Namaz Vakitleri

2 Cemâziye'l-Âhir 1446
03 Aralık 2024
İmsak
06:33
Güneş
08:04
Öğle
12:59
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Dünyada Garipler Dört Tanedir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 02.10.1999

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın sohbetlerinden özenle seçilmiş muhtelif bölümlerdir.
Şâir Alim Ali Ulvî Kurucu, Ebû Hureyre’nin Açlığını Gidermek İçin Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in Evlerine Gitmesi, Resûlullah’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dünyada Garipler Dört Tanedir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 02.10.1999

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın sohbetlerinden özenle seçilmiş muhtelif bölümlerdir.
Şâir Alim Ali Ulvî Kurucu, Ebû Hureyre’nin Açlığını Gidermek İçin Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in Evlerine Gitmesi, Resûlullah’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhirabbilâlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhirabbilâlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Selâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ es-Selâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Aziz ve muhterem kardeşlerim! Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Ebû Nuaym'ın ve Deylemî'nin Ebû Said el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte; Ebû Nuaym'ın ve Deylemî'nin Ebû Said el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte;

el-Garîbü fî gurbetihî kel-mücâhidi fî sebîlillâhi yerfe'ullâhü lehû bi-külli kademin dereceten el-Garîbü fî gurbetihî kel-mücâhidi fî sebîlillâhi yerfe'ullâhü lehû bi-külli kademin dereceten ve yüktebu lehû hamsine haseneten. ve yüktebu lehû hamsine haseneten. el-Garîbü fî gurbetihî vecebet lehû'l-cennetü.el-Garîbü fî gurbetihî vecebet lehû'l-cennetü. Ekrimü'l-gurabâe fe inne lehüm şefâaten yevme'l-kıyâmeti. Lealleküm tencûne bi-şefâatihim. Ekrimü'l-gurabâe fe inne lehüm şefâaten yevme'l-kıyâmeti. Lealleküm tencûne bi-şefâatihim.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Garip kullar hakkında bir hadîs-i şerîf. Garip kullar hakkında bir hadîs-i şerîf.

Garîb, Arapça'da "gurbette olan" demek. Mesela ben garibim. Niye? Garîb, Arapça'da "gurbette olan" demek.

Mesela ben garibim.

Niye?

Gurbetteyim. Asıl evim barkımın olduğu yerde değilim. Gurbetteyim. Asıl evim barkımın olduğu yerde değilim. Kendi evimde olsam kendi evimde otursam kalksam kendi yerimde yurdumda olsam Kendi evimde olsam kendi evimde otursam kalksam kendi yerimde yurdumda olsam o zaman mukîm olurum.o zaman mukîm olurum. Ben yolcuyum, gurbetteyim. Ama ben gariplerin en bahtiyarlarındanım.Ben yolcuyum, gurbetteyim.

Ama ben gariplerin en bahtiyarlarındanım.
Allah hepinizden razı olsun. Sizin gibi samimi kardeşlerimin arasındayım.Allah hepinizden razı olsun. Sizin gibi samimi kardeşlerimin arasındayım. Eviniz benim evim gibi; oturuyorum, yatıyorum kalkıyorum. İhtiyaçlarım görülüyor. Eviniz benim evim gibi; oturuyorum, yatıyorum kalkıyorum. İhtiyaçlarım görülüyor. Bizi çağırıyorsunuz, Allah razı olsun, davet ediyorsunuz.Bizi çağırıyorsunuz, Allah razı olsun, davet ediyorsunuz. Yemekler, ziyafetler çekiyorsunuz. Allah geçmişlerinizin ruhunu şâd etsin, kesenize bereket versin. Yemekler, ziyafetler çekiyorsunuz. Allah geçmişlerinizin ruhunu şâd etsin, kesenize bereket versin. Her garibe böyle devlet nasip olmaz, böyle gariplik dostlar başına! Her garibe böyle devlet nasip olmaz, böyle gariplik dostlar başına! Bu güzel ama bir de işin başka taraflarını, başka türlülerini düşünelim: Bu güzel ama bir de işin başka taraflarını, başka türlülerini düşünelim:

Mesela Adam Mekke-i Mükerreme'den çıkartılmış.Mesela Adam Mekke-i Mükerreme'den çıkartılmış. Müşriklerden çok eza cefa gördüğü için mecburen kalkmış Habeşistan'a gitmiş. Müşriklerden çok eza cefa gördüğü için mecburen kalkmış Habeşistan'a gitmiş. Yolda garip, Habeşistan'da garip. Akrabası yok, kavmi kabilesi yok, evi barkı yok.Yolda garip, Habeşistan'da garip. Akrabası yok, kavmi kabilesi yok, evi barkı yok. Yabancı bir diyarda, dillerini bilmez. Dükkânı yok, kazancı nereden sağlayacak?.. Yabancı bir diyarda, dillerini bilmez. Dükkânı yok, kazancı nereden sağlayacak?.. Bazen böyle garipler güç durumda, zor durumda olurlar. Bazen böyle garipler güç durumda, zor durumda olurlar.

Eskilerde böyle parası olan her yerde rahat eder diye de şartlar hazır değildi. Eskilerde böyle parası olan her yerde rahat eder diye de şartlar hazır değildi. Şimdi her yerde oteller var, moteller var.Şimdi her yerde oteller var, moteller var. Paranın kuvvetine göre üç yıldızlı, beş yıldızlı yerde yattın mı her gün havluların değişir.Paranın kuvvetine göre üç yıldızlı, beş yıldızlı yerde yattın mı her gün havluların değişir. Yatakların, çarşafların değişir. Aşağıda lokantada istediğin yemekleri yersin.Yatakların, çarşafların değişir. Aşağıda lokantada istediğin yemekleri yersin. Ekşisinden turşusundan, tatlısından meyvesine kadar garsonlar önünde el pençe divan dururlar.Ekşisinden turşusundan, tatlısından meyvesine kadar garsonlar önünde el pençe divan dururlar. Bahşişi sıkıştırırsın. İstediğini söylersin, getirirler… Bahşişi sıkıştırırsın. İstediğini söylersin, getirirler…

Eskiden bunlar da yoktu. Çöl, çölde iklim sıcak. Eskiden,Eskiden bunlar da yoktu. Çöl, çölde iklim sıcak. Eskiden, yakın zamana kadar kalorifer de yoktu soğutma cihazı da yoktu. yakın zamana kadar kalorifer de yoktu soğutma cihazı da yoktu.

Medine'de Ali Ulvi Bey'i tanırsınız. Medine'de Ali Ulvi Bey'i tanırsınız. Ali Ulvi Kurucu; şair, meşhur, alim bir zât. Seksen-doksan yaşında bir kimse.Ali Ulvi Kurucu; şair, meşhur, alim bir zât. Seksen-doksan yaşında bir kimse. O, eski yılları hatırlıyor.O, eski yılları hatırlıyor. Seksen doksan yaşında, kendisinin orada bulunduğu eski yılları hatırlıyor.Seksen doksan yaşında, kendisinin orada bulunduğu eski yılları hatırlıyor. Orada ne mahrumiyetler çektiklerini anlatıyor. Başka arkadaşlar da var. Orada ne mahrumiyetler çektiklerini anlatıyor. Başka arkadaşlar da var. Tanıdıklarımızdan oraya yerleşmeye gidip de şu mübarek beldede kalayım daTanıdıklarımızdan oraya yerleşmeye gidip de şu mübarek beldede kalayım da bundan sonra ömrümü orada geçireyim deyip de dayanamayıp gelenler var. bundan sonra ömrümü orada geçireyim deyip de dayanamayıp gelenler var.

Onlardan bir tanesi -benden yaşça büyük, ağabey durumunda, emekli oldu, gitti, Onlardan bir tanesi -benden yaşça büyük, ağabey durumunda, emekli oldu, gitti, orada tanıdıkları var, yerleşecekti- diyor ki; orada tanıdıkları var, yerleşecekti- diyor ki;

"Aziz kardeşim! Mümkün değil, insan yatakta kafesteki kuş gibi çırpınıyor."Aziz kardeşim! Mümkün değil, insan yatakta kafesteki kuş gibi çırpınıyor. Bir o tarafa dönüyorsun sıcak, bir bu tarafa dönüyorsun sıcak." Bir o tarafa dönüyorsun sıcak, bir bu tarafa dönüyorsun sıcak."

Şimdi kolay: Soğutma cihazlarını açıyorlar, hatta insan nezle oluyor.Şimdi kolay: Soğutma cihazlarını açıyorlar, hatta insan nezle oluyor. Hepsinin elinde bir mendil. Kutudan üç tane mendil çekiyor, hemen burnunu siliyor.Hepsinin elinde bir mendil. Kutudan üç tane mendil çekiyor, hemen burnunu siliyor. Hepsi soğuktan nezle. Dışarısı istediği kadar sıcak olsun,Hepsi soğuktan nezle. Dışarısı istediği kadar sıcak olsun, camiden içeriye girdin mi buzhaneye girmiş gibi oluyorsun. camiden içeriye girdin mi buzhaneye girmiş gibi oluyorsun. Ama eskiden öyle değildi. Evde durulmuyordu. Ali Ulvi [Kurucu] Bey anlatıyor: Ama eskiden öyle değildi. Evde durulmuyordu. Ali Ulvi [Kurucu] Bey anlatıyor:

"Geceleyin sıcaktan uyuyamazdık, giderdik üstümüze bir kova su dökerdik. "Geceleyin sıcaktan uyuyamazdık, giderdik üstümüze bir kova su dökerdik. Bir kova da yatağa dökerdik. Islak yatağın üstüne ıslak elbiseyle yatardık.Bir kova da yatağa dökerdik. Islak yatağın üstüne ıslak elbiseyle yatardık. Yarım saat uyurduk. Yarım saate kadar bunların hepsi kururdu. Yarım saat uyurduk. Yarım saate kadar bunların hepsi kururdu. Üstümüz de yatak da kururdu. Yine çırpınmaya başlardık…" diyor. Üstümüz de yatak da kururdu. Yine çırpınmaya başlardık…" diyor.

Bir başkası anlatıyor: "Kardeşim! Bütün yediğimiz ekmeklerin hepsi kurtlu ve böcekliydi. Bir başkası anlatıyor:

"Kardeşim! Bütün yediğimiz ekmeklerin hepsi kurtlu ve böcekliydi.
Çünkü gelen buğdaylar, unlar kurtlanırdı. Her taraf kurtlu, ne yapacaksın! Çünkü gelen buğdaylar, unlar kurtlanırdı. Her taraf kurtlu, ne yapacaksın! O kurtlu şeylerden ekmekler yapılırdı. Biz de göre göre çatır çutur yerdik.O kurtlu şeylerden ekmekler yapılırdı. Biz de göre göre çatır çutur yerdik. Çünkü başkası yok. Hurmaların hepsi kurtlanırdı…" diyor. Çünkü başkası yok. Hurmaların hepsi kurtlanırdı…" diyor.

Şimdi kurtlu hurmayı almıyoruz. 20-25 riyal veriyoruz, iyisini alıyoruz. Şimdi kurtlu hurmayı almıyoruz. 20-25 riyal veriyoruz, iyisini alıyoruz.

Ama eskiden hurma kurtlu. Gıda yok. Su sıcak. Ama eskiden hurma kurtlu. Gıda yok. Su sıcak. Suyu içiyorsun ılık, insana bir serinletme yapmıyor. O da bulunmuyor, o da kolay bulunmuyor.Suyu içiyorsun ılık, insana bir serinletme yapmıyor. O da bulunmuyor, o da kolay bulunmuyor. Eskiden Harem-i Şerîf'te zemzem dağıtıcılar olurdu. Eskiden Harem-i Şerîf'te zemzem dağıtıcılar olurdu. "Al şu on riyali, dağıt." derdin, iki üç kişiye verirdi. "Al şu on riyali, dağıt." derdin, iki üç kişiye verirdi. Orada bir içersin; sıcak su, bayağı ılık su.Orada bir içersin; sıcak su, bayağı ılık su. Zemzem suyu mübarek su diye insan [istiyor].Zemzem suyu mübarek su diye insan [istiyor]. İçersin, ne serinletir ne susuzluğunu giderir.İçersin, ne serinletir ne susuzluğunu giderir. Bir daha iç bir daha iç bir daha iç… İstersen bir kova iç! Bir daha iç bir daha iç bir daha iç… İstersen bir kova iç!

