hepiniz zihninize veya defterinize yazın: Daha fazla söylemeyeyim ama bu hadîs-i şerîfi hepiniz zihninize veya defterinize yazın:

Hecrü'l-müslimi ke-sefki demihî. "Müslümanı terk etmek, kanını akıtmak gibidir." Hecrü'l-müslimi ke-sefki demihî. "Müslümanı terk etmek, kanını akıtmak gibidir." Küsüşmek, darılmak, ayrılmak, bırakmak yok. Küsüşmek, darılmak, ayrılmak, bırakmak yok.

Bundan sonra dört tane hadîs-i şerîf geliyor. Bundan sonra dört tane hadîs-i şerîf geliyor. Hocamız bir sebebe menbi bunların dördünü de alt alta sıralamış. Hocamız bir sebebe menbi bunların dördünü de alt alta sıralamış.

Hedâye'l-'ummâli ğulûlün. Hedâye'l-'umerâ-i ğulûlün. Hedâye's-sultânî suhtün ve ğulûlün. Hedâye'l-'ummâli ğulûlün.

Hedâye'l-'umerâ-i ğulûlün.

Hedâye's-sultânî suhtün ve ğulûlün.

Hedâye'l-'ummâli harâmün küllühâ. Hedâye'l-'ummâli harâmün küllühâ.

Dördü de aynı konuyu işleyen hadîs-i şerîfler. Dördü de aynı konuyu işleyen hadîs-i şerîfler. Hedâye'l-'ummâl. 'Ummâl "âmil" demektir. Âmil de "İslâm devletinde zekatları, Hedâye'l-'ummâl. 'Ummâl "âmil" demektir. Âmil de "İslâm devletinde zekatları, vergileri toplayan vazifeli memur" demektir. vergileri toplayan vazifeli memur" demektir.

Şimdi bu vazifeli memurun, gelecek tarlaya, "senin şu kadar öşrün var" diyecek;Şimdi bu vazifeli memurun, gelecek tarlaya, "senin şu kadar öşrün var" diyecek; gelecek sürünün başına, "senin şu kadar deven var; bu kadar koyunun var;gelecek sürünün başına, "senin şu kadar deven var; bu kadar koyunun var; şu kadarını kanuna göre, şeriata göre vermen lazım" diyecek.şu kadarını kanuna göre, şeriata göre vermen lazım" diyecek. Sahibi, ona bir koyun bağışlıyor, tamam. Beş tane deve gidecekken, üç deveyle işi idare ediyor. Sahibi, ona bir koyun bağışlıyor, tamam. Beş tane deve gidecekken, üç deveyle işi idare ediyor. Bir de koyun verdi, kâr kaldı öbür tarafa. Öyle şey yok. Bir de koyun verdi, kâr kaldı öbür tarafa. Öyle şey yok.

"O vazifeliye verilen hediye ganimet malından çalmak gibidir." Öyle şey yok. "O vazifeliye verilen hediye ganimet malından çalmak gibidir." Öyle şey yok. Yani vazifelinin vazifesinde taraf tutmasını sağlamak ve bir menfaat celbetmek içinYani vazifelinin vazifesinde taraf tutmasını sağlamak ve bir menfaat celbetmek için ona bir hediye vermek olmaz. Bu ganimet malından hırsızlık yapmak gibidir.ona bir hediye vermek olmaz. Bu ganimet malından hırsızlık yapmak gibidir. Çünkü az verecek o vesileyle. Bir böyle anlaşılır mâna. Çünkü az verecek o vesileyle. Bir böyle anlaşılır mâna.

İkinci tarafı şudur, vergi memuru vazifeli şahıs da hediye almayacak.İkinci tarafı şudur, vergi memuru vazifeli şahıs da hediye almayacak. O da rüşvet demektir, karşı tarafın bir maksadı vardır. Olmaz öyle şey. O da rüşvet demektir, karşı tarafın bir maksadı vardır. Olmaz öyle şey.

Birisi kabilelere vazifeli olarak gitti.Birisi kabilelere vazifeli olarak gitti. Toplanan vergi hayvanlarını, zekât develerini, koyunlarını getirdi. Bir de yanında; Toplanan vergi hayvanlarını, zekât develerini, koyunlarını getirdi. Bir de yanında;

"Bunu da bana hediye verdiler yâ Resûlallah!" dedi. "Bunu da bana hediye verdiler yâ Resûlallah!" dedi. Peygamber Efendimiz dedi ki; "Sen bu vazifeye gitmeseydin o hediyeyi sana verecekler miydi?" Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Sen bu vazifeye gitmeseydin o hediyeyi sana verecekler miydi?"

Vermeyeceklerdi. Yani senin kaşına gözüne hayran olduklarından. Vermeyeceklerdi. Yani senin kaşına gözüne hayran olduklarından.

Sen burada dursaydın da getirip de sana bu hediyeyi verecekler miydi? Sen burada dursaydın da getirip de sana bu hediyeyi verecekler miydi?

Vermeyeceklerdi. "O zaman bu senin hakkın değil." dedi. Vermeyeceklerdi.

"O zaman bu senin hakkın değil." dedi.

Yani orada bir ahbabın var da sen hazır oraya gitmişsin diye veriyorsa,Yani orada bir ahbabın var da sen hazır oraya gitmişsin diye veriyorsa, "Ha zaten ben oraya getirecdektim şimdi vereyim." [derse] o ayrı ama"Ha zaten ben oraya getirecdektim şimdi vereyim." [derse] o ayrı ama böyle olmadıktan sonra [hediye almak] da olmaz. böyle olmadıktan sonra [hediye almak] da olmaz.

Ğulûl, "ganimet malından çalmak" demektir. Yani müslüman harp ettiği zaman Ğulûl, "ganimet malından çalmak" demektir. Yani müslüman harp ettiği zaman toplanan şey ortaya konulur, gaziler arasında taksim edilir. toplanan şey ortaya konulur, gaziler arasında taksim edilir. "Taksimden evvel bir ayakkabı bağcığı alsa cehennemden bir ateş bağı almış olur." diyor "Taksimden evvel bir ayakkabı bağcığı alsa cehennemden bir ateş bağı almış olur." diyor Peygamber Efendimiz. Kimsenin hakkına saklamak yok. Birisine dedi ki; Peygamber Efendimiz. Kimsenin hakkına saklamak yok. Birisine dedi ki;

"Bu cehennemliktir." Sonradan anlaşıldı ki ganimet malından bir şey çalmış,"Bu cehennemliktir."

