Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Göreve Erken Gönderirdi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Rebîü'l-Âhir 1409 / 04.12.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Birliği Göreve Erken Gönderirdi, Sözü Kısa Tut!, Peygamber Efendimiz’in Hassâsiyeti, Gece Uyanınca | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Göreve Erken Gönderirdi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Rebîü'l-Âhir 1409 / 04.12.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Birliği Göreve Erken Gönderirdi, Sözü Kısa Tut!, Peygamber Efendimiz’in Hassâsiyeti, Gece Uyanınca | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn 'alâ külli hâlin ve fî-külli hîn.el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn 'alâ külli hâlin ve fî-külli hîn. Vessalâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaînVessalâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emmâ ba'dü Emmâ ba'dü

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâne izâ be'ase seriyyeten ev ceyşen be'asehüm min evveli'n-nehâri. Kâne izâ be'ase seriyyeten ev ceyşen be'asehüm min evveli'n-nehâri.

Sadaka Rasûlullah fî-külli akvâlihî ve ef'âlihî. Sadaka Rasûlullah fî-külli akvâlihî ve ef'âlihî.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sîret ve şemâilinden,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sîret ve şemâilinden, ahlâk ve ef'âlinden bahseden rivayetleri okumaya devam ediyoruz. ahlâk ve ef'âlinden bahseden rivayetleri okumaya devam ediyoruz. Râmûzü'l -ehâdîs kitabının sonunda Peygamber Efendimiz'in ahlâk ve şemâiline dair Râmûzü'l -ehâdîs kitabının sonunda Peygamber Efendimiz'in ahlâk ve şemâiline dair ilave edilmiş bölümünde 528. sayfada, beşinci rivayeti okuduk.ilave edilmiş bölümünde 528. sayfada, beşinci rivayeti okuduk. Tirmizî'de, İbn Mâce'de ve Ebû Davud'da kaydedildiğine göre; Tirmizî'de, İbn Mâce'de ve Ebû Davud'da kaydedildiğine göre;

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir seriyye veya bir orduyu göndereceği zaman"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir seriyye veya bir orduyu göndereceği zaman onları günün evvel vaktinde, sabah erkenden gönderirdi." onları günün evvel vaktinde, sabah erkenden gönderirdi."

Seriyye; geceleyin gizlice seyahat eden askerî birlik, grup mânasına geliyor.Seriyye; geceleyin gizlice seyahat eden askerî birlik, grup mânasına geliyor. Serâ-yesrî veyahut da esrâ-yüsrî-isrâ'. Bunlar "gece seyahat etmek" demektir.Serâ-yesrî veyahut da esrâ-yüsrî-isrâ'. Bunlar "gece seyahat etmek" demektir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de Miraç'da önce Mekke-i Mükerreme'den Kuts-i Şerîf'e kadar geceleyin götürüldü. Miraç'da önce Mekke-i Mükerreme'den Kuts-i Şerîf'e kadar geceleyin götürüldü. Onun için isrâ deniliyor bu hadiseye.Onun için isrâ deniliyor bu hadiseye. Yani Peygamber Efendimiz geceleyin alındı oradan öbür tarafa götürüldü. Yani Peygamber Efendimiz geceleyin alındı oradan öbür tarafa götürüldü.

Rüyada mı? Rüyada mı?

Hayır. Hayır.

Götürüldü ve yolda birtakım şeyleri göre göre gitti.Götürüldü ve yolda birtakım şeyleri göre göre gitti. Birtakım kimselere birtakım yardımlar yapa yapa gitti. Birtakım kimselere birtakım yardımlar yapa yapa gitti. Birisi devesini kaybetmiş, ona devesini buldurdu vesaire. Yani hepsi delil olsun diye, hepsi hikmetli. Birisi devesini kaybetmiş, ona devesini buldurdu vesaire. Yani hepsi delil olsun diye, hepsi hikmetli. Ona isrâ deniliyor. Ona isrâ deniliyor. Kudüs'ten de semâvâtı geçip Rabbü'l- âlemîn'in huzûr-u izzetine Kudüs'ten de semâvâtı geçip Rabbü'l- âlemîn'in huzûr-u izzetine varmasına da Miraç deniliyor, biliyorsunuz. varmasına da Miraç deniliyor, biliyorsunuz. Seriyye de geceleyin hareket eden, Seriyye de geceleyin hareket eden, geceleyin yolculuk eden grup, askerî grup, topluluk mânasına geliyor. geceleyin yolculuk eden grup, askerî grup, topluluk mânasına geliyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medîne-i Münevvere'de temekkün eylediktenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medîne-i Münevvere'de temekkün eyledikten ve İslâm'ı yerleştirdikten sonra muhtelif yerlere çeşitli görevlerle birlikler göndermiştir.ve İslâm'ı yerleştirdikten sonra muhtelif yerlere çeşitli görevlerle birlikler göndermiştir. Bu birlikler gittikleri yerlerde İslâm'ı tebliğ etmek ve temerrüt edenleri, Bu birlikler gittikleri yerlerde İslâm'ı tebliğ etmek ve temerrüt edenleri, karşı gelenleri te'dib etmek veya zaten karşı gelmiş olanlarıkarşı gelenleri te'dib etmek veya zaten karşı gelmiş olanları cezalandırmak için askerî bir harekat olarak yapılmıştır. cezalandırmak için askerî bir harekat olarak yapılmıştır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hem imâmü'l-müslimîndir, hem emîrü'l-mü'minîndir,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hem imâmü'l-müslimîndir, hem emîrü'l-mü'minîndir, hem peygamberdir, hem komutandır. Her şey kendisindedir. hem peygamberdir, hem komutandır. Her şey kendisindedir. Komutandır; onun için öyle seriyye de göndermiştir, seriyyeden ayrı ordu da göndermiştir.Komutandır; onun için öyle seriyye de göndermiştir, seriyyeden ayrı ordu da göndermiştir. Hatta en son hazırladığı ordunun başına Üsâme hazretlerini tayin buyurdu. Hatta en son hazırladığı ordunun başına Üsâme hazretlerini tayin buyurdu. Ama pek çok kimse itiraz etmek istediler; Ama pek çok kimse itiraz etmek istediler;

"Yani böyle bir kimsenin başkan olması, komutan olması doğru olur mu?"Yani böyle bir kimsenin başkan olması, komutan olması doğru olur mu? Bizim içimizde bu kadar asaletli kimse var, ordu komutanlığına onu şey yapsak. Bizim içimizde bu kadar asaletli kimse var, ordu komutanlığına onu şey yapsak. Bu nihayet işte Zeyd'in oğlu,Bu nihayet işte Zeyd'in oğlu, Üsâme; biraz rengi esmer, biraz kölemsi filan gibi bir durumu var." dediler.Üsâme; biraz rengi esmer, biraz kölemsi filan gibi bir durumu var." dediler. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz çok dirayetli, dedi ki; Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz çok dirayetli, dedi ki;

"Öyle şey olur mu? Resûlullah Efendimiz'in tayin ettiği komutanı ben değiştirir miyim? Mümkün mü?" "Öyle şey olur mu? Resûlullah Efendimiz'in tayin ettiği komutanı ben değiştirir miyim? Mümkün mü?"

Onu vazifesinde ibkâ etti. Bu hadiseler Peygamber Efendimiz âhirete irtihal ettiği sıralarda oldu. Onu vazifesinde ibkâ etti. Bu hadiseler Peygamber Efendimiz âhirete irtihal ettiği sıralarda oldu.

"Evet, vazife senindi, yine devam et.""Evet, vazife senindi, yine devam et." [dedi] ve kendisi onun bineğinin dizgininden tutup önünden böyle çekerek yolcu etti. [dedi] ve kendisi onun bineğinin dizgininden tutup önünden böyle çekerek yolcu etti. Şehrin dışına kadar kendisi götürdü bizzat ki halîfe-i müslimîn iken,Şehrin dışına kadar kendisi götürdü bizzat ki halîfe-i müslimîn iken, halîfe-i Resûlullah iken komutanının önünde yürüdü. halîfe-i Resûlullah iken komutanının önünde yürüdü. Onları teşvik etmek, teşcî etmek için yürüdü. Komutanlık makamı bir vazifedir. Onları teşvik etmek, teşcî etmek için yürüdü. Komutanlık makamı bir vazifedir. Yani komutan vazifelidir, memurdur.Yani komutan vazifelidir, memurdur. Asıl müslümanların başkanı halifedir; ötekiler, komutanlar memurdur. Asıl müslümanların başkanı halifedir; ötekiler, komutanlar memurdur.

[Askerî birliklere] küçük olursa seriyye, büyük olursa ceyş deniliyor; gönderilen ordu mânasına geliyor.[Askerî birliklere] küçük olursa seriyye, büyük olursa ceyş deniliyor; gönderilen ordu mânasına geliyor. Bunları Peygamber Efendimiz göndereceği zaman günün evvel vaktinde, erkenden sabahleyin gönderirdi.Bunları Peygamber Efendimiz göndereceği zaman günün evvel vaktinde, erkenden sabahleyin gönderirdi. Tabii adı seriyye ama gündüz gönderiyor. Yani gece seyahat eden şey olarak... Tabii adı seriyye ama gündüz gönderiyor. Yani gece seyahat eden şey olarak... Tabii o gider bir yerde şey yapar [konaklar],Tabii o gider bir yerde şey yapar [konaklar], gündüz çıktıktan sonra gece kimse görmeyecek şekilde sessizce hareket eder, gündüz çıktıktan sonra gece kimse görmeyecek şekilde sessizce hareket eder, ondan sonra varacağı yere varır. ondan sonra varacağı yere varır.

Niye öyle? Niye öyle?

Sabahın evvel vakti mübarektir. Peygamber Efendimiz'in başka hadîs-i şerîfinden biliyoruz kiSabahın evvel vakti mübarektir. Peygamber Efendimiz'in başka hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki bu ümmete ve Peygamber Efendimiz'e günün evvel vakti mübarek kılınmıştır. bu ümmete ve Peygamber Efendimiz'e günün evvel vakti mübarek kılınmıştır.

Bûrike le-hû ve li-ümmetihî fi'l-bükûr. Bûrike le-hû ve li-ümmetihî fi'l-bükûr. "Erken hareket etmek Ümmet-i Muhammed'e mübarek ve bereketli kılınmıştır." "Erken hareket etmek Ümmet-i Muhammed'e mübarek ve bereketli kılınmıştır." Günün evvel vaktinde erken hareket etmek.Günün evvel vaktinde erken hareket etmek. Onun için bizim İslâmî töremizde Peygamber Efendimiz'den beri o tavsiyeleri yapagelen Onun için bizim İslâmî töremizde Peygamber Efendimiz'den beri o tavsiyeleri yapagelen ecdadımızdan gördüğümüz; sabahın erken vaktinde işe koyulmaktır. ecdadımızdan gördüğümüz; sabahın erken vaktinde işe koyulmaktır.

Mü'min ne yapar? Mü'min ne yapar?

Teheccüde kalkar. Kalkarsa ne mutlu, çok sevap kazanır.Teheccüde kalkar. Kalkarsa ne mutlu, çok sevap kazanır. Ondan sonra biraz yan tarafına şöyle yatıp yaslanıp istirahat edebilir. Sonra sabah namazına kalkar.Ondan sonra biraz yan tarafına şöyle yatıp yaslanıp istirahat edebilir. Sonra sabah namazına kalkar. Sabah namazına namazı kılmaya camiye gelir. Sabah namazına namazı kılmaya camiye gelir. Camiye geldikten sonra Peygamber Efendimiz işrak vaktine kadar, Camiye geldikten sonra Peygamber Efendimiz işrak vaktine kadar, yani güneş doğup biraz yükselinceye kadar ibadet ve tâatle,yani güneş doğup biraz yükselinceye kadar ibadet ve tâatle, zikirle meşgul olmayı severdi ve tavsiye etmiştir zikirle meşgul olmayı severdi ve tavsiye etmiştir ve bunun çok bereketli ve çok sevaplı olduğunu bildirmiştir.ve bunun çok bereketli ve çok sevaplı olduğunu bildirmiştir. Ebû Davud'da ve Tirmizî'de sahih, sıhhatli, hasen rivayetler vardır bu konuda. Ebû Davud'da ve Tirmizî'de sahih, sıhhatli, hasen rivayetler vardır bu konuda. Onun için biz de hocalarımızdan öyle gördük, fiilen hayatımızda gördük. Onun için biz de hocalarımızdan öyle gördük, fiilen hayatımızda gördük. Kitaplarda da okuduk ki, evliyâullah hep böyle Kitaplarda da okuduk ki, evliyâullah hep böyle Peygamber Efendimiz'in bu tavsiyesini tutmuşlar ve böylece hareket etmişler.Peygamber Efendimiz'in bu tavsiyesini tutmuşlar ve böylece hareket etmişler. İmam-ı Rabbanî'nin hayatını okudum ki, o da sabah namazından sonra böyle işraka kadar beklerdi diye.İmam-ı Rabbanî'nin hayatını okudum ki, o da sabah namazından sonra böyle işraka kadar beklerdi diye. Abdülehad-i Nurî hazretlerinin hayatını okudum ki, o da böyle yapardı diye hep kitaplarda yazıyor. Abdülehad-i Nurî hazretlerinin hayatını okudum ki, o da böyle yapardı diye hep kitaplarda yazıyor.

Sonra Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Rızkınızı aramak yerine uykuya kaymayınız dalmayınız."Sonra Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Rızkınızı aramak yerine uykuya kaymayınız dalmayınız." Yani oradan rızkınızı aramaya gidiniz. Bizim prensibimiz böyle. Yani âdetimiz, âdet-i seniyyemiz böyle. Yani oradan rızkınızı aramaya gidiniz. Bizim prensibimiz böyle. Yani âdetimiz, âdet-i seniyyemiz böyle. Namazı kılacak, işrak namazını kılar, ondan sonra kalkar dükkânını besmeleyle açar. Namazı kılacak, işrak namazını kılar, ondan sonra kalkar dükkânını besmeleyle açar. Benim bazı tanıdığım kimseler var, sabah namazını dükkânlarının orada kılarlardı. Kitap da götürürlerdi. Benim bazı tanıdığım kimseler var, sabah namazını dükkânlarının orada kılarlardı. Kitap da götürürlerdi. Şu bizim Râmûz kitabından filan. Açarlardı, oradaki hamallara [filan okurlardı.]Şu bizim Râmûz kitabından filan. Açarlardı, oradaki hamallara [filan okurlardı.] Maalesef hamallar falan erken gelir, patronlar gelmez..Maalesef hamallar falan erken gelir, patronlar gelmez.. Hamallarla sabah namazını falan kıldıktan sonra açıp Râmûz'dan biraz kitap okuyup Hamallarla sabah namazını falan kıldıktan sonra açıp Râmûz'dan biraz kitap okuyup ondan sonra besmeleyle dükkânı açardı. Cumartesi günü kapatıyorlar. ondan sonra besmeleyle dükkânı açardı. Cumartesi günü kapatıyorlar. "Yahudiler kapatıyor, ben niye kapatayım?" [diye] kapatmazdı. "Yahudiler kapatıyor, ben niye kapatayım?" [diye] kapatmazdı.

Cumartesi günü yahudilerin diye tatil olmuş, pazar günü hıristiyanlara oh kiliseye gitme fırsatı tamam,Cumartesi günü yahudilerin diye tatil olmuş, pazar günü hıristiyanlara oh kiliseye gitme fırsatı tamam, cuma günü de ödeme günü yapmışlar; bir telaş bir üzüntü bir koşuşma… Mü'min ibadetini yapamayacak. cuma günü de ödeme günü yapmışlar; bir telaş bir üzüntü bir koşuşma… Mü'min ibadetini yapamayacak. İş günü yapılmış zaten. İş günü yapılmış zaten. Cumanın [tatil] yapılması için birkaç teşebbüs oldu cuma günü tatil olsun filan diye. Cumanın [tatil] yapılması için birkaç teşebbüs oldu cuma günü tatil olsun filan diye. Mecliste bu konuda kanun teklifi yapanlar oldu ama öteki arkadaşları Mecliste bu konuda kanun teklifi yapanlar oldu ama öteki arkadaşları katılmamışlar bu teklif veren kimseye, tahakkuk etmedi, edebilir. katılmamışlar bu teklif veren kimseye, tahakkuk etmedi, edebilir.

Yani niye pazar günü tatil olsun? Yani niye pazar günü tatil olsun?

Temenni ederiz ki; bizim mebuslarımız şu memleketin büyük ekseriyetinin arzusuna uygun olarak,Temenni ederiz ki; bizim mebuslarımız şu memleketin büyük ekseriyetinin arzusuna uygun olarak, cuma gününü tatil yapar da herkes cuma günü sabahtan güzel gusül abdestini alır, cuma gününü tatil yapar da herkes cuma günü sabahtan güzel gusül abdestini alır, temiz pak elbiselerini, bayramlık elbiselerini giyer,temiz pak elbiselerini, bayramlık elbiselerini giyer, hoş kokuları sürünür, camiye erkence gelir, vaaz, nasihat dinler, sevap kazanır. hoş kokuları sürünür, camiye erkence gelir, vaaz, nasihat dinler, sevap kazanır. Erken gelen bir deve kesmiş gibi sevap kazanır. Biraz geç gelen bir koyun kesmiş gibi sevap kazanır.Erken gelen bir deve kesmiş gibi sevap kazanır. Biraz geç gelen bir koyun kesmiş gibi sevap kazanır. Derece derece, yani geç kaldıkça sevabı azalıyor. Derece derece, yani geç kaldıkça sevabı azalıyor. Ezan okunduktan sonra da melekler gelenlerin sevabını yazdıkları defteri kapatırlar artık.Ezan okunduktan sonra da melekler gelenlerin sevabını yazdıkları defteri kapatırlar artık. Çünkü [hutbe] başladı. Demek ki erken gitmek iyi. Halbuki biz şimdi erken gidemiyoruz. Çünkü [hutbe] başladı. Demek ki erken gitmek iyi. Halbuki biz şimdi erken gidemiyoruz.

Cuma günü, geçtiğimiz bu iki gün önceki cuma günü Ankara'daydım, baktım, cuma namazı kılınacak.Cuma günü, geçtiğimiz bu iki gün önceki cuma günü Ankara'daydım, baktım, cuma namazı kılınacak. Dediler ki, "12'de kılıyoruz." Yani Diyanet, memurlar yetişsin diye 20-25 dakika tehir ettirmiş. Dediler ki, "12'de kılıyoruz." Yani Diyanet, memurlar yetişsin diye 20-25 dakika tehir ettirmiş. Yetişecek ama zavallılar, iyi güzel yani, bu tedbir fena bir tedbir değil.Yetişecek ama zavallılar, iyi güzel yani, bu tedbir fena bir tedbir değil. Çünkü o zamanda da kılınabilir. İyi, cumalarını kaçırmamış oluyorlar.Çünkü o zamanda da kılınabilir. İyi, cumalarını kaçırmamış oluyorlar. Gene nefes nefese kalacak, yine yemeğini tam yiyemeyecek filan. En iyisi tatil olması.Gene nefes nefese kalacak, yine yemeğini tam yiyemeyecek filan. En iyisi tatil olması. Evinde durur, gusül abdestini alır... [Cumaya gelenin] günahları siliniyor; Evinde durur, gusül abdestini alır... [Cumaya gelenin] günahları siliniyor; bir haftalık günahlar üç gün ziyadesiyle siliniyor. Gusül abdestini alır, Kur'an'ını okur.bir haftalık günahlar üç gün ziyadesiyle siliniyor. Gusül abdestini alır, Kur'an'ını okur. Kehf Suresi'ni okursa yine on günlük günahı af oluyor diye müjdeler var.Kehf Suresi'ni okursa yine on günlük günahı af oluyor diye müjdeler var. Tespihini çeker, mübarek bir şekilde, kabir ziyaretini yapar, büyüklerinin kabirlerini ziyaret eder;Tespihini çeker, mübarek bir şekilde, kabir ziyaretini yapar, büyüklerinin kabirlerini ziyaret eder; babasının, anasının, büyüklerinin...babasının, anasının, büyüklerinin... Böyle sevaplı işlerle meşgul olur. Hasta ziyareti cuma günü çok sevap. Böyle sevaplı işlerle meşgul olur. Hasta ziyareti cuma günü çok sevap.

Söz sözü açtı böyle bu noktalara kadar geldi.Söz sözü açtı böyle bu noktalara kadar geldi. Yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âdet-i seniyyesi erkenden orduyu göndermekti.Yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âdet-i seniyyesi erkenden orduyu göndermekti. Biz de erkenci olalım demek istiyoruz. Biz de erkenci olalım demek istiyoruz. Fakat bugünkü sosyal yaşamımız,Fakat bugünkü sosyal yaşamımız, yaşantı şeklimiz maalesef bizim İslâmî ibadet ve inanç sistemimize göre ayarlanmış değil. yaşantı şeklimiz maalesef bizim İslâmî ibadet ve inanç sistemimize göre ayarlanmış değil.

Şimdi bugünün insanı ne yapıyor? Şimdi bugünün insanı ne yapıyor?

Eskiden ben hatırlıyorum, akşam ezanı okunduktan sonra eve gelsem, çok korka korka gelirdik.Eskiden ben hatırlıyorum, akşam ezanı okunduktan sonra eve gelsem, çok korka korka gelirdik. Akşam ezanı okundu biz eve girmemişiz, geciktik.Akşam ezanı okundu biz eve girmemişiz, geciktik. Muhakkak büyük bir mazeret olmalı ki insan kendisini affettirebilsin, yoksa çok ayıp etmiş olur. Muhakkak büyük bir mazeret olmalı ki insan kendisini affettirebilsin, yoksa çok ayıp etmiş olur.

Neden akşamdan önce gelecek? Neden akşamdan önce gelecek?

Çünkü mü'min gündüz oruçlu olabilir. Akşam sofrasında bütün herkes hazır olmalı, oruçlu iftar etmeli.Çünkü mü'min gündüz oruçlu olabilir. Akşam sofrasında bütün herkes hazır olmalı, oruçlu iftar etmeli. Sistemimiz öyleydi bizim eski sistemimiz. Akşam vaktinde iş bitiyordu, akşam ezanıyla beraber.Sistemimiz öyleydi bizim eski sistemimiz. Akşam vaktinde iş bitiyordu, akşam ezanıyla beraber. Hem de güneş de batmış, karanlık da gelmiş oluyor, ne güzel.Hem de güneş de batmış, karanlık da gelmiş oluyor, ne güzel. Şimdi bakıyorum çocuklar bile biz yatsı namazından çıkıyoruz,Şimdi bakıyorum çocuklar bile biz yatsı namazından çıkıyoruz, akşam namazından çıkıyoruz sokaklarda çantalarıyla ilkokul çocukları ortaokul çocukları dolaşıyor.akşam namazından çıkıyoruz sokaklarda çantalarıyla ilkokul çocukları ortaokul çocukları dolaşıyor. Sistem başkalaşmış. Sistem başkalaşmış.

Bir kere akşam erkenden eğer yemeğimizi yesek, iftar vaktinde tam.Bir kere akşam erkenden eğer yemeğimizi yesek, iftar vaktinde tam. Yatsı namazına gelsek, yatsı namazını kılsak, Yatsı namazına gelsek, yatsı namazını kılsak, 13 rekât eğileceğiz kalkacağız, bu midede bir şey kalmaz, öğütülür.13 rekât eğileceğiz kalkacağız, bu midede bir şey kalmaz, öğütülür. Ondan sonra da biraz abdest almak, dört rekât namaz kılmak filan yattığı zaman insan Ondan sonra da biraz abdest almak, dört rekât namaz kılmak filan yattığı zaman insan midesindeki gıdası hazmolmuş olarak yatar. midesindeki gıdası hazmolmuş olarak yatar. Kalbi yorulmaz, midesi bozulmaz, bağırsakları gaz dolmaz, Kalbi yorulmaz, midesi bozulmaz, bağırsakları gaz dolmaz, güzelce istirahatını yapar, uykusundan da fayda alır. güzelce istirahatını yapar, uykusundan da fayda alır. Yoksa mide doluyken yattığı zaman uykusundan fayda almıyor, dövülmüş gibi kalkıyor. Yoksa mide doluyken yattığı zaman uykusundan fayda almıyor, dövülmüş gibi kalkıyor. Kalktığı zaman ağzı acı kalkıyor, boğazı başka türlü kalkıyor. Hep sistemin bozukluğundan.Kalktığı zaman ağzı acı kalkıyor, boğazı başka türlü kalkıyor. Hep sistemin bozukluğundan. Halbuki akşam ezanı okununca yemeği yiyecektik, yatacağımız vakte kadar midemiz boşalacaktı, Halbuki akşam ezanı okununca yemeği yiyecektik, yatacağımız vakte kadar midemiz boşalacaktı, hafif bir mideyle yatacaktık, istirahat edecektik. Ondan sonra sahur vaktine kalkacaktık. hafif bir mideyle yatacaktık, istirahat edecektik. Ondan sonra sahur vaktine kalkacaktık.

Neden kalkacaktık? Neden kalkacaktık?

Zaten midemiz boş olduğu için uyku yeter, yorgunluk olmaz.Zaten midemiz boş olduğu için uyku yeter, yorgunluk olmaz. Hem de o vakite kadar uykuyu almış olursun. Sistemimiz, İslâmî sistemimiz bozuldu. Hem de o vakite kadar uykuyu almış olursun. Sistemimiz, İslâmî sistemimiz bozuldu.

Şimdi nasıl oluyor? Şimdi nasıl oluyor?

Öğrenciler şu vakitte geliyor, baba şu vakitte geliyor, bilmem kim bu vakitte geliyor.Öğrenciler şu vakitte geliyor, baba şu vakitte geliyor, bilmem kim bu vakitte geliyor. Bir kere 7-8 filan yatsı akşam hiç düşünülmeden akşam oluyor. Bir kere 7-8 filan yatsı akşam hiç düşünülmeden akşam oluyor. Ondan sonra da bir televizyon belası var; vakitleri telef makinesi; 'telefisyon'.Ondan sonra da bir televizyon belası var; vakitleri telef makinesi; 'telefisyon'. Onun karşısına geçiliyor. Taa en sonundaki bayrak merasimine kadar millet onun karşısında esir.Onun karşısına geçiliyor. Taa en sonundaki bayrak merasimine kadar millet onun karşısında esir. "Kıpırdama, eller yukarı, yakarım seni." demiş gibi sanki, herkes televizyonun başında."Kıpırdama, eller yukarı, yakarım seni." demiş gibi sanki, herkes televizyonun başında. Hangi program varsa, reklamlar dahil, iki tane de kanal çıktığı için bir o kanala,Hangi program varsa, reklamlar dahil, iki tane de kanal çıktığı için bir o kanala, bir o kanala hangi kanala düşeceğini şaşırıyor bazen. bir o kanala hangi kanala düşeceğini şaşırıyor bazen. Gece 12, bazı gece korku filmleri varmış saat 1-2. Gece 12, bazı gece korku filmleri varmış saat 1-2.

[Saat] iki'de yatmış olan bir insan[Saat] iki'de yatmış olan bir insan sabahleyin nasıl erken o sabahın bereketli vaktinden istifade edecek? sabahleyin nasıl erken o sabahın bereketli vaktinden istifade edecek?

Edemiyor. Sistem değişti çünkü. Edemiyor. Sistem değişti çünkü.

Halbuki müslüman yatsıdan sonra yatacaktı, uykusunu alacaktı, duaların kabul olduğu seher vaktine,Halbuki müslüman yatsıdan sonra yatacaktı, uykusunu alacaktı, duaların kabul olduğu seher vaktine, yani öteki televizyoncuların korku filmini bitirdiği zamana uykusunu almış olarak kalkıp,yani öteki televizyoncuların korku filmini bitirdiği zamana uykusunu almış olarak kalkıp, seher vaktinde; "Dağlar ile taşlar ile seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni" seher vaktinde; "Dağlar ile taşlar ile seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni" diye aşk ile şevk ile ibadet edecekti. diye aşk ile şevk ile ibadet edecekti.

Olmadı. Olmadı.

Neden? Neden?

Haberler, filanca program, filanca film, filanca bilmem ne,Haberler, filanca program, filanca film, filanca bilmem ne, falanca bilmem ne derken şey alt üst oluyor. falanca bilmem ne derken şey alt üst oluyor.

Sabahleyin mümkün değil, sabah namazına çok kimse gelemiyor o yüzden. Eğer namaz ehli ise kalkıyor.Sabahleyin mümkün değil, sabah namazına çok kimse gelemiyor o yüzden. Eğer namaz ehli ise kalkıyor. Bir abdestini alıyor pijamasıyla. Bir abdestini alıyor pijamasıyla. Ondan sonra daha uykunun taraveti, tazeliği, mahmurluğu üzerinden aman kaçmasın, Ondan sonra daha uykunun taraveti, tazeliği, mahmurluğu üzerinden aman kaçmasın, uykum dağılmasın diye düşünüyor, pijamasıyla hemen dört rekât namazı kıldı mı, uykum dağılmasın diye düşünüyor, pijamasıyla hemen dört rekât namazı kıldı mı, iki sünnet iki farz, haydi cup tekrar yatağa. iki sünnet iki farz, haydi cup tekrar yatağa.

Kaça kadar? Kaça kadar?

Dokuz mu olur, on mu olur, 11 mi olur...Dokuz mu olur, on mu olur, 11 mi olur... Eğer senin bir acil işin var da, çarşıda pazarda açık dükkân ararsan hiç 8'de 9'da arama.Eğer senin bir acil işin var da, çarşıda pazarda açık dükkân ararsan hiç 8'de 9'da arama. Çarşılar in cin top atan tenha yerler oluyor sabahın erken vaktinde.Çarşılar in cin top atan tenha yerler oluyor sabahın erken vaktinde. Öğleye doğru esnafımız artık gözlerini yıkamış, çapaklarını gidermiş olarak geliyor. Öğleye doğru esnafımız artık gözlerini yıkamış, çapaklarını gidermiş olarak geliyor. Ondan sonra da geç vakte kadar çalgılar, videolar, bilmem neler, bir gürültü, bir hay huy gidiyor. Ondan sonra da geç vakte kadar çalgılar, videolar, bilmem neler, bir gürültü, bir hay huy gidiyor.

Bu hengame içinde biz ne yapacağız? Bu hengame içinde biz ne yapacağız?

Eğer esnaf isek, eğer hür isek, serbest isek, kendi programımızı İslâm'a göre,Eğer esnaf isek, eğer hür isek, serbest isek, kendi programımızı İslâm'a göre, sevap kazanmaya göre, günahlardan kurtulmaya göre çizeceğiz.sevap kazanmaya göre, günahlardan kurtulmaya göre çizeceğiz. Sabahleyin işe erken başlayacağız. Sabahleyin işe erken başlayacağız. Peygamber Efendimiz'e ve ümmetine sabahın erken vakti mübarek kılınmıştır.Peygamber Efendimiz'e ve ümmetine sabahın erken vakti mübarek kılınmıştır. Hem feyizlidir hem bereketlidir. Kazancın da hayırlı olur, bereketli olur, zamanın da. Hem feyizlidir hem bereketlidir. Kazancın da hayırlı olur, bereketli olur, zamanın da.

Bilmiyorum hiç böyle sabah erken işe koyuldunuz mu? Bilmiyorum hiç böyle sabah erken işe koyuldunuz mu?

Bakarsınız saat 9. "Yaa çok iş yaptım hâlâ saat 9 mu?" Bakarsınız saat 9. "Yaa çok iş yaptım hâlâ saat 9 mu?"

Evet 9. Gene biraz daha çalışırsınız çalışırsınız bakarsınız saat 9.30, bakarsınız 10, bakarsınız 11,Evet 9. Gene biraz daha çalışırsınız çalışırsınız bakarsınız saat 9.30, bakarsınız 10, bakarsınız 11, bakarsınız 11.30, yani 12'ye gelinceye kadar bütün işleri bitirirsiniz, "var mı bana daha iş?" diye. bakarsınız 11.30, yani 12'ye gelinceye kadar bütün işleri bitirirsiniz, "var mı bana daha iş?" diye. Bir bereket var çünkü. Bir bereket var çünkü.

Her şey biter, millet daha yeni işe başlarken siz her şeyi bitirmiş olursunuz.Her şey biter, millet daha yeni işe başlarken siz her şeyi bitirmiş olursunuz. Ben böyle bazı genel müdürler de biliyorum; açıkgöz insanlar, müslüman insanlar, biliyorum; Ben böyle bazı genel müdürler de biliyorum; açıkgöz insanlar, müslüman insanlar, biliyorum; sabahın sabah namazından sonra gidiyor şeye [daireye].sabahın sabah namazından sonra gidiyor şeye [daireye]. O zaman ne ziyaretçi gelir, ne kendisini meşgul edecek insan gelir. 9'a kadar işlerini bitiriyor. O zaman ne ziyaretçi gelir, ne kendisini meşgul edecek insan gelir. 9'a kadar işlerini bitiriyor. 9'a-10'a kadar işlerini bitiriyor, ondan sonra ziyaretçiler geldi mi zaten çaylar gelsin, 9'a-10'a kadar işlerini bitiriyor, ondan sonra ziyaretçiler geldi mi zaten çaylar gelsin, bilmem neler gitsin, doğru düzgün bir çalışma yapması mümkün değil.bilmem neler gitsin, doğru düzgün bir çalışma yapması mümkün değil. Ziyaretçileri savdıktan sonra, 5'den sonra yine çalışıyorlardı bizim arkadaşlarımız,Ziyaretçileri savdıktan sonra, 5'den sonra yine çalışıyorlardı bizim arkadaşlarımız, 10'a-11'e kadar çalışıyorlardı.10'a-11'e kadar çalışıyorlardı. Yani halka hizmet diye çalışıyorlardı öyle. Allah sa'ylerini meşkûr eylesin. Yani halka hizmet diye çalışıyorlardı öyle. Allah sa'ylerini meşkûr eylesin.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Demek ki biz bir değişim içindeyiz halk olarak, insanlar olarak.Demek ki biz bir değişim içindeyiz halk olarak, insanlar olarak. İslâm'dan uzaklaşınca yaşamımız da değişiyor.İslâm'dan uzaklaşınca yaşamımız da değişiyor. İslâmî ibadetleri yapmayınca hıristiyanların halleri gibi oluyor halimiz. İslâmî ibadetleri yapmayınca hıristiyanların halleri gibi oluyor halimiz. Halbuki rahmetli anam bana derdi ki; Halbuki rahmetli anam bana derdi ki;

"Evladım erken kalk. Eğer erken kalkmazsan rızıkları dağıtan melekler gelir,"Evladım erken kalk. Eğer erken kalkmazsan rızıkları dağıtan melekler gelir, müslüman çocukları uykudaysa gider o rızıkları kâfirlerin erken kalkan çocuklarına verir.müslüman çocukları uykudaysa gider o rızıkları kâfirlerin erken kalkan çocuklarına verir. Onlara kaptırma rızkı. Kalk evladım." derdi rahmetli. Onlara kaptırma rızkı. Kalk evladım." derdi rahmetli. Öyle teşvik ederdi bizi. Erken kalkmamız, erkenden işe koyulmamız lazım. Öyle teşvik ederdi bizi. Erken kalkmamız, erkenden işe koyulmamız lazım.

Almanya'da bir müddet bulundum.Almanya'da bir müddet bulundum. Devlet, üniversite görevlendirdi, kütüphanelerde araştırmalar yapmak için Münih'de altı ay bulundum. Devlet, üniversite görevlendirdi, kütüphanelerde araştırmalar yapmak için Münih'de altı ay bulundum. O esnada da çocuğum ilkokula gidiyordu. O esnada da çocuğum ilkokula gidiyordu.

İlkokula ne zaman gidiyorlardı? İlkokula ne zaman gidiyorlardı?

Ortalık kapkaranlık, daha geceyken. Servis arabasına biniyorlardı gidiyorlardı.Ortalık kapkaranlık, daha geceyken. Servis arabasına biniyorlardı gidiyorlardı. Yani daha sokak lambaları yanarken, gökyüzü daha mavileşmemişken, kapkaranlıkken giderlerdi.Yani daha sokak lambaları yanarken, gökyüzü daha mavileşmemişken, kapkaranlıkken giderlerdi. İlkokul çocuğu, birinci sınıf, okula o vakitte gidiyordu. İlkokul çocuğu, birinci sınıf, okula o vakitte gidiyordu. Arkadaşlarımız vardı fabrikaya giderlerdi, BMW fabrikasına. Sabah namazını orada kılarlardı. Arkadaşlarımız vardı fabrikaya giderlerdi, BMW fabrikasına. Sabah namazını orada kılarlardı. Sabah namazını kaçıracak gibi olurlardı. Öyle saatlerde giderlerdi. Sabah vardiyasında. Sabah namazını kaçıracak gibi olurlardı. Öyle saatlerde giderlerdi. Sabah vardiyasında. Öyle erken giderlerdi. Bu adamlar böyle çalışıyorlar. Harıl harıl, vızır vızır çalışıyorlar.Öyle erken giderlerdi. Bu adamlar böyle çalışıyorlar. Harıl harıl, vızır vızır çalışıyorlar. Çalışan yol alır. Yürüyen yol alır. Allahu Teâlâ hazretleri çalışana çalıştığının semeresini veriyor.Çalışan yol alır. Yürüyen yol alır. Allahu Teâlâ hazretleri çalışana çalıştığının semeresini veriyor. İster mü'min olsun ister kâfir olsun, gayrimüslim de olsa çalıştığı zaman çalışmasının sonucunu alır. İster mü'min olsun ister kâfir olsun, gayrimüslim de olsa çalıştığı zaman çalışmasının sonucunu alır. Aldılar. İlerlediler. Madencilikte, teknolojide, sanayide, ticarette, siyasette… Her şeyde ilerlediler; Aldılar. İlerlediler. Madencilikte, teknolojide, sanayide, ticarette, siyasette… Her şeyde ilerlediler; coğrafyada, keşiflerde.. Dünyanın her tarafını onlar tuttular. Koca koca kıtalar buldular. coğrafyada, keşiflerde.. Dünyanın her tarafını onlar tuttular. Koca koca kıtalar buldular.

Halbuki bizim ne güzel denizcilerimiz vardı.Halbuki bizim ne güzel denizcilerimiz vardı. Rahmetli Barbaros Hayrettinlerimiz vardı Akdeniz'de cevlan eyleyen. Rahmetli Barbaros Hayrettinlerimiz vardı Akdeniz'de cevlan eyleyen.

Onlar tuttular Amerika'yı buldular.Onlar tuttular Amerika'yı buldular. Halbuki ilk defa İslâm coğrafyacıları bahsetmiş o tarafta kıtalar var diye, Halbuki ilk defa İslâm coğrafyacıları bahsetmiş o tarafta kıtalar var diye, o koca deniz geçildiği zaman öbür tarafta kıtalar var diye İslâm coğrafyacılarından öğrenmişler. o koca deniz geçildiği zaman öbür tarafta kıtalar var diye İslâm coğrafyacılarından öğrenmişler. Hatta bazı profesörlerin makaleler yazmalarına ve araştırmalar sonundaHatta bazı profesörlerin makaleler yazmalarına ve araştırmalar sonunda belirtmelerine göre ilk defa müslümanlar gitmiş oralara.belirtmelerine göre ilk defa müslümanlar gitmiş oralara. Kristof Kolomb'dan önce gitmiş. Sonra Avustralya'yı buldular. Kristof Kolomb'dan önce gitmiş. Sonra Avustralya'yı buldular. Öyle yakın zamanda buldular ki, Avustralya'nın 200 yıllık tarihi var. Yani biz bulabilirdik. Öyle yakın zamanda buldular ki, Avustralya'nın 200 yıllık tarihi var. Yani biz bulabilirdik. Bizim gemiciler gitselerdi, Avustralya kıtası dünyanın bilmem kaçıncı kıtası, bizim olsaydı...Bizim gemiciler gitselerdi, Avustralya kıtası dünyanın bilmem kaçıncı kıtası, bizim olsaydı... Şimdi İngiltere'nin, Avustralya'da yerleşmek için kraliçeye sadakat yemini etmek şart. Şimdi İngiltere'nin, Avustralya'da yerleşmek için kraliçeye sadakat yemini etmek şart. Müstakil bir devlet gibi görünüyor ama İngiltere kraliçesine yemin etmeden oraya vatandaş olunamıyor.Müstakil bir devlet gibi görünüyor ama İngiltere kraliçesine yemin etmeden oraya vatandaş olunamıyor. "Sadakat göstereceğim ben Kraliçe hazretlerine." diye "Sadakat göstereceğim ben Kraliçe hazretlerine." diye yemin edecek de o zaman onu vatandaşlığa kabul edecekler.yemin edecek de o zaman onu vatandaşlığa kabul edecekler. Koca koca diyarları aldılar. Kanada, Avustralya, Afrika'nın nice nice yerleri...Koca koca diyarları aldılar. Kanada, Avustralya, Afrika'nın nice nice yerleri... Diyarları aldıkları yetmiyormuş gibi oradaki müslümanları da esir aldılar.Diyarları aldıkları yetmiyormuş gibi oradaki müslümanları da esir aldılar. Onları da Amerika'ya götürdüler, işçi olarak tarlalarında çalıştırdılar.Onları da Amerika'ya götürdüler, işçi olarak tarlalarında çalıştırdılar. Bugünkü Amerika zencilerinin asılları Afrika'dan esir tüccarları tarafından köyler basılarak, Bugünkü Amerika zencilerinin asılları Afrika'dan esir tüccarları tarafından köyler basılarak, evler yıkılarak, aileler parçalanarak yağmalanmış insancıklardır, mazlumlardır. evler yıkılarak, aileler parçalanarak yağmalanmış insancıklardır, mazlumlardır.

Biz çalışmadığımız, yan gelip yattığımız, gevşek durduğumuz, muhabbetsiz olduğumuz,Biz çalışmadığımız, yan gelip yattığımız, gevşek durduğumuz, muhabbetsiz olduğumuz, İslâm'ı yaşamadığımız, Allah'ın emirlerini iyi tutmadığımız için kâfirler ileri gitti, İslâm'ı yaşamadığımız, Allah'ın emirlerini iyi tutmadığımız için kâfirler ileri gitti, Allah da bizi cezalandırdı. Ceza.Allah da bizi cezalandırdı. Ceza. Yani çalışmamanın sonunda gelen bir ceza oldu. Yani çalışmamanın sonunda gelen bir ceza oldu. Onun için erken yapalım işlerimizi. İşimize erken koyulalım.Onun için erken yapalım işlerimizi. İşimize erken koyulalım. Başkası daha yeni toparlanırken biz gittiğimiz yere gidip gelmiş olalım. Başkası daha yeni toparlanırken biz gittiğimiz yere gidip gelmiş olalım.

Bu hadîs-i şerîf hatırınızda böylece kalsın. Peygamber Efendimiz orduyu da erken gönderirdi.Bu hadîs-i şerîf hatırınızda böylece kalsın. Peygamber Efendimiz orduyu da erken gönderirdi. Çünkü mübarek bir zaman. Günün o saati mübarek bir zaman olduğu için erkenden gönderirdi. Çünkü mübarek bir zaman. Günün o saati mübarek bir zaman olduğu için erkenden gönderirdi.

Kâne izâ be'ase emîran kâle aksıri'l-hutbete ve ekı'l-kelâme fe-inne mine'l-kelâmi sihran. Kâne izâ be'ase emîran kâle aksıri'l-hutbete ve ekı'l-kelâme fe-inne mine'l-kelâmi sihran.

Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet edildiğine göre,Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet edildiğine göre, "Peygamber Efendimiz bir komutanı bir yere görevlendirdiği zaman, seni tayin ettim,"Peygamber Efendimiz bir komutanı bir yere görevlendirdiği zaman, seni tayin ettim, emir tayin ettim, git filanca yere." diye görevlendirdiği zaman ona derdi ki; emir tayin ettim, git filanca yere." diye görevlendirdiği zaman ona derdi ki; "Sözünün giriş kısmını kısa tut." Sadede gel diyoruz ya hani."Sözünün giriş kısmını kısa tut." Sadede gel diyoruz ya hani. "Lafı çok uzatma, sadede gel." dediğimiz gibi, "Lafı çok uzatma, sadede gel." dediğimiz gibi, "Sözünün hutbesini kısa tut ve sözünü çok söyleme, az konuş." "Sözünün hutbesini kısa tut ve sözünü çok söyleme, az konuş." Sözünün giriş kısmını kısa tut, az konuş. Sözünün giriş kısmını kısa tut, az konuş. "Çünkü sözde bir sihir vardır." Sözde bir sihir vardır diyor, arkasından "çünkü" diyor; "Çünkü sözde bir sihir vardır." Sözde bir sihir vardır diyor, arkasından "çünkü" diyor;

Fe-inne mine'l-kelâmi sihran.Fe-inne mine'l-kelâmi sihran. Yani niye böyle [bu cümleyi nasihatinin] arkasından söylemiş diye düşünecek olursak; Yani niye böyle [bu cümleyi nasihatinin] arkasından söylemiş diye düşünecek olursak; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "Uzun boylu konuşma!Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "Uzun boylu konuşma! Uzun boylu konuştuğun zaman bu sözün içinde birtakım tesirler vardır, nasıl sihir yasaksa,Uzun boylu konuştuğun zaman bu sözün içinde birtakım tesirler vardır, nasıl sihir yasaksa, o sözler de karşı tarafta yanlış şeyler meydana getirebilir. o sözler de karşı tarafta yanlış şeyler meydana getirebilir. Onun için özlü konuş, hemen sadede gel, hemen girişini kısa tut." filan mânasına. Onun için özlü konuş, hemen sadede gel, hemen girişini kısa tut." filan mânasına.

Hutbe iki mânaya geliyor. Daha pek çok mânalara da gelebilir ama başlıca iki mânası var.Hutbe iki mânaya geliyor. Daha pek çok mânalara da gelebilir ama başlıca iki mânası var. Bir; bir konuşmanın başındaki ön, giriş kısmı. Bir; bir konuşmanın başındaki ön, giriş kısmı.

Mesela biz burada bu dersimize başlamadan önce ne diyoruz? Mesela biz burada bu dersimize başlamadan önce ne diyoruz?

Hamd ediyoruz, salât ü selam getiriyoruz, dua ettikten sonra emmâ ba'du diyoruz,Hamd ediyoruz, salât ü selam getiriyoruz, dua ettikten sonra emmâ ba'du diyoruz, ondan sonra başlıyoruz hadîs-i şerîfe.ondan sonra başlıyoruz hadîs-i şerîfe. İşte buna hutbe-i kelâm derler, yani sözün giriş kısmı, hutbesi demektir. İşte buna hutbe-i kelâm derler, yani sözün giriş kısmı, hutbesi demektir. Bir de minbere çıkıp da yapılan uzun konuşma vardır, ona da hutbe derler. Bir de minbere çıkıp da yapılan uzun konuşma vardır, ona da hutbe derler. Tabii onun da çok uzun olmaması, onun da özlü olması lazım. Ve onun da çok iyi hazırlanması lazım.Tabii onun da çok uzun olmaması, onun da özlü olması lazım. Ve onun da çok iyi hazırlanması lazım. Çok dikkat etmeli. Yani hatiplerimiz imamlarımız bunun çok güzel bir fırsat olduğunu,Çok dikkat etmeli. Yani hatiplerimiz imamlarımız bunun çok güzel bir fırsat olduğunu, İslâm'ın çok güzel bir ibadeti olduğunu bilmeli. İslâm'ın çok güzel bir ibadeti olduğunu bilmeli. Cuma ibadeti İslâm'da çok güzel bir ibadet, şahane bir ibadet ki;Cuma ibadeti İslâm'da çok güzel bir ibadet, şahane bir ibadet ki; haftada bir bütün o beldenin müslümanları bir yerde toplanıyor, emrinin altında gözünün önünde.haftada bir bütün o beldenin müslümanları bir yerde toplanıyor, emrinin altında gözünün önünde. Boş şeylerle onları oyalamamalı, canlı konuları hafta içinde not etmeli, önemli konulara temas etmeli,Boş şeylerle onları oyalamamalı, canlı konuları hafta içinde not etmeli, önemli konulara temas etmeli, oraya gelenleri İslâmî bakımdan harekete geçirecek, oraya gelenleri İslâmî bakımdan harekete geçirecek, şuurlandıracak ve oraya gelişlerinden onları istifade ettirecek konuşma yapmalı.şuurlandıracak ve oraya gelişlerinden onları istifade ettirecek konuşma yapmalı. Tabii bu da özlü olmalı, çok uzun olmamalı.Tabii bu da özlü olmalı, çok uzun olmamalı. Çünkü uzun olduğu zaman kişi anlamaz, unutur, hatırında kalmaz.Çünkü uzun olduğu zaman kişi anlamaz, unutur, hatırında kalmaz. Bir de tatsız tuzsuz konular gediği zaman, o zaman daha da fena oluyor. Bir de tatsız tuzsuz konular gediği zaman, o zaman daha da fena oluyor.

Geçenlerde bir yerde konuştuk. Bir müftü efendi de şikâyet etti.Geçenlerde bir yerde konuştuk. Bir müftü efendi de şikâyet etti. Bir yüksek şahsiyet de vardı, o da şikâyet etti.Bir yüksek şahsiyet de vardı, o da şikâyet etti. Hutbelerde anneler günü, babalar günü, Hutbelerde anneler günü, babalar günü, orman haftası, bilmem ne haftası, falanca haftası, filanca haftası... orman haftası, bilmem ne haftası, falanca haftası, filanca haftası...

Sen kendi dairende benim konularımı işliyor musun bir hafta da? Sen kendi dairende benim konularımı işliyor musun bir hafta da?

Sen Orman Bakanlığı'nda benim dinî konularımı işliyor musun bir-iki hafta memurlarına? Sen Orman Bakanlığı'nda benim dinî konularımı işliyor musun bir-iki hafta memurlarına?

Sen Sağlık Bakanlığı'nda benim konularımı işliyor musun doktorlarına, memurlarına bir-iki hafta? Sen Sağlık Bakanlığı'nda benim konularımı işliyor musun doktorlarına, memurlarına bir-iki hafta?

İşlemiyorsun. Ama gelip benden cemaate bunu söyle diye istiyorsun. İşlemiyorsun. Ama gelip benden cemaate bunu söyle diye istiyorsun.

Benim burada cemaate söyleyeceğim mühim şeyler var. Sen onu, halk eğitimini yap kendin.Benim burada cemaate söyleyeceğim mühim şeyler var. Sen onu, halk eğitimini yap kendin. Broşür dağıt, dispanser çalışması yap. Öyle şeylerle hutbeler işgal ediliyor ki; Broşür dağıt, dispanser çalışması yap. Öyle şeylerle hutbeler işgal ediliyor ki; "Ey cemaat-i müslimîn! Hutbemizin mevzuu şudur." deyince millet başlıyor uyumaya. Hoşlanmıyor. "Ey cemaat-i müslimîn! Hutbemizin mevzuu şudur." deyince millet başlıyor uyumaya. Hoşlanmıyor. Ben şahsen bazılarından hoşlanmıyorum ve bu da tenkit mevzuu yapılıyor.Ben şahsen bazılarından hoşlanmıyorum ve bu da tenkit mevzuu yapılıyor. Onun için hatiplerin canlı konuları işlemesi gerekiyor. Öyle ses getiren konular olmalı.Onun için hatiplerin canlı konuları işlemesi gerekiyor. Öyle ses getiren konular olmalı. Allah razı olsun bazı böyle hatip kardeşlerimi hatırlıyorum, Allah razı olsun bazı böyle hatip kardeşlerimi hatırlıyorum, güzel hazırlanırlar ve camileri tıklım tıklım dolar. güzel hazırlanırlar ve camileri tıklım tıklım dolar. En büyük camiye tayin edilmiş, cami tıklım tıklım dolar. En büyük camiye tayin edilmiş, cami tıklım tıklım dolar.

Neden? Neden?

Millet nerede fayda varsa orayı biliyor ve buluyor.Millet nerede fayda varsa orayı biliyor ve buluyor. Faydalı şeyi istiyor, vaktini boş geçirmek istemiyor. Faydalı şeyi istiyor, vaktini boş geçirmek istemiyor.

Kâne izâ beleğahû 'ani'r-racüli'ş-şey'ü lem yekul mâ bâlü fulânin yekûlüKâne izâ beleğahû 'ani'r-racüli'ş-şey'ü lem yekul mâ bâlü fulânin yekûlü velâkin yekûlü mâ bâlü akvâmin yekûlûne kezâ ve kezâ. velâkin yekûlü mâ bâlü akvâmin yekûlûne kezâ ve kezâ.

Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş bu üçüncü rivayet. Diyor ki Hz. Âişe anamız;Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş bu üçüncü rivayet. Diyor ki Hz. Âişe anamız; Âişe-i Sıddîka radıyallahu teâlâ anhâ, Hz. Ebû Bekir'in kızı ve müslümanların anası Âişe-i Sıddîka radıyallahu teâlâ anhâ, Hz. Ebû Bekir'in kızı ve müslümanların anası ve kadınların alimlerinden ve Peygamber Efendimiz'in mübarek zevcelerinden Âişe anamız,ve kadınların alimlerinden ve Peygamber Efendimiz'in mübarek zevcelerinden Âişe anamız, validemiz naklediyor ki; validemiz naklediyor ki;

"Peygamber Efendimiz'e bir şey ulaştığı zaman.""Peygamber Efendimiz'e bir şey ulaştığı zaman." Bir haber, birisinin yaptığı bir iş kendisine geldiği zaman; o işte hatalı, onu söylemesi lazım. Bir haber, birisinin yaptığı bir iş kendisine geldiği zaman; o işte hatalı, onu söylemesi lazım. "Söyleyeceği zaman mâ bâlü fulânin yekûlü. "Söyleyeceği zaman mâ bâlü fulânin yekûlü. "Filancaya ne oluyor? Ne biçim şey! Bu niye bu işi böyle yapıyor filanca?" demezdi. "Filancaya ne oluyor? Ne biçim şey! Bu niye bu işi böyle yapıyor filanca?" demezdi.

Ne derdi? Ne derdi?

"Bazı insanlar, bazı topluluklar niye şöyle şöyle diyorlar, şöyle şöyle yapıyorlar?" derdi."Bazı insanlar, bazı topluluklar niye şöyle şöyle diyorlar, şöyle şöyle yapıyorlar?" derdi. Yani saklıyor, isim zikretmiyor, belli etmiyor, tek bir şahsı hedef olarak şey yapmıyor [göstermiyor.]Yani saklıyor, isim zikretmiyor, belli etmiyor, tek bir şahsı hedef olarak şey yapmıyor [göstermiyor.] Bir kişi de olsa, "Bazı topluluklar niye böyle yapıyorlar?" derdi, Bir kişi de olsa, "Bazı topluluklar niye böyle yapıyorlar?" derdi, bunu bir kimseyi hedef almadığını belirtmek için, saklamak için yapardı. bunu bir kimseyi hedef almadığını belirtmek için, saklamak için yapardı.

Onun için biz de bir tenkit yapacağımız zaman bir yerde, bu edebe riayet edelim.Onun için biz de bir tenkit yapacağımız zaman bir yerde, bu edebe riayet edelim. "Bazı insanlar şöyle yapıyorlar. Öyle yapılmasa, böyle olsa daha iyi olur."Bazı insanlar şöyle yapıyorlar. Öyle yapılmasa, böyle olsa daha iyi olur. O söz yanlıştır, o iş yanlıştır. Onun doğrusu budur." filan diye öyle anlatmalı. O söz yanlıştır, o iş yanlıştır. Onun doğrusu budur." filan diye öyle anlatmalı. "Sen niye öyle yapıyorsun? Senin o sözün yanlış." filan tarzında olursa kalp kırmalar olur. "Sen niye öyle yapıyorsun? Senin o sözün yanlış." filan tarzında olursa kalp kırmalar olur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in müstesna, şahane edeplerinden bir edep de [budur.]Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in müstesna, şahane edeplerinden bir edep de [budur.] Bakın buna dahi şey yapıyor. Bakın buna dahi şey yapıyor. Ne kadar dikkatli, ne kadar hassas birNe kadar dikkatli, ne kadar hassas bir yüksek terbiyesi olduğunu görüyoruz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in. yüksek terbiyesi olduğunu görüyoruz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in. "Bazı insanlar niye böyle yapıyorlar? Niye böyle söylüyorlar?" derdi de, "Bazı insanlar niye böyle yapıyorlar? Niye böyle söylüyorlar?" derdi de, "Filanca niye şöyle yapıyor?" diye söylemezdi. İsim zikretmezdi. "Filanca niye şöyle yapıyor?" diye söylemezdi. İsim zikretmezdi. Ve tek şahısı hedef aldığını, insanların anlayacağı bir şahsı ima etmekten sakınırdı.Ve tek şahısı hedef aldığını, insanların anlayacağı bir şahsı ima etmekten sakınırdı. Bu da güzel bir edeptir, hatırınızda kalsın. Bu da güzel bir edeptir, hatırınızda kalsın.

"Onu sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim." [diye] niye demişler? Dedelerimiz niye;"Onu sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim." [diye] niye demişler? Dedelerimiz niye; "Sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim." [demişler?] Niye bu böyle olmuş? "Sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim." [demişler?] Niye bu böyle olmuş? Geline doğrudan doğruya niye söylememiş? Gelin de onun gelini işte. Oğlunun karısı.Geline doğrudan doğruya niye söylememiş? Gelin de onun gelini işte. Oğlunun karısı. Oğluna isterse söylerse alimallah duman attırır ona. Oğluna isterse söylerse alimallah duman attırır ona.

Niye öyle yapmamış? Niye öyle yapmamış?

Öyle yapmıyor, dolaylı yoldan anlatıyor. Öyle yapmıyor, dolaylı yoldan anlatıyor.

Evliyâullahın, mürşitlerin, büyük hoca efendilerimizin hareketleri de böyleydi.Evliyâullahın, mürşitlerin, büyük hoca efendilerimizin hareketleri de böyleydi. Kendi hayatımızdan onların meclislerinde gördüğümüz;Kendi hayatımızdan onların meclislerinde gördüğümüz; bir kimsenin kusurunu gördüler mi "Hişt! Onu yapma, kes, bırak!" filan tarzında söylemezlerdi. bir kimsenin kusurunu gördüler mi "Hişt! Onu yapma, kes, bırak!" filan tarzında söylemezlerdi. Lafı biraz başka yerden dolandırıp bir başka şekilde yerini bulup söylerlerdi. Lafı biraz başka yerden dolandırıp bir başka şekilde yerini bulup söylerlerdi. Bazen birkaç gün sonra söylerlerdi.Bazen birkaç gün sonra söylerlerdi. Bazen muhterem kardeşlerim, "Bir kusurun söylenmesi için on sene bekleriz." demiş Abdülaziz Efendi. Bazen muhterem kardeşlerim, "Bir kusurun söylenmesi için on sene bekleriz." demiş Abdülaziz Efendi.

Siz sanıyor musunuz ki biz müridimizin her kusurunu hemen pat diye yüzüne söyleriz? Siz sanıyor musunuz ki biz müridimizin her kusurunu hemen pat diye yüzüne söyleriz?

Hayır. Yerini bulsun, zamanı gelsin, tavına gelsin, demir tavında dövülür,Hayır. Yerini bulsun, zamanı gelsin, tavına gelsin, demir tavında dövülür, iş tam ona tesir edecek noktaya ulaşsın da söyleyeyim diye fırsatı kollaya kollaya, fırsat düşmedi, iş tam ona tesir edecek noktaya ulaşsın da söyleyeyim diye fırsatı kollaya kollaya, fırsat düşmedi, fırsat düşmedi, fırsat düşmedi, bazen on sene bekleriz biz sizin bir kusurunuzu düzeltmek için." demişfırsat düşmedi, fırsat düşmedi, bazen on sene bekleriz biz sizin bir kusurunuzu düzeltmek için." demiş Abdülaziz Hocamız rahmetullâhi aleyh. Abdülaziz Hocamız rahmetullâhi aleyh.

Onun için acele etmemek lazım.Onun için acele etmemek lazım. Çocuğa da terbiyede bu kaidelere dikkat edersek çocuğun haysiyeti rencide olmaz. Çocuğa da terbiyede bu kaidelere dikkat edersek çocuğun haysiyeti rencide olmaz. "Gel buraya edepsiz!.." Haydii kulağını bir tutuyorsun, kıvırıyorsun kıvırıyorsun, lastik gibi."Gel buraya edepsiz!.." Haydii kulağını bir tutuyorsun, kıvırıyorsun kıvırıyorsun, lastik gibi. Çocuk şöyle parmağın ucunda havaya kalkıyor. Eyvah filan, şap! suratına bir tokat. Çocuk şöyle parmağın ucunda havaya kalkıyor. Eyvah filan, şap! suratına bir tokat. Evet, ananın babanın dövdüğü yerde vurduğu yerde gül biter, Evet, ananın babanın dövdüğü yerde vurduğu yerde gül biter, hocanın dövdüğü yerde gül biter ama o çocuğun içi harap olur. hocanın dövdüğü yerde gül biter ama o çocuğun içi harap olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; "Çocuklarınıza asil insanmış gibi muamele edin." Öyle olur. Nasıl muamele edersen çocuk öyle olur. "Çocuklarınıza asil insanmış gibi muamele edin." Öyle olur. Nasıl muamele edersen çocuk öyle olur. "Sus terbiyesiz, otur terbiyesiz, defol terbiyesiz, "Sus terbiyesiz, otur terbiyesiz, defol terbiyesiz, git terbiyesiz, yapma onu, kafanı kırarım, bacağını kırarım, Allah kahretsin e mi?!" bilmem ne... git terbiyesiz, yapma onu, kafanı kırarım, bacağını kırarım, Allah kahretsin e mi?!" bilmem ne...

Bazı kadınlar var; sanki kadın onun üvey anası, sanki evlat onun evlâdı değil.Bazı kadınlar var; sanki kadın onun üvey anası, sanki evlat onun evlâdı değil. Açıyor ağzını yumuyor gözünü beddua ediyor. Açıyor ağzını yumuyor gözünü beddua ediyor.

"Ölün çıksın e mi?" bilmem ne vesaire. "Ölün çıksın e mi?" bilmem ne vesaire.

Ölüsü çıksa ne yapacaksın? O zaman da cıyak cıyak bağıracak, saçını başını yolacak. Ölüsü çıksa ne yapacaksın? O zaman da cıyak cıyak bağıracak, saçını başını yolacak.

E sen söyledin! Oyuncak mı? E sen söyledin! Oyuncak mı?

Bizim köyde birisi birisine bir haksızlık yapmış. Haksız bir muamele.Bizim köyde birisi birisine bir haksızlık yapmış. Haksız bir muamele. Haksızlık yaptığı şahıs dul bir kadın. Haksızlık yaptığı şahıs dul bir kadın. Yapma etme dinletememiş. Bir mal haksızlığı olmuş. O ona beddua ediyor; Yapma etme dinletememiş. Bir mal haksızlığı olmuş. O ona beddua ediyor;

"Gözün çıksın, iki gözün kör olsun!" diyor kadın. Kendisine böyle denilen şahıs da "amin" diyor."Gözün çıksın, iki gözün kör olsun!" diyor kadın. Kendisine böyle denilen şahıs da "amin" diyor. O "İki gözün kör olsun!" diyor, bu da "Amin!" diyor.O "İki gözün kör olsun!" diyor, bu da "Amin!" diyor. Yani kendisine kör olsun diyen kimseye karşı alaylı alaylı "Amin!" diyor. Yani kendisine kör olsun diyen kimseye karşı alaylı alaylı "Amin!" diyor. "Köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar." diyor arkasından."Köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar." diyor arkasından. Güya cevap veriyor, güya nükte yapıyor. Güya cevap veriyor, güya nükte yapıyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bugün o şahsın iki gözü kör. Bu işler oyuna gelmez, yani onu anladım ben. İki gözü kör.Bugün o şahsın iki gözü kör. Bu işler oyuna gelmez, yani onu anladım ben. İki gözü kör. Evet, o zaman alay etti, o dua etti, beddua etti, bu da "Amin!" dedi.Evet, o zaman alay etti, o dua etti, beddua etti, bu da "Amin!" dedi. Allah'a sığınacaktı, "estağfirullah" diyecekti, "Ben sana ne yaptım kadın?" diyecekti, Allah'a sığınacaktı, "estağfirullah" diyecekti, "Ben sana ne yaptım kadın?" diyecekti, "Bir haksızlık yapmışsam telafi edelim!" diyecekti. Allah'ın işi şakaya gelmez."Bir haksızlık yapmışsam telafi edelim!" diyecekti. Allah'ın işi şakaya gelmez. İşi hafife aldığı için, sen misin "iki gözün kör olsun" deyince "amin" diyen? O da razı, sen de razısın. İşi hafife aldığı için, sen misin "iki gözün kör olsun" deyince "amin" diyen? O da razı, sen de razısın. Haydi bakalım gözün kör olsun da gör. Haydi bakalım gözün kör olsun da gör.

Buyur bakalım şimdi. Onun için çok dikkatli olmamız gerekiyor. Buyur bakalım şimdi. Onun için çok dikkatli olmamız gerekiyor.

Kâne izâ tedavvara mine'l-leyli kâle lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhârKâne izâ tedavvara mine'l-leyli kâle lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhâr rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâru. rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâru.

Yine Hz. Âişe validemiz radıyallahu anhâ rivayet eylemiş.Yine Hz. Âişe validemiz radıyallahu anhâ rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz'in zevcesi olmak dolayısıyla gece hayatını biliyor.Peygamber Efendimiz'in zevcesi olmak dolayısıyla gece hayatını biliyor. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri geceleyin yatağında döndükleri zaman.""Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri geceleyin yatağında döndükleri zaman." İnsan bir yandan bir yana döner ya hani, "Ah belim, of başım, ensem.."İnsan bir yandan bir yana döner ya hani, "Ah belim, of başım, ensem.." bilmem ne filan, insan hani artık ne söylerse döner. bilmem ne filan, insan hani artık ne söylerse döner.

Peygamber Efendimiz nasıl dönerdi? Peygamber Efendimiz nasıl dönerdi?

Şöyle derdi:Şöyle derdi: Lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhâr rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâr. Lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhâr rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâr.

Uyku uyuyordu, uykudan uyandı, bir yandan öbür tarafına dönüyor.Uyku uyuyordu, uykudan uyandı, bir yandan öbür tarafına dönüyor. Görüyorsunuz lâ ilâhe illallah'larla, Allahu Teâlâ hazretlerinin esmâ-i hüsnâ'sıyla [dua ediyor.]Görüyorsunuz lâ ilâhe illallah'larla, Allahu Teâlâ hazretlerinin esmâ-i hüsnâ'sıyla [dua ediyor.] Her hali öyle; gecesi, gündüzü, uykusu, uyanıklığı... Zaten, "Benim gözüm uyur ama gönlüm uyumaz."Her hali öyle; gecesi, gündüzü, uykusu, uyanıklığı... Zaten, "Benim gözüm uyur ama gönlüm uyumaz." demiştir Peygamber Efendimiz. "Ben önümden gördüğüm gibi arkamı da görürüm." buyurdu. demiştir Peygamber Efendimiz. "Ben önümden gördüğüm gibi arkamı da görürüm." buyurdu. Çünkü Allah gösteriyordu ona. Arkasında olanı da bilirdi. Çünkü Allah gösteriyordu ona. Arkasında olanı da bilirdi.

Ne demek? Bir de bu duanın mânası düşünelim söyleyelim. İlk önce duayı yazmak isteyen bu haliyle yazsın:Ne demek? Bir de bu duanın mânası düşünelim söyleyelim. İlk önce duayı yazmak isteyen bu haliyle yazsın: Lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhâr rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâr. Lâ ilâhe illâllâhü'l-vâhidü'l-kahhâr rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûme'l-'azîzû'l-ğaffâr.

Mânası ne oluyor? Mânası ne oluyor?

"Vâhid ve Kahhâr olan Allah'tan gayrı bir ilah yoktur." Ancak O vardır. Başka hiçbir ilah yoktur."Vâhid ve Kahhâr olan Allah'tan gayrı bir ilah yoktur." Ancak O vardır. Başka hiçbir ilah yoktur. Vâhid'tir, tektir. Kahhâr'dır, kahredicidir. Zalimleri, düşmanları istediğini kahreder. Vâhid'tir, tektir. Kahhâr'dır, kahredicidir. Zalimleri, düşmanları istediğini kahreder. İstediğini yaşatır istediğini öldürür. İstediğinin başına yıldırımlar yağdırır, istediğine ömür verir.İstediğini yaşatır istediğini öldürür. İstediğinin başına yıldırımlar yağdırır, istediğine ömür verir. Hastayı iyi eder, iyi insanı hastanın başında beklerken öldürür. Hastayı iyi eder, iyi insanı hastanın başında beklerken öldürür. Ölüden diriyi çıkartır, diriyi ölüme götürür. Küçücük bir tohumdan bir ağaç meydana getirir.Ölüden diriyi çıkartır, diriyi ölüme götürür. Küçücük bir tohumdan bir ağaç meydana getirir. Vâhid-i Kahhâr, O'ndan gayrı ilah yok, hiçbir ilah yok.Vâhid-i Kahhâr, O'ndan gayrı ilah yok, hiçbir ilah yok. "O'ndan gayrı ilah yok," [demek] yetmez, hiçbir ilah yok! Ancak O var, ondan gayrı hiçbir ilah yok. "O'ndan gayrı ilah yok," [demek] yetmez, hiçbir ilah yok! Ancak O var, ondan gayrı hiçbir ilah yok.

Rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûmâ. "Göklerin ve yerin ve bunların arasının Rabbidir."Rabbü's-semâvâti ve'l-'ardı ve mâ beynehûmâ. "Göklerin ve yerin ve bunların arasının Rabbidir." el-Azîzü'l-Ğaffâr. "Azîz'dir ve Gaffâr'dır." el-Azîzü'l-Ğaffâr. "Azîz'dir ve Gaffâr'dır."

Rab kelimesi, tabii bu esmâ-i hüsnâyı açıklamaya geçecek olduk mu çok uzun sözler söylemek mümkün. Rab kelimesi, tabii bu esmâ-i hüsnâyı açıklamaya geçecek olduk mu çok uzun sözler söylemek mümkün.

Rab ne demek? Rab ne demek?

Arapça'da rab kelimesi, bir, sahib mânasına gelir. Mesela rabbü'l-mâl, mal sahibi demek.Arapça'da rab kelimesi, bir, sahib mânasına gelir. Mesela rabbü'l-mâl, mal sahibi demek. Mesela rabbü'l-beyt, mesela rabbetü'l-beyt, Mesela rabbü'l-beyt, mesela rabbetü'l-beyt, evin ev sahibi hanım, evin ev sahibi bey filan mânasına gelir.evin ev sahibi hanım, evin ev sahibi bey filan mânasına gelir. Rab, sahib anlamına geliyor. Rabbü's-semâvâti ve'l-ard demek, yani o mânasını verecek olursak;Rab, sahib anlamına geliyor. Rabbü's-semâvâti ve'l-ard demek, yani o mânasını verecek olursak; "Semaların, göklerin ve yerin sahibi.""Semaların, göklerin ve yerin sahibi." Mülkün sahibi, yerin göğün her tarafın arasının hepsinin sahibi demek. Mülkün sahibi, yerin göğün her tarafın arasının hepsinin sahibi demek.

Ama rab, bir de terbiye eden demektir. Terbiye de bizim bugünkü mânasında kullanılmıyor;Ama rab, bir de terbiye eden demektir. Terbiye de bizim bugünkü mânasında kullanılmıyor; büyüten, besleyip büyüten, yetiştiren demektir. büyüten, besleyip büyüten, yetiştiren demektir. Yani eline kamçıyı alıp da arslan terbiye etmek filan gibi değil de yedirip içirip,Yani eline kamçıyı alıp da arslan terbiye etmek filan gibi değil de yedirip içirip, beslemek büyütmek mânasına geliyor, daha ziyade beslemek mânasına geliyor.beslemek büyütmek mânasına geliyor, daha ziyade beslemek mânasına geliyor. Yani semaların, göklerin, yerin ve arasındaki tüm varlıkların besleyicisi.Yani semaların, göklerin, yerin ve arasındaki tüm varlıkların besleyicisi. Hepsine rızkını veriyor, hepsini yaşatıyor, hepsini yönetiyor. Rab bu mânaya geliyor. Hepsine rızkını veriyor, hepsini yaşatıyor, hepsini yönetiyor. Rab bu mânaya geliyor.

Semaların ve yerin ve arasındakilerin Rabbı, ve Azîz ve Gaffâr.Semaların ve yerin ve arasındakilerin Rabbı, ve Azîz ve Gaffâr. O Allah yerlerin, göklerin ve arasının Rabbi'dir, Azîz ve Gaffâr'dır. O Allah yerlerin, göklerin ve arasının Rabbi'dir, Azîz ve Gaffâr'dır.

Azîz ne demek? Azîz ne demek?

Çok izzetli demektir. Yani çok şerefli, çok kıymetli mânasına gelir. Bir de çok kudretli demektir.Çok izzetli demektir. Yani çok şerefli, çok kıymetli mânasına gelir. Bir de çok kudretli demektir. Yani dediğini yaptırır, hiç kimse onun karşısında duramaz, galebe çalar, yener mânasına gelir. Yani dediğini yaptırır, hiç kimse onun karşısında duramaz, galebe çalar, yener mânasına gelir.

Kahhâr, kahredici, mahvedici demek. Kahreder, perişan eder; düşmanları kahreder, mânasına. Kahhâr, kahredici, mahvedici demek. Kahreder, perişan eder; düşmanları kahreder, mânasına.

el-Azîzü'l-Ğaffâr diyor, yani günahları çook affedicidir, günahları çok affedicidir. el-Azîzü'l-Ğaffâr diyor, yani günahları çook affedicidir, günahları çok affedicidir.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Hepimiz günah işleyen insanlar olduğumuzdan cezayı hak etmişizdir.Hepimiz günah işleyen insanlar olduğumuzdan cezayı hak etmişizdir. Yani Allah bize ne ceza verse ne hastalık verse ne sıkıntı verse ne derde uğrasak hepsi revâdır bize.Yani Allah bize ne ceza verse ne hastalık verse ne sıkıntı verse ne derde uğrasak hepsi revâdır bize. Cehenneme atsa kütük gibi cayır cayır yaksa revâdır. Cehenneme atsa kütük gibi cayır cayır yaksa revâdır.

Neden? Neden?

Edebsiz kullarız. Terbiyemiz, bilgimiz, görgümüz kıt.Edebsiz kullarız. Terbiyemiz, bilgimiz, görgümüz kıt. O bizi her zaman görüyor, her zaman yanımızda hâzır ve nâzır.O bizi her zaman görüyor, her zaman yanımızda hâzır ve nâzır. Her amelimiz yazılıyor, her amelimiz onun gözünün önünde, hepsi tartılacak.Her amelimiz yazılıyor, her amelimiz onun gözünün önünde, hepsi tartılacak. Biz sabahtan akşama günahtayız. Biz sabahtan akşama günahtayız.

Bu günahlara gücü kuvveti nereden buluyoruz? Bu günahlara gücü kuvveti nereden buluyoruz?

O'nun verdiği rızıktan buluyoruz. Ye rızkını yap isyanı. O'nun verdiği rızıktan buluyoruz. Ye rızkını yap isyanı.

Cık, o kadar edebsizlik olur mu? Cık, o kadar edebsizlik olur mu?

Sen birisine bir iyilik yapsan o sana kötülük yapsa, bir daha iyilik yapsan bir daha kötülük yapsa,Sen birisine bir iyilik yapsan o sana kötülük yapsa, bir daha iyilik yapsan bir daha kötülük yapsa, bir daha iyilik yapsan bir daha kötülük yapsa, gerilirsin, bir tokat aşkedersin, dokuz takla atar.bir daha iyilik yapsan bir daha kötülük yapsa, gerilirsin, bir tokat aşkedersin, dokuz takla atar. Kızarsın, "Nedir bu?" dersin "ya ben sana boyuna iyilik yapıyorum, iyilik yapıyorum,Kızarsın, "Nedir bu?" dersin "ya ben sana boyuna iyilik yapıyorum, iyilik yapıyorum, sende hiç insaf vicdan yok mu nankör, alçak!.." bilmem ne, ağzına geleni söylersin. sende hiç insaf vicdan yok mu nankör, alçak!.." bilmem ne, ağzına geleni söylersin. E biz hepimiz, sabahtan akşama işimiz isyan, terbiyesizlik. Nerede o eski, eski edepli kullar!.. E biz hepimiz, sabahtan akşama işimiz isyan, terbiyesizlik. Nerede o eski, eski edepli kullar!..

Öyle kimseleri anlatıyorlar ki yatağında bir ayağını uzatıp oturmamış, yatmamış.Öyle kimseleri anlatıyorlar ki yatağında bir ayağını uzatıp oturmamış, yatmamış. Hatta uyku esnasında ayağımı uzatırım, edepsizlik olur diye dizlerine bağ geçirirlermiş.Hatta uyku esnasında ayağımı uzatırım, edepsizlik olur diye dizlerine bağ geçirirlermiş. Dizlerini kıvırıp böyle bağ geçirirlermiş ki ayağımız uzanıp da saygısızlık olmasın diye. Dizlerini kıvırıp böyle bağ geçirirlermiş ki ayağımız uzanıp da saygısızlık olmasın diye. Bir diz çöküp otururlarmış, saatlerce dururlarmış. Bir diz çöküp otururlarmış, saatlerce dururlarmış. Hocamız'ı rahmetullâhi aleyh'i anlatıyorlar derviş arkadaşları,Hocamız'ı rahmetullâhi aleyh'i anlatıyorlar derviş arkadaşları, "Şeyhinin huzuruna gelip oturdu mu bir diz çökerdi, kımıldamazdı, heykel gibi dururdu." diyorlar. "Şeyhinin huzuruna gelip oturdu mu bir diz çökerdi, kımıldamazdı, heykel gibi dururdu." diyorlar. Azme bak, terbiyeye bak. Ne insanlar varmış, ne edepli, saygılı, mübarek insanlar varmış!.. Azme bak, terbiyeye bak. Ne insanlar varmış, ne edepli, saygılı, mübarek insanlar varmış!..

İmam Mâlik hazretleri rahmetullâhi aleyh, Mâliki mezhebinin kurucusu, hadis rivayet eder aynı zamanda.İmam Mâlik hazretleri rahmetullâhi aleyh, Mâliki mezhebinin kurucusu, hadis rivayet eder aynı zamanda. Aynı zamanda hadis alimi. Aynı zamanda hadis alimi. Bir hadis rivayet ederken öyle bir edepli otururmuş ki, arkaya bile yaslanmazmış.Bir hadis rivayet ederken öyle bir edepli otururmuş ki, arkaya bile yaslanmazmış. Hadisi rivayet ediyor, oyuncak değil.Hadisi rivayet ediyor, oyuncak değil. Peygamber Efendimiz'in mübarek sözleri, sanki Peygamber Efendimiz'in meclisiymiş gibi o kadar kıymetli,Peygamber Efendimiz'in mübarek sözleri, sanki Peygamber Efendimiz'in meclisiymiş gibi o kadar kıymetli, o kadar önemli diye arkaya bile yaslanmazmış.o kadar önemli diye arkaya bile yaslanmazmış. Her şeyleri tepeden tırnağa edebe riâyet etmek, saygıyı gözlemek. Her şeyleri tepeden tırnağa edebe riâyet etmek, saygıyı gözlemek.

Hocamız'ın salonunun şöyle oturduğu yerde, başının ucunda, sedyenin başköşesinde yazılı idi: Hocamız'ın salonunun şöyle oturduğu yerde, başının ucunda, sedyenin başköşesinde yazılı idi:

"Edeb, edeb ya Hû!" Ey filanca! Edebini takın, mânasına gelir. "Edeb, edeb ya Hû!" Ey filanca! Edebini takın, mânasına gelir.

Edeb bir tâc imiş nûr-u Hüdâ'dan, Edeb bir tâc imiş nûr-u Hüdâ'dan,

Giy ol tâcı emin ol her beladan. Giy ol tâcı emin ol her beladan.

Edeb, Allah'ın nurundan bir taç. Edeb, Allah'ın nurundan bir taç. İnsan başına edebî giydi mi sanki taçlı bir padişah gibi olur, İnsan başına edebî giydi mi sanki taçlı bir padişah gibi olur, o tacı giydin mi her beladan emin olursun. o tacı giydin mi her beladan emin olursun. Edebli ol demek yani. Edebli ol demek yani.

İlm ü irfan meclisinde aradım kıldım taleb, İlm ü irfan meclisinde aradım kıldım taleb,

En geridedir ilim, illa edeb illa edeb! .En geridedir ilim, illa edeb illa edeb! . İlim bile geride kalıyor, önce edeb. Önce edeb, önce edeb diyor, yani edeb. İlim bile geride kalıyor, önce edeb. Önce edeb, önce edeb diyor, yani edeb.

Kapıdan girişin, kapıyı çalmanın, selamın bir edebî vardır. Kapıdan girişin, kapıyı çalmanın, selamın bir edebî vardır.

Bir müslüman bir kapıyı çaldı. Kapıya doğru böyle durmaz.Bir müslüman bir kapıyı çaldı. Kapıya doğru böyle durmaz. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, ya yanını dönecek ya arkasını dönecek kapıya. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, ya yanını dönecek ya arkasını dönecek kapıya.

Neden? Neden?

Sen kapıyı çalmışsındır, içerideki kadın çıplak bir şekilde başı açık bir şekildeSen kapıyı çalmışsındır, içerideki kadın çıplak bir şekilde başı açık bir şekilde başkası sanır, açıverir kapıyı. başkası sanır, açıverir kapıyı. Öyle olabilir. Onun için ihtiyata riâyet ederek yan duruyor, kapının açıldığı zaman içine bakmıyor. Öyle olabilir. Onun için ihtiyata riâyet ederek yan duruyor, kapının açıldığı zaman içine bakmıyor.

Açık bir pencereden veya kapıdan içeriye bakmak hırsızlık gibidir İslâm'da.Açık bir pencereden veya kapıdan içeriye bakmak hırsızlık gibidir İslâm'da. Ha o kapıdan içeri girmişsin, izinsiz dolaşıyorsun ha bakıyorsun. Bakmayacak. Ha o kapıdan içeri girmişsin, izinsiz dolaşıyorsun ha bakıyorsun. Bakmayacak.

E açmasalardı!? E açmasalardı!?

Açmışlar, onlara ait bir şey ama sen baktığın zaman bakmanın günahını yüklenirsin.Açmışlar, onlara ait bir şey ama sen baktığın zaman bakmanın günahını yüklenirsin. Hırsız gibi olursun sen. Hırsız gibi olursun sen.

Hırsızlık hiç yaptın mı? Hırsızlık hiç yaptın mı?

"Estağfirullah hocam, ne demek? Allah korusun, Allah saklasın." "Estağfirullah hocam, ne demek? Allah korusun, Allah saklasın."

İyi ama filanca camı açık, filancanın perdesi açık, filancanın kapısı açık. İyi ama filanca camı açık, filancanın perdesi açık, filancanın kapısı açık.

Ben hatırlıyorum, Haydarpaşa'dan trene binerdik Erenköy'e kadar,Ben hatırlıyorum, Haydarpaşa'dan trene binerdik Erenköy'e kadar, o zaman tren yolculuğu 25 dakika idi, köşklerin arasından geçer. o zaman tren yolculuğu 25 dakika idi, köşklerin arasından geçer. Bizim töremizde yok, bizim töremizde perdeler kapatılır. Evin perdeleri kapatılır. Bizim töremizde yok, bizim töremizde perdeler kapatılır. Evin perdeleri kapatılır. Akşam, buradan tahsilden Erenköy'e dönüyoruz. E bütün köşklerin böyle perdeleri açık.Akşam, buradan tahsilden Erenköy'e dönüyoruz. E bütün köşklerin böyle perdeleri açık. Trenden herkes, "Oooh, masasına bak ne kadar güzel.Trenden herkes, "Oooh, masasına bak ne kadar güzel. Mobilyalarına bak ne kadar güzel..." herkes seyrediyor. Seyredene de günah açana da günah. Edeb... Mobilyalarına bak ne kadar güzel..." herkes seyrediyor. Seyredene de günah açana da günah. Edeb...

Müslüman yolda yürürken nasıl olacak? Müslüman yolda yürürken nasıl olacak?

Bizim büyüklerimiz bizim yolumuzda demişler ki: Nazar ber kadem yürüyecek.Bizim büyüklerimiz bizim yolumuzda demişler ki: Nazar ber kadem yürüyecek. Bakışları, gözleri ayaklarında, pabucunun ucuna doğru dönük, öyle yürüyecek. Bakışları, gözleri ayaklarında, pabucunun ucuna doğru dönük, öyle yürüyecek.

Hiç öyle yürüyen bir insan gördünüz mü bu civarda? Hiç öyle yürüyen bir insan gördünüz mü bu civarda?

Ben görmedim. Şu apartmana bakarız, bu apartmana bakarız,Ben görmedim. Şu apartmana bakarız, bu apartmana bakarız, gelene bakarız, gidene bakarız, bazısı dönüp geçene de bakar...gelene bakarız, gidene bakarız, bazısı dönüp geçene de bakar... [İnsan] pabucunun ucuna bakacak, başkasını görmeyecek, [İnsan] pabucunun ucuna bakacak, başkasını görmeyecek, nâmahreme bakmayacak, işine işine bakacak, öyle yürüyecek. nâmahreme bakmayacak, işine işine bakacak, öyle yürüyecek.

Allah cümlemizi edeb sahibi eylesin. Allah cümlemizi edeb sahibi eylesin.

Kâne izâ tekelleme bi-kelimetin e'âdehâ selâsen hattâ tüfheme anhüKâne izâ tekelleme bi-kelimetin e'âdehâ selâsen hattâ tüfheme anhü fe-izâ etâ 'alâ kavmin fe-selleme 'aleyhim selleme 'aleyhim selâsen. fe-izâ etâ 'alâ kavmin fe-selleme 'aleyhim selleme 'aleyhim selâsen.

Buhârî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve Tirmîzî'de Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş; Buhârî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve Tirmîzî'de Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş;

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir söz konuştuğu zaman onu üç defa tekrar ederdi."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir söz konuştuğu zaman onu üç defa tekrar ederdi. Ta ki o söz anlaşılsın, iyice duyulsun, anlaşılsın diye üç defa söylerdi. Ta ki o söz anlaşılsın, iyice duyulsun, anlaşılsın diye üç defa söylerdi. " Tavsiyesini, sözünü tane tane konuşurdu bir kere, çok fasîh konuşurdu. Ve üç defa tekrar ederdi. "" Tavsiyesini, sözünü tane tane konuşurdu bir kere, çok fasîh konuşurdu. Ve üç defa tekrar ederdi. " Ve bir topluma, topluluğa geldiği zaman onlara selam verdiği zaman üç defa selam verirdi."Ve bir topluma, topluluğa geldiği zaman onlara selam verdiği zaman üç defa selam verirdi." Esselamu aleyküm, esselamu aleyküm, esselamu aleyküm. Bir defa selâmun aleyküm deyip girmiyor.Esselamu aleyküm, esselamu aleyküm, esselamu aleyküm. Bir defa selâmun aleyküm deyip girmiyor. Üç defa selam verirdi, böyleymiş âdet-i seniyyesi.Üç defa selam verirdi, böyleymiş âdet-i seniyyesi. Topluluğa geliyor, hepsinin gönlü hoş olsun diye demek ki ona, ona, ona, Topluluğa geliyor, hepsinin gönlü hoş olsun diye demek ki ona, ona, ona, ona şöyle üç defa selam verirdi, üç defa sözünü tekrar ederdi, anlaşılsın diye. ona şöyle üç defa selam verirdi, üç defa sözünü tekrar ederdi, anlaşılsın diye. Sözünü üç defa tekrar etmesi iyi anlaşılsın diye.Sözünü üç defa tekrar etmesi iyi anlaşılsın diye. Üç defa selam vermesi de gönüller hoş olsun, memnuniyet olsun diye, Üç defa selam vermesi de gönüller hoş olsun, memnuniyet olsun diye, "Aman Resûlullah Efendimiz bize üç defa selam verdi, üç defa dua buyurdu,"Aman Resûlullah Efendimiz bize üç defa selam verdi, üç defa dua buyurdu, üç defa bizim selametliğimizi istedi, ne mutlu.." diye sevincinden uçar insanlar. üç defa bizim selametliğimizi istedi, ne mutlu.." diye sevincinden uçar insanlar. Bir defa söyleyip kaşlarını çatıp bir kenara çekilse tesir başka olur, Bir defa söyleyip kaşlarını çatıp bir kenara çekilse tesir başka olur, üç defa güleç yüzle söylediği zaman tesir çok güzel oluyor. üç defa güleç yüzle söylediği zaman tesir çok güzel oluyor.

Âyet-i kerîmede ne deniliyor Peygamber Efendimiz hakkında; Âyet-i kerîmede ne deniliyor Peygamber Efendimiz hakkında;

Fe-bimâ rahmetin minellâhi linte lehüm.Fe-bimâ rahmetin minellâhi linte lehüm. "Ey Resûlüm! Allah'ın bir rahmeti eseri olarak sen o etrafındaki ashâbına yumuşak davrandın.""Ey Resûlüm! Allah'ın bir rahmeti eseri olarak sen o etrafındaki ashâbına yumuşak davrandın." O savaştaki söz dinlememelerine rağmen sen yine onlara yumuşak davrandın, mülayim davrandın. O savaştaki söz dinlememelerine rağmen sen yine onlara yumuşak davrandın, mülayim davrandın.

Ve lev künte fazzan ğaliyza'l kalbi len faddû min havlike.Ve lev künte fazzan ğaliyza'l kalbi len faddû min havlike. "Sen katı kalpli, sert sözlü, haşin bir insan olsaydın etrafında durmaz kaçar giderlerdi bu insanlar." "Sen katı kalpli, sert sözlü, haşin bir insan olsaydın etrafında durmaz kaçar giderlerdi bu insanlar."

Bu insanlar böyledir, acayiptir insanoğluları.Bu insanlar böyledir, acayiptir insanoğluları. Biraz sert söyledin mi kalp kırılır, gönül kırılır, kaçar giderler. Efendimiz yumuşaktı, tatlı tatlı. Biraz sert söyledin mi kalp kırılır, gönül kırılır, kaçar giderler. Efendimiz yumuşaktı, tatlı tatlı. Mekke'yi fethetti de kimseyi böyle rencide edecek söz söylemedi. Onlar ona ne düşmanlıklar yapmışlardı!Mekke'yi fethetti de kimseyi böyle rencide edecek söz söylemedi. Onlar ona ne düşmanlıklar yapmışlardı! Fethetti, fatih olarak galip olarak girdi içeriye, kimseyi incitmedi. Fethetti, fatih olarak galip olarak girdi içeriye, kimseyi incitmedi. Affetti hepsini çünkü işi âhiret sevabı kazanmak.Affetti hepsini çünkü işi âhiret sevabı kazanmak. Dünya ile işi yok, n'olacak.. Hesap âhirette. Biz de öyle olalım inşaallah. Dünya ile işi yok, n'olacak.. Hesap âhirette. Biz de öyle olalım inşaallah.

Kâne izâ te'ârra mine'l-leyli kâle rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvemi. Kâne izâ te'ârra mine'l-leyli kâle rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvemi.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz geceleyin uyandığı, kalktığı zaman;"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz geceleyin uyandığı, kalktığı zaman; Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem derlerdi." Yazın: Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem derlerdi." Yazın: Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem.

Ne demek bu? Ne demek bu?

Rabbiğfir. "Ey benim Rabbim affet, mağfiret et." Verham. "Merhamet eyle, rahmetini bahşeyle.Rabbiğfir. "Ey benim Rabbim affet, mağfiret et." Verham. "Merhamet eyle, rahmetini bahşeyle. " Vehdi li's-sebîli'l-akvem. "En sağlam, en doğru yola beni sevk et." Akvem "en doğru" demektir." Vehdi li's-sebîli'l-akvem. "En sağlam, en doğru yola beni sevk et." Akvem "en doğru" demektir. Yani, "Dosdoğru en güzel yola beni sevk et yâ Rabbi. Yanlış yollara saptırtma yâ Rabbi.Yani, "Dosdoğru en güzel yola beni sevk et yâ Rabbi. Yanlış yollara saptırtma yâ Rabbi. Eğri yollarda yürütme yâ Rabbi. Yanlış istikametlere yöneltme.." demek oluyor.Eğri yollarda yürütme yâ Rabbi. Yanlış istikametlere yöneltme.." demek oluyor. Yataktan kalktığı, uyandığı zaman Peygamber Efendimiz, geceleyin böyle derdi:Yataktan kalktığı, uyandığı zaman Peygamber Efendimiz, geceleyin böyle derdi: Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem.Rabbiğfir verham vehdi li's-sebîli'l-akvem. "Affeyle yâ Rabbi, mağfiret eyle yâ Rabbi, rahmetini bahşeyle yâ Rabbi. "Affeyle yâ Rabbi, mağfiret eyle yâ Rabbi, rahmetini bahşeyle yâ Rabbi. En doğru yola sevk eyle yâ Rabbi." demiş oluyor. En doğru yola sevk eyle yâ Rabbi." demiş oluyor.

Kâne izâ teğaddâ lem yete'aşşe ve izâ te'aşşâ lem yeteğadde. Kâne izâ teğaddâ lem yete'aşşe ve izâ te'aşşâ lem yeteğadde.

Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilmiş;Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilmiş; "Peygamber Efendimiz sabah yemeği yerse gündüz yemeği yerse akşam yemeği yemezdi."Peygamber Efendimiz sabah yemeği yerse gündüz yemeği yerse akşam yemeği yemezdi. Akşam yemeği yerse sabah yemeği yemezdi." Akşam yemeği yerse sabah yemeği yemezdi."

Bir günde iki yemek yemezdi. Açlığın çok faydaları vardır.Bir günde iki yemek yemezdi. Açlığın çok faydaları vardır. Bulamadığından değil Peygamber Efendimiz, çok şey bulurdu, Bulamadığından değil Peygamber Efendimiz, çok şey bulurdu, çok şey gelirdi kendisine de durdurmazdı yanında, hemen dağıtırdı. çok şey gelirdi kendisine de durdurmazdı yanında, hemen dağıtırdı. Hemen ikram ederdi, hemen saçardı. Hemen ikram ederdi, hemen saçardı. Evinde bulunsa bile yemezdi. Yani bulmadığından değil, açlığın faydasından. Evinde bulunsa bile yemezdi. Yani bulmadığından değil, açlığın faydasından.

Açlığın faydalarından bazılarını zikredeyim. Neden böyle yaptığını [şerhte] şöyle açıklıyor:Açlığın faydalarından bazılarını zikredeyim. Neden böyle yaptığını [şerhte] şöyle açıklıyor: Dünyaya dalmış olmamak, dünya ehli olmamak için, dünyadan zühd sahibi olduğundan böyle yapardı.Dünyaya dalmış olmamak, dünya ehli olmamak için, dünyadan zühd sahibi olduğundan böyle yapardı. Ve ibadete kuvvet bulmak için böyle yapardı. Ve ibadete kuvvet bulmak için böyle yapardı. Çünkü midesi hafif oldu mu insanın uykusu gelmez,Çünkü midesi hafif oldu mu insanın uykusu gelmez, kendinden geçmez, gözleri kapanmaz, ibadetini, zikrini, tesbihini rahat yapar.kendinden geçmez, gözleri kapanmaz, ibadetini, zikrini, tesbihini rahat yapar. Midesi dolu oldu mu dayandığı yerde vaaz meclisi bile olsa başlar horlamaya. Midesi dolu oldu mu dayandığı yerde vaaz meclisi bile olsa başlar horlamaya.

Neden? Neden?

Midesi dolu, gözleri baygın, midesindeki şeyi öğüteceğim diye vücut har har,Midesi dolu, gözleri baygın, midesindeki şeyi öğüteceğim diye vücut har har, har har çalışıyor, yoruluyor. har har çalışıyor, yoruluyor. İbadete kuvvet bulmak, dünyadan sıyrılmak, dünyaya meyletmiş olmamak, İbadete kuvvet bulmak, dünyadan sıyrılmak, dünyaya meyletmiş olmamak, dünya ehli olmamak tıka basa dolgunluk günah olduğundan ondan kaçınmakdünya ehli olmamak tıka basa dolgunluk günah olduğundan ondan kaçınmak ve muhtaçları kendisine tercih etmek için yapardı bunu.ve muhtaçları kendisine tercih etmek için yapardı bunu. Ashâb-ı suffa mescidinin arka tarafındaki sofrada aç yatıyor, Ashâb-ı suffa mescidinin arka tarafındaki sofrada aç yatıyor, Peygamber Efendