Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Dünya Hayatında Belalara Sabır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 28.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

En Faziletli Amel:İlim Tahsil Etmek, Allah Kulunu Safileştirmek İsterse, İmtihanlar Karşısında Tavrımız, Dua İbadettir, Dünya Nedir? | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dünya Hayatında Belalara Sabır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 28.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

En Faziletli Amel:İlim Tahsil Etmek, Allah Kulunu Safileştirmek İsterse, İmtihanlar Karşısında Tavrımız, Dua İbadettir, Dünya Nedir? | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ MuhammedinVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd.

Müslümanın sevap kazanması için yapacağı işlerin en başında ilim öğrenmek gelir.Müslümanın sevap kazanması için yapacağı işlerin en başında ilim öğrenmek gelir. Hatta bir büyük mübarek alime sormuşlar: Hatta bir büyük mübarek alime sormuşlar:

"Ömründen bir gün kalsa ertesi gün öleceğin sana bildirilse mâlum olsa o bir günü ne ile geçirirdin?""Ömründen bir gün kalsa ertesi gün öleceğin sana bildirilse mâlum olsa o bir günü ne ile geçirirdin?" demişler, anlamak istemişler.demişler, anlamak istemişler. Acaba bu mübarek alim neyle meşgul olacak? Acaba bu mübarek alim neyle meşgul olacak?

"Artık en son gününde, dünyadan ayrılma zamanında"Artık en son gününde, dünyadan ayrılma zamanında en sevaplı işlere sarılır muhakkak." diye düşünmüşler.en sevaplı işlere sarılır muhakkak." diye düşünmüşler. "Bakalım neler yapacak? Hangi dağları eritecek?" diye merak etmişler demek ki."Bakalım neler yapacak? Hangi dağları eritecek?" diye merak etmişler demek ki. "Ne yapardın?" diye sormuşlar; "İlim öğrenirdim." demiş. "Ne yapardın?" diye sormuşlar;

"İlim öğrenirdim." demiş.

Halbuki ilim, amel etmek işidir, öğrenmek içindir.Halbuki ilim, amel etmek işidir, öğrenmek içindir. Bir gün ömrü var ama ilim öğrenecek; ondan sonra ölecek. Uygulamaya zamanı yok.Bir gün ömrü var ama ilim öğrenecek; ondan sonra ölecek. Uygulamaya zamanı yok. Uygulama zamanı olmasa bile ilim öğrenmenin en sevaplı iş olduğu buradan anlaşılıyor.Uygulama zamanı olmasa bile ilim öğrenmenin en sevaplı iş olduğu buradan anlaşılıyor. Tabi o bakımdan müslümanın müslümanı ziyareti; onunla konuşması buluşması, sohbeti güzeldir.Tabi o bakımdan müslümanın müslümanı ziyareti; onunla konuşması buluşması, sohbeti güzeldir. Ama sohbetin ilim sohbeti olması, daha da çok kazanç vesilesidir. Ama sohbetin ilim sohbeti olması, daha da çok kazanç vesilesidir.

Otursak "Nasılsın, iyi misin?" desek, "Tarla nasıl, bahçe nasıl, mahsul nasıl?" desek bileOtursak "Nasılsın, iyi misin?" desek, "Tarla nasıl, bahçe nasıl, mahsul nasıl?" desek bile muhabbet olduğu için dostluk ve ahbaplık olduğu için insan oradan yine sevap alır.muhabbet olduğu için dostluk ve ahbaplık olduğu için insan oradan yine sevap alır. Çünkü müslümanın müslümanı sevmesi, sevap kaynağıdır.Çünkü müslümanın müslümanı sevmesi, sevap kaynağıdır. Kardeş olması, derece kaynağıdır, yüksek derece almasına sebeptir.Kardeş olması, derece kaynağıdır, yüksek derece almasına sebeptir. Ama bir de ilim olursa daha iyi olur. Kazancı daha çok olur. Ama bir de ilim olursa daha iyi olur. Kazancı daha çok olur.

Onun için ben bu toplantımızda "Sevaplı, hayırlı, feyizli geçsin." diyeOnun için ben bu toplantımızda "Sevaplı, hayırlı, feyizli geçsin." diye -bir insan dünya kelamı konuşurken hatası çok oluyor, çok gülüyor,-bir insan dünya kelamı konuşurken hatası çok oluyor, çok gülüyor, çok şaka yapıyor; belki doğru söz çıkıyor ağızdan belki yanlış söz çıkıyor.çok şaka yapıyor; belki doğru söz çıkıyor ağızdan belki yanlış söz çıkıyor. Sözlerin en güzeli Kur'ân'ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler olduğu için-Sözlerin en güzeli Kur'ân'ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler olduğu için- bana hediye edilen kitaptan "Ne gelirse onu okuyayım." diye bir sayfa açtım. bana hediye edilen kitaptan "Ne gelirse onu okuyayım." diye bir sayfa açtım.

Doğrusu ben size bunu okumak istemezdim ama bu sayfa çıktı.Doğrusu ben size bunu okumak istemezdim ama bu sayfa çıktı. Onun için buradan hadîs-i şerîfleri okuyorum.Onun için buradan hadîs-i şerîfleri okuyorum. "Kur'a ile açayım da ne çıkarsa onu okuyayım." dediğim için onu okuyorum."Kur'a ile açayım da ne çıkarsa onu okuyayım." dediğim için onu okuyorum. Ne yapalım, artık bunu okuyacağız.Ne yapalım, artık bunu okuyacağız. Ama sonradan da düşündüm, herhalde Cenâb-ı Hak,Ama sonradan da düşündüm, herhalde Cenâb-ı Hak, "Siz buradan bazı dersler alasınız." diye bunu çektirdi diye düşünüyorum. "Siz buradan bazı dersler alasınız." diye bunu çektirdi diye düşünüyorum.

İbn Ebi'd-Dünyâ isimli hadis âlimi rahmetullahi aleyh,İbn Ebi'd-Dünyâ isimli hadis âlimi rahmetullahi aleyh, Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki yani "O ona söyledi, o ona söyledi." diye usulüne uygun bir tarzda.Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki yani "O ona söyledi, o ona söyledi." diye usulüne uygun bir tarzda. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Kâle resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Kâle resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İzâ ahabba'llâhu abden ev erâde en yusâfîhi sabba aleyhi'l-belâe'-sabben İzâ ahabba'llâhu abden ev erâde en yusâfîhi sabba aleyhi'l-belâe'-sabben ve seccehu aleyhi seccen fe-izâ de'â'l-abdu kâle;ve seccehu aleyhi seccen fe-izâ de'â'l-abdu kâle; Yâ rabbâhu! Kâle'llâhu lebbeyke yâ abdî lâ tes'elnî şey'en illâ a'taytüke,Yâ rabbâhu! Kâle'llâhu lebbeyke yâ abdî lâ tes'elnî şey'en illâ a'taytüke, immâ en a'celehû leke ve immâ en ettehirahû leke. immâ en a'celehû leke ve immâ en ettehirahû leke.

Sadaka Resûlullâh. Sadaka Resûlullâh.

Burada birkaç türlü ferahlatıcı, sevindirici, müjdeli bilgi var: Burada birkaç türlü ferahlatıcı, sevindirici, müjdeli bilgi var:

İzâ ahaballahu abden.İzâ ahaballahu abden. "Allah bir kulu sevince." Ev erâde en yusâfîhi. "Yahut onu safileştirmek isteyince." "Allah bir kulu sevince." Ev erâde en yusâfîhi. "Yahut onu safileştirmek isteyince."

Saf değil, katışığı var; tertemiz değil, kiri pası var.Saf değil, katışığı var; tertemiz değil, kiri pası var. Kirlerden, katışıklardan temizleyecek de temiz olacak, safileştirecek.Kirlerden, katışıklardan temizleyecek de temiz olacak, safileştirecek. "Safileştirmek istediği zaman." "Safileştirmek istediği zaman."

Sabba aleyhi'l-belâe'-sabben. "Onun üzerine belayı sağanak gibi yağdırır." Sabba aleyhi'l-belâe'-sabben. "Onun üzerine belayı sağanak gibi yağdırır."

Sabban "dökmek" demek. "Bardağı alıp dökmek" dökmek. Sabban "dökmek" demek. "Bardağı alıp dökmek" dökmek. Nehrin şarıl şarıl akmasına isabba "dökülmek" nehrin ağzına, deltasına "musab" denir.Nehrin şarıl şarıl akmasına isabba "dökülmek" nehrin ağzına, deltasına "musab" denir. "Suyun bol bol dökülmesi" mânasında, "her hangi bir şeyin bol bol dökülmesi" mânasında,"Suyun bol bol dökülmesi" mânasında, "her hangi bir şeyin bol bol dökülmesi" mânasında, Allah belayı onun üzerine bol miktarda döker. Döker de döker. Allah belayı onun üzerine bol miktarda döker. Döker de döker.

Neden? Sildiği zaman yahut da safileştirmek istediği zamanNeden?

Sildiği zaman yahut da safileştirmek istediği zaman
berraklaştıracak, tertemiz edecek, süzme bal gibi edecek, billur gibi yapacak, saf altın gibi yapacak.berraklaştıracak, tertemiz edecek, süzme bal gibi edecek, billur gibi yapacak, saf altın gibi yapacak. Öyle yapmak istediği zaman belayı üzerine döker. Öyle yapmak istediği zaman belayı üzerine döker.

Bel seccehû aleyhi seccen. Peltek s ile secce, "şoruldatmak, şoruldamak" demek.Bel seccehû aleyhi seccen. Peltek s ile secce, "şoruldatmak, şoruldamak" demek. Mesela hacı kurbanı keser, kanı şar şar akar, gider, fışkırır; yani "fışkırmak, şarıldamak" demek. Mesela hacı kurbanı keser, kanı şar şar akar, gider, fışkırır; yani "fışkırmak, şarıldamak" demek.

Onun için Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuş: Onun için Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuş:

el-Hâccü el-'accu ve's-seccü. el-Hâccü el-'accu ve's-seccü.

Ne kadar güzel! Üç kelimeyle, dünya kadar mânayı ifade ediyor. Ne kadar güzel! Üç kelimeyle, dünya kadar mânayı ifade ediyor.

el-Hâccü. "Haccetmek, hac vazifesini yapmak,el-Hâccü. "Haccetmek, hac vazifesini yapmak, İslâm'ın beş şartından biri olan haccı eda etmek" neden ibarettir? İslâm'ın beş şartından biri olan haccı eda etmek" neden ibarettir?

Âc; ayın a cim şedde ve bağırmak demek. Âc; ayın a cim şedde ve bağırmak demek.

Hacı ne diye bağırıyor? Hacı ne diye bağırıyor?

Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerike lek. inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerike lek.

Herkes bağırıyor, kocaman bir ses oluyor; Herkes bağırıyor, kocaman bir ses oluyor; tepeye çıktığı zaman, vadiye indiği zaman gök gürültüsü gibi uğulduyor. tepeye çıktığı zaman, vadiye indiği zaman gök gürültüsü gibi uğulduyor.

el-Hâccu, el-'accü. "Bir; yüksek sesle lebbeyk diye haykırmak ve ikinci de âccün, 'şarıldatmak.'" el-Hâccu, el-'accü. "Bir; yüksek sesle lebbeyk diye haykırmak ve ikinci de âccün, 'şarıldatmak.'"