Sonradan anlaşıldı ki ganimet malından bir şey çalmış,
yanına koymuş, yani taksimden evvel yanına alıkoymuş. yanına koymuş, yani taksimden evvel yanına alıkoymuş.

Kıbrıs'ta savaş oldu. Çarpıştılar, savaştılar filan... Kıbrıs'ta savaş oldu. Çarpıştılar, savaştılar filan... Orada bizim cemaatten olup da tankçı olarak bulunmuş kardeşler var.Orada bizim cemaatten olup da tankçı olarak bulunmuş kardeşler var. Yağma Hasan'ın böreği, gitti. Öyle olmayacaktı işler.Yağma Hasan'ın böreği, gitti. Öyle olmayacaktı işler. Yani şeriat bakımından öyle olmaması gerekiyordu.Yani şeriat bakımından öyle olmaması gerekiyordu. Toplanacaktı, eşit olarak taksim edilecekti. Yüzüğü bulan cebine attı,Toplanacaktı, eşit olarak taksim edilecekti. Yüzüğü bulan cebine attı, bilmem neyi bulan cebine attı, bir güzel işe yarar bir şey bulan, bilmem neyi bulan cebine attı, bir güzel işe yarar bir şey bulan, terk edilmiş evde bir şey bulan [cebine attı.] İslâm'da öyle yok. İslâm'da her şey intizamlı. terk edilmiş evde bir şey bulan [cebine attı.] İslâm'da öyle yok. İslâm'da her şey intizamlı.

Efendim ben kimse görmeden cebime koyarım. Efendim ben kimse görmeden cebime koyarım.

Koyarsın ama ateş koyarsın. Koyarsın! Yani kimse görmeden bazı şeyler yapılabilir mi? Koyarsın ama ateş koyarsın. Koyarsın!

Yani kimse görmeden bazı şeyler yapılabilir mi?

Yapılamaz çünkü Allah görüyor. Allahu Teâlâ hazretleri görüyor!Yapılamaz çünkü Allah görüyor. Allahu Teâlâ hazretleri görüyor! Şeyh Efendi'nin birisi dervişine; "Haydi al şu hayvanı, al şu kuşu, tavuğu,Şeyh Efendi'nin birisi dervişine;

"Haydi al şu hayvanı, al şu kuşu, tavuğu,
hiç kimsenin görmediği bir yerde kes." demiş. hiç kimsenin görmediği bir yerde kes." demiş.

Dolanmış, dolanmış tavuk canlı, elinde gelmiş. Bıçak elinde, tavuk elinde; Dolanmış, dolanmış tavuk canlı, elinde gelmiş. Bıçak elinde, tavuk elinde;

"Ne oldu? Hani kes, dedim. Niye kesmedin?" "Ne oldu? Hani kes, dedim. Niye kesmedin?"

"E, kimsenin olmadığı bir yer bulamadım, Allah görüyor her zaman." demiş. "E, kimsenin olmadığı bir yer bulamadım, Allah görüyor her zaman." demiş. Yani derviş o şuura erdikten sonra tabii öyle… Yani derviş o şuura erdikten sonra tabii öyle…

Arkasındaki hadîs-i şerîf şöyle; Hedâya'l-'umerâi ğulûlün.Arkasındaki hadîs-i şerîf şöyle; Hedâya'l-'umerâi ğulûlün. "Ümeraya hediye vermek, o da ganimetten çalmaktır." "Ümeraya hediye vermek, o da ganimetten çalmaktır." Veya "Ümeranın hediye vermesi o da doğru değildir." Veya "Ümeranın hediye vermesi o da doğru değildir."

Hedâye's-sultâni suhtun ve ğulûlün. Hedâye's-sultâni suhtun ve ğulûlün. "Sultana hediye vermek haramdır ve ganimet malından çalma hırsızlama yapmak gibidir." diyor. "Sultana hediye vermek haramdır ve ganimet malından çalma hırsızlama yapmak gibidir." diyor.

Dört hadîs-i şerîften dördüncü de; Hedâye'l-ummâli harâmun küllühâ. Dört hadîs-i şerîften dördüncü de; Hedâye'l-ummâli harâmun küllühâ. "Âmillere, vazifelilere verilen hediyeler tamamen, hepsi haramdır." "Âmillere, vazifelilere verilen hediyeler tamamen, hepsi haramdır."

Hepsi haramdır. Çok alışmış millet, çok alışmış! Hepsi haramdır. Çok alışmış millet, çok alışmış!

Ben bir zaman bir kitap yazdım.Ben bir zaman bir kitap yazdım. Daha doğrusu bir kitabın içinde bir makalem çıktı, uzunca bir makale.Daha doğrusu bir kitabın içinde bir makalem çıktı, uzunca bir makale. Fransa'da basıldı, bilmem nerede basıldı. Fransa'da basıldı, bilmem nerede basıldı. Maliyeden, Turizm Bakanlığı namına bana telif ücreti ödenecek.Maliyeden, Turizm Bakanlığı namına bana telif ücreti ödenecek. Bakanlıktan evrakı aldım Maliye Bakanlığı'na geldim. Bakanlıktan evrakı aldım Maliye Bakanlığı'na geldim. Oturdum masaya imzalasın diye, memur kıvranıyor böyle. Kıvranıyor, yutkunuyor dedi ki; Oturdum masaya imzalasın diye, memur kıvranıyor böyle. Kıvranıyor, yutkunuyor dedi ki;

"Hocam buna üçte bir, yüzde otuzdan fazla vergi keseceğiz." "Hocam buna üçte bir, yüzde otuzdan fazla vergi keseceğiz."

"Kesersen kes, ne kesilecekse kes." dedim. "Kesersen kes, ne kesilecekse kes." dedim.

Baktı oradan tutturamadı ama ben de anladım. Baktı oradan tutturamadı ama ben de anladım. Yani, "Yok o kadar vergi kesme, ben sana şu kadar vereyim, Yani, "Yok o kadar vergi kesme, ben sana şu kadar vereyim, o zaman parayı tam alayım." [dememi,] öyle bir şey istiyor. o zaman parayı tam alayım." [dememi,] öyle bir şey istiyor. Ben de anladım. "Sen bir haksız iş yap da ben de çok tanıdıklarım var daha yukarılardan, Ben de anladım. "Sen bir haksız iş yap da ben de çok tanıdıklarım var daha yukarılardan, onlara senin hesabını, defterini dürdürtürüm." diye içimden düşünüyorum.onlara senin hesabını, defterini dürdürtürüm." diye içimden düşünüyorum. Gayet sakin. "Tabii neyse yap!" dedim. Yapamaz ki! Yaparsa usûle aykırı olur. Gayet sakin.

