Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Dünya Zevki İçinde Yaşayanlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN


Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ahir Zamanda Çıkacak Bazı Topluluklar, Cenabı Hak Baktığı Zaman Nasıl Sevdiği Gönül Olacak, Mehmed Zahid Hocamız ile ilgili | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dünya Zevki İçinde Yaşayanlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN


Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ahir Zamanda Çıkacak Bazı Topluluklar, Cenabı Hak Baktığı Zaman Nasıl Sevdiği Gönül Olacak, Mehmed Zahid Hocamız ile ilgili | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llahi rabbi'l-âlemin hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn.el-Hamdü li'llahi rabbi'l-âlemin hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l MustafâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emmâ ba'dü:Emmâ ba'dü: Fe-kâle resulullah sallallahu aleyhi vesellem kemâ revâhu'bnü abbâsi radıyallahu anhuma. Fe-kâle resulullah sallallahu aleyhi vesellem kemâ revâhu'bnü abbâsi radıyallahu anhuma.

Se-yekûnu fî âhiri ümmetî akvâmun yüzahrifûne mesâcidehüm, ve yuhribûne kulûbehüm,Se-yekûnu fî âhiri ümmetî akvâmun yüzahrifûne mesâcidehüm, ve yuhribûne kulûbehüm, yettekî ehadühüm alâ sevbihi mâ lâ yettekî alâ dînihi, lâ yübâlî ehadühüm izâ selimet lehû dünyâhuyettekî ehadühüm alâ sevbihi mâ lâ yettekî alâ dînihi, lâ yübâlî ehadühüm izâ selimet lehû dünyâhu mâ kâne min emri dînihi. Sadaka rasulullah fimâ kal ev kemâ kal. mâ kâne min emri dînihi. Sadaka rasulullah fimâ kal ev kemâ kal.

İbn-i Abbas radıyallahu anhuma'dan rivayet olunduğuna göre; [Peygamber] Efendimiz buyurmuş ki: İbn-i Abbas radıyallahu anhuma'dan rivayet olunduğuna göre; [Peygamber] Efendimiz buyurmuş ki:

Se-yekûnu fî âhiri ümmetî akvâmun. Se-yekûnu fî âhiri ümmetî akvâmun.

Benim ümmetimin ahirinde, sonunda birtakım insan grupları türeyecek. Benim ümmetimin ahirinde, sonunda birtakım insan grupları türeyecek. Kavim dediği, yani ırk demek değil. Bazı insan toplulukları türeyecek ki; Kavim dediği, yani ırk demek değil. Bazı insan toplulukları türeyecek ki;

Yüzahrifûne mesâcidehüm. Mescidlerini süsleyecekler. Ziynetlendirecekler.Yüzahrifûne mesâcidehüm.

Mescidlerini süsleyecekler. Ziynetlendirecekler.
Türlü türlü ziynetlerle ziynetlendirecekler. Türlü türlü ziynetlerle ziynetlendirecekler.

Ve yuhribûne kulûbehüm. Ama Kalplerini harap bırakacaklar.Ve yuhribûne kulûbehüm.

Ama Kalplerini harap bırakacaklar.
Kalplerini süslemeye dikkat etmeyecekler. Kalpleri harap, perişan [olacak]. Kalp ne demek? Kalplerini süslemeye dikkat etmeyecekler. Kalpleri harap, perişan [olacak].

Kalp ne demek?

Gönül, İç dünyası demek. Gönül, İç dünyası demek. İç dünyaları, kafaları, zihniyetleri, maneviyatları, perişan ama mescidleri süslü püslü [olacak]. İç dünyaları, kafaları, zihniyetleri, maneviyatları, perişan ama mescidleri süslü püslü [olacak].

Yettekî ehadühüm alâ sevbihi mâ lâ yettekî alâ dînihi. Yettekî ehadühüm alâ sevbihi mâ lâ yettekî alâ dînihi.

O kavme, o topluluklara ait insanlardan birisi elbisesini koruduğu kadar dinini korumaya dikkat etmeyecek.O kavme, o topluluklara ait insanlardan birisi elbisesini koruduğu kadar dinini korumaya dikkat etmeyecek. Aman elbisem çamurlanmasın, kirlenmesin, yırtılmasın, takılmasın Aman elbisem çamurlanmasın, kirlenmesin, yırtılmasın, takılmasın diye elbisesine dikkat ettiği kadar dinine dikkat etmeyecek. Dini elden gidiyormuş,diye elbisesine dikkat ettiği kadar dinine dikkat etmeyecek.

Dini elden gidiyormuş,
günaha giriyormuş, sevapları kaçırıyormuş, vazifeleri yapmıyormuş. Hiç umurunda değil.günaha giriyormuş, sevapları kaçırıyormuş, vazifeleri yapmıyormuş. Hiç umurunda değil. İslam'ın onun nazarında elbisesi kadar kıymeti yok. İslam'ın onun nazarında elbisesi kadar kıymeti yok. Elbisesine dikkat ediyor, özeniyor, bezeniyor, süslüyor, ütülüyor,Elbisesine dikkat ediyor, özeniyor, bezeniyor, süslüyor, ütülüyor, yıkıyor, tertemiz kolalıyor da dinine aldırdığı yok. yıkıyor, tertemiz kolalıyor da dinine aldırdığı yok.

Lâ yübâlî ehadühüm izâ selimet lehû dünyâhu mâ kâne min emri dînihi. Lâ yübâlî ehadühüm izâ selimet lehû dünyâhu mâ kâne min emri dînihi.

Dini, dindarlığı konusundaki kayıplarına dünyalığı yerinde ise hiç aldırmıyor. Dini, dindarlığı konusundaki kayıplarına dünyalığı yerinde ise hiç aldırmıyor.

Para geliyor mu? Var mı parası? Var. Zengin mi? Zengin. Para geliyor mu?

Var mı parası?

Var.

Zengin mi?

Zengin.

Dünyalığı yerinde mi? Yerinde. Dünyalığı doğrultmuş. Bu dünyada işi iş… Ahireti, dini? Dünyalığı yerinde mi?

Yerinde. Dünyalığı doğrultmuş. Bu dünyada işi iş…

Ahireti, dini?

Aldırmıyor. Çünkü Krallar gibi hatta Firavunlar gibi yaşıyor. Aldırmıyor. Çünkü Krallar gibi hatta Firavunlar gibi yaşıyor.

Muhterem kardeşlerim! Bu hadîs-i şerif bizim için çok önemli.Muhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerif bizim için çok önemli.
Bu devirde yaşayan bazı insanların hallerini zikredilmiş görüyoruz. Bu devirde yaşayan bazı insanların hallerini zikredilmiş görüyoruz.

Müslümanım diyen insanların hakikaten bu devirde bazısı mescidleri süslüyorlar. Müslümanım diyen insanların hakikaten bu devirde bazısı mescidleri süslüyorlar. Ama iç âlemleri, gönülleri harap. Elbisesini kolladığı kadar dinini kollamıyor, korumuyor. Ama iç âlemleri, gönülleri harap. Elbisesini kolladığı kadar dinini kollamıyor, korumuyor.

Dünyalığı yerinde. Ahireti gidiyormuş, elden kaçıyormuş, cennete giremeyecekmiş,Dünyalığı yerinde. Ahireti gidiyormuş, elden kaçıyormuş, cennete giremeyecekmiş, cehennemde çatır çatır yanacakmış, aldırmıyor. Ne biçim müslüman? Bir mescid yapmışlar.cehennemde çatır çatır yanacakmış, aldırmıyor.

Ne biçim müslüman?

Bir mescid yapmışlar.
Hep şaşarım eskiden beri. Dikimevi, Dörtyol'dan gidilen bir semt vardı.Hep şaşarım eskiden beri.

Dikimevi, Dörtyol'dan gidilen bir semt vardı.
Şöyle konservatuarın yanından çift yol. O yol, kıvrıla kıvrıla ta sitelere kadar gider.Şöyle konservatuarın yanından çift yol. O yol, kıvrıla kıvrıla ta sitelere kadar gider. Sol tarafı da mezarlık.Sol tarafı da mezarlık. O mezarlığın içine kubbeli, minareli, kesme taşlı, ziynetli, süslü pahalı bir mescid yapmışlar. O mezarlığın içine kubbeli, minareli, kesme taşlı, ziynetli, süslü pahalı bir mescid yapmışlar.

O mescide harcanan parayla üç tane, beş tane köye yeni cami yapılır. O mescide harcanan parayla üç tane, beş tane köye yeni cami yapılır. O masrafla, onun parasıyla basit, böyle süslü, ziynetli olmayan beş tane, belki on tane mescid yaparım. O masrafla, onun parasıyla basit, böyle süslü, ziynetli olmayan beş tane, belki on tane mescid yaparım.

Yani nihayet o mescidin ebadı 20'ye 20 mi? 10'a 10 mu? 10'a 10, 20'ye 20 neyse.Yani nihayet o mescidin ebadı 20'ye 20 mi?

10'a 10 mu?

10'a 10, 20'ye 20 neyse.
Abdest alma, oturma yerleri [olan] on tane mescid yaparım. Aklın almadığı tarafı şu: Abdest alma, oturma yerleri [olan] on tane mescid yaparım. Aklın almadığı tarafı şu:

Mescid yapmışsın da mezarlığın içine [neden] yaparsın? Mezarlıkta mescidin işi ne? Mescid yapmışsın da mezarlığın içine [neden] yaparsın?

Mezarlıkta mescidin işi ne?

