Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

En Hayırlı İlim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Rebîü'l-Âhir 1415 / 02.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hasta Ziyaretinin Faziletlisi, Allah’ı Tanıma İlmi, En Faziletli Sûre, Sadık Niyetin Önemi, Ölümün En Hayırlısı, Hicretin Faziletlisi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

En Hayırlı İlim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Rebîü'l-Âhir 1415 / 02.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hasta Ziyaretinin Faziletlisi, Allah’ı Tanıma İlmi, En Faziletli Sûre, Sadık Niyetin Önemi, Ölümün En Hayırlısı, Hicretin Faziletlisi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-sâlatu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Ve's-sâlatu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti ve tâcı ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâve tâcı ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslîmen kesîrâ.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslîmen kesîrâ. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Efdalü'l-iyâdeti ecren sür'atü'l-kıyâmi min indi'l-marîdi. Efdalü'l-iyâdeti ecren sür'atü'l-kıyâmi min indi'l-marîdi.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, ikramâtı dünyada âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, ikramâtı dünyada âhirette üzerinize olsun. Allah sizi iki cihanın bahtiyarlarından eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Allah sizi iki cihanın bahtiyarlarından eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Peygamber-i Zişânımız Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Peygamber-i Zişânımız Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okumak, dinlemek, teallüm eylemek,mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okumak, dinlemek, teallüm eylemek, tefeyyüz eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz. tefeyyüz eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızı, sevgimizi, saygımızı ifade eden bir nişâne olsun diye, onun mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, sevgimizi, saygımızı ifade eden bir nişâne olsun diye, onun mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının, ezvâcının, hulefâsının ve verese-i nebî olan evliyâullah-ı mukarrabîn,ahbâbının, ezvâcının, hulefâsının ve verese-i nebî olan evliyâullah-ı mukarrabîn, ulemâ-ı muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin;ulemâ-ı muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan şeyhimiz, hocamız, üstâdımızEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan şeyhimiz, hocamız, üstâdımız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerine kadar tarikatlerimizin silsilelerinden güzerân eylemiş olanMuhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerine kadar tarikatlerimizin silsilelerinden güzerân eylemiş olan bütün din ve tarikat büyüklerimizin ruhları için;bütün din ve tarikat büyüklerimizin ruhları için; bu beldeleri fethedip bize miras ve yâdigâr ve emanet bırakmış olanbu beldeleri fethedip bize miras ve yâdigâr ve emanet bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin, alimlerin, fâzılların ruhları için;fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin, alimlerin, fâzılların ruhları için; cümle hayır hasenât sahiplerinin ve hâsseten şu camiyi bina etmiş olancümle hayır hasenât sahiplerinin ve hâsseten şu camiyi bina etmiş olan İskender Paşa hazretlerinin ruhu için, bu camiyi zaman zaman tamir etmiş, genişletmiş, yenilemiş,İskender Paşa hazretlerinin ruhu için, bu camiyi zaman zaman tamir etmiş, genişletmiş, yenilemiş, düzene sokmuş olanların, emeği gayreti geçmiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için;düzene sokmuş olanların, emeği gayreti geçmiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için; uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz kıymetli, değerli, vefakâr, fedakâr kardeşlerimizin deuzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz kıymetli, değerli, vefakâr, fedakâr kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ruhları şâd olsun,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ruhları şâd olsun, kabirleri nur dolsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye;kabirleri nur dolsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye; ve biz yaşayan, şu dâr-ı imtihan olan dâr-ı dünyada hayat süren mü'minler deve biz yaşayan, şu dâr-ı imtihan olan dâr-ı dünyada hayat süren mü'minler de Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, âmâl-i sâliha, hayrât u hasenât, ibadet ü taat ile ömrümüzü geçirelim,Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, âmâl-i sâliha, hayrât u hasenât, ibadet ü taat ile ömrümüzü geçirelim, Rabbimiz'in huzuruna hülâsaten, netice-i meâl olarak sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım, Rabbimiz'in huzuruna hülâsaten, netice-i meâl olarak sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım, cennetiyle cemâliyle müşerref olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun. cennetiyle cemâliyle müşerref olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den mürsel olarak nakledildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den mürsel olarak nakledildiğine göre, İbn Ebi'd-dünya'da, Mevâhibü'l-ledünniyye kitabında, Deylemî'nin Müsnedü'l-firdevs'indeİbn Ebi'd-dünya'da, Mevâhibü'l-ledünniyye kitabında, Deylemî'nin Müsnedü'l-firdevs'inde Câbir radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreCâbir radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki:

Efdalü'l-iyâdeti ecren. İyâde, iyâdetü'l-marîd, "hastayı ziyaret etmek" demektir.Efdalü'l-iyâdeti ecren.

İyâde, iyâdetü'l-marîd, "hastayı ziyaret etmek" demektir.
Arapça'da hasta ziyaretinin özel adı var; iyâde deniliyor. Ayn, ye, elif, dal, te: İyâde. Arapça'da hasta ziyaretinin özel adı var; iyâde deniliyor. Ayn, ye, elif, dal, te: İyâde.

Efdalü'l-iyâde. "Hasta ziyaretinin en faziletlisi, en üstünü, en sevaplısı, en güzeli, en yerinde olanı..." Efdalü'l-iyâde. "Hasta ziyaretinin en faziletlisi, en üstünü, en sevaplısı, en güzeli, en yerinde olanı..." Ecren. "Sevap bakımından en üstün olanı..." Allah o zaman çok sevap veriyor. Ecren. "Sevap bakımından en üstün olanı..."

Allah o zaman çok sevap veriyor.
Hasta ziyaretine hep sevap veriyor da, en çok sevap verdiği, sevap bakımından en üstün olan ziyaret şekli... Hasta ziyaretine hep sevap veriyor da, en çok sevap verdiği, sevap bakımından en üstün olan ziyaret şekli...

Sür'atü'l-kıyâmi min indi'l-marîdi. "Hastanın yanından çabuk kalkıp gitmektir." Sür'atü'l-kıyâmi min indi'l-marîdi. "Hastanın yanından çabuk kalkıp gitmektir."

Yani hastanın yanında çok durmak değil. Sevabın çok olması isteniyorsa; Yani hastanın yanında çok durmak değil. Sevabın çok olması isteniyorsa; "Nasılsın, iyi misin? Allah'a ısmarladık..." İşi biraz kısa tutmalı. "Nasılsın, iyi misin? Allah'a ısmarladık..." İşi biraz kısa tutmalı.

Tabii hasta da ne olduğunu anlamayacak kadar da kısa olursa nasıl olur, bilmiyorum. Tabii hasta da ne olduğunu anlamayacak kadar da kısa olursa nasıl olur, bilmiyorum. O da istemeyebilir; "Ya birazcık kal." diyebilir.O da istemeyebilir; "Ya birazcık kal." diyebilir. Ama sanıyorum burada asıl bahis konusu olan sebep şudur: Ama sanıyorum burada asıl bahis konusu olan sebep şudur: Hasta nezaketen sizin karşınızda gözlerini açıyordur ama içi acıyordur, ağrıyordur,Hasta nezaketen sizin karşınızda gözlerini açıyordur ama içi acıyordur, ağrıyordur, başı zonkluyordur, yarası sızlıyordur, gözlerini zor açıyordur, yerinde zor duruyordur,başı zonkluyordur, yarası sızlıyordur, gözlerini zor açıyordur, yerinde zor duruyordur, belki abdesti sıkışıyordur, belki bir ihtiyacı vardır, söyleyemiyordur. Bu gibi ihtiyaçlar olabilir.belki abdesti sıkışıyordur, belki bir ihtiyacı vardır, söyleyemiyordur. Bu gibi ihtiyaçlar olabilir. Uykusu gelebilir, gözleri açılamaz, zor durur veyahut bir ihtiyacı olur. Uykusu gelebilir, gözleri açılamaz, zor durur veyahut bir ihtiyacı olur. Onun için, hastanın yanında uzun boylu mekân tutmamalı, oturup "gelsin kahveler..." vs. vs.Onun için, hastanın yanında uzun boylu mekân tutmamalı, oturup "gelsin kahveler..." vs. vs. hasta artık gözünün içine bakıyor; "Gitse de yüznumaraya kalksam.hasta artık gözünün içine bakıyor; "Gitse de yüznumaraya kalksam. Gitse de sağ tarafıma dönsem, uyusam..." gibi böyle bir durum olmaması lazım. Gitse de sağ tarafıma dönsem, uyusam..." gibi böyle bir durum olmaması lazım.

Muhterem kardeşlerim! Müslüman zeki, akıllı, uslu bir insan olacak. Duruma göre hareket edecek. Muhterem kardeşlerim!

Müslüman zeki, akıllı, uslu bir insan olacak. Duruma göre hareket edecek.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir keresinde ne buyurdu? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir keresinde ne buyurdu?

"Bugün oruç tutmayanlar sevabı daha çok aldı, sevapları aldı götürdü." dedi. Allah Allah... "Bugün oruç tutmayanlar sevabı daha çok aldı, sevapları aldı götürdü." dedi.

Allah Allah...
Oruç tutmak oruç tutmamaktan daha sevaptır aslında...Oruç tutmak oruç tutmamaktan daha sevaptır aslında... Niye o gün oruç tutmamak oruç tutmaktan daha sevaplı oldu? Bu iş yerine göre, onun için. Niye o gün oruç tutmamak oruç tutmaktan daha sevaplı oldu?

Bu iş yerine göre, onun için.

Ordu sefer hâlindeydi. Peygamber Efendimiz; "Oruç tutmayın." demişti.Ordu sefer hâlindeydi. Peygamber Efendimiz; "Oruç tutmayın." demişti. Çünkü hava güneşliydi, çölde yolculuk kolay değil zaten, bir de oruç, bir de sıcak,Çünkü hava güneşliydi, çölde yolculuk kolay değil zaten, bir de oruç, bir de sıcak, bir de hareket, bir de yük taşımak, yol yürümek... "Oruç tutmayın." dedi. Elbet bir bildiği var.bir de hareket, bir de yük taşımak, yol yürümek... "Oruç tutmayın." dedi. Elbet bir bildiği var. Allah'ın kulun ibadetine ihtiyacı yok. Peygamber Efendimiz öyle söylemiş. Allah'ın kulun ibadetine ihtiyacı yok. Peygamber Efendimiz öyle söylemiş. Kimisi; "Ben dayanabilirim, ben metin bir insanım." dedi, oruç tuttu.Kimisi; "Ben dayanabilirim, ben metin bir insanım." dedi, oruç tuttu. Resûlullah'a isyan etmek istemedi de, "Herhalde Resûlullah Efendimiz bizi sevdiğinden,Resûlullah'a isyan etmek istemedi de, "Herhalde Resûlullah Efendimiz bizi sevdiğinden, bize acıdığından böyle yaptı.bize acıdığından böyle yaptı. Ama ben kuvvetliyim, hem tutarım hem işimi yaparım, sevap kazanırım." diye düşündü.Ama ben kuvvetliyim, hem tutarım hem işimi yaparım, sevap kazanırım." diye düşündü. Ama o zaman öyle olmadı.Ama o zaman öyle olmadı. Güneşten baygın düştüler, yorgun düştüler, serildiler, perişan oldular, ötekilere yük oldular. Güneşten baygın düştüler, yorgun düştüler, serildiler, perişan oldular, ötekilere yük oldular. Ötekiler onların hastalığıyla meşgul oldu, suları getirdi, yemekleri yaptı... Ötekiler onların hastalığıyla meşgul oldu, suları getirdi, yemekleri yaptı... O zaman akşamüstü de Peygamber Efendimiz dedi ki; O zaman akşamüstü de Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Bugün oruç tutmayanlar ecirleri aldı götürdü, gitti." "Bugün oruç tutmayanlar ecirleri aldı götürdü, gitti."

Yerine göre... Demek ki müslüman zekasını kullanacak, ibadetin yerini bilecek. Yerine göre... Demek ki müslüman zekasını kullanacak, ibadetin yerini bilecek.

Hiç unutmuyorum, Hocamız'la bir zâtı ziyarete gitmiştik, beraberce namaza gittik.Hiç unutmuyorum, Hocamız'la bir zâtı ziyarete gitmiştik, beraberce namaza gittik. Aslında ziyaret edilen kimse Hocamız'ın müridi, yani Hocamız onun şeyhi. Aslında ziyaret edilen kimse Hocamız'ın müridi, yani Hocamız onun şeyhi. Akşam namazını kıldık, bir yere davetliyiz, gideceğiz, arabanın içinde bekliyoruz. Akşam namazını kıldık, bir yere davetliyiz, gideceğiz, arabanın içinde bekliyoruz. Efendi namaza durdu, 12 rekât evvabîn namazı kıldı. Fesübhanallah! Ya bu iki rekât da olur... Efendi namaza durdu, 12 rekât evvabîn namazı kıldı. Fesübhanallah! Ya bu iki rekât da olur... Peygamber Efendimiz bazen iki rekât da kılmış; iki kılmış, dört kılmış, altı kılmış... 12 rekât kıldı.Peygamber Efendimiz bazen iki rekât da kılmış; iki kılmış, dört kılmış, altı kılmış... 12 rekât kıldı. Şeyhini, hocasını 45 dakika orada arabanın içinde bekletti. İyi mi oldu, kötü mü oldu?Şeyhini, hocasını 45 dakika orada arabanın içinde bekletti. İyi mi oldu, kötü mü oldu? Doğru mu oldu, yanlış mı oldu? Yanlış oldu. "Namaz kıldım, sevap aldım.Doğru mu oldu, yanlış mı oldu?

Yanlış oldu.

"Namaz kıldım, sevap aldım.
Her zaman ben bu kadar namaz kılıyordum da şimdi kılmasam..." Her zaman ben bu kadar namaz kılıyordum da şimdi kılmasam..."

Şimdi kılma, şeyhini bekletme; yaşlı, ak sakallı, mübarek insan... Sonra bir yere davetlisin... Şimdi kılma, şeyhini bekletme; yaşlı, ak sakallı, mübarek insan... Sonra bir yere davetlisin...

Buna ne diyoruz biz? Bir insanın zevki... "Herkes kaşık yontarmış ama..." dedelerimiz öyle diyor, Buna ne diyoruz biz?

Bir insanın zevki... "Herkes kaşık yontarmış ama..." dedelerimiz öyle diyor,
"sapını ortaya denk düşüremez." Yontar yontar, yamuk olur. Yontar yontar, çarpık olur. "sapını ortaya denk düşüremez." Yontar yontar, yamuk olur. Yontar yontar, çarpık olur. Sapını ortaya getirmek herkesin becerdiği bir şey değil. Bu sapını ortaya getirmekten kastımız, Sapını ortaya getirmek herkesin becerdiği bir şey değil. Bu sapını ortaya getirmekten kastımız, dedelerimizin kastı; bir şeyi doğru düzgün yapmak. Buna biz hikmet diyoruz. dedelerimizin kastı; bir şeyi doğru düzgün yapmak. Buna biz hikmet diyoruz. Arapça bunun aslı; bir şeyi hikmetle yapmak, Arapça bunun aslı; bir şeyi hikmetle yapmak, yani "hâkimâne yapmak, düşüne taşına, aslına, esasına, edebine uygun yapmak" demek.yani "hâkimâne yapmak, düşüne taşına, aslına, esasına, edebine uygun yapmak" demek. Bu çok önemli. Bunu güzel yapan iyi derviş olur, iyi müslüman olur, çok sevap alır;Bu çok önemli. Bunu güzel yapan iyi derviş olur, iyi müslüman olur, çok sevap alır; hayatta da başarı kazanır, ilerler, yükselir, üstün olur gider. hayatta da başarı kazanır, ilerler, yükselir, üstün olur gider.