"Tabii neyse yap!" dedim.

Yapamaz ki! Yaparsa usûle aykırı olur.

"Dur hocam, ben bizim müdür muavinine bir sorayım." dedi. "Dur hocam, ben bizim müdür muavinine bir sorayım." dedi. Defteri aldı, çıktı dışarıya. "Tamam, bir çaresini bulduk hocam." dedi. Defteri aldı, çıktı dışarıya.

"Tamam, bir çaresini bulduk hocam." dedi.

"Çaresi varsa çaresine göre, usûl neyse ona göre yap." dedim. "Çaresi varsa çaresine göre, usûl neyse ona göre yap." dedim.

Yine kıvranıyor, Yyine bir şeyler istemeye çalışıyor. Ben de hiç oralı olmuyorum.Yine kıvranıyor, Yyine bir şeyler istemeye çalışıyor. Ben de hiç oralı olmuyorum. En sonunda baktı ki bir şey olmayacak. "Hocam yani şurada öyle sefalet çekiyoruz, En sonunda baktı ki bir şey olmayacak.

"Hocam yani şurada öyle sefalet çekiyoruz,
öyle sıkıntı içindeyiz ki yazı yazacak bir kalemimiz yok. öyle sıkıntı içindeyiz ki yazı yazacak bir kalemimiz yok. Şu kaleminizi verir misiniz?" dedi. Yine benden bir kalem aldı... Alışmak çok fena. Şu kaleminizi verir misiniz?" dedi.

Yine benden bir kalem aldı... Alışmak çok fena.
Yani ben de devlet masasına kalemi öyle bıraktım. Ona vermiş değilim. Niyetim öyle. Yani ben de devlet masasına kalemi öyle bıraktım. Ona vermiş değilim. Niyetim öyle.

"Kalem yok." dedi. Devlet kalemsiz olur mu? Huyu bozulmuş... Hepsi haram. "Kalem yok." dedi.

Devlet kalemsiz olur mu? Huyu bozulmuş... Hepsi haram.

"Efendim bu kadar maaşla geçinilmez!" diyorlar. Geçinilmezse geçinilecek başka iş bul. "Efendim bu kadar maaşla geçinilmez!" diyorlar.

Geçinilmezse geçinilecek başka iş bul.
Yürü, git. Orada haram yemeyecek, o kadar maaşa razı olacak dünya kadar insan var. Yürü, git. Orada haram yemeyecek, o kadar maaşa razı olacak dünya kadar insan var. Ama insanın içinde iman olması lazım. Sen imanı yıkmak için uğraş; Ama insanın içinde iman olması lazım. Sen imanı yıkmak için uğraş;

"İnsanlar namuslu olsunlar, rüşvet yemesinler." Olmaz! Bu ikisi birbiriyle bağdaşmaz. "İnsanlar namuslu olsunlar, rüşvet yemesinler."

Olmaz! Bu ikisi birbiriyle bağdaşmaz.

Sen insanları haram helal duygusuna sahip, Allah'tan korkan, müfettiş görmese, Sen insanları haram helal duygusuna sahip, Allah'tan korkan, müfettiş görmese, polis görmese, âmir görmese bile, haktan ayrılmayacak insanlar olarak yetiştirmek zorundasın; polis görmese, âmir görmese bile, haktan ayrılmayacak insanlar olarak yetiştirmek zorundasın; selameti, saadet-i dâreyni, yükselmeyi, gelişmeyi istiyorsan... selameti, saadet-i dâreyni, yükselmeyi, gelişmeyi istiyorsan... Gerisi boştur. Hakimlik yapan, avukatlık yapan kardeşlerimiz var,Gerisi boştur.

Hakimlik yapan, avukatlık yapan kardeşlerimiz var,
devlet daireleriyle işleri olan kardeşlerimiz var, herkes biliyor bu işi. devlet daireleriyle işleri olan kardeşlerimiz var, herkes biliyor bu işi.

Çare, Allah korkusunu gönüllere yerleştirmektir. Çare, Allah korkusunu gönüllere yerleştirmektir. Allah korkusunu gönüllere yerleştirmedin mi her memurun arkasınaAllah korkusunu gönüllere yerleştirmedin mi her memurun arkasına bir polis taksan yine halledemezsin.bir polis taksan yine halledemezsin. Memurla, polis anlaşır bu sefer. O zaman da öyle anlaşır.Memurla, polis anlaşır bu sefer. O zaman da öyle anlaşır. Onun için Allah'tan korkan insanlar yetiştirmek zorundayız.Onun için Allah'tan korkan insanlar yetiştirmek zorundayız. Evladım haram yeme, evladım haram yemeden helal kazanmanın önemini anla, Evladım haram yeme, evladım haram yemeden helal kazanmanın önemini anla, çok para kazanmak gaye değildir. çok para kazanmak gaye değildir. Helâlinden kazanmak gayedir. Helâlinden kazanmak gayedir.

Hanım, kocası sabahleyin giderken kocasına tembihleyecek;Hanım, kocası sabahleyin giderken kocasına tembihleyecek; "Efendi bizim hepimizin işi sana bağlıdır, sen helâlinden kazan, haram getirirsen eve, "Efendi bizim hepimizin işi sana bağlıdır, sen helâlinden kazan, haram getirirsen eve, bize, bizim çoluk çocuğumuza haram yedirirsen, bizim halimiz nice olur? bize, bizim çoluk çocuğumuza haram yedirirsen, bizim halimiz nice olur? Biz senden çok para istemiyoruz. Oje masrafından, berber masrafından, boya masrafından, Biz senden çok para istemiyoruz. Oje masrafından, berber masrafından, boya masrafından, şundan bundan hepsinden vazgeçtik. Helâl getir, az da olsa helâl getir." diyebiliyorsaşundan bundan hepsinden vazgeçtik. Helâl getir, az da olsa helâl getir." diyebiliyorsa o kadın işte cennetlik bir kadın, o erkek işte iyi bir erkek! o kadın işte cennetlik bir kadın, o erkek işte iyi bir erkek! Ama para yetmiyor diyor. Ya, niye yetmesin?Ama para yetmiyor diyor. Ya, niye yetmesin? Niye yetmesin, her zaman yeter para, ne olacak yani. Niye yetmesin, her zaman yeter para, ne olacak yani.

