Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Fakirlik, Zenginlik ve İnsan Psikolojisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 18.09.1999
Hollanda

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Fakirlik ve Tehlikesi, Fakirlikten Kurtulmanın, Zenginliğin Çaresi, Fakirliğin Zorluğu ve İstemenin Acısı, Zenginlik ve Tehlikesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Fakirlik, Zenginlik ve İnsan Psikolojisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 18.09.1999
Hollanda

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Fakirlik ve Tehlikesi, Fakirlikten Kurtulmanın, Zenginliğin Çaresi, Fakirliğin Zorluğu ve İstemenin Acısı, Zenginlik ve Tehlikesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kâde'l-fakru en yekûne küfran. "Fakirlik o kadar zorlar ki insanı,Kâde'l-fakru en yekûne küfran. "Fakirlik o kadar zorlar ki insanı, o kadar güç durumlarda bırakır ki, gerçek bir fakirlik çökerse,o kadar güç durumlarda bırakır ki, gerçek bir fakirlik çökerse, neredeyse küfre ayağını kaydıracak bir duruma gelir." neredeyse küfre ayağını kaydıracak bir duruma gelir."

İnsan sabredemez, isyana düşer, bunalır, çoluk çocuğunun ağladığını görür,İnsan sabredemez, isyana düşer, bunalır, çoluk çocuğunun ağladığını görür, gırtlağa kadar borcu görür, açlığı çeker, çok zor durumlara düşebilir. gırtlağa kadar borcu görür, açlığı çeker, çok zor durumlara düşebilir.

Misal, buyrun Kosova!Misal, buyrun Kosova! Birden bir karışıklık patladı; evlerini barklarını bırakıp canını kurtarmak zorunda kaldılar.Birden bir karışıklık patladı; evlerini barklarını bırakıp canını kurtarmak zorunda kaldılar. Eşyalarının en kıymetlilerini, mücevheratlarını alabildilerse alabildiler. Eşyalarının en kıymetlilerini, mücevheratlarını alabildilerse alabildiler. Ondan sonra ata mı bindiler, yaya mı yola çıktılar, kamyonete mi bindiler,Ondan sonra ata mı bindiler, yaya mı yola çıktılar, kamyonete mi bindiler, yoksa dağlarda, yamaçlarda, karlarda bunların hiçbiri sökmedi de,yoksa dağlarda, yamaçlarda, karlarda bunların hiçbiri sökmedi de, iki tane direğin arasına battaniyeyi sarıp ihtiyarlarını, çocuklarını iki tane direğin arasına battaniyeyi sarıp ihtiyarlarını, çocuklarını kızak gibi böyle çektire çektire mi [gittiler,] ne zahmetler çektiler?kızak gibi böyle çektire çektire mi [gittiler,] ne zahmetler çektiler? Bir acıkma zamanı geçtikten sonra ne yediler, ne içtiler? Bir acıkma zamanı geçtikten sonra ne yediler, ne içtiler? Gittikleri yerde ne bulacaklar, karşılarına kim çıkacak, yollarını kim kesecek? Gittikleri yerde ne bulacaklar, karşılarına kim çıkacak, yollarını kim kesecek?

Bunların hepsi oldu. Biz bilmiyoruz, görmüyoruz, o olayları yaşamış insanlarla konuşmuş değilizBunların hepsi oldu. Biz bilmiyoruz, görmüyoruz, o olayları yaşamış insanlarla konuşmuş değiliz ama bunların çok fecileri oldu. Belki karşılarına düşman çıktı, kaçamadılar. Paralarını düşman aldı, ama bunların çok fecileri oldu. Belki karşılarına düşman çıktı, kaçamadılar. Paralarını düşman aldı, canlarına kast etti, öldürdü bir kenara attı belki.canlarına kast etti, öldürdü bir kenara attı belki. Belki, "Sakladığınız paraları, yerini söylerseniz canınızı kurtarabilirsiniz." dedi.Belki, "Sakladığınız paraları, yerini söylerseniz canınızı kurtarabilirsiniz." dedi. Her şeylerini vermiş olarak oradan öyle geçebildiler. Beş parasız, perişan...Her şeylerini vermiş olarak oradan öyle geçebildiler. Beş parasız, perişan... bir tarafta da yerde karlar vardı. Bu tarafa geldiler; bir tarafta da yerde karlar vardı. Bu tarafa geldiler; ne ev, ne bark, ne tarla, ne tavuk, ne koyun, ne kuzu, ne sığır, ne süt, ne yoğurt... ne ev, ne bark, ne tarla, ne tavuk, ne koyun, ne kuzu, ne sığır, ne süt, ne yoğurt...

[Fakirlik] birden gelebiliyor, yirminci yüzyılda da gelebiliyor.[Fakirlik] birden gelebiliyor, yirminci yüzyılda da gelebiliyor. Masal değilmiş, hikâye değilmiş, uzak bir ihtimal değilmiş. Allah dirlik ve düzenliğimizi bozmasın.Masal değilmiş, hikâye değilmiş, uzak bir ihtimal değilmiş.

Allah dirlik ve düzenliğimizi bozmasın.
Allah bizlere akıl fikir ihsan etsin. Düşmanların tahriklerine kapılıp da birbirimize düşmeyelim.Allah bizlere akıl fikir ihsan etsin. Düşmanların tahriklerine kapılıp da birbirimize düşmeyelim. Ya da düşman ülkesinde emniyetle yaşarken, düşmanın hücumuna uğrayıp da Ya da düşman ülkesinde emniyetle yaşarken, düşmanın hücumuna uğrayıp da bu gördüğümüz, duyduğumuz fena durumlara biz de düşmeyelim. bu gördüğümüz, duyduğumuz fena durumlara biz de düşmeyelim.

Onlar niye düştü, biz niye düşmedik? Onlar niye düştü, biz niye düşmedik?

Allah onlara büyük ecirler versin, ölenlere rahmet eylesin, kalanlara sabır versin. Allah onlara büyük ecirler versin, ölenlere rahmet eylesin, kalanlara sabır versin. Tekrar ihsan eylesin, ikramlar ihsan eylesin. Tekrar ihsan eylesin, ikramlar ihsan eylesin.

Ama bizim bir meziyetimiz olduğundan kurtulmuş değiliz. Ama bizim bir meziyetimiz olduğundan kurtulmuş değiliz. Çünkü biz Cenâb-ı Hakk'ın yolunda çok iyi yürüyen insanlar da değiliz. Çünkü biz Cenâb-ı Hakk'ın yolunda çok iyi yürüyen insanlar da değiliz. Bizim onlardan bir farkımız yok. Belki bizim daha çok cezayı, şamarı hak etmiş durumumuz var. Bizim onlardan bir farkımız yok. Belki bizim daha çok cezayı, şamarı hak etmiş durumumuz var. Belki nice günahları sabah akşam işledik durduk ama bize gelmedi, onlara geldi.Belki nice günahları sabah akşam işledik durduk ama bize gelmedi, onlara geldi. Bize gelmemesi bizim için bir uyanma fırsatıdır; "Şu ana kadar bize gelmedi. Bize gelmemesi bizim için bir uyanma fırsatıdır;

"Şu ana kadar bize gelmedi.
Bundan sonra bari ben tevbe edeyim, aklımı başıma toplayayım. Allah'ın ihlaslı, halis bir kulu olayım.Bundan sonra bari ben tevbe edeyim, aklımı başıma toplayayım. Allah'ın ihlaslı, halis bir kulu olayım. Halis, muhlis, muttakî bir kulu olayım. Yapabilirim bunu. Halis, muhlis, muttakî bir kulu olayım. Yapabilirim bunu. Şimdiye kadar yapamadım bunu ama görülüyor ki bu hayat birden değişebiliyor. Şimdiye kadar yapamadım bunu ama görülüyor ki bu hayat birden değişebiliyor. Birden dekor, sahne, çevre değişebiliyor. Bir gece önceden bugün son derece farklı olabiliyor."Birden dekor, sahne, çevre değişebiliyor. Bir gece önceden bugün son derece farklı olabiliyor." İbret alın! Fe'tebirû yâ uli'l-ebsâr. "Ey basiretleri açık olanlar! Olayları inceleyip ibret alın!" İbret alın!

Fe'tebirû yâ uli'l-ebsâr. "Ey basiretleri açık olanlar! Olayları inceleyip ibret alın!"

Cenâb-ı Hakk'a yönelin, Cenâb-ı Hakk'ın kulluğunu güzel yapmaya çalışın. Cenâb-ı Hakk'a yönelin, Cenâb-ı Hakk'ın kulluğunu güzel yapmaya çalışın. İlle böyle azabın, gazabın, şamarın gelmesini mi bekleyeceksiniz uslanmak için? İlle böyle azabın, gazabın, şamarın gelmesini mi bekleyeceksiniz uslanmak için?

Bütün bunları kendime söylüyorum, hiç kimseyi suçlamıyorum. Altmış yaşına geldim, geçtim.Bütün bunları kendime söylüyorum, hiç kimseyi suçlamıyorum. Altmış yaşına geldim, geçtim. Geriye döndüğüm, hayatıma baktığım zaman çok az âmâl-i sâliha işledim diye çok üzülüyorum.Geriye döndüğüm, hayatıma baktığım zaman çok az âmâl-i sâliha işledim diye çok üzülüyorum. Siz benden gençsiniz. Siz benim durumuma düşmeyin. Siz benden önce uyanın.Siz benden gençsiniz. Siz benim durumuma düşmeyin. Siz benden önce uyanın. Siz benden önce davranın. Siz benim durumuma düşmeden, aklınızı başınıza toplayın. Siz benden önce davranın. Siz benim durumuma düşmeden, aklınızı başınıza toplayın.

Hayat bir imtihandır. Hiçbir teminatımız, garantimiz yok. Yarın ne olacağını hiç bilemeyiz.Hayat bir imtihandır. Hiçbir teminatımız, garantimiz yok. Yarın ne olacağını hiç bilemeyiz. Bankalardaki paralara birden el konulabilir, bir büyük âfet gelebilir.Bankalardaki paralara birden el konulabilir, bir büyük âfet gelebilir. Daha neler gelebileceğini ileride okuyacağız. İnsan imkanlarını kaybedebilir. Daha neler gelebileceğini ileride okuyacağız. İnsan imkanlarını kaybedebilir.

Kaybetmemenin bir mânevî çaresi var mı hocam? Sen biraz kitapları okumuşsundur,Kaybetmemenin bir mânevî çaresi var mı hocam? Sen biraz kitapları okumuşsundur, mürekkep yalamışsındır, az buçuk bizden çok bu konuları biliyorsundur; bir çaresi var mı? mürekkep yalamışsındır, az buçuk bizden çok bu konuları biliyorsundur; bir çaresi var mı?

Evet var. Evet, fakirliğe düşmemenin bir çaresi var.Evet var. Evet, fakirliğe düşmemenin bir çaresi var. Hem de âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak bizlere bildiriyor; Hem de âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak bizlere bildiriyor;

Le-in şekertüm le-ezîdenneküm ve le-in kefertüm inne azâbî le-şedîdün. Le-in şekertüm le-ezîdenneküm ve le-in kefertüm inne azâbî le-şedîdün. "Eğer verdiğim nimetlere şükredici kullar olursanız, şükreden kullar olursanız, şükrederseniz,"Eğer verdiğim nimetlere şükredici kullar olursanız, şükreden kullar olursanız, şükrederseniz, muhakkak ve mutlaka nimetimi arttırırım, daha fazla nimet veririm. muhakkak ve mutlaka nimetimi arttırırım, daha fazla nimet veririm. Eğer küfrân-ı nîmette bulunursanız, nimetin gereğini yapmazsanız, kadr ü kıymetini bilmezseniz,Eğer küfrân-ı nîmette bulunursanız, nimetin gereğini yapmazsanız, kadr ü kıymetini bilmezseniz, günah işlerseniz, o zaman da benim azabım çok şiddetli olur.günah işlerseniz, o zaman da benim azabım çok şiddetli olur. Çok fena cezalandırırım sizi." diye âyeti kerîme bildiriyor. Çok fena cezalandırırım sizi." diye âyeti kerîme bildiriyor.