Kimisi tekkeye gelirmiş, 40 yıl uğraşırmış, 60 yıl uğraşırmış, bir adım atamazmış, ilerleyemezmiş. Kimisi tekkeye gelirmiş, 40 yıl uğraşırmış, 60 yıl uğraşırmış, bir adım atamazmış, ilerleyemezmiş.

Neden? Hikmetli hareket etmesini, hakimâne hareket etmesini bilemiyor. Neden?

Hikmetli hareket etmesini, hakimâne hareket etmesini bilemiyor.

Kimisi de gelirmiş, hemen makamları hızlıca geçer gidermiş, şeyhin iltifatına mazhar olurmuş, Kimisi de gelirmiş, hemen makamları hızlıca geçer gidermiş, şeyhin iltifatına mazhar olurmuş, himmetine nâil olurmuş, derecesi yükselirmiş, maksuda erermiş, gidermiş. himmetine nâil olurmuş, derecesi yükselirmiş, maksuda erermiş, gidermiş.

Hasta ziyareti de iyi. Hastayı niçin ziyaret ediyoruz? Gönlü hoş olsun diye. Hasta ziyareti de iyi. Hastayı niçin ziyaret ediyoruz?

Gönlü hoş olsun diye.
Daha doğrusu; hem mânevî teselli, hem de "Acaba benim yapabileceğim bir şey var mı? Daha doğrusu; hem mânevî teselli, hem de "Acaba benim yapabileceğim bir şey var mı? Şu hastaya ne yapabilirim?" "Selâmun aleyküm. Nasılsın, iyi misin?Şu hastaya ne yapabilirim?"

"Selâmun aleyküm. Nasılsın, iyi misin?
Benim yapabileceğim bir hizmet var mı?" diye gidiyoruz aslında. Benim yapabileceğim bir hizmet var mı?" diye gidiyoruz aslında.

Binâenaleyh, o maksadı ana maksat olarak gönlümüzde tutup vaziyeti ona göre [ayarlamamız] lazım. Binâenaleyh, o maksadı ana maksat olarak gönlümüzde tutup vaziyeti ona göre [ayarlamamız] lazım.

Normal ziyaretlerde de ben bunu hissediyorum. Normal ziyaretlerde de ben bunu hissediyorum. Mesela ben kendim bir bakanı, bir müdürü, bir müsteşarı, bir valiyi ziyarete gidiyorum.Mesela ben kendim bir bakanı, bir müdürü, bir müsteşarı, bir valiyi ziyarete gidiyorum. Düşünüyorum; bu adamın dışarıda bekleyen 40 tane ziyaretçisi var,Düşünüyorum; bu adamın dışarıda bekleyen 40 tane ziyaretçisi var, işi var, gücü var, kalkıp bir yere gidecek... Diyorum ki; işi var, gücü var, kalkıp bir yere gidecek... Diyorum ki;

"Vaktiniz kıymetlidir, müsaadenizle kalkayım." "Yok hocam, biraz daha oturun." "Vaktiniz kıymetlidir, müsaadenizle kalkayım."

"Yok hocam, biraz daha oturun."

Çok ısrar ederse bir kere daha, biraz daha oturuyorum. Çok ısrar ederse bir kere daha, biraz daha oturuyorum. Ama ondan sonra yine "kalkayım" diyorum, yine kalkıp gidiyorum.Ama ondan sonra yine "kalkayım" diyorum, yine kalkıp gidiyorum. Bir kere Diyanet İşleri başkanını ziyarete gitmiştik. Üç defa beni oturttu. Bir kere Diyanet İşleri başkanını ziyarete gitmiştik. Üç defa beni oturttu. Ben bir çay içmeye razı değildim... Dışarıda biliyorum, özel kalem odası ziyaretçiden kaynıyor.Ben bir çay içmeye razı değildim... Dışarıda biliyorum, özel kalem odası ziyaretçiden kaynıyor. Kendisi kaldırmazsa başka... Ama biraz fırsat tanımak lazım. Ziyaretleri ölçülü yapmak lazım. Kendisi kaldırmazsa başka... Ama biraz fırsat tanımak lazım.

Ziyaretleri ölçülü yapmak lazım.

Bazen bir büyük zât bir kimseye beş dakika randevu veriyor, diyor ki; Bazen bir büyük zât bir kimseye beş dakika randevu veriyor, diyor ki;

"Tamam, beş dakika, 10'u 5 geçe geleceksin, 10'u 10 geçe çıkacaksın, randevu beş dakika." "Tamam, beş dakika, 10'u 5 geçe geleceksin, 10'u 10 geçe çıkacaksın, randevu beş dakika."

Ama içeride öyle bir hoş durumlar oluyor ki 10 buçuğu geçiyor, 11'e geliyor, 12'ye geliyor.Ama içeride öyle bir hoş durumlar oluyor ki 10 buçuğu geçiyor, 11'e geliyor, 12'ye geliyor. O ayrı. Onun isteğiyle olursa ayrı.O ayrı. Onun isteğiyle olursa ayrı. Ama ziyaretleri basiretli yapmalı, zamanında yapmalı, yerinde yapmalı, münasip miktarda yapmalı. Ama ziyaretleri basiretli yapmalı, zamanında yapmalı, yerinde yapmalı, münasip miktarda yapmalı.

Hele hele ziyaret ettiğimiz kimse hasta ise onun daha başka problemleri de olabilir, Hele hele ziyaret ettiğimiz kimse hasta ise onun daha başka problemleri de olabilir, onun biraz daha gönlünü hoş tutmaya çalışmalı. Şimdi bir âdet çıkartmışlar, o eskiden bizde yoktu.onun biraz daha gönlünü hoş tutmaya çalışmalı.

Şimdi bir âdet çıkartmışlar, o eskiden bizde yoktu.
Hastanın odasının önüne defter [koyuyorlarmış;] gelen "geçmiş olsun..." [vesaire,] bir imza,Hastanın odasının önüne defter [koyuyorlarmış;] gelen "geçmiş olsun..." [vesaire,] bir imza, adını yazıyormuş, gidiyormuş. Eğer hasta konuşacak tâkatte değilse ziyaretini öyle yapmış oluyor.adını yazıyormuş, gidiyormuş. Eğer hasta konuşacak tâkatte değilse ziyaretini öyle yapmış oluyor. O da bir tedbir. Bazen doktorlar diyorlar ki; "Konuşması hastaya zarar verir." O da bir tedbir.

Bazen doktorlar diyorlar ki;

"Konuşması hastaya zarar verir."

"Olsun, ben çok yakınıyım, bir konuşayım." Tamam, sen çok yakınısın, bir konuş bakalım."Olsun, ben çok yakınıyım, bir konuşayım."

Tamam, sen çok yakınısın, bir konuş bakalım.
Ötekisi de çok yakını, bir de o konuşsun. Öteki de çok yakını, bir de o konuşsun,Ötekisi de çok yakını, bir de o konuşsun. Öteki de çok yakını, bir de o konuşsun, bir de o konuşsun, bir de o konuşsun... Bir arkadaşımız diyor ki;bir de o konuşsun, bir de o konuşsun...

Bir arkadaşımız diyor ki;
"Bir gün telefonları böyle cevaplandırırken..." diyor... Kendisi hasta, yatakta,"Bir gün telefonları böyle cevaplandırırken..." diyor... Kendisi hasta, yatakta, bayılmış, telefon sallanmış kalmış masanın kenarında, kendisi de başı yataktan sarkmış kalmış, bayılmış.bayılmış, telefon sallanmış kalmış masanın kenarında, kendisi de başı yataktan sarkmış kalmış, bayılmış. Sabaha gelmiş bakmışlar ki hasta o vaziyette, telefon bir tarafta sallanıyor, hasta bir tarafta sallanıyor.Sabaha gelmiş bakmışlar ki hasta o vaziyette, telefon bir tarafta sallanıyor, hasta bir tarafta sallanıyor. Tamam, işte çok yakının olduğu için buyur, hastaya "geçmiş olsun" deyiverdin, buyur... Tamam, işte çok yakının olduğu için buyur, hastaya "geçmiş olsun" deyiverdin, buyur... Yani sağlamı daha hasta etmek... Basiret, hikmet, feraset ile her şeyimizi öyle yapmamız lazım.Yani sağlamı daha hasta etmek...

Basiret, hikmet, feraset ile her şeyimizi öyle yapmamız lazım.
Müslümanlık zeka işidir. Allah'ın rızasını kazanmak çok büyük zeka işidir. Müslümanlık zeka işidir. Allah'ın rızasını kazanmak çok büyük zeka işidir. Patavatsız insanlar, edebe riâyet edemeyen insanlar, zamanın ve zeminin gerektirdiği davranışı,Patavatsız insanlar, edebe riâyet edemeyen insanlar, zamanın ve zeminin gerektirdiği davranışı, o atikliği gösteremeyen insanlar yüksek makamlara çıkamıyor, yerinde sayıyor.o atikliği gösteremeyen insanlar yüksek makamlara çıkamıyor, yerinde sayıyor. Ötekiler, zeki olanlar, ferasetli olanlar yükseliyor. Ötekiler, zeki olanlar, ferasetli olanlar yükseliyor.

Efdalü'l-ameli el-ilmü billâhi.Efdalü'l-ameli el-ilmü billâhi. Kalîlü'l-ameli yenfeu mea'l-ilmi ve kesîrü'l-ameli lâ yenfeu mea'l-cehli. Kalîlü'l-ameli yenfeu mea'l-ilmi ve kesîrü'l-ameli lâ yenfeu mea'l-cehli.

Yine Deylemî hazretlerinden bir diğer hadîs-i şerîf. Yine Deylemî hazretlerinden bir diğer hadîs-i şerîf.

Bu bir de Sakafî adlı alimin kitabında yazılıymış.Bu bir de Sakafî adlı alimin kitabında yazılıymış. Deylemî Müemmil'den, es-Sakafî de Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Deylemî Müemmil'den, es-Sakafî de Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Efdalü'l-ameli.Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Efdalü'l-ameli.
"İşin, fiilin, ibadetin, taatin, sevaplı hareketin en üstün olanı, en kıymetli olanı..." "İşin, fiilin, ibadetin, taatin, sevaplı hareketin en üstün olanı, en kıymetli olanı..."

Hepimiz tabii sevap kazanmak için bir şeyler yapıyoruz ya; camiye geliyoruz, namaz kılıyoruz,Hepimiz tabii sevap kazanmak için bir şeyler yapıyoruz ya; camiye geliyoruz, namaz kılıyoruz, vaaz dinliyoruz, vaaz ediyoruz, sadaka veriyoruz, hacca gidiyoruz, çeşme yaptırıyoruz,vaaz dinliyoruz, vaaz ediyoruz, sadaka veriyoruz, hacca gidiyoruz, çeşme yaptırıyoruz, sevaplı bildiğimiz işlere koşturuyoruz. Peygamber Efendimiz;sevaplı bildiğimiz işlere koşturuyoruz. Peygamber Efendimiz; "Küçük büyük demeyin, bu hayırlı işleri yapın." buyurmuş."Küçük büyük demeyin, bu hayırlı işleri yapın." buyurmuş. Yani sakın mâruftan, hayırdan, sevaplı işten herhangi birisini hakir görme,Yani sakın mâruftan, hayırdan, sevaplı işten herhangi birisini hakir görme, küçücük bir şey bile olsa hakir görme, yap. Yapıyoruz da, "Acaba bunların en sevaplısı,küçücük bir şey bile olsa hakir görme, yap. Yapıyoruz da, "Acaba bunların en sevaplısı, en faziletlisi, en kıymetlisi hangisidir?" diye de insanın aklında olması lazım.en faziletlisi, en kıymetlisi hangisidir?" diye de insanın aklında olması lazım. Daha sevaplı olanını yapmaya çalışması lazım. "Şu da iyi, şu da iyi. Şu daha sevap."Daha sevaplı olanını yapmaya çalışması lazım. "Şu da iyi, şu da iyi. Şu daha sevap." O zaman onu yapması lazım. Efdalü'l-ameli. "Yapılan işlerin, ibadet ve taatlerin en faziletlisi…" O zaman onu yapması lazım.

Efdalü'l-ameli. "Yapılan işlerin, ibadet ve taatlerin en faziletlisi…"

Kendi kendinize düşünün diye ben biraz susuyorum, "En faziletli amel nedir?" diye Kendi kendinize düşünün diye ben biraz susuyorum, "En faziletli amel nedir?" diye aklınızdan bir tutun bakalım, tahmin edebilecek misin; namaz mı, oruç mu, hac mı, zekât mı, cihat mı? aklınızdan bir tutun bakalım, tahmin edebilecek misin; namaz mı, oruç mu, hac mı, zekât mı, cihat mı?

Şimdi ben size söyleyeyim: el-İlmü billâhi. "Allah'ı bilmektir. Allah'ı tanımaktır." Şimdi ben size söyleyeyim:

el-İlmü billâhi. "Allah'ı bilmektir. Allah'ı tanımaktır."

Biz buna mârifetullah diyoruz. Biz buna mârifetullah diyoruz. Halkımızın arasında irfan denilen, mârifetullah denilen Allah'ı bilmek, tanımak.Halkımızın arasında irfan denilen, mârifetullah denilen Allah'ı bilmek, tanımak. Allah vardır da kul Allah'tan fersah fersah uzaktır.Allah vardır da kul Allah'tan fersah fersah uzaktır. Allah kulun her zaman, her mekânda yanında da kulun hiç gönlünde, aklında, dilinde Allah'ın adı yok. Allah kulun her zaman, her mekânda yanında da kulun hiç gönlünde, aklında, dilinde Allah'ın adı yok.

En kıymetli iş Allah'ı bilmek, mârifetullah. En kıymetli iş Allah'ı bilmek, mârifetullah.

Nereden öğrenilir mârifetullah? Fizikten mi öğreneceğiz? Hayır. Nereden öğrenilir mârifetullah? Fizikten mi öğreneceğiz?

Hayır.

Kimyadan mı? Hayır. Tarihten mi? Hayır. Coğrafyadan mı? Hayır.Kimyadan mı?

Hayır.

Tarihten mi?

Hayır.

Coğrafyadan mı?

Hayır.
Coğrafya başka şeyden bahsediyor, fizik başka şeyden bahsediyor. Coğrafya başka şeyden bahsediyor, fizik başka şeyden bahsediyor.

Allah ilmini öğreten ilim, tasavvuf. Allah ilmini öğreten ilim, tasavvuf.

İslâmî ilimler var, her birinin konusu var, her ilmin kendine göre sahası var. İslâmî ilimler var, her birinin konusu var, her ilmin kendine göre sahası var. Her ilmin bir konusu vardır. "Meteoroloji ilmi hava durumları inceler." deriz.Her ilmin bir konusu vardır. "Meteoroloji ilmi hava durumları inceler." deriz. "Tarih ilmi geçmiş olayları inceler." deriz. "Coğrafya yeryüzünü inceler." deriz... "Tarih ilmi geçmiş olayları inceler." deriz. "Coğrafya yeryüzünü inceler." deriz...

Allah'ı bilme ilmi tasavvuftadır. Hem nazarî olarak hem amelî, tatbikî ve sonuca götürücü olarak... Allah'ı bilme ilmi tasavvuftadır. Hem nazarî olarak hem amelî, tatbikî ve sonuca götürücü olarak...