O da "kurban kesmek." O da "kurban kesmek."

Hacc-ı temettû yapıyor, hacc-ı kıran yapıyor, geliyor hedy'ini sevk ediyor, Hacc-ı temettû yapıyor, hacc-ı kıran yapıyor, geliyor hedy'ini sevk ediyor, kurbanını kesiyor, kanı şarıldatıyor, akıtıyor.kurbanını kesiyor, kanı şarıldatıyor, akıtıyor. Allah rızası için kurban etlerini dağıtıyor, sevapları kazanıyor. Allah rızası için kurban etlerini dağıtıyor, sevapları kazanıyor.

Peygamber Efendimiz burada da o kelimeyi kullanmış: Peygamber Efendimiz burada da o kelimeyi kullanmış:

"Belayı döker; şarıldatarak, şaldır şuldur döker.""Belayı döker; şarıldatarak, şaldır şuldur döker." Yani çok bela gelir; tek tük değil, az değil, çok. Yani çok bela gelir; tek tük değil, az değil, çok.

Bela ne demek? Bela ne demek?

Allah'ın insanın başına musallat ettiği üzücü olaya "bela" derler. "İptila" da derler. Allah'ın insanın başına musallat ettiği üzücü olaya "bela" derler. "İptila" da derler.

İbtelâhu demek, "başına bela sarmak" demek, "Allah onu müptela kıldı." İbtelâhu demek, "başına bela sarmak" demek, "Allah onu müptela kıldı."

"Ben müptela oldum, derde müptelayım." derler ya onun gibi. "Ben müptela oldum, derde müptelayım." derler ya onun gibi.

Ama bu, denemek için yapıldığından bela, "yoklamak ve anlamak" mânasına geliyor.Ama bu, denemek için yapıldığından bela, "yoklamak ve anlamak" mânasına geliyor. Kul belaya uğratılıyor; bakalım davranışı nasıl olacak? Bakalım soruya cevabı, karşılığı ne olacak? Kul belaya uğratılıyor; bakalım davranışı nasıl olacak? Bakalım soruya cevabı, karşılığı ne olacak?

Sıkıcı bir olayın karşısında müslümanın cevabı ne olur? Sıkıcı bir olayın karşısında müslümanın cevabı ne olur?

Sabır olur. Allah'tan geldiğini bilir, sabreder. Sabır olur. Allah'tan geldiğini bilir, sabreder.

İnnâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn. "Biz Allah'ın kullarıyız, ona döneceğiz.İnnâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn. "Biz Allah'ın kullarıyız, ona döneceğiz. Bunlar imtihan, elbet böyle olur." der.Bunlar imtihan, elbet böyle olur." der. İnnâ li'llahi innâ ileyhi râciûn dedikçe zaten sevabı da çok olur. İnnâ li'llahi innâ ileyhi râciûn dedikçe zaten sevabı da çok olur.

İtiraz etmez; çünkü başına gelen olaya sabretmeyen,İtiraz etmez; çünkü başına gelen olaya sabretmeyen, tahammül etmeyen, itiraz eden Cenâb-ı Hakk'ın takdirâtına, mukadderâtına razı olmamış." demek olur.tahammül etmeyen, itiraz eden Cenâb-ı Hakk'ın takdirâtına, mukadderâtına razı olmamış." demek olur. O da yanlış bir şeydir. Cenâb-ı Hak takdir etmiş;O da yanlış bir şeydir. Cenâb-ı Hak takdir etmiş; o istemese yaprak kıpırdamaz yerinden, çöp oynamaz, toz uçmaz.o istemese yaprak kıpırdamaz yerinden, çöp oynamaz, toz uçmaz. Her şey Cenâb-ı Hakk'ın takdiriyle oluyor, hikmetle oluyor, istemekle oluyor. Her şey Cenâb-ı Hakk'ın takdiriyle oluyor, hikmetle oluyor, istemekle oluyor.

Biz Allah'tan hayır istiyoruz ama her zaman da öğretmeni öğrenciye istediği soruyu sormaz,Biz Allah'tan hayır istiyoruz ama her zaman da öğretmeni öğrenciye istediği soruyu sormaz, başka yerden sorar, bilgisini anlar. Ummadığı yerden sorar. başka yerden sorar, bilgisini anlar. Ummadığı yerden sorar.

"A hocam! Biz buradan soru beklemiyorduk." "A hocam! Biz buradan soru beklemiyorduk."

"Beklemiyordunuz tabi. Ben sizin çalışkanlığınızı buradan anlayacağım. Çalışan belli olsun." "Beklemiyordunuz tabi. Ben sizin çalışkanlığınızı buradan anlayacağım. Çalışan belli olsun."

Bela bir bakıma "imtihan" demek. Allahu Teâlâ hazretleri imtihanları,Bela bir bakıma "imtihan" demek. Allahu Teâlâ hazretleri imtihanları, üzücü olayları üstüne döker, hem de şaldır şaldır döker, seccün diye bildirmiş.üzücü olayları üstüne döker, hem de şaldır şaldır döker, seccün diye bildirmiş. Bundan dolayı insan üzülebilir. Eyvah! İki arada bir derede kalıyor.Bundan dolayı insan üzülebilir. Eyvah! İki arada bir derede kalıyor. Kul hem Allah'ın sevgisini ister hem de bela istemez.Kul hem Allah'ın sevgisini ister hem de bela istemez. "Allah sevsin." diye ister ama hem de kaymaklı kadayıf ister. "Allah sevsin." diye ister ama hem de kaymaklı kadayıf ister. Orada bir şey var ama bu durum insanın kemaliyle ilgilidir.Orada bir şey var ama bu durum insanın kemaliyle ilgilidir. İnsanın mânevî kemaliyle ilgili bir husutur.İnsanın mânevî kemaliyle ilgili bir husutur. Mânevî kemaliyle ilgili olduğundan en yüksek şahıslarMânevî kemaliyle ilgili olduğundan en yüksek şahıslar Allah'ın atâ ve ikramının gelmesi kadar belanın gelmesinden,Allah'ın atâ ve ikramının gelmesi kadar belanın gelmesinden, "Hadi bize kazanç kapısı açıldı." diye sevinirler. Onu da bir nimet olarak kabul ederler."Hadi bize kazanç kapısı açıldı." diye sevinirler. Onu da bir nimet olarak kabul ederler. Tabi bunu herkes anlayamaz, avam anlayamaz, aşağıdaki;Tabi bunu herkes anlayamaz, avam anlayamaz, aşağıdaki; "A, bu ne biçim iş?" der ama yukarıdaki esrârını bildiği için"A, bu ne biçim iş?" der ama yukarıdaki esrârını bildiği için kaderin cilvesini bildiği için ondan memnun olur. Onu da okuyacağım; burada o hadis de var. kaderin cilvesini bildiği için ondan memnun olur. Onu da okuyacağım; burada o hadis de var.

Fe-izâ dea'l-abdü. "Kul dua ettiği zaman." Fe-izâ dea'l-abdü. "Kul dua ettiği zaman."

Bela geldi. Kulun yapacağı şey, bir, sabretmektir; iki, dua etmektir. Bela geldi. Kulun yapacağı şey, bir, sabretmektir; iki, dua etmektir. Kulun elinde iki tane iş var: Sabretmek, dua etmek.Kulun elinde iki tane iş var: Sabretmek, dua etmek. Her şey Allah'tan; hem sabredecek hem de dua edecek. Her şey Allah'tan; hem sabredecek hem de dua edecek.

Dua ne oluyor? Dua ne oluyor?

Dua ibadet oluyor, dua sevap oluyor, dua Allah'ın sevdiği bir davranış oluyor.Dua ibadet oluyor, dua sevap oluyor, dua Allah'ın sevdiği bir davranış oluyor. Dua; ibadetin iliği, özü, esası, kaymağı oluyor.Dua; ibadetin iliği, özü, esası, kaymağı oluyor. Millet duanın önemli olduğunu bilmiyor.Millet duanın önemli olduğunu bilmiyor. Namazı ibadet olarak sanıyor da ondan sonra duanın ibadet olduğunu bilmediği içinNamazı ibadet olarak sanıyor da ondan sonra duanın ibadet olduğunu bilmediği için es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah deyince pabucunu alıp gidiyor. es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah deyince pabucunu alıp gidiyor.

Ne diye dua etmedi? "O olmasa da olur." sanıyor. Ne diye dua etmedi?

"O olmasa da olur." sanıyor.

A şaşkın kardeşim! A şaşkın kardeşim!

Dua da ibadet. Allah duayı sever, kulunun tazarrusunu, niyazını sever.Dua da ibadet. Allah duayı sever, kulunun tazarrusunu, niyazını sever. Kul boynunu büküp de gözünü kapayıp da dua edince memnun olur. Kul boynunu büküp de gözünü kapayıp da dua edince memnun olur.

Burada da buyuruyor ki; Burada da buyuruyor ki;

Ve-izâ de'â'l-abdu kâle; Yâ rabbâhu!Ve-izâ de'â'l-abdu kâle; Yâ rabbâhu! "Kul dua edip de 'Aman yâ Rabbi! Ey benim Mevlâm!' dediği zaman." "Kul dua edip de 'Aman yâ Rabbi! Ey benim Mevlâm!' dediği zaman."

Yâ Rabbehû demek, "Ey benim Mevlâm!" demek. Yâ Rabbehû demek, "Ey benim Mevlâm!" demek.

Kâle'llâhu Teâlâ lebbeyk. "Allah kuluna 'lebbeyk' der, 'lebbeyk, söyle kulum, buyur.' der." Kâle'llâhu Teâlâ lebbeyk. "Allah kuluna 'lebbeyk' der, 'lebbeyk, söyle kulum, buyur.' der."

Lebbeyke abdî. "Ey kulum! Buyur." der. Lebbeyke abdî. "Ey kulum! Buyur." der.

Tes'elnî şey'en illâ a'taytüke. "Bir şey istedin mi mutlaka sana vereceğim." Tes'elnî şey'en illâ a'taytüke. "Bir şey istedin mi mutlaka sana vereceğim."

"Madem elini kaldırdın, duaya başladın, ister istemez istediğini verdimi, gitti." demektir. "Madem elini kaldırdın, duaya başladın, ister istemez istediğini verdimi, gitti." demektir.

"Vereceğim, ey kulum!" der. "Vereceğim, ey kulum!" der.

Ama bu verme nasıl olur? Ama bu verme nasıl olur?

Bu verme iki şekilde olur. Bu verme iki şekilde olur.

İmmâ en a'celehû leke. "Bir; istediğini dünyada pat diye veririm. Bu dünyadayken veririm." İmmâ en a'celehû leke. "Bir; istediğini dünyada pat diye veririm. Bu dünyadayken veririm."

Araba mı istedin? Al âlâsı. Ev mi istedin? Al, güzeli. Araba mı istedin?

Al âlâsı.

Ev mi istedin?

Al, güzeli.

Çocuk mu istedin? Al sana, nur topu gibi evlat. Çocuk mu istedin?

Al sana, nur topu gibi evlat.

Para mı istedin? Al sana, para, iş güç vesaireyi dünyada verir. Para mı istedin?

