Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Dünyada da, Ahirette de İyilik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Şa'bân 1421 / 07.11.2000
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Kureyş’in Arafat’a Çıkmaması, Mina’da Zikir, Allah’tan Yalnız Dünyalık İstemek, Allah’ın Sevdiği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dünyada da, Ahirette de İyilik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Şa'bân 1421 / 07.11.2000
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Kureyş’in Arafat’a Çıkmaması, Mina’da Zikir, Allah’tan Yalnız Dünyalık İstemek, Allah’ın Sevdiği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Tefsir sohbetlerimizden bir tanesine daha Allah'ın adıyla başlıyoruz. Tefsir sohbetlerimizden bir tanesine daha Allah'ın adıyla başlıyoruz.

Bakara sûre-i şerîfesinin 200. âyet-i kerîmesinde Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Bakara sûre-i şerîfesinin 200. âyet-i kerîmesinde Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Bundan önceki -199. âyet-i kerîme- âyet-i kerîmesinde bir nokta daha vardı, onu hatırlatayım: Bundan önceki -199. âyet-i kerîme-

âyet-i kerîmesinde bir nokta daha vardı, onu hatırlatayım:

Kureyş, cahiliye devrinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inKureyş, cahiliye devrinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in peygamber olarak görevlendirilmesinden önceki devrede, hac yaparken Arafat'a çıkmazmış.peygamber olarak görevlendirilmesinden önceki devrede, hac yaparken Arafat'a çıkmazmış. Arafat, Harem mıntıkasının dışı. Müzdelife'ye kadar gelirlermiş, orada dururlarmış.Arafat, Harem mıntıkasının dışı. Müzdelife'ye kadar gelirlermiş, orada dururlarmış. "Biz Harem'in ehliyiz, Allah'ın sevgili kullarıyız." derlermiş. Kendilerini "humus" diye adlandırırlarmış."Biz Harem'in ehliyiz, Allah'ın sevgili kullarıyız." derlermiş. Kendilerini "humus" diye adlandırırlarmış. -Noktasız ha ile.- "Kahramanlar, bahadırlar" mânasına. Halkla beraber Arafat'a çıkmazlarmış.-Noktasız ha ile.- "Kahramanlar, bahadırlar" mânasına. Halkla beraber Arafat'a çıkmazlarmış. Orada, ahalinin Arafat'ta vakfeye durup da geri dönüp Müzdelife'de vakfe yapmasını beklerlermiş. Orada, ahalinin Arafat'ta vakfeye durup da geri dönüp Müzdelife'de vakfe yapmasını beklerlermiş.

Bu âyet-i kerîmede, onların bu tutumlarının doğru olmadığını,Bu âyet-i kerîmede, onların bu tutumlarının doğru olmadığını, kendilerine istisnâî bir durum icat etmemelerini, öyle bir durum ortaya çıkarmamalarını;kendilerine istisnâî bir durum icat etmemelerini, öyle bir durum ortaya çıkarmamalarını; veyahut eski olan o âdeti şimdi devam ettirmemelerini Cenâb-ı Hak öğütlemek için;veyahut eski olan o âdeti şimdi devam ettirmemelerini Cenâb-ı Hak öğütlemek için; Sümme efîdû min haysü efâda'n-nâsü. Sümme efîdû min haysü efâda'n-nâsü. "İnsanlar nereye gitmişse, -Arafat'a gittiler- nereden seller gibi akıp vazifeleri yapıp geliyorlarsa,"İnsanlar nereye gitmişse, -Arafat'a gittiler- nereden seller gibi akıp vazifeleri yapıp geliyorlarsa, siz de onlar gibi onların arasında bu vazifeyi yapın!" diye, siz de onlar gibi onların arasında bu vazifeyi yapın!" diye, o kendilerini istisnai, özel konumda saymalarının doğru olmadığını,o kendilerini istisnai, özel konumda saymalarının doğru olmadığını, Kureyş'in öyle düşünmesinin doğru olmadığını beyan ediyor. Kureyş'in öyle düşünmesinin doğru olmadığını beyan ediyor. "Siz de insanlar gibi hareket edin, aynen onlar gibi yapın, onlar gibi Arafat'a çıkın,"Siz de insanlar gibi hareket edin, aynen onlar gibi yapın, onlar gibi Arafat'a çıkın, onlar gibi Müzdelife'ye gelin!" buyuruyor. onlar gibi Müzdelife'ye gelin!" buyuruyor.

Ve'stağfiru'llâh. "Ve daha önceki bu tutumunuzdan, davranışınızdan dolayı,Ve'stağfiru'llâh. "Ve daha önceki bu tutumunuzdan, davranışınızdan dolayı, kendinizi öteki insanlardan üstün görmenizden dolayı, hatanızdan dolayı Allah'tan özür dileyin,kendinizi öteki insanlardan üstün görmenizden dolayı, hatanızdan dolayı Allah'tan özür dileyin, tevbe edin, afv u mağfiret isteyin!" tevbe edin, afv u mağfiret isteyin!"

İnna'llâhe gafûru'r-rahîm. "Çünkü Allah çok mağfiret edicidir, çok merhamet edicidir;afv u mağfiret eder." buyurulmuş oluyor. İnna'llâhe gafûru'r-rahîm. "Çünkü Allah çok mağfiret edicidir, çok merhamet edicidir;afv u mağfiret eder." buyurulmuş oluyor.

Sonra, konu 200. âyet-i kerîmeye geliyor. Yine hacla ilgili: Sonra, konu 200. âyet-i kerîmeye geliyor. Yine hacla ilgili:

Fe-izâ kadaytüm menâsikeküm. "Menseklerinizi, nüsüklerinizi kaza ettiğiniz zaman." Fe-izâ kadaytüm menâsikeküm. "Menseklerinizi, nüsüklerinizi kaza ettiğiniz zaman."

Tabii bunların hepsi, Arapça kelimelerin Türkçe cümle kalıbına dökülmüş şekli. Açıklamamız lazım. Tabii bunların hepsi, Arapça kelimelerin Türkçe cümle kalıbına dökülmüş şekli. Açıklamamız lazım.

Menâsik, mensek'in çoğulu.Menâsik, mensek'in çoğulu. Nüsük de aynı mânaya; "haccın fiilleri", yani "hacda yapılan işlemler" demek.Nüsük de aynı mânaya; "haccın fiilleri", yani "hacda yapılan işlemler" demek. İsm-i mekân, ism-i zaman, mastar-ı mîmi siygası. Mensek, çoğulu menâsik.İsm-i mekân, ism-i zaman, mastar-ı mîmi siygası. Mensek, çoğulu menâsik. Bu mastar-ı mîmi olduğu zaman, "ibadet etmek" mânasına gelir.Bu mastar-ı mîmi olduğu zaman, "ibadet etmek" mânasına gelir. İsm-i mekân olduğu zaman, "o ibadet fiillerinin yapıldığı mekân" mânasına gelir.İsm-i mekân olduğu zaman, "o ibadet fiillerinin yapıldığı mekân" mânasına gelir. İsm i zaman olduğu zaman da, "o işlerin yapıldığı zaman" mânasına gelir. Bu siyganın özelliği bu. İsm i zaman olduğu zaman da, "o işlerin yapıldığı zaman" mânasına gelir. Bu siyganın özelliği bu.

Ama burada "haccın merasimleri" demek, "haccın işlemleri" demek,Ama burada "haccın merasimleri" demek, "haccın işlemleri" demek, "haccı hac olarak tamamlayan haccın bölümleri" demek."haccı hac olarak tamamlayan haccın bölümleri" demek. "Kaza etmek" de, "yerine getirmek, îfa etmek" mânasına. "Haccın işlemlerini ifâ ettiğiniz zaman..." "Kaza etmek" de, "yerine getirmek, îfa etmek" mânasına.

"Haccın işlemlerini ifâ ettiğiniz zaman..."

Fe'zküru'llâhe ke-zikriküm âbâeküm ev eşedde zikren.Fe'zküru'llâhe ke-zikriküm âbâeküm ev eşedde zikren. "Allah'ı zikrediniz, babalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha şiddetli bir şekilde zikreniz!" buyuruluyor. "Allah'ı zikrediniz, babalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha şiddetli bir şekilde zikreniz!" buyuruluyor.

Menâsik, haccın fiilleri nelerdir? Tabii en önemli mensek, nüsük Arafat'a çıkmak, Arafat'ta vakfe.Menâsik, haccın fiilleri nelerdir? Tabii en önemli mensek, nüsük Arafat'a çıkmak, Arafat'ta vakfe. O olmayınca hac olmuyor. Onu yaptılar, Müzdelife'ye seller gibi aktılar.O olmayınca hac olmuyor. Onu yaptılar, Müzdelife'ye seller gibi aktılar. Mina'ya yerleştiler, şeytanları taşladılar ve bu arada fırsat bulanlar gitti,Mina'ya yerleştiler, şeytanları taşladılar ve bu arada fırsat bulanlar gitti, "ifâda tavafı" diye adlandırdığımız farz tavafı da yaptı."ifâda tavafı" diye adlandırdığımız farz tavafı da yaptı. Böylece kurban kesme, tavaf, şeytan taşlama, Arafat'ta daha önce vakfe yapmak gibi vazifeler tamamlandı.Böylece kurban kesme, tavaf, şeytan taşlama, Arafat'ta daha önce vakfe yapmak gibi vazifeler tamamlandı. Mina'da artık oturdular. Mina'da artık oturdular.