Allahu Teâlâ hazretlerinin esması ve sıfatı ilm-i kelamda da bahis konusu ediliyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin esması ve sıfatı ilm-i kelamda da bahis konusu ediliyor. İlm-i kelâm dediğimiz ilimde, akâid ilminde bir bölüm vardır, o bölümde; İlm-i kelâm dediğimiz ilimde, akâid ilminde bir bölüm vardır, o bölümde; "Allahu Teâlâ hazretleri sıfat-ı subûtiyesi vardır, sıfat-ı selbiyesi vardır;"Allahu Teâlâ hazretleri sıfat-ı subûtiyesi vardır, sıfat-ı selbiyesi vardır; vardır, birdir, şerîki naziri yoktur, mahlukâtından hiçbir varlığa benzemez..." bir şeyler anlatılıyor. vardır, birdir, şerîki naziri yoktur, mahlukâtından hiçbir varlığa benzemez..." bir şeyler anlatılıyor. Doğrudur, Kur'ân-ı Kerîm'den alınmıştır. Doğrudur, Kur'ân-ı Kerîm'den alınmıştır.

Ama bir de o Allah bilgisini satırlardan çıkartıp da insanın sadrına, göğsüne, gönlüne yerleştirmesi, Ama bir de o Allah bilgisini satırlardan çıkartıp da insanın sadrına, göğsüne, gönlüne yerleştirmesi, gözünün perdelerinin kalkması, Allah'ı bilmesi, yakîn ile bilmesi, mârifetullaha ermesi var.gözünün perdelerinin kalkması, Allah'ı bilmesi, yakîn ile bilmesi, mârifetullaha ermesi var. İşte o tasavvufî çalışmayla oluyor. O tasavvufî çalışmaların bir başlangıcı var,İşte o tasavvufî çalışmayla oluyor. O tasavvufî çalışmaların bir başlangıcı var, bir götürdüğü nokta var,bir götürdüğü nokta var, "Bu işi nereden tutturmak lazım, nasıl götürmek lazım?" diye bir felsefesi var."Bu işi nereden tutturmak lazım, nasıl götürmek lazım?" diye bir felsefesi var. Tabii ana düşüncesi, ana felsefesi nedir? Tabii ana düşüncesi, ana felsefesi nedir?

Allah, kendisini bilmek en şerefli ilim olduğundan,Allah, kendisini bilmek en şerefli ilim olduğundan, herkese kendisini bilmeyi nasip etmiyor, ikram etmiyor, vermiyor.herkese kendisini bilmeyi nasip etmiyor, ikram etmiyor, vermiyor. Kâfir, varlığını bile bir anlayamıyor. Kâfir, varlığını bile bir anlayamıyor. Var, var ama, kâfir Allah'ın en sevmediği mahluk olduğundan Allah ona imanı bile nasip etmiyor. Var, var ama, kâfir Allah'ın en sevmediği mahluk olduğundan Allah ona imanı bile nasip etmiyor. Bir de yakın kulu olmayı, evliyâsı olmayı sevmediği kula nasip etmez. Bir de yakın kulu olmayı, evliyâsı olmayı sevmediği kula nasip etmez.

Onun için, tasavvufta Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışmak,Onun için, tasavvufta Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışmak, sevdiği işleri yapmak yolundan yürüyerek Allah'ın bilgisine erişmek metodu vardır.sevdiği işleri yapmak yolundan yürüyerek Allah'ın bilgisine erişmek metodu vardır. Kısaca söylemek gerekirse ana metodu, felsefesi budur. Kısaca söylemek gerekirse ana metodu, felsefesi budur. Sevdiği kul olmaya çalışacaksın, günahlardan kesileceksin, takvâ ehli olacaksın. Sevdiği kul olmaya çalışacaksın, günahlardan kesileceksin, takvâ ehli olacaksın.

Sevdiği kul olmak için güzel huylara da sahip olacaksın; tatlı dilli, güleç yüzlü, cömert vesaire...Sevdiği kul olmak için güzel huylara da sahip olacaksın; tatlı dilli, güleç yüzlü, cömert vesaire... Lokum gibi bir insan olacaksın. Günahları da işlemeyeceksin. Lokum gibi bir insan olacaksın. Günahları da işlemeyeceksin. Ondan sonra, Allah'ın çok sevdiği bazı ibadetler var, onları da yapacaksın, yapacaksın, yapacaksın...Ondan sonra, Allah'ın çok sevdiği bazı ibadetler var, onları da yapacaksın, yapacaksın, yapacaksın... İşte tasavvuf ilmi onları biliyor, onları yaptırtıyor. İşte tasavvuf ilmi onları biliyor, onları yaptırtıyor. Çünkü Allah bilgisini kimse kimseye veremez; Allah bilgisini Allah istediği kullara kendisi verir.Çünkü Allah bilgisini kimse kimseye veremez; Allah bilgisini Allah istediği kullara kendisi verir. İstemezse vermez. Ben İlâhiyat fakültesinde odamda oturuyordum, birisi geldi. İstemezse vermez.

Ben İlâhiyat fakültesinde odamda oturuyordum, birisi geldi.
Sinop'ta askerlik yapıyormuş. Kapıyı çaldı, izin istedi, içeri girdi, oturdu.Sinop'ta askerlik yapıyormuş. Kapıyı çaldı, izin istedi, içeri girdi, oturdu. "Ben transandantal meditasyon yapıyorum." dedi."Ben transandantal meditasyon yapıyorum." dedi. En son moda, Avrupalılar'ın vesairelerin yaptığı; gözlerini kapatarak,En son moda, Avrupalılar'ın vesairelerin yaptığı; gözlerini kapatarak, kendisini konsantre ederek birtakım aşkın şeyleri hissetmeye çalışma egzersizleri... kendisini konsantre ederek birtakım aşkın şeyleri hissetmeye çalışma egzersizleri... Transandantal meditasyon... Meditation, İngilizce telaffuzu. Bunu yapıyormuş.Transandantal meditasyon... Meditation, İngilizce telaffuzu. Bunu yapıyormuş. E yap, pekâlâ... Şöyle yukarıdan aşağı bir tavrına baktım. E yap, pekâlâ... Şöyle yukarıdan aşağı bir tavrına baktım.

"Dindarlığın nasıl senin, inancın nasıl?" dedim. "Dindarlığın nasıl senin, inancın nasıl?" dedim.

"Benim İslâm'la, imanla, inançla pek ilişkim yok." dedi. "Ne istiyorsun benden?" "Benim İslâm'la, imanla, inançla pek ilişkim yok." dedi.

"Ne istiyorsun benden?"

"Siz mutasavvıfmışsınız. Bu transandantal meditasyonla Allah'ı bulmak [istiyorum.]" "Siz mutasavvıfmışsınız. Bu transandantal meditasyonla Allah'ı bulmak [istiyorum.]"

Yani o hususta benden yardım [istiyor.] Dedim ki; Yani o hususta benden yardım [istiyor.] Dedim ki;

"Ben bu konuda sana yardımcı olamam." Neden? "Ben bu konuda sana yardımcı olamam."

Neden?

Sen Allah'ın yolunda gitmedikten sonra Allah sana,Sen Allah'ın yolunda gitmedikten sonra Allah sana, cümle cihan halkı sana yardımcı olsa mârifetullahı vermez ki... cümle cihan halkı sana yardımcı olsa mârifetullahı vermez ki... Sen Allah'ın yolunda gitmedikten sonra, günahlardan kesilmedikten sonra,Sen Allah'ın yolunda gitmedikten sonra, günahlardan kesilmedikten sonra, sevdiği yola gelmedikten sonra cümle cihan halkı yardım edemez... sevdiği yola gelmedikten sonra cümle cihan halkı yardım edemez...

"Yardım edemem. İmana gelmen lazım, Allah'ın yoluna girmen lazım."Yardım edemem. İmana gelmen lazım, Allah'ın yoluna girmen lazım. Allah'ın sevdiği bir başlangıçla başlaman lazım. Tersten başlayıp da olmaz." dedim. Allah'ın sevdiği bir başlangıçla başlaman lazım. Tersten başlayıp da olmaz." dedim.

En hayırlı iş, en hayırlı faaliyet, en çok Allah'ın sevdiği şey neymiş? Allah'ı bilmekmiş. En hayırlı iş, en hayırlı faaliyet, en çok Allah'ın sevdiği şey neymiş?

Allah'ı bilmekmiş.

Bir müslümanın bunu elde etmesi lazım. "Allah böyle yaparsam kahreder,Bir müslümanın bunu elde etmesi lazım. "Allah böyle yaparsam kahreder, aman öyle yapmayayım! Allah şöyle yaparsam sever.aman öyle yapmayayım! Allah şöyle yaparsam sever. Yoo, Allah benim şöyle bir şey yaptığım takdirde öyle şey yapmama razı gelmez; Yoo, Allah benim şöyle bir şey yaptığım takdirde öyle şey yapmama razı gelmez; ben onu yapamam! Hayır, harama elimi uzatamam!" neyse yani.ben onu yapamam! Hayır, harama elimi uzatamam!" neyse yani. Allah'ı işte böyle bilmek, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini bilmek. Bunu öğrendi mi ne mutlu! Allah'ı işte böyle bilmek, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini bilmek. Bunu öğrendi mi ne mutlu!

Kalîlü'l-ameli yenfeu mea'l-ilmi. "Böyle bir ilimle ölçülü, az bir ibadet insana yeter." Kalîlü'l-ameli yenfeu mea'l-ilmi. "Böyle bir ilimle ölçülü, az bir ibadet insana yeter."

Az bir amel yeter. Böyle bir ilme sahip olan bir insanın hâlisâne yaptığı ibadet kıymetlidir.Az bir amel yeter. Böyle bir ilme sahip olan bir insanın hâlisâne yaptığı ibadet kıymetlidir. Az yeter. Ama bunun aksi; Az yeter. Ama bunun aksi;

Ve kesîrü'l-ameli lâ yenfeu mea'l-cehli. "Cahillikle yapılan pek çok işler, ameller fayda vermez." Ve kesîrü'l-ameli lâ yenfeu mea'l-cehli. "Cahillikle yapılan pek çok işler, ameller fayda vermez."

Çok amel işliyor ama cahil; yalan, yanlış, eksik, kusurlu, ters, Allah'ın rızasına aykırı...Çok amel işliyor ama cahil; yalan, yanlış, eksik, kusurlu, ters, Allah'ın rızasına aykırı... O zaman fayda vermez. İbadetlerin fayda vermesi neyle olacak? O zaman fayda vermez.

İbadetlerin fayda vermesi neyle olacak?

Mârifetullahla olacak, irfan ile olacak.Mârifetullahla olacak, irfan ile olacak. İrfanlı olursa, mârifetullahlı olursa, ârifâne olursa o zaman fayda verir. İrfanlı olursa, mârifetullahlı olursa, ârifâne olursa o zaman fayda verir. Aksi takdirde çoğu bile fayda vermez.Aksi takdirde çoğu bile fayda vermez. Ötekisinin azı bile çok daha fazla sevap kazandırır, berikisinin çoğu bile fayda vermez. Ötekisinin azı bile çok daha fazla sevap kazandırır, berikisinin çoğu bile fayda vermez.

Bu çok doğru bir konudur. Buna hepimizin çok dikkat etmemiz gerekiyor.Bu çok doğru bir konudur. Buna hepimizin çok dikkat etmemiz gerekiyor. Allah'ı bilmek, mârifetullahı elde etmek çalışmasına öncelik vermek ve burada gerçektenAllah'ı bilmek, mârifetullahı elde etmek çalışmasına öncelik vermek ve burada gerçekten hiç ikmale kalmamaya çalışmak, sınıfta kalmamaya çalışmak lazım.hiç ikmale kalmamaya çalışmak, sınıfta kalmamaya çalışmak lazım. Sınıfın en çalışkanı olmaya gayret etmek gerekiyor. Sınıfın en çalışkanı olmaya gayret etmek gerekiyor.

Efdalü'l-Kur'âni sûretü'l-bakarati ve a'zamuhâ âyetü'l-kürsiyyiEfdalü'l-Kur'âni sûretü'l-bakarati ve a'zamuhâ âyetü'l-kürsiyyi ve inne'ş-şeytâne le-yahrucu mine'l-beyti izâ yesmeu tukrau fîhi sûretü'l-bakarati. ve inne'ş-şeytâne le-yahrucu mine'l-beyti izâ yesmeu tukrau fîhi sûretü'l-bakarati.

Bu da Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş. Daha başka râviler de var. Bu da Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş. Daha başka râviler de var.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Efdalü'l-Kur'âni sûretü'l-bakarati.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Efdalü'l-Kur'âni sûretü'l-bakarati.
"Kur'ân-ı Kerîm'in en kıymetlisi, en üstün parçası, bölümü Bakara sûresidir." "Kur'ân-ı Kerîm'in en kıymetlisi, en üstün parçası, bölümü Bakara sûresidir."

Yani Fâtiha'dan sonra, Elif lâm mîm. Zâlike'l-kitâbu lâ raybe fîh... diye başlayanYani Fâtiha'dan sonra, Elif lâm mîm. Zâlike'l-kitâbu lâ raybe fîh... diye başlayan Âmene'r-resûlü âyetleriyle biten, 286 âyetlik, iki buçuk cüzlük büyük sûre.Âmene'r-resûlü âyetleriyle biten, 286 âyetlik, iki buçuk cüzlük büyük sûre. Kur'ân-ı Kerîm'in en büyük sûresidir ve çok faziletli bir sûredir. Kur'ân-ı Kerîm'in en büyük sûresidir ve çok faziletli bir sûredir.

Ve a'zamuhâ âyetü'l-kürsiyyi.Ve a'zamuhâ âyetü'l-kürsiyyi. "Bu sûrenin içinde en muazzam, en ulu, en heybetli âyet de Âyete'l-kürsî'dir." "Bu sûrenin içinde en muazzam, en ulu, en heybetli âyet de Âyete'l-kürsî'dir."

Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm... âyetidir. Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm... âyetidir.

Peygamber Efendimiz; "Bir insan her namazdan sonra Âyete'l-kürsî'yi okusa..." diyor... Peygamber Efendimiz;

"Bir insan her namazdan sonra Âyete'l-kürsî'yi okusa..." diyor...

Hani tesbihleri çekmeden önce hepimiz okuyoruz ya elhamdülillah...Hani tesbihleri çekmeden önce hepimiz okuyoruz ya elhamdülillah... Sübhanallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber Sübhanallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-âliyyi'l-azîm diyor müezzin, biz de eûzübesmeleyi çekiyoruz,ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-âliyyi'l-azîm diyor müezzin, biz de eûzübesmeleyi çekiyoruz, Âyete'l-kürsî'yi okuyoruz. Bunu bize kim öğretmiş? Âyete'l-kürsî'yi okuyoruz. Bunu bize kim öğretmiş?

Aferin, ne kadar güzel... Dedelerimiz öğretmiş, Allah razı olsun. Ne olurmuş? Aferin, ne kadar güzel... Dedelerimiz öğretmiş, Allah razı olsun.

Ne olurmuş?

"Namazı kıldıktan sonra bir insan Âyete'l-kürsî'yi okursa..." "Namazı kıldıktan sonra bir insan Âyete'l-kürsî'yi okursa..."

Okuyoruz elhamdülillah, dedelerimiz bizi alıştırmışlar, okuyorduk zaten... "E ne olurmuş hocam?" Okuyoruz elhamdülillah, dedelerimiz bizi alıştırmışlar, okuyorduk zaten...

"E ne olurmuş hocam?"

"Bir Âyete'l-kürsî okursa o kulun cennete girmesiyle kendisi arasında sadece yaşaması mâni olurmuş." "Bir Âyete'l-kürsî okursa o kulun cennete girmesiyle kendisi arasında sadece yaşaması mâni olurmuş."

Cennete girecek ama yaşıyor da ondan giremiyor. Sadece o mâni var, yoksa cennete girecek. Cennete girecek ama yaşıyor da ondan giremiyor. Sadece o mâni var, yoksa cennete girecek.

Ne kadar güzel şey öğretmiş dedelerimiz, hay Allah razı olsun, nur içinde yatsınlar!Ne kadar güzel şey öğretmiş dedelerimiz, hay Allah razı olsun, nur içinde yatsınlar! Ne güzel şeyleri bize öğretmişler! Millet kızıyor: "Müezzin niye müezzinlik yapıyor bize?" Ne güzel şeyleri bize öğretmişler!