Al sana, para, iş güç vesaireyi dünyada verir.

Ve immâ en ettehirahû leke. "Yahut da âhiret için saklarım." Ve immâ en ettehirahû leke. "Yahut da âhiret için saklarım."

"Tamam, kabul ettim, duanın karşılığını vereceğim; ama âhirette vereyim." der, âhirette verir. "Tamam, kabul ettim, duanın karşılığını vereceğim; ama âhirette vereyim." der, âhirette verir.

Neden bazısına âhirette veriyor bazısına dünyada veriyor? Neden bazısına âhirette veriyor bazısına dünyada veriyor?

Biz bilemeyiz ama bazen kul duasında olmayacak bir şey ister.Biz bilemeyiz ama bazen kul duasında olmayacak bir şey ister. Kendisi ister de başka bir kul da başka bir şey ister.Kendisi ister de başka bir kul da başka bir şey ister. Çömlekçi; "Çömleklerim kurusun." diye güneş ister,Çömlekçi; "Çömleklerim kurusun." diye güneş ister, öbür taraftaki komşusu da bahçeye ziraatini ekmiştir, o da; "Yâ Rabbi! Yağmur ver." der. öbür taraftaki komşusu da bahçeye ziraatini ekmiştir, o da; "Yâ Rabbi! Yağmur ver." der.

İkisi de iş insanı, ne olacak? İkisi de iş insanı, ne olacak?

Cenâb-ı Hak birisininkini âhirette mükâfat olarak verir; öyle olabilir. Cenâb-ı Hak birisininkini âhirette mükâfat olarak verir; öyle olabilir.

Yahut da kul; "Yâ Rabbi! Bana şu ilacı ver.Yahut da kul;

"Yâ Rabbi! Bana şu ilacı ver.
Hastayım ya Rabbi! Şu ağrımı geçirmek için bana şu marka ilacı gönder." der. Hastayım ya Rabbi! Şu ağrımı geçirmek için bana şu marka ilacı gönder." der.

Cenâb-ı Hak istediği ilaca bakar, -kul, "şifa ondan" diye bilir- o ilacı alırsa ölecek, Cenâb-ı Hak istediği ilaca bakar, -kul, "şifa ondan" diye bilir- o ilacı alırsa ölecek, o zaman ona istediğini vermez ama "Dua etti." diye âhirette mükâfatını verir. o zaman ona istediğini vermez ama "Dua etti." diye âhirette mükâfatını verir.

Âhirette mükâfat alınca insanlar o kadar çok sevineceklermiş ki;Âhirette mükâfat alınca insanlar o kadar çok sevineceklermiş ki; "Keşke dualarımızın hepsi âhirete tehir olsaymış." diyeceklermiş; bunu da bilin. "Keşke dualarımızın hepsi âhirete tehir olsaymış." diyeceklermiş; bunu da bilin.

Bir insan; "Dua ettim de duam kabul olmadı." demeyecek, o edebe aykırıdır.Bir insan; "Dua ettim de duam kabul olmadı." demeyecek, o edebe aykırıdır. İslâmî terbiyeye, irfana, ihlâsa aykırıdır. İslâmî terbiyeye, irfana, ihlâsa aykırıdır.

"Ben Cenâb-ı Hakk'a dua ettim, duamı kabul etmedi!" "Ben Cenâb-ı Hakk'a dua ettim, duamı kabul etmedi!"

Sen ne biliyorsun, nereden biliyorsun? Belki kabul etti de âhirette verecek. O edepsizlik olur. Sen ne biliyorsun, nereden biliyorsun? Belki kabul etti de âhirette verecek. O edepsizlik olur.

Muhterem kardeşlerim! Demek ki bu biraz acem kılıcı gibi, iki tarafı keskin bir hadîs-i şerîf. Muhterem kardeşlerim!

Demek ki bu biraz acem kılıcı gibi, iki tarafı keskin bir hadîs-i şerîf.
İnsan üzülebilir de, endişe de edebilir. Sevinçli tarafları da var. İnsan üzülebilir de, endişe de edebilir. Sevinçli tarafları da var.

Lebbeyke abdî diyor; "Kulum! Lebbeyk, buyur." diyor. Kat kat… Lebbeyke abdî diyor; "Kulum! Lebbeyk, buyur." diyor. Kat kat…

Lebbeyke ne demek? Lebbeyk Allâhümme lebbeyk ne demek? Lebbeyke ne demek?

Lebbeyk Allâhümme lebbeyk ne demek?

"Kat kat katmerli emrindeyim." demek. "Çift kat emrindeyim." demek. "Kat kat katmerli emrindeyim." demek. "Çift kat emrindeyim." demek.

Cenâb-ı Hak latife ediyor. Cenâb-ı Hak latife ediyor.

Onun için başınıza üzücü olaylar gelirse baskılar sıkıntılar,Onun için başınıza üzücü olaylar gelirse baskılar sıkıntılar, dertler tasalar, hastalıklar, gamlar, kederler, ailesinde, çocuğunda, malında, dükkânında işinde,dertler tasalar, hastalıklar, gamlar, kederler, ailesinde, çocuğunda, malında, dükkânında işinde, torununda, damadında kızında bir şeyler olursa –olur, olabilir- sabretmek, dua etmek lazım.torununda, damadında kızında bir şeyler olursa –olur, olabilir- sabretmek, dua etmek lazım. Duanın kabul olmadığı zannına da düşmemek lazım.Duanın kabul olmadığı zannına da düşmemek lazım. Çünkü Allah kulunun dua etmesini seviyor; o belayı, sıkıntıyı sevdiğinden veriyor.Çünkü Allah kulunun dua etmesini seviyor; o belayı, sıkıntıyı sevdiğinden veriyor. "İmtihanı kazansın da sevap vereyim." diye bir de sâfîleştirmek istiyor. "İmtihanı kazansın da sevap vereyim." diye bir de sâfîleştirmek istiyor.

"Peki, hocam! Bela isteyebilir miyiz? İsteyelim mi o zaman?"Peki, hocam! Bela isteyebilir miyiz? İsteyelim mi o zaman? Madem belanın arkasında bu kadar kâr oluyormuş, ben biraz fedakârlık yapayım,Madem belanın arkasında bu kadar kâr oluyormuş, ben biraz fedakârlık yapayım, babayiğitlik yapayım da bela isteyeyim!" babayiğitlik yapayım da bela isteyeyim!"

Bela istemek yok. Ne var? Afiyet istemek var. Bela istemek yok.

Ne var?

Afiyet istemek var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Bir şey istediğiniz zaman istediğiniz şeylerin en iyisi afiyettir, afiyet isteyin." buyurmuş. "Bir şey istediğiniz zaman istediğiniz şeylerin en iyisi afiyettir, afiyet isteyin." buyurmuş.

Afiyet ne demek? Bir; maddî sıkıntı, zarar ve hastalıklardan uzak olmak. Afiyet ne demek?

Bir; maddî sıkıntı, zarar ve hastalıklardan uzak olmak.
İki; mânevî gamlardan, kederlerden uzak olmak. Çok derli toplu bir kelime. İki; mânevî gamlardan, kederlerden uzak olmak. Çok derli toplu bir kelime.

Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir dua var; afiyet duası:Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir dua var; afiyet duası: Allâhümme innî es'elüke. "Yâ Rabbi! Ben senden istiyorum." Allâhümme innî es'elüke. "Yâ Rabbi! Ben senden istiyorum." el-Affe. "Affolunmayı." Ve'l-âfiyete. "Esen olmayı." el-Affe. "Affolunmayı." Ve'l-âfiyete. "Esen olmayı."

Ve'l-muâfâte'd-dâimete. "Daimi bir esenliği, hoşluğu, iyiliği istiyorum." Ve'l-muâfâte'd-dâimete. "Daimi bir esenliği, hoşluğu, iyiliği istiyorum." Fi'd-dîni. "Dini konularımda." Ve'd-dünyâ. "Şu hayatımda yaşarken, şimdi." Ve'l-âhire. "Âhirette." Fi'd-dîni. "Dini konularımda." Ve'd-dünyâ. "Şu hayatımda yaşarken, şimdi." Ve'l-âhire. "Âhirette."

Bir insanın dininde afiyet dışı, afiyete aykırı durum ne olur? Bir insanın dininde afiyet dışı, afiyete aykırı durum ne olur?

Adam namaz kılmamaya başlar, gevşemeye başlar, harama bakmaya başlar, ayağı kaymaya başlar.Adam namaz kılmamaya başlar, gevşemeye başlar, harama bakmaya başlar, ayağı kaymaya başlar. Dini zarara uğruyor, din gidiyor, yazık oluyor; ama dinimize böyle hasar, zarar, kayma olmasın. Dini zarara uğruyor, din gidiyor, yazık oluyor; ama dinimize böyle hasar, zarar, kayma olmasın.

Fi'ddîni ve'd-dünyâ. Fi'ddîni ve'd-dünyâ.

Dünya demek, "şimdiki hayat" demek, dünya demek "yerküre" demek değil;Dünya demek, "şimdiki hayat" demek, dünya demek "yerküre" demek değil; "90 Kuzey enlem, 90 Güney enlem 180 Doğu meridyen,"90 Kuzey enlem, 90 Güney enlem 180 Doğu meridyen, 180 Batı meridyen çizgi çizgi bir top, küre demek değil." 180 Batı meridyen çizgi çizgi bir top, küre demek değil."

Bütün âyetlerde ve hadîs-i şerîflerde dünya kelimesi geçtiği zaman kesinlikle bu mânada değil. Bütün âyetlerde ve hadîs-i şerîflerde dünya kelimesi geçtiği zaman kesinlikle bu mânada değil.

Ne mânaya? Şu yaşadığımız hayat mânasına. Ne mânaya?

Şu yaşadığımız hayat mânasına.

Biz şimdi neredeyiz? Dünyadayız. Biz şimdi neredeyiz?

Dünyadayız.

Ne demek? Âhirete göçmedik, şimdiki hayattayız. Ne demek?

Âhirete göçmedik, şimdiki hayattayız.

Âhiret ne demek? "Bu hayattan sonraki öteki hayat" demek. Âhiret ne demek?

"Bu hayattan sonraki öteki hayat" demek.

Dâr-ı dünyâ; şimdiki hayatımızın mekânı.Dâr-ı dünyâ; şimdiki hayatımızın mekânı. Dâr-ı âhiret; öldükten sonra öbür hayatın mekânı. Dünya yurdu, âhiret yurdu. Dâr-ı âhiret; öldükten sonra öbür hayatın mekânı. Dünya yurdu, âhiret yurdu.

Dünya dediğimiz zaman bizim anladığımız dünyanın beş kıtası var, şu kadar okyanusu var, kutupları var.Dünya dediğimiz zaman bizim anladığımız dünyanın beş kıtası var, şu kadar okyanusu var, kutupları var. Araplar ona ard derler; ayın, re, dat. İngilizler earth derler. Araplar ona ard derler; ayın, re, dat. İngilizler earth derler.

Semâvâti ve'l-ard; "Semâlar, gökler ve yeryüzü." O ayrı kelime. Semâvâti ve'l-ard; "Semâlar, gökler ve yeryüzü."

O ayrı kelime.

