Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Ensàr’ı Sevmek

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedinİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

el-Ensâru şiârun ve'n-nâsü disârun ve lev enne'n-nâse istakbelû vâdiyenel-Ensâru şiârun ve'n-nâsü disârun ve lev enne'n-nâse istakbelû vâdiyen ev şi'ben ve'stakbeleti'l-ensâru vâdiyen le-selektü vâdiye'l-ensâri ve lev le'l-hicratü le-küntü' mine'l-ensâri. ev şi'ben ve'stakbeleti'l-ensâru vâdiyen le-selektü
vâdiye'l-ensâri ve lev le'l-hicratü le-küntü' mine'l-ensâri.

İbn Mâce, Abdülmüheymin b. Abbas b. Sehl b. Sa'd'tan, o da babasından o da dedesinden rivayet etmiş. İbn Mâce, Abdülmüheymin b. Abbas b. Sehl b. Sa'd'tan, o da babasından o da dedesinden rivayet etmiş.

Şöyle sizlere bir kere daha göstermiş olayım da. Bu İzmir'de yapılan İlim Yetiştirme Derneği'nin mektebi.Şöyle sizlere bir kere daha göstermiş olayım da. Bu İzmir'de yapılan İlim Yetiştirme Derneği'nin mektebi. Dört katlı bir mektep yaptırıyormuş. Binbeşyüz çocuk alacak derecede. Tabi milyonlara mal olmuştur.Dört katlı bir mektep yaptırıyormuş. Binbeşyüz çocuk alacak derecede. Tabi milyonlara mal olmuştur. Biz de şurada ufak bir şey, camimizin şeysin de yapılmaya niyet edildi.Biz de şurada ufak bir şey, camimizin şeysin de yapılmaya niyet edildi. Tabi bunlar kadar büyük ve intizamlı olmaz ama yine 5-10 kuruşa muhtaç. Tabi bunlar kadar büyük ve intizamlı olmaz ama yine 5-10 kuruşa muhtaç.

Şimdi şu tahtalara ne kıymet biçerseniz? Şimdi şu tahtalara ne kıymet biçerseniz?

Kim bilir kaç lira tutmuştur. Bunlar hep cemaatin yardımına bakan şeylerdir. Kim bilir kaç lira tutmuştur. Bunlar hep cemaatin yardımına bakan şeylerdir.

Bugünkü yardımlar öyle 5-10 lira ile olmuyor.Bugünkü yardımlar öyle 5-10 lira ile olmuyor. Onun için sizin hamiyetlerinize, vicdanlarınıza müracaat ederek yardımlarınızınOnun için sizin hamiyetlerinize, vicdanlarınıza müracaat ederek yardımlarınızın daha düzenli bir şekilde olmasını rica edeceğim. Ki, bu ne bizim malımız olacak ne de sizin.daha düzenli bir şekilde olmasını rica edeceğim. Ki, bu ne bizim malımız olacak ne de sizin. Umumi bir yerdir. Buradaki sevaplar hepimizin defterine aynen geçecektir. Umumi bir yerdir. Buradaki sevaplar hepimizin defterine aynen geçecektir.

Mesela şu camiyi bir kişi yaptırmış. Bu camiyi 1000 kişi de yaptırsaydı bu bin kişi de aynı sevabı alacaktı.Mesela şu camiyi bir kişi yaptırmış. Bu camiyi 1000 kişi de yaptırsaydı bu bin kişi de aynı sevabı alacaktı. Bir kişi için bugün ne kadar sevap oluyorsa o 1000 kişi de aynı sevabı alır.Bir kişi için bugün ne kadar sevap oluyorsa o 1000 kişi de aynı sevabı alır. Cenâb-ı Hak birine verip de diğerine; "Senin paran azdı da sen az verdin, sana az sevap." [demez,] Cenâb-ı Hak birine verip de diğerine; "Senin paran azdı da sen az verdin, sana az sevap." [demez,] aynı sevabı hepsine verir. Onun için o hayırlara iştiraklar büyük faydalar sağlar.aynı sevabı hepsine verir.

Onun için o hayırlara iştiraklar büyük faydalar sağlar.
Bu kadar büyük bir şeyi mesela yalnız başımıza yaptırmaya gücümüz yetmez Bu kadar büyük bir şeyi mesela yalnız başımıza yaptırmaya gücümüz yetmez ama mesela kudretimizin nisbetinde yardıma gücümüz yeter.ama mesela kudretimizin nisbetinde yardıma gücümüz yeter. Ve bu kudretimizin nispetindeki yardımları kısmak da, bahillik tâbir edilen sıkılığı alametidir. Ve bu kudretimizin nispetindeki yardımları kısmak da, bahillik tâbir edilen sıkılığı alametidir. Ki, içerisi hayırlara iştirak etmesini istemiyor. Nefsin veyahut şeytanın îvâları vardır. Ki, içerisi hayırlara iştirak etmesini istemiyor. Nefsin veyahut şeytanın îvâları vardır.

Bunlardan kendimizi Allah muhafaza etsin, kurtarsın. Bunlardan kendimizi Allah muhafaza etsin, kurtarsın.

Şimdi bugün bu dersimizde Ensar'ı Cenâb-ı Peygamber Efendimiz methediyor. Şimdi bugün bu dersimizde Ensar'ı Cenâb-ı Peygamber Efendimiz methediyor.

Ensar Medine-i Münevvere'nin yerli müslümanları.Ensar Medine-i Münevvere'nin yerli müslümanları. Medine-i Münevvere'deki yerli müslüman halka Ensar derler.Medine-i Münevvere'deki yerli müslüman halka Ensar derler. Ensar, nusretten [gelir ve] "Yardım ediciler." [demektir.] Ensar, nusretten [gelir ve] "Yardım ediciler." [demektir.]

Yani Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke-i Mükerreme'de muhacir olaraktanYani Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke-i Mükerreme'de muhacir olaraktan bazı arkadaşları ile beraber Medine-i Münevvere'ye geldiği vakitte bazı arkadaşları ile beraber Medine-i Münevvere'ye geldiği vakitte Medine-i Münevvereliler onları ciğerlerine bastılar. Öyle bir basışla ki bütün varlıklarıyla beraber.Medine-i Münevvereliler onları ciğerlerine bastılar. Öyle bir basışla ki bütün varlıklarıyla beraber. Bir kere düşmanlarına karşı harbe gittiler, harp de ettiler. Bir kere düşmanlarına karşı harbe gittiler, harp de ettiler.

"Sen bizden değilsin, sen Mekkelisin."Sen bizden değilsin, sen Mekkelisin. Bizim senin için muharebe etmeye ne şeyimiz [mecburiyetimiz] var?" demediler.Bizim senin için muharebe etmeye ne şeyimiz [mecburiyetimiz] var?" demediler. Resûlullah'ın muhafazası ve müdafası ve İslâm dininin yayılması içinResûlullah'ın muhafazası ve müdafası ve İslâm dininin yayılması için ehli Medine var kuvvetleriyle çalıştılar, verdikleri sözlerde durdular. ehli Medine var kuvvetleriyle çalıştılar, verdikleri sözlerde durdular. "Biz seni koruyacağız bize gel." dediler ve korudular. "Biz seni koruyacağız bize gel." dediler ve korudular.

Onun için Ensar'ın kıymeti Resûlullah'ın indinde çok yüksek. Çok seviyor onları. Onun için diyor ki; Onun için Ensar'ın kıymeti Resûlullah'ın indinde çok yüksek. Çok seviyor onları. Onun için diyor ki;

el-Ensâru şiârun. Şiâr, içe giyilen gömlek. "Ensar böyle bir millettir yani iç adamıdır."el-Ensâru şiârun.

Şiâr, içe giyilen gömlek.

"Ensar böyle bir millettir yani iç adamıdır."
Ve'n-nâsü disârun. "İnsanlar da dış esvabıdır." Şu üstümüze giydiğimiz latalar, ceketler, mintanlar gibi.Ve'n-nâsü disârun. "İnsanlar da dış esvabıdır."

Şu üstümüze giydiğimiz latalar, ceketler, mintanlar gibi.
İç ensarın, dış da bütün insanların kılığı olur. Ve lev enne'n-nâse. "Eğer insanlar." İstakbelû vâdiyen ev şi'ben. İç ensarın, dış da bütün insanların kılığı olur.

Ve lev enne'n-nâse. "Eğer insanlar." İstakbelû vâdiyen ev şi'ben.

Bir vadiye veyahut şiab denilen, iki vadi arasındaki kısma diyorlar.Bir vadiye veyahut şiab denilen, iki vadi arasındaki kısma diyorlar. Oralardan birisine bakıp güzel beğendi oraları da, buraya doğru akıyor.Oralardan birisine bakıp güzel beğendi oraları da, buraya doğru akıyor. Orada oturacak, oraları vatan ittihaz edecekler. Orada oturacak, oraları vatan ittihaz edecekler.

"İnsanlar bir tarafa yüklendi." Ve'stakbeleti'l-ensâru vâdiyen."İnsanlar bir tarafa yüklendi." Ve'stakbeleti'l-ensâru vâdiyen. "Bir tarafa da ensar gitti, 'Biz de burada oturacağız' dediler." "Bir tarafa da ensar gitti, 'Biz de burada oturacağız' dediler." Le-selektü vâdiye'l-ensâri. "Resûlullah, 'Ben ensar ne tarafa gittiyse onların gittiği yere giderim.' diyor." Le-selektü vâdiye'l-ensâri. "Resûlullah, 'Ben ensar ne tarafa gittiyse onların gittiği yere giderim.' diyor."

İnsanlar o tarafı beğenmişler oraya gidiyorlar.İnsanlar o tarafı beğenmişler oraya gidiyorlar. Gide dursunlar, ne kadar onların gittiği yer güzel de olsa; suyu var işte şusu var havası var, bilmem nesi var.Gide dursunlar, ne kadar onların gittiği yer güzel de olsa; suyu var işte şusu var havası var, bilmem nesi var. Çok güzel bir yer ama ensar başka bir tarafa gitmiş. "Onlar nereye gittiyse ben de oraya giderim." diyor. Çok güzel bir yer ama ensar başka bir tarafa gitmiş.

"Onlar nereye gittiyse ben de oraya giderim." diyor.

Le-selektü vâdiye'l-ensâri. "Ensar'ın gittiği vadiye giderim ben de." Le-selektü vâdiye'l-ensâri. "Ensar'ın gittiği vadiye giderim ben de."

Yani onları çok seviyor da, insan sevdiği adamın arkasından gider ya.Yani onları çok seviyor da, insan sevdiği adamın arkasından gider ya. Onları sevdiği için, "Onlar nereye giderse ben de onların arkasından oraya giderim." diyor. Onları sevdiği için, "Onlar nereye giderse ben de onların arkasından oraya giderim." diyor.

Tabi bu onlardan görmüş olduğu güzel ahlaka, güzel ahlaka, hüsnü'l-civar ve'l-vefâi bi'l-ahd.Tabi bu onlardan görmüş olduğu güzel ahlaka, güzel ahlaka, hüsnü'l-civar ve'l-vefâi bi'l-ahd. "Komşuluk haklarına çok güzel dikkat ediyorlar, riayet ediyorlar. Ve sözlerine, ahidlerine de vefa ediyorlar.""Komşuluk haklarına çok güzel dikkat ediyorlar, riayet ediyorlar. Ve sözlerine, ahidlerine de vefa ediyorlar." Onun için onlarla beraber olmayı Resûlü Ekrem istedi de, onlara uymak cihetinden değil.Onun için onlarla beraber olmayı Resûlü Ekrem istedi de, onlara uymak cihetinden değil. Fakat hüsn ü ahlaklarına bayıldı diyeceğiz artık. Fakat hüsn ü ahlaklarına bayıldı diyeceğiz artık.