Dünyanın birçok yerinde insanlar yiyecek şey bulamıyor. Dünyanın birçok yerinde insanlar yiyecek şey bulamıyor. Şimdi ben ilk büyük şehirlere geldiğimiz zamanları biliyorum. Ekmek karneyleydi. Şimdi ben ilk büyük şehirlere geldiğimiz zamanları biliyorum. Ekmek karneyleydi. Zeytin bulamıyordu millet. Harp yıllarıydı, büyük kıtlık vardı; bez, kumaş, ayakkabı, Zeytin bulamıyordu millet. Harp yıllarıydı, büyük kıtlık vardı; bez, kumaş, ayakkabı, yiyecek bulunmuyordu. yiyecek bulunmuyordu. Portakalı filan her mevsimde bulmak mümkün değildi. Portakalı filan her mevsimde bulmak mümkün değildi. Elma yemek için ille bahar mevsiminin gelmesi, kendi ağacımızda elmanın bitmesi lazım geliyordu.Elma yemek için ille bahar mevsiminin gelmesi, kendi ağacımızda elmanın bitmesi lazım geliyordu. Elmaların da boyları küçücüktü, renkleri sapsarıydı. Böyle kocaman bir kilo gelen elmayı Elmaların da boyları küçücüktü, renkleri sapsarıydı. Böyle kocaman bir kilo gelen elmayı filan biz sonradan gördük. filan biz sonradan gördük.

Her şey gelişti. Her şey güzelleşti. Her şey çoğaldı. Her şey arttı ama bizim şükrümüz azaldı. Her şey gelişti. Her şey güzelleşti. Her şey çoğaldı. Her şey arttı ama bizim şükrümüz azaldı. Bizim israfımız çoğaldı. Haram şeylere para harcamamız çoğaldı. Bizim israfımız çoğaldı. Haram şeylere para harcamamız çoğaldı.

Bu memlekette ilk neye ihtiyaç var? Memleketin bütünü için, Bu memlekette ilk neye ihtiyaç var? Memleketin bütünü için, dosta düşmana karşı güçlü kuvvetli olmamız için nelere ihtiyaç var, dosta düşmana karşı güçlü kuvvetli olmamız için nelere ihtiyaç var, onları hesaplayıp onları yapmamız lazım geliyor. onları hesaplayıp onları yapmamız lazım geliyor. Çünkü bak Yunanistan'ın Başbakanı, "Türkiye ile mutlaka savaşacağız." demiş, beyanat vermiş. Çünkü bak Yunanistan'ın Başbakanı, "Türkiye ile mutlaka savaşacağız." demiş, beyanat vermiş. "Mutlaka savaşacağız, memleketimi korumak zorundayım." demiş bir de arkasından. "Mutlaka savaşacağız, memleketimi korumak zorundayım." demiş bir de arkasından. Bütün Ege Adalarına askeri üstler yapıyor. Ege Bakanlığı kurdu, Midilli'yi merkez yaptı.Bütün Ege Adalarına askeri üstler yapıyor. Ege Bakanlığı kurdu, Midilli'yi merkez yaptı. Halbuki anlaşmalar var. Anlaşmalar manlaşmalar hepsi rafa kalktı. Halbuki anlaşmalar var. Anlaşmalar manlaşmalar hepsi rafa kalktı.

E, biz şimdi milletçe ne yapıyoruz? Renkli televizyon peşindeyiz. Video peşindeyiz. E, biz şimdi milletçe ne yapıyoruz?

Renkli televizyon peşindeyiz. Video peşindeyiz.

Doğru mu, yanlış mı? Doğru mu, yanlış mı?

Bizim şimdi işe yarar şeyler yapmamız lazım!Bizim şimdi işe yarar şeyler yapmamız lazım! Paramızı dışarıya kaçırtmamamız lazım. Lükse, israfa vermememiz lazım.Paramızı dışarıya kaçırtmamamız lazım. Lükse, israfa vermememiz lazım. Fransız bir taraftan bize o kadar haksızlıklar yapar. Fransız bir taraftan bize o kadar haksızlıklar yapar. Her yerde ayağımızın altına karpuz kabuğu koyar. Piyasamız Fransız mallarıyla dolu.Her yerde ayağımızın altına karpuz kabuğu koyar. Piyasamız Fransız mallarıyla dolu. Ya ben onun malını aldığım zaman, onu ben besliyorum demek.Ya ben onun malını aldığım zaman, onu ben besliyorum demek. "Haydi besliyorum seni, oy gözümü!" Kendi malımı almam lazım. Bu şuura gelmedik mi? "Haydi besliyorum seni, oy gözümü!" Kendi malımı almam lazım.

Bu şuura gelmedik mi?

Gelmedik! Memlekette pabuç yokmuş gibi İtalya'dan pabuç geliyor. Gelmedik! Memlekette pabuç yokmuş gibi İtalya'dan pabuç geliyor.

Ya pabuçculuk o kadar geri mi bizim memlekette? Yani sonra ne olur? Ya pabuçculuk o kadar geri mi bizim memlekette?

Yani sonra ne olur?
Hani farz edelim geri olsa, İtalyan pabucu giymesen kıyamet mi kopar Türkiye'de?Hani farz edelim geri olsa, İtalyan pabucu giymesen kıyamet mi kopar Türkiye'de? O ne biçim şeydir yani. 120 bin lira para veriyor, pabuç alıyor. Neden? O ne biçim şeydir yani. 120 bin lira para veriyor, pabuç alıyor.

Neden?

Gösteriş yapacak öbür tarafa. Gösteriş yapacak öbür tarafa.

Hel teravne kıbletî hâhunâ fe-vallâhi mâ yehfâ 'aleyye huşû'ukümHel teravne kıbletî hâhunâ fe-vallâhi mâ yehfâ 'aleyye huşû'uküm ve lâ rukû'uküm innî le-erâküm min verâi zahrî. ve lâ rukû'uküm innî le-erâküm min verâi zahrî.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf. İmam Malik hazretlerinin kitabında da olan sahih bir hadîs-i şerîf. İmam Malik hazretlerinin kitabında da olan sahih bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz diyor ki; Hel teravne kıbletî hâhunâ. Peygamber Efendimiz diyor ki;

Hel teravne kıbletî hâhunâ.
"Benim yönümün bu tarafa dönük olduğunu mu sanıyorsunuz siz? Kıbleye dönmüşüm, "Benim yönümün bu tarafa dönük olduğunu mu sanıyorsunuz siz? Kıbleye dönmüşüm, kıblem bu tarafta, sadece bu tarafı görüyorum mu sanıyorsunuz?" diyor Peygamber Efendimiz. kıblem bu tarafta, sadece bu tarafı görüyorum mu sanıyorsunuz?" diyor Peygamber Efendimiz.