Dünya dedi mi "şimdiki hayatımız" demek. Dünya dedi mi "şimdiki hayatımız" demek.

Bu adam dünyayı tercih ediyor, âhreti tercih etmiyor. Bu adam dünyayı tercih ediyor, âhreti tercih etmiyor.

Ne demek? "Bu hayatı düşünmeye koyulmuş, öteki hayatı düşünmüyor." demek. Ne demek?

"Bu hayatı düşünmeye koyulmuş, öteki hayatı düşünmüyor." demek.

Dünya ehli ne demek? "Sadece bu dünyası için çalışıyor." demek. Dünya ehli ne demek?


"Sadece bu dünyası için çalışıyor." demek.

Fabrika, ev, iş, bar, toplantı, almak vermek, senet sepet, protesto, mahkeme, Fabrika, ev, iş, bar, toplantı, almak vermek, senet sepet, protesto, mahkeme, kâr zarar ziyan, vergi kaçırma vs. İşte bunlar şu hayatın işleri. kâr zarar ziyan, vergi kaçırma vs. İşte bunlar şu hayatın işleri.

Sırf bunları mı düşünecek? Sırf bunları mı düşünecek?

Müslümanın en büyük amacı ne olacak? Müslümanın en büyük amacı ne olacak?

Ebedî hayatı kazanmak olacak. Ebedî hayatı kazanmak olacak.

Âhirette cehenneme gittikten sonra bu dünyada sultan olsa ne kıymeti var? Âhirette cehenneme gittikten sonra bu dünyada sultan olsa ne kıymeti var?

Sultan olmuş birkaç kimse düşünelim: Sultan olmuş birkaç kimse düşünelim:

Firavun, Mısır sultanıydı.Firavun, Mısır sultanıydı. İyisi de var, kötüsü de var; akıllısı da var, delisi de var.İyisi de var, kötüsü de var; akıllısı da var, delisi de var. Musa aleyhisselam zamanında olanı var, Yusuf aleyhisselam zamanında olanı var.Musa aleyhisselam zamanında olanı var, Yusuf aleyhisselam zamanında olanı var. Firavun, "hükümdar" demek. Firavun, "hükümdar" demek.

Musa aleyhisselam zamanındaki firavun mucizeleri de görmüş, inanmamış, Musa aleyhisselam'ı da görmüş, inanmamış.Musa aleyhisselam zamanındaki firavun mucizeleri de görmüş, inanmamış, Musa aleyhisselam'ı da görmüş, inanmamış. Cenâb-ı Hak, çeşit çeşit şeylerle onu ikaz etmiş, uyanmamış, düşmanlığını devam ettirmiş.Cenâb-ı Hak, çeşit çeşit şeylerle onu ikaz etmiş, uyanmamış, düşmanlığını devam ettirmiş. Öldürmek kastıyla Musa aleyhisselam'ın ashabının peşine düşmüş.Öldürmek kastıyla Musa aleyhisselam'ın ashabının peşine düşmüş. Sonunda Cenâb-ı Hak; "Gel bakalım! Sen çok oldun artık." demiş,Sonunda Cenâb-ı Hak; "Gel bakalım! Sen çok oldun artık." demiş, onu deryada gark etmiş, boğmuş, ordusuyla beraber helâk eylemiş.onu deryada gark etmiş, boğmuş, ordusuyla beraber helâk eylemiş. İşte o hükümdardı; ama firavundu; hiç özenilecek bir durum değil. İşte o hükümdardı; ama firavundu; hiç özenilecek bir durum değil.

Hatta bazı insanlar, bazı zenginler; Hatta bazı insanlar, bazı zenginler; "Keşke kendi halinde mütevazı bir evim olsa mütevazı bir kazancım olsa da"Keşke kendi halinde mütevazı bir evim olsa mütevazı bir kazancım olsa da başım bu belalı şirketlerle dertte olmasa.başım bu belalı şirketlerle dertte olmasa. Düşmanlarla rekabetten midem ülser oluyor, geceleri uykularım kaçıyor." diyorlar. Düşmanlarla rekabetten midem ülser oluyor, geceleri uykularım kaçıyor." diyorlar. "Asabi şeker, asabi tansiyon, gerilim bunalım. Keşke bunlar olmasa." diyorlar."Asabi şeker, asabi tansiyon, gerilim bunalım. Keşke bunlar olmasa." diyorlar. Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

An ebî Saîdini'l-Hudriyyi radıyallahu anh. "Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş." An ebî Saîdini'l-Hudriyyi radıyallahu anh. "Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş."

Ennehû dehale alâ resûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem ve hüve mev'ûkün aleyhi katîfetün. Ennehû dehale alâ resûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem ve hüve mev'ûkün aleyhi katîfetün. "Ebu Saîd el-Hudrî hazretleri, Peygamber Efendimiz'in yanına girmiş, "Ebu Saîd el-Hudrî hazretleri, Peygamber Efendimiz'in yanına girmiş, Peygamber Efendimiz hasta, şiddetli rahatsız, ateşli,Peygamber Efendimiz hasta, şiddetli rahatsız, ateşli, üzerinde kadife tüylü kumaştan bir elbisesi, örtüsü var –yorgan gibi demek ki.-" üzerinde kadife tüylü kumaştan bir elbisesi, örtüsü var –yorgan gibi demek ki.-"

Fe-vadaa yedehû aleyhi. "Elini Peygamber Efendimiz'in örtüsünün üzerine koymuş." Fe-vadaa yedehû aleyhi. "Elini Peygamber Efendimiz'in örtüsünün üzerine koymuş."

Fe-kâle: Mâ eşedde harre hummâke Yâ Resûlallah!Fe-kâle: Mâ eşedde harre hummâke Yâ Resûlallah! "Yâ Resûlallah! Ateşin ne kadar çok, ne kadar şiddetli yanıyorsun, cayır cayır."Yâ Resûlallah! Ateşin ne kadar çok, ne kadar şiddetli yanıyorsun, cayır cayır. Ateşin ne kadar fazla." demiş. Ateşin ne kadar fazla." demiş.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

İnnâ kezâlike. "Bizler böyleyiz."İnnâ kezâlike. "Bizler böyleyiz." Yuşeddedu aleyna'l-belâu. "Bela bize şiddetli gelir, kat kat katmerli gelir."Yuşeddedu aleyna'l-belâu. "Bela bize şiddetli gelir, kat kat katmerli gelir." Ve yudâ'afu lenâ'l-ecru. "Sevap da kat kat gelir." Ve yudâ'afu lenâ'l-ecru. "Sevap da kat kat gelir."

"Bizler" dediği peygamberler. "Bizler" dediği peygamberler.

"Bela çok çok gelir, sevabımız da kat kat verilir." buyurmuş. "Bela çok çok gelir, sevabımız da kat kat verilir." buyurmuş.

Ateşli ama cevabın güzelliğinden edebi öğren. Allah'ın hükmüne razı olmanın zevkini gör. Ateşli ama cevabın güzelliğinden edebi öğren. Allah'ın hükmüne razı olmanın zevkini gör.

Sümme kâle. Ebû Saîd el-Hudrî hazretleri "Sohbet olsun." diye ziyaret etti ya konuşuyor. Sümme kâle. Ebû Saîd el-Hudrî hazretleri "Sohbet olsun." diye ziyaret etti ya konuşuyor.

Yâ resûlallah! Men eşeddü'n-nâsi belâen.Yâ resûlallah! Men eşeddü'n-nâsi belâen. "Ey Allah'ın resulü, elçisi, peygamberi! "Ey Allah'ın resulü, elçisi, peygamberi! İnsanların başına bela gelme bakımından en çok bela geleni, en şiddetlisi, en önde geleni kimlerdir?" İnsanların başına bela gelme bakımından en çok bela geleni, en şiddetlisi, en önde geleni kimlerdir?"

Kâle el-enbiyâu. "Peygamberlerdir." Kâle el-enbiyâu. "Peygamberlerdir."

İlk önce, en çok onlara gelir. Allah'ın en sevgili kulları. İlk önce, en çok onlara gelir. Allah'ın en sevgili kulları.

Kale sümme men. "Ondan sonra kimlere gelir?"Kale sümme men. "Ondan sonra kimlere gelir?" Kâle el-ulemâu. "Alim, ârif, mü'min-i kâmil, mürşid-i kâmil kimselere gelir."Kâle el-ulemâu. "Alim, ârif, mü'min-i kâmil, mürşid-i kâmil kimselere gelir." Kâle sümme men. "Ondan sonra kimlere gelir?"Kâle sümme men. "Ondan sonra kimlere gelir?" es-Sâlihûn. "Salih kullara gelir, iyi müslüman, sağlam dindar kullara gelir." es-Sâlihûn. "Salih kullara gelir, iyi müslüman, sağlam dindar kullara gelir."

Ötekilere bir şey yok. Haydutlara, münafıklara, fâsıklara bir şey yok; salihlere gelir. Ötekilere bir şey yok. Haydutlara, münafıklara, fâsıklara bir şey yok; salihlere gelir.

Kâne ahaduhum yübtelâ bi'l-kummeli hattâ yektülehû. Kâne ahaduhum yübtelâ bi'l-kummeli hattâ yektülehû.

Kimisine parazit musallat eder, ondan ölür. Haşerat musallah eder ondan ölür.Kimisine parazit musallat eder, ondan ölür. Haşerat musallah eder ondan ölür. Hasta olur, tifo olur şu olur bu olur. Hasta olur, tifo olur şu olur bu olur.

Bi yübtelâ ahadün fi'l-fakîr. "Fakirliğe müptela olur, fakirliğe müptela kılınır." Bi yübtelâ ahadün fi'l-fakîr. "Fakirliğe müptela olur, fakirliğe müptela kılınır."

Halbuki peygamber. Halbuki peygamber.

Hattâ mâ yecidu ille'l-abâe bi'l-beşa.Hattâ mâ yecidu ille'l-abâe bi'l-beşa. "Üzerine örtecek bir abasından başka bir şeyi olmayacak kadar fakir olur." "Üzerine örtecek bir abasından başka bir şeyi olmayacak kadar fakir olur."

Yiyecek yok, içecek yok, dükkân yok, köşk yok, saray yok; ama Allah'ın peygamberi, mübarek kul. Yiyecek yok, içecek yok, dükkân yok, köşk yok, saray yok; ama Allah'ın peygamberi, mübarek kul.

Ve lâ ehadühum eşeddü ferahan bi'l-belâ min ehadikum bi'l-atâ.Ve lâ ehadühum eşeddü ferahan bi'l-belâ min ehadikum bi'l-atâ. "Onlardan birine bir bela geldiğinde"Onlardan birine bir bela geldiğinde sizden birinin kendisine mükâfat geldiğinde sevindiğinden daha ziyade ferahlanır." sizden birinin kendisine mükâfat geldiğinde sevindiğinden daha ziyade ferahlanır."

Eşeddü feraha. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'-a'le'l-vehhâb. Revâhü'bnu Mâce. Eşeddü feraha. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'-a'le'l-vehhâb. Revâhü'bnu Mâce.

Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce İbn Ebü'd-dünyâ rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce İbn Ebü'd-dünyâ rivayet etmiş.

Fi'l-kitâbi'l-maradü'l fe'l-keferat. Fi'l-kitâbi'l-maradü'l fe'l-keferat.

