Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Felâh Bulacak Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şa'bân 1402 / 30.05.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kalbini İman İçin Halis Kılan, Kalbini Selâmette Kılan, Dili Sàdık Olan, Nefsi Mutmain Olan, Huyu Güzel Olan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Felâh Bulacak Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şa'bân 1402 / 30.05.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kalbini İman İçin Halis Kılan, Kalbini Selâmette Kılan, Dili Sàdık Olan, Nefsi Mutmain Olan, Huyu Güzel Olan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

el-Hamdulillahi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu âlâ hayra halkıhî Muhammedinel-Hamdulillahi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu âlâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'du. ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'du.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün.Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kad efleha men ehlesa kalbehû li'l-îmân… ilâ âhiri'l-hadîs. Sadaka Resûlallah fîmâ kâl ev kemâ kâle. Kad efleha men ehlesa kalbehû li'l-îmân… ilâ âhiri'l-hadîs.

Sadaka Resûlallah fîmâ kâl ev kemâ kâle.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Peygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehâdîs-i şerîfesinden bir miktarını sizlere izah etmeye çalışacağım. mübarek ehâdîs-i şerîfesinden bir miktarını sizlere izah etmeye çalışacağım.

Hadîs-i şerîflerin açıklanmasına, izahına geçmezden önce evvelen ve hassatenHadîs-i şerîflerin açıklanmasına, izahına geçmezden önce evvelen ve hassaten Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek rûh-u saadeti için,Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek rûh-u saadeti için, sonra sâiru'l-enbiyâ ve'l-mürselînin ruhları için, sonra sâiru'l-enbiyâ ve'l-mürselînin ruhları için, bütün evliyâullahın ruhları için, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ashâbının, bütün evliyâullahın ruhları için, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ashâbının, din büyüklerimizin ve hasseten ashâb-ı kiramdan Ebû Bekir es-Sıddîk, Aliyü'l-Murtezâ'dan müteselsilendin büyüklerimizin ve hasseten ashâb-ı kiramdan Ebû Bekir es-Sıddîk, Aliyü'l-Murtezâ'dan müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle sâdât-ı turuk-u aliyyemizin ruhları için,cümle sâdât-ı turuk-u aliyyemizin ruhları için, hulefâsının ve müridlerinin ruhları için,hulefâsının ve müridlerinin ruhları için, bu eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn Efendibu eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn Efendi rahmetullahi aleyh hazretlerinin ruhu için,rahmetullahi aleyh hazretlerinin ruhu için, bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesindebu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın ve râvilerin ayrı ayrı ruhları içinemeği geçmiş olan ulemânın ve râvilerin ayrı ayrı ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide cem olmuş olanve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide cem olmuş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihale eylemişsiz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihale eylemiş cümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için ve hayatta olan bizlerin decümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için ve hayatta olan bizlerin de sıhhat, afiyet ve saadet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile Allahu Teâlâ hazretlerine mülâki olmamız,sıhhat, afiyet ve saadet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile Allahu Teâlâ hazretlerine mülâki olmamız, iki cihanda aziz olmamız için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. iki cihanda aziz olmamız için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriBu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri müslümanların nasıl olması gerektiği hakkında bize işaretler vererek buyuruyor ki; müslümanların nasıl olması gerektiği hakkında bize işaretler vererek buyuruyor ki;

Kad efleha. "Muhakkak ve muhakkak felah buldu." Kim? Kad efleha. "Muhakkak ve muhakkak felah buldu."

Kim?

"Şu sıfatlara sahip olan kimseler muhakkak felah buldular." "Şu sıfatlara sahip olan kimseler muhakkak felah buldular."

O sıfatları sayacak.. O sıfatları sayacak..

Felah ne demek? Felah ne demek?

İnsanın fevze nâil olması, korktuklarından emniyette olupİnsanın fevze nâil olması, korktuklarından emniyette olup umduğu güzel neticelere nâil olması, onları elde etmesi demektir. umduğu güzel neticelere nâil olması, onları elde etmesi demektir.

"Şöyle olan kimseler güzel netice, hüsn-i akıbet sahibi olur…" diye"Şöyle olan kimseler güzel netice, hüsn-i akıbet sahibi olur…" diye Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri o sıfatları sayacak. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri o sıfatları sayacak.

Felah bulanlar kimler? Men ehlesa kalbehû li'l-îmân. "Kalbini iman için halis kılanlar." Felah bulanlar kimler?

Men ehlesa kalbehû li'l-îmân. "Kalbini iman için halis kılanlar."

İnsanın kalbini iman için halis kılması ne demek? İnsanın kalbini iman için halis kılması ne demek?

İnsanın kalbi mârifetullah ve muhabbetullah makamıdır, bütün hislerinin,İnsanın kalbi mârifetullah ve muhabbetullah makamıdır, bütün hislerinin, kuvvetlerinin merkezi olan gönül dediğimiz varlığın,kuvvetlerinin merkezi olan gönül dediğimiz varlığın, o latifenin asıl vazifesi Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, tanımak ve O'nu sevmek.o latifenin asıl vazifesi Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, tanımak ve O'nu sevmek. Kalp nazargâh-ı ilâhîdir. Allahu Teâlâ hazretlerinin nazar ettiği, tecelligâh-ı ilâhîdir.Kalp nazargâh-ı ilâhîdir. Allahu Teâlâ hazretlerinin nazar ettiği, tecelligâh-ı ilâhîdir. Bizim gayb âlemini bilme, tanıma vasıtamızdır. Onun için mevkii imana mahal olmaktır.Bizim gayb âlemini bilme, tanıma vasıtamızdır. Onun için mevkii imana mahal olmaktır. Kalbe layık olan; içinde iman olması, içinde nifak,Kalbe layık olan; içinde iman olması, içinde nifak, fısk u fucûr, kötü duygular, kötü hisler olmamasıdır. fısk u fucûr, kötü duygular, kötü hisler olmamasıdır.

Kim bütün bunları kalpten defeder de kalbini sırf Allahu Teâlâ hazretlerine imana tahsis edebilirse,Kim bütün bunları kalpten defeder de kalbini sırf Allahu Teâlâ hazretlerine imana tahsis edebilirse, içinde başka bir şey kalmaz da kalbinin her tarafı serâpâ dopdolu iman olursa,içinde başka bir şey kalmaz da kalbinin her tarafı serâpâ dopdolu iman olursa, halis olursa o kimse felah bulmuştur. halis olursa o kimse felah bulmuştur.

Bizim içimizde neler var? Bizim içimizde neler var?

Onu kolay kolay bilemeyiz ama pek çok şeylerin de kalbimizde olup kaynaştığı,Onu kolay kolay bilemeyiz ama pek çok şeylerin de kalbimizde olup kaynaştığı, kıvrandığı, oynaştığı bir gerçektir.kıvrandığı, oynaştığı bir gerçektir. Balıkların suyun içinde oynaştığı gibi bizim gönlümüzden neler dolaşır neler geçer, neler düşünürüz? Balıkların suyun içinde oynaştığı gibi bizim gönlümüzden neler dolaşır neler geçer, neler düşünürüz?

Böyle olmayacak! Kalp imana tahsis edilecek ve mâsivallahtan tahliye edilecek,Böyle olmayacak! Kalp imana tahsis edilecek ve mâsivallahtan tahliye edilecek, tathir edilecek, temizlenecek; Allahu Teâlâ hazretlerine imanın mahalli olacak… tathir edilecek, temizlenecek; Allahu Teâlâ hazretlerine imanın mahalli olacak…

Padişah konmaz saraya hâne ma'mûr olmadan Padişah konmaz saraya hâne ma'mûr olmadan

Sen bu temizliği yapmadan Allahu Teâlâ hazretleri o pis, çirkef eve tecelli etmez.Sen bu temizliği yapmadan Allahu Teâlâ hazretleri o pis, çirkef eve tecelli etmez. Padişah hâne mâmur olduğu zaman, süslenip ziynetlendiği zaman,Padişah hâne mâmur olduğu zaman, süslenip ziynetlendiği zaman, temiz, pak olduğu zaman gelir; konar, misafir olur. temiz, pak olduğu zaman gelir; konar, misafir olur.

Padişah mezbeleye misafir edilir mi? Edilmez, o mânadan hareketle kendisi diyor ki; Padişah mezbeleye misafir edilir mi?

Edilmez, o mânadan hareketle kendisi diyor ki;

"Sen kabini mâsivallah pisliklerinden temizle ki padişah hâne mâmur olmadan gelip misafir olmaz."Sen kabini mâsivallah pisliklerinden temizle ki padişah hâne mâmur olmadan gelip misafir olmaz. Eğer Allahu Teâlâ hazretlerinin tecellisine nâil olmak istiyorsan, mârifetullaha,Eğer Allahu Teâlâ hazretlerinin tecellisine nâil olmak istiyorsan, mârifetullaha, muhabbetullaha ermek istiyorsan, yakîn, sadık, kuvvetli tereddütsüzmuhabbetullaha ermek istiyorsan, yakîn, sadık, kuvvetli tereddütsüz bir iman olmasını istiyorsan kalbini mâsivallahtan pak edeceksin.bir iman olmasını istiyorsan kalbini mâsivallahtan pak edeceksin. Kalbini Allah'a imana tahsis edeceksin, gönlüne başka bir şeyi sokmayacaksın.Kalbini Allah'a imana tahsis edeceksin, gönlüne başka bir şeyi sokmayacaksın. Gaye olarak gönlüne başka bir şey girmeyecek:Gaye olarak gönlüne başka bir şey girmeyecek: Dünyalık girmeyecek, menfaat, hırs, kin, tamah girmeyecek… Dünyalık girmeyecek, menfaat, hırs, kin, tamah girmeyecek…

Çeşit çeşit kötü huylar, duygular var ve kalbin günahlarla kirlenmeyecek,Çeşit çeşit kötü huylar, duygular var ve kalbin günahlarla kirlenmeyecek, sadece Allahu Teâlâ hazretlerine tahsis edilmiş olacak. Böyle yapabiliyor musun? sadece Allahu Teâlâ hazretlerine tahsis edilmiş olacak.

Böyle yapabiliyor musun?

Bilmiyorum yapabilir misin yapamaz mısın ama yaparsan Peygamberimiz;Bilmiyorum yapabilir misin yapamaz mısın ama yaparsan Peygamberimiz; "Kalbini böyle imana tahsis edebilen kimse felah bulmuştur." diyor. "Kalbini böyle imana tahsis edebilen kimse felah bulmuştur." diyor.

Demek ki atmaya çalışacaksın, defetmeye, içindeki başka niyetleri,Demek ki atmaya çalışacaksın, defetmeye, içindeki başka niyetleri, arzuları, başka duyguları atmaya çalışacaksın.arzuları, başka duyguları atmaya çalışacaksın. İçin iman dolacak, içinde sadece iman dopdolu olacak, başka bir şeye yer kalmayacak. İçin iman dolacak, içinde sadece iman dopdolu olacak, başka bir şeye yer kalmayacak. Çünkü halis olacaksın, katışık olmayacak! Çünkü halis olacaksın, katışık olmayacak!

Şurasında iman var, burasında hırs var. Şurasında Allah sevgisi var, bu tarafta dünya sevgisi var… Şurasında iman var, burasında hırs var. Şurasında Allah sevgisi var, bu tarafta dünya sevgisi var…

Olmaz! Katışık olmaz, saf ve pak olacak. Olmaz! Katışık olmaz, saf ve pak olacak.

"Şu kimse felah bulmuştur ki kalbini imana tahsis etti, halis kıldı, ondan sonra kalbini selim kıldı…" "Şu kimse felah bulmuştur ki kalbini imana tahsis etti, halis kıldı, ondan sonra kalbini selim kıldı…"

Ve ceale kalbehû selîmen. "Ve kalbini selim edecek, kalb-i selîm sahibi olacak." Ve ceale kalbehû selîmen. "Ve kalbini selim edecek, kalb-i selîm sahibi olacak."

Selim kalp ne demek? Selim kalp ne demek?