Şimdiki durumumuzla ölçmeyin, eski durumu düşünün.Şimdiki durumumuzla ölçmeyin, eski durumu düşünün. Sıcak; kıtlık, yokluk yoksulluk, perişanlık; kumaş yok… Sıcak; kıtlık, yokluk yoksulluk, perişanlık; kumaş yok…

Şimdi bu bizim ince ince kumaşlar o zamanın valilerinin giydiği şeyler. Şimdi bu bizim ince ince kumaşlar o zamanın valilerinin giydiği şeyler. Pamuklu bir kumaş, incecik, koton, pamuk, bulunan bir şey değil.Pamuklu bir kumaş, incecik, koton, pamuk, bulunan bir şey değil. Sahâbe-i kirâm kesilen kurbanların derilerinden kendilerine elbise yaparlarmış ki Sahâbe-i kirâm kesilen kurbanların derilerinden kendilerine elbise yaparlarmış ki ilk çağlardaki gibi… Kumaş yok. ilk çağlardaki gibi… Kumaş yok.

Fakirlik var! Yağmur yağdığı zaman Mescid-i Nebevî'nin içi; postların üstüne Fakirlik var!

Yağmur yağdığı zaman Mescid-i Nebevî'nin içi; postların üstüne
yağmur yağdığından kokarmış, ağıl gibi kokarmış. yağmur yağdığından kokarmış, ağıl gibi kokarmış.

Bir adam sabah namazından sonra es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh, Bir adam sabah namazından sonra es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh deyince mescitten kalkıp gidiyor, hemen kalkıp gidiyor.es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh deyince mescitten kalkıp gidiyor, hemen kalkıp gidiyor. Bir tanesi çıkıyor önüne: "Dur kardeşim! Burası Peygamber Efendimiz'in mescidi. Bir tanesi çıkıyor önüne:

"Dur kardeşim! Burası Peygamber Efendimiz'in mescidi.
Mübarek, namaz kıldın. Otur biraz duasını yap, acelen ne! Mübarek, namaz kıldın. Otur biraz duasını yap, acelen ne! Selam verir vermez hemen alelacele çıkıyorsun!.." Selam verir vermez hemen alelacele çıkıyorsun!.."

Mübarek, boynunu büküyor. Diyor ki; "Evde bir tane örtü var.Mübarek, boynunu büküyor. Diyor ki;

"Evde bir tane örtü var.
Ben o örtüye sarınıyorum, camiye geliyorum.Ben o örtüye sarınıyorum, camiye geliyorum. Namazı kılıyorum, hemen çıkıp gidiyorum ki evimiz, kulübemiz, barakamız da biraz uzakta.Namazı kılıyorum, hemen çıkıp gidiyorum ki evimiz, kulübemiz, barakamız da biraz uzakta. Hanım bürünüyor, o sabah namazını kılıyor. Yetiştirsin diye gidiyorum." Hanım bürünüyor, o sabah namazını kılıyor. Yetiştirsin diye gidiyorum."

Hurmadan başka yanlarında yiyecekleri yok. Hurmadan başka yanlarında yiyecekleri yok. Sudan başka bir içecekleri yok. Hurma-su, hurma-su, hurma-su… Sudan başka bir içecekleri yok. Hurma-su, hurma-su, hurma-su… O da kurtlu, o da bulabilirse! O da kurtlu, o da bulabilirse!

Hz. Ali Efendimiz bir kere bir ihtiyar kadının bahçesinde anlaşma yapmış.Hz. Ali Efendimiz bir kere bir ihtiyar kadının bahçesinde anlaşma yapmış. Çektiği kova başına bir tane hurma,Çektiği kova başına bir tane hurma, Bâkî Kabristanı'nın arka tarafında kaç kova çektiyse o kadar sayı hurma almış almış, evine getirmiş.Bâkî Kabristanı'nın arka tarafında kaç kova çektiyse o kadar sayı hurma almış almış, evine getirmiş. Peygamber Efendimiz'e de ikram etmiş kendisi de yemiş çoluk çocuğu da yemiş. Peygamber Efendimiz'e de ikram etmiş kendisi de yemiş çoluk çocuğu da yemiş.

Düşünün, tane tane hurma! Sefaleti, yoksulluğu, sıkıntıyı düşünün! Düşünün, tane tane hurma! Sefaleti, yoksulluğu, sıkıntıyı düşünün! Günlerce yemek yememeyi, evde yemek pişmediğini, açlıktan bayılmayı düşünün! Günlerce yemek yememeyi, evde yemek pişmediğini, açlıktan bayılmayı düşünün!

Ebû Hüreyre radıyallahu anh çok acıkmış. Ebû Hüreyre radıyallahu anh çok acıkmış. Mübarek, kaç gün yemek yemediyse Ebû Bekr-i Sıddîk'ın evine gitmiş, kapıyı çalmış. Mübarek, kaç gün yemek yemediyse Ebû Bekr-i Sıddîk'ın evine gitmiş, kapıyı çalmış. Demiş ki; "Ben sana Kur'an okuyayım, sen dinle; doğru mu okuyorum yanlışım var mı?" Demiş ki;

"Ben sana Kur'an okuyayım, sen dinle; doğru mu okuyorum yanlışım var mı?"

O zaman Kur'an baskıları da yoktu. Ebû Bekir es-Sıddîk da "Oku." demiş,O zaman Kur'an baskıları da yoktu. Ebû Bekir es-Sıddîk da "Oku." demiş, Ebû Hüreyre radıyallahu anh okumuş.Ebû Hüreyre radıyallahu anh okumuş. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz radıyallahu anh'a demiş ki; "Doğru okuyorsun!" Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz radıyallahu anh'a demiş ki;

"Doğru okuyorsun!"

"Peki, Allah'a ısmarladık…" Oradan çıkmış. "Peki, Allah'a ısmarladık…"

Oradan çıkmış.

"Evine gidince ev sahibi bir ikram eder, belki bir tane hurma verir diye gittim." diyor. "Evine gidince ev sahibi bir ikram eder, belki bir tane hurma verir diye gittim." diyor.

Aç ya, zavallı, gariban! Hz. Ömer'in evine gitmiş, kapıyı çalmış: Aç ya, zavallı, gariban!

Hz. Ömer'in evine gitmiş, kapıyı çalmış:

"Yâ Ömer! Sana Kur'an okuyayım, bakalım doğru mu yanlış mı?" "Yâ Ömer! Sana Kur'an okuyayım, bakalım doğru mu yanlış mı?"

"Gel oku!" demiş, okumuş. "Doğru." demiş, çıkmış gitmiş. "Gel oku!" demiş, okumuş.

"Doğru." demiş, çıkmış gitmiş.

"Hz. Ömer'in bu iş işin altında bir iş olduğunu anlaması lazımdı. "Hz. Ömer'in bu iş işin altında bir iş olduğunu anlaması lazımdı. Çünkü Kur'an'ı benim ondan daha iyi bildiğimi bilir." diyor. Çünkü Kur'an'ı benim ondan daha iyi bildiğimi bilir." diyor.

Oradan da bir şey çıkmamış. Sonra yolda giderken hâlsizlermiş,Oradan da bir şey çıkmamış. Sonra yolda giderken hâlsizlermiş, açlıktan yolun kenarına yığılmış.açlıktan yolun kenarına yığılmış. Çünkü karnı içeriye doğru sırtına yapışmış.Çünkü karnı içeriye doğru sırtına yapışmış. Göbek, yağ filan yok. Açlıktan karnı sırtına yapışmış. Bayılmış. Göbek, yağ filan yok. Açlıktan karnı sırtına yapışmış. Bayılmış.

Yere düşerken Resûlullah Efendimiz oradan geçiyormuş. Yere düşerken Resûlullah Efendimiz oradan geçiyormuş. Onun kokusundan "Peygamberimiz geliyor!" diye davranmış kalkmış.Onun kokusundan "Peygamberimiz geliyor!" diye davranmış kalkmış. Peygamber Efendimiz de göz ucuyla bakmış; "Gel peşimden!" diye işaret etmiş. Peygamber Efendimiz de göz ucuyla bakmış; "Gel peşimden!" diye işaret etmiş. Eve gidince hanımlarına; "Evde bir şey var mı?" diye sormuş. Eve gidince hanımlarına;

"Evde bir şey var mı?" diye sormuş.

"Bir tas süt var." demişler. "Al şunu iç." "Bir tas süt var." demişler.

"Al şunu iç."

Bismillâhirrahmânirrahîm Sütü içmiş içmiş içmiş… Bismillâhirrahmânirrahîm

Sütü içmiş içmiş içmiş…

"Daha iç, çekinme, daha iç daha iç…" "Daha iç, çekinme, daha iç daha iç…"

O kadar çok içmiş o kadar çok içmiş ki karnı düz olmuş. O kadar çok içmiş o kadar çok içmiş ki karnı düz olmuş. İçine doğru çukurdu ya, içe içe içe karnı düz olmuş. İçine doğru çukurdu ya, içe içe içe karnı düz olmuş.

Biz de ne deriz? "Karnım kubbe gibi oldu, davul gibi oldu…" deriz. Biz de ne deriz?

"Karnım kubbe gibi oldu, davul gibi oldu…" deriz.

Sefalet öyle! Bir de Peygamber Efendimiz bu mübarekleri görevlendiriyor: Sefalet öyle!

Bir de Peygamber Efendimiz bu mübarekleri görevlendiriyor:

"Gidin falanca kabileye, şu işi yapın!" Yanlarına da ne alıyorlar?"Gidin falanca kabileye, şu işi yapın!"

Yanlarına da ne alıyorlar?
Ekmek mi alıyorlar, et mi alıyorlar?.. Ekmek mi alıyorlar, et mi alıyorlar?..

Bir torba hurma, çıkıyorlar yola! Hurmayı yiyerek su içerek gidiyorlar. Bir torba hurma, çıkıyorlar yola! Hurmayı yiyerek su içerek gidiyorlar. Yolda kabileler bir şey verirse verir, vermezse aç.Yolda kabileler bir şey verirse verir, vermezse aç. Yolda, çölde ne bulurlarsa… Garibin garipliğini düşünün. Yolda, çölde ne bulurlarsa… Garibin garipliğini düşünün.

Şimdi böyle bir insan yolcu, gitti; garibin hâlini düşünün: Şimdi böyle bir insan yolcu, gitti; garibin hâlini düşünün:

Cebinde para yok. Torbasında yiyecek yok, varsa bile sayılı, az. Cebinde para yok. Torbasında yiyecek yok, varsa bile sayılı, az. Binek yok, yollara bata çıka… Garibin hâlini düşünün! Binek yok, yollara bata çıka… Garibin hâlini düşünün!

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

el-Garîbü fî gurbetihî kel-mücâhidi fî sebîlillâhi. Gurbete çıkmış olan garip gurbetinde neye benzer? el-Garîbü fî gurbetihî kel-mücâhidi fî sebîlillâhi.

Gurbete çıkmış olan garip gurbetinde neye benzer?

"Gurbete çıkmış olan garip, Allah yoluna cihada gitmiş insan gibidir." "Gurbete çıkmış olan garip, Allah yoluna cihada gitmiş insan gibidir."

Kolay değil, oturduğun yerde rahat edersin! Kolay değil, oturduğun yerde rahat edersin!

Mesela benim şimdi Avustralya'da iki tane arabam var Mesela benim şimdi Avustralya'da iki tane arabam var Ama diyâr-ı gurbette onlar olmuyor. "Mücahit gibidir." Ama diyâr-ı gurbette onlar olmuyor.

"Mücahit gibidir."

Yerfe'ullâhü lehû bi-külli kademin dereceten. Yerfe'ullâhü lehû bi-külli kademin dereceten. "Attığı her adımda Allah onun bir derecesini yükseltir, bir derece yükseltir." "Attığı her adımda Allah onun bir derecesini yükseltir, bir derece yükseltir."

Gariban gurbette sıkıntı çektikçe zahmet çektikçe derecesini yükseltir. Gariban gurbette sıkıntı çektikçe zahmet çektikçe derecesini yükseltir.

Ve yüktebu lehû hamsine haseneten. "Bir adımına elli hasene yazar." Ve yüktebu lehû hamsine haseneten. "Bir adımına elli hasene yazar."

Zaten mecbur olmayan gurbete de çıkmaz. Zaten mecbur olmayan gurbete de çıkmaz. Gurbete çıkmanın bir zarurî sebebi vardır da ondan yerini yurdunu terk etmiştir. Gurbete çıkmanın bir zarurî sebebi vardır da ondan yerini yurdunu terk etmiştir.

el-Garîbü fî gurbetihî vecebet lehû'l-cennetü. el-Garîbü fî gurbetihî vecebet lehû'l-cennetü. "Garip adam, yurdundan uzakta, ölürse cennet ona vacib olur, cennetlik olur." "Garip adam, yurdundan uzakta, ölürse cennet ona vacib olur, cennetlik olur."

Garibin hâli güzeldir. Allah indinde [kıymeti] vardır, Cenâb-ı Hak acır. Garibin hâli güzeldir. Allah indinde [kıymeti] vardır, Cenâb-ı Hak acır.

Ekrimü'l-gurabâe. "Gariplere, gurbette olup sizin bulunduğunuz yere gelmiş olanEkrimü'l-gurabâe. "Gariplere, gurbette olup sizin bulunduğunuz yere gelmiş olan garibanlara ikram ediniz.garibanlara ikram ediniz. İyi muamele ediniz, ikram ediniz." Yediriniz, içiriniz, hediye veriniz… İyi muamele ediniz, ikram ediniz."

Yediriniz, içiriniz, hediye veriniz…

Fe inne lehüm şefâaten yevme'l-kıyâmeti. "Çünkü onların kıyamet günü şefaat hakkı olacak." Fe inne lehüm şefâaten yevme'l-kıyâmeti. "Çünkü onların kıyamet günü şefaat hakkı olacak."

"Yâ Rabbi! Ben gurbete çıkmıştım da çok sıkıntılar çekiyordum. "Yâ Rabbi! Ben gurbete çıkmıştım da çok sıkıntılar çekiyordum. Şu kardeşim beni evine çağırdı da yedirdi içirdi…" Şefaat hakkı olacak.Şu kardeşim beni evine çağırdı da yedirdi içirdi…"

Şefaat hakkı olacak.
Allah onlara, kendilerine iyilik yapanlara şefaat etsin diye hak tanıyacak. Allah onlara, kendilerine iyilik yapanlara şefaat etsin diye hak tanıyacak.

Lealleküm tencûne bi-şefâatihim. "Belki siz onların şefaati hürmetine necat bulursunuz, Lealleküm tencûne bi-şefâatihim. "Belki siz onların şefaati hürmetine necat bulursunuz, cehennemden kurtulursunuz; onlara ikram ediniz." cehennemden kurtulursunuz; onlara ikram ediniz."

Muhterem kardeşlerim! Bu asırlarca böyle devam etmiş. Muhterem kardeşlerim!

Bu asırlarca böyle devam etmiş.
Bizim gibi bolluk içinde yaşayanlar o sefaletleri anlayamaz.Bizim gibi bolluk içinde yaşayanlar o sefaletleri anlayamaz. Endülüst'te böyle sefalet varmış, Orta Asya'da böyle sefalet varmış, Endülüst'te böyle sefalet varmış, Orta Asya'da böyle sefalet varmış, İran'da, Irak'ta sefalet varmış… İran'da, Irak'ta sefalet varmış…

Büyük alimlerden birisinin bir seyahatini okudum. Büyük alimlerden birisinin bir seyahatini okudum. Herhalde Horasan tarafından Mekke'ye doğru, Şam'a doğru geliyor. Belki hacca geliyor.Herhalde Horasan tarafından Mekke'ye doğru, Şam'a doğru geliyor. Belki hacca geliyor. Tabii hac yolculuğu o zaman aylarca, senelerce sürermiş.Tabii hac yolculuğu o zaman aylarca, senelerce sürermiş. Hacca giden ne zaman dönecek?.. Hacca giden ne zaman dönecek?.. Bir yerde, bir kasabada kalıyor. Bir yerde, bir kasabada kalıyor.

Meşhur birisi de ismini unuttum, kitap filan yazan, ismi tanınmış bir büyük alim. Meşhur birisi de ismini unuttum, kitap filan yazan, ismi tanınmış bir büyük alim.

Bir kasabanın bir camisinde kalıyor. Gariban, ne yapacak şimdi? Bir kasabanın bir camisinde kalıyor. Gariban, ne yapacak şimdi?

Herkes yatsıyı kılınca evine gidiyor, bu gariban -ne yapsın- camide kalıyor. Herkes yatsıyı kılınca evine gidiyor, bu gariban -ne yapsın- camide kalıyor. Sabah oluyor, geliyorlar bakıyorlar, namaz kılıyorlar. Sabah oluyor, geliyorlar bakıyorlar, namaz kılıyorlar. O gariban yine orada, yine gidiyorlar. O gariban yine orada, yine gidiyorlar.

Bu gariban ne yapsın? Dört günden sonra fark etmişler: Bu gariban ne yapsın?

Dört günden sonra fark etmişler:
"Yahu dört gündür bu adamcağız burada, bu adamın hâli ne?" diye"Yahu dört gündür bu adamcağız burada, bu adamın hâli ne?" diye bir tanesi ilgilenmiş de sonra ikram etmiş. bir tanesi ilgilenmiş de sonra ikram etmiş. Dört gün orada yemek yememiş. Dört gün orada yemek yememiş.

Sıcak bir diyarda dört gün yemek yememeyi bilemezsiniz.Sıcak bir diyarda dört gün yemek yememeyi bilemezsiniz. Soğuk yerde insan biraz böyle serin [olunca] belki biraz daha kolay durur. Soğuk yerde insan biraz böyle serin [olunca] belki biraz daha kolay durur. Tabii çok soğuk olursa o zaman üşür ama sıcak bir yerde insanTabii çok soğuk olursa o zaman üşür ama sıcak bir yerde insan mesela yazın oruç tuttuğunuz zaman filan çok zor oluyor, biliyorum. mesela yazın oruç tuttuğunuz zaman filan çok zor oluyor, biliyorum. Çok zor oluyor. Peygamber Efendimiz gariplere, garibanlara yardımı tavsiye ediyor.Çok zor oluyor.

Peygamber Efendimiz gariplere, garibanlara yardımı tavsiye ediyor.
Misafirlere, başka yerlerden gelen yolculara, misafirlere, Misafirlere, başka yerlerden gelen yolculara, misafirlere, garibanlara gariplere yardımı tavsiye ediyor. garibanlara gariplere yardımı tavsiye ediyor. Eskiden müslümanların âdetiydi. Köylerine kasabalarına gelen geçen insanları gördüler mi handa,Eskiden müslümanların âdetiydi. Köylerine kasabalarına gelen geçen insanları gördüler mi handa, kervansarayda, alır evlerine götürürlerdi. kervansarayda, alır evlerine götürürlerdi. Buyur bizde misafir ol, derlerdi.Buyur bizde misafir ol, derlerdi. Yemek ikram ederlerdi veyahut tepsiyle onun olduğu yere getiriverirlerdi. Yemek ikram ederlerdi veyahut tepsiyle onun olduğu yere getiriverirlerdi.

Yine böyle bir büyük alim hatırlıyorum: Yine böyle bir büyük alim hatırlıyorum:

Evliâullahtan bir mübarek zât Peygamber Efendimiz'in mescidine geliyor, kaç gün aç kalıyor.Evliâullahtan bir mübarek zât Peygamber Efendimiz'in mescidine geliyor, kaç gün aç kalıyor. Aç duruyor. Aç, parası da yok. Aç duruyor. Aç, parası da yok. Zaten dışarıda bir şey de demek yok.Zaten dışarıda bir şey de demek yok. Peygamber Efendimiz'in mescidinde kaç gün aç kalıyor,Peygamber Efendimiz'in mescidinde kaç gün aç kalıyor, sonra Peygamber Efendimiz'in türbesine boynunu büküyor. sonra Peygamber Efendimiz'in türbesine boynunu büküyor. Diyor ki; "Yâ Resûlallah! Ben seni ziyarete geldim, açım…" Diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Ben seni ziyarete geldim, açım…"

"Senin ziyaretine geldim, ben senin mescidine geldim, "Senin ziyaretine geldim, ben senin mescidine geldim, ben senin türbeni ziyarete geldim. ben senin türbeni ziyarete geldim. Yâ Resûlallah! Açım!.." diyor.Yâ Resûlallah! Açım!.." diyor. Kenarda orada herhalde bir kenarda yine oturuyor, namaz kılıyor, tesbih çekiyor… Kenarda orada herhalde bir kenarda yine oturuyor, namaz kılıyor, tesbih çekiyor…

Şöyle geriye dayalı açlıktan garibanlıktan bir uyuklamış. Şöyle geriye dayalı açlıktan garibanlıktan bir uyuklamış. Birisi omzuna değmiş, vurmuş: "Mübarek, buyur." demiş, önüne bir tepsi koymuş. Birisi omzuna değmiş, vurmuş:

"Mübarek, buyur." demiş, önüne bir tepsi koymuş.
"Herhalde bizi dedemiz Resûlullah'a şikâyet eden yolcu sensin, buyur!" demiş. "Herhalde bizi dedemiz Resûlullah'a şikâyet eden yolcu sensin, buyur!" demiş.

"Yâ Resûlallah! Seni ziyarete geldim. "Yâ Resûlallah! Seni ziyarete geldim. Kimse beni kabul etmedi, hiçbir yerden bir ikram görmedim.Kimse beni kabul etmedi, hiçbir yerden bir ikram görmedim. Ben senin misafirinim…" deyince Ben senin misafirinim…" deyince Resûlullah Efendimiz demek ki oradaki evlad-ı resûlden birisinin rüyasına girdi.Resûlullah Efendimiz demek ki oradaki evlad-ı resûlden birisinin rüyasına girdi. Herhalde: "Mescidde benim sevdiğim, ümmetimden sevgili bir kimse var." dedi. Herhalde:

"Mescidde benim sevdiğim, ümmetimden sevgili bir kimse var." dedi.

Omzuna vuruyor: "Resûlullah dedemize bizi şikâyet eden sensin galiba, buyur!" diyor,Omzuna vuruyor:

"Resûlullah dedemize bizi şikâyet eden sensin galiba, buyur!" diyor,
önüne bir tepsi yiyecek koyuyor. önüne bir tepsi yiyecek koyuyor.

Şimdi ulaşım, iletişim, seyahat oldukça kolaylaştı. Şimdi ulaşım, iletişim, seyahat oldukça kolaylaştı. Parası olan için bir şey değil, dert değil ama yine de yeri geliyor, zamanı geliyor, insan sıkışıyor.Parası olan için bir şey değil, dert değil ama yine de yeri geliyor, zamanı geliyor, insan sıkışıyor. Anadolu'da gezerken belki İslâm ülkelerini gezerken -buralar belki biraz düzenli de-Anadolu'da gezerken belki İslâm ülkelerini gezerken -buralar belki biraz düzenli de- burada da para olmasa epeyce zorluklar çekilebilir. burada da para olmasa epeyce zorluklar çekilebilir.

Ben [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız sağ iken Ankara'dan [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın camiinde vaaza gelirdim. Ben [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız sağ iken Ankara'dan [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın camiinde vaaza gelirdim. Gece otobüse binerdim gelirdim, sabahleyin kapısını çalmaya utanırdım.Gece otobüse binerdim gelirdim, sabahleyin kapısını çalmaya utanırdım. Geldiğim saatte, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın kapısını çalmaya utanırdım. Geldiğim saatte, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın kapısını çalmaya utanırdım. Utanınca da sokaklarda o vakitler geçmezdi.Utanınca da sokaklarda o vakitler geçmezdi. Cami kapalı. Hâlbuki iki sokak aşağıda babamlar var, başkaları var filan ama zor oluyor,Cami kapalı. Hâlbuki iki sokak aşağıda babamlar var, başkaları var filan ama zor oluyor, garibanlık zor oluyor.garibanlık zor oluyor. Ankara'dan gelirdim. Artık sabah vakti olacak daAnkara'dan gelirdim. Artık sabah vakti olacak da münasip vakit olacak filan diye öyle vakitler geçmiyor, zor oluyor. münasip vakit olacak filan diye öyle vakitler geçmiyor, zor oluyor.

