Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Gerçek Zenginlik ve Fakirlik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Cemâziye'l-Evvel 1415 / 30.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlimden Maksat, Tefekkür Kadar Kıymetli Bir İbadet Yoktur, Sükut da İbadettir, Fiil Olmadan Boş Sözün Bir Anlamı Olmaz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gerçek Zenginlik ve Fakirlik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Cemâziye'l-Evvel 1415 / 30.10.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlimden Maksat, Tefekkür Kadar Kıymetli Bir İbadet Yoktur, Sükut da İbadettir, Fiil Olmadan Boş Sözün Bir Anlamı Olmaz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


el-Hamdü lillâhi hakka hamdihî nahmedühü bi-cemîi mehâmidihî


el-Hamdü lillâhi hakka hamdihî nahmedühü bi-cemîi mehâmidihî
lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihlehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih ve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâci ruûsinâve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâci ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâve tabîbi kulûbinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!


Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!


Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, ihsanı, ikramı, dünyada âhirette üzerinize olsun.


Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, ihsanı, ikramı, dünyada âhirette üzerinize olsun.
Rabbimiz iki cihanın saadetine cümlemizi erdirsin.Rabbimiz iki cihanın saadetine cümlemizi erdirsin. Sevdiklerinizle beraber rahmetine mazhar eyleyip cennetiyle cemaliyle müşerref buyursun.Sevdiklerinizle beraber rahmetine mazhar eyleyip cennetiyle cemaliyle müşerref buyursun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden
bir demet, o gül bahçesinden bir buket sunmak üzere kürsüye çıktık.bir demet, o gül bahçesinden bir buket sunmak üzere kürsüye çıktık. Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup sizlere mânâ-ı şerîflerini nakledeceğiz. Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup sizlere mânâ-ı şerîflerini nakledeceğiz. Birinci hadîs-i şerîf Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Birinci hadîs-i şerîf Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Efendimiz hazretlerinden rivayet edilmiş. Efendimiz hazretlerinden rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu rivayette buyuruyorlar ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu rivayette buyuruyorlar ki;

La fakra eşeddü mine'l-cehli ve lâ ğınâ a'vedü mine'l-akli ve la ibâdete ke't-tefekkür.


La fakra eşeddü mine'l-cehli ve lâ ğınâ a'vedü mine'l-akli ve la ibâdete ke't-tefekkür.


Efendimiz bu hadîs-i şerîflerinde; üç küçük cümlede, üç büyük mânayı bizlere talim buyurdular:


Efendimiz bu hadîs-i şerîflerinde; üç küçük cümlede, üç büyük mânayı bizlere talim buyurdular:
Lâ fakra eşeddü mine'l-cehli. "Cahil oluştan, bilgisizlikten,Lâ fakra eşeddü mine'l-cehli. "Cahil oluştan, bilgisizlikten, daha büyük daha musibetli daha fena bir fakirlik olamaz. Daha şiddetli bir fakirlik olamaz."daha büyük daha musibetli daha fena bir fakirlik olamaz. Daha şiddetli bir fakirlik olamaz." Fakr "ihtiyaç" demektir. Fakir demek "muhtaç insan" demektir.Fakr "ihtiyaç" demektir. Fakir demek "muhtaç insan" demektir. Mala ihtiyacı var, paraya ihtiyacı var, çeşitli ihtiyaçları var, bunları karşılayacak gelirleri yok; Mala ihtiyacı var, paraya ihtiyacı var, çeşitli ihtiyaçları var, bunları karşılayacak gelirleri yok; onun için o insana "fakir" diyoruz. Ayrıca bir bakıma hepimiz fakiriz, hepimiz fukarayız.onun için o insana "fakir" diyoruz. Ayrıca bir bakıma hepimiz fakiriz, hepimiz fukarayız.

Lâ fakra eşeddü mine'l-cehli.


Lâ fakra eşeddü mine'l-cehli.


Eşed kelimesi mânasında olduğu için; "Bu mensup olacak cahillikten daha fena,


Eşed kelimesi mânasında olduğu için; "Bu mensup olacak cahillikten daha fena,
daha şiddetli bir fakirlik yoktur." daha şiddetli bir fakirlik yoktur." Ve lâ ğınâ a'vede mine'l-aklı. "Akıldan daha faydalı bir zenginlik de yoktur."Ve lâ ğınâ a'vede mine'l-aklı. "Akıldan daha faydalı bir zenginlik de yoktur." Ve lâ ibâdete ke't-tefekkür. Ve lâ ibâdete ke't-tefekkür. "Düşünmek gibi de kıymetli; o kadar, o derecede yüksek bir ibadet de yoktur.""Düşünmek gibi de kıymetli; o kadar, o derecede yüksek bir ibadet de yoktur."

Birincisi, cahilliği, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;


Birincisi, cahilliği, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;
"şiddetli bir fakirlik" olarak tasvir ediyor. "şiddetli bir fakirlik" olarak tasvir ediyor.

İnsanın malı olmayabilir; ne yapalım, sabreder.


İnsanın malı olmayabilir; ne yapalım, sabreder.
Ekmeği buluyorsa ekmeği tuza banar yer, zeytinle yer veyahut bazı büyüklerimizEkmeği buluyorsa ekmeği tuza banar yer, zeytinle yer veyahut bazı büyüklerimiz ekmeğin yanık yerlerini, yanık olmayan yerlerine katık yaparlarmış, öyle yerlermiş.ekmeğin yanık yerlerini, yanık olmayan yerlerine katık yaparlarmış, öyle yerlermiş.

"Kimsenin hakkı geçmesin." diye tarlayı kendisi sürermiş, kendisi biçermiş,


"Kimsenin hakkı geçmesin." diye tarlayı kendisi sürermiş, kendisi biçermiş,
kendisi harmanını yaparmış, kendisi el değirmeninde öğütürmüş, kendisi yoğurur ekmek yaparmış.kendisi harmanını yaparmış, kendisi el değirmeninde öğütürmüş, kendisi yoğurur ekmek yaparmış.

"Helal lokma yemiş olayım." diye kendisi yaparmış.


"Helal lokma yemiş olayım." diye kendisi yaparmış.


Çünkü haram lokma, insanı felakete sürüklüyor.


Çünkü haram lokma, insanı felakete sürüklüyor.
Haram lokma insanın boğazından geçip midesine gitti mi onun dünyada âhirette zararı oluyor.Haram lokma insanın boğazından geçip midesine gitti mi onun dünyada âhirette zararı oluyor. Mü'min için haram lokmayı temizlemek ancak cehennem ateşinde yanmakla mümkün oluyor.Mü'min için haram lokmayı temizlemek ancak cehennem ateşinde yanmakla mümkün oluyor.

Mü'min haram lokma yemişse -Allah korusun- o cehennemde yanacak, yanacak, yanacak, yanacak;


Mü'min haram lokma yemişse -Allah korusun- o cehennemde yanacak, yanacak, yanacak, yanacak;
o haram öyle temizlenecek.o haram öyle temizlenecek.

Onun için büyüklerimiz tasavvuf büyüklerimiz, din büyüklerimiz, âlimlerimiz


Onun için büyüklerimiz tasavvuf büyüklerimiz, din büyüklerimiz, âlimlerimiz
-e tabi biliyorsunuz bizim mezhebimize, itikadımıza göre sahabe-i kirâm -e tabi biliyorsunuz bizim mezhebimize, itikadımıza göre sahabe-i kirâm bütün müslümanların hepsinden üstün bir tabaka.bütün müslümanların hepsinden üstün bir tabaka.

Sahabe-i kirâmın en üstünü de Hulafâ-i Râşidîn; onlarında en faziletlisi Ebû Bekir Sıddîk.


Sahabe-i kirâmın en üstünü de Hulafâ-i Râşidîn; onlarında en faziletlisi Ebû Bekir Sıddîk.
Biliyorsunuz nasıl kendisine şüpheli yemek gelince bir lokma almış, sonra;Biliyorsunuz nasıl kendisine şüpheli yemek gelince bir lokma almış, sonra;

"Bu nereden geldi?" diye sormuş.


"Bu nereden geldi?" diye sormuş.


Geliş yerinin sıhhatli olmadığını anlayınca zorla çıkarmış ve demiş ki;


Geliş yerinin sıhhatli olmadığını anlayınca zorla çıkarmış ve demiş ki;


"Haramla biten, teşekkül eden vücuda cehennem ateşi yakışır."


"Haramla biten, teşekkül eden vücuda cehennem ateşi yakışır."


Bir müşrik dininden gelmiş veyahut mesir denilen kumar oyunundan ayrılmış bir et olduğu için yememiş;


Bir müşrik dininden gelmiş veyahut mesir denilen kumar oyunundan ayrılmış bir et olduğu için yememiş;
yediği lokmayı da kusarak çıkarmış ki vücudunda ondan bir fayda gelmiş olmasın.yediği lokmayı da kusarak çıkarmış ki vücudunda ondan bir fayda gelmiş olmasın. Çünkü "Haramla vücutta bir hücre meydana gelse onun mutlaka cehennemde yanması lazım gelir."Çünkü "Haramla vücutta bir hücre meydana gelse onun mutlaka cehennemde yanması lazım gelir."

Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz; ümmetin en faziletlisidir.


Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz; ümmetin en faziletlisidir.
Bu haram lokmaya bulaşmamak arzusu oradan başlıyor.Bu haram lokmaya bulaşmamak arzusu oradan başlıyor.

Salih büyüklerimizden, evliyâullah efendilerimizden, pîrlerimizden, şeyhlerimizden itibaren de


Salih büyüklerimizden, evliyâullah efendilerimizden, pîrlerimizden, şeyhlerimizden itibaren de
bizlere doğru takvâ yolu geliyor ve helal lokma yemek en önemli bir şey oluyor.bizlere doğru takvâ yolu geliyor ve helal lokma yemek en önemli bir şey oluyor.

Binâenaleyh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında birisi dileniyormuş da


Binâenaleyh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında birisi dileniyormuş da
Efendimiz demiş ki;

"Dilenme! Elindeki şu eşyanı sat, git bir ip al." Almış, gelmiş.
Efendimiz demiş ki;

"Dilenme! Elindeki şu eşyanı sat, git bir ip al." Almış, gelmiş.


"Tamam, bu iple git dağlardan odun topla, getir sat. Bir ip odunu şu kadara sat, paranı kazan."


"Tamam, bu iple git dağlardan odun topla, getir sat. Bir ip odunu şu kadara sat, paranı kazan."


Çalıştırmış; dilenmesi, başkasının sırtından, başkasına avuç açarak bir şey kazanmasını istememiş.


Çalıştırmış; dilenmesi, başkasının sırtından, başkasına avuç açarak bir şey kazanmasını istememiş.


Hz. Ali Efendimiz'i biliyorsunuz, bu hadisi rivayet edenlerden.


Hz. Ali Efendimiz'i biliyorsunuz, bu hadisi rivayet edenlerden.
Onun hayatında da var.Onun hayatında da var. Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret ettikleri zaman bu hâli yaşamışlar. Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret ettikleri zaman bu hâli yaşamışlar.

İnsanın yeni bir şehirde iş düzeni kurması kolay değil; onların da büyük sermayeleri yok.


İnsanın yeni bir şehirde iş düzeni kurması kolay değil; onların da büyük sermayeleri yok.
Zaten şimdiki gibi altınlar, gümüşler hanımların kollarında bilezikler, boyunlarda beşi bir yerdeler yok.Zaten şimdiki gibi altınlar, gümüşler hanımların kollarında bilezikler, boyunlarda beşi bir yerdeler yok. İnsan sıkıştığı zaman hanımına rica ediyor. "Aman şunu ver de sermaye yapayım." diyebiliyor. İnsan sıkıştığı zaman hanımına rica ediyor. "Aman şunu ver de sermaye yapayım." diyebiliyor.

Hz. Ali Efendimiz bir hurma almak karşılığında şey yaparmış benim gözüme de dokunuyor da


Hz. Ali Efendimiz bir hurma almak karşılığında şey yaparmış benim gözüme de dokunuyor da
bir kova bir şey çekermiş; ondan sonra bir avuç hurma kazanmış. bir kova bir şey çekermiş; ondan sonra bir avuç hurma kazanmış. Medine'ye geldiği zaman Peygamber Efendimiz'e bir avuç hurma götürmüş, ona ikram etmiş;Medine'ye geldiği zaman Peygamber Efendimiz'e bir avuç hurma götürmüş, ona ikram etmiş; o da yemiş, kendisi de yemiş.o da yemiş, kendisi de yemiş. Allah vücuduna sıhhat âfiyet versin; insan alnının teriyle nasıl olsa bir ekmek parası kazanır.Allah vücuduna sıhhat âfiyet versin; insan alnının teriyle nasıl olsa bir ekmek parası kazanır. Tabi oralarda biraz daha zor; bizde kolay.Tabi oralarda biraz daha zor; bizde kolay. Bizde dağlardan otları toplasak bile yine karnımızı doyururuz. Bizde dağlardan otları toplasak bile yine karnımızı doyururuz.

Bayburt'tan bir amcamız vardı; -Allah rahmet eylesin, cennetlik eylesin, makamını yüksek eylesin-


Bayburt'tan bir amcamız vardı; -Allah rahmet eylesin, cennetlik eylesin, makamını yüksek eylesin-
Ruslar geldiği zaman oradan hicret etmişler, otuz üç kişi aile olarak Bayburt'tan çıkmışlar Ruslar geldiği zaman oradan hicret etmişler, otuz üç kişi aile olarak Bayburt'tan çıkmışlar Ankara'ya geldikleri zaman üç tanesi kalmış.Ankara'ya geldikleri zaman üç tanesi kalmış. Otuz tanesi yollarda o mahrumiyetlerde şehit olmuş, ölmüş. Otuz tanesi yollarda o mahrumiyetlerde şehit olmuş, ölmüş. Mahrumiyetten hastalanmış, açlıktan ölmüş; her birisi bir yere gömülmüş. Mahrumiyetten hastalanmış, açlıktan ölmüş; her birisi bir yere gömülmüş.

"Hocam, otların her çeşidini bilirim. O acı otları yiye yiye şu ağzımın kenarları yara olmuştur.


"Hocam, otların her çeşidini bilirim. O acı otları yiye yiye şu ağzımın kenarları yara olmuştur.
İnsanların kırıp da sütü çıktığı için zehirli sandığı otları yemişimdir;İnsanların kırıp da sütü çıktığı için zehirli sandığı otları yemişimdir; onlar zehirli değildir." diye kendisi anlatırdı. onlar zehirli değildir." diye kendisi anlatırdı.

İnsan netice itibariyle ot yer, çalışır; bir kova şey çeker, bir tane hurma alır, bir şey kazanır, tamam.


İnsan netice itibariyle ot yer, çalışır; bir kova şey çeker, bir tane hurma alır, bir şey kazanır, tamam.
Ama alnının teriyle kazanmak daha iyi. Ama alnının teriyle kazanmak daha iyi.

Yine büyüklerimizden, sanıyorum Hz. Ali Efendimiz'in menâkıbı hep gözümün önüne,


Yine büyüklerimizden, sanıyorum Hz. Ali Efendimiz'in menâkıbı hep gözümün önüne,
hafızama geliyor bugün.hafızama geliyor bugün. Halifeyken önüne faluzeç denilen, "pelte" denilen yani bir tatlı getirmişler, koymuşlar.Halifeyken önüne faluzeç denilen, "pelte" denilen yani bir tatlı getirmişler, koymuşlar.