Kalp hastalıklardan, mânevî hastalıklardan, kötü huylardan temiz, berî olacak.Kalp hastalıklardan, mânevî hastalıklardan, kötü huylardan temiz, berî olacak. Emrâz-ı kalbiye, kalp hastalıkları olmayacak. Şair; Emrâz-ı kalbiye, kalp hastalıkları olmayacak. Şair;

Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler Yevme lâ yenfeû'da kalb-i selîm isterler demiş. Mânası; Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler

Yevme lâ yenfeû'da kalb-i selîm isterler

demiş. Mânası;

"Ey efendi, sakın 'Paran var mı, altının gümüşün var mı?..' diye soracaklar, isteyecekler diye tahmin etme zannetme."Ey efendi, sakın 'Paran var mı, altının gümüşün var mı?..' diye soracaklar, isteyecekler diye tahmin etme zannetme. Âhirette kalb-i selîm isterler." Âhirette kalb-i selîm isterler."

Selamette olan, hastalıklardan uzak, sapasağlam,Selamette olan, hastalıklardan uzak, sapasağlam, sıhhatli kalp ile, sağlam bir gönül ile, hastalıksız bir gönül ile gelebildin mi?sıhhatli kalp ile, sağlam bir gönül ile, hastalıksız bir gönül ile gelebildin mi? Bir insan gönlünü hastalıksız, selamette edebilmişse o zaman felah bulur. Bir insan gönlünü hastalıksız, selamette edebilmişse o zaman felah bulur.

Bunların arkasından insanın aklına bir sürü sorular hücum ediyor. Bunların arkasından insanın aklına bir sürü sorular hücum ediyor.

"Ben doktor değilim ki kalbimi nasıl tedavi edeyim?"Ben doktor değilim ki kalbimi nasıl tedavi edeyim? Nasıl hastalığa tutturmayayım, kalp nasıl olur da hastalıklardan uzaklaşır,Nasıl hastalığa tutturmayayım, kalp nasıl olur da hastalıklardan uzaklaşır, nasıl olur da öteki şeyler kalpten atılır?.." Sen bunu merak edersen bulursun!nasıl olur da öteki şeyler kalpten atılır?.."

Sen bunu merak edersen bulursun!
Çünkü kim bir şeyi talep eder de o talep ettiği şeyi elde etmek için uğraşırsa Allah onu ona erdirir!Çünkü kim bir şeyi talep eder de o talep ettiği şeyi elde etmek için uğraşırsa Allah onu ona erdirir! Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhında "Hayır!" yoktur, lâ, yoktur.Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhında "Hayır!" yoktur, lâ, yoktur. Allahu Teâlâ hazretleri kendisine iltica eden bir kulu eli boş çevirmez, cömerttir;Allahu Teâlâ hazretleri kendisine iltica eden bir kulu eli boş çevirmez, cömerttir; çünkü cömertlerin en cömerdidir.çünkü cömertlerin en cömerdidir. Sen Allahu Teâlâ hazretlerinden isteyeceksin O da vermeyecek;Sen Allahu Teâlâ hazretlerinden isteyeceksin O da vermeyecek; görülmüş bir şey değil, olmuş bir şey değil! "Çok mahrum insanlar var, neden?" görülmüş bir şey değil, olmuş bir şey değil!

"Çok mahrum insanlar var, neden?"

İstemesini bilmiyor, cahil! İstemesini bilmiyor, cahil!

İstemiyor ki; istemiyor, aramıyor, böyle bir şeyin ihtiyaç olduğunu anlayıp da aramıyor.İstemiyor ki; istemiyor, aramıyor, böyle bir şeyin ihtiyaç olduğunu anlayıp da aramıyor. "Arayan, Mevlâ'sını da bulur." demişler ya;"Arayan, Mevlâ'sını da bulur." demişler ya; ne ararsan, kim neyi ararsa o aradığını bulur, bunun kaidesi bu! Candan istersen Allah ihsan eder. ne ararsan, kim neyi ararsa o aradığını bulur, bunun kaidesi bu! Candan istersen Allah ihsan eder.

Bunun ötesinde tekniği nedir? Bunun ötesinde tekniği nedir?

"İstiyorum da biraz da nasıl olduğu hakkında bilgi ver.." diyecek olursan;"İstiyorum da biraz da nasıl olduğu hakkında bilgi ver.." diyecek olursan; bu bir eğitim işidir, terbiye işidir, eğiteceksin. bu bir eğitim işidir, terbiye işidir, eğiteceksin.

Yırtıcı bir kuşu nasıl alıyorsun, terbiye ediyorsun?Yırtıcı bir kuşu nasıl alıyorsun, terbiye ediyorsun? Eskiden ediyorlarmış, şimdi de var mıdır bilmiyorum. Eskiden ediyorlarmış, şimdi de var mıdır bilmiyorum.

Kuşu tutuyor, bileğine konduruyor; doğan kuşu, şahin kuşu neyse ava gittiği zaman avı yakalayıp getiriyor.Kuşu tutuyor, bileğine konduruyor; doğan kuşu, şahin kuşu neyse ava gittiği zaman avı yakalayıp getiriyor. Yırtıcı bir hayvandı. O yırtıcı hayvan nasıl oldu da söz dinleyen bir hayvan haline geldi! Yırtıcı bir hayvandı. O yırtıcı hayvan nasıl oldu da söz dinleyen bir hayvan haline geldi!

O kuşu yakalayıp sahibine neden getiriyor? O kuşu yakalayıp sahibine neden getiriyor?

Terbiyeyle! At terbiye edilir, kuş terbiye edilir,Terbiyeyle! At terbiye edilir, kuş terbiye edilir, çeşit çeşit mahlûkların hepsi bir terbiyeden geçiriliyor.çeşit çeşit mahlûkların hepsi bir terbiyeden geçiriliyor. Sirklerde görüyoruz fillere ne hünerler yaptırıyorlar; Sirklerde görüyoruz fillere ne hünerler yaptırıyorlar; arslanları çemberin içinden atlattırıyorlar, topun üstünde yürüttürüyorlar… Neyle oluyor? arslanları çemberin içinden atlattırıyorlar, topun üstünde yürüttürüyorlar…

Neyle oluyor?

Terbiyeyle oluyor.Terbiyeyle oluyor. O hayvancıklar bizim kabiliyetler bakımından onların kabiliyetleri bakımından çok altımızdadır.O hayvancıklar bizim kabiliyetler bakımından onların kabiliyetleri bakımından çok altımızdadır. Seviye itibariyle çok düşüktür.Seviye itibariyle çok düşüktür. Hayvancıklar o terbiyeyle birçok şeyleri yapabiliyorlar ya,Hayvancıklar o terbiyeyle birçok şeyleri yapabiliyorlar ya, insanoğlu da terbiyeyle birçok şeyleri elde eder. Terbiyeyle pek çok şeyleri elde eder.insanoğlu da terbiyeyle birçok şeyleri elde eder. Terbiyeyle pek çok şeyleri elde eder. Bunun da bir yolu, yöntemi, usulü vardır, insan o usule riayet edince maksadına ulaşır. Bunun da bir yolu, yöntemi, usulü vardır, insan o usule riayet edince maksadına ulaşır.

Kalbin selim olmasında çarelerden birisi Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir. Hadîs-i şerif; Kalbin selim olmasında çarelerden birisi Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir. Hadîs-i şerif;

Li-külli şey'in devâun. "Her şeyin çaresi, ilacı var, her hastalığın bir ilacı, bir devası var."Li-külli şey'in devâun. "Her şeyin çaresi, ilacı var, her hastalığın bir ilacı, bir devası var." Ve devâu'l-kulûbi zikrullâh. "Kalplerin devası da Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir." Ve devâu'l-kulûbi zikrullâh. "Kalplerin devası da Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir."

İnsan Allah'ı zikir ede ede içinde bilmediği birtakım hadiseler cereyan eder de,İnsan Allah'ı zikir ede ede içinde bilmediği birtakım hadiseler cereyan eder de, sonunda kalbinde bir ışık parıldamaya başlar, bir nur yanmaya başlar,sonunda kalbinde bir ışık parıldamaya başlar, bir nur yanmaya başlar, yavaş yavaş bir şeyler kıpırdanmaya başlar, gönlü yumuşamaya,yavaş yavaş bir şeyler kıpırdanmaya başlar, gönlü yumuşamaya, gözü yaşlanmaya, duygulanmaya başlar. Kişi yerinde duramaz bir hâle gelmeye başlar. gözü yaşlanmaya, duygulanmaya başlar. Kişi yerinde duramaz bir hâle gelmeye başlar. Allahu Teâlâ hazretlerini sevmek ne kelime, yolunda kurban olmak ister. Allahu Teâlâ hazretlerini sevmek ne kelime, yolunda kurban olmak ister. Yavaş yavaş o hâle gelir. Onun esrârını biz anlarız veya anlayamayız. Yavaş yavaş o hâle gelir. Onun esrârını biz anlarız veya anlayamayız.

Demek ki çarelerinden birisi Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir.Demek ki çarelerinden birisi Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir. Çeşitli teknikler, metotlar ile insanın hastalıklarının tedavisi yapılır. Çeşitli teknikler, metotlar ile insanın hastalıklarının tedavisi yapılır.

Demek ki; kalbi hastalıklardan tedavi etmemiz, hastalıklardan korumamız lazım.Demek ki; kalbi hastalıklardan tedavi etmemiz, hastalıklardan korumamız lazım. Hasta değilse -hijyen, koruyucu hekimlik, hıfzıssıhha- hastalıklardan koruyacağız,Hasta değilse -hijyen, koruyucu hekimlik, hıfzıssıhha- hastalıklardan koruyacağız, hasta ise hastalığını giderecek tedavi ilaçları arayacağız. hasta ise hastalığını giderecek tedavi ilaçları arayacağız.

Üçüncü kademesi: Üçüncü kademesi:

"Şu kimse felah buldu ki kalbini imana tahsis eyledi, kalbini selim bir kalp eyledi..." "Şu kimse felah buldu ki kalbini imana tahsis eyledi, kalbini selim bir kalp eyledi..."

Ve lisânehû sâdıken. "Dilini de doğru bir dil eyledi." Ve lisânehû sâdıken. "Dilini de doğru bir dil eyledi."

Dilin doğruluğu gönlün doğruluğunun işaretidir. İnsanın kalbi temiz oldu mu sözleri çok rahat söyler.Dilin doğruluğu gönlün doğruluğunun işaretidir. İnsanın kalbi temiz oldu mu sözleri çok rahat söyler. Tertemiz konuşur, pervasız konuşur; çünkü içi temiz.Tertemiz konuşur, pervasız konuşur; çünkü içi temiz. İçinde art niyetler oldu mu lafı geveler, döndürür, dolaştırır. İçinde art niyetler oldu mu lafı geveler, döndürür, dolaştırır.

"Dilinin altında bir şey var; söyle dilinin altında ne var, çıkart şu baklayı dersin." "Dilinin altında bir şey var; söyle dilinin altında ne var, çıkart şu baklayı dersin."

Öyle denir. Öyle denir.

İnsanın içi temiz oldu mu kalbi de doğru olur.İnsanın içi temiz oldu mu kalbi de doğru olur. Kalbini doğru yaptı mı, dilini doğru söylemeye alıştırdı mıKalbini doğru yaptı mı, dilini doğru söylemeye alıştırdı mı o da yavaş yavaş için temizliğine vesile olur. o da yavaş yavaş için temizliğine vesile olur.

Bir insan doğru sözlüyse kendisine prensip edinse;Bir insan doğru sözlüyse kendisine prensip edinse; "Bugünden, şu andan itibaren yalan söylemeyeceğim!" dese"Bugünden, şu andan itibaren yalan söylemeyeceğim!" dese tersine, geriye doğru kalbinin ıslahına vesile olur. Neden? Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki; tersine, geriye doğru kalbinin ıslahına vesile olur.

Neden?

Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki;

"İnsan doğru söyleye söyleye doğrulduğu zaman doğruyu söyleyip de"İnsan doğru söyleye söyleye doğrulduğu zaman doğruyu söyleyip de mahcup olacağı şeyleri yapmamaya başlar.mahcup olacağı şeyleri yapmamaya başlar. Bunu bana sorarlar, ben de doğru söyleyeceğim; binaenaleyh neticede o işi yapmaz.Bunu bana sorarlar, ben de doğru söyleyeceğim; binaenaleyh neticede o işi yapmaz. Böylece insanı doğru sözlülüğü doğru halliliğine, doğru kalpliliğine ve iyi noktaya götürür." Böylece insanı doğru sözlülüğü doğru halliliğine, doğru kalpliliğine ve iyi noktaya götürür."

Meşhur bir hadîs-i şerîfte zikrediliyor ki, Meşhur bir hadîs-i şerîfte zikrediliyor ki,

Peygamber Efendimiz sefere çıkmadan önce, "Ey ashabım, hazırlanın!" dedi, herkes hazırlandı.Peygamber Efendimiz sefere çıkmadan önce, "Ey ashabım, hazırlanın!" dedi, herkes hazırlandı. Günü gelince sefere çıktılar, bazı kimseler çıkamadı. Günü gelince sefere çıktılar, bazı kimseler çıkamadı. Neticede Peygamber Efendimiz sıcak bir günde uzun bir sefer yaptı, döndü.Neticede Peygamber Efendimiz sıcak bir günde uzun bir sefer yaptı, döndü. Medine-i Münevvere'ye geldi.Medine-i Münevvere'ye geldi. Herkes huzuruna gelip el-etek öpüp, "Hoş geldin!" deyip bir şey söyledi.Herkes huzuruna gelip el-etek öpüp, "Hoş geldin!" deyip bir şey söyledi. Gidemeyenlerin bir kısmı birer mazeret uydurdular.Gidemeyenlerin bir kısmı birer mazeret uydurdular. Peygamber Efendimiz mazereti kabul etti, bir şey demedi.Peygamber Efendimiz mazereti kabul etti, bir şey demedi. Yalnız Abdullah b. Revahâ radıyallahu anh ile üç kişi geldiler. Dediler ki; Yalnız Abdullah b. Revahâ radıyallahu anh ile üç kişi geldiler. Dediler ki;

"Yâ Resûlallah! -Abdullah b. Revahâ edîb ve şair bir kimse-"Yâ Resûlallah! -Abdullah b. Revahâ edîb ve şair bir kimse- Bir mazeret uydurma, icat etme işini beceririm, bu işi çok güzel yapabilirim.Bir mazeret uydurma, icat etme işini beceririm, bu işi çok güzel yapabilirim. İstesem bir mazeret uydururum ama doğru düzgün bir mazeretim yoktu. İstesem bir mazeret uydururum ama doğru düzgün bir mazeretim yoktu. İstesem söylerim ama bir mazeretim yok. İstesem söylerim ama bir mazeretim yok. 'Şu gün hazırlanırım, bugün hazırlanırım…' diye diye hazırlığı geciktirdim!" 'Şu gün hazırlanırım, bugün hazırlanırım…' diye diye hazırlığı geciktirdim!"

Oradan bir kötü huy çıkıyor ki bir hayrı geciktirinceOradan bir kötü huy çıkıyor ki bir hayrı geciktirince arkası fenaya varıyor, hayrı çabuk yapmak lazım. arkası fenaya varıyor, hayrı çabuk yapmak lazım.

"Ondan sonra siz ordunuzla Medine-i Münevvere'den yola çıktınız,"Ondan sonra siz ordunuzla Medine-i Münevvere'den yola çıktınız, 'Benim atım hızlı koşar arkalarından yetişirim.' dedim, gene gevşek davrandım. 'Benim atım hızlı koşar arkalarından yetişirim.' dedim, gene gevşek davrandım. Koştururum, filan derken daha geç kaldım. Neticede artık yetişemem diye arkanızdan gelmedim.Koştururum, filan derken daha geç kaldım. Neticede artık yetişemem diye arkanızdan gelmedim. Böylece beni nefsim, şeytan oyaladı, aldattı; gelmemeye de niyet etmemiştim amaBöylece beni nefsim, şeytan oyaladı, aldattı; gelmemeye de niyet etmemiştim ama netice itibariyle oyalana oyalana gelememe durumuna düştüm.netice itibariyle oyalana oyalana gelememe durumuna düştüm. Suçum neyse cezamı çekmeye razıyım…" gibi bir halde halini doğru söyledi. Suçum neyse cezamı çekmeye razıyım…" gibi bir halde halini doğru söyledi.

Böyle deyince Peygamber Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi.Böyle deyince Peygamber Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi. Ötekilerin mazeretine mukabele etti, bir şeyler söyledi,Ötekilerin mazeretine mukabele etti, bir şeyler söyledi, birkaç kelime arz etti ama bu zâtın ve öteki iki arkadaşının sözlerine hiçbir şey demedi, sustu. birkaç kelime arz etti ama bu zâtın ve öteki iki arkadaşının sözlerine hiçbir şey demedi, sustu.

Neden? Peygamber Efendimiz bu kimseye nasıl bir muamele yapılacak diye vahiy bekliyor.Neden?

Peygamber Efendimiz bu kimseye nasıl bir muamele yapılacak diye vahiy bekliyor.
Allahu Teâlâ hazretleri ne emir buyuracak, diye bekleme durumuna girdi. Allahu Teâlâ hazretleri ne emir buyuracak, diye bekleme durumuna girdi.

Bir zaman sonra dedi ki; "Bu şahıslara selam vermeyin." Bir zaman sonra dedi ki;

"Bu şahıslara selam vermeyin."

Ashâb-ı kirâm selamı sabahı kestiler. Günler geçiyor, kimse selam vermiyor. Ashâb-ı kirâm selamı sabahı kestiler. Günler geçiyor, kimse selam vermiyor.

Onlarla kimse konuşmamaya başladı. Bir zaman sonra Peygamberimiz; Onlarla kimse konuşmamaya başladı. Bir zaman sonra Peygamberimiz;

"Hanımları da onlardan ayrı dursunlar!" diye haber gönderdi. Aile iletişimi de kesildi."Hanımları da onlardan ayrı dursunlar!" diye haber gönderdi. Aile iletişimi de kesildi. Ve böylece iki aya yakın bir zaman, 53-54 gün geçti; dile kolaydır! Ve böylece iki aya yakın bir zaman, 53-54 gün geçti; dile kolaydır!

Ve ale's-selâsetillezîne hullifû… âyet-i kerîmesinde bildiriliyor: Ve ale's-selâsetillezîne hullifû… âyet-i kerîmesinde bildiriliyor:

"Yeryüzü bunca genişliğiyle onlara dar geldi. Dünya başlarına daraldı." "Yeryüzü bunca genişliğiyle onlara dar geldi. Dünya başlarına daraldı."

Ebû Dücâne radıyallahu anh Mescid-i Nebevî'nin direğine kendisini bağladı:Ebû Dücâne radıyallahu anh Mescid-i Nebevî'nin direğine kendisini bağladı: "Ey nefs! Beni bu hâle getiren sen misim!" diye esir gibi kendisini oraya bağlattı. "Ey nefs! Beni bu hâle getiren sen misim!" diye esir gibi kendisini oraya bağlattı.

Nihayet vahiy indi, Allahu Teâlâ hazretleri mü'minleri afv u mağfiret etti, onlara tevbe nasip ettiNihayet vahiy indi, Allahu Teâlâ hazretleri mü'minleri afv u mağfiret etti, onlara tevbe nasip etti ve şu üç kişiye de Tevbe nasip etti diye âyet indi. ve şu üç kişiye de Tevbe nasip etti diye âyet indi. Tevbe sûresi diyoruz, bu hadise, sûreye adını vermiş. Tevbe sûresi diyoruz, bu hadise, sûreye adını vermiş.

Tevbe sûresindeki bu âyet-i kerîme indi. Müjdeyle koştular, gittiler.Tevbe sûresindeki bu âyet-i kerîme indi. Müjdeyle koştular, gittiler. Mahzun; hanımı yanında değil, oğlu yanında değil, kimse ilgilenmiyor, kimse selam vermiyor. Mahzun; hanımı yanında değil, oğlu yanında değil, kimse ilgilenmiyor, kimse selam vermiyor.

Sabah namazını damın üzerinde kılmış, birisi aşağıdan bağıra bağıra müjdeleyerek geldi.Sabah namazını damın üzerinde kılmış, birisi aşağıdan bağıra bağıra müjdeleyerek geldi. Neticede geldiler, Peygamber Efendimiz onları tebrik eyledi. Neticede geldiler, Peygamber Efendimiz onları tebrik eyledi.

Âyet-i kerîmede deniliyor ki; Kûnû mea's-sâdikîn. "Doğru sözlülerle beraber olun." Âyet-i kerîmede deniliyor ki;

Kûnû mea's-sâdikîn. "Doğru sözlülerle beraber olun."

Öteki yalan söyleyenler, bahane uyduranlara Allah tevbe nasip etmedi.Öteki yalan söyleyenler, bahane uyduranlara Allah tevbe nasip etmedi. Zahirlerine göre durumu idare edildi.Zahirlerine göre durumu idare edildi. Çünkü münafıklardı; münafıklık yaptılar, münafıklıklarına göre öyle geldiler, öyle gittilerÇünkü münafıklardı; münafıklık yaptılar, münafıklıklarına göre öyle geldiler, öyle gittiler ama bu üç doğru sözlü insan sonunda doğru sözlülüğüyle mükâfata nâil oldu. ama bu üç doğru sözlü insan sonunda doğru sözlülüğüyle mükâfata nâil oldu.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor:Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor: Doğru sözlülüklerinden dolayı tevbeyi garantiye aldılar.Doğru sözlülüklerinden dolayı tevbeyi garantiye aldılar. Ondan sonra da müslümanlara doğru sözlülük emrediliyor. Ondan sonra da müslümanlara doğru sözlülük emrediliyor.

Bizim özümüz sözümüz doğru olması lazım.Bizim özümüz sözümüz doğru olması lazım. Dobra dobra, mert, sözümüzün eri olmamız lazım, sözümüze güvenilmesi lazım! Senede sepete lüzum yok. Dobra dobra, mert, sözümüzün eri olmamız lazım, sözümüze güvenilmesi lazım! Senede sepete lüzum yok.

"Bu sözü sen mi söyledin, tamam o zaman." Adam bize itimat etmeli. "Bu sözü sen mi söyledin, tamam o zaman."

Adam bize itimat etmeli.

"Ölür de yalan söylemez, yanlış söylemez." denmeli. Yalanın yerleri var: "Ölür de yalan söylemez, yanlış söylemez." denmeli.

Yalanın yerleri var:

Harpte doğru söylenmez. Harpte doğru söylenmez.

"Benim müfrezemde şu dağın arkasında saklanmış 90 kişi var." dersen düşman gelir. "Benim müfrezemde şu dağın arkasında saklanmış 90 kişi var." dersen düşman gelir.

Bir iki yerde daha var: Karı-kocayı barıştırmak, arasını düzeltmek için caiz görülmüş.Bir iki yerde daha var: Karı-kocayı barıştırmak, arasını düzeltmek için caiz görülmüş. Müslümanların arası düzelsin diye bazı sözler söylenmesi caiz görülmüş.Müslümanların arası düzelsin diye bazı sözler söylenmesi caiz görülmüş. Onun dışında doğru sözlü olacağız. Onun dışında doğru sözlü olacağız.

İnsan dilini de doğru sözlü yaptığı zaman doğruluk geriye doğru tesir ediyor. İnsan dilini de doğru sözlü yaptığı zaman doğruluk geriye doğru tesir ediyor.

Dördüncüsü: Ve nefsehû mutmainneten. "Nefsini, ruhunu mutmainne eden de felah buldu." Dördüncüsü:

Ve nefsehû mutmainneten. "Nefsini, ruhunu mutmainne eden de felah buldu."

Mutmain ne demek? Sakin, huzurlu demek.Mutmain ne demek?

Sakin, huzurlu demek.
İnsanın içi ya çırpınır, mesela bir seyehatten evvelki halinizi düşününİnsanın içi ya çırpınır, mesela bir seyehatten evvelki halinizi düşünün veyahut bir imtihana girmeden önceki halinizi düşünün;veyahut bir imtihana girmeden önceki halinizi düşünün; insan sinirlenir, asabı havaya kalkar, huzursuz olur, sükunu kararı kalmaz, sinirli olur. insan sinirlenir, asabı havaya kalkar, huzursuz olur, sükunu kararı kalmaz, sinirli olur.