Misafire, yolcuya, gariplere, yardımcı olmak tavsiye ediliyor. Misafire, yolcuya, gariplere, yardımcı olmak tavsiye ediliyor. Hadîs-i şerîfte onların âhirette şefaatçi olacağı bildiriliyor.Hadîs-i şerîfte onların âhirette şefaatçi olacağı bildiriliyor. Bir de yine gariplerle ilgili diğer bir hadîs-i şerîf var. Bir de yine gariplerle ilgili diğer bir hadîs-i şerîf var. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte gariplerin çeşitlerini anlatacak. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte gariplerin çeşitlerini anlatacak.

Garip; benim anlattığım gibi seyahate çıkan, yerinden yurdundan uzaklarda gezen insan, Garip; benim anlattığım gibi seyahate çıkan, yerinden yurdundan uzaklarda gezen insan, gurbetteki insan demek. gurbetteki insan demek.

Peygamber Efendimiz sonraki hadîs-i şerîfte diyor ki; Peygamber Efendimiz sonraki hadîs-i şerîfte diyor ki;

El-Gurabâu fi'd-dünyâ erbaatün.El-Gurabâu fi'd-dünyâ erbaatün. Kur'ânun fî cevfi zâlimin ev mescidün fî nâdî kavmin lâ yusallûne fîhi ve mushafun fî beytinKur'ânun fî cevfi zâlimin ev mescidün fî nâdî kavmin lâ yusallûne fîhi ve mushafun fî beytin lâ yukrau fîhi ve reculün sâlihun ma'a kavmi sûin. lâ yukrau fîhi ve reculün sâlihun ma'a kavmi sûin.

Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf.Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Dünyada garipler dört tanedir." Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Dünyada garipler dört tanedir."

Sadece yola çıkıp da diyâr-ı gurbette olan insan değil. Sadece yola çıkıp da diyâr-ı gurbette olan insan değil. Başka garipler de var. Bunlar dört tanedir. Başka garipler de var. Bunlar dört tanedir.

Kimlermiş? Kur'ânun fî cevfi zâlimin "Bir zalimin ezberindeki Kur'an garibandır, gariptir." Kimlermiş?

Kur'ânun fî cevfi zâlimin "Bir zalimin ezberindeki Kur'an garibandır, gariptir."

Herif küçükken Kur'an'ı ezberlemiş. Babasının, dedesinin zoruyla falaka korkusundan vs.Herif küçükken Kur'an'ı ezberlemiş. Babasının, dedesinin zoruyla falaka korkusundan vs. Kur'an'ı ezberlemiş; ezberinde Kur'an var, Arapça var, bilgi var ama adam değil, zalim! Kur'an'ı ezberlemiş; ezberinde Kur'an var, Arapça var, bilgi var ama adam değil, zalim! Alim değil zalim. Kur'an'ın ehli değil, Kur'an'ın şanına yakışır hareket etmiyor.Alim değil zalim. Kur'an'ın ehli değil, Kur'an'ın şanına yakışır hareket etmiyor. Halkın yaka silktiği bir kötü adam. Ama zamanında Kur'an'ı ezberlemiş. Halkın yaka silktiği bir kötü adam. Ama zamanında Kur'an'ı ezberlemiş.

Böyle birisi vardı, ben talebeliğinden tanıyorum. Hafızdı, hem de kuvvetli.Böyle birisi vardı, ben talebeliğinden tanıyorum. Hafızdı, hem de kuvvetli. Zamanında Kur'an'ı ezberlemiş. Sonra ben onu bir yerde gördüm.Zamanında Kur'an'ı ezberlemiş. Sonra ben onu bir yerde gördüm. Eskiden tanıdığım, hafız olduğunu bildiğim bir kimse. Eskiden tanıdığım, hafız olduğunu bildiğim bir kimse. O da beni gördü, ben üniversite hocasıyım. Konuşurken birisi geldi. Ben; O da beni gördü, ben üniversite hocasıyım. Konuşurken birisi geldi. Ben;

"Bu kardeşimiz hafız." dedim. "Hafız" dendiğine bir kızdı bir köpürdü!"Bu kardeşimiz hafız." dedim.

"Hafız" dendiğine bir kızdı bir köpürdü!
İnsanın hafız olması şeref! Bir sinirlendi!.. İnsanın hafız olması şeref! Bir sinirlendi!.. Kendisinin de Kur'ân-ı Kerîm'e layık olmadığını biliyor.Kendisinin de Kur'ân-ı Kerîm'e layık olmadığını biliyor. İşte herhalde böyle zalim bir insanın hafızasındaki, aklındaki, içindeki Kur'an o gariptir.İşte herhalde böyle zalim bir insanın hafızasındaki, aklındaki, içindeki Kur'an o gariptir. Diyâr-ı gurbetteki gibidir. Çünkü ortam onun ortamı değil.Diyâr-ı gurbetteki gibidir. Çünkü ortam onun ortamı değil. Bu herifin gönlü, kafası bu Kur'an'a layık bir yer değil. Mezbele gibi.Bu herifin gönlü, kafası bu Kur'an'a layık bir yer değil. Mezbele gibi. Pis herif, zalim herif! Kur'an böyle bir adamın kafasında, içinde bir garibandır, gariptir. Pis herif, zalim herif! Kur'an böyle bir adamın kafasında, içinde bir garibandır, gariptir.

Ev mescidün fî nâdî kavmin lâ yusallûne fîhi. Ev mescidün fî nâdî kavmin lâ yusallûne fîhi. "Namazsız, beynamaz insanlar arasında kurulmuş bir mescit, namaz kılmayan,"Namazsız, beynamaz insanlar arasında kurulmuş bir mescit, namaz kılmayan, beynamazların arasında bulunan bir mescit de o mahalde gariptir." beynamazların arasında bulunan bir mescit de o mahalde gariptir."

Çanakkale'de köye, bir camiye gitmiş. Çanakkale'de köye, bir camiye gitmiş. Konuşurken iki de bir de saate bakıyormuş. "Ne bakıyorsun?" demişler. Konuşurken iki de bir de saate bakıyormuş.

"Ne bakıyorsun?" demişler.

"Şu sıralarda ezan okunacaktı, ezanı bekliyorum. Ezan vaktinde camide namaz kılarız…" "Şu sıralarda ezan okunacaktı, ezanı bekliyorum. Ezan vaktinde camide namaz kılarız…"

Ticaret sebebiyle, herhalde peynir ticareti yaptığı insanlar filan olduğu için orada. Ticaret sebebiyle, herhalde peynir ticareti yaptığı insanlar filan olduğu için orada. Ticaret yapan bir kimseydi. "Boşuna bekleme!" demişler. Ticaret yapan bir kimseydi.

"Boşuna bekleme!" demişler.

Çanakkale'de, bu bizim Çanakkale! "Boşuna bekleme!" "Niye?" "Burada ezan okunmaz." Çanakkale'de, bu bizim Çanakkale!

"Boşuna bekleme!"

"Niye?"

"Burada ezan okunmaz."

"Yapma yahu, niye ezan okunmuyor?" "Çünkü hoca yok." demiş. "Cami?.." "Yapma yahu, niye ezan okunmuyor?"

"Çünkü hoca yok." demiş.

"Cami?.."

Hoca yoksa biriniz okuyun, biriniz öne geçin namaz kılın, Hoca yoksa biriniz okuyun, biriniz öne geçin namaz kılın, İslâm'da ille maaşlı imam olmak mecburiyeti yok.İslâm'da ille maaşlı imam olmak mecburiyeti yok. Üç kişi bir araya geldi mi, iki kişi bir araya geldi mi birisi imam olur, ötekisi cemaat olur.Üç kişi bir araya geldi mi, iki kişi bir araya geldi mi birisi imam olur, ötekisi cemaat olur. Cami de kilitliymiş. "Sizin ölünüz olduğu zaman ne yapıyorsunuz?" demiş. Cami de kilitliymiş.

"Sizin ölünüz olduğu zaman ne yapıyorsunuz?" demiş.

Bre insafsızlar! "Yandaki köye götürüyoruz." demiş. Bre insafsızlar!

"Yandaki köye götürüyoruz." demiş.

Dayım demiş ki; "Birisini bulun, maaşını ben vereceğim. Dayım demiş ki;

"Birisini bulun, maaşını ben vereceğim.
Allah'ın evini mahzun etmeyin, kapısına kilit asmayın." Allah'ın evini mahzun etmeyin, kapısına kilit asmayın."

Bulamamışlar ya hu! Yahu Kemal dayıma sorun, telefonda sorun!Bulamamışlar ya hu!

Yahu Kemal dayıma sorun, telefonda sorun!
Orada oturuyor; neresi, adını filan bilmiyorum.Orada oturuyor; neresi, adını filan bilmiyorum. Hâlâ namazsız niyazsız, ezansız! Ezan okunmazsa ezan okunmayan yere şeytanlar üşüşür.Hâlâ namazsız niyazsız, ezansız! Ezan okunmazsa ezan okunmayan yere şeytanlar üşüşür. Şu hâle bak, ne hâle gelmiş millet! Hiç utanmıyor da vicdan azabı da çekmiyor.Şu hâle bak, ne hâle gelmiş millet! Hiç utanmıyor da vicdan azabı da çekmiyor. Mescit var, köylü namaz kılmıyor. Mescit var, köylü namaz kılmıyor.

"Namaz kılmayan, beynamazların mahallesindeki mescit de garibandır, o da boynu büküktür." "Namaz kılmayan, beynamazların mahallesindeki mescit de garibandır, o da boynu büküktür."

Ve mushafun fî beytin lâ yukrau fîhi. Ve mushafun fî beytin lâ yukrau fîhi. "Bir Mushaf da kendisini hiç okumayan, "Bir Mushaf da kendisini hiç okumayan, Kur'an'la ilişkisi olmayan insanların evinde; o da garibandır." Kur'an'la ilişkisi olmayan insanların evinde; o da garibandır."

Neden? Herifler açıp okumuyor ki! Kur'ân-ı Kerîm'i almışlar,Neden?

Herifler açıp okumuyor ki! Kur'ân-ı Kerîm'i almışlar,
belki düğünde hediye geldi ama hiç açıp okumuyorlar. belki düğünde hediye geldi ama hiç açıp okumuyorlar. Kur'an orada duruyor; bu herifler içkide, kumarda, pokerde, dansta, eğlencede… Kur'an orada duruyor; bu herifler içkide, kumarda, pokerde, dansta, eğlencede… Namazsız niyazsız, Kur'ansız bir ev! Kur'ân-ı Kerîm de orada gariban, bu evde gariban! Namazsız niyazsız, Kur'ansız bir ev!

Kur'ân-ı Kerîm de orada gariban, bu evde gariban!

Ve reculün sâlihun ma'a kavmi sûin.Ve reculün sâlihun ma'a kavmi sûin. "Kötü bir kavmin içinde salih, iyi bir müslüman adamcağız, o da gariban." "Kötü bir kavmin içinde salih, iyi bir müslüman adamcağız, o da gariban."

Kavim kötü, hepsi İslâm'dan bihaber, uzak insanlar. Kavim kötü, hepsi İslâm'dan bihaber, uzak insanlar. İçlerinde bir tane bir dürüst insan, o da orada gariban. Kıymetini bilmezler vs. İçlerinde bir tane bir dürüst insan, o da orada gariban. Kıymetini bilmezler vs.

Almanya'da bizim Mustafa Hoca anlatıyor: Almanya'da bizim Mustafa Hoca anlatıyor:

"Koçhisar'ın bir köyüne gittim. Bir alim varmış. "Koçhisar'ın bir köyüne gittim. Bir alim varmış. Orta Asyalardan, oralardan buralara göçmüş gelmiş. Derya!Orta Asyalardan, oralardan buralara göçmüş gelmiş. Derya! Hadis bilgisi, fıkıh bilgisi vs. Köylü hiç kıymetini bilmiyor.Hadis bilgisi, fıkıh bilgisi vs. Köylü hiç kıymetini bilmiyor. Ben biraz ziyaretine gittim, bir konuştum; derya!" diyor. Ben biraz ziyaretine gittim, bir konuştum; derya!" diyor.

Neler okuduğunu, nelerden haberi olduğunu da sorunca al ilâhiyat fakültesine hoca yap, Neler okuduğunu, nelerden haberi olduğunu da sorunca al ilâhiyat fakültesine hoca yap, o kadar alim, fâzıl; Arapça'sı, her şeyi yerli yerinde.o kadar alim, fâzıl; Arapça'sı, her şeyi yerli yerinde. Koçhisar'ın bir köyünde, tuzlar arasında kokuşmadan duruyor. Koçhisar'ın bir köyünde, tuzlar arasında kokuşmadan duruyor. Bu da orada garip, etrafındakiler istifade etmiyor. Mehmet Emin Er Hoca ile Antep'te tanıştık, Bu da orada garip, etrafındakiler istifade etmiyor.

