Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Gece Yarısı Dua ve İstiğfar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Evvel 1414 / 14.11.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Gün Hastalık Çeken Kimse, Haramla Tedavi Olmayın!, Ümmetin Kibirli Yürümesi, Allah-u Teàlâ’nın En Yakın Semâya Nuzûlü, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gece Yarısı Dua ve İstiğfar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Evvel 1414 / 14.11.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Gün Hastalık Çeken Kimse, Haramla Tedavi Olmayın!, Ümmetin Kibirli Yürümesi, Allah-u Teàlâ’nın En Yakın Semâya Nuzûlü, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdülillahi rabbi'l-âlemîne alâ külli hâlin ve fî kulli hîn. Elhamdülillahi rabbi'l-âlemîne alâ külli hâlin ve fî kulli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-sennedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-sennedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin harace min zünûbihî ke yevme veledethü ümmühû. İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin harace min zünûbihî ke yevme veledethü ümmühû.

Revâhu Ebu'ş-Şeyh an Enesin radıyallahu anh. Revâhu Ebu'ş-Şeyh an Enesin radıyallahu anh.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, ikramâtı dünyada, âhirette üzerinize olsun. ikramâtı dünyada, âhirette üzerinize olsun. Rabbim Teâlâ ve Tekaddes hazretleri sizi iki cihan saadetine nail, mazhar ve sahip eylesin. Rabbim Teâlâ ve Tekaddes hazretleri sizi iki cihan saadetine nail, mazhar ve sahip eylesin.

Pazar günleri ikindi namazından sonra İskenderpaşa Camii'nde, tekkemizin bir eğitim programı olarakPazar günleri ikindi namazından sonra İskenderpaşa Camii'nde, tekkemizin bir eğitim programı olarak hocalarımızdan ananevî gelmiş bir usul ile, âdet ile hocalarımızdan ananevî gelmiş bir usul ile, âdet ile Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesîrâPeygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesîrâ hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitaptan okuyoruz. hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitaptan okuyoruz.

Bu kitabı Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız cennetmekân, cem eylemişBu kitabı Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız cennetmekân, cem eylemiş ve tekkemizin, müritlerimizin, kardeşlerimizin, ve tekkemizin, müritlerimizin, kardeşlerimizin, ihvanımızın eğitimi Efendimiz'in hadîs-i şerîfleriyle olsun diye düşünmüş.ihvanımızın eğitimi Efendimiz'in hadîs-i şerîfleriyle olsun diye düşünmüş. Bu çok güzel bir şey çünkü hadîs-i şerîf,Bu çok güzel bir şey çünkü hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı Kerîm'den sonra dinimizin en sağlam ikinci kaynağıdır. Kur'ân-ı Kerîm'den sonra dinimizin en sağlam ikinci kaynağıdır. Dinimizin bütün bilgileri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Dinimizin bütün bilgileri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden çıkıyor. hadîs-i şerîflerinden çıkıyor. Sonra daha başka çalışmalar da yapılmışSonra daha başka çalışmalar da yapılmış ve kıyâs-ı fukahâ, icmâ-i ümmet ve sâir fıkhî usuller ile ilmî bilgiler böylece bize kadar gelmiş.ve kıyâs-ı fukahâ, icmâ-i ümmet ve sâir fıkhî usuller ile ilmî bilgiler böylece bize kadar gelmiş. Ama çok önemli bir kaynağı [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız bize ders malzemesi olarak okuyun diye, Ama çok önemli bir kaynağı [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız bize ders malzemesi olarak okuyun diye, âdet olarak koymuş olduğu için çok güzel bir şey; âdet olarak koymuş olduğu için çok güzel bir şey; dinimizi ana kaynağından öğrenmiş oluyoruz. dinimizi ana kaynağından öğrenmiş oluyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce en baştaBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce en başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-u pâkine hediye olsun diye; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-u pâkine hediye olsun diye; sonra onun bütün mübarek ashâbının, ezvâcının, evlâdının, zürriyet-i tayyibesinin; sonra onun bütün mübarek ashâbının, ezvâcının, evlâdının, zürriyet-i tayyibesinin; Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri olan mürşid-i kâmiller,Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri olan mürşid-i kâmiller, evliyâullah büyüklerimizin, sâdât ve meşayih-i turuk-u âliyemizin cümlesinin;evliyâullah büyüklerimizin, sâdât ve meşayih-i turuk-u âliyemizin cümlesinin; hasseten Nakşî, Kadirî, Kübrevî, Sühreverdî tarikatlarının silsilelerine mensup büyüklerimizin;hasseten Nakşî, Kadirî, Kübrevî, Sühreverdî tarikatlarının silsilelerine mensup büyüklerimizin; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan müteselsilen bu kitabı telif etmiş olan Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan müteselsilen bu kitabı telif etmiş olan Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız'dan gelerekGümüşhaneli [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız'dan gelerek Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar ulaşan Nakşî-Halidî şubemizin mensuplarının;Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar ulaşan Nakşî-Halidî şubemizin mensuplarının; bu büyüklerimize intisap eden kardeşlerimizin, uzaktan yakından sevgiyle, saygıyla, iman dolubu büyüklerimize intisap eden kardeşlerimizin, uzaktan yakından sevgiyle, saygıyla, iman dolu bir aşk ve şevk ile dersi dinlemeye şevk duyarak gelmiş olan kardeşlerimizin âhirete göçmüş bir aşk ve şevk ile dersi dinlemeye şevk duyarak gelmiş olan kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; şu beldeleri fethedip bize bırakmış olanbütün yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; şu beldeleri fethedip bize bırakmış olan Fatih Sultan Muhammed Han'ın ve ordusu mensubu mübarek mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye;Fatih Sultan Muhammed Han'ın ve ordusu mensubu mübarek mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; İstanbul'dan başka diyarları ileriye doğru, Balkanlar'ı fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, İstanbul'dan başka diyarları ileriye doğru, Balkanlar'ı fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için; gazilerin, mücahitlerin ruhları için; beldemizin medâr-ı iftiharı Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerininbeldemizin medâr-ı iftiharı Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin ve beldemize metfun sahâbe-i kirâmın mübarek ruhları için;ve beldemize metfun sahâbe-i kirâmın mübarek ruhları için; beldemizde metfun bulunan evliyâullahın ruhları içinbeldemizde metfun bulunan evliyâullahın ruhları için ve camimizin bânisi İskender Paşa'nın ve bu caminin yıkılmadan, ve camimizin bânisi İskender Paşa'nın ve bu caminin yıkılmadan, harap olmadan şu güne kadar hizmet görmesine sebep olan,harap olmadan şu güne kadar hizmet görmesine sebep olan, bu camiyi tamir, tecdit, tevsi eylemiş olanların ruhları için;bu camiyi tamir, tecdit, tevsi eylemiş olanların ruhları için; bu camiden güzeran eylemiş olan eimme ve hutabâ ve müezzinîn ve vaizlerin ve cemaatlerin ruhları için;bu camiden güzeran eylemiş olan eimme ve hutabâ ve müezzinîn ve vaizlerin ve cemaatlerin ruhları için; Allah'ın rahmeti geniştir, hazineleri sonsuzdur, bütün mü'min kardeşlerimizin de Allah'ın rahmeti geniştir, hazineleri sonsuzdur, bütün mü'min kardeşlerimizin de ruhları için dereceleri üzere Allah hepsine ikram eylesin, ruhları için dereceleri üzere Allah hepsine ikram eylesin, ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun, kabirleri nur dolsun, cennet bahçesi olsun diye; ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun, kabirleri nur dolsun, cennet bahçesi olsun diye; biz yaşayan mü'minler de Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği bir kul olarak yaşayalım,biz yaşayan mü'minler de Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği bir kul olarak yaşayalım, sevdiği amelleri işleyelim, huzuruna sevdiği, yüzü ak, alnı açık, salih, mü'min-i kâmil,sevdiği amelleri işleyelim, huzuruna sevdiği, yüzü ak, alnı açık, salih, mü'min-i kâmil, velî, mahbup kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. velî, mahbup kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 64. sayfasının altıncı hadisi ve devamı olacak. Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 64. sayfasının altıncı hadisi ve devamı olacak.

İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin harace min zünûbihî ke yevmi veledethü ümmühû. İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin harace min zünûbihî ke yevmi veledethü ümmühû. "Bir kul üç gün hasta oldu mu günahlarından sıyrılıp çıkar,"Bir kul üç gün hasta oldu mu günahlarından sıyrılıp çıkar, annesinin onu doğurduğu gündeki gibi günahsız bir hâle gelir!" annesinin onu doğurduğu gündeki gibi günahsız bir hâle gelir!"

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri bize bir vücut,Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri bize bir vücut,
beden vermiş bir de ruh vermiş. Ruh, bedeni idare ediyor ve biz de yaşıyoruz. beden vermiş bir de ruh vermiş. Ruh, bedeni idare ediyor ve biz de yaşıyoruz. Zaman zaman bu muazzam vücut, esrarlı varlığımız rahatsızlanıyor. Zaman zaman bu muazzam vücut, esrarlı varlığımız rahatsızlanıyor. O kadar muhteşem bir vücudumuz var ki, o kadar muazzam sistemler var kiO kadar muhteşem bir vücudumuz var ki, o kadar muazzam sistemler var ki cihanın cümle mühendisleri toplansalar mislini ortaya koyamazlarkencihanın cümle mühendisleri toplansalar mislini ortaya koyamazlarken ta ilk çağlardan beri Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle yaratıp duruyor. ta ilk çağlardan beri Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle yaratıp duruyor. Teknolojinin sıfır olduğu zamanlardan beriTeknolojinin sıfır olduğu zamanlardan beri Allah bizi böyle mükemmel yaratıp duruyor, kudretini gösteriyor. Allah bizi böyle mükemmel yaratıp duruyor, kudretini gösteriyor.

Ruhumuz bir âlem, hafızamız bir âlem, kalbimiz bir âlem, damarlarımız, sinirlerimiz, Ruhumuz bir âlem, hafızamız bir âlem, kalbimiz bir âlem, damarlarımız, sinirlerimiz, hücrelerimiz, hücrelerin yaşayışı, üreyişimiz, gelişmemiz, büyümemiz… hücrelerimiz, hücrelerin yaşayışı, üreyişimiz, gelişmemiz, büyümemiz… her birisi ayrı bir âlem, bir harika. Hepsi olağanüstü.her birisi ayrı bir âlem, bir harika. Hepsi olağanüstü. Hepsi fevkalâde dikkat çekici, kıymetli, ibretli, fevkalâde hikmetli. Hepsi fevkalâde dikkat çekici, kıymetli, ibretli, fevkalâde hikmetli.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi milyarlarca hücreden bir yığın olarak meydana getirmiş ama Allahu Teâlâ hazretleri bizi milyarlarca hücreden bir yığın olarak meydana getirmiş ama düzenli bir sistem içinde meydana getirmiş. düzenli bir sistem içinde meydana getirmiş. Hücre torbası değiliz, pirinçlerin çuvala doldurulduğu gibi bir torba tarzında değiliz. Hücre torbası değiliz, pirinçlerin çuvala doldurulduğu gibi bir torba tarzında değiliz. Gözümüz var, sinirimiz var, etimiz, kemiğimiz, iliğimiz, midemiz, Gözümüz var, sinirimiz var, etimiz, kemiğimiz, iliğimiz, midemiz, kalbimiz, kanımız var, ak kanımız var, hormonlarımız var vs... kalbimiz, kanımız var, ak kanımız var, hormonlarımız var vs... Tıp ilerledikçe bazı yeni şeyler buluyor ve insanlar her seferindeTıp ilerledikçe bazı yeni şeyler buluyor ve insanlar her seferinde bir kere daha insanoğlunun yaradılışına hayran oluyor. bir kere daha insanoğlunun yaradılışına hayran oluyor.