Fe-vallâhi. "Hayır, öyle değil. And olsun, Allah'a yemin olsun ki!" Fe-vallâhi. "Hayır, öyle değil. And olsun, Allah'a yemin olsun ki!" Mâ yehfâ 'aleyye huşû'uküm ve lâ rukû'uküm. Mâ yehfâ 'aleyye huşû'uküm ve lâ rukû'uküm. "Sizin namazdaki huşûnuz, kalbinizin haşyeti, huşûu ve rükûnuz bana gizli kalmaz." "Sizin namazdaki huşûnuz, kalbinizin haşyeti, huşûu ve rükûnuz bana gizli kalmaz." Gizli değil bana. İnnî le-erâküm min verâi zahrî. "Ben sizi sırtımın arkasından da görürüm." Gizli değil bana. İnnî le-erâküm min verâi zahrî. "Ben sizi sırtımın arkasından da görürüm." Buyuruyor Peygamber Efendimiz. Görür mü? Buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Görür mü?

Görürdü Peygamber Efendimiz ve söylerdi. Görürdü Peygamber Efendimiz ve söylerdi. Söylemese, söyleyemese, iddiadan ibaret olur ama görürdü ve söylerdi.Söylemese, söyleyemese, iddiadan ibaret olur ama görürdü ve söylerdi. Mesela Peygamber Efendimiz hanımlarına diyor ki; "Dün akşam şöyle şöyle konuştunuz." Mesela Peygamber Efendimiz hanımlarına diyor ki; "Dün akşam şöyle şöyle konuştunuz."

Nereden bildin, kim haber verdi? Nebbeeniye'l-'alîmü'l-habîr. Nereden bildin, kim haber verdi?

Nebbeeniye'l-'alîmü'l-habîr.
"Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verince bilir." Allah gösterince görür. "Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verince bilir." Allah gösterince görür.

Peygamber Efendimiz uyurken görürdü. Uyurken gözü kapalı olur ama gönlü uyanık dururdu. Peygamber Efendimiz uyurken görürdü. Uyurken gözü kapalı olur ama gönlü uyanık dururdu. Peygamber... Peygamber Efendimiz'in özelliklerinden birisi arka taraftaki işleri de görmesiydi.Peygamber... Peygamber Efendimiz'in özelliklerinden birisi arka taraftaki işleri de görmesiydi. Biz baktığımız tarafı görürüz. Peygamber Efendimiz arkasını da görürdü, işte bu hadîs-i şerîf. Biz baktığımız tarafı görürüz. Peygamber Efendimiz arkasını da görürdü, işte bu hadîs-i şerîf.

Fe-vallâhi mâ yehfâ 'aleyye huşû'uküm ve lâ rukû'uküm. Fe-vallâhi mâ yehfâ 'aleyye huşû'uküm ve lâ rukû'uküm. "Sizin namazda huşûnuz ve rükûnuz bana gizli kalmaz. Ben sırtımın arkasından da görürüm." "Sizin namazda huşûnuz ve rükûnuz bana gizli kalmaz. Ben sırtımın arkasından da görürüm."

Muhterem kardeşlerim! Peygamber Efendimiz'in hâli, sıfatı buydu. Muhterem kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz'in hâli, sıfatı buydu.
Verese-i enbiyâ, Peygamber Efendimiz'in vârisi olan evliyâullahın da hâli öyle olur.Verese-i enbiyâ, Peygamber Efendimiz'in vârisi olan evliyâullahın da hâli öyle olur. Yani öyle şeyler olur. Şimdi tutturmuşlar bir akılcılık;Yani öyle şeyler olur.

Şimdi tutturmuşlar bir akılcılık;
"Ama akla uygun değil." Tutturmuşlar bir akılcılık, herşeyi inkâr ediyor. "Ama akla uygun değil." Tutturmuşlar bir akılcılık, herşeyi inkâr ediyor. Hadis bilmez, âyet bilmez, İslâm tarihi bilmez, fıkıh bilmez, dini hayatın inceliklerini bilmez,Hadis bilmez, âyet bilmez, İslâm tarihi bilmez, fıkıh bilmez, dini hayatın inceliklerini bilmez, evliyâullahın yanında yaşamamış, kerametlerini görmemiş, kerameti inkâr ediyor. evliyâullahın yanında yaşamamış, kerametlerini görmemiş, kerameti inkâr ediyor. Ben bir yerde bir yazı yazmışım, gördüğüm şeyleri yazmışım. Ben bir yerde bir yazı yazmışım, gördüğüm şeyleri yazmışım. Hocamdan gördüğüm şeyleri bir şey katmadan yazmışım. Bana Tarsus'tan mektup yazıyor; Hocamdan gördüğüm şeyleri bir şey katmadan yazmışım. Bana Tarsus'tan mektup yazıyor;

"O sözlerinden vazgeçtin mi, hâlâ vazgeçmedin mi?" "O sözlerinden vazgeçtin mi, hâlâ vazgeçmedin mi?"

"Geçmedim. Gördüğümü söylüyorum, gördüğüm kerâmetleri söylüyorum." "Geçmedim. Gördüğümü söylüyorum, gördüğüm kerâmetleri söylüyorum."

Ya adam, Beyoğlu'nda gezmekle kerâmet görülmez ki! Ya adam, Beyoğlu'nda gezmekle kerâmet görülmez ki! Camiye gelsene! Camiye gelmez tesbih çekmez, Ramazan'da itikafa girmez,Camiye gelsene!

Camiye gelmez tesbih çekmez, Ramazan'da itikafa girmez,
gece ibadetine kalkmaz, Allah'tan korkmaz!gece ibadetine kalkmaz, Allah'tan korkmaz! Allah'tan korkmayana şey olmaz [gösterilmez] ki! Allah'tan korkmayana şey olmaz [gösterilmez] ki!

Vettekullâhe ve yü'allimikümullâhü. "Sen Allah'tan kork, Allah sana öğretir." Vettekullâhe ve yü'allimikümullâhü. "Sen Allah'tan kork, Allah sana öğretir."

İn tettekullâhe yec'alleküm furkânen. "Eğer Allah'tan korkarsanız Allah size Furkan nasip eder." İn tettekullâhe yec'alleküm furkânen. "Eğer Allah'tan korkarsanız Allah size Furkan nasip eder." Tefrik kabiliyeti, hakkı bâtıldan ayırma melekesi ihsan ediyor. Tefrik kabiliyeti, hakkı bâtıldan ayırma melekesi ihsan ediyor.