Fe-izâ kadaytüm menâsikeküm. "İşte bu hac fiillerini, işlemlerini îfa ettiğiniz zaman..."Fe-izâ kadaytüm menâsikeküm. "İşte bu hac fiillerini, işlemlerini îfa ettiğiniz zaman..." Fe'zküru'llâhe. "Allah'ı zikrediniz!" Fe'zküru'llâhe. "Allah'ı zikrediniz!"

Bu, Mina'nın günlerinin, gecelerinin zikirle geçirilmesinin işareti, emri olmuş oluyor. Bu, Mina'nın günlerinin, gecelerinin zikirle geçirilmesinin işareti, emri olmuş oluyor.

Nasıl zikrediniz? Ke-zikriküm âbâeküm. "Sizin babalarınızı zikretmeniz gibi." Ev eşedde zikren.Nasıl zikrediniz? Ke-zikriküm âbâeküm. "Sizin babalarınızı zikretmeniz gibi." Ev eşedde zikren. "Yahut daha şiddetli bir zikirle Allah'ı zikrediniz!" Bundan murat nedir? "Yahut daha şiddetli bir zikirle Allah'ı zikrediniz!"

Bundan murat nedir?

Müfessirlerin, tefsir ilmiyle uğraşan alimlerin bir kısmı demişler ki;Müfessirlerin, tefsir ilmiyle uğraşan alimlerin bir kısmı demişler ki; -mesela Atâ' rahmetullahi aleyh bunlardan birisi- Hüve ke-kavlü's-sabiyyi ebehû ve ümmehû.-mesela Atâ' rahmetullahi aleyh bunlardan birisi- Hüve ke-kavlü's-sabiyyi ebehû ve ümmehû. "Annesine babasına çocuğun; 'Anneciğim, babacığım! Anneciğim, babacığım!..' demesi gibi."Annesine babasına çocuğun; 'Anneciğim, babacığım! Anneciğim, babacığım!..' demesi gibi. Çoçuk bir annesini babasını bilir, hep onları yâd eder.Çoçuk bir annesini babasını bilir, hep onları yâd eder. Çocuk nasıl annesine babasına düşkünse, nasıl hep onu anıyorsa, onun gibidir." Çocuk nasıl annesine babasına düşkünse, nasıl hep onu anıyorsa, onun gibidir."

Hatta biraz annesi uzaklaştı mı, çocuk ağlamaya başlıyor.Hatta biraz annesi uzaklaştı mı, çocuk ağlamaya başlıyor. "Yavrum, otur işte, bir şey yok, karnın tok, her türlü şey tamam. Niye ağlıyorsun?" Annesini istiyor. "Yavrum, otur işte, bir şey yok, karnın tok, her türlü şey tamam. Niye ağlıyorsun?" Annesini istiyor.

"'İşte bunun gibi, siz de Cenâb-ı Hakk'ı böyle istekle, arzu ile, aşk ile,"'İşte bunun gibi, siz de Cenâb-ı Hakk'ı böyle istekle, arzu ile, aşk ile, hiç ayrılık olmasın gibi duyguyla zikredin!' demektir.hiç ayrılık olmasın gibi duyguyla zikredin!' demektir. Bunun mânası budur." diye bu mânaya olduğunu rivayet ediyorlar. Bunun mânası budur." diye bu mânaya olduğunu rivayet ediyorlar.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın hem kendisinden -yani Abdullah'tan- hem de babası,İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın hem kendisinden -yani Abdullah'tan- hem de babası, Peygamber Efendimiz'in amcası olanPeygamber Efendimiz'in amcası olan Abbas'tan -Allah bütün ashabından razı olsun, şefaatlerine erdirsin.- bu mânada zikredilmiş. Abbas'tan -Allah bütün ashabından razı olsun, şefaatlerine erdirsin.- bu mânada zikredilmiş.

Ama bir diğer anlatım, anlama, tefsir daha var.Ama bir diğer anlatım, anlama, tefsir daha var. O da yine İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. O da yine İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. İbn Abbas radıyallahu anhümâ diyor ki;İbn Abbas radıyallahu anhümâ diyor ki; "İslâm'dan önce, cahiliye devrinin Arapları hac vazifesini yaptığı zaman..." "İslâm'dan önce, cahiliye devrinin Arapları hac vazifesini yaptığı zaman..."

Pekiyi, cahiliye devrinin Arapları niye haccediyor?Pekiyi, cahiliye devrinin Arapları niye haccediyor? Çünkü hac, İbrahim aleyhisselam'dan, İsmail aleyhisselam'dan beri yapılagelen bir ibadet.Çünkü hac, İbrahim aleyhisselam'dan, İsmail aleyhisselam'dan beri yapılagelen bir ibadet. Bunlar eksikleriyle, kusurlarıyla yapa yapa biraz bozmuşlar; ama yine de yapıyorlar.Bunlar eksikleriyle, kusurlarıyla yapa yapa biraz bozmuşlar; ama yine de yapıyorlar. Kökeni, işin aslı yine İbrahim aleyhisselam'a, İsmail aleyhisselam'a dayanıyor.Kökeni, işin aslı yine İbrahim aleyhisselam'a, İsmail aleyhisselam'a dayanıyor. Hatta ondan önce, ondan sonraki peygamberlerin deHatta ondan önce, ondan sonraki peygamberlerin de bu mübarek yerleri gelip ziyaret ettiklerini ilgili âyet-i kerîmelerde anlatmıştık. bu mübarek yerleri gelip ziyaret ettiklerini ilgili âyet-i kerîmelerde anlatmıştık.

O cahiliye devrinde Peygamber Efendimiz'in irşadı olmadığı için,O cahiliye devrinde Peygamber Efendimiz'in irşadı olmadığı için, eski peygamberlerin anlattıkları da unutulduğu için, cahiliye Arapları Mina'da, Müzdelife'de toplanırlarmış.eski peygamberlerin anlattıkları da unutulduğu için, cahiliye Arapları Mina'da, Müzdelife'de toplanırlarmış. Bu haccın Arafat'dan sonraki kısmında ecdadına, atalarına dair övünçlerini dile getirirlermiş.Bu haccın Arafat'dan sonraki kısmında ecdadına, atalarına dair övünçlerini dile getirirlermiş. "Benim babam şöyle yemekler pişirir, yoksullara şöyle dağıtırdı. Şöyle hayır yapardı, böyle hayır yapardı."Benim babam şöyle yemekler pişirir, yoksullara şöyle dağıtırdı. Şöyle hayır yapardı, böyle hayır yapardı. Diyetleri öderdi, köleleri kurtarırdı.Diyetleri öderdi, köleleri kurtarırdı. Şu kadar mal falanca yere gönderir, şu kadar hayır filanca yere gönderirdi..." diye,Şu kadar mal falanca yere gönderir, şu kadar hayır filanca yere gönderirdi..." diye, böyle kendi dedelerinin övünülecek fiillerini sayıp döküp onları yâd ederlermiş. böyle kendi dedelerinin övünülecek fiillerini sayıp döküp onları yâd ederlermiş.

O zaman buradaki âyet-i kerîmede mâna, "Öyle değil de,O zaman buradaki âyet-i kerîmede mâna, "Öyle değil de, onu yapmayın da onun yerine Allah'ı zikredin!" şeklinde oluyor. onu yapmayın da onun yerine Allah'ı zikredin!" şeklinde oluyor.

Ya birinci mâna ile, "Çocuğun anne babasını istemesi gibi, hatta daha fazla,Ya birinci mâna ile, "Çocuğun anne babasını istemesi gibi, hatta daha fazla, siz Allahu Teâlâ hazretlerini zikredin!" ya da ikinci mâna ile,siz Allahu Teâlâ hazretlerini zikredin!" ya da ikinci mâna ile, "Babalarının övünçlerini dile getirip de övündüklerinden daha fazla Cenâb-ı Hakk'ı zikreyleyin!"Babalarının övünçlerini dile getirip de övündüklerinden daha fazla Cenâb-ı Hakk'ı zikreyleyin! O yanlış işleri, boş övünmeleri bırakın da güzel olan,O yanlış işleri, boş övünmeleri bırakın da güzel olan, ibadet olan Cenâb-ı Hakk'ın zikriyle meşgul olun!" buyuruluyor. ibadet olan Cenâb-ı Hakk'ın zikriyle meşgul olun!" buyuruluyor.

