Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Eşsiz Rahmet Dua Etmek ve Allah'ın Sonsuz Lütfu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 16.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Kendisine Dua Etmeyene Gazap Eder, Hidayeti Allah Verir, Dua İbadettir, Yeryüzünde Fasık İnsanın Methedilmesine Allah Gazap Eder | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Eşsiz Rahmet Dua Etmek ve Allah'ın Sonsuz Lütfu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 16.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Kendisine Dua Etmeyene Gazap Eder, Hidayeti Allah Verir, Dua İbadettir, Yeryüzünde Fasık İnsanın Methedilmesine Allah Gazap Eder | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi rabbilâlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhiel-Hamdülillâhi rabbilâlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihkemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem:

İnnellâhe teâlâ yağdabu alâ men lâ yes'elühû ve lâ yef'alü zâlike ehadün ğayruhû. İnnellâhe teâlâ yağdabu alâ men lâ yes'elühû ve lâ yef'alü zâlike ehadün ğayruhû.

Sadaka resûlüllah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka resûlüllah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Râmûz'un birinci cilt 93. sayfasından bir hadîs-i şerîf. Râmûz'un birinci cilt 93. sayfasından bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz bize bildiriyor ki; İnnellâhe teâlâ.Peygamber Efendimiz bize bildiriyor ki;

İnnellâhe teâlâ.
"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri." Yağdabu. "Gazap eder, kızar." "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri." Yağdabu. "Gazap eder, kızar." Alâ men lâ yes'elühû.Alâ men lâ yes'elühû. "Kendisine dua etmeyen, kendisinden bir şey istemeyen kula gazap eder." "Kendisine dua etmeyen, kendisinden bir şey istemeyen kula gazap eder." İstemeyene, isteyene değil, istemeyene gazap eder. İstemeyene, isteyene değil, istemeyene gazap eder.

Ve lâ yef'alü zâlike ehadün ğayruhû. "Bunu ondan başka hiçbir kişi yapmaz." Ve lâ yef'alü zâlike ehadün ğayruhû. "Bunu ondan başka hiçbir kişi yapmaz."

Dünyadaki insanlar [kısımlara ayrılır;] cömerti vardır, cimrisi vardır. Dünyadaki insanlar [kısımlara ayrılır;] cömerti vardır, cimrisi vardır. Cimrisi kendisinden bir şey istenmesini hiç arzu etmez; istendiği zaman kızar,Cimrisi kendisinden bir şey istenmesini hiç arzu etmez; istendiği zaman kızar, bahaneler uydurur, vermez. bahaneler uydurur, vermez. Cömerti vardır, istendiği zaman verir, Cömerti vardır, istendiği zaman verir, elhamdülillah bir fırsat çıktı sevap kazanıyorum diye memnun da olur elhamdülillah bir fırsat çıktı sevap kazanıyorum diye memnun da olur ama adam bir daha yine istemeye giderse; ama adam bir daha yine istemeye giderse; "Ne oluyor ya, bu maaşa bağlanmak mı istiyor?" filan diye biraz işkillenir. "Ne oluyor ya, bu maaşa bağlanmak mı istiyor?" filan diye biraz işkillenir. Bir daha giderse, biraz daha işkillenir, sonunda der ki; Bir daha giderse, biraz daha işkillenir, sonunda der ki;

"Ya benden başka istenecek kimse yok mu kardeşim! Ya biraz da başkasına git! "Ya benden başka istenecek kimse yok mu kardeşim! Ya biraz da başkasına git! Yani benden başka cömert insan yok mu? Biraz da başkasına git!" demeye başlar. Yani benden başka cömert insan yok mu? Biraz da başkasına git!" demeye başlar. Yani öyle uzun boylu, fazla vermeye, devamlı vermeye pek hoşlanmaz.Yani öyle uzun boylu, fazla vermeye, devamlı vermeye pek hoşlanmaz. Sonunda sabrının hududuna gelir, sabrı patladığı zaman, Sonunda sabrının hududuna gelir, sabrı patladığı zaman, "Eee! Yeter be artık!" da diyebilir. "Eee! Yeter be artık!" da diyebilir.

Ama Allahu Teâlâ hazretleri, Ekramü'l-Ekremîn Mevlâmız, her şeyimiz O'ndan, Ama Allahu Teâlâ hazretleri, Ekramü'l-Ekremîn Mevlâmız, her şeyimiz O'ndan, yani zaten neyimiz varsa ondan. Her şeyimiz ondan. yani zaten neyimiz varsa ondan. Her şeyimiz ondan. Şair diyor ki; Vücûd cûd-u ilâhî hayat bahş-i kadîm. Şair diyor ki;

Vücûd cûd-u ilâhî hayat bahş-i kadîm.
"Varlığımız Allah'ın cömertliğinin bir eseri. Lütfetmiş de bizi yaratmış. "Varlığımız Allah'ın cömertliğinin bir eseri. Lütfetmiş de bizi yaratmış. Yaratmasaydı yok olacaktır. Hayat, o da ezelden takdir ettiği ayrı bir lütuf." Yaratmasaydı yok olacaktır. Hayat, o da ezelden takdir ettiği ayrı bir lütuf."

Yaratmış, yaşatıyor; yaşamamız da hayatımız da O'nun sayesinde,Yaratmış, yaşatıyor; yaşamamız da hayatımız da O'nun sayesinde, O'nun nimetleri ile ve eğer nimetlerini kesse yine yaşayamayız.O'nun nimetleri ile ve eğer nimetlerini kesse yine yaşayamayız. Yağmur yağdırmasa, nimet bitirmese, meyve oldurmasa, buğday yetiştirtmese,Yağmur yağdırmasa, nimet bitirmese, meyve oldurmasa, buğday yetiştirtmese, nitekim âhir zamanda öyle olacak; nitekim âhir zamanda öyle olacak; yağmurlar yağacak yağacak yağacak ama topraktan hiç mahsul çıkmayacak. yağmurlar yağacak yağacak yağacak ama topraktan hiç mahsul çıkmayacak.

Her an her türlü lütf u tecellîleri ile yaşıyoruz. Felç olsak yürüyemeyiz, nefes alamayız, Her an her türlü lütf u tecellîleri ile yaşıyoruz. Felç olsak yürüyemeyiz, nefes alamayız, nefes tıkanıklığı olsa, beynimizde bir arıza olsa yani her şeyin sağlıklı çalışması, nefes tıkanıklığı olsa, beynimizde bir arıza olsa yani her şeyin sağlıklı çalışması, doğru çalışması lazım ki biz bir nefes yaşayabilelim.doğru çalışması lazım ki biz bir nefes yaşayabilelim. Bir nefes yaşamımızın devam etmesi için bin bir lütfunun bir araya gelmesi gerekiyor. Bir nefes yaşamımızın devam etmesi için bin bir lütfunun bir araya gelmesi gerekiyor. O'ndan yaşıyoruz, her şeyimiz [O'ndan...] Etrafımıza bakalım, hastaneye gidelim, O'ndan yaşıyoruz, her şeyimiz [O'ndan...] Etrafımıza bakalım, hastaneye gidelim, hastalara bakalım göreceğiz. hastalara bakalım göreceğiz. Yani hastalık tabii bir şey de bu kadar çeşitli uzuvlardan, hücrelerden meydana gelmişYani hastalık tabii bir şey de bu kadar çeşitli uzuvlardan, hücrelerden meydana gelmiş bir insanın uzun zaman böyle sağlıklı durması şaşılacak bir olay. bir insanın uzun zaman böyle sağlıklı durması şaşılacak bir olay.

Sayısını kimsenin bilemediği kadar küçük zerrelerden, hücrelerden meydana gelmişiz. Sayısını kimsenin bilemediği kadar küçük zerrelerden, hücrelerden meydana gelmişiz. Bunlar yaşıyorlar, faaliyet gösteriyorlar, ölüyorlar, vücuttan atılıyorlar, yenileri peydâ oluyor. Bunlar yaşıyorlar, faaliyet gösteriyorlar, ölüyorlar, vücuttan atılıyorlar, yenileri peydâ oluyor. Onlar vazife görüyor, onlar atılıyorlar... Onlar vazife görüyor, onlar atılıyorlar...

Yani biz beş-on sene önceki bedenimizden şu anda yanımızda ne kaldı? Yani biz beş-on sene önceki bedenimizden şu anda yanımızda ne kaldı?