Biz 180-190 cm boyunda insanlarız ama her birimiz ayrı bir kâinatız, ayrı bir âlemiz.Biz 180-190 cm boyunda insanlarız ama her birimiz ayrı bir kâinatız, ayrı bir âlemiz. Etrafımıza baktığımız zaman, gökyüzüne gözümüzü kaldırdığımız zamanEtrafımıza baktığımız zaman, gökyüzüne gözümüzü kaldırdığımız zaman ayı, güneşi, yıldızları gece gündüz görüyoruz: "Allah Allah, ne kadar büyük kâinat!" diyoruz.ayı, güneşi, yıldızları gece gündüz görüyoruz: "Allah Allah, ne kadar büyük kâinat!" diyoruz. İçimize de baksak içimiz de o kadar büyük bir kâinat.İçimize de baksak içimiz de o kadar büyük bir kâinat. Burası da böyle. Makro kozmos diyorlar, büyük kâinat; mikro kozmos diyorlar, hücre.Burası da böyle. Makro kozmos diyorlar, büyük kâinat; mikro kozmos diyorlar, hücre. Bir de, orta kozmos diyelim -midi kozmos mu diyeceğiz- bir de vücudumuz var, Bir de, orta kozmos diyelim -midi kozmos mu diyeceğiz- bir de vücudumuz var, bu da bir âlem, bu da bir esrarlı bir kâinat. bu da bir âlem, bu da bir esrarlı bir kâinat.

Nasıl oluyor da bu kadar hücre, bu kadar vücudun sistemleri yıllarca tıkır tıkır çalışıyor?!..Nasıl oluyor da bu kadar hücre, bu kadar vücudun sistemleri yıllarca tıkır tıkır çalışıyor?!.. Allah'ın murad ettiği bir müddet çalışıyor, elhamdülillah sıhhatle âfiyetle yaşıyoruz.Allah'ın murad ettiği bir müddet çalışıyor, elhamdülillah sıhhatle âfiyetle yaşıyoruz. Sonra vademiz yetince, âhirete göçüyoruz. Sonra vademiz yetince, âhirete göçüyoruz. Çünkü Allah bizim artık yaşamamamızı istiyor. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah!Çünkü Allah bizim artık yaşamamamızı istiyor. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah! "Gelsinler artık, imtihan bitti!" diyor, o zaman hayat sönüyor. Artık âhirete gidiyoruz. "Gelsinler artık, imtihan bitti!" diyor, o zaman hayat sönüyor. Artık âhirete gidiyoruz.

Ve hayat sönmeden, bitmeden önce de Allahu Teâlâ hazretleri bizim bu sistemlerimize Ve hayat sönmeden, bitmeden önce de Allahu Teâlâ hazretleri bizim bu sistemlerimize bazı arızalar ârız ediyor, bazı arızalar nasip ediyor. bazı arızalar ârız ediyor, bazı arızalar nasip ediyor. Vücudumuzun sistemlerinde bazı bozukluklar meydana geliyor.Vücudumuzun sistemlerinde bazı bozukluklar meydana geliyor. Bunlar da bir ibret. Hastalık da bir ibret, hastalık boş bir şey değil! Bunlar da bir ibret. Hastalık da bir ibret, hastalık boş bir şey değil! Hastalıkta da çok ibretler var. Hastalık da bizim için her şeyden önce bir işaret.Hastalıkta da çok ibretler var. Hastalık da bizim için her şeyden önce bir işaret. Ey insanoğlu! Allah seni çok mükemmel yaratmış ama bu mükemmellik devamlı değil,Ey insanoğlu! Allah seni çok mükemmel yaratmış ama bu mükemmellik devamlı değil, bir zaman gelir, biter. bir zaman gelir, biter. Aklını başına topla; sıhhatliyken, sıhhatin elden gideceği zamanı da düşün de Aklını başına topla; sıhhatliyken, sıhhatin elden gideceği zamanı da düşün de sıhhatinin kadrini kıymetini bil. Her şeyin fâni olduğunu anla. sıhhatinin kadrini kıymetini bil. Her şeyin fâni olduğunu anla. Allah'a güzel kulluk et, demek. Allah'a güzel kulluk et, demek.

Netice şu dâr-ı imtihanda itibariyle hastalık da bir imtihan. Netice şu dâr-ı imtihanda itibariyle hastalık da bir imtihan.

Dâr-ı dünya, dünya hayatı nedir? Dâr-ı imtihandır. Biz burada imtihan oluyoruz.Dâr-ı dünya, dünya hayatı nedir?

Dâr-ı imtihandır. Biz burada imtihan oluyoruz.
Hepimiz talebe, hepimiz imtihanda!Hepimiz talebe, hepimiz imtihanda! Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, aksakallısı veya tüysüz, bembeyaz yüzlü,Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, aksakallısı veya tüysüz, bembeyaz yüzlü, küçüğü, büyüğü, bebesi, dedesi, hepsi imtihanda!küçüğü, büyüğü, bebesi, dedesi, hepsi imtihanda! Bebelerin imtihanları yok,Bebelerin imtihanları yok, onlar da buluğa erdikten sorumluluk çağına geldiği zaman sonra imtihan olacak.onlar da buluğa erdikten sorumluluk çağına geldiği zaman sonra imtihan olacak. O ona hazırlanıyor, büyüyor, belli bir [olgunluğa] yükseldikten sonra sorumluluk çağına giriyor. O ona hazırlanıyor, büyüyor, belli bir [olgunluğa] yükseldikten sonra sorumluluk çağına giriyor. Tamam, bu hastalıklar da bir imtihan. Nasıl bir imtihan? Her şeyin hikmeti var.Tamam, bu hastalıklar da bir imtihan.

Nasıl bir imtihan?

Her şeyin hikmeti var.
Bakalım kulum, nimet içindeyken, sıhhat içindeyken iyi güzel; gülüyor, oynuyor, yaşıyor. Bakalım kulum, nimet içindeyken, sıhhat içindeyken iyi güzel; gülüyor, oynuyor, yaşıyor. Ama acaba ben bu kuluma nimetlerimi kesersem, biraz zahmet verirsem,Ama acaba ben bu kuluma nimetlerimi kesersem, biraz zahmet verirsem, biraz hasta edersem bu kulum ne yapacak?biraz hasta edersem bu kulum ne yapacak? Bakalım o zaman da ahbaplık devam edecek mi?.. Bakalım o zaman da ahbaplık devam edecek mi?.. "O kadar da uzun boylu değil!.." diye kul isyan mı edecek, âsi mi olacak, "O kadar da uzun boylu değil!.." diye kul isyan mı edecek, âsi mi olacak, baş mı kaldıracak, feryat mı edecek; kadere razı mı olacak, kadere karşı mı gelecek?baş mı kaldıracak, feryat mı edecek; kadere razı mı olacak, kadere karşı mı gelecek? Allah'ı nimet verirken sevecek de zahmet geldiği zaman,Allah'ı nimet verirken sevecek de zahmet geldiği zaman, hastalık geldiği zaman yoksa Allah'a karşı mı çıkacak? Bu böyle bir imtihan! hastalık geldiği zaman yoksa Allah'a karşı mı çıkacak? Bu böyle bir imtihan!

Allahu Teâlâ hazretlerine kimse zarar veremez.Allahu Teâlâ hazretlerine kimse zarar veremez. O kâinatın sahibidir, kudret-i külliye sahibidir, her şeye hâkimdir,O kâinatın sahibidir, kudret-i külliye sahibidir, her şeye hâkimdir, her şeye sahiptir, her şey O'nundur; mülk O'nundur, güç, kuvvet O'nundur. her şeye sahiptir, her şey O'nundur; mülk O'nundur, güç, kuvvet O'nundur. Kim Allah'a güzel kul olursa kendisine faydası vardır,Kim Allah'a güzel kul olursa kendisine faydası vardır, kim Allah'a kötü kulluk ederse -iyi kulluk etmezse- kötü bir kul olursa zararı da kendisinedir.kim Allah'a kötü kulluk ederse -iyi kulluk etmezse- kötü bir kul olursa zararı da kendisinedir. Cümle cihan varlıkları Allah'a âsi olamazlar zaten, olsalar bile bir zarar veremezler!Cümle cihan varlıkları Allah'a âsi olamazlar zaten, olsalar bile bir zarar veremezler! Cümle cihan halkı Allah'a mutî olsalar, hepsi ibadet etseler, Cümle cihan halkı Allah'a mutî olsalar, hepsi ibadet etseler, Allah'ın şanından, azametine bir nokta, zerre ilave olmaz!Allah'ın şanından, azametine bir nokta, zerre ilave olmaz! Çünkü o yaratmıştır. Zaten her yaptığımızı O'nun kuvvetiyle yapıyoruz, zaten her şey O'ndan! Çünkü o yaratmıştır. Zaten her yaptığımızı O'nun kuvvetiyle yapıyoruz, zaten her şey O'ndan!

O bakımdan, bizim bilmemiz gereken husus:O bakımdan, bizim bilmemiz gereken husus: Kâinatta her olan şeyi O'nun oldurduğu, her öleni O'nun öldürdüğüdür. Kâinatta her olan şeyi O'nun oldurduğu, her öleni O'nun öldürdüğüdür. Bunu bilip Allah'a karşı vazifelerimizi düşünüp yapmaktır.Bunu bilip Allah'a karşı vazifelerimizi düşünüp yapmaktır. Ama her şart altında, her şart altında güzel yapmaktır. Ama her şart altında, her şart altında güzel yapmaktır.

Adam hastalanmış; namazı niyazı bırakmış. Adam hastalanmış; namazı niyazı bırakmış. Olmaz, hastayken de devam edeceksin! Başına bir felaket gelmiş; Olmaz, hastayken de devam edeceksin! Başına bir felaket gelmiş; kadere küsmüş, daha doğrusu Allah'a küsmüş, ibadeti bırakmış. kadere küsmüş, daha doğrusu Allah'a küsmüş, ibadeti bırakmış.

Ya sen ibadet yaparken Allah'a bir şey mi sağlıyordun, Ya sen ibadet yaparken Allah'a bir şey mi sağlıyordun, şimdi küstün de ibadeti bıraktın, ne olacak, bir zarar mı vereceksin?!..şimdi küstün de ibadeti bıraktın, ne olacak, bir zarar mı vereceksin?!.. Sen kendi kendine edersin. Başkasına bir zarar vermesi bahis konusu değil. Sen kendi kendine edersin.

Başkasına bir zarar vermesi bahis konusu değil.

Ama edepli, ârif, kâmil bir kul da, hastalığın da Ama edepli, ârif, kâmil bir kul da, hastalığın da Allah'tan geldiğini bilip eğer o anda da kulluğunda bir değişme olmazsa,Allah'tan geldiğini bilip eğer o anda da kulluğunda bir değişme olmazsa, kulluğunu gene güzel yapmaya devam ederse imtihanı kazanır. kulluğunu gene güzel yapmaya devam ederse imtihanı kazanır.