Daha önceki âyet-i kerîmelerden, şimdiki âyet-i kerîmedenDaha önceki âyet-i kerîmelerden, şimdiki âyet-i kerîmeden ve bundan sonraki âyet-i kerîmelerden görülecek ki;ve bundan sonraki âyet-i kerîmelerden görülecek ki; hac ibadeti ihrama girildiği zamandan itibaren hep zikirle dopdolu olan bir ibadettir.hac ibadeti ihrama girildiği zamandan itibaren hep zikirle dopdolu olan bir ibadettir. Telbiye yani Lebbeyk Allâhümme lebbeyk... diye ihramı giyip dualar ederekTelbiye yani Lebbeyk Allâhümme lebbeyk... diye ihramı giyip dualar ederek Kâbe'ye doğru seyahat, Lebbeyk çekmek zikirdir.Kâbe'ye doğru seyahat, Lebbeyk çekmek zikirdir. Arafat'ta yapılan faaliyetlerin kısm-ı a'zamı -namaz önceden kılınıyor, geniş bir zaman kalıyor- zikirdir.Arafat'ta yapılan faaliyetlerin kısm-ı a'zamı -namaz önceden kılınıyor, geniş bir zaman kalıyor- zikirdir. Müzdelife de zikirdir.Müzdelife de zikirdir. Önceki âyet-i kerîmelerde geçti, şimdi de "Bu vazifeler bittikten sonra, Önceki âyet-i kerîmelerde geçti, şimdi de "Bu vazifeler bittikten sonra, yine Allahu Teâlâ hazretlerini zikredin!" deniliyor. Çünkü zikrullah çok sevaplı bir ibadettir. yine Allahu Teâlâ hazretlerini zikredin!" deniliyor.

Çünkü zikrullah çok sevaplı bir ibadettir.
Zikrullah hocaların uydurması, mürşitlerin kendilerinin zihinlerinden buldukları bir şey değildir;Zikrullah hocaların uydurması, mürşitlerin kendilerinin zihinlerinden buldukları bir şey değildir; Kur'an'ın emridir, görüyorsunuz. Hac ibadeti zikirle dopdoludur. Namaz da zikirle dopdoludur.Kur'an'ın emridir, görüyorsunuz. Hac ibadeti zikirle dopdoludur. Namaz da zikirle dopdoludur. Onun için zikrin kıymetini herkes bu âyet-i kerîmeleri görünce iyice anlasın! Onun için zikrin kıymetini herkes bu âyet-i kerîmeleri görünce iyice anlasın!

"Şimdi babalarınızı zikreder gibi, -Eskiden babalarınızı zikrediyordunuz,"Şimdi babalarınızı zikreder gibi, -Eskiden babalarınızı zikrediyordunuz, şimdi bırakın öyle boş övünçleri- Allah'ı zikredin!" Ya da; "Çocuğun babasını aşk ile, şevk ile,şimdi bırakın öyle boş övünçleri- Allah'ı zikredin!" Ya da; "Çocuğun babasını aşk ile, şevk ile, sevgi ile anlattığı gibi, bu sefer Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerini yâd edin!sevgi ile anlattığı gibi, bu sefer Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerini yâd edin! Kudretini, sanatını, hikmetini dile getirin! Sohbetiniz hep mârifetullah çevresinde olsun!" gibi bir mâna var. Kudretini, sanatını, hikmetini dile getirin! Sohbetiniz hep mârifetullah çevresinde olsun!" gibi bir mâna var.

Ev eşedde zikren. "Ya babalarınızı andığınız gibi, yahut daha çok şiddetli bir zikirle zikrediniz!"Ev eşedde zikren. "Ya babalarınızı andığınız gibi, yahut daha çok şiddetli bir zikirle zikrediniz!" Buradaki ev, tereddüt, şek, şüphe için değildir; "hatta daha fazlası" mânasınadır.Buradaki ev, tereddüt, şek, şüphe için değildir; "hatta daha fazlası" mânasınadır. Onu da müfessirler beyan ediyorlar. Onu da müfessirler beyan ediyorlar. Onun için, "Babalarınızı zikreder gibi, hatta daha fazla zikrediniz!" diye açıklamayı öyle yapabiliriz. Onun için, "Babalarınızı zikreder gibi, hatta daha fazla zikrediniz!" diye açıklamayı öyle yapabiliriz.

Ondan sonra, cahiliye devrindeki insanların hac esnasındaki bir davranışlarıOndan sonra, cahiliye devrindeki insanların hac esnasındaki bir davranışları daha ortaya konuluyor, onların doğru olmadığı anlatılıyor: daha ortaya konuluyor, onların doğru olmadığı anlatılıyor:

Fe-mine'n-nâsi men yekûlü rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk. Fe-mine'n-nâsi men yekûlü rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk.

Fe-mine'n-nâsi. "İnsanlardan bir kısmı vardır ki." Men. "Onlar." Yekûlü. "Derler."Fe-mine'n-nâsi. "İnsanlardan bir kısmı vardır ki." Men. "Onlar." Yekûlü. "Derler." Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ. "Yâ Rabbi! Bize dünyada dünyalık ver."Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ. "Yâ Rabbi! Bize dünyada dünyalık ver." Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâkin. "Ve böyle dua eden için âhiretten hiçbir hisse, nasip, haz yoktur." Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâkin. "Ve böyle dua eden için âhiretten hiçbir hisse, nasip, haz yoktur."

"İstemiyor. İstemediği için verilmez.""İstemiyor. İstemediği için verilmez." Yahut da; "Duasının içine âhireti katmıyor, sadece dünyalık istiyor." mânasına. Yahut da; "Duasının içine âhireti katmıyor, sadece dünyalık istiyor." mânasına.

Eskiden derlermiş ki; Allâhümmec'alhu âme gaysin.Eskiden derlermiş ki; Allâhümmec'alhu âme gaysin. "Yâ Rabbi! Bu yılı yağışlı bir yıl eyle!" Arafat'talar, Müzdelife'deler, Mina'dalar; akılları dünya ile dolu!"Yâ Rabbi! Bu yılı yağışlı bir yıl eyle!" Arafat'talar, Müzdelife'deler, Mina'dalar; akılları dünya ile dolu! Diyorlar ki; "Aman iyi yağmur yağsın!"Diyorlar ki; "Aman iyi yağmur yağsın!" Çünkü Arabistan'da sıcaklar çok oluyor; yağmur yağdı mı yeşillik oluyor, güzel oluyor, otlar büyüyor.Çünkü Arabistan'da sıcaklar çok oluyor; yağmur yağdı mı yeşillik oluyor, güzel oluyor, otlar büyüyor. Veya; âme husbin.Veya; âme husbin. "Otlar çok bitsin, dizboyu olsun, hayvanlar otlasın, semirsin, şişmanlasın, sütler bollansın!""Otlar çok bitsin, dizboyu olsun, hayvanlar otlasın, semirsin, şişmanlasın, sütler bollansın!" Tabii sonuç itibariyle iş maddiyata varıyor. Tabii sonuç itibariyle iş maddiyata varıyor.

Âme vilâdin hasenin. "Doğum çok olsun!"Âme vilâdin hasenin. "Doğum çok olsun!" Yani, "Hayvanların doğumu çok olsun, koyunlar kuzulasın, develer yavrulasın, sürüler çoğalsın!"Yani, "Hayvanların doğumu çok olsun, koyunlar kuzulasın, develer yavrulasın, sürüler çoğalsın!" Veyahut, "Allah hayırlı evlatlar versin, çoluk çocuğumuz çoğalsın!" Veyahut, "Allah hayırlı evlatlar versin, çoluk çocuğumuz çoğalsın!"

Çünkü cahiliye devri insanları bir de çoluk çocuğunun çokluğuyla,Çünkü cahiliye devri insanları bir de çoluk çocuğunun çokluğuyla, kavim ve kabilesinin kalabalıklığıyla memnun olurlardı, övünürlerdi ve kuvvet bulurlardı.kavim ve kabilesinin kalabalıklığıyla memnun olurlardı, övünürlerdi ve kuvvet bulurlardı. Ne kadar çok erkek çocuğu varsa, ne kadar çok akrabası varsa, Ne kadar çok erkek çocuğu varsa, ne kadar çok akrabası varsa, onunla konuşurken herkes o kadar ayağını denk alırdı. Onlar da onun için isterlerdi. onunla konuşurken herkes o kadar ayağını denk alırdı. Onlar da onun için isterlerdi.

Hep böyle şeyler isterlermiş. Onlar dünyalık şeyler.Hep böyle şeyler isterlermiş. Onlar dünyalık şeyler. Otlar sararır, hayvanlar ölür, çoluk çocuk dağılır gider, dünyada kalır her şey. Otlar sararır, hayvanlar ölür, çoluk çocuk dağılır gider, dünyada kalır her şey.

Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk. Halak, hı harfiyle; "nasip, hisse, kısmet, pay" mânasına.Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk. Halak, hı harfiyle; "nasip, hisse, kısmet, pay" mânasına. Yani, "Âhiretten bir payları yok!" Yani, "Âhiretten bir payları yok!"

Dualarında da bir şey istemiyorlar, âhiretten bir istekleri yok!Dualarında da bir şey istemiyorlar, âhiretten bir istekleri yok! Dualarının bir bölümü âhirete ait değil.Dualarının bir bölümü âhirete ait değil. Allah vermez. Çünkü dünya ehli. Onun için, bu dünya ehli olan insanların âhirette de ellerine bir şey geçmez. Allah vermez. Çünkü dünya ehli. Onun için, bu dünya ehli olan insanların âhirette de ellerine bir şey geçmez.

Ve minhüm. "Ama buna mukabil, insanların da bir kısmı vardır ki..." Men. "Onlar."Ve minhüm. "Ama buna mukabil, insanların da bir kısmı vardır ki..." Men. "Onlar." Yekûlü rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr.Yekûlü rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr. "'Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."'Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem ateşi azabından koru!' diye dua eder." Ve bizi cehennem ateşi azabından koru!' diye dua eder."