Alimler bu eserleri, bu hastalık ve hastalıkların, günahların silinmesi ile ilgili bölümünde kitaplarında kaydetmişler. Alimler bu eserleri, bu hastalık ve hastalıkların, günahların silinmesi ile ilgili bölümünde kitaplarında kaydetmişler.

Bunlar mâruf alimler; "hadis sahih" demek. Bunlar mâruf alimler; "hadis sahih" demek.

Ve'l-hakîmu kale sahîhun alâ şartı Müslim ve devau şevali kesire.Ve'l-hakîmu kale sahîhun alâ şartı Müslim ve devau şevali kesire. Sahih bir hadistir. Bu konunun böyle olduğuna dair çok şahitler vardır. Sahih bir hadistir. Bu konunun böyle olduğuna dair çok şahitler vardır.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Allah hem o duayı kabul edip onu mükâfata erdirirAllah hem o duayı kabul edip onu mükâfata erdirir hem de öyle yaparken de buna o istediklerini aynen verir. hem de öyle yaparken de buna o istediklerini aynen verir.

Dua edeceğiz; hem de afiyet isteyeceğiz, esenlik isteyeceğiz;Dua edeceğiz; hem de afiyet isteyeceğiz, esenlik isteyeceğiz; "Yâ Rabbi! Sağlık ver, turp gibi sağlıklı olayım. 90, 100 yaşını geçeyim."Yâ Rabbi! Sağlık ver, turp gibi sağlıklı olayım. 90, 100 yaşını geçeyim. Torunumun torununun torununu göreyim." gibi iyi şeyler isteyebilir, yasak değil.Torunumun torununun torununu göreyim." gibi iyi şeyler isteyebilir, yasak değil. Cenâb-ı Hak kulunun tazarru etmesini seviyor.Cenâb-ı Hak kulunun tazarru etmesini seviyor. İyi şeyleri isteyecek, dua edecek, Allah'tan niyaz edecek;İyi şeyleri isteyecek, dua edecek, Allah'tan niyaz edecek; kendisine, yakınlarına ağzı dualı bir kul olacak. kendisine, yakınlarına ağzı dualı bir kul olacak.

İki; istediği hemen pat diye önüne düşmezse; İki; istediği hemen pat diye önüne düşmezse;

"Yâ Rabbi! Sen bana bir kese içinde 100 tane Reşat altını gönder e mi?" deyip"Yâ Rabbi! Sen bana bir kese içinde 100 tane Reşat altını gönder e mi?" deyip pat diye masanın üstüne düşmesini beklemeyecek.pat diye masanın üstüne düşmesini beklemeyecek. Çünkü Cenâb-ı Hakkı'n duayı kabulü ya 100 Reşat altınını göndermek tarzında olurÇünkü Cenâb-ı Hakkı'n duayı kabulü ya 100 Reşat altınını göndermek tarzında olur ya da Reşat altını göndermez de Amerikan doları gönderir.ya da Reşat altını göndermez de Amerikan doları gönderir. Ya da onu göndermez de âhirette sevap verir.Ya da onu göndermez de âhirette sevap verir. "Yukarıdan, hangi delikten gelir acaba?" diye bakmayacak. "Yukarıdan, hangi delikten gelir acaba?" diye bakmayacak.

"Hocam! Öğlenden ikindiye kadar tavana bakıyorum, aşağıya kese düşmedi." demeyecek."Hocam! Öğlenden ikindiye kadar tavana bakıyorum, aşağıya kese düşmedi." demeyecek. Öyle şey yok. "Dua ettim de duam kabul olmadı." demeyecek. Öyle şey yok. "Dua ettim de duam kabul olmadı." demeyecek.

"Hocam! Hakikaten böyle güzel şeyleri istemek serbest mi?" Serbest."Hocam! Hakikaten böyle güzel şeyleri istemek serbest mi?"

Serbest.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

"Ayakkabınızın bağcığı kopsa bile Allah'tan isteyin." diyor. "Ayakkabınızın bağcığı kopsa bile Allah'tan isteyin." diyor.

İstemek, Allah'ın hoşuna gidiyor. İstemek, Allah'ın hoşuna gidiyor.

"Yâ Rabbi! Şimdi benim halim ne olacak?"Yâ Rabbi! Şimdi benim halim ne olacak? Camiden çıktım, işe gidiyorken ayakkabımın bağcığı kopuverdi.Camiden çıktım, işe gidiyorken ayakkabımın bağcığı kopuverdi. Ben şimdi bu ayakkabı bağcığını hangi dükkânda bulayım? Dükkânlar uzakta.Ben şimdi bu ayakkabı bağcığını hangi dükkânda bulayım? Dükkânlar uzakta. Tek ayakla mı gideyim? Sen bana bir bağcık gönder." diyeTek ayakla mı gideyim? Sen bana bir bağcık gönder." diye ayakkabısının bağcığını bile Allah'tan isteyecek; küçük büyük yok. ayakkabısının bağcığını bile Allah'tan isteyecek; küçük büyük yok.

Peygamber Efendimiz birisini ziyarete gitti. Hasta ziyaretine giderdi.Peygamber Efendimiz birisini ziyarete gitti. Hasta ziyaretine giderdi. Sabahleyin sorardı; "İçinizde hasta olan, bir derdi olan kimse var mı? Ziyaretine gidelim." derdi.Sabahleyin sorardı; "İçinizde hasta olan, bir derdi olan kimse var mı? Ziyaretine gidelim." derdi. Namazdan sonra dönerdi, sorardı, giderdi, gönül alırdı, herkesi okşardı, severdi. Namazdan sonra dönerdi, sorardı, giderdi, gönül alırdı, herkesi okşardı, severdi.

Peygamber Efendimiz ve ashabı hasta ziyaretine gittiler. İçeri girdiler ki adam erimiş,Peygamber Efendimiz ve ashabı hasta ziyaretine gittiler. İçeri girdiler ki adam erimiş, kuş yavrusu kadar kalmış, kemik erimesi olmuş. kuş yavrusu kadar kalmış, kemik erimesi olmuş.

Ke-ferri tayyir "kuşun yavrusu" kadar kalmış. Ke-ferri tayyir "kuşun yavrusu" kadar kalmış.

Bir insan küçülür mü? Bir insan küçülür mü?

Ben gördüm. Kemik erimesi, kas erimesi vesaire olursa insan küçülüyor.Ben gördüm. Kemik erimesi, kas erimesi vesaire olursa insan küçülüyor. Şu kadar kafası olan bir insanın şu kadar kaldığını gördüm.Şu kadar kafası olan bir insanın şu kadar kaldığını gördüm. Nasıl oluyorsa her boyutundan küçülüyor, küçücük kalıyor. Nasıl oluyorsa her boyutundan küçülüyor, küçücük kalıyor.

Peygamber Efendimiz onun yanına gelince çok perişan gördü; Peygamber Efendimiz onun yanına gelince çok perişan gördü;

"Ey mübarek! Bu ne hal?" dedi. "Sen hiç Allah'a dua etmesini bilmez misin? '"Ey mübarek! Bu ne hal?" dedi.

"Sen hiç Allah'a dua etmesini bilmez misin? '
Yâ Rabbi! Bana şifa ver, afiyet ver, beni kurtar.'" demez misin?" Yâ Rabbi! Bana şifa ver, afiyet ver, beni kurtar.'" demez misin?"

"Bilirim, yâ Resûlallah!" dedi.amber Efendimiz "İstemeyin." demiş. "Bilirim, yâ Resûlallah!" dedi.amber Efendimiz "İstemeyin." demiş.

"Bilirim ama ben; 'Yâ Rabbi! Ne vereceksen bana bu dünyada ver, âhirette verme, âhirette rahat edeyim. "Bilirim ama ben; 'Yâ Rabbi! Ne vereceksen bana bu dünyada ver, âhirette verme, âhirette rahat edeyim. Bu dünyada ne vereceksen ver, sabredeyim.'" dedim. Bu dünyada ne vereceksen ver, sabredeyim.'" dedim.

Öyle dediği için rahatsızlığı devam etmiş. Duayı yanlış yapmış. Öyle dediği için rahatsızlığı devam etmiş. Duayı yanlış yapmış.

Onun üzerine Peygamber Efendimiz, isteklerinin doğru olmadığını beyan etti ve şöyle buyurdu: Onun üzerine Peygamber Efendimiz, isteklerinin doğru olmadığını beyan etti ve şöyle buyurdu:

"Allah'tan afiyet isteyin."Allah'tan afiyet isteyin. Çünkü yerin göğün sahibi; yeri göğü, ins ü cinni, seni beni yaratan Allah.Çünkü yerin göğün sahibi; yeri göğü, ins ü cinni, seni beni yaratan Allah. Rızkı veren de Allah. Zaten her şeyimiz ondan." Rızkı veren de Allah. Zaten her şeyimiz ondan."

İstemeyeceksiniz, ne olacak? İstemeyeceksiniz, ne olacak?

"Yâ Rabbi! Âhirette verme de ben dünyada çekeyim." diyeceksin."Yâ Rabbi! Âhirette verme de ben dünyada çekeyim." diyeceksin. Kiminle ne pazarlık yapıyorsun? Zaten her şey O'ndan. Kiminle ne pazarlık yapıyorsun? Zaten her şey O'ndan.

"Ben tahammül edebilirim.""Ben tahammül edebilirim." Tahammülü de veren Allah. Sana yiğitliği veren de Allah. Vermeseydi tahammül edemezdin. Tahammülü de veren Allah. Sana yiğitliği veren de Allah. Vermeseydi tahammül edemezdin. Ben tahammül edebilirim.. Kabadayılığa lüzum yok. Cenâb-ı Hak'tan isteyeceksin. Ben tahammül edebilirim.. Kabadayılığa lüzum yok. Cenâb-ı Hak'tan isteyeceksin.

"Yâ Rabbi! Sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum. Her şeyim senden."Yâ Rabbi! Sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum. Her şeyim senden. Lütfeyle, ihsan eyle Yâ Rabbi!" diyeceksin, afiyet isteyeceksin.Lütfeyle, ihsan eyle Yâ Rabbi!" diyeceksin, afiyet isteyeceksin. Afiyet yerine hastalık gelirse bela gelirse üzüntü gelirse sımsıkı duracaksın.Afiyet yerine hastalık gelirse bela gelirse üzüntü gelirse sımsıkı duracaksın. Derdini kimseye açmayacaksın, Cenâb-ı Hakk'a açacaksın: Derdini kimseye açmayacaksın, Cenâb-ı Hakk'a açacaksın:

"Yâ Rabbi! Bu bana çok ağır geldi, çok zor geldi. Yâ Rabbi! Affet. "Yâ Rabbi! Bu bana çok ağır geldi, çok zor geldi. Yâ Rabbi! Affet. Ben zayıf kulunum, aman yâ Rabbi!" diyeceksin, o da tazarruyu seviyor. Ben zayıf kulunum, aman yâ Rabbi!" diyeceksin, o da tazarruyu seviyor.

Tazarru ne demek? Tazarru ne demek?

Yana yakıla dua demek, candan dua demek. Cenâb-ı Hak candan duayı çok sever. Yana yakıla dua demek, candan dua demek. Cenâb-ı Hak candan duayı çok sever.