Biliyorsunuz, Eyyüb aleyhisselam diye peygamberlerimizden bir peygamber var. Biliyorsunuz, Eyyüb aleyhisselam diye peygamberlerimizden bir peygamber var. Eyyüb aleyhisselam, Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'de methettiği bir peygamber; Eyyüb aleyhisselam, Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'de methettiği bir peygamber; Allah âyet-i kerîmede onun hakkında ni'mel abd, "Ne güzel kuldu o!" buyuruyor. Allah âyet-i kerîmede onun hakkında ni'mel abd, "Ne güzel kuldu o!" buyuruyor.

Eyyüb aleyhisselam'ın güzelliği neymiş? Eyyüb aleyhisselam'ın güzelliği neymiş?

Eyyüb aleyhisselam zengindi, sıhhatliydi; Eyyüb aleyhisselam zengindi, sıhhatliydi; Eyyüb aleyhisselam'ın tarlaları, sürüleri, malı mülkü vardı; Eyyüb aleyhisselam'ın tarlaları, sürüleri, malı mülkü vardı; evladı, çoluk çocuğu vardı, ailesi genişti. evladı, çoluk çocuğu vardı, ailesi genişti. Bir insanın özlediği, temenni ettiği her türlü nimet Eyyüb aleyhisselam'da vardı. Bir insanın özlediği, temenni ettiği her türlü nimet Eyyüb aleyhisselam'da vardı.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bunları almış: Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bunları almış: Sürüleri elinden gitmiş, tarlaları, malları mülkleri, elinden gitmiş, çoluk çocuğu telef olmuş, Sürüleri elinden gitmiş, tarlaları, malları mülkleri, elinden gitmiş, çoluk çocuğu telef olmuş, ölmüşler, sıhhati de elden gitmiş, hastalanmış. ölmüşler, sıhhati de elden gitmiş, hastalanmış. Öyle hastalanmış ki beldenin ahâlisi Öyle hastalanmış ki beldenin ahâlisi hastalık bize bulaşmasın diye Eyyüb aleyhisselam'ı beldenin dışına çıkartmışlar, bir mezbeleye atmışlar! hastalık bize bulaşmasın diye Eyyüb aleyhisselam'ı beldenin dışına çıkartmışlar, bir mezbeleye atmışlar! Kimse Eyyüb aleyhisselam'ın yanına gitmez olmuş.Kimse Eyyüb aleyhisselam'ın yanına gitmez olmuş. Yalnız bir vefakâr zevcesi -Allah cümleye öyle hayırlı,Yalnız bir vefakâr zevcesi -Allah cümleye öyle hayırlı, vefalı zevceler nasip etsin- yanından ayrılmamış. vefalı zevceler nasip etsin- yanından ayrılmamış.

Öteki insanlar gelir, mezbelenin yukarısından Eyyüb aleyhisselam'a uzaktan bakarlarmış. Öteki insanlar gelir, mezbelenin yukarısından Eyyüb aleyhisselam'a uzaktan bakarlarmış. Bize hastalık bulaşır diye yanına bile yanaşamazlarmış.Bize hastalık bulaşır diye yanına bile yanaşamazlarmış. Teni, bütün vücudu hastalanmış. Derileri yara olmuş, cılk yara olmuş, yaraları kurtlanmış.Teni, bütün vücudu hastalanmış. Derileri yara olmuş, cılk yara olmuş, yaraları kurtlanmış. Öyle ıstıraplar çekmiş. Herkes kendisine yardımı da kesmiş. Öyle ıstıraplar çekmiş. Herkes kendisine yardımı da kesmiş. Ama o hanım, saliha zevcesi ona yine hizmette devam etmiş.Ama o hanım, saliha zevcesi ona yine hizmette devam etmiş. Bir onun yardımıyla sonunda Allahu Teâla hazretleri [şifa vermiş.] Bir onun yardımıyla sonunda Allahu Teâla hazretleri [şifa vermiş.]

Bu imtihan da gelip geçiyor, her şey gelip geçiyor.Bu imtihan da gelip geçiyor, her şey gelip geçiyor. Her şey fâni, gelip geçici, her şey yok olacak. Her şey fâni, gelip geçici, her şey yok olacak. Hastalık da geçecek, ıstırap da, ağrı da geçecek. Hastalık da geçecek, ıstırap da, ağrı da geçecek. Hiçbir şey [kalmayacak.]Hiçbir şey [kalmayacak.] Sıhhat de geçecek nimet de geçecek, hastalık da geçecek, zahmet de geçecek.Sıhhat de geçecek nimet de geçecek, hastalık da geçecek, zahmet de geçecek. Hepsi geçici, çünkü hayat fâni! Hepsi geçici, çünkü hayat fâni!

Eyyüb aleyhisselam hiç istifini bozmamış. Eyyüb aleyhisselam hiç istifini bozmamış. Hiç Allah'a kulluğuna, şükrüne, hamdine, ibadetine, taatine halel getirmemiş. Hiç Allah'a kulluğuna, şükrüne, hamdine, ibadetine, taatine halel getirmemiş. Allah ondan sonra ona tekrar sıhhat âfiyet vermiş.Allah ondan sonra ona tekrar sıhhat âfiyet vermiş. Ni'mel abd, "Ne güzel kul!" diyor. Kim söylüyor? Ni'mel abd, "Ne güzel kul!" diyor.

Kim söylüyor?

Allahu Teâlâ hazretleri! Allah'ın bir kuluna ni'mel abd diye hayranlıkla Allahu Teâlâ hazretleri! Allah'ın bir kuluna ni'mel abd diye hayranlıkla methedici bir söz söylemesi çok büyük bir rütbe. methedici bir söz söylemesi çok büyük bir rütbe. Demek ki Eyyüb aleyhisselam o sabrıyla, o vefasıyla,Demek ki Eyyüb aleyhisselam o sabrıyla, o vefasıyla, imtihanı öyle güzel kazanmasıyla çok büyük sevap kazanmış. imtihanı öyle güzel kazanmasıyla çok büyük sevap kazanmış.

Hastalığın Allah'tan geldiğini, bir imtihan olduğunu bilecek. Hastalığın Allah'tan geldiğini, bir imtihan olduğunu bilecek. Bunun böyle olduğu Sizler ve bizler, müslümanların hepsi bilecek ve sabredecek.Bunun böyle olduğu Sizler ve bizler, müslümanların hepsi bilecek ve sabredecek. Şifasını aramak serbest! Çünkü hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Şifasını aramak serbest! Çünkü hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

İnnallâhe enzele'd-dâe ve'd-devâ fe tedâvev. İnnallâhe enzele'd-dâe ve'd-devâ fe tedâvev. "Allah yeryüzüne hastalığı da indirmiştir, devası da vardır, devasını da indirmiştir."Allah yeryüzüne hastalığı da indirmiştir, devası da vardır, devasını da indirmiştir. Hastalıklarınıza tedavi çarelerini arayın!" Hastalıklarınıza tedavi çarelerini arayın!"

Bazen bir su şifa olur; bazen bir meyve, bir bitki kökü, yaprağı kaynatılır, Bazen bir su şifa olur; bazen bir meyve, bir bitki kökü, yaprağı kaynatılır, ısıtılır, dövülür, sarılır; o şifa olur.ısıtılır, dövülür, sarılır; o şifa olur. Bazen bir başka madde şifa sebebi olur. Ama insan şifa bulur. Bazen bir başka madde şifa sebebi olur. Ama insan şifa bulur.

Fe tedâvev. "Hastalığınıza tedavi de olun!" Bu Allah'a karşı gelmek değil. Fe tedâvev. "Hastalığınıza tedavi de olun!"

Bu Allah'a karşı gelmek değil.

"Madem Allah hastalığı vermiş, ben de tedavi etmem, ne yaparsa yapsın!" Öyle değil! "Madem Allah hastalığı vermiş, ben de tedavi etmem, ne yaparsa yapsın!" Öyle değil!

Tedâvev, fe tedâvev. "Tedavi olunuz!" Tedâvev, fe tedâvev. "Tedavi olunuz!" Efendimiz'in sadece bir şartı var: Ve lâ tedâvev bi'l-harâm. "Haramla tedavi olmayın!" Efendimiz'in sadece bir şartı var:

Ve lâ tedâvev bi'l-harâm. "Haramla tedavi olmayın!"

Ben hatırlıyorum: Gençte akciğer hastalığı olmuş, verem başlangıcı, zayıf; doktora gitmiş. Ben hatırlıyorum: Gençte akciğer hastalığı olmuş, verem başlangıcı, zayıf; doktora gitmiş. Doktor diyor ki; "Kanyak iç!" Neyin nesiyse bilmiyorum. Doktor diyor ki;

"Kanyak iç!"

Neyin nesiyse bilmiyorum.
Askerlikte gördüm; yassı şişelerde, komutanlar görmesin diye yassı olduğu için arka ceplerine Askerlikte gördüm; yassı şişelerde, komutanlar görmesin diye yassı olduğu için arka ceplerine saklayıp içeri girip gizli gizli içen ayyaşları biliyorum. saklayıp içeri girip gizli gizli içen ayyaşları biliyorum. İçtiği zaman içi yanarmış veyahut enerji verirmiş filan. İçtiği zaman içi yanarmış veyahut enerji verirmiş filan.

"Çocuk kanyak içsin!" "Çocuk kanyak içsin!"

Ne olacak? İşte ciğere zaafiyeti var ya, hasta ya; şifa bulacak.Ne olacak?

İşte ciğere zaafiyeti var ya, hasta ya; şifa bulacak.
Haramla tedavi yok! Tedavi var; haramla tedavi yok! "Efendim içki içsin, iyi olur…" Haramla tedavi yok! Tedavi var; haramla tedavi yok!

"Efendim içki içsin, iyi olur…"

Bir tane psikoloji profesörü vardı, ismini söylemeyelim, lüzum yok. Bir tane psikoloji profesörü vardı, ismini söylemeyelim, lüzum yok. Üniversitede psikoloji profesörü. Üniversitede psikoloji profesörü. Talebe kendisine gidiyor; doktor ya, ruh doktoru, psikoloji mütehassısı filan. Sözde mütehassıs! Talebe kendisine gidiyor; doktor ya, ruh doktoru, psikoloji mütehassısı filan. Sözde mütehassıs!

"Problemim var, gencim..." Çocuğu muayene ediyor. "Problemim var, gencim..."

Çocuğu muayene ediyor.

"Sen flört et, senin hastalığının çaresi flört etmek!" Ne olurmuş? "Sen flört et, senin hastalığının çaresi flört etmek!"

Ne olurmuş?

Flört ederse gönlü açılırmış, rahat edermiş, psikolojikman şöyle olurmuş, böyle olurmuş… Flört ederse gönlü açılırmış, rahat edermiş, psikolojikman şöyle olurmuş, böyle olurmuş…

Öyle şey olur mu? Günahların hepsi hastalıktır! Öyle şey olur mu?