İçi sakin olursa ona itminan sahibi insan derler.İçi sakin olursa ona itminan sahibi insan derler. İnsan nefsini mutmainne ederse, sakin, âsûde berrak, dingin nefsli olursa o da felah bulur. İnsan nefsini mutmainne ederse, sakin, âsûde berrak, dingin nefsli olursa o da felah bulur.

Bu nasıl olur? Bir kere Allah'ı zikretmekle olur. Bu nasıl olur?

Bir kere Allah'ı zikretmekle olur.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kazasına, hükmüne razı olmakla olur.Allahu Teâlâ hazretlerinin kazasına, hükmüne razı olmakla olur. Hüküm onun: Dilerse yaşatır, dilerse öldürür. Hüküm onun: Dilerse yaşatır, dilerse öldürür. Bir zaman gelecek öleceğiz, ne isterse öyle yapar. Teslim olursa telaşı kalmaz. Bir zaman gelecek öleceğiz, ne isterse öyle yapar. Teslim olursa telaşı kalmaz. İşte o teslimiyet hâli. Kuzu gibi, onun için Yunus Emre ilâhide; İşte o teslimiyet hâli. Kuzu gibi, onun için Yunus Emre ilâhide;

Derviş bağrı baş gerek Gözü dolu yaş gerek Koyundan yavaş gerek diyor. Derviş bağrı baş gerek

Gözü dolu yaş gerek

Koyundan yavaş gerek

diyor.

Derviş bağrı baş gerek; dervişin bağrı yaralı olacak, derviş kırık gönüllü olacak. Derviş bağrı baş gerek; dervişin bağrı yaralı olacak, derviş kırık gönüllü olacak.

Gözü dolu yaş gerek; gözü yaşlı, hassas olacak. Gözü dolu yaş gerek; gözü yaşlı, hassas olacak.

Bir âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf duyduğu, işittiği zaman kalbi yumuşayacak, gözünden yaşlar akacak. Bir âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf duyduğu, işittiği zaman kalbi yumuşayacak, gözünden yaşlar akacak.

Koyun gibi yavaş olacak; Yumuşak başlı olacak, kurt gibi yırtıcı olmayacak.Koyun gibi yavaş olacak; Yumuşak başlı olacak, kurt gibi yırtıcı olmayacak. Veyahut çeşit çeşit hayvanlar var. Arslan, kaplan gibi, katır gibi, keçi gibi.Veyahut çeşit çeşit hayvanlar var. Arslan, kaplan gibi, katır gibi, keçi gibi. Hayvanların her birinin bir huyu var diyoruz. Bir şeye benzetiyoruz.Hayvanların her birinin bir huyu var diyoruz. Bir şeye benzetiyoruz. Koyun gibi olacak; sakin, huzurlu. Koyun gibi olacak; sakin, huzurlu.

Ve halîkatehû mustekîmeten. "Huyunu, tabiatini doğru yapar, doğru huylu olursa o da felah bulur." Ve halîkatehû mustekîmeten. "Huyunu, tabiatini doğru yapar, doğru huylu olursa o da felah bulur."

Demek ki doğru huylu olacağız. Özü sözü doğru kimse olacağız. Demek ki doğru huylu olacağız. Özü sözü doğru kimse olacağız.

Umumiyetle bizde bu asırda İslâmiyet'in öğretilmesi biraz aksadı.Umumiyetle bizde bu asırda İslâmiyet'in öğretilmesi biraz aksadı. Müslümanların eğitimi; babaların evlatlara İslâmiyet'in öğretiminde aksamalar oldu.Müslümanların eğitimi; babaların evlatlara İslâmiyet'in öğretiminde aksamalar oldu. Biraz aile başka söyledi, mektep başka söyledi: Biraz aile başka söyledi, mektep başka söyledi:

"Yirminci yüzyıldayız; hurafedir, gericiliktir, ilericiliktir… Avrupa'da böyle değil."Yirminci yüzyıldayız; hurafedir, gericiliktir, ilericiliktir… Avrupa'da böyle değil. Amerika'da şöyle…" derken bir bocalama oldu.Amerika'da şöyle…" derken bir bocalama oldu. İnsanlar imanı, İslâmiyet'i evlatlarına doğru düzgün öğretemediler.İnsanlar imanı, İslâmiyet'i evlatlarına doğru düzgün öğretemediler. Öğretecek müesseseler de kalmadı. Öğretecek müesseseler de kalmadı.

Söyleyin bakalım: Güzel huylu olmayı nereden öğrenecek, yalan söylememeyi, cömert olmayı,Söyleyin bakalım: Güzel huylu olmayı nereden öğrenecek, yalan söylememeyi, cömert olmayı, halim selim olmayı nereden öğrenecek? Güzel huyları kimden öğrenecek, bunun mektebi neresi? halim selim olmayı nereden öğrenecek? Güzel huyları kimden öğrenecek, bunun mektebi neresi?

"Güzel ahlâk mektebi" diye bir mektep var mı? Yok, mekteplerde bilgi öğretiliyor."Güzel ahlâk mektebi" diye bir mektep var mı?

Yok, mekteplerde bilgi öğretiliyor.
Bilgi başka, tatbikat başka; ilim başka, amel başka!Bilgi başka, tatbikat başka; ilim başka, amel başka! İnsan sigaranın kötü olduğunu bilir ama gene sigara içebilir. Bilmek yetmiyor.İnsan sigaranın kötü olduğunu bilir ama gene sigara içebilir. Bilmek yetmiyor. İnsan kumarın zararı olduğunu biliyor ama kumar oynayabiliyor, görüyoruz.İnsan kumarın zararı olduğunu biliyor ama kumar oynayabiliyor, görüyoruz. İçkinin zararını biliyor, gene içki içebiliyor. Görüyoruz, olmayan şeyler değil!İçkinin zararını biliyor, gene içki içebiliyor. Görüyoruz, olmayan şeyler değil! Demek ki bilmek yetmiyor, bir de insanın huy olarak yapması lazım. Demek ki bilmek yetmiyor, bir de insanın huy olarak yapması lazım.

Bizim asrımızda böyle bir eğitim-öğretim karışması oldu. Öğretme yapılıyor da eğitme yapılmıyor. Bizim asrımızda böyle bir eğitim-öğretim karışması oldu. Öğretme yapılıyor da eğitme yapılmıyor.

İslâmiyet'i öğreniyor muyuz? İslâmiyet'i öğreniyor muyuz?

Öğreniyoruz. Öğreniyoruz.

Mesela İmam-Hatip okulları, İlâhiyat fakülteleri var, cilt cilt, kalın kalın kitapları okutuyoruz…Mesela İmam-Hatip okulları, İlâhiyat fakülteleri var, cilt cilt, kalın kalın kitapları okutuyoruz… Mesela Arapça, Farsça, Osmanlıca; aç, oku bilmem ne! İlim başka tatbikat başka!Mesela Arapça, Farsça, Osmanlıca; aç, oku bilmem ne!

İlim başka tatbikat başka!
O öğrenci o ilmi tatbik etti mi etmedi mi hoca olarak onu sormuyoruz.O öğrenci o ilmi tatbik etti mi etmedi mi hoca olarak onu sormuyoruz. İmtihanda soruyu soruyoruz:İmtihanda soruyu soruyoruz: Yazılıda cevap verdi mi isterse ahlâksızın en aşağısı olsun, tam puan alıp geçebiliyor.Yazılıda cevap verdi mi isterse ahlâksızın en aşağısı olsun, tam puan alıp geçebiliyor. Bilgiyi söyledi mi geçiyor.Bilgiyi söyledi mi geçiyor. İsterse kâfir olsun, Avrupa'dan gelip bizim mektebimize girmiş olsun:İsterse kâfir olsun, Avrupa'dan gelip bizim mektebimize girmiş olsun: Sorulara cevap verdi mi kâfir olduğu halde geçiyor. Sorulara cevap verdi mi kâfir olduğu halde geçiyor.

Ama ahlâk? Onu kontrol etmiyoruz, edemiyoruz. Edemediğimiz için bu iş unutulmuş.Ama ahlâk?

Onu kontrol etmiyoruz, edemiyoruz. Edemediğimiz için bu iş unutulmuş.
Şimdi Müslümanlık nedir diye sorsan?.. Şimdi Müslümanlık nedir diye sorsan?..

Müslümanlığı namazdan ibaret, hacca gitmekten, zekât vermekten ibaret sanıyor!Müslümanlığı namazdan ibaret, hacca gitmekten, zekât vermekten ibaret sanıyor! Huy ahlâk tarafına pek yanaşmıyor. Huy ahlâk tarafına pek yanaşmıyor. Hani müslüman doğru sözlü olacak, müslüman iyiliksever olacak,Hani müslüman doğru sözlü olacak, müslüman iyiliksever olacak, müslüman halim selim olacak, sabırlı, şükürlü, cömert, adaletli, şecaatli, kahraman olacak…müslüman halim selim olacak, sabırlı, şükürlü, cömert, adaletli, şecaatli, kahraman olacak… Yılmayacak, perva göstermeyecek… Bu huylar nerede? Yılmayacak, perva göstermeyecek…

Bu huylar nerede?

Onlar kitaplarımızda yazmadığı için ilmihalimizde bunların hükümleri,Onlar kitaplarımızda yazmadığı için ilmihalimizde bunların hükümleri, gusül abdestinin âdâbı erkânı, namazın sünnetleri, farzları vs. bulunduğundan, kalbe ait ameller,gusül abdestinin âdâbı erkânı, namazın sünnetleri, farzları vs. bulunduğundan, kalbe ait ameller, niyetler, huylar öğretilmediğinden sanki onlar yokmuş gibi sanılmaya başlandı. niyetler, huylar öğretilmediğinden sanki onlar yokmuş gibi sanılmaya başlandı.

Halbuki eskiden bunlar çok güzel öğretirlerdi. Onların eğitimi kapatıldığı için!Halbuki eskiden bunlar çok güzel öğretirlerdi. Onların eğitimi kapatıldığı için! Hakikaten eğitim sistemimize tam uygun bir zümre meydana geliyor:Hakikaten eğitim sistemimize tam uygun bir zümre meydana geliyor: İnsan namaz kılıyor, hacca gitmiş, zekât da veriyor,İnsan namaz kılıyor, hacca gitmiş, zekât da veriyor, ama boynunda kravat, başında fötr, eğlence yerlerinde… ama boynunda kravat, başında fötr, eğlence yerlerinde…

"O da lazım o da lazım!"O da lazım o da lazım! Sen benim kalbime bak, hem bu dünyayı hem âhireti beraber götürmek lazım…" der,Sen benim kalbime bak, hem bu dünyayı hem âhireti beraber götürmek lazım…" der, arkadaşlarını kırar geçirir, ticarette hile hüd'a yapar, haramları irtikâp eder; acayip bir şey! arkadaşlarını kırar geçirir, ticarette hile hüd'a yapar, haramları irtikâp eder; acayip bir şey!

Müslümanlar garip bir manzara gösteriyor. Böyle olmayacaksın!Müslümanlar garip bir manzara gösteriyor. Böyle olmayacaksın! Müslümanlık güzel ahlâk ile insanın üzerinde gözükecek. "Sen müslüman mısın?" "Müslümanım." Müslümanlık güzel ahlâk ile insanın üzerinde gözükecek.

"Sen müslüman mısın?"

"Müslümanım."

"Nereden belli? Arkadaşların seni seviyor mu, evinde geçimin iyi mi,"Nereden belli? Arkadaşların seni seviyor mu, evinde geçimin iyi mi, çoluğun çocuğunla muamelenden ne haber, komşuların senden memnun mu, çoluğun çocuğunla muamelenden ne haber, komşuların senden memnun mu, bir yere gittiğin zaman gelmenden memnun oluyorlar mı?bir yere gittiğin zaman gelmenden memnun oluyorlar mı? Bir yerden gittiğin zaman gittin diye arkandan üzülüyorlar mı?.." Bir yerden gittiğin zaman gittin diye arkandan üzülüyorlar mı?.."