Sevdiği için onları, "Onlar nereye giderse ben de onların gittiği yere giderim." [dedi]Sevdiği için onları, "Onlar nereye giderse ben de onların gittiği yere giderim." [dedi] ama uymak meselesi başka. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisine uyulandır, uyucu değildir. ama uymak meselesi başka. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisine uyulandır, uyucu değildir. Kendisi başkalarına uysun, o peygamberlik şânına yakışmaz. Kendisi başkalarına uysun, o peygamberlik şânına yakışmaz. Peygamberliğin şânı hep bütün müslümanların ona uyması, biz tâbi o matbû.Peygamberliğin şânı hep bütün müslümanların ona uyması, biz tâbi o matbû. Uyması lazımken, Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem burada güzel bir incelik veriyor ki; Uyması lazımken, Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem burada güzel bir incelik veriyor ki;

"Ben peygamberken, bütün insanların bana uyması lazım gelirken, bakın bana."Ben peygamberken, bütün insanların bana uyması lazım gelirken, bakın bana. Ben ashabım nereye gidiyorsa ben onların gittiği yere gidiyorum.Ben ashabım nereye gidiyorsa ben onların gittiği yere gidiyorum. Siz de böyle birbirinize muvâfakat gösterin.Siz de böyle birbirinize muvâfakat gösterin. Siz de böyle benden ders alaraktan muvâfakat gösterin birbirinize." Siz de böyle benden ders alaraktan muvâfakat gösterin birbirinize."

"Yok sen o tarafa gidiyorsun, yok ben bu tarafa gideceğim!" Müslümanlıkta o yok."Yok sen o tarafa gidiyorsun, yok ben bu tarafa gideceğim!"

Müslümanlıkta o yok.
O yok, herkes de birlik var, ikilik yok. İkilik olduğu yerde Müslümanlık olmaz. O yok, herkes de birlik var, ikilik yok. İkilik olduğu yerde Müslümanlık olmaz.

Bunu müslümanlara bugün duyurmanın imkanı yok. Çünkü müslümanın adı var bugün, gölgesi var.Bunu müslümanlara bugün duyurmanın imkanı yok. Çünkü müslümanın adı var bugün, gölgesi var. Hakiki müslüman ikiliği katiyen ihdas etmez çünkü imanı razı olmaz. İmanı ikiliğe razı olmaz müslümanın.Hakiki müslüman ikiliği katiyen ihdas etmez çünkü imanı razı olmaz. İmanı ikiliğe razı olmaz müslümanın. Müslüman ikiliğe razı olmaz hangi cepheden bakarsan bak.Müslüman ikiliğe razı olmaz hangi cepheden bakarsan bak. Hangi cepheden bakarsan bak Müslümanlığın imanı, vicdanı, insaniyeti ikiliğe razı olmaz.Hangi cepheden bakarsan bak Müslümanlığın imanı, vicdanı, insaniyeti ikiliğe razı olmaz. İkilikte bölgü var, ayrılık var. Sen bir tarafa ayrılıyorsun ben bir tarafa ayrılıyorum.İkilikte bölgü var, ayrılık var. Sen bir tarafa ayrılıyorsun ben bir tarafa ayrılıyorum. Halbuki bizim birleşmemizi lazım. Bu birleşmeyi bırakıyoruz; Halbuki bizim birleşmemizi lazım. Bu birleşmeyi bırakıyoruz;

"Eh sen o tarafı tercih ediyorsan ben bu tarafı tercih ediyorum. Senin yolun yanlış."Eh sen o tarafı tercih ediyorsan ben bu tarafı tercih ediyorum. Senin yolun yanlış. Asıl yol benim yolumdur." deyip de ayrılık göstermek Müslümanlığa yakışmaz. Asıl yol benim yolumdur." deyip de ayrılık göstermek Müslümanlığa yakışmaz.

Onun için ki burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bize güzel bir ders verdi. Onun için ki burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bize güzel bir ders verdi.

"Ben isteseydim, ben de derdim ki, 'Ben buraya gidiyorum gelin arkamdan.' derdim." "Ben isteseydim, ben de derdim ki, 'Ben buraya gidiyorum gelin arkamdan.' derdim."

Tabiatıyla mecburdurlar onlar peygamberin arkasından gelmeye.Tabiatıyla mecburdurlar onlar peygamberin arkasından gelmeye. Mecburdurlar, Peygamber ne tarafa giderse herkes o tarafa gitmeye mecburiyeti var.Mecburdurlar, Peygamber ne tarafa giderse herkes o tarafa gitmeye mecburiyeti var. O mecburiyet olduğu halde bile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uymayı tercih etti,O mecburiyet olduğu halde bile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uymayı tercih etti, uymaklığı tercih etti. Siz de böyle uyucu olunuz. uymaklığı tercih etti. Siz de böyle uyucu olunuz.

Onun için uyuculuktan başka yol ihdas edenlerin yolları şeytanî yoldur, Allah yolu değildir.Onun için uyuculuktan başka yol ihdas edenlerin yolları şeytanî yoldur, Allah yolu değildir. Allah yolu Tevhid yoludur Tevhid burada birliği göstermiyor mu? Tevhidin işareti birliktir.Allah yolu Tevhid yoludur

Tevhid burada birliği göstermiyor mu?

Tevhidin işareti birliktir.
O birliği bozmak İslâmiyet'e hıyanetliktir. Hangisi olursa olsun. O birliği bozmak İslâmiyet'e hıyanetliktir. Hangisi olursa olsun.

Bu birliğin ayrılığında olan şeyleri destekleyenler de aynı şeytanın yolunu destekleyenler gibidir.Bu birliğin ayrılığında olan şeyleri destekleyenler de aynı şeytanın yolunu destekleyenler gibidir. Burası çok mühimdir. Ama bakıyorsun ki hep yollar Allah yolu diye çağırıyor insanları.Burası çok mühimdir.

Ama bakıyorsun ki hep yollar Allah yolu diye çağırıyor insanları.
Hep yollar aldatırken bize Allah yoludur diye çağırıyor. Ama insanda zeka var, düşünce var, bulacak onu. Hep yollar aldatırken bize Allah yoludur diye çağırıyor. Ama insanda zeka var, düşünce var, bulacak onu.

Allah yolunda ayrılık yok, neden ayrılıyorsun sen? Allah yolunda ayrılık yok, neden ayrılıyorsun sen?

Niçin sen kendini beğeniyorsun da başkalarını beğenmiyorsun? Niçin sen kendini beğeniyorsun da başkalarını beğenmiyorsun?

Onlar da Allah'ın kulu onlar da Allah'ın yolunda ya? Onlar da Allah'ın kulu onlar da Allah'ın yolunda ya?

Onlar da Allah yolunda olduğu halde sen onların yolunu beğenmiyorsun da yol benim yolumdur diyorsun. Onlar da Allah yolunda olduğu halde sen onların yolunu beğenmiyorsun da yol benim yolumdur diyorsun.

Ne mâlum? Yol Allah'ın yolu! Başka yol yok! Ne mâlum?

Yol Allah'ın yolu! Başka yol yok!

Bölücülük daima fitne fesadı mucip olan şeylerdir. Allah onlardan saklasın. Bölücülük daima fitne fesadı mucip olan şeylerdir.

Allah onlardan saklasın.

Bak şimdi; Velev le'l-hicratü. Ben Mekkeliyim. Mekkeli olmaklığımla beraber şu hicreti yaptım.Bak şimdi;

Velev le'l-hicratü.

Ben Mekkeliyim. Mekkeli olmaklığımla beraber şu hicreti yaptım.
Bu hicreti bana yap diyen Allah.Bu hicreti bana yap diyen Allah. Allah'ın emri ile ben Mekke'yi, doğduğum yeri bıraktım Medine-i Münevvere'ye geldim, hicret ettim. Allah'ın emri ile ben Mekke'yi, doğduğum yeri bıraktım Medine-i Münevvere'ye geldim, hicret ettim.

Le-küntü' mine'l-ensâri. "Eğer bu hâcet olmasaydı, ben Medineli olmak, Ensardan bir insan olmak isterdim." Le-küntü' mine'l-ensâri. "Eğer bu hâcet olmasaydı, ben
Medineli olmak, Ensardan bir insan olmak isterdim."

Ensar'n arasında bir insan olmak isterdim. Çünkü huyları güzel, ahlakları güzel, tabiatları güzel.Ensar'n arasında bir insan olmak isterdim. Çünkü huyları güzel, ahlakları güzel, tabiatları güzel. Onlar, bu huylar, ahlaklar siner insana. Tabiatlar insana sindiği için bu sinişe ben de iştirak ederdim.Onlar, bu huylar, ahlaklar siner insana. Tabiatlar insana sindiği için bu sinişe ben de iştirak ederdim. Ki, bu iyi huylar benden de gelecek nesillere intikal etsin. Ki, bu iyi huylar benden de gelecek nesillere intikal etsin.

Binâenaleyh Mekkeliler bunu yapmadı.Binâenaleyh Mekkeliler bunu yapmadı. Yapmadığı için mesela Mekke'nin halkında şiddet var ve benlikçilik var.Yapmadığı için mesela Mekke'nin halkında şiddet var ve benlikçilik var. O benlikçiliği dolayısıyla, "Şu emir olmasaydı ben ensardan biri olurdum. Çünkü Mekkeliler de bu huy yok." O benlikçiliği dolayısıyla, "Şu emir olmasaydı ben ensardan biri olurdum. Çünkü Mekkeliler de bu huy yok."

Bu huy olmadığı için Resûlü Ekrem böyle îmâen buyurmuşlar. Bu huy olmadığı için Resûlü Ekrem böyle îmâen buyurmuşlar.

Halbuki dün bir eser okuyordum da, o eserde de hicret etmeyen insanı makbul saymıyor.Halbuki dün bir eser okuyordum da, o eserde de hicret etmeyen insanı makbul saymıyor. Bir yere kökleşiyor insan, kazıklaşıyor. Orasını vatan ittihaz ediyor, orada yaşamayı tercih ediyor. Bir yere kökleşiyor insan, kazıklaşıyor. Orasını vatan ittihaz ediyor, orada yaşamayı tercih ediyor. Orasını terk etmeye imkân bulamıyor, "İşte servetim var, malım var, mülküm var, Orasını terk etmeye imkân bulamıyor, "İşte servetim var, malım var, mülküm var, geçimim buradandır." diyerekten oraya saplanmış, artık zamanın gelişlerigeçimim buradandır." diyerekten oraya saplanmış, artık zamanın gelişleri ne kadar bozuk olursa olsun orasını bırakamıyor. ne kadar bozuk olursa olsun orasını bırakamıyor.

Halbuki müslüman nerede dininin, imanının rahat edebileceği yeri hepsi vatanıdır müslümanın.Halbuki müslüman nerede dininin, imanının rahat edebileceği yeri hepsi vatanıdır müslümanın. Burada olmuyorsa kalkar öteki tarafa gider Burada olmuyorsa kalkar öteki tarafa gider Bu kalkıp da öteki tarafa gitmek kendisine zor geliyor,Bu kalkıp da öteki tarafa gitmek kendisine zor geliyor, oradan kalkıp başka tarafa gitmek kendisine zor geliyor, bu hicret denilen şeyi yapmıyor. oradan kalkıp başka tarafa gitmek kendisine zor geliyor, bu hicret denilen şeyi yapmıyor. Bu musibetlere razı oluyor. Musibetlere razı, "Ne olursa olsun, işte burası iyi yer.Bu musibetlere razı oluyor. Musibetlere razı, "Ne olursa olsun, işte burası iyi yer. Burada geçimim güzel benim. Artık ne yapacağım da burasını terk edeceğim de başka yere gideceğim!" diyor. Burada geçimim güzel benim. Artık ne yapacağım da burasını terk edeceğim de başka yere gideceğim!" diyor.