Hem dünyayı istiyor, dünyada iyilik istiyor, hem âhirette iyilik istiyor;Hem dünyayı istiyor, dünyada iyilik istiyor, hem âhirette iyilik istiyor; hem de cehennem ateşine, azabına düşüp de azap görmek istemiyor,hem de cehennem ateşine, azabına düşüp de azap görmek istemiyor, Cenâb-ı Hak'tan ondan korunmayı istiyor. Âhirete ait de endişeleri var. Bu makbul, güzel. Cenâb-ı Hak'tan ondan korunmayı istiyor. Âhirete ait de endişeleri var. Bu makbul, güzel.

Burada, bu makbul mübarek insanların,Burada, bu makbul mübarek insanların, Allah'ın sevdiği dua ediş şekli bu. Allah'ın sevdiği dua ediş şekli bu.

Yani Allah'ın sevdiği şekilde dua eden iyi insanların dünyadan istedikleri hasene nedir,Yani Allah'ın sevdiği şekilde dua eden iyi insanların dünyadan istedikleri hasene nedir, âhiretten istedikleri hasene nedir? Hasen, kelime olarak "iyi" demek. Hasene de "iyilik" demek. âhiretten istedikleri hasene nedir? Hasen, kelime olarak "iyi" demek. Hasene de "iyilik" demek. "Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem ateşinin azabından koru!" ne demektir? Ve bizi cehennem ateşinin azabından koru!" ne demektir?

Müfessirler diyor ki; "Bu çok derli toplu, şümullü bir duadır.Müfessirler diyor ki; "Bu çok derli toplu, şümullü bir duadır. Kelimenin altında yatan mânalar çok zengin, çok çeşitli...Kelimenin altında yatan mânalar çok zengin, çok çeşitli... Dünyaya ait hayırlar çok, hepsini birden ihtiva ediyor. Nelerdir? Dünyaya ait hayırlar çok, hepsini birden ihtiva ediyor. Nelerdir?

Mesela, iyiliklerin kendilerine gelmesi, kötülüklerin def olması.Mesela, iyiliklerin kendilerine gelmesi, kötülüklerin def olması. Hasene istendiği zaman, "kötülük gelmesin" demek. Hasene istendiği zaman, "kötülük gelmesin" demek. Mesela, dünyevî isteklerden âfiyet: İnsan önce hasta olmamayı, ağrısı sızısı olmamasını ister.Mesela, dünyevî isteklerden âfiyet: İnsan önce hasta olmamayı, ağrısı sızısı olmamasını ister. Sonra dârun rahbetün, "geniş bir ev" ister.Sonra dârun rahbetün, "geniş bir ev" ister. Daracık olursa girdiği zaman rahat edemez; geniş bir yer ister. Daracık olursa girdiği zaman rahat edemez; geniş bir yer ister. "İşte şöyle bir konağı olsa, odaları çok olsa..." diye. Veyahut zevce-i hasene ister."İşte şöyle bir konağı olsa, odaları çok olsa..." diye. Veyahut zevce-i hasene ister. Geçimli, güzel, kendisiyle mutlu olacağı güzel bir eşi olsun ister. Geniş rızık ister. Faydalı ilim ister.Geçimli, güzel, kendisiyle mutlu olacağı güzel bir eşi olsun ister. Geniş rızık ister. Faydalı ilim ister. Âhirete yarayacak amel-i salih ister. Güzel bir binek ister...Âhirete yarayacak amel-i salih ister. Güzel bir binek ister... Bunlar her devirde, her ülkede, her insan için geçerli olan şeyler.Bunlar her devirde, her ülkede, her insan için geçerli olan şeyler. "Hasene" sözü bunların hepsini ihtiva ediyor. Ne ister bir de?"Hasene" sözü bunların hepsini ihtiva ediyor.

Ne ister bir de?
Senâün cemîl, yani insan güzel bir yâd ile anılmayı ister.Senâün cemîl, yani insan güzel bir yâd ile anılmayı ister. Arkasından dedikodu yapılmasını, kötülenmesini, çekiştirilmesini istemez.Arkasından dedikodu yapılmasını, kötülenmesini, çekiştirilmesini istemez. Herkesin kendisini güzel sözlerle anmasını ister. Nâmının, yâdının güzel olmasını ister. Herkesin kendisini güzel sözlerle anmasını ister. Nâmının, yâdının güzel olmasını ister.

İşte bunların hepsini sağlıyor.İşte bunların hepsini sağlıyor. "Yâ Rabbi! Bize dünyada iyilik ver." dediği zaman, bu kelimenin içine bunların hepsi giriyor. "Yâ Rabbi! Bize dünyada iyilik ver." dediği zaman, bu kelimenin içine bunların hepsi giriyor.

Ama özel olarak da, tek kelimeyle mânalar verenler de olmuş.Ama özel olarak da, tek kelimeyle mânalar verenler de olmuş. Mesela demişler ki; "Dünyada iyilik, ilimdir." Evet, hakikaten ilimdir, ibadettir. Mesela demişler ki; "Dünyada iyilik, ilimdir." Evet, hakikaten ilimdir, ibadettir. Hakikaten ilim çok kıymetli. Hakikaten ilim çok kıymetli. Hem dünyadaki gelişmeler için ilim lazım, âhiretin derecesini kazanmak da gerekli.Hem dünyadaki gelişmeler için ilim lazım, âhiretin derecesini kazanmak da gerekli. İbadetleri kusursuz, en güzel şekilde yapmak için ilim lazım. Âhiretteki iyilik de cennettir.İbadetleri kusursuz, en güzel şekilde yapmak için ilim lazım. Âhiretteki iyilik de cennettir. Bazıları da, "Dünyada iyilik, helal rızıktır. Âhirette de mağfirettir." demiş.Bazıları da, "Dünyada iyilik, helal rızıktır. Âhirette de mağfirettir." demiş. Allah mağfiret etti mi, ne mutlu... Allah mağfiret etti mi, ne mutlu...

Hz. Ali Efendimiz'in de bir sözü var, tek kelimeyle: "Dünyada iyilik saliha hanımdır, eştir.Hz. Ali Efendimiz'in de bir sözü var, tek kelimeyle: "Dünyada iyilik saliha hanımdır, eştir. Âhirette iyilik de cennettir." demiş. Âhirette iyilik de cennettir." demiş.

Tabii Hz. Ali Efendimiz bu ifadesini neye dayandırıyor?Tabii Hz. Ali Efendimiz bu ifadesini neye dayandırıyor? Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

ed-Dünya metâun. "Dünya faydalanılan, bir müddet için istifade edilen bir yerdired-Dünya metâun. "Dünya faydalanılan, bir müddet için istifade edilen bir yerdir ve dünyalıklar da böyle istifade edilen şeylerdir." ve dünyalıklar da böyle istifade edilen şeylerdir." Ve hayrü metâihâ. "Dünyanın faydalanılan varlıklarının en hayırlısı da."Ve hayrü metâihâ. "Dünyanın faydalanılan varlıklarının en hayırlısı da." el-Mer'etü's-sâlihatü. "Saliha bir hatundur, iyi bir zevcedir." el-Mer'etü's-sâlihatü. "Saliha bir hatundur, iyi bir zevcedir."

Tabii erkek için iyi bir hanım, hanım için de iyi bir koca demek oluyor. Tabii erkek için iyi bir hanım, hanım için de iyi bir koca demek oluyor.

Bunların hepsini özel olarak açıklasak dahi, kelime genel.Bunların hepsini özel olarak açıklasak dahi, kelime genel. İnsan hepsini birden istemiş oluyor. Dünyada iyilikler bunlar. İnsan hepsini birden istemiş oluyor. Dünyada iyilikler bunlar.

Âhiretteki iyilikler ise, tabii cennete girmektir.Âhiretteki iyilikler ise, tabii cennete girmektir. Cennete girmeden önce de insanlar arasat meydanında çok büyük korkular çekecek.Cennete girmeden önce de insanlar arasat meydanında çok büyük korkular çekecek. el-Fezeü'l-ekber deniliyor, "çok büyük korku, çekince, sakınma, titreme" olacak.el-Fezeü'l-ekber deniliyor, "çok büyük korku, çekince, sakınma, titreme" olacak. Çünkü, "Acaba hesabı nasıl gidecek?Çünkü, "Acaba hesabı nasıl gidecek? Acaba cennete girecek mi, yoksa cehenneme düşecek mi?" diye tir tir titreyecek.Acaba cennete girecek mi, yoksa cehenneme düşecek mi?" diye tir tir titreyecek. Sonra bazıların hesabı kolay görülecek, bazıları hesapta çok sıkıntı çekecekler.Sonra bazıların hesabı kolay görülecek, bazıları hesapta çok sıkıntı çekecekler. Hesabın kolay görülmesi gibi öncelikler... Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenmek ne kadar güzel!Hesabın kolay görülmesi gibi öncelikler... Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenmek ne kadar güzel! Arasat meydanında başında gölge olması ne güzel!Arasat meydanında başında gölge olması ne güzel! Gölge olmayıp güneşin altında terlere batması ne kadar zor!Gölge olmayıp güneşin altında terlere batması ne kadar zor! Susadığı zaman kendisine su sunulması... Susadığı zaman kendisine su sunulması... Mesela küçük yaşta çocukları ölenlere, o evlatları âhirette annelerine, babalarına su ikram edecekler. Mesela küçük yaşta çocukları ölenlere, o evlatları âhirette annelerine, babalarına su ikram edecekler. Bunlar da cennetten önceki güzel şeyler. Bunlar da cennetten önceki güzel şeyler.

el-Kâsım Ebû Abdurrahman der ki; Men ûtiye kalben şâkiren.el-Kâsım Ebû Abdurrahman der ki; Men ûtiye kalben şâkiren. "Kime şükredici, şükür dolu bir gönül verilmişse.""Kime şükredici, şükür dolu bir gönül verilmişse." Ve lisânen zâkiren."Zikredici bir dil verilmişse."Ve lisânen zâkiren."Zikredici bir dil verilmişse." Ve ceseden sâbiran. "Ve sabırlı bir vücuda sahip kılınmışsa."Ve ceseden sâbiran. "Ve sabırlı bir vücuda sahip kılınmışsa." Fekad ûtiye fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten.Fekad ûtiye fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten. "İşte buna dünyada da iyilik verilmiş, âhirette de iyilik verilmiş demektir.""İşte buna dünyada da iyilik verilmiş, âhirette de iyilik verilmiş demektir." Ve vukıye min azâbi'n-nâr. "Ve cehennem azabından korunmuş demektir." Ve vukıye min azâbi'n-nâr. "Ve cehennem azabından korunmuş demektir."