Demiş ki; -tatlıya hitaben söylüyor-


Demiş ki; -tatlıya hitaben söylüyor-
"Rengin güzel, kokun da hoş, galiba lezzetin de iyi ama nefsimi sana alıştırmak istemiyorum.""Rengin güzel, kokun da hoş, galiba lezzetin de iyi ama nefsimi sana alıştırmak istemiyorum."

"Alın, bunu götürün." demiş, kendi kuru ekmeğini yemiş.


"Alın, bunu götürün." demiş, kendi kuru ekmeğini yemiş.


Helal lokma yemeye dikkat etmişler, harama hiç aldırmamışlar.


Helal lokma yemeye dikkat etmişler, harama hiç aldırmamışlar.
Allah; dileyen insana da, buna gayret eden insana da, işte bir kolaylık verir, hırsı olmazsa geçinir.Allah; dileyen insana da, buna gayret eden insana da, işte bir kolaylık verir, hırsı olmazsa geçinir.

İnsanın yiyeceğinin az olması, parasının az olması fakirlik değil.


İnsanın yiyeceğinin az olması, parasının az olması fakirlik değil.


Asıl fakirlik nedir?

Cahilliktir ve alimlik, bilginlik çok kıymetli bir husus.


Asıl fakirlik nedir?

Cahilliktir ve alimlik, bilginlik çok kıymetli bir husus.
Büyüklerimiz diyor ki;Büyüklerimiz diyor ki;

"Vallahi köle iken ilim sayesinde efendiler kürsüsüne oturmuş nice kimseleri gördüm, hayatımda.


"Vallahi köle iken ilim sayesinde efendiler kürsüsüne oturmuş nice kimseleri gördüm, hayatımda.
Köle idiler, hizmet ediyorlardı, hürriyetleri de yoktu, esirdiler, ama ilim irfan öğrendiler. Köle idiler, hizmet ediyorlardı, hürriyetleri de yoktu, esirdiler, ama ilim irfan öğrendiler. Âyet, hadis öğrendiler, dinde fakih oldular, her birisi büyük âlimlerden birisi oldu, kürsülere çıktı,Âyet, hadis öğrendiler, dinde fakih oldular, her birisi büyük âlimlerden birisi oldu, kürsülere çıktı, ders öğretti ve efendilerden daha öne geçtiler, daha yüksek mevkilere çıktılar.ders öğretti ve efendilerden daha öne geçtiler, daha yüksek mevkilere çıktılar.

Muhterem kardeşlerimiz!

Demek ki bizim asıl dikkat etmemiz gereken, dinimizi öğrenmektir,


Muhterem kardeşlerimiz!

Demek ki bizim asıl dikkat etmemiz gereken, dinimizi öğrenmektir,
Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmektir. Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmektir. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesiyle, sîreti seniyyesi ile tanımaktır, öğrenmektir Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesiyle, sîreti seniyyesi ile tanımaktır, öğrenmektir ve onun yolunda yürümektir. Asıl önemli olan budur.ve onun yolunda yürümektir. Asıl önemli olan budur. Ve asıl fakirlik insanın dini konularda bilgisinin olmamasıdır.Ve asıl fakirlik insanın dini konularda bilgisinin olmamasıdır. Asıl muhtaç, asıl fakir, asıl acınacak insan onlardır. Asıl muhtaç, asıl fakir, asıl acınacak insan onlardır.

Allah bizi cehl ilim fakiri etmesin. İlim bakımdan, ilim yönünden fakir etmesin.


Allah bizi cehl ilim fakiri etmesin. İlim bakımdan, ilim yönünden fakir etmesin.
Olmayabiliriz, diploma şart değil, diploma önemli değil, bir insan diplomasız da alim olabilir.Olmayabiliriz, diploma şart değil, diploma önemli değil, bir insan diplomasız da alim olabilir.

Ben Gerede'de hatırlıyorum; bir zât-ı muhterem manifaturacıydı


Ben Gerede'de hatırlıyorum; bir zât-ı muhterem manifaturacıydı
ama Gerede'nin en fakih insanlarından biriydi.ama Gerede'nin en fakih insanlarından biriydi. Olabilir; insanın illa diploma almış, bir okulu bitirmiş olma şartı yoktur, Olabilir; insanın illa diploma almış, bir okulu bitirmiş olma şartı yoktur, bir insan kendi kendisini yetiştirebilir. bir insan kendi kendisini yetiştirebilir.

Yine Çanakkale'den hemşerimizi bilirim ki halen sağdır Allah âfiyet versin,


Yine Çanakkale'den hemşerimizi bilirim ki halen sağdır Allah âfiyet versin,
kendisi mühendisti ama otuz günden kısa zamanda Kur'an'ı ezberlemişti.kendisi mühendisti ama otuz günden kısa zamanda Kur'an'ı ezberlemişti. Teknik üniversiteyi bitirmeden evvel Sıhat-i Sitte'yi okumuştuTeknik üniversiteyi bitirmeden evvel Sıhat-i Sitte'yi okumuştu ve "yüz bin hadîs-i şerîf ezberimde" diye söylerdi.ve "yüz bin hadîs-i şerîf ezberimde" diye söylerdi.

Evet, insan ilâhiyat tahsili yapmamıştır ama gayret etti mi, heves etti mi, arzu etti mi,


Evet, insan ilâhiyat tahsili yapmamıştır ama gayret etti mi, heves etti mi, arzu etti mi,
Allah'tan istedi mi Allah verir. İlim en kıymetli şeydir ve cahillik de büyük fakirliktir.Allah'tan istedi mi Allah verir. İlim en kıymetli şeydir ve cahillik de büyük fakirliktir.

Onun için hepimizin elinde bu imkân vardır.


Onun için hepimizin elinde bu imkân vardır.
Hiçbiriniz diyemezsiniz, hiçbirimiz diyemeyiz ki "Ben esnafım, ben manifaturacıyım, ben demirciyim,Hiçbiriniz diyemezsiniz, hiçbirimiz diyemeyiz ki "Ben esnafım, ben manifaturacıyım, ben demirciyim, ben kuyumcuyum, ben dövizciyim, ben şuyum, buyum. Bürom var, memurum."ben kuyumcuyum, ben dövizciyim, ben şuyum, buyum. Bürom var, memurum."

Çünkü dünya kadar da vaktimiz vardır, elhamdülillah.


Çünkü dünya kadar da vaktimiz vardır, elhamdülillah.


İstesek, metotlu bir şekilde okusak, muntazam bir şekilde günde iki saat, iki saat çalışarak neler yapabiliriz.


İstesek, metotlu bir şekilde okusak, muntazam bir şekilde günde iki saat, iki saat çalışarak neler yapabiliriz.
İbn-i Sînâ, en büyük eserlerini böyle yazmış. İbn-i Sînâ, en büyük eserlerini böyle yazmış.

Bir insan, günde iki saat muntazam çalıştı mı -ömrünün bereketi vardır, günlerin sayısı az değildir,


Bir insan, günde iki saat muntazam çalıştı mı -ömrünün bereketi vardır, günlerin sayısı az değildir,
bir yılda 365 gün vardır- bayağı bir alim olur.bir yılda 365 gün vardır- bayağı bir alim olur. Bizim ilme sevgi duymamız, ilme gayret etmemiz, ilme koşmamız lazım geliyor. Bizim ilme sevgi duymamız, ilme gayret etmemiz, ilme koşmamız lazım geliyor.

Hele bu yaşlarda olursa...


Hele bu yaşlarda olursa...


Burada çok kardeşlerimi genç olarak görüyorum; belki lise talebesi, belki üniversite talebesi.


Burada çok kardeşlerimi genç olarak görüyorum; belki lise talebesi, belki üniversite talebesi.
Bu yaşlardan başlanırsa çok daha iyi olur.Bu yaşlardan başlanırsa çok daha iyi olur. Her gün bir takvim sayfasını ezberlesek bile senenin sonunda 365 sayfayı bilen bir alim oluruz. Her gün bir takvim sayfasını ezberlesek bile senenin sonunda 365 sayfayı bilen bir alim oluruz. O sayfanın içinde kaç tane hadis vardı, kaç tane âyet vardır.O sayfanın içinde kaç tane hadis vardı, kaç tane âyet vardır.

O bakımdan bu fakirliklerin en kötüsü olan cahillikten kurtulalım.


O bakımdan bu fakirliklerin en kötüsü olan cahillikten kurtulalım.
Tabi siz belki zaten kurtulmuş insansınız. Az çok belki diplomanız vardır, okumuşsunuzdur,Tabi siz belki zaten kurtulmuş insansınız. Az çok belki diplomanız vardır, okumuşsunuzdur, belki ilahiyatçısınız, belki medreselerde okudunuz. belki ilahiyatçısınız, belki medreselerde okudunuz.

Fakat umumi olarak, Türkiye'nin ahalisine nazar ettiğimiz zaman çok cahillikler görüyoruz.


Fakat umumi olarak, Türkiye'nin ahalisine nazar ettiğimiz zaman çok cahillikler görüyoruz.
Özellikle bu hadîs-i şerîf Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş ya, oradan hatırıma geliverdi. Özellikle bu hadîs-i şerîf Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş ya, oradan hatırıma geliverdi. "Alevîyim." diyen kardeşlerimizin, Alevî olan kardeşlerimizin dini konuda bilgilerini "Alevîyim." diyen kardeşlerimizin, Alevî olan kardeşlerimizin dini konuda bilgilerini mutlaka Hz. Ali Efendimiz'i okuyarak, Kur'ân-ı Kerîm okuyarak düzeltmeleri lazım. mutlaka Hz. Ali Efendimiz'i okuyarak, Kur'ân-ı Kerîm okuyarak düzeltmeleri lazım.

Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz,


Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz,
bilgilerinin dinle Kur'an'la, imanla, Hz. Ali le, Cafer-i Sadık Efendimiz'le, bilgilerinin dinle Kur'an'la, imanla, Hz. Ali le, Cafer-i Sadık Efendimiz'le, Hacı Bektâş-i Velî ile ilgisi yoktur. Kendilerini düzeltsinler.

Neye göre düzeltsinler?
Hacı Bektâş-i Velî ile ilgisi yoktur. Kendilerini düzeltsinler.

Neye göre düzeltsinler?


Sevdikleri Hz. Ali'nin hadîs-i şerîflerini okusunlar, Cafer-i Sâdık Efendimiz'in fıkhını okusunlar,


Sevdikleri Hz. Ali'nin hadîs-i şerîflerini okusunlar, Cafer-i Sâdık Efendimiz'in fıkhını okusunlar,
Hacı Bektâş-ı Veli'yi okusunlar, görecekler ve düzelmeleri mümkün olacak.Hacı Bektâş-ı Veli'yi okusunlar, görecekler ve düzelmeleri mümkün olacak.

Öyle sözler söyleniyor ki öyle laflar duyuyoruz ki onları söyleyince insan dinden çıkar;


Öyle sözler söyleniyor ki öyle laflar duyuyoruz ki onları söyleyince insan dinden çıkar;
cahillikten dolayı insanoğlu günde kırk defa dine giriyor, kırk defa dinden çıkıyor.cahillikten dolayı insanoğlu günde kırk defa dine giriyor, kırk defa dinden çıkıyor. Sabahleyin mü'min olarak sabahlıyor da akşama kâfir olabiliyor.Sabahleyin mü'min olarak sabahlıyor da akşama kâfir olabiliyor.

Bu, kıyamet alametlerinden birisidir.


Bu, kıyamet alametlerinden birisidir.
Âhir zamanda ümmet o hâle gelecek ki mü'min olarak sabahlayacak, akşama kâfir olacak.Âhir zamanda ümmet o hâle gelecek ki mü'min olarak sabahlayacak, akşama kâfir olacak. Mü'min olarak akşamlayacak, sabaha kâfir olarak çıkacak.

Neden?
Mü'min olarak akşamlayacak, sabaha kâfir olarak çıkacak.

Neden?


Fitne çok, fesat çok, söz çok, münakaşa çok.


Fitne çok, fesat çok, söz çok, münakaşa çok.
Bir gazete okur, bir dergi okur, bir abuk sabuk insanın Bir gazete okur, bir dergi okur, bir abuk sabuk insanın televizyonda duyduğu saçma sapan bir prensibini, sözünü dinler, bozulabilir.televizyonda duyduğu saçma sapan bir prensibini, sözünü dinler, bozulabilir.

Onun için aman cahillikten kendimizi, çoluk çocuğumuzu, köyümüzü, kentimizi kurtaralım.


Onun için aman cahillikten kendimizi, çoluk çocuğumuzu, köyümüzü, kentimizi kurtaralım.
Ben şahsen "Kendi memleketimize, köyümüze, kentimizeBen şahsen "Kendi memleketimize, köyümüze, kentimize hepimizin bir şeyler götürmesi boynumuza borçtur." diye düşünüyorum.hepimizin bir şeyler götürmesi boynumuza borçtur." diye düşünüyorum. Çünkü oradaki insanların çoğu akrabamızdır, yakınımızdır.Çünkü oradaki insanların çoğu akrabamızdır, yakınımızdır. Oralara yazın münasip zamanlarda, tatillerde bir şeyler götürebiliriz.Oralara yazın münasip zamanlarda, tatillerde bir şeyler götürebiliriz.

Bizim üniversiteli genç kardeşlerimize; "Yazınızı bir deniz kenarında,


Bizim üniversiteli genç kardeşlerimize; "Yazınızı bir deniz kenarında,
bir eğlence yerinde değil bir köyde İslâm'ı anlatarak, oranın çocuklarına Kur'an'ı öğreterek,bir eğlence yerinde değil bir köyde İslâm'ı anlatarak, oranın çocuklarına Kur'an'ı öğreterek, imanı öğreterek geçirin, göreyim sizi." diyordum. Çoğu da öyle yapıyorlardı. imanı öğreterek geçirin, göreyim sizi." diyordum. Çoğu da öyle yapıyorlardı.

Evet, hadîs-i şerîfe tekrar dönelim.

Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?


Evet, hadîs-i şerîfe tekrar dönelim.

Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?


La fakre eşeddü mine'l-cehl. "Cahillikten daha şiddetli fakirlik olmaz."


La fakre eşeddü mine'l-cehl. "Cahillikten daha şiddetli fakirlik olmaz."


En büyük fakirlik, cahilliktir; bir.


En büyük fakirlik, cahilliktir; bir.


İkincisi:

Lâ ğınâ a'vede mine'l-aklı. "Akıldan daha faydalı bir zenginlik de olmaz."


İkincisi:

Lâ ğınâ a'vede mine'l-aklı. "Akıldan daha faydalı bir zenginlik de olmaz."


Evet, bir insan akıllıysa dağdan gelir, köyden gelir, maydanoz satmaktan başlar.


Evet, bir insan akıllıysa dağdan gelir, köyden gelir, maydanoz satmaktan başlar.
Sonra da bakarsınız, başarı kazanır, hayatta yükselir, yüksek bir mevkiye çıkar.Sonra da bakarsınız, başarı kazanır, hayatta yükselir, yüksek bir mevkiye çıkar. Türkiye'mizde çevremizde böyle insanları çok görebilirsiniz, duyarsınız.Türkiye'mizde çevremizde böyle insanları çok görebilirsiniz, duyarsınız. Tabi bunları tebrik ediyoruz.Tabi bunları tebrik ediyoruz. Hiçbir şey yokken Allah'ın verdiği aklı basîretini kullanarak o mevkilere çıkabiliyorlar.Hiçbir şey yokken Allah'ın verdiği aklı basîretini kullanarak o mevkilere çıkabiliyorlar.

Demek ki akıl, bir zenginliktir. Çünkü netice itibariyle insanı iyi noktalara götürebiliyor.


Demek ki akıl, bir zenginliktir. Çünkü netice itibariyle insanı iyi noktalara götürebiliyor.
Tabi akıl Allah vergisi olduğu için bir şey diyemiyoruz.Tabi akıl Allah vergisi olduğu için bir şey diyemiyoruz. Ancak "Akıllı olan insanlar, Allah'a çok şükretsinler, hamd u senâ etsinler." diyebiliriz.Ancak "Akıllı olan insanlar, Allah'a çok şükretsinler, hamd u senâ etsinler." diyebiliriz.

"Yâ Rabbi! Çok şükür ki bana akıl nimetini verdin, beni akıl nimetinden mahrum etmedin,


"Yâ Rabbi! Çok şükür ki bana akıl nimetini verdin, beni akıl nimetinden mahrum etmedin,
dîvâne eylemedin, şeydâ eylemedin, mecnun eylemedin.dîvâne eylemedin, şeydâ eylemedin, mecnun eylemedin. Akılsız, fikirsiz, dengesiz eylemedin." diye ne kadar hamd u senâlar etsek azdır.Akılsız, fikirsiz, dengesiz eylemedin." diye ne kadar hamd u senâlar etsek azdır.

Allah'ın verdiği nimetler sonsuz; üzerimizde en kıymetlisi de akıl.


Allah'ın verdiği nimetler sonsuz; üzerimizde en kıymetlisi de akıl.


Evet, birisini sevdiğimiz zaman veyahut yanlış bir şey yaptığı zaman


Evet, birisini sevdiğimiz zaman veyahut yanlış bir şey yaptığı zaman
"Allah akıl fikir versin." diyoruz güzel bir dua oluyor. Akıl fikir verirse tabi her şey düzelecek. "Allah akıl fikir versin." diyoruz güzel bir dua oluyor. Akıl fikir verirse tabi her şey düzelecek.

Ve lâ ibâdete ke't-tefekkür.


Ve lâ ibâdete ke't-tefekkür.
"Tefekkür kadar kıymetli, sevaplı ibadet olmaz.""Tefekkür kadar kıymetli, sevaplı ibadet olmaz."

İslâm'ın yüceliğine, dinimizin kıymetliliğine bakın!


İslâm'ın yüceliğine, dinimizin kıymetliliğine bakın!


Namaz bir ibadettir. Tamam, camilerde toplanıyoruz, Ramazanlarda aşka geliyoruz;


Namaz bir ibadettir. Tamam, camilerde toplanıyoruz, Ramazanlarda aşka geliyoruz;
yatsı namazıyla beraber teravihleri kılıyoruz. Gündüzleri oruç tutuyoruz.yatsı namazıyla beraber teravihleri kılıyoruz. Gündüzleri oruç tutuyoruz.

Aşk ile şevk ile Lebbeyk çeke çeke hacca gidiyoruz, meşakkatlere katlanıyoruz.


Aşk ile şevk ile Lebbeyk çeke çeke hacca gidiyoruz, meşakkatlere katlanıyoruz.
Orada taşların üstünde yatıyoruz, taşları yastık ediyoruz.Orada taşların üstünde yatıyoruz, taşları yastık ediyoruz. Mina'da, Müzdelife'de Arafat'ta, sıcakta mahrumiyetlere katlanıyoruz. İbadet. Mina'da, Müzdelife'de Arafat'ta, sıcakta mahrumiyetlere katlanıyoruz. İbadet.

Müslümanlar bütün bu ibadetleri sevap kazanmak için yapıyor.


Müslümanlar bütün bu ibadetleri sevap kazanmak için yapıyor.
Sevap kazanmak için yapıyor ama bakın bu hadîs-i şerîfe; ne kadar güzel!Sevap kazanmak için yapıyor ama bakın bu hadîs-i şerîfe; ne kadar güzel!

Lâ ibâdete ke't-tefekkür. "Tefekkür kadar kıymetli ibadet yoktur."

Hac kıymetli mi?


Lâ ibâdete ke't-tefekkür. "Tefekkür kadar kıymetli ibadet yoktur."

Hac kıymetli mi?


Çok kıymetli. Hem de zahmetli. Hem bedenî sıhhat istiyor hem de kesenin kuvvetine dayanıyor.


Çok kıymetli. Hem de zahmetli. Hem bedenî sıhhat istiyor hem de kesenin kuvvetine dayanıyor.
Şu kadar milyon çıkaracaksın, uçak bileti alacaksın vesaire, vesaire…Şu kadar milyon çıkaracaksın, uçak bileti alacaksın vesaire, vesaire… Şu kadar masraf edeceksin de hacı olacaksın.Şu kadar masraf edeceksin de hacı olacaksın. Sanıyorum bu sene seksen milyon, yüz milyon aşağı gidip gelmek mümkün olmayacaktır. Sanıyorum bu sene seksen milyon, yüz milyon aşağı gidip gelmek mümkün olmayacaktır. Milyonlar da kolay kazanılmıyor.Milyonlar da kolay kazanılmıyor.

Binâenaleyh "Tefekkür gibi ibadet olmaz." cümlesi üzerinde iyice düşünmemiz lazım.


Binâenaleyh "Tefekkür gibi ibadet olmaz." cümlesi üzerinde iyice düşünmemiz lazım.
Madem çok kıymetli bir ibadetmiş; o halde o ibadeti çok yapalım da çok sevap kazanalım,Madem çok kıymetli bir ibadetmiş; o halde o ibadeti çok yapalım da çok sevap kazanalım, çok tefekkür edelim.

Batılılar mütefekkir insana "filozof" diyorlar, el üstünde tutuyorlar.
çok tefekkür edelim.

Batılılar mütefekkir insana "filozof" diyorlar, el üstünde tutuyorlar.
Tarih boyunca namları yaşıyor, izzetleri itibarları kesilmiyor.Tarih boyunca namları yaşıyor, izzetleri itibarları kesilmiyor.

Bizim mütefekkirlerimiz, "İslâm mütefekkiri" dediğimiz büyük zâtlar mesela


Bizim mütefekkirlerimiz, "İslâm mütefekkiri" dediğimiz büyük zâtlar mesela
Mevlânâ Celalettin-i Rûmî, mesela İmam-ı Azam Efendimiz,Mevlânâ Celalettin-i Rûmî, mesela İmam-ı Azam Efendimiz, mesela büyük itikat imamlarımız İmam Maturîdî, İmam Serahsî...mesela büyük itikat imamlarımız İmam Maturîdî, İmam Serahsî... Tefekkür sayesinde asırlar boyu namları yürüyor, o ayrı;Tefekkür sayesinde asırlar boyu namları yürüyor, o ayrı; bir de tefekkürleri sayesinde Allah'tan büyük sevaplar kazanıyorlar. bir de tefekkürleri sayesinde Allah'tan büyük sevaplar kazanıyorlar.

Şimdi biz de neleri düşünmeliyiz?


Şimdi biz de neleri düşünmeliyiz?


Bir kere insanın Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini, hikmetlerini düşünmesi lazım.


Bir kere insanın Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini, hikmetlerini düşünmesi lazım.
Etrafındaki olaylara ibretle bakması lazım.Etrafındaki olaylara ibretle bakması lazım. Bu olayların nasıl olduğunu, neden olduğunu anlayıpBu olayların nasıl olduğunu, neden olduğunu anlayıp Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretine hayran olması lazım, hikmetlerine hayran olması lazım.Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretine hayran olması lazım, hikmetlerine hayran olması lazım.

Çünkü her olayın arkasında Allah'ın kudreti ve hikmeti var.


Çünkü her olayın arkasında Allah'ın kudreti ve hikmeti var.
Oradan Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına birliğine yakîninin,Oradan Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına birliğine yakîninin, sağlam bağlılığının, inancının kuvvetlenmesi lazım.sağlam bağlılığının, inancının kuvvetlenmesi lazım.

Sonra âkıbetini düşünmesi lazım, âhiretini düşünmesi lazım.


Sonra âkıbetini düşünmesi lazım, âhiretini düşünmesi lazım.
Yunus Emre'nin ne kadar güzel ilâhisi var:Yunus Emre'nin ne kadar güzel ilâhisi var:

Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın.

Derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim.


Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın.

Derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim.


Soruyu kendi kendine şimdiden soruyor:


Soruyu kendi kendine şimdiden soruyor:


"Mevlâ'm bana 'Ey Yunus! Ben buyurdum; sen dünyadayken benim buyruğumu tutmadın.' derse


"Mevlâ'm bana 'Ey Yunus! Ben buyurdum; sen dünyadayken benim buyruğumu tutmadın.' derse
ben o zaman ne cevap veririm?" diye şimdiden düşünüyor.ben o zaman ne cevap veririm?" diye şimdiden düşünüyor.

Güzel bir düşünce.

İleride âhirette düşünse kıymeti var mı?

Yok.

Neden?


Güzel bir düşünce.

İleride âhirette düşünse kıymeti var mı?

Yok.

Neden?


Eşeddü’n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlıkların en berbatı, kıyametteki pişmanlıktır."


Eşeddü’n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlıkların en berbatı, kıyametteki pişmanlıktır."


O zaman çare yok. Ama burada çare var. Burada "Ben Allah'a nasıl cevap veririm sonra?


O zaman çare yok. Ama burada çare var. Burada "Ben Allah'a nasıl cevap veririm sonra?
Nasıl hesap veririm sonra?" diye düşünürse yaptığı işe dikkat eder, yapacağı kötülükten vazgeçer.Nasıl hesap veririm sonra?" diye düşünürse yaptığı işe dikkat eder, yapacağı kötülükten vazgeçer.

Yapmaya tembellendiği ibadeti, taahhüdü, hasenâtı yapar; boş durmaz.


Yapmaya tembellendiği ibadeti, taahhüdü, hasenâtı yapar; boş durmaz.
Bir anını boş geçirmez; gecesini gündüzünü ibadetle, taatle, hayrât u hasenâtla değerlendirir.Bir anını boş geçirmez; gecesini gündüzünü ibadetle, taatle, hayrât u hasenâtla değerlendirir.

Binâenaleyh tefekkürün böyle müspet çeşitleri ile zihnimizi meşgul edelim.


Binâenaleyh tefekkürün böyle müspet çeşitleri ile zihnimizi meşgul edelim.
Durduğumuz yerden büyük sevaplar kazanacağız.Durduğumuz yerden büyük sevaplar kazanacağız. İslâm'ın böyle insanın acayibine giden güzel, enteresan, belki İslâm'ın böyle insanın acayibine giden güzel, enteresan, belki İslâm'ı tam öğrenmemiş olan insanların da ilk duyduklarında hayret edecekleriİslâm'ı tam öğrenmemiş olan insanların da ilk duyduklarında hayret edecekleri tarafları vardır; işte birisi de budur. tarafları vardır; işte birisi de budur. Tefekkür de bir ibadettir ve onun kadar kıymetli ibadet de az bulunur.Tefekkür de bir ibadettir ve onun kadar kıymetli ibadet de az bulunur.

Binâenaleyh tefekkür edelim.


Binâenaleyh tefekkür edelim.
Fırsatı bulduk mu başımızı eğelim, gözümüzü kapatalım, tefekkür edelim. Fırsatı bulduk mu başımızı eğelim, gözümüzü kapatalım, tefekkür edelim.

Yarın ne yapacağım?

Sabahleyin evden çıkarken tefekkür edelim:


Yarın ne yapacağım?

Sabahleyin evden çıkarken tefekkür edelim:


"Allah'a yarayacak sevaplı iş olarak, bugün gündüz neler yapabilirim?"


"Allah'a yarayacak sevaplı iş olarak, bugün gündüz neler yapabilirim?"


Akşam eve geldiğimiz zaman tefekkür edelim:


Akşam eve geldiğimiz zaman tefekkür edelim:


"Bugün günümü nasıl geçirdim? Kârda mıyım ziyanda mıyım?"


"Bugün günümü nasıl geçirdim? Kârda mıyım ziyanda mıyım?"


"Çoluk çocuğumuzu nasıl yetiştiririz?" diye tefekkür edelim.


"Çoluk çocuğumuzu nasıl yetiştiririz?" diye tefekkür edelim.
"Müslüman kardeşlerimize nasıl faydalı olabiliriz?" diye tefekkür edelim."Müslüman kardeşlerimize nasıl faydalı olabiliriz?" diye tefekkür edelim.

Hiç düşündünüz mü durduğumuz yerden Bosnalı kardeşlerimize nasıl faydalı olabiliriz?


Hiç düşündünüz mü durduğumuz yerden Bosnalı kardeşlerimize nasıl faydalı olabiliriz?
Azerbaycanlı kardeşlerimiz için neler yapabiliriz?Azerbaycanlı kardeşlerimiz için neler yapabiliriz?

Ben şu Avrupalılara, Batılılara, Amerikalılara, düşmanlara hayret ediyorum.


Ben şu Avrupalılara, Batılılara, Amerikalılara, düşmanlara hayret ediyorum.
Böyle bir durum oldu mu hep birden ayağa kalkıyorlar.Böyle bir durum oldu mu hep birden ayağa kalkıyorlar. Kendisi ile doğrudan doğruya ilgili olmasa bile beraber reaksiyon gösteriyorlar, Kendisi ile doğrudan doğruya ilgili olmasa bile beraber reaksiyon gösteriyorlar, ayağa kalkıyorlar; onlara karşı bir şey yapılmıyor.ayağa kalkıyorlar; onlara karşı bir şey yapılmıyor.

Mesela ben şimdi; şu İsrail'le Ürdün'ün anlaşmasını düşündüm.


Mesela ben şimdi; şu İsrail'le Ürdün'ün anlaşmasını düşündüm.
Benimki de küçük bir düşünce. Böyle bir anlaşmayı Avrupalılar yapsaydı,Benimki de küçük bir düşünce. Böyle bir anlaşmayı Avrupalılar yapsaydı, Ürdün Avrupalı olsaydı -İsrail'le uzun zaman kavga etmiş, anlaşma yapıyor- bir sürü taviz koparırdı. Ürdün Avrupalı olsaydı -İsrail'le uzun zaman kavga etmiş, anlaşma yapıyor- bir sürü taviz koparırdı.

Mesela madem Arap birliği var kendi aralarında


Mesela madem Arap birliği var kendi aralarında
"Libya'yı affet, Libya'yı terörist devlet statüsünden çıkar. Ben de imzayı atayım." diyebilirlerdi. "Libya'yı affet, Libya'yı terörist devlet statüsünden çıkar. Ben de imzayı atayım." diyebilirlerdi.