Millet kızıyor:

"Müezzin niye müezzinlik yapıyor bize?"

İşte bak, yapıyor ki öğrenmişiz bunları... Yoksa sen bu yaşa gelinceye kadar bunları yapacak mıydın?İşte bak, yapıyor ki öğrenmişiz bunları... Yoksa sen bu yaşa gelinceye kadar bunları yapacak mıydın? Sen bu âyet, hadisleri okuyup da bunları kendin bulup da yapacak mıydın? Sen bu âyet, hadisleri okuyup da bunları kendin bulup da yapacak mıydın?

Geçmiş ola, ömrün geçerdi de bunların bir tanesinden haberin olmadan ölür giderdin.Geçmiş ola, ömrün geçerdi de bunların bir tanesinden haberin olmadan ölür giderdin. İyi ki bize öyle küçükten biz farkına varmadan öğretmişler. İyi ki öğretmişler.İyi ki bize öyle küçükten biz farkına varmadan öğretmişler. İyi ki öğretmişler. İyi ki müezzinlik yapıyor da 33 tesbih çekiyoruz, 33 hamd ediyoruz, 33 tekbir getiriyoruz. İyi ki müezzinlik yapıyor da 33 tesbih çekiyoruz, 33 hamd ediyoruz, 33 tekbir getiriyoruz. O neden? Onun da sevabı çok, onu da Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyurmuş. O neden?

Onun da sevabı çok, onu da Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyurmuş.

İlle bir yerden itiraz edecekler ya, birtakım itirazcı insanlar var, ille bir yerden tutturacak...İlle bir yerden itiraz edecekler ya, birtakım itirazcı insanlar var, ille bir yerden tutturacak... Eskiden bazıları, yarım bilgililer diyorlardı ki; "Bid'at efendim, yapmam efendim, etmem efendim!" Eskiden bazıları, yarım bilgililer diyorlardı ki;

"Bid'at efendim, yapmam efendim, etmem efendim!"

Fesübhanallah! Bid'at değil, sünnet, hadîs-i şerîfte var, büyük sahih hadis kitaplarında var! Fesübhanallah! Bid'at değil, sünnet, hadîs-i şerîfte var, büyük sahih hadis kitaplarında var!

"Evet efendim, tamam, hadîs-i şerîfte var..."Evet efendim, tamam, hadîs-i şerîfte var... Ama herkes kendi kendine yapacakmış, niye müezzin karışıyormuş." Ama herkes kendi kendine yapacakmış, niye müezzin karışıyormuş."

E canım fena mı yapmış; o kadar insana yol gösteriyor. Zaten herkes kendi kendine yapıyor.E canım fena mı yapmış; o kadar insana yol gösteriyor. Zaten herkes kendi kendine yapıyor. Kendisi zaten çekiyor. İlle bir yerden… "Topluca yapılması bid'atmiş." Kendisi zaten çekiyor. İlle bir yerden…

"Topluca yapılması bid'atmiş."

Fesübhanallah! Sen Peygamber Efendimiz'in zamanında bulundun mu?Fesübhanallah! Sen Peygamber Efendimiz'in zamanında bulundun mu? Belki onlar da birçok şeyleri topluca yapıyorlardı, Allahu ekber diyorlardı, beraber zikir yapıyorlardı. Belki onlar da birçok şeyleri topluca yapıyorlardı, Allahu ekber diyorlardı, beraber zikir yapıyorlardı. İlle bir yerden bir pişmiş aşa su katacak, insanın keyfini ille kaçıracak. İlle bir yerden bir pişmiş aşa su katacak, insanın keyfini ille kaçıracak.

Bir arkadaş diyor ki; Bir arkadaş diyor ki;

"Hocam falanca kitabı okumaya başladım; ama bizim hürmet ettiğimiz birçok şeye "Hocam falanca kitabı okumaya başladım; ama bizim hürmet ettiğimiz birçok şeye soğuk bakışla bakıyor. Onu okumaya devam edeyim mi, etmeyeyim mi?" soğuk bakışla bakıyor. Onu okumaya devam edeyim mi, etmeyeyim mi?"

Okuma. Doğru düzgün, bizim alimlerimizin yazdığı kitapları oku.Okuma. Doğru düzgün, bizim alimlerimizin yazdığı kitapları oku. Çünkü başka adamların kafası başka türlü çalışır, başka şey söyleyinceÇünkü başka adamların kafası başka türlü çalışır, başka şey söyleyince bu sefer insanın bütün [inancı] altüst oluyor.bu sefer insanın bütün [inancı] altüst oluyor. En sevdiği kimse hakkında dahi bir laf duyunca En sevdiği kimse hakkında dahi bir laf duyunca gönlüne bir "acaba?" diye bir soru işareti, bir nida işareti girse keyfi kaçıyor. gönlüne bir "acaba?" diye bir soru işareti, bir nida işareti girse keyfi kaçıyor.

İmâm-ı Âzam Efendimiz'in aleyhinde konuşanlar var.İmâm-ı Âzam Efendimiz'in aleyhinde konuşanlar var. İmam Mâturidî hazretleri hakkında, aleyhinde konuşanlar var.İmam Mâturidî hazretleri hakkında, aleyhinde konuşanlar var. Ehli sünnet aleyhinde konuşanlar var. Kur'ân-ı Kerîm aleyhinde konuşanlar var.Ehli sünnet aleyhinde konuşanlar var. Kur'ân-ı Kerîm aleyhinde konuşanlar var. Peygamber Efendimiz aleyhinde konuşanlar var. Peygamber Efendimiz aleyhinde konuşanlar var. Fıkıh ilmi, tefsir ilmi, hadis ilmi aleyhinde konuşanlar var.Fıkıh ilmi, tefsir ilmi, hadis ilmi aleyhinde konuşanlar var. Büyük hadis alimleri aleyhinde konuşanlar var.Büyük hadis alimleri aleyhinde konuşanlar var. Milletin fitnesi, fesadı, gevezeliği, laklakası bitmiyor ki; her şeye dil uzatıyorlar! Milletin fitnesi, fesadı, gevezeliği, laklakası bitmiyor ki; her şeye dil uzatıyorlar! Allah aleyhine konuşanlar var, celle celâlühû... Sen ne yapacaksın? Allah aleyhine konuşanlar var, celle celâlühû...

Sen ne yapacaksın?

Senin kulağın, gönlün aleyhte konuşanları süzebilecek.Senin kulağın, gönlün aleyhte konuşanları süzebilecek. "Tamam, bu tarafgirâne bir söz, bu ukalâca bir söz, bu cahilce bir söz,"Tamam, bu tarafgirâne bir söz, bu ukalâca bir söz, bu cahilce bir söz, bu tatsız bir söz, bu nursuz bir söz, bu katı bir kalpten çıkan, gafil bir insanın sözü..."bu tatsız bir söz, bu nursuz bir söz, bu katı bir kalpten çıkan, gafil bir insanın sözü..." Bunları süzebilmesi lazım. Bunları süzebilmesi lazım.

Süzemiyor. O zaman süzgeci olan alimlerin kitabını okursun,Süzemiyor. O zaman süzgeci olan alimlerin kitabını okursun, onlar zaten süzeceğini süzmüş, hâlis berrak su içersin. Bir arkadaşımız diyor ki; onlar zaten süzeceğini süzmüş, hâlis berrak su içersin.

Bir arkadaşımız diyor ki;

"Alim lağımdan bir kepçe su alıyor. Eyvah, lağım suyu... "Alim lağımdan bir kepçe su alıyor. Eyvah, lağım suyu... Onun içine şu ilacı katıyor, bu ilacı katıyor, şunu katıyor, bunu katıyor, şunu çökertiyor,Onun içine şu ilacı katıyor, bu ilacı katıyor, şunu katıyor, bunu katıyor, şunu çökertiyor, bunu öldürüyor, mikropları öldürüyor...bunu öldürüyor, mikropları öldürüyor... Şu taraftan içilebilir evsafta su hâline getiriyor ve senin gözünün önünde bunu içiyor." Şu taraftan içilebilir evsafta su hâline getiriyor ve senin gözünün önünde bunu içiyor."

Niye yapıyor? Başka su mu bulamadı, niye lağım suyunu sâfîleştirip içiyor? Niye yapıyor? Başka su mu bulamadı, niye lağım suyunu sâfîleştirip içiyor?

Bu bir ilim çalışması. İlim her sorunun cevabını bulmak ister. Bu bir ilim çalışması. İlim her sorunun cevabını bulmak ister. Harp olur, darp olur, askerin bir düşman arazisine gider, içecek bir şeyi olmaz,Harp olur, darp olur, askerin bir düşman arazisine gider, içecek bir şeyi olmaz, sular zehirlenmiş olabilir, iyi su bulamaz; o zaman yanındaki hapları, ilaçlarısular zehirlenmiş olabilir, iyi su bulamaz; o zaman yanındaki hapları, ilaçları aldığı kovaya dökecek, boşaltacak, şey yapacak, kendisinin sıhhatine zarar verici mikropları öldürecek,aldığı kovaya dökecek, boşaltacak, şey yapacak, kendisinin sıhhatine zarar verici mikropları öldürecek, zararlı maddeleri çökertecek, bilmem neleri bilmem ne yapacak, bilmem ne yapacak;zararlı maddeleri çökertecek, bilmem neleri bilmem ne yapacak, bilmem ne yapacak; ondan sonra içecek. Hayat bu. Savaş bu. Onlar için gerekli oluyor, yapılıyor. ondan sonra içecek. Hayat bu. Savaş bu. Onlar için gerekli oluyor, yapılıyor.

Madem bu dünya ehli suyun içindeki pislikleri süzebiliyor, Madem bu dünya ehli suyun içindeki pislikleri süzebiliyor, bizim kulaklarımız da, gönlümüzün süzgeçleri de pis sözleri süzebilmeli. bizim kulaklarımız da, gönlümüzün süzgeçleri de pis sözleri süzebilmeli.

Öyle bir murdar çevre var ki, öyle nursuz insanlar, öyle iğrenç mahluklar var ki...Öyle bir murdar çevre var ki, öyle nursuz insanlar, öyle iğrenç mahluklar var ki... Allah'ın nimetlerini yiyip Allah'a âsi olan, ilimden nasibi olmadığı halde Allah'ın nimetlerini yiyip Allah'a âsi olan, ilimden nasibi olmadığı halde en doğru hakikatlere kuduz köpek gibi saldıran, kervanların gittiği esnada köpeklerin havladığı gibien doğru hakikatlere kuduz köpek gibi saldıran, kervanların gittiği esnada köpeklerin havladığı gibi hak yolun kervanına havlayan bir sürü [insan] var... Bhak yolun kervanına havlayan bir sürü [insan] var... B unları hiç duymamış olan bir insan ilk duyduğu zaman bir bocalıyor, bir yumruk yemiş gibi oluyor;unları hiç duymamış olan bir insan ilk duyduğu zaman bir bocalıyor, bir yumruk yemiş gibi oluyor; "Hay Allah! İmâm-ı Âzam'ın aleyhinde falanca söz söyledi!" İyi ama ne yapalım,"Hay Allah! İmâm-ı Âzam'ın aleyhinde falanca söz söyledi!" İyi ama ne yapalım, dünya böyle; havası kirli, fezası kirli, suyu kirli, denizi kirli, çevresi kirli... dünya böyle; havası kirli, fezası kirli, suyu kirli, denizi kirli, çevresi kirli...

Bunlara karşı en iyi çare; "Yâ Rabbi! Sana sığınıyorum." demek.Bunlara karşı en iyi çare; "Yâ Rabbi! Sana sığınıyorum." demek. "Yâ Rabbi! Sen beni sana imandan, sana güzel kulluk etmekten ayırma."Yâ Rabbi! Sen beni sana imandan, sana güzel kulluk etmekten ayırma. Şaşırtma, nefse şeytana uydurma. Şerli insanların fitne fesatlarına beni mâruz tutup da Şaşırtma, nefse şeytana uydurma. Şerli insanların fitne fesatlarına beni mâruz tutup da beni perişan etme yâ Rabbi!" diye önce Allah'a sığınmak lazım. beni perişan etme yâ Rabbi!" diye önce Allah'a sığınmak lazım. Ondan sonra sağlam ilimlere yapışmak lazım; Kur'an ilimlerine, hadis ilimlerine, fıkıh ilmine,Ondan sonra sağlam ilimlere yapışmak lazım; Kur'an ilimlerine, hadis ilimlerine, fıkıh ilmine, akide ilmine sımsıkı sarılmak lazım. Sarılmadığı zaman; çok geveze insanlar var, akide ilmine sımsıkı sarılmak lazım. Sarılmadığı zaman; çok geveze insanlar var, çok lafazan insanlar var, laf ebesi insanlar var, aldatma kabiliyeti yüksek insanlar var. çok lafazan insanlar var, laf ebesi insanlar var, aldatma kabiliyeti yüksek insanlar var.

Bir arkadaş; -bir memuriyette çalışıyordu- Bir arkadaş; -bir memuriyette çalışıyordu-

"Biraz daha fazla dursam kendimi kaybetmekten korktum."Biraz daha fazla dursam kendimi kaybetmekten korktum. İslâmî şuurumu, zevkimi, keyfimi kaybetmekten korktum." diyor, istifa ediyor. İslâmî şuurumu, zevkimi, keyfimi kaybetmekten korktum." diyor, istifa ediyor.

Bazı muhitler var, insanı çileden çıkartır. Bazı insanlar var, insanı günaha çeker.Bazı muhitler var, insanı çileden çıkartır. Bazı insanlar var, insanı günaha çeker. Bazı muhitler var, insanı günaha çeker.Bazı muhitler var, insanı günaha çeker. Kapalıçarşı'ya gidersin, bir güzel dükkân açarsın, para oluk gibi geliyorken,Kapalıçarşı'ya gidersin, bir güzel dükkân açarsın, para oluk gibi geliyorken, bir taraftan da tabii gelen turist şortla geliyor, şöyle oluyor,bir taraftan da tabii gelen turist şortla geliyor, şöyle oluyor, böyle oluyor derken insanın mâneviyâtı erir, erozyona uğrar, yok olur gider. böyle oluyor derken insanın mâneviyâtı erir, erozyona uğrar, yok olur gider.

Onun için, Allah'a sığınacağız, sağlam ilim öğreneceğiz.Onun için, Allah'a sığınacağız, sağlam ilim öğreneceğiz. Bozuk muhitlerden de mümkün olduğu kadar uzağa gideceğiz.Bozuk muhitlerden de mümkün olduğu kadar uzağa gideceğiz. Kötü muhitlerden de iyi muhitlere nakletmemiz lazım. Kendimiz zarara uğramayalım.Kötü muhitlerden de iyi muhitlere nakletmemiz lazım. Kendimiz zarara uğramayalım. "Ben bir şey olmam." de, yangının karşısında, yangının içinde,"Ben bir şey olmam." de, yangının karşısında, yangının içinde, cayır cayır yanan bir ortamda otur bakalım... Yanarsın. Sen de yanarsın. cayır cayır yanan bir ortamda otur bakalım... Yanarsın. Sen de yanarsın. Yangından sâlim bir kenara çıkmak lazım. Yangını dışardan söndürmeye çalış yine;Yangından sâlim bir kenara çıkmak lazım. Yangını dışardan söndürmeye çalış yine; su sıkmaya çalış, köpük sıkmaya çalış, birtakım yangın söndürücü gazları fışkırtmaya çalış.su sıkmaya çalış, köpük sıkmaya çalış, birtakım yangın söndürücü gazları fışkırtmaya çalış. Ama içinde olarak olmaz. Ama içinde olarak olmaz.