Bu [şekildeki bir düşünce] mezmum bir şey, bu yanlış bir düşünce. Halbuki hicrette çok faydalar var.Bu [şekildeki bir düşünce] mezmum bir şey, bu yanlış bir düşünce. Halbuki hicrette çok faydalar var. Hicrette çok faydalar var; bir kere Allah'a güvenç var. Hicrette çok faydalar var; bir kere Allah'a güvenç var. Allah'a itimat ediyor, Allah'a bağlanıyor, "Benim sahibim Allah'tır. Rızkımı nerede olsa bana verecek." diyor.Allah'a itimat ediyor, Allah'a bağlanıyor, "Benim sahibim Allah'tır. Rızkımı nerede olsa bana verecek." diyor. "Rızkım muhakkak burası için takdir olunmuş değil. Nerede olursa Allah benim rızkımı verecektir." "Rızkım muhakkak burası için takdir olunmuş değil. Nerede olursa Allah benim rızkımı verecektir."

Rızık demek mal biriktirmek demek değildir. Rızık diye mal biriktirmeye demezler. Rızık demek mal biriktirmek demek değildir. Rızık diye mal biriktirmeye demezler.

Biriktirdiğin mal senin rızkın değil, kim bilir kimler yiyecek onları? Biriktirdiğin mal senin rızkın değil, kim bilir kimler yiyecek onları?

Kim bilir kimlerin rızıklarını topluyorsun sen? Rızık senin boğazından geçendir.Kim bilir kimlerin rızıklarını topluyorsun sen?

Rızık senin boğazından geçendir.
Senin boğazından geçeni Allah nerede olsa sana verecektir. Onun için hiç korkma! Senin boğazından geçeni Allah nerede olsa sana verecektir. Onun için hiç korkma!

Binâenaleyh hicret korkudan ileri geliyor. Korkuyor, gidersem aç kalırım diyor,Binâenaleyh hicret korkudan ileri geliyor. Korkuyor, gidersem aç kalırım diyor, beslenemem diyor, işte dostlarımı terk edemem diyor.beslenemem diyor, işte dostlarımı terk edemem diyor. Halbuki asıl şu tasavvuf denilen şeylerdeki kaidelerden kaidenin birisi; Halbuki asıl şu tasavvuf denilen şeylerdeki kaidelerden kaidenin birisi;

Hicretü'l-vatan ve hicretü'l-ihvandır. "Vatanı terk edip başka bir yere gideceksin.Hicretü'l-vatan ve hicretü'l-ihvandır. "Vatanı terk edip başka bir yere gideceksin. Kardeş, bugünkü edindiğin dostları terkedip başka dostlar bulacaksın." Kardeş, bugünkü edindiğin dostları terkedip başka dostlar bulacaksın." Bu sebeple kendine uygun dost bulmak için, kendine uygun dost bulabilmek için yer değiştireceksin.Bu sebeple kendine uygun dost bulmak için, kendine uygun dost bulabilmek için yer değiştireceksin. Nerede kendine uygun dost bulursan oraya gideceksin. Nerede kendine uygun dost bulursan oraya gideceksin.

Ama diyeceksin ki bugün dünyanın her tarafı bir.Ama diyeceksin ki bugün dünyanın her tarafı bir. Neresi olursa olsun dünyanın her tarafında bugün Allah'ın yine güzel insanları vardır.Neresi olursa olsun dünyanın her tarafında bugün Allah'ın yine güzel insanları vardır. Güzel insanlarının bittiği gün kıyamet kopar. el-Ensâru ahibbânî ve fi'd-dîni ihvânî ve ale'l-a'dâi a'vânî. Güzel insanlarının bittiği gün kıyamet kopar.

el-Ensâru ahibbânî ve fi'd-dîni ihvânî ve ale'l-a'dâi a'vânî.

Yine ensarı methederekten; "Ensar benim dostlarımdır, dinde de kardeşlerimdir.Yine ensarı methederekten;

"Ensar benim dostlarımdır, dinde de kardeşlerimdir.
Düşmanlarıma karşı da bana yardımcıdırlar, böyle yaparlar." Düşmanlarıma karşı da bana yardımcıdırlar, böyle yaparlar."

Binâenaleyh dost dediğin, ihvan dediğinin böyle olması lazım.Binâenaleyh dost dediğin, ihvan dediğinin böyle olması lazım. Dostun birbirine kardeşçe bağlanması ve birbirinin düşmanlarına karşı birlik yapması lazım.Dostun birbirine kardeşçe bağlanması ve birbirinin düşmanlarına karşı birlik yapması lazım. Düşmanlara birlik yapılmadıkça, yardım olmadıkça insan kendisini müdafaa edemez, cemiyetini de müdafaa edemez.Düşmanlara birlik yapılmadıkça, yardım olmadıkça insan kendisini müdafaa edemez, cemiyetini de müdafaa edemez. Cemiyetin müdafaası müslümanların birleşmesine bağlı.Cemiyetin müdafaası müslümanların birleşmesine bağlı. Müslümanlar birleşmedikçe düşmanlara karşı daima zebun ve [mahkum durumdadırlar.] Müslümanlar birleşmedikçe düşmanlara karşı daima zebun ve [mahkum durumdadırlar.]

"Ehli Medine'den iman edip imanla müşerref olan o ensar kısmı.""Ehli Medine'den iman edip imanla müşerref olan o ensar kısmı." Lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün. "Onları ancak mü'minler sever başkaları değil." Lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün. "Onları ancak mü'minler sever başkaları değil."

Mü'minlerin vasıfları ensar denilen o Ehl-i Medine'yi sevmek. Mü'minlerin vasıfları ensar denilen o Ehl-i Medine'yi sevmek.

Ve lâ yübğiduhüm. "Onlara buğz etmez." İllâ münâfikun. "Ancak münafıklar buğzeder." Ve lâ yübğiduhüm. "Onlara buğz etmez." İllâ münâfikun. "Ancak münafıklar buğzeder."

Bugünkü hatalarımızdan birisi de mesela bizi burada müreffeh bir hayata alışmışız.Bugünkü hatalarımızdan birisi de mesela bizi burada müreffeh bir hayata alışmışız. Onun için yine buyuruyor ki; el-Ensâru lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün.Onun için yine buyuruyor ki;

el-Ensâru lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün.
Ensar denince bir kişiyi söylemiyor, üçünü beşini söylemiyor, Ensar denince bir kişiyi söylemiyor, üçünü beşini söylemiyor, bütün ensarın topunu söylüyor yani Ehli Medine'nin hepsi. bütün ensarın topunu söylüyor yani Ehli Medine'nin hepsi.

Bâhusus daha zengin tabakada yaşayan insanlar Medine-i Münevvere'ye gidiyorlar mesela,Bâhusus daha zengin tabakada yaşayan insanlar Medine-i Münevvere'ye gidiyorlar mesela, orada bu müreffeh hayatı bulamıyor.orada bu müreffeh hayatı bulamıyor. İstiyor ki burada da nasıl buzdolabı, odası, karyolası, ötesi berisi hep muntazam olsun. İstiyor ki burada da nasıl buzdolabı, odası, karyolası, ötesi berisi hep muntazam olsun. Orada ona hizmetçiler ona göre. Orada onu bulamayınca onları başlıyor tâyibe [ayıplamaya.] Orada ona hizmetçiler ona göre. Orada onu bulamayınca onları başlıyor tâyibe [ayıplamaya.]

"Şöyle adamlar böyle adamlar, şöyle insanlar böyle insanlar."Şöyle adamlar böyle adamlar, şöyle insanlar böyle insanlar. Bizim paralarımızı aldılar da bize bakmadılar da, filan da filan." Bizim paralarımızı aldılar da bize bakmadılar da, filan da filan."

Ha, bu; İllâ münâfikun. "Bu alamet münafıkların alametidir." Ha, bu;

İllâ münâfikun. "Bu alamet münafıkların alametidir."

Sen evvelki devirde geleydin yahut elan da oralarda olsaydın ne olurdu senin halin? Sen evvelki devirde geleydin yahut elan da oralarda olsaydın ne olurdu senin halin?

Halbuki bir müslümanın bir müslümanı [hor ve hakir görmesi doğru değildir.] Onu hor görüyor hakir görüyor.Halbuki bir müslümanın bir müslümanı [hor ve hakir görmesi doğru değildir.] Onu hor görüyor hakir görüyor. Halbuki orası Resûlullah'ın memleketi. Onun memleketi orası. Onlar da Resûlullah'ın orada bekçileri.Halbuki orası Resûlullah'ın memleketi. Onun memleketi orası. Onlar da Resûlullah'ın orada bekçileri. Resûlullah'ın bekçileri, o vazifeyi, o devlete onlara vermiş Cenâb-ı Hak.Resûlullah'ın bekçileri, o vazifeyi, o devlete onlara vermiş Cenâb-ı Hak. Orada kıldığın bir namaz burada kıldığın bin namaza muadil. Orada kıldığın bir namaz burada kıldığın bin namaza muadil. Kıymeti de Resûlullah'ın yüksekliği nisbetinde yüksek oluyor orada. Kıymeti de Resûlullah'ın yüksekliği nisbetinde yüksek oluyor orada.

Binâenaleyh orada hata görmek, kusur görmek, ayıplama... bunlar çok haddizatında çirkin şeylerdir.Binâenaleyh orada hata görmek, kusur görmek, ayıplama... bunlar çok haddizatında çirkin şeylerdir. Çok çirkin şeylerdir! Çok çirkin şeylerdir!

Bize düşen vazife, karşımızdaki insanlarda bir kusur görüyorsak,Bize düşen vazife, karşımızdaki insanlarda bir kusur görüyorsak, beşeriyet itibariyle hepimizde bir kusur vardır. Kusur görüyorsak, o kusuru telafi edebiliyor muyuz? beşeriyet itibariyle hepimizde bir kusur vardır.

Kusur görüyorsak, o kusuru telafi edebiliyor muyuz?

Onun elinden tutabiliyor muyuz? Ona yardım edebiliyor muyuz? Onu kalkındırabiliyor muyuz? Onun elinden tutabiliyor muyuz?

Ona yardım edebiliyor muyuz?

Onu kalkındırabiliyor muyuz?

Bize düşen vazife bu. Bunu yapmayıp da yalnız onları ayıplamakla kalmak kadar fena bir şey yok. Bize düşen vazife bu.

Bunu yapmayıp da yalnız onları ayıplamakla kalmak kadar fena bir şey yok.

Onun için Buhârî hadislerinin birisinde, yine tavsiye edeyim 1087 ve 1088 numaralıOnun için Buhârî hadislerinin birisinde, yine tavsiye edeyim 1087 ve 1088 numaralı Buhârî hadislerini okumanızı çok rica ederim. Hem tekrar tekrar okuyun.Buhârî hadislerini okumanızı çok rica ederim. Hem tekrar tekrar okuyun. Çünkü birden anlaşılmaz ve tekrar tekrar okununca için güzel anlaşılır. Müslümanlığı orada güzel açıklamıştır. Çünkü birden anlaşılmaz ve tekrar tekrar okununca için güzel anlaşılır. Müslümanlığı orada güzel açıklamıştır.

Onun için mü'min denildiği vakitte tabi bunun fakiri var, hastası var, miskini var,Onun için mü'min denildiği vakitte tabi bunun fakiri var, hastası var, miskini var, zayıfı var, zengini var, hepsi var. Çeşitli insanlar işte ama hepsi mü'min kelimesinin altındadır bunların hepsi.zayıfı var, zengini var, hepsi var. Çeşitli insanlar işte ama hepsi mü'min kelimesinin altındadır bunların hepsi. Mü'min demiş, hepsi bunların altındadır, ne kadar iyi kötü. Mü'min demiş, hepsi bunların altındadır, ne kadar iyi kötü.

İşte bunu insanlara anlatamayız biz şimdi. Tabaka tabaka bölünmüş bugün insanlar.İşte bunu insanlara anlatamayız biz şimdi. Tabaka tabaka bölünmüş bugün insanlar. E benim tabakam yüksek bir tabaka.E benim tabakam yüksek bir tabaka. Kendimden aşağı tabakayı daima hor görme bir âdet olmuş, beğenmeme bir âdet olmuş. E niçin? Kendimden aşağı tabakayı daima hor görme bir âdet olmuş, beğenmeme bir âdet olmuş.