Taviz koparacak ya; çünkü adamı ambargo uyguluyor, bir şey aldırmıyor,


Taviz koparacak ya; çünkü adamı ambargo uyguluyor, bir şey aldırmıyor,
verdirmiyor, petrolünü sattırmıyor vesaire. O da onun güya kardeşi.verdirmiyor, petrolünü sattırmıyor vesaire. O da onun güya kardeşi. De ki; "Tamam, imzalayacağım ama sen de Libya'ya karşı bu yaptırımlarını kaldır.De ki; "Tamam, imzalayacağım ama sen de Libya'ya karşı bu yaptırımlarını kaldır. Şunu şöyle yap, bunu böyle yap."Şunu şöyle yap, bunu böyle yap."

Kardeşlik olsa düşünse böyle yapılır. Ama böyle olmadığı için yapılmıyor.


Kardeşlik olsa düşünse böyle yapılır. Ama böyle olmadığı için yapılmıyor.


eyahut deriz ki; "Sen Avrupa'da Sırpları destekliyorsun, ben de sana petrolü vermiyorum."


eyahut deriz ki; "Sen Avrupa'da Sırpları destekliyorsun, ben de sana petrolü vermiyorum."


Mesela Suud da Amerika'ya böyle diyebilir.

"Siz benimle alay mı ediyorsunuz?


Mesela Suud da Amerika'ya böyle diyebilir.

"Siz benimle alay mı ediyorsunuz?
Hem öyle diyorsunuz hem böyle diyorsunuz.Hem öyle diyorsunuz hem böyle diyorsunuz. Hem bir taraftan dolaylı yoldan Sırpları destekliyorsunuz olmaz öyle şey! Hem bir taraftan dolaylı yoldan Sırpları destekliyorsunuz olmaz öyle şey! Ya onu öyle yaparsınız ya da ben de size petrolü vermem." deyince adam ne yapacak?Ya onu öyle yaparsınız ya da ben de size petrolü vermem." deyince adam ne yapacak?

Evirecek çevirecek, mecburen senin dediğin noktaya gelecek.


Evirecek çevirecek, mecburen senin dediğin noktaya gelecek.


Demek ki durduğumuz yerden hiçbir şey yapamazsak bile dua ile faydamız olur.


Demek ki durduğumuz yerden hiçbir şey yapamazsak bile dua ile faydamız olur.


Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Dua; gelmiş belayı da def eder, gelecek olan belayı da durdurur."


Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Dua; gelmiş belayı da def eder, gelecek olan belayı da durdurur."


Duanın faydası vardır. Dinen inmemiş olan hükm ü ilâhîye de faydası vardır. Dua et!


Duanın faydası vardır. Dinen inmemiş olan hükm ü ilâhîye de faydası vardır. Dua et!


Benim hoşuma giden şeylerden birisi; hatırlıyorum, askerî birliklerimizi ilk defa


Benim hoşuma giden şeylerden birisi; hatırlıyorum, askerî birliklerimizi ilk defa
Kore'ye gönderdiğimiz zaman -askerler bu işi nereden bilecek?-Kore'ye gönderdiğimiz zaman -askerler bu işi nereden bilecek?- bizim Çanakkale'deki köylerde askerler için salât-ı tefriciye çektiler.bizim Çanakkale'deki köylerde askerler için salât-ı tefriciye çektiler. 4444 adet salât-ı tefriciye çektiler.

Neden?
4444 adet salât-ı tefriciye çektiler.

Neden?


"Mevlâ'mız askerlerimizi muvaffak etsin, başarılı olsunlar." diye.


"Mevlâ'mız askerlerimizi muvaffak etsin, başarılı olsunlar." diye.


Nasıl başarılı oldular? Nasıl Kunuri baskınını yardılar? Nasıl oldu?


Nasıl başarılı oldular? Nasıl Kunuri baskınını yardılar? Nasıl oldu?


"İşte Türk askeri böyledir!"

Böyledir ama arkasında da hiç onların bilmediği dua edenler var.


"İşte Türk askeri böyledir!"

Böyledir ama arkasında da hiç onların bilmediği dua edenler var.
İşte köyde kentte o senin örtülü, eli tespihli, yüzü nurlu hacı ninelerin duasını Allah reddetmiyor.İşte köyde kentte o senin örtülü, eli tespihli, yüzü nurlu hacı ninelerin duasını Allah reddetmiyor. Ondan dolayı oluyor.

Peygamber Efendimiz ne diyor?
Ondan dolayı oluyor.

Peygamber Efendimiz ne diyor?


İnnemâ türzekûne ve tunsarûne ve bi-duafâiküm.


İnnemâ türzekûne ve tunsarûne ve bi-duafâiküm.


Sizin nusret-i ilâhîye, Allah'ın yardımına, zaferine mazhar olmanız


Sizin nusret-i ilâhîye, Allah'ın yardımına, zaferine mazhar olmanız
ve rızıklara ermeniz, rızıklandırılmanız, içinizdeki zayıfların hürmetinedir.ve rızıklara ermeniz, rızıklandırılmanız, içinizdeki zayıfların hürmetinedir. Zayıflar, çocuklar, hastalar, biçareler, yaşlılar, saçı sakalı ağarmışlar,Zayıflar, çocuklar, hastalar, biçareler, yaşlılar, saçı sakalı ağarmışlar, ağzı dualılar, sizin kıymet vermediğiniz zayıf insanlar, fakir miskin insanlar. ağzı dualılar, sizin kıymet vermediğiniz zayıf insanlar, fakir miskin insanlar. Yağmur yağmıyorsa belki onları kırdığınız için yağmıyor.Yağmur yağmıyorsa belki onları kırdığınız için yağmıyor. Belki günahlı işler yaptığınız için yağmıyor. Belki günahlı işler yaptığınız için yağmıyor. Rızık kesiliyor çünkü rızkı Allah onlardan dolayı verdiğini beyan ediyor. Rızık kesiliyor çünkü rızkı Allah onlardan dolayı verdiğini beyan ediyor.

Muhterem kardeşlerim!

Binâenaleyh insan düşündü mü neleri düşünmesi gerektiğini de bulur.


Muhterem kardeşlerim!

Binâenaleyh insan düşündü mü neleri düşünmesi gerektiğini de bulur.
Düşünce her şeyin motoru ve anahtarı olmuş oluyor. Çok düşünelim. Düşünme bir ibadettir.Düşünce her şeyin motoru ve anahtarı olmuş oluyor. Çok düşünelim. Düşünme bir ibadettir.

Başka ne ibadettir?


Başka ne ibadettir?


Hadîs-i şerîflerle sabit; sükut da ibadettir.


Hadîs-i şerîflerle sabit; sükut da ibadettir.
Hani hep konuşuyoruz ya, Hocamız cennet mekân (Mehmed Zahid Kotku) Ankara'ya geldi,Hani hep konuşuyoruz ya, Hocamız cennet mekân (Mehmed Zahid Kotku) Ankara'ya geldi, biz de Ankara'dayız.biz de Ankara'dayız. O zaman ben ilâhiyattayım, bir zenginin evine gittik oturduk, sükut ediyoruz. O zaman ben ilâhiyattayım, bir zenginin evine gittik oturduk, sükut ediyoruz. Hocamız var, isterse konuşur. Sükut ediyoruz.Hocamız var, isterse konuşur. Sükut ediyoruz.

Ev sahibi rahatsız oldu; "Ya ne susuyorsunuz, konuşsanıza."


Ev sahibi rahatsız oldu; "Ya ne susuyorsunuz, konuşsanıza."


Sükutun dahi kıymetli olduğunu, büyüklerin yanında gelişi güzel konuşulmayacağını bilmiyor.


Sükutun dahi kıymetli olduğunu, büyüklerin yanında gelişi güzel konuşulmayacağını bilmiyor.


"Konuşsanıza!"

Konuşup ne olacak?


"Konuşsanıza!"

Konuşup ne olacak?


Susmanın da kıymetini bil. Sen içinden Allah de veya tefekkür et.


Susmanın da kıymetini bil. Sen içinden Allah de veya tefekkür et.
Zaten tefekkür etmenin, konsantre olmanın şartı nedir?Zaten tefekkür etmenin, konsantre olmanın şartı nedir?

İnsan konuşmayacak ki sükut edecek ki tefekkür de mümkün olsun.


İnsan konuşmayacak ki sükut edecek ki tefekkür de mümkün olsun.
Sonra gördüğü şeylere ibret nazarıyla bakarsa, onlardan ibretler çıkarırsa o da tefekkür olmuş oluyor.Sonra gördüğü şeylere ibret nazarıyla bakarsa, onlardan ibretler çıkarırsa o da tefekkür olmuş oluyor.

Tefekkür ibadetinin sevabından gafil olmayalım, fırsatı kaçırmayalım.


Tefekkür ibadetinin sevabından gafil olmayalım, fırsatı kaçırmayalım.
Bundan bol bol istifade edelim. Bol bol zamanımız vardır.Bundan bol bol istifade edelim. Bol bol zamanımız vardır.

Tezgâhın başında oturuyoruz, müşteri bekliyoruz; tefekkür edelim.


Tezgâhın başında oturuyoruz, müşteri bekliyoruz; tefekkür edelim.
Memuruz, otobüse bindik, işyerimize gidiyoruz. İşyerine gitmek kırk beş dakika sürüyor.Memuruz, otobüse bindik, işyerimize gidiyoruz. İşyerine gitmek kırk beş dakika sürüyor. Tefekkür edelim, zikredelim değil mi? Bu gibi şeylerle sevabımızı arttıralım. Tefekkür edelim, zikredelim değil mi? Bu gibi şeylerle sevabımızı arttıralım.

Allah'ın hikmeti, bakın tevafuka ki bu hadîs-i şerîf de Hz. Ali Efendimiz'den.


Allah'ın hikmeti, bakın tevafuka ki bu hadîs-i şerîf de Hz. Ali Efendimiz'den.
İçinizde Hz. Ali Efendimiz'i sevenler çok da ondan mı rast geliyor, bilmiyorum.İçinizde Hz. Ali Efendimiz'i sevenler çok da ondan mı rast geliyor, bilmiyorum.

Lâ kavle illâ bi-amel ve lâ kavle ve lâ amele illâ bi-niyyetin


Lâ kavle illâ bi-amel ve lâ kavle ve lâ amele illâ bi-niyyetin
ve lâ kavle ve lâ amele ve lâ niyete illâ bi-isâbeti's-sünneh.ve lâ kavle ve lâ amele ve lâ niyete illâ bi-isâbeti's-sünneh.

Bu da dört kısa cümledir. Cümlelerin kısa olması sizin lehinize.


Bu da dört kısa cümledir. Cümlelerin kısa olması sizin lehinize.
Çünkü Peygamber Efendimiz'i dinleyen sahabe-i kirâm sözleri kulaktan alırlardı;Çünkü Peygamber Efendimiz'i dinleyen sahabe-i kirâm sözleri kulaktan alırlardı; o hadisleri öyle rivayet etiler. Uzun bir şeyi kulaktan alıp da hafızasında tutmak zordur. o hadisleri öyle rivayet etiler. Uzun bir şeyi kulaktan alıp da hafızasında tutmak zordur. Ama kısa olanı hatırda tutabilirsiniz. Fakat bizim zihinlerimiz çeşitli lüzumsuz şeylerle yoruluyor.Ama kısa olanı hatırda tutabilirsiniz. Fakat bizim zihinlerimiz çeşitli lüzumsuz şeylerle yoruluyor.

Yirminci yüzyılın insanı olarak zihinlerimiz nelerle yoruluyor?


Yirminci yüzyılın insanı olarak zihinlerimiz nelerle yoruluyor?


Futbolla yoruluyor, gazetenin ıvır zıvır havadisiyle magaziniyle yoruluyor,


Futbolla yoruluyor, gazetenin ıvır zıvır havadisiyle magaziniyle yoruluyor,
dışarıdaki abuk sabuk olaylarla yoruluyor. O mübarekler gibi değil.dışarıdaki abuk sabuk olaylarla yoruluyor. O mübarekler gibi değil. Onlar bir duyduğunu bir defada hafızalarında tutabiliyorlar.Onlar bir duyduğunu bir defada hafızalarında tutabiliyorlar.

Geçen gün televizyonda bir yerde gördüm, "bilgimatik" diye bir programda kızın birisi çıkıyor,


Geçen gün televizyonda bir yerde gördüm, "bilgimatik" diye bir programda kızın birisi çıkıyor,
kalabalığa dönüyor, arka tarafa yirmi rakamla yirmi tane İngilizce kelime yazıyorlar. kalabalığa dönüyor, arka tarafa yirmi rakamla yirmi tane İngilizce kelime yazıyorlar. Karışık söylüyorlar; "Hepsini say bakalım." diyorlar. Hepsini sırayla bir şu, iki bu diye söylüyor.Karışık söylüyorlar; "Hepsini say bakalım." diyorlar. Hepsini sırayla bir şu, iki bu diye söylüyor. Karışık soruyorlar, cevap veriyor. Bir söyleyişte kulağı alıyor, hafızasına nakşoluyor, unutmuyor. Karışık soruyorlar, cevap veriyor. Bir söyleyişte kulağı alıyor, hafızasına nakşoluyor, unutmuyor.

Demek ki kullanırsa insanoğlunun kaabiliyeti var.


Demek ki kullanırsa insanoğlunun kaabiliyeti var.
Sonra spiker diyor ki; "Bu kaabiliyet sizde de vardır. Çalıştırırsanız siz de sahip olabilirsiniz."Sonra spiker diyor ki; "Bu kaabiliyet sizde de vardır. Çalıştırırsanız siz de sahip olabilirsiniz."

Düşünün siz de; "Ben hadîs-i şerîfi hatırımda tutacağım da hanımıma, çocuğuma söyleyeceğim."


Düşünün siz de; "Ben hadîs-i şerîfi hatırımda tutacağım da hanımıma, çocuğuma söyleyeceğim."
diye dinlerseniz daha kuvvetli dinlersiniz.diye dinlerseniz daha kuvvetli dinlersiniz.

Benim rahmetli anam ben küçükken beni giydirir, donatırdı.


Benim rahmetli anam ben küçükken beni giydirir, donatırdı.
"Hadi evladım, Cuma namazına git." derdi. "Ama" derdi "Hocayı iyi dinle, sonra gel bana anlat.""Hadi evladım, Cuma namazına git." derdi. "Ama" derdi "Hocayı iyi dinle, sonra gel bana anlat."

Ben de; "Anneme anlatacağım." diye hocayı can kulağıyla dinlerdim.


Ben de; "Anneme anlatacağım." diye hocayı can kulağıyla dinlerdim.
Eve geldiğim zaman da; "Hoca minbere çıktı, şöyle dedi, böyle dedi."Eve geldiğim zaman da; "Hoca minbere çıktı, şöyle dedi, böyle dedi." dedikçe ikide bir de annem bana "Aferin, maşaallah!" derdi; bir teşvik.dedikçe ikide bir de annem bana "Aferin, maşaallah!" derdi; bir teşvik.

Şimdi düşünüyorum pedagojik bakımdan, insan yetiştirmek bakımından çok güzel bir metot.