Mehmet Emin Er Hoca ile Antep'te tanıştık,

"Ankara'ya gelir misin?" dedik. "Gelirim." dedi. Uysal bir insan, yaşlı başlı, uysal."Ankara'ya gelir misin?" dedik.

"Gelirim." dedi.

Uysal bir insan, yaşlı başlı, uysal.
Antep'ten Ankara'ya davet ettik, Özelif sitesinde yerleşti.Antep'ten Ankara'ya davet ettik, Özelif sitesinde yerleşti. Orada da yer yaptık. Bizim ilâhiyattaki talebeler okusun, ilim öğrensin… Orada da yer yaptık. Bizim ilâhiyattaki talebeler okusun, ilim öğrensin…

Çünkü biliyor. Orada ders verdi vermedi, gittiler gitmediler; artık biz tezgâhı hazırladık. Çünkü biliyor. Orada ders verdi vermedi, gittiler gitmediler; artık biz tezgâhı hazırladık.

Garibanları, gariban çeşitlerini dört tane dedi, ben iki tane daha duydum.Garibanları, gariban çeşitlerini dört tane dedi, ben iki tane daha duydum. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bunlar dört tane. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bunlar dört tane.

Münebbihâtü İbn Hacer Askalânî'nin altılı bâbında, el-bâbü's-sülâsî, altılı bölümünde okudum. Münebbihâtü İbn Hacer Askalânî'nin altılı bâbında, el-bâbü's-sülâsî, altılı bölümünde okudum. Bunları sayıyor. Demek ki hadisten almış. Belki başka hadislerden de bulduğu içinBunları sayıyor. Demek ki hadisten almış. Belki başka hadislerden de bulduğu için o da belki bir başka hadîs-i şeriftir: o da belki bir başka hadîs-i şeriftir:

"Saliha bir hatun haydut bir herifin karısı olarak onun evinde garibandır." "Saliha bir hatun haydut bir herifin karısı olarak onun evinde garibandır."

Adam cabbar, haydut, hain, zalim; kadın da evliyâ. Adam cabbar, haydut, hain, zalim; kadın da evliyâ. Bu kadın bu evde bu herifin karısı; işte orada gariban. Söver, kadrini bilmez vs. Bu kadın bu evde bu herifin karısı; işte orada gariban. Söver, kadrini bilmez vs.

Altıncısı: Salih bir efendi, dindar, âbid, zâhid, müttakî bir adam;Altıncısı:

Salih bir efendi, dindar, âbid, zâhid, müttakî bir adam;
ama karısı Lut aleyhisselam'ın, Nuh aleyhisselam'ın karısı gibi hayırsız, cadaloz birisi.ama karısı Lut aleyhisselam'ın, Nuh aleyhisselam'ın karısı gibi hayırsız, cadaloz birisi. O adam da o karının evinde garibandır. O adam da o karının evinde garibandır.

Nuh aleyhisselam'ın karısıyla Lut aleyhisselam'ın karısı kâfir idiler, kâfir öldüler. Nuh aleyhisselam'ın karısıyla Lut aleyhisselam'ın karısı kâfir idiler, kâfir öldüler. Kur'ân-ı Kerîm'de öyle bildiriliyot. Peygamber karısı, nasipsizliğe bak!Kur'ân-ı Kerîm'de öyle bildiriliyot. Peygamber karısı, nasipsizliğe bak! Hem de ne kadar mübarek insanlar! Allah yardımcı olsun; nasibi olmayınca,Hem de ne kadar mübarek insanlar! Allah yardımcı olsun; nasibi olmayınca, bir kusur olunca Allah nasibini kesiyor.bir kusur olunca Allah nasibini kesiyor. Nasip de Allah'tan! Kusur, edepsizlik olunca nasibini kesiyor. Nasip de Allah'tan! Kusur, edepsizlik olunca nasibini kesiyor. Peygamber karısı olmak bile fayda vermiyor, kâfir olarak ölüyor.Peygamber karısı olmak bile fayda vermiyor, kâfir olarak ölüyor. Allah korusun. Edepsizlikten kaybeder. İnsanlar nereden kaybeder? Allah korusun. Edepsizlikten kaybeder.

İnsanlar nereden kaybeder?

Edepsizlikten kaybeder! Peygamber karısıysa bile edebe riayet etmedi mi, haddini bilmedi mi, Edepsizlikten kaybeder!

Peygamber karısıysa bile edebe riayet etmedi mi, haddini bilmedi mi,
güzel ahlâklı olmadı mı Allah, nasibini bir kesti mi kalbini karartı mı tepetaklak gider!güzel ahlâklı olmadı mı Allah, nasibini bir kesti mi kalbini karartı mı tepetaklak gider! Edep, her şeyin başı edep! Tir tir titreyecek. Aman ben bir kusur işlemeyeyim, Edep, her şeyin başı edep! Tir tir titreyecek. Aman ben bir kusur işlemeyeyim, diye iyi bir insan olmaya dikkat edecek.diye iyi bir insan olmaya dikkat edecek. Etmediği zaman, bir edepsizlik yaptığı zaman hemen ceza gelir.Etmediği zaman, bir edepsizlik yaptığı zaman hemen ceza gelir. Mesela akşamleyin bir ziyarete giderken gıybet eder. Mesela akşamleyin bir ziyarete giderken gıybet eder.

Gıybet günah değil mi? Günah. Gıybet ederler, sabahleyin adam sabah namazına kalkamaz. Gıybet günah değil mi?

Günah. Gıybet ederler, sabahleyin adam sabah namazına kalkamaz.

"Hay Allah, yahu tüh be! Saati de kurmuştum, pili bitivermiş de çalmadı, "Hay Allah, yahu tüh be! Saati de kurmuştum, pili bitivermiş de çalmadı, sabah namazına kalkamadım, camiye gidemedim de…" sabah namazına kalkamadım, camiye gidemedim de…"

Sen anlat bakalım, dün akşam ne halt işledin, ne hata işledin deSen anlat bakalım, dün akşam ne halt işledin, ne hata işledin de Allah senin saatini çaldırmadı da seni uyandırmadı?!.. Sen onu düşün bakalım. Allah senin saatini çaldırmadı da seni uyandırmadı?!.. Sen onu düşün bakalım.

Sabah namazına camiye gelseydi sevap kazanmayacak mıydı? Sabah namazına camiye gelseydi sevap kazanmayacak mıydı?

Çok büyük sevap kazanacaktı. Niye gelemedi? Çok büyük sevap kazanacaktı.

Niye gelemedi?

Çünkü akşamdan bir günah işledi, bir edepsizlik yaptı. Allah da ona sevap yolunu vermedi, kapattı. Çünkü akşamdan bir günah işledi, bir edepsizlik yaptı. Allah da ona sevap yolunu vermedi, kapattı. Bu iş hep böyledir, çok kesin olarak böyledir.Bu iş hep böyledir, çok kesin olarak böyledir. Onun için aklımızı başımıza toplayacağız, edepli kul olacağız. Onun için aklımızı başımıza toplayacağız, edepli kul olacağız. Edepli olmazsak edepsizliğin cezasını Allah veriverir. İnsanın ayağı bir kaydı mı…Edepli olmazsak edepsizliğin cezasını Allah veriverir. İnsanın ayağı bir kaydı mı… Zaten uçurumun kenarında gidiyoruz. Biz nereden gidiyoruz? Zaten uçurumun kenarında gidiyoruz.

Biz nereden gidiyoruz?

Uçurumun kenarında gidiyoruz. Bizim yolumuz, cennetin yolu öyle bir dar yol ki çok zordur. Uçurumun kenarında gidiyoruz. Bizim yolumuz, cennetin yolu öyle bir dar yol ki çok zordur. Cehennemin yolu vadide, dümdüz, tepine tepine asfalt gibi olmuştur.Cehennemin yolu vadide, dümdüz, tepine tepine asfalt gibi olmuştur. Cehenneme giden yol en kolaydır. Hatta koyuversen kendi kendine kayıp bile gidersin cehenneme.Cehenneme giden yol en kolaydır. Hatta koyuversen kendi kendine kayıp bile gidersin cehenneme. Cennetin yolu yokuştur, zordur. Ayağı kaydı mı aşağı gitti mi felaket, uçurum.Cennetin yolu yokuştur, zordur. Ayağı kaydı mı aşağı gitti mi felaket, uçurum. Ayağın kaymamasına dikkat edecek, bastığı yere dikkat edecek, gözünü açacak. Ayağın kaymamasına dikkat edecek, bastığı yere dikkat edecek, gözünü açacak. Günah işlemeyecek, edepsizlik yapmayacak. Günah işlemeyecek, edepsizlik yapmayacak.

Edepsizlik yaptı mı edebe aykırı bir şey yaptı mı [olmaz]. Edepsizlik yaptı mı edebe aykırı bir şey yaptı mı [olmaz].

kardeşimizin evinde kitabı okuyorum: kardeşimizin evinde kitabı okuyorum:

Müslüman komutan karşısındakini İslâm'a davet etmiş: Müslüman komutan karşısındakini İslâm'a davet etmiş:

"Müslüman ol, biz sizinle harp etmek istemiyoruz. "Müslüman ol, biz sizinle harp etmek istemiyoruz. Müslüman olun, harp etmeyelim.Müslüman olun, harp etmeyelim. Müslüman olmak istemiyorsanız o zaman İslâm'ın hâkimiyetini tanıyın, cizye verin, vergi verin…Müslüman olmak istemiyorsanız o zaman İslâm'ın hâkimiyetini tanıyın, cizye verin, vergi verin… Ne hâliniz varsa Allah size cezanızı versin.Ne hâliniz varsa Allah size cezanızı versin. Ama onu da yapmazsınız İslâm'ın karşısına dikilirseniz o zaman sizinle çarpışacağız!" Ama onu da yapmazsınız İslâm'ın karşısına dikilirseniz o zaman sizinle çarpışacağız!"

Onlar da kabul etmiyorlar, sonunda savaş oluyor. Onlar da kabul etmiyorlar, sonunda savaş oluyor. Konuşan iki şahıstan bir tanesi ötekisine, konuştuğu müslümana diyor ki; Konuşan iki şahıstan bir tanesi ötekisine, konuştuğu müslümana diyor ki;

"Yarın senin gözün çıkacak. "Yarın senin gözün çıkacak. Yarın harp edeceksin bizimle ama gözün çıkacak senin, gözün oyulacak." Yarın harp edeceksin bizimle ama gözün çıkacak senin, gözün oyulacak."

Ertesi gün birisinin gözü oyuluyor, kimin gözü oyuluyor? Ertesi gün birisinin gözü oyuluyor, kimin gözü oyuluyor?

Bir ok isabet ediyor. O sözü söyleyen kâfirin gözü oyuluyor. Bir ok isabet ediyor. O sözü söyleyen kâfirin gözü oyuluyor.

Bu ok niye ayağına saplanmadı, eline, pazısına saplanmadı da gözüne saplandı? Bu ok niye ayağına saplanmadı, eline, pazısına saplanmadı da gözüne saplandı?

İbret olsun diye! Sen "O müslümanın gözü çıkacak!" dedin ya, gör bakalım. İbret olsun diye! Sen "O müslümanın gözü çıkacak!" dedin ya, gör bakalım.

Her iş böyledir. Cenâb-ı Hakk'ın işlerini başında ibret gözü varsa Her iş böyledir. Cenâb-ı Hakk'ın işlerini başında ibret gözü varsa ibret alabilen bir göz varsa bakarsan böyle görürsün. ibret alabilen bir göz varsa bakarsan böyle görürsün. Her şeyde bir ibret var. Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ Her şeyde bir ibret var.