Ve men yettekıllâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhü min-haysu lâ yehtesibü.Ve men yettekıllâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhü min-haysu lâ yehtesibü. "Kim Allah'tan korkarsa, Allah onu sıkıntıdan çıkartacak bir yol gösterir"Kim Allah'tan korkarsa, Allah onu sıkıntıdan çıkartacak bir yol gösterir ve ummadığı yerden rızıklandırır." ve ummadığı yerden rızıklandırır."

Çölde sulandırır, su ikram eder, gıdalandırır. Dağ başında yardımcı gönderir. Çölde sulandırır, su ikram eder, gıdalandırır. Dağ başında yardımcı gönderir. Gördük, yani görmemiş olsak ne diye söyleyelim,Gördük, yani görmemiş olsak ne diye söyleyelim, ölmüş âhirete göçmüş bir insanı methetmekte ne var? ölmüş âhirete göçmüş bir insanı methetmekte ne var?

Sonra ne diye yalan söyleyelim, neye ihtiyacımız var? Sonra ne diye yalan söyleyelim, neye ihtiyacımız var?

Elhamdülillah, maaşımı sen vermiyorsun. Mevkimi, makamımı senden almadım.Elhamdülillah, maaşımı sen vermiyorsun. Mevkimi, makamımı senden almadım. Hiçbir eksikliğim yok, yani benim sana hilâf-i hakikat bir şey söylemek için bir sebep yok ki ortada.Hiçbir eksikliğim yok, yani benim sana hilâf-i hakikat bir şey söylemek için bir sebep yok ki ortada. Ama hak bildiğim şeyi söylemem lazım. Ama hak bildiğim şeyi söylemem lazım.

Kerâmâtu'l-evliyâi hakkun. "Velîlerin kerâmeti haktır, gerçektir ve vâkidir." Kerâmâtu'l-evliyâi hakkun. "Velîlerin kerâmeti haktır, gerçektir ve vâkidir." Ve eskiden olduğu gibi hâlen de olmaktadır, ileride de olacaktır.Ve eskiden olduğu gibi hâlen de olmaktadır, ileride de olacaktır. Adam birazcık okumuş; Nerede okudun? Adam birazcık okumuş;

Nerede okudun?

"Hukuk fakültesinde, iktisat fakültesinde okudum." Biraz eli kalem tutuyor, "Hukuk fakültesinde, iktisat fakültesinde okudum." Biraz eli kalem tutuyor, "Şu makaleyi yazdım, şu dergiyi çıkartıyorum." "Şu makaleyi yazdım, şu dergiyi çıkartıyorum."

İyi ama kardeşim yani bunlar mühim şeyler değil ki herkes çıkartabilir bunu. İyi ama kardeşim yani bunlar mühim şeyler değil ki herkes çıkartabilir bunu. Ben sana on tane dergi çıkartayım, zaten üç tane çıkartıyoruz.Ben sana on tane dergi çıkartayım, zaten üç tane çıkartıyoruz. İstersen on tane çıkartayım, ne yani zor bir şey değil ki! Bu yetmez ki! İstersen on tane çıkartayım, ne yani zor bir şey değil ki! Bu yetmez ki!

Sen ömrünü nerede geçirdin? İktisatta, piyasada, lokantacılıkta, bilmem nerede geçirdin,Sen ömrünü nerede geçirdin?

İktisatta, piyasada, lokantacılıkta, bilmem nerede geçirdin,
terzilikte geçirdin. terzilikte geçirdin. Biz bu ilmi okuduk. Senin oralarda uğraştığın zamanlarda biz bu ilmi okuduk.Biz bu ilmi okuduk. Senin oralarda uğraştığın zamanlarda biz bu ilmi okuduk. Sonra bunların ünvanlarını, jürilerin önünde konuşa görüşe, çatışa çatışa aldık.Sonra bunların ünvanlarını, jürilerin önünde konuşa görüşe, çatışa çatışa aldık. Ne sanıyorsun? Kerameti inkâr ediyor, velîliği inkâr ediyor. Neden? Ne sanıyorsun?

Kerameti inkâr ediyor, velîliği inkâr ediyor.

Neden?

Kimse velileri sevmesin, kimse etrafına toplanmasın, kimse birlik beraberlik olmasın.Kimse velileri sevmesin, kimse etrafına toplanmasın, kimse birlik beraberlik olmasın. Kimse muhabbet etmesin, kimse bir araya gelip de hayırlı bir şey yapmasın! Kimse muhabbet etmesin, kimse bir araya gelip de hayırlı bir şey yapmasın! Herhâlde öyle! Yani başka neden olacak veyahut da görmediği şeyi yok sanıyor.Herhâlde öyle! Yani başka neden olacak veyahut da görmediği şeyi yok sanıyor. Gözü kör, renkten haberi yok, ben sana o kırmızıdan yeşilden nasıl bahsedeyim. Gözü kör, renkten haberi yok, ben sana o kırmızıdan yeşilden nasıl bahsedeyim. Anadan babadan doğma kör. Ben ona yeşilin hâli budur, kırmızının hâli budur,Anadan babadan doğma kör. Ben ona yeşilin hâli budur, kırmızının hâli budur, sarının hâli budur desem anlamaz ki, kör! sarının hâli budur desem anlamaz ki, kör!

Hel tedrûne mâzâ kâle rabbüküm el-leylete kâlellâhu asbaha Hel tedrûne mâzâ kâle rabbüküm el-leylete kâlellâhu asbaha min 'ıbâdî mü'minün bî ve kâfirun fe-emmâ men kâle mutırnâ bi-fadlillâhi min 'ıbâdî mü'minün bî ve kâfirun fe-emmâ men kâle mutırnâ bi-fadlillâhi ve rahmetihî fe-zâlike mü'minün bîve rahmetihî fe-zâlike mü'minün bî kâfirun bi'l-kevâkibi ve emmâ men kâle mutırnâ bi-nev'i kezâkâfirun bi'l-kevâkibi ve emmâ men kâle mutırnâ bi-nev'i kezâ ve kezâ fe-zâlike kâfirun bî ve mü'minun bi'l-kevâkibi. ve kezâ fe-zâlike kâfirun bî ve mü'minun bi'l-kevâkibi.