İnsanlara açmayacaksın, sırrını fâş etmeyeceksin ve gayrıdan istemeyeceksin.İnsanlara açmayacaksın, sırrını fâş etmeyeceksin ve gayrıdan istemeyeceksin. "Çekil sen kenara!" diyeceksin; "Rabbim benim hâlimi görüyor, sağ ol." diyeceksin"Çekil sen kenara!" diyeceksin; "Rabbim benim hâlimi görüyor, sağ ol." diyeceksin kimseden bir şey istemeyeceksin, Allah'tan isteyeceksin. kimseden bir şey istemeyeceksin, Allah'tan isteyeceksin.

Bizim kuralımız nedir? Büyüklerimizden öğrendiğimiz âdab nedir? Bizim kuralımız nedir?

Büyüklerimizden öğrendiğimiz âdab nedir?

Lâ tâlibe "istemek yok." Çünkü hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz "İstemeyin." demiş. Lâ tâlibe "istemek yok." Çünkü hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz "İstemeyin." demiş.

Adam devenin üstüne çıktı, çıkar. Nasıl çıkar? Bir insan o kadar yüksek yere nasıl çıkar?Adam devenin üstüne çıktı, çıkar. Nasıl çıkar? Bir insan o kadar yüksek yere nasıl çıkar? Çocuklar bilmez, deveyi görmeyenler de bilmez.Çocuklar bilmez, deveyi görmeyenler de bilmez. Deveyi ıhtırırsın, deve bacaklarını kıvırır, yere çöker, o zaman çıkarsın. Deveyi ıhtırırsın, deve bacaklarını kıvırır, yere çöker, o zaman çıkarsın.

Devenin üstüne çıkarsan semerin kaşlarına iyi tutun ha!Devenin üstüne çıkarsan semerin kaşlarına iyi tutun ha! Deve şimdi kalkacak. Öyle yumuşak kalkmaz. İlk önce arkasını, arka ayaklarını kaldırır.Deve şimdi kalkacak. Öyle yumuşak kalkmaz. İlk önce arkasını, arka ayaklarını kaldırır. Bacakları uzun olduğundan iki metre kadar yüksek, yaylı bir şey gibi arkaya gider. Bacakları uzun olduğundan iki metre kadar yüksek, yaylı bir şey gibi arkaya gider. İnsan iyi tutunmazsa ön tarafa doğru kafa üstü düşer.İnsan iyi tutunmazsa ön tarafa doğru kafa üstü düşer. Sonra ön ayaklarıyla kalkar, bu sefer arkaya gider.Sonra ön ayaklarıyla kalkar, bu sefer arkaya gider. Tutunmazsa geriye düşebilir, bir yeri kırılabilir.Tutunmazsa geriye düşebilir, bir yeri kırılabilir. Haydi doktorlar, alçılar hastaneler bilmem neler. Sıkı tutunacak. Haydi doktorlar, alçılar hastaneler bilmem neler. Sıkı tutunacak.

Hem önden hem arkadan iyi tutundu, yukarıya çıktı, tamam.Hem önden hem arkadan iyi tutundu, yukarıya çıktı, tamam. Mısır'da, piramitlerin önünde beni deveye bindirdiler. İyi tutundum. Sallandım ama yukarıya çıktım. Mısır'da, piramitlerin önünde beni deveye bindirdiler. İyi tutundum. Sallandım ama yukarıya çıktım.

Yukarı çıktın, kamçın düştü. Yukarı çıktın, kamçın düştü.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde; "Kamçın düşse Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde; "Kamçın düşse 'Arkadaşım, kamçıyı ver.' demeyeceksin, istemeyeceksin." buyuruyor. İstemek iyi değil. 'Arkadaşım, kamçıyı ver.' demeyeceksin, istemeyeceksin." buyuruyor. İstemek iyi değil.

Ne olacak? Hadi, aynı işlemleri geriye al. Aşağıya çök, kamçıyı al, tekrar yukarı çık. Ne olacak?

Hadi, aynı işlemleri geriye al. Aşağıya çök, kamçıyı al, tekrar yukarı çık.

Demek ki istemek yok. Demek ki istemek yok.

Lâ talebe ve lâ redde. "Verilince de reddetme yok." Lâ talebe ve lâ redde. "Verilince de reddetme yok."

Peygamber Efendimiz, Abdullah b. Ömer'e bir şey vermiş. Hz. Ömer'in oğlu, genç. Demiş ki; Peygamber Efendimiz, Abdullah b. Ömer'e bir şey vermiş. Hz. Ömer'in oğlu, genç. Demiş ki; "Yâ Resûlallah! Benden daha muhtaç kardeşlerime ver, benim ihtiyacım yok." "Yâ Resûlallah! Benden daha muhtaç kardeşlerime ver, benim ihtiyacım yok."

Peygamber Efendimiz demiş ki; Peygamber Efendimiz demiş ki;

"Delikanlı! Bak, sen istemeden, göz dikmeden,"Delikanlı! Bak, sen istemeden, göz dikmeden, heveslenmeden Allah sana bir şey gönderirse onu al." demiş. heveslenmeden Allah sana bir şey gönderirse onu al." demiş.

İstedin mi dilendin mi? İstedin mi dilendin mi?

Hayır. Hiçbir şey istemedin, Resûllallah verdi. İstemeden olursa o Allah'ın lütfudur, al! Hayır. Hiçbir şey istemedin, Resûllallah verdi. İstemeden olursa o Allah'ın lütfudur, al!

Lâ talebe ve lâ redde. "İkram edilince de reddetmemek lazım." Lâ talebe ve lâ redde. "İkram edilince de reddetmemek lazım."

İhvanımızdan bir kardeşimiz vardı, rahmetli oldu.İhvanımızdan bir kardeşimiz vardı, rahmetli oldu. Sofrada bir arkadaşı ona, "Al şunu." demiş, "İstemem." demiş.Sofrada bir arkadaşı ona, "Al şunu." demiş, "İstemem." demiş. Yine "Al şunu." demiş, "İstemem." demiş: Yine "Al şunu." demiş, "İstemem." demiş:

"Hani hoca efendi öyle demişti ya" lâ talebe ve lâ redde kuralı var, "Hani hoca efendi öyle demişti ya" lâ talebe ve lâ redde kuralı var, "Reddetme diye…" deyince o da demiş ki; "Reddetme diye…" deyince o da demiş ki;

Lâ talebe ve lâ redde ve lâ ısrâr demiş. Lâ talebe ve lâ redde ve lâ ısrâr demiş. Bazen de insanın midesi bulanır onu da aldığı zaman çıkaracaktır. Bazen de insanın midesi bulanır onu da aldığı zaman çıkaracaktır. Veya oruçludur veya başka bir şeydir.Veya oruçludur veya başka bir şeydir. O da rahmetli Rıfat kardeşimizden ağabeyimizden hatıra;O da rahmetli Rıfat kardeşimizden ağabeyimizden hatıra; lâ talebe ve lâ redd ve lâ ısrâr lâ talebe ve lâ redd ve lâ ısrâr

Demek ki bela gelirse sabredeceğiz, kimseye şikâyet etmeyeceğiz; ama aslında afiyet isteyeceğiz.Demek ki bela gelirse sabredeceğiz, kimseye şikâyet etmeyeceğiz; ama aslında afiyet isteyeceğiz. Bu dünya hayatı mahzun olmaya değmezmiş, yapamıyoruz ayrı da.Bu dünya hayatı mahzun olmaya değmezmiş, yapamıyoruz ayrı da. Dünyanın Allah katında sineğin kanadı kadar kıymeti yokmuş. Dünyanın Allah katında sineğin kanadı kadar kıymeti yokmuş.

Muhterem Kardeşlerim! Asıl ağlayacaksak, gözyaşı dökeceksek, üzüleceksekMuhterem Kardeşlerim!

Asıl ağlayacaksak, gözyaşı dökeceksek, üzüleceksek
âhiretimize ağlamamız, üzülmemiz lazım.âhiretimize ağlamamız, üzülmemiz lazım. Feryâd u figânlar içinde, saç baş yolarak âhiretimize ağlamamız lazım kiFeryâd u figânlar içinde, saç baş yolarak âhiretimize ağlamamız lazım ki acaba biz âhirette cenneti kazanabilecek miyiz?acaba biz âhirette cenneti kazanabilecek miyiz? Acaba cehennemden paçayı kurtarabilecek miyiz?Acaba cehennemden paçayı kurtarabilecek miyiz? Ağlarsan âhiretine ağla, dünya değmez tasa çekmeye. el-Fâtiha. Ağlarsan âhiretine ağla, dünya değmez tasa çekmeye.

el-Fâtiha.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kul huva'llâhu ehad. Allâhü's-samed. Lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad. Kul huva'llâhu ehad. Allâhü's-samed. Lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad.

Allâhu ekber. Lâ ilâhe illa'llâhu va'llâhu ekber. Allâhu ekber ve li'llâhi'l-hamd. Allâhu ekber. Lâ ilâhe illa'llâhu va'llâhu ekber. Allâhu ekber ve li'llâhi'l-hamd.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Kul eûzu bi-Rabbi'l-felak.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kul eûzu bi-Rabbi'l-felak.
Min şerri mâ-halak ve min şerri'n-neffâsâti fî'l-ukad ve min şerri hâsidin izâ hased. Min şerri mâ-halak ve min şerri'n-neffâsâti fî'l-ukad ve min şerri hâsidin izâ hased.

Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd. Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kul eûzu bi-Rabbi'n-nâs. Meliki'n-nâs. İlâhi'n-nâs. Min şerri'l-vesvâsi'l-hannâs.Kul eûzu bi-Rabbi'n-nâs. Meliki'n-nâs. İlâhi'n-nâs. Min şerri'l-vesvâsi'l-hannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûri'n-nâs. Mine'l-cinneti ve'n-nâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûri'n-nâs. Mine'l-cinneti ve'n-nâs.

Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd. Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. er-Rahmâni'r-rahîm.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. er-Rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. İhdina's-sırâta'l-müstakîm.Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. İhdina's-sırâta'l-müstakîm. Sırâta'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn. Âmîn. Sırâta'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn. Âmîn.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elif lâm mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh. Hüden li'l-müttekîn.Elif lâm mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh. Hüden li'l-müttekîn. Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi ve yukîmûne's-salâte ve mimmâ razeknâhüm yünfikûn. Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi ve yukîmûne's-salâte ve mimmâ razeknâhüm yünfikûn. Ve'llezîne yü'minûne bimâ ünzile ileyke ve mâ ünzile min kablik. Ve bi'l-âhiretihüm yûkinûn.Ve'llezîne yü'minûne bimâ ünzile ileyke ve mâ ünzile min kablik. Ve bi'l-âhiretihüm yûkinûn. Ulâike alâ hüden min Rabbihim ve ülâike hümü'l-müflihûn. Ulâike alâ hüden min Rabbihim ve ülâike hümü'l-müflihûn.

Sadakallâhü'l-azîm. Âmîn. Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-vehhâb.Sadakallâhü'l-azîm.

Âmîn.

Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-vehhâb.
el-Hamdü lillâh el-hamdu lillâh el-Hamdu lillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdü lillâh el-hamdu lillâh el-Hamdu lillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd. Yâ Rabbenâ yâ Rabbenâ yâ Rabbenâ yâ Rahmân! Emmâ ba'd.

