Namaz Vakitleri

10 Rebîü'l-Âhir 1446
13 Ekim 2024
İmsak
05:41
Güneş
07:05
Öğle
12:56
İkindi
16:02
Akşam
18:36
Yatsı
19:55
Detaylı Arama

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (8)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Cemâziye'l-Âhir 1417 / 19.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
İşleri Allah’a Havale Etmek, Zikri Allah İçin Yap!, Zâlimi Allah Musallat Eder, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (8)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Cemâziye'l-Âhir 1417 / 19.10.1996
Söğütlü Çeşme Camiiİstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
İşleri Allah’a Havale Etmek, Zikri Allah İçin Yap!, Zâlimi Allah Musallat Eder, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh,el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, alâ külli hâlin ve fî külli hîn,alâ külli hâlin ve fî külli hîn, ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve şefîi'l müznibîn,ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve şefîi'l müznibîn, Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîMuhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't- tayyibîne't-tâhirîn. Emmâ ba'd. ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't- tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi, ihsânı, ikramı dünyada âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi, ihsânı, ikramı dünyada âhirette üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz'in şefaatine Allah cümlemizi nâil eylesin. Cennette Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin.Peygamber Efendimiz'in şefaatine Allah cümlemizi nâil eylesin. Cennette Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Mübarek, salih, muttakî, evliya kulların hayatlarını ve sözlerini Mübarek, salih, muttakî, evliya kulların hayatlarını ve sözlerini Tabakâtü's-sûfiyye kitabından okumaya devam ediyoruz. 174. sayfanın 23. paragrafını okuyarak başlayalım: Tabakâtü's-sûfiyye kitabından okumaya devam ediyoruz. 174. sayfanın 23. paragrafını okuyarak başlayalım:

Ebû Osman-ı Hîrî hazretleri şöyle buyuruyor: Ebû Osman-ı Hîrî hazretleri şöyle buyuruyor:

Kâle ve kâle Ebû Osman: Ente fî sicnin mâ teba'te mürâdeke ve şehevâtik fe-izâ fevvadte ve sellemte's-terahte. Kâle ve kâle Ebû Osman: Ente fî sicnin mâ teba'te mürâdeke ve şehevâtik fe-izâ fevvadte ve sellemte's-terahte.

Sen, kendi muradına, isteğine ve şehevât i nefsâniyyene tabi olduğun müddetçe esirsin, hapiste gibisin.Sen, kendi muradına, isteğine ve şehevât i nefsâniyyene tabi olduğun müddetçe esirsin, hapiste gibisin. fe iza fevvadte işlerini Allah'a havale edersen, tefvîz-i umûr eylersen,fe iza fevvadte işlerini Allah'a havale edersen, tefvîz-i umûr eylersen, Allah'a tevekkül edersen..." (selamette olursun, rahata erersin. H. Y.) Allah'a tevekkül edersen..." (selamette olursun, rahata erersin. H. Y.)

Bu adam aslında aslında hür bir insan değil. Bu adam aslında aslında hür bir insan değil.

Neden? Çünkü bu adam nefsinin esiri; muratlarının, arzularının esiri.Neden?

Çünkü bu adam nefsinin esiri; muratlarının, arzularının esiri.
Aklına, vicdanına tâbi olmuyor.Aklına, vicdanına tâbi olmuyor. Nefsi bunun burnuna kancayı takmış, boynuna tasmayı geçirmiş sürüklüyor.Nefsi bunun burnuna kancayı takmış, boynuna tasmayı geçirmiş sürüklüyor. Nefsinin esiri, hapis. Başını derde sokacak, tehlikeye atacak, âhiretini mahvedecek işler yapıyor.Nefsinin esiri, hapis. Başını derde sokacak, tehlikeye atacak, âhiretini mahvedecek işler yapıyor. Bunu da hürriyet sanıyor.Bunu da hürriyet sanıyor. Şeytana uyuyor, şeytanın, nefsinin esiri oluyor da esir olduğunu anlayamıyor, kendisini hür sanıyor. Şeytana uyuyor, şeytanın, nefsinin esiri oluyor da esir olduğunu anlayamıyor, kendisini hür sanıyor.

Serbestlik! Serbestlik!

Şeytana veya nefsine köle olmuş, onu anlamıyor. Şeytana veya nefsine köle olmuş, onu anlamıyor.

Sonuç ne olacak? Sonuç ne olacak?

Günah işleyen her insan, dünyada ve âhirette günahının cezasını çekecek. Günah işleyen her insan, dünyada ve âhirette günahının cezasını çekecek.

Öyle değil mi? Mü'min değil miyiz, bilmiyor muyuz?Öyle değil mi? Mü'min değil miyiz, bilmiyor muyuz? Allah'ın adaleti bunu gerektirmiyor mu? İşlediği günah, günah işleyenin yanına kâr kalır mı? Allah'ın adaleti bunu gerektirmiyor mu? İşlediği günah, günah işleyenin yanına kâr kalır mı?

Kalmaz. Zâlimlere bir gün dedirir hazreti Mevlâ. Kalmaz.

Zâlimlere bir gün dedirir hazreti Mevlâ.

Tallâhi lekad âseraka'llâhu aleynâ'. Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir. Tallâhi lekad âseraka'llâhu aleynâ'.

Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir.

Elbette olur ev yıkanın hanesi vîran. Elbette olur ev yıkanın hanesi vîran.

Şairler bunları kalıba dökmüşler, şiir kalıbına göre söylemişler. Şairler bunları kalıba dökmüşler, şiir kalıbına göre söylemişler.

Zulmettin mi? Zulüm görürsün. Ev yıktın mı? Evin yıkılır. Zulmettin mi?

Zulüm görürsün.

Ev yıktın mı?

Evin yıkılır.

İnsan ettiğini bulur. "Ne ekerse onu biçer." İnsan ettiğini bulur. "Ne ekerse onu biçer."

Bunu nereden biliyoruz? Bir takım bilgiler, tecrübeyle kazanılır.Bunu nereden biliyoruz? Bir takım bilgiler, tecrübeyle kazanılır. Tabiat bilgileri de, fizik bilgileri de öyle. Tecrübeye Türkçe'de ne diyorlar. "Deney" diyorlar.Tabiat bilgileri de, fizik bilgileri de öyle. Tecrübeye Türkçe'de ne diyorlar. "Deney" diyorlar. Deney yapılır, işin böyle olduğu laboratuvarda anlaşılır.Deney yapılır, işin böyle olduğu laboratuvarda anlaşılır. Veyahut dışarıda gözlem yapılır; inceleme, müşâhede sonunda böyle olduğu anlaşılır.Veyahut dışarıda gözlem yapılır; inceleme, müşâhede sonunda böyle olduğu anlaşılır. Fizik kanunu, kimya kanunu, tabiat kanunu, meteoroloji kanunu. Fizik kanunu, kimya kanunu, tabiat kanunu, meteoroloji kanunu. İnsanlar bu kanunları tecrübeyle bulmuş, anlamış. İnsanlar bu kanunları tecrübeyle bulmuş, anlamış.

Allah'ın dünyadaki adaletinin kanunu. Allah dünyada da zalimin zulmünün cezasını verir, çektirir.Allah'ın dünyadaki adaletinin kanunu. Allah dünyada da zalimin zulmünün cezasını verir, çektirir. Tecrübeyle sabit. Ev yıkanın, evi yıkılır.Tecrübeyle sabit. Ev yıkanın, evi yıkılır. Babasına kötü muamele eden, çocuğundan kötü muamele görür.Babasına kötü muamele eden, çocuğundan kötü muamele görür. Her şey böyledir; misalleri çok. Ararsak kendi hayatımızdan da misaller bulabiliriz. Her şey böyledir; misalleri çok. Ararsak kendi hayatımızdan da misaller bulabiliriz.

Günah fena, zararlı. İnsanı hem dünyada, hem âhirette perişan edecek. Günah fena, zararlı. İnsanı hem dünyada, hem âhirette perişan edecek.

Diyarbakır'da bir grup asi ve bâği; nişanlı öğretmenleri öldürdü, yüreğim yanıp duruyordu.Diyarbakır'da bir grup asi ve bâği; nişanlı öğretmenleri öldürdü, yüreğim yanıp duruyordu. Gaddar ve katil insanlar. Nihayet vicdan azabı çekmiş, teslim olmuş. Neden? Gaddar ve katil insanlar. Nihayet vicdan azabı çekmiş, teslim olmuş.

Neden?

İnsanın içinde bir de vicdanı vardır. Vicdanı da yakalar insanı, perişan eder.İnsanın içinde bir de vicdanı vardır. Vicdanı da yakalar insanı, perişan eder. Gelmiş; "Bu işi ben yaptım, pişman oldum, vicdan azabı çekiyorum." demiş. Gelmiş; "Bu işi ben yaptım, pişman oldum, vicdan azabı çekiyorum." demiş.

Kızcağıza çok acıyorum. Kadınları ayırıyorlar, erkekleri öldürecekler. Kızcağıza çok acıyorum. Kadınları ayırıyorlar, erkekleri öldürecekler.

Kız diyor ki; "Ben kocamdan ayrılmam."Kız diyor ki; "Ben kocamdan ayrılmam." Daha kocası değil, nişanlısı, bir ay sonra düğün olacak, evlenecekler.Daha kocası değil, nişanlısı, bir ay sonra düğün olacak, evlenecekler. Nişanlısının yanına gidiyor, onunla beraber kızı da öldürüyorlar. Nişanlısının yanına gidiyor, onunla beraber kızı da öldürüyorlar. Genç yaşında, daha evlenmemişler bile, vicdan dayanacak gibi değil.Genç yaşında, daha evlenmemişler bile, vicdan dayanacak gibi değil. O öldürme işini, katl işini yapanların bir kısmı, birkaç gün sonra müsademede öldürüldüler,O öldürme işini, katl işini yapanların bir kısmı, birkaç gün sonra müsademede öldürüldüler, bir tanesi şimdi yakalandı. Yardım edenler de cezasını çekecek.bir tanesi şimdi yakalandı. Yardım edenler de cezasını çekecek. Dünyada da, ahirette de cezasını çekecek. Dünyada da, ahirette de cezasını çekecek.

Dünyada âhirette insanı mahvedecek kötü bir işi yapmak akıllılık mı? Değil. Dünyada âhirette insanı mahvedecek kötü bir işi yapmak akıllılık mı?

Değil.

Akıllılık ne? Akıllılık ne?

Bir insan dünyada da âhirette de kendini kötülüklerden koruyabiliyorsa bu akıllılıktır. Bir insan dünyada da âhirette de kendini kötülüklerden koruyabiliyorsa bu akıllılıktır.

"Aklımı kullandım, bu işten kurtuldum." "Aklımı kullandım, bu işten kurtuldum."

Aklını kullanan, zamanında tedbir alan kurtuluyor.Aklını kullanan, zamanında tedbir alan kurtuluyor. Bu adam sonunda Allah'ın kahrına, gazabına uğrayacağı için aslında hürriyet gibi bir şeyler yapıyor amaBu adam sonunda Allah'ın kahrına, gazabına uğrayacağı için aslında hürriyet gibi bir şeyler yapıyor ama kendini mahvediyor, yanlış iş yapıyor. Neden yapıyor? Şeytanın ve nefsinin esiri olduğundan yapıyor. kendini mahvediyor, yanlış iş yapıyor. Neden yapıyor? Şeytanın ve nefsinin esiri olduğundan yapıyor. İşte insanlar burasını anlayamıyor.İşte insanlar burasını anlayamıyor. Bu zamanın insanları bunu anlayamıyor.Bu zamanın insanları bunu anlayamıyor. Siz anlıyorsunuz. Siz anlıyorsunuz.