Senin hakikaten müslüman olup olmadığının cevabı bu soruların cevabıdır! Senin hakikaten müslüman olup olmadığının cevabı bu soruların cevabıdır!

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri insanı yarın öteki müslümanların şehadetine göre muameleye tâbi tutacak.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri insanı yarın öteki müslümanların şehadetine göre muameleye tâbi tutacak. Öteki müslümanlar; "Yâ Rabbi, bu iyiydi." dedi mi Allahu Teâlâ hazretleri bildiğini koyacak,Öteki müslümanlar; "Yâ Rabbi, bu iyiydi." dedi mi Allahu Teâlâ hazretleri bildiğini koyacak, müslümanların o şahitliğine göre o kimseye muamele edecek. Onun için güzel huylu olacağız. müslümanların o şahitliğine göre o kimseye muamele edecek. Onun için güzel huylu olacağız.

Bilmiyorum güzel huyu ne kadar anlatsam herhalde ifade edemem! Bilmiyorum güzel huyu ne kadar anlatsam herhalde ifade edemem!

Güzel huy! Bizim huyumuzdan kâfir de olsa, yahudi de, Ermeni de olsa,Güzel huy! Bizim huyumuzdan kâfir de olsa, yahudi de, Ermeni de olsa, komşumuz hayran kalacak. "O adam melek gibi adamdır, iyiliksever adamdır." Öldüğü zaman; komşumuz hayran kalacak. "O adam melek gibi adamdır, iyiliksever adamdır." Öldüğü zaman;

Allah rahmet eylesin! "Ne iyi adamdı…" diyecek. Allah rahmet eylesin! "Ne iyi adamdı…" diyecek.

Mecbur olmadığın zaman da seni net söyleyecek,Mecbur olmadığın zaman da seni net söyleyecek, "Etmeyin eylemeyin, melek gibi adam, aleyhinde bulunmayın, yazıktır, günahtır…" diyebilecek."Etmeyin eylemeyin, melek gibi adam, aleyhinde bulunmayın, yazıktır, günahtır…" diyebilecek. O halde değilsek kusur bizde demek! O halde değilsek kusur bizde demek!

Müslümanlar bizden hoşnut, razı değilse huyumuz doğru değilse iyi müslüman değiliz demektir.Müslümanlar bizden hoşnut, razı değilse huyumuz doğru değilse iyi müslüman değiliz demektir. Yalnız burada bir incelik var:Yalnız burada bir incelik var: Bizden; müslümanlar hoşnut, razı olacak; kâfir olmayabilir çünkü kâfir elbette olmaz. Bizden; müslümanlar hoşnut, razı olacak; kâfir olmayabilir çünkü kâfir elbette olmaz.

Evini sımsıkı kapattın mı hırsız kızar; "Neresinden gireceğim?.." diye canı sıkılır.Evini sımsıkı kapattın mı hırsız kızar; "Neresinden gireceğim?.." diye canı sıkılır. Bu noktaya çok ehemmiyet verelim inşaallah. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu noktaya çok ehemmiyet verelim inşaallah. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere peygamber gönderildim." "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere peygamber gönderildim."

Peygamber Efendimiz'in her huyu güzeldi. Peygamber Efendimiz'in her huyu güzeldi.

Peygamber Efendimiz'in hayatını bir okusanız gözleriniz yaş içinde kalır,Peygamber Efendimiz'in hayatını bir okusanız gözleriniz yaş içinde kalır, hayran kalırsınız; öyle olmamız lazım! hayran kalırsınız; öyle olmamız lazım!

Ve üzinehû müstemiaten. "Kulağını işitici kulak yapan felah buldu." Ve üzinehû müstemiaten. "Kulağını işitici kulak yapan felah buldu."

Demek ki insanın kulağı var ama bazı kimseler işitmiyor, bu sözün altında yatan mâna bu:Demek ki insanın kulağı var ama bazı kimseler işitmiyor, bu sözün altında yatan mâna bu: Her kulak işitmiyor. Bunun mânası ne demek? Her kulak işitmiyor.

Bunun mânası ne demek?

İşittiği sözü duyunca, ondan istifade edip hayatını ona göre tanzim ederseİşittiği sözü duyunca, ondan istifade edip hayatını ona göre tanzim ederse o kulak işiten bir kulak demektir. Öyle yapmazsa işitmiyor demektir.o kulak işiten bir kulak demektir. Öyle yapmazsa işitmiyor demektir. İşitti ama tatbik etmiyor; demek ki işitmiyor, demek ki duymamış. İşitti ama tatbik etmiyor; demek ki işitmiyor, demek ki duymamış.

Ve aynehû nâzıraten. "Ve gözünü bakıcı göz eden felah buldu." "Bizim gözümüz de bakıyor?" Ve aynehû nâzıraten. "Ve gözünü bakıcı göz eden felah buldu."

"Bizim gözümüz de bakıyor?"

Bakar ama birçok insan baktığı halde hakikatleri görmez.Bakar ama birçok insan baktığı halde hakikatleri görmez. Birçok kimse hakikatlere baktığı zaman görmez ve baktığı yerden, etrafından ibret almaz.Birçok kimse hakikatlere baktığı zaman görmez ve baktığı yerden, etrafından ibret almaz. Etrafındaki kâinâtın esrârını müşahade edip de ibret almaz. Çok hoşuma gidiyor:Etrafındaki kâinâtın esrârını müşahade edip de ibret almaz. Çok hoşuma gidiyor: Gençlerden grup meydana geldi elhamdülillah.Gençlerden grup meydana geldi elhamdülillah. Onlar yeni gelişmelere dikkat ediyorlar, mecmualarda yazıyorlar.Onlar yeni gelişmelere dikkat ediyorlar, mecmualarda yazıyorlar. Üniversitelerde modern ilmin bütün inceliklerini didik didik okudukça onları getiriyorlar,Üniversitelerde modern ilmin bütün inceliklerini didik didik okudukça onları getiriyorlar, "Şu iş ne kadar ibretli, bu iş ne kadar ibretli…" diye mecmualara yazıyorlar."Şu iş ne kadar ibretli, bu iş ne kadar ibretli…" diye mecmualara yazıyorlar. Kâinatta etraftaki ibretli şeyleri mecmualara yazıyorlar, fevkalâde güzel oluyor! Kâinatta etraftaki ibretli şeyleri mecmualara yazıyorlar, fevkalâde güzel oluyor!

Bir misal vereyim:Bir misal vereyim: 180 m. boyunda ağaç oluyormuş. 180 m. ne demek?180 m. boyunda ağaç oluyormuş. 180 m. ne demek? Beyazıt Kulesi 80-85 m.dir. Onun 2,5 misli demek… Beyazıt Kulesi 80-85 m.dir. Onun 2,5 misli demek…

Dünyanın bazı yerlerinde Avustralya'da, Amerika'da Kanada'da 180 m boyunda ağaç oluyormuş.Dünyanın bazı yerlerinde Avustralya'da, Amerika'da Kanada'da 180 m boyunda ağaç oluyormuş. Olursa olur, ne yapalım? Tamam. Olursa olur, ne yapalım? Tamam.

İnsanın gözü bakıcı bir göz olursa ona baktığı zaman ibret alır:İnsanın gözü bakıcı bir göz olursa ona baktığı zaman ibret alır: 180 m ağaç oluyor da aşağıdaki su en üsteki yaprağa nasıl çıkıyor? Cevabını söyle bakalım! 180 m ağaç oluyor da aşağıdaki su en üsteki yaprağa nasıl çıkıyor?

Cevabını söyle bakalım!

Ben bizim kuyudan suyu motor taktığım halde 15 m.den yukarıya çıkartamıyorum.Ben bizim kuyudan suyu motor taktığım halde 15 m.den yukarıya çıkartamıyorum. Allahu Teâlâ hazretleri 180 m yukarıya kökten -bir de kökü ne kadar aşağıdadır-Allahu Teâlâ hazretleri 180 m yukarıya kökten -bir de kökü ne kadar aşağıdadır- yukarıdaki yaprağın yeşil kalması için lazım olan suyu oraya nasıl çıkartır!yukarıdaki yaprağın yeşil kalması için lazım olan suyu oraya nasıl çıkartır! Elektrik motoru yok, su motoru, emme basma tulumba, kademeli tulumba yok... Elektrik motoru yok, su motoru, emme basma tulumba, kademeli tulumba yok...

Su oraya nasıl çıkıyor? Buyurun cevabını verin! Su oraya nasıl çıkıyor? Buyurun cevabını verin!

Hemen üzerine bir makale yazıyor. Burada Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretini gösterir;Hemen üzerine bir makale yazıyor. Burada Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretini gösterir; ne kadar ince bir sanat var, bu insanlar hâlâ bunu anlayamamışlar.ne kadar ince bir sanat var, bu insanlar hâlâ bunu anlayamamışlar. Ama fiilen Allahu Teâlâ hazretleri böyle yapıyor, o zaman insanın hoşuna gidiyor.Ama fiilen Allahu Teâlâ hazretleri böyle yapıyor, o zaman insanın hoşuna gidiyor. İnsan yeni ilimleri ibretle seyredip de Allah'ı ibret çıkardı mı güzel oluyor. İnsan yeni ilimleri ibretle seyredip de Allah'ı ibret çıkardı mı güzel oluyor.

Kuşun yaratılışına bakıyorlar:Kuşun yaratılışına bakıyorlar: Allah Allah! Şu kuşun beğenmediğimiz tüyü meğerse ne kadar ince bir işmiş?Allah Allah! Şu kuşun beğenmediğimiz tüyü meğerse ne kadar ince bir işmiş? Hem hafif hem de ne kadar işe yarıyor! Kuşun şekline, balığın şekline bakıyorlar:Hem hafif hem de ne kadar işe yarıyor! Kuşun şekline, balığın şekline bakıyorlar: tamam diyorlar, kuşun şekli aerodinamik bir şekil; tamam diyorlar, kuşun şekli aerodinamik bir şekil; içinde havanın yağ gibi kayması için Allah onu nasıl yaratmış! Şekli şemâili ibret oluyor. içinde havanın yağ gibi kayması için Allah onu nasıl yaratmış! Şekli şemâili ibret oluyor.

Gözün şekline, kaşın şekline bakıyor... Gözün şekline, kaşın şekline bakıyor...

Geçen gün dişçiye gitmiştim, iki dişimizi çektiler. Düşündüm.Geçen gün dişçiye gitmiştim, iki dişimizi çektiler. Düşündüm. Oradan meseleler aklıma takıldı. Ağzımızda 16 aşağıda, 16 yukarıda 32 tane dişimiz var.Oradan meseleler aklıma takıldı. Ağzımızda 16 aşağıda, 16 yukarıda 32 tane dişimiz var. Hepsi birbirine benzemiyor, Allahu Teâlâ hazretleri diş dediğimiz şeyi bile çeşit çeşit yaratmış.Hepsi birbirine benzemiyor, Allahu Teâlâ hazretleri diş dediğimiz şeyi bile çeşit çeşit yaratmış. Öndeki dişler yassı, bıçak, makas gibi koparmak, kemirmek için ince, sivri. Yana doğru dişler genişliyor. Öndeki dişler yassı, bıçak, makas gibi koparmak, kemirmek için ince, sivri. Yana doğru dişler genişliyor.

Dümdüz olsa… Dümdüz olursa ısıracağımız zaman ısırdığın şey kayar.Dümdüz olsa…

Dümdüz olursa ısıracağımız zaman ısırdığın şey kayar.
Onun için onu da gedikli, pürüzlü yapmış. Lokma bir yere kaçamıyor, öğütülüyor. Onun için onu da gedikli, pürüzlü yapmış. Lokma bir yere kaçamıyor, öğütülüyor.

O öğütücü dişler öne gelse, kesici dişler arkaya gelse… Sıralamasında bile ne kadar ibret! O öğütücü dişler öne gelse, kesici dişler arkaya gelse…

Sıralamasında bile ne kadar ibret!