E niçin?

Miskin herif, tembel herif. İşte cahil herif, çeşitli tâbirler bulunur, söylenir. Neden? Miskin herif, tembel herif. İşte cahil herif, çeşitli tâbirler bulunur, söylenir.

Neden?

Sen onun yerinde [olsaydın,] seni yaradan seni de onun yerinde yaratsaydı ne yapardın sen? Sen onun yerinde [olsaydın,] seni yaradan seni de onun yerinde yaratsaydı ne yapardın sen?

Sana babandan bir servet kalmış yahut çalışmışsın da almışsın bu serveti. Sana babandan bir servet kalmış yahut çalışmışsın da almışsın bu serveti.

Ya onun gibi bir beceriksiz yaratsaydı da Allah seni, tuttuğun işler rast gelmeseydi deYa onun gibi bir beceriksiz yaratsaydı da Allah seni, tuttuğun işler rast gelmeseydi de bir fakir duruma düşeydin, bir miskin durumuna düşeydin, işini beceremez duruma düşeydinbir fakir duruma düşeydin, bir miskin durumuna düşeydin, işini beceremez duruma düşeydin ne yapacaktın o zaman sen? Ne yapardın yani, elinden ne gelirdi? Bir şey gelmez, sürüklenir dururdun. ne yapacaktın o zaman sen?

Ne yapardın yani, elinden ne gelirdi?

Bir şey gelmez, sürüklenir dururdun.

Binâenaleyh sana düşen vazife o hor gördüğün adama yardım etmektir.Binâenaleyh sana düşen vazife o hor gördüğün adama yardım etmektir. Hor gördüğün beğenmediğin adama yardım etmek, elini öpüp onun duasını almak.Hor gördüğün beğenmediğin adama yardım etmek, elini öpüp onun duasını almak. Yoksa onu hor görüp de hakir görüp de onu rüsvay eder bir derecede sözler sarfetmek Yoksa onu hor görüp de hakir görüp de onu rüsvay eder bir derecede sözler sarfetmek müslümana değil insana bile yakışmaz. Müslüman ise hiç yapmaz bunları.müslümana değil insana bile yakışmaz. Müslüman ise hiç yapmaz bunları. Daima herkesi kendinden iyi herkesi kendinden üstün görmelidir.Daima herkesi kendinden iyi herkesi kendinden üstün görmelidir. Müslüman ne kadar abid de olsa, zahit de olsa, sofu da olsa, alim de olsa, bilgin de olsa,Müslüman ne kadar abid de olsa, zahit de olsa, sofu da olsa, alim de olsa, bilgin de olsa, milyoner de olsa daima kendisini herkesten aşağı görmesi, herkesi kendinden üstün görmesi lazım. milyoner de olsa daima kendisini herkesten aşağı görmesi, herkesi kendinden üstün görmesi lazım. Bunu göremiyorsa gözlerinde bozukluk vardır onun. Gözlerinde bozukluk vardır! Bunu göremiyorsa gözlerinde bozukluk vardır onun. Gözlerinde bozukluk vardır!

el-Ensâru âyetü'l-mü'minîn ve âyetü'l-münâfiki lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün ve lâ yübğiduhüm illâ münâfikun. el-Ensâru âyetü'l-mü'minîn ve âyetü'l-münâfiki lâ yuhibbuhüm illâ mü'minün ve lâ yübğiduhüm illâ münâfikun.

Bu da yine aynı hadisin başka bir tâbir ile ifadesidir. Bu da yine aynı hadisin başka bir tâbir ile ifadesidir.

"Ensar mü'minlerin alametidir yani mü'minler yardımcıdırlar." "Ensar mü'minlerin alametidir yani mü'minler yardımcıdırlar."

Nusret mü'minin alametidir, mü'min daima birbirine yardım etmekle mükellef ve muvazzaftır.Nusret mü'minin alametidir, mü'min daima birbirine yardım etmekle mükellef ve muvazzaftır. Hayırlar başka yani. Umumi hayırlar yine vazifemiz ama asıl vazifemiz birbirimizi destekleme,Hayırlar başka yani. Umumi hayırlar yine vazifemiz ama asıl vazifemiz birbirimizi destekleme, birbirimize yardım etme, birbirimizin elinden tutma. birbirimize yardım etme, birbirimizin elinden tutma. Alim cahilin elinden tutacak, zengin fakirin elinden tutacak.Alim cahilin elinden tutacak, zengin fakirin elinden tutacak. Böylece hep bir kütle olarak yürürsek işte o zaman müslüman müslüman olarak yaşar, Böylece hep bir kütle olarak yürürsek işte o zaman müslüman müslüman olarak yaşar, kimse de müslümanın belini bükemez, kolunu bükemez. Niçin? Birliktir, bükülmez. kimse de müslümanın belini bükemez, kolunu bükemez.

Niçin?

Birliktir, bükülmez.

Sen şu kadınların giydiği incecik çorap var ya, onun iplikleri işte gayet basit, çocuklar bile koparır.Sen şu kadınların giydiği incecik çorap var ya, onun iplikleri işte gayet basit, çocuklar bile koparır. Fakat hepsi bir araya geldikten sonra pehlivan bile koparamaz onu. Bunun hepsini biz biliyoruz.Fakat hepsi bir araya geldikten sonra pehlivan bile koparamaz onu. Bunun hepsini biz biliyoruz. Bildiğimiz halde yine birbirimize arka çeviririz, birbirimizi katiyen desteklemeyiz.Bildiğimiz halde yine birbirimize arka çeviririz, birbirimizi katiyen desteklemeyiz. Onun için yıkım yıkım üstüne, yıkım yıkım üstüne, en nihayetinde bakarsın ki mahv u perişanlık ortalığı siler gider.Onun için yıkım yıkım üstüne, yıkım yıkım üstüne, en nihayetinde bakarsın ki mahv u perişanlık ortalığı siler gider. Tarihte silinen insanları hepiniz okumuş insanlarsınız. Tarihte silinen insanları hepiniz okumuş insanlarsınız.

Tarihte silinen insanlar niçin silinmiş acaba? Tarihte bugün unutulmuş bile, ancak adları kalmış orada. Tarihte silinen insanlar niçin silinmiş acaba?

Tarihte bugün unutulmuş bile, ancak adları kalmış orada.

Neden bunlar mahvoldular, neden silindiler tarihten? Neden bunlar mahvoldular, neden silindiler tarihten?

İşte bunlar hep birbirlerine destek olmadılar, büyüklerine uymadılar, Allah'ın emirlerini dinlemediler.İşte bunlar hep birbirlerine destek olmadılar, büyüklerine uymadılar, Allah'ın emirlerini dinlemediler. Nihayet böylece perişan oldular gittiler. Nihayet böylece perişan oldular gittiler.

el-Eydî selâsetün. Buna da dikkatinizi çekerim! el-Eydî selâsetün. Buna da dikkatinizi çekerim!

el-Eydî. "Eller üç vecih üzerinedir." Şu bir eldir ama üç vecih üzerine. el-Eydî. "Eller üç vecih üzerinedir." Şu bir eldir ama üç vecih üzerine.

Birincisi; Fe-yedullâhi'l-ulyâ. "Birisi evvela Allah'ın eli." Birincisi;

Fe-yedullâhi'l-ulyâ. "Birisi evvela Allah'ın eli."

Şimdi sen deme, burada şaşırma, Allah'ın eli mi var diyeceksin. Allah'ın eli kudret eli demek. Şimdi sen deme, burada şaşırma, Allah'ın eli mi var diyeceksin. Allah'ın eli kudret eli demek.

Tebarekellezî bi-yedihi'l-mülk. "Mülk O'nun elinde diyor." Orada bir el var, ama o el nasıl el? Tebarekellezî bi-yedihi'l-mülk. "Mülk O'nun elinde diyor."

Orada bir el var, ama o el nasıl el?

Senin elin gibi benim elim gibi değil. Etten kemikten değil, o Allah'ın kudret eli.Senin elin gibi benim elim gibi değil. Etten kemikten değil, o Allah'ın kudret eli. Ama onu böyle tavsif ediyor anlatıyor, başka türlü anlatılmaz ki bize. Bize anlatmak için "Allah'ın eli" diyor. Ama onu böyle tavsif ediyor anlatıyor, başka türlü anlatılmaz ki bize. Bize anlatmak için "Allah'ın eli" diyor.

Nasıl el? Kudret eli. Bi-yedihi'l-mülk. "Mülk O'nun elinde." Nasıl el?

Kudret eli.

Bi-yedihi'l-mülk. "Mülk O'nun elinde."

Bak hududu bulunmayan bir boşluk var, içerisinde sayısı bilinmeyen mevcudât var.Bak hududu bulunmayan bir boşluk var, içerisinde sayısı bilinmeyen mevcudât var. Yıldızlarının çeşitleri ile beraber sayısını şu kadardır diyebilecek bir kudret sahibi yok. Yıldızlarının çeşitleri ile beraber sayısını şu kadardır diyebilecek bir kudret sahibi yok.

Aklıma geldi, Hz Üftade diyor ki; Allahu Teâlâ Hâlık'tır. Bu dünyayı halketti de hâlıklığı bitti değil.Aklıma geldi, Hz Üftade diyor ki;

Allahu Teâlâ Hâlık'tır. Bu dünyayı halketti de hâlıklığı bitti değil.
Hâlıklığı bitti değil Allah'ın. Allahu Teâlâ her gün Hâlık, Hâlıklığı bitti değil Allah'ın. Allahu Teâlâ her gün Hâlık, her gün Hâlık her gün kim bilir ne kadar mevcudât yaratıyor. Ne kadar mahluk yaratmıştır. her gün Hâlık her gün kim bilir ne kadar mevcudât yaratıyor. Ne kadar mahluk yaratmıştır.

İşte dünyaya gelen insanlar da öyle değil mi? İşte dünyaya gelen insanlar da öyle değil mi?

Geliyoruz bir taraftan, o gelişler Allahu Teâlâ'nın halketmesi iledir ama o bu dünyada Hâlık.Geliyoruz bir taraftan, o gelişler Allahu Teâlâ'nın halketmesi iledir ama o bu dünyada Hâlık. Allahu Teâlâ'nın daha o kadar mülkü vardır ki onları da Hâlık'tır Allahu Teâlâ ama haberimiz yoktur. Allahu Teâlâ'nın daha o kadar mülkü vardır ki onları da Hâlık'tır Allahu Teâlâ ama haberimiz yoktur.

İşte o vereceği Allahu celle ve alâ'nın elinde. İşte o vereceği Allahu celle ve alâ'nın elinde.

Fe-yedullâhi'l-ulyâ "Yedullah, üsttedir o, her şeyin üstündedir." Fe-yedullâhi'l-ulyâ "Yedullah, üsttedir o, her şeyin üstündedir."

İkincisi; Ve yedü'l-mu'tî elletî telîhâ. "İkinci el Allah'ın elinin altındaki eldir." İkincisi;

Ve yedü'l-mu'tî elletî telîhâ. "İkinci el Allah'ın elinin altındaki eldir."

İkinci el Allah'ın elinin altında olan el, ama bu tâbir. Bunu başka türlü tasavvur etmemeli.İkinci el Allah'ın elinin altında olan el, ama bu tâbir. Bunu başka türlü tasavvur etmemeli. Bu tâbiri de başka türlü anlatmanın imkânı yok da Cenâb-ı Peygamber bu şekilde anlatıyor. Bu tâbiri de başka türlü anlatmanın imkânı yok da Cenâb-ı Peygamber bu şekilde anlatıyor.

"İkinci el Allahu Teâlâ'nın elinin altında olan eldir." El-mu'tî. "Ki, veren el." "İkinci el Allahu Teâlâ'nın elinin altında olan eldir." El-mu'tî. "Ki, veren el."