Çok az şey kaldı, her şey boyuna değişiyor ama biz kalıyoruz.Çok az şey kaldı, her şey boyuna değişiyor ama biz kalıyoruz. Vücudumuzun içinde başlı başına ayrı varlıklar var. Vücudumuzun içinde başlı başına ayrı varlıklar var. Mesela alyuvarlar ayrı varlık; kanın içinde dolaşıyor. Akyuvarlar kanın içinde dolaşıyor. Mesela alyuvarlar ayrı varlık; kanın içinde dolaşıyor. Akyuvarlar kanın içinde dolaşıyor. Akyuvarlar bir yabancı vücuda girmişse, "Sen burada ne arıyorsun ya?" diyor Akyuvarlar bir yabancı vücuda girmişse, "Sen burada ne arıyorsun ya?" diyor hemen yakasına yapışıyor, hoop etrafını sarıyor, yutuyor. hemen yakasına yapışıyor, hoop etrafını sarıyor, yutuyor. Onunla besleniyor, onunla mücadele ediyor, o da bir müddet yaşıyor gidiyor.Onunla besleniyor, onunla mücadele ediyor, o da bir müddet yaşıyor gidiyor. Biz, kaç tane alyuvarımız geliyor, kaç tanesi gidiyor, kaç tanesi ölüyor, kaç tanesi kalıyor, Biz, kaç tane alyuvarımız geliyor, kaç tanesi gidiyor, kaç tanesi ölüyor, kaç tanesi kalıyor, farkında bile değiliz. farkında bile değiliz. Bir pazu hareketinden, bir kol hareketinden kaç tane kas hücresi ölüyormuş, Bir pazu hareketinden, bir kol hareketinden kaç tane kas hücresi ölüyormuş, kaç tane yenisi oluyormuş doktorlar bilir.kaç tane yenisi oluyormuş doktorlar bilir. Yani bir nefes sıhhat için milyonlarca şartın sağlıklı çalışması lazım ki sağlıklı bir nefes alalım.Yani bir nefes sıhhat için milyonlarca şartın sağlıklı çalışması lazım ki sağlıklı bir nefes alalım. Ve bizim bu nefeslerimiz devam edip duruyor. Ve bizim bu nefeslerimiz devam edip duruyor. Sağlıkla yaşamamız Cenabı Hakk'ın çok büyük bir lütfu. Sağlıkla yaşamamız Cenabı Hakk'ın çok büyük bir lütfu. Çok büyük bir lütfu! Yoksa eskimiş bir araba bir yerinden patlak verir; ya karbüratörü tıkanır,Çok büyük bir lütfu! Yoksa eskimiş bir araba bir yerinden patlak verir; ya karbüratörü tıkanır, ya devir dâim pompası arızalanır, şu olur bu olur... ya devir dâim pompası arızalanır, şu olur bu olur... Yani [araba] eskidi mi, "Artık bu arabayı at yenisini al." derler insana amaYani [araba] eskidi mi, "Artık bu arabayı at yenisini al." derler insana ama uzun zaman yaşıyoruz elhamdülillah. uzun zaman yaşıyoruz elhamdülillah. Cenâb-ı Hakk'ın lütfu üzerimizde çok. Her şeyimiz O'ndan, her şeyimizi de her an O veriyor.Cenâb-ı Hakk'ın lütfu üzerimizde çok.

Her şeyimiz O'ndan, her şeyimizi de her an O veriyor.
Bizim bir şey yaptığımız yok. İbadet etmeye kuvvet bile yine O'ndan. Bizim bir şey yaptığımız yok. İbadet etmeye kuvvet bile yine O'ndan. Tevfikât-ı semadâniyesi bile O'ndan. Hidayet bile O'ndan, hidayet bile bizden değil. Tevfikât-ı semadâniyesi bile O'ndan. Hidayet bile O'ndan, hidayet bile bizden değil.

İhdinassırâta'l-müstekîm. İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnellâhe yehdî men yeşâü. İhdinassırâta'l-müstekîm.

İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnellâhe yehdî men yeşâü.
"Ey Resûlüm! Üzülme, tasalanma sen, istediğini doğru yola getiremezsin. "Ey Resûlüm! Üzülme, tasalanma sen, istediğini doğru yola getiremezsin. Allah istediğini getirir." Hidayeti Allah verir; verirse verir vermezse vermez. Allah istediğini getirir."

Hidayeti Allah verir; verirse verir vermezse vermez.
Verirse lütfudur vermezse kulun bir edepsizliği vardır, cezasıdır.Verirse lütfudur vermezse kulun bir edepsizliği vardır, cezasıdır. Vermek O'ndan, yani yoksa, vermeyince vermez. Bizim hâkim dostlardan birisi, Vermek O'ndan, yani yoksa, vermeyince vermez.

Bizim hâkim dostlardan birisi,
-sağsa Allah hayırlı ömür versin- sağlam derviş, müttakî, salâbet-i diniyye-sağsa Allah hayırlı ömür versin- sağlam derviş, müttakî, salâbet-i diniyye sahibi bir temyiz mahkemesi hâkimi, çok meşhur akrabası bir hâkime gitmiş. sahibi bir temyiz mahkemesi hâkimi, çok meşhur akrabası bir hâkime gitmiş. Aralarında [akrabalık] var; o onun amcası [veya] dayısı, bu onun yeğeni. Aralarında [akrabalık] var; o onun amcası [veya] dayısı, bu onun yeğeni. Gitmiş evine, kapıyı çalmış, "O yeğenim hoşgeldin!" filan, hâkim almış içeriye. Gitmiş evine, kapıyı çalmış, "O yeğenim hoşgeldin!" filan, hâkim almış içeriye. Demiş ki; Abi, -yaşça büyük olduğu için abi [diyor]- geçen gün düşünüyordum aklıma geldi,Demiş ki;

Abi, -yaşça büyük olduğu için abi [diyor]- geçen gün düşünüyordum aklıma geldi,
hatta bir hayal gözümün önüne geldi:hatta bir hayal gözümün önüne geldi: Kıyamet kopmuş, mahkeme-i kübrâ kurulmuş, insanlar hesaba çekiliyor. Kıyamet kopmuş, mahkeme-i kübrâ kurulmuş, insanlar hesaba çekiliyor. İyiler, hesabı görülünler cennete sevk ediliyor, İyiler, hesabı görülünler cennete sevk ediliyor, "Haydi sen cennetlik oldun, buyur git cennete!" [deniliyor.]"Haydi sen cennetlik oldun, buyur git cennete!" [deniliyor.] Kötüler de cehenneme atılıyor. Şöyle gözümün önüne geldi ki, Kötüler de cehenneme atılıyor. Şöyle gözümün önüne geldi ki, senin de kafanı, düşünceni, zihniyetini biliyorum.senin de kafanı, düşünceni, zihniyetini biliyorum. Senin de ellerin bağlı, seni de cehenneme götürüyorlar.Senin de ellerin bağlı, seni de cehenneme götürüyorlar. Sen o zaman anlamışsın işi yani Kur'an'ın dediklerinin gerçek olduğunu, Sen o zaman anlamışsın işi yani Kur'an'ın dediklerinin gerçek olduğunu, âhiretin var olduğunu, Allah'ın hesabının, azabının olduğunu anlamışsınâhiretin var olduğunu, Allah'ın hesabının, azabının olduğunu anlamışsın ama tabii o zaman iş işten geçmiş, o zaman anlamanın kıymeti yok, ama tabii o zaman iş işten geçmiş, o zaman anlamanın kıymeti yok, dünyada iken anlamak önemli. dünyada iken anlamak önemli. Şöyle önümden geçerken bana bir bakıyorsun böyle; Şöyle önümden geçerken bana bir bakıyorsun böyle;

"Yeğenim ya, madem bu işler böyleydi, niye dünyada iken beni ikaz etmedin?" diyorsun. "Yeğenim ya, madem bu işler böyleydi, niye dünyada iken beni ikaz etmedin?" diyorsun. İşte onun için abi, ben, böyle şey hayalime geldiği için sana geldim; İşte onun için abi, ben, böyle şey hayalime geldiği için sana geldim;

"Bak! Bu yeryüzü, bu kâinat Allahu Teâlâ hazretlerinin eseridir. "Bak! Bu yeryüzü, bu kâinat Allahu Teâlâ hazretlerinin eseridir. Biz onun kuluyuz, bizim ona kulluk etmemiz lazım. Biz onun kuluyuz, bizim ona kulluk etmemiz lazım. Allahu Teâlâ hazretleri bize gerçekleri kolay anlayalım diye bir peygamber göndermiş, Allahu Teâlâ hazretleri bize gerçekleri kolay anlayalım diye bir peygamber göndermiş, ona tabii olmamız lazım. ona tabii olmamız lazım. Kitap indirmiş, emirleri kitabında yazılı. Etme, eyleme abi! Kitap indirmiş, emirleri kitabında yazılı. Etme, eyleme abi! Dedelerimiz şöyle insanlar, iyi insanlar, bak sen de iyi bir ailedensin, Dedelerimiz şöyle insanlar, iyi insanlar, bak sen de iyi bir ailedensin, 'Gel imana gel.'" demiş anlatmış. 'Gel imana gel.'" demiş anlatmış.

Bunu bana kendisi nakletti. Öteki hâkim de herkesin tanıdığı meşhur bir kimse.Bunu bana kendisi nakletti. Öteki hâkim de herkesin tanıdığı meşhur bir kimse. Duygulanmış, böyle hassaslaşmış, düşünmüş biraz; Duygulanmış, böyle hassaslaşmış, düşünmüş biraz;

"Yeğenim! Doğru söylüyorsun. Samimiyetine inandım, "Yeğenim! Doğru söylüyorsun. Samimiyetine inandım, doğru söylüyorsun ama şuram inanmıyor." demiş. doğru söylüyorsun ama şuram inanmıyor." demiş. Şuram inanmıyor! Bak akılla haklı olduğunu, doğru olduğunu anlıyor amaŞuram inanmıyor! Bak akılla haklı olduğunu, doğru olduğunu anlıyor ama Allah iman nasip etmiyor. Allah iman nasip etmiyor. Çünkü zâlim. Zalim [olduğundan;] Çünkü zâlim. Zalim [olduğundan;]

Vallâhü lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîne. Allah zalimlere hidayet vermediğinden, Vallâhü lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîne. Allah zalimlere hidayet vermediğinden, hidayet kapısını açmadığından içeri giremiyor. hidayet kapısını açmadığından içeri giremiyor. Aklı gerçeği anlıyor, bir adım atıp imana gelemiyor.Aklı gerçeği anlıyor, bir adım atıp imana gelemiyor. Eşhedü en lâ ilâhe illallah dese, tamam dese... Diyemiyor işte! Eşhedü en lâ ilâhe illallah dese, tamam dese... Diyemiyor işte! Hidayet Allah'tan olduğu için, zalim olduğundan, Hidayet Allah'tan olduğu için, zalim olduğundan, cezasını çekmesi gerektiğinden [Allah] onu dedirtmiyor. cezasını çekmesi gerektiğinden [Allah] onu dedirtmiyor.

Onun için her şeyimiz Allah'tan, kesin. Her şeyimiz Allah'tan ve Allahu Teâlâ hazretleri Onun için her şeyimiz Allah'tan, kesin. Her şeyimiz Allah'tan ve Allahu Teâlâ hazretleri öyle cömert ki başka cömertlere benzemez.öyle cömert ki başka cömertlere benzemez. İsteyen kulunu istedikçe seviyor yani yana yakıla, tekrar tekrar, İsteyen kulunu istedikçe seviyor yani yana yakıla, tekrar tekrar, her gün, sabah akşam, gece gündüz yalvaran, isteyen kulu seviyor. her gün, sabah akşam, gece gündüz yalvaran, isteyen kulu seviyor. Münacaat, niyaz, dua, gözyaşları, secde, bilmem "Aman yâ Rabbi!" diye ısrar... Münacaat, niyaz, dua, gözyaşları, secde, bilmem "Aman yâ Rabbi!" diye ısrar... Onu seviyor, sübhanallah, istemeyene gazap ediyor.Onu seviyor, sübhanallah, istemeyene gazap ediyor. Bunu başkası yapmaz, O'ndan başkası yapmaz. İsteyeni seviyor istemeyene gazap ediyor. Bunu başkası yapmaz, O'ndan başkası yapmaz. İsteyeni seviyor istemeyene gazap ediyor.

Muhterem kardeşlerim! O halde elimizde Allah'ın dua etmek gibi çok müstesna, Muhterem kardeşlerim!

O halde elimizde Allah'ın dua etmek gibi çok müstesna,
çok kıymetli bir nimeti var.çok kıymetli bir nimeti var. Allah dua edeni seviyor, isteyeni seviyor. Dua edin mübarekler! Allah dua edeni seviyor, isteyeni seviyor. Dua edin mübarekler!

Allah'ın sevmesini istemiyor musunuz? Allah'ın sizi, bizi sevmesini istemiyor muyuz? Allah'ın sevmesini istemiyor musunuz?

Allah'ın sizi, bizi sevmesini istemiyor muyuz?

İstiyoruz. Ee işte isteyeni seviyor, istemeyeni sevmiyor. İstiyoruz. Ee işte isteyeni seviyor, istemeyeni sevmiyor. İsteyin mübarekler, sıraya girin!İsteyin mübarekler, sıraya girin! Sıraya girmeye de lüzum yok. Cenabı Mevlâ'nın dergahının kapısında kuyruk da yok, sıra da yok. Sıraya girmeye de lüzum yok. Cenabı Mevlâ'nın dergahının kapısında kuyruk da yok, sıra da yok.

Ya düşün mübarek, neye ihtiyacın var? Ya düşün mübarek, neye ihtiyacın var?

Ama hocam, yani ayıp olmaz mı ufak tefek şeyleri söylemek? Ama hocam, yani ayıp olmaz mı ufak tefek şeyleri söylemek?

Olmaz! Ayıp olmaz, ayıp diye bir şey yok.Olmaz! Ayıp olmaz, ayıp diye bir şey yok. Ayıp olmaz, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Ayıp olmaz, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin.""Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin." Yani bağcık önemsiz çünkü kestiği hayvanın derisinin kenarından Yani bağcık önemsiz çünkü kestiği hayvanın derisinin kenarından bıçakla cırrt bir sırım sıyıracak kurutacak, al sana bir bağcık olacak.bıçakla cırrt bir sırım sıyıracak kurutacak, al sana bir bağcık olacak. Ayakkabı bağcığı fabrikadan, filanca marka kâğıdı yapıştırılmışAyakkabı bağcığı fabrikadan, filanca marka kâğıdı yapıştırılmış ayakkabı bağcığı yok o zaman, sırım [vardı.] ayakkabı bağcığı yok o zaman, sırım [vardı.]

Eskiden çarıklar nasıl bağlanıyordu, tulumların ağzı nasıl kapanıyordu? Eskiden çarıklar nasıl bağlanıyordu, tulumların ağzı nasıl kapanıyordu?

Derinin kenarından bir uzun sıyrık, kurudu mu al sana bir [bağcık] oluyordu. Derinin kenarından bir uzun sıyrık, kurudu mu al sana bir [bağcık] oluyordu.

"Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin." "Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin."

Ya ayıp değil mi, bağcık da oradan mı istenir? Evet! Ya ayıp değil mi, bağcık da oradan mı istenir?

Evet!
Ayıp diye bir şey yok çünkü her şeyimiz O'ndan zaten. Ayıp diye bir şey yok çünkü her şeyimiz O'ndan zaten.

Sen istediğin zaman kul olduğunu idrak etmiş oluyorsun. Sen istediğin zaman kul olduğunu idrak etmiş oluyorsun. O'nunda âlemlerin Rabbi olduğunu anlamış ve doğru yola yönelmiş, O'nunda âlemlerin Rabbi olduğunu anlamış ve doğru yola yönelmiş, doğru yerden istemiş oluyorsun; Allah onu seviyor ve veriyor. doğru yerden istemiş oluyorsun; Allah onu seviyor ve veriyor.

E canım herkesin istediğini verebilir mi? Ve lillâhi hazâinü's-semâvâti ve'l-arzı. E canım herkesin istediğini verebilir mi?

Ve lillâhi hazâinü's-semâvâti ve'l-arzı.
"Yerlerin, göklerin hazineleri Allahu Teâlâ hazretlerinindir." "Yerlerin, göklerin hazineleri Allahu Teâlâ hazretlerinindir."

Sonra vermek de onun için zor bir şey değildir. Sonra vermek de onun için zor bir şey değildir.

İnnemâ emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûne. İnnemâ emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûne. "Bir şeyin olmasını dilediği zaman azamat ve celali ile, izzet ile 'Ol!' buyurur, o 'Ol!' demek de "Bir şeyin olmasını dilediği zaman azamat ve celali ile, izzet ile 'Ol!' buyurur, o 'Ol!' demek de nasıl bir emirse o iş hemen olur." nasıl bir emirse o iş hemen olur."

Bir şeyin olmasını dileyince kün, "Ol!" der. Fe-yekûn. "O da olur, hemen olur." Bir şeyin olmasını dileyince kün, "Ol!" der. Fe-yekûn. "O da olur, hemen olur."

Ol dedi bir kerre var oldu cihan. Ol dedi bir kerre var oldu cihan.

Olma derse -veya yok ol derse- mahvolur ol dem heman. Olma derse -veya yok ol derse- mahvolur ol dem heman.

O zaman da hemen "Olma!" derse mahvolur. "Ol!" derse olur, "Olma!" derse yok olur. O zaman da hemen "Olma!" derse mahvolur. "Ol!" derse olur, "Olma!" derse yok olur. O'nun için o kadar kolay. O'nun için o kadar kolay.

Yeri göğü yaratmak, hepsi bir, bir anlık, bir göz yumup açıncaya kadar olacak şey. Yeri göğü yaratmak, hepsi bir, bir anlık, bir göz yumup açıncaya kadar olacak şey. Onun için hazineleri tükenmeyen, istenmeyi seven, istenmediği zaman gazap eden, Onun için hazineleri tükenmeyen, istenmeyi seven, istenmediği zaman gazap eden, cömertlerin cömerti, ekremü'l-ekremîn olan Allahu Teâlâ hazretlerinden [isteyin], cömertlerin cömerti, ekremü'l-ekremîn olan Allahu Teâlâ hazretlerinden [isteyin], bol bol dua edin, ağzı dualı kul olun; kendinize dua edin, komşunuza dua edin,bol bol dua edin, ağzı dualı kul olun; kendinize dua edin, komşunuza dua edin, kardeşinize dua edin, hanımınıza dua edin, çocuğunuza dua edin,kardeşinize dua edin, hanımınıza dua edin, çocuğunuza dua edin, babanıza dua edin, geçmişinize dua edin, Ümmeti Muhammed'e dua edin...babanıza dua edin, geçmişinize dua edin, Ümmeti Muhammed'e dua edin... Artık sizden dua isteyenlere dua edin.Artık sizden dua isteyenlere dua edin. Dua edin, dua edin... çünkü dua ile meşgul olmak ibadettir.Dua edin, dua edin... çünkü dua ile meşgul olmak ibadettir. İnsan oturup dua ettiği müddetçe ibadet etmiş oluyor. İnsan oturup dua ettiği müddetçe ibadet etmiş oluyor.

ed-Du'âü hüve'l-ibâdetü. "Dua ibadetin ta kendisidir." ed-Du'âü hüve'l-ibâdetü. "Dua ibadetin ta kendisidir."

Namaz ibadettir de dua ibadet değil mi? Namaz ibadettir de dua ibadet değil mi?

Dua ibadetin ta kendisidir. ed-Du'âü hüve'l-ibâdetü.Dua ibadetin ta kendisidir. ed-Du'âü hüve'l-ibâdetü. "Dua, işte o, tam ibadet, ibadetin ta kendisidir.""Dua, işte o, tam ibadet, ibadetin ta kendisidir." Onun için namazı kıldıktan sonra pabucunuzu kapıp camiden kaçmayın. Onun için namazı kıldıktan sonra pabucunuzu kapıp camiden kaçmayın. İmam es-Selamu aleyküm ve rahmetüllah, es-Selamu aleyküm ve rahmetüllah. İmam es-Selamu aleyküm ve rahmetüllah, es-Selamu aleyküm ve rahmetüllah. [deyip de] arkasını döndüğü zaman bakıyor cemaatin yarıdan fazlası gitmiş. [deyip de] arkasını döndüğü zaman bakıyor cemaatin yarıdan fazlası gitmiş.

Ya ne oluyor? Biraz da duaya vakit ayırın yani namaza durdunuz da duaya mı duramadınız! Ya ne oluyor?

Biraz da duaya vakit ayırın yani namaza durdunuz da duaya mı duramadınız!

Kamuran İnan kitabında diyor ki, "Biz aceleci bir milletiz.Kamuran İnan kitabında diyor ki, "Biz aceleci bir milletiz. Arabaya bineriz, 180-200 kilometre süratle deli gibi arabayı süreriz, gideriz. Arabaya bineriz, 180-200 kilometre süratle deli gibi arabayı süreriz, gideriz. Ondan sonra gittiğimiz yerde kahvede oturur, çay içeriz." Ondan sonra gittiğimiz yerde kahvede oturur, çay içeriz."

Madem kahvede çay içecektin niye bu kadar süratle gittin be adam! Madem kahvede çay içecektin niye bu kadar süratle gittin be adam! Kendini de tehlikeye soktun, yoldakileri de tehlikeye soktun. Şeytan... Kendini de tehlikeye soktun, yoldakileri de tehlikeye soktun. Şeytan...

el-Aceletü mine'ş-şeytân. Acele kimdendir? Hele hele ibadette acele kimdendir? el-Aceletü mine'ş-şeytân.

Acele kimdendir? Hele hele ibadette acele kimdendir?
Hele cami de acele çıkma arzusu nereden geliyor? Şeytandan. Hele cami de acele çıkma arzusu nereden geliyor?

Şeytandan.

Namazı çabuk kılmak arzusu nereden geliyor? Şeytandan. Namazı çabuk kılmak arzusu nereden geliyor?

Şeytandan.

Şeytan insanı aldatmaya niyet etti mi yanına sokulur çeşitli oyunlar yapar Şeytan insanı aldatmaya niyet etti mi yanına sokulur çeşitli oyunlar yapar yani oyundan oyuna geçer.yani oyundan oyuna geçer. Yenecek ya! Müslümanı yenecek, tuşa getirecek yani mağlup edecek, [o yüzden] Yenecek ya! Müslümanı yenecek, tuşa getirecek yani mağlup edecek, [o yüzden] oyundan oyuna geçer.oyundan oyuna geçer. Bir kere der ki; "Kılma namazı! Ne oluyor ya, günde beş defa çok.Bir kere der ki;

"Kılma namazı! Ne oluyor ya, günde beş defa çok.
Hıristiyanlar haftada bir kiliseye gidiyorlar. Ne oluyor yani, müslümanHıristiyanlar haftada bir kiliseye gidiyorlar. Ne oluyor yani, müslüman günde beş defa namaz namaz namaz...günde beş defa namaz namaz namaz... Kılma beş defa!" "Ha!" dedi mi kâfir olur, dosdoğru küfre yuvarlar geçer gider.Kılma beş defa!"

"Ha!" dedi mi kâfir olur, dosdoğru küfre yuvarlar geçer gider.
Geçer ondan sonra güler. İz kâle li'l-insani ükfür. "İnsanoğluna 'kâfir ol!' der."Geçer ondan sonra güler.

İz kâle li'l-insani ükfür. "İnsanoğluna 'kâfir ol!' der."
Yani kâfir olmasını sağlayacak ortamı hazırlar, küfre çanak tutar, kafir olmasını sağlar. Yani kâfir olmasını sağlayacak ortamı hazırlar, küfre çanak tutar, kafir olmasını sağlar.

İz kâle li'l-insani ükfür. "Kafir ol!" Fe-lemmâ kefera. "Adam kâfir olduktan sonra da..." İz kâle li'l-insani ükfür. "Kafir ol!" Fe-lemmâ kefera. "Adam kâfir olduktan sonra da..." Tamam ya, beş vakitte namaz neymiş!" [dedi mi] gitti, iman gitti.Tamam ya, beş vakitte namaz neymiş!" [dedi mi] gitti, iman gitti. Çünkü beş vakit namazı Allah emrediyor. Onu reddetti mi, gitti. Çünkü beş vakit namazı Allah emrediyor. Onu reddetti mi, gitti.

Cuma neymiş ya, vazife de mukaddes, mesai saatinde namaz mı olurmuş? Cuma neymiş ya, vazife de mukaddes, mesai saatinde namaz mı olurmuş?

Mesai saatlerini namaza göre ayarla. Uykuya göre nasıl ayarlıyorsun, Mesai saatlerini namaza göre ayarla. Uykuya göre nasıl ayarlıyorsun, zalim nefsin istirahatı için uykuyu nasıl ayarlıyorsun, mesai saatlerini ona göre ayarla. zalim nefsin istirahatı için uykuyu nasıl ayarlıyorsun, mesai saatlerini ona göre ayarla.

İbadetleri çiğnemek şart mı illa? Araba ile gidiyorsun, karşında ağaç var diyeİbadetleri çiğnemek şart mı illa? Araba ile gidiyorsun, karşında ağaç var diye dümdüz gideceğim diyor musun? dümdüz gideceğim diyor musun?

Ağacı görünce kıvırıyorsun öyle gidiyorsun.Ağacı görünce kıvırıyorsun öyle gidiyorsun. Sen de ibadet olduğu zaman ibadeti çiğnemeye kalkma!Sen de ibadet olduğu zaman ibadeti çiğnemeye kalkma! Yani tersliği yapıyor, ondan sonra da onu mantık olarak aldatmaca [yapmaya çalışıyor.] Yani tersliği yapıyor, ondan sonra da onu mantık olarak aldatmaca [yapmaya çalışıyor.]

İz kâle li'l-insani ükfür fe-lemmâ kefera kâle. "İnsan kafir olduğu zaman da der ki..." İz kâle li'l-insani ükfür fe-lemmâ kefera kâle. "İnsan kafir olduğu zaman da der ki..." İnnî berîün minke. "Bak, benim seninle hiç ilişkim yok, ben senden uzağım."İnnî berîün minke. "Bak, benim seninle hiç ilişkim yok, ben senden uzağım." İnnî ehâfüllâhe rabbe'l-âlemîne. "Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." der. İnnî ehâfüllâhe rabbe'l-âlemîne. "Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." der.

Şeytan ne der? Önce kâfir yapar. Kafir yaptıktan sonra, Şeytan ne der?

Önce kâfir yapar. Kafir yaptıktan sonra,
"Benim seninle bir ilişkim yok, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, "Benim seninle bir ilişkim yok, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, ben senden beriyim, ben senden uzağım." der, aldatır. ben senden beriyim, ben senden uzağım." der, aldatır.

Namaz kılma! "Yoo! İslâm'da namaz var. Namaz kılmamak iyi bir şey değil!" filan derse; Namaz kılma!

"Yoo! İslâm'da namaz var. Namaz kılmamak iyi bir şey değil!" filan derse;

Canım işte tamam pekala, iyi ama, şimdi şu işi yap da öyle, sonra kılarsın. Canım işte tamam pekala, iyi ama, şimdi şu işi yap da öyle, sonra kılarsın.

Yoo! Sonra kılmak olur mu? Şu vakitte kılmam lazım. Yoo! Sonra kılmak olur mu? Şu vakitte kılmam lazım.

Canım kılma demiyorum, işte kılarsın, şu işi yap da ondan sonra, şu işi yap da ondan sonra. Canım kılma demiyorum, işte kılarsın, şu işi yap da ondan sonra, şu işi yap da ondan sonra.

Tabii o işi yapınca, o işi yapınca işleri peş peşe getirtir, unutturur, namazın vaktini geçirttirir.Tabii o işi yapınca, o işi yapınca işleri peş peşe getirtir, unutturur, namazın vaktini geçirttirir. Tehir de şeytandandır. Yani tesvîf, "İlerde, ilerde yaparsın diye bahane ileri sürmek." Tehir de şeytandandır. Yani tesvîf, "İlerde, ilerde yaparsın diye bahane ileri sürmek."

Tamam canım yapacaksan yap ama ilerde yap ya, biraz şimdi şu işi bitir, ya oturuyoruz işte, Tamam canım yapacaksan yap ama ilerde yap ya, biraz şimdi şu işi bitir, ya oturuyoruz işte, tatlı tatlı sohbet ediyoruz, şu bitsin ondan sonra gideriz, kalkarız, tamam bende kılacağım. tatlı tatlı sohbet ediyoruz, şu bitsin ondan sonra gideriz, kalkarız, tamam bende kılacağım.

Yalan. Ondan sonra saate bir de bakar, uuyyy, eyvah! Yalan.

Ondan sonra saate bir de bakar, uuyyy, eyvah!
Tuh be! Yahu öğleyi kılmadık vakit geçti! Şeytan tehirle aldattı. Tehir ettiremiyor[sa] der ki, Tuh be! Yahu öğleyi kılmadık vakit geçti! Şeytan tehirle aldattı. Tehir ettiremiyor[sa] der ki,

"Ya bak, bir sürü işin var, zaten yirminci yüzyılın insanı medeni insan, çok faaliyetleri var, "Ya bak, bir sürü işin var, zaten yirminci yüzyılın insanı medeni insan, çok faaliyetleri var, burada uzun boylu şey yapmaya [durmaya] lüzum yok. burada uzun boylu şey yapmaya [durmaya] lüzum yok. Şu namazı çarçabuk kıl, kıl kıl kıl, çabuk çabuk, hemen işinin başına çık git." Şu namazı çarçabuk kıl, kıl kıl kıl, çabuk çabuk, hemen işinin başına çık git."

Haydi bu sefer de alelacele içeri girer, [hzılı hızlı] Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber, Haydi bu sefer de alelacele içeri girer, [hzılı hızlı] Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber, takır, tukur, takur, tukur... Allahüekber, takır, tukur, takur, tukur... Sünneti de boş ver, sünnet Peygamber Efendimiz bazen kılmış, bazen kılmamış, onu da atlattırır.Sünneti de boş ver, sünnet Peygamber Efendimiz bazen kılmış, bazen kılmamış, onu da atlattırır. Ondan sonra; Ne okudun? Birinci rekâtta ne okudun? Bilmem. Ondan sonra;

Ne okudun? Birinci rekâtta ne okudun?

Bilmem.

Secdede kaç tane sübhâne rabbiye'l-âlâ dedin? Çocuk eğiliyor kalkıyor, eğiliyor kalkıyor; Secdede kaç tane sübhâne rabbiye'l-âlâ dedin?

Çocuk eğiliyor kalkıyor, eğiliyor kalkıyor;

"Kaç defa dedin?" diyorum; "Üç defa dedim." diyor. "Kaç defa dedin?" diyorum;

"Üç defa dedim." diyor.

"De bakayım şimdi üç defa yüksek sesle." diyorum. "De bakayım şimdi üç defa yüksek sesle." diyorum.

Sübhâne rabbiye'l-âlâ, sübhâne rabbiye'l-âlâ, sübhâne rabbiye'l-âlâ. Sübhâne rabbiye'l-âlâ, sübhâne rabbiye'l-âlâ, sübhâne rabbiye'l-âlâ.

E sen bu kadar durmadın ki secdede, kesinlikle bu kadar durmadı!E sen bu kadar durmadın ki secdede, kesinlikle bu kadar durmadı! Yani [hzılı hızlı] Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber;Yani [hzılı hızlı] Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber; esselamü aleyküm verahmetüllah.esselamü aleyküm verahmetüllah. Esselamü aleyküm verahmetüllah.Esselamü aleyküm verahmetüllah. Yani süb süb süb bile demiyor belki, yani ilk heceyi bile söylemiyor.Yani süb süb süb bile demiyor belki, yani ilk heceyi bile söylemiyor. Süb süb süb diyor belki, allahüekber diyor... Süb süb süb diyor belki, allahüekber diyor...

Sonra faaliyetleri birbirlerine ulaştırmak yok. Sonra faaliyetleri birbirlerine ulaştırmak yok. Allahüekber, duracak, semiallahü limen hamideh, duracak.Allahüekber, duracak, semiallahü limen hamideh, duracak. Öyle biribirine eklemeli değil müstakil, her birisi ayrı namazın rüknü. Öyle biribirine eklemeli değil müstakil, her birisi ayrı namazın rüknü.

Hızlı yaptırtır. Hızlı yapmayacağım derse, hızla yapmanın da Hızlı yaptırtır. Hızlı yapmayacağım derse, hızla yapmanın da şeytandan olduğunu hoca söyledi, hızlı kılmayacağım derse şeytan bu sefer düşünür; şeytandan olduğunu hoca söyledi, hızlı kılmayacağım derse şeytan bu sefer düşünür;

Ya bu adama namaz kılma dedim, kılıyor. Ya bu adama namaz kılma dedim, kılıyor. Sonra kılarsın dedim, yok şimdi vaktinde kılacağım diyor.Sonra kılarsın dedim, yok şimdi vaktinde kılacağım diyor. Çabuk, acele et dedim, aceleye de getiremedim. Ne yapayım bu adamı? Çabuk, acele et dedim, aceleye de getiremedim. Ne yapayım bu adamı?

Başka oyun düşünür, bu sefer de der ki; Sen aslansın, ağasın, bir tanesin, eşin yok! Başka oyun düşünür, bu sefer de der ki;

Sen aslansın, ağasın, bir tanesin, eşin yok!
Yani senin, püf be! Şu namaza bak! Sen şu namazı şöyle herkesin gördüğü bir yerde kıl daYani senin, püf be! Şu namaza bak! Sen şu namazı şöyle herkesin gördüğü bir yerde kıl da herkes de görsün, namaz nasıl kılınırmış anlasın, bilmem ne filan gösterişe düşürmek ister. herkes de görsün, namaz nasıl kılınırmış anlasın, bilmem ne filan gösterişe düşürmek ister. Çeşitli oyanlara [başvurarak] riya ve gösterişe düşürmek ister. Çeşitli oyanlara [başvurarak] riya ve gösterişe düşürmek ister.

Allahu Teâlâ hazretleri istemeyene gazap ediyor, Allahu Teâlâ hazretleri istemeyene gazap ediyor, başka hiçbir kişi böyle istemeyene gazap etmez.başka hiçbir kişi böyle istemeyene gazap etmez. İsteyeni seviyor, onun için Cenâb-ı Hakk'tan isteyeceğiz. İsteyeni seviyor, onun için Cenâb-ı Hakk'tan isteyeceğiz. Namazlarımızı güzel güzel kılacağız, namazdan sonra da bir dua vakti olduğunu bileceğiz. Namazlarımızı güzel güzel kılacağız, namazdan sonra da bir dua vakti olduğunu bileceğiz. Namaz esselamü aleyküm ve rahmetüllah ile bitiyor demeyeceğiz, Namaz esselamü aleyküm ve rahmetüllah ile bitiyor demeyeceğiz, ondan sonra da bir dua vaktim var diyeceğiz. ondan sonra da bir dua vaktim var diyeceğiz.

Hiç acele ettirme bana, benim 10 dakika dua hakkım var. Hiç acele ettirme bana, benim 10 dakika dua hakkım var.

Böyle dedin mi ne diyecek? Şeytanın zorla yaptırım gücü yok. Böyle dedin mi ne diyecek?

Şeytanın zorla yaptırım gücü yok.

Şeytan gelir de insana zorbalıkla, boyunduruğu takıp da zorla bir şeyi yaptırtır mı? Şeytan gelir de insana zorbalıkla, boyunduruğu takıp da zorla bir şeyi yaptırtır mı?

Hayır. Sadece fikir verir ve fikri hoş göstererek yapar. Hayır. Sadece fikir verir ve fikri hoş göstererek yapar. "Bak şunu şöyle yaparsan çok iyi olur!" filan diye propaganda ile "Bak şunu şöyle yaparsan çok iyi olur!" filan diye propaganda ile reklamla tatlandırarak onu yapmaya çalışır. reklamla tatlandırarak onu yapmaya çalışır. Yapmayacağım dersen bir şey diyemez. "Namazdan sonra on dakika dua vaktim var.Yapmayacağım dersen bir şey diyemez. "Namazdan sonra on dakika dua vaktim var. Ben kendi kendime söz verdim on dakikadan önce camiden çıkmayacağım." [dersen,]Ben kendi kendime söz verdim on dakikadan önce camiden çıkmayacağım." [dersen,] şeytan o zaman bir şey diyemez.şeytan o zaman bir şey diyemez. Seni kulağından tutup şu caminin dışına atacak değil.Seni kulağından tutup şu caminin dışına atacak değil. Sen o zaman on dakikada [duanı] yaparsın. Sen o zaman on dakikada [duanı] yaparsın. Namazı hesaplarken beş dakika sünnet, beş dakika farz, ondan sonra da on dakika [dua, toplam] Namazı hesaplarken beş dakika sünnet, beş dakika farz, ondan sonra da on dakika [dua, toplam] Ben yarım saat namaza ayırdım dersen; girdiğim zaman saatine bakar, Ben yarım saat namaza ayırdım dersen; girdiğim zaman saatine bakar, çıkacağın zamana kadar da öyle ağır davranırsan bir şey diyemez. çıkacağın zamana kadar da öyle ağır davranırsan bir şey diyemez. Önceden karar verirsen kendini kurtarırsın. Onun için bir de dua vaktin olsun. Önceden karar verirsen kendini kurtarırsın. Onun için bir de dua vaktin olsun.

Bir de söz veriyor ya; Bizi duadan unutma kardeşim. Peki, peki... Bir de söz veriyor ya;

Bizi duadan unutma kardeşim.

Peki, peki...

O zaman madem peki dedin, o dua sözü verdiğin insanlara da dua et bakalım; O zaman madem peki dedin, o dua sözü verdiğin insanlara da dua et bakalım;

Falanca kardeşimin borcum vardı, benden dua istemişti. Yâ Rabbi! Falanca kardeşimin borcum vardı, benden dua istemişti. Yâ Rabbi! Şu kardeşime bir yerden imkân sağla, borçlarını ödesin. Şu kardeşime bir yerden imkân sağla, borçlarını ödesin.

Madem söz verdin, haydi bakalım ona dua et. Anne, babana dua et. Madem söz verdin, haydi bakalım ona dua et. Anne, babana dua et.

Duanın en sevaplısı, en sevaplısı neymiş? Duanın en sevaplısı, en sevaplısı neymiş?

Allahümmerham ümmete muhammedin rahmeten âmmeten demekmiş... Allahümmerham ümmete muhammedin rahmeten âmmeten demekmiş... "Yâ Rabbi! Bütün Ümmet-i Muhammed'e umumî olarak rahmeyle, rahmetinle muamele eyle."Yâ Rabbi! Bütün Ümmet-i Muhammed'e umumî olarak rahmeyle, rahmetinle muamele eyle. Hepsini rahmetine erdir." Herkesin iyiliğini, bütün Ümmet-i Muhammed'in iyiliğini istiyor.Hepsini rahmetine erdir." Herkesin iyiliğini, bütün Ümmet-i Muhammed'in iyiliğini istiyor. En büyük dua buymuş. Bir insan; Allahümmeğfir li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât. En büyük dua buymuş.