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ

Tallâhi lekad âserakellâhu aleynâ Zalimleri pişman eder veTallâhi lekad âserakellâhu aleynâ

Zalimleri pişman eder ve
"Vallahi sen haklıymışsın, sen doğruymuşsun." dedirtir. "Vallahi sen haklıymışsın, sen doğruymuşsun." dedirtir. Yakup aleyhisselam'ın çocukları Yusuf aleyhisselam'a neler ettiler; sonra ocağına düştüler, Yakup aleyhisselam'ın çocukları Yusuf aleyhisselam'a neler ettiler; sonra ocağına düştüler, önüne geldiler, hepsi önünde eğildiler: önüne geldiler, hepsi önünde eğildiler:

Tallâhi lekad âserakellâhu aleynâ, dediler. Tallâhi lekad âserakellâhu aleynâ, dediler.

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ Tallâhi lekad âserakellâhu aleynâ Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ

Tallâhi lekad âserakellâhu aleynâ

İbret, hepsi ibret! İyi davranırsan mükâfatı da olur. İbret, hepsi ibret! İyi davranırsan mükâfatı da olur. Yusuf aleyhisselam namusunu korudu, "Ben harama kuşak çözmem." dedi.Yusuf aleyhisselam namusunu korudu, "Ben harama kuşak çözmem." dedi. Ondan sonra Allah helalinden, aynı kadınla evlenmeyi nasip etti.Ondan sonra Allah helalinden, aynı kadınla evlenmeyi nasip etti. Demek ki kaderde o kadınla evlenmek var. Ama Yusuf aleyhisselam kazandı. Demek ki kaderde o kadınla evlenmek var. Ama Yusuf aleyhisselam kazandı. Gayrimeşru olan şeye "Hayır." dedi. "Hapse atarız!" Gayrimeşru olan şeye "Hayır." dedi.

"Hapse atarız!"

"Atarsanız atın, hapis benim için daha iyidir." dedi. "Atarsanız atın, hapis benim için daha iyidir." dedi. Hapse girmeye razı oldu, günaha yanaşmadı. Allah ne yaptı? Hapse girmeye razı oldu, günaha yanaşmadı.

Allah ne yaptı?

Aynı mükâfatı verdi. Çünkü Yusuf aleyhisselam da aslında beğendi: Aynı mükâfatı verdi. Çünkü Yusuf aleyhisselam da aslında beğendi:

Ve lekad hemmet bihî ve hemmet bihâ lev lâ en raâ bürhânerabbihî. Ve lekad hemmet bihî ve hemmet bihâ lev lâ en raâ bürhânerabbihî.

Yusuf aleyhisselam da sevdi aslında ama kendisini tuttu. Tutunca mükâfatı hak etti. Yusuf aleyhisselam da sevdi aslında ama kendisini tuttu. Tutunca mükâfatı hak etti. İmtihanı geçti, mükâfatı hak etti. Allah Yusuf aleyhisselam'ı seviyor.İmtihanı geçti, mükâfatı hak etti. Allah Yusuf aleyhisselam'ı seviyor. Kur'ân-ı Kerîm'de methediyor. Canı istese bile günahı bırakması lazım.Kur'ân-ı Kerîm'de methediyor.

Canı istese bile günahı bırakması lazım.
Doğru yolu tutturması lazım. Muhterem kardeşlerim! Doğru yolu tutturması lazım.

Muhterem kardeşlerim!

el-Ğazvü ğazvân; fe-emmâ men ibteğâ vecha'llâhi ve etâa'l-imâmeel-Ğazvü ğazvân; fe-emmâ men ibteğâ vecha'llâhi ve etâa'l-imâme ve enfeka'l-kerîmete ve yâsere'ş-şerîke ve'ctenebe'l-fesâde.ve enfeka'l-kerîmete ve yâsere'ş-şerîke ve'ctenebe'l-fesâde. Fe-inne nevmehû ve nübhehû ecrün kulluhû.Fe-inne nevmehû ve nübhehû ecrün kulluhû. Ve emmâ men ğazâ fahren ve riyâen ve sum'aten ve asâ'l-imâme ve efsede fi'l-ardıVe emmâ men ğazâ fahren ve riyâen ve sum'aten ve asâ'l-imâme ve efsede fi'l-ardı fe-innehû lem yerci' bi'l-kifâfi. fe-innehû lem yerci' bi'l-kifâfi.

Hadîs-i şerifte -ki Muaz radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Neseî, İbn Abdilber, Taberânî Hâkim rivayet etmişler-Hadîs-i şerifte -ki Muaz radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Neseî, İbn Abdilber, Taberânî Hâkim rivayet etmişler- Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Gaza, savaş, cihat Allah yolunda iki türlü olur.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Gaza, savaş, cihat Allah yolunda iki türlü olur.
İki gaza var, iki savaş vardır." İki gaza var, iki savaş vardır."

"Gaza" demeyelim, gazayı kazayla karıştırmayın diye "savaş" diyelim. "Gaza" demeyelim, gazayı kazayla karıştırmayın diye "savaş" diyelim.

"İki savaş vardır, iki cihat vardır." "İki savaş vardır, iki cihat vardır."

Birisi şu; "Kim Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla cihada giderse,Birisi şu;

"Kim Allah'ın rızasını
kazanmak arzusuyla cihada giderse,
tayin edilmiş olan müslüman ordu komutanına itaat ederse, sevdiği bir malını vs. ikram ederse,tayin edilmiş olan müslüman ordu komutanına itaat ederse, sevdiği bir malını vs. ikram ederse, eksik metin (Arapça Kısımlar)eksik metin (Arapça Kısımlar) arkadaşlarına veya beraberce harp ettiği kimselere kolaylıklar gösterirse,arkadaşlarına veya beraberce harp ettiği kimselere kolaylıklar gösterirse, fesattan, bozgunculuktan kaçınırsa, fesattan, bozgunculuktan kaçınırsa, yeryüzünde bozgunculuk yapmazsa, karşı tarafa zulmetme,yeryüzünde bozgunculuk yapmazsa, karşı tarafa zulmetme, yakmak yıkmak filan gibi şeylerden kaçınırsa bu mücadelede o adamın uykusu dayakmak yıkmak filan gibi şeylerden kaçınırsa bu mücadelede o adamın uykusu da uyanıklığı da tamamen sevaptır." uyanıklığı da tamamen sevaptır."

Uyuması bile sevaptır. Uyuması da uyanıklığı da tamamen sevaptır. Neden? Uyuması bile sevaptır. Uyuması da uyanıklığı da tamamen sevaptır.

Neden?

Allah rızası için cihat ediyor. Müslüman komutanına itaat ediyor.Allah rızası için cihat ediyor. Müslüman komutanına itaat ediyor. Elindeki ikramları infak ediyor, etrafına iyilik yapıyor, Elindeki ikramları infak ediyor, etrafına iyilik yapıyor, o müşterek hareket ettiği kimselere kolaylık gösteriyor.o müşterek hareket ettiği kimselere kolaylık gösteriyor. Yeryüzünü fesada uğratmaktan, yakıp yıkmaktan kaçınıyor. Yeryüzünü fesada uğratmaktan, yakıp yıkmaktan kaçınıyor. Bahçeleri, tarlaları, harmanları tutuşturup hurmaları yakmak yıkmak… Öyle şeyler yapmıyor.Bahçeleri, tarlaları, harmanları tutuşturup hurmaları yakmak yıkmak… Öyle şeyler yapmıyor. Onun uykusu da uyanıklığı da hepsi sevaptır. Ötekisine gelince; Onun uykusu da uyanıklığı da hepsi sevaptır.

Ötekisine gelince;

"Birisi de övünmek için, gösteriş için, riya olarak şöhret kazanayım diye cihat ederse, "Birisi de övünmek için, gösteriş için, riya olarak şöhret kazanayım diye cihat ederse, tayin edilen komutana dik çıkar isyan ederse,tayin edilen komutana dik çıkar isyan ederse, yeryüzünü fesada verirse, sağa sola zarar verirse, çarşıya pazara girdiği çıktığı yerde zarar verirseyeryüzünü fesada verirse, sağa sola zarar verirse, çarşıya pazara girdiği çıktığı yerde zarar verirse bu gibiler asla bir hayırla, tatmin edici bir sonuçla dönmez." bu gibiler asla bir hayırla, tatmin edici bir sonuçla dönmez."

Çünkü cihada çıkmak yeterli değildir. Çünkü cihada çıkmak yeterli değildir. Cihada iyi niyetle çıkmak ve cihadı iyi bir müslüman olarak sürdürmek önemli. Cihada iyi niyetle çıkmak ve cihadı iyi bir müslüman olarak sürdürmek önemli.

Bizim tankçı bir astsubay kardeşimiz vardı, o anlattı: Kıbrıs'ta savaş olmuş. Bizim tankçı bir astsubay kardeşimiz vardı, o anlattı:

Kıbrıs'ta savaş olmuş.
Yirminci yüzyılın savaşı; onların hepsi okutulmuyor ki! Bilmiyorlar ki!.. Vur, kır! Yirminci yüzyılın savaşı; onların hepsi okutulmuyor ki! Bilmiyorlar ki!.. Vur, kır! Yıktığı evden ne bulursan al, cebine doldur. Saatmiş, paraymış pulmuş, kıymetli şeymiş… Yıktığı evden ne bulursan al, cebine doldur. Saatmiş, paraymış pulmuş, kıymetli şeymiş…

İslâm'da bu yok! Ne var? Bütün ganimetler orta yere toplanacak.İslâm'da bu yok!

Ne var?

Bütün ganimetler orta yere toplanacak.
Kendi başına bir şey alamaz, cebine sokamaz. Hiçbir şey alamaz. Her şeyi getirecek, ortaya koyacak. Kendi başına bir şey alamaz, cebine sokamaz. Hiçbir şey alamaz. Her şeyi getirecek, ortaya koyacak.

"Taksimden evvel bir şey almak, cehennemden ateş almaktır!" buyruluyor. "Taksimden evvel bir şey almak, cehennemden ateş almaktır!" buyruluyor.

Ondan sonra toplananların beşte biri Allah ve Resûllullah hakkı olarak ayrılacak, Ondan sonra toplananların beşte biri Allah ve Resûllullah hakkı olarak ayrılacak, beytü'l-mal-i müslimîn olarak ayrılacak. beytü'l-mal-i müslimîn olarak ayrılacak. Beşte dördü de gazilere takdim edilecek. Bu işin kuralı böyledir. Beşte dördü taksim edilecek.Beşte dördü de gazilere takdim edilecek. Bu işin kuralı böyledir. Beşte dördü taksim edilecek. Ganimetlerin beşte dördü esirlere, mücahitlere vs. taksim edilecek. Ganimetlerin beşte dördü esirlere, mücahitlere vs. taksim edilecek.

İkinci Viyana Muhasarası, 1686-89… İkinci Viyana Muhasarası'na Kırım'dan, İkinci Viyana Muhasarası, 1686-89… İkinci Viyana Muhasarası'na Kırım'dan, Altınordu mıntıkasından 40-50 bin ilave kuvvet geldi, Osmanlı ordusu geldi.Altınordu mıntıkasından 40-50 bin ilave kuvvet geldi, Osmanlı ordusu geldi. Viyana'yı kuşattı. Kahlenberg dağının üzerine sadrazam; savaş çadırını, otağını kurdu. Viyana'yı kuşattı. Kahlenberg dağının üzerine sadrazam; savaş çadırını, otağını kurdu.

Ben de oraya gittim. O tepeye çıktım. Viyana halı gibi ayağının altında görünüyor. Ben de oraya gittim. O tepeye çıktım. Viyana halı gibi ayağının altında görünüyor.

Ordunun durumunu iyi görmek için otağı oraya kurdu. Komutan demiş ki; Ordunun durumunu iyi görmek için otağı oraya kurdu.

Komutan demiş ki;

"Şehri aldıktan sonra ganimet yok!" Sen Allah'ın kanununa niye aykırı iş yapıyorsun? "Şehri aldıktan sonra ganimet yok!"

Sen Allah'ın kanununa niye aykırı iş yapıyorsun?

Kırım ordusu darılmış, 50 bin kişi kalkmış gitmiş.Kırım ordusu darılmış, 50 bin kişi kalkmış gitmiş. Ondan sonra da düşmanlar bölünmeyi anlayınca saldırmışlar, bozguna uğratmışlar. Ondan sonra da düşmanlar bölünmeyi anlayınca saldırmışlar, bozguna uğratmışlar. Komutan geriye çekilmiş, orada da saldırmışlar. Neticede İkinci Viyana Bozgunu deniliyor. Komutan geriye çekilmiş, orada da saldırmışlar. Neticede İkinci Viyana Bozgunu deniliyor.