Mescid dirilere lazımdır. Ölenin işi bitti, defteri dürüldü. Onun için mescide ihtiyaç yok ki. Mescid dirilere lazımdır. Ölenin işi bitti, defteri dürüldü. Onun için mescide ihtiyaç yok ki. Sen asıl mescid olmayan bir yer bul, git orada yap. Süslemiş püslemiş, bir mescid yapmış.Sen asıl mescid olmayan bir yer bul, git orada yap. Süslemiş püslemiş, bir mescid yapmış. Hiç namaz kılınmaz orada. Orada cenaze namazı da kılınmıyor. Hiç namaz kılınmaz orada. Orada cenaze namazı da kılınmıyor.

Mezarlığın gasılhane tarafı var. Gasılhane yıkanıyor, cenaze namazı da [orada] kılınıyor. Ya da Hacı Bayram'da kılıyorlar, getiriyorlar. Mezarlığın gasılhane tarafı var. Gasılhane yıkanıyor, cenaze namazı da [orada] kılınıyor. Ya da Hacı Bayram'da kılıyorlar, getiriyorlar.

Yani paralar havaya [gitmiş]. Orada hiçbir şey olmaz. Kullanışlı, işe yarar, iş yapmak lazım. Yani paralar havaya [gitmiş]. Orada hiçbir şey olmaz. Kullanışlı, işe yarar, iş yapmak lazım.

Bu adamlar neden böyle yapar? Parası var. Bir kere hikmetsiz, dengesiz kafaları iyi çalışmıyor.Bu adamlar neden böyle yapar?

Parası var. Bir kere hikmetsiz, dengesiz kafaları iyi çalışmıyor.
Sormuyor da. Yaşlı başlı, güngörmüş bir mübarek zata git. Sormuyor da. Yaşlı başlı, güngörmüş bir mübarek zata git.

"Nasıl yaparım?" diye sor. Mescid bina ediliyor, sevabı [al]. Mescidin sevabı neredendir? "Nasıl yaparım?" diye sor. Mescid bina ediliyor, sevabı [al].

Mescidin sevabı neredendir?

İçinde namaz kılındığı, ibadet edildiği zamandır. İçinde namaz kılındığı, ibadet edildiği zamandır. İçinde ibadet edilmeyen çölün ortasına mescid yapmışsın. Kum fırtınaları esiyor. Ne olacak? İçinde ibadet edilmeyen çölün ortasına mescid yapmışsın. Kum fırtınaları esiyor.

Ne olacak?

İn cin top atıyor. Böyle yapıyorlar.İn cin top atıyor. Böyle yapıyorlar. Hâlbuki insanın gönlü, kalbi, Cenâb-ı Hakk'ın (c.c.) tecelligahıdır.Hâlbuki insanın gönlü, kalbi, Cenâb-ı Hakk'ın (c.c.) tecelligahıdır. Cenâb-ı Hak insanın suratına, suretine yani yüzüne, şekline bakmaz.Cenâb-ı Hak insanın suratına, suretine yani yüzüne, şekline bakmaz. Çünkü kendisi kimisini ak, kimisini kara, kimisini sarı, kimisini kırmızı,Çünkü kendisi kimisini ak, kimisini kara, kimisini sarı, kimisini kırmızı, kimisini kıvırcık, kimisini düz saçlı yaratmış. kimisini kıvırcık, kimisini düz saçlı yaratmış.

Kimisini mavi gözlü, kimisini zeytin gibi kara gözlü yaratmış. Kimisini mavi gözlü, kimisini zeytin gibi kara gözlü yaratmış. Yaratan kendisi. Güzelliği veren de, çirkini yaratan da Allah. Onu da öyle yaratmış. Yaratan kendisi. Güzelliği veren de, çirkini yaratan da Allah. Onu da öyle yaratmış. Hastalığı, sağlığı veren de Allah.Hastalığı, sağlığı veren de Allah. "İlle yüzü güzel olan bir insan cennetlik olacaktır." diye bir kural yok. "İlle yüzü güzel olan bir insan cennetlik olacaktır." diye bir kural yok.

"İlle yüzü çirkin kimse, beğenmediği bir gariban, cennete girmeyecek." diye bir şey yok."İlle yüzü çirkin kimse, beğenmediği bir gariban, cennete girmeyecek." diye bir şey yok. Bazen o gariban cennete girecek. Öteki süslü püslü, yakışıklı, uzaktan gördüğü zaman Bazen o gariban cennete girecek. Öteki süslü püslü, yakışıklı, uzaktan gördüğü zaman kadınların ağzının suyu aktığı adam, belki hiç cennetin kokusunu bile koklayamayacak. kadınların ağzının suyu aktığı adam, belki hiç cennetin kokusunu bile koklayamayacak.

Yakışıklılıkla ilgili değil, gönlün temizliğiyle ilgili.Yakışıklılıkla ilgili değil, gönlün temizliğiyle ilgili. Gönlü pis, kalbi kötü duygularla, kötü düşüncelerle, fitne, fesat ile dolu.Gönlü pis, kalbi kötü duygularla, kötü düşüncelerle, fitne, fesat ile dolu. Ama yakışıklı, kravatlı, kravatına altın iğne takmış. Gömlekli, gömleğinin düğmeleri de altından. Ama yakışıklı, kravatlı, kravatına altın iğne takmış. Gömlekli, gömleğinin düğmeleri de altından.

Elbiseleri en pahalı, İGS veya Beymen'den giyinir. Aşağısı kurtarmaz. Elbiseleri en pahalı, İGS veya Beymen'den giyinir. Aşağısı kurtarmaz. Ayakkabıları İtalya'dan gelecek. Ama ciğeri beş para etmez. Ayakkabıları İtalya'dan gelecek. Ama ciğeri beş para etmez.

Allah'ın sevmediği, haram yiyen bir adam; sahtekâr, haydut, mafya reisi… Allah'ın sevmediği, haram yiyen bir adam; sahtekâr, haydut, mafya reisi… Kumarhane meyhane işletir. Allah gönle baktığına göre Kumarhane meyhane işletir.

Allah gönle baktığına göre
bizim Cenâb-ı Hakk'ın tecelligahı olan gönlümüzü temizlemeye çalışmamız lazım.bizim Cenâb-ı Hakk'ın tecelligahı olan gönlümüzü temizlemeye çalışmamız lazım. İşin doğrusu, Tasavvuf dediğimiz yol da işte tam budur.İşin doğrusu, Tasavvuf dediğimiz yol da işte tam budur. Hadîs-i şerifte anlatılan noktada insana yardımcı olan ilimdir. Gönlü nasıl temizleyecek? Hadîs-i şerifte anlatılan noktada insana yardımcı olan ilimdir.

Gönlü nasıl temizleyecek?

İnsanın gönlü nasıl Cenâbı Hakk'ın baktığı zaman sevdiği bir gönül olacak? İnsanın gönlü nasıl Cenâbı Hakk'ın baktığı zaman sevdiği bir gönül olacak?

İşte, iş budur. Yoksa sarıkta, cübbede, kavukta, rütbede değil. İşte, iş budur. Yoksa sarıkta, cübbede, kavukta, rütbede değil. Allahu Teâlâ hazretleri bizi gaflet uykusundan uyarsın ve uyandırsın.Allahu Teâlâ hazretleri bizi gaflet uykusundan uyarsın ve uyandırsın. Gerçekleri görmemizi nasip etsin. Asıl olan işlere yönelmeyi nasip etsin. Gerçekleri görmemizi nasip etsin.

Asıl olan işlere yönelmeyi nasip etsin.
Boş işlerle uğraşıp, pişman olmaktan, ahirette de perişan olmaktan korusun. Boş işlerle uğraşıp, pişman olmaktan, ahirette de perişan olmaktan korusun.

İnsanlar şu dünyada bir şeylerin peşinde koşuyorlar. Ama bunların hangisi ahirete yarar? İnsanlar şu dünyada bir şeylerin peşinde koşuyorlar.

Ama bunların hangisi ahirete yarar?

Hangisi ahirette canını yakar? O önemli. Onu düşünmesi gerekiyor. Hangisi ahirette canını yakar?

O önemli. Onu düşünmesi gerekiyor.

Ve bizim en büyük üzüntümüzün, düşüncemizin ne olması lazım? Ve bizim en büyük üzüntümüzün, düşüncemizin ne olması lazım?

Dinimiz, dindarlığımız nasıl acaba? Allahın sevdiği bir müslüman hali var mı, yok mu? Dinimiz, dindarlığımız nasıl acaba?

Allahın sevdiği bir müslüman hali var mı, yok mu?

Hanım nasıl? Çocuklar nasıl? O büyük bir ölçek. Hacı babanın asıl ölçeği nedir? Hanım nasıl?

Çocuklar nasıl?

O büyük bir ölçek.

Hacı babanın asıl ölçeği nedir?

Hanımı, çocukları, torunlarında daha belirginleşir. Çünkü iş gittikçe sulanıyor. Hanımı, çocukları, torunlarında daha belirginleşir. Çünkü iş gittikçe sulanıyor. Tavşanın suyunun suyunun suyu kalıyor. Torunda daha çok belli olur.Tavşanın suyunun suyunun suyu kalıyor. Torunda daha çok belli olur. Hocamız sağ iken rahmetullâhi aleyh, ben Ankara'dan İstanbul'a ziyarete gittim. Hocamız sağ iken rahmetullâhi aleyh, ben Ankara'dan İstanbul'a ziyarete gittim.

Dediler ki: "Falanca safalı yerde, pahalı semtte hocamızı bir şahıs çağırdı.Dediler ki: "Falanca safalı yerde, pahalı semtte hocamızı bir şahıs çağırdı. Bir daveti varmış. Yedirip içirecekmiş. Oraya gidilecek." Bir daveti varmış. Yedirip içirecekmiş. Oraya gidilecek."