Bir insan;

Allahümmeğfir li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât.
"Yâ Rabbi! Sen mü'min erkek kardeşlerime de mü'min hanım kardeşlerime de "Yâ Rabbi! Sen mü'min erkek kardeşlerime de mü'min hanım kardeşlerime de hepsine mağfiret eyle!" derse, onların sayısınca sevap alırmış.hepsine mağfiret eyle!" derse, onların sayısınca sevap alırmış. Bir buçuk milyar, bir buçuk milyar müslüman. "Yâ Rabbi! Sen şunları afv u mağfiret eyle.Bir buçuk milyar, bir buçuk milyar müslüman. "Yâ Rabbi! Sen şunları afv u mağfiret eyle. Şaşıranlara doğru yola göster, gevşeyenleri kahrınla değil lütfunla sıkıştır.Şaşıranlara doğru yola göster, gevşeyenleri kahrınla değil lütfunla sıkıştır. Lütfunla gevşekliklerini [gider.]" Lütfunla gevşekliklerini [gider.]" -Hani vidaları filan gevşediği zaman arabaların bakımı filan oluyor.- -Hani vidaları filan gevşediği zaman arabaların bakımı filan oluyor.- "Hakkı sevdir, hayrı sevdir, mü'minlerin kalplerini birbirlerine ısındır, "Hakkı sevdir, hayrı sevdir, mü'minlerin kalplerini birbirlerine ısındır, aralarındaki tefrikaları kaldır." aralarındaki tefrikaları kaldır."

Çünkü şeytan ayırmaya çalışır. Şeytanın işi tefrikadırÇünkü şeytan ayırmaya çalışır. Şeytanın işi tefrikadır yani müslümanları birbirlerinden var gücüyle ayırmaya çalışır şeytan.yani müslümanları birbirlerinden var gücüyle ayırmaya çalışır şeytan. O sana şöyle dedi, sen ona böyle demiştin. O dinlemedi, yan baktı, yamuk baktı, kaş çattı.O sana şöyle dedi, sen ona böyle demiştin. O dinlemedi, yan baktı, yamuk baktı, kaş çattı. Bak sözünde durmadı, gelmedi, gitmedi vesaire bin bir türlü bahane ile elinde körük,Bak sözünde durmadı, gelmedi, gitmedi vesaire bin bir türlü bahane ile elinde körük, ateşin altını boyuna körükler. ateşin altını boyuna körükler. Huuuu, huuuu, huuuu boyuna körükler, o zaman müslümanın öteki müslümana Huuuu, huuuu, huuuu boyuna körükler, o zaman müslümanın öteki müslümana karşı harareti artmaya başlar. karşı harareti artmaya başlar. Çünkü ocak alevlenmeye başlar, kızgınlığı artar; Çünkü ocak alevlenmeye başlar, kızgınlığı artar;

Yahu en iyisi bunların hepsi ile ilgiyi keseceksin be! Bunlardan hayır gelmez!Yahu en iyisi bunların hepsi ile ilgiyi keseceksin be! Bunlardan hayır gelmez! Camiye de gitmek doğru değil! Zaten camiye de geçen gün gittim de şöyle oldu daCamiye de gitmek doğru değil! Zaten camiye de geçen gün gittim de şöyle oldu da böyle oldu da bilmem ne filan. böyle oldu da bilmem ne filan.

Bak bak bak! Körüklemenin sonunda şeytanın insanın aklına soktuğu şeylere bak! Bak bak bak! Körüklemenin sonunda şeytanın insanın aklına soktuğu şeylere bak! Ondan sonra ohh! Camiye gitmediği zaman rahat ettim sanır kendisini. Ondan sonra ohh! Camiye gitmediği zaman rahat ettim sanır kendisini.

Onun için şeytanın oyunlarına düşmeden Cenâb-ı Hakk'tan dua ederekOnun için şeytanın oyunlarına düşmeden Cenâb-ı Hakk'tan dua ederek hem sevap kazanalım hem duada ne istemişsek onu kazanalım. hem sevap kazanalım hem duada ne istemişsek onu kazanalım.

Ne istiyoruz? "Yâ Rabbi! Bana deniz kenarında bir yalı ver. Ne istiyoruz?

"Yâ Rabbi! Bana deniz kenarında bir yalı ver.
Hemen istiyorum ki bahçemden oltamı atayım, balığı tutayım.Hemen istiyorum ki bahçemden oltamı atayım, balığı tutayım. Kocaman, beş kiloluk balık gelsin." Tamam, dua ettiğin için sevap kazanıyorsun.Kocaman, beş kiloluk balık gelsin." Tamam, dua ettiğin için sevap kazanıyorsun. İstediğini Allah verdiği zaman da sevap kazanıyorsun. İstediğini Allah verdiği zaman da sevap kazanıyorsun.

E hocam, ben buna benzer bazı dualar ettim de Allah vermedi. E hocam, ben buna benzer bazı dualar ettim de Allah vermedi.

Evet. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde buyuruyor ki; Evet. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde buyuruyor ki;

Ve kâle rabbükümü'd-ûdnî. "Bana dua edin." Esticib leküm. Ve kâle rabbükümü'd-ûdnî. "Bana dua edin." Esticib leküm. "Ben sizin duanızın karşılığını vereyim." "Ben sizin duanızın karşılığını vereyim."

Tamam, karşılığı verecek ama bu karşılığı vermek senin lehine olarak üç türlü olur. Tamam, karşılığı verecek ama bu karşılığı vermek senin lehine olarak üç türlü olur.

Ya senin istediğini verir ya senin istediğinden daha güzelini verir. Ya senin istediğini verir ya senin istediğinden daha güzelini verir. Çünkü sen beş paralık şey istemişsindir o kıymetli şey verir.Çünkü sen beş paralık şey istemişsindir o kıymetli şey verir. Ya da bu dünyada vermez âhirette verir, en kıymetlisi de odur.Ya da bu dünyada vermez âhirette verir, en kıymetlisi de odur. Duanın mükâfatının en kıymetlisi âhirete bırakılıp orada mükâfatı verilecek olandır. Duanın mükâfatının en kıymetlisi âhirete bırakılıp orada mükâfatı verilecek olandır. Peygamber Efendimiz bildiriyor ki, evliyaullah büyüklerimiz, Peygamber Efendimiz bildiriyor ki, evliyaullah büyüklerimiz, Abdulkâdir-i Geylânî Efendimiz kitabına da yazmış.Abdulkâdir-i Geylânî Efendimiz kitabına da yazmış. "Kul kıyamet gününde defter-i âmâli açıldığı zaman, sevaplar günahlar kefeye,"Kul kıyamet gününde defter-i âmâli açıldığı zaman, sevaplar günahlar kefeye, teraziye konuluyor tartılıyor." teraziye konuluyor tartılıyor."

Terazi, bu semavâtı ve arzı içine alacak kadar büyük bir terazi. Terazi, bu semavâtı ve arzı içine alacak kadar büyük bir terazi. Melekler o teraziyi görünce titremeye başlıyorlar.Melekler o teraziyi görünce titremeye başlıyorlar. Öyle haşmetli, öyle heybetli bir terazi ki bu yedi kat semavâtı içine koysan teazinin içine girecek.Öyle haşmetli, öyle heybetli bir terazi ki bu yedi kat semavâtı içine koysan teazinin içine girecek. Adamın ne kadar günahı varsa hepsini alır, hepsini alacak kadar geniş. Adamın ne kadar günahı varsa hepsini alır, hepsini alacak kadar geniş.

Allahu Teâlâ hazretleri o gün defteri açtığı zaman, teraziye sevapları konulurken,Allahu Teâlâ hazretleri o gün defteri açtığı zaman, teraziye sevapları konulurken, kul bakacakmış ki bir takım sevaplar konuluyor teraziye ama; kul bakacakmış ki bir takım sevaplar konuluyor teraziye ama;

"Yâ Rabbi! Ben bunu nereden kazandığımı bilemedim. Ben bu sevabı nereden kazanmışım. "Yâ Rabbi! Ben bunu nereden kazandığımı bilemedim. Ben bu sevabı nereden kazanmışım. Bilemedim ben bunu, hatırlayamadım." diyecekmiş. Allahu Teâlâ hazretleri de buyuracakmış ki; Bilemedim ben bunu, hatırlayamadım." diyecekmiş. Allahu Teâlâ hazretleri de buyuracakmış ki;

"Ey kulum! Bu sevaplar senin dünyada yaptığın falanca falanca duanın sevabıdır, karşılığıdır. "Ey kulum! Bu sevaplar senin dünyada yaptığın falanca falanca duanın sevabıdır, karşılığıdır. Senin o gün istediğin şey benim kaderime uygun olmadığı için [onu vermedim,]Senin o gün istediğin şey benim kaderime uygun olmadığı için [onu vermedim,] onun sevabını şimdiye tehir ettim, şimdi al." diyecekmiş. onun sevabını şimdiye tehir ettim, şimdi al." diyecekmiş.

Mesela diyoruz ki, "Yâ Rabbi! Şu hastamız ölmesin. Mesela diyoruz ki, "Yâ Rabbi! Şu hastamız ölmesin. Ömür ver yâ Rabbi! Yaşasın yâ Rabbi! Ağır, yatıyor, vefat etmesini istemiyoruz, Ömür ver yâ Rabbi! Yaşasın yâ Rabbi! Ağır, yatıyor, vefat etmesini istemiyoruz, sağlık âfiyet ver yâ Rabbi!" dua ediyoruz. sağlık âfiyet ver yâ Rabbi!" dua ediyoruz. Sağlık âfiyet ver diyoruz ama adamın vadesi gelmiş, defteri dürülmek üzere, ömrü bitmiş. Sağlık âfiyet ver diyoruz ama adamın vadesi gelmiş, defteri dürülmek üzere, ömrü bitmiş.