Anlı şanlı, ballandıra ballandıra kutladılar. Anlı şanlı, ballandıra ballandıra kutladılar. İkinci Viyana Muhasarası'ndan sonra Osmanlı ordusunu ne yaptıklarını [hatırlamak için] İkinci Viyana Muhasarası'ndan sonra Osmanlı ordusunu ne yaptıklarını [hatırlamak için] 1989'da çok büyük bir kutlama yaptılar. 1989'da çok büyük bir kutlama yaptılar. Onlar çok teferruatlı anlatıyorlar ama temelinde fıkhın ahkâmını uygulamamak var. Onlar çok teferruatlı anlatıyorlar ama temelinde fıkhın ahkâmını uygulamamak var.

Elli bin kişi giderse o ordu ne olur? Elbette zayıflar. Çok önemli, çok dikkat etmek lazım. Elli bin kişi giderse o ordu ne olur?

Elbette zayıflar. Çok önemli, çok dikkat etmek lazım.
İnsanın, yaptığı her şeye dikkat etmesi lazım. İnsanın, yaptığı her şeye dikkat etmesi lazım. Allah'ın rızasına aykırı hareket ederse bir anda tepetaklak edebilir.Allah'ın rızasına aykırı hareket ederse bir anda tepetaklak edebilir. Bunun en bariz misali Peygamber Efendimiz'in zamanında oldu: Bunun en bariz misali Peygamber Efendimiz'in zamanında oldu:

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ordusu,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ordusu, mübarek sahabesi rıdvanullahi aleyhim ecmaîn Mekke'yi fethettiler mi? mübarek sahabesi rıdvanullahi aleyhim ecmaîn Mekke'yi fethettiler mi?

Ettiler. Düşman da geliyordu. Huneyn vadisine geçtiler, düşmanla orada çarpışacaklar. Ettiler.

Düşman da geliyordu. Huneyn vadisine geçtiler, düşmanla orada çarpışacaklar.
Vadide Huneyn gazvesi oluyor. Müslümanlar düşündüler: Vadide Huneyn gazvesi oluyor. Müslümanlar düşündüler:

"Başamızda Resûlullah var, bu kadar da kalabalığız, Mekke'yi de fethettik; "Başamızda Resûlullah var, bu kadar da kalabalığız, Mekke'yi de fethettik; artık bu kadar kalabalık bir orduyu düşman nasıl yensin, yenemez.artık bu kadar kalabalık bir orduyu düşman nasıl yensin, yenemez. Bizi kim yenebilir, bize kim galip gelebilir bugün?!.." dediler. Bizi kim yenebilir, bize kim galip gelebilir bugün?!.." dediler.

Düşmanlar bir hücum etti. Müslümanlar böyle düşündüğü için Allah yardım etmedi. Düşmanlar bir hücum etti. Müslümanlar böyle düşündüğü için Allah yardım etmedi.

"Bizim sayımız üstün, bizi kimse yenemez…" "Bizim sayımız üstün, bizi kimse yenemez…"

Edebe aykırı bir düşünce ve söz. Edebe aykırı bir düşünce ve söz. Sırf böyle düşündü diye Allah yardım etmedi, bir bozguna uğradılar. Sırf böyle düşündü diye Allah yardım etmedi, bir bozguna uğradılar.

Dâkat aleyhimü'l-ardu bimâ rahubet ve dâkat aleyhim enfusuhum Dâkat aleyhimü'l-ardu bimâ rahubet ve dâkat aleyhim enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhi. ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhi.

Arkalarını dönüp düşmandan kaçtılar. Arkalarını dönüp düşmandan kaçtılar. Hâlbuki savaşta düşmandan kaçmak büyük, günah, kebiredir, kebâirdendir. Hâlbuki savaşta düşmandan kaçmak büyük, günah, kebiredir, kebâirdendir. Kaçtılar. Zaferi sayı üstünlüğünde sanma hatasında bulundukları için, Kaçtılar. Zaferi sayı üstünlüğünde sanma hatasında bulundukları için, bizi kim yenebilir dedikleri için!bizi kim yenebilir dedikleri için! Zafer Allah'tandır, muvaffakiyet Allah'tandır.Zafer Allah'tandır, muvaffakiyet Allah'tandır. Allah yardım ederse nice az ordular kalabalık orduları yener, mağlup eder.Allah yardım ederse nice az ordular kalabalık orduları yener, mağlup eder. Yardım etmezse de büyük ordular dağılır, küser, birbirleriyle çekişir derken mağlubiyet olur.Yardım etmezse de büyük ordular dağılır, küser, birbirleriyle çekişir derken mağlubiyet olur. Günah işlerse mağlubiyet olur, Allah'a dayanırsa galibiyet olur.Günah işlerse mağlubiyet olur, Allah'a dayanırsa galibiyet olur. Sabrederse müttakî olursa zafer; kötü huylara bulaşır, kötü düşünceler düşünürse hezimet olur.Sabrederse müttakî olursa zafer; kötü huylara bulaşır, kötü düşünceler düşünürse hezimet olur. Bu işin şakası yoktur. Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya çok dikkat etmek lazım. Bu işin şakası yoktur. Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya çok dikkat etmek lazım.

Ona göre; faaliyet göstereceksiniz, çalışacaksınız Allah yolunda çalışacaksınız, boş durmak yok.Ona göre; faaliyet göstereceksiniz, çalışacaksınız Allah yolunda çalışacaksınız, boş durmak yok. Hepinizin bellerinizi ölçeceğim. Kilolarınız azalacak, göbekleriniz eriyecek. Hepinizin bellerinizi ölçeceğim. Kilolarınız azalacak, göbekleriniz eriyecek.

"Hocam, çok yorulduk, terledik…" diyeceksiniz. Çünkü Peygamber Efendimiz diyor ki; "Hocam, çok yorulduk, terledik…" diyeceksiniz.

Çünkü Peygamber Efendimiz diyor ki;

el-Guduvvu ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi efdalu indellâhi mine'l-cihâdi fî sebîlillâh. el-Guduvvu ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi efdalu indellâhi mine'l-cihâdi fî sebîlillâh.

Hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Müjde, size müjde! Peygamber Efendimiz diyor ki; Müjde, size müjde!

Peygamber Efendimiz diyor ki;

Ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi. Guduvvu, "Sabah gitmek" demek. Ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi.

Guduvvu, "Sabah gitmek" demek.

Sabahleyin herkes işe gidiyor ya; saat sekiz buçuk, dokuz… Dükkân, lokanta, hastane…Sabahleyin herkes işe gidiyor ya; saat sekiz buçuk, dokuz… Dükkân, lokanta, hastane… Sabah, sabahleyin gitmek. Revah, "Akşamleyin gelmek" demek. Sabah, sabahleyin gitmek.

Revah, "Akşamleyin gelmek" demek.

Birisi "sabah vakti gitmek" birisi de "akşam vakti gitmek" [demek]. Guduv ve revah derler.Birisi "sabah vakti gitmek" birisi de "akşam vakti gitmek" [demek].

Guduv ve revah derler.
"Sabahleyin akşamleyin" derler. İlim öğretmek için gitmek, ilmin öğretilmesi öğrenilmesi için gitmek. "Sabahleyin akşamleyin" derler.

İlim öğretmek için gitmek, ilmin öğretilmesi öğrenilmesi için gitmek.

Nereye gitmek? Hocanın yanına gitmek, camiye gitmek, tutulan daireye derneğe gitmek… Nereye gitmek?

Hocanın yanına gitmek, camiye gitmek, tutulan daireye derneğe gitmek…
Orada birisi konuşacak, bir şeyler öğretilecek. Birisi öğretecek, ötekiler öğrenecek. Orada birisi konuşacak, bir şeyler öğretilecek. Birisi öğretecek, ötekiler öğrenecek.

Bir sürü kitaplar var, alın okuyun. Bir sürü kitaplar var, alın okuyun. Bir kere Hayâtü's-sahâbe'yi okuyun, aliyyü'l-âlâ, harikulade bir güzel kitap.Bir kere Hayâtü's-sahâbe'yi okuyun, aliyyü'l-âlâ, harikulade bir güzel kitap. Okuyun, herkes bilsin. İyice bilir öğrenirse Stockholm evliyâ dolar, Kululu evliyâlar!..Okuyun, herkes bilsin. İyice bilir öğrenirse Stockholm evliyâ dolar, Kululu evliyâlar!.. Artık arabaları filan bırakırsınız, havada uçmaya başlarsınız. Artık arabaları filan bırakırsınız, havada uçmaya başlarsınız. Arabaya ne lüzum var, benzine ne lüzum var?.. Arabaya ne lüzum var, benzine ne lüzum var?..

"Sabahleyin ve akşamleyin ilim öğretimi için gidip gelmeler Allah yolunda savaş etmekten bile daha sevaplıdır." "Sabahleyin ve akşamleyin ilim öğretimi için gidip gelmeler Allah yolunda savaş etmekten bile daha sevaplıdır."

Vay be! Gördünüz mü ilim öğrenmenin sevabını! "Hocam bu nasıl bir şey?" Vay be! Gördünüz mü ilim öğrenmenin sevabını!

"Hocam bu nasıl bir şey?"

İşte böyle bir şey! Misal mi istiyorsunuz, işte misal: Buraya niye geldiniz? İşte böyle bir şey! Misal mi istiyorsunuz, işte misal:

Buraya niye geldiniz?

"Ne demek hocam, gelene niye geldiniz denilir mi?" "Ne sebeple geldiniz?" "Ne demek hocam, gelene niye geldiniz denilir mi?"

"Ne sebeple geldiniz?"

"Hadis dinlemeye geldik." "Mecbur muydunuz?" "Değildik, hadis öğrenmeye geldik." "Hadis dinlemeye geldik."

"Mecbur muydunuz?"

"Değildik, hadis öğrenmeye geldik."

"Ne okuduk?" "Hadîs-i şerîf okuduk." "Fena şeyler mi okuduk?" Güzel şeyler okuduk. "Ne okuduk?"

"Hadîs-i şerîf okuduk."

"Fena şeyler mi okuduk?"

Güzel şeyler okuduk.

Fena şeyler mi öğrendik? Fena şeyler mi öğrendik?

Çok güzel şeyler öğrendik elhamdülillah. Çok güzel şeyler öğrendik elhamdülillah. Bu akşamki öğrendiklerimiz istifade etmesini bilsek bu bilgiler ömrümüz boyu bize yeter. Bu akşamki öğrendiklerimiz istifade etmesini bilsek bu bilgiler ömrümüz boyu bize yeter. Ne kadar kıymetli bilgiler elhamdülillah. Al sana sabah akşam Allah yolunda ilim öğrenmek içinNe kadar kıymetli bilgiler elhamdülillah. Al sana sabah akşam Allah yolunda ilim öğrenmek için bir yere gitmenin misali! bir yere gitmenin misali!

"Hocam, o zaman bunu her gün yapalım." "Tamam." "Hocam, o zaman bunu her gün yapalım."

"Tamam."

Her gün yaparsanız her gün sevap alırsınız, haftada bir yaparsanız haftada bir sevap alırsınız. Her gün yaparsanız her gün sevap alırsınız, haftada bir yaparsanız haftada bir sevap alırsınız. Haftada iki yaparsanız daha iyi olur. Üç yaparsanız daha iyi olur… Haftada iki yaparsanız daha iyi olur. Üç yaparsanız daha iyi olur…

Bir profesör Almanya'dan Amerika'ya gitmiş. Alman profesör Amerika'ya gitmiş. Bir profesör Almanya'dan Amerika'ya gitmiş. Alman profesör Amerika'ya gitmiş. Bunu bana bir başka profesör anlattı. Amerika'dan dönünce arkadaşları sormuşlar: Bunu bana bir başka profesör anlattı.

Amerika'dan dönünce arkadaşları sormuşlar:

"Amerika mı ileri Almanya mı ileri, nasıl vaziyet?" "Amerika mı ileri Almanya mı ileri, nasıl vaziyet?"

"Amerika daha ileri." demiş. Niye demişler? "Çünkü ben Amerika'da halkı inceledim,"Amerika daha ileri." demiş.

Niye demişler?

"Çünkü ben Amerika'da halkı inceledim,
haftada üç akşam toplumsal çalışma yapıyorlar. haftada üç akşam toplumsal çalışma yapıyorlar. Almanya'da haftada üç akşam olmadığı için Amerika Almanya'dan daha ileri." demiş. Almanya'da haftada üç akşam olmadığı için Amerika Almanya'dan daha ileri." demiş.