Günahların hepsi hastalıktır!
İnsan bir günahı işledi mi tedavi olması mümkün değil.İnsan bir günahı işledi mi tedavi olması mümkün değil. Günahla, haramla tedavi mümkün değildir; günahların hepsi hastalıktır!Günahla, haramla tedavi mümkün değildir; günahların hepsi hastalıktır! Burada geceleyin vur patlasın çal oyasın oynarsın, çengi oynatırsın, alkış tutarsın, Burada geceleyin vur patlasın çal oyasın oynarsın, çengi oynatırsın, alkış tutarsın, ne güzel gece geçirdim sanırsın; onun acısı yıllar yılı burnundan fitil fitil gelir!ne güzel gece geçirdim sanırsın; onun acısı yıllar yılı burnundan fitil fitil gelir! Allah getirir, günahla tedavi olmaz! Flört edecekmiş, tedavi olacakmış.Allah getirir, günahla tedavi olmaz!

Flört edecekmiş, tedavi olacakmış.
İçki içecekmiş, tedavi olacakmış… Peygamber Efendimiz ne diyor? İçki içecekmiş, tedavi olacakmış…

Peygamber Efendimiz ne diyor?

Haramla tedavi olmaz! Olmaz, hakikaten olmaz.Haramla tedavi olmaz! Olmaz, hakikaten olmaz. Olmadığını tıbben de ispat etmek mümkün, aklen de, dinen de ispat etmek mümkün! Olmadığını tıbben de ispat etmek mümkün, aklen de, dinen de ispat etmek mümkün!

İnsan tedavi olacak. Peki, sabretti, hastalığı biraz sürdü, yattı, kalktı filan. İnsan tedavi olacak.

Peki, sabretti, hastalığı biraz sürdü, yattı, kalktı filan.

Bazen bir şeyh efendi oluyor, bakıyorsun ihtiyar, yedi sene yatalak. Bazen bir şeyh efendi oluyor, bakıyorsun ihtiyar, yedi sene yatalak. Esîr-i firâş, yatağına esir olmuş; yatağından kalkamıyor ki! Esîr-i firâş, yatağına esir olmuş; yatağından kalkamıyor ki! Altına sürgü sürüyorlar, küçük abdestini, büyük abdestini yapamıyor vs... Çok zor durumlar.Altına sürgü sürüyorlar, küçük abdestini, büyük abdestini yapamıyor vs... Çok zor durumlar. Allah elden ayaktan düşürmesin.Allah elden ayaktan düşürmesin. Kendi işimizi kendimiz görelim, kimseye muhtaç olmadan sıhhatle âfiyetle yaşayalım, Kendi işimizi kendimiz görelim, kimseye muhtaç olmadan sıhhatle âfiyetle yaşayalım, Allahu Teâlâ hazretleri nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri nasip eylesin.

Hastalık gelirse ne yapacağız? Âsi olmayacağız. Moralimizi bozmayacağız. Hastalık gelirse ne yapacağız?

Âsi olmayacağız. Moralimizi bozmayacağız.
Üzülmeyeceğiz, kırılmayacağız. Üzülmeyeceğiz, kırılmayacağız. Amanlı hastalık amansız hastalık, öldürücü hastalık yaşatıcı hastalık, Amanlı hastalık amansız hastalık, öldürücü hastalık yaşatıcı hastalık, gelici hastalık geçici hastalık, bulaşıcı hastalık salgın hastalık… gelici hastalık geçici hastalık, bulaşıcı hastalık salgın hastalık… Ne olursa olsun! Ne yapalım! Bir kere metin olacağız.Ne olursa olsun! Ne yapalım! Bir kere metin olacağız. Allah'tan geldiğini bileceğiz, sabredeceğiz. Sakin bir şekilde tedavisini arayacağız. Allah'tan geldiğini bileceğiz, sabredeceğiz. Sakin bir şekilde tedavisini arayacağız.

"Yâ Rabbi, şifa ver." diyeceğiz; "Yâ Rabbi, şifa ver." diyeceğiz; Allah'tan âfiyet isteyeceğiz, huzur isteyeceğiz. Verirse verir, alırsa alır! Allah'tan âfiyet isteyeceğiz, huzur isteyeceğiz. Verirse verir, alırsa alır!

Osmanlı şairinin bir beyiti hatırımda kalmış, çok hoşuma gidiyor, diyor ki; Osmanlı şairinin bir beyiti hatırımda kalmış, çok hoşuma gidiyor, diyor ki;

Cânı cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil, Cânı cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil,

Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir, ne benim. Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir, ne benim.

Çok güzel söylemiş: "Canı, sevgili istemiş, 'Ver canını, feda et canını!' demiş.Çok güzel söylemiş: "Canı, sevgili istemiş, 'Ver canını, feda et canını!' demiş. Canı canan dilemiş; vermemek olmaz, vereceksin, madem canan canı dilemiş, vereceksin. Canı canan dilemiş; vermemek olmaz, vereceksin, madem canan canı dilemiş, vereceksin. Boşuna ne çekişelim, ne niza eyleyelim; bu can ne senindir, ne benim; can O'nun.Boşuna ne çekişelim, ne niza eyleyelim; bu can ne senindir, ne benim; can O'nun. O'nun yoluna feda olsun!" diyor şair.O'nun yoluna feda olsun!" diyor şair. Hoşuma gider yani bu ifadesi, güzel bir mâna yakalamış. Hoşuma gider yani bu ifadesi, güzel bir mâna yakalamış.

Cânı cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil, Cânı cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil,

Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir, ne benim. dediği gibi, "Öl!" derse insan ölür. Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir, ne benim.

dediği gibi, "Öl!" derse insan ölür.
Allah iman selametliği versin. Allah iman selametliği versin.

Bir mü'min cennete gidecekse bu çamurlu dünyaya dönüp bakar mı? Bir mü'min cennete gidecekse bu çamurlu dünyaya dönüp bakar mı? İmanla göçeceği belli olduktan sonra, İmanla göçeceği belli olduktan sonra, "Yâ Rabbi! Ne olur biraz daha dünyada kalayım…" der mi?!.. "Yâ Rabbi! Ne olur biraz daha dünyada kalayım…" der mi?!..

Vallahi demez! Bir gül bahçesine girercesine gider, Allah Allah… diye sevine sevine gider. Vallahi demez! Bir gül bahçesine girercesine gider, Allah Allah… diye sevine sevine gider.

Peygamber Efendimiz'e birisi geldi, dedi ki; Peygamber Efendimiz'e birisi geldi, dedi ki;

Peygamber Efendimiz'le konuşurken önlerinde de harp oluyor. "Yâ Resûlallah! Ben müşriktim ama imana gelmek istiyorum,Peygamber Efendimiz'le konuşurken önlerinde de harp oluyor.

"Yâ Resûlallah! Ben müşriktim ama imana gelmek istiyorum,
imana girsem, müslüman olsam, savaşa katılsam ölsem ben de şehit olacak mıyım? imana girsem, müslüman olsam, savaşa katılsam ölsem ben de şehit olacak mıyım? Daha namaz kılmadım, oruç tutmadım. Şimdi müslüman oldum, savaşa gireceğim.Daha namaz kılmadım, oruç tutmadım. Şimdi müslüman oldum, savaşa gireceğim. Ölürsem şehit olur muyum? Cennete gider miyim?.." diye sordu.Ölürsem şehit olur muyum? Cennete gider miyim?.." diye sordu. Peygamber Efendimiz pek tabii olarak dedi ki; "Evet, olursun." Peygamber Efendimiz pek tabii olarak dedi ki;

"Evet, olursun."

Çünkü insan mü'min oldu da Allah yolunda cihatta şehit oldu mu cennete gidecek. Çünkü insan mü'min oldu da Allah yolunda cihatta şehit oldu mu cennete gidecek. Allah'ın vaadi var. Allah'ın vaadi var.

"Evet, olursun." deyince o da eşhedü enlâ ilâhe illallah "Evet, olursun." deyince o da eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve resûluhû, ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve resûluhû, "Şehadet ederim ki sen Allah'ın elçisisin, "Şehadet ederim ki sen Allah'ın elçisisin, Allah'ın varlığını, birliği ben kabul ettim." dedi, müslüman oldu. Allah'ın varlığını, birliği ben kabul ettim." dedi, müslüman oldu.

Ondan sonra da savaşacak ya, "Dur, enerji toplayayım…" dedi. Ondan sonra da savaşacak ya, "Dur, enerji toplayayım…" dedi. Torbasında hurma var. Tatlı hurmadan yiyecek, enerji kazanacak.Torbasında hurma var. Tatlı hurmadan yiyecek, enerji kazanacak. Aç, yorgun ve enerjisiz değil de hurmaları yiyecek, savaşa gidecek. Aç, yorgun ve enerjisiz değil de hurmaları yiyecek, savaşa gidecek. Bir kenara oturdu, savaş hazırlığı yapıyor.Bir kenara oturdu, savaş hazırlığı yapıyor. Ağzına hurma atıyor, yiyor. Sonra aklına bir fikir geldi: Ağzına hurma atıyor, yiyor. Sonra aklına bir fikir geldi:

"Öbür tarafta cennet beni bekleyip duruyorken benim burada hurma atıştırmama ne lüzum var?.." dedi,"Öbür tarafta cennet beni bekleyip duruyorken benim burada hurma atıştırmama ne lüzum var?.." dedi, torbayı bir kenara savurdu attı.torbayı bir kenara savurdu attı. "Hurma filan istemem, yâ Allah!" dedi, savaşa girdi, şehit oldu."Hurma filan istemem, yâ Allah!" dedi, savaşa girdi, şehit oldu. Şehit oldu, cennete girdi.Şehit oldu, cennete girdi. İnsan şehit olacağını bilirse cennete gireceğini bilirse ölümden korkmaz! İnsan şehit olacağını bilirse cennete gireceğini bilirse ölümden korkmaz!

Bir insana Allah gösterirse, mesela bazısına gösteriyor: Rüyasında bir güzeller güzeli kimse gösteriyor, Bir insana Allah gösterirse, mesela bazısına gösteriyor: Rüyasında bir güzeller güzeli kimse gösteriyor, "Sen kimsin ya mübareke, neyin nesisin?" "Sen kimsin ya mübareke, neyin nesisin?"

"Ben senin cennetindeki hurilerinden bir tanesiyim. Gel artık, seni özledim." "Ben senin cennetindeki hurilerinden bir tanesiyim. Gel artık, seni özledim."

Adam bu rüyayı görünce dünyayı gözü görmüyor. Adam bu rüyayı görünce dünyayı gözü görmüyor. Hurilerim beni bekliyormuş diye, hadi yallah.. Hurilerim beni bekliyormuş diye, hadi yallah..

Allah gösterirse insan ölümü de göze alır. Allah gösterirse insan ölümü de göze alır. Yaşamak da vazifeye devam etmektir, imtihanın devam etmesidir. Yaşamak da vazifeye devam etmektir, imtihanın devam etmesidir. Ölümü temenni etmek yok ama mü'min-i kâmil olarak öldükten sonraÖlümü temenni etmek yok ama mü'min-i kâmil olarak öldükten sonra doğrusu insan dönüp arkasına da bakmaz. doğrusu insan dönüp arkasına da bakmaz.

Bir insan hastalandı. Hastalandı ama ne kadar hastalandı? Bir insan hastalandı.

Hastalandı ama ne kadar hastalandı?

Sabahleyin başı ağrıdı, hapı yuttu, öğleye geçti; öyle değil.Sabahleyin başı ağrıdı, hapı yuttu, öğleye geçti; öyle değil. Bugün ishal oldu, ondan sonra akşama durdu; öyle değil… Bugün ishal oldu, ondan sonra akşama durdu; öyle değil…

İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin. Hastalığı üç gün sürdü mü demek ki ciddice, biraz yatağa yatırdı, yakaladı. İzâ maride'l-abdü selâsete eyyâmin.

Hastalığı üç gün sürdü mü demek ki ciddice, biraz yatağa yatırdı, yakaladı.

"Kul üç gün hastalandığı zaman günahlarından sıyrılıp çıkar, "Kul üç gün hastalandığı zaman günahlarından sıyrılıp çıkar, annesi onu doğurduğu zaman, bebekken, 'ınga' dediği zamanannesi onu doğurduğu zaman, bebekken, 'ınga' dediği zaman nasıl günahsızdı, masumdu, o gün gibi olur.nasıl günahsızdı, masumdu, o gün gibi olur. Günahtan tertemiz çıkar!" Günahtan tertemiz çıkar!"

Demek ki hastalık biraz üç gün sürünce hastalık sayılıyor, tam hastalık sayılıyor. Demek ki hastalık biraz üç gün sürünce hastalık sayılıyor, tam hastalık sayılıyor. Demek ki ötekiler garnitür sayılıyor.Demek ki ötekiler garnitür sayılıyor. Onun da sevabı var ama çok fazla değil, mühim bir şey değil.Onun da sevabı var ama çok fazla değil, mühim bir şey değil. Demek ki üç gün bir ciddi bir hastalık oldu mu; camiye çıkamıyor, Demek ki üç gün bir ciddi bir hastalık oldu mu; camiye çıkamıyor, yatakta yatıyor vesaire filan, ateşli, hummalı filan;yatakta yatıyor vesaire filan, ateşli, hummalı filan; anasından doğduğu gibi günahlardan pak oluyor. anasından doğduğu gibi günahlardan pak oluyor.

Hastalık temenni edilmez! Ama hastalık geldiği zaman bilin ki hastalık Allah'ın kula bir ikramıdır. Hastalık temenni edilmez! Ama hastalık geldiği zaman bilin ki hastalık Allah'ın kula bir ikramıdır.

Peygamber Efendimiz; "Hastanın uykusu ibadettir." diyor. Uyuyor, "Aah, aman, ah…" Peygamber Efendimiz; "Hastanın uykusu ibadettir." diyor. Uyuyor, "Aah, aman, ah…"

Ne oluyor? Sayıklıyor, uyuyor; uykusu ibadet. Ne oluyor?

Sayıklıyor, uyuyor; uykusu ibadet.
İniltisi tesbih, adam ıh ıh inliyor; o tesbih sayılıyor, zikir sayılıyor. İniltisi tesbih, adam ıh ıh inliyor; o tesbih sayılıyor, zikir sayılıyor.

Uykusu ibadet; hiçbir şeyden haberi yok, dalmış gitmiş; uykusu ibadet sevabı kazandırıyor.Uykusu ibadet; hiçbir şeyden haberi yok, dalmış gitmiş; uykusu ibadet sevabı kazandırıyor. İniltisi tesbih sevabı kazandırıyor. Duası makbul. Hastaya gittin mi diyeceksin ki; İniltisi tesbih sevabı kazandırıyor.

Duası makbul. Hastaya gittin mi diyeceksin ki;

"Sen hastasın ama ben de başka türlü hastayım, bana dua et." diyeceksin, "Sen hastasın ama ben de başka türlü hastayım, bana dua et." diyeceksin, çünkü duası makbul.çünkü duası makbul. "Sen bir türlü hastasın ben bir türlü, sen de bana dua et." diyeceksin."Sen bir türlü hastasın ben bir türlü, sen de bana dua et." diyeceksin. Sen onun yanağını, alnını, elini tutarsın sevgini, şefkatini gösterirsin, dua istersin. Sen onun yanağını, alnını, elini tutarsın sevgini, şefkatini gösterirsin, dua istersin. Duası makbul! Duası makbul!

Sıhhatliyken yapıp da şimdi hasta oldu diye yapmadığı bütün ibadetleri, taatleri yapıyormuş gibi Sıhhatliyken yapıp da şimdi hasta oldu diye yapmadığı bütün ibadetleri, taatleri yapıyormuş gibi melekler yazmaya devam eder.melekler yazmaya devam eder. Gece namazına kalkardı, şimdi kalkamıyor; olsun, yaz sevabı! Gece namazına kalkardı, şimdi kalkamıyor; olsun, yaz sevabı! Oruç tutardı, şimdi tutamıyor; olsun, yaz sevabını!Oruç tutardı, şimdi tutamıyor; olsun, yaz sevabını! Tesbih çekerdi, çekemiyor; olsun, yaz sevabını... Tesbih çekerdi, çekemiyor; olsun, yaz sevabını... Çünkü hastalıktan evvel muntazam yapıyor da hastalık sebebiyle yapamadı diyeÇünkü hastalıktan evvel muntazam yapıyor da hastalık sebebiyle yapamadı diye bütün o ibadetleri yapıyormuş gibi sevabı veriliyor. bütün o ibadetleri yapıyormuş gibi sevabı veriliyor. Ondan sonra da bütün günahları siliniyor. Ve kendisine denilirmiş ki; Ondan sonra da bütün günahları siliniyor. Ve kendisine denilirmiş ki;

"Günahların silindi. Hadi işe yeniden başla!" "Günahların silindi. Hadi işe yeniden başla!"

Defter tertemiz oldu, bütün borçlar kalktı, Defter tertemiz oldu, bütün borçlar kalktı, kirler gitti, yeniden hadi bakalım diye öyle [söylenirmiş]. kirler gitti, yeniden hadi bakalım diye öyle [söylenirmiş].

Demek ki bir nimet. İnsanın böyle bir hastalığa uğraması bir nimet. Demek ki bir nimet. İnsanın böyle bir hastalığa uğraması bir nimet. Ama şikâyet etmeyecek. Kullara Allah'ı şikâyet etmeyecek,Ama şikâyet etmeyecek. Kullara Allah'ı şikâyet etmeyecek, âsi olmayacak; âsi olmadan, sabrederek... âsi olmayacak; âsi olmadan, sabrederek...

Nasılsın? "Elhamdülillâhi âlâ külli hâl, ne yapalım, geçer inşaallah..." filan diyeNasılsın?

"Elhamdülillâhi âlâ külli hâl, ne yapalım, geçer inşaallah..." filan diye
idâre-i kelâm etmesini bilecek.idâre-i kelâm etmesini bilecek. Ağzından Allah'ın rızasına aykırı söz çıkmamasına dikkat edecek. Ağzından Allah'ın rızasına aykırı söz çıkmamasına dikkat edecek.

İzâ meşet ümmetî el-mutaytâ' ve hademehâ ebnâü'l-mulûki,İzâ meşet ümmetî el-mutaytâ' ve hademehâ ebnâü'l-mulûki, ebnâü fârise ve'r-rûmi sullita şirâruhâ alâ hıyârihâ. ebnâü fârise ve'r-rûmi sullita şirâruhâ alâ hıyârihâ.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan. Bu hadîs-i şerîf şöyle: İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan.

Bu hadîs-i şerîf şöyle:

İzâ meşet ümmetî el-mutaytâ'. İzâ meşet ümmetî el-mutaytâ'. "Benim ümmetim kibirli, çalımlı yürümeye başladı mı…" Mutaytâ, "kibirli ve çalımlı yürümek" demekmiş. "Benim ümmetim kibirli, çalımlı yürümeye başladı mı…"

Mutaytâ, "kibirli ve çalımlı yürümek" demekmiş.

Müslümanın, mü'min bir insanın yürüyüşünde bir zarafet vardır. Müslümanın, mü'min bir insanın yürüyüşünde bir zarafet vardır.

Bir kâmil hocaefendi, bir şeyh efendi nasıl yürür bir bakın; Bir kâmil hocaefendi, bir şeyh efendi nasıl yürür bir bakın; bir de bir genel müdür nasıl yürür, bir bakan nasıl yürür,bir de bir genel müdür nasıl yürür, bir bakan nasıl yürür, bir dünya ehli zengin nasıl yürür, bir efe, kabadayı nasıl yürür bir bakın! bir dünya ehli zengin nasıl yürür, bir efe, kabadayı nasıl yürür bir bakın!

Bir arkadaş ceketin iliklerini açmış, göbeği ortada, kendisinden iki karış ileride, içeri girdi.Bir arkadaş ceketin iliklerini açmış, göbeği ortada, kendisinden iki karış ileride, içeri girdi. Bir başka ihvanımızdan birisi var. "Yahu böyle yürüme." dedi. Yürüyüşünden rahatsız oldu.Bir başka ihvanımızdan birisi var. "Yahu böyle yürüme." dedi. Yürüyüşünden rahatsız oldu. Tabi ötekisi kötü niyetli değil, iyi niyetli,Tabi ötekisi kötü niyetli değil, iyi niyetli, kibirli yürümek [niyetinde] değil ama yürüyüş tarzı [bu]. kibirli yürümek [niyetinde] değil ama yürüyüş tarzı [bu].

Bir keresinde Peygamber Efendimiz'in sahabesinden birisi harbe çıkıyor, Bir keresinde Peygamber Efendimiz'in sahabesinden birisi harbe çıkıyor, müslümanların safından harp meydanına çıkıyor.müslümanların safından harp meydanına çıkıyor. Karşı taraftan da bir düşman askeri çıkacak, çarpışacaklar. Karşı taraftan da bir düşman askeri çıkacak, çarpışacaklar. Mubariz çıkıyor. Fakat bir edalı çıktı. Mubariz çıkıyor. Fakat bir edalı çıktı.

Nasıl çıktıysa bilmiyorum ama hani güreşçiler, boksörler çıkıyorlar da bir çalım, bir eda [ile yürüyorlar]. Nasıl çıktıysa bilmiyorum ama hani güreşçiler, boksörler çıkıyorlar da bir çalım, bir eda [ile yürüyorlar].

Peygamber Efendimiz; Peygamber Efendimiz;

"Bu öyle bir yürüyüştür ki -onun meydana doğru yürüyüşü çalımlı bir yürüyüştü- "Bu öyle bir yürüyüştür ki -onun meydana doğru yürüyüşü çalımlı bir yürüyüştü- bu gibi yerden başka yerde Allah bu yürüyüşü sevmez!" dedi. bu gibi yerden başka yerde Allah bu yürüyüşü sevmez!" dedi.

Çünkü kibirli yürüyüş. O, düşmana karşı öyle yapıyor. Çünkü kibirli yürüyüş. O, düşmana karşı öyle yapıyor. Burada mazur, burada olur çünkü "Ben mü'minim!" diyor, İslâm'ın izzetini göstermek istiyor. Burada mazur, burada olur çünkü "Ben mü'minim!" diyor, İslâm'ın izzetini göstermek istiyor.

Peygamber Efendimiz müşrikler daha Mekke'den temizlenmemişken umre yapmaya, Peygamber Efendimiz müşrikler daha Mekke'den temizlenmemişken umre yapmaya, haccetmeye geldiği zaman ne yaptı? haccetmeye geldiği zaman ne yaptı?

Kâbe'nin etrafında yedi defa dönecek ya, tavafın ilk üç şavtında, Kâbe'nin etrafında yedi defa dönecek ya, tavafın ilk üç şavtında, ilk üç dönüşünde ihramından sağ kolunu çıkarttı, arkaya attı, böyle tavaf ettiler. Neden? ilk üç dönüşünde ihramından sağ kolunu çıkarttı, arkaya attı, böyle tavaf ettiler.

Neden?

"Biz müslümanız elhamdülillah, siz bizi zayıf sanmayın, elhamdülillah kavîyiz…" diye"Biz müslümanız elhamdülillah, siz bizi zayıf sanmayın, elhamdülillah kavîyiz…" diye ilk üç dönüşü sıhhatli, güçlü, enerji dolu olarak döndüler. ilk üç dönüşü sıhhatli, güçlü, enerji dolu olarak döndüler. Arkasından sa'y yapılacak olan bir tavafın böyle yapılması sünnettir. Arkasından sa'y yapılacak olan bir tavafın böyle yapılması sünnettir.

Demek ki yürüyüşün şekli insanın hâlet-i rûhiyesinin, zihniyetinin eseri oluyor. Demek ki yürüyüşün şekli insanın hâlet-i rûhiyesinin, zihniyetinin eseri oluyor. İnsan farkına da varmaz. Hatta dertli olan yürüyüşünden belli olur, İnsan farkına da varmaz. Hatta dertli olan yürüyüşünden belli olur, cebinde parası olan da belinde silahı olan da belli olur. cebinde parası olan da belinde silahı olan da belli olur. Efe efe [ise]; tamam, bunun belinde silahı var, bu adamın tabancası var. Efe efe [ise]; tamam, bunun belinde silahı var, bu adamın tabancası var. Hemen anlarsın, belli olur. Hemen anlarsın, belli olur.

"Benim ümmetim çalımlı yürüdüğü zaman"Benim ümmetim çalımlı yürüdüğü zaman hükümdarların çocukları bu ümmete hizmet ettiği zaman hükümdarların çocukları bu ümmete hizmet ettiği zaman Bizans'ın, Sasanîler'in evlatları bu ümmetin başına geçip işleri onlar götürmeye başladığı zamanBizans'ın, Sasanîler'in evlatları bu ümmetin başına geçip işleri onlar götürmeye başladığı zaman iyilerinin başına şerlileri musallat kılınır!" iyilerinin başına şerlileri musallat kılınır!"

Neden musallat kılınıyor? Neden musallat kılınıyor?

Allahu a'lem; bir kere kibirli kibirli yürüyorlar, gidişleri yanlış.Allahu a'lem; bir kere kibirli kibirli yürüyorlar, gidişleri yanlış. İkincisi, işin başında takvâ ehli insanlar olmak gerekirken asıl sahipleri ortada yok,İkincisi, işin başında takvâ ehli insanlar olmak gerekirken asıl sahipleri ortada yok, başta olmaması gereken insanlar. başta olmaması gereken insanlar.

"Sasaniler'in hükümdar çocukları, Bizanslılar'ın hükümdar çocukları ümmetin başına geçti mi "Sasaniler'in hükümdar çocukları, Bizanslılar'ın hükümdar çocukları ümmetin başına geçti mi o zaman ümmetin şerlileri hayırlılarının başına bela kesilirler,o zaman ümmetin şerlileri hayırlılarının başına bela kesilirler, bela olarak musallat kılınırlar!" diyor Peygamber Efendimiz. bela olarak musallat kılınırlar!" diyor Peygamber Efendimiz.

Nasıl olacak, nasıl olması işaret ediliyor? Nasıl olacak, nasıl olması işaret ediliyor?

Ümmet-i Muhammed mütevazı olacak, tevazuu hiç elden bırakmayacak. Ümmet-i Muhammed mütevazı olacak, tevazuu hiç elden bırakmayacak. Hiçbir zaman kibirlenmeyecek, gururlanmayacak.Hiçbir zaman kibirlenmeyecek, gururlanmayacak. Gücün, kuvvetin Allah'ta olduğunu bilecek ve Allah'a iyi kulluk etmeye gayret edecek! Gücün, kuvvetin Allah'ta olduğunu bilecek ve Allah'a iyi kulluk etmeye gayret edecek!

Kime tâbi olduğunu bilecek ve başına kimi geçireceğini bilecek. Kime tâbi olduğunu bilecek ve başına kimi geçireceğini bilecek. Başına tepeden pattadak olmadık birisi geçmişse de onu da kabul etmeyecek. Başına tepeden pattadak olmadık birisi geçmişse de onu da kabul etmeyecek. Geçmesi gerekeni geçirecek, geçmemesi gerekeni de atacak, başında tutmayacak. Geçmesi gerekeni geçirecek, geçmemesi gerekeni de atacak, başında tutmayacak.

Neden? Yönetim kötülerin eline geçtiği zaman kötü işler yaparlar, kötülükler yayılır, genişler. Neden?

Yönetim kötülerin eline geçtiği zaman kötü işler yaparlar, kötülükler yayılır, genişler.
İyiler başa geçtiği zaman iyi işler yapılır, iyilik yaygınlaşır, kötülük durdurulmuş olur. İyiler başa geçtiği zaman iyi işler yapılır, iyilik yaygınlaşır, kötülük durdurulmuş olur. Allahualem o bakımdan. Allahualem o bakımdan.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

İzâ madâ şatru'l-leyli ev sülüsâhüİzâ madâ şatru'l-leyli ev sülüsâhü yenzilullâhu ile's-semâi'd-dünyâ fe yekûlü: yenzilullâhu ile's-semâi'd-dünyâ fe yekûlü: Hel min sâilin fe yu'tâ? Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû?Hel min sâilin fe yu'tâ? Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû? Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû hattâ yenfecira's-subhu. Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû hattâ yenfecira's-subhu.

An Ebî Hüreyrete radıyallahu anh. An Ebî Hüreyrete radıyallahu anh.

İmam Müslim b. Küteybe sahih kitapta rivayet etmiş. Sahih hadîs-i şerîf. İmam Müslim b. Küteybe sahih kitapta rivayet etmiş. Sahih hadîs-i şerîf.

Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bize bildiriyor, müjdeliyor: Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bize bildiriyor, müjdeliyor:

İzâ madâ şatru'l-leyli ev sülüsâhü yenzilullâhu ile's-semâi'd-dünyâ. İzâ madâ şatru'l-leyli ev sülüsâhü yenzilullâhu ile's-semâi'd-dünyâ. "Gecenin yarısı geçti mi veyahut üçte ikisi geçti mi; gecenin yarısından sonrası, yarısı veya üçte ikisi geçti mi"Gecenin yarısı geçti mi veyahut üçte ikisi geçti mi; gecenin yarısından sonrası, yarısı veya üçte ikisi geçti mi Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya rahmetiyle nüzul eyler." Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya rahmetiyle nüzul eyler."

Hadîs-i şerîfteki metin "Nüzul eder." diyor, "İner." demek. Hadîs-i şerîfteki metin "Nüzul eder." diyor, "İner." demek. Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya iner. Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya iner.

Allahu Teâlâ hazretleri mekândan münezzehtir. O'na mekân izafe edilemez.Allahu Teâlâ hazretleri mekândan münezzehtir. O'na mekân izafe edilemez. Allahu Teâlâ hazretlerinin zatının künhünü kimse bilemez. Allahu Teâlâ hazretlerinin zatının künhünü kimse bilemez.

Lâ tüdrikühü'l-ebsâr ve hüve yüdrikü'l-ebsâr. Lâ tüdrikühü'l-ebsâr ve hüve yüdrikü'l-ebsâr.

Gözler göremez. Kimse bakamaz, anlayamaz, bilemez, kimse esrarına âşina olamaz. Gözler göremez. Kimse bakamaz, anlayamaz, bilemez, kimse esrarına âşina olamaz. Ama Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ifadesi hadîs-i şerîfte böyle. Ama Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ifadesi hadîs-i şerîfte böyle.

Alimler şerhlerde, açıklamalarda bu inişin maddî bir iniş değil, izaha muhtaç bir başka türlü hâl olduğunu anlatmışlardır. Alimler şerhlerde, açıklamalarda bu inişin maddî bir iniş değil, izaha muhtaç bir başka türlü hâl olduğunu anlatmışlardır.

Fakat bizim bileceğimiz şu ki gecenin yarısı veya üçte ikisi geçti mi Fakat bizim bileceğimiz şu ki gecenin yarısı veya üçte ikisi geçti mi Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinin kapıları açılıyor, bir tecelli başlıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinin kapıları açılıyor, bir tecelli başlıyor.

Ne oluyor? es-Semâ ed-dünyâ demek "en yakın sema" demek. Ne oluyor?

es-Semâ ed-dünyâ demek "en yakın sema" demek.
Dünyâ, burada "en yakın" mânasına. Ednâ ism-i tafdilinin müennesi. Dünyâ, burada "en yakın" mânasına. Ednâ ism-i tafdilinin müennesi.

es-Semâ ed-dünyâ: "En yakın olan sema." Yeryüzünün etrafında yedi kat sema var: es-Semâ ed-dünyâ: "En yakın olan sema."

Yeryüzünün etrafında yedi kat sema var:

Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha. Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha.

En yakın semayı Allahu Teâlâ hazretleri yıldızlarla ziynetlendirmiş, süslemiş. En yakın semayı Allahu Teâlâ hazretleri yıldızlarla ziynetlendirmiş, süslemiş.

Demek ki yıldızların olduğu etrafımızdaki bütün yer, birinci semadır.Demek ki yıldızların olduğu etrafımızdaki bütün yer, birinci semadır. Ondan sonra yıldızların olmadığı ikinci sema, üçüncü sema… yedinci sema. Ondan sonra yıldızların olmadığı ikinci sema, üçüncü sema… yedinci sema.

Vesîa kürsiyyühü's-semavâti ve'l-ard. Vesîa kürsiyyühü's-semavâti ve'l-ard.

Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin kürsüsü semavâtı kuşatmıştır. Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin kürsüsü semavâtı kuşatmıştır. Artık o uzaklıkları, o mesafeleri insanın idrak etmesiArtık o uzaklıkları, o mesafeleri insanın idrak etmesi ve rakamlarla söyleyebilmesi [mümkün değil]! ve rakamlarla söyleyebilmesi [mümkün değil]! O kadar uzakta ki onları ifade edecek rakam yok, mümkün değil. O kadar uzakta ki onları ifade edecek rakam yok, mümkün değil. Zaten öyle yıldızlar var ki milyonlarca senede ışığı geliyor. Zaten öyle yıldızlar var ki milyonlarca senede ışığı geliyor. Bu yıldızlardan ötede ne olduğunu söylüyor. Yıldızlardan sonra altı kat daha sema var. Bu yıldızlardan ötede ne olduğunu söylüyor. Yıldızlardan sonra altı kat daha sema var. O milyonlarca sene gelen o yıldızların olduğu yerlerden sonra altı kat sema daha var.O milyonlarca sene gelen o yıldızların olduğu yerlerden sonra altı kat sema daha var. Ondan sonra Kürsi var. Ondan sonra Kürsi var.

Arş-ı Rahmân'ın yanında Kürsi de sahrada bir küçük tane gibi kalırmış. Arş-ı Rahmân'ın yanında Kürsi de sahrada bir küçük tane gibi kalırmış. Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Azam'ınınAllahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Azam'ının ne kadar azam olduğunu insanoğlu anlayabilirse buradan anlayabilirne kadar azam olduğunu insanoğlu anlayabilirse buradan anlayabilir ama yine de anlayamaz, o büyüklüğü insanın kavrayabilmesi mümkün değil. ama yine de anlayamaz, o büyüklüğü insanın kavrayabilmesi mümkün değil. Hiçbir şeyle mukayese edilebilecek bir şey değil.Hiçbir şeyle mukayese edilebilecek bir şey değil. Allahu Teâlâ hazretlerinin arşı muhteşem bir azamet! Allahu Teâlâ hazretlerinin arşı muhteşem bir azamet!

Ama yedi kat semadan, Kürsi'den sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Azam'ı hepsini kuşatmışken,Ama yedi kat semadan, Kürsi'den sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Azam'ı hepsini kuşatmışken, Allahu Teâlâ hazretleri sema-i dünyaya rahmetiyle nüzul eyler.Allahu Teâlâ hazretleri sema-i dünyaya rahmetiyle nüzul eyler. Kullarına geceleyin yakınlaşır; büyük bir kurbiyyet,Kullarına geceleyin yakınlaşır; büyük bir kurbiyyet, Allah'a bir vuslat ve yakınlık imkânı meydana gelir. Allah'a bir vuslat ve yakınlık imkânı meydana gelir.

Fe-yekûlü Hel min sâilin fe yu'tâ? Fe-yekûlü Hel min sâilin fe yu'tâ? "Allahu Teâlâ hazretleri; 'İçinizde bir şey isteyen var mı ki istediği verilsin, "Allahu Teâlâ hazretleri; 'İçinizde bir şey isteyen var mı ki istediği verilsin, var mı bir şey isteyen? İstediği verilecek.' der." var mı bir şey isteyen? İstediği verilecek.' der."

Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû?Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû? "Var mı içinizden bir dua eden kimse; uykusunu bölmüş, gecenin yarısı, "Var mı içinizden bir dua eden kimse; uykusunu bölmüş, gecenin yarısı, üçte ikisi geçtiği zaman uyumamakta, ayakta; abdest almış, namaz kılıyor. üçte ikisi geçtiği zaman uyumamakta, ayakta; abdest almış, namaz kılıyor. Var mı içinizde bir namaz kılan? Var mı bir dua eden? Var mı içinizde bir namaz kılan? Var mı bir dua eden? Duası kabul olacak. Var mı bir dua eden?.." diye seslenir. Duası kabul olacak. Var mı bir dua eden?.." diye seslenir.

Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû. Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû. "Var mı içinizde Allah'a tevbe istiğfar eden, 'Allah'ım, beni affet!' diyen, affolacak!" diye "Var mı içinizde Allah'a tevbe istiğfar eden, 'Allah'ım, beni affet!' diyen, affolacak!" diye kullarına böyle seslenir. kullarına böyle seslenir.

Burada Üç ifade var: Hel min sâilin fe yu'tâ? Burada Üç ifade var:

Hel min sâilin fe yu'tâ?
"Var mı içinizden bir şey isteyen, istediği verilecek!""Var mı içinizden bir şey isteyen, istediği verilecek!" Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû? "Var mı bir dua eden, duasına icabet olunacak!" Hel min dâ'in fe yüstecâbelehû? "Var mı bir dua eden, duasına icabet olunacak!" Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû. "Var mı afv u mağfiret isteyen, affolunacak!" diye Hel min müstağfirîn fe yuğferalehû. "Var mı afv u mağfiret isteyen, affolunacak!" diye Allahu Teâlâ hazretleri seslenir. Allahu Teâlâ hazretleri seslenir.

Kullarına yakınlaşır, mânevî bir yakınlıkla yakınlaşır. Kullarına yakınlaşır, mânevî bir yakınlıkla yakınlaşır. Geceleyin bizim idrakimizin alamayacağı bir muazzam bir şey oluyor.Geceleyin bizim idrakimizin alamayacağı bir muazzam bir şey oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri kullarına yakınlaşıyor ve sesleniyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri kullarına yakınlaşıyor ve sesleniyor ki;

"Var mı bir şey isteyen, vereceğim; var mı dua eden, duasını kabul edeceğim;"Var mı bir şey isteyen, vereceğim; var mı dua eden, duasını kabul edeceğim; var mı afv u mağfiret isteyen, affedeceğim!" var mı afv u mağfiret isteyen, affedeceğim!"

Hattâ yenfecira's-subhu. "Şafak atıncaya kadar, fecir, fecr-i sâdık doğuncaya kadar!" Hattâ yenfecira's-subhu. "Şafak atıncaya kadar, fecir, fecr-i sâdık doğuncaya kadar!"

O ne demek? Takvimdeki hangi vakit? O ne demek? Takvimdeki hangi vakit?

İmsak vakti gelince! Oruçluya "Artık, dur! İmsak vakti gelince! Oruçluya "Artık, dur! Oruç vakti başladı; artık yemek yiyemezsin, su içemezsin…" dediğimiz zamana kadarOruç vakti başladı; artık yemek yiyemezsin, su içemezsin…" dediğimiz zamana kadar Allah celle celâlühû ve amme nevâluhû ve lâ ilâhe gayruhû böyle seslenirmiş,Allah celle celâlühû ve amme nevâluhû ve lâ ilâhe gayruhû böyle seslenirmiş, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bildiriyor.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bildiriyor. İmam Müslim; İmam Buhârî'den sonra hadis sahasının en büyük imamlarından,İmam Müslim; İmam Buhârî'den sonra hadis sahasının en büyük imamlarından, önderlerinden, alimlerinden birisidir, onun kitabında yazıyor. önderlerinden, alimlerinden birisidir, onun kitabında yazıyor.

Demek ki gecelerde neler oluyor da biz uykuda kaçırıyoruz! Demek ki gecelerde neler oluyor da biz uykuda kaçırıyoruz! Semada neler oluyor da ne fırsatlar kaçıyor!Semada neler oluyor da ne fırsatlar kaçıyor! Ne fırsatlar kaçıyor da insanlar farkında değil!Ne fırsatlar kaçıyor da insanlar farkında değil! Hâlbuki Allah isteyene istediğini verecek; dua edenin duasını kabul edecek,Hâlbuki Allah isteyene istediğini verecek; dua edenin duasını kabul edecek, afv u mağfiret isteyeni afv u mağfiret edecek. afv u mağfiret isteyeni afv u mağfiret edecek. O hâlde gecelerin kıymetini bilelim. Gecelerin bu mânevî pazarından biz de nasibimizi alalım. O hâlde gecelerin kıymetini bilelim. Gecelerin bu mânevî pazarından biz de nasibimizi alalım.

Çarşamba pazarını düşünün, ne kadar güzel! Çarşamba pazarını düşünün, ne kadar güzel! Allah ne nimetler vermiş; renk renk, yeşil, kırmızı, sarı, turuncu sebze, meyve,Allah ne nimetler vermiş; renk renk, yeşil, kırmızı, sarı, turuncu sebze, meyve, salkım salkım, kasa kasa, demet demet güzellikler, tadına doyum olmayan nimetler… salkım salkım, kasa kasa, demet demet güzellikler, tadına doyum olmayan nimetler… Sonra öğle olur, ikindi, akşam olur;Sonra öğle olur, ikindi, akşam olur; satılan satılır, çürükler atılır, tezgâhlar devrilir, satılan satılır, çürükler atılır, tezgâhlar devrilir, pazar biter, müşteriler kaçar, satıcılar da gider. İş nereye kalıyor? pazar biter, müşteriler kaçar, satıcılar da gider.

İş nereye kalıyor?

Çöpçülere kalıyor. Artık çöpleri toplayacaklar çünkü Çarşamba pazarı oldu, bitti.Çöpçülere kalıyor. Artık çöpleri toplayacaklar çünkü Çarşamba pazarı oldu, bitti. Alan aldı, satan sattı; ondan sonra iş çöpçülere kalıyor. Alan aldı, satan sattı; ondan sonra iş çöpçülere kalıyor.

Peki bütün gece uyuyup da sabah kalkanlar ne oluyor? Peki bütün gece uyuyup da sabah kalkanlar ne oluyor?

İşte böyle pazar bitiyor, satan satıyor, alan alıyor;İşte böyle pazar bitiyor, satan satıyor, alan alıyor; hadi bakalım alacaksan geceleyin Çarşamba pazarından git bir şey al! hadi bakalım alacaksan geceleyin Çarşamba pazarından git bir şey al! Nerede o kırmızı domatesler, biberler, meyveler, sebzeler, üzümler…Nerede o kırmızı domatesler, biberler, meyveler, sebzeler, üzümler… Gündüzdü o, gitti! Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin mânevî ikramları gecenin o vaktinde oluyor.Gündüzdü o, gitti! Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin mânevî ikramları gecenin o vaktinde oluyor. Fecir attığı zaman, tan yeri ağarmaya başladığı zaman artık bitmiş oluyor.Fecir attığı zaman, tan yeri ağarmaya başladığı zaman artık bitmiş oluyor. O hâlde bu mânevî pazarın kıymetini bilelim. O hâlde bu mânevî pazarın kıymetini bilelim.

Mehmet Zahid Hocamız Bursa'da çeşitli camilerde vazife gördü. Mehmet Zahid Hocamız Bursa'da çeşitli camilerde vazife gördü. Üftade Camii imamı olarak vazife görürken sonra İstanbul'a işaretle geldiÜftade Camii imamı olarak vazife görürken sonra İstanbul'a işaretle geldi ve burada irşat vazifesini yaptı. Ümmü Gülsüm Zeyrek Camii'nde vazife yaptı.ve burada irşat vazifesini yaptı. Ümmü Gülsüm Zeyrek Camii'nde vazife yaptı. Sonra [İskenderpaşa] nasip oldu, buradan da âhirete irtihali oldu. Sonra [İskenderpaşa] nasip oldu, buradan da âhirete irtihali oldu.

Üftade hazretleri kaddessallahu sırrahu'l-azîz bir şiir yazmış. Üftade hazretleri kaddessallahu sırrahu'l-azîz bir şiir yazmış. Eski büyüklerimiz aynı zamanda zarif insanlar. Eski büyüklerimiz aynı zamanda zarif insanlar. İnsan tam bir evliyâ olunca her şeyi hoş oluyor, lokum gibi, kaymak gibi oluyor, tatlı oluyor.İnsan tam bir evliyâ olunca her şeyi hoş oluyor, lokum gibi, kaymak gibi oluyor, tatlı oluyor. Yunus Emre gibi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri gibi,Yunus Emre gibi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri gibi, Eşrefoğlu Rûmî, Hacı Bayrâm-ı Velî gibi tarihe geçen şahsiyetleri biliyorsunuz. Eşrefoğlu Rûmî, Hacı Bayrâm-ı Velî gibi tarihe geçen şahsiyetleri biliyorsunuz. Aziz Mahmûd-u Hüdâî hazretleri gibi padişahların gelip elini öptüğü insan oluyorlar, Aziz Mahmûd-u Hüdâî hazretleri gibi padişahların gelip elini öptüğü insan oluyorlar, çok tatlı insan oluyorlar.çok tatlı insan oluyorlar. Ve ruhları çok zengin oluyor, iç âlemleri çok renkli oluyor.Ve ruhları çok zengin oluyor, iç âlemleri çok renkli oluyor. Aynı zamanda içlerinde şi'riyyet oluyor, lirizm, duyguluk, hassaslık oluyorAynı zamanda içlerinde şi'riyyet oluyor, lirizm, duyguluk, hassaslık oluyor ve onlar güzel şiirlerle o duygularını da ifade ediyorlar. ve onlar güzel şiirlerle o duygularını da ifade ediyorlar.

Üftade hazretlerinin bir ilâhisi, şiiri vardır. Üftade hazretlerinin bir ilâhisi, şiiri vardır. O işte bu hadîs-i şerîfteki gecenin bu hâlini anlatan bir ilâhidir.O işte bu hadîs-i şerîfteki gecenin bu hâlini anlatan bir ilâhidir. İki gün önce bizim İLKSAV Vakfı'nda [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ı anma toplantısındaİki gün önce bizim İLKSAV Vakfı'nda [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ı anma toplantısında ilâhi ekibi onu da okudu. ilâhi ekibi onu da okudu.

Çağırdı beni uykuda bir hâtıf-ı esrâr Çağırdı beni uykuda bir hâtıf-ı esrâr

Dur ne yatarsın eyâ tâlib-i didâr Dur ne yatarsın eyâ tâlib-i didâr

"Uykudayken bir melek bana 'Ey Allah'ın cemalini görmek heveslisi, arzulusu;"Uykudayken bir melek bana 'Ey Allah'ın cemalini görmek heveslisi, arzulusu; kalksana ya, ne yatıp duruyorsun, ne yatıyorsun?..' diye seslendi." kalksana ya, ne yatıp duruyorsun, ne yatıyorsun?..' diye seslendi."

Üftade hazretlerinin böyle bir ilâhisi var. Üftade hazretlerinin böyle bir ilâhisi var. Onun sözleri bu hadîs-i şerîfi anlatıyor: Onun sözleri bu hadîs-i şerîfi anlatıyor:

Sülüsânı geçince gecenin, emr-i Hak ile Gökten yere ine bir melek, ey yâr Sülüsânı geçince gecenin, emr-i Hak ile

Gökten yere ine bir melek, ey yâr

Çağıra kimin hâceti varsa cânib-i Hakk'tan Çağıra kimin hâceti varsa cânib-i Hakk'tan

Dursun dilesin isteğini, geçmeye bâzâr Dursun dilesin isteğini, geçmeye bâzâr

"Melek iner de kullara; 'Cenâb-ı Hakk'ın dergâhından kim ne istemek düşünüyorsa,"Melek iner de kullara; 'Cenâb-ı Hakk'ın dergâhından kim ne istemek düşünüyorsa, muradı varsa gelsin dilesin, pazar zamanı geçmesin, gelsin şimdi istesin!' diye seslenir." muradı varsa gelsin dilesin, pazar zamanı geçmesin, gelsin şimdi istesin!' diye seslenir."

Seslenir, seslenir de, onu duyacak kulak lazım! Seslenir, seslenir de, onu duyacak kulak lazım!

Gecenin o [feyzinden] faydalanmanın biraz da şartlarından bahsedelim Gecenin o [feyzinden] faydalanmanın biraz da şartlarından bahsedelim çünkü önemli bir nokta geldi dayandı. çünkü önemli bir nokta geldi dayandı. Hazır tavı gelmişken, demir mum gibi olmuşken örsün üstüne çekip şekil vermek lazım. Hazır tavı gelmişken, demir mum gibi olmuşken örsün üstüne çekip şekil vermek lazım.

Dervişlerin, sizlerin ve bizlerin gecenin bu vaktinden istifade etmesi gerekiyor. Dervişlerin, sizlerin ve bizlerin gecenin bu vaktinden istifade etmesi gerekiyor. Çünkü bir mânevî pazar var.Çünkü bir mânevî pazar var. Geceleyin, [gecenin] yarısı veya üçte ikisi geçince bir mânevî, güzel imkân zuhur ediyor. Geceleyin, [gecenin] yarısı veya üçte ikisi geçince bir mânevî, güzel imkân zuhur ediyor.

Akıllı bir insan ne yapacak? Gecenin o vaktinde kalkabilmenin hazırlığını yapacak. Akıllı bir insan ne yapacak?

Gecenin o vaktinde kalkabilmenin hazırlığını yapacak.
İyi bir derviş, gecenin o vaktinde uyanabilmenin aşkını, İyi bir derviş, gecenin o vaktinde uyanabilmenin aşkını, isteğini içinde duyacak, hazırlığını yapacak. isteğini içinde duyacak, hazırlığını yapacak.

Bu nasıl olur? Bu nasıl olur?

Kış aylarında gece uzundur, çok kolay olur.Kış aylarında gece uzundur, çok kolay olur. Çünkü zaten yatsı 19..00'da bitiyor, sabah da 06.00'da oluyor.Çünkü zaten yatsı 19..00'da bitiyor, sabah da 06.00'da oluyor. Günün büyük bir kısmı gece, karanlık ve insan dinlenebiliyor.Günün büyük bir kısmı gece, karanlık ve insan dinlenebiliyor. Dinlenip gecenin yarısı geçince veya sülüsânı, Dinlenip gecenin yarısı geçince veya sülüsânı, üçte ikisi geçince uyanacak bir durum mevcut oluyor.üçte ikisi geçince uyanacak bir durum mevcut oluyor. Yazın olsa böyle olmaz. Yazın gece, saat 21.30-22.00'de güneş batar,Yazın olsa böyle olmaz. Yazın gece, saat 21.30-22.00'de güneş batar, saat 03.30-04.00'da da doğar. O arada insanın dinlenip kalkması zor olur. saat 03.30-04.00'da da doğar. O arada insanın dinlenip kalkması zor olur.

Yatsı namazından sonra fuzuli, mâlâyâni meşguliyetlerle meşgul olmayın. Yatsı namazından sonra fuzuli, mâlâyâni meşguliyetlerle meşgul olmayın. Yatsı namazından sonra hemen yatmaya gayret edin ki dinlenebilesiniz.Yatsı namazından sonra hemen yatmaya gayret edin ki dinlenebilesiniz. Bütün gün çalıştınız, yoruldunuz, kafanız da yoruldu gönlünüz de yoruldu. Bütün gün çalıştınız, yoruldunuz, kafanız da yoruldu gönlünüz de yoruldu. Yatın ama gecenin yarısı veya sülüsânı geçince kalkmak üzere yatın! Yatın ama gecenin yarısı veya sülüsânı geçince kalkmak üzere yatın! Saati ona göre kurun: Saati ona göre kurun:

"Sabahleyin 07.30'da işe gideceğim, treni, vapuru, otobüsü kaçırmayayım. "Sabahleyin 07.30'da işe gideceğim, treni, vapuru, otobüsü kaçırmayayım. Memuriyette, dairede imza var, imzayı atmazsam müdürden paparayı yerim…" filan diye değil deMemuriyette, dairede imza var, imzayı atmazsam müdürden paparayı yerim…" filan diye değil de gecenin fecirden önce, imsaktan önceki vaktinde kalkmak üzere saatinizi ayarlayın. gecenin fecirden önce, imsaktan önceki vaktinde kalkmak üzere saatinizi ayarlayın.

İnsan geceleyin abdestli yatarsa, abdest alıp iki rekât, dört rekât namaz kılıp yatarsaİnsan geceleyin abdestli yatarsa, abdest alıp iki rekât, dört rekât namaz kılıp yatarsa o zaman gece mânevî bakımdan kalkması kolay olur. o zaman gece mânevî bakımdan kalkması kolay olur. Ona da dikkat edin. Geceleyin televizyon ile ömrünüzü telef etmeyin.Ona da dikkat edin.

Geceleyin televizyon ile ömrünüzü telef etmeyin.
Bu televizyonlar tamamen söylediğimiz şeylerin zıttı bir durum meydana getiriyor.Bu televizyonlar tamamen söylediğimiz şeylerin zıttı bir durum meydana getiriyor. İnsanlar 01.00-02.00'ye kadar meşgul oluyorlar. İnsanlar 01.00-02.00'ye kadar meşgul oluyorlar. Şimdi 24 saat yayın yapan televizyon da var, bir sürü de kanal var. Şimdi 24 saat yayın yapan televizyon da var, bir sürü de kanal var. Elinde uzaktan komuta cihazı; tak tak 20 tane kanalı, hepsini tarıyor. Elinde uzaktan komuta cihazı; tak tak 20 tane kanalı, hepsini tarıyor. Hangisini beğenirse; şurada güzel bir program varmış, otur, sabaha kadar... Hangisini beğenirse; şurada güzel bir program varmış, otur, sabaha kadar... Yarın tatilse sabaha kadar seyrediyor.Yarın tatilse sabaha kadar seyrediyor. Büyük bir bela, bataklık; giren kolay kolay çıkamıyor ve sıyrılamıyor!Büyük bir bela, bataklık; giren kolay kolay çıkamıyor ve sıyrılamıyor! Televizyon bu işin karşısında! Bu hadîs-i şerîfin karşısında kocaman, dağ gibi bir mâni var! Televizyon bu işin karşısında! Bu hadîs-i şerîfin karşısında kocaman, dağ gibi bir mâni var!

Nedir o dağ? Televizyon! Nedir o dağ?

Televizyon!

Sonra bir de alışkanlıklarımız var; millet saat 00.00-01.00 olmadan yatmıyor.Sonra bir de alışkanlıklarımız var; millet saat 00.00-01.00 olmadan yatmıyor. Akşam yemeğini yedi mi kahveye gidecekse kahveye gidiyor, kulübe gidecekse kulübe gidiyor;Akşam yemeğini yedi mi kahveye gidecekse kahveye gidiyor, kulübe gidecekse kulübe gidiyor; eğleniyor, konuşuyor, gülüyor, oynuyor… eğleniyor, konuşuyor, gülüyor, oynuyor… Sonra yorgun argın geliyor, yatağa yatıyor.Sonra yorgun argın geliyor, yatağa yatıyor. Ceketi bir tarafa, pantolonu bir tarafa fırlatıyor,Ceketi bir tarafa, pantolonu bir tarafa fırlatıyor, pijamanın altını giyiyor, üstünü giymiyor, yatağa yatıyor. pijamanın altını giyiyor, üstünü giymiyor, yatağa yatıyor. Ondan sonra güneş doğuyor. Neden sonra çişi sıkıştığı için uyanıyor, yoksa kalkmayacak!Ondan sonra güneş doğuyor. Neden sonra çişi sıkıştığı için uyanıyor, yoksa kalkmayacak! O sıkıştırmasa kalkacağı yok. Bereket versin öyle bir sıkıştırma durumu var, o zaman kalkıyor. O sıkıştırmasa kalkacağı yok. Bereket versin öyle bir sıkıştırma durumu var, o zaman kalkıyor.

Olmaz. Bu İslâmî bir durum değil. Eskilerin, eski büyüklerimizin yaşam tarzı öyle değil! Olmaz. Bu İslâmî bir durum değil. Eskilerin, eski büyüklerimizin yaşam tarzı öyle değil!

Allahu Teâla hazretleri bizi İslam'a göre hayatını tanzim eden, rızasına uygun yaşayan,Allahu Teâla hazretleri bizi İslam'a göre hayatını tanzim eden, rızasına uygun yaşayan, hayatımızın her birisi altından, elmastan daha kıymetli olan dakikalarını, saniyelerini güzel değerlendiren,hayatımızın her birisi altından, elmastan daha kıymetli olan dakikalarını, saniyelerini güzel değerlendiren, ömrü hayırlı bir şekilde geçiren ve huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmanınömrü hayırlı bir şekilde geçiren ve huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmanın tüm hazırlıklarını en iyi şekilde yapan kullarından eylesin. tüm hazırlıklarını en iyi şekilde yapan kullarından eylesin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2