Bunlar verildiği zaman, bunlara göre hareket ettiği zaman, insan cehennemden korunur. Bunlar verildiği zaman, bunlara göre hareket ettiği zaman, insan cehennemden korunur.

Bu çok güzel bir dua. Hem dünyada hem âhirette Allah'tan iyilik istemek dengeli bir istek. Bu çok güzel bir dua. Hem dünyada hem âhirette Allah'tan iyilik istemek dengeli bir istek.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir hadîs-i şerîf var.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir hadîs-i şerîf var. Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh'in kitabında, Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh'in kitabında, Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Teberrüken onu okuyalım, bunu güzel anlatacak.Teberrüken onu okuyalım, bunu güzel anlatacak. Bu duanın Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edildiğini de göreceğiz: Bu duanın Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edildiğini de göreceğiz:

Enne'n-Nebiyye sallallâhu aleyhi ve sellem âde racülen mine'l-müslimîne.Enne'n-Nebiyye sallallâhu aleyhi ve sellem âde racülen mine'l-müslimîne. "Peygamber Efendimiz müslümanlardan bir efendiyi, hastayı ziyarete gitti." "Peygamber Efendimiz müslümanlardan bir efendiyi, hastayı ziyarete gitti."

Âde, iyâdetü'l-marîd, "hasta ziyaret etmek" demek.Âde, iyâdetü'l-marîd, "hasta ziyaret etmek" demek. Yani kelimenin kendisinde "hasta ziyaret etmek" mânası var. Yani kelimenin kendisinde "hasta ziyaret etmek" mânası var.

"Müslümanlardan bir kimseyi hastalığı için ziyaret etti." "Müslümanlardan bir kimseyi hastalığı için ziyaret etti."

Kad sâra misle'l-ferhi.Kad sâra misle'l-ferhi. "Ama kuş yavrusu gibi böyle hastalıktan erimiş, küçülmüş,"Ama kuş yavrusu gibi böyle hastalıktan erimiş, küçülmüş, ufacık kalmış bir kimseyi ziyaret etti." Bir deri bir kemik kaldı demek ki... ufacık kalmış bir kimseyi ziyaret etti."

Bir deri bir kemik kaldı demek ki...

Fe-kâle lehû Resûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem. "O hastaya Peygamber Efendimiz dedi ki."Fe-kâle lehû Resûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem. "O hastaya Peygamber Efendimiz dedi ki." Hel künte ted'ullâhe bi-şey'in ev tes'elühû iyyâhu.Hel künte ted'ullâhe bi-şey'in ev tes'elühû iyyâhu. "Sen Allah'a bir dua etmedin mi, bir şey istemedin mi ey mübarek?" "Sen Allah'a bir dua etmedin mi, bir şey istemedin mi ey mübarek?"

Kâle. Adam Peygamber Efendimiz'e cevap vermiş: Neam. "Evet, istedim. İstemez olur muyum?"Kâle. Adam Peygamber Efendimiz'e cevap vermiş: Neam. "Evet, istedim. İstemez olur muyum?" Küntü ekûlü. "Ben duada derdim ki." Allâhümme mâ künte muâkıbî bihî fi'l-âhireti fe-accilhu lî fi'd-dünyâ.Küntü ekûlü. "Ben duada derdim ki." Allâhümme mâ künte muâkıbî bihî fi'l-âhireti fe-accilhu lî fi'd-dünyâ. "'Yâ Rabbi! Beni cezalandıracağın bir şey varsa, o cezamı dünyada ver,"'Yâ Rabbi! Beni cezalandıracağın bir şey varsa, o cezamı dünyada ver, dünyada çekeyim de âhirette çekmeyeyim!' derdim, böyle dua ederdim." dedi. dünyada çekeyim de âhirette çekmeyeyim!' derdim, böyle dua ederdim." dedi.

Fe-kâle Resûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem.Fe-kâle Resûlullâhi sallallâhu aleyhi ve sellem. "Bunun üzerine Peygamber Efendimiz dedi ki." Sübhânallah lâ tutîkuhû."Bunun üzerine Peygamber Efendimiz dedi ki." Sübhânallah lâ tutîkuhû. "Hay Allah, sübhânallah, sen bunu yapamazsın, buna tâkat getiremezsin!" "Hay Allah, sübhânallah, sen bunu yapamazsın, buna tâkat getiremezsin!"

Allah azabı tamamen affetmeye kâdir. "Âhirette vereceğini dünyada ver." demek yanlış.Allah azabı tamamen affetmeye kâdir. "Âhirette vereceğini dünyada ver." demek yanlış. Allah'ın azabına dünyada da dayanılmaz, âhirette de dayanılmaz! Allah'ın azabına dünyada da dayanılmaz, âhirette de dayanılmaz!

Fe-hellâ kulte. "Şöyle söylemeli değil miydin."Fe-hellâ kulte. "Şöyle söylemeli değil miydin." Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. 'Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver.'Yâ Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem azabından koru!' demeli değil miydin?" dedi. Ve bizi cehennem azabından koru!' demeli değil miydin?" dedi.

Tabii bu tavsiyeyi o hasta yaptı, uyguladı. Bu duayı etmeye başladı. Rivayet ediliyor ki: Tabii bu tavsiyeyi o hasta yaptı, uyguladı. Bu duayı etmeye başladı. Rivayet ediliyor ki:

Fe-dea'llâhe. "O hasta öyle dua etti." Fe-şefâhu'llâhu. "Hastaya Allah şifayı verdi." Fe-dea'llâhe. "O hasta öyle dua etti." Fe-şefâhu'llâhu. "Hastaya Allah şifayı verdi."

Bu fe-dea'llâhe, "O hasta Allah'a bu duayla dua etti." mânasına da gelir,Bu fe-dea'llâhe, "O hasta Allah'a bu duayla dua etti." mânasına da gelir, "Peygamber Efendimiz o hasta için Allah'a dua etti." mânasına da gelir."Peygamber Efendimiz o hasta için Allah'a dua etti." mânasına da gelir. Peygamber Efendimiz dua etmiş o anda, o da şifa bulmuştur. Peygamber Efendimiz dua etmiş o anda, o da şifa bulmuştur.

Bu hadîs-i şerîfi Müslim de rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Müslim de rivayet etmiş.

Demek ki, böylece dua etmek, hem dünyada hem âhirette iyilik istemek uygun.Demek ki, böylece dua etmek, hem dünyada hem âhirette iyilik istemek uygun. Çünkü mü'min hem dünyasını, dünyadaki hayatını kollayacak,Çünkü mü'min hem dünyasını, dünyadaki hayatını kollayacak, hem de âhiretine çok büyük bir şekilde dikkat edecek. hem de âhiretine çok büyük bir şekilde dikkat edecek.

Bir hususu daha bu dua münasebetiyle hatırlatayım:Bir hususu daha bu dua münasebetiyle hatırlatayım: Hacca gitmiş olan kardeşlerimiz hatırlarlar, tavaf ederken bu duayı ediyorlar. Nerede ediyorlar?Hacca gitmiş olan kardeşlerimiz hatırlarlar, tavaf ederken bu duayı ediyorlar. Nerede ediyorlar? Rükn-ü Yemânî'ye geldikleri, orayı selamladıkları,Rükn-ü Yemânî'ye geldikleri, orayı selamladıkları, Hacer-i Esved'e doğru yürümeye başladıkları zaman bu duayı ediyorlar. Neden?Hacer-i Esved'e doğru yürümeye başladıkları zaman bu duayı ediyorlar. Neden? Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz orada bu duayı okurdu,Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz orada bu duayı okurdu, Efendimiz'in sünnetine uygun olarak yapıyorlar.Efendimiz'in sünnetine uygun olarak yapıyorlar. Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Mâ merartü ale'r-rükni illâ raeytü aleyhi meleken yekûlü âmîn.Mâ merartü ale'r-rükni illâ raeytü aleyhi meleken yekûlü âmîn. Fe-izâ merartüm aleyhi fe-kûlû:Fe-izâ merartüm aleyhi fe-kûlû: Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr. "Ben ne zaman o rüknü, o köşeyi geçsem, orada bir meleğin durduğunu ve 'âmîn' dediğini hep gördüm."Ben ne zaman o rüknü, o köşeyi geçsem, orada bir meleğin durduğunu ve 'âmîn' dediğini hep gördüm. Onun için, siz de Kâbe'nin etrafını dönerken, tavafta orayı geçerken,Onun için, siz de Kâbe'nin etrafını dönerken, tavafta orayı geçerken, Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr diye dua edin!" diye tavsiye etti. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr diye dua edin!" diye tavsiye etti.