Fe-izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestekdimûne.Fe-izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestekdimûne. Yani o değişmeyecek artık. Yani o değişmeyecek artık.

Ee dua ediyor? O zaman, o ne zaman ölecekse o hasta ölür de Ee dua ediyor?

O zaman, o ne zaman ölecekse o hasta ölür de
duanın sevabını âhirette kişi o zaman alır.duanın sevabını âhirette kişi o zaman alır. İşte o dua ettiğinin sevabını alır. Neden? İşte o dua ettiğinin sevabını alır.

Neden?

Allah'ın varlığını birliğini anladı, duaları kabul edici olduğunu bildi, dilerseAllah'ın varlığını birliğini anladı, duaları kabul edici olduğunu bildi, dilerse her şeyi yapabileceğini bildi, imanı sağlam ondan istedi diye mükafatı verir. her şeyi yapabileceğini bildi, imanı sağlam ondan istedi diye mükafatı verir.

Bunu şöyle de anlatabiliriz. Adamın midesi ağrıyor; oy anam, vay babam, Bunu şöyle de anlatabiliriz. Adamın midesi ağrıyor; oy anam, vay babam, eyvah, midem çok sancıyor, ağrıyor, bilmem ne filan; eyvah, midem çok sancıyor, ağrıyor, bilmem ne filan;

"Doktor bana biraz aspirin ver!" Doktor güler. Ya bu hastanın zaten gastriti, ülseri var."Doktor bana biraz aspirin ver!"

Doktor güler. Ya bu hastanın zaten gastriti, ülseri var.
Ben şimdi bunun dediği ilacı buna versem, [veremem.] Ben şimdi bunun dediği ilacı buna versem, [veremem.] Biliyorum, ben bu adamın aile doktoruyum. Ben bunun halini bilirim, Biliyorum, ben bu adamın aile doktoruyum. Ben bunun halini bilirim, daha geçenlerde mide kanaması geçirdi.daha geçenlerde mide kanaması geçirdi. Ben bunun halini biliyorum, bu aspirin istiyor, bunun midesine bu aspirin iyi gelmez, Ben bunun halini biliyorum, bu aspirin istiyor, bunun midesine bu aspirin iyi gelmez, [der] aspirin vermez losec verir.[der] aspirin vermez losec verir. Losec İsveç'te mideye iyi gelen bir ilaç. Losec İsveç'te mideye iyi gelen bir ilaç.

Yani aspirin istedi de vermedi demesin kul çünkü aspirin dokunacaktı, losec verdi, Yani aspirin istedi de vermedi demesin kul çünkü aspirin dokunacaktı, losec verdi, losec iyi geldiği için. losec iyi geldiği için.

Bazen de âhirette verecektir. Ama mutlaka duayı, dua edeni mükâfatlandırır. Bazen de âhirette verecektir. Ama mutlaka duayı, dua edeni mükâfatlandırır. Mutlaka, mutlaka memnun eder. Onun için bir de duayı kabul eder deMutlaka, mutlaka memnun eder. Onun için bir de duayı kabul eder de kul duanın duanın kabul edildiğini hemen anlayamaz, sonradan belli olur; kul duanın duanın kabul edildiğini hemen anlayamaz, sonradan belli olur; "Haa! Meğer duam kabul olmuş." der. Bazen de öyle olur. "Haa! Meğer duam kabul olmuş." der. Bazen de öyle olur.

Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki, "Dua ettim de duam kabul olmadı demeyin."Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki, "Dua ettim de duam kabul olmadı demeyin." İşin o tarafını bilemezsiniz. İşin o tarafını bilemezsiniz.

İkinci hadîs-i şerîf; İnnellahe teâlâ yağdabu ilâ medhi'l-fâsıkı fi'l-ardı. İkinci hadîs-i şerîf;

İnnellahe teâlâ yağdabu ilâ medhi'l-fâsıkı fi'l-ardı.

"Allahu Teâlâ hazretleri gazap eder." Neye? İlâ medhi'l-fâsıkı fi'l-ardı. "Allahu Teâlâ hazretleri gazap eder."

Neye?

İlâ medhi'l-fâsıkı fi'l-ardı.
"Yeryüzünde fâsık insanın methedilmesine Allah gazap eder." "Yeryüzünde fâsık insanın methedilmesine Allah gazap eder."

Fâsık ne demek? Allah'ın emrinden dışarıya çıkmış, raydan çıkmış, âsi olmuş,Fâsık ne demek?

Allah'ın emrinden dışarıya çıkmış, raydan çıkmış, âsi olmuş,
günah işlemiş kimseye fâsık derler. günah işlemiş kimseye fâsık derler.

Kâne mine'l-cinni fe-feseka an emri rabbihî. âyetinde olduğu gibi. Fâsık yani günahkâr. Kâne mine'l-cinni fe-feseka an emri rabbihî. âyetinde olduğu gibi. Fâsık yani günahkâr.

"Allah günahkârın yeryüzünde methedilmesine gazap eder." "Allah günahkârın yeryüzünde methedilmesine gazap eder." O halde müslüman yağcılık yapmaz. Neden? Allah fâsıkın methedilmesine kızıyor.O halde müslüman yağcılık yapmaz.

Neden?

Allah fâsıkın methedilmesine kızıyor.
Tabii methedene kızıyor. Fâsıka ayrıca kızıyordur da o fâsıkı methedene kızıyor. Tabii methedene kızıyor. Fâsıka ayrıca kızıyordur da o fâsıkı methedene kızıyor.

"Ey sultanım, sen bir tanesin, eşin yok, benzerin yok, "Ey sultanım, sen bir tanesin, eşin yok, benzerin yok, cihan senin mislini görmedi.cihan senin mislini görmedi. Bir elinde kılıç, pazunu bükecek pehlivan analar doğurmadı. Bir elinde kılıç, pazunu bükecek pehlivan analar doğurmadı. Bir elinde kalem, edipsin, zarifsin, en güzel sözleri söylersin." Bir elinde kalem, edipsin, zarifsin, en güzel sözleri söylersin."

Hepsi yalan! Hepsi yalan, hepsi şair mübalağası, uydurma. Hepsi yalan! Hepsi yalan, hepsi şair mübalağası, uydurma. Adam beş para etmez adam, zâlim; "Sen bir tanesin! Bilmem ne..." Yalan. Adam beş para etmez adam, zâlim; "Sen bir tanesin! Bilmem ne..." Yalan.

Ha, Allah gazap eder. Vayy, şairlerin çoğu bu yalan işleri yapmışlar. Ha, Allah gazap eder.

Vayy, şairlerin çoğu bu yalan işleri yapmışlar.

Neden yapmışlar? Neden yapmışlar?

Şairin birisi bir hükümdar için, "Ben seni methetmeyecektim, Şairin birisi bir hükümdar için, "Ben seni methetmeyecektim, ben seni methedecek değildim ama ne yapayım ki vîran olası hanede evlad ü iyâl var." diyor. ben seni methedecek değildim ama ne yapayım ki vîran olası hanede evlad ü iyâl var." diyor. Yani evde çoluk çocuk var ondan methediyorum diyor. Yani evde çoluk çocuk var ondan methediyorum diyor.

Ne demek? Methedince hükümdar diyecek ki,Ne demek?

Methedince hükümdar diyecek ki,
"Şuna bir kese altın verin." Bir kese altın verecekler o da o altını alacak,"Şuna bir kese altın verin." Bir kese altın verecekler o da o altını alacak, ondan sonra çoluk çocuğun ihtiyacını görecek. ondan sonra çoluk çocuğun ihtiyacını görecek. Hükümdardan câize, mükâfat, ödül, hediye filan almak için methediyor, methiyeler yazıyor, Hükümdardan câize, mükâfat, ödül, hediye filan almak için methediyor, methiyeler yazıyor, "Şöylesin, böylesin." filan diyor; olmayan vasıflar izafe ediyor, olan kötülükleri örtüyor. "Şöylesin, böylesin." filan diyor; olmayan vasıflar izafe ediyor, olan kötülükleri örtüyor.

Zaten Peygamber Efendimiz diyor ki, "Kardeşinizin yüzüne karşı onu methetmeyin." Zaten Peygamber Efendimiz diyor ki, "Kardeşinizin yüzüne karşı onu methetmeyin." Methedilene de diyor ki, "Sizi metheden kimselerin yüzüne toprak saçın." Methedilene de diyor ki, "Sizi metheden kimselerin yüzüne toprak saçın."

Ühsü't-türâbe alâ vücûhi'l-meddâhîne. Yani yüzüne karşı medih dalkavukluktur, Ühsü't-türâbe alâ vücûhi'l-meddâhîne. Yani yüzüne karşı medih dalkavukluktur, doğru bir şey değil. doğru bir şey değil. Lütfen yapmayın diyeceksin, yaptırtmayacaksın. Kendin de öyle methetmeyeceksin. Lütfen yapmayın diyeceksin, yaptırtmayacaksın. Kendin de öyle methetmeyeceksin.