Bak buradaki tâbire bak, verici olan el, Allahu Teâlâ'nın elinin altında olan el.Bak buradaki tâbire bak, verici olan el, Allahu Teâlâ'nın elinin altında olan el. Allah'a en yakın olan el verenlerin elidir. Allah'a yakınlık Allah'a olan verici nisbetinde oluyor demek.Allah'a en yakın olan el verenlerin elidir. Allah'a yakınlık Allah'a olan verici nisbetinde oluyor demek. Ne kadar vergin bol olursa senin elin Allah'ın eline o kadar yakın oluyor. Ne kadar vergin bol olursa senin elin Allah'ın eline o kadar yakın oluyor.

Üçüncü el; Ve yedü's-sâili's-süflâ. "Üçüncü el de elini açıp isteyen el, aşağıdaki el."Üçüncü el;

Ve yedü's-sâili's-süflâ. "Üçüncü el de elini açıp isteyen el, aşağıdaki el."
Fe-a'ti'l-fadle. "Öyleyse sen şimdi artık olan malını ver, artık olan malını saklama." Fe-a'ti'l-fadle. "Öyleyse sen şimdi artık olan malını ver, artık olan malını saklama."

Çünkü senin artık olan o malın, fazla olan malın yani ihtiyacından fazla olan malın diyecek,Çünkü senin artık olan o malın, fazla olan malın yani ihtiyacından fazla olan malın diyecek, ama şimdi bizim "ihtiyacımızdan fazla" deyince bize pay çıkıyor oradan. Niçin? ama şimdi bizim "ihtiyacımızdan fazla" deyince bize pay çıkıyor oradan.

Niçin?

İhtiyacımızın sonu yok. Biz istiyoruz ki dünya durduğu müddetçe bizim servetimiz çoğalsın.İhtiyacımızın sonu yok. Biz istiyoruz ki dünya durduğu müddetçe bizim servetimiz çoğalsın. Yani dünyada yüz bin sene yaşasak, bizi yüz bin sene besleyecek servet olsun bize. Yani dünyada yüz bin sene yaşasak, bizi yüz bin sene besleyecek servet olsun bize.

Bu fazlalık işte, buna bir türlü akıl erdiremiyoruz. Fazlalık bugünkü gıdandan fazla olan fazlalıktır.Bu fazlalık işte, buna bir türlü akıl erdiremiyoruz. Fazlalık bugünkü gıdandan fazla olan fazlalıktır. Bugün seni besleyen yiyeceğin içeceğin zahiren var ya, o senin için lazım fakat yarın için lazım değil.Bugün seni besleyen yiyeceğin içeceğin zahiren var ya, o senin için lazım fakat yarın için lazım değil. Yarın yaşayacağın da meçhul, yarın sana verilecek rızık da muhakkak gelecek. Yarın yaşayacağın da meçhul, yarın sana verilecek rızık da muhakkak gelecek.

Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem birgün Bilal-i Habeşi'nin evini ziyarete gitti. Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem birgün Bilal-i Habeşi'nin evini ziyarete gitti.

Bilal-i Habeşî. Bak, Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'deki büyüklüğe bakın! Bilal-i Habeşî.

Bak, Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'deki büyüklüğe bakın!

Bilal-i Habeşî mâlum müezzin, Resûlullah'ın müezzini.Bilal-i Habeşî mâlum müezzin, Resûlullah'ın müezzini. Ama Resûlullah "Ben Peygamberim" diyerekten öyle büyüklük taslamıyor,Ama Resûlullah "Ben Peygamberim" diyerekten öyle büyüklük taslamıyor, böyle küçüklerin de ziyaretine gitmenin lüzumunu bize duyuruyor; böyle küçüklerin de ziyaretine gitmenin lüzumunu bize duyuruyor;

"Bak ben Bilal'in de evine gidiyorum, sen de gel! Sen de git böyle küçüklerinin evine." diyor. "Bak ben Bilal'in de evine gidiyorum, sen de gel! Sen de git böyle küçüklerinin evine." diyor.

Bizim büyüklerimiz küçüklerimizin evine hiç gitmez, tenezzül etmez. Gelirse de gururla gelir gururu ile gider.Bizim büyüklerimiz küçüklerimizin evine hiç gitmez, tenezzül etmez. Gelirse de gururla gelir gururu ile gider. Gururuyla gelir gururuyla gider! Boş gelir boş gider yani. Gururuyla gelir gururuyla gider! Boş gelir boş gider yani.

Onun için baktı ki Bilal hurma yığıyormuş. Bilal hurma yığıyormuş, öbek öbek hurmaları var. Onun için baktı ki Bilal hurma yığıyormuş. Bilal hurma yığıyormuş, öbek öbek hurmaları var.

"Ne olacak bunlar Bilal?" dedi. "Yâ Resûlallah! Size dışarıdan misafirler geliyor."Ne olacak bunlar Bilal?" dedi.

"Yâ Resûlallah! Size dışarıdan misafirler geliyor.
Misafirler geliyor, bugünkü tabirle devlet adamları geliyor. Diğer devletlerden elçiler geliyor.Misafirler geliyor, bugünkü tabirle devlet adamları geliyor. Diğer devletlerden elçiler geliyor. Bazen olur da hane-i saadette bir şey bulunmayıveriyor.Bazen olur da hane-i saadette bir şey bulunmayıveriyor. Bulunmayınca, işte ben hemen bu yedekten, bu hazırdanBulunmayınca, işte ben hemen bu yedekten, bu hazırdan hemen size takdim etmek için bunları saklıyorum burada." dedi. hemen size takdim etmek için bunları saklıyorum burada." dedi.

Yâ bilal enfık enfık. "Yâ Bilal! Yarını düşünme bunları dağıt.Yâ bilal enfık enfık. "Yâ Bilal! Yarını düşünme bunları dağıt. Yarın gelecek misafirimin de Allah rızkını yollayacaktır." dedi. Yarın gelecek misafirimin de Allah rızkını yollayacaktır." dedi.

O da rızkıyla gelecektir, rızkı yoksa boş gelir boş gider.O da rızkıyla gelecektir, rızkı yoksa boş gelir boş gider. Ama Allahu Teâlâ hiçbir kulunun rızkını boş bırakmaz.Ama Allahu Teâlâ hiçbir kulunun rızkını boş bırakmaz. Binâenaleyh sen bunu boşu boşuna saklama burada: Enfık enfık. Binâenaleyh sen bunu boşu boşuna saklama burada: Enfık enfık.

Buhârî hazretlerinin hadisleri içerisindedir. Buhârî hazretlerinin hadisleri içerisindedir.

Enfık yâ bilal enfık. "Ver ver ver! Lüzumu yok saklamaya!" Enfık yâ bilal enfık. "Ver ver ver! Lüzumu yok saklamaya!"

Bugün ise biz ne azim felaketlerin içerisindeyiz. Allah muhafaza etsin. Allah cümlemizi affetsin. Bugün ise biz ne azim felaketlerin içerisindeyiz.

Allah muhafaza etsin. Allah cümlemizi affetsin.

Ve lâ ta'cizü an nefsike. "Fakat verirken [de kendi nefsini zor durumda bırakma.]" Ve lâ ta'cizü an nefsike. "Fakat verirken [de kendi nefsini zor durumda bırakma.]"

Böyle Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e bir kere geldi bir kadında istedi,Böyle Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e bir kere geldi bir kadında istedi, üzerindeki gömleği de çıkardı verdi. Verince Resûlü Ekrem'in üzerinde namaza çıkacak şeysi kalmadı.üzerindeki gömleği de çıkardı verdi. Verince Resûlü Ekrem'in üzerinde namaza çıkacak şeysi kalmadı. Galiba birkaç vakit namaza çıkamadı. Galiba birkaç vakit namaza çıkamadı.

Onun üzerine Cenâb-ı Hak âyet-i kerîme ile,Onun üzerine Cenâb-ı Hak âyet-i kerîme ile, "Öyle elleri boş kalacak yani elleri kitlenip kalacak durumda değil vergin." dedi."Öyle elleri boş kalacak yani elleri kitlenip kalacak durumda değil vergin." dedi. Vergiyi vereceksin ama kendin ve çoluk çocuğunu da aç bırakmamak şartıyla.Vergiyi vereceksin ama kendin ve çoluk çocuğunu da aç bırakmamak şartıyla. Onların da nafakalarını ayırmak suretiyle. Onların da nafakalarını ayırmak suretiyle. Yani hepsini değil, bir miktarını da yine çoluğuna çocuğuna, kendine ayıracak ondan fazlasını da vereceksin. Yani hepsini değil, bir miktarını da yine çoluğuna çocuğuna, kendine ayıracak ondan fazlasını da vereceksin.

Allah!.. Ahmed b. Hanbel, Beyhaki, Ebû Davud, Hâkim Malik b. Nadle el-Cüşehî radıyallahu anh'ten. Allah!..

Ahmed b. Hanbel, Beyhaki, Ebû Davud, Hâkim Malik b. Nadle el-Cüşehî radıyallahu anh'ten.

el-Îmânü ma'rifetün bi'l-kalbi ve kavlün bi'l-lisâni ve amelün bi'l-erkâni. el-Îmânü ma'rifetün bi'l-kalbi ve kavlün bi'l-lisâni ve amelün bi'l-erkâni.

Bu imanı tarife geldi de. Bu imanın tarifinde buyuruyorlar ki; Bu imanı tarife geldi de. Bu imanın tarifinde buyuruyorlar ki;

el-Îmânü. "İman, lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah diye daireyi imana giriyoruz ya." el-Îmânü. "İman, lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah diye daireyi imana giriyoruz ya."

Bu iman nedir? Ma'rifetün bi'l-kalbi. "Gönlün bilişidir." Bu iman nedir?

Ma'rifetün bi'l-kalbi. "Gönlün bilişidir."

Kalbin bilip inanışına, kalbin bildi ki bu varlığın sahibi var. Bu mevcudatın sahibi var, buna inandı. Kalbin bilip inanışına, kalbin bildi ki bu varlığın sahibi var. Bu mevcudatın sahibi var, buna inandı.

Bu inancına, ma'rifetün bi'l-kalb, "Kalbin marifeti ile beraber."Bu inancına, ma'rifetün bi'l-kalb, "Kalbin marifeti ile beraber." Ve kavlün bi'l-lisâni. "Bu içindeki olan inanca dilin iştirakı ile lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah demek."Ve kavlün bi'l-lisâni. "Bu içindeki olan inanca dilin iştirakı ile lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah demek." Ve amelün bi'l-erkâni. "Bu lisanen söylediği söze, bu dili ile söylediğini azaları ile da ispat etmesi." Ve amelün bi'l-erkâni. "Bu lisanen söylediği söze, bu dili ile söylediğini azaları ile da ispat etmesi."

Erkanı üzerine amelini yapmasıyla dilinin söylediğini tasdik, dili de kalbin söylediğini,Erkanı üzerine amelini yapmasıyla dilinin söylediğini tasdik, dili de kalbin söylediğini, inancını izhar oluyor ki işte buna iman diyorlar. inancını izhar oluyor ki işte buna iman diyorlar.

Onun için bu iman meselesinde biz de "Dil ile ikrar kalp ile tasdik." Bu bizim mezhebimizin kavlidir.Onun için bu iman meselesinde biz de "Dil ile ikrar kalp ile tasdik." Bu bizim mezhebimizin kavlidir. Fakat muahaddisînin kavli, "Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, amelün bi'l-erkandadır." Fakat muahaddisînin kavli, "Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, amelün bi'l-erkandadır." Muhaddisînin kavli bunun üzerinde toplanmıştır. Erkanı üzere amel etmektedir Muhaddisînin kavli bunun üzerinde toplanmıştır. Erkanı üzere amel etmektedir

Çünkü Cenâb-ı Peygamber ashab-ı kiramla beraber oturuyorlardı, Cibril aleyhisselam geldi, sordu.Çünkü Cenâb-ı Peygamber ashab-ı kiramla beraber oturuyorlardı, Cibril aleyhisselam geldi, sordu. İmandan İslâmiyet'ten sordu. Cenâb-ı Peygamber de iman şudur, İslâm budur diye anlattı. İmandan İslâmiyet'ten sordu. Cenâb-ı Peygamber de iman şudur, İslâm budur diye anlattı. Bir de İhsan'ı sordu, İhsan'ı da anlattı. Bunlar için diyorlar ki iman üç şeyden ibarettir.Bir de İhsan'ı sordu, İhsan'ı da anlattı.

Bunlar için diyorlar ki iman üç şeyden ibarettir.
Cibril aleyhisselam bu üçü sordu. "İman nedir?" dedi anlattı, "İslâm nedir?" dedi anlattı,Cibril aleyhisselam bu üçü sordu. "İman nedir?" dedi anlattı, "İslâm nedir?" dedi anlattı, "İhsan nedir yâ Resûlallah?" Onu da anlattı. "İhsan nedir yâ Resûlallah?" Onu da anlattı.

Şimdi iman ile İslamiyet şeriattir diyor, İhsan'da tarikattır demiş. Şimdi iman ile İslamiyet şeriattir diyor, İhsan'da tarikattır demiş.

Amelün bi'l-erkân, yani denilen şeyi güzel bir şekilde yapabilmek, ki işte ona İhsan tâbir ediyorlar.Amelün bi'l-erkân, yani denilen şeyi güzel bir şekilde yapabilmek, ki işte ona İhsan tâbir ediyorlar. İmanın üst noktası. İmanın üst noktası! İmanın üst noktası. İmanın üst noktası! İman lâ ilâhe illallah'tan başlıyor fakat yüksele yüksele bir yere çıkacak tabi. İman lâ ilâhe illallah'tan başlıyor fakat yüksele yüksele bir yere çıkacak tabi. Yükseldiği yer amelün bi'l-erkân ihsan makamı.Yükseldiği yer amelün bi'l-erkân ihsan makamı. İhsan makamı, daima kulun her an için Allahu Teâlâ'yı zikredici olması [makamıdır.] İhsan makamı, daima kulun her an için Allahu Teâlâ'yı zikredici olması [makamıdır.]

Şimdi şu da var bakınız, dikkat edin. Allah'a vuslat derler. Allah'a vuslat nasıl olur? Şimdi şu da var bakınız, dikkat edin.

Allah'a vuslat derler.

Allah'a vuslat nasıl olur?

Allah şurada da gidelim ona kavuşalım mı? Kavuşalım da, bu kavuşma mıdır vuslat? Allah şurada da gidelim ona kavuşalım mı? Kavuşalım da, bu kavuşma mıdır vuslat?

Bu imkânı olmayan bir şey.Bu imkânı olmayan bir şey. Dünyada Allah'ın bir vücudu yok ki ortada, gidelim ona kavuşalım da vuslat hâsıl olsun. Yok... Dünyada Allah'ın bir vücudu yok ki ortada, gidelim ona kavuşalım da vuslat hâsıl olsun.

Yok...

Vuslat nedir? Vuslat, Allahu Teâlâ'nın şu mülkünde tasarruf kâmilen Allah'ın elindedir.Vuslat nedir?

Vuslat, Allahu Teâlâ'nın şu mülkünde tasarruf kâmilen Allah'ın elindedir.
Hiçbir zerrenin, hiçbir yaprağın kendi kudretiyle hareketi yoktur. Hiçbir zerrenin, hiçbir yaprağın kendi kudretiyle hareketi yoktur. Bütün ecrâm Allahu Teâlâ'nın kuvvetinde olduğuna kanaatin geldi mi, vuslat sende hâsıl olur. Bütün ecrâm Allahu Teâlâ'nın kuvvetinde olduğuna kanaatin geldi mi, vuslat sende hâsıl olur.

Bu kanaati içerisine yerleştirebiliryor musun? Bu kanaati içerisine yerleştirebiliryor musun?

Bütün zerrât, bütün mevcudât Allahu Teâlâ'nın emri olmadıkça hiçbir hareket yapamazlar. Bütün zerrât, bütün mevcudât Allahu Teâlâ'nın emri olmadıkça hiçbir hareket yapamazlar.

Buna inanç oluyor mu? Yok efendi, olur mu öyle şey? Buna inanç oluyor mu?

Yok efendi, olur mu öyle şey?

Herkesin bir arzusu bir şeysi var. O arzularına göre insan hareket eder. Herkesin bir arzusu bir şeysi var. O arzularına göre insan hareket eder.

Ha sen onu öyle, "Ben kendi arzuma göre hareket ediyorum." dersen vuslattan çok uzak kalırsın.Ha sen onu öyle, "Ben kendi arzuma göre hareket ediyorum." dersen vuslattan çok uzak kalırsın. Vuslat, bütün ecrâm, yerde gökte ne varsa, hepsi Allahu Teâlâ'nın emrinde, O'nun tasarrufu altındadır. Vuslat, bütün ecrâm, yerde gökte ne varsa, hepsi Allahu Teâlâ'nın emrinde, O'nun tasarrufu altındadır.

Onun için bir tesbihte, büyüklerin tesbihinde diyor ki; Sübhane men lâ yecîi fî mülkihî illâ mâ yeşâ.Onun için bir tesbihte, büyüklerin tesbihinde diyor ki;

Sübhane men lâ yecîi fî mülkihî illâ mâ yeşâ.
"Allahu Teâlâ'nın mülkünde Allah'ın dediğinden başkası olmaz." "Allahu Teâlâ'nın mülkünde Allah'ın dediğinden başkası olmaz."

Şu biz mikrop filan diyoruz ya hani, korkuyoruz, ödümüz kopuyor her türlü şeyinden.Şu biz mikrop filan diyoruz ya hani, korkuyoruz, ödümüz kopuyor her türlü şeyinden. Bu Allah'ın bir mahlukudur. Kendi başına kudreti yoktur onun. Bu Allah'ın bir mahlukudur. Kendi başına kudreti yoktur onun. O, kime tasallut ettiriyorsa, kimin üzerine yolluyorsa orada faaliyetini icrâ eder, başka yerde yapamaz. O, kime tasallut ettiriyorsa, kimin üzerine yolluyorsa orada faaliyetini icrâ eder, başka yerde yapamaz. Kimin canının alınması lazımsa onlara şey yapar.Kimin canının alınması lazımsa onlara şey yapar. Ama ona şimdi biz deriz ki, "Şimdi bizim ilaç aşılarımız var,Ama ona şimdi biz deriz ki, "Şimdi bizim ilaç aşılarımız var, onları yaptık mı kurtuluruz, kurtarırız paçayı." onları yaptık mı kurtuluruz, kurtarırız paçayı."

O sana göre bana göre. Ehl-i vuslata göre Allah'ın dediğinden başka hiçbir şey olmaz.O sana göre bana göre. Ehl-i vuslata göre Allah'ın dediğinden başka hiçbir şey olmaz. İsterse aşının içine gir, böyle her tarafını aşı kaplasın, o mikrop sana yine bir delik bulurİsterse aşının içine gir, böyle her tarafını aşı kaplasın, o mikrop sana yine bir delik bulur yine yapacağını yapar sende. Eğer Allahu Teâlâ murat ediyorsa. yine yapacağını yapar sende. Eğer Allahu Teâlâ murat ediyorsa.

Bu meseleye herkesin tabi aklı da ermez. Bu işte imanın içteki yerleşisinin bir eseridir.Bu meseleye herkesin tabi aklı da ermez. Bu işte imanın içteki yerleşisinin bir eseridir. İman bu derece yerleşti miydi, "Ha, ben o Allah'ın kuluyum." [der.] İman bu derece yerleşti miydi, "Ha, ben o Allah'ın kuluyum." [der.]

Geçen gün bizim vâiz efendi de bunu güzel dile getirmişti ha.Geçen gün bizim vâiz efendi de bunu güzel dile getirmişti ha. Yani insanı Allahu Teâlâ yaratmış o kadar da güzel hâmilerimiz, hâfızlarımız var ki meleklerden, Yani insanı Allahu Teâlâ yaratmış o kadar da güzel hâmilerimiz, hâfızlarımız var ki meleklerden, hiç birinden haberimiz yok onların. Yediğimiz yemeği zannederiz ki dişlerimiz çiğniyor, karnımıza da giriyor.hiç birinden haberimiz yok onların. Yediğimiz yemeği zannederiz ki dişlerimiz çiğniyor, karnımıza da giriyor. İşte orada midemiz çalışıyor çalışıyor ondan sonra çeşitli eziyor büzüyor, kan olup, İşte orada midemiz çalışıyor çalışıyor ondan sonra çeşitli eziyor büzüyor, kan olup, işte bir taraftan birisi bir taraftan birisi dışarıya çıkarıyoruz. İşe yarayanları da içeride kalıyor. işte bir taraftan birisi bir taraftan birisi dışarıya çıkarıyoruz. İşe yarayanları da içeride kalıyor.

Bu zanneder misin ki kendiliğinden oluyor? Orada ne kadar muvazzaf melek var haberimiz yok hiçbirisinden. Bu zanneder misin ki kendiliğinden oluyor?

Orada ne kadar muvazzaf melek var haberimiz yok hiçbirisinden.

İnkâr edersen başka. Ama Allahu Teâlâ'nın kudreti bununla kâim.İnkâr edersen başka. Ama Allahu Teâlâ'nın kudreti bununla kâim. O meleklerle bizi böyle yaşatıyor işte, muhafaza ediyor. O'nun gizli, görünmez askerleri. O meleklerle bizi böyle yaşatıyor işte, muhafaza ediyor. O'nun gizli, görünmez askerleri.

Şimdi tuhaf olan şey burası. Şimdi bir mikrop diyorlar, ödümüz kopuyor hepimizin. Kim dedi bunu? Şimdi tuhaf olan şey burası. Şimdi bir mikrop diyorlar, ödümüz kopuyor hepimizin.

Kim dedi bunu?

İşte filan yerdeki gâvur bunu bulmuş.İşte filan yerdeki gâvur bunu bulmuş. Bunun adına şu mikrop demişler, şöyle zarar yapıyormuş böyle zararı yaparmış. Ona mum yapıştırıyoruz. Bunun adına şu mikrop demişler, şöyle zarar yapıyormuş böyle zararı yaparmış. Ona mum yapıştırıyoruz.

Aman çocuk! Düşen ekmeği alma, bırak mikropludur o. Yıkayayım! Yok yok, bırak dursun, mikroplu. Aman çocuk! Düşen ekmeği alma, bırak mikropludur o.

Yıkayayım!

Yok yok, bırak dursun, mikroplu.

Yapıştırdık ona, o gavur onu dedi, o da bize geldi. Biz de şimdi o mikroba mum yapıştırdık, ödümüz kopar.Yapıştırdık ona, o gavur onu dedi, o da bize geldi. Biz de şimdi o mikroba mum yapıştırdık, ödümüz kopar. Ama "Allah dedi!" deyince düşünmeye başlıyoruz. "Allah dedi!" deyince başlıyoruz düşünmeye! Ama "Allah dedi!" deyince düşünmeye başlıyoruz. "Allah dedi!" deyince başlıyoruz düşünmeye!

Yahu Allah mı büyük o mu büyük ya? O da Allah'ın bir mahluku yahu!Yahu Allah mı büyük o mu büyük ya?

O da Allah'ın bir mahluku yahu!
Evet Allah ona bir ilim vermiş onu fenle bulmuş, ispat etmiş ama o da bulduğu da Evet Allah ona bir ilim vermiş onu fenle bulmuş, ispat etmiş ama o da bulduğu da Allah'ın bir mahlukudur yine. Kudretini gösteriyor ki Allahu celle ve alâ; Allah'ın bir mahlukudur yine. Kudretini gösteriyor ki Allahu celle ve alâ;

"Bak gözünle göremediğin şu ufacık şeyle senin canına okuyorum ben!" diyor. "Bak gözünle göremediğin şu ufacık şeyle senin canına okuyorum ben!" diyor.

Senin canına okuyan o mikrop değil Allah celle ve alâ.Senin canına okuyan o mikrop değil Allah celle ve alâ. O ufacık gözünle göremediğin mahlukla seni bizi perişan ediyor. Bütün memleket rahatsız oluyor. O ufacık gözünle göremediğin mahlukla seni bizi perişan ediyor. Bütün memleket rahatsız oluyor.

Ama o ufacık mikrobun ne kudreti olur yahu? Elimizle tutamıyoruz, gözümüzle de göremiyoruz.Ama o ufacık mikrobun ne kudreti olur yahu?

Elimizle tutamıyoruz, gözümüzle de göremiyoruz.
Ama mikroskopla filan görünüyormuş, ufacık bir şeydir, zerredir. Zerre bile değil. Ama mikroskopla filan görünüyormuş, ufacık bir şeydir, zerredir. Zerre bile değil. Yani zerreyi yine insan güneş doğunca bakıyorsun birçok zerrât gözünün önünde görülüyor o.Yani zerreyi yine insan güneş doğunca bakıyorsun birçok zerrât gözünün önünde görülüyor o. O ondan da çok ufak, yüzbinlerce defa ufak. E bu kadarcık ufak bir şey nasıl olur da insanın canına okur? O ondan da çok ufak, yüzbinlerce defa ufak.

E bu kadarcık ufak bir şey nasıl olur da insanın canına okur?

E okur, Allah okutuyor işte. E okur, Allah okutuyor işte.

Buradan sen dersini alacaksın ki Allah'taki kudreti müşahade için veriyor Allah bunları.Buradan sen dersini alacaksın ki Allah'taki kudreti müşahade için veriyor Allah bunları. Sen gör bendeki kudreti! Bak şu ufacık mikrobun hakkından da gelemiyorsun. Sen gör bendeki kudreti! Bak şu ufacık mikrobun hakkından da gelemiyorsun. Hakkından da gelemiyorsun, "Aman suları şöyle yapın, aman yemeklere böyle dikkat edin!Hakkından da gelemiyorsun, "Aman suları şöyle yapın, aman yemeklere böyle dikkat edin! Aman vücutlarınıza böyle dikkat edin!" Niçin yahu? Aman vücutlarınıza böyle dikkat edin!"

Niçin yahu?

İşte o ufacık gözünle göremediğin mikrop canımıza okumasın diyerekten. Korkumuz ondan.İşte o ufacık gözünle göremediğin mikrop canımıza okumasın diyerekten. Korkumuz ondan. Ama hiç demiyoruz ki bu mikrofon sahibi Allah'tır, O'na sarılalım da, "Yâ Rab! Bizi sen muhafaza et.Ama hiç demiyoruz ki bu mikrofon sahibi Allah'tır, O'na sarılalım da, "Yâ Rab! Bizi sen muhafaza et. Biz onun hakkından gelemeyiz!" [diyelim demiyoruz da;] Biz onun hakkından gelemeyiz!" [diyelim demiyoruz da;]

"Yok işte filan şırınga buna iyi gelir, filan bilmem ne buna iyi gelir." Vur vur seni, var vur seni. "Yok işte filan şırınga buna iyi gelir, filan bilmem ne buna iyi gelir."

Vur vur seni, var vur seni.

Allah affetsin hepimizi de... Onun için kalbin yakîni lazım.Allah affetsin hepimizi de...

Onun için kalbin yakîni lazım.
İşte yakîn dedikleri, o kanaat gelecek ki Allah'ın dediğinden başka bir şey olmaz yani. İşte yakîn dedikleri, o kanaat gelecek ki Allah'ın dediğinden başka bir şey olmaz yani.

Yâ mâlikü cemî'i'l-eşyâ. "Bütün eşyanın mâliki Hz Allah'tır, başkası değil." Yâ mâlikü cemî'i'l-eşyâ. "Bütün eşyanın mâliki Hz Allah'tır, başkası değil."

Onun için; Sübhâne men lâ yecîi fî mülkihî illâ mâ yeşâ.Onun için;

Sübhâne men lâ yecîi fî mülkihî illâ mâ yeşâ.
"Madem ki bu mülk O'nundur, mülkündeki tasarruf da O'nundur." "Madem ki bu mülk O'nundur, mülkündeki tasarruf da O'nundur."

Bu ev seninse senin evinin içerisinde kimin hükmü geçer? Senin hükmün geçer çünkü ev senindir. Bu ev seninse senin evinin içerisinde kimin hükmü geçer?

Senin hükmün geçer çünkü ev senindir.

Ev senin olunca senin hükmün geçiyorsa, bu mülk de Allah'ındır, Allah'ın sözü geçer burada. Ev senin olunca senin hükmün geçiyorsa, bu mülk de Allah'ındır, Allah'ın sözü geçer burada.

Fakat bu hadâs-i şerîfi İbnü'l-Cevzî Mevzûât'ında ad etmişse de, bunun altındaki bir hadis; Fakat bu hadâs-i şerîfi İbnü'l-Cevzî Mevzûât'ında ad etmişse de, bunun altındaki bir hadis;

el-Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni ve tasdîkun bi'l-kalbi ve amelün bi'l-erkâni. el-Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni ve tasdîkun bi'l-kalbi ve amelün bi'l-erkâni.

Hadis-i sahih ile Hz Âişe'den vârid olan bu hadis de öteki hadisi de teyit eder. Lafızları ayrıdır. Hadis-i sahih ile Hz Âişe'den vârid olan bu hadis de öteki hadisi de teyit eder. Lafızları ayrıdır.

Yalnız şu kadar var ki ashabı kiram hazretleri ve muhaddisin söze çok dikkat etmişlerdir.Yalnız şu kadar var ki ashabı kiram hazretleri ve muhaddisin söze çok dikkat etmişlerdir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek fem-i saadetlerinde nasıl sâdır olduysaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek fem-i saadetlerinde nasıl sâdır olduysa onu öyle nakletmek lazım. Ona bir ek, bir çıkarma yaptın mı onu muhaddis kabul etmez.onu öyle nakletmek lazım. Ona bir ek, bir çıkarma yaptın mı onu muhaddis kabul etmez. Muhaddisin kabul ettiği, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in fem-i saadetinden nasıl çıktıysaMuhaddisin kabul ettiği, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in fem-i saadetinden nasıl çıktıysa öyle söyleyebiliyorsan, ona "hadistir" der. Öyle söyleyemiyorsan "mevzudur" der.öyle söyleyebiliyorsan, ona "hadistir" der. Öyle söyleyemiyorsan "mevzudur" der. Ama başka hadisler onu tekit edince o mevzuluktan çıkar. Ama başka hadisler onu tekit edince o mevzuluktan çıkar.

Orada el-îmânü ma'rifetün bi'l-kalbi dedi, burada el-Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni.Orada el-îmânü ma'rifetün bi'l-kalbi dedi, burada el-Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni. "Dilinle söyleyeceksin." Ve tasdîkun bi'l-kalbi."Dilinle söyleyeceksin." Ve tasdîkun bi'l-kalbi. "Gönlünle, içinle de tasdik edeceksin bu dilinin söylediğini." "Gönlünle, içinle de tasdik edeceksin bu dilinin söylediğini."

Orada evvela gönlün bilmesi, sonra dilin de onu tasdik etmesi;Orada evvela gönlün bilmesi, sonra dilin de onu tasdik etmesi; burada dedi, Evvela dil söyleyecek sonra da gönül tasdik edecek. burada dedi, Evvela dil söyleyecek sonra da gönül tasdik edecek.

Üçüncüsü; Ve amelün bi'l-erkâni.Üçüncüsü;

Ve amelün bi'l-erkâni.
"Dilin söylediyse, gönlün de inandıysa, o inandığını söylediğini tatbik edecek." "Dilin söylediyse, gönlün de inandıysa, o inandığını söylediğini tatbik edecek."

İnandığını ve söylediğini tatbik edecek. Niçin? İnandığını ve söylediğini tatbik edecek.

Niçin?

İmanın icapları nelerdir, İslâm'ın icapları nelerdir onu da yapacak. İmanın icapları nelerdir, İslâm'ın icapları nelerdir onu da yapacak.

Çünkü iman ile İslâm bir vücuttur, ayrılmaz. İman başka İslâm başka, öyle iş yok.Çünkü iman ile İslâm bir vücuttur, ayrılmaz. İman başka İslâm başka, öyle iş yok. İman ile İslâm şu bizim bir vücudumuz var ya, o vücudumuzun bir içi var bir de dışı var. İman ile İslâm şu bizim bir vücudumuz var ya, o vücudumuzun bir içi var bir de dışı var. Bunun içini ayırırsak dışı yaşamaz, dışını çıkarırsak içi yaşamaz. Bunun içini ayırırsak dışı yaşamaz, dışını çıkarırsak içi yaşamaz.

Ve kemiklerimizi çıkarsak, derilerimizi soysak, içimizde bizim kalbimiz var, kalp bizi yaşatıyor değil mi? Ve kemiklerimizi çıkarsak, derilerimizi soysak, içimizde bizim kalbimiz var, kalp bizi yaşatıyor değil mi?

Kalp kafi, ne luzüm var bu kalabalığa, atalım bunları dışarıya? Kalp kafi, ne luzüm var bu kalabalığa, atalım bunları dışarıya?

Ha, attığımız vakitte sen de gidersin dünyadan. Niçin? İçi kaldıralım da dışı dursun.Ha, attığımız vakitte sen de gidersin dünyadan.

Niçin?

İçi kaldıralım da dışı dursun.
İçinden hangisini kaldırsan dışı da durmaz. İçinden hangisini kaldırsan dışı da durmaz. İçinden kalbini çıkarsan olmaz, ciğerini çıkarsan olmaz, mideni çıkarsan olmaz,İçinden kalbini çıkarsan olmaz, ciğerini çıkarsan olmaz, mideni çıkarsan olmaz, böbreğini çıkarsan olmaz, bağırsağını çıkarsan olmaz. İçte lazım dışta lazım.böbreğini çıkarsan olmaz, bağırsağını çıkarsan olmaz. İçte lazım dışta lazım. İman ile İslamiyet dış ile iç gibidir, ikisi bir vücuttur. İman ile İslamiyet dış ile iç gibidir, ikisi bir vücuttur. Onun için iman dediği vakitte İslamiyet de orada mevcut, İslamiyet denildiği vakitte iman da orada mevcut. Onun için iman dediği vakitte İslamiyet de orada mevcut, İslamiyet denildiği vakitte iman da orada mevcut.

Müslüman mı mü'mindir, mü'min mi müslümandır. Şimdi bunu daha açık şekilde izah ederken buyuruyorlar ki; Müslüman mı mü'mindir, mü'min mi müslümandır.

Şimdi bunu daha açık şekilde izah ederken buyuruyorlar ki;

el-Îmânü en tü'mine billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri ve'l-melâiketi ve'l-kitâbi ve'n-nebiyyîne ve'l-mevtiel-Îmânü en tü'mine billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri ve'l-melâiketi ve'l-kitâbi ve'n-nebiyyîne ve'l-mevti ve'l-hayâti ba'de'l-mevti ve tü'mine bi'l-cenneti ve'n-nâri ve'l-hisâbi ve'l-mîzânive'l-hayâti ba'de'l-mevti ve tü'mine bi'l-cenneti ve'n-nâri ve'l-hisâbi ve'l-mîzâni ve tü'mine bi'l-kaderi küllihi hayrihi ve şerrihi fe-izâ fealte zâlike fe-kad âmente. ve tü'mine bi'l-kaderi küllihi hayrihi ve şerrihi fe-izâ fealte zâlike fe-kad âmente.