"Peki." bizde bindik arabaya, gittik."Peki." bizde bindik arabaya, gittik. Sarıyer'in arka taraflarında tertemiz havalı, çam ağaçlarının yeşilliği insanı hayran ediyor.Sarıyer'in arka taraflarında tertemiz havalı, çam ağaçlarının yeşilliği insanı hayran ediyor. Böyle taptaze sürgünler, insanın çıtır çıtır yiyeceği geliyor.Böyle taptaze sürgünler, insanın çıtır çıtır yiyeceği geliyor. Çayır çimen yemyeşil, çok güzel bir yer. Bir de içinden su çıkmamış mı? Çayır çimen yemyeşil, çok güzel bir yer.

Bir de içinden su çıkmamış mı?

Aşağıdan latif içme suyu da çıkmış. Geniş arazi; gezme yeri, kır sefası yapmak için yer uygun. Aşağıdan latif içme suyu da çıkmış. Geniş arazi; gezme yeri, kır sefası yapmak için yer uygun. Yağmur yağdığı zaman eşyayı koymak için bir de kenara bina yapmış.Yağmur yağdığı zaman eşyayı koymak için bir de kenara bina yapmış. Sadece kır sefası yapacağı bir yer. Köşk möşk yok. Belki belediye izinde vermiyor. Sadece kır sefası yapacağı bir yer. Köşk möşk yok. Belki belediye izinde vermiyor. Boğaz manzaralı hoş bir yer. Arabayla gittik.Boğaz manzaralı hoş bir yer.

Arabayla gittik.
Arabadan inerken; "O hocam hoş geldin." diye karşıladı hocamızı.Arabadan inerken; "O hocam hoş geldin." diye karşıladı hocamızı. Biz de hocamızın peşindeyiz. Adam yetmiş yaşının üstünde. Biz de hocamızın peşindeyiz. Adam yetmiş yaşının üstünde.

Konuşkan, zeki, zengin tüccar. Gözleri velfecri okuyor, fıldır fıldır. Konuşkan, zeki, zengin tüccar. Gözleri velfecri okuyor, fıldır fıldır. Bastonu mastonu belki gümüş tokmaklı, zincirler, her şey yerli yerinde. Bastonu mastonu belki gümüş tokmaklı, zincirler, her şey yerli yerinde.

İnerken; "O hocam! Hoş geldiniz." İstanbul iltifatları. "Aa, hocam! Bu olmadı şimdi. İnerken; "O hocam! Hoş geldiniz." İstanbul iltifatları. "Aa, hocam! Bu olmadı şimdi. Hesapta kadınlar yoktu." dedi. Valide hanım, rahmetli de var arabada. Hesapta kadınlar yoktu." dedi. Valide hanım, rahmetli de var arabada.

Arabadan inerken bu lafı söyledi.Arabadan inerken bu lafı söyledi. Bana göre bütün nezaketler, bütün zarafetler, bütün insanlıklar yıkıldı, gitti.Bana göre bütün nezaketler, bütün zarafetler, bütün insanlıklar yıkıldı, gitti. Çöpe gitti hepsi. Metristepenin arkasındaki çöplüğe gitti.Çöpe gitti hepsi. Metristepenin arkasındaki çöplüğe gitti. Gelen bir misafire hangi ev sahibi, "Aa! Bu olmadı." der. Gelen bir misafire hangi ev sahibi, "Aa! Bu olmadı." der.

Hangi aklı başında ev sahibi, hangi güngörmüş insan, hangi köylü kardeşimiz, Hangi aklı başında ev sahibi, hangi güngörmüş insan, hangi köylü kardeşimiz, Anadolu'nun mübarek tahsilsiz ümmi köylüsü gelen bir misafire: Anadolu'nun mübarek tahsilsiz ümmi köylüsü gelen bir misafire:

"Aa! Sen niye karını getirdin?" denir mi? Hiç görülmüş, duyulmuş mudur? "Aa! Sen niye karını getirdin?" denir mi?

Hiç görülmüş, duyulmuş mudur?

Hiç mi görgü yok? Be adam! Sen İstanbul'da yaşadın. Ben sana ne desem? Hiç mi görgü yok?

Be adam! Sen İstanbul'da yaşadın.

Ben sana ne desem?

O zaman yetmiş küsur yaşındaydı. Çoktan ölmüştür. Afalladım. O zaman yetmiş küsur yaşındaydı. Çoktan ölmüştür. Afalladım. Hocamız kale gibi: "O zaman götürelim." dedi. "Yok, madem gelmiş, kalsın bari…" dedi.Hocamız kale gibi: "O zaman götürelim." dedi.

"Yok, madem gelmiş, kalsın bari…" dedi.
Fesubhânallâh. Hocamız hiç ayıbını yüzüne vurmuyor. Gayet sakin. Mukabele de etmiyor.Fesubhânallâh. Hocamız hiç ayıbını yüzüne vurmuyor. Gayet sakin. Mukabele de etmiyor. Ben olsam o kadar dayanamam gibi geliyor. "Hadi hanım bin arabaya. Teşekkür ederiz.Ben olsam o kadar dayanamam gibi geliyor.

"Hadi hanım bin arabaya. Teşekkür ederiz.
Selamün Aleyküm." dese bütün şeyin tadı kaçacak, zehir zemberek olacak. Kırk, elli kişi çağrılmış.Selamün Aleyküm." dese bütün şeyin tadı kaçacak, zehir zemberek olacak. Kırk, elli kişi çağrılmış. Onu demiyor. Arif insanın hali başka, rahmetullâhi aleyh.Onu demiyor. Arif insanın hali başka, rahmetullâhi aleyh. Bir cahilin cevrine tahammül ediyor, sabrediyor. Sevap. İnna'llâhe mea's-sâbirîn. Bir cahilin cevrine tahammül ediyor, sabrediyor. Sevap.

İnna'llâhe mea's-sâbirîn.

Cahil herif. Zırcahil. Zır zır cahil. Yani istediği kadar dairesinin duvarları diploma dolu olsun. Cahil herif. Zırcahil. Zır zır cahil. Yani istediği kadar dairesinin duvarları diploma dolu olsun.

Böyle bir lafı söyledi mi? Bende bitti. Bende hiç notu kalmadı. Sıfırın altına düştü. Böyle bir lafı söyledi mi?

Bende bitti. Bende hiç notu kalmadı. Sıfırın altına düştü.
Dondu her tarafı. Hava bile dondu. Bulutlar bile dondu. Birden zaman bile dondu. Dondu her tarafı. Hava bile dondu. Bulutlar bile dondu. Birden zaman bile dondu. Çok soğuk, her şey dondu. "Hocam! Güzel bir yer değil mi?" dedi. Çok soğuk, her şey dondu.

"Hocam! Güzel bir yer değil mi?" dedi.

"Eh, Allah bağışlasın. Maşallah güzel…" dedi, hocamız."Eh, Allah bağışlasın. Maşallah güzel…" dedi, hocamız. Ama öyle gönül koymuş gibi de yapmıyor. Kim bilir nasıl idare etti? Ama öyle gönül koymuş gibi de yapmıyor.

Kim bilir nasıl idare etti?

"Hocam! Burası güzel. Bizim torunlar da buraya gelir." dedi. "Hocam! Burası güzel. Bizim torunlar da buraya gelir." dedi.

Hocam: "E, gençlik tabii…" dedi. Tabii doğal, olur, böyle şeyler demek. Hocam: "E, gençlik tabii…" dedi. Tabii doğal, olur, böyle şeyler demek.

"Kız arkadaşlarıyla gelirler, burada eğlenirler." dedi Hacı baba. Hacı, hacı. "Kız arkadaşlarıyla gelirler, burada eğlenirler." dedi Hacı baba. Hacı, hacı.

Fesubhânallâh. Ya Rabbi! Sen edeb ihsan eyle.Fesubhânallâh. Ya Rabbi! Sen edeb ihsan eyle. Hocamızın odasında, oturduğu yerin üstünde kocaman levha vardı. "Edeb ya Hu!" Hocamızın odasında, oturduğu yerin üstünde kocaman levha vardı. "Edeb ya Hu!"

Ne demek? "Ey filanca! Edebini takın." demek. Çünkü her şey edebtir.Ne demek?

"Ey filanca! Edebini takın." demek. Çünkü her şey edebtir.
Tasavvuf tamamen edebtir. İyi müslümanlık tamamen edebtir.Tasavvuf tamamen edebtir. İyi müslümanlık tamamen edebtir. Kamil insan olmak tamamen edebtir, edeb. Edeb ne demek? Kamil insan olmak tamamen edebtir, edeb.

Edeb ne demek?

Her şeyi en ince usulüne uygun, hatasız yapmak demektir. Her şeyi en ince usulüne uygun, hatasız yapmak demektir. Hatasız yapmanın kurallarına edeb derler. Oturmanın edebleri, konuşmanın adabı var.Hatasız yapmanın kurallarına edeb derler. Oturmanın edebleri, konuşmanın adabı var. Edeb'in çoğulu adab gelir. Konuşmanın, sohbetin, arkadaşlığın adabı vardır. Edeb'in çoğulu adab gelir. Konuşmanın, sohbetin, arkadaşlığın adabı vardır.

Evlenmenin, düğünün adabı vardır. Çalışmanın, kazanmanın, ticaretin adabı vardır. Evlenmenin, düğünün adabı vardır. Çalışmanın, kazanmanın, ticaretin adabı vardır. Her şeyin adabı vardır. Öğrenciliğin, hocalığın adabı vardır. Her şeyin adabı vardır.Her şeyin adabı vardır. Öğrenciliğin, hocalığın adabı vardır. Her şeyin adabı vardır. Onun için benim en çok sevdiğim kitaplardan biri size de tavsiye ettiğim "Mecmaul Adab" isimli kitaptır. Onun için benim en çok sevdiğim kitaplardan biri size de tavsiye ettiğim "Mecmaul Adab" isimli kitaptır.