Kaynaklarına bakın, Buharî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Kaynaklarına bakın, Buharî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Hanbelî mezhebinin imamının kitabında Müslim'de,Hanbelî mezhebinin imamının kitabında Müslim'de, Ebû Davud'ta, Nesâî'de, yani dört, beş tane sahih hadis kitabında olanEbû Davud'ta, Nesâî'de, yani dört, beş tane sahih hadis kitabında olan Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den rivayet edilmiş sahih hadîs-i şerîf.Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den rivayet edilmiş sahih hadîs-i şerîf. Sağlam hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Sağlam hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Hel tedrûne mâzâ kâle rabbüküm el-leylete. Hel tedrûne mâzâ kâle rabbüküm el-leylete. "Bu gece Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?" "Bu gece Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?" Cemaate böyle diyor Peygamber Efendimiz. "Bu gece Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?"Cemaate böyle diyor Peygamber Efendimiz. "Bu gece Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?" Kâlellâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki:" Asbaha min 'ıbâdî mü'minün bî ve kâfirun.Kâlellâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki:" Asbaha min 'ıbâdî mü'minün bî ve kâfirun. "Kullarımın bir kısmı sabaha bana mü'min olarak sabahladı, çıktı, bir kısmı da kâfir olarak çıktı." "Kullarımın bir kısmı sabaha bana mü'min olarak sabahladı, çıktı, bir kısmı da kâfir olarak çıktı." Fe-emmâ men kâle mutırnâ bi-fadlillâhi ve rahmetihî.Fe-emmâ men kâle mutırnâ bi-fadlillâhi ve rahmetihî. "Allah'ın fazl u keremiyle ve rahmetiyle üstümüze yağmur yağdı da"Allah'ın fazl u keremiyle ve rahmetiyle üstümüze yağmur yağdı da çok şükür kuraklıktan kurtulduk." çok şükür kuraklıktan kurtulduk." Yağmur rahmet, oradan Allah'ın rahmetinden geldi diyen, Fe-zâlike mü'minün bî.Yağmur rahmet, oradan Allah'ın rahmetinden geldi diyen, Fe-zâlike mü'minün bî. "İşte bu bana inanmıştır, mü'mindir." diyor Rabbimiz."İşte bu bana inanmıştır, mü'mindir." diyor Rabbimiz. Ve kâfirun bi'l-kevâkibi. "Yıldızlara karşı gelmiştir." Yıldızların tesirini inkâr etmiştir ama Ve kâfirun bi'l-kevâkibi. "Yıldızlara karşı gelmiştir." Yıldızların tesirini inkâr etmiştir ama bana iman etmiş demektir. bana iman etmiş demektir.

Buna mukabil, Ve emmâ men kâle mutırnâ bi-nev'i kezâ ve kezâ.Buna mukabil, Ve emmâ men kâle mutırnâ bi-nev'i kezâ ve kezâ. "Filanca yıldız doğduğu için onun tesiriyle bu gece yağmur yağdı, diyen ise bana kâfir olmuştur, "Filanca yıldız doğduğu için onun tesiriyle bu gece yağmur yağdı, diyen ise bana kâfir olmuştur, yıldızlara mü'min olmuştur, yıldızlara inanmıştır." diyor. yıldızlara mü'min olmuştur, yıldızlara inanmıştır." diyor.

Neden? Buradan hangi hakikat ifade ediliyor? Neden? Buradan hangi hakikat ifade ediliyor?

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm. kâidesi. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm. kâidesi. "Allah'tan gayri güç kuvvet sahibi yoktur, her güç kuvvet, "Allah'tan gayri güç kuvvet sahibi yoktur, her güç kuvvet, hüküm ve tasarruf Allahu Teâlâ hazretlerinin elindedir."hüküm ve tasarruf Allahu Teâlâ hazretlerinin elindedir." Ateşin yakması Allah'ın müsaadesiyledir, yağmurun yağması Allah'ın fazl u keremiyle, rahmetiyledir. Ateşin yakması Allah'ın müsaadesiyledir, yağmurun yağması Allah'ın fazl u keremiyle, rahmetiyledir. Zelzelenin olması, suyun boğması O'nun izniyledir. Rüzgarın esmesi, ağaçların meyvelenmesi, Zelzelenin olması, suyun boğması O'nun izniyledir. Rüzgarın esmesi, ağaçların meyvelenmesi, meyvelerin tatlanması, insanların yaşaması ölmesi O'ndandır. meyvelerin tatlanması, insanların yaşaması ölmesi O'ndandır. Her şey O'ndandır. Bunu bilen tamam mü'mindir. Her şey O'ndandır. Bunu bilen tamam mü'mindir.

Ama filanca yıldızdan, falanca şeyden, bu nereden çıkmış? Ama filanca yıldızdan, falanca şeyden, bu nereden çıkmış?

Taa Sümerlilerden, eski Mısırlılardan, eski putlara tapan kavimlerden kalma şeyler var.Taa Sümerlilerden, eski Mısırlılardan, eski putlara tapan kavimlerden kalma şeyler var. Onlar göklere, yıldızlara taparlardı, bir kısmı. Filanca yıldız, falanca yıldız, kimisi aya tapardı,Onlar göklere, yıldızlara taparlardı, bir kısmı. Filanca yıldız, falanca yıldız, kimisi aya tapardı, kimisi güneşe tapardı, onlar büyük diye. kimisi güneşe tapardı, onlar büyük diye. Kimisi bazı yıldızlara tapardı, her birine bir şey atfederlerdi. Kimisi bazı yıldızlara tapardı, her birine bir şey atfederlerdi. Şu Yunanlılar! Benim aklım almıyor, bu Yunanlıların safsatalarını ne diye Şu Yunanlılar! Benim aklım almıyor, bu Yunanlıların safsatalarını ne diye maârif vekaleti tercüme etti de klasikler arasına neşretti saçma mitolojilerini? maârif vekaleti tercüme etti de klasikler arasına neşretti saçma mitolojilerini? Bunlar hem bizim hasmımız, hem de saçma. Saçmalıkları ne diye [tercüme edildi]? Bunlar hem bizim hasmımız, hem de saçma. Saçmalıkları ne diye [tercüme edildi]?

Herkes bilir Yunan mitolojisini. Herkes bilir Yunan mitolojisini. Koca putlarının, bâtıl ilahlarının, en büyüklerinin adı neymiş bilir.Koca putlarının, bâtıl ilahlarının, en büyüklerinin adı neymiş bilir. Şarap tanrısının adı nedir, bilir. Güzellik tanrısının adı nedir, bilir.Şarap tanrısının adı nedir, bilir. Güzellik tanrısının adı nedir, bilir. Bilmem ne zıvır tanrısının adı neyse bilir. Hepsi, onlar birbirleriyle kavga ederler filan.Bilmem ne zıvır tanrısının adı neyse bilir. Hepsi, onlar birbirleriyle kavga ederler filan. Tiyatro. Bir acayip şey! Tiyatro. Bir acayip şey!