Yâ Rabbenâ yâ Rabbenâ yâ Rabbenâ yâ Rahmân!

Kardeşlerimizin okumuş oldukları bize yazıp göndermiş oldukları, bildirmiş oldukları,Kardeşlerimizin okumuş oldukları bize yazıp göndermiş oldukları, bildirmiş oldukları, bildirememiş oldukları bütün Kur'ân-ı Kerîm hatimlerini, zikr ü tesbihâtı, bildirememiş oldukları bütün Kur'ân-ı Kerîm hatimlerini, zikr ü tesbihâtı, salât u selâm hatimlerini, kelime-i tevhîd hatimlerini,salât u selâm hatimlerini, kelime-i tevhîd hatimlerini, süver-i Kur'ânı, hayrât u hasenâtlarını cümlemizin ibadet ve taatlerimizi lütfunle,süver-i Kur'ânı, hayrât u hasenâtlarını cümlemizin ibadet ve taatlerimizi lütfunle, kereminle esmâü'l-hüsnâ hürmetine, İsm-i âzam'ın hürmetine, Nebî-i Ekrem'in hürmetine kabul eyle.kereminle esmâü'l-hüsnâ hürmetine, İsm-i âzam'ın hürmetine, Nebî-i Ekrem'in hürmetine kabul eyle. Kusurlarımıza nazar etme yâ Rabbi! Eksikliklerimizi affeyle yâ Rabbi! Kusurlarımıza nazar etme yâ Rabbi! Eksikliklerimizi affeyle yâ Rabbi! İbadetlerimize ahsen ve etem gibi muamele eyle.İbadetlerimize ahsen ve etem gibi muamele eyle. Ecr-i cezîl sevâb-ı kesîrler lütfeyle, bahşeyle yâ Rabbi,Ecr-i cezîl sevâb-ı kesîrler lütfeyle, bahşeyle yâ Rabbi, ya Rabbi! Hâsıl olan ücûr u mesûbâtı Peygamber Efendimiz'in mübarek beldesinde hamd u senâlar ederek,ya Rabbi! Hâsıl olan ücûr u mesûbâtı Peygamber Efendimiz'in mübarek beldesinde hamd u senâlar ederek, şükürler ederek buraya kadar sağlık ve afiyetle gelmeye muvaffak olduğumuzu düşünüpşükürler ederek buraya kadar sağlık ve afiyetle gelmeye muvaffak olduğumuzu düşünüp Peygamber Efendimiz'e âşikâne, fakirâne, nâçizâne, çam sakızı çoban armağanı misali,Peygamber Efendimiz'e âşikâne, fakirâne, nâçizâne, çam sakızı çoban armağanı misali, suçumuzun çokluğuna bakmadan hediye eyledik vâsıl eyle yâ Rabbi! suçumuzun çokluğuna bakmadan hediye eyledik vâsıl eyle yâ Rabbi!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i bu hatimleri, zikirleri, tesbihleri,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i bu hatimleri, zikirleri, tesbihleri, hayrât u hasenâtı yapan kardeşlerimizden haberdar, memnun, mesrurbn ve razı eyle yâ Rabbi!hayrât u hasenâtı yapan kardeşlerimizden haberdar, memnun, mesrurbn ve razı eyle yâ Rabbi! Peygamber Efendimiz'in şefaatine bizleri ve bunları okuyan kardeşlerimizi nâil eyle yâ Rabbi!Peygamber Efendimiz'in şefaatine bizleri ve bunları okuyan kardeşlerimizi nâil eyle yâ Rabbi! Sair ihvanımızı nâil eyle yâ Rabbi! Okuduklarımızı kat kat artır yâ Rabbi!Sair ihvanımızı nâil eyle yâ Rabbi! Okuduklarımızı kat kat artır yâ Rabbi! Peygamber Efendimiz'in mübarek âline, ashâbına, ezvâcına, evladına, ihvanım dediği mübareklere,Peygamber Efendimiz'in mübarek âline, ashâbına, ezvâcına, evladına, ihvanım dediği mübareklere, hasseten makam-ı eşhadının vârisleri ve levmaiye ve hakkıl filhasseten makam-ı eşhadının vârisleri ve levmaiye ve hakkıl fil ve meşayih-i vâsilîn ve mürşid-i kâmilimizin cümlesinin ruhlarınave meşayih-i vâsilîn ve mürşid-i kâmilimizin cümlesinin ruhlarına ve hasseten kendilerine bağlı bulunduğumuz silsilelerimizin sâdâtına,ve hasseten kendilerine bağlı bulunduğumuz silsilelerimizin sâdâtına, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtaza efendilerimizin, sahabe-i kirâmEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtaza efendilerimizin, sahabe-i kirâm rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazretlerinden kendisinden feyiz alıp bu yola girdiğimiz,rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazretlerinden kendisinden feyiz alıp bu yola girdiğimiz, mürşid-i kâmilimiz Kutbu'l-âzam Muhammed Zâhid Kotku b. İbrâhîm el-Bursevî hazretlerinemürşid-i kâmilimiz Kutbu'l-âzam Muhammed Zâhid Kotku b. İbrâhîm el-Bursevî hazretlerine kadar turuku aliyyemizden güzerân eylemiş olankadar turuku aliyyemizden güzerân eylemiş olan cümle sâdât ve meşâyihimizin ve onlara bağlı müridlerinin, halifelerinin,cümle sâdât ve meşâyihimizin ve onlara bağlı müridlerinin, halifelerinin, tarikat ve din kardeşlerimizin ruhlarına ayrı ayrı hediyeler eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi! tarikat ve din kardeşlerimizin ruhlarına ayrı ayrı hediyeler eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi!

Âhirete göçmüş olan hepimizin başının tâcı, sevgili geçmişlerimizin mübarek annelerimizin,Âhirete göçmüş olan hepimizin başının tâcı, sevgili geçmişlerimizin mübarek annelerimizin, babalarımızın, dedelerimizin, nenelerimizin tâ tarihin derinliklerine kadar babalarımızın, dedelerimizin, nenelerimizin tâ tarihin derinliklerine kadar adlarını bildiğimiz bilmediğimiz bütün müslüman mü'min, âbâ u ummehât ecdâd u ceddât,adlarını bildiğimiz bilmediğimiz bütün müslüman mü'min, âbâ u ummehât ecdâd u ceddât, akrabâ u taallükât ve ihvân-ı yârânımızın ruhlarına ayrı ayrı hediyeler eyledik, vâsıl eyle Yâ Rabbi! akrabâ u taallükât ve ihvân-ı yârânımızın ruhlarına ayrı ayrı hediyeler eyledik, vâsıl eyle Yâ Rabbi!

Hepsinin ruhlarını şâd eyle yâ Rabbi! Hepsinin nurlarını sürurlarını ziyade eyle ya Rabbi!Hepsinin ruhlarını şâd eyle yâ Rabbi! Hepsinin nurlarını sürurlarını ziyade eyle ya Rabbi! Kabirlerini cennet bahçesi haline getir yâ Rabbi! Makamlarını yükselt yâ Rabbi! Kabirlerini cennet bahçesi haline getir yâ Rabbi! Makamlarını yükselt yâ Rabbi! Evliyâullah büyüklerimizin mânevî iltifatlarına, teveccühlerine daima bizi nâil ve mahzar eyle yâ Rabbi!Evliyâullah büyüklerimizin mânevî iltifatlarına, teveccühlerine daima bizi nâil ve mahzar eyle yâ Rabbi! Bizlere senin rızana uygun ömür sürmeyi nasip eyle yâ Rabbi! Bizlere senin rızana uygun ömür sürmeyi nasip eyle yâ Rabbi!

Hasta kardeşlerimize acilen, kâmilen, tam ve kâmil şifalar ihsan eyle yâ Rabbi!Hasta kardeşlerimize acilen, kâmilen, tam ve kâmil şifalar ihsan eyle yâ Rabbi! Kendi kardeşlerimizin dertlerine devalar, çareler ihsan eyle yâ Rabbi!Kendi kardeşlerimizin dertlerine devalar, çareler ihsan eyle yâ Rabbi! Dünyada ve âhirette cümlemize afiyet, saadet, selamet ihsan eyle yâ Rabbi!Dünyada ve âhirette cümlemize afiyet, saadet, selamet ihsan eyle yâ Rabbi! Rızana uygun davranmayı nasip eyle yâ Rabbi!Rızana uygun davranmayı nasip eyle yâ Rabbi! Evlatlarımızı, ailelerimizi, sevdiklerimizi cümleten sevdiğin kullar eyle yâ Rabbi!Evlatlarımızı, ailelerimizi, sevdiklerimizi cümleten sevdiğin kullar eyle yâ Rabbi! Yolunda daim, ibadetine müdavim, dîn-i mübîn-i İslâm'a ve müslüman kardeşlerimizeYolunda daim, ibadetine müdavim, dîn-i mübîn-i İslâm'a ve müslüman kardeşlerimize hâlis kullar olmayı cümlemize nasip eyle yâ Rabbi! hâlis kullar olmayı cümlemize nasip eyle yâ Rabbi!

Gönüllerimizin içinde bulundurduğu, düşündüğümüz muratlarımızı,Gönüllerimizin içinde bulundurduğu, düşündüğümüz muratlarımızı, hedeflerimizi şahsî isteklerimizi sen biliyorsun, bize ihsan eyle yâ Rabbi!hedeflerimizi şahsî isteklerimizi sen biliyorsun, bize ihsan eyle yâ Rabbi! Bizi bütün korktuklarımızdan emin eyle, emniyette eyle yâ Rabbi!Bizi bütün korktuklarımızdan emin eyle, emniyette eyle yâ Rabbi! Bütün umduklarımıza, hayırlara, güzelliklere lütfunla kereminle dünyada âhirette nâil ve vâsıl eyle yâ Rabbi!Bütün umduklarımıza, hayırlara, güzelliklere lütfunla kereminle dünyada âhirette nâil ve vâsıl eyle yâ Rabbi! Cümlemizin temiz, hak, hayırlı, helal kazançlar ihsan eyle ya Rabbi! Cümlemizin temiz, hak, hayırlı, helal kazançlar ihsan eyle ya Rabbi!

Şimdiye kadar bilerek bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı,Şimdiye kadar bilerek bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı, hatalarımızı, suçlarımızı bağışla yâ Rabbi! Afv u mağfiret eyle yâ Rabbi!hatalarımızı, suçlarımızı bağışla yâ Rabbi! Afv u mağfiret eyle yâ Rabbi! Bundan sonraki ömrümüzde haramlara, günahlara bulaşmadan tertemiz kul olarak,Bundan sonraki ömrümüzde haramlara, günahlara bulaşmadan tertemiz kul olarak, sana ve senin dinine, emrin üzere müslümanlara güzel hikmetler ederek yaşamayı,sana ve senin dinine, emrin üzere müslümanlara güzel hikmetler ederek yaşamayı, çok hayırlar yapmayı bize nasip eyle yâ Rabbi!çok hayırlar yapmayı bize nasip eyle yâ Rabbi! Arkamızdan sevap kazanmamıza sebep olacak hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip eyle yâ Rabbi!Arkamızdan sevap kazanmamıza sebep olacak hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip eyle yâ Rabbi! Hayırlı eserler, hayır müesseseler kurmayı nasip eyle yâ Rabbi! Hayırlı eserler, hayır müesseseler kurmayı nasip eyle yâ Rabbi!