Kur'ân-ı Kerîm'in en kıymetli sûresi Sûre-i Bakara'dır.Kur'ân-ı Kerîm'in en kıymetli sûresi Sûre-i Bakara'dır. Sûre-i Bakara'yı çok okuyalım, anlamaya, ezberlemeye çalışalım. Sûre-i Bakara'yı çok okuyalım, anlamaya, ezberlemeye çalışalım.

Suud üniversitelerinin bir [uygulaması] hoşuma gitti. Bizim orada doktora yapan öğrenciler var.Suud üniversitelerinin bir [uygulaması] hoşuma gitti. Bizim orada doktora yapan öğrenciler var. Sûre-i Bakara'yı ezberlediğini ispat edip ezbere okumadan "doktor" unvanını vermiyor. Çok hoşuma gitti. Sûre-i Bakara'yı ezberlediğini ispat edip ezbere okumadan "doktor" unvanını vermiyor. Çok hoşuma gitti.

Neden? İşte bu gibi hadîs-i şerîfleri uygulattırıyor.Neden?

İşte bu gibi hadîs-i şerîfleri uygulattırıyor.
"Sûre-i Bakara'yı ezberle, doktora diplomanı vereyim." "Sûre-i Bakara'yı ezberle, doktora diplomanı vereyim."

Doktorayı yapmış, imtihanlardan geçmiş; "Ezberleyemedim." Doktorayı yapmış, imtihanlardan geçmiş;

"Ezberleyemedim."

Bekle, ezberleyinceye kadar uğraş, ezberlediğini ispat et, gel. Güzel... Bekle, ezberleyinceye kadar uğraş, ezberlediğini ispat et, gel. Güzel...

Âyete'l-kürsî, o da çok güzel. Âyete'l-kürsî, o da çok güzel.

Ve inne'ş-şeytâne le-yahrucu mine'l-beyti izâ yesmeu tukrau fîhi sûretü'l-bakarati.Ve inne'ş-şeytâne le-yahrucu mine'l-beyti izâ yesmeu tukrau fîhi sûretü'l-bakarati. "Şeytan bir evde Bakara sûresinin okunduğunu görünce, oradan çıkar gider." "Şeytan bir evde Bakara sûresinin okunduğunu görünce, oradan çıkar gider."

Gece okunursa sabaha kadar, sabah okunursa akşama kadar oraya uğramaz.Gece okunursa sabaha kadar, sabah okunursa akşama kadar oraya uğramaz. Bakara sûresinin şeytanı defeden bir özelliği de vardır. Muhterem kardeşlerim! Bakara sûresinin şeytanı defeden bir özelliği de vardır.

Muhterem kardeşlerim!

Şeytanı mânevî bakımdan etrafımızdan defetmek mühim bir iştir, çok önemli bir şeydir.Şeytanı mânevî bakımdan etrafımızdan defetmek mühim bir iştir, çok önemli bir şeydir. Çünkü şeytan senin yanındayken ille ayağından, elinden, ensenden, kulağından, bir yerden sana sataşır. Çünkü şeytan senin yanındayken ille ayağından, elinden, ensenden, kulağından, bir yerden sana sataşır. Bir yerden bir fırsat bulur. En iyisi defolup gitmesi, uzakta olması. Bir yerden bir fırsat bulur. En iyisi defolup gitmesi, uzakta olması.

Şeytan ne zaman defolur? Bak, Bakara sûresi okunduğu zaman defoluyormuş. Şeytan ne zaman defolur?

Bak, Bakara sûresi okunduğu zaman defoluyormuş.

Ne zaman defolur? Ezan okunduğu zaman defoluyor.Ne zaman defolur?

Ezan okunduğu zaman defoluyor.
Ezan okunan yerden ezanın duyulmadığı yere kadar defolup gidiyor. Ezan okunan yerden ezanın duyulmadığı yere kadar defolup gidiyor.

Onun için, bir yerin beş tane evi varsa, yani beş insan beş müslüman bir yerde yerleşmişse;Onun için, bir yerin beş tane evi varsa, yani beş insan beş müslüman bir yerde yerleşmişse; yayla, yazlık, tenha bir yer, bir köyün bir mezrası...yayla, yazlık, tenha bir yer, bir köyün bir mezrası... Peygamber Efendimiz; "Beş tane ev bir araya geldi mi orada ezan okunmalı, kamet getirilmeli." diyor.Peygamber Efendimiz; "Beş tane ev bir araya geldi mi orada ezan okunmalı, kamet getirilmeli." diyor. Yani cemaatle namaz kılınmalı. Eğer ezan okunmaz, kamet getirilmezse o beş evin Yani cemaatle namaz kılınmalı. Eğer ezan okunmaz, kamet getirilmezse o beş evin teşekkül ettiği mekânda ezan okunulmazsa, kamet getirilmezse ne olurmuş? teşekkül ettiği mekânda ezan okunulmazsa, kamet getirilmezse ne olurmuş?

İstehveze aleyhimü'ş-şeytânu. Şeytan oraya galip olur, hâkim olur, hükmü altına alırmış. İstehveze aleyhimü'ş-şeytânu. Şeytan oraya galip olur, hâkim olur, hükmü altına alırmış.

Şeytanın bir kere saltanatının altına girdin mi, sen uğraş ki oradan kurtulmak mümkün olsun!Şeytanın bir kere saltanatının altına girdin mi, sen uğraş ki oradan kurtulmak mümkün olsun! Hadi bakalım, kurtulabilirsen kurtul! Sırplar gelsin de, senin beş tane köyüne,Hadi bakalım, kurtulabilirsen kurtul! Sırplar gelsin de, senin beş tane köyüne, hâkim olsun da, beş tane evine hâkim olsun da, sen orada istediğini yapabilir misin? hâkim olsun da, beş tane evine hâkim olsun da, sen orada istediğini yapabilir misin?

Bu Sırp'tan, Ermeni'den berbat! Şeytan bir yere hâkim oldu mu ondan yakayı kurtarmak zordur.Bu Sırp'tan, Ermeni'den berbat! Şeytan bir yere hâkim oldu mu ondan yakayı kurtarmak zordur. En iyisi uzak tutmak, defetmektir. Nasıl defoluyormuş, onların da çarelerini arayıp bulmak lazım.En iyisi uzak tutmak, defetmektir. Nasıl defoluyormuş, onların da çarelerini arayıp bulmak lazım. Bakara sûresini okuyunca gidiyormuş, ezan okuyunca gidiyormuş, kamet getirince gidiyormuş. Bakara sûresini okuyunca gidiyormuş, ezan okuyunca gidiyormuş, kamet getirince gidiyormuş. Bunlar birer bilgi. Bunlar birer bilgi.

Efdalü'l-ameli en-niyyetü's-sâdıkatü. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Efdalü'l-ameli en-niyyetü's-sâdıkatü.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan.

"Amelin en üstünü..." en-Niyyetü's-sâdıkatü. "Doğru dürüst niyettir." "Amelin en üstünü..."

en-Niyyetü's-sâdıkatü. "Doğru dürüst niyettir."

Namaz kılıyorsun, niyet lazım; oruç tutuyorsun, niyet lazım; Namaz kılıyorsun, niyet lazım; oruç tutuyorsun, niyet lazım; hacca gidiyorsun, iyi bir niyet lazım; her şeyde niyet lazım. hacca gidiyorsun, iyi bir niyet lazım; her şeyde niyet lazım.

Evleniyorsun. Neden evleniyorsun, söyle bakalım? Evleniyorsun. Neden evleniyorsun, söyle bakalım?

"Evlenmekten maksat, günahlardan dinini diyânetini korumak, hayırlı evlat yetiştirmektir." "Evlenmekten maksat, günahlardan dinini diyânetini korumak, hayırlı evlat yetiştirmektir."

Tamam, iyi, aferin, güzel. Hacca gidiyorsun, niye gidiyorsun? Tamam, iyi, aferin, güzel.

Hacca gidiyorsun, niye gidiyorsun?

"Allah emretmiş, ondan gidiyorum." Namaz kılıyorsun, niye? "Allah emrettiği için." "Allah emretmiş, ondan gidiyorum."

Namaz kılıyorsun, niye?

"Allah emrettiği için."

Niye bu parayı pulu çıkartıp cebinden veriyorsun? "Hayır yapmış olmak için, Allah rızası için." Niye bu parayı pulu çıkartıp cebinden veriyorsun?

"Hayır yapmış olmak için, Allah rızası için."

Tamam, güzel. Sâdık, iyi bir niyet amelin en önemli tarafıdır.Tamam, güzel.

Sâdık, iyi bir niyet amelin en önemli tarafıdır.
Niyet sâdık olmazsa amelin kıymeti olmuyor. Niyet bozuk olursa amel boşa gidiyor. Niyet sâdık olmazsa amelin kıymeti olmuyor. Niyet bozuk olursa amel boşa gidiyor. Niyet fâsit olursa, bozuk olursa yapılan işin kıymeti de kalmıyor. Niyet fâsit olursa, bozuk olursa yapılan işin kıymeti de kalmıyor.

Onun için, her işin evvelinde niyetimizin ne olduğunu kendi kendimize soralım. Onun için, her işin evvelinde niyetimizin ne olduğunu kendi kendimize soralım. İyi niyetle o işi yapalım. Ve iyi niyetlerin bizi sevk ettiği işleri yapmaya girişelim. İyi niyetle o işi yapalım. Ve iyi niyetlerin bizi sevk ettiği işleri yapmaya girişelim. Kötü işleri yapmaktan kendimizi tutalım, alıkoyalım. Kötü işleri yapmaktan kendimizi tutalım, alıkoyalım.

Sabahleyin "Bugün hangi hayırlı işleri yapabilirim?" diye evden çıkmadan önce düşünelim. Sabahleyin "Bugün hangi hayırlı işleri yapabilirim?" diye evden çıkmadan önce düşünelim. Hatta bazı kitaplar der ki; "Talebenin akşamdan planı yapması lazım.Hatta bazı kitaplar der ki;

"Talebenin akşamdan planı yapması lazım.
Yarın ne yapacağını akşamdan tespit etmesi lazım.Yarın ne yapacağını akşamdan tespit etmesi lazım. Çünkü sabahleyin; 'Tren kaçıyor, servis geldi, aman şuydu buydu...' derken telaşta düşünemez.Çünkü sabahleyin; 'Tren kaçıyor, servis geldi, aman şuydu buydu...' derken telaşta düşünemez. Akşamleyin yatmadan evvel; 'Yarın şunu yapacağım, şunu yapacağım, şunu yapacağım...' diyeAkşamleyin yatmadan evvel; 'Yarın şunu yapacağım, şunu yapacağım, şunu yapacağım...' diye iyice planını yapması lazım." diyorlar. iyice planını yapması lazım." diyorlar.

Mü'min de öyle yapmalı. Akşamdan ertesi gün ne hayırlı işler yapacaksa defterine yazmalı. Mü'min de öyle yapmalı. Akşamdan ertesi gün ne hayırlı işler yapacaksa defterine yazmalı.

Mü'minin defteri olacak şurada; yapacağı şeyleri yazdığı bir defteri olması lazım,Mü'minin defteri olacak şurada; yapacağı şeyleri yazdığı bir defteri olması lazım, duyduğu güzel sözleri yazdığı, yazacağı bir defteri olması lazım. duyduğu güzel sözleri yazdığı, yazacağı bir defteri olması lazım.

Öyle bir hâle geldik ki kalem taşımıyoruz, kağıt taşımıyoruz, defter taşımıyoruz,Öyle bir hâle geldik ki kalem taşımıyoruz, kağıt taşımıyoruz, defter taşımıyoruz, kitap okumuyoruz, vaaz dinlemiyoruz, camiye gelmiyoruz; bir acayip millet olduk! kitap okumuyoruz, vaaz dinlemiyoruz, camiye gelmiyoruz; bir acayip millet olduk! Halbuki kalemle, kağıtla hiç ayrı durmamamız lazım! Halbuki kalemle, kağıtla hiç ayrı durmamamız lazım!

Kağıt, kalemin şurada durması lazım. Ona biz "akıl defteri, hafıza defteri" deriz.Kağıt, kalemin şurada durması lazım. Ona biz "akıl defteri, hafıza defteri" deriz. Akıl, hafıza defteri şurada bulunmalı, hemen güzel şeyleri yazmalı, güzel yapacağı şeyleri de yazmalı.Akıl, hafıza defteri şurada bulunmalı, hemen güzel şeyleri yazmalı, güzel yapacağı şeyleri de yazmalı. Sonra; "Hay Allah, aklımda dün akşam bir şey vardı, neydi ya o?.." Hatırlayamazsın tabii...Sonra; "Hay Allah, aklımda dün akşam bir şey vardı, neydi ya o?.." Hatırlayamazsın tabii... O zaman yazmayınca, akıldan bir kaçtı mı, kaçan şeyi yakalamak zor olur.O zaman yazmayınca, akıldan bir kaçtı mı, kaçan şeyi yakalamak zor olur. Aklındayken yaz, orada işte duruyor, defteri açarsın bakarsın. Aklındayken yaz, orada işte duruyor, defteri açarsın bakarsın. Hepiniz bir defter edinin, akşamdan da ertesi gün ne yapacağınızı yazın. Hepiniz bir defter edinin, akşamdan da ertesi gün ne yapacağınızı yazın.

Bir de yazdığınız şeylerde bir incir çekirdeğini dolduracak hayırlı bir şey yoksa kendi kendinize sorun;Bir de yazdığınız şeylerde bir incir çekirdeğini dolduracak hayırlı bir şey yoksa kendi kendinize sorun; "Ya ben niye böyleyim? Hayırlı bir şeyler yapmaya yöneleyim, "Ya ben niye böyleyim? Hayırlı bir şeyler yapmaya yöneleyim, vaktimi boş geçirmeyeyim, değerli geçireyim." diye hayırsız şeyleri çizersiniz,vaktimi boş geçirmeyeyim, değerli geçireyim." diye hayırsız şeyleri çizersiniz, elimine edersiniz, iptal edersiniz. Hayırlı şeyleri ifâ edersiniz. elimine edersiniz, iptal edersiniz. Hayırlı şeyleri ifâ edersiniz.

Efdalü'l-mevti el-katlü fî sebîlillâhi sümme en temûte murâbıtanEfdalü'l-mevti el-katlü fî sebîlillâhi sümme en temûte murâbıtan sümme en temûte hâccen ev mu'temiran. Ve ini'steta'te en lâ temûte bâdiyen ve lâ tâciren. sümme en temûte hâccen ev mu'temiran. Ve ini'steta'te en lâ temûte bâdiyen ve lâ tâciren.

Bu da mürsel olarak Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu da mürsel olarak Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Efdalü'l-mevti. "Ölümün en hayırlısı, en üstünü, en faziletlisi..."Peygamber Efendimiz diyor ki;

Efdalü'l-mevti. "Ölümün en hayırlısı, en üstünü, en faziletlisi..."
el-Katlü fî sebîlillâhi. "Allah yolunda şehit olmaktır, öldürülmektir." el-Katlü fî sebîlillâhi. "Allah yolunda şehit olmaktır, öldürülmektir."

"Allah yolunda insanın canının feda olmasıdır, öldürülmesidir. En faziletli ölüm budur." "Allah yolunda insanın canının feda olmasıdır, öldürülmesidir. En faziletli ölüm budur."

Allah yolu nedir? O sorunun da cevabı mühimdir.Allah yolu nedir?