İnanıyorlardı eski kavimler. Filanca yıldızdan, falanca yıldızdan…İnanıyorlardı eski kavimler. Filanca yıldızdan, falanca yıldızdan… Çünkü yağmura vazifeli bir şey [güç] var onların inancına göre. Öyle şey yok.Çünkü yağmura vazifeli bir şey [güç] var onların inancına göre. Öyle şey yok. Allah bir, her şeyi yapan da O. O'nu bilirse insan, şaşılıktan, ikilikten kurtulur.Allah bir, her şeyi yapan da O. O'nu bilirse insan, şaşılıktan, ikilikten kurtulur. Öyle ikilik yok. İkilik yok, birlik var, yalnız bunda dirlik var. Öyle ikilik yok. İkilik yok, birlik var, yalnız bunda dirlik var.

Her şey Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Kapı orası. Her şey Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Kapı orası. Başın derde giderse oraya uğra, bir şey söyleyeceksen oraya söyle. Başın derde giderse oraya uğra, bir şey söyleyeceksen oraya söyle. Bir şey isteyeceksen oradan iste. Bir şey gelmişse oradan bil. Bir tokat yedin, Allah attırır.Bir şey isteyeceksen oradan iste. Bir şey gelmişse oradan bil. Bir tokat yedin, Allah attırır. Bir belaya uğradın, Allah uğratır. Ya imtihandır, ya bir cezadır.Bir belaya uğradın, Allah uğratır. Ya imtihandır, ya bir cezadır. Onu bil. Akşama bir edepsizlik yapıyor, sabaha başına bir hâl geliyor. Gelir ya!Onu bil. Akşama bir edepsizlik yapıyor, sabaha başına bir hâl geliyor. Gelir ya! O edepsizliği yaptın ondan geliyor. O edepsizliği yaptın ondan geliyor.

"Hocam o söylediklerin eski devirlerdenmiş." diyebilir birisi. "Hocam o söylediklerin eski devirlerdenmiş." diyebilir birisi.

Değil kardeşlerim, bu devirde, şu bizim devlet dairelerindeki çalışan kadınları, Değil kardeşlerim, bu devirde, şu bizim devlet dairelerindeki çalışan kadınları, bilmem öğretmenleri, vesaireleri özel sohbetlerde bir incele.bilmem öğretmenleri, vesaireleri özel sohbetlerde bir incele. Öyle inanıyorlar ki! Filanca gazetenin yıldız falında şöyle yazdı, ah kardeşim!Öyle inanıyorlar ki! Filanca gazetenin yıldız falında şöyle yazdı, ah kardeşim! "Bugün bana misafir gelecek, bilmem şöyle olacak." Nereden okudun? "Bugün bana misafir gelecek, bilmem şöyle olacak."

Nereden okudun?

Gazetenin yıldız falından okumuş. Öyle inanıyor ki her şeyi ona göre tanzim ediyor. Gazetenin yıldız falından okumuş. Öyle inanıyor ki her şeyi ona göre tanzim ediyor. Bu kadar şaşkınlar var. Hâlâ yirminci yüzyılda ve millet bunun karşısına çıkmıyor,Bu kadar şaşkınlar var.

Hâlâ yirminci yüzyılda ve millet bunun karşısına çıkmıyor,
biz çıkıyoruz da ondan sonra bunları gazetesine yazanlar İslâm'a karşı çıkmaya çalışıyor. biz çıkıyoruz da ondan sonra bunları gazetesine yazanlar İslâm'a karşı çıkmaya çalışıyor. Sen ilk önce burnunu temizle, kendine bak. Sen ilk önce burnunu temizle, kendine bak.

Kendin ne bâtıllara, bâtılların peşine takılmışsın, senin İslâm'dan bahsedecek halin var mı? Kendin ne bâtıllara, bâtılların peşine takılmışsın, senin İslâm'dan bahsedecek halin var mı?

İslâm pırıl pırıl! Senin erişemeyeceğin kadar yukarıda pırıl pırıl duruyor. İslâm pırıl pırıl! Senin erişemeyeceğin kadar yukarıda pırıl pırıl duruyor. Sen aşağılarda çamurun içinde… Sen bir çamurunu temizle bakalım. İslâm'ın hükmüne çatıyor. Sen aşağılarda çamurun içinde… Sen bir çamurunu temizle bakalım. İslâm'ın hükmüne çatıyor.

Bir dergiyi okudum, incelemiş birisi. İdarecileri azılı solcu dergi, incelemiş; Bir dergiyi okudum, incelemiş birisi. İdarecileri azılı solcu dergi, incelemiş; "İslâm'da Kadın." İncelemiş, incelemiş, sonunda diyor ki; "İslâm'da Kadın." İncelemiş, incelemiş, sonunda diyor ki;

"Görüyorsunuz kadınların hakları İslâm'da az, o halde İslâm'la şuurla mücadele etmeliyiz." "Görüyorsunuz kadınların hakları İslâm'da az, o halde İslâm'la şuurla mücadele etmeliyiz." Çıkardığı netice bu. Hem de müşterek yazmışlar, Çıkardığı netice bu. Hem de müşterek yazmışlar, ikisi birden kafa kafaya vermişler, iki yazarlı bir makale. Böyle. Tek taraflı [hücum ediyorlar.] ikisi birden kafa kafaya vermişler, iki yazarlı bir makale. Böyle. Tek taraflı [hücum ediyorlar.]

Onun için Rabbimiz bizi, imanın kadrini, kıymetini bilenlerden eylesin. Onun için Rabbimiz bizi, imanın kadrini, kıymetini bilenlerden eylesin. İmandan mahrum eylemesin. Bâtıllardan uzak eylesin. İmandan mahrum eylemesin. Bâtıllardan uzak eylesin. Hakkı hak olarak görüp ona tâbi olmayı nasip eylesin. Hakkı hak olarak görüp ona tâbi olmayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl görüp ondan korunmayı nasip eylesin.Bâtılı bâtıl görüp ondan korunmayı nasip eylesin. Kuru gürültülere, palavralara değil de dinimizin, imanımızın esasına Kuru gürültülere, palavralara değil de dinimizin, imanımızın esasına Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîflere, Hakk'a tâbi olmayı nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîflere, Hakk'a tâbi olmayı nasip eylesin.

Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtihah. Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtihah.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2