Ülâike lehüm nasîbün mimmâ kesebû vallâhu serîu'l-hisâb. Ülâike lehüm nasîbün mimmâ kesebû vallâhu serîu'l-hisâb.

Ülâike, "onlar" mânasına geliyor. Lehüm nâsîbün. "Onların nasibi vardır."Ülâike, "onlar" mânasına geliyor.

Lehüm nâsîbün. "Onların nasibi vardır."
Mimmâ kesebû. "İktisab ettiklerinden, kazandıklarından bir kazançları, nasipleri vardır." Mimmâ kesebû. "İktisab ettiklerinden, kazandıklarından bir kazançları, nasipleri vardır."

Bu "onlar"dan maksat, bazı müfessirlere göre hem sadece dünyayı isteyenler,Bu "onlar"dan maksat, bazı müfessirlere göre hem sadece dünyayı isteyenler, hem de dünya ve âhireti beraber isteyenlerin hepsine giden bir söz, çünkü umumî bir hüküm.hem de dünya ve âhireti beraber isteyenlerin hepsine giden bir söz, çünkü umumî bir hüküm. "Kim neyi kesbederse, neyi isterse, neyi kazanmak isterse, neye çalışırsa...""Kim neyi kesbederse, neyi isterse, neyi kazanmak isterse, neye çalışırsa..." Yani dünyaya çalışana Allah dünyalığı verir; Yani dünyaya çalışana Allah dünyalığı verir; dünya ve âhireti beraber isteyene de dünya ve âhiretin hayırlarını verir.dünya ve âhireti beraber isteyene de dünya ve âhiretin hayırlarını verir. Her ikisine de çalıştıklarının karşılığı vardır.Her ikisine de çalıştıklarının karşılığı vardır. Kesbetmek, "bir şeyi kazanmak" demek; "çalışıp da elde etmek, iktisab etmek" mânasına geliyor.Kesbetmek, "bir şeyi kazanmak" demek; "çalışıp da elde etmek, iktisab etmek" mânasına geliyor. Kim neye çalışırsa, o iktisab ettiği şeyden dolayı Allah onun istediğini verir, oradan bir nasibi olur.Kim neye çalışırsa, o iktisab ettiği şeyden dolayı Allah onun istediğini verir, oradan bir nasibi olur. "Dünyayı isteyenlere Allah dünyayı verecek." mânasına da geliyor."Dünyayı isteyenlere Allah dünyayı verecek." mânasına da geliyor. Ya da ülâike'den maksat, sadece güzel dua eden, hem dünya hem âhireti beraberce isteyen ise;Ya da ülâike'den maksat, sadece güzel dua eden, hem dünya hem âhireti beraberce isteyen ise; onlara böyle yaptıklarından dolayı nasip vardır. onlara böyle yaptıklarından dolayı nasip vardır.

Vallâhu serîü'l-hisâb. "Allah çok süratle hesap görücüdür, hesabı çok süratle olandır." Vallâhu serîü'l-hisâb. "Allah çok süratle hesap görücüdür, hesabı çok süratle olandır."

Tabii "kazandıklarından nasibi vardır" denilince; sadece dünya için isteyenlerin,Tabii "kazandıklarından nasibi vardır" denilince; sadece dünya için isteyenlerin, 200. âyet-i kerîmenin sonunda, Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk,200. âyet-i kerîmenin sonunda, Ve mâ lehû fi'l-âhireti min halâk, "âhiretten bir hazları, nasipleri olmadığı" bildirilmişti."âhiretten bir hazları, nasipleri olmadığı" bildirilmişti. Buradan, sadece güzel dua edenlerin böyle davranışlarından dolayıBuradan, sadece güzel dua edenlerin böyle davranışlarından dolayı güzel mükâfatlara ereceği anlatılmış oluyor, diye de düşünebiliriz.güzel mükâfatlara ereceği anlatılmış oluyor, diye de düşünebiliriz. "Böyle güzel dua eden, hem dünya hem âhireti beraberce düşünüp de"Böyle güzel dua eden, hem dünya hem âhireti beraberce düşünüp de âhiretin de kurtulmasını isteyene bu davranışından dolayı nasibi vardır; âhiretin de kurtulmasını isteyene bu davranışından dolayı nasibi vardır; çünkü Allah duaları kabul edicidir, süratle hesabı görücüdür, kullara dilediklerini verir." mânasına geliyor. çünkü Allah duaları kabul edicidir, süratle hesabı görücüdür, kullara dilediklerini verir." mânasına geliyor.

Bu arada, bu 201. âyet-i kerîmeyle ilgili bir rivayeti nakledelim. Said b. Cübeyr rahmetullahi aleyh'den: Bu arada, bu 201. âyet-i kerîmeyle ilgili bir rivayeti nakledelim. Said b. Cübeyr rahmetullahi aleyh'den:

Câe racülün ile'bni Abbâs. "Adamlardan birisi, bir insan, bir kişi Abdullah b. Abbas'a geldi." Câe racülün ile'bni Abbâs. "Adamlardan birisi, bir insan, bir kişi Abdullah b. Abbas'a geldi."

Radıyallahu anhümâ. O alim, fakih bir zât; müfessir, tefsiri çok iyi bilen bir kimse. Radıyallahu anhümâ. O alim, fakih bir zât; müfessir, tefsiri çok iyi bilen bir kimse.

Fe-kâle. Soru sormuş, demiş ki; İnnî ecertü nefsî min kavmin alâ en yahmilûnî.Fe-kâle. Soru sormuş, demiş ki; İnnî ecertü nefsî min kavmin alâ en yahmilûnî. "Ben bir kavimle, birtakım insanlarla beni taşımaları için anlaşma yaptım.""Ben bir kavimle, birtakım insanlarla beni taşımaları için anlaşma yaptım." Ve vada'tü lehüm min ücretî. "Ücretimden de onlara tenzilât yaptım."Ve vada'tü lehüm min ücretî. "Ücretimden de onlara tenzilât yaptım." Alâ en yed'ûnî ehucce meahüm.Alâ en yed'ûnî ehucce meahüm. "Buna mukabil, ben de onlarla beraber müsaade etsinler de haccedeyim diye,"Buna mukabil, ben de onlarla beraber müsaade etsinler de haccedeyim diye, ücretten tenzilât yaptım, az versinler diye." ücretten tenzilât yaptım, az versinler diye."

"Bu olur mu?" diye İbn Abbas'a sordu. O zaman, Abdullah b. Abbas bu âyet-i kerîmeyi okumuş:"Bu olur mu?" diye İbn Abbas'a sordu. O zaman, Abdullah b. Abbas bu âyet-i kerîmeyi okumuş: Ülâike lehüm nasîbün mimmâ kesebû... "Sen bu âyette anlatılan durumdasın.Ülâike lehüm nasîbün mimmâ kesebû... "Sen bu âyette anlatılan durumdasın. Hem maddî ücret almış olursun, hem de mânevî yönden sevabını almış olursun.Hem maddî ücret almış olursun, hem de mânevî yönden sevabını almış olursun. Bu âyet-i kerîmenin hükmü altına giriyorsun." diye bildirmiş. Bu âyet-i kerîmenin hükmü altına giriyorsun." diye bildirmiş.

Bu âyet-i kerîme de, yukarıda geçen âyetler gibi zikretmeyi emrediyor: Bu âyet-i kerîme de, yukarıda geçen âyetler gibi zikretmeyi emrediyor:

Ve'zküru'llâhe fî eyyâmin ma'dûdâtin. "Sayılı günlerde Allah'ı zikrediniz!" Ve'zküru'llâhe fî eyyâmin ma'dûdâtin. "Sayılı günlerde Allah'ı zikrediniz!"

Bu eyyâmin ma'dûdat, aded kelimesinden ism-i mef'ul.Bu eyyâmin ma'dûdat, aded kelimesinden ism-i mef'ul. Ma'dûd, yevmin ma'dûd, eyyâmin ma'dûdât; "sayılı günler". Bunlar hangileridir? Ma'dûd, yevmin ma'dûd, eyyâmin ma'dûdât; "sayılı günler". Bunlar hangileridir?