Adabı toplayan, her konudaki edebleri sünneti seniyyeye göre anlatan [bir kitabtır]. Adabı toplayan, her konudaki edebleri sünneti seniyyeye göre anlatan [bir kitabtır]. Sofuzade isimli mübarek bir Müftü Efendi,Sofuzade isimli mübarek bir Müftü Efendi, eski Osmanlı harfleriyle yazmış. Demek ki sülalesi de tasavvufla ilgili Çarşamba Müftüsü bir kimse. eski Osmanlı harfleriyle yazmış. Demek ki sülalesi de tasavvufla ilgili Çarşamba Müftüsü bir kimse.

Yeni harflerle de basılmış. "Yemek yemenin adabı…" diyor, yirmi otuz tane şey yazıyor. Yeni harflerle de basılmış. "Yemek yemenin adabı…" diyor, yirmi otuz tane şey yazıyor. Bir kere yemeğe Besmeleyle başlanacak. Ondan sonra önünden yenilecek.Bir kere yemeğe Besmeleyle başlanacak. Ondan sonra önünden yenilecek. Başkasının ağzına bakılmayacak. Lokmasına bakılmayacak. Başkasının ağzına bakılmayacak. Lokmasına bakılmayacak.

"Şuna bak! Amma kocaman lokma aldı.""Şuna bak! Amma kocaman lokma aldı." Tabağın ortasından yenilmeyecek, ağız şapırdatılmayacak… vesaire.Tabağın ortasından yenilmeyecek, ağız şapırdatılmayacak… vesaire. Efendimiz ne tavsiye etmişse onları yazıyor. Her şeyin adabı var. Haccın adabı var.Efendimiz ne tavsiye etmişse onları yazıyor. Her şeyin adabı var. Haccın adabı var. Sayfaların resimlerini çektik. Müftü Efendi her şeyi çok güzel anlatmış. Allah razı olsun. Sayfaların resimlerini çektik.

Müftü Efendi her şeyi çok güzel anlatmış. Allah razı olsun.
Okumak lazım. Her şey adabtır. Bakışın, söze başlamanın, mektup yazmanın adabı vardır. Okumak lazım. Her şey adabtır. Bakışın, söze başlamanın, mektup yazmanın adabı vardır.

O edepleri öğrenip her işimizi ona göre yapmamız lazım. O edepleri öğrenip her işimizi ona göre yapmamız lazım.

Ayakkabımızı giyerken hangi ayağımızla başlayacaktık? Sağ ayağımızı giyecektik. Ayakkabımızı giyerken hangi ayağımızla başlayacaktık?

Sağ ayağımızı giyecektik.

Çıkartırken? Solu çıkartacaktık. Bu adab. Çünkü geçenlerde hadîs-i şerifte okuduk. Çıkartırken?

Solu çıkartacaktık. Bu adab. Çünkü geçenlerde hadîs-i şerifte okuduk.
"Dur bakalım." dedim. Ne yaptığımı ben de bilmiyorum? "Dur bakalım." dedim.

Ne yaptığımı ben de bilmiyorum?

Hep ayakkabı giyiyoruz, çıkartıyoruz. Ama adabına uygun mu, değil mi? diye. Hep ayakkabı giyiyoruz, çıkartıyoruz.

Ama adabına uygun mu, değil mi? diye.

Ondan sonra ayakkabı giyerken sağdan giymeye alıştırmışım, kendimi.Ondan sonra ayakkabı giyerken sağdan giymeye alıştırmışım, kendimi. Çıkartırken kendime bir dikkat ettim, baktım sollu çıkartıyorum.Çıkartırken kendime bir dikkat ettim, baktım sollu çıkartıyorum. İyi, tamam, doğru öğrenmişim. Yanlış öğrenmiş de olabilirim.İyi, tamam, doğru öğrenmişim. Yanlış öğrenmiş de olabilirim. Müslümanlar var; sol eline alıyor, yemeği çatır çutur, sol eliyle yiyor. Müslümanlar var; sol eline alıyor, yemeği çatır çutur, sol eliyle yiyor.

Sol elle yenmez. Yemenin adabından birisi de sağ elle yemektir.Sol elle yenmez. Yemenin adabından birisi de sağ elle yemektir. Peygamber Efendimiz; "Sağ elinle ye." diye tavsiye buyururdu. Peygamber Efendimiz; "Sağ elinle ye." diye tavsiye buyururdu. Bir tanesi de; "Yiyemiyorum." deyince, "Yiyemez ol." demiş. Kızmış; "Yiyemez ol." demiş.Bir tanesi de; "Yiyemiyorum." deyince, "Yiyemez ol." demiş. Kızmış; "Yiyemez ol." demiş. Adamın eli felç olmuş, yiyememiş. Resulullah'ın emrine karşı gelinir mi? Adamın eli felç olmuş, yiyememiş.

Resulullah'ın emrine karşı gelinir mi?

Uğraşacaksın. Biz sol elimizi kullanmakta, onunla yazmakta zorluk çekeriz.Uğraşacaksın. Biz sol elimizi kullanmakta, onunla yazmakta zorluk çekeriz. O da sağ elini kullanmakta zorluk çekiyor. Olsun. Resulullah söyledi diye onun hatırı için uğraşacak.O da sağ elini kullanmakta zorluk çekiyor. Olsun. Resulullah söyledi diye onun hatırı için uğraşacak. "Yapamıyorum." "Yiyemez ol." demiş. Her şeyin adabına uymak lazım. "Yapamıyorum." "Yiyemez ol." demiş.

Her şeyin adabına uymak lazım.
Müslümanlar bunları unutmuşlar. Kalpleri harap, yıkık perişan.Müslümanlar bunları unutmuşlar. Kalpleri harap, yıkık perişan. Nazargahı ilahi, tecelligahı ilahi olan kalplerinde fitne fesat dolu.Nazargahı ilahi, tecelligahı ilahi olan kalplerinde fitne fesat dolu. Cenâb-ı Hakk'ın tecelli edeceği yer. Hocamızın çok sevdiği şiirin bir beyiti vardı. Cenâb-ı Hakk'ın tecelli edeceği yer. Hocamızın çok sevdiği şiirin bir beyiti vardı.

Nasıl diyor? Padişah konmaz saraya, Hane, mamur olmadan. Nasıl diyor?

Padişah konmaz saraya,

Hane, mamur olmadan.

Gönlünden, kalbinden masivallahı çıkart. Kötü düşünceleri çıkart. Gönlünü temizle. Gönlünden, kalbinden masivallahı çıkart. Kötü düşünceleri çıkart. Gönlünü temizle.

Çünkü padişah; orası güzel, temiz olmayınca gelmez. Viraneye gelmez. Çünkü padişah; orası güzel, temiz olmayınca gelmez. Viraneye gelmez. Evet, işte gönle dikkat etmemiz, içimizi terbiye etmemiz, dinimize dikkat etmemiz lazım. Evet, işte gönle dikkat etmemiz, içimizi terbiye etmemiz, dinimize dikkat etmemiz lazım.

Dinimiz canlı, sağlam mı, elden gidiyor mu? Fidan büyüyor mu, kuruyor mu? Dinimiz canlı, sağlam mı, elden gidiyor mu?

Fidan büyüyor mu, kuruyor mu?

Fidanın durumu ne? Dindarlığımız nasıl? Fidanın durumu ne?

Dindarlığımız nasıl?

Yeşillenmiş, yapraklanmış, çiçeklenmiş meyvelenmiş mi? Yoksa ateşe atılacak odun mu olmuş? Yeşillenmiş, yapraklanmış, çiçeklenmiş meyvelenmiş mi?

Yoksa ateşe atılacak odun mu olmuş?

Ateşe atılacak bir ağaç haline mi gelmiş? Ateşe atılacak bir ağaç haline mi gelmiş?

Gönül kurumuş, taşlaşmış, kömür gibi kapkara olmuş, kömürleşmiş mi? Gönül kurumuş, taşlaşmış, kömür gibi kapkara olmuş, kömürleşmiş mi?

Pür nur olması gereken gönül ne olmuş? Ona çok dikkat etmemiz lazım. Pür nur olması gereken gönül ne olmuş?

Ona çok dikkat etmemiz lazım.
Bizim yolumuz; o bakımdan Allah sebep olanlardan hocalarımızdan,Bizim yolumuz; o bakımdan Allah sebep olanlardan hocalarımızdan, şeyhlerimizden razı olsun ki bize güzel şeyler öğretmişler.şeyhlerimizden razı olsun ki bize güzel şeyler öğretmişler. Yaparsak, tutarsak Resulullah Efendimiz'in hadîs-i şeriflerine en uygun olan yoldur.Yaparsak, tutarsak Resulullah Efendimiz'in hadîs-i şeriflerine en uygun olan yoldur. Millet geziyor, dolaşıyor, çeşitli zümreleri görüyor da sonra anlıyor, işin aslının bu olduğunu. Millet geziyor, dolaşıyor, çeşitli zümreleri görüyor da sonra anlıyor, işin aslının bu olduğunu.

Kardeşlerim! Bu hadîs-i şerifler okunmayınca işin böyle olduğu anlaşılmıyor.Kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerifler okunmayınca işin böyle olduğu anlaşılmıyor.
Müftüye sorsan en iyi müslüman kendisi. Çünkü müftü, rütbesi var. Allah rütbeye bakmıyor. Müftüye sorsan en iyi müslüman kendisi. Çünkü müftü, rütbesi var. Allah rütbeye bakmıyor. Hocaya sorsan en iyi Müslüman kendisi. Neden? Sarığı var, cübbesi var. Hocaya sorsan en iyi Müslüman kendisi.

Neden?