Nimetlere şükretmek nimetlerin devamının teminatıdır. Şükür, nimetin şükrü nasıl yapılır? Nimetlere şükretmek nimetlerin devamının teminatıdır.

Şükür, nimetin şükrü nasıl yapılır?

Nimeti yiyip de, karnı doyup da, günah işlemekle mi?Nimeti yiyip de, karnı doyup da, günah işlemekle mi? Tıka basa karnını doyurdu, ondan sonra "Ben hangi bara, hangi pavyona gideyim?" demekle mi olur? Tıka basa karnını doyurdu, ondan sonra "Ben hangi bara, hangi pavyona gideyim?" demekle mi olur?

Hayır. Nimete şükür önce nimeti vereni bilmekle olur. "Yâ Rabbi! Bu nimeti bana nasip eden sensin.Hayır. Nimete şükür önce nimeti vereni bilmekle olur. "Yâ Rabbi! Bu nimeti bana nasip eden sensin. Bu ikramı, bu memuriyeti, bu makamı, bu devleti, bu şevketi, bu saffeti, bu itibarı, bu şerefi,Bu ikramı, bu memuriyeti, bu makamı, bu devleti, bu şevketi, bu saffeti, bu itibarı, bu şerefi, bu haysiyeti bana sen verdin. Bu nimet senden. Yeri göğü yaratan sensin.bu haysiyeti bana sen verdin. Bu nimet senden. Yeri göğü yaratan sensin. Yağmuru yağdıran, bitkiyi bitiren, meyvayı olduran, elmayı tatlandıran, arıya balı yaptıran sensin.Yağmuru yağdıran, bitkiyi bitiren, meyvayı olduran, elmayı tatlandıran, arıya balı yaptıran sensin. Her şey senin lütfunla oluyor. Sana çok şükür yâ Rabbi!.." diye, önce, Allah'tan geldiğini bilmek! Her şey senin lütfunla oluyor. Sana çok şükür yâ Rabbi!.." diye, önce, Allah'tan geldiğini bilmek!

Allah'ın nimetini yiyip de puta tapmak, Allah'ın gazabını kulun üzerine en çok çeken, Allah'ın nimetini yiyip de puta tapmak, Allah'ın gazabını kulun üzerine en çok çeken, en, en kötü durumdur. Hem Allah'ın nimetini yiyor hem de Allah'tan gayrıya tapıyor.en, en kötü durumdur. Hem Allah'ın nimetini yiyor hem de Allah'tan gayrıya tapıyor. Allah'ın kahrına uğramak için çanak tutuyor. Allah'tan geldiğini bileceksiniz, Allah'a şükredeceksiniz.Allah'ın kahrına uğramak için çanak tutuyor. Allah'tan geldiğini bileceksiniz, Allah'a şükredeceksiniz. "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah yâ Rabbi!"Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah yâ Rabbi! Hiç layık olmadığım halde, çok zahmet çekmediğim halde bana bu nimeti verdin." diyeceksiniz. Hiç layık olmadığım halde, çok zahmet çekmediğim halde bana bu nimeti verdin." diyeceksiniz.

Bakın şurada, şu halimize! Şu yeşillik kaç kişiye nasip oluyor? Bakın şurada, şu halimize! Şu yeşillik kaç kişiye nasip oluyor? Şu huzurlu yerde, şöyle tatlı yaşamak, böyle nimetler kaç kişiye nasip oluyor? Şu huzurlu yerde, şöyle tatlı yaşamak, böyle nimetler kaç kişiye nasip oluyor?

Afrika'yı düşünün! Yağmurların yağmadığı, insanların kemiklerinin, bir deri bir kemik kaldıkları yerleri,Afrika'yı düşünün! Yağmurların yağmadığı, insanların kemiklerinin, bir deri bir kemik kaldıkları yerleri, suyun olmadığı, bitkinin bitmediği Somali'yi, Kenya'yı düşünün. suyun olmadığı, bitkinin bitmediği Somali'yi, Kenya'yı düşünün.

Bir resim çekmişlerdi, belki bazınız hatırlayacak.Bir resim çekmişlerdi, belki bazınız hatırlayacak. Çocuk, bir deri bir kemik kalmış, başı böyle eğik, ölmek üzere. Çocuk, bir deri bir kemik kalmış, başı böyle eğik, ölmek üzere. Arka tarafında bir akbaba bekliyor. Yani çocuk ölür ölmez akbaba leşine saldıracak. Arka tarafında bir akbaba bekliyor. Yani çocuk ölür ölmez akbaba leşine saldıracak. O da aç. Akbaba da aç, kuş da aç, çocuk da aç. Öyle bir diyarda olsaydık ne olurdu halimiz? O da aç. Akbaba da aç, kuş da aç, çocuk da aç.

Öyle bir diyarda olsaydık ne olurdu halimiz?

"Ben şimdi tahsilliyim, okudum, diplomam var." diyoruz. "Ben şimdi tahsilliyim, okudum, diplomam var." diyoruz.

E öyle bir ülkede olsaydık okuyabilecek miydik? İşte öyle karnı şişmiş bir siyahî insan olacaktık.E öyle bir ülkede olsaydık okuyabilecek miydik?

İşte öyle karnı şişmiş bir siyahî insan olacaktık.
Anamız babamız okuttu. Okumamız da bir nimet. Bu nimete, bu devlete erdik.Anamız babamız okuttu. Okumamız da bir nimet. Bu nimete, bu devlete erdik. Türkiye'de yaşadığımız için, Türkiye'de yetiştiğimiz için böyle olduk. Türkiye'de yaşadığımız için, Türkiye'de yetiştiğimiz için böyle olduk. Başka yerde olsaydı, başka yerin şartları bizi ne yapardı bilmem! Onun için bunların hepsi şükür. Başka yerde olsaydı, başka yerin şartları bizi ne yapardı bilmem!

Onun için bunların hepsi şükür.
Başkasında olmayan sende olan şeyleri düşündüğün zaman anlarsın. Başkasında olmayan sende olan şeyleri düşündüğün zaman anlarsın.

Afrika'da olsaydın ne yapacaktın? Orada büyüseydin ne yapacaktın?Afrika'da olsaydın ne yapacaktın? Orada büyüseydin ne yapacaktın? İki kabile birbirini yakaladığı yerde katliam ediyor. Hatta Birleşmiş Milletler'in kampını basıyor.İki kabile birbirini yakaladığı yerde katliam ediyor. Hatta Birleşmiş Milletler'in kampını basıyor. Takır takır, şakır şakır öldürüyor. Kaçan kaçana... Takır takır, şakır şakır öldürüyor. Kaçan kaçana...

Çoluğunu çocuğunu bırakıp, bacağı daha kuvvetli olduğu için kaçıp, Çoluğunu çocuğunu bırakıp, bacağı daha kuvvetli olduğu için kaçıp, ailesinden bir kendisi kalan insanlar var. Konuşturulan, macerayı dinleyen. ailesinden bir kendisi kalan insanlar var. Konuşturulan, macerayı dinleyen.

Çoluk çocuk hızlı yürüyemiyor, baba daha hızlı koşuyor, düşman arkadan kovalıyor, ne yapsın? Çoluk çocuk hızlı yürüyemiyor, baba daha hızlı koşuyor, düşman arkadan kovalıyor, ne yapsın?

Çoluk çocuğunu bırakıyor, canını kurtarmaya gidiyor, çoluk çocuk ölüyor. Çoluk çocuğunu bırakıyor, canını kurtarmaya gidiyor, çoluk çocuk ölüyor. Hanım ve çocuklar ölüyor. Can kıymetli ya. Deli Dumrul'un dediği gibi.Hanım ve çocuklar ölüyor. Can kıymetli ya. Deli Dumrul'un dediği gibi. Deli Dumrul hikayesinde duyduğumuz gibi, "Can kıymetli, can aziz, canıma kıyabilmem." diyor.Deli Dumrul hikayesinde duyduğumuz gibi, "Can kıymetli, can aziz, canıma kıyabilmem." diyor. Vermiyor kimse canını kimseye, feda etmiyor. Vermiyor kimse canını kimseye, feda etmiyor.

"Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere! Çok şükür yâ Rabbi!" diyeceğiz."Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere! Çok şükür yâ Rabbi!" diyeceğiz. Kulluğu güzel yapacağız. Ve zenginliğin gereği olan hayr u hasenâtı, hayrât u hasenâtı yapacağız.Kulluğu güzel yapacağız. Ve zenginliğin gereği olan hayr u hasenâtı, hayrât u hasenâtı yapacağız. Falanca yerde kardeşlerimiz muhtaç, falanca yerdeki kardeşlerimiz sıkıntıda. Falanca yerde kardeşlerimiz muhtaç, falanca yerdeki kardeşlerimiz sıkıntıda.

Allah bizi fakirliğe, muhtaç duruma düşürmesin, kendisinden gayrıya muhtaç etmesin, Allah bizi fakirliğe, muhtaç duruma düşürmesin, kendisinden gayrıya muhtaç etmesin, nimetleriyle beslesin, perverde eylesin. Nimet içinde yaşatsın.nimetleriyle beslesin, perverde eylesin. Nimet içinde yaşatsın. Sevdiği kul olarak kendisine kavuşmayı nasip etsin. Fakirlik çok zordur. Sevdiği kul olarak kendisine kavuşmayı nasip etsin.

Fakirlik çok zordur.

Vakıflarımızda hizmet etmek için, hizmete vesile olsun diye Ankara'da yıllar yıllar önce Vakıflarımızda hizmet etmek için, hizmete vesile olsun diye Ankara'da yıllar yıllar önce birkaç zenginin ticarethanesine gitmek zorunda kalmıştık.birkaç zenginin ticarethanesine gitmek zorunda kalmıştık. Demişlerdi ki; "Hocam buyrun, gidelim, vakfımızın hizmetlerini anlatalım." Demişlerdi ki;

"Hocam buyrun, gidelim, vakfımızın hizmetlerini anlatalım."

Çocuklar var, okuyorlar. Geliyor bana diyor ki; "Hocam, anam babam fakir, param yok. Çocuklar var, okuyorlar. Geliyor bana diyor ki;

"Hocam, anam babam fakir, param yok.
Yardım ederseniz okuyacağım, etmezseniz köyüme döneceğim." Yardım ederseniz okuyacağım, etmezseniz köyüme döneceğim."

Kaç tane, kaç tane böyle müracaat insanlar var. Birkaç tüccara gittim. Kaç tane, kaç tane böyle müracaat insanlar var. Birkaç tüccara gittim. Kendim için istemiyorum, kendim muhtaç değilim ama istemek o kadar zor ki,Kendim için istemiyorum, kendim muhtaç değilim ama istemek o kadar zor ki, o kadar zor ki, o kadar acı ki, istemek insanı o kadar küçültüyor ki...o kadar zor ki, o kadar acı ki, istemek insanı o kadar küçültüyor ki... Yani gelip isteyenlere o kadar acıyorum ki, isteyenler öyle ızdırap çekiyorlar ki, bilemezsiniz.Yani gelip isteyenlere o kadar acıyorum ki, isteyenler öyle ızdırap çekiyorlar ki, bilemezsiniz. Çok zor oluyor. İki dükkana gittik, konuştuk, ondan sonra ben dedim ki; Çok zor oluyor. İki dükkana gittik, konuştuk, ondan sonra ben dedim ki;

"Ben isteyemeyeceğim." Yani "Vah vah... Hayır, bağış, zekatınızı verin." diyeceğiz ama,"Ben isteyemeyeceğim."

Yani "Vah vah... Hayır, bağış, zekatınızı verin." diyeceğiz ama,
"Ben isteyemeyeceğim." dedim. "E ne yapacağız hocam?" "Ben isteyemeyeceğim." dedim.

"E ne yapacağız hocam?"