Kurban Bayramı'nın birinci gününe Araplar yevmü'n-nahr derler, yani kurban kesme günü.Kurban Bayramı'nın birinci gününe Araplar yevmü'n-nahr derler, yani kurban kesme günü. Ondan sonraki günlere eyyâm-ı teşrîk derler.Ondan sonraki günlere eyyâm-ı teşrîk derler. Teşrîk, -kef'le değil kaf harfiyle- yüksek sesle Lâilâheillallah, Allahu Ekber demektir, "sesini yükseltmek" demektir.Teşrîk, -kef'le değil kaf harfiyle- yüksek sesle Lâilâheillallah, Allahu Ekber demektir, "sesini yükseltmek" demektir. İşte Kurban Bayramı'nın ilk kurban kesme gününden sonraki günlere eyyâm-ı teşrîk derler,İşte Kurban Bayramı'nın ilk kurban kesme gününden sonraki günlere eyyâm-ı teşrîk derler, yani "yüksek sesle Allahu Ekber deme günleri". Bunlar üç gündür.yani "yüksek sesle Allahu Ekber deme günleri". Bunlar üç gündür. Bayramın birinci günü, yevmü'n-nahr diye geçiyor. Ondan sonra üç gün daha...Bayramın birinci günü, yevmü'n-nahr diye geçiyor. Ondan sonra üç gün daha... Kurban Bayramı dört gün; dördüncü gün ikindiye kadar üç güne eyyâm-ı ma'dûdât denir.Kurban Bayramı dört gün; dördüncü gün ikindiye kadar üç güne eyyâm-ı ma'dûdât denir. Bu üç gün daha ziyade hacıların tavaf da yapıp ondan sonra Mina'da zikrettikleri zamanlar olmuş oluyor.Bu üç gün daha ziyade hacıların tavaf da yapıp ondan sonra Mina'da zikrettikleri zamanlar olmuş oluyor. Bir önceki, daha önceki âyet-i kerîmelerde geçtiği gibi. Bir önceki, daha önceki âyet-i kerîmelerde geçtiği gibi.

Ve'zküru'llâhe fî eyyâmin ma'dûdât. "Bu eyyâm-ı teşrîkte,Ve'zküru'llâhe fî eyyâmin ma'dûdât. "Bu eyyâm-ı teşrîkte, yani Kurban bayramının ikinci, üçüncü, dördüncü günlerinde Allah'ı zikrediniz." yani Kurban bayramının ikinci, üçüncü, dördüncü günlerinde Allah'ı zikrediniz."

Kurban Bayramı'nda farz namazlar biter bitmez,Kurban Bayramı'nda farz namazlar biter bitmez, Allâhümme ente's-selâmü ve minke's-selâm tebârekte yâ zel-celâli ve'l-ikrâm demeden tekbir getiriliyor:Allâhümme ente's-selâmü ve minke's-selâm tebârekte yâ zel-celâli ve'l-ikrâm demeden tekbir getiriliyor: Allahu ekber, Allahu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allahu ekber ve li'llâhi'l-hamd deniliyor.Allahu ekber, Allahu ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allahu ekber ve li'llâhi'l-hamd deniliyor. Bu tekbir getirmek, Arafe günü sabah namazından sonra başlar.Bu tekbir getirmek, Arafe günü sabah namazından sonra başlar. Yani daha Arafat'a çıkmadan, Mina'daki sabah namazını kılınca o zaman başlar.Yani daha Arafat'a çıkmadan, Mina'daki sabah namazını kılınca o zaman başlar. Arafat'ta devam eder, Müzdelife sabah namazında devam eder.Arafat'ta devam eder, Müzdelife sabah namazında devam eder. Ondan sonra Mina'daki günlerde; Allahu ekber, Allahu ekber... diye tekbir getirilir.Ondan sonra Mina'daki günlerde; Allahu ekber, Allahu ekber... diye tekbir getirilir. O günler kastediliyor, diye bildiriliyor. O günler kastediliyor, diye bildiriliyor.

Birinci güne, yevmü'n-nahr yani "kurban kesme günü" deniliyor.Birinci güne, yevmü'n-nahr yani "kurban kesme günü" deniliyor. Ama Kurban Bayramı'nın öteki, eyyâm-ı teşrik denilen günlerinde de kurban kesilebilir;Ama Kurban Bayramı'nın öteki, eyyâm-ı teşrik denilen günlerinde de kurban kesilebilir; onlar da kurban kesilebilecek günlerdendir. onlar da kurban kesilebilecek günlerdendir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu günlerde yenilip içilmesini,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu günlerde yenilip içilmesini, çünkü bu günlerin müslümanların bayramı olduğunu beyan etmiş. Buyurmuş ki; çünkü bu günlerin müslümanların bayramı olduğunu beyan etmiş. Buyurmuş ki;

Yevmü arafete ve yevmü'n-nahri ve eyyâmü't-teşrîki ıydünâ ehle'l-İslâmi.Yevmü arafete ve yevmü'n-nahri ve eyyâmü't-teşrîki ıydünâ ehle'l-İslâmi. "Bu günler, Arafe günü, kurban kesme birinci günü, eyyâm-ı teşrîk günleri bizim, müslümanların bayramıdır.""Bu günler, Arafe günü, kurban kesme birinci günü, eyyâm-ı teşrîk günleri bizim, müslümanların bayramıdır." Ve hiye eyyâmü eklin ve şürbin. "Yiyip içme günleridir." Ve hiye eyyâmü eklin ve şürbin. "Yiyip içme günleridir."

Artık haccı yaptılar, Allah'a güzel ibadetler ettiler; yeme içme günleridir.Artık haccı yaptılar, Allah'a güzel ibadetler ettiler; yeme içme günleridir. Hatta Peygamber Efendimiz bunu, "Bu günler yeme içme günleridir, oruç tutmayın!" diyeHatta Peygamber Efendimiz bunu, "Bu günler yeme içme günleridir, oruç tutmayın!" diye münâdiler çıkartıp ilan ettirmiş. münâdiler çıkartıp ilan ettirmiş.

Lâ tesûmû hâzihi'l-eyyâm. "Bu günlerde oruç tutmayın, bu bayram günlerinde oruç tutmayın!"Lâ tesûmû hâzihi'l-eyyâm. "Bu günlerde oruç tutmayın, bu bayram günlerinde oruç tutmayın!" Fe-innehâ eyyâmü eklin ve şürbin ve zikri'llâhi azze celle.Fe-innehâ eyyâmü eklin ve şürbin ve zikri'llâhi azze celle. "Bu günler yeme, içme ve Allah'ı zikretme günleridir." buyurmuş. "Bu günler yeme, içme ve Allah'ı zikretme günleridir." buyurmuş.

Senenin içinde oruç tutulmayan günlerden dördü bunlardır. Senenin içinde oruç tutulmayan günlerden dördü bunlardır.

İşte böyle Mina'da yiyip içip Cenâb-ı Hakk'a hamd ü şükürler, umumî olarak çeşitli zikirlerle,İşte böyle Mina'da yiyip içip Cenâb-ı Hakk'a hamd ü şükürler, umumî olarak çeşitli zikirlerle, zikrin her türlüsüyle meşgul olmak da kastedilmiş olabilir. zikrin her türlüsüyle meşgul olmak da kastedilmiş olabilir. Hususî olarak, namazların arkasından "teşrik tekbirleri" denilen,Hususî olarak, namazların arkasından "teşrik tekbirleri" denilen, bu günlere aitbu günlere ait tekbirleri getirmek mânasına da alınmış. Bayramın dördüncü günü ikindiden sonra artık tekbirler kesiliyor, akşamleyin denilmiyor. tekbirleri getirmek mânasına da alınmış. Bayramın dördüncü günü ikindiden sonra artık tekbirler kesiliyor, akşamleyin denilmiyor.

Fe-men teaccele fî yevmeyni fe-lâ isme aleyhi.Fe-men teaccele fî yevmeyni fe-lâ isme aleyhi. Birinci güne yevmü'n-nahr diye ayrı isim verildiği için, ikinci ve üçüncü günler "iki gün" diye geçiyor.Birinci güne yevmü'n-nahr diye ayrı isim verildiği için, ikinci ve üçüncü günler "iki gün" diye geçiyor. "Mina'da bu zikir günlerinde iki gün durup da ondan sonra acele eden,"Mina'da bu zikir günlerinde iki gün durup da ondan sonra acele eden, acele davranıp kalkıp artık yerine yurduna, kasabasına,acele davranıp kalkıp artık yerine yurduna, kasabasına, kabilesine, beldesine gitmeye kalkışan insana hiçbir günah yoktur. Onun üzerine bir günah yazılmaz." kabilesine, beldesine gitmeye kalkışan insana hiçbir günah yoktur. Onun üzerine bir günah yazılmaz."

Çünkü vazifeler bitmiştir, Cenâb-ı Hak hoşnut olmuştur.Çünkü vazifeler bitmiştir, Cenâb-ı Hak hoşnut olmuştur. Bu ibadeti böyle yapmalarıyla, buraya kadar yapmalarıyla tamamlamış oluyorlar,Bu ibadeti böyle yapmalarıyla, buraya kadar yapmalarıyla tamamlamış oluyorlar, eksiklik kalmamış oluyor. Onların bir günahları yoktur, gidebilirler. eksiklik kalmamış oluyor. Onların bir günahları yoktur, gidebilirler.

Ve men teahhara fe-lâ isme aleyhi li-meni'ttekâ.Ve men teahhara fe-lâ isme aleyhi li-meni'ttekâ. "Ama Allah'tan korkanlar için, böyle geriye kalıp da üçüncü günü de tamamlamak,"Ama Allah'tan korkanlar için, böyle geriye kalıp da üçüncü günü de tamamlamak, -eyyâm-ı teşrîkin üçüncü günü de bayramın dördüncü günü oluyor--eyyâm-ı teşrîkin üçüncü günü de bayramın dördüncü günü oluyor- Mina'da kalmak, yine şeytan taşlamak, şeytanı taşlarken yapılan dualarMina'da kalmak, yine şeytan taşlamak, şeytanı taşlarken yapılan dualar ve namazların arkasından yapılan tekbirler, böyle devam ederse, bir gün daha olursa;ve namazların arkasından yapılan tekbirler, böyle devam ederse, bir gün daha olursa; bu müttakîler için daha uygundur." bu müttakîler için daha uygundur."