Tabii hayrı teşvik babında, "Allah razı olsun bak bunu tam iyi yaptın, Tabii hayrı teşvik babında, "Allah razı olsun bak bunu tam iyi yaptın, Allah hayrını kabul etsin." [diye] tabii bir ölçüde söylenebilir. Allah hayrını kabul etsin." [diye] tabii bir ölçüde söylenebilir. Ama tabii ölçülerin dışına çıkarak, içinden inanmadan, Ama tabii ölçülerin dışına çıkarak, içinden inanmadan, yanlış olduğunu bile bile methi Allah sevmez. yanlış olduğunu bile bile methi Allah sevmez. Zaten bu yüzden dünyanın nizamı bozuluyor. Zaten bu yüzden dünyanın nizamı bozuluyor. Ciğeri beş para etmez adamların etrafında dalkavuklar onu methede methede şişiriyorlar. Ciğeri beş para etmez adamların etrafında dalkavuklar onu methede methede şişiriyorlar. O da kendisi bayağı yalanlara inanıyor.O da kendisi bayağı yalanlara inanıyor. Bayağı bir şey sanmaya başlıyor, heykelini diktirtiyor vesaire filan...Bayağı bir şey sanmaya başlıyor, heykelini diktirtiyor vesaire filan... İşte bu işler böyle gidiyor. İşte bu işler böyle gidiyor.

Demek ki doğru konuşacağız, methedilmeyecek kimseyi methetmeyeceğiz. Demek ki doğru konuşacağız, methedilmeyecek kimseyi methetmeyeceğiz. Hele fâsık bir kimseye en doğru şey nasihat etmektir;Hele fâsık bir kimseye en doğru şey nasihat etmektir; "Ya aklını başına topla, şu yaşa geldin, bırak şu günahları da Allah'ın yoluna gir. "Ya aklını başına topla, şu yaşa geldin, bırak şu günahları da Allah'ın yoluna gir. Adam ol, tevbe et, böyle gidersen âkıbetin fena olur." filan diye nasihat etmek en doğrusu. Adam ol, tevbe et, böyle gidersen âkıbetin fena olur." filan diye nasihat etmek en doğrusu.

Ve üçüncü hadîs-i şerîf. Ve üçüncü hadîs-i şerîf.

İnnellahe teâlâ yu'ti'd-dünyâ alâ niyyeti'l-âhirati İnnellahe teâlâ yu'ti'd-dünyâ alâ niyyeti'l-âhirati ve ebâ en yu'tıye'l-âkirate alâ niyyeti'd-dünyâ. ve ebâ en yu'tıye'l-âkirate alâ niyyeti'd-dünyâ.

Enes radıyallahü anh'ten, İbnü'n-Neccâr rahmetullahi aleyh Enes radıyallahü anh'ten, İbnü'n-Neccâr rahmetullahi aleyh ve Abdullah b. Mübarek rivayet etmişler ki Peygamber Efendimiz şöyle bir zarif, ve Abdullah b. Mübarek rivayet etmişler ki Peygamber Efendimiz şöyle bir zarif, nükteli hadîs-i şerîf buyurmuş; nükteli hadîs-i şerîf buyurmuş;

İnnellâhe teâlâ. "Hiç şüphesiz ki Allahu Teâlâ hazretleri." Yu'ti'd-dünyâ alâ niyyeti'l-âhirati. İnnellâhe teâlâ. "Hiç şüphesiz ki Allahu Teâlâ hazretleri." Yu'ti'd-dünyâ alâ niyyeti'l-âhirati. "Âhiret niyetini besleyen bir kimseye Allah dünyalığı verir." "Âhiret niyetini besleyen bir kimseye Allah dünyalığı verir." Yani cümleyi tamamlayalım; "Âhiret niyeti üzerine dünyalığı verirYani cümleyi tamamlayalım; "Âhiret niyeti üzerine dünyalığı verir ama dünyalık niyeti ile âhireti vermekten imtinâ eder, âhireti vermez." ama dünyalık niyeti ile âhireti vermekten imtinâ eder, âhireti vermez."

Kelimeleri bilmeyenler bunu anlamakta da biraz zorlanırlar, açıklanması gereken bir söz.Kelimeleri bilmeyenler bunu anlamakta da biraz zorlanırlar, açıklanması gereken bir söz. Allahu Teâlâ hazretleri, kişinin niyeti sevap kazanmaksa,Allahu Teâlâ hazretleri, kişinin niyeti sevap kazanmaksa, Allah'ın rızasını kazanmaksa, âhiret mükâfatı elde etmekse, Allah'ın rızasını kazanmaksa, âhiret mükâfatı elde etmekse, yapmış olduğu işe dünyevî mükâfat da verir.yapmış olduğu işe dünyevî mükâfat da verir. Adam Allah rızası için iş yaptı, bakarsın dükkânına müşteri gelir, kazancı bol olur, Adam Allah rızası için iş yaptı, bakarsın dükkânına müşteri gelir, kazancı bol olur, bir sürü sebeplerden Allah dünyalığı da, dünyalık da verir çünkü esas niyeti âhiret. bir sürü sebeplerden Allah dünyalığı da, dünyalık da verir çünkü esas niyeti âhiret. Ama dünya menfaati düşünerek, dünyalık düşünerek yapılan işe, ibadet de olsa,Ama dünya menfaati düşünerek, dünyalık düşünerek yapılan işe, ibadet de olsa, hayır gibi görünen bir şey de olsa, dünya menfaati düşünülerek yapılan bir işehayır gibi görünen bir şey de olsa, dünya menfaati düşünülerek yapılan bir işe âhiret sevabı vermez. âhiret sevabı vermez.

Niyete göre, tabii biliyoruz ki bütün [ameller] niyetlere göredir. İnsan âhireti düşünüyor, Niyete göre, tabii biliyoruz ki bütün [ameller] niyetlere göredir. İnsan âhireti düşünüyor, Allah'ın rızasını düşünüyorsa, Allah hem sevap verir hem dünyalık verir;Allah'ın rızasını düşünüyorsa, Allah hem sevap verir hem dünyalık verir; ama dünyalık menfaat düşünüyorsa, yaptığı iş hayırlı bir iş bile olsa,ama dünyalık menfaat düşünüyorsa, yaptığı iş hayırlı bir iş bile olsa, sevaplı bir iş bile olsa sevap vermez, âhirette mükâfat vermez. sevaplı bir iş bile olsa sevap vermez, âhirette mükâfat vermez.

Demek ki yaptığımız her şeyi Allah rızası için yapacağız, âhiret sevabını hesap ederek yapacağız.Demek ki yaptığımız her şeyi Allah rızası için yapacağız, âhiret sevabını hesap ederek yapacağız. Yoksa dünya menfaati hesabı ile iş yapmayacağız. Yoksa dünya menfaati hesabı ile iş yapmayacağız. Dünya menfaati hesabı ile sadaka verse sadakası kabul olmaz. Dünya menfaati hesabı ile sadaka verse sadakası kabul olmaz. Dünya menfaati hesabı ile namaz kılsa namazı kabul olmaz. Dünya menfaati hesabı ile namaz kılsa namazı kabul olmaz.

"Yahu mektep yaptırdım, köprü yaptırdım, çeşme yaptırdım. "Yahu mektep yaptırdım, köprü yaptırdım, çeşme yaptırdım. Herkes, 'Bu kadar zenginsin niye hacca gitmedin?' diyorlar.Herkes, 'Bu kadar zenginsin niye hacca gitmedin?' diyorlar. Bir de hacca gideyim de bu adamlar bir de hacı desinler, bir de hacı lakabı alayım." Bir de hacca gideyim de bu adamlar bir de hacı desinler, bir de hacı lakabı alayım."

Hacca gittiği zaman Allah kabul etmez çünkü dünya maksadı ile şey yapıyorHacca gittiği zaman Allah kabul etmez çünkü dünya maksadı ile şey yapıyor veyahut bir de haccedeyim de bak Hacı Muhiddin, Hacı Bekir... veyahut bir de haccedeyim de bak Hacı Muhiddin, Hacı Bekir...

"Hacı Bekir şekeri çok meşhur olmuş, ben de bir şekerci dükkânı açacağım. "Hacı Bekir şekeri çok meşhur olmuş, ben de bir şekerci dükkânı açacağım. Bende bir hacı lakabı koyayım diye bir hacca gideyim geleyim." Bende bir hacı lakabı koyayım diye bir hacca gideyim geleyim."

Tamam. Hacca gitti geldi, hacı lakabını şimdi dükkânına koyuyor, mesela bu da Hacı Şükrü. Tamam. Hacca gitti geldi, hacı lakabını şimdi dükkânına koyuyor, mesela bu da Hacı Şükrü.

Olmaz, ondan bir sevap olmaz. Çünkü dünyalık hesabı ile yapıldığı zamanOlmaz, ondan bir sevap olmaz. Çünkü dünyalık hesabı ile yapıldığı zaman Allah âhiret sevabı vermiyor. Allah âhiret sevabı vermiyor.

Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: Niyetimize çok dikkat edeceğiz. Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: Niyetimize çok dikkat edeceğiz. Yaptığımız işi hep Allah'ın rızasını kazanmak için yapacağız. Yaptığımız işi hep Allah'ın rızasını kazanmak için yapacağız. Dünya menfaati girdi mi, dünya menfaatini ayıklayacağız yani dünya menfaati içinDünya menfaati girdi mi, dünya menfaatini ayıklayacağız yani dünya menfaati için âhiret işi yapmak riyakârlıktır, ondan kendimizi kollayacağız. âhiret işi yapmak riyakârlıktır, ondan kendimizi kollayacağız.

Allah bizi riyakârlıktan korusun. Halis niyetle her yaptığımız işi rızasını kazanmak içinAllah bizi riyakârlıktan korusun. Halis niyetle her yaptığımız işi rızasını kazanmak için yapmaya muaffak eylesin. yapmaya muaffak eylesin. Hem dünyada hem âhirette aziz ve bahtiyar eylesin.Hem dünyada hem âhirette aziz ve bahtiyar eylesin. İki cihan saadetine cümlemizi nâil eylesin. el-Fâtiha... İki cihan saadetine cümlemizi nâil eylesin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2