"Şirket kuralım, para kazanalım, kendi paramızı, kazandığımız parayı fukaraya verelim." "Şirket kuralım, para kazanalım, kendi paramızı, kazandığımız parayı fukaraya verelim."

Sevgili kardeşlerim! İstemek çok zor. Allah kimseye el avuç açtırmasın, boyun büktürmesin.Sevgili kardeşlerim!

İstemek çok zor. Allah kimseye el avuç açtırmasın, boyun büktürmesin.
Temenni ediyorum ki hepiniz nimet içinde, mal ve mülk içinde,Temenni ediyorum ki hepiniz nimet içinde, mal ve mülk içinde, devlet ve izzet ve itibar içinde gani olarak yaşayın.devlet ve izzet ve itibar içinde gani olarak yaşayın. Allah hem bu dünyada zengin eylesin, hem âhirette.Allah hem bu dünyada zengin eylesin, hem âhirette. Bu dünyada zengin olup âhiret fakiri eylemesin. Bu dünyada zengin olup âhiret fakiri eylemesin. Bu dünyada da fakirlikle, yoklukla, kıtlıkla terbiye etmesin. Bir. Bu dünyada da fakirlikle, yoklukla, kıtlıkla terbiye etmesin. Bir.

Yani insanlara bazen bu gelebilir. Geliyor, gördük. Ev ğınen mutğıyen. Yani insanlara bazen bu gelebilir. Geliyor, gördük.

Ev ğınen mutğıyen.
"Yahut insana azdıran bir zenginlikten başka bir şey mi gelir?" "Yahut insana azdıran bir zenginlikten başka bir şey mi gelir?"

Ama millet fakirlikten korkar da zenginlikten korkmaz. Korkmayın, korkmayın. Ama millet fakirlikten korkar da zenginlikten korkmaz. Korkmayın, korkmayın. Hele ben bir zengin olayım, hele bir arabam olsun, hele 100 binlerim, milyonlarım olsun.Hele ben bir zengin olayım, hele bir arabam olsun, hele 100 binlerim, milyonlarım olsun. Ama dolar olarak, mark olarak. Türk parasının maalesef, maalesef [değeri sıfır.] Ama dolar olarak, mark olarak. Türk parasının maalesef, maalesef [değeri sıfır.]

Güneydoğu Asya iktisâdi dergilerini aldım uçakta, üzüntüden yüreğim parçalandı.Güneydoğu Asya iktisâdi dergilerini aldım uçakta, üzüntüden yüreğim parçalandı. Türk parasının değeri Amerikan parasının, vesairenin karşısında 00 (sıfır sıfır) ile gösteriliyor. Türk parasının değeri Amerikan parasının, vesairenin karşısında 00 (sıfır sıfır) ile gösteriliyor. İki tane sıfırla gösteriliyor. İki tane sıfırla gösteriliyor.

Ne olduk biz, niye böyle olduk?Ne olduk biz, niye böyle olduk? Koskoca bir devlet iken, koskoca, üç kıtaya kök salmış koca bir Devlet-i Aliye iken, Koskoca bir devlet iken, koskoca, üç kıtaya kök salmış koca bir Devlet-i Aliye iken, parası sıfır sıfır olan bir devlet hâline nasıl geldik? Zenginliği seviyor millet.parası sıfır sıfır olan bir devlet hâline nasıl geldik?

Zenginliği seviyor millet.
Hepimiz severiz, hepimiz seviyoruz. Zenginliğimizden memnunuz. İyi ki param vardır.Hepimiz severiz, hepimiz seviyoruz. Zenginliğimizden memnunuz. İyi ki param vardır. Arka cebimde cüzdanım var, ceketimin cebinde param var,Arka cebimde cüzdanım var, ceketimin cebinde param var, kredi kartım var, parayı yanımda taşımam, bankada duruyor, istediğim gibi harcarım. kredi kartım var, parayı yanımda taşımam, bankada duruyor, istediğim gibi harcarım.

"Hocam bir arzun varsa söyle. Ne istersen alayım."Hocam bir arzun varsa söyle. Ne istersen alayım. Geyik sürülerini çevireyim sana, kuşları aşağı indireyim, kebap yedireyim." vesaire vesaire... Geyik sürülerini çevireyim sana, kuşları aşağı indireyim, kebap yedireyim." vesaire vesaire...

Tamam, Allah razı olsun. Zenginlik herkesin hoşuna gider. Tamam, Allah razı olsun. Zenginlik herkesin hoşuna gider.

Var mı zenginlikten rahatsız olan içinizde?Var mı zenginlikten rahatsız olan içinizde? İçinizde zenginlikten rahatsız olan bir kimse varsa ayağı kalksın? İçinizde zenginlikten rahatsız olan bir kimse varsa ayağı kalksın?

"Hocam ben bu zenginlikten çok rahatsız oluyorum, batıyor bana bu zenginlik,"Hocam ben bu zenginlikten çok rahatsız oluyorum, batıyor bana bu zenginlik, çok korkuyorum, hiç istemiyorum." diyen kimse çıkmaz. çok korkuyorum, hiç istemiyorum." diyen kimse çıkmaz. Milyonlara hitap etsen hiç kimse çıkmaz, herkes zenginlik istiyor.Milyonlara hitap etsen hiç kimse çıkmaz, herkes zenginlik istiyor. Ama zenginliğin tehlikesi, fakirliğin ızdırabından acıdır.Ama zenginliğin tehlikesi, fakirliğin ızdırabından acıdır. Zengin insan tuğyân ederse, ki âyet-i kerîme de bildiriliyor, ki tuğyân eder. Zengin insan tuğyân ederse, ki âyet-i kerîme de bildiriliyor, ki tuğyân eder.

İnne'l-insâne le-yetğâ. Erraâhüsteğnâ. "Zengin gördü mü kendisini, insanoğlu tuğyân eder." İnne'l-insâne le-yetğâ. Erraâhüsteğnâ. "Zengin gördü mü kendisini, insanoğlu tuğyân eder."

İhtiyacı olmadığını anladı mı tamam!.. Öğrenci imtihana gireceği zaman yalvarır yakarır, İhtiyacı olmadığını anladı mı tamam!.. Öğrenci imtihana gireceği zaman yalvarır yakarır, Eyüpsultan türbesini ziyaret eder, mum diker, ışık yakar, hocalara gider, el öper; Eyüpsultan türbesini ziyaret eder, mum diker, ışık yakar, hocalara gider, el öper; "Aman hocam imtihana gireceğim, aman hocam dua et." der."Aman hocam imtihana gireceğim, aman hocam dua et." der. İmtihan bitti mi ne hocanın yanına uğrar, ne camiye uğrar, ne türbeye uğrar; pırrrr... İmtihan bitti mi ne hocanın yanına uğrar, ne camiye uğrar, ne türbeye uğrar; pırrrr...

Ne oldu? İmtihan bitti artık. Yakın zamanda, altı ay imtihan yok. Vur patlasın çal oynasın. Ne oldu?

İmtihan bitti artık. Yakın zamanda, altı ay imtihan yok. Vur patlasın çal oynasın.
O zaman boğaza da Emirgan'a da gider, sinemaya da tiyatroya da gider,O zaman boğaza da Emirgan'a da gider, sinemaya da tiyatroya da gider, kasıkları patlayıncaya kadar güler. Hiç Allah'ı hatırlamaz. kasıkları patlayıncaya kadar güler. Hiç Allah'ı hatırlamaz. Orhan Veli'nin Süleyman Efendisi de ayakkabısı ayağını vurmadığı zaman Allah'ın adını anmazmış; Orhan Veli'nin Süleyman Efendisi de ayakkabısı ayağını vurmadığı zaman Allah'ın adını anmazmış;

Anmazdı ama Allah'ın adını, Ayakkabısı ayağını vurmayınca. Anmazdı ama Allah'ın adını,

Ayakkabısı ayağını vurmayınca.

"Allah." diyor ama ayağı sıkıştığı için diyor. Yoksa Allah'ı sevdiğinden, Allah'a andığından değil. "Allah." diyor ama ayağı sıkıştığı için diyor. Yoksa Allah'ı sevdiğinden, Allah'a andığından değil.

Zenginlik insanı tuğyân ettirir, azdırır. Para insanın cebinde tekme atar. Zenginlik insanı tuğyân ettirir, azdırır. Para insanın cebinde tekme atar.

Hiç hissettiniz mi tekmesini? Para tekme atar, tekme atar, tekme atar harcattırır,Hiç hissettiniz mi tekmesini?

Para tekme atar, tekme atar, tekme atar harcattırır,
hovardalık yaptırır, içki içirtir, keyif yaptırtır, neler yaptırtır... hovardalık yaptırır, içki içirtir, keyif yaptırtır, neler yaptırtır... Çamları kestirtir, ışıklarla donattırtır, ağaç boyunda pastalar yaptırtır, davetlileri çağırttırır,Çamları kestirtir, ışıklarla donattırtır, ağaç boyunda pastalar yaptırtır, davetlileri çağırttırır, eğlenceleri yaptırtır. Para her şeyi yaptırtır;eğlenceleri yaptırtır. Para her şeyi yaptırtır; köşkler aldırtır, köşkleri ışıklattırır, herkes görsün diye kapılarını açtırır.köşkler aldırtır, köşkleri ışıklattırır, herkes görsün diye kapılarını açtırır. Şaşaalı balolar, partiler yaptırtır. Para, para!.. Zengin milletler bunu çok yapar.Şaşaalı balolar, partiler yaptırtır. Para, para!..

Zengin milletler bunu çok yapar.
Amerika daha çok yapar. Ötekisi biraz iktisat eder vesaire... Para insanı azdırır. Amerika daha çok yapar. Ötekisi biraz iktisat eder vesaire... Para insanı azdırır.

Mutğî, "tuğyân ettiririci" demek.Mutğî, "tuğyân ettiririci" demek. Tuğyân etmenin insanın başına ne belalar getireceğini insan düşünmez.Tuğyân etmenin insanın başına ne belalar getireceğini insan düşünmez. "Ben zengin olayım da boşver." der. "Boşver." bile demez. "Boşver"i bile demez."Ben zengin olayım da boşver." der. "Boşver." bile demez. "Boşver"i bile demez. Zengin oldu mu, tuğyânın içine daldığı zaman, arada vicdanından;Zengin oldu mu, tuğyânın içine daldığı zaman, arada vicdanından; "Ya sen eskiden böyle değildin, niye bu kadar azdın, tuğyân ettin?" [diye] zayıf bir ses gelse"Ya sen eskiden böyle değildin, niye bu kadar azdın, tuğyân ettin?" [diye] zayıf bir ses gelse onun sesini de bastırır, gider. Ne zamana kadar? onun sesini de bastırır, gider.

Ne zamana kadar?

Taaaa ilerde başına ikinci bir felaket gelince[ye kadar...]Taaaa ilerde başına ikinci bir felaket gelince[ye kadar...] O zaman bir toparlar; "Vay!" der, "eyvah!" der, "ah!" der, "vah!" der, "tuh!" der, O zaman bir toparlar; "Vay!" der, "eyvah!" der, "ah!" der, "vah!" der, "tuh!" der, pişman olur ama insanın tuğyân etmesi, fakra düşüp inlemesinden daha fenadır.pişman olur ama insanın tuğyân etmesi, fakra düşüp inlemesinden daha fenadır. Çünkü Allah daha kızar. Fakirlik insanı Allah'a yaklaştırır, yalvarttırır.Çünkü Allah daha kızar.

Fakirlik insanı Allah'a yaklaştırır, yalvarttırır.
Fakir insan camiye gider, namazını kılar, Allah'a yalvarır; Fakir insan camiye gider, namazını kılar, Allah'a yalvarır;

"Yâ Rabbi! Bak işte namazımı kılıyorum, dua ediyorum. Sen bana zenginlik ver." diye Allah'ı anar."Yâ Rabbi! Bak işte namazımı kılıyorum, dua ediyorum. Sen bana zenginlik ver." diye Allah'ı anar. Zengin insan Allah'ı unutur. Halbuki âyet ne buyuruyor? Zengin insan Allah'ı unutur.