Mümkünse, şartları elveriyorsa böyle yapmak daha iyi olur.Mümkünse, şartları elveriyorsa böyle yapmak daha iyi olur. Çünkü üç günlük sevap, iki günlük sevaptan elbette daha fazladır. Çünkü üç günlük sevap, iki günlük sevaptan elbette daha fazladır. Hem de orada biraz daha sabretmek müttakî kulların şiârı olmuş oluyor. Hem de orada biraz daha sabretmek müttakî kulların şiârı olmuş oluyor.

Va'lemû enneküm ileyhi tuhşerûn."Biliniz ki ey insanlar, hiç şüphe yok ki sizler ona yöneltilipVa'lemû enneküm ileyhi tuhşerûn."Biliniz ki ey insanlar, hiç şüphe yok ki sizler ona yöneltilip sevk edilip götürülüp O'nun huzurunda toplanacak, haşrolacaksız." sevk edilip götürülüp O'nun huzurunda toplanacak, haşrolacaksız."

Haşrolma günü, "haşrolma" yerine ne diyoruz? "Yevm-i mahşer" diyoruz, "mahşer günü" diyoruz.Haşrolma günü, "haşrolma" yerine ne diyoruz? "Yevm-i mahşer" diyoruz, "mahşer günü" diyoruz. Cümle evvelîn ve âhirîn, bütün insanlar, bütün sorumlular,Cümle evvelîn ve âhirîn, bütün insanlar, bütün sorumlular, mahşer günü Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna gidecekler. mahşer günü Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna gidecekler.

Mahşer gününün en mühim özelliği, mahkeme-i kübrâsıdır,Mahşer gününün en mühim özelliği, mahkeme-i kübrâsıdır, insanların amellerinin tartılmasıdır. Sevaplarının, günahlarının alınması verilmesidir.insanların amellerinin tartılmasıdır. Sevaplarının, günahlarının alınması verilmesidir. Cezalarının verilmesidir. İyilerin cennete sevki, kötülerin de cehenneme atılmasıdır.Cezalarının verilmesidir. İyilerin cennete sevki, kötülerin de cehenneme atılmasıdır. İnsanın bunu hiç hatırından çıkarmaması lazım! İnsanın bunu hiç hatırından çıkarmaması lazım! Âhirete iman İslâm'ın en önemli, en belirgin, bâriz, şeffaf, apaçık iman esasıdır. Âhirete iman İslâm'ın en önemli, en belirgin, bâriz, şeffaf, apaçık iman esasıdır.

Bazı kimseler âhirete inanmaz. Bazıları da diyor ki; "Cennet de cehennem de bu dünyada." Bazı kimseler âhirete inanmaz. Bazıları da diyor ki; "Cennet de cehennem de bu dünyada."

Öyle şey olmaz! Bir âhiret hayatı var, âhirette.Öyle şey olmaz! Bir âhiret hayatı var, âhirette. "Cennet de cehennem de bu dünyadadır." demenin hiçbir aslı, esası yok! Şöyle bir yorum ile olursa olur:"Cennet de cehennem de bu dünyadadır." demenin hiçbir aslı, esası yok! Şöyle bir yorum ile olursa olur: "Cennet de cehennem de bu dünyada kazanılıyor. Güzel işler yaparsan bu dünyada cenneti kazanırsın."Cennet de cehennem de bu dünyada kazanılıyor. Güzel işler yaparsan bu dünyada cenneti kazanırsın. Güzel işler yapmazsan âhiretteki pişmanlık fayda vermez.Güzel işler yapmazsan âhiretteki pişmanlık fayda vermez. Günahlarla ömür geçirirsen âhirette cennete gidemezsin!" mânasını söylüyorsa...Günahlarla ömür geçirirsen âhirette cennete gidemezsin!" mânasını söylüyorsa... Onu da açıkça söylesin o zaman, şeffaf olsun. "Cennet ve cehennem haktır, vardır.Onu da açıkça söylesin o zaman, şeffaf olsun. "Cennet ve cehennem haktır, vardır. Âhiret vardır, haktır. Âmentü bi'l-âhireti.Âhiret vardır, haktır. Âmentü bi'l-âhireti. Âhirete inandım!" desin de, ondan sonra "Âhireti kazanmak dünyadadır." desin. Âhirete inandım!" desin de, ondan sonra "Âhireti kazanmak dünyadadır." desin. Yoksa öyle lastikli konuşup da, "Âhiret yoktur, öldükten sonra dirilmek yoktur, Yoksa öyle lastikli konuşup da, "Âhiret yoktur, öldükten sonra dirilmek yoktur, cennet yoktur, cehennem yoktur." gibi bir kanaate geçerse,cennet yoktur, cehennem yoktur." gibi bir kanaate geçerse, düşerse bu işin, bu lâfın ötesi; o zaman adam kâfir olur! Çünkü âhiret var. düşerse bu işin, bu lâfın ötesi; o zaman adam kâfir olur!

Çünkü âhiret var.
Âhirete iman İslâm'ın, Kur'an'ın, Peygamber Efendimiz'in üzerinde durduğu en önemli iman esasıdır.Âhirete iman İslâm'ın, Kur'an'ın, Peygamber Efendimiz'in üzerinde durduğu en önemli iman esasıdır. Haktır, gerçektir. Âhiret olacak. Mahşer olacak. Mahkeme-i kübrâ olacak. Ameller tartılacak.Haktır, gerçektir. Âhiret olacak. Mahşer olacak. Mahkeme-i kübrâ olacak. Ameller tartılacak. Sırat haktır. Cennet cehennem haktır. İyiler cennete gidecek, kötüler cehnenneme gidecek. Sırat haktır. Cennet cehennem haktır. İyiler cennete gidecek, kötüler cehnenneme gidecek.

Va'lemû. "Biliniz ey insanlar!" Enneküm. "Hiç şüphe yok ki sizler."Va'lemû. "Biliniz ey insanlar!" Enneküm. "Hiç şüphe yok ki sizler." İleyhi tuhşerûn. "Mahşer günü O'nun huzuruna gideceksiniz." Oraya varmak olacak. İleyhi tuhşerûn. "Mahşer günü O'nun huzuruna gideceksiniz."

Oraya varmak olacak.
Yoksa "Bu dünyada ne yaparsan yanında kâr kalır." deyip epikürist bir felsefe ile,Yoksa "Bu dünyada ne yaparsan yanında kâr kalır." deyip epikürist bir felsefe ile, hedonist felsefe ile, zevk ü sefa ile, çalıp çırpıp -hedonist felsefe ile, zevk ü sefa ile, çalıp çırpıp - Çalmak çırpmak iki mânaya; hem onun bunun malını çalıp çırpmak, hem de sazı sözü dımbırdatmak.Çalmak çırpmak iki mânaya; hem onun bunun malını çalıp çırpmak, hem de sazı sözü dımbırdatmak. Artık ne mânaya ise...-Artık ne mânaya ise...- böyle ömür geçirenler bilsinler ki elbette âhirette Allahu Teâlâ'nın huzuruna çıkacaklar.böyle ömür geçirenler bilsinler ki elbette âhirette Allahu Teâlâ'nın huzuruna çıkacaklar. Bakalım o zaman ne cevap verecekler? Bakalım o zaman ne cevap verecekler?

Bu dünyada bütün kötülerin cezası görülemiyor.Bu dünyada bütün kötülerin cezası görülemiyor. Tabii Cenâb-ı Hak dünyada da cezalandırır, âhirette de cezalandırır. Ama bir kısmı belli olmuyor. Tabii Cenâb-ı Hak dünyada da cezalandırır, âhirette de cezalandırır. Ama bir kısmı belli olmuyor. Âhirette kâfirler için ebedî azap vardır; mü'minler için ebedî nimet ve cennet ve naîm ve safa vardır. Âhirette kâfirler için ebedî azap vardır; mü'minler için ebedî nimet ve cennet ve naîm ve safa vardır.

Bunları hiçbir zaman hatırdan çıkartmayın! Bu âyet-i kerîmenin sonu böyle işte, bunu ikaz ediyor:Bunları hiçbir zaman hatırdan çıkartmayın! Bu âyet-i kerîmenin sonu böyle işte, bunu ikaz ediyor: "Biliniz ki, hiç şüphe yok ki sizler Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda toplanacaksınız, haşrolacaksınız!" "Biliniz ki, hiç şüphe yok ki sizler Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda toplanacaksınız, haşrolacaksınız!"

Allahu Teâlâ hazretleri bizi ârif, uyanık, gerçek müslümanlardan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi ârif, uyanık, gerçek müslümanlardan eylesin. Âhirete hazırlanmayı nasip eylesin. Dünyayı gafletle geçirmemeyi nasip eylesin.Âhirete hazırlanmayı nasip eylesin. Dünyayı gafletle geçirmemeyi nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2