Sarığı var, cübbesi var.
Allah sarığa, cübbeye bakmıyor. Niyazi Mısrî: Dervişlik olsaydı tac ile hırka, Allah sarığa, cübbeye bakmıyor. Niyazi Mısrî:

Dervişlik olsaydı tac ile hırka,

Alırdık biz dahi otuza, kırka." diyor, dalga geçiyor. Alırdık biz dahi otuza, kırka. Pazarlık ederdik. Alırdık biz dahi otuza, kırka." diyor, dalga geçiyor. Alırdık biz dahi otuza, kırka. Pazarlık ederdik. Çıkartırdık kesemizden, paraları. "Kırk kuruşluk, elli kuruşluk dervişlik ver." diye alırdık.Çıkartırdık kesemizden, paraları.

"Kırk kuruşluk, elli kuruşluk dervişlik ver." diye alırdık.
Tac ile hırka değil ki, başına giydiğin sarıkla, sarığın yeşil olmasıyla, kara olmasıyla,Tac ile hırka değil ki, başına giydiğin sarıkla, sarığın yeşil olmasıyla, kara olmasıyla, beyaz olmasıyla, dilimli olmasıyla, yüksek olmasıyla ilgili değildir. beyaz olmasıyla, dilimli olmasıyla, yüksek olmasıyla ilgili değildir.

Allah (cc) nereye bakıyor? Gönlünün temizliğine. Dinimiz ne âlemde? Allah (cc) nereye bakıyor?

Gönlünün temizliğine.

Dinimiz ne âlemde?

"Benim dinim iyi hocam. Şöyle sen söyleyince bir inceledim. Elhamdülillah, benim dinim iyi." "Benim dinim iyi hocam. Şöyle sen söyleyince bir inceledim. Elhamdülillah, benim dinim iyi."

"Peki. Hanımının, çocuğunun dini nasıl?" "Hocam hanıma söz geçiremiyorum."Peki.

Hanımının, çocuğunun dini nasıl?"

"Hocam hanıma söz geçiremiyorum.
Hanım evin öteki ucunda ayrı boru öttürüyor. Ben burada gariban, sessiz sakin, duruyorum.Hanım evin öteki ucunda ayrı boru öttürüyor. Ben burada gariban, sessiz sakin, duruyorum. Hocam! Hanım beni dinlemez. Başını örtmez, manto giymez.Hocam! Hanım beni dinlemez. Başını örtmez, manto giymez. Namaz kıl derim, kılmaz. Oruç tut derim, tutmaz." Namaz kıl derim, kılmaz. Oruç tut derim, tutmaz."

"Peki, yazık, çok acıdım sana da çocuklar nasıl?" "Peki, yazık, çok acıdım sana da çocuklar nasıl?"

"Sorma hocam! Onlar da hep analarının tarafını tutarlar. Bana düşman gibi bakarlar." "Sorma hocam! Onlar da hep analarının tarafını tutarlar. Bana düşman gibi bakarlar." Evde düşman gibi bakılan hacı babalar çok. Neden? "Sakallı…" diye kızıyorlar.Evde düşman gibi bakılan hacı babalar çok.

Neden?

"Sakallı…" diye kızıyorlar.
"Namaz kıl." diyor diye kızıyorlar. "Amma geveze ha. Kaç defa söyledi." "Namaz kıl." diyor diye kızıyorlar. "Amma geveze ha. Kaç defa söyledi."

Kepaze, terbiyesiz! Sen de namazı kılmadın. Günahı işlemekten ve işlemeye [devam etmekten] utanmıyorsun.Kepaze, terbiyesiz! Sen de namazı kılmadın. Günahı işlemekten ve işlemeye [devam etmekten] utanmıyorsun. Hacı dede onu söyledi diye suç oluyor. Gelin, oğul, kız, torun kızar. Komşular, arkadaşlar kızar. Hacı dede onu söyledi diye suç oluyor.

Gelin, oğul, kız, torun kızar. Komşular, arkadaşlar kızar.

Polis memuru bir daireye tayin oluyor, gidiyor.Polis memuru bir daireye tayin oluyor, gidiyor. Herkes böyle yorgun, öküzün sabana baktığı gibi böyle ters ters bakıyorlar. Bu adam nasıl? Herkes böyle yorgun, öküzün sabana baktığı gibi böyle ters ters bakıyorlar.

Bu adam nasıl?

Arka tarafta tahtanın üzerinde namaz kılıyor. Yüzlerini buruşturuyorlar. Arka tarafta tahtanın üzerinde namaz kılıyor. Yüzlerini buruşturuyorlar. Bu adam rüşvet almaz. Bizim tezgâh bozuldu. Şimdi ne olacak? Ne yapalım? Bu adam rüşvet almaz. Bizim tezgâh bozuldu.

Şimdi ne olacak?

Ne yapalım?

Bunu bir başka bir yere sürdürelim. Hoşlanmıyorlar.Bunu bir başka bir yere sürdürelim. Hoşlanmıyorlar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Çok bunun misalleri. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Çok bunun misalleri. Ben bunları misal olarak söylerken bana [nakledilen] hakiki olayları anlatıyorum.Ben bunları misal olarak söylerken bana [nakledilen] hakiki olayları anlatıyorum. Belki şaşıyorsunuz. "Hocamız, bu misalleri nereden buluyor? Belki şaşıyorsunuz.

"Hocamız, bu misalleri nereden buluyor?

"Böyle şeye ben de rastlaştım." diyorsunuz. "Böyle şeye ben de rastlaştım." diyorsunuz. Ben de rastladım, bana da anlattılar da oradan biliyorum. Ben de rastladım, bana da anlattılar da oradan biliyorum.

Bu devirde müslüman olmak ve onu sürdürmek hem kolay, hem çok zor.Bu devirde müslüman olmak ve onu sürdürmek hem kolay, hem çok zor. Mücahit olursan, höt dersen, dosdoğru gideceğim dersen çok kolay. Mücahit olursan, höt dersen, dosdoğru gideceğim dersen çok kolay.

Bir köylü dayının hali gözümün önünden hiç gitmiyor. Görmedim ama hayalimde canlanıyor.Bir köylü dayının hali gözümün önünden hiç gitmiyor. Görmedim ama hayalimde canlanıyor. Çok hoşuma gidiyor. Buna bir adamı methetmişler. Demişler ki; "Bir adam var. Çok hoşuma gidiyor. Buna bir adamı methetmişler. Demişler ki; "Bir adam var. Ağzından bal yağ akıyor. Efendim şöyle adam, böyle adam." Ben o adamı tanıyorum.Ağzından bal yağ akıyor. Efendim şöyle adam, böyle adam."

Ben o adamı tanıyorum.
Tombul tombul parmakları vardı. Tombul sarkık sarkık yanakları, güzel gözleri vardı.Tombul tombul parmakları vardı. Tombul sarkık sarkık yanakları, güzel gözleri vardı. Çehresi güzeldi. Boyu posu yerindeydi. Çehresi güzeldi. Boyu posu yerindeydi.

Beş parmağında beş yüzük, bu taraftaki beş parmağında da beş yüzüğü vardı.Beş parmağında beş yüzük, bu taraftaki beş parmağında da beş yüzüğü vardı. Yüzükler herhalde sıradan beş kuruşluk işportadan alınmış yüzükler değildi.Yüzükler herhalde sıradan beş kuruşluk işportadan alınmış yüzükler değildi. Taşlı taşlı yüzükler, pırıl pırıl insanın gözünü alıyor. Tonton, kucağına alıp hoplatacağın geliyor.Taşlı taşlı yüzükler, pırıl pırıl insanın gözünü alıyor.

Tonton, kucağına alıp hoplatacağın geliyor.
Sevimli, yakışıklı, boylu poslu, cübbeli, sarıklı [bir adam]. Sülalesi de tanınmış bir sülale. Sevimli, yakışıklı, boylu poslu, cübbeli, sarıklı [bir adam].

Sülalesi de tanınmış bir sülale.
Babalarının, dedelerinin bir yerde yaptığı mescid ve tekke var. Orayı methetmişler.Babalarının, dedelerinin bir yerde yaptığı mescid ve tekke var. Orayı methetmişler. "İşte bu adama gidelim bir cuma günü…" diye bizim köylü dayıyı götürmüşler. Seneler önce bu. "İşte bu adama gidelim bir cuma günü…" diye bizim köylü dayıyı götürmüşler. Seneler önce bu.

Sonra Diyanet, çok sapık şeylerini gördüğü için onun hocalığını aldı. Sonra Diyanet, çok sapık şeylerini gördüğü için onun hocalığını aldı. Bu köylü dayı, bu hoca denilen kimsenin camisine [Cuma namazına] gitmiş, oturmuş. Bu köylü dayı, bu hoca denilen kimsenin camisine [Cuma namazına] gitmiş, oturmuş.

Adam çıkmış iyi, tatlı, edalı, edebiyatlı konuşuyor. Adam çıkmış iyi, tatlı, edalı, edebiyatlı konuşuyor. Yüzü tatlı, herkes bayılıyor, yamuluyor, eriyor. Ağzının suyu akıyor, damlıyor.Yüzü tatlı, herkes bayılıyor, yamuluyor, eriyor. Ağzının suyu akıyor, damlıyor. Ağlayanlar, ah, vah edenler, manzara, sahne, ortam, her şey gayet güzel. Televizyonluk. Ağlayanlar, ah, vah edenler, manzara, sahne, ortam, her şey gayet güzel. Televizyonluk.

Köylü dayı arada saate bakıyormuş. Allah Allah, fesubhanallah. Bir saat oldu.Köylü dayı arada saate bakıyormuş. Allah Allah, fesubhanallah. Bir saat oldu. Bir buçuk saat oldu. Öğlenin vakti geçiyor. Telaşlanmaya başlamış. Kalkmış.Bir buçuk saat oldu. Öğlenin vakti geçiyor. Telaşlanmaya başlamış. Kalkmış. "Hocam! Sohbetin tatlı ama ikindinin vakti yaklaştı."Hocam! Sohbetin tatlı ama ikindinin vakti yaklaştı. Cumayı daha kılmadık." demiş köylü edasıyla. Samimi söylemiş. Cumayı daha kılmadık." demiş köylü edasıyla. Samimi söylemiş.