Şimdi düşünüyorum pedagojik bakımdan, insan yetiştirmek bakımından çok güzel bir metot.
İnsan öğrenmek maksadıyla dinlerse hatırında kalıyor, o zaman kapıyor.İnsan öğrenmek maksadıyla dinlerse hatırında kalıyor, o zaman kapıyor. Ama o maksatla dinlemezse o zaman hatırında kalmaz.Ama o maksatla dinlemezse o zaman hatırında kalmaz. "Vallahi hoca bir şeyler söyledi ama ne söyledi bilmem."Vallahi hoca bir şeyler söyledi ama ne söyledi bilmem. İyi konuştu, iyi konuştu ama ne söyledi, vallahi bilmem. Buradan girdi, buradan çıktı."İyi konuştu, iyi konuştu ama ne söyledi, vallahi bilmem. Buradan girdi, buradan çıktı."

Neden?

Dikkatli dinlemiyor.


Neden?

Dikkatli dinlemiyor.


Bir büyük şehre bir hadis âlimi gelmiş. O şehrin ahalisi; Şunu bir deneyelim." demişler


Bir büyük şehre bir hadis âlimi gelmiş. O şehrin ahalisi; Şunu bir deneyelim." demişler
otuz kırk kişi ziyaretine gitmişler; "Tanışalım." demişler.otuz kırk kişi ziyaretine gitmişler; "Tanışalım." demişler.

"Senin ismin ne, babanın ismi ne, memleketin ne? Senin ne, senin ne, senin ne?"


"Senin ismin ne, babanın ismi ne, memleketin ne? Senin ne, senin ne, senin ne?"


Hepsini dinledikten sonra sırayla hepsini -bir dinleyişte- söylemiş.


Hepsini dinledikten sonra sırayla hepsini -bir dinleyişte- söylemiş.
Otuz kırk tane isim. Demek ki dikkatle dinlersek kendimizi alıştırırsak olur.Otuz kırk tane isim. Demek ki dikkatle dinlersek kendimizi alıştırırsak olur.

Hafızlık yapan büyüklerimizi biliyoruz; "İlk başta ezberlemek çok zor gelir ama sonra açılıp


Hafızlık yapan büyüklerimizi biliyoruz; "İlk başta ezberlemek çok zor gelir ama sonra açılıp
insanın hafızası kuvvetleniyor, okuduğu sayfayı kolayca ezberine alıyor." diye söylüyorlar. insanın hafızası kuvvetleniyor, okuduğu sayfayı kolayca ezberine alıyor." diye söylüyorlar.

Binâenaleyh ne yapalım, dikkatle dinleyelim.


Binâenaleyh ne yapalım, dikkatle dinleyelim.


Şimdi gelelim bu ikinci hadîs-i şerîfin kısa kısa olan cümlelerine.


Şimdi gelelim bu ikinci hadîs-i şerîfin kısa kısa olan cümlelerine.
Birincisi aklınızda kaldı mı dur bakayım ben gözlerimi kapatayım sıralamaya çalışayım. Birincisi aklınızda kaldı mı dur bakayım ben gözlerimi kapatayım sıralamaya çalışayım.

Lâ fakre eşeddü mine'l-cehli –bakmıyorum-


Lâ fakre eşeddü mine'l-cehli –bakmıyorum-


Lâ fakre eşeddü mine'l-cehli. "Cahillikten daha şiddetli fakirlik olmaz."


Lâ fakre eşeddü mine'l-cehli. "Cahillikten daha şiddetli fakirlik olmaz."


Lâ ğınâ a'vede La gına a'vede minelaklın akıldan daha faydalı bir zenginlik olmaz,


Lâ ğınâ a'vede La gına a'vede minelaklın akıldan daha faydalı bir zenginlik olmaz,
bu muazzam bir zenginliktir insanoğlu için, üçüncüsü hepsi hepinizin hatırında kalmıştır.bu muazzam bir zenginliktir insanoğlu için, üçüncüsü hepsi hepinizin hatırında kalmıştır. Laibadete kettefekkür ravisi kim? Hz. Ali Efendimiz bak bu işte bir hadis-i şerifi ezberlediniz. Laibadete kettefekkür ravisi kim? Hz. Ali Efendimiz bak bu işte bir hadis-i şerifi ezberlediniz.

Kıyamet gününde 40 hadisi ezbere bilen insanları Allahu Teâlâ hazretleri alim hesabına sayacak.


Kıyamet gününde 40 hadisi ezbere bilen insanları Allahu Teâlâ hazretleri alim hesabına sayacak.
Âlimlerle beraber haşr edecekmiş diye rivayetler vardır.Âlimlerle beraber haşr edecekmiş diye rivayetler vardır. Onun için can kulağıyla dinleyin bir tanesi tamam kaldı 39 tane.Onun için can kulağıyla dinleyin bir tanesi tamam kaldı 39 tane. Belki eskiden bildiklerimiz de var, gelelim ikinci hadis-i şerifeBelki eskiden bildiklerimiz de var, gelelim ikinci hadis-i şerife

Lakavle illa biamel Efendimiz söylüyor, Hz. Ali Efendimiz ondan duymuş o rivayet ediyor bize.


Lakavle illa biamel Efendimiz söylüyor, Hz. Ali Efendimiz ondan duymuş o rivayet ediyor bize.
Lakavle illa biamel işlem, eylem, yapmak fiil olmadan söz olmaz. Söz işle olacak. Lakavle illa biamel işlem, eylem, yapmak fiil olmadan söz olmaz. Söz işle olacak. Yani boş söze kıymet verilmez. Kıymeti yoktur. Uygularsa tatbik ederse kıymeti vardır.Yani boş söze kıymet verilmez. Kıymeti yoktur. Uygularsa tatbik ederse kıymeti vardır. İlmi ile alim olursa insan kıymeti vardır. İlmi ile alim olursa insan kıymeti vardır. Lakavle illa biamel boş söz yok ancak iş yaparak iş yapmakla var. Lakavle illa biamel boş söz yok ancak iş yaparak iş yapmakla var. Yani yaptığını söylediğini bilecek.Yani yaptığını söylediğini bilecek. Yalan söylemeyin, şöyle yapın, böyle yapın, kalkın, davranın. Yalan söylemeyin, şöyle yapın, böyle yapın, kalkın, davranın. İslâm için çalışın e sen ne oturuyorsun. Söylüyor, söylüyor kendisi bir şey yapmıyor. İslâm için çalışın e sen ne oturuyorsun. Söylüyor, söylüyor kendisi bir şey yapmıyor. Ha kendisi de yapacak sırf söz yok. Sırf söz yok ancak söylediğini uygulamak var.Ha kendisi de yapacak sırf söz yok. Sırf söz yok ancak söylediğini uygulamak var. O zaman olursa, uygulamalı olursa amel etmek şekliyle, ilmiyle amel etmek şeklinde olursaO zaman olursa, uygulamalı olursa amel etmek şekliyle, ilmiyle amel etmek şeklinde olursa kıymetli aksi takdirde öyle söz yok, boş söz yok diyor Efendimiz bir…kıymetli aksi takdirde öyle söz yok, boş söz yok diyor Efendimiz bir…

Ve lâ kavle ve lâ amele illâ bi-niyyeh. "Söz ve iş de kıymetli değildir.


Ve lâ kavle ve lâ amele illâ bi-niyyeh. "Söz ve iş de kıymetli değildir.
Ancak niyet olursa kıymetlidir."

Onun için her işimizi yaparken dinen ne yapıyoruz?
Ancak niyet olursa kıymetlidir."

Onun için her işimizi yaparken dinen ne yapıyoruz?


"Niyet ettim şöyle yapmaya, niyet ettim yarın Ramazan orucu tutmaya,


"Niyet ettim şöyle yapmaya, niyet ettim yarın Ramazan orucu tutmaya,
niyet ettim öğle namazının farzını şu imamın arkasında cemaat olarak kılmaya. niyet ettim öğle namazının farzını şu imamın arkasında cemaat olarak kılmaya. Niyet ettim, niyet ettim, niyet ettim." diyoruz, değil mi?

Neden?
Niyet ettim, niyet ettim, niyet ettim." diyoruz, değil mi?

Neden?


Çünkü sözle iş olmaz, ancak niyetle olur. İnsanın ne yaptığını bilmesi lazım,


Çünkü sözle iş olmaz, ancak niyetle olur. İnsanın ne yaptığını bilmesi lazım,
gayesi olması lazım; kafasında, gönlünde niyeti olması lazım. gayesi olması lazım; kafasında, gönlünde niyeti olması lazım. Niyeti olursa o zaman sözünün ve onu işlediği zaman meydana gelen fiilinin kıymeti var. Niyet olacak.Niyeti olursa o zaman sözünün ve onu işlediği zaman meydana gelen fiilinin kıymeti var. Niyet olacak.

Onun için her işte işi yapmadan evvel niyetinizi kontrol edin, niyetinizi tashih edin,


Onun için her işte işi yapmadan evvel niyetinizi kontrol edin, niyetinizi tashih edin,
tashîh-i niyet edin, niyetinizde bir bozukluk varsa düzeltin.tashîh-i niyet edin, niyetinizde bir bozukluk varsa düzeltin.

Şimdi biz ilâhiyat fakültesinde öğrencileri yoklamayla alıyorduk; bir ara birkaç sene öyle yaptık.


Şimdi biz ilâhiyat fakültesinde öğrencileri yoklamayla alıyorduk; bir ara birkaç sene öyle yaptık.
Karşımıza alıyoruz, yazılı imtihanı kazanmış, çocuklara mülakata yapıyoruz.Karşımıza alıyoruz, yazılı imtihanı kazanmış, çocuklara mülakata yapıyoruz.

Bir tanesine soruyorum; "Sen niye ilâhiyat fakültesini seçtin?"

Diyor ki;


Bir tanesine soruyorum; "Sen niye ilâhiyat fakültesini seçtin?"

Diyor ki;


"Hocam, bizim orada öyle yobaz müslümanlar var ki onlarla mücadele etmek için ilâhiyatı seçtim."


"Hocam, bizim orada öyle yobaz müslümanlar var ki onlarla mücadele etmek için ilâhiyatı seçtim."


Olmaz!

Neden olmaz?


Olmaz!

Neden olmaz?


Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki münakaşa etmek için ilim öğrenen makbul değildir.


Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki münakaşa etmek için ilim öğrenen makbul değildir.
Münakaşa için öğrenilmez. Allah'ın yolunu öğreneceğim, rızasını kazanacağım diye öğrenecek insan,Münakaşa için öğrenilmez. Allah'ın yolunu öğreneceğim, rızasını kazanacağım diye öğrenecek insan, kavga gürültü için öğrenmez ki. Hem alim oldu mu insan başkasına kızmaz, acır.kavga gürültü için öğrenmez ki. Hem alim oldu mu insan başkasına kızmaz, acır. Şefkatle tedavi etmeye çalışır, yola getirmeye çalışır. Ona doğruyu severek öğretmeye çalışır. Şefkatle tedavi etmeye çalışır, yola getirmeye çalışır. Ona doğruyu severek öğretmeye çalışır.

Demek ki niyet güzel olacak.


Demek ki niyet güzel olacak.


Sözün, işin kıymeti niyetle; niyeti güzel olursa sevap kazanır.


Sözün, işin kıymeti niyetle; niyeti güzel olursa sevap kazanır.
Niyeti fâsid olursa, kötü olursa sevap kazanmaz.Niyeti fâsid olursa, kötü olursa sevap kazanmaz.

Misal; adamın birisi camiye geldi, benimle beraber namazı kıldı.


Misal; adamın birisi camiye geldi, benimle beraber namazı kıldı.
Ben sevabı kazandım o adam sevabı kazanmadı olur mu?

Olabilir.

Neden?
Ben sevabı kazandım o adam sevabı kazanmadı olur mu?

Olabilir.

Neden?


Benim niyetim, Allah'ın rızasını kazanmaktır.


Benim niyetim, Allah'ın rızasını kazanmaktır.
Ben sevabı kazanırım, sevap alırım, onun niyeti de caminin önündeki zengin adamaBen sevabı kazanırım, sevap alırım, onun niyeti de caminin önündeki zengin adama kendisini gösterip ondan sadaka koparmaktır. kendisini gösterip ondan sadaka koparmaktır. Onun gözünün gördüğü yerde namaza durur.Onun gözünün gördüğü yerde namaza durur. Ondan sonra "İşte bak namazlıyım, bilmem neyim." diye ondan para isteyecek. Ondan sonra "İşte bak namazlıyım, bilmem neyim." diye ondan para isteyecek.

Niyeti borç istemek. Onu kandırmak için onun gözüne şirin görünmek için yapıyor.


Niyeti borç istemek. Onu kandırmak için onun gözüne şirin görünmek için yapıyor.
O zaman o sevap almaz. Niyet bozuk oldu mu namaz bile fayda vermez.O zaman o sevap almaz. Niyet bozuk oldu mu namaz bile fayda vermez. Niyet bozuk oldu mu oruç bile fayda vermez. Onun için niyet güzel olacak.Niyet bozuk oldu mu oruç bile fayda vermez. Onun için niyet güzel olacak. Demek ki boş söz yok, iş var. Demek ki boş söz yok, iş var.

İş ve sözün de kıymeti yok; niyet güzel olacak, iyi niyetle olacak, iki.

Üçüncüsü;


İş ve sözün de kıymeti yok; niyet güzel olacak, iyi niyetle olacak, iki.

Üçüncüsü;


Ve lâ kavle ve lâ amele ve lâ niyete. "Bu üçünün de kıymeti yok."


Ve lâ kavle ve lâ amele ve lâ niyete. "Bu üçünün de kıymeti yok."


İllâ bi-isâbeti sünneh.


İllâ bi-isâbeti sünneh.
"Ancak sünnet-i seniye-i nebeviyye'ye uygun olmak şartıyla kıymeti var." "Ancak sünnet-i seniye-i nebeviyye'ye uygun olmak şartıyla kıymeti var."

Adamın niyeti var ama yaptığı iş sünnete uygun değil.


Adamın niyeti var ama yaptığı iş sünnete uygun değil.


Sünnete uygun olmayan işlere ne diyoruz?

Bid'at diyoruz.


Sünnete uygun olmayan işlere ne diyoruz?

Bid'at diyoruz.


Bid'atlerin dalâlet olduğunu,


Bid'atlerin dalâlet olduğunu,
bid'atin sahibiyle beraber cehennemde azap göreceğini Peygamber Efendimiz bildiriyor. bid'atin sahibiyle beraber cehennemde azap göreceğini Peygamber Efendimiz bildiriyor. Binâenaleyh yaptığı şeyin sünnet olması lazım, bid'at olmaması lazım.Binâenaleyh yaptığı şeyin sünnet olması lazım, bid'at olmaması lazım.

İstanbul'da Şehzadebaşı camii var. Küçüklüğümde Vefa lisesinde okuduğum için bilirim.


İstanbul'da Şehzadebaşı camii var. Küçüklüğümde Vefa lisesinde okuduğum için bilirim.
Avlusunda "Helvacı Baba" diye bir zâtın kabri var. Avlusunda "Helvacı Baba" diye bir zâtın kabri var.

"Helvacı Baba'nın kabrinin etrafında yedi defa dolaşırsan şöyle olur, böyle olur."