İnsanın içinde bir nefsi var, kötü şeyler yaptırır.İnsanın içinde bir nefsi var, kötü şeyler yaptırır. Yalnız kaldığı zaman, polis görmediği zaman, kötülük yaptırır, Yalnız kaldığı zaman, polis görmediği zaman, kötülük yaptırır, hırsızlık yaptırır, günah işlettirir, haram işlettirir. Nefs, bir düşman. hırsızlık yaptırır, günah işlettirir, haram işlettirir. Nefs, bir düşman.

Biz bunu biliyoruz.Biz bunu biliyoruz. Elhamdülillah Kur'an'dan, hadîs-i şerîften müslümanlar nefsin bir düşman olduğunu biliyor.Elhamdülillah Kur'an'dan, hadîs-i şerîften müslümanlar nefsin bir düşman olduğunu biliyor. İçimizde bir düşman var; nefsimiz. Ne yapıyor? İçimizde bir düşman var; nefsimiz.

Ne yapıyor?

Hevâ-i nefs, şehevât-i nefsâniyyesini bizim aklımıza gönderiyor, bildiriyor, vesvese veriyor.Hevâ-i nefs, şehevât-i nefsâniyyesini bizim aklımıza gönderiyor, bildiriyor, vesvese veriyor. En basitinden bir misal verelim. Nefsi çocuğa diyor ki;En basitinden bir misal verelim. Nefsi çocuğa diyor ki; "Komşunun bahçesindeki şu kırmızı elmaya bak, ne kadar güzel, ben o elmayı yemek istiyorum, kopar." "Komşunun bahçesindeki şu kırmızı elmaya bak, ne kadar güzel, ben o elmayı yemek istiyorum, kopar."

Mahallede oynayıp dururken çocuğun gözü elmaya takılıyor, içinden onu koparmak fikri geliyor. Mahallede oynayıp dururken çocuğun gözü elmaya takılıyor, içinden onu koparmak fikri geliyor.

Nereden geliyor? Nefsinden geliyor. Nereden geliyor?

Nefsinden geliyor.

Şehevât-i nefsâniyyesi o elmayı "hart" diye ısırmak istiyor. Şehevât-i nefsâniyyesi o elmayı "hart" diye ısırmak istiyor.

Sarhoş bir adamın ailesi başına toplanmış; "İçki içme, tevbe et, çoluk çocuğunun rızkını içkiye yatırma,Sarhoş bir adamın ailesi başına toplanmış; "İçki içme, tevbe et, çoluk çocuğunun rızkını içkiye yatırma, karın, çocukların perişan, yapma, etme, işine muntazam git." diye nasihat etmişler. karın, çocukların perişan, yapma, etme, işine muntazam git." diye nasihat etmişler.

"Tamam, tevbe ettim." demiş. "Tamam, tevbe ettim." demiş.

İşinden evine dönerken, meyhanenin yanından geçiyor.İşinden evine dönerken, meyhanenin yanından geçiyor. İçinden bir ses diyor ki; "Şuraya bir uğra, bakalım arkadaşlar ne yapıyor,İçinden bir ses diyor ki; "Şuraya bir uğra, bakalım arkadaşlar ne yapıyor, çok fazla para harcama canım, bir kadehcik atarsın, gir şuraya!" çok fazla para harcama canım, bir kadehcik atarsın, gir şuraya!"

"Yok, girmem, dün akşam tevbe ettim olmaz." "Canım ne olacak, kimse görmez." "Yok, girmem, dün akşam tevbe ettim olmaz."

"Canım ne olacak, kimse görmez."

İçinden zorluyor. İçinden zorluyor.

Kim zorluyor? Nefsi. Nefsinin arzuları zorluyor.Kim zorluyor?

Nefsi. Nefsinin arzuları zorluyor.
İçeriden nefsinin istekleri geldi mi, onun karşısında durmak zordur. İçeriden nefsinin istekleri geldi mi, onun karşısında durmak zordur. "Hayır! Haram, olmaz!" demek zordur. "Olmaz!" diyebilmek için babayiğit olmak lazım."Hayır! Haram, olmaz!" demek zordur. "Olmaz!" diyebilmek için babayiğit olmak lazım. Allah'ın yardım etmesi lazım. Allah kuvvet verirse o zaman diyebilir. Allah'ın yardım etmesi lazım. Allah kuvvet verirse o zaman diyebilir.

Nefsi insana böyle şeyleri istetiyor. Nefsi insana böyle şeyleri istetiyor.

Bir de şeytan vesvese veriyor, kötülükleri yaptırıyor.Bir de şeytan vesvese veriyor, kötülükleri yaptırıyor. İnsan bunların her dediğini yapıyorsa "Nefsinin esiri, şeytanın esiri" diyoruz.İnsan bunların her dediğini yapıyorsa "Nefsinin esiri, şeytanın esiri" diyoruz. Adam şeytanın esiri; şeytanın her dediğini yapıyor. Rahmân'ın dediği hiçbir şeyi yapmıyor,Adam şeytanın esiri; şeytanın her dediğini yapıyor. Rahmân'ın dediği hiçbir şeyi yapmıyor, şeytanın dediği her günahı işliyor. Allah'a asi, şeytana itaatli. şeytanın dediği her günahı işliyor. Allah'a asi, şeytana itaatli.

Halbuki nasıl olacaktı? Allah'a itaat edecekti, şeytanı dinlemeyecekti.Halbuki nasıl olacaktı?

Allah'a itaat edecekti, şeytanı dinlemeyecekti.
Şeytan Allah'ın lanetli bir mahluku, imtihan için serbest bırakmış. Şeytan Allah'ın lanetli bir mahluku, imtihan için serbest bırakmış.

Onu dinlememek, işte dindarlık bu. Onu dinlememek, işte dindarlık bu.

Dindarlık ne? Dindarlık, şeytanın sözünü dinlememek; ona karşı direnebilmek.Dindarlık ne?

Dindarlık, şeytanın sözünü dinlememek; ona karşı direnebilmek.
Nefsinin arzularını frenleyebilmek, Rahmân olan Allah'ın emrini tutmak.Nefsinin arzularını frenleyebilmek, Rahmân olan Allah'ın emrini tutmak. Dindarlık bu, takvâ bu.Dindarlık bu, takvâ bu. Nefis ve şeytan bir şey söylüyor yapmıyorsun, günahtan sakınıyorsun, takvâlısın.Nefis ve şeytan bir şey söylüyor yapmıyorsun, günahtan sakınıyorsun, takvâlısın. İşte insan bunu anlarsa; tasavvuf bu, dindarlık bu. İşte insan bunu anlarsa; tasavvuf bu, dindarlık bu.

O zaman bilir. O zaman bilir.

O elma benim kendi malım olmadığına göre koparmamam lazım.O elma benim kendi malım olmadığına göre koparmamam lazım. Canım istese de; "Sus, otur oturduğun yerde, haram yemek doğru değil!" diyeCanım istese de; "Sus, otur oturduğun yerde, haram yemek doğru değil!" diye nefsini azarlayıp susturması lazım. nefsini azarlayıp susturması lazım.

"Hayır, olmaz! Meyhaneye gitmeyeceksin!" deyip kendisini tutması lazım. "Hayır, olmaz! Meyhaneye gitmeyeceksin!" deyip kendisini tutması lazım.

Bu bir mücadele. Ne mücadelesi, bunun adı ne? Bu bir mücadele. Ne mücadelesi, bunun adı ne?

Nefisle cihad etmek, bir mücadele, ceng-i cidal; uğraşıyorsun.Nefisle cihad etmek, bir mücadele, ceng-i cidal; uğraşıyorsun. O bir şey söylüyor, sen bir şey söylüyorsun. O istiyor, dayatıyor, sen "hayır" diyorsun.O bir şey söylüyor, sen bir şey söylüyorsun. O istiyor, dayatıyor, sen "hayır" diyorsun. Nefsi ile cenk edip, cidâl edip, muharebe edip, harp eden, nefsini yenen sevap kazanır.Nefsi ile cenk edip, cidâl edip, muharebe edip, harp eden, nefsini yenen sevap kazanır. Nefsine mağlup olan, şeytanın sözünü dinleyen günaha bulaşır. Nefsine mağlup olan, şeytanın sözünü dinleyen günaha bulaşır.

İnsan, esas itibariyle, Allah'ın sözünü dinlemiyorsa, şeytanın esiri, nefsinin esiri demektir.İnsan, esas itibariyle, Allah'ın sözünü dinlemiyorsa, şeytanın esiri, nefsinin esiri demektir. Hapisteki insan gibi. Hapisteki insan gibi.

Burada da öyle söylüyor: Burada da öyle söylüyor:

"Sen kendi muradına ve şehvetlerine tabi olduğun müddetçe hapistesin, esirsin." demektir. "Sen kendi muradına ve şehvetlerine tabi olduğun müddetçe hapistesin, esirsin." demektir.

Şeytanın esirisin.Şeytanın esirisin. Ne zaman hür olacaksın? Ne zaman hür olacaksın?

İşini Allah'a havale edersen, kendini Allah'a teslim edersen.İşini Allah'a havale edersen, kendini Allah'a teslim edersen. "Allah'ın buyruğunu tutacağım." dersen, müslüman olursun; o zaman rahat edersin. "Allah'ın buyruğunu tutacağım." dersen, müslüman olursun; o zaman rahat edersin.

Müslüman olmak neydi? Kendini Allah'a teslim etmekti. Müslüman olmak neydi?

Kendini Allah'a teslim etmekti.

Zaten her şey Allah'ın; Allah'a teslim olmak nasıl olur? Zaten her şey Allah'ın; Allah'a teslim olmak nasıl olur?

Allah'a teslim olmak, "Allah'ın hükmüne razı olmak" demektir.Allah'a teslim olmak, "Allah'ın hükmüne razı olmak" demektir. Allah; "Hırsızlık yapmayın!" demiş; "Yâ Rabbi! Teslim oldum, kabul."Allah; "Hırsızlık yapmayın!" demiş; "Yâ Rabbi! Teslim oldum, kabul." Allah; "Harama bakmayın!" demiş; "Tamam, Yâ Rabbi! Kabul!" Allah; "Harama bakmayın!" demiş; "Tamam, Yâ Rabbi! Kabul!" Allah; "Zina etmeyin, nikâhlanın, evlenin, fâiz yemeyin!" demiş; "Yâ Rabbi! Kabul!" diyebiliyorsa,Allah; "Zina etmeyin, nikâhlanın, evlenin, fâiz yemeyin!" demiş; "Yâ Rabbi! Kabul!" diyebiliyorsa, "Allah'a teslim oldu. demektir. "Allah'a teslim oldu. demektir. Askerlik çağındaki delikanlının şubeye gidip teslim olması gibi,Askerlik çağındaki delikanlının şubeye gidip teslim olması gibi, o da Allah'ın emrine teslim olursa, işini Allah'a havale ederse o zaman rahat eder.o da Allah'ın emrine teslim olursa, işini Allah'a havale ederse o zaman rahat eder. "Ben kendi bildiğimi yaparım." derse olmaz. "Ben kendi bildiğimi yaparım." derse olmaz.

Bizim bildiğimiz bir yerde, birisi deniz kenarında bir malını pahalı, yüksek bir fiyata sattı. Çok para aldı.Bizim bildiğimiz bir yerde, birisi deniz kenarında bir malını pahalı, yüksek bir fiyata sattı. Çok para aldı. Bizim akrabalar, tanıdıklar demişler ki;Bizim akrabalar, tanıdıklar demişler ki; "Bu helal para, tarlayı sattın da kazandın, aman bunu harama çevirme!" "Bu helal para, tarlayı sattın da kazandın, aman bunu harama çevirme!"

Çok nasihat etmişler. Bugün onlardan birisi bana anlatıyor;Çok nasihat etmişler. Bugün onlardan birisi bana anlatıyor; "Adam maalesef o parasıyla şimdi haram kazanıyormuş, haram yiyormuş." "Adam maalesef o parasıyla şimdi haram kazanıyormuş, haram yiyormuş."

Keyfi tıkırındaymış, göbeği kocamanmış, karnı tokmuş, sırtı pekmiş ama haramdan. Keyfi tıkırındaymış, göbeği kocamanmış, karnı tokmuş, sırtı pekmiş ama haramdan.

Sonra ne olacak? Belasını bulacak, cezasını çekecek, mahvolacak.Sonra ne olacak?

Belasını bulacak, cezasını çekecek, mahvolacak.
Çünkü parasını Allah'ın haram kıldığı yoldan üretmeye, faiz yemeye başlamış.Çünkü parasını Allah'ın haram kıldığı yoldan üretmeye, faiz yemeye başlamış. Faiz yemeden helalinden kazanabilir, iş ortaklığı yapar kazanabilir.Faiz yemeden helalinden kazanabilir, iş ortaklığı yapar kazanabilir. Çok nasihatler edildi, dinlemedi. Haramdan yiyor. O zaman kendisi bilir.Çok nasihatler edildi, dinlemedi. Haramdan yiyor. O zaman kendisi bilir. Nasihat edildi, edilmedi değil. Nasihat edildi, edilmedi değil.

Demek ki nefsinin esiri oldu, şeytan onu kandırdı. Keyif rahat, tatlı geldi.Demek ki nefsinin esiri oldu, şeytan onu kandırdı. Keyif rahat, tatlı geldi. Faiz parasıyla beleşten, bedavadan geçinmek hoş geldi; öyle geçinmeye başladı. Faiz parasıyla beleşten, bedavadan geçinmek hoş geldi; öyle geçinmeye başladı.

Bu adamın yahudiden ne farkı kaldı, nasrânîden ne farkı kaldı?Bu adamın yahudiden ne farkı kaldı, nasrânîden ne farkı kaldı? Çalışmıyor, haramdan yiyor, başka kazancı da yok. Çalışmıyor, haramdan yiyor, başka kazancı da yok.

Bu adamın sofrasına oturulur mu? Oturulmaz. Bu adamın sofrasına oturulur mu?

Oturulmaz.

Kahvede ısmarladığı çay içilir mi? İçilmez. Kahvede ısmarladığı çay içilir mi?

İçilmez.

Haramdan kazanıyor. İşini faize, ribâya bağladı. Yazıklar olsun! Haramdan kazanıyor. İşini faize, ribâya bağladı. Yazıklar olsun!

Keşke bağda, bahçede uğraşıp ter döküp de bir avuç buğday elde etseydi,Keşke bağda, bahçede uğraşıp ter döküp de bir avuç buğday elde etseydi, onu kendi eliyle, değirmeniyle öğütseydi, kepekli kuru ekmek yapsaydı, onu yeseydi deonu kendi eliyle, değirmeniyle öğütseydi, kepekli kuru ekmek yapsaydı, onu yeseydi de haram yemeseydi. Allah'ın yasak ettiği şeyi yapmasaydı. Bu adam esir.haram yemeseydi. Allah'ın yasak ettiği şeyi yapmasaydı. Bu adam esir. Şeytan bu adamın nefsini esir almış, mânevî bakımdan hapiste. Şeytan bu adamın nefsini esir almış, mânevî bakımdan hapiste. Ondan günah işliyor, nasihat dinlemiyor. Kendisi bilir.Ondan günah işliyor, nasihat dinlemiyor. Kendisi bilir. İşte dünya imtihanı bu.İşte dünya imtihanı bu. Dünya imtihanını kaybetti. Dünya imtihanını kaybetti.

Birçok insan önüne biraz tatlı gibi görünen bir menfaat gelince,Birçok insan önüne biraz tatlı gibi görünen bir menfaat gelince, Allah'ın kendisini imtihan ettiğini anlamıyor, kaybediyor. Gözünü açacaksın. Allah'ın kendisini imtihan ettiğini anlamıyor, kaybediyor. Gözünü açacaksın.

"Yâ Rabbi! İlâhî ente maksûdî ve rıdâki matlûbî."Yâ Rabbi! İlâhî ente maksûdî ve rıdâki matlûbî. Yâ Rabbi! Benim muradım, maksudum, gayem, benim arzum, isteğim, benim amacım, hedefim sensin;Yâ Rabbi! Benim muradım, maksudum, gayem, benim arzum, isteğim, benim amacım, hedefim sensin; ben senin rızanı kazanmak istiyorum." ben senin rızanı kazanmak istiyorum."

"Beleşten, haramdan para gelecek." "Beleşten, haramdan para gelecek."

"Yâ Rabbi! İstemem, harama bulaştırma, helal lokma yedir,"Yâ Rabbi! İstemem, harama bulaştırma, helal lokma yedir, helal lokma ile yaşat, sonra beni azaba uğratma!" demek lazım. helal lokma ile yaşat, sonra beni azaba uğratma!" demek lazım.

Birçok kimse imtihanı kaybediyor. Bakıyorum, üzülüyorum.Birçok kimse imtihanı kaybediyor. Bakıyorum, üzülüyorum. Kimisi tasavvuftan imtihanı kaybediyor. Allah; "Gıybet etme!" demiş, gıybet ediyor. Kimisi tasavvuftan imtihanı kaybediyor. Allah; "Gıybet etme!" demiş, gıybet ediyor.

Allah, vefalı olanları seviyor, inne'l-ahde kâne mes'ûlâ, yapılan ahde vefa göstermek lazım; vefasız.Allah, vefalı olanları seviyor, inne'l-ahde kâne mes'ûlâ, yapılan ahde vefa göstermek lazım; vefasız. Allah doğruluğu seviyor; yalancı, sözünde durmuyor.Allah doğruluğu seviyor; yalancı, sözünde durmuyor. Allah cömertleri seviyor; cimri, huyu kötü, değiştirmesi lazım, değiştirmiyor. Söylemiyor muyuz? Allah cömertleri seviyor; cimri, huyu kötü, değiştirmesi lazım, değiştirmiyor.

Söylemiyor muyuz?

Es'ad Coşan, Söğütlüçeşme Camii'nde bu tasavvuf kitabını okurken söylemiyor mu? Es'ad Coşan, Söğütlüçeşme Camii'nde bu tasavvuf kitabını okurken söylemiyor mu?

"Kötü huylar da insana günahlar kadar zarar verir." demiyor mu? "Kötü huylar da insana günahlar kadar zarar verir." demiyor mu?

İyi huyları, kötü huyları bilmiyor musunuz? Liste yapmayacak mıydınız?İyi huyları, kötü huyları bilmiyor musunuz? Liste yapmayacak mıydınız? İyi huyları edinip de, kötü huyları bırakmayacak mıydınız? İyi huyları edinip de, kötü huyları bırakmayacak mıydınız?

Buradaki büyüklerimiz söylemedi mi? Söyledi. Buradaki büyüklerimiz söylemedi mi?

Söyledi.

Niye yalanı bırakmıyorsun, cimriliği bırakmıyorsun, niye vefasızsın, niye sözüne sadık değilsin,Niye yalanı bırakmıyorsun, cimriliği bırakmıyorsun, niye vefasızsın, niye sözüne sadık değilsin, niye gıybetçisin, niye dedikoducusun, niye sû-i zancısın, niye sabırsızsın, niye şükürsüzsün? niye gıybetçisin, niye dedikoducusun, niye sû-i zancısın, niye sabırsızsın, niye şükürsüzsün?

Bunların hepsi huy; iyi veya kötü huy. Tasavvuf güzel huydur da niye mutasavvuf olamadın? Bunların hepsi huy; iyi veya kötü huy. Tasavvuf güzel huydur da niye mutasavvuf olamadın?

Dervişlik güzel ahlak demektir de, sen niye güzel ahlaklı olamadın? Niye huyların kötü? Dervişlik güzel ahlak demektir de, sen niye güzel ahlaklı olamadın? Niye huyların kötü?

Söylemiyor muyuz; tasavvuf; et-turuku küllühâ âdâbün. "Tasavvuf tepeden tırnağa güzel ahlaktır." Söylemiyor muyuz; tasavvuf; et-turuku küllühâ âdâbün. "Tasavvuf tepeden tırnağa güzel ahlaktır."

Hani nerede senin güzel ahlakın?Hani nerede senin güzel ahlakın? Şu huyun kötü, şu huyun kötü... Bunları kendin anlamıyorsun.Şu huyun kötü, şu huyun kötü... Bunları kendin anlamıyorsun. Bunların çok büyük bir zarar olduğunu bilmiyor musun? Bilmiyorsun bil! Bunların çok büyük bir zarar olduğunu bilmiyor musun? Bilmiyorsun bil!

Kötü huylar çok fena, günahlar kadar fena! Kötü huylar çok fena, günahlar kadar fena! Günah bir defa işlenir, kötü huy insana kötülüğü her zaman yaptırtır.Günah bir defa işlenir, kötü huy insana kötülüğü her zaman yaptırtır. Günah kötü, ama kötü huy devamlı. İnsana her türlü kötülüğü tekrar tekrar yaptırır. Günah kötü, ama kötü huy devamlı. İnsana her türlü kötülüğü tekrar tekrar yaptırır.

İyi huy da çok iyi. Her türlü iyiliği tekrar tekrar yaptırır. İyi huy da çok iyi. Her türlü iyiliği tekrar tekrar yaptırır.

Onun için; "Bir insan güzel huyu sayesinde, gündüzleri akşamlara kadar oruç tutan,Onun için; "Bir insan güzel huyu sayesinde, gündüzleri akşamlara kadar oruç tutan, geceleri de sabahlara kadar namaz kılan, ibadet eden, tesbih çeken insanın kazandığı sevabı alır,geceleri de sabahlara kadar namaz kılan, ibadet eden, tesbih çeken insanın kazandığı sevabı alır, onun çıktığı hatta ondan daha yüksek derecelere çıkar." onun çıktığı hatta ondan daha yüksek derecelere çıkar."

Hadîs-i şerîfte zikrediliyor. Hadîs-i şerîfte zikrediliyor.

Ben merkeze oturmuşum, her yerden haber geliyor. Ben merkeze oturmuşum, her yerden haber geliyor. "Falanca yerde ihvanınız, kardeşleriniz çok iyi maşaallah! "Falanca yerde ihvanınız, kardeşleriniz çok iyi maşaallah! Şu hizmetleri, hayırları yapmışlar; mektep açmışlar, anaokulu açmışlar." Aferin! Şu hizmetleri, hayırları yapmışlar; mektep açmışlar, anaokulu açmışlar."

Aferin!

"Filanca yerdekilerin arasında ihtilaf çıkmış, birisi bir baş çekmiş, ötekisi bir baş çekmiş." "Filanca yerdekilerin arasında ihtilaf çıkmış, birisi bir baş çekmiş, ötekisi bir baş çekmiş."

Hubb-u Riyâset, baş olma sevgisi dervişi nasıl yakaladı. Hubb-u Riyâset, baş olma sevgisi dervişi nasıl yakaladı.

"Başkan ben olacağım, sen değil, dur durduğun yerde, tabancamı çekerim, kafanı kırarım!" "Başkan ben olacağım, sen değil, dur durduğun yerde, tabancamı çekerim, kafanı kırarım!"

Dervişlik nerede kaldı?Dervişlik nerede kaldı? Böyle miydi bizim ahdimiz, anlaşma böyle miydi? Hani dervişlik nerede, sabır nerede? Böyle miydi bizim ahdimiz, anlaşma böyle miydi? Hani dervişlik nerede, sabır nerede?

Bir camide bizim ihvandan iki kişi vardı; birisi imam, birisi müezzin.Bir camide bizim ihvandan iki kişi vardı; birisi imam, birisi müezzin. Aralarında ihtilaf çıkmış, gelmişler Hocamız'a (Mehmed Zahid Kotku) söylemişler; Aralarında ihtilaf çıkmış, gelmişler Hocamız'a (Mehmed Zahid Kotku) söylemişler;

"Hocam! İmam, müezzinle kavgalı, birbirleriyle zıt, çekişiyorlar."Hocam! İmam, müezzinle kavgalı, birbirleriyle zıt, çekişiyorlar. İkisi de bizim ihvan. Ne tavsiye edersiniz?" "Dervişliği tavsiye ederim." demiş Hocamız. İkisi de bizim ihvan. Ne tavsiye edersiniz?"

"Dervişliği tavsiye ederim." demiş Hocamız.

Ne demek istiyor? Herkes derviş olsun; imam da, müezzin de…Ne demek istiyor?

Herkes derviş olsun; imam da, müezzin de…
Sabırlı, hoşgörülü, seven, affeden bağışlayan, cömert insanlar olsunlar, kavga etmesinler.Sabırlı, hoşgörülü, seven, affeden bağışlayan, cömert insanlar olsunlar, kavga etmesinler. Madem ikisi de ihvan, kardeş; o halde kardeşçe yaşasınlar. Madem ikisi de ihvan, kardeş; o halde kardeşçe yaşasınlar.

İsimleri ihvan, hareketleri düşman. Zıt! Utanmasalar birbirlerini öldürürler ama utanıyorlar.İsimleri ihvan, hareketleri düşman. Zıt! Utanmasalar birbirlerini öldürürler ama utanıyorlar. Öldüren de var.Öldüren de var. Misal, al Afganistan'ı, Sudan'ı, Cezayir'i, Mısır'ı, Suudi Arabistan'ı, Yemen'i...Misal, al Afganistan'ı, Sudan'ı, Cezayir'i, Mısır'ı, Suudi Arabistan'ı, Yemen'i... Her tarafta öyle. Haberlerini gazetelerde okumadık mı? Her birisinin haberlerini okuduk. Her tarafta öyle. Haberlerini gazetelerde okumadık mı? Her birisinin haberlerini okuduk.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Dünya hayatının imtihanı kolay değil. Her zaman başarılı geçmiyor.Dünya hayatının imtihanı kolay değil. Her zaman başarılı geçmiyor. Bu imtihan hayatın sonuna kadar sürüyor, herkes başaramıyor. Bu imtihan hayatın sonuna kadar sürüyor, herkes başaramıyor.

"Ben derviş oldum, sizden ders aldım." "Ben derviş oldum, sizden ders aldım."

"Allah mübarek etsin, razı olsun, feyzini çok etsin, kalbin pür nûr olsun."Allah mübarek etsin, razı olsun, feyzini çok etsin, kalbin pür nûr olsun. Ama dervişlik, bir takım kurallara uymayı gerektirir." Ama dervişlik, bir takım kurallara uymayı gerektirir."

Dövene elsiz gerek, Sövene dilsiz gerek. Derviş gönülsüz gerek. Sen derviş olamazsın. Dövene elsiz gerek,

Sövene dilsiz gerek.

Derviş gönülsüz gerek.

Sen derviş olamazsın.

Ele geleni yersin, Dile geleni dersin, Böyle dervişlik dursun, Sen derviş olamazsın. Ele geleni yersin,

Dile geleni dersin,

Böyle dervişlik dursun,

Sen derviş olamazsın.

Ummana dalmayınca, Mürşide ermeyince Hak nasip etmeyince Sen derviş olamazsın. Ummana dalmayınca,

Mürşide ermeyince

Hak nasip etmeyince

Sen derviş olamazsın.

Baş; 'yaralı' demek. Dervişin bağrı yaralı olmalı, kırık gönüllü olmalı. Derviş bağrı baş gerek. Baş; 'yaralı' demek. Dervişin bağrı yaralı olmalı, kırık gönüllü olmalı. Derviş bağrı baş gerek.

Derviş bağrı baş gerek, Gözü dolu yaş gerek. Koyundan yavaş gerek. Sen derviş olamazsın. Derviş bağrı baş gerek,

Gözü dolu yaş gerek.

Koyundan yavaş gerek.

Sen derviş olamazsın.

Bunlar güzel huy.Bunlar güzel huy. Kuzu gibi olmak, koyundan yavaş olmak, güzel huy. Gözü yaşlı olmak, rikkat, ince kalplilik, güzel huy… Kuzu gibi olmak, koyundan yavaş olmak, güzel huy. Gözü yaşlı olmak, rikkat, ince kalplilik, güzel huy…

Dövene elsiz olmak; kavgada taraf olmamak, karşısında sert çıkmamak.Dövene elsiz olmak; kavgada taraf olmamak, karşısında sert çıkmamak. Sövene dilsiz olmak; kötü söz söylememek, kötü mukabele etmemek.Sövene dilsiz olmak; kötü söz söylememek, kötü mukabele etmemek. Gönülsüz olmak; affetmek, kırılmamak, darılmamak. "Kalbim kırıldı, küstüm." dememek. Gönülsüz olmak; affetmek, kırılmamak, darılmamak. "Kalbim kırıldı, küstüm." dememek.

Bunlar güzel huy, dervişlik ahlâkı. Bunlar güzel huy, dervişlik ahlâkı.

Millet bunları bilmiyor mu? Herkes iyi huyları da kötü huyları da biliyor.Millet bunları bilmiyor mu?

Herkes iyi huyları da kötü huyları da biliyor.
Bu cemaat de bilir. Bilmek yetmiyor, bildiğini uygulamak gerekiyor. Biliyorsun ama önemsemiyorsun.Bu cemaat de bilir. Bilmek yetmiyor, bildiğini uygulamak gerekiyor. Biliyorsun ama önemsemiyorsun. Önemini anlayacaksın, uygulayacaksın.Önemini anlayacaksın, uygulayacaksın. Uygulamadığın zaman sevabı kazanamıyorsun, imtihanı kaybediyorsun. Uygulamadığın zaman sevabı kazanamıyorsun, imtihanı kaybediyorsun.

İmtihanı Allah yapıyor. İmtihanın müddeti, ömür boyu sürüyor.İmtihanı Allah yapıyor. İmtihanın müddeti, ömür boyu sürüyor. Âkil bâliğ olduğun zamandan başlıyor, aklın başında olduğun müddetçe devam ediyor.Âkil bâliğ olduğun zamandan başlıyor, aklın başında olduğun müddetçe devam ediyor. Bunamadıysan, deli, mecnun olmadıysan imtihan ölünceye kadar devam ediyor. Bunamadıysan, deli, mecnun olmadıysan imtihan ölünceye kadar devam ediyor.

Sen neden; "Şunu şöyle yapmayayım, imtihanı kazanayım." demiyorsun? Sen neden; "Şunu şöyle yapmayayım, imtihanı kazanayım." demiyorsun?

"Kötü huylarımı bırakayım, şu iyi huyu öteki kardeşim yapıyor, ben de yapayım; "Kötü huylarımı bırakayım, şu iyi huyu öteki kardeşim yapıyor, ben de yapayım; hocam söyledi, ben de tutayım." demiyorsun? hocam söyledi, ben de tutayım." demiyorsun?

Önemsemiyorsun. Şeytanın oyunlarından bir tanesi deÖnemsemiyorsun. Şeytanın oyunlarından bir tanesi de mühim olan şeyleri küçük görmek, önemsememek. İşi ciddiye alacaksın.mühim olan şeyleri küçük görmek, önemsememek. İşi ciddiye alacaksın. Burada büyüklerimiz demedi mi, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde yok mu? Burada büyüklerimiz demedi mi, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde yok mu?

"Küçük veya büyük hiçbir iyiliği, hor hakir görme, yap."Küçük veya büyük hiçbir iyiliği, hor hakir görme, yap. Kötülüklerden hiçbir kötülüğü de az görme, korun." Kötülüklerden hiçbir kötülüğü de az görme, korun."

"Azdır canım, şu kadarcık yapsam ziyan etmez." Belli olmaz, belki ziyan eder. "Azdır canım, şu kadarcık yapsam ziyan etmez."

Belli olmaz, belki ziyan eder.

Nala çakılan bir çivi, bir nal kurtarır.Nala çakılan bir çivi, bir nal kurtarır. Bir nal, bir at kurtarır. Bir at, bir yiğit kurtarır. Bir yiğit, bir vatan kurtarır. Bir nal, bir at kurtarır. Bir at, bir yiğit kurtarır. Bir yiğit, bir vatan kurtarır.

Bazen de aksi olur: Bazen de aksi olur:

Bir çivi noksanlığı, bir nalın düşmesine sebep olur.Bir çivi noksanlığı, bir nalın düşmesine sebep olur. Bir nalın düşmesi, atın tökezlemesine sebep olur. Bir nalın düşmesi, atın tökezlemesine sebep olur. Atın tökezlemesi, mücahidin yere düşmesine sebep olur.Atın tökezlemesi, mücahidin yere düşmesine sebep olur. Mücahidin ölmesi, vatanın korunamamasına, kaybedilmesine sebep olabilir. Mücahidin ölmesi, vatanın korunamamasına, kaybedilmesine sebep olabilir.

Kötülükler de, iyilikler de küçük değil. İyiliği yapmaya çalış, kötülükten korunmaya çalış.Kötülükler de, iyilikler de küçük değil. İyiliği yapmaya çalış, kötülükten korunmaya çalış. "İyilik yapmadığın zaman esirsin." Kendini hür sanıyorsun ama şeytanın veya nefsinin esirisin."İyilik yapmadığın zaman esirsin." Kendini hür sanıyorsun ama şeytanın veya nefsinin esirisin. Allah'ın emrini tutmaya başladığın zaman hürsün. Allah'ın emrini tutmaya başladığın zaman hürsün.

Mevlana Celâleddîn-i Rûmî efendimiz diyor ki; Mevlana Celâleddîn-i Rûmî efendimiz diyor ki;

Bağları kopar da âzâd ol, ey evlad! Bağları kopar da âzâd ol, ey evlad!

Ne zamana kadar altının gümüşün esîri olacaksın? Ne zamana kadar altının gümüşün esîri olacaksın?

Bağları kopar da âzât ol; hür bir insan ol. Bağları kopar da âzât ol; hür bir insan ol.

Çent başı bende-i sim bende zer. Ben büksün lü âzâd bağ baş ey büser. Çent başı bende-i sim bende zer.

Ben büksün lü âzâd bağ baş ey büser.

Biraz yanlış veya eksik söylemiş olabilirim. Biraz yanlış veya eksik söylemiş olabilirim.