Halbuki âyet ne buyuruyor?

Ve lâ tekûnû kellezîne nesullâhe. "Allah'ı unutanlar gibi olmayın!" buyuruyor. Ve lâ tekûnû kellezîne nesullâhe. "Allah'ı unutanlar gibi olmayın!" buyuruyor.

Zenginlik unutturur işte, aklına getirtmez. Fakirlik aklına getirtir. Zenginlik unutturur işte, aklına getirtmez. Fakirlik aklına getirtir. "Bu durumdan beni kurtarsa kurtarsa ibâdet etmek kurtarır." diye hizaya gelir. Bir de; "Bu durumdan beni kurtarsa kurtarsa ibâdet etmek kurtarır." diye hizaya gelir. Bir de;

"Seni Allah bile kurtaramaz." [diye] bir söz söylüyorlar. Böyle bir söz küfürdür. "Seni Allah bile kurtaramaz." [diye] bir söz söylüyorlar. Böyle bir söz küfürdür.

Ne demek "Allah bile [kurtaramaz]?" Veyahut, "Senin işin şimdi Allah'a kaldı." [diye bir söz.] Ne demek "Allah bile [kurtaramaz]?"

Veyahut, "Senin işin şimdi Allah'a kaldı." [diye bir söz.]

Daha önce Allah'a kalmamış mıydı? O zaman Cenâb-ı Hakk'ın kudreti tatilde miydi, âciz miydi yoksa? Daha önce Allah'a kalmamış mıydı? O zaman Cenâb-ı Hakk'ın kudreti tatilde miydi, âciz miydi yoksa?

"Senin işin şimdi Allah'a kaldı!" Daha önce kimdeydi? Doktorlarda mıydı? Falancada mıydı? filan... "Senin işin şimdi Allah'a kaldı!"

Daha önce kimdeydi? Doktorlarda mıydı? Falancada mıydı? filan...

Her zaman halimiz Allah'tadır, Allah'ın elindedir!Her zaman halimiz Allah'tadır, Allah'ın elindedir! İki parmak arasında... Dilerse bir işarete, bir işarete bakar, bir emre bakar; İki parmak arasında... Dilerse bir işarete, bir işarete bakar, bir emre bakar;

Kün fe-yekûn. "Ol." derse olur, "Öl." derse de ölür. Hepimiz Allah'ın huzuruna böyleyiz. Kün fe-yekûn. "Ol." derse olur, "Öl." derse de ölür.

Hepimiz Allah'ın huzuruna böyleyiz.
Ne kadar cahil insanlar! Şu sözü nasıl söyleyebiliyor! "Seni benden Allah bile kurtaramaz!" Ne kadar cahil insanlar! Şu sözü nasıl söyleyebiliyor!

"Seni benden Allah bile kurtaramaz!"

Hi.... Vay edepsiz! Lafa bak! "Senin işin Allah'a kalmış şimdi." Hi.... Vay edepsiz! Lafa bak!

"Senin işin Allah'a kalmış şimdi."

Daha önce sen mi yapıyordun? Öyle mi sanıyordun? Daha önce sen mi yapıyordun? Öyle mi sanıyordun?

Allah'ı unutmak çok büyük tehlikedir, tuğyâna düşmek çok kötüdür.Allah'ı unutmak çok büyük tehlikedir, tuğyâna düşmek çok kötüdür. Zenginlik de [insanı] tuğyâna düşürür. Zenginliğin insanı tuğyâna düşürmemesi için Zenginlik de [insanı] tuğyâna düşürür. Zenginliğin insanı tuğyâna düşürmemesi için çok dikkatli olmak lazım. Zenginliğine mağrur olmamak, şatafata kaçmamak, hava atmamak,çok dikkatli olmak lazım. Zenginliğine mağrur olmamak, şatafata kaçmamak, hava atmamak, çalım satmamak, kurum kurum kurumlanmamak, hindi gibi kabarmamak lazım. çalım satmamak, kurum kurum kurumlanmamak, hindi gibi kabarmamak lazım. O zaman çabuk gelir Allah'ın gazabı, azâbı, o zaman çabuk gelir. Boynunu bükmek lazım; O zaman çabuk gelir Allah'ın gazabı, azâbı, o zaman çabuk gelir. Boynunu bükmek lazım;

"Yâ Rabbi! Ben hiç layık olmadığım halde bu zenginliği bana verdin."Yâ Rabbi! Ben hiç layık olmadığım halde bu zenginliği bana verdin. Aman Allah'ım, beni azanlardan eyleme!Aman Allah'ım, beni azanlardan eyleme! Bu zenginlik bana Allah tarafından bir fırsat olarak, bir imtihan olarak verildi.Bu zenginlik bana Allah tarafından bir fırsat olarak, bir imtihan olarak verildi. Ben de bu zenginlikle hayrımı, hasenâtımı yapayım.Ben de bu zenginlikle hayrımı, hasenâtımı yapayım. Aman elimde fırsat varken fakirlerin duasını alayım, hayrât u hasenâta koşayım." demesi lazım. Aman elimde fırsat varken fakirlerin duasını alayım, hayrât u hasenâta koşayım." demesi lazım.

Zaten ne diyor hadisin başında? Bâdirû bi'l-âmâl. Zaten ne diyor hadisin başında?

Bâdirû bi'l-âmâl.
"Bu [yedi] şey gelmeden evvel hayırlı amellere koşturun!" diyor. "Bu [yedi] şey gelmeden evvel hayırlı amellere koşturun!" diyor.

Allah bizi azdıran zenginlikten korusun; Allah bizi azdıran zenginlikten korusun; azmayan, sapmayan, şaşırmayan, kibirlenmeyen, gururlanmayan, şımarmayan edepli kullar olalım.azmayan, sapmayan, şaşırmayan, kibirlenmeyen, gururlanmayan, şımarmayan edepli kullar olalım. Mâlî imkanlarımızla yapabileceğimiz hayır ve hasenatı; ehli, yeri neresiyse diye düşünelim.Mâlî imkanlarımızla yapabileceğimiz hayır ve hasenatı; ehli, yeri neresiyse diye düşünelim. Hayrât u hasenâtımızı oraya yapalım. Hayrât u hasenâtımızı oraya yapalım.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Hepimiz öyle. Kendime söylüyorum. Önce kendime söylüyorum. Hepimiz öyle. Kendime söylüyorum. Önce kendime söylüyorum. Önce kendi nefsime yapıyorum bu nasihatı.Önce kendi nefsime yapıyorum bu nasihatı. Önce, Peygamber Efendimiz'in bu sözü bana söylediğini düşünüyorum. Önce, Peygamber Efendimiz'in bu sözü bana söylediğini düşünüyorum.

Allah azdırmasın. Allah zenginlikten göbeğini şişirttirip, burnunu havaya kaldırtmasın. Allah azdırmasın. Allah zenginlikten göbeğini şişirttirip, burnunu havaya kaldırtmasın.

Çok korkuyorum, çok. İsraftan çok kaçınıyorum. Çok korkuyorum, çok. İsraftan çok kaçınıyorum. Tabağı sıyırıyorum, bir lokmayı ziyan etmek istemiyorum. Yere düşeni kaldırıp alıyorum. Tabağı sıyırıyorum, bir lokmayı ziyan etmek istemiyorum. Yere düşeni kaldırıp alıyorum.

Neden? Allah sevmez diye korkuyorum. Bir de fıkrada yazmışlar.Neden?

Allah sevmez diye korkuyorum. Bir de fıkrada yazmışlar.
Birisi tabağı sıyırırken garson gelmiş başına; "Kurutma kağıdı da vereyim mi efendim?" demiş. Birisi tabağı sıyırırken garson gelmiş başına;

"Kurutma kağıdı da vereyim mi efendim?" demiş.

Yani, ayıplıyorlar çok sıyırmayı. Ayıplayan istediği kadar ayıplasın. Yani, ayıplıyorlar çok sıyırmayı. Ayıplayan istediği kadar ayıplasın. Ben Rabbimin rızâsını düşünüyorum. Ben Rabbimin kızmasından, gazabından korkarım.Ben Rabbimin rızâsını düşünüyorum. Ben Rabbimin kızmasından, gazabından korkarım. Ben tabağı sıyırırım çünkü o gitti mi atılacak.Ben tabağı sıyırırım çünkü o gitti mi atılacak. O benim yemediğim şeyi arayan, ona muhtaç olan dünya üzerinde milyonlarca, milyarlarca insan var.O benim yemediğim şeyi arayan, ona muhtaç olan dünya üzerinde milyonlarca, milyarlarca insan var. Hatta benim bulaşıklarımı sıyırmaya can atan insan var.Hatta benim bulaşıklarımı sıyırmaya can atan insan var. Hatta benim yemediğim ekmekleri bulmak için, almak için, lokantanın arkasında bekleyen insanlar var.Hatta benim yemediğim ekmekleri bulmak için, almak için, lokantanın arkasında bekleyen insanlar var. Yemek artıklarını varillere dolduruyorlar [çöpe atılıyor.] Yemek artıklarını varillere dolduruyorlar [çöpe atılıyor.]

Benim profesörümle beraber fakülteden çıktık, Kızılay'a doğru gidiyorduk.Benim profesörümle beraber fakülteden çıktık, Kızılay'a doğru gidiyorduk. Yürümeyi seviyordu rahmetli. Bir yurdun önünden geçiyorduk, bir bankanın kursiyerlerinin kaldığı yurdu. Yürümeyi seviyordu rahmetli. Bir yurdun önünden geçiyorduk, bir bankanın kursiyerlerinin kaldığı yurdu. Bidonlar, dört beş tane, varil mi diyorlar, insan boyunda o büyük şeyler, Bidonlar, dört beş tane, varil mi diyorlar, insan boyunda o büyük şeyler, tıklım tıklım gıda doluydu; güzelim etler, güzelim salatalar, güzelim tatlılar...tıklım tıklım gıda doluydu; güzelim etler, güzelim salatalar, güzelim tatlılar... Tabakta yenilmeyen güp çöpe atılıyor. Tabağına yiyecek olduğun kadarını al, aldığını da sıyır.Tabakta yenilmeyen güp çöpe atılıyor.

Tabağına yiyecek olduğun kadarını al, aldığını da sıyır.
Atma, ziyan etme. Çünkü bir ekmeğin arkasına yapışan kağıt parçasının atılmasından hesap yapmışlar, Atma, ziyan etme. Çünkü bir ekmeğin arkasına yapışan kağıt parçasının atılmasından hesap yapmışlar, Türkiye'de bilmem ne kadar bin ekmek ziyan oluyor, milyon.Türkiye'de bilmem ne kadar bin ekmek ziyan oluyor, milyon. Onu atacağım derken kağıdını yemeyeyim filan diye biraz fazla kopartıyor.Onu atacağım derken kağıdını yemeyeyim filan diye biraz fazla kopartıyor. Yani, küçük israflar büyük sonuçlar doğuruyor. Yani, küçük israflar büyük sonuçlar doğuruyor.

Dikkatli olsak, tasarruf etsek, o kazandığımızı bir fakire versek... Dikkatli olsak, tasarruf etsek, o kazandığımızı bir fakire versek...

Allah parasıyla çalım satan, fiyaka satan insan etmesin.Allah parasıyla çalım satan, fiyaka satan insan etmesin. Versin ama edep de versin.Versin ama edep de versin. Edeple, tevazu ile, güzel ahlâk ile hareket edip, paramızla da hayrât u hasenâtımızı yapıp,Edeple, tevazu ile, güzel ahlâk ile hareket edip, paramızla da hayrât u hasenâtımızı yapıp, Allah'ın rızâsını kazanmayı nasip etsin. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Allah'ın rızâsını kazanmayı nasip etsin.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ni'me'l-mâlu's-sâlihu li'r-racülü's-sâlihi.Ni'me'l-mâlu's-sâlihu li'r-racülü's-sâlihi. "İyi bir müslüman, mütedeyyin bir insana helal bir para ne kadar güzeldir!" Neden? "İyi bir müslüman, mütedeyyin bir insana helal bir para ne kadar güzeldir!"

Neden?

İyi insan bu dediklerimi yapmaz, şımarmaz, azmaz; hayır hasenât yapar, ona yakışır. İyi insan bu dediklerimi yapmaz, şımarmaz, azmaz; hayır hasenât yapar, ona yakışır. Ona zenginlik yakışır çünkü o fukarayı kolluyor, yapacağı hayrı yapıyor.Ona zenginlik yakışır çünkü o fukarayı kolluyor, yapacağı hayrı yapıyor. Kaç tane arkadaş bilirim, paralarıyla kaç tane talebe okuturlar. Kaç tane arkadaş bilirim, paralarıyla kaç tane talebe okuturlar. Yetiştirmişlerdir, evlendirmişlerdir, Allah razı olsun. Kimisi de saklar, söylemez. Yetiştirmişlerdir, evlendirmişlerdir, Allah razı olsun. Kimisi de saklar, söylemez.

Evet, böyle insanı azdıran bir zenginlik, gözünü perdeleten, kalbini karartan bir zenginlik gelebilir.Evet, böyle insanı azdıran bir zenginlik, gözünü perdeleten, kalbini karartan bir zenginlik gelebilir. İnsan böyle bir duruma düşünce Allah'ın sevmediği bir insan olur. İnsan böyle bir duruma düşünce Allah'ın sevmediği bir insan olur. Öyle bir hal gelmeden, gelebilir diye korkarak,Öyle bir hal gelmeden, gelebilir diye korkarak, şimdiki ânını ganimet bilerek hayırlı işleri yapmalı. Bu iki. şimdiki ânını ganimet bilerek hayırlı işleri yapmalı. Bu iki.

Üçüncüsü; Ev maradan müfsiden. "Yahut da insanın halini bozan hastalık." Üçüncüsü;

Ev maradan müfsiden. "Yahut da insanın halini bozan hastalık."

Müfsid, "ifsat eden" demek. Keyfini, gücünü kuvvetini bozan, yok eden hastalık.Müfsid, "ifsat eden" demek. Keyfini, gücünü kuvvetini bozan, yok eden hastalık. Hastalık geldi, adam yakalandı, hastahaneye düştü,Hastalık geldi, adam yakalandı, hastahaneye düştü, yatağa esir oldu, "esîr-i firâş" olmak derlerdi eskiden. Yatağa esir oldu, bitti, bir şey yapamıyor.yatağa esir oldu, "esîr-i firâş" olmak derlerdi eskiden. Yatağa esir oldu, bitti, bir şey yapamıyor. Geçti, fırsat elinden geçti. Malı var orada ama ne hesabı düşünecek, Geçti, fırsat elinden geçti. Malı var orada ama ne hesabı düşünecek, ne malı düşünecek hali var. Mirasçılar; "Ölse de, şunun paralarını çatır çutur yesek." [diye] bekliyorlar. ne malı düşünecek hali var. Mirasçılar; "Ölse de, şunun paralarını çatır çutur yesek." [diye] bekliyorlar.

Bizim bir zengin kardeşimiz var; çok zeki bir insan. Babasının parasıyla cami yaptı gitti. Bizim bir zengin kardeşimiz var; çok zeki bir insan. Babasının parasıyla cami yaptı gitti. Hiç mirası üzerine almadı. "Ölüm hak, miras helal. Hiç mirası üzerine almadı. "Ölüm hak, miras helal. Babamdan gelen helal parayla bir cami yaptırayım." dedi.Babamdan gelen helal parayla bir cami yaptırayım." dedi. İstanbul'un sayılı büyük camilerinden birisini yaptırdı. İstanbul'un sayılı büyük camilerinden birisini yaptırdı.

Yine zengin arkadaşlarından yolda birisine rastlamış.Yine zengin arkadaşlarından yolda birisine rastlamış. Ona takılıyor şimdi, latîfe yapıyor yani şaka yapıyor ama zeki insan,Ona takılıyor şimdi, latîfe yapıyor yani şaka yapıyor ama zeki insan, biliyor, o zenginin, karşılaştığı kimsenin çocuğu haylaz. Barda pavyonda yiyor paraları. biliyor, o zenginin, karşılaştığı kimsenin çocuğu haylaz. Barda pavyonda yiyor paraları. O karşılaştığı müslüman ama çocuğu babasıyla küs, haylaz, kötü yollara sapmış bir çocuk,O karşılaştığı müslüman ama çocuğu babasıyla küs, haylaz, kötü yollara sapmış bir çocuk, babasıyla küsmüşler. Demiş ki ona; "Oğlunu gördüm, oğlun sana sana selam söyledi." babasıyla küsmüşler. Demiş ki ona;

"Oğlunu gördüm, oğlun sana sana selam söyledi."

Baba zaten "oğlu" deyince bir kızmış, şöyle bir yüzü kızarmış filan. Baba zaten "oğlu" deyince bir kızmış, şöyle bir yüzü kızarmış filan. Selam vermez oğlu yani azmış, küsmüşler gitmiş ama; Selam vermez oğlu yani azmış, küsmüşler gitmiş ama;

"Oğlunu gördüm, sana selam söyledi, dedi ki;" "Ne dedi?" Dedi ki; "Oğlunu gördüm, sana selam söyledi, dedi ki;"

"Ne dedi?" Dedi ki;

"O babama söyle, o paraları sağa sola hayır yapacağım diye harcamasın,"O babama söyle, o paraları sağa sola hayır yapacağım diye harcamasın, paraları iyi tutsun, o ölünce o paraları çatır çutur yiyeceğim." dedi. "Nee! Ne dedi?" paraları iyi tutsun, o ölünce o paraları çatır çutur yiyeceğim." dedi.

"Nee! Ne dedi?"

Öyle bir şey demedi ama tahrik ediyor bizim şakacı arkadaş, tahrik ediyor. Böyle dedi, yani; Öyle bir şey demedi ama tahrik ediyor bizim şakacı arkadaş, tahrik ediyor. Böyle dedi, yani;

"Sakın malını hayra hasenâta harcamasın. Parayı muhafaza etsin, bekçiliğini iyi yapsın,"Sakın malını hayra hasenâta harcamasın. Parayı muhafaza etsin, bekçiliğini iyi yapsın, ölünce ben yiyeceğim onu. Sakın hayra harcamasın."ölünce ben yiyeceğim onu. Sakın hayra harcamasın." Onun üzerine yani bu laf üzerine bilmem ne kadar yardım etmiş.Onun üzerine yani bu laf üzerine bilmem ne kadar yardım etmiş. Hayalî bir şeyden kızmış ama tabii düşünüyor; Hayalî bir şeyden kızmış ama tabii düşünüyor;

"Haa, ben bu paraların bekçiliğini yaparsam, bu paralarla kendime yarayacak hayr u hasenâtı yapmazsam,"Haa, ben bu paraların bekçiliğini yaparsam, bu paralarla kendime yarayacak hayr u hasenâtı yapmazsam, hakkaten o haylaz yer bunu, hakkaten barda pavyonda bar kadınlarına yedirir." hakkaten o haylaz yer bunu, hakkaten barda pavyonda bar kadınlarına yedirir." Onu düşünmüş yani. O da öyle söyleyince tahrik olmuş, çok külliyetli bir yardım yapmış.Onu düşünmüş yani. O da öyle söyleyince tahrik olmuş, çok külliyetli bir yardım yapmış. Diyelim şimdinin parasıyla mesela 50 milyar. Diyelim şimdinin parasıyla mesela 50 milyar.

Bu, cami yaptıran kimse, kardeşimiz, deniz kenarında çok güzel, bilmem kaç dönüm arazisi varmış. Bu, cami yaptıran kimse, kardeşimiz, deniz kenarında çok güzel, bilmem kaç dönüm arazisi varmış. Denize sıfır, önü de plaj. Hemen sattı. Çok güzel bir arsa, sattı hemen. "Niye sattın?" dedim. Denize sıfır, önü de plaj. Hemen sattı. Çok güzel bir arsa, sattı hemen.

"Niye sattın?" dedim.
Diyor ki; "Zaten bir ayağım çukurda, öleceğim." diyor.Diyor ki;

"Zaten bir ayağım çukurda, öleceğim." diyor.
"Bu arsa kalırsa mirasçılar burada, deniz kenarında günah işleyecekler,"Bu arsa kalırsa mirasçılar burada, deniz kenarında günah işleyecekler, benim kabirde kemiklerim sızlayacak." diyor. benim kabirde kemiklerim sızlayacak." diyor.

Orada günah işleme ihtimali olduğu için onu hemen sattı, onunla yapacağı hayr u hasenâtı yaptı. Orada günah işleme ihtimali olduğu için onu hemen sattı, onunla yapacağı hayr u hasenâtı yaptı.

Evet, hastalık gelince insan bir şey yapamaz; biter, imkanlar elinden çıkar. Evet, hastalık gelince insan bir şey yapamaz; biter, imkanlar elinden çıkar.

Sonra Peygamber Efendimiz diyor ki; "İnsan hastalandığı zaman, ölümü yaklaştığı zaman, Sonra Peygamber Efendimiz diyor ki;

"İnsan hastalandığı zaman, ölümü yaklaştığı zaman,
'Falanca malımı filancaya verin; filanca malımı falanca yere verin.' der. 'Falanca malımı filancaya verin; filanca malımı falanca yere verin.' der. 'Şu mal onun, şu mal şunun.' der." diyor. Zaten onun olacak! İş işten geçti!.. 'Şu mal onun, şu mal şunun.' der." diyor.

Zaten onun olacak! İş işten geçti!..

Tasaddak ve ente sahîhun şehîhun. Tasaddak ve ente sahîhun şehîhun. "Sen sağlamken, sıhhatliyken, biraz da cimrilik duyguları içinde varken,"Sen sağlamken, sıhhatliyken, biraz da cimrilik duyguları içinde varken, 'Aman verirsem fakir olurum.' diye korkarken tasadduk et." diyor.'Aman verirsem fakir olurum.' diye korkarken tasadduk et." diyor. "Sen yatağa düştükten sonra 'Şuna olsun, buna olsun.' zaten onun olacak." diyor. "Sen yatağa düştükten sonra 'Şuna olsun, buna olsun.' zaten onun olacak." diyor. İş işten geçti!.. O en son anda yapılan hayrât u hasenâtın da kıymeti yok. İş işten geçti!..

O en son anda yapılan hayrât u hasenâtın da kıymeti yok.
Zaten mirasçılar da o vasiyeti tutmuyorlar. Öldü mü, "Ben vasiyet masiyet tanımam." diyor.Zaten mirasçılar da o vasiyeti tutmuyorlar. Öldü mü, "Ben vasiyet masiyet tanımam." diyor. "Kanunlara göre şu bölünme nasıl olunacaksa, bölünsün." diyor."Kanunlara göre şu bölünme nasıl olunacaksa, bölünsün." diyor. "Ben bu parayı yiyeceğim. İhtiyacım var." diyor."Ben bu parayı yiyeceğim. İhtiyacım var." diyor. Vasiyete aykırı olarak, vasiyet ettiği halde vermiyor. Çoklarına rastladık. Vasiyete aykırı olarak, vasiyet ettiği halde vermiyor. Çoklarına rastladık.

Hatta bizim hacı kardeşlerimizden bir tanesi vakfımıza bir bina verdi.Hatta bizim hacı kardeşlerimizden bir tanesi vakfımıza bir bina verdi. Mirasçıları dava açtılar, geri almak için.Mirasçıları dava açtılar, geri almak için. Sağlığında verdi, çocukları geri almak için ölünce dava açtılar. İnsanoğlu böyle.Sağlığında verdi, çocukları geri almak için ölünce dava açtılar. İnsanoğlu böyle. Babasının hayrât u hasenâtını bile, dikilmiş fidanını bile sökmeye çalışır.Babasının hayrât u hasenâtını bile, dikilmiş fidanını bile sökmeye çalışır. Onun için yapacağın hayrât u hasenâtı hastalanmadan yapacaksın.Onun için yapacağın hayrât u hasenâtı hastalanmadan yapacaksın. Hastalık insana bir şey yaptırtmaz. Yatakta artık, bakıma muhtaç duruma gelirsin, Hastalık insana bir şey yaptırtmaz. Yatakta artık, bakıma muhtaç duruma gelirsin, hiçbir şey hatırında kalmaz, belki unutursun, vesaire... hiçbir şey hatırında kalmaz, belki unutursun, vesaire...

Ev. "Yahut da." Heramen müden. "İnsanı bitiren ihtiyarlık gelmeden önce." Ev. "Yahut da." Heramen müden. "İnsanı bitiren ihtiyarlık gelmeden önce."

Hakikaten insan bunayıverir. Elinden malına tasarruf imkanını bile alıyorlar. Hakikaten insan bunayıverir. Elinden malına tasarruf imkanını bile alıyorlar. Bilirkişi getiriyorlar, "Bu ihtiyarlamış, bunamış. Malını güzel harcayamıyor." diyorlar.Bilirkişi getiriyorlar, "Bu ihtiyarlamış, bunamış. Malını güzel harcayamıyor." diyorlar. Bir haciz koyuyorlar. "Haciz" mi deniliyor? "Hacir" [deniliyor.]Bir haciz koyuyorlar.

"Haciz" mi deniliyor?

"Hacir" [deniliyor.]
Hacir yani, "Bu ihtiyardır, bunaktır. Malına sahip olamaz." [diye kısıtlama getirmektir.]Hacir yani, "Bu ihtiyardır, bunaktır. Malına sahip olamaz." [diye kısıtlama getirmektir.] Artık, "Benim şu malımı cami derneğine verin, Kur'an kursuna verin." [demenin anlamı yok,] geçmiş olsun.Artık, "Benim şu malımı cami derneğine verin, Kur'an kursuna verin." [demenin anlamı yok,] geçmiş olsun. Bitti!.. Çocukları bir kayıt koyuyor; "İhtiyardır, ne yaptığını bilemez." diye, Bitti!.. Çocukları bir kayıt koyuyor; "İhtiyardır, ne yaptığını bilemez." diye, malını sağa sola veremiyor. Birisi vardı, Allah rahmet eylesin, bir doktor tanıdığımız.malını sağa sola veremiyor.

Birisi vardı, Allah rahmet eylesin, bir doktor tanıdığımız.
Edirne'de kız kardeşi vardı.Edirne'de kız kardeşi vardı. Kız kardeşinin şeylerini bizim vakfa intikal ettirmeye çalıştı ama geç kaldı. Ohoo...Kız kardeşinin şeylerini bizim vakfa intikal ettirmeye çalıştı ama geç kaldı. Ohoo... Kız kardeşi, ablası, neyse yatağa düşmüştü. Malları vakfa almak mümkün olmadı.Kız kardeşi, ablası, neyse yatağa düşmüştü. Malları vakfa almak mümkün olmadı. Planlayanlar, ayarlayanlar işi bitirdiler. O ihtiyarlık gelmeden aklı başında iken olacak. Planlayanlar, ayarlayanlar işi bitirdiler.

O ihtiyarlık gelmeden aklı başında iken olacak.

"Ben hayrât u hasenâtımı yapacağım, camiye gideceğim, hacca gideceğim." "Ben hayrât u hasenâtımı yapacağım, camiye gideceğim, hacca gideceğim."

"Ne zaman gideceksin?" "Emekli olayım da ondan sonra." "Ne zaman gideceksin?"

"Emekli olayım da ondan sonra."

Ne mâlum emekli olacağın? Ne mâlum o kadar yaş yaşayacağın? Ne mâlum emekli olacağın? Ne mâlum o kadar yaş yaşayacağın?

Sonra, ya ihtiyarlayıp aklın, şuurun da bunayıverirse, ihtiyarlayıverirsen!?Sonra, ya ihtiyarlayıp aklın, şuurun da bunayıverirse, ihtiyarlayıverirsen!? En iyisi akıl baştayken, ihtiyarlık, bunaklık gelmeden yapacaksın. En iyisi akıl baştayken, ihtiyarlık, bunaklık gelmeden yapacaksın.

[Geçenleri] sayalım: Fakirlik, zenginlik, hastalık, ihtiyarlık. [Beşincisi;] [Geçenleri] sayalım: Fakirlik, zenginlik, hastalık, ihtiyarlık. [Beşincisi;]

Ev. "Yahut da." Mevten müchizen. Müchizen, "serî'an" demekmiş yani "Hızla gelen ölüm." Ev. "Yahut da." Mevten müchizen. Müchizen, "serî'an" demekmiş yani "Hızla gelen ölüm." Pattadak geliverir. "Ya ben daha ölümün bu kadar hızlı geleceğini tahmin etmiyordum ya.Pattadak geliverir. "Ya ben daha ölümün bu kadar hızlı geleceğini tahmin etmiyordum ya. Sabahleyin evden çıktım işime gidiyordum." Ama karşıdan ölüm geldi: Güm... Bir kaza...Sabahleyin evden çıktım işime gidiyordum." Ama karşıdan ölüm geldi: Güm... Bir kaza... Kol bir tarafta bacak bir tarafta... "Haydi bakalım sedyeler gelsin." vesaire... Kol bir tarafta bacak bir tarafta... "Haydi bakalım sedyeler gelsin." vesaire...

"Ya sabahleyin konuşmuştuk, vedalaşmıştık!" E, işte artık, öyle yapmıştın ama, "Ya sabahleyin konuşmuştuk, vedalaşmıştık!"

E, işte artık, öyle yapmıştın ama,

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Ansızın ölüm geliverdi: Müchizen. "Birden ölüm geliverir." İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.

Ansızın ölüm geliverdi: Müchizen. "Birden ölüm geliverir."
Burada demiş ki; Ke-katlin ev hedbin.Burada demiş ki;

Ke-katlin ev hedbin.
Yani komiseri öldürüyor, çapraz ateşine alıyorlar, takır takır takır... ölüyor. Bu bir öldürme.Yani komiseri öldürüyor, çapraz ateşine alıyorlar, takır takır takır... ölüyor. Bu bir öldürme. Adam vatanseverdi, iyiydi, hoştu filan ama hedef oldu, öldürüldü, bitti.Adam vatanseverdi, iyiydi, hoştu filan ama hedef oldu, öldürüldü, bitti. Ya birden böyle olur; babayiğitken, civanmert iken, gitti. Ya da hedib, duvar yıkılması.Ya birden böyle olur; babayiğitken, civanmert iken, gitti. Ya da hedib, duvar yıkılması. Duvar yıkılıveriyor, altında kalıyor, ölüyor. Ölüm ansızın gelir, birden gelir. Duvar yıkılıveriyor, altında kalıyor, ölüyor. Ölüm ansızın gelir, birden gelir.

Bazılarına böyle gelmez tabii.Bazılarına böyle gelmez tabii. Adam üç yıl yatakta yatar, ölüm gelse diye davet eder, bekler, ölüm gelmez.Adam üç yıl yatakta yatar, ölüm gelse diye davet eder, bekler, ölüm gelmez. Yatakta bekler bekler bekler... sırtı yatmaktan yara olur, butları yara olur, çok fena olur. Yatakta bekler bekler bekler... sırtı yatmaktan yara olur, butları yara olur, çok fena olur. Yatakta uzun zaman kaldığın zaman yatağın yumuşaklığı kalmaz.Yatakta uzun zaman kaldığın zaman yatağın yumuşaklığı kalmaz. Hint fakirinin çivi üstünde durduğu gibi olmaya başlar. Ben, başıma geldi biliyorum. Hint fakirinin çivi üstünde durduğu gibi olmaya başlar. Ben, başıma geldi biliyorum.

Haydarpaşa Numune Hastahanesi'nde gençken ameliyat oldum, yattım.Haydarpaşa Numune Hastahanesi'nde gençken ameliyat oldum, yattım. Daha liseyi bitirdiğim zaman, delikanlıydım. Yattım, ameliyattan sonra birkaç gün yattım;Daha liseyi bitirdiğim zaman, delikanlıydım. Yattım, ameliyattan sonra birkaç gün yattım; sanki yatak yok da, karyolanın madenî şeritleri üzerinde yatıyorum gibi hepsini hissidiyordum. sanki yatak yok da, karyolanın madenî şeritleri üzerinde yatıyorum gibi hepsini hissidiyordum. Bir, iki, üç, dört diye sırtımda bütün [madenî şeritleri] hissediyordum, sırtım acıyordu.Bir, iki, üç, dört diye sırtımda bütün [madenî şeritleri] hissediyordum, sırtım acıyordu. O acımak bir şey değil. Acır acır, ondan sonra yara olur, açılır. Yara da tedavi olmaz. O acımak bir şey değil. Acır acır, ondan sonra yara olur, açılır. Yara da tedavi olmaz.

Hastayı bir öyle çevireceksin, bir öyle çevireceksin ki, bir tarafı şey olmasın.Hastayı bir öyle çevireceksin, bir öyle çevireceksin ki, bir tarafı şey olmasın. Yatakta uzun zaman kalmak çok zordur, çok zordur. Küçük abdesti var, büyük abdesti var.Yatakta uzun zaman kalmak çok zordur, çok zordur. Küçük abdesti var, büyük abdesti var. Kalkamaz. Çok zor... Şu anda sıhhatle yaşıyoruz, çok şükür halimize. Allah bizi sıhhatli yaşatsın.Kalkamaz. Çok zor...

Şu anda sıhhatle yaşıyoruz, çok şükür halimize. Allah bizi sıhhatli yaşatsın.
Ama sonumuz ne olacak bilmiyoruz. Allah güzel son nasip etsin. Çok zor olur... Ama sonumuz ne olacak bilmiyoruz. Allah güzel son nasip etsin. Çok zor olur...

"Birden gelen ölüm." Bazılarına da birden gelmiyor. Ama ölüm geldi mi de iş bitiyor."Birden gelen ölüm."

Bazılarına da birden gelmiyor. Ama ölüm geldi mi de iş bitiyor.
Yani daha önce yapmamışsa hayr u hasenâtı, hayrât u hasenâtı Azrail ile pazarlık sökmüyor.Yani daha önce yapmamışsa hayr u hasenâtı, hayrât u hasenâtı Azrail ile pazarlık sökmüyor. "Aman, Allah'ın vazifelisi, meleği ne olur benim bu seferlik canımı alma da,"Aman, Allah'ın vazifelisi, meleği ne olur benim bu seferlik canımı alma da, şöyle iki yıl başka tarafta dolaş; Asya'da Afrika'da dolaş, iki sene sonra bana uğra." şöyle iki yıl başka tarafta dolaş; Asya'da Afrika'da dolaş, iki sene sonra bana uğra."

Fe-izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestakdimûne. Fe-izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestakdimûne.

O anda alır melek vazifeyi. Tehir mümkün değil, çeker alır.O anda alır melek vazifeyi. Tehir mümkün değil, çeker alır. "Şimdi bana alma görevi verildi." der, alır. Ölüm gelince iş işten geçer. "Şimdi bana alma görevi verildi." der, alır. Ölüm gelince iş işten geçer.

Ölüm gelebilir, ölüm saklı. Ne zaman geleceği bilinmez. Ben 60 yaşında olduğumu söyledim. Ölüm gelebilir, ölüm saklı. Ne zaman geleceği bilinmez. Ben 60 yaşında olduğumu söyledim. Benden çok küçük talebelerimden nice insanların vefat ettiğini biliyorum.Benden çok küçük talebelerimden nice insanların vefat ettiğini biliyorum. Kimilerinin cenaze namazını ben kıldırdım. Yaşa da bakmaz bu ölüm. Sağlığa, sıhhate de bakmaz.Kimilerinin cenaze namazını ben kıldırdım. Yaşa da bakmaz bu ölüm. Sağlığa, sıhhate de bakmaz. Sağlıklıyken de gelebilir. Allah, uyanıklık nasip etsin. Bizim yolumuz, tasavvuf yolu nedir? Sağlıklıyken de gelebilir.

Allah, uyanıklık nasip etsin.

Bizim yolumuz, tasavvuf yolu nedir?

Bazı kereler söylüyorum, benim vaazlarımı dinleyenler bilirler. Bazı kereler söylüyorum, benim vaazlarımı dinleyenler bilirler. Bizim yolumuz ölüme hazırlıklı olma yoludur. Her an ölüme hazır olacaksın. Bizim yolumuz ölüme hazırlıklı olma yoludur. Her an ölüme hazır olacaksın.

Haydi bakalım davet var, gider misin? Nereye? Âhirete. Haydi bakalım davet var, gider misin?

Nereye?

Âhirete.

Hazır olacak. Ben arkadaşlara diyordum ki; "Evinizde bir çantanız olsun. Hazır olacak. Ben arkadaşlara diyordum ki;

"Evinizde bir çantanız olsun.
Çantanızın içinde de sizin aslî ihtiyaçlarınızı karşılayacak malzeme bulunsun." Çantanızın içinde de sizin aslî ihtiyaçlarınızı karşılayacak malzeme bulunsun."

Malzemenin de listesini yapmıştık. El feneri, bilmem, Malzemenin de listesini yapmıştık. El feneri, bilmem, Çeşit çeşit şeyler, listesini yapmıştık.Çeşit çeşit şeyler, listesini yapmıştık. Abim bile benden büyük olduğu halde sözümü dinledi, çantasıyla gezerdi, çantası [hazır] dururdu. Abim bile benden büyük olduğu halde sözümü dinledi, çantasıyla gezerdi, çantası [hazır] dururdu.

Bu zelzele olduğu zaman, öyle olan kardeşlerimiz çok istifade etmişler, Bu zelzele olduğu zaman, öyle olan kardeşlerimiz çok istifade etmişler, şimdi bana teşekkür geliyor. Bunlar beş sene önce, on sene önce söylediğim sözler. şimdi bana teşekkür geliyor. Bunlar beş sene önce, on sene önce söylediğim sözler. Çantayı kapan dışarı çıkmış, kurtarmış vaziyeti. Hazır... Çantayı kapan dışarı çıkmış, kurtarmış vaziyeti. Hazır...

Ha insan hazırlıklı olmalı. Akıllı olan insan önceden tedbir alır, hazırlıklı olur.Ha insan hazırlıklı olmalı. Akıllı olan insan önceden tedbir alır, hazırlıklı olur. Ölüme de hazırlanmak en büyük akıllılıktır. Ölüme hazırlıksız olmak; "Ay, hiç hazırlığım yok!Ölüme de hazırlanmak en büyük akıllılıktır. Ölüme hazırlıksız olmak;

"Ay, hiç hazırlığım yok!
Ne yapacağım acaba?" Ne yapacaksın canını vereceksin. Bitti, hazırlansaydın! Ne yapacağım acaba?"

Ne yapacaksın canını vereceksin. Bitti, hazırlansaydın!
Hiç tehir olmaz. Yarın ölecekmiş gibi ölüme hazır olmalı.Hiç tehir olmaz. Yarın ölecekmiş gibi ölüme hazır olmalı. Râbia-i Adeviyye sabaha çıkınca kendi kendine dermiş ki; Râbia-i Adeviyye sabaha çıkınca kendi kendine dermiş ki;

"Bak bugün sabaha çıktın ama akşama çıkmayabilirsin. Bugün ölüm gelebilir." dermiş. "Bak bugün sabaha çıktın ama akşama çıkmayabilirsin. Bugün ölüm gelebilir." dermiş. Akşam girince de; "Bak, akşama kadar yaşadın ama sabaha çıkmayabilirsin." dermiş. Akşam girince de;

"Bak, akşama kadar yaşadın ama sabaha çıkmayabilirsin." dermiş.

Sen ne düşünüyorsun? Seni bırakalım, ben ne düşünüyorum?Sen ne düşünüyorsun? Seni bırakalım, ben ne düşünüyorum? Ben diyorum ki; "Daha inşaallah, 60 yıl yaşadım, 60 yıl daha yaşarsam 120 olur. Ben diyorum ki;

"Daha inşaallah, 60 yıl yaşadım, 60 yıl daha yaşarsam 120 olur.
Biraz daha yaşarsam daha fazla olur. Biraz daha yaşarsam rekor kırarım." diyorum. Biraz daha yaşarsam daha fazla olur. Biraz daha yaşarsam rekor kırarım." diyorum. Hiç öyle bir akşam sonra, iki akşam sonra, bir ay sonra öleceğim hiç hatırıma gelmiyor.Hiç öyle bir akşam sonra, iki akşam sonra, bir ay sonra öleceğim hiç hatırıma gelmiyor. Ölecekmiş gibi hissetmiyorum kendimi. Böyle insanoğlu. Yaşamak istediğinden ölümü de hissetmez.Ölecekmiş gibi hissetmiyorum kendimi.

Böyle insanoğlu. Yaşamak istediğinden ölümü de hissetmez.
Yaşamı sevdiği için ölümü de yakında hissetmez. Halbuki işte bu çok aldatıcı bir şey. Yaşamı sevdiği için ölümü de yakında hissetmez. Halbuki işte bu çok aldatıcı bir şey.

Ölümün uzakta olacağını sanmanın dinimizde adı nedir? Tûl-i emel. Duydunuz mu bu tabiri? Ölümün uzakta olacağını sanmanın dinimizde adı nedir?

Tûl-i emel.

Duydunuz mu bu tabiri?

Kitaplara bakın, doğru düzgün tarifini yapmazlar. Tûl-i emel, emelin uzaması, umudun uzaması. Kitaplara bakın, doğru düzgün tarifini yapmazlar. Tûl-i emel, emelin uzaması, umudun uzaması.

Allah Allah! Umut lastik mi ki uzuyor? Lastik değil. Allah Allah! Umut lastik mi ki uzuyor?

Lastik değil.

Umudun uzaması demek, sen çok umutlanıyorsun, uzun zaman yaşayacağım diye.Umudun uzaması demek, sen çok umutlanıyorsun, uzun zaman yaşayacağım diye. Uzun uzun yaşayacağım diye umutlanıyorsun. O işte. Uzun uzun yaşayacağım diye umutlanıyorsun. O işte.

Eskiler, "Bu çok tehlikeli bir şey." demişler, neden? Eskiler, "Bu çok tehlikeli bir şey." demişler, neden?

Tevbe ettirmez insana, kötülüğü bıraktırmaz, iyiliği yaptırmaz.Tevbe ettirmez insana, kötülüğü bıraktırmaz, iyiliği yaptırmaz. Nasıl olsa yaşayacağım, emekli olunca hacca giderim, gibi... Adam hiç... "O zaman tevbe ederim.Nasıl olsa yaşayacağım, emekli olunca hacca giderim, gibi... Adam hiç...

"O zaman tevbe ederim.
Şimdi kusurumuza bakma hocam. Ben bu alışkanlıkları bırakamam." diyor.Şimdi kusurumuza bakma hocam. Ben bu alışkanlıkları bırakamam." diyor. İçkiye devam, sigaraya devam, günaha devam... "E, mü'min değil misin?" "Mü'minim." diyor.İçkiye devam, sigaraya devam, günaha devam...

"E, mü'min değil misin?"

"Mü'minim." diyor.
"Elhamdülillah müslümanım. Benim babam da böyleydi, dedem de şöyleydi, "Elhamdülillah müslümanım. Benim babam da böyleydi, dedem de şöyleydi, ben mübarek bir aileden geliyorum, amcam hatiptir, dedem müftüdür,ben mübarek bir aileden geliyorum, amcam hatiptir, dedem müftüdür, falanca şeyh sülalesinden geliyoruz. Hacı Bayrâm-ı Velî Efendimiz ile akrabalığımız var." vesaire... falanca şeyh sülalesinden geliyoruz. Hacı Bayrâm-ı Velî Efendimiz ile akrabalığımız var." vesaire...

Sen onları bırak. Sen kendinden haber ver, sen nesin? Sen onları bırak. Sen kendinden haber ver, sen nesin?

Onlara layık bir evlat mısın? Sen ona bak. Onlara layık bir evlat mısın?

Sen ona bak.

Çok önemli. Hiç kimse ölümü düşünmüyor, hazırlanmıyor, ansızın da ölüm geliyor, murdar gidiyor.Çok önemli. Hiç kimse ölümü düşünmüyor, hazırlanmıyor, ansızın da ölüm geliyor, murdar gidiyor. Çoğu murdar gidiyor; içki masası başında gidiyor.Çoğu murdar gidiyor; içki masası başında gidiyor. Boğaziçi'nde otomobille safa yaparken otomobil denize uçuyor, öyle gidiyor.Boğaziçi'nde otomobille safa yaparken otomobil denize uçuyor, öyle gidiyor. Barda pavyonda gidiyor. Boğaz köprüsünden uçuyor. Çok yanlış. Hiç uslanmıyorlar!Barda pavyonda gidiyor. Boğaz köprüsünden uçuyor. Çok yanlış. Hiç uslanmıyorlar! Hiç akıllanmıyorlar! Hiç ibret almıyorlar bu insanoğulları! Yani bizler, yani sizler!Hiç akıllanmıyorlar! Hiç ibret almıyorlar bu insanoğulları! Yani bizler, yani sizler! Hiç şuurunda değiliz; acı acı, soğuk soğuk terlemiyoruz, hissetmiyoruz. Hiç şuurunda değiliz; acı acı, soğuk soğuk terlemiyoruz, hissetmiyoruz.

[Altıncısı;] Evi'd-deccâlü. "Yahut da Deccal çıkıverirse..." Ne olacak? [Altıncısı;]

Evi'd-deccâlü. "Yahut da Deccal çıkıverirse..."

Ne olacak?

Deccal hakkında çok hadîs-i şerîfler var. Çok hadîs-i şerîfler var. Deccal hakkında çok hadîs-i şerîfler var. Çok hadîs-i şerîfler var.

Fe-innehû şerru muntazarin. "Çünkü beklenilen kişilerin en şerlisi Deccal'dır." Fe-innehû şerru muntazarin. "Çünkü beklenilen kişilerin en şerlisi Deccal'dır."

Gelecek, bekliyoruz, olacak, dur bakalım ne zaman? Falanca gelecek, filanca gelecek, bekliyoruz... Gelecek, bekliyoruz, olacak, dur bakalım ne zaman?

Falanca gelecek, filanca gelecek, bekliyoruz...
Beklenilen, muntazar. Beklenilenlerin en şerlisi, en kötüsü nedir? Deccal'dır. Beklenilen, muntazar.

Beklenilenlerin en şerlisi, en kötüsü nedir?

Deccal'dır.

Geliverir. Deccal çıkar. Deccal çıktı mı, çok büyük bir âfet, çok büyük tehlike... Geliverir. Deccal çıkar. Deccal çıktı mı, çok büyük bir âfet, çok büyük tehlike...

Deccal ile ilgili kitap yazmam lazım. Belki de yazılmış bir kitap vardır. Deccal ile ilgili kitap yazmam lazım. Belki de yazılmış bir kitap vardır. Türkiye'ye bir telefonla sorun bakalım, Deccal hakkında bir mübarek bir kardeş çıkıp daTürkiye'ye bir telefonla sorun bakalım, Deccal hakkında bir mübarek bir kardeş çıkıp da bir şey yazmışsa hemen oradan göndersinler.bir şey yazmışsa hemen oradan göndersinler. Çünkü yazmadılarsa benim yazmam lazım, ihtiyaç var. Çünkü yazmadılarsa benim yazmam lazım, ihtiyaç var.

Çünkü Peygamber Efendimiz dua ettirirmiş; Çünkü Peygamber Efendimiz dua ettirirmiş;

"Her sabah, 'Deccal'in şerrinden yâ Rabbi sana sığınırım.' diye dua edin." diye tavsiye buyurmuş."Her sabah, 'Deccal'in şerrinden yâ Rabbi sana sığınırım.' diye dua edin." diye tavsiye buyurmuş. Büyük bir tehlike, millet de bilmiyor. Deccal değer hükümlerini alt üst ediyor.Büyük bir tehlike, millet de bilmiyor. Deccal değer hükümlerini alt üst ediyor. Kötülükler iyilik oluyor, cehennemlik işler makbul, cennetlik işler merdut oluyor. İyi insanlar...Kötülükler iyilik oluyor, cehennemlik işler makbul, cennetlik işler merdut oluyor. İyi insanlar... Tam şimdiki zaman gibi yani. Deccal fitnesi, Deccal'in karışıklığı çok aldatıcı.Tam şimdiki zaman gibi yani.

Deccal fitnesi, Deccal'in karışıklığı çok aldatıcı.
Pek çok kimse, "Doğru yapıyorum." diye Deccal'e uyuyor.Pek çok kimse, "Doğru yapıyorum." diye Deccal'e uyuyor. Deccal'e uyunca da sapıtmış oluyor, yanlış yola ayak basmış oluyor, âhireti mahvoluyor. Deccal'e uyunca da sapıtmış oluyor, yanlış yola ayak basmış oluyor, âhireti mahvoluyor. Ama hakiki mü'min o basiretiyle onun alnında Hâzâ kâfir. "Bu kafirdir." yazıldığını anlayabiliyor.Ama hakiki mü'min o basiretiyle onun alnında Hâzâ kâfir. "Bu kafirdir." yazıldığını anlayabiliyor. Bu Deccal denilen şey bir âfet, bir felaket, neyin nesiyse, o geldiği zaman... Bu Deccal denilen şey bir âfet, bir felaket, neyin nesiyse, o geldiği zaman...

"Ya da o gelebilir." O geldiği zaman da bitti. Çok zor."Ya da o gelebilir." O geldiği zaman da bitti. Çok zor. "Dur bakalım, kim bilir ne zaman olur!.." filan diye onu da uzakta sanıyoruz biz. "Dur bakalım, kim bilir ne zaman olur!.." filan diye onu da uzakta sanıyoruz biz. Hiiç yakını düşünen yok. Kimisi tir tir titriyor, "Deccal çıktı mı, hâli hazırda hayatta mı?" diye.Hiiç yakını düşünen yok. Kimisi tir tir titriyor, "Deccal çıktı mı, hâli hazırda hayatta mı?" diye. Kimisi de hiç aldırmıyor.Kimisi de hiç aldırmıyor. Bu kadar tehlike varken nasıl yemek yerler, nasıl eğlenirler, nasıl şarkı söylerler, çalgı çalarlar bilmem... Bu kadar tehlike varken nasıl yemek yerler, nasıl eğlenirler, nasıl şarkı söylerler, çalgı çalarlar bilmem...

Evi's-sâ'atü. "Yahut kıyamet!" Ve's-sâ'atü edhâ ve emerru. "Kıyamet ise en müthiş, en acı olaydır." Evi's-sâ'atü. "Yahut kıyamet!" Ve's-sâ'atü edhâ ve emerru. "Kıyamet ise en müthiş, en acı olaydır."

Kıyamet bir kopmaya başladı mı, yıldızlar sapır sapır dökülecek, denizler yarılacak,Kıyamet bir kopmaya başladı mı, yıldızlar sapır sapır dökülecek, denizler yarılacak, dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, çok büyük âfet ve felaket olacak.dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, çok büyük âfet ve felaket olacak. Kıyamet şerli insanların başına patlayacak. "Bunlardan birisinden başka bir şey mi bekliyorsunuz?Kıyamet şerli insanların başına patlayacak.

"Bunlardan birisinden başka bir şey mi bekliyorsunuz?
Bunlar gelmeden evvel amel-i sâlih işleyin, iyi insan olun, iyi kul olun, iyi işler yapın. Bunlar gelmeden evvel amel-i sâlih işleyin, iyi insan olun, iyi kul olun, iyi işler yapın. İyi işleri yapmaya koşuşun, yarış edin." diyor Peygamber Efendimiz. İyi işleri yapmaya koşuşun, yarış edin." diyor Peygamber Efendimiz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın, iyi müslüman olmayı nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın, iyi müslüman olmayı nasip etsin. Mert, dürüst, sağlam, temiz, güzel, halis, muhlis insan olalım. Öyle yaşayalım. Mert, dürüst, sağlam, temiz, güzel, halis, muhlis insan olalım. Öyle yaşayalım.

Olur mu bu asırda? Bu asırda da olur. Her asırda olur. Her asırda mümkün, ama istemek lazım.Olur mu bu asırda?

Bu asırda da olur. Her asırda olur. Her asırda mümkün, ama istemek lazım.
Önce istemesini bilmek lazım, önce karar vermek lazım. Önce istemesini bilmek lazım, önce karar vermek lazım. Nice istediği zaman yapan, karar verdiği zaman tutan, azimli, mert, kahraman insanlar vardır. Nice istediği zaman yapan, karar verdiği zaman tutan, azimli, mert, kahraman insanlar vardır.

Allah bize tevfikini refik eylesin. Bizi muvaffak eylesin de ve de güzel müslüman olalım. Allah bize tevfikini refik eylesin. Bizi muvaffak eylesin de ve de güzel müslüman olalım. Buna benzer şu sayılan felaketler gibi bir felaket önümüze engel olup daBuna benzer şu sayılan felaketler gibi bir felaket önümüze engel olup da bir şey yapamaz duruma bizi düşürmeden önce iyi kullar olalım. Altmış milyon iyi insan!bir şey yapamaz duruma bizi düşürmeden önce iyi kullar olalım.

Altmış milyon iyi insan!
Dünyayı yerinden oynatırız, kötülüğü kökünden sökeriz, cihana her türlü güzelliği hakim kılabiliriz. Dünyayı yerinden oynatırız, kötülüğü kökünden sökeriz, cihana her türlü güzelliği hakim kılabiliriz. Öyle olsa, olabilsek... Sahâbe-i kirâm sağ olsaydı ve sayısı Türkiye'deki insanlar kadar olsaydı,Öyle olsa, olabilsek...

Sahâbe-i kirâm sağ olsaydı ve sayısı Türkiye'deki insanlar kadar olsaydı,
65 milyon olsaydı, ne olurdu? Arkeolojik kazı yapsan küfür bulamazdın. 65 milyon olsaydı, ne olurdu?

Arkeolojik kazı yapsan küfür bulamazdın.
Arardın, yeryüzünde mikroskopla arasan bulamazdın.Arardın, yeryüzünde mikroskopla arasan bulamazdın. Çünkü, onlar öyle insanlardı, öyle sağlam insanlardı... Çünkü, onlar öyle insanlardı, öyle sağlam insanlardı...

Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Kur'ân-ı Kerîm okuyormuş. Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Kur'ân-ı Kerîm okuyormuş. Kur'ân-ı Kerîm okurken, "Cihat edin." âyet-i kerîmesi gelince, demiş ki; Kur'ân-ı Kerîm okurken, "Cihat edin." âyet-i kerîmesi gelince, demiş ki;

"Bana atımı, devemi, zırhımı, kılıcımı, şu malzememi hazırlayın.""Bana atımı, devemi, zırhımı, kılıcımı, şu malzememi hazırlayın." Demişler ki; "Sen bu cihadı çok yaptın, çok yaptın! Sen vazifeni yaptın!Demişler ki;

"Sen bu cihadı çok yaptın, çok yaptın! Sen vazifeni yaptın!
Dede oldun, ihtiyar oldun artık. Biz yapalım; gençler, yiğitler yapalım."Dede oldun, ihtiyar oldun artık. Biz yapalım; gençler, yiğitler yapalım." Demiş ki; "Burada 'ihtiyarlar müstesna' yazıyor mu, 'ihtiyarlar hariç' yazıyor mu?" Demiş ki;

"Burada 'ihtiyarlar müstesna' yazıyor mu, 'ihtiyarlar hariç' yazıyor mu?"

Ak sakalıyla cihada gitmiş, İstanbul surları önünde şehit olmuş. Ak sakalıyla cihada gitmiş, İstanbul surları önünde şehit olmuş.

İstanbul neresi, Medine-i Münevvere neresi? O zamanlar o mesafeler biter mi? İstanbul neresi, Medine-i Münevvere neresi?

O zamanlar o mesafeler biter mi?
Yürü bakalım, haydi burdan Amsterdam'a kadar yürü. Bir hafta sonra buluşuruz Amsterdam'da. Yürü bakalım, haydi burdan Amsterdam'a kadar yürü. Bir hafta sonra buluşuruz Amsterdam'da.

Yürünür mü? Medîne-i Münevvere'den İstanbul'a yürümüş, cihad etmişler, Allah rızâsı için. Yürünür mü?

Medîne-i Münevvere'den İstanbul'a yürümüş, cihad etmişler, Allah rızâsı için.

O yerler kolay fethedilir mi, şimdi bizim yaşadığımız yerler, Balkanlar? O yerler kolay fethedilir mi, şimdi bizim yaşadığımız yerler, Balkanlar?

İspanya'yı fethetmişler, Pirene dağlarını aşmışlar Fransa'nın yarısını fethetmişler, İspanya'yı fethetmişler, Pirene dağlarını aşmışlar Fransa'nın yarısını fethetmişler, İsviçre'ye girmişler. Ben kitaplarda okudum. Çok büyük işler başarmışlar. İsviçre'ye girmişler. Ben kitaplarda okudum. Çok büyük işler başarmışlar.

Allah bize de nasip etsin. Biz de Allah'ın kullarıyız. Biz de onlar gibiyiz, onlar da bizim gibiydi. Allah bize de nasip etsin.

Biz de Allah'ın kullarıyız. Biz de onlar gibiyiz, onlar da bizim gibiydi.
Mesele iman cevheri. Yani insanın şurasında, imân-ı kâmil olunca,Mesele iman cevheri. Yani insanın şurasında, imân-ı kâmil olunca, iman cevherinin önünde dağlar erir, engeller tuzla buz olur, havada savrulur. iman cevherinin önünde dağlar erir, engeller tuzla buz olur, havada savrulur.

Allah bizi iyi müslüman olmaya muvaffak etsin.Allah bizi iyi müslüman olmaya muvaffak etsin. Yolunda dâim etsin, şu hayat imtihanında yardım eylesin, tevfikini refik eylesin,Yolunda dâim etsin, şu hayat imtihanında yardım eylesin, tevfikini refik eylesin, ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip eylesin, son nefeste de bir gül bahçesine girercesine,ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip eylesin, son nefeste de bir gül bahçesine girercesine, buyrun beraber diyelim, Eşhedü enlâ ilâhe illallahbuyrun beraber diyelim, Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühû, diyerekve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühû, diyerek gözümüzden perdeler kaldırılıp cennetteki köşklerimizi, makamlarımızı, hizmetlilerimizi, gözümüzden perdeler kaldırılıp cennetteki köşklerimizi, makamlarımızı, hizmetlilerimizi, havuzlarımızı, nimetlerimizi göre göre Cenâb-ı Hakk'a varmayı, Hakk'a yürümeyi,havuzlarımızı, nimetlerimizi göre göre Cenâb-ı Hakk'a varmayı, Hakk'a yürümeyi, âhirete göçmeyi nasip eylesin. Peygamberimiz'e komşu eylesin. Asıl yol bu.âhirete göçmeyi nasip eylesin. Peygamberimiz'e komşu eylesin.

Asıl yol bu.
Bütün öteki yolların hepsi hikâye, masal, hayal. Allah bizi yanıltmasın, şaşırtmasın. Bütün öteki yolların hepsi hikâye, masal, hayal.

Allah bizi yanıltmasın, şaşırtmasın.

Peygamber Efendimiz'in bir hadisine sarılan bile ebedî saadeti yakalayabilir. Peygamber Efendimiz'in bir hadisine sarılan bile ebedî saadeti yakalayabilir. Bir hadis bile yeter, bir tane... es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh. Bir hadis bile yeter, bir tane...

es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2