Tesis etmiş olduğumuz vakıflarımızı, müesseselerimizi, mekteplerimizi, şirketlerimizi,Tesis etmiş olduğumuz vakıflarımızı, müesseselerimizi, mekteplerimizi, şirketlerimizi, faaliyetlerimizi hizmetlerimizi her türlü tehlikelerden koru yâ Rabbi!faaliyetlerimizi hizmetlerimizi her türlü tehlikelerden koru yâ Rabbi! Kem gözlerden, kem ellerden, zalimlerden, fâsıklardan, fâcirlerden bize bir zarar ulaştırtma yâ Rabbi!Kem gözlerden, kem ellerden, zalimlerden, fâsıklardan, fâcirlerden bize bir zarar ulaştırtma yâ Rabbi! Bizleri nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi!Bizleri nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi! Bizleri ve dünyanın her yerindeki müslümanları, mücahitleri kâfirlere karşı,Bizleri ve dünyanın her yerindeki müslümanları, mücahitleri kâfirlere karşı, Allah yolunda gayret edenleri muzaffer eyle yâ Rabbi! Allah yolunda gayret edenleri muzaffer eyle yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Bizleri muvaffak eyle, bizleri kimsenin önünde hor ve zelil etme.Yâ Rabbi! Bizleri muvaffak eyle, bizleri kimsenin önünde hor ve zelil etme. Hürriyetlerimizi elimizden kaçırtma yâ Rabbi!Hürriyetlerimizi elimizden kaçırtma yâ Rabbi! Hapislere, mahkemelere, karakollara düşüp uygunsuz muamelelere uğramaktan bizi koru yâ Rabbi!Hapislere, mahkemelere, karakollara düşüp uygunsuz muamelelere uğramaktan bizi koru yâ Rabbi! Hakkımızı çiğnetme yâ Rabbi. Hürriyetlerimizi elimizden aldırma yâ Rabbi!Hakkımızı çiğnetme yâ Rabbi. Hürriyetlerimizi elimizden aldırma yâ Rabbi! Mağdur kardeşlerimizi dertten, mazlum kardeşlerimizi zulümden,Mağdur kardeşlerimizi dertten, mazlum kardeşlerimizi zulümden, mahpus kardeşlerimizi hapisten, esir kardeşlerimizi esaretten halâs eyle yâ Rabbi! mahpus kardeşlerimizi hapisten, esir kardeşlerimizi esaretten halâs eyle yâ Rabbi!

İslâm beldelerini kurtar yâ Rabbi! Müslümanların arasındaki ihtilafları izale eyle yâ Rabbi!İslâm beldelerini kurtar yâ Rabbi! Müslümanların arasındaki ihtilafları izale eyle yâ Rabbi! Gerilikten kurtarıp ilerlet yâ Rabbi! Alçaklıktan kurtarıp yükselt yâ Rabbi!Gerilikten kurtarıp ilerlet yâ Rabbi! Alçaklıktan kurtarıp yükselt yâ Rabbi! Zayıflıktan kurtarıp kuvvetlendir yâ Rabbi. Nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi!Zayıflıktan kurtarıp kuvvetlendir yâ Rabbi. Nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi! Her yerde her zaman dünyada âhirette bizleri aziz ve bahtiyar eyle yâ Rabbi! Her yerde her zaman dünyada âhirette bizleri aziz ve bahtiyar eyle yâ Rabbi!

Evlatlarımızın, torunlarımızın, sevdiğimiz kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın güzel günlerini,Evlatlarımızın, torunlarımızın, sevdiğimiz kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın güzel günlerini, başarılarını görüp sevinmeyi bizlere nasip eyle, sevindir yâ Rabbi!başarılarını görüp sevinmeyi bizlere nasip eyle, sevindir yâ Rabbi! Kötü günlerini görüp de üzülmekten koru yâ Rabbi! Hepimizin alın yazılarını güzel eyle yâ Rabbi!Kötü günlerini görüp de üzülmekten koru yâ Rabbi! Hepimizin alın yazılarını güzel eyle yâ Rabbi! Cümlemize sağlıklı, afiyetli, huzurlu, saadetli uzun ömür sürmeyi nasip eyle yâ Rabbi!Cümlemize sağlıklı, afiyetli, huzurlu, saadetli uzun ömür sürmeyi nasip eyle yâ Rabbi! Nefislerimizi terbiye edip mutmainne makâmına ve daha yüksek makamlara vâsıl eyle yâ Rabbi! Nefislerimizi terbiye edip mutmainne makâmına ve daha yüksek makamlara vâsıl eyle yâ Rabbi!

Dinî bilgilerimizi yükseltip alim, ârif sevgili kullar olmamızı nasip eyle yâ Rabbi!Dinî bilgilerimizi yükseltip alim, ârif sevgili kullar olmamızı nasip eyle yâ Rabbi! Cümlemize hayırlı evlatlar ihsan eyle yâ Rabbi!Cümlemize hayırlı evlatlar ihsan eyle yâ Rabbi! Büyüklerimize güzel hizmet etmeyi, hocalarımıza, annemize, babamıza güzel hizmetler etmeyi nasip eyle yâ Rabbi.Büyüklerimize güzel hizmet etmeyi, hocalarımıza, annemize, babamıza güzel hizmetler etmeyi nasip eyle yâ Rabbi. Maddî mânevî ferahlıklar genişlikler, bol rızıklar ihsan eyle yâ Rabbi!Maddî mânevî ferahlıklar genişlikler, bol rızıklar ihsan eyle yâ Rabbi! Talebe kardeşlerimizi imtihanlarında muvaffak eyle yâ Rabbi! Talebe kardeşlerimizi imtihanlarında muvaffak eyle yâ Rabbi!

Dünyada ve âhirette aklımıza gelen gelmeyen, bildiğimiz bilmediğimiz,zikrettiğimiz zikretmediğimizDünyada ve âhirette aklımıza gelen gelmeyen, bildiğimiz bilmediğimiz,zikrettiğimiz zikretmediğimiz senin bildiğin her türlü hayırlarına lütfunle ve kereminle bizleri nâil eyle yâ Rabbi! senin bildiğin her türlü hayırlarına lütfunle ve kereminle bizleri nâil eyle yâ Rabbi! Hâcetlerimizi kaza eyle yâ Rabbi! Muratlarımızı hâsıl eyle yâ Rabbi!Hâcetlerimizi kaza eyle yâ Rabbi! Muratlarımızı hâsıl eyle yâ Rabbi! Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden, zararlarından kötülüklerinden,Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden, zararlarından kötülüklerinden, üzücü hallerinden, kederlerinden, gamlarından bizleri koru ve kurtar yâ Rabbi! üzücü hallerinden, kederlerinden, gamlarından bizleri koru ve kurtar yâ Rabbi!

İlâhî meşhedin mânevî sevincini bizlere ihsan eyle yâ Rabbi!İlâhî meşhedin mânevî sevincini bizlere ihsan eyle yâ Rabbi! Kalplerimizi pür-nûr eyle yâ Rabbi! Kabirde rıza makamına eriştir yâ Rabbi!Kalplerimizi pür-nûr eyle yâ Rabbi! Kabirde rıza makamına eriştir yâ Rabbi! Sabreden, şükreden her vech ile senin rızana uygun hareket edipSabreden, şükreden her vech ile senin rızana uygun hareket edip rızanı kazanan sevdiğin kullar olmayı cümlemize nasip eyle yâ Rabbi!rızanı kazanan sevdiğin kullar olmayı cümlemize nasip eyle yâ Rabbi! Gözümüzden perdeleri kaldır yâ Rabbi! Kalbimizin pasını sil yâ Rabbi!Gözümüzden perdeleri kaldır yâ Rabbi! Kalbimizin pasını sil yâ Rabbi! İçimizi dışımızı nurlandır yâ Rabbi! Fitnelerin fokur fokur kaynadığı asrımızdaİçimizi dışımızı nurlandır yâ Rabbi! Fitnelerin fokur fokur kaynadığı asrımızda yalancı insanların kandırmak için var gücüyle çalıştığı bu devirde,yalancı insanların kandırmak için var gücüyle çalıştığı bu devirde, her kafadan bir sesin çıktığı şu asrımızda, hakkı hak olarak görüp hakkı almayı, hakkı sevip,her kafadan bir sesin çıktığı şu asrımızda, hakkı hak olarak görüp hakkı almayı, hakkı sevip, hakkı bulup hakka uymayı, hakkı işlemeyi bizlere nasip eyle yâ Rabbi! hakkı bulup hakka uymayı, hakkı işlemeyi bizlere nasip eyle yâ Rabbi!

Yanıltıp şaşırtma yâ Rabbi! Batıla hizmet ettirme yâ Rabbi! Nefse mağlup etme yâ Rabbi!Yanıltıp şaşırtma yâ Rabbi! Batıla hizmet ettirme yâ Rabbi! Nefse mağlup etme yâ Rabbi! Şeytana uydurma yâ Rabbi! Şeytanın iğvâsına kapılanlardan eyleme yâ Rabbi!Şeytana uydurma yâ Rabbi! Şeytanın iğvâsına kapılanlardan eyleme yâ Rabbi! Sırât-ı müstakîminde daim eyle yâ Rabbi! Her başladığımız işi hayırlı eyle yâ Rabbi!Sırât-ı müstakîminde daim eyle yâ Rabbi! Her başladığımız işi hayırlı eyle yâ Rabbi! Şerli işlerden, şerli yerlerden, şerli kişilerden sevmediğin her şeyden bizi uzak eyle yâ Rabbi!Şerli işlerden, şerli yerlerden, şerli kişilerden sevmediğin her şeyden bizi uzak eyle yâ Rabbi! Sevdiğin hallere, huylara sahip eyle, sevdiğin amelleri işlemeye bizleri muvaffak eyle yâ Rabbi!Sevdiğin hallere, huylara sahip eyle, sevdiğin amelleri işlemeye bizleri muvaffak eyle yâ Rabbi! Her işimizin âkibetini, sonunu hayırlı, faydalı ve kazançlı eyle yâ Rabbi! Her işimizin âkibetini, sonunu hayırlı, faydalı ve kazançlı eyle yâ Rabbi!

Hasseten ömrümüz bittiğinde, vademiz yettiğinde,Hasseten ömrümüz bittiğinde, vademiz yettiğinde, ecelimiz geldiğinde lütfunla kereminle Kur'ân-ı Kerîm'in hürmetine, habîb-i edîbin hürmetine,ecelimiz geldiğinde lütfunla kereminle Kur'ân-ı Kerîm'in hürmetine, habîb-i edîbin hürmetine, imân-ı kâmil ile gözümüzden perdeleri kaldırıp cennetteki makamlarımızı görerek şâd-ı hürrem olarakimân-ı kâmil ile gözümüzden perdeleri kaldırıp cennetteki makamlarımızı görerek şâd-ı hürrem olarak –ve buyurun beraber diyelim-–ve buyurun beraber diyelim- eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh…. eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh….

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2