İnsanın paraya tutsak olması da bir esarettir, bağdır.İnsanın paraya tutsak olması da bir esarettir, bağdır. "Onları kopar da, tam hür ol." diyor. Hür olan insana Ahrâr derler."Onları kopar da, tam hür ol." diyor. Hür olan insana Ahrâr derler. Büyüklerimizden bir tanesinin ismi Ubeydullâh-i Ahrâr hazretleri.Büyüklerimizden bir tanesinin ismi Ubeydullâh-i Ahrâr hazretleri. Horasan'ın Mâverâünnehir'in en büyük evliyâsından birisi. "Büyüklüğünü nereden biliyorsun?" Horasan'ın Mâverâünnehir'in en büyük evliyâsından birisi.

"Büyüklüğünü nereden biliyorsun?"

Hindistan'ı fetheden Bâbür Şah, Semerkant'ta, Buhara'da kardeşleriyle, akrabalarıyla;Hindistan'ı fetheden Bâbür Şah, Semerkant'ta, Buhara'da kardeşleriyle, akrabalarıyla; "Şu şehir senin, bu şehir benim." saltanat kavgası yapıyormuş. "Şu şehir senin, bu şehir benim." saltanat kavgası yapıyormuş.

Osmanlıların evlatları arasında da bu saltanat kavgası oluyormuş.Osmanlıların evlatları arasında da bu saltanat kavgası oluyormuş. Çarpışmışlar, savaşta yenilmiş, adamlarının hepsi ölmüş. Bu da atına atlamış, hasmından kaçmış.Çarpışmışlar, savaşta yenilmiş, adamlarının hepsi ölmüş. Bu da atına atlamış, hasmından kaçmış. Atını bağların, bahçelerin arasına sürmüş, yollarda izini kaybettirmiş.Atını bağların, bahçelerin arasına sürmüş, yollarda izini kaybettirmiş. Harpten sonra üç-beş saat kaçmaktan sonra, nefes nefese bir çalının dibine yatmış,Harpten sonra üç-beş saat kaçmaktan sonra, nefes nefese bir çalının dibine yatmış, düşünün; ne kadar uykusuz, yorgun ki orada uyumuş kalmış. düşünün; ne kadar uykusuz, yorgun ki orada uyumuş kalmış.

Bâbür Şah Timur'un şehzadelerinden birisi. Bâbür Şah Timur'un şehzadelerinden birisi.

Rüyasında Ubeydullâh-i Ahrâr hazretlerini görüyor, ona; "Evladım!Rüyasında Ubeydullâh-i Ahrâr hazretlerini görüyor, ona; "Evladım! Telaşlanma, seni bulamayacaklar, ölmeyeceksin, kurtulacaksın. Büyük bir devlet kuracaksın." diyor. Telaşlanma, seni bulamayacaklar, ölmeyeceksin, kurtulacaksın. Büyük bir devlet kuracaksın." diyor.

Hakikaten onu orada yakalayamıyorlar. Şeyh efendi rüyada müjdeledi. Hakikaten onu orada yakalayamıyorlar. Şeyh efendi rüyada müjdeledi.

Neden? Evliyâ da ondan. Neden?

Evliyâ da ondan.

Ubeydullâh-i Ahrâr, Nakşî tarikatimizin büyüklerinden, mübarek zât. Kabrini ziyaret ettik.Ubeydullâh-i Ahrâr, Nakşî tarikatimizin büyüklerinden, mübarek zât. Kabrini ziyaret ettik. "Evladım korkma ölmeyeceksin." diyor; ölmüyor. "Evladım korkma ölmeyeceksin." diyor; ölmüyor. "Büyük bir devlet adamı olacaksın, büyük bir devlet kuracaksın." "Büyük bir devlet adamı olacaksın, büyük bir devlet kuracaksın."

Hakikaten de oralardan kurtuldu, Hindistan tarafına gitti, oraları fethetti.Hakikaten de oralardan kurtuldu, Hindistan tarafına gitti, oraları fethetti. Hindistan'da Hint-Moğol imparatorluğu diye çok büyük bir imparatorluk kurdu.Hindistan'da Hint-Moğol imparatorluğu diye çok büyük bir imparatorluk kurdu. Taç Mahal gibi eserlerini, tarih kitaplarında okumuşsunuzdur.Taç Mahal gibi eserlerini, tarih kitaplarında okumuşsunuzdur. Onun sülalesinden evlatları, o eserleri meydana getirdiler.Onun sülalesinden evlatları, o eserleri meydana getirdiler. Ubeydullâh-i Ahrâr hazretlerinin rüyada müjdelemesi, büyük zât olduğunu gösteriyor. Ubeydullâh-i Ahrâr hazretlerinin rüyada müjdelemesi, büyük zât olduğunu gösteriyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bundan sonraki söze geçiyorum. Bundan sonraki söze geçiyorum.

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Ebû Osman ı Hîrî hazretleri şöyle dedi:" Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Ebû Osman ı Hîrî hazretleri şöyle dedi:"

ez-Zikrü'l kesîrü en tezkürahû fî zikrike lehû inneke lem tasil ilâ zikrihî illâ bihî ve bi fadlih. ez-Zikrü'l kesîrü en tezkürahû fî zikrike lehû inneke lem tasil ilâ zikrihî illâ bihî ve bi fadlih.

Zikr-i kesîr. "Allah'ı çok zikretmek." Kur'an'da Allah'ın bize emri.Zikr-i kesîr. "Allah'ı çok zikretmek."

Kur'an'da Allah'ın bize emri.
Kur'an'da size de, bize de Allah'ın emri var. Kur'an'da size de, bize de Allah'ın emri var.

Ne diyor Allah celle celâlühû Teâlâ Kibriyâühû ve Azîmeşşe'nüh ve şemile ihsanüh? Ne diyor Allah celle celâlühû Teâlâ Kibriyâühû ve Azîmeşşe'nüh ve şemile ihsanüh?

Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!" Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!"

Siz iman etmiş değil misiniz, mü'min değil misiniz? Sizler mü'minsiniz, bizler mü'miniz.Siz iman etmiş değil misiniz, mü'min değil misiniz? Sizler mü'minsiniz, bizler mü'miniz. Asırlar boyu bütün müslümanlar, bütün mü'minler! Asırlar boyu bütün müslümanlar, bütün mü'minler!

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey o iman eden kullar!"Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey o iman eden kullar!" Üzküru'l-lâhe zikran kesîrâ. "Allah'ı, Rabbiniz'i çok zikredin, O'nu zikir ile çok meşgul olun." Üzküru'l-lâhe zikran kesîrâ. "Allah'ı, Rabbiniz'i çok zikredin, O'nu zikir ile çok meşgul olun."

Zikran kesîrâ. "Çok çok zikretmek." Zikran kesîrâ. "Çok çok zikretmek."

Millet yapıyor mu? Yapmıyor. Dervişlere, çok zikredenlere de kızıyorlar.Millet yapıyor mu?

Yapmıyor. Dervişlere, çok zikredenlere de kızıyorlar.
Cebi, eli, dili kalbi tesbihli olanlara kızıyor. Cebi, eli, dili kalbi tesbihli olanlara kızıyor.

Kimler kızıyor? Kâfirler müslümanlara kızar;Kimler kızıyor?

Kâfirler müslümanlara kızar;
hıristiyan yahudi sevmez,hıristiyan yahudi sevmez, budist hindu sevmez, brahmanist sevmez. Gayrimüslim, müşrik sevmez. Ne yapalım? budist hindu sevmez, brahmanist sevmez. Gayrimüslim, müşrik sevmez.

Ne yapalım?

Bazı "Şeriatçiyim." diyenler de, 'Ben de Müslümanım.' diyenler de sevmiyor.Bazı "Şeriatçiyim." diyenler de, 'Ben de Müslümanım.' diyenler de sevmiyor. Zikrin karşısında duruyor. Zikrin karşısında duruyor.

Bunlar da iki grup. Bir kısmı radikal, -yabancı kelime kullanmayacaktık eyvah!- Bunlar da iki grup. Bir kısmı radikal, -yabancı kelime kullanmayacaktık eyvah!-

Radikalin Türkçesi? Köktenciler; bir kısmı da liberal ilericiler, ama çok aşırı ileri gidiyorlar. Radikalin Türkçesi?

Köktenciler; bir kısmı da liberal ilericiler, ama çok aşırı ileri gidiyorlar.

Birisi aşırı köktenci, ötekisi de aşırı toptancı. İleriye doğru toptancı. Birisi aşırı köktenci, ötekisi de aşırı toptancı. İleriye doğru toptancı.

İlerici diyor ki; "20. yüzyılda bu kadar dindar olmaya ne lüzum var?İlerici diyor ki; "20. yüzyılda bu kadar dindar olmaya ne lüzum var? Ben hem namazımı kılarım -vallahi de, billahi de senede iki defa bayram namazına gidiyorum -Ben hem namazımı kılarım -vallahi de, billahi de senede iki defa bayram namazına gidiyorum - hem de içkimi içerim, ne olmuş yani?" Kimisi böyle diyor. hem de içkimi içerim, ne olmuş yani?"

Kimisi böyle diyor.

"Ben de müslümanım, sadece sen mi müslümansın? Hatta ben senden daha iyi müslümanım." diyor. "Ben de müslümanım, sadece sen mi müslümansın? Hatta ben senden daha iyi müslümanım." diyor.

"O adam mı müslüman? Ben ondan daha iyi müslümanım." "O adam mı müslüman? Ben ondan daha iyi müslümanım."

O adam mı dediği; beş vakit namazını kılıyor hacca gitmiş, zekâtını veriyor, İslâm için çalışıyor. O adam mı dediği; beş vakit namazını kılıyor hacca gitmiş, zekâtını veriyor, İslâm için çalışıyor.

Bu diyor ki: "Ben ondan daha iyi müslümanım." Bu diyor ki: "Ben ondan daha iyi müslümanım."

İyi, maşaallah! Peki nasıl daha iyi müslümansın? "Benim kalbim temiz!" İyi, maşaallah! Peki nasıl daha iyi müslümansın?

"Benim kalbim temiz!"

Hadi, getir buraya, Koşuyolu Kalp Hastanesi'ne, kalbini açtır, temizliğini muayene et. Hadi, getir buraya, Koşuyolu Kalp Hastanesi'ne, kalbini açtır, temizliğini muayene et.

Temizlik muayenesinde bakalım kalbi temiz mi? Temizlik muayenesinde bakalım kalbi temiz mi?

Ne kadar temiz? Ne kadar temiz?

"Benim kalbim ondan temiz, ben ondan daha iyi müslümanım. Pöf! O da müslüman mı! "Benim kalbim ondan temiz, ben ondan daha iyi müslümanım. Pöf! O da müslüman mı!

Bu kadar da olunmaz ki canım! Ne olacak!" diyor. Bir kısmı böyle beğenmiyor.Bu kadar da olunmaz ki canım! Ne olacak!" diyor. Bir kısmı böyle beğenmiyor. "İnsanın kalbi temiz oldu mu, yeter." diyor. "İnsanın kalbi temiz oldu mu, yeter." diyor.

Etekler mini, saçlar bukle bukle açık, göğüs ayrım yerlerine kadar teşhirli,Etekler mini, saçlar bukle bukle açık, göğüs ayrım yerlerine kadar teşhirli, kollar da hava sıcak olduğu zaman kısa olabilir. Ne olurmuş, onun kalbi temiz! kollar da hava sıcak olduğu zaman kısa olabilir. Ne olurmuş, onun kalbi temiz!

"Plaja gitsem ne olur? Benim kalbim temiz!" "Plaja gitsem ne olur? Benim kalbim temiz!"