O sorunun da cevabı mühimdir.
Allah yolu; Allah'ın rızasını insana kazandıracak yoldur.Allah yolu; Allah'ın rızasını insana kazandıracak yoldur. Hacca gitmek Allah yoludur, çünkü Allah'ın emridir.Hacca gitmek Allah yoludur, çünkü Allah'ın emridir. Savaşa gitmek Allah yoludur, çünkü Allah'ın emridir. Savaşa gitmek Allah yoludur, çünkü Allah'ın emridir. İlim öğrenmeye gitmek Allah yoludur, çünkü ilim öğrenmek Allah'ın yoludur. İlim öğrenmeye gitmek Allah yoludur, çünkü ilim öğrenmek Allah'ın yoludur. Dini yaymaya gitmek Allah'ın yoludur, çünkü Allah'ın emridir. Dini yaymaya gitmek Allah'ın yoludur, çünkü Allah'ın emridir.

Avrupalılar, Amerikalılar bir misyoner Afrika'ya, Avustralya'ya, kutuplara, Eskimolar'ın arasına,Avrupalılar, Amerikalılar bir misyoner Afrika'ya, Avustralya'ya, kutuplara, Eskimolar'ın arasına, Güney Amerika'ya, Amazon yerlilerin içine gönderdikleri misyonerlerin Güney Amerika'ya, Amazon yerlilerin içine gönderdikleri misyonerlerin merasimlerini yaparken valiler uğurlama merasimine geliyormuş.merasimlerini yaparken valiler uğurlama merasimine geliyormuş. Valiler misyonerin elini öpüyormuş, gittiği yere öyle uğurluyorlarmış. Neden? Valiler misyonerin elini öpüyormuş, gittiği yere öyle uğurluyorlarmış.

Neden?

Hıristiyanlığı orada, misyonerlik yapacak, yayacak diye... Hıristiyanlığı orada, misyonerlik yapacak, yayacak diye...

Hıristiyanlığı yaymaya gidiyor diye vali bile hürmet ediyor, onların inancına göre. Hıristiyanlığı yaymaya gidiyor diye vali bile hürmet ediyor, onların inancına göre.

Demek ki bir müslüman da Allah'ın dinini yaymak için, tebliğ etmek için, insanlara öğretmek için,Demek ki bir müslüman da Allah'ın dinini yaymak için, tebliğ etmek için, insanlara öğretmek için, lâ ilâhe illallah'ı belletmek için bir yere giderse o da tabii Allah yolunda olur. lâ ilâhe illallah'ı belletmek için bir yere giderse o da tabii Allah yolunda olur.

Allah yolu, Allah'ın razı olacağı her faaliyet için çıkılan yol. İnsan orada ölürse...Allah yolu, Allah'ın razı olacağı her faaliyet için çıkılan yol. İnsan orada ölürse... Mesela Peygamber Efendimiz zamanında dediler ki; Mesela Peygamber Efendimiz zamanında dediler ki;

"Dinimizi öğrenmek istiyoruz, bize dinimizi öğretecek muallim gönder." "Dinimizi öğrenmek istiyoruz, bize dinimizi öğretecek muallim gönder."

70 tane seçme hafız seçildi. O kabilelere gönderilirken yolda baskın yaptılar, yetmişini de şehit ettiler.70 tane seçme hafız seçildi. O kabilelere gönderilirken yolda baskın yaptılar, yetmişini de şehit ettiler. Ne oldu şimdi bunlar? Allah yolunda şehit oldular. Neden? Ne oldu şimdi bunlar?

Allah yolunda şehit oldular.

Neden?

İlim öğretmeye gidiyorlardı, dini öğretmeye gidiyorlardı. İlim öğretmeye gidiyorlardı, dini öğretmeye gidiyorlardı.

Büyük bir facia... Tabii ölenler cennete gitti, öldürenler hesabını vermekle uğraşsınlar... Büyük bir facia... Tabii ölenler cennete gitti, öldürenler hesabını vermekle uğraşsınlar...

Sümme. "Sonra." Sıralamada bundan sonra ne gelir? Sümme. "Sonra."

Sıralamada bundan sonra ne gelir?

En temûte murâbıtan. "Hudutlarda bekçi olarak beklerken ölmek." En temûte murâbıtan. "Hudutlarda bekçi olarak beklerken ölmek."

O ikincidir. Birisi; Allah yolunda savaşta, ilimde, dini yaymak çalışmalarında, cihatta ölmek.O ikincidir. Birisi; Allah yolunda savaşta, ilimde, dini yaymak çalışmalarında, cihatta ölmek. İkincisi; hudutta bekçiyken ölmek.İkincisi; hudutta bekçiyken ölmek. Savaş olmamış, ama hudut kalesinde bekliyormuş, Kars kalesinde, Savaş olmamış, ama hudut kalesinde bekliyormuş, Kars kalesinde, Estergon kalesinde bekliyormuş,Estergon kalesinde bekliyormuş, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn sabahleyin bakmışsın, adam ölmüş. Hudutta beklemeye ne derler? innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn sabahleyin bakmışsın, adam ölmüş. Hudutta beklemeye ne derler?

Rıbat, murabata derler. Hudut kalelerine de rıbat adı verilir.Rıbat, murabata derler.

Hudut kalelerine de rıbat adı verilir.
İçinde Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insanlar giderlerdi, oralarda yaşarlardı,İçinde Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insanlar giderlerdi, oralarda yaşarlardı, düşman gelirse karşı koyarlardı, -çünkü bekçilik yapıyor- savaşırlardı.düşman gelirse karşı koyarlardı, -çünkü bekçilik yapıyor- savaşırlardı. Düşman gelmezse zikrederlerdi, ilim öğrenirlerdi.Düşman gelmezse zikrederlerdi, ilim öğrenirlerdi. Onun için, rıbat sonradan sonraya "kale" mânasından "medrese" mânasına doğru kaymıştır.Onun için, rıbat sonradan sonraya "kale" mânasından "medrese" mânasına doğru kaymıştır. "Medine'de rıbat var." Medine'de rıbat ne olacak, orada düşman yok ki..."Medine'de rıbat var." Medine'de rıbat ne olacak, orada düşman yok ki... Ama o mâna artık "medrese" mânasına gelmeye başlamış;Ama o mâna artık "medrese" mânasına gelmeye başlamış; çünkü savaş olmadığı zaman ne yapacak oradaki insanlar? çünkü savaş olmadığı zaman ne yapacak oradaki insanlar?

Oturacak, ilim öğrenecek, zikir yapacak, ilim irfan öğrenecek. Oturacak, ilim öğrenecek, zikir yapacak, ilim irfan öğrenecek. "Medrese" mânasına oradan gelmeye başlamış. "Medrese" mânasına oradan gelmeye başlamış.

Üçüncüsü; sümme en temûte hâccen ev mu'temiren.Üçüncüsü; sümme en temûte hâccen ev mu'temiren. "Hacca veyahut umreye giderken -veya gelirken- ölmek." "Hacca veyahut umreye giderken -veya gelirken- ölmek."

Hacı olarak veya umreci olarak ölmek. Hacı olarak veya umreci olarak ölmek. Tabii giderken hacca niyet ettiği için haccı yapamasa bile hacı sayılır.Tabii giderken hacca niyet ettiği için haccı yapamasa bile hacı sayılır. Dönerken haccı yapıp geldiği için yine hacı sayılır. Umreye giderken de öyle gelirken de öyle.Dönerken haccı yapıp geldiği için yine hacı sayılır. Umreye giderken de öyle gelirken de öyle. Yapmamış olması bir noksanlık değildir. Yapmamış olması da fark etmez. Yapmamış olması bir noksanlık değildir. Yapmamış olması da fark etmez. Hacca gidiyordu ya, hacca gidemedi, yolda öldü. Tamam. Hacca gidiyordu ya, hacca gidemedi, yolda öldü. Tamam.

Biz bir sene karadan hacca gitmiştik. Şam'da arkadaşlarla görüştük.Biz bir sene karadan hacca gitmiştik. Şam'da arkadaşlarla görüştük. Dört tane âşık bir araya gelmişler, arkadaşlarından birisinin bir külüstür otomobile binmişler... Dört tane âşık bir araya gelmişler, arkadaşlarından birisinin bir külüstür otomobile binmişler...

"Hayrola, ne yapıyorsunuz?" "Hacca gidiyoruz." dediler. O sene biz de hacca gidiyoruz. "Hayrola, ne yapıyorsunuz?"

"Hacca gidiyoruz." dediler.

O sene biz de hacca gidiyoruz.
Yollar -hac yolu- da yeni açılıyor... İşte Tebük'ü geçtik, Medine'ye doğru giderken... Aa! Yollar -hac yolu- da yeni açılıyor... İşte Tebük'ü geçtik, Medine'ye doğru giderken... Aa! Yolda baktık ki bir şeyler olmuş, kaza olmuş. İndik, bir de baktık ki bizim bu arkadaşların arabası... Yolda baktık ki bir şeyler olmuş, kaza olmuş. İndik, bir de baktık ki bizim bu arkadaşların arabası... İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Kaza yapmışlar, içlerinden bazısı ölmüş, bazısını da hastaneye kaldırmışlar. Kaza yapmışlar, içlerinden bazısı ölmüş, bazısını da hastaneye kaldırmışlar.

Suudlular'ın bir güzel tarafı var; onları da sedyelerle yine Arafat'a çıkartıyorlar.Suudlular'ın bir güzel tarafı var; onları da sedyelerle yine Arafat'a çıkartıyorlar. Hastayı, hacca gelmiş insanı sedyeyle Arafat'a çıkartıyorlar, hasta hasta Arafat vakfesini yaptırtıyorlar.Hastayı, hacca gelmiş insanı sedyeyle Arafat'a çıkartıyorlar, hasta hasta Arafat vakfesini yaptırtıyorlar. Yani haccını zâyi ettirtmiyorlar. Yani haccını zâyi ettirtmiyorlar.

Bu arkadaş ölmedi, kurtuldu, Suudlular da helikoptere bindirdiler, sedyeyle getirdiler. Bu arkadaş ölmedi, kurtuldu, Suudlular da helikoptere bindirdiler, sedyeyle getirdiler. Bu hacı oldu, ya ötekisi? Ötekisi de hacı. Daha gelmeden öldü. Bu hacı oldu, ya ötekisi?

Ötekisi de hacı.

Daha gelmeden öldü.

Olsun. Hac yapmak niyetiyle gelmişti ya, o da o sevabı alır. Olsun. Hac yapmak niyetiyle gelmişti ya, o da o sevabı alır.

Hacı olarak veya umreci olarak ölürsen öl. Hacı olarak veya umreci olarak ölürsen öl.

Önce Allah yolunda ölmek, sonra hudut kalelerinde bekçiyken ölmek, sonra hac ve umreci iken ölmek. Önce Allah yolunda ölmek, sonra hudut kalelerinde bekçiyken ölmek, sonra hac ve umreci iken ölmek.

Sonra? Sonrasını söylemiyor, buyuruyor ki Efendimiz; Sonra?

Sonrasını söylemiyor, buyuruyor ki Efendimiz;

Ve ini'steta'te en lâ temûte bâdiyen ve lâ tâciren. Ve ini'steta'te en lâ temûte bâdiyen ve lâ tâciren. "Eğer gücün yetiyorsa sakın bedevî olarak ve tüccar olarak ölme." Şimdi bunu biraz açıklayalım: "Eğer gücün yetiyorsa sakın bedevî olarak ve tüccar olarak ölme."

Şimdi bunu biraz açıklayalım:

Bâdiyen dediği, yani bir insan bâdiye denilen çöle gitmişken. İnsan çöle neden gider? Bâdiyen dediği, yani bir insan bâdiye denilen çöle gitmişken.

İnsan çöle neden gider?

Şimdiki Suudlular'da da var. Biz şehirlerarası yolculuk yaparken bakıyorduk, dümdüz çöl,Şimdiki Suudlular'da da var. Biz şehirlerarası yolculuk yaparken bakıyorduk, dümdüz çöl, hiçbir şey yok, yeşillik yok, bir şey yok; dümdüz çöl;hiçbir şey yok, yeşillik yok, bir şey yok; dümdüz çöl; oraya çadır kurmuşlar. Yanımızdaki izahat veriyor: "Hocam, çölde yaşamak bu Araplar'ın damarında var.oraya çadır kurmuşlar. Yanımızdaki izahat veriyor:

"Hocam, çölde yaşamak bu Araplar'ın damarında var.
Zenginler köyden, şehirden gelirler, böyle çölün ortasına çadırlarını kurarlar, Zenginler köyden, şehirden gelirler, böyle çölün ortasına çadırlarını kurarlar, işte bu zamanlarda böyle çadır hayatına bunlar bayılır." işte bu zamanlarda böyle çadır hayatına bunlar bayılır."

Hani şehirde yaşadığımız halde bizim yazın köye gidip de köyde, yaylada,Hani şehirde yaşadığımız halde bizim yazın köye gidip de köyde, yaylada, "Oh ne güzel! Çayır, çimen, süt, kaymak..." diye memnun olduğumuz gibi "Oh ne güzel! Çayır, çimen, süt, kaymak..." diye memnun olduğumuz gibi onlar da öyle çadır hayatını severlermiş. Yani çöle çıkıyor, çadır kuruyor...onlar da öyle çadır hayatını severlermiş. Yani çöle çıkıyor, çadır kuruyor... Eski özlemleri, bunlara "nostalji" deniliyor. İnsanda eskiye ait şeylere karşı böyle bir [arzu oluyor.] Eski özlemleri, bunlara "nostalji" deniliyor. İnsanda eskiye ait şeylere karşı böyle bir [arzu oluyor.] "Ah, anamın yanık böreği..." dediği gibi..."Ah, anamın yanık böreği..." dediği gibi... Daha Karaköy börekçisi var, bu kadar güzel meşhur börekçiler var; Daha Karaköy börekçisi var, bu kadar güzel meşhur börekçiler var; ama anasının yanık böreği insana daha tatlı geliyor. ama anasının yanık böreği insana daha tatlı geliyor.

Bâdiyen dediği, yani bâdiyeye, çöle giderek, gitmişken ölmemeye gücün yeterse öyle yap. Bâdiyen dediği, yani bâdiyeye, çöle giderek, gitmişken ölmemeye gücün yeterse öyle yap.

Neden? Çöle niçin gidiyor? Yaylacılık için gidiyor, keyif için gidiyor. Neden? Çöle niçin gidiyor?

Yaylacılık için gidiyor, keyif için gidiyor.

E ne oluyor, kârı ne, zararı ne? Şehirdeki ilimden, irfandan uzak kalıyor, bir. E ne oluyor, kârı ne, zararı ne?

Şehirdeki ilimden, irfandan uzak kalıyor, bir.

İbadetten, taatten uzak kalıyor, iki. Camiden, cemaatten, Cuma'dan uzak kalıyor, üç. İbadetten, taatten uzak kalıyor, iki.

Camiden, cemaatten, Cuma'dan uzak kalıyor, üç.

Zaten bir insana camiden, Cuma'dan uzak kalmak bela olarak, ceza olarak yeter.Zaten bir insana camiden, Cuma'dan uzak kalmak bela olarak, ceza olarak yeter. Başka bir şeye lüzum yok, o yeter. Başka bir şeye lüzum yok, o yeter.

Onun için, çöle çıkmış bir insan olarak ölmemeye gücün yeterse öyle yap.Onun için, çöle çıkmış bir insan olarak ölmemeye gücün yeterse öyle yap. Yani, "Çıkmamak istersen çıkma." demek istiyor. Başka hadîs-i şerîfler de var, diyor ki; Yani, "Çıkmamak istersen çıkma." demek istiyor.