"Terbiyesiz, otur, otur!" "Ne olacak?" demiş. "Efendi hazretleri konuşuyor. "Terbiyesiz, otur, otur!"

"Ne olacak?" demiş.

"Efendi hazretleri konuşuyor.

Mübareğin sohbetini kesmek, böyle şey yapmak olur mu? Mübareğin sohbetini kesmek, böyle şey yapmak olur mu?

Namazın kazası var, sohbetin kazası yok." demişler etraftan. Namazın kazası var, sohbetin kazası yok." demişler etraftan. "Çekilin önümden." demiş. Gözümün önüne geliyor, bu sahne."Çekilin önümden." demiş. Gözümün önüne geliyor, bu sahne. Cuma gitti zaten, adamın yüreği yanıyor. Cuma gitti zaten, adamın yüreği yanıyor.

Şimdi oradan çıksa hangi camide Cuma kılacak? İlk vakti gitti. Bunlarında kılmayacağı anlaşıldı. Şimdi oradan çıksa hangi camide Cuma kılacak?

İlk vakti gitti. Bunlarında kılmayacağı anlaşıldı.
Sohbetin kazası yok. Cumanın kazası var mı? Onunda yok. Ama işte böyle yutturuyorlar.Sohbetin kazası yok.

Cumanın kazası var mı?

Onunda yok. Ama işte böyle yutturuyorlar.
"Çekilin önümden." demiş. Şöyle öndekileri ittirmiş. "Allahu ekber." demiş. "Çekilin önümden." demiş. Şöyle öndekileri ittirmiş. "Allahu ekber." demiş. Zavallı Cuma kaçınca öğle namazını kılmış. "Çekilin…" diyebilmek lazım bu devirde.Zavallı Cuma kaçınca öğle namazını kılmış.

"Çekilin…" diyebilmek lazım bu devirde.
En iyisi de boyaya, reklama aldanmamak, yanılmamak. En iyisi de boyaya, reklama aldanmamak, yanılmamak.

Eğer ışığa, boyaya, reklama aldanırsan Mehmed'im nereye gider? Eğer ışığa, boyaya, reklama aldanırsan Mehmed'im nereye gider?

Aldananlar, dosdoğru Brisbane City'e, merkeze, Elizabet'e, ana caddelere [gider].Aldananlar, dosdoğru Brisbane City'e, merkeze, Elizabet'e, ana caddelere [gider]. Barlar, pavyonlar, en çok ışıklar; kırmızı ışıklar, yeşil ışıklar, dönenler, yananlar orada var. Barlar, pavyonlar, en çok ışıklar; kırmızı ışıklar, yeşil ışıklar, dönenler, yananlar orada var.

Öyle değil mi? Ben oralara gitmedim. İşte oralarda var.Öyle değil mi?

Ben oralara gitmedim. İşte oralarda var.
Ben orada işyeri olan kardeşlere acıyorum. Allah yardımcısı olsun. Ben orada işyeri olan kardeşlere acıyorum. Allah yardımcısı olsun.

Ben oralardan geçerken bile; "Acaba başıma taş yağar mı? diye korkuyorum. Ben oralardan geçerken bile;

"Acaba başıma taş yağar mı? diye korkuyorum.

Apartmanların yukarıları devrilir. Allah devirir.Apartmanların yukarıları devrilir. Allah devirir. Üst taraflardan aşağıya taş yağar." diye korkuyorum. En iyisi kötülüğün yanına gitmemek.Üst taraflardan aşağıya taş yağar." diye korkuyorum. En iyisi kötülüğün yanına gitmemek. Ama karşılaştığı bir olayda da şöyle bir düşünmek. Kur'ân-ı Kerim ne diyor? Ama karşılaştığı bir olayda da şöyle bir düşünmek.

Kur'ân-ı Kerim ne diyor?

Peygamber Efendimiz ne yapmış, nasıl yapmış? Ona göre davranmak.Peygamber Efendimiz ne yapmış, nasıl yapmış?

Ona göre davranmak.
Mühim olan kalbi temiz tutmak. Dini canlı tutmak. Dininin zayıflamaması esas. Mühim olan kalbi temiz tutmak. Dini canlı tutmak. Dininin zayıflamaması esas.

Bir hadîs-i şerif daha var aşağıda. Bunu da okuyalım. Üç hadis olmayacak ama iki hadis olsun.Bir hadîs-i şerif daha var aşağıda. Bunu da okuyalım. Üç hadis olmayacak ama iki hadis olsun. Uzun sürdü zaten. Onlara kızdığımdan sözü uzatıyorum. Uzun sürdü zaten. Onlara kızdığımdan sözü uzatıyorum.

Şirâru ümmetî'llezîne guzû fi'n-naîmi, ve guzû fîhâ, ellezîne ye'külûne atyabe't-taâmi, ve yelbesûne lîne's-siyâbi.Şirâru ümmetî'llezîne guzû fi'n-naîmi, ve guzû fîhâ, ellezîne ye'külûne atyabe't-taâmi, ve yelbesûne lîne's-siyâbi. Hüm şirâru ümmetî hakkan hakkan, ve inne'r-racule'l-hâribe mine'l-imâmi'z-zâlimi leyse bi-âsın,Hüm şirâru ümmetî hakkan hakkan, ve inne'r-racule'l-hâribe mine'l-imâmi'z-zâlimi leyse bi-âsın, beli'l-imâmu'z-zâlimu hüve'l-âsî. Elâ lâ tâate li-mahlûkın fî ma'siyeti'l-hâlikı. beli'l-imâmu'z-zâlimu hüve'l-âsî. Elâ lâ tâate li-mahlûkın fî ma'siyeti'l-hâlikı.

İbn-i Abbas radıyallahu anhuma'dan rivayet edilmiş. İbn-i Abbas radıyallahu anhuma'dan rivayet edilmiş. Şeyhimiz Gümüşhaneli hazretleri: "Bu konuda çok hadîs-i şerifler var." diyor.Şeyhimiz Gümüşhaneli hazretleri: "Bu konuda çok hadîs-i şerifler var." diyor. Yani bu konuyu destekleyen demek istiyor. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Yani bu konuyu destekleyen demek istiyor. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Şirâru ümmetî, benim ümmetimin en kötüleri. Şirâru ümmetî, benim ümmetimin en kötüleri. Ümmet-i Muhammed'den ama Peygamber Efendimiz sevmiyor. Ümmet-i Muhammed'den ama Peygamber Efendimiz sevmiyor. Kötüleri, cılkları, cıvıkları, yenikleri. Buğdayın kurtlusu, işe yaramazı, Kötüleri, cılkları, cıvıkları, yenikleri. Buğdayın kurtlusu, işe yaramazı,

Ellezîne guzû fi'n-naîmi,. Nimetler içinde yaşarlar. Ellezîne guzû fi'n-naîmi,.

Nimetler içinde yaşarlar.

Ve guzû fîhâ. Ve nimetlerle beslenirler. Nimetler içinde yaşıyorlar, nimetler içinde besleniyorlar. Ve guzû fîhâ.

Ve nimetlerle beslenirler. Nimetler içinde yaşıyorlar, nimetler içinde besleniyorlar.

Ellezîne ye'külûne atyabe't-taâmi. En güzel yemekleri yerler. Ellezîne ye'külûne atyabe't-taâmi.

En güzel yemekleri yerler.

Ve yelbesûne lîne's-siyâbi. Ve yelbesûne lîne's-siyâbi.

En ince ipekli mipekli, yumuşak, güzel, mevsime uygun, terletmeyen elbiseler giyerler. En ince ipekli mipekli, yumuşak, güzel, mevsime uygun, terletmeyen elbiseler giyerler.

Hüm şirâru ümmetî hakkan hakkan. Gerçekten, gerçekten onlar benim ümmetimin en şerlileridir. Hüm şirâru ümmetî hakkan hakkan.

Gerçekten, gerçekten onlar benim ümmetimin en şerlileridir.

Peygamber Efendimiz burada konuyu başka bir tarafa çeviriyor. Peygamber Efendimiz burada konuyu başka bir tarafa çeviriyor. Anlaşılıyor ki bu adamlar dünya zevkine dalmışlar. Ahirete göre çalışmıyorlar.Anlaşılıyor ki bu adamlar dünya zevkine dalmışlar. Ahirete göre çalışmıyorlar. Dünyanın nimetleri içinde böyle gamsız yaşıyorlar. Dünyanın nimetleri içinde böyle gamsız yaşıyorlar.

Ve inne'r-racule'l-hâribe mine'l-imâmi'z-zâlimi. Ve inne'r-racule'l-hâribe mine'l-imâmi'z-zâlimi.

Zalim imamdan, önderden, zalim idareciden, emirden, zalim yöneticiden kaçan adam; Zalim imamdan, önderden, zalim idareciden, emirden, zalim yöneticiden kaçan adam;

Leyse bi-âsın. Asi değildir. Leyse bi-âsın.

Asi değildir.

beli'l-imâmu'z-zâlimu hüve'l-âsî. Aksine o zulmü yapan, o zulümkar idareci, asıl asi olan odur. beli'l-imâmu'z-zâlimu hüve'l-âsî.

Aksine o zulmü yapan, o zulümkar idareci, asıl asi olan odur.

Şimdi İslam'da bir kural var. Peygamber Efendimiz hadîs-i şeriflerde bildiriyor. Şimdi İslam'da bir kural var. Peygamber Efendimiz hadîs-i şeriflerde bildiriyor. Müslümanlar önderine, önderlerine itaat edecek. İtaat etmezse, söz dinlemezse, kaçarlarsa asi olurlar. Müslümanlar önderine, önderlerine itaat edecek. İtaat etmezse, söz dinlemezse, kaçarlarsa asi olurlar.