İnsan sadece ağızdaki dişlerin sıralamasına baksa aklı başından gider, hayran yere düşer:İnsan sadece ağızdaki dişlerin sıralamasına baksa aklı başından gider, hayran yere düşer: Öğütücü dişler kenarda arkada. Neden? Öğütücü dişler kenarda arkada.

Neden?

Öndekiyle kesecek, yan tarafa verecek; öğütülecek ondan sonra boğazdan aşağı kolayca yutulacak.Öndekiyle kesecek, yan tarafa verecek; öğütülecek ondan sonra boğazdan aşağı kolayca yutulacak. Yutulma yerine yakın oluyor. Yutulma yerine yakın oluyor. Diğer türlü tekrar oradan gel, öbür tarafa git, nakliyede zorluk olur; ne kadar ibret! Diğer türlü tekrar oradan gel, öbür tarafa git, nakliyede zorluk olur; ne kadar ibret!

Sonra, dilin dönmediği taraf yok!Sonra, dilin dönmediği taraf yok! Nasıl bir alet ki dilini çıkartsan insanın çenesine değer, içeride de oraya buraya 80 tarafa dönüyor.Nasıl bir alet ki dilini çıkartsan insanın çenesine değer, içeride de oraya buraya 80 tarafa dönüyor. Her tarafa hareket yapabiliyor. Parmakta o kabiliyet yok, dilde fevkalâde üstün bir kabiliyet var... Her tarafa hareket yapabiliyor. Parmakta o kabiliyet yok, dilde fevkalâde üstün bir kabiliyet var...

İnsan anlatmaktan halsiz düşer. İnsan anlatmaktan halsiz düşer.

Bir insan sadece bir ağıza baktı mı: Bir insan sadece bir ağıza baktı mı:

"Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh." der."Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh." der. Başka bir şey denmez. Başka bir şey denmez.

Bir kaşa baksa, kaşının şekline baksa yeter. Bir kaşa baksa, kaşının şekline baksa yeter.

Kaş niye dümdüz değil de üst tarafı kavisli? Kaş niye dümdüz değil de üst tarafı kavisli?

Su yukarıdan gelsin, kenar taraftan aşağı kaysın diye; kanal, yol göstermiş. Su yukarıdan gelsin, kenar taraftan aşağı kaysın diye; kanal, yol göstermiş.

Alnından biriken sular, terler gözünün içinden girip deAlnından biriken sular, terler gözünün içinden girip de gözü yakmasın diye süzdürtüp yan taraftan akıttırıyor. "Burnun içi niye kıllı?" gözü yakmasın diye süzdürtüp yan taraftan akıttırıyor.

"Burnun içi niye kıllı?"

Tozları içeri bırakmamak için! "Burnun içi niye ıslak?" Tozları içeri bırakmamak için!

"Burnun içi niye ıslak?"

Tozlar yapışsın da öbür tarafa geçemesin diye, kuru olsa geçer. "Kulak niye kıvrım kıvrım?" Tozlar yapışsın da öbür tarafa geçemesin diye, kuru olsa geçer.

"Kulak niye kıvrım kıvrım?"

Ses dalgasını yakalasın, huni gibi içeriye alsın diye! "Öbür tarafında niye zar var?" Ses dalgasını yakalasın, huni gibi içeriye alsın diye!

"Öbür tarafında niye zar var?"

Hava onu titretsin diye! Arkasında kemikler var…Hava onu titretsin diye!

Arkasında kemikler var…
Bir sanat, bir kudret ki mektepler inceliklerini anlamaktan anlatmaktan acizdir. Bir sanat, bir kudret ki mektepler inceliklerini anlamaktan anlatmaktan acizdir.

Elhamdülillah şimdi bir gençlik zümresi var, bu gibi şeyleri makalelerinde yazıyorlar.Elhamdülillah şimdi bir gençlik zümresi var, bu gibi şeyleri makalelerinde yazıyorlar. Allah adetlerini artırsın. Allah adetlerini artırsın.

Aynehû nâzireten. "Gözlerini bakıcı göz yapanlar felaha erer." İnsan gözünü iyi yaparsa iyi olur. Aynehû nâzireten. "Gözlerini bakıcı göz yapanlar felaha erer." İnsan gözünü iyi yaparsa iyi olur.

İnsan etrafındaki hadislere baktı mı çok ibret alır, imanı çok kuvvetlenir.İnsan etrafındaki hadislere baktı mı çok ibret alır, imanı çok kuvvetlenir. Bakarsın kâfir; küfründe epeyce inat etti, kaçtı, tozdu, kendisini hiç ölmeyecekmiş sandı…Bakarsın kâfir; küfründe epeyce inat etti, kaçtı, tozdu, kendisini hiç ölmeyecekmiş sandı… Bir de akıbetine bakarsın ki:Bir de akıbetine bakarsın ki: Gene kelime-i şehâdet getirirsin: "Yâ Rabbi! Sen haksın, vaadin hak yâ Rabbi!" dersin. Gene kelime-i şehâdet getirirsin: "Yâ Rabbi! Sen haksın, vaadin hak yâ Rabbi!" dersin.

Çünkü bak edepsizi nasıl cezalandırdı! İbret-i âlem olsun. Çünkü bak edepsizi nasıl cezalandırdı! İbret-i âlem olsun.

Bir mazlum insanı görürsün, anası-babası ölmüş; mazlum, öksüz.Bir mazlum insanı görürsün, anası-babası ölmüş; mazlum, öksüz. Anası-babası yok ya, mirası ötekiler çaldı, kaptı.Anası-babası yok ya, mirası ötekiler çaldı, kaptı. Sonunda döner dolaşır ötekiler ölür, Allah o mazlum çocuğu ötekilere mirasçı eder,Sonunda döner dolaşır ötekiler ölür, Allah o mazlum çocuğu ötekilere mirasçı eder, ötekilerin malı da ona gelir, subhanallah dersin.ötekilerin malı da ona gelir, subhanallah dersin. "Yâ Rabbi! Senin hikmetlerinden sual olunmaz, döndü dolaştı, iş nereye geldi." der. "Yâ Rabbi! Senin hikmetlerinden sual olunmaz, döndü dolaştı, iş nereye geldi." der.

Aynehû nâzıraten. "Gözünü bakıcı göz yapan felah bulur." Aynehû nâzıraten. "Gözünü bakıcı göz yapan felah bulur."

Kulağını iki çeşit kulak yapan felah bulur.Kulağını iki çeşit kulak yapan felah bulur. İnsan gözüyle bakıp da ibretleri görmezse yazık,İnsan gözüyle bakıp da ibretleri görmezse yazık, göz ibret alınsın diye bir fırsattır, elimizde bir alettir; öyle kullanmak lazım. göz ibret alınsın diye bir fırsattır, elimizde bir alettir; öyle kullanmak lazım.

Fe-emme'l-uzune fe-kam'un. "Kulak bir huni gibidir.Fe-emme'l-uzune fe-kam'un. "Kulak bir huni gibidir. İşitilen şeyler oradan gelir toplanır, gönle gider." Ve emme'l-aynu fe-metarratün. İşitilen şeyler oradan gelir toplanır, gönle gider." Ve emme'l-aynu fe-metarratün. "Göz hakikatleri tespit için bir mahaldir, bir yerdir." "Göz hakikatleri tespit için bir mahaldir, bir yerdir."

Limayûi el-kalbu. "Kalbin gönlün idrak ettiği şeyler için kulak bir huni gibidir toplayıcıdır." Limayûi el-kalbu. "Kalbin gönlün idrak ettiği şeyler için kulak bir huni gibidir toplayıcıdır."

Göz de bir toplanma yeri, istikrar yeridir. Göz de bir toplanma yeri, istikrar yeridir.

Kad fe-kad efleha men cealallâhu kalbehû vâiyen.Kad fe-kad efleha men cealallâhu kalbehû vâiyen. "Allah'ın; kalbi idrakli, istiablı, gönlü kavrayıcı ettiği kimseler felah bulmuştur." "Allah'ın; kalbi idrakli, istiablı, gönlü kavrayıcı ettiği kimseler felah bulmuştur."

"O kimse felah bulmuştur ki kalbini imana tahsis eyledi, başka bir şey katıştırmadı,"O kimse felah bulmuştur ki kalbini imana tahsis eyledi, başka bir şey katıştırmadı, kalbini hastalıklardan pak ve salim eyledi. Dilini doğru dil eyledi.kalbini hastalıklardan pak ve salim eyledi. Dilini doğru dil eyledi. Gönlünü huzurlu bir gönül eyledi, ahlâkını dosdoğru eyledi,Gönlünü huzurlu bir gönül eyledi, ahlâkını dosdoğru eyledi, kulağını işitici kulak, gözünü görücü göz eyledi.kulağını işitici kulak, gözünü görücü göz eyledi. Çünkü kulak hakikatleri toplayan bir huni gibidir, gözde hakikatlerin bir yerleşme yeridir,Çünkü kulak hakikatleri toplayan bir huni gibidir, gözde hakikatlerin bir yerleşme yeridir, kalbin topladığı şeyler için bir mahaldir.kalbin topladığı şeyler için bir mahaldir. Kim kalbini duyduğu duygularıyla, gördüğü şeyleri bir yerlere yerleştirip de ibret alan istiablı,Kim kalbini duyduğu duygularıyla, gördüğü şeyleri bir yerlere yerleştirip de ibret alan istiablı, kavrayıcı bir kalp haline getirirse o kimse felah bulmuştur." kavrayıcı bir kalp haline getirirse o kimse felah bulmuştur."

Allahu Teâlâ hazretleri bu hadîs-i şerîfin sırrına cümlemize erdirsin, kalbimizden gayrullahı,Allahu Teâlâ hazretleri bu hadîs-i şerîfin sırrına cümlemize erdirsin, kalbimizden gayrullahı, mâsivaullahı bırakmayı nasip etsin, hastalıkları tedavi etmeyi nasip eylesin, doğru dilli, doğru özlü,mâsivaullahı bırakmayı nasip etsin, hastalıkları tedavi etmeyi nasip eylesin, doğru dilli, doğru özlü, sakin tabiatlı eylesin, doğru huylu eylesin.sakin tabiatlı eylesin, doğru huylu eylesin. İşitici kulaklı eylesin, görücü ibretli göz eylesin, felaha eren kimselerden eylesin. İşitici kulaklı eylesin, görücü ibretli göz eylesin, felaha eren kimselerden eylesin.

Kad yeteveccehu'r-raculâni ile'l-mescidiKad yeteveccehu'r-raculâni ile'l-mescidi fe-yensaribu ehadühumâ ve salâtühû efdalümine'l-âhari izâ kânefe-yensaribu ehadühumâ ve salâtühû efdalümine'l-âhari izâ kâne efdalehumâ aklen ve yenserifu'l-âharu ve salâtuhû lâ ta'dilu miskâle zerretin. efdalehumâ aklen ve yenserifu'l-âharu ve salâtuhû lâ ta'dilu miskâle zerretin.

Bu hadîs-i şerîfe yine çok dikkat etmenizi rica ederim: Bu hadîs-i şerîfe yine çok dikkat etmenizi rica ederim:

Kad yeteveccehu'r-raculâni ile'l-mescidi. "Zaman olur ki bazen iki adam aynı anda mescide yönelir."Kad yeteveccehu'r-raculâni ile'l-mescidi. "Zaman olur ki bazen iki adam aynı anda mescide yönelir." Fe-yensarifu ehadühumâ. "Onlardan bir tanesi geri döner." Fe salâtühû efdalü mine'l-âhari.Fe-yensarifu ehadühumâ. "Onlardan bir tanesi geri döner." Fe salâtühû efdalü mine'l-âhari. "Onun kıldığı namaz ötekinden çok daha efdal olarak geri döner." "Onun kıldığı namaz ötekinden çok daha efdal olarak geri döner."

İki kişi beraber mescide girdiler İki kişi beraber mescide girdiler birisinin namazı ötekisinden daha faziletli, daha üstün olarak döner. Ne zaman? birisinin namazı ötekisinden daha faziletli, daha üstün olarak döner.

Ne zaman?

İzâ kâne efdalehumâ aklen. "Akıl etmek bakımından daha üstün olduğu takdirde." İzâ kâne efdalehumâ aklen. "Akıl etmek bakımından daha üstün olduğu takdirde."