"Helvacı Baba'nın kabrinin etrafında yedi defa dolaşırsan şöyle olur, böyle olur."
Ne olacak? "Kabrin etrafında dolaşmak" diye bir sünnet yok ki. Yok öyle bir şey!Ne olacak? "Kabrin etrafında dolaşmak" diye bir sünnet yok ki. Yok öyle bir şey! İnsan bundan bir sevap alır mı? Alamaz.İnsan bundan bir sevap alır mı? Alamaz. "Kırk tane kabrin önüne kırk tane mum yakarsan muradın hâsıl olur!" Yok ki böyle bir şey!"Kırk tane kabrin önüne kırk tane mum yakarsan muradın hâsıl olur!" Yok ki böyle bir şey! Sahabe-i kirâm mumu bulsaydı evlerinde yakarlardı;Sahabe-i kirâm mumu bulsaydı evlerinde yakarlardı; Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle bir şey yok! Ölüye mum yakacaksın da ne olacak? Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle bir şey yok! Ölüye mum yakacaksın da ne olacak?

Ölü kendisi dünyadayken sevaplı iş yapmışsa kabri nurludur, kabri nursuzsa


Ölü kendisi dünyadayken sevaplı iş yapmışsa kabri nurludur, kabri nursuzsa
azap geliyorsa senin dışarıda mum yakmanın faydası yoktur. Bu, İslâmî bir adet değildir.azap geliyorsa senin dışarıda mum yakmanın faydası yoktur. Bu, İslâmî bir adet değildir.

Binâenaleyh yapılan bu iş, hâlis niyetlerle de olsa kıymeti yoktur.


Binâenaleyh yapılan bu iş, hâlis niyetlerle de olsa kıymeti yoktur.


Dağın birisine çıktık, orada kalabalıklar gördük, ellerine horozlar almışlar.


Dağın birisine çıktık, orada kalabalıklar gördük, ellerine horozlar almışlar.
Ne olacak? "Bu horozları kurban edeceğiz." dediler.Ne olacak? "Bu horozları kurban edeceğiz." dediler. İslâm'da horoz kurban etmek yok ki. Eski ananelerden, kültürlerden alınmış. Yanlış şeyler, bid'at.İslâm'da horoz kurban etmek yok ki. Eski ananelerden, kültürlerden alınmış. Yanlış şeyler, bid'at. Demek ki yapılan iş iyi niyetli de olsaDemek ki yapılan iş iyi niyetli de olsa dinin aslına, esasına, özüne Efendimiz'in yoluna uygun değilse onun da kıymeti olmuyor.dinin aslına, esasına, özüne Efendimiz'in yoluna uygun değilse onun da kıymeti olmuyor.

O halde sevgili kardeşlerim!


O halde sevgili kardeşlerim!


İş burada mühim bir noktaya geliyor. Bu çok mühim.


İş burada mühim bir noktaya geliyor. Bu çok mühim.
Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini hepimiz öğreneceğiz.Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini hepimiz öğreneceğiz. Hayatını öğreneceğiz, hadîs-i şerîflerini öğreneceğiz.Hayatını öğreneceğiz, hadîs-i şerîflerini öğreneceğiz.

Asım Köksal hocaefendi var, biliyorsunuz İslâm Tarihi diye güzel bir eser yazdı.


Asım Köksal hocaefendi var, biliyorsunuz İslâm Tarihi diye güzel bir eser yazdı.
Hatta Ziyâü'l-Hak onu Pakistan'a çağırdı, madalya verdi, törende büyük mükâfât aldı.Hatta Ziyâü'l-Hak onu Pakistan'a çağırdı, madalya verdi, törende büyük mükâfât aldı. Hayatını böyle bir güzel kitaptan okursunuz. Hayatını böyle bir güzel kitaptan okursunuz.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın İmam Buhârî'nin Sahih'ini açıklamalı tercümesi var,


Diyanet İşleri Başkanlığı'nın İmam Buhârî'nin Sahih'ini açıklamalı tercümesi var,
bunu alın, okursunuz, belki kütüphanenizde vardır.bunu alın, okursunuz, belki kütüphanenizde vardır. Daha küçüğü; İmam Nevevî'nin yine Diyanet İşleri'nde olan Riyâzü's-Sâlihîn'i var, alın okuyun.Daha küçüğü; İmam Nevevî'nin yine Diyanet İşleri'nde olan Riyâzü's-Sâlihîn'i var, alın okuyun. Hem de sahih kitap; hadisleri toplamış.

Binâenaleyh sünneti öğrenin.
Hem de sahih kitap; hadisleri toplamış.

Binâenaleyh sünneti öğrenin.


Medine-i Münevvere'de paşalıktan emekli, Suud ordusunda görev yapmış


Medine-i Münevvere'de paşalıktan emekli, Suud ordusunda görev yapmış
emekli bir kimsenin ziyaretine gitmiştik. Müslüman adam, mütedeyyin.emekli bir kimsenin ziyaretine gitmiştik. Müslüman adam, mütedeyyin. Bize güzel koku ikram etti. Ben de sağ elimi uzattım.Bize güzel koku ikram etti. Ben de sağ elimi uzattım. "Sol elini uzat." dedi, ben yine sağ elimi uzattım. Tebessümle "Yok." dedi, "Solunu uzat.""Sol elini uzat." dedi, ben yine sağ elimi uzattım. Tebessümle "Yok." dedi, "Solunu uzat." Ben yine "Sağ daha iyidir." filan deyince, "Hayır." dedi,Ben yine "Sağ daha iyidir." filan deyince, "Hayır." dedi, "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz güzel kokuyu sol avucuna alırdı. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz güzel kokuyu sol avucuna alırdı. Sağ elinin işaret parmağıyla oradan alıp oradan sürerdi." Sağ elinin işaret parmağıyla oradan alıp oradan sürerdi."

"Tamam, Allah razı olsun." dedik, öğrenmiş olduk.


"Tamam, Allah razı olsun." dedik, öğrenmiş olduk.
Sonradan Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) kitabında da öğrendik;Sonradan Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) kitabında da öğrendik; sol avucuna alacak, sağ parmağıyla yine süreceği güzel yerlere sürecek.sol avucuna alacak, sağ parmağıyla yine süreceği güzel yerlere sürecek.

Sünnet öyleymiş. Tamam, sevindim, memnun oldum; o da güzel bir şey öğretmiş oldu.


Sünnet öyleymiş. Tamam, sevindim, memnun oldum; o da güzel bir şey öğretmiş oldu.
Demek ki yaptığımız her şeyi Efendimiz'in tavsiye ettiği gibi yapacağız.Demek ki yaptığımız her şeyi Efendimiz'in tavsiye ettiği gibi yapacağız.

"Sabah namazından sonra, akşam namazından sonra, sure-i Haşr'ın sonundaki üç âyeti,


"Sabah namazından sonra, akşam namazından sonra, sure-i Haşr'ın sonundaki üç âyeti,
Hüvallâhuhüllezi âyetlerini bir kimse üç defa Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm,Hüvallâhuhüllezi âyetlerini bir kimse üç defa Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm, diyerek, dördüncüde Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek okursa 70000 melek sabah okumuş isediyerek, dördüncüde Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek okursa 70000 melek sabah okumuş ise akşama kadar, akşam okumuşsa sabaha kadar onun için tevbe ve istiğfar eder." buyuruluyor.akşama kadar, akşam okumuşsa sabaha kadar onun için tevbe ve istiğfar eder." buyuruluyor.

Sahih hadîs-i şerîf.


Sahih hadîs-i şerîf.


Demek ki bunu böyle okuyacağız, bu tarzda okuyacağız; Efendimiz nasıl söylemişse öyle.


Demek ki bunu böyle okuyacağız, bu tarzda okuyacağız; Efendimiz nasıl söylemişse öyle.
Kimisi tamam eûzü'leri çekip orada kırk türlüsünü okuyor, başka şeyler okuyor.Kimisi tamam eûzü'leri çekip orada kırk türlüsünü okuyor, başka şeyler okuyor.

Efendimiz ne demişse o kadarı kâfi; ne fazlası, ne azı.


Efendimiz ne demişse o kadarı kâfi; ne fazlası, ne azı.
Ne eksik yapmalı, ne fazla yapmalı, tam sünnet-i seniyeye isabet etmeli. Ne eksik yapmalı, ne fazla yapmalı, tam sünnet-i seniyeye isabet etmeli.

Bak burada da ne diyor? Söz iş ve niyet kıymetli olmaz; illâ bi-isâbeti sünneh,


Bak burada da ne diyor? Söz iş ve niyet kıymetli olmaz; illâ bi-isâbeti sünneh,
"Sünnet-i seniyyeye isabet ederse ona tam, tıpa tıp uyarsa o zaman kıymeti olur. "Sünnet-i seniyyeye isabet ederse ona tam, tıpa tıp uyarsa o zaman kıymeti olur.

O halde hepimiz sünnet-i seniyye-i nebeviyyeyi iyi öğreneceğiz.


O halde hepimiz sünnet-i seniyye-i nebeviyyeyi iyi öğreneceğiz.


Peygamber Efendimiz'in sünneti; müslümanlar arasındaki kültür birliğini, kardeşliği, örf adet birliğini sağlıyor.


Peygamber Efendimiz'in sünneti; müslümanlar arasındaki kültür birliğini, kardeşliği, örf adet birliğini sağlıyor.
Pakistan'daki de aynı hadisleri okuyor, Malezya'daki de aynı hadisleri okuyor, Pakistan'daki de aynı hadisleri okuyor, Malezya'daki de aynı hadisleri okuyor, Mısır'daki de aynı hadîs-i şerîfleri okuyor.Mısır'daki de aynı hadîs-i şerîfleri okuyor.

Böylece hepimizin arasında yadırgamadığımız bir müşterek hava;


Böylece hepimizin arasında yadırgamadığımız bir müşterek hava;
aynı tarzda ibadet, aynı tarzda selamlaşmak, aynı tarzda gelip gitmekaynı tarzda ibadet, aynı tarzda selamlaşmak, aynı tarzda gelip gitmek vesaire örf adet teşekkül ediyor. İslâm kardeşliği ve İslâm örfü âdeti, hadîs-i şerîfle sağlanıyor.vesaire örf adet teşekkül ediyor. İslâm kardeşliği ve İslâm örfü âdeti, hadîs-i şerîfle sağlanıyor.

Onun için hadîs-i şerîfleri çok iyi öğrenin. İlk öğreneceğiniz Kur'ân-ı Kerîm.


Onun için hadîs-i şerîfleri çok iyi öğrenin. İlk öğreneceğiniz Kur'ân-ı Kerîm.
Kur'ân-ı Kerîm'in yazmasını, okumasını yani yazısını, okumasını öğreneceksiniz, bir.Kur'ân-ı Kerîm'in yazmasını, okumasını yani yazısını, okumasını öğreneceksiniz, bir. Tabi yazmayı da öğrenirseniz daha iyi; hattatlık ayrı.Tabi yazmayı da öğrenirseniz daha iyi; hattatlık ayrı.

Önce okumasını öğreneceksiniz bir, ondan sonra hatim indirmeyi,


Önce okumasını öğreneceksiniz bir, ondan sonra hatim indirmeyi,
her gün bir miktar okumayı öğreneceksiniz; onu âdet edineceksiniz.her gün bir miktar okumayı öğreneceksiniz; onu âdet edineceksiniz. Ondan sonra âyetlerinin mânasını üçer, beşer onar grup grup âyetleri öğreneceksiniz.Ondan sonra âyetlerinin mânasını üçer, beşer onar grup grup âyetleri öğreneceksiniz.

"Bu bana Allah'ın indirdiği âyetler" diye


"Bu bana Allah'ın indirdiği âyetler" diye
"Biz insanlara hitabı" diye çoluk çocuğunuzla beraber okuyacaksınız. "Biz insanlara hitabı" diye çoluk çocuğunuzla beraber okuyacaksınız.

Kur'an öğreneceksiniz bir, bir de bir hadis kitabından Resûlullah Efendimiz'i öğrenmeye başlayın.


Kur'an öğreneceksiniz bir, bir de bir hadis kitabından Resûlullah Efendimiz'i öğrenmeye başlayın.
Bakalım Efendimiz neler tavsiye ediyormuş?

Nereden başlayayım?
Bakalım Efendimiz neler tavsiye ediyormuş?

Nereden başlayayım?


Diyanet'in neşrettiği Riyazü's Salihîn kitabını okumaktan başlayın. Bir bitsin bakalım.


Diyanet'in neşrettiği Riyazü's Salihîn kitabını okumaktan başlayın. Bir bitsin bakalım.
Çok güzel kitaplar var, çok kıymetli kitaplar var, hazine gibi değerli.Çok güzel kitaplar var, çok kıymetli kitaplar var, hazine gibi değerli.

Kitapçılarda satılıyor.


Kitapçılarda satılıyor.
Belki senin kütüphanende de benim kütüphanemde de mevcut da okumuyoruz. Okumamız lazım.Belki senin kütüphanende de benim kütüphanemde de mevcut da okumuyoruz. Okumamız lazım.

O zaman ne gerekiyor?


O zaman ne gerekiyor?


Günümüzün bir saatinde "Ben kitap okumaya vakit ayıracağım." dememiz gerekiyor.


Günümüzün bir saatinde "Ben kitap okumaya vakit ayıracağım." dememiz gerekiyor.


Ben işçiyim farz edelim, fabrikada çalışıyorum altıda çıkıyorum.


Ben işçiyim farz edelim, fabrikada çalışıyorum altıda çıkıyorum.
Sabahleyin okuyamam, erken gidiyorum, akşamleyin yoruluyorum.Sabahleyin okuyamam, erken gidiyorum, akşamleyin yoruluyorum.

Tamam, altıda gel, şu işini yap, bu işini yap yemeğini ye,


Tamam, altıda gel, şu işini yap, bu işini yap yemeğini ye,
dokuzla on arasında bir saat çoluk çocuğunla bu işleri yap.dokuzla on arasında bir saat çoluk çocuğunla bu işleri yap. Yarım saat Kur'ân-ı Kerîm, yarım saat hadîs-i şerîf. Yarım saat Kur'ân-ı Kerîm, yarım saat hadîs-i şerîf.

Meşhur Kennedy'ler vardı; Robert Kennedy senatör oldu, öteki öldürülen Kennedy reisicumhur oldu,


Meşhur Kennedy'ler vardı; Robert Kennedy senatör oldu, öteki öldürülen Kennedy reisicumhur oldu,
berikisi bilmem ne oldu. Ben bunları merak ettim, hayatlarını okudum.berikisi bilmem ne oldu. Ben bunları merak ettim, hayatlarını okudum.

Muhterem kardeşlerim!

Her akşam babalarının huzurunda yemek sofrasında toplanırlarmış.


Muhterem kardeşlerim!

Her akşam babalarının huzurunda yemek sofrasında toplanırlarmış.
Masada, yemek sofralarında çeşitli meseleleri ciddi ciddi müzâkere ederlermiş.Masada, yemek sofralarında çeşitli meseleleri ciddi ciddi müzâkere ederlermiş.

Demek ki yemek masaları bir ilim ve tefekkür ortamı hâline geliyor.


Demek ki yemek masaları bir ilim ve tefekkür ortamı hâline geliyor.
Böylece çocuklar aileden, meseleleri büyüklerin yardımıyla, yordamıyla düşünmeyi,Böylece çocuklar aileden, meseleleri büyüklerin yardımıyla, yordamıyla düşünmeyi, yorumlamayı, açıklamayı öğrendiği için sonunda kaliteli evlatlar olmuş.yorumlamayı, açıklamayı öğrendiği için sonunda kaliteli evlatlar olmuş. Reisicumhur olmak kolay değil bir, Amerika gibi büyük devlete elçi olmak,Reisicumhur olmak kolay değil bir, Amerika gibi büyük devlete elçi olmak, senatör olmak kolay değil, kaliteli yetişmişler.senatör olmak kolay değil, kaliteli yetişmişler.

Demek ki biz de evimizde böyle bir akademik, bir ilmi âdet meydana getirebilirsek olur.


Demek ki biz de evimizde böyle bir akademik, bir ilmi âdet meydana getirebilirsek olur.


"Benim daha henüz evim yok, ben bekârım, yurtta kalıyorum."


"Benim daha henüz evim yok, ben bekârım, yurtta kalıyorum."


Tamam, senin durumun daha müsaittir. Çünkü çoluk çocuk derdi başına çökmemiştir.


Tamam, senin durumun daha müsaittir. Çünkü çoluk çocuk derdi başına çökmemiştir.
Sen akşam da okursun, sabah da okursun, gece de okursun, öğlen de okursun. Sen akşam da okursun, sabah da okursun, gece de okursun, öğlen de okursun. Senin durumun daha müsaittir çünkü ya burs alıyorsun ya baban memleketten para gönderiyor.Senin durumun daha müsaittir çünkü ya burs alıyorsun ya baban memleketten para gönderiyor.

Hz. Ömer Efendimiz ne buyurmuş?

Taallümû kable en tezevvecû.


Hz. Ömer Efendimiz ne buyurmuş?

Taallümû kable en tezevvecû.
"İlmi evlenmeden evvel öğrenin.""İlmi evlenmeden evvel öğrenin."

"Sonra imkân bulamazsınız." demiş.


"Sonra imkân bulamazsınız." demiş.


Çünkü çocuk viyaklar; iş vardır, para vardır, kazanma derdi vardır, vesaire olmaz.


Çünkü çocuk viyaklar; iş vardır, para vardır, kazanma derdi vardır, vesaire olmaz.
Gençlerin durumu daha müsait. Emeklilerin durumu en güzeli, en müsait;Gençlerin durumu daha müsait. Emeklilerin durumu en güzeli, en müsait; çünkü emekliye hem maaş geliyor hem de hayatını tanzim etmiş.çünkü emekliye hem maaş geliyor hem de hayatını tanzim etmiş. Evi var, barkı var. Geriye kalıyor okumak, anlamak, öğrenmek ve İslâm için çalışmak.Evi var, barkı var. Geriye kalıyor okumak, anlamak, öğrenmek ve İslâm için çalışmak.

Ne mutlu emekli olanlara, ben de emeklilerden biriyim.


Ne mutlu emekli olanlara, ben de emeklilerden biriyim.
Elhamdülillah işte oraya buraya geziyoruz; kürsülere çıkıp da konuşma imkânımız oluyor.Elhamdülillah işte oraya buraya geziyoruz; kürsülere çıkıp da konuşma imkânımız oluyor.

Evet, bu hadîs-i şerîf de güzel. Bir daha tekrarlayalım:


Evet, bu hadîs-i şerîf de güzel. Bir daha tekrarlayalım:
"Söz yok ancak işle beraber olursa kıymeti var. Sözle iş yok ancak niyet iyi olursa kıymeti var.""Söz yok ancak işle beraber olursa kıymeti var. Sözle iş yok ancak niyet iyi olursa kıymeti var." Etti iki, kaldı otuz sekiz. Cennette, mahşer günü alimlerden olmaya az kalıyor.Etti iki, kaldı otuz sekiz. Cennette, mahşer günü alimlerden olmaya az kalıyor. Gelelim üçüncü hadis-i şerife;Gelelim üçüncü hadis-i şerife;

Lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min veledihî ve vâlidihî ve'n-nâsi ecma'în.


Lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min veledihî ve vâlidihî ve'n-nâsi ecma'în.


Buhârî, Müslim ve bütün sahih hadis kitaplarının çoğunda yer alan


Buhârî, Müslim ve bütün sahih hadis kitaplarının çoğunda yer alan
Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir başka hadîs-i şerîf.Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir başka hadîs-i şerîf.

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:


Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
Lâ yü'minü ehadüküm.

"Sizden biriniz iman etmiş olmaz, mü'min olmaz, hakkıyla mü'min olmaz."
Lâ yü'minü ehadüküm.

"Sizden biriniz iman etmiş olmaz, mü'min olmaz, hakkıyla mü'min olmaz."
Hattâ ekûne ehabbe ileyhi. "Ben ona daha sevgili olmadıkça."Hattâ ekûne ehabbe ileyhi. "Ben ona daha sevgili olmadıkça." Min veledihî. "Evladından, çocuğundan." Ve vâlidihî. "Babasından." Min veledihî. "Evladından, çocuğundan." Ve vâlidihî. "Babasından." Ve'n-nasi ecmaîn. "Bütün insanlardan." Ve'n-nasi ecmaîn. "Bütün insanlardan." "Sizden biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün diğer insanlardan daha çok"Sizden biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün diğer insanlardan daha çok sevmedikçe gerçek mü'min olmaz."sevmedikçe gerçek mü'min olmaz."

Bu hadîs-i şerîf kıymetli, sahih ve sağlam bir hadîs-i şerîf.


Bu hadîs-i şerîf kıymetli, sahih ve sağlam bir hadîs-i şerîf.
Bu hadîs-i şerîfin Efendimiz'in ağzından çıktığı kesin gibi olduğuna göre şimdi bunu düşünelim.Bu hadîs-i şerîfin Efendimiz'in ağzından çıktığı kesin gibi olduğuna göre şimdi bunu düşünelim.

Biz etrafımızda kimleri seviyoruz?


Biz etrafımızda kimleri seviyoruz?


Gerçekten çocuğumuzu severiz. Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfindeki gibi herkes çocuğunu sever,


Gerçekten çocuğumuzu severiz. Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfindeki gibi herkes çocuğunu sever,
korur, kollar iyiliğini ister. Anne ve babalar, ebeveyn olarak çoluk çocuğumuz için çalışıyoruz.korur, kollar iyiliğini ister. Anne ve babalar, ebeveyn olarak çoluk çocuğumuz için çalışıyoruz. Çocuğumuz severiz.

Başka?

Ve vâlidihi.
Çocuğumuz severiz.

Başka?

Ve vâlidihi.


Babamızı severiz, anamıza babamıza canımız feda.


Babamızı severiz, anamıza babamıza canımız feda.
Küçükken bize baktılar büyüttüler, üzerimizde çok hakları var, ana baba hakkı ödenmez.Küçükken bize baktılar büyüttüler, üzerimizde çok hakları var, ana baba hakkı ödenmez. Ve tabi onun için çok severiz. Canımızı veririz, iki.Ve tabi onun için çok severiz. Canımızı veririz, iki.

Sonra başka?

İnsanlardan da sevdiğimiz vardır tabi. İnsanlar çeşitli şeyleri seviyor.


Sonra başka?

İnsanlardan da sevdiğimiz vardır tabi. İnsanlar çeşitli şeyleri seviyor.
Bazen bir arkadaşı çok severiz; kafası kafamıza uyduğu için Bazen bir arkadaşı çok severiz; kafası kafamıza uyduğu için huylarımız denk düştüğü için bir arkadaşı öteki arkadaştan fazla severiz.huylarımız denk düştüğü için bir arkadaşı öteki arkadaştan fazla severiz. Veya insan bir âlimi sever.Veya insan bir âlimi sever. Veya bir kadını sever erkekse, kadınsa erkeği sever; nişanlanırlar, evlenirler.Veya bir kadını sever erkekse, kadınsa erkeği sever; nişanlanırlar, evlenirler. Çeşitli sevgiler olabilir.Çeşitli sevgiler olabilir.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Bunların hepsinden daha çok beni seveceksin."


Peygamber Efendimiz diyor ki; "Bunların hepsinden daha çok beni seveceksin."


"Çocuğundan da babasından da bütün başka insanlar, sevilebilen kimler varsa


"Çocuğundan da babasından da bütün başka insanlar, sevilebilen kimler varsa
beni onlardan da daha fazla sevmedikçe mü'min olmuş olmaz." diyor.beni onlardan da daha fazla sevmedikçe mü'min olmuş olmaz." diyor.

Lâ yü'minü. "İnanmış olmaz, mü'min olmuş olmaz." diyor.


Lâ yü'minü. "İnanmış olmaz, mü'min olmuş olmaz." diyor.


Bir insan lâ ilâhe illallah dedi mi mü'min oluyor


Bir insan lâ ilâhe illallah dedi mi mü'min oluyor
lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dedi mi mü'min oluyor.

Buradaki sözün mânası ne?
lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dedi mi mü'min oluyor.

Buradaki sözün mânası ne?


"Hakiki mü'min olmaz, sağlam müslüman olmaz.


"Hakiki mü'min olmaz, sağlam müslüman olmaz.
Benim sevdiğim, istediğim tarzda müslüman olmaz. Allah'ın sevdiği bir kul olmaz." demek. Benim sevdiğim, istediğim tarzda müslüman olmaz. Allah'ın sevdiği bir kul olmaz." demek.

Muhterem kardeşlerim!


Muhterem kardeşlerim!


Bu çok önemli bir nokta. Kendi aklınızla ölçün bakalım, kendi sezgilerinizi kontrol edin ve ölçün:


Bu çok önemli bir nokta. Kendi aklınızla ölçün bakalım, kendi sezgilerinizi kontrol edin ve ölçün:


Resûlullah içinizde ne kadar? Ne kadar seviyorsunuz?

"Çok seviyorum."


Resûlullah içinizde ne kadar? Ne kadar seviyorsunuz?

"Çok seviyorum."


Bırak şimdi palavrayı. Çok seviyorsun ama nereden belli? Nasıl çok seviyorsun?


Bırak şimdi palavrayı. Çok seviyorsun ama nereden belli? Nasıl çok seviyorsun?


Sonra hadîs-i şerîfte var:

"Allah'ın sizi sevip sevmediğini merak ediyorsanız..."


Sonra hadîs-i şerîfte var:

"Allah'ın sizi sevip sevmediğini merak ediyorsanız..."


"Acaba ben Allah'ın sevgili kulu muyum, Allah beni seviyor mu, sevmiyor mu?"


"Acaba ben Allah'ın sevgili kulu muyum, Allah beni seviyor mu, sevmiyor mu?"


İnsan merak etmez mi?

Merak eder.


İnsan merak etmez mi?

Merak eder.


"Allah'ın sizi sevip sevmediğini merak ediyorsanız


"Allah'ın sizi sevip sevmediğini merak ediyorsanız
sizin Allah'a karşı duygularınız nasıl ona bakın." diyor, Peygamber Efendimiz. sizin Allah'a karşı duygularınız nasıl ona bakın." diyor, Peygamber Efendimiz.

Sen Allah'ı seviyor musun?


Sen Allah'ı seviyor musun?


Dün Yunus Emre'nin Dîvân'ını okuduk. Baş sayfadan son sayfaya kadar


Dün Yunus Emre'nin Dîvân'ını okuduk. Baş sayfadan son sayfaya kadar
aşkullah, ve muhabbetullahtan bahsediyor, Allah için yanıp yakılmaktan bahsediyor.aşkullah, ve muhabbetullahtan bahsediyor, Allah için yanıp yakılmaktan bahsediyor.

"Beni öldürseler, yaksalar, kül etseler, küllerimi havada savursalar ben yine Allah'ı severim!" diyor.


"Beni öldürseler, yaksalar, kül etseler, küllerimi havada savursalar ben yine Allah'ı severim!" diyor.


"Toprağın anda çağıra, beni seni gerek seni!" diyor.


"Toprağın anda çağıra, beni seni gerek seni!" diyor.


Böyle coşkun bir sevgi var. Mevlânâ Celaleddin Rûmî'de müthiş, muazzam bir sevgi var.


Böyle coşkun bir sevgi var. Mevlânâ Celaleddin Rûmî'de müthiş, muazzam bir sevgi var.


Eşrefoğlu Rûmî ne diyor? Ey Allah'ım beni senden ayırma. Beni senin cemalinden ayırma.


Eşrefoğlu Rûmî ne diyor? Ey Allah'ım beni senden ayırma. Beni senin cemalinden ayırma.
Balığın canı su içinde dirilir. İlâhî, balığı gölden ayırma.Balığın canı su içinde dirilir. İlâhî, balığı gölden ayırma. Eşrefzâde senin kemter kulundur. İlâhî, kulu sultandan ayırma.Eşrefzâde senin kemter kulundur. İlâhî, kulu sultandan ayırma. Bir muazzam sevgi ifadesi var. Şimdi sen Allah'ı seviyor musun?Bir muazzam sevgi ifadesi var. Şimdi sen Allah'ı seviyor musun?

"Resûlullah'ı seviyoruz." deriz buna hiç kimse hayır demez.


"Resûlullah'ı seviyoruz." deriz buna hiç kimse hayır demez.


Allah'ı seviyorum, Resûlullah'ı seviyorum; ama bu sevgi dudakta mı kalpte mi?


Allah'ı seviyorum, Resûlullah'ı seviyorum; ama bu sevgi dudakta mı kalpte mi?


Dilinle mi söylüyorsun? Yoksa içinden gerçekten seviyor musun?


Dilinle mi söylüyorsun? Yoksa içinden gerçekten seviyor musun?


Küçükken bize bir hikâye anlatırlardı:

Oğlan; "Anne, babam beni evlendirsin." demiş.


Küçükken bize bir hikâye anlatırlardı:

Oğlan; "Anne, babam beni evlendirsin." demiş.


Hanım da Efendi'ye gitmiş, arada tercümanlık yapıyor.


Hanım da Efendi'ye gitmiş, arada tercümanlık yapıyor.
Eskiden babalarla öyle kolay konuşulmazmış. "Oğlan evlenmek istiyor." demiş. Eskiden babalarla öyle kolay konuşulmazmış. "Oğlan evlenmek istiyor." demiş.

"Gitsin, bir altın kazansın, öyle gelsin, evlendireyim." demiş.


"Gitsin, bir altın kazansın, öyle gelsin, evlendireyim." demiş.


"Ev idare edecek, kolay mı? Bir altın lira kazansın, para kazandığını göreyim." demek istemiş.


"Ev idare edecek, kolay mı? Bir altın lira kazansın, para kazandığını göreyim." demek istemiş.


Çocuk dışarıya çıkmış. Zengin çocuğu, ev çocuğu, "hanım evladı" diyoruz ya.


Çocuk dışarıya çıkmış. Zengin çocuğu, ev çocuğu, "hanım evladı" diyoruz ya.


Kime gidecek, ne diyecek? Yük taşımaz, hamallık yapmaz, çarşıda pazarda bir şey satamaz.


Kime gidecek, ne diyecek? Yük taşımaz, hamallık yapmaz, çarşıda pazarda bir şey satamaz.
Laf lafı açıyor. Yine Hz. Ali Efendimiz'in bir menkıbesi geldi hafızama.Laf lafı açıyor. Yine Hz. Ali Efendimiz'in bir menkıbesi geldi hafızama. Hz. Ali Efendimiz çarşıda bir kılıç satıyormuş.. Hz. Ali Efendimiz çarşıda bir kılıç satıyormuş..