Başka hadîs-i şerîfler de var, diyor ki;

"Benim ümmetimin helâki çeşitli şekillerde olur. Bir tanesi de; sütü, kaymağı seversiniz,"Benim ümmetimin helâki çeşitli şekillerde olur. Bir tanesi de; sütü, kaymağı seversiniz, 'Devenin sütünü alacağız, kaymağını yiyeceğiz...'Devenin sütünü alacağız, kaymağını yiyeceğiz... Oh çölde yaz gecesi, aman yıldızlar ne kadar güzel, hava nasıl püfür püfür esiyor...Oh çölde yaz gecesi, aman yıldızlar ne kadar güzel, hava nasıl püfür püfür esiyor... Keyif çatacağız...' diye çöllere gidersiniz, yaylalara gidersiniz;Keyif çatacağız...' diye çöllere gidersiniz, yaylalara gidersiniz; camileri, cemaatleri, Cumalar'ı terk edersiniz, oradan helâk olursunuz." diyor Peygamber Efendimiz. camileri, cemaatleri, Cumalar'ı terk edersiniz, oradan helâk olursunuz." diyor Peygamber Efendimiz.

Peygamber Efendimiz öyle şeyi sevmiyor; çöle vesaireye, uzlete ve kenaraPeygamber Efendimiz öyle şeyi sevmiyor; çöle vesaireye, uzlete ve kenara gidip de insanın büyük şehirlerin ilim ve irfanından, ibadet ve taatinden,gidip de insanın büyük şehirlerin ilim ve irfanından, ibadet ve taatinden, Cuması'ndan, cemaatinden uzak kalmasını tasvip etmiyor. Cuması'ndan, cemaatinden uzak kalmasını tasvip etmiyor.

Bir hadîs-i şerîf daha var, söz açılmışken onu da söyleyeyim: Bir hadîs-i şerîf daha var, söz açılmışken onu da söyleyeyim:

"Şehirdeki müslümanlar köylerdeki müslümanlardan yarım gün daha önce cennete girecekler." buyuruyor."Şehirdeki müslümanlar köylerdeki müslümanlardan yarım gün daha önce cennete girecekler." buyuruyor. "O da 500 yıl eder." diyor. "O da 500 yıl eder." diyor.

Âhiretin bir yılı bin sene olduğu için, şehirdeki müslüman 500 yıl evvel girecek. Neden? Âhiretin bir yılı bin sene olduğu için, şehirdeki müslüman 500 yıl evvel girecek.

Neden?

Şehirde ilim var, irfan var, Cuma var, vaaz var, hoca var, müderris var, kadı var, tabip var.Şehirde ilim var, irfan var, Cuma var, vaaz var, hoca var, müderris var, kadı var, tabip var. Şehir çok büyük bir nimet. İnsanın dağ başlarında olmaması, şehirde olması çok büyük bir nimet.Şehir çok büyük bir nimet. İnsanın dağ başlarında olmaması, şehirde olması çok büyük bir nimet. Şehirler hele bozulmamışsa veya bozulmayan kenarları kalmışsa Şehirler hele bozulmamışsa veya bozulmayan kenarları kalmışsa veya öyle birtakım şeyler yapabiliyorsa çok önemli. veya öyle birtakım şeyler yapabiliyorsa çok önemli.

Ve lâ tâciren. "Tacir olarak ölmemeye gücün yeterse bir de tacir olarak ölme." Ve lâ tâciren. "Tacir olarak ölmemeye gücün yeterse bir de tacir olarak ölme."

"Çölcü, yaylacı olarak ölmemeye gücün yeterse bir öyle ölme;"Çölcü, yaylacı olarak ölmemeye gücün yeterse bir öyle ölme; bir de tüccar olarak ölmemeye gücün yeterse öyle ölme." bir de tüccar olarak ölmemeye gücün yeterse öyle ölme."

Tüccar ne yapar? Niye yani, tüccarlık fena mı? Tüccar ne yapar? Niye yani, tüccarlık fena mı?

Başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmamış mıydı; Başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmamış mıydı;

"Doğru sözlü, güvenilen bir tüccar Arş'ın gölgesinde peygamberlerle, şehitlerle beraber gölgelenecek." "Doğru sözlü, güvenilen bir tüccar Arş'ın gölgesinde peygamberlerle, şehitlerle beraber gölgelenecek."

'Makbul insan' diye buyurmamış mıydı? Şimdi burada "tacir olarak ölme" demesi ne oluyor? 'Makbul insan' diye buyurmamış mıydı?

Şimdi burada "tacir olarak ölme" demesi ne oluyor?

Peygamber Efendimiz'in bu sözünün mânası şu: Peygamber Efendimiz'in bu sözünün mânası şu:

Tüccar da evini barkını bırakıyor, develerini alıyor, "mal getireceğim, mal götüreceğim,Tüccar da evini barkını bırakıyor, develerini alıyor, "mal getireceğim, mal götüreceğim, ticaret yapacağım, satacağım, alacağım" derken o da ticaret sebebiyle ilimden, irfandan kopuyor. ticaret yapacağım, satacağım, alacağım" derken o da ticaret sebebiyle ilimden, irfandan kopuyor. O da onun için... O da yaylacı gibi, bedevî gibi ana toplumdan koptuğundan dolayı.O da onun için... O da yaylacı gibi, bedevî gibi ana toplumdan koptuğundan dolayı. Yoksa şehirde ticaretini yapıyorsa... Ticaret doğrudan doğruya kötü değil. Yoksa şehirde ticaretini yapıyorsa... Ticaret doğrudan doğruya kötü değil.

Buradan anlıyoruz ki; insanın müslüman toplumunun içinde olması lazım.Buradan anlıyoruz ki; insanın müslüman toplumunun içinde olması lazım. Toplumda yerini alması lazım. Camiyi sevmesi lazım. Topluluğu sevmesi lazım.Toplumda yerini alması lazım. Camiyi sevmesi lazım. Topluluğu sevmesi lazım. Cemaati sevmesi lazım. Toplulukların büyük nimetleri vardır,Cemaati sevmesi lazım. Toplulukların büyük nimetleri vardır, o nimetler küçümsenecek nimetler değildir. Bir yere gidersin, iyi güzel, manzarası güzeldir ama… o nimetler küçümsenecek nimetler değildir. Bir yere gidersin, iyi güzel, manzarası güzeldir ama…

Bir arkadaş tek başına bir ev yaptırmış bir yerde;Bir arkadaş tek başına bir ev yaptırmış bir yerde; iki katlı, manzaralı, deniz bile görüyor, püfür püfür esiyor. iki katlı, manzaralı, deniz bile görüyor, püfür püfür esiyor. "E niye buraya taşınmadın?" diyorum. "Tek başına olmuyor hocam." diyor."E niye buraya taşınmadın?" diyorum. "Tek başına olmuyor hocam." diyor. Doğru, tek başına olmuyor. Doğru, tek başına olmuyor. Oraların havası, suyu, manzarası güzel ama şehrin de başka güzellikleri var. Oraların havası, suyu, manzarası güzel ama şehrin de başka güzellikleri var.

En büyük güzellik nedir? İnsanın ibadetini yapabilmesi. En büyük güzellik nedir?

İnsanın ibadetini yapabilmesi.

Bir kandil günü olur, şu camimiz tıklım tıklım dolar elhamdülillah; Bir kandil günü olur, şu camimiz tıklım tıklım dolar elhamdülillah; oh şöyle bir kulağımız bayram eder, güzel sözler duyarız, gözyaşları dökeriz.oh şöyle bir kulağımız bayram eder, güzel sözler duyarız, gözyaşları dökeriz. Hadi bakalım yaylada, köyde bulamazsın; bir konuşacak insan bulamazsın, hoca bulamazsın,Hadi bakalım yaylada, köyde bulamazsın; bir konuşacak insan bulamazsın, hoca bulamazsın, bazen Cuma namazını kıldıracak insan olmaz, doğru düzgün bir insan Kur'ân-ı Kerîm dinleyemez vesaire... bazen Cuma namazını kıldıracak insan olmaz, doğru düzgün bir insan Kur'ân-ı Kerîm dinleyemez vesaire...

Elhamdülillah, şimdi tabii bunları böyle söylerken aklıma geldi:Elhamdülillah, şimdi tabii bunları böyle söylerken aklıma geldi: Bizim radyo televizyon çalışmalarımız var, Allah'a hamd ü senâlar olsun. Bizim radyo televizyon çalışmalarımız var, Allah'a hamd ü senâlar olsun. Bir insanın FM radyosu varsa, elhamdülillah vaazları dinleme imkânı da oluyor.Bir insanın FM radyosu varsa, elhamdülillah vaazları dinleme imkânı da oluyor. Bizim radyomuz İstanbul'da birinci; 50 tane FM yayını yapan yayınlar içinde birinciyiz, elhamdülillah!Bizim radyomuz İstanbul'da birinci; 50 tane FM yayını yapan yayınlar içinde birinciyiz, elhamdülillah! Hem çok dinleyicisi olmak bakımından, hem de kültür yayınları en yoğun olması bakımından.Hem çok dinleyicisi olmak bakımından, hem de kültür yayınları en yoğun olması bakımından. AK Radyomuz var ya, AKRA, bizim yani, İskenderpaşa'nın radyosu o... AK Radyomuz var ya, AKRA, bizim yani, İskenderpaşa'nın radyosu o... Sizin radyonuz ama farkında değilsiniz. "Ya, vay! Demek bizim radyomuz mu varmış?!"Sizin radyonuz ama farkında değilsiniz. "Ya, vay! Demek bizim radyomuz mu varmış?!" Radyonuz var ya, haberiniz yok... Radyonuz var ya, haberiniz yok...

Efdalü'l-hicreti en tehcüre mâ keriha'llâhu. Efdalü'l-hicreti en tehcüre mâ keriha'llâhu.

Bu da son derece önemli bir konu. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu da son derece önemli bir konu. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Hicretin en faziletlisi, en üstünü, en kıymetlisi, -hicret, göç etmek-"Hicretin en faziletlisi, en üstünü, en kıymetlisi, -hicret, göç etmek- hicretin en üstünü kulun Allah'ın sevmediği şeylerden vazgeçmesi, oradan hicret etmesidir." hicretin en üstünü kulun Allah'ın sevmediği şeylerden vazgeçmesi, oradan hicret etmesidir."

Allah celle celâlühû Peygamber Efendimiz'e emretti, Mekke'yi bıraktı, Medine'ye hicret etti,Allah celle celâlühû Peygamber Efendimiz'e emretti, Mekke'yi bıraktı, Medine'ye hicret etti, Allah'ın emriyle... Sonra "Hicret edeceksiniz." diye müslümanlara emroldu.Allah'ın emriyle... Sonra "Hicret edeceksiniz." diye müslümanlara emroldu. Hepsi Peygamber Efendimiz'in etrafında toplandılar, arıların beylerinin etrafında toplandıkları gibi...Hepsi Peygamber Efendimiz'in etrafında toplandılar, arıların beylerinin etrafında toplandıkları gibi... Toplanmasalardı olmazdı. Toplanmayanlar günaha girdiler. Söz dinleyenler sevap kazandılar.Toplanmasalardı olmazdı. Toplanmayanlar günaha girdiler. Söz dinleyenler sevap kazandılar. Söz dinlemeyenler, hicret etmeyenler günahkâr oldular. Fırsatı kaçırdılar.Söz dinlemeyenler, hicret etmeyenler günahkâr oldular. Fırsatı kaçırdılar. Çünkü Resûlullah'ın etrafında kenetlenmeleri gerekiyordu, bu işin temellendirilmesi meselesiydi.Çünkü Resûlullah'ın etrafında kenetlenmeleri gerekiyordu, bu işin temellendirilmesi meselesiydi. Onun için çok önemliydi. Sonra Mekke fetholdu. Peygamber Efendimiz dedi ki; Onun için çok önemliydi.

Sonra Mekke fetholdu. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Şimdi artık hicret bitti." "Şimdi artık hicret bitti."

Geçmiş ola. Mekke fetholmadan evvel hicret edecektin, o zaman İslâm'a destek olacaktın. Bitti. Geçmiş ola. Mekke fetholmadan evvel hicret edecektin, o zaman İslâm'a destek olacaktın. Bitti.

"Ama şimdi hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri bırakmak,"Ama şimdi hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri bırakmak, sevdiği şeyleri yapmaya yönelmektir." dedi. Bu hadîs-i şerîf de o mânaya. sevdiği şeyleri yapmaya yönelmektir." dedi.

Bu hadîs-i şerîf de o mânaya.

"Hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri terk etmek, onlardan hicret etmektir." "Hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri terk etmek, onlardan hicret etmektir."

Allah neyi sevmiyor? Günahı sevmiyor, haramı sevmiyor. Haramı, günahı bırakmaktır. Allah neyi sevmiyor?

Günahı sevmiyor, haramı sevmiyor. Haramı, günahı bırakmaktır.
Keyfi sevmiyor, mükeyyefâtı sevmiyor, mekruhâtı sevmiyor. Onları bırakacaksın. Keyfi sevmiyor, mükeyyefâtı sevmiyor, mekruhâtı sevmiyor. Onları bırakacaksın. Allah'ın sevdiği çizgiye, sevdiği hâle, sevdiği yere, sevdiği işlere, sevdiği huylara geleceksin.Allah'ın sevdiği çizgiye, sevdiği hâle, sevdiği yere, sevdiği işlere, sevdiği huylara geleceksin. Bu çok önemli. Yine bir çeşit hicret hepimizde gerekli, hepimizin boynuna borç. Nedir o? Bu çok önemli.

Yine bir çeşit hicret hepimizde gerekli, hepimizin boynuna borç. Nedir o?

Sevmediği şeyleri bırakıp sevdiği şeyleri yapmak. Sevmediği şeyleri bırakıp sevdiği şeyleri yapmak.

Ve nihayet sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfine geldik ve zaman da tamam oldu. Bununla bitiriyoruz. Ve nihayet sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfine geldik ve zaman da tamam oldu. Bununla bitiriyoruz.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Efdalü nisâi ehli'l-cenneti Hadîcetü bintü Hüveylidin

Efdalü nisâi ehli'l-cenneti Hadîcetü bintü Hüveylidin
ve Fâtımatü bintü Muhammedin ve Meryemü bintü İmrâne ve Âsiyetü bintü Müzâhimin imraetü Fir'avne. ve Fâtımatü bintü Muhammedin ve Meryemü bintü İmrâne ve Âsiyetü bintü Müzâhimin imraetü Fir'avne.

Bu Ahmed b. Hanbel'de ve Taberanî'de ve diğer kaynaklarda var.Bu Ahmed b. Hanbel'de ve Taberanî'de ve diğer kaynaklarda var. İbn Abbas radıyallahu anhümâ rivayet etmiş. İbn Abbas radıyallahu anhümâ rivayet etmiş.

Efdalü nisâi ehli'l-cenneti. "Cennet kadınlarının en faziletlileri..." Efdalü nisâi ehli'l-cenneti. "Cennet kadınlarının en faziletlileri..."

Cennetlik olan kadınların en üstünleri kimlerdir? Cennetlik olan kadınların en üstünleri kimlerdir? Bazı hanımlar cennetlik olacak, cennete girecekler; bunların en üstünleri, en kıymetlileri kimler? Bazı hanımlar cennetlik olacak, cennete girecekler; bunların en üstünleri, en kıymetlileri kimler?

Bir; Hadîcetü bintü Hüveylidin. Hüveylid kızı Hatice anamız. Bir; Hadîcetü bintü Hüveylidin. Hüveylid kızı Hatice anamız.

Peygamber Efendimiz'in ilk zevcesi Hatice validemiz. Peygamber Efendimiz'in ilk zevcesi Hatice validemiz. Cennetlik ve cennetlik kadınların da mertebesi en üstün olanı... Cennetlik ve cennetlik kadınların da mertebesi en üstün olanı...

İkincisi; ve Fâtımatü bintü Muhammed. Peygamber Efendimiz'in mübarek kızı Fâtıma anamız. İkincisi; ve Fâtımatü bintü Muhammed. Peygamber Efendimiz'in mübarek kızı Fâtıma anamız.

Hz. Hatice, Hz. Fatıma. Hz. Hatice, Hz. Fatıma.

Fâtımatü'z-Zehra Hz. Ali Efendimiz'le evlendi, ondan da seyyidler cihana yayıldı;Fâtımatü'z-Zehra Hz. Ali Efendimiz'le evlendi, ondan da seyyidler cihana yayıldı; Hz. Hasan'dan, Hz. Hüseyin'den, rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn...Hz. Hasan'dan, Hz. Hüseyin'den, rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn... Elhamdülillah, biz Hz. Ali Efendimiz'i de istisnasız hepimiz seviyoruz;Elhamdülillah, biz Hz. Ali Efendimiz'i de istisnasız hepimiz seviyoruz; Hz. Hasan'ı, Hz. Hüseyin'i de istisnasız hepimiz seviyoruz; Hz. Hasan'ı, Hz. Hüseyin'i de istisnasız hepimiz seviyoruz; canımız kurban, yoluna başımız canımız feda... canımız kurban, yoluna başımız canımız feda...

Tabii, bir kimseyi sevmenin en güzel tezâhür şekli nedir? "Ben Peygamber Efendimiz'i seviyorum. Tabii, bir kimseyi sevmenin en güzel tezâhür şekli nedir?

"Ben Peygamber Efendimiz'i seviyorum.
Ben Allah'ı seviyorum. Ben Kur'an'ı seviyorum." Yolunda yürümektir. Ben Allah'ı seviyorum. Ben Kur'an'ı seviyorum."

Yolunda yürümektir.

"Ben Hz. Ali'yi seviyorum." Hz. Ali'yi seviyorsan Hz. Ali'nin hayatını oku, onun gibi yaşa. "Ben Hz. Ali'yi seviyorum."

Hz. Ali'yi seviyorsan Hz. Ali'nin hayatını oku, onun gibi yaşa.

Hz. Hüseyin'i seviyorsan Hz. Hüseyin'in hayatını oku, onun gibi yaşa. Hz. Hüseyin'i seviyorsan Hz. Hüseyin'in hayatını oku, onun gibi yaşa. Hz. Fatıma'yı seviyorsan, "Fâtıma anamız" diye yüreğin hop hop ağzına geliyorsaHz. Fatıma'yı seviyorsan, "Fâtıma anamız" diye yüreğin hop hop ağzına geliyorsa Hz. Fâtıma anamızın hayatını oku, onun gibi yaşa. Hz. Hüseyin'i seviyorsan Hz. Hüseyin gibi yaşa.Hz. Fâtıma anamızın hayatını oku, onun gibi yaşa. Hz. Hüseyin'i seviyorsan Hz. Hüseyin gibi yaşa. Yoksa onun gibi yaşamayıp da onların sevgisini iddia etmek insanları kurtarmaz. Yoksa onun gibi yaşamayıp da onların sevgisini iddia etmek insanları kurtarmaz.

"Hz. İsa'yı seviyorum." diyen hıristiyanlar cehennemden kurtulacak mı?"Hz. İsa'yı seviyorum." diyen hıristiyanlar cehennemden kurtulacak mı? Puta tapanlar? Kurtulmayacak. Puta tapanlar?

Kurtulmayacak.

Neden? İnancı bozuk olduğundan Hz. İsa'yı sevmeleri onları kurtarmayacak.Neden?

İnancı bozuk olduğundan Hz. İsa'yı sevmeleri onları kurtarmayacak.
Allah'a şirk koştuklarından, "Allah'ın oğlu var, karısı var." dediklerinden,Allah'a şirk koştuklarından, "Allah'ın oğlu var, karısı var." dediklerinden, "baba Allah, oğul Allah" dediklerinden, "Ruhu'l-kudüs" dediklerinden kâfir olduklarından... "baba Allah, oğul Allah" dediklerinden, "Ruhu'l-kudüs" dediklerinden kâfir olduklarından...

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâsetin. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâsetin.

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnü Meryem. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnü Meryem.

Kâfir olduklarını bu âyetler bildiriyor; cehenneme girecekler. "Hz. İsa'yı seviyorlar." Kâfir olduklarını bu âyetler bildiriyor; cehenneme girecekler.

"Hz. İsa'yı seviyorlar."

Sevmesi parası etmez. Sevmek uymakla beraber olur.Sevmesi parası etmez. Sevmek uymakla beraber olur. Allah; Kul in küntüm tuhibbûna'llâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümü'llâhu buyuruyor. Allah;

Kul in küntüm tuhibbûna'llâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümü'llâhu buyuruyor.

Peygamber Efendimiz'in karşısında ukalâlık etmişler; "Biz Allah'ı seviyoruz." demişler.Peygamber Efendimiz'in karşısında ukalâlık etmişler; "Biz Allah'ı seviyoruz." demişler. Seviyorsanız Allah'ın yoluna tâbi olun. Seviyorsanız Allah'ın yoluna gelin. Seviyorsanız Allah'ın yoluna tâbi olun. Seviyorsanız Allah'ın yoluna gelin.

"Biz hümanistiz, biz insancılız, biz doğruyuz, biz dürüstüz..." "Biz hümanistiz, biz insancılız, biz doğruyuz, biz dürüstüz..."

Hadi oradan, yalancı, palavracı! Kızını ehli sünnetle evlendirmiyor.Hadi oradan, yalancı, palavracı! Kızını ehli sünnetle evlendirmiyor. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur,İki gönül bir olunca samanlık seyran olur, ikisi birbirleriyle evlendiği zaman peşine adam takıyor, öldürüyor. Nerede bunun hümanizmi?ikisi birbirleriyle evlendiği zaman peşine adam takıyor, öldürüyor. Nerede bunun hümanizmi? Hani nerede kaldı hümanizm? Cana kıyıyorsun.Hani nerede kaldı hümanizm? Cana kıyıyorsun. Karşı tarafa bir şey tanımıyor, hak tanımıyor, hukuk tanımıyor. Öyle şey olur mu? Karşı tarafa bir şey tanımıyor, hak tanımıyor, hukuk tanımıyor. Öyle şey olur mu?

Hz. Hatice anamız, bir. Hz. Hatice anamız, bir.

Allah cümlemizi şefaatine erdirsin. Karılarımızı, kızlarımızı da onlar gibi eylesin. Allah cümlemizi şefaatine erdirsin. Karılarımızı, kızlarımızı da onlar gibi eylesin.

Fatıma anamız, iki. Ve Meryemü bintü İmrân. İmran'ın kızı Meryem validemiz, Meryem anamız.Fatıma anamız, iki.

Ve Meryemü bintü İmrân. İmran'ın kızı Meryem validemiz, Meryem anamız.
O da bizim.O da bizim. Meryem diye çocuklarımıza isim koyuyoruz. O da bizim sevgili büyüklerimizden biridir.Meryem diye çocuklarımıza isim koyuyoruz. O da bizim sevgili büyüklerimizden biridir. Hazreti Îsa Efendimiz'in annesidir.Hazreti Îsa Efendimiz'in annesidir. Bak biz elhamdülillah, çok şükür hristiyanlardan da daha iyi durumdayız.Bak biz elhamdülillah, çok şükür hristiyanlardan da daha iyi durumdayız. Elbet müslüman olduğumuz için daha üstünüz, yeter.Elbet müslüman olduğumuz için daha üstünüz, yeter. İşte bak, Hazreti Meryem'i, Hazreti Îsa'yı onlardan daha çok seviyoruz.İşte bak, Hazreti Meryem'i, Hazreti Îsa'yı onlardan daha çok seviyoruz. Hem de Hazreti Meryem'in Hazreti Îsa'nın memnun olacağı şekilde seviyoruz.Hem de Hazreti Meryem'in Hazreti Îsa'nın memnun olacağı şekilde seviyoruz. Üzüleceği, ağlayacağı, kırılacağı, darılacağı şekilde, pozisyonda değiliz elhamdülillah.Üzüleceği, ağlayacağı, kırılacağı, darılacağı şekilde, pozisyonda değiliz elhamdülillah. Hristiyanlar gece gündüz ağlasınlar. Hem Hazreti Îsa'yı seviyoruz diyorlar,Hristiyanlar gece gündüz ağlasınlar. Hem Hazreti Îsa'yı seviyoruz diyorlar, hem Meryem, Meryem diyorlar. Onların Mary dedikleri işte o Meryem'dir.hem Meryem, Meryem diyorlar. Onların Mary dedikleri işte o Meryem'dir. Hem de Hazreti Îsa'nın, Hazreti Meryem'in razı olmayacağı durumdalar.Hem de Hazreti Îsa'nın, Hazreti Meryem'in razı olmayacağı durumdalar. Ne kadar ağlasalar yeridir. Ne kadar yanlış yoldalar. Ve âsiyetü nibtü müzâhim. Ne kadar ağlasalar yeridir. Ne kadar yanlış yoldalar.

Ve âsiyetü nibtü müzâhim.

Firavun'un karısı, Müzâhim kızı Âsiye validemiz.Firavun'un karısı, Müzâhim kızı Âsiye validemiz. Firavun'un hanımı ama imanı kale gibi sağlam müslüman.Firavun'un hanımı ama imanı kale gibi sağlam müslüman. Firavun tanrılık davasında "Ben Mısırlıların tanrısıyım, bana tapınacaksınızFiravun tanrılık davasında "Ben Mısırlıların tanrısıyım, bana tapınacaksınız Tapınmayanın kollarını bacaklarını keserim, hurma dallarına asarım, yakarım yıkarım." diyor. Tapınmayanın kollarını bacaklarını keserim, hurma dallarına asarım, yakarım yıkarım." diyor.

"Ben Allah'a inanmışım, Allah yolunda yürürüm." Sübhanallah!"Ben Allah'a inanmışım, Allah yolunda yürürüm."

Sübhanallah!
Bir ailede birisi cehennemin kütüğü, birisi cennetin hatunu.Bir ailede birisi cehennemin kütüğü, birisi cennetin hatunu. Ne mutlu cennetlik yolda yürüyenlere. Ne yazık cehenneme düşecek durumda olanlara.Ne mutlu cennetlik yolda yürüyenlere. Ne yazık cehenneme düşecek durumda olanlara. İşte aynı çatının altında olabilir.İşte aynı çatının altında olabilir. Hazreti Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi, cennetlik; karısı cehennemlik. Oğlunu çağırmış; Hazreti Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi, cennetlik; karısı cehennemlik. Oğlunu çağırmış;

Gel evladım, gel şu gemiye beraber bin. Hayır. Gel evladım, gel şu gemiye beraber bin.

Hayır.

Dinlememiş. Bir dağa tırmanırım bu tufandan kurtarırım. Dinlememiş. Bir dağa tırmanırım bu tufandan kurtarırım.

Evladım bugün tufandan kurtuluş yok, bu Allah'ın gazabı herkesi helak edecek,Evladım bugün tufandan kurtuluş yok, bu Allah'ın gazabı herkesi helak edecek, gel bana iman et şu gemiye bin. Girmiyor.gel bana iman et şu gemiye bin.

Girmiyor.
Oğlu kâfir, karısı kâfir, Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi. Sübhanallah! Muhterem kardeşlerim! Oğlu kâfir, karısı kâfir, Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi. Sübhanallah!

Muhterem kardeşlerim!

Öyle ibretli şeyler var ki; ne yapmak lazım?Öyle ibretli şeyler var ki; ne yapmak lazım? Gözümüzü dört açmak lazım, cenneti elden kaçırmamaya çalışmak lazım,Gözümüzü dört açmak lazım, cenneti elden kaçırmamaya çalışmak lazım, şu dünyanın boş işleriyle boş münakaşalarıyla kafamızı bozupşu dünyanın boş işleriyle boş münakaşalarıyla kafamızı bozup yalan yanlış yollara ayaklarımızı kaydırmamamız lazım.yalan yanlış yollara ayaklarımızı kaydırmamamız lazım. Dikkat ediyorsanız kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor. Şeytan insanları kandırabiliyor.Dikkat ediyorsanız kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor. Şeytan insanları kandırabiliyor. Bir çatının altında olmak, belli bir aileden olmak da yetmiyor.Bir çatının altında olmak, belli bir aileden olmak da yetmiyor. Koca kâfir oluyor, kadın cennetlik oluyor. Koca peygamber oluyor, kadın cehennemlik olabiliyor.Koca kâfir oluyor, kadın cennetlik oluyor. Koca peygamber oluyor, kadın cehennemlik olabiliyor. Baba müslüman oluyor, evlat kâfir olabiliyor. Baba müslüman oluyor, evlat kâfir olabiliyor.

Aksine İbrahim aleyhisselam gibi baba veya amca kâfir oluyor, evlat müslüman oluyor.Aksine İbrahim aleyhisselam gibi baba veya amca kâfir oluyor, evlat müslüman oluyor. O da; "Niye ellerinizle yaptığınız putlara tapıyorsunuz!" diye O da; "Niye ellerinizle yaptığınız putlara tapıyorsunuz!" diye amcası veya babası olduğu rivayet edilen Âzer'e karşı çıktı.amcası veya babası olduğu rivayet edilen Âzer'e karşı çıktı. "Yapma böyle şey, elinle yaptığın şeye tapma." diye hakkı söyledi. Ateşe attılar, yanmadı. "Yapma böyle şey, elinle yaptığın şeye tapma." diye hakkı söyledi. Ateşe attılar, yanmadı.

Muhterem kardeşlerim! Bu hayat herkese bir defa veriliyor. Muhterem kardeşlerim!

Bu hayat herkese bir defa veriliyor.
Sana da bir defa verildi, bana da bir defa verildi, herkese bir defa veriliyor.Sana da bir defa verildi, bana da bir defa verildi, herkese bir defa veriliyor. Bir insan bu hayatın imtihanını kazanırsa ne mutlu, bu imtihanı kaybederse bunu tekrarı yok,Bir insan bu hayatın imtihanını kazanırsa ne mutlu, bu imtihanı kaybederse bunu tekrarı yok, ikmali yok, ikinci sefer okuması yok. İnsan kaybetti mi cehenneme gidiyor.ikmali yok, ikinci sefer okuması yok. İnsan kaybetti mi cehenneme gidiyor. Bu hayatı kaybetti mi cehenneme gidiyor, bu hayatta aklını başına derleyip toparladı mı cennete kazanıyor.Bu hayatı kaybetti mi cehenneme gidiyor, bu hayatta aklını başına derleyip toparladı mı cennete kazanıyor. Onun için çok ciddi, çok dikkatli olmamız lazım.Onun için çok ciddi, çok dikkatli olmamız lazım. Aldanmamamız lazım, mârifetullahı mutlaka elde etmemiz lazım.Aldanmamamız lazım, mârifetullahı mutlaka elde etmemiz lazım. Allah'ı doğru tanımamız ve Allah'a güzel kulluk etmeye çalışmamız lazım.Allah'ı doğru tanımamız ve Allah'a güzel kulluk etmeye çalışmamız lazım. Onun için bugünkü derslerimiz çok önemli. Başta mârifetullahı öğrendik.Onun için bugünkü derslerimiz çok önemli. Başta mârifetullahı öğrendik. Aşağıda da cennetlikleri cehennemlikleri Allah bizim kulağımıza, gözümüzün önüne serdi. Aşağıda da cennetlikleri cehennemlikleri Allah bizim kulağımıza, gözümüzün önüne serdi.

Allah bizi aldanmayanlardan, yanılmayan, şaşırmayan, sapıtmayanlardan eylesin. Allah bizi aldanmayanlardan, yanılmayan, şaşırmayan, sapıtmayanlardan eylesin.

Ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn.Ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn. Kendisine gazap edilenlerden, dalâlete uğrayanlardan etmesin.Kendisine gazap edilenlerden, dalâlete uğrayanlardan etmesin. Cümlemizi sevdiği kullarından eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Cümlemizi sevdiği kullarından eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2