Biz şimdi bu akşam ne yaptık? Toplumsal bir çalışma yaptık, toplandık.Biz şimdi bu akşam ne yaptık?

Toplumsal bir çalışma yaptık, toplandık.
Ben bunu kendi evimde okuyabilirdim, hiç de bu kadar tatlı olmazdı.Ben bunu kendi evimde okuyabilirdim, hiç de bu kadar tatlı olmazdı. Sen de evinde bu kitap varsa bunu açar okurdun, hiçbir şey anlamazdın. Sen de evinde bu kitap varsa bunu açar okurdun, hiçbir şey anlamazdın. Çünkü bir araya geldi mi bereket oluyor, güzel de anlatırsan tesiri de fazla oluyor. Çünkü bir araya geldi mi bereket oluyor, güzel de anlatırsan tesiri de fazla oluyor. Onun için topluluk önemli. Onun için dernek önemli. Onun için topluluk önemli. Onun için dernek önemli.

İsveçliler çeşitli aletler yapmışlar, cihazlar yapmışlar; uçaklar yapmışlar;İsveçliler çeşitli aletler yapmışlar, cihazlar yapmışlar; uçaklar yapmışlar; Saab marka otomobilleri var, MAN kamyonları var; çelik sanayileri var, korkunç rulman vs. var,Saab marka otomobilleri var, MAN kamyonları var; çelik sanayileri var, korkunç rulman vs. var, Volvo'ları var, Scania'ları var… Volvo'ları var, Scania'ları var…

Bunlar nedir? Birer alettir. Toplumsal alanda da dernekler birer alettir, birer vinçtir. Bunlar nedir?

Birer alettir. Toplumsal alanda da dernekler birer alettir, birer vinçtir.
Çok ağır yükleri kaldıran, ağır işler yapan ağır aletlerdir dernekler.Çok ağır yükleri kaldıran, ağır işler yapan ağır aletlerdir dernekler. Dernekler çok mühim olduğundan ve onun önemini bildiğinden Avrupalılar bu işlere büyük paralar,Dernekler çok mühim olduğundan ve onun önemini bildiğinden Avrupalılar bu işlere büyük paralar, çok büyük paralar ayırırlar. çok büyük paralar ayırırlar. Öteki tırları satarlar, sanayi ürünlerini satarlar, para kazanırlar;Öteki tırları satarlar, sanayi ürünlerini satarlar, para kazanırlar; derneklere dünyanın parasını verirler. derneklere dünyanın parasını verirler. Hatta sizin kurduğunuz derneklere bile üye sayısının miktarınca yardım yaparlar. Hatta sizin kurduğunuz derneklere bile üye sayısının miktarınca yardım yaparlar.

Neden? Dernek çalışmaları önemli olduğu için! İnsanlar eğitimle tornalanır. Neden?

Dernek çalışmaları önemli olduğu için! İnsanlar eğitimle tornalanır.
Orada makineye takarken kan revan içinde kalır. İnsanların tornalanması derneklerde olur.Orada makineye takarken kan revan içinde kalır. İnsanların tornalanması derneklerde olur. İnsanların tornası tesviyesi eğitimidir; âyettir, hadistir, vaazdır… İnsanların tornası tesviyesi eğitimidir; âyettir, hadistir, vaazdır…

Bugün Boşnaklar'ın camiine gittik. Baktım, bir kadın oraya oturmuş. Bugün Boşnaklar'ın camiine gittik. Baktım, bir kadın oraya oturmuş. İki tane de bayan önünden geçiyormuş. Kur'an öğretiyordu.İki tane de bayan önünden geçiyormuş. Kur'an öğretiyordu. Biz tenha bir zamanda, öğle ikindi arasında gittik. Biz tenha bir zamanda, öğle ikindi arasında gittik. Ama kadın oraya oturmuş, iki tane de genç gelmiş onun karşısına oturmuş, Kur'an öğretiyor. Ama kadın oraya oturmuş, iki tane de genç gelmiş onun karşısına oturmuş, Kur'an öğretiyor.

En güzel iş ilim öğretmek! Ben eğer elimde salahiyet olsa hepinizin evlerine bir manga askerle, En güzel iş ilim öğretmek!

Ben eğer elimde salahiyet olsa hepinizin evlerine bir manga askerle,
süngüyle filan gelirim, sizin bütün televizyonlarınızı vs. sökerim! süngüyle filan gelirim, sizin bütün televizyonlarınızı vs. sökerim! Televizyon yok evde! Televizyon ne? Telefisyondur; telef makinesidir, zamanları telef eder.Televizyon yok evde!

Televizyon ne?

Telefisyondur; telef makinesidir, zamanları telef eder.
Açarsın, iki saat üç saat televizyona gider. Açarsın, iki saat üç saat televizyona gider.

"Şu film güzel, aman ne kadar güzel, dur şunu kapatma…" "Şu film güzel, aman ne kadar güzel, dur şunu kapatma…"

"Yat hadi artık, yarın işe gideceksin!" "Dur şu filmi bitireyim de öyle…" "Yat hadi artık, yarın işe gideceksin!"

"Dur şu filmi bitireyim de öyle…"

Telef makinesidir. Televizyonlar nedir? "Televizyon" diye yanlış söylüyorlar.Telef makinesidir.

Televizyonlar nedir?

"Televizyon" diye yanlış söylüyorlar.
Telef-isyon; "telef makinesi" doğrusu o. Telef makinesidir. Telef-isyon; "telef makinesi" doğrusu o. Telef makinesidir. Ben bir manga askerle -süngü taktırırım, Allah Allah- size hücum ettiririm.Ben bir manga askerle -süngü taktırırım, Allah Allah- size hücum ettiririm. Hepinizin evinden o güzel, koca koca televizyonların hepsini alırım. Kaldınız mı televizyonsuz!Hepinizin evinden o güzel, koca koca televizyonların hepsini alırım. Kaldınız mı televizyonsuz! Ondan sonra; "Hadi bakalım şu kitapları okuyacaksınız, hadi bakalım şunları okuyacaksınız,Ondan sonra; "Hadi bakalım şu kitapları okuyacaksınız, hadi bakalım şunları okuyacaksınız, hadi bakalım şunları öğrenin…" derim. hadi bakalım şunları öğrenin…" derim. İlimle uğraşırken Allah kalbinize bir feyiz verir, bir sevgi verir, dilinize bir tat verir; İlimle uğraşırken Allah kalbinize bir feyiz verir, bir sevgi verir, dilinize bir tat verir; bu işin güzelliğini bir anlarsınız, şeytanın bacağını kolunu kafasını bir kırarsanız, bu işin güzelliğini bir anlarsınız, şeytanın bacağını kolunu kafasını bir kırarsanız, ondan sonra iş biter.ondan sonra iş biter. Dünya düzelir. Müslümanlar düzelse dünya düzelir. Dünya düzelir. Müslümanlar düzelse dünya düzelir.

Dünyada ne kadar kötülük varsa bütün kabahatler müslümanların! Dünyada ne kadar kötülük varsa bütün kabahatler müslümanların!

Çok mu aşırı gidiyorum? Bütün kabahatler müslümanların, çünkü çalışmıyorlar.Çok mu aşırı gidiyorum?

Bütün kabahatler müslümanların, çünkü çalışmıyorlar.
Çalışsalar anlatsalar belki adam ederler. Nasıl sahâbe-i kirâm çalışmış! Çalışsalar anlatsalar belki adam ederler. Nasıl sahâbe-i kirâm çalışmış! Peygamber Efendimiz'den sonra aradan kaç yıl geçmiş ki Mısır'ı almışlar! Peygamber Efendimiz'den sonra aradan kaç yıl geçmiş ki Mısır'ı almışlar! Hz. Ömer zamanında bugün bizim Anadolu'da oturduğumuz topraklara ulaşmışlar.Hz. Ömer zamanında bugün bizim Anadolu'da oturduğumuz topraklara ulaşmışlar. Hz. Ebû Bekir iki sene yaşamış. Hz. Ömer zamanında Diyarbakır vs. bizim Doğu Anadolu tamamen Hz. Ebû Bekir iki sene yaşamış. Hz. Ömer zamanında Diyarbakır vs. bizim Doğu Anadolu tamamen İslâm ülkesi olmuş.İslâm ülkesi olmuş. Kafkasya'ya dayanmış. Anadolu'ya dayanmışlar. Nasıl olmuş? Kafkasya'ya dayanmış. Anadolu'ya dayanmışlar.

Nasıl olmuş?

Bir asır bir buçuk asır içinde Mısır'ı almışlar, Afrika'ya geçmişler, İspanya'ya gitmişler İspanya'yı almışlar… Bir asır bir buçuk asır içinde Mısır'ı almışlar, Afrika'ya geçmişler, İspanya'ya gitmişler İspanya'yı almışlar… Yahu onlar muazzam muazzam ülkeler, muazzam mesafeler!Yahu onlar muazzam muazzam ülkeler, muazzam mesafeler! İspanya'yı da geçmişler, kuzeyde Pirene dağları var, Fransa'ya girmişler.İspanya'yı da geçmişler, kuzeyde Pirene dağları var, Fransa'ya girmişler. Fransa'nın ortasına kadar ilerlemişler. İsviçre'ye girmişler. Fransa'nın ortasına kadar ilerlemişler. İsviçre'ye girmişler. Sizin haberiniz yok, ben kitaplarda okudum. Bir buçuk asır evvel! Sizin haberiniz yok, ben kitaplarda okudum. Bir buçuk asır evvel!

Biz şimdi bir buçuk asırda Osmanlı'yı ne hâle getirdiğimizi düşünelim: Biz şimdi bir buçuk asırda Osmanlı'yı ne hâle getirdiğimizi düşünelim:

Belgrat bizimdi. Tarihi bir buçuk asır önceye çekelim: Belgrat bizimdi. Tarihi bir buçuk asır önceye çekelim: 2000 yılı 1900 yılı, 1850 yılı, Tanzimat zamanları. 2000 yılı 1900 yılı, 1850 yılı, Tanzimat zamanları. Tanzimat zamanları Osmanlı haritasına bakın! Bir kere hacca vizesiz gidecektik.Tanzimat zamanları Osmanlı haritasına bakın! Bir kere hacca vizesiz gidecektik. Oralar bizimdi. Petrol mıntıkaları bizimdi, her şey bizimdi. Oralar bizimdi. Petrol mıntıkaları bizimdi, her şey bizimdi. Mısır bizimdi, Kuzey Afrika bizimdi, Balkanlar bizimdi.Mısır bizimdi, Kuzey Afrika bizimdi, Balkanlar bizimdi. Ne kadar büyük kayıp! Ne kadar ağlasak her gün ağlasak!.. Ne kadar büyük kayıp! Ne kadar ağlasak her gün ağlasak!..

Selahaddîn-i Eyyûbî, Kudüs alınıncaya kadar gülmemeye ahdetmiş. Selahaddîn-i Eyyûbî, Kudüs alınıncaya kadar gülmemeye ahdetmiş. Kudüs fetholuncaya kadar gülmeyeceğim, demiş. Başına da siyah sarık sarmış, almış. Kudüs fetholuncaya kadar gülmeyeceğim, demiş. Başına da siyah sarık sarmış, almış. Allah azmedene, isteyeni istediğini veriyor.Allah azmedene, isteyeni istediğini veriyor. Cenneti isteyene cenneti veriyor, cehennemi isteyene de cehennemi veriyor.Cenneti isteyene cenneti veriyor, cehennemi isteyene de cehennemi veriyor. Cenneti istemek lazım. Kaşınmamak, cehennemi istememek lazım. Cenneti istemek lazım. Kaşınmamak, cehennemi istememek lazım.

Allah hepimizi gaflet uykusundan uyandırsın. Allah hepimizi gaflet uykusundan uyandırsın. İbadetin zevkini, ilim öğrenmenin keyfini tattırsın. İbadetin zevkini, ilim öğrenmenin keyfini tattırsın. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip etsin.Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip etsin. İmtihanı başarmayı nasip etsin, sınıfı geçmeyi nasip etsin. İmtihanı başarmayı nasip etsin, sınıfı geçmeyi nasip etsin. Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip etsin.Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip etsin. Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Allah hepinizden razı olsun. el-Fâtiha! Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2