Adam ölüyor; -innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn- herkes ölecek. Ölürken karısına vasiyet etmiş; Adam ölüyor; -innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn- herkes ölecek. Ölürken karısına vasiyet etmiş;

"Bak hanım, sana vasiyetim olsun, benden sonra sakın örtünme!" "Bak hanım, sana vasiyetim olsun, benden sonra sakın örtünme!"

Halbuki hayattayken adamın kocalık vazifesi, karısını örtmekti.Halbuki hayattayken adamın kocalık vazifesi, karısını örtmekti. Çünkü Allah ona üstünlük vermişti, evin sorumluluğu kocaya aitti.Çünkü Allah ona üstünlük vermişti, evin sorumluluğu kocaya aitti. Karısının örtünmesi hayatta iken, bu adama aitti. Karısının örtünmesi hayatta iken, bu adama aitti.

"Hanım! Allah'ın emri örtünmektir."Hanım! Allah'ın emri örtünmektir. Allah "Başınızdan boynunuzu örterek aşağı kadar örtünüzü alın, vücudunuzu örtün." buyuruyor. Allah "Başınızdan boynunuzu örterek aşağı kadar örtünüzü alın, vücudunuzu örtün." buyuruyor.

Kul li'l-mü'minâti yüdnîne aleyhinne min celâbîbihinne, âyet-i kerîmesiyle buyurmuş. Kul li'l-mü'minâti yüdnîne aleyhinne min celâbîbihinne, âyet-i kerîmesiyle buyurmuş.

"Hanımcığım, örtünüver, çünkü sen benim hanımımsın, ben senin eşinim,"Hanımcığım, örtünüver, çünkü sen benim hanımımsın, ben senin eşinim, biz birbirimizin mahremiyiz, başkasının görmesine lüzum yok, örtün." demesi lazım. biz birbirimizin mahremiyiz, başkasının görmesine lüzum yok, örtün." demesi lazım.

Hayatta iken örtünmesini temin etmemiş.Hayatta iken örtünmesini temin etmemiş. Ölürken, âhirete giderken de demiş ki; "Asla başını örtmemeni vasiyet ediyorum." Ölürken, âhirete giderken de demiş ki; "Asla başını örtmemeni vasiyet ediyorum."

Onların yanında vasiyet çok kıymetliymiş.Onların yanında vasiyet çok kıymetliymiş. Onun için de hanım, kocasının vasiyetine uymuş, başını örtmemiş. Onun için de hanım, kocasının vasiyetine uymuş, başını örtmemiş.

Be hey cahil adam! Vasiyet ettin, öldün, gittin. Hanım başını açtıkça sana günah yazılıyor,Be hey cahil adam! Vasiyet ettin, öldün, gittin. Hanım başını açtıkça sana günah yazılıyor, güzelliklerini mahremi olmayanlar, nâmahremler görüyor. güzelliklerini mahremi olmayanlar, nâmahremler görüyor.

"Vay be, şu kadının saçına bak, ne kadar güzel,"Vay be, şu kadının saçına bak, ne kadar güzel, vay şu kadının yüzüne bak, ne kadar güzel!" dese günah. vay şu kadının yüzüne bak, ne kadar güzel!" dese günah.

Neden? Allah, mü'min kadınların ziynetlerini örtmesini emrediyor.Neden?

Allah, mü'min kadınların ziynetlerini örtmesini emrediyor.
Hanım dışarıda örtünecek, evin içinde kendi eşiyle olduğunda Allah helal kılmış, bir şey yok.Hanım dışarıda örtünecek, evin içinde kendi eşiyle olduğunda Allah helal kılmış, bir şey yok. Ama dışarıda örtünecek. Tesettür onun için, Allah'ın emri olduğundan yapılıyor. Ama dışarıda örtünecek. Tesettür onun için, Allah'ın emri olduğundan yapılıyor.

Bu bey ölürken; "Sakın örtünme hanım!" diye vasiyet etmiş. Bu bey ölürken; "Sakın örtünme hanım!" diye vasiyet etmiş.

Bu hanım kocasının sözünü dinlerse açık gezdiği müddetçe, hem kadın günaha girecekBu hanım kocasının sözünü dinlerse açık gezdiği müddetçe, hem kadın günaha girecek hem de açık gezmesini vasiyet ettiği için kocası günaha girecek. hem de açık gezmesini vasiyet ettiği için kocası günaha girecek.

Eğer kadın; "Bu vaazdan sonra öğrendim ki kadınların örtünmesi, Allah'ın emriymiş.Eğer kadın; "Bu vaazdan sonra öğrendim ki kadınların örtünmesi, Allah'ın emriymiş. Kocam cahilliğinden, İslâm'ı bilmediğinden böyle vasiyet etmiş." derse kurtulur. Kocam cahilliğinden, İslâm'ı bilmediğinden böyle vasiyet etmiş." derse kurtulur.

O da yobaz. Bu da bir çeşit yobazlık. Bazısı böyle inatçı oluyor, O da yobaz. Bu da bir çeşit yobazlık. Bazısı böyle inatçı oluyor, çocuğunu karşısına oturtuyor; "Al şu sigarayı iç, al şu rakıyı iç, bu kadar softalık olmaz!" diyor. çocuğunu karşısına oturtuyor; "Al şu sigarayı iç, al şu rakıyı iç, bu kadar softalık olmaz!" diyor.

Oğlan namaz kılıyor, adam kılmıyor. Kızıyor, biraz da mahcup oluyor, aşağılık duygusuna kapılıyor. Oğlan namaz kılıyor, adam kılmıyor. Kızıyor, biraz da mahcup oluyor, aşağılık duygusuna kapılıyor.

"Gel buraya, ben senin babanım, şu rakıdan sen de bir bardak iç!" diyor. "İçmem baba!" diyor. "Gel buraya, ben senin babanım, şu rakıdan sen de bir bardak iç!" diyor.

"İçmem baba!" diyor.

"Ben senin babanım, emrediyorum, içeceksin!" diyor. İçerse içen de günaha girer, içtiren de. "Ben senin babanım, emrediyorum, içeceksin!" diyor.

İçerse içen de günaha girer, içtiren de.

Kadın başını açarsa açan kadın da günaha girer açtıran da. Kadın ne yapacak? Kadın başını açarsa açan kadın da günaha girer açtıran da.

Kadın ne yapacak?

"Allah'ın emrini öğrendim." diyecek, başını kapatacak. "Allah'ın emrini öğrendim." diyecek, başını kapatacak.

Kendisi günahtan kurtulacak. Ötekisi o vasiyeti yüzünden çekecek. Allah akıl fikir versin. Kendisi günahtan kurtulacak. Ötekisi o vasiyeti yüzünden çekecek. Allah akıl fikir versin.

Zikrin de muhalifleri var. Ama "Allah çok zikretmeyi emrediyor." dedim, âyet okudum. Zikrin de muhalifleri var. Ama "Allah çok zikretmeyi emrediyor." dedim, âyet okudum.

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû'zkürullâhe zikran kesîrâ. "Allah'ı çok zikredin." Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû'zkürullâhe zikran kesîrâ. "Allah'ı çok zikredin."

Bu nasıl olacak? Bu nasıl olacak?

Allah'ı maddi menfaat için değil de sırf O'nun rızası için zikredersen çok zikre ulaşabilirsin. Allah'ı maddi menfaat için değil de sırf O'nun rızası için zikredersen çok zikre ulaşabilirsin.

Zikir neden yapılır? Zikir neden yapılır?

Adam sarık giymiş, cübbe giymiş, eline asa almış, kocaman kehribar tesbih almış;Adam sarık giymiş, cübbe giymiş, eline asa almış, kocaman kehribar tesbih almış; şak şak şak çekiyor, kocaman püskülü var. şak şak şak çekiyor, kocaman püskülü var.

Sen gösteriş için mi zikir yapıyorsun, ücretini insanlardan mı toplayacaksın? Sen gösteriş için mi zikir yapıyorsun, ücretini insanlardan mı toplayacaksın?

"Ben dervişlik gösterisi yaptım. Verin bakalım ne verirseniz!" sirkte para toplanır gibi. "Ben dervişlik gösterisi yaptım. Verin bakalım ne verirseniz!" sirkte para toplanır gibi.

Sen zikri para için mi yapıyorsun, gösteriş için, başkasına övünmek için,Sen zikri para için mi yapıyorsun, gösteriş için, başkasına övünmek için, şöhret için, oy için mi yapıyorsun?şöhret için, oy için mi yapıyorsun? Sen zikri niçin yapıyorsun?Sen zikri niçin yapıyorsun? Utandığın için mi, "Başkaları ayıplar." diye mi, neden yapıyorsun? Utandığın için mi, "Başkaları ayıplar." diye mi, neden yapıyorsun?

Allah'tan gayrı bir sebeple yapıyorsan bu zikir değil.Allah'tan gayrı bir sebeple yapıyorsan bu zikir değil. Başka bir maksatla, niyetle yapıyorsan zikir sevabına ulaşamazsın. Başka bir maksatla, niyetle yapıyorsan zikir sevabına ulaşamazsın.

Nasıl yapacaksın? Allah'ı, O'nun rızası için, Allah için zikredeceksin.Nasıl yapacaksın?

Allah'ı, O'nun rızası için, Allah için zikredeceksin.
"Allah sevsin." diye yapacaksın."Allah sevsin." diye yapacaksın. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî zihniyeti ve niyetiyle zikredeceksin.İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî zihniyeti ve niyetiyle zikredeceksin. Dünya menfaati, rahatı için değil, şöhret, para, maaş, dünyada rahat için değil, Allah için.Dünya menfaati, rahatı için değil, şöhret, para, maaş, dünyada rahat için değil, Allah için. Böyle yaparsan çok zikre ulaşırsın. Böyle yaparsan çok zikre ulaşırsın.

O'nu zikretmeye ancak; O'nunla, Allah'ın fazl u keremiyle muvaffak olabilirsin.O'nu zikretmeye ancak; O'nunla, Allah'ın fazl u keremiyle muvaffak olabilirsin. Allah nasip etmezse yapamazsın. Allah nasip etmezse yapamazsın.

"O'nun rızasını kazan, O'nun için zikretmeye niyetlen de"O'nun rızasını kazan, O'nun için zikretmeye niyetlen de Allah sana zikri müyesser eylesin." demek istiyor. Allah sana zikri müyesser eylesin." demek istiyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Bu çok önemli bir nokta.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu çok önemli bir nokta.
"Allah, Allah, Allah" diye zikrederken duruyoruz, ilâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî diyoruz. "Allah, Allah, Allah" diye zikrederken duruyoruz, ilâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî diyoruz. Buna bâz geşt kaidesi derler. Duracak, bunu diyecek; pirlerimiz böyle söylemiş. Buna bâz geşt kaidesi derler. Duracak, bunu diyecek; pirlerimiz böyle söylemiş.

Ne demek? "Yâ Rabbi! Benim muradım, arzum sensin; ben senin rızanı kazanmak istiyorum." Ne demek?

"Yâ Rabbi! Benim muradım, arzum sensin; ben senin rızanı kazanmak istiyorum."

"Allah, Allah, Allah" diyecek, duracak; "İlâhî! Benim arzum, muradım sensin."Allah, Allah, Allah" diyecek, duracak; "İlâhî! Benim arzum, muradım sensin. Ben bunu senin rızanı kazanmak için yapıyorum." diyecek. Neden? Ben bunu senin rızanı kazanmak için yapıyorum." diyecek.

Neden?

Başka bir sebeple yapmamayı öğrensin diye. Başka bir sebeple yapmamayı öğrensin diye.

"Dünya menfaati için değil, sırf Allah rızası için yapmayı öğrensin." diye,"Dünya menfaati için değil, sırf Allah rızası için yapmayı öğrensin." diye, büyüklerimiz bu sözü söylememizi tavsiye etmişler. büyüklerimiz bu sözü söylememizi tavsiye etmişler.

Semi'tü Ebâ Bekrin Muhammede'bne Ahmede'bne İbrâhîme yekûl.Semi'tü Ebâ Bekrin Muhammede'bne Ahmede'bne İbrâhîme yekûl. Semi'tü Ebe'l Hüseyni'l Verrâka yekûl, semi'tü Ebâ Osmân. Semi'tü Ebe'l Hüseyni'l Verrâka yekûl, semi'tü Ebâ Osmân.

Birinci râvi kim? Ebû Bekir Muhammed İbn Ahmed İbn İbrahim. Müellif bundan duymuş. Birinci râvi kim?

Ebû Bekir Muhammed İbn Ahmed İbn İbrahim. Müellif bundan duymuş.

Muhammed İbn Ahmed İbn İbrâhim ibn Abdullah Ebû Bekr el Belhî. "Belh şehrindenmiş." Muhammed İbn Ahmed İbn İbrâhim ibn Abdullah Ebû Bekr el Belhî. "Belh şehrindenmiş."

Belh şehri nerede? Mevlânâ'nın geldiği şehir, Horasan'da. Mevlânâ'nın hemşehrisi. Belh şehri nerede?

Mevlânâ'nın geldiği şehir, Horasan'da. Mevlânâ'nın hemşehrisi.

Kadime Bağdâde. "Belh şehrinden Bağdat'a gelmiş." Kadime Bağdâde. "Belh şehrinden Bağdat'a gelmiş."

Ve haddese bihâ an Muhammed İbni Amr İbni Musa el-Ukaydi. "Bu şahıstan hadis ilmi öğrenmiş."Ve haddese bihâ an Muhammed İbni Amr İbni Musa el-Ukaydi. "Bu şahıstan hadis ilmi öğrenmiş." Haddese anhüm Muhammed İbn Ali ibni Yakub. "Talebesi de Muhammed b. Ali b. Yakub'muş.Haddese anhüm Muhammed İbn Ali ibni Yakub. "Talebesi de Muhammed b. Ali b. Yakub'muş. O da hadisi ondan öğrenmiş." O da hadisi ondan öğrenmiş."

Belh'ten Bağdat'a gelen şahıs, hadisçi, hadis alimi. Belh'ten Bağdat'a gelen şahıs, hadisçi, hadis alimi.

Neden Belh'ten Bağdat'a gelmişler? Neden Belh'ten Bağdat'a gelmişler?

O zaman İslam âlemi böyle bir rahatlık içindeymiş; müslüman istediği yere gidermiş.O zaman İslam âlemi böyle bir rahatlık içindeymiş; müslüman istediği yere gidermiş. Şimdi biz Suudi Arabistan'a, Suriye'ye, Bağdat'a, Mısır'a, Cezayir'e gidemeyiz.Şimdi biz Suudi Arabistan'a, Suriye'ye, Bağdat'a, Mısır'a, Cezayir'e gidemeyiz. Hudutlar, sıkıntılar vesaire. Hudutlar, sıkıntılar vesaire.

"Hocam, sen de her şeye tenkit gözüyle bakma!"Hocam, sen de her şeye tenkit gözüyle bakma! Hudut var, hudutlarda gümrük var, gümrüklerde kimlik muayenesi var, vize var." Hudut var, hudutlarda gümrük var, gümrüklerde kimlik muayenesi var, vize var."

Avrupalılar aralarında vizeleri kaldırdılar.Avrupalılar aralarında vizeleri kaldırdılar. Ben Münih'te oturuyordum, arkadaşlar "Alp Dağları'nı görelim." dediler.Ben Münih'te oturuyordum, arkadaşlar "Alp Dağları'nı görelim." dediler. Almanya, Münih'ten arabamıza bindik, gittik, Alp Dağlarını gördük.Almanya, Münih'ten arabamıza bindik, gittik, Alp Dağlarını gördük. İsviçre'ye girdik, hesap soran yok.İsviçre'ye girdik, hesap soran yok. Başka bir ülkeye geldik, İsviçre'ye girdik, gezdik, akşam dönüşe Avusturya'ya geçtik.Başka bir ülkeye geldik, İsviçre'ye girdik, gezdik, akşam dönüşe Avusturya'ya geçtik. Yine karışan, soran yok. Akşam üstü huduttan, Avusturya'dan Almanya'ya girdik,Yine karışan, soran yok. Akşam üstü huduttan, Avusturya'dan Almanya'ya girdik, yine arayan soran yok.yine arayan soran yok. Üç dört tane hudut geçtik, adamlar birbirleriyle gelişi gidişi kolaylaştırmışlar. Üç dört tane hudut geçtik, adamlar birbirleriyle gelişi gidişi kolaylaştırmışlar.

Kardeşlik böyle olur! Kardeşlik böyle olur!

Biz tarih boyunca beraber yaşadığımız insanlara gidiş gelişte niye bu kadar zorlanıyoruz?Biz tarih boyunca beraber yaşadığımız insanlara gidiş gelişte niye bu kadar zorlanıyoruz? Hac yapacağım, umre yapacağım; neden bin bir türlü zorlukla oluyor? Hac yapacağım, umre yapacağım; neden bin bir türlü zorlukla oluyor?

Biz meselemizi çözememişiz. Doğru değil! Müslümanlar kardeş olduğuna göre,Biz meselemizi çözememişiz. Doğru değil! Müslümanlar kardeş olduğuna göre, Avrupalıların birbirleriyle gidip gelebildiği gibiAvrupalıların birbirleriyle gidip gelebildiği gibi arabasına güvenen Adana'dan binmeli;arabasına güvenen Adana'dan binmeli; "Ben pazartesiye kadar bir umre yapayım, geleyim, hadi Allah'a ısmarladık, selamün aleyküm." deyip çıkabilmeli. "Ben pazartesiye kadar bir umre yapayım, geleyim, hadi Allah'a ısmarladık, selamün aleyküm." deyip çıkabilmeli.

Şam, Dımaşk, Ürdün, Amman ondan sonra Suudi Arabistan'a, Tebük'e geldik.Şam, Dımaşk, Ürdün, Amman ondan sonra Suudi Arabistan'a, Tebük'e geldik. Sonra Vadi Teyma'yı geçiyoruz, ondan sonra Medine-i Münevvere'nin hurmaları göründü.Sonra Vadi Teyma'yı geçiyoruz, ondan sonra Medine-i Münevvere'nin hurmaları göründü. Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyaret ettik. Oradan Mekke-i Mükerreme'ye.Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyaret ettik. Oradan Mekke-i Mükerreme'ye. Hicret yolu var; dört şerit gidiş, dört şerit geliş. İstediğin kadar sürat yap.Hicret yolu var; dört şerit gidiş, dört şerit geliş. İstediğin kadar sürat yap. Mekke'ye de vardık, tavafımızı yaptık, elhamdülillah. Umrenin sevabı çok.Mekke'ye de vardık, tavafımızı yaptık, elhamdülillah. Umrenin sevabı çok. Sonra çıktım, memleketime döndüm, pazartesi günü Adana'daki işime yetiştim. Kolayca oldu. Sonra çıktım, memleketime döndüm, pazartesi günü Adana'daki işime yetiştim. Kolayca oldu.

Nasıl olur bu? Kardeşlikle olur. Nasıl olur bu?

Kardeşlikle olur.

Eskiden oluyordu; Belh'ten, Horasan'dan çıkıyordu, Bağdat'ta yerleşiyordu.Eskiden oluyordu; Belh'ten, Horasan'dan çıkıyordu, Bağdat'ta yerleşiyordu. Hadis öğreniyordu, öğretiyordu. Şimdi bunları kaybetmişiz. Birbirimize hasım olmuşuz.Hadis öğreniyordu, öğretiyordu. Şimdi bunları kaybetmişiz. Birbirimize hasım olmuşuz. Hudutlar kapalı, kavgalı, yollar tehlikeli vesaire. Tabi herkeste kusur var.Hudutlar kapalı, kavgalı, yollar tehlikeli vesaire. Tabi herkeste kusur var. Ahalide, yöneticilerde, komşu devletlerde, bizde kusur var, her şeyimizde kusur var.Ahalide, yöneticilerde, komşu devletlerde, bizde kusur var, her şeyimizde kusur var. Okumuşumuzda, cahilimizde, dindarımızda kusur var. Çalışmamışız.Okumuşumuzda, cahilimizde, dindarımızda kusur var. Çalışmamışız. Avrupalı yapıyor, siz de böyle yapın. Biz onu yapamıyoruz. Kusur bizde! Avrupalı yapıyor, siz de böyle yapın. Biz onu yapamıyoruz. Kusur bizde!

Müellif Belh'ten, Bağdat'a gelen Ebû Bekir Muhammed'den, muhaddis olan zâttan duymuş. Müellif Belh'ten, Bağdat'a gelen Ebû Bekir Muhammed'den, muhaddis olan zâttan duymuş.

Semi'tü Ebe'l-Hüseyni'l-Varrâk yekûl. "O da Ebi'l Hüseyni'l-Varrâk'tan duymuş." Semi'tü Ebe'l-Hüseyni'l-Varrâk yekûl. "O da Ebi'l Hüseyni'l-Varrâk'tan duymuş."

O kimmiş? Muhammed İbni Saad Ebü'l Hüseyin el Varrâk sâhib-i Ebî Osmân Nîsâbûrî.O kimmiş?

Muhammed İbni Saad Ebü'l Hüseyin el Varrâk sâhib-i Ebî Osmân Nîsâbûrî.
"Bu sözlerin sahibi, terceme-i hâlini okuduğumuz kimsenin arkadaşıymış." "Bu sözlerin sahibi, terceme-i hâlini okuduğumuz kimsenin arkadaşıymış." Kâne fakîhen. "Fakih imiş." Kâne fakîhen. "Fakih imiş."

Fakih ne demek? "İlm-i fıkhı derinden derine bilen, dini bilgisi sağlam olan." Fakih ne demek?

"İlm-i fıkhı derinden derine bilen, dini bilgisi sağlam olan."

Fakih olmak, çok sevimli, çok iyi bir şey. Allah bir insanın hayrını murat ederse ne yapar? Fakih olmak, çok sevimli, çok iyi bir şey.

Allah bir insanın hayrını murat ederse ne yapar?

Onu fakih yapar, dininin ahkâmını iyi bilen bir insan yapar. Bu neden böyle? Onu fakih yapar, dininin ahkâmını iyi bilen bir insan yapar.

Bu neden böyle?

Bir insan ölürken karısına; "Başını örtmeyeceksin!" diye vasiyet ederseBir insan ölürken karısına; "Başını örtmeyeceksin!" diye vasiyet ederse sonunda zararı kendisine olacak. Aklı olsaydı, fakih olsaydı böyle demezdi. sonunda zararı kendisine olacak. Aklı olsaydı, fakih olsaydı böyle demezdi.

"Hanım, hâl-i hayatımda ben sana iyi kocalık yapamadım kusura bakma,"Hanım, hâl-i hayatımda ben sana iyi kocalık yapamadım kusura bakma, şimdi ben aranızdan ayrılıyorum, veda ediyorum, çok pişmanım,şimdi ben aranızdan ayrılıyorum, veda ediyorum, çok pişmanım, bari sen bundan sonra aklını başına topla da başını ört, namaza başla, hacca git; bari sen bundan sonra aklını başına topla da başını ört, namaza başla, hacca git; bir de benim için birisini hacca götür, belki Allah günahlarımızı affeder." derdi. bir de benim için birisini hacca götür, belki Allah günahlarımızı affeder." derdi.