"Ey insanlar! Bu sattığım kılıçla Resûlullah'ın çevresinde nice düşman savuşturmuşumdur.


"Ey insanlar! Bu sattığım kılıçla Resûlullah'ın çevresinde nice düşman savuşturmuşumdur.
Nice müşrik kesmişimdir.Nice müşrik kesmişimdir. Vallahi evde yeterli param olsaydı, bunu asla satmazdım." filan diye kılıcı satmış. Vallahi evde yeterli param olsaydı, bunu asla satmazdım." filan diye kılıcı satmış.

Mahrumiyet çekiyorlar da evin ihtiyacı için satmak zorunda kalıyorlar.


Mahrumiyet çekiyorlar da evin ihtiyacı için satmak zorunda kalıyorlar.
Tabi zengin çocuğu satmamış, bir şey almamış, yapmamış filan.Tabi zengin çocuğu satmamış, bir şey almamış, yapmamış filan. Gelmiş annesinin boynuna sarılmış;Gelmiş annesinin boynuna sarılmış; "Annem, sen iyisin, hoşsun, bilmem ne."Annem, sen iyisin, hoşsun, bilmem ne. Hadi senin altınlardan bir tane ver." demiş, almış, babasına götürmüş.Hadi senin altınlardan bir tane ver." demiş, almış, babasına götürmüş. "Baba para kazandım." demiş. Babası parayı alır almaz denize savurmuş, atmış."Baba para kazandım." demiş. Babası parayı alır almaz denize savurmuş, atmış. Çocuk bir denize bakmış, bir babasının yüzüne bakmış. Babası;Çocuk bir denize bakmış, bir babasının yüzüne bakmış. Babası;

"Git, olmaz, daha vaktin gelmemiş. Git bir tane altın kazan, öyle gel!" demiş.


"Git, olmaz, daha vaktin gelmemiş. Git bir tane altın kazan, öyle gel!" demiş.
"Allah Allah, babam niye götürdüğüm altını kabul etmedi, niye denize attı?" diye düşünmüş."Allah Allah, babam niye götürdüğüm altını kabul etmedi, niye denize attı?" diye düşünmüş. Yine gitmiş annesine; "Anne bu olmadı. Sen bana bir altın daha ver." demiş, bir altın daha almış.Yine gitmiş annesine; "Anne bu olmadı. Sen bana bir altın daha ver." demiş, bir altın daha almış. Babasına götürmüş; "Baba, bir altın kazandım." demiş.Babasına götürmüş; "Baba, bir altın kazandım." demiş.

Bir hafta sonra mı götürdü artık ne zaman götürdüyse babası yine altını almış atmış.


Bir hafta sonra mı götürdü artık ne zaman götürdüyse babası yine altını almış atmış.
O bir altının atıldığı yere bakmış, bir babasının yüzüne bakmış.O bir altının atıldığı yere bakmış, bir babasının yüzüne bakmış. Babası demiş ki; "Git, daha vaktin gelmemiş, bir altın kazan da öyle gel."Babası demiş ki; "Git, daha vaktin gelmemiş, bir altın kazan da öyle gel." "Galiba babam benim bedavadan annemden altın aldığımı anlıyor."Galiba babam benim bedavadan annemden altın aldığımı anlıyor. Gideyim bari, çalışayım." demiş, ne yapsın?Gideyim bari, çalışayım." demiş, ne yapsın?

İp almış, çarşıya gitmiş, hamallık yapmış, yardım etmiş.


İp almış, çarşıya gitmiş, hamallık yapmış, yardım etmiş.
Yük taşımış, inşaatlarda çalışmış ve bir altını kazanmış ama çok zorluk çekmiş, terlemiş.Yük taşımış, inşaatlarda çalışmış ve bir altını kazanmış ama çok zorluk çekmiş, terlemiş. Altını babasına götürmüş, eline vermiş. Babası yine böyle tam atarken eline yapışmış.Altını babasına götürmüş, eline vermiş. Babası yine böyle tam atarken eline yapışmış. "Aman!" demiş "Atma baba! Ben onu nelerle kazandım, biliyor musun? Ne kadar ter döktüm!""Aman!" demiş "Atma baba! Ben onu nelerle kazandım, biliyor musun? Ne kadar ter döktüm!" "Tamam." demiş babası; "Şimdi altının kıymetini anlamışsın, artık vaktin geldi.""Tamam." demiş babası; "Şimdi altının kıymetini anlamışsın, artık vaktin geldi."

Onun için Allah sevgisi, Resûlullah sevgisi bizim de dilimizde mi kalbimizde mi?


Onun için Allah sevgisi, Resûlullah sevgisi bizim de dilimizde mi kalbimizde mi?
O sevgi kazanılmış bir sevgi olsa çocuğun babasının elini tuttuğu gibi neler neler yapar.O sevgi kazanılmış bir sevgi olsa çocuğun babasının elini tuttuğu gibi neler neler yapar. Allah sevgisiyle nasıl çalışır. Dudakta olunca kalbe inmeyince işte o zaman insan aldırmıyor.Allah sevgisiyle nasıl çalışır. Dudakta olunca kalbe inmeyince işte o zaman insan aldırmıyor. Hem günah işliyor, hem Allah'ın emirlerini tutmuyor,Hem günah işliyor, hem Allah'ın emirlerini tutmuyor, hem Müslümanlığı gevşek oluyor, hem müslümanlara yapılan şeylere razı oluyor. Neden?hem Müslümanlığı gevşek oluyor, hem müslümanlara yapılan şeylere razı oluyor. Neden? İçine inmemiş. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde buyurmuyor mu?İçine inmemiş. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde buyurmuyor mu?

Rubbe tâlin li'l-Kur'âni yel'anühu'l-Kur'ân. "Nice Kur'an okuyanlar vardır,


Rubbe tâlin li'l-Kur'âni yel'anühu'l-Kur'ân. "Nice Kur'an okuyanlar vardır,
Kur'an ona lanet eder, Kur'an onun hançeresinden gönlüne, kalbine inmemiştir."Kur'an ona lanet eder, Kur'an onun hançeresinden gönlüne, kalbine inmemiştir." Dudaktan okuyor, kalpten okumuyor. Onun için kıymeti olmuyor.Dudaktan okuyor, kalpten okumuyor. Onun için kıymeti olmuyor.

Demek ki sevginin candan olması, hakiki olması lazım.


Demek ki sevginin candan olması, hakiki olması lazım.
Öyle olduğu zaman tabi insan hakiki mü'min olacak. Öyle olduğu zaman tabi insan hakiki mü'min olacak. Has mü'min olacak, kâmil mü'min olacak, evliyâ olacak. Belki Allah'ın sevgili kulu olacak.Has mü'min olacak, kâmil mü'min olacak, evliyâ olacak. Belki Allah'ın sevgili kulu olacak.

Ne zaman? Resûlullah'ı, çocuğundan, babasından, bütün insanlardan daha çok sevdiği zaman.


Ne zaman? Resûlullah'ı, çocuğundan, babasından, bütün insanlardan daha çok sevdiği zaman.
Daha çok seven insan ne yapar?Daha çok seven insan ne yapar? Demin dediğim noktaya gelir; hadisini öğrenir, ezberler, tavsiyesini tutar.Demin dediğim noktaya gelir; hadisini öğrenir, ezberler, tavsiyesini tutar. Göz yaşları içinde, aşk ile muhabbet ile kabrini ziyarete gider.Göz yaşları içinde, aşk ile muhabbet ile kabrini ziyarete gider. Talebelerimden birisi bir hac kafilesine başkanlık etmiş; Talebelerimden birisi bir hac kafilesine başkanlık etmiş; "Hocam, otobüsümüzde bir tane âşık vardı. Hem ağladı hem bizi ağlattı." diyor."Hocam, otobüsümüzde bir tane âşık vardı. Hem ağladı hem bizi ağlattı." diyor. Bir kere yolda zamanını iyi değerlendirmiş. Zikirle, ibadetle, edeple, hac yolculuğunu güzel yapmış.Bir kere yolda zamanını iyi değerlendirmiş. Zikirle, ibadetle, edeple, hac yolculuğunu güzel yapmış. "Medine'ye geldik. Otobüsün kapısından iner inmez kendisine yere attı."Medine'ye geldik. Otobüsün kapısından iner inmez kendisine yere attı. 'Acaba Resûlullah bu kumlara ayaklarını bastı mı?' diye yanağını sürerek,'Acaba Resûlullah bu kumlara ayaklarını bastı mı?' diye yanağını sürerek, yüzünü sürerek hüngür hüngür ağladı." diyor. yüzünü sürerek hüngür hüngür ağladı." diyor. "Bu manzara karşısında bizim de kalbimiz yumuşadı, biz de ağladık." diyor."Bu manzara karşısında bizim de kalbimiz yumuşadı, biz de ağladık." diyor. Adamın içinde sevgisi var, aşkı var.Adamın içinde sevgisi var, aşkı var. "Haccı yaptık ama o sevgisinin, muhabbetinin mükâfâtını da gördü." diyor. "Nasıl gördü?" dedim?"Haccı yaptık ama o sevgisinin, muhabbetinin mükâfâtını da gördü." diyor. "Nasıl gördü?" dedim? Medine-i Münevvere'ye gelmişler, dönecekler.Medine-i Münevvere'ye gelmişler, dönecekler. O mübarek adamcağız rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş.O mübarek adamcağız rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş.

Resûlullah Efendimiz bir tebessüm ona demiş ki;


Resûlullah Efendimiz bir tebessüm ona demiş ki;


"Hadi evladım, bir kâğıt kalem getir de senin haccını yazıvereyim."


"Hadi evladım, bir kâğıt kalem getir de senin haccını yazıvereyim."
Makbul bir hac olduğuna Resûlullah sertifika veriyor.Makbul bir hac olduğuna Resûlullah sertifika veriyor. Rüyada; "Sana haccını yazıvereyim." demiş.Rüyada; "Sana haccını yazıvereyim." demiş. O da aşk ile şevk ile öbür odaya gidip çekmeceden kalem kâğıt aramış, hevesle yine dönmüş, gelmiş.O da aşk ile şevk ile öbür odaya gidip çekmeceden kalem kâğıt aramış, hevesle yine dönmüş, gelmiş. Resûlullah'ın oturduğu sedirin olduğu odaya bakmış ki orada şeyhi oturuyor.Resûlullah'ın oturduğu sedirin olduğu odaya bakmış ki orada şeyhi oturuyor.

O da tabi bir remz, ne demek?


O da tabi bir remz, ne demek?
"Senin şeyhin, senin bağlı olduğu şeyh Resûlullah'ın halifesi, onun gerçek varisi" demek."Senin şeyhin, senin bağlı olduğu şeyh Resûlullah'ın halifesi, onun gerçek varisi" demek. Tabi böyle bir rüya, cihan değer; çok kıymetli bir rüya bu. Kaç tane hacıya böyle nasip olmuş?Tabi böyle bir rüya, cihan değer; çok kıymetli bir rüya bu. Kaç tane hacıya böyle nasip olmuş? Eskiden "Bir saf hacı, hacca gitmiş." derler.Eskiden "Bir saf hacı, hacca gitmiş." derler. Mübarek "biraz saf" diye, herkes dalga geçermiş, alay edermiş.Mübarek "biraz saf" diye, herkes dalga geçermiş, alay edermiş. Haccı bitirmişler; o aşk ile şevk ile ibadet ediyor, biraz da ne söylerlerse yapıyor, saf.Haccı bitirmişler; o aşk ile şevk ile ibadet ediyor, biraz da ne söylerlerse yapıyor, saf. Arkadaşları Medine'de bir muziplik düşünmüşler. Arkadaşları Medine'de bir muziplik düşünmüşler. "Hepimiz bir kâğıda haccımızı yazalım." demişler; yazmışlar, bu saf kimsenin yanına gitmişler."Hepimiz bir kâğıda haccımızı yazalım." demişler; yazmışlar, bu saf kimsenin yanına gitmişler. "Ne oldu, senin haccının beratı geldi mi?" "Ne beratı?""Ne oldu, senin haccının beratı geldi mi?" "Ne beratı?"

"İşte bak, hepimizin beratı var, haccımız yapıldı, kabul oldu, diye beratı var.


"İşte bak, hepimizin beratı var, haccımız yapıldı, kabul oldu, diye beratı var.
Allah'tan sana bir berat gelmedi mi?" "Yoo" demiş, "Hiç öyle bir kâğıt filan gelmedi." Allah'tan sana bir berat gelmedi mi?" "Yoo" demiş, "Hiç öyle bir kâğıt filan gelmedi." Aaa, bilmem ne, bununla biraz dalga geçmişler. O da gitmiş Mescidi Nebevî'ye, secdeye kapanmış;Aaa, bilmem ne, bununla biraz dalga geçmişler. O da gitmiş Mescidi Nebevî'ye, secdeye kapanmış;

"Aman yâ Rabbi!" demiş, "Ben âciz, nâçiz, günahkâr kulunum.


"Aman yâ Rabbi!" demiş, "Ben âciz, nâçiz, günahkâr kulunum.
Ne kusurum var ki herkese haccının kabulüne dair berat vermişsin de bana vermemişsin." diyeNe kusurum var ki herkese haccının kabulüne dair berat vermişsin de bana vermemişsin." diye ağlaya ağlaya ibadet ve niyaz ede ede gökten bir varak inmiş. ağlaya ağlaya ibadet ve niyaz ede ede gökten bir varak inmiş.

"Nihayet bana da berat geldi." diye almış, götürmüş.


"Nihayet bana da berat geldi." diye almış, götürmüş.


"Tamam." demiş, "İşte bana da berat geldi." diye arkadaşlarına göstermiş.


"Tamam." demiş, "İşte bana da berat geldi." diye arkadaşlarına göstermiş.


Bakmışlar ki ne kâğıdı, oranın kâğıdı;


Bakmışlar ki ne kâğıdı, oranın kâğıdı;
ne yazısı oranın yazısı. Mis gibi kokuyor, ilâhî bir ferman işte!ne yazısı oranın yazısı. Mis gibi kokuyor, ilâhî bir ferman işte!

Allah öyle saf kullarına ikram ediyor. İnsanın Resûlullah Efendimiz'i rüyada görmesi,


Allah öyle saf kullarına ikram ediyor. İnsanın Resûlullah Efendimiz'i rüyada görmesi,
onun iltifatına mazhar olması ne kadar büyük bir nimettir!onun iltifatına mazhar olması ne kadar büyük bir nimettir! Onun için Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de Resûlullah'ı candan seven,Onun için Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de Resûlullah'ı candan seven, onun sünnetine sımsıkı sarılan kimselerden eylesin.onun sünnetine sımsıkı sarılan kimselerden eylesin. Biliyorsunuz ümmetin fesada uğradığı, bozulduğu zamandaBiliyorsunuz ümmetin fesada uğradığı, bozulduğu zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetini yaşayan ve yaşatanlara yüz şehit sevabı verilecek.Peygamber Efendimiz'in sünnetini yaşayan ve yaşatanlara yüz şehit sevabı verilecek. Rabbimiz bizi de Efendimiz'in yolunda yürüyenlerden, o sevapları alanlardan eylesin.Rabbimiz bizi de Efendimiz'in yolunda yürüyenlerden, o sevapları alanlardan eylesin.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2