Mesela; Hz. Ömer'in zamanında, Ebu Bekri Sıddık'ın zamanında, Mesela; Hz. Ömer'in zamanında, Ebu Bekri Sıddık'ın zamanında, Hz. Ali Efendimiz'in zamanında imamın sözünü dinlemiyor. "Askere gel." diyor, gitmiyor.Hz. Ali Efendimiz'in zamanında imamın sözünü dinlemiyor. "Askere gel." diyor, gitmiyor. "Cihada çık." diyor çıkmıyor. [Emri yerine getirmeyen asi olur.] "Cihada çık." diyor çıkmıyor. [Emri yerine getirmeyen asi olur.]

Ama yönetici kendisi zalimse, adam zulmüne alet olmamak için ondan kaçmışsa [asi değildir]. Ama yönetici kendisi zalimse, adam zulmüne alet olmamak için ondan kaçmışsa [asi değildir]. Adam yamuk işler yapıyor, o zalim idareci asidir. Kaçan da bir suç yok.Adam yamuk işler yapıyor, o zalim idareci asidir. Kaçan da bir suç yok. İdareci iyi insan olsaydı ondan kaçmak suç olurdu. El birliğiyle itaat etmesi lazımdı.İdareci iyi insan olsaydı ondan kaçmak suç olurdu. El birliğiyle itaat etmesi lazımdı. Ama bu durumda asıl o idaresi asidir. Ama bu durumda asıl o idaresi asidir.

Elâ. Dikkat edin, gözünüzü açın, uyanın ki, Peygamber Efendimiz mühim bir hakikati söylüyor.Elâ.

Dikkat edin, gözünüzü açın, uyanın ki, Peygamber Efendimiz mühim bir hakikati söylüyor.
Elâ, uyarı edatıdır. "Uyanın, dikkat edin." demektir. Lâ tâate li-mahlûkın fî ma'siyeti'l-hâlikı. Elâ, uyarı edatıdır. "Uyanın, dikkat edin." demektir.

Lâ tâate li-mahlûkın fî ma'siyeti'l-hâlikı.

Allah'a, Hâlık'a isyanı emrederse hiçbir mahlûka, hiçbir kula itaat edilmez. Hâlık ne demek? Allah'a, Hâlık'a isyanı emrederse hiçbir mahlûka, hiçbir kula itaat edilmez.

Hâlık ne demek?

"Yaratan Allah!" demektir."Yaratan Allah!" demektir. Bir yönetici, Hâlık Teâlâ hazretlerine isyan olacak, Allah'ın emrine aykırı bir şeyi emrederseBir yönetici, Hâlık Teâlâ hazretlerine isyan olacak, Allah'ın emrine aykırı bir şeyi emrederse öyle kimseye itaat yoktur. Dikkat edin ha… İtaat sadece nedir? öyle kimseye itaat yoktur. Dikkat edin ha…

İtaat sadece nedir?

İyi yolda olursa, Kur'ân yolunda, hadis yolunda olursa onadır.İyi yolda olursa, Kur'ân yolunda, hadis yolunda olursa onadır. İşte yüksek rütbeli şahıslara itaat edenler buradan hapı yutacaklar. İşte yüksek rütbeli şahıslara itaat edenler buradan hapı yutacaklar.

"Ne yapalım? Biz de emir kuluyuz." diyor. "Emir kulusun ama zulmü yapıyorsun." "Ne yapalım? Biz de emir kuluyuz." diyor.

"Emir kulusun ama zulmü yapıyorsun."

"O emretti." diyor. "O emretti ama sen uyguluyorsun. Uygulayamazsın." "O emretti." diyor.

"O emretti ama sen uyguluyorsun. Uygulayamazsın."

"O söyledi ne yapayım?" Peygamber Efendimiz ne buyuruyor? "O söyledi ne yapayım?"

Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?

"Allah'a isyanı emrederse, Hâlık'a isyanda mahlûka itaat yoktur." diyor."Allah'a isyanı emrederse, Hâlık'a isyanda mahlûka itaat yoktur." diyor. İşte buradan çok kimseler hapı yutacak. Çok particiler hapı yutacak. İşte buradan çok kimseler hapı yutacak. Çok particiler hapı yutacak. Çok zalim idarecileri destekleyen ordu mensupları, halktan ona rey verenler,Çok zalim idarecileri destekleyen ordu mensupları, halktan ona rey verenler, onun sözünü dinleyenler, hepsi hapı yutacaklar. onun sözünü dinleyenler, hepsi hapı yutacaklar.

Saddam Hüseyin'in ordusu mensupları hapı yuttu. Bilmem falancanın filancanın ordusu... Saddam Hüseyin'in ordusu mensupları hapı yuttu. Bilmem falancanın filancanın ordusu... Çünkü tek başına adam bir şey yapamaz. Etrafıyla çeteyi kuruyor.Çünkü tek başına adam bir şey yapamaz. Etrafıyla çeteyi kuruyor. En büyük çete hükümet. Halk baş edemiyor. En büyük mafya ne? En büyük çete hükümet. Halk baş edemiyor.

En büyük mafya ne?

Çapı en büyük mafya hangisi? Hükümet. Hükümet mafya oldu mu? Ne yapacaksın? Çapı en büyük mafya hangisi?

Hükümet.

Hükümet mafya oldu mu?

Ne yapacaksın?

Çare yok. Gücü yetmiyor, zavallı şimdi. İşte buradan hapı yutacaklar.Çare yok. Gücü yetmiyor, zavallı şimdi. İşte buradan hapı yutacaklar. Kime itaat ettiğini bir düşünsün, bakalım. Kimin hangi sözünü dinliyor? Kime itaat ettiğini bir düşünsün, bakalım.

Kimin hangi sözünü dinliyor?

Herkes onu düşünsün. Onu düşünmeyenlerin hepsi çatır çatır, cayır cayır cezayı çekecekler. Herkes onu düşünsün. Onu düşünmeyenlerin hepsi çatır çatır, cayır cayır cezayı çekecekler.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sapasağlam müslüman eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi sapasağlam müslüman eylesin. "Eğriye eğri, doğruya doğru…" diyenlerden eylesin. Hakkı desteklerim. Batılın karşısına çıkarım."Eğriye eğri, doğruya doğru…" diyenlerden eylesin. Hakkı desteklerim. Batılın karşısına çıkarım. Emri maarufu, nehyi münkeri yaparım. İyiliği emrederim, kötülüğü de engellerim.Emri maarufu, nehyi münkeri yaparım. İyiliği emrederim, kötülüğü de engellerim. Kötülüğü yanımda yaptırtmam. "Yapamazsın. Ben varken yapamazsın." Kötülüğü yanımda yaptırtmam. "Yapamazsın. Ben varken yapamazsın."

Bir profesör arkadaşa yukardan emir gelmiş. "Kızların başını açacaksın." Dekan: Bir profesör arkadaşa yukardan emir gelmiş. "Kızların başını açacaksın." Dekan: "Benim ölümü çiğnemeden kızların başını açamazsınız."Benim ölümü çiğnemeden kızların başını açamazsınız. "Aferin! Aferin!" dedim. Ben burada durdukça, burada durduğum müddetçe sen onun başını açamazsın." demiş."Aferin! Aferin!" dedim. Ben burada durdukça, burada durduğum müddetçe sen onun başını açamazsın." demiş. İdare etmiş. İdare etmiş.

Bir tane vefat eden arkadaşım vardı. Deli dolu bir adamdı. Allah kusurlarını affetsin.Bir tane vefat eden arkadaşım vardı. Deli dolu bir adamdı. Allah kusurlarını affetsin. Yurtta bir müddet beraber kaldık.Yurtta bir müddet beraber kaldık. Her gün birisi nöbetçi olurdu. Sabah namazına uyuyanları vakitlice kaldırırdı.Her gün birisi nöbetçi olurdu. Sabah namazına uyuyanları vakitlice kaldırırdı. Namaz kılınsın diye mescide çağırırdı. Bunun başına gidenler ölür ölür, dirilirlerdi. Namaz kılınsın diye mescide çağırırdı. Bunun başına gidenler ölür ölür, dirilirlerdi.

Bunu uykudan kaldırmak deveye hendek atlatmaktan zordu. Sonra profesör oldu. Bunu uykudan kaldırmak deveye hendek atlatmaktan zordu. Sonra profesör oldu. Akıllı fikirli ama gevşek yetişmiş. Akıllı fikirli ama gevşek yetişmiş. Uykusu derin sabah namazına kalkamıyor. Çıkamıyor, derin kuyudan yukarıya, kılamıyor. Uykusu derin sabah namazına kalkamıyor. Çıkamıyor, derin kuyudan yukarıya, kılamıyor.

İmtihan olacak, Asistanı koşa koşa gelmiş. Bir şehirde, söylemiyorum. Vefat etti. Demiş ki: İmtihan olacak, Asistanı koşa koşa gelmiş. Bir şehirde, söylemiyorum. Vefat etti. Demiş ki:

"Hocam!" "Buyur, ne var?" demiş. Çünkü asistan telaşlı geldi. "Hocam!"

"Buyur, ne var?" demiş.

Çünkü asistan telaşlı geldi.
"İmtihana bir iki tane başörtülü kız geldi." demiş. Tepesi atmış. Namazsız kendisi, ama imanı var."İmtihana bir iki tane başörtülü kız geldi." demiş.

Tepesi atmış. Namazsız kendisi, ama imanı var.
İmanlı muhitte yetişti. Bizim yurtta kaldı.İmanlı muhitte yetişti. Bizim yurtta kaldı. Tepeden inme birisinin tavsiyesiyle geldiği için bir şey diyemedik. Yoksa almazdık.Tepeden inme birisinin tavsiyesiyle geldiği için bir şey diyemedik. Yoksa almazdık. O bizim elekten geçmezdi. Biraz da ağzı bozuk, efeliği de var. O bizim elekten geçmezdi. Biraz da ağzı bozuk, efeliği de var.