Fakih olsaydı böyle diyecekti. Fakih olmak önemli. Fakih olsaydı böyle diyecekti. Fakih olmak önemli.

Yetekellemü ale'l-muâmelât. Sonra bu zât; insanın günlük yaşayışında komşusuyla,Yetekellemü ale'l-muâmelât. Sonra bu zât; insanın günlük yaşayışında komşusuyla, eşiyle dostuyla, müşterisiyle, arkadaşıyla, insanların çeşitli gruplarıylaeşiyle dostuyla, müşterisiyle, arkadaşıyla, insanların çeşitli gruplarıyla muamelât-ı beşeriyyesinin nasıl olması, nasıl ahlâkla, mutasavvıfane,muamelât-ı beşeriyyesinin nasıl olması, nasıl ahlâkla, mutasavvıfane, edeple olması gerektiğinden çok bahseden bir kimseymiş. edeple olması gerektiğinden çok bahseden bir kimseymiş.

Varrâk, "kâğıtçı" demek. Varrâk, "kâğıtçı" demek.

Demek ki kâğıtlar da o zaman alınıyordu, yazılıyordu, satılıyordu; mesleği oymuş. Demek ki kâğıtlar da o zaman alınıyordu, yazılıyordu, satılıyordu; mesleği oymuş.

Tüvüffiye senete tis'ûn ve tis'ate aşrate ve selâse mie. "Hicrî 319 senesinde vefat etmiş." Tüvüffiye senete tis'ûn ve tis'ate aşrate ve selâse mie. "Hicrî 319 senesinde vefat etmiş."

Allah rahmet eylesin. Kimler yaşamış, şu köhne dünyadan kimler gelmiş, kimler geçmiş? Allah rahmet eylesin. Kimler yaşamış, şu köhne dünyadan kimler gelmiş, kimler geçmiş?

O da müelliften duymuş, çünkü ahbapmış. Hayatını okuduğumuz Ebu Osman'dan duymuş: O da müelliften duymuş, çünkü ahbapmış. Hayatını okuduğumuz Ebu Osman'dan duymuş:

Ve süile. "Ebu Osman'a sorulmuş:"Ve süile. "Ebu Osman'a sorulmuş:" Keyfe yestecîzü li'l-âkili en yüzile'l-lâimeteKeyfe yestecîzü li'l-âkili en yüzile'l-lâimete âmmen yazlimühû fe-kâle liya'leme enna'l-lâhe selletahû aleyh. âmmen yazlimühû fe-kâle liya'leme enna'l-lâhe selletahû aleyh.

Birisi Ebu Osman'a soru sormuş: Birisi Ebu Osman'a soru sormuş:

"Hocam, üstadım, şeyhim, mürşidim!"Hocam, üstadım, şeyhim, mürşidim! Akıllı bir insan birisi kendisine zulmettiği zaman,Akıllı bir insan birisi kendisine zulmettiği zaman, kendisini ona kötü duygular beslemek, kızmak, onu kınayıp ayıplamaktan nasıl kurtarabilir?" kendisini ona kötü duygular beslemek, kızmak, onu kınayıp ayıplamaktan nasıl kurtarabilir?"

Birisi gelecek, birisine zulmedecek, o da o zulmedeni ayıplamayacak kınamayacak, hoş görecek.Birisi gelecek, birisine zulmedecek, o da o zulmedeni ayıplamayacak kınamayacak, hoş görecek. "Nasıl olur da mümkün olur?" diye soruyor. Bunu neden soruyor? "Nasıl olur da mümkün olur?" diye soruyor.

Bunu neden soruyor?

Güzel ahlak; kendisine zulmedeni affetmekle olur da ondan.Güzel ahlak; kendisine zulmedeni affetmekle olur da ondan. Herhalde "Bunu yapamıyorum." demek istiyor, şikayet ediyor, nasıl olacağını soruyor. Herhalde "Bunu yapamıyorum." demek istiyor, şikayet ediyor, nasıl olacağını soruyor.

"Akıllı bir insan kendisine zulmedeni kınamaktan, zulmedene kızmaktan nasıl kurtulabilir?"Akıllı bir insan kendisine zulmedeni kınamaktan, zulmedene kızmaktan nasıl kurtulabilir? İyi ahlaklı olmak için bu lazım. Bunu nasıl yapacak?" diye soruyor. İyi ahlaklı olmak için bu lazım. Bunu nasıl yapacak?" diye soruyor.

Ve kâle liya'leme enna'llâhe selletahû aleyhi.Ve kâle liya'leme enna'llâhe selletahû aleyhi. "O zulmedeni kendisine Allah'ın musallat ettiğini bilirse o zaman;"O zulmedeni kendisine Allah'ın musallat ettiğini bilirse o zaman; 'Bu zalimi bana Allah musallat etti, bu Allah'ın kaderi.' der, ses çıkarmaz, zulmedeni affeder." 'Bu zalimi bana Allah musallat etti, bu Allah'ın kaderi.' der, ses çıkarmaz, zulmedeni affeder."

Onu düşünmesini söylemiş. Onu düşünmesini söylemiş.

Biliyorsunuz bir Nasreddin Hoca hikâyesi var. Biliyorsunuz bir Nasreddin Hoca hikâyesi var.

"Vaazda Nasreddin Hoca hikâyesi söylenir mi, ciddi konular konuşurken burası gülme yeri mi?" "Vaazda Nasreddin Hoca hikâyesi söylenir mi, ciddi konular konuşurken burası gülme yeri mi?"

Ama güzel, ondan söylüyoruz.Ama güzel, ondan söylüyoruz. Nasreddin Hoca'nın zamanındaki hükümdar Timur, gelmiş her tarafı istilâ etmiş.Nasreddin Hoca'nın zamanındaki hükümdar Timur, gelmiş her tarafı istilâ etmiş. Nasrettin hoca Akşehir'de, güya o da Anadolu'ya gelmiş.Nasrettin hoca Akşehir'de, güya o da Anadolu'ya gelmiş. Halbuki tarih bakımından bunlar mümkün değil ama artık nasılsa isimlerde bir yanlışlık olmuş.Halbuki tarih bakımından bunlar mümkün değil ama artık nasılsa isimlerde bir yanlışlık olmuş. Gerçekleşmiş hadise, rivayet edilirken biraz kaymıştır.Gerçekleşmiş hadise, rivayet edilirken biraz kaymıştır. Mesela Timur Anadolu'da değildir de, Nasreddin Hoca Horasan'dadır.Mesela Timur Anadolu'da değildir de, Nasreddin Hoca Horasan'dadır. Ya da Timur değil de Cengiz istilasından sonra onun evlatlarından birisidir.Ya da Timur değil de Cengiz istilasından sonra onun evlatlarından birisidir. Neyse mühim olan başka taraf. Neyse mühim olan başka taraf.

Timur, istila ettiği yerdeki ahaliyi yakalıyor;Timur, istila ettiği yerdeki ahaliyi yakalıyor; "Gel buraya, söyle bakalım ben zalim miyim, mazlum muyum?" diye soruyormuş. "Gel buraya, söyle bakalım ben zalim miyim, mazlum muyum?" diye soruyormuş.

Adam; "Estağfirullah efendim, siz zalim olur musunuz, siz ağasınız paşasınız merhametlisiniz."Adam; "Estağfirullah efendim, siz zalim olur musunuz, siz ağasınız paşasınız merhametlisiniz." filan deyince; "Hadi oradan, yalancı, dalkavuk!filan deyince; "Hadi oradan, yalancı, dalkavuk! Benimle alay mı ediyorsun, bu kadar astım, kestim, yaktım, yıktım, hâlâ bana yağ çekiyorsun.Benimle alay mı ediyorsun, bu kadar astım, kestim, yaktım, yıktım, hâlâ bana yağ çekiyorsun. Dövün şunu!" diyormuş. Adamları dövüyormuş. Dövün şunu!" diyormuş. Adamları dövüyormuş.

Yine bir başkasını yakalıyor ona da; "Ben zalim miyim, mazlum muyum?" diye soruyormuş. Yine bir başkasını yakalıyor ona da;

"Ben zalim miyim, mazlum muyum?" diye soruyormuş.

"Zalim değilsin, mazlumsun." dese, 'dalkavuk' diyecek, dayak yiyecek."Zalim değilsin, mazlumsun." dese, 'dalkavuk' diyecek, dayak yiyecek. Denemek için "Zalimsin!" demiş o da. Denemek için "Zalimsin!" demiş o da.

"Vay edepsiz! Ben zalim miyim?" diye onu da pataklatıyor, vuruyor, dövdürüyormuş. "Vay edepsiz! Ben zalim miyim?" diye onu da pataklatıyor, vuruyor, dövdürüyormuş.

Gelmişler Nasreddin Hoca'ya; "Hocam, bu adam başımıza bela, sokakta yakalıyor, soruyor;Gelmişler Nasreddin Hoca'ya;

"Hocam, bu adam başımıza bela, sokakta yakalıyor, soruyor;
'Ben zalim miyim?' 'Zalimsin.' diyeni dövüyor. 'Zalim değilsin, mazlumsun.' diyeni yine dövüyor. 'Ben zalim miyim?' 'Zalimsin.' diyeni dövüyor. 'Zalim değilsin, mazlumsun.' diyeni yine dövüyor. " 'Siz beni, onun bu işleri yaptığı sokağa götürün.' demiş." " 'Siz beni, onun bu işleri yaptığı sokağa götürün.' demiş."

Nasreddin Hoca oradan geçiyor. Hocayı da yakalamışlar. Nasreddin Hoca oradan geçiyor. Hocayı da yakalamışlar.

"Söyle bakalım, ben zalim miyim, mazlum muyum?" "Söyle bakalım, ben zalim miyim, mazlum muyum?"

Hoca demiş ki; Hoca demiş ki;

"Sen ne zalimsin ne mazlumsun. Zalim biziz ki ceza olarak Allah seni bize musallat etti." demiş. "Sen ne zalimsin ne mazlumsun. Zalim biziz ki ceza olarak Allah seni bize musallat etti." demiş.

Bu sözde de öyle demek istiyor. Bilsin ki o zalimi kendisine musallat eden Allah'tır.Bu sözde de öyle demek istiyor. Bilsin ki o zalimi kendisine musallat eden Allah'tır. O zaman insan zulmedeni affeder.O zaman insan zulmedeni affeder. Zulmedeni kınayıp, bağırıp, çağırıp, tenkit edip kavgayı daha da büyütmez.Zulmedeni kınayıp, bağırıp, çağırıp, tenkit edip kavgayı daha da büyütmez. Tabi sadece hükümdarlar zulmetmez; belki sen de zalimsin. Tabi sadece hükümdarlar zulmetmez; belki sen de zalimsin.

Zalim nasıl olur? Zalim nasıl olur?

Karısına, evladına, iş ortağına zulmeden de zalim olur.Karısına, evladına, iş ortağına zulmeden de zalim olur. Günah işleyen, nefsine zulmeder, zalim olur. Zulmün pek çok çeşidi var. Günah işleyen, nefsine zulmeder, zalim olur. Zulmün pek çok çeşidi var.

Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim! Allah bizi her türlü zulümden korusun, kurtarsın. Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Allah bizi her türlü zulümden korusun, kurtarsın.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2