Şimdi imanı tarif etti.Şimdi imanı tarif etti. İman, bir kelime söylüyoruz, işte lâ ilâhe illallah dedik mi oradan içeriye girdik diyoruz. Fakat bu neymiş? İman, bir kelime söylüyoruz, işte lâ ilâhe illallah dedik mi oradan içeriye girdik diyoruz.

Fakat bu neymiş?

"Allahu celle ve alâ'ya, âhiret gününe, meleklerine, kitaplarına,"Allahu celle ve alâ'ya, âhiret gününe, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ölüme, öldükten sonra dirilmeye."peygamberlerine, ölüme, öldükten sonra dirilmeye." Ve'l-hayâti ba'de'l-mevti. "Ölümden sonraki hayata da inanmak." Ve'l-hayâti ba'de'l-mevti. "Ölümden sonraki hayata da inanmak."

Burası zor olan yer. Öldükten sonraki tekrar ki hayata kafalar takılıp kalıyor orada.Burası zor olan yer. Öldükten sonraki tekrar ki hayata kafalar takılıp kalıyor orada. O kafaların takıldığı yerde iman olmaz. İman mevtten sonra hayata inançla olur. O kafaların takıldığı yerde iman olmaz. İman mevtten sonra hayata inançla olur.

Ve tü'mine bi'l-cenneti ve'n-nâri ve'l-hisâbi ve'l-mîzâni.Ve tü'mine bi'l-cenneti ve'n-nâri ve'l-hisâbi ve'l-mîzâni. "Cennete, cehenneme, hisaba, mizana, imanla birlikte." "Cennete, cehenneme, hisaba, mizana, imanla birlikte." Ve tü'mine bi'l-kaderi küllihi hayrihi ve şerrihi. "Bütün kadere, iyisine de kötüsüne de."Ve tü'mine bi'l-kaderi küllihi hayrihi ve şerrihi. "Bütün kadere, iyisine de kötüsüne de." Fe-izâ fealte zâlike fe-kad âmente. "Bunların hepsine böyle iman edebilirsen o zaman iman etmiş olursun." Fe-izâ fealte zâlike fe-kad âmente. "Bunların hepsine böyle iman edebilirsen o zaman iman etmiş olursun."

O böyle olmadıkça iman olmaz. Şimdi bunların ravilerini de teberrüken okuyuvereyim de; O böyle olmadıkça iman olmaz.

Şimdi bunların ravilerini de teberrüken okuyuvereyim de;

Ahmed b. Hanbel, Nesei İbn Abbas'tan; Ahmed b. Hanbel, İbn Âmir veya İbn Malik'ten;Ahmed b. Hanbel, Nesei İbn Abbas'tan; Ahmed b. Hanbel, İbn Âmir veya İbn Malik'ten; Nesei Hz Enes'ten; İbni Asâkir Abdurrahman b. Ğanm hazretleri'den. Allah cümlemizi affetsin. Nesei Hz Enes'ten; İbni Asâkir Abdurrahman b. Ğanm hazretleri'den.

Allah cümlemizi affetsin.

Bunun arkasında iki hadis daha var ama bu hadisi de yine gelecek dersimizde izah ederiz.Bunun arkasında iki hadis daha var ama bu hadisi de yine gelecek dersimizde izah ederiz. Alttakiler ile beraber uzunca olur. Vaktimiz de gelmiştir. Allah cümlemizi affetsin.Alttakiler ile beraber uzunca olur. Vaktimiz de gelmiştir.

Allah cümlemizi affetsin.
Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin. Allah o Ensar denilen kavmin imanı gibi iman nasip etsin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin. Allah o Ensar denilen kavmin imanı gibi iman nasip etsin.

Şimdi bugün iman bilginin altında değil, iman içtedir. O içteki imanı Allah verir adama.Şimdi bugün iman bilginin altında değil, iman içtedir. O içteki imanı Allah verir adama. Onun için Allah'a iyi bağlanıp Allah'tan o imanı istemek lazım. Onun için Allah'a iyi bağlanıp Allah'tan o imanı istemek lazım. O çarşıdan alınmaz, kitaptan alınmaz, bilgiden alınmaz. O Allah vergisi bir şeydir. O çarşıdan alınmaz, kitaptan alınmaz, bilgiden alınmaz. O Allah vergisi bir şeydir.

Onun için Allahu Teâlâ bize öyle bir iman versin ki biz kardeş gibi böyle, Ensar nasıl sarılmıştı birbirine.Onun için Allahu Teâlâ bize öyle bir iman versin ki biz kardeş gibi böyle, Ensar nasıl sarılmıştı birbirine. Mekke'den geldi muhacirler, evlerini barklarını bırakmışlar tabi orada, çırılçıplak geldiler.Mekke'den geldi muhacirler, evlerini barklarını bırakmışlar tabi orada, çırılçıplak geldiler. Medineliler dediler ki; "Hoş geldiniz sefa geldiniz! Ne merak ediyorsunuz!Medineliler dediler ki;

"Hoş geldiniz sefa geldiniz! Ne merak ediyorsunuz!
İşte ev, işte tarla, işte bahçe, işte dükkân, işte karım. İşte ev, işte tarla, işte bahçe, işte dükkân, işte karım. Üç tane karım var, birisini sana boşayacağım vereceğim. Hiç merak etme!Üç tane karım var, birisini sana boşayacağım vereceğim. Hiç merak etme! Ev istiyorsan işte, bir odası senin bir odası benim" dedi. Ev istiyorsan işte, bir odası senin bir odası benim" dedi.

Ama ashab-ı kiram, muhacirin bunların hiçbirisine tenezzül etmedi; Ama ashab-ı kiram, muhacirin bunların hiçbirisine tenezzül etmedi;

"Eviniz mübarek olsun!" dediler, "Malınız mübarek olsun!" dediler, "Hanımlarınız mübarek olsun."Eviniz mübarek olsun!" dediler, "Malınız mübarek olsun!" dediler, "Hanımlarınız mübarek olsun. İşleriniz mübarek olsun. Bize çarşıyı pazarı gösterin kâfi. İşleriniz mübarek olsun. Bize çarşıyı pazarı gösterin kâfi. Biz alışveriş yapmasını biliriz, Allah da rızkımızı verir karnımızı doyururuz." dediler. Biz alışveriş yapmasını biliriz, Allah da rızkımızı verir karnımızı doyururuz." dediler.

Ama gösterilen insaniyete bak yani. İnsanlığa bak! Ne büyük fedakarlık yapıyorlar! Ama gösterilen insaniyete bak yani. İnsanlığa bak! Ne büyük fedakarlık yapıyorlar!

Allah cümlemize affetsin.Allah cümlemize affetsin. Onların hep esâmîleri [isimleri] de yazılıdır Buhârî hazretlerinin kitabında,Onların hep esâmîleri [isimleri] de yazılıdır Buhârî hazretlerinin kitabında, filan falanla kardeş oldu, filan falanla kardeş oldu diye. filan falanla kardeş oldu, filan falanla kardeş oldu diye. Resûlü Ekrem onları bir de kardeş yaptı birbirlerine. Resûlü Ekrem onları bir de kardeş yaptı birbirlerine. Mü'minlikte toptan bir kardeşlik var ama bir de fert fert böyle kardeşlik yapıldı. Mü'minlikte toptan bir kardeşlik var ama bir de fert fert böyle kardeşlik yapıldı. Ana baba kardeşliğinden daha mühim bu kardeşlik. Allah!.. Ana baba kardeşliğinden daha mühim bu kardeşlik.

Allah!..

O günleri biz göremeyiz ama işte o günlerin tadı ile yaşıyoruz. Yani bugünkü yaşayışımız o günün tadıyladır. O günleri biz göremeyiz ama işte o günlerin tadı ile yaşıyoruz. Yani bugünkü yaşayışımız o günün tadıyladır.

Allah onun tadını bizim ağzımızdan almasın.Allah onun tadını bizim ağzımızdan almasın. Kıyamete kadar onların sohbetlerinden istifade ederek, hayatlarımızı onların hayatlarına uydurmak suretiyle,Kıyamete kadar onların sohbetlerinden istifade ederek, hayatlarımızı onların hayatlarına uydurmak suretiyle, hayatlarımızı onların hayatına uydurmak suretiyle yaşayışı Cenâb-ı Hak bizleri nasib-i müyesser eylesin. hayatlarımızı onların hayatına uydurmak suretiyle yaşayışı Cenâb-ı Hak bizleri nasib-i müyesser eylesin.

Ama bugün bunun yerini bir hırs yakalamıştır.Ama bugün bunun yerini bir hırs yakalamıştır. Bunların yerini bir hırs yakalamıştır, kimsenin gözünü bir şey görmüyor.Bunların yerini bir hırs yakalamıştır, kimsenin gözünü bir şey görmüyor. Onun herkesin gözünün gördüğü, aklının kafasının işlediği şey parayı toplayabilmek,Onun herkesin gözünün gördüğü, aklının kafasının işlediği şey parayı toplayabilmek, paraya sahip olabilmek. Bütün akıllar burada dönüyor. İşte bu büyük bir felaket!paraya sahip olabilmek. Bütün akıllar burada dönüyor. İşte bu büyük bir felaket! Memleket ikiye bölünüyor, dörde bölünüyor, sekize bölünüyor kimsenin aklının işi değil. Memleket ikiye bölünüyor, dörde bölünüyor, sekize bölünüyor kimsenin aklının işi değil. Ne olursa olsun, "Benim para nereden gelecek bana?" herkes oraya bakıyor. Ne olursa olsun, "Benim para nereden gelecek bana?" herkes oraya bakıyor. Kafasını bu tarafa katiyen çevirmiyor, gözünü de çevirmiyor Çevirse felaketi görecek. Kafasını bu tarafa katiyen çevirmiyor, gözünü de çevirmiyor Çevirse felaketi görecek. Felaketi görünce aman diyecek sarılacak. Felaketi görünce aman diyecek sarılacak.

İnsan felaketi görünce nasıl sarılır birbirine, öyle sarılacak ama göremiyor. Göremediğinin sebebi dünya.İnsan felaketi görünce nasıl sarılır birbirine, öyle sarılacak ama göremiyor. Göremediğinin sebebi dünya. Dünyaya öyle bir bağlanmış ki bu insanlar, o bel bağlamanın neticesinde başka şeyi görmesine imkân yok.Dünyaya öyle bir bağlanmış ki bu insanlar, o bel bağlamanın neticesinde başka şeyi görmesine imkân yok. Onun için dinin şöyle oluyormuş, âhiretin böyle oluyormuş, aklının işi değil. Onun için dinin şöyle oluyormuş, âhiretin böyle oluyormuş, aklının işi değil.

Ama bunun izahı da çok geniş ha. Bunu iyi düşünürseniz hepsini kolaycacık bulursunuz. Ama bunun izahı da çok geniş ha. Bunu iyi düşünürseniz hepsini kolaycacık bulursunuz.

İnsan neden bu dünyaya bu kadar meylediyor? İnsan neden bu dünyaya bu kadar meylediyor?

Kızlarını açmış, ailesini açmış, nedir bu sefahatin sebepleri? Sebebini ara, hep dünya. Kızlarını açmış, ailesini açmış, nedir bu sefahatin sebepleri?

Sebebini ara, hep dünya.

Bu dünyaya bu kadar meyleden insanın âhiretten ne haberi olacak,Bu dünyaya bu kadar meyleden insanın âhiretten ne haberi olacak, Allah'tan ne haberi olacak, peygamberden ne haberi olacak? Çoğu münkir bunların. Allah'tan ne haberi olacak, peygamberden ne haberi olacak?

Çoğu münkir bunların.

Onun için ne gelirse Allah'tan gelir vesselam. Allah cümlemizi affetsin. Lillahi-l-Fâtiha. Onun için ne gelirse Allah'tan gelir vesselam.

Allah cümlemizi affetsin.

Lillahi-l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2