"Sana ne ulan?" demiş, asistanına. Böyle söyleyince asistan şaşırmış."Sana ne ulan?" demiş, asistanına.

Böyle söyleyince asistan şaşırmış.
"Efendim genelge var, emir var. Hani başörtülüler kesinlikle imtihana alınmayacak." demiş."Efendim genelge var, emir var. Hani başörtülüler kesinlikle imtihana alınmayacak." demiş. "Ulan, defol git!" demiş. Küfürbaz, deli, bir kovalamış. Hizaya filan girmez."Ulan, defol git!" demiş. Küfürbaz, deli, bir kovalamış.

Hizaya filan girmez.
Belki burada anlatmam da doğru değil. Hani zulmü emrettiği zaman mahlûka itaat olmaz.Belki burada anlatmam da doğru değil. Hani zulmü emrettiği zaman mahlûka itaat olmaz. İşte o zulmü yukarıdakiler emrediyor. Ötekilerde uyguluyor. Bir de diyor ki: İşte o zulmü yukarıdakiler emrediyor. Ötekilerde uyguluyor. Bir de diyor ki:

"Ben emir kuluyum, ne yapayım?" diyor. Sen Allah'ın kulu musun, onun kulu musun? "Ben emir kuluyum, ne yapayım?" diyor.

Sen Allah'ın kulu musun, onun kulu musun?

Onu söyle bakayım. "Emir kuluyum." diyor. Bizim evde çoluk çocuk var… Onu söyle bakayım. "Emir kuluyum." diyor. Bizim evde çoluk çocuk var…

Rızkı sana o mu veriyor, Allah mı veriyor? Seni ahirette hesaba Allah mı çekecek? Rızkı sana o mu veriyor, Allah mı veriyor?

Seni ahirette hesaba Allah mı çekecek?

Cennete seni Allah mı sokacak? Bunun sana ahirette bir faydası olacak mı? Cennete seni Allah mı sokacak?

Bunun sana ahirette bir faydası olacak mı?

Ahirette zararı olacak. İşte hep dinini düşünmemek, dünyayı düşünmek misalleri bunlar.Ahirette zararı olacak. İşte hep dinini düşünmemek, dünyayı düşünmek misalleri bunlar. Ahir zaman da pek çok kimse çok kötü durumdalar. Allah bizi, müslümanları ve hepimizi korusun. Ahir zaman da pek çok kimse çok kötü durumdalar. Allah bizi, müslümanları ve hepimizi korusun.

Nasıl müslüman olmak gerekiyor? Kale, kale gibi! Nasıl müslüman olmak gerekiyor?

Kale, kale gibi!
Öldürürler, döverler, söverler, hapse atarlar, hapse tıkarlar, şöyle yaparlar, böyle yaparlar. Öldürürler, döverler, söverler, hapse atarlar, hapse tıkarlar, şöyle yaparlar, böyle yaparlar.

Yunus ne diyor mübarek? Eğer beni öldüreler. Külüm göğe savuralar. Yunus ne diyor mübarek?

Eğer beni öldüreler.

Külüm göğe savuralar.

Toprağın anda çağıra. Bana seni gerek seni. Öldürdükten sonra yakacaklar. Küllerini göğe savuracaklar.Toprağın anda çağıra.

Bana seni gerek seni.

Öldürdükten sonra yakacaklar. Küllerini göğe savuracaklar.
"Ya Rabbi! Bana sen gereksin. Öldürüp yaksalar, rüzgâr üfürse dağılsam, havada benim küllerimin taneleri,"Ya Rabbi! Bana sen gereksin. Öldürüp yaksalar, rüzgâr üfürse dağılsam, havada benim küllerimin taneleri, zerreleri bile: 'Ya Rabbi! Ben seni, senin rızanı istiyorum.zerreleri bile: 'Ya Rabbi! Ben seni, senin rızanı istiyorum. Senin kulunum, sana kulluk ederim." der." diyor. Yunus'taki şevke bak, aşka bak. Senin kulunum, sana kulluk ederim." der." diyor. Yunus'taki şevke bak, aşka bak.

Öğretmiş, herkes biliyor. Ama yaptığı gibi yapmak zordur.Öğretmiş, herkes biliyor. Ama yaptığı gibi yapmak zordur. Sözünü dinlersin de dediğini yapmak kolay değil. Allah yardımcımız olsun.Sözünü dinlersin de dediğini yapmak kolay değil. Allah yardımcımız olsun. Kendi halimizle hiç övünmüyoruz. Hepimizin çok kusurları var. Çok kusurlu müslümanız. Kendi halimizle hiç övünmüyoruz. Hepimizin çok kusurları var. Çok kusurlu müslümanız. Allah yardımcımız olsun. Allah bizi kusurlardan kurtarsın. İyi Müslüman etsin.Allah yardımcımız olsun.

Allah bizi kusurlardan kurtarsın. İyi Müslüman etsin.
Cenab-ı Hakk'ın bize, kullarına ihtiyacı yok. Cenab-ı Hakk'ın bize, kullarına ihtiyacı yok. Cenab-ı Hak bizi cennete sokmaya da mecbur değil. Kimse onu zorlayacak da değil.Cenab-ı Hak bizi cennete sokmaya da mecbur değil. Kimse onu zorlayacak da değil. Kim asi olursa cehenneme gider. Kim emrini tutarsa cennete gidecek. Kim asi olursa cehenneme gider. Kim emrini tutarsa cennete gidecek.

Peki, hocam kaç kişi cennete gidecek? Kaç kişi cehenneme gidecek? Peki, hocam kaç kişi cennete gidecek?

Kaç kişi cehenneme gidecek?

Peygamber Efendimiz diyor ki: "Bir beyaz öküzün derisini kesseler, yaysalar…"Peygamber Efendimiz diyor ki:

"Bir beyaz öküzün derisini kesseler, yaysalar…"
İki metre, üç metre deri, bayağı büyük bir şeydir. Sığır derisi bu, beyaz.İki metre, üç metre deri, bayağı büyük bir şeydir. Sığır derisi bu, beyaz. "Onun üzerinde bir tane siyah kıl olsa, yahut siyah bir öküzün derisinde bir tane beyaz kıl olsa; "Onun üzerinde bir tane siyah kıl olsa, yahut siyah bir öküzün derisinde bir tane beyaz kıl olsa;

Osman kardeşim, o beyaz kıl kadar az olacak. Öteki kılların yanında o beyaz kıl kadar az olacak. Osman kardeşim, o beyaz kıl kadar az olacak. Öteki kılların yanında o beyaz kıl kadar az olacak.

Öteki kıllar ne kadar çok? Bu ne kadar az? Cennete girecekler. Cennetin darlığından mı? Öteki kıllar ne kadar çok?

Bu ne kadar az?

Cennete girecekler.

Cennetin darlığından mı?

Hayır. Cennet o kadar geniş ki geçen gün bir hadîs-i şerifte okuduk. Hayır. Cennet o kadar geniş ki geçen gün bir hadîs-i şerifte okuduk. Bazı yerler bütün cennetlikler girdikten sonra boş kalacak da Cenab-ı Hak başkaBazı yerler bütün cennetlikler girdikten sonra boş kalacak da Cenab-ı Hak başka yaratıklar yaratacak da oralara onları iskân edecek diye. yaratıklar yaratacak da oralara onları iskân edecek diye.

Bütün insanlar, hepsi iman etseler cennette yer var. Bütün insanlar, hepsi iman etseler cennette yer var. Bütün insanlar hepsi kâfir olsalar cehennemde yer var.Bütün insanlar hepsi kâfir olsalar cehennemde yer var. Her insanın cennette ve cehennemde gidebileceği yer hazır. Kendisi dikkat etsin.Her insanın cennette ve cehennemde gidebileceği yer hazır. Kendisi dikkat etsin. Kendisi kendisini kollasın. Cenab-ı Hak ne yapıyor? Kendisi kendisini kollasın.

Cenab-ı Hak ne yapıyor?

Vallâhu yed û ilâ dâri's-selâmi. Ve yehdî men yeşâü ilâ sırâtin müstakîm. Vallâhu yed û ilâ dâri's-selâmi. Ve yehdî men yeşâü ilâ sırâtin müstakîm.

Allahu Teâlâ hazretleri herkesi darusselam olan cennetine çağırıyor. Davet ediyor.Allahu Teâlâ hazretleri herkesi darusselam olan cennetine çağırıyor. Davet ediyor. Cennetine herkesi davet ediyor. Allah çağırıyor. Allahu Teâlâ hazretleri: Cennetine herkesi davet ediyor. Allah çağırıyor. Allahu Teâlâ hazretleri:

Ve enne'llâhe leyse bi-zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim." buyuruyor. Ve enne'llâhe leyse bi-zallâmin li'l-abîd.

"Ben kullarıma zulmedici değilim." buyuruyor.

Ve lâkinne'n-nâse enfüsehüm yazlimûn. İnsanlar kendilerine zulmediyorlar. Ve lâkinne'n-nâse enfüsehüm yazlimûn.

İnsanlar kendilerine zulmediyorlar.
İnsanlar kendilerini yakıyorlar. İnsanlar kendilerini mahvediyorlar. Hata biz de, biz insanlar da…İnsanlar kendilerini yakıyorlar. İnsanlar kendilerini mahvediyorlar. Hata biz de, biz insanlar da… Allah aklımızı başımıza toplayıp kendisine güzel kulluk yapmayı bize nasip eylesin. el-Fâtiha. Allah aklımızı başımıza toplayıp kendisine güzel kulluk yapmayı bize nasip eylesin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2