Namaz kılıyorsun ya, aklın neredeydi? Namaz kılıyorsun ya, aklın neredeydi?

Ticarethânedeydi, kasadaydı, bankadaydı, evdeydi, münakaşadaydı, arkadaştaydı,Ticarethânedeydi, kasadaydı, bankadaydı, evdeydi, münakaşadaydı, arkadaştaydı, yapacağın işteydi vs. Aklın namazda değil başka yerdeydi. yapacağın işteydi vs. Aklın namazda değil başka yerdeydi.

O zaman olmaz! Akıl cihetinden namaza bağlıysa o zamanO zaman olmaz! Akıl cihetinden namaza bağlıysa o zaman namazı ötekisinden daha efdal olarak olur.namazı ötekisinden daha efdal olarak olur. Berikisine gelince; Ve yenserifu'l-âharu ve salâtuhû lâ ta'dilu miskâle zerretin.Berikisine gelince;

Ve yenserifu'l-âharu ve salâtuhû lâ ta'dilu miskâle zerretin.
"Ötekisi de camiden çıkar. O kimsenin namazı bir zerre ağırlığı kadar bile etmez." "Ötekisi de camiden çıkar. O kimsenin namazı bir zerre ağırlığı kadar bile etmez."

İki kişi camiye gelir; birisi çok üstün bir şekilde namaz kılmış olarak camiden çıkar,İki kişi camiye gelir; birisi çok üstün bir şekilde namaz kılmış olarak camiden çıkar, ötekisi de bir zerre miktarı tartılmayacak kadar az bir şeyle çıkar! ötekisi de bir zerre miktarı tartılmayacak kadar az bir şeyle çıkar! Demek ki birisi güzelce namaz kılmış oluyor; makbul oluyor, ondan kâr ediyor.Demek ki birisi güzelce namaz kılmış oluyor; makbul oluyor, ondan kâr ediyor. Ötekisi zerre kadar, çok az bir şey alarak ayrılıyor. Sebebi ne? Ötekisi zerre kadar, çok az bir şey alarak ayrılıyor.

Sebebi ne?

Sebebi, akıl nerdeyse o! Akıl ettiği miktarda, nispetle, o ölçüde fazileti çok oluyor.Sebebi, akıl nerdeyse o! Akıl ettiği miktarda, nispetle, o ölçüde fazileti çok oluyor. Az olduğu ölçüde de kârı az oluyor. Bir zerre miktarı ecir alıp gitmek ne demek!Az olduğu ölçüde de kârı az oluyor. Bir zerre miktarı ecir alıp gitmek ne demek! Halbuki burası kazanç yeri, dünya âhiretin tarlası. Bundan çıkan ders nedir? Halbuki burası kazanç yeri, dünya âhiretin tarlası.

Bundan çıkan ders nedir?

Yapacağımız ibadetleri akılla yapmaktır. Aklımızı cem edip, toplayıp şuurlu yapmaktır. Yapacağımız ibadetleri akılla yapmaktır. Aklımızı cem edip, toplayıp şuurlu yapmaktır.

İnsanın namazdan, oruçtan, hacdan, zekâttan, zikirden nasibi akıl ettiği ölçüdedir.İnsanın namazdan, oruçtan, hacdan, zekâttan, zikirden nasibi akıl ettiği ölçüdedir. Ne kadar şuurlu yaparsa, idrak ede ede, mânasını kavraya kavraya yaparsa o kadar kâr eder.Ne kadar şuurlu yaparsa, idrak ede ede, mânasını kavraya kavraya yaparsa o kadar kâr eder. Ne kadar şuursuz yaparsa o kadar zarar eder. Çok az kâr edip öyle gider, istifade edemez. Ne kadar şuursuz yaparsa o kadar zarar eder. Çok az kâr edip öyle gider, istifade edemez.

Bundan çıkan ders şudur ki: Bundan çıkan ders şudur ki:

Yaptığımız ibadeti özene bezene yapacağız; savurma, baştan savma yapmayacağız.Yaptığımız ibadeti özene bezene yapacağız; savurma, baştan savma yapmayacağız. Namaz kılmış, desinler diye yapmayacağız. Namaz insana çok kârlar sağlayan mü'minin miracıdır.Namaz kılmış, desinler diye yapmayacağız. Namaz insana çok kârlar sağlayan mü'minin miracıdır. Namazda Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıyoruz. Namazda Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıyoruz.

Hz. Ali Efendimiz'den Hz. Hüseyin Efendimiz'den, Câfer-i Sâdık hazretlerindenHz. Ali Efendimiz'den Hz. Hüseyin Efendimiz'den, Câfer-i Sâdık hazretlerinden rıdvanullahi aleyhim ecmaîn hep rivayetler okumuştum kirıdvanullahi aleyhim ecmaîn hep rivayetler okumuştum ki namaza duracakları zaman benzi sararıp solarmış. Bayağı sararırmış, rengi uçarmış, benzi atarmış.namaza duracakları zaman benzi sararıp solarmış. Bayağı sararırmış, rengi uçarmış, benzi atarmış. Hasta mısın, diye sorarlarmış: Hasta mısın, diye sorarlarmış:

"Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkacağım, nasıl heyecanlanmam!" dermiş. "Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkacağım, nasıl heyecanlanmam!" dermiş.

Heyecana bak, duyguya, namaz kılış tarzına bak! Her zaman söylediğim bir hakikat var: Heyecana bak, duyguya, namaz kılış tarzına bak!

Her zaman söylediğim bir hakikat var:

Bizim mânevî bakımdan kâr etmeyişimiz, çok şeyleri bilmeyişimizden değil,Bizim mânevî bakımdan kâr etmeyişimiz, çok şeyleri bilmeyişimizden değil, mânevî bakımdan kâr etmeyişimiz çok kıymetli olan ibadetleri şuursuzca yapmamızdan!mânevî bakımdan kâr etmeyişimiz çok kıymetli olan ibadetleri şuursuzca yapmamızdan! Eğer biz şu yapageldiğimiz ibadetleri düşüne düşüne, şuurlu şuurlu yapsak çok daha lezzet alacağız, Eğer biz şu yapageldiğimiz ibadetleri düşüne düşüne, şuurlu şuurlu yapsak çok daha lezzet alacağız, çok yüksek derecelere çıkacağız ama yapmadığımız için zarar ediyoruz.çok yüksek derecelere çıkacağız ama yapmadığımız için zarar ediyoruz. Namazımız öyle, orucumuz, haccımız öyle... Namazımız öyle, orucumuz, haccımız öyle...

Talebelerden birisi hac için diyanette bir otobüse imam olarak tayin edilmişti, gitti geldi. Talebelerden birisi hac için diyanette bir otobüse imam olarak tayin edilmişti, gitti geldi.

"Seyahatiniz nasıl geçti?" dedim: "Hocam, bizim hacılarımız çok acınacak durumda." dedi. "Seyahatiniz nasıl geçti?" dedim:

"Hocam, bizim hacılarımız çok acınacak durumda." dedi.

"Niye?" dedim. "Gittikleri yerin hep taşında toprağında."Niye?" dedim.

"Gittikleri yerin hep taşında toprağında.
Harem-i Şerif'te oturuyorlar; "Harem-i Şerif'in kaç tane minaresi vardı." diye iki saat, üç saat konuşuyorlar.Harem-i Şerif'te oturuyorlar; "Harem-i Şerif'in kaç tane minaresi vardı." diye iki saat, üç saat konuşuyorlar. Eğer ikna olmazlarsa minareleri saymaya gidiyorlar." Eğer ikna olmazlarsa minareleri saymaya gidiyorlar."

Yahu Beytullah'tasın, orada ibadetler makbul; kıldığın namazlar, yaptığın tavaflar makbul,Yahu Beytullah'tasın, orada ibadetler makbul; kıldığın namazlar, yaptığın tavaflar makbul, o fırsat ele ömürde bir defa geçiyor. Bir daha ne zaman gideceksin de orada hac yapacaksın! o fırsat ele ömürde bir defa geçiyor. Bir daha ne zaman gideceksin de orada hac yapacaksın! Sana ne minareden, kaç tane kapısı varsa var... Bir kapıdan girersin çıkarsın! Sana ne minareden, kaç tane kapısı varsa var... Bir kapıdan girersin çıkarsın! Öğrenmek de iyidir ama orada ibadeti kâr etmeye bak. Öyle yapmıyorlar. Öğrenmek de iyidir ama orada ibadeti kâr etmeye bak. Öyle yapmıyorlar.

"Bir tanesi ötekisinde bir tesbih görüyor. Çok güzelmiş, kaça aldın bunu?!.. Üç riyale aldım "Bir tanesi ötekisinde bir tesbih görüyor. Çok güzelmiş, kaça aldın bunu?!..

Üç riyale aldım

"Ertesi gün onu bulacağım diye çarşıya dökülüyor akşama kadar onu arıyor,"Ertesi gün onu bulacağım diye çarşıya dökülüyor akşama kadar onu arıyor, öğleden önce buluyor ama beş riyale bulduğu için sonra üç riyale bulmak için uğraşıyor.öğleden önce buluyor ama beş riyale bulduğu için sonra üç riyale bulmak için uğraşıyor. Bir tesbihe akşamı ediyor." diyor. Bir tesbihe akşamı ediyor." diyor.

Ticarete mi geldin? Tesbih Türkiye'de de var ama Kâbe-i Müşerrefe Türkiye'de yok! Ticarete mi geldin? Tesbih Türkiye'de de var ama Kâbe-i Müşerrefe Türkiye'de yok!

O imkân, o makam bir yerde;O imkân, o makam bir yerde; Arafat, Kâbe, Beytullah eski kitaplarda da şerefi anlatıla anlatıla bitirilememiş mübarek beldeler… Arafat, Kâbe, Beytullah eski kitaplarda da şerefi anlatıla anlatıla bitirilememiş mübarek beldeler…

Neden Hz. İbrahim çocuğunu hanımını getirdi, oraya yerleştirdi? Neden Hz. İbrahim çocuğunu hanımını getirdi, oraya yerleştirdi?

Vahiyle yerleştirdi; bir hüküm, bir emir var, emirle oluyor. Vahiyle yerleştirdi; bir hüküm, bir emir var, emirle oluyor.

Hacca giderken de hacca öyle gidiyoruz; turist gibi taşında toprağında... Hiç istifade etmiyoruz. Hacca giderken de hacca öyle gidiyoruz; turist gibi taşında toprağında... Hiç istifade etmiyoruz.

"Hatta yolda kavgaya başlıyorlar, dönüşü de kavgayla bitiriyorlar." diyorlar. "Hatta yolda kavgaya başlıyorlar, dönüşü de kavgayla bitiriyorlar." diyorlar.

Olmaz! Hac yolculuğu baştan sona sabır işidir.Olmaz! Hac yolculuğu baştan sona sabır işidir. Arkadaşının ezâsına sabredeceksin, şeytana uymayacaksın. Arkadaşının ezâsına sabredeceksin, şeytana uymayacaksın.

Bunlar hacca, Allah'ın misafiri olmaya gidiyorlar, Allah'ın hıfz u emânındalar, Allah'tan ecir kazanacaklar;Bunlar hacca, Allah'ın misafiri olmaya gidiyorlar, Allah'ın hıfz u emânındalar, Allah'tan ecir kazanacaklar; şeytan, "Dur, şunları aldatayım." diye etrafınızda pervane gibi dönüyor.şeytan, "Dur, şunları aldatayım." diye etrafınızda pervane gibi dönüyor. Onun için haccımız böyle, namazımız, zikrimiz böyle; kâr edemiyoruz. Onun için haccımız böyle, namazımız, zikrimiz böyle; kâr edemiyoruz.

Yaptığımız şeyleri şuurla yapacağız, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize şuur ihsan eylesin. Yaptığımız şeyleri şuurla yapacağız, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize şuur ihsan eylesin.

Kad mâte Kisrâ. "Kisra öldü." Kad mâte Kisrâ. "Kisra öldü."

Peygamber Efendimiz'in zamanında İran Pers İmparatorluğun başında bulunan adam,Peygamber Efendimiz'in zamanında İran Pers İmparatorluğun başında bulunan adam, İran hükümdarı -o zamanki müşrik, ateşe tapan İranlılar'ın hükümdarı- Kisra öldü. İran hükümdarı -o zamanki müşrik, ateşe tapan İranlılar'ın hükümdarı- Kisra öldü.

Fe-lâ Kisrâ ba'dehû. "Ondan sonra başka Kisra yok!" Fe-lâ Kisrâ ba'dehû. "Ondan sonra başka Kisra yok!"

Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den, Medine-i Münevvere'denPeygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den, Medine-i Münevvere'den imparatorlukların ne olacağını önceden söylüyor: imparatorlukların ne olacağını önceden söylüyor:

O zaman bir İran İmparatorluğu var bir de Bizans İmparatorluğu var. O zaman bir İran İmparatorluğu var bir de Bizans İmparatorluğu var.

"Kisra şimdi öldü, ondan sonra başka Kisra yok." "Kisra şimdi öldü, ondan sonra başka Kisra yok."

Kisra'yı o zamanın İran hükümdarını, oğlu bıçakladı, öldürdü.Kisra'yı o zamanın İran hükümdarını, oğlu bıçakladı, öldürdü. Peygamber aleyhisselam, öldürüldüğü zaman söyledi. "Kisra şimdi öldü." Peygamber aleyhisselam, öldürüldüğü zaman söyledi.

"Kisra şimdi öldü."

Kad kelimesi mâzinin başına gelince katiyet ifade eder. Kad mâte ne demek? Kad kelimesi mâzinin başına gelince katiyet ifade eder.

Kad mâte ne demek?

"Muhakkak, tam şimdi öldü…" demek. "Kisra öldü, başka Kisra gelmeyecek." diyor. Ne olacak? "Muhakkak, tam şimdi öldü…" demek.

"Kisra öldü, başka Kisra gelmeyecek." diyor.

Ne olacak?

Oraların mülkü İslâm olacak. Allah öyle takdir etmiş ve elçisine bildirmiş, sadaka Resûlullah. Oraların mülkü İslâm olacak. Allah öyle takdir etmiş ve elçisine bildirmiş, sadaka Resûlullah.

Ve izâ heleke Kayser fe-lâ Kaysera ba'dehû. "Bizans Hükümdarı Kayser de ölecek." Ve izâ heleke Kayser fe-lâ Kaysera ba'dehû. "Bizans Hükümdarı Kayser de ölecek."

Peygamber Efendimiz'in zamanında yaşayan kayserin adı Herkaliyus'tu. Peygamber Efendimiz'in zamanında yaşayan kayserin adı Herkaliyus'tu.

O da helak olacak. O da helak olacak.

Ötekisine "Öldü." diyor, ona "Öldü." demiyor. Berikisine de; Ötekisine "Öldü." diyor, ona "Öldü." demiyor. Berikisine de;

İzâ heleke kayser ve mâ heleke kayser.İzâ heleke kayser ve mâ heleke kayser. "Kayser helak olduğu zaman ondan sonra başka Kayser de gelmeyecek." diyor. "Kayser helak olduğu zaman ondan sonra başka Kayser de gelmeyecek." diyor.

Vellezî nefsî bi-yedihî . "Şu canım, nefsim, ruhum, kudreti elinde olan Allah'a yemin ederim ki…" Vellezî nefsî bi-yedihî . "Şu canım, nefsim, ruhum, kudreti elinde olan Allah'a yemin ederim ki…"

Peygamber Efendimiz ekserî böyle yemin ederdi,Peygamber Efendimiz ekserî böyle yemin ederdi, yani "Ben O'na teslimim, hüküm O'nundur." demek. yani "Ben O'na teslimim, hüküm O'nundur." demek.

Le-tunfikanne kunûzehumâ fî sebîlillah. "Muhakkak ki, Allah'a yemin ederim kiLe-tunfikanne kunûzehumâ fî sebîlillah. "Muhakkak ki, Allah'a yemin ederim ki onların hazinelerini Allah yolunda sarf edeceksiniz." Bu ne demek? onların hazinelerini Allah yolunda sarf edeceksiniz."

Bu ne demek?

Peygamber Efendimiz müjdeliyor: "İran'ı da yeneceksiniz. Bizans'ı yeneceksiniz.Peygamber Efendimiz müjdeliyor: "İran'ı da yeneceksiniz. Bizans'ı yeneceksiniz. Hazinelerini alacaksınız da Allah yolunda cihada sarf edeceksiniz." Hazinelerini alacaksınız da Allah yolunda cihada sarf edeceksiniz."

O zamandan söylüyor.O zamandan söylüyor. Bunlar Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunun işaretleri, mucize-i nebeviyyeler;Bunlar Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunun işaretleri, mucize-i nebeviyyeler; olmadan evvel olacakları söylemesi ve söylediklerinin aynen çıkması! olmadan evvel olacakları söylemesi ve söylediklerinin aynen çıkması!

Rivayete göre Peygamber Efendimiz İran hükümdarına mektup gönderdi. Dedi ki; Rivayete göre Peygamber Efendimiz İran hükümdarına mektup gönderdi. Dedi ki;

Bismillahirrahmanirrahim. "Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla…"Bismillahirrahmanirrahim. "Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla…" Min Muhammedin Resûlullahi ilâ Kisrâ azîmi'l-fâris. "Allah'ın elçisi Muhammed'denMin Muhammedin Resûlullahi ilâ Kisrâ azîmi'l-fâris. "Allah'ın elçisi Muhammed'den Fas diyarının, İran hükümdarının varisi Kisra'ya…"Fas diyarının, İran hükümdarının varisi Kisra'ya…" Selamün alâ menittebaa'l-Hudâ. "Hidayete tâbi olan, hak yolu bulanlara selam olsun!" Selamün alâ menittebaa'l-Hudâ. "Hidayete tâbi olan, hak yolu bulanlara selam olsun!"

Peygamber Efendimiz, "Sana selam olsun." demiyor, kâfire selamı vermiyor.Peygamber Efendimiz, "Sana selam olsun." demiyor, kâfire selamı vermiyor. Mektubun başında; Selamün alâ menittebaa'l-Hudâ. "Hidayete tâbi olanlara selam olsun." diyor. Mektubun başında;

Selamün alâ menittebaa'l-Hudâ. "Hidayete tâbi olanlara selam olsun." diyor.

Hidayete tâbi olursan sana da selam olsun, değilse yok! Hidayete tâbi olursan sana da selam olsun, değilse yok!

Ve âmene billâhi ve rasûlihî ve şehide en lâ ilâhe illâ vahdehû lâ şerike lehû.Ve âmene billâhi ve rasûlihî ve şehide en lâ ilâhe illâ vahdehû lâ şerike lehû. "Hidayete tâbi olanlara Allah'a ve Resûlü'ne iman edenlere ve Allah'tan başka ilâh olmadığına, "Hidayete tâbi olanlara Allah'a ve Resûlü'ne iman edenlere ve Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun şerîki nazîri olmayıp tek olduğuna şehadet edenlere selam olsun."O'nun şerîki nazîri olmayıp tek olduğuna şehadet edenlere selam olsun." Ve ene abduhû ve rasûluhû. "Ve Muhammed'in de kulu ve elçisi olduğuna şahadet edenlere selam olsun." Ve ene abduhû ve rasûluhû. "Ve Muhammed'in de kulu ve elçisi olduğuna şahadet edenlere selam olsun."

Peygamber Efendimiz'in mektubu böyle başlıyor: Peygamber Efendimiz'in mektubu böyle başlıyor:

Ed'ûke bi-diâyetillâh. "Ben seni Allah'ın yoluna, Allah'ın davetiyle hak yola davet ederim."Ed'ûke bi-diâyetillâh. "Ben seni Allah'ın yoluna, Allah'ın davetiyle hak yola davet ederim." Ve enni ene Rasûlullâhi ile'n-nâsi kâffaten.Ve enni ene Rasûlullâhi ile'n-nâsi kâffaten. "Ben şüphesiz ki Allah'ın insanların hepsine gönderdiği elçisiyim." Li-yunzira men kâne hayyen."Ben şüphesiz ki Allah'ın insanların hepsine gönderdiği elçisiyim." Li-yunzira men kâne hayyen. "Diri olanları, kalbi canlı, aklı başında olanları korkutmak, inzar etmek için gönderilmiş elçisiyim." "Diri olanları, kalbi canlı, aklı başında olanları korkutmak, inzar etmek için gönderilmiş elçisiyim."

"Dikkat edin! Yanlış yolda giderseniz arkasından azap var, cehennem var, diye;"Dikkat edin! Yanlış yolda giderseniz arkasından azap var, cehennem var, diye; onları bildirmekle vazifeliyim." onları bildirmekle vazifeliyim."

Ve yusika'l-kavlü ale'l-kâfirîn. "Kâfirlere de Allah'ın vaat ettiği söz gelir, ulaşır."Ve yusika'l-kavlü ale'l-kâfirîn. "Kâfirlere de Allah'ın vaat ettiği söz gelir, ulaşır." Eslim teslem. "Ey hükümdar! Müslüman ol, selamete eresin!" Eslim teslem. "Ey hükümdar! Müslüman ol, selamete eresin!"

Peygamber Efendimiz davet ediyor. Eslim. "Müslüman ol." Teslem. "Selamete erersin."Peygamber Efendimiz davet ediyor.

Eslim. "Müslüman ol." Teslem. "Selamete erersin."
Fe-in ebeyte fe-aleyke ismü'l-mecûsî. "Ey hükümdar! Eğer kabul etmezsenFe-in ebeyte fe-aleyke ismü'l-mecûsî. "Ey hükümdar! Eğer kabul etmezsen bütün Mecusilerin, ateşe tapanların, sana tâbi olan adamların, günahlarının hepsi de senin boynuna gelir." bütün Mecusilerin, ateşe tapanların, sana tâbi olan adamların, günahlarının hepsi de senin boynuna gelir."

"Hükümdarısın, sen kabul etmeyince hem kendin kâfir olursun hem de öteki mecusilerin hepsinin"Hükümdarısın, sen kabul etmeyince hem kendin kâfir olursun hem de öteki mecusilerin hepsinin günahı sana gelir." diye Peygamber Efendimiz mektup yazmış. Bahreyn'e de böyle mektup gönderdi. günahı sana gelir." diye Peygamber Efendimiz mektup yazmış. Bahreyn'e de böyle mektup gönderdi.

İran hükümdarı Resûlullah Efendimiz'in mektubunu okumuş, sonra parça parça yırtmış.İran hükümdarı Resûlullah Efendimiz'in mektubunu okumuş, sonra parça parça yırtmış. Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Benim mektubumu yırttı, onun mülkü de parça parça olsun!" Parça parça oldu."Benim mektubumu yırttı, onun mülkü de parça parça olsun!"

Parça parça oldu.
Hani nerede Kisralar nerede Kayserler!.. Hepsi gitti! Hani nerede Kisralar nerede Kayserler!.. Hepsi gitti!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin, yolundan ayırmasın.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin, yolundan ayırmasın. Allahu Teâlâ hazretlerine bizi müslüman kıldığı için ne kadar şükretsek azdır.Allahu Teâlâ hazretlerine bizi müslüman kıldığı için ne kadar şükretsek azdır. Bizi peygamberlerin en üstünü, ümmetlerin en şereflisi olan,Bizi peygamberlerin en üstünü, ümmetlerin en şereflisi olan, Hz. Muhammed ümmetinden kılan Allah'a hamd ü senâlar olsun.Hz. Muhammed ümmetinden kılan Allah'a hamd ü senâlar olsun. O şerefi başka peygamberler talep ediyordu da onlara nasip olmadı,O şerefi başka peygamberler talep ediyordu da onlara nasip olmadı, eski insanlara nasip olmayan nimet bizlere nasip oldu.eski insanlara nasip olmayan nimet bizlere nasip oldu. Allah, onun kadrini bilmeyi cümlemize nasip etsin. Allah, onun kadrini bilmeyi cümlemize nasip etsin.

Fâtihâ-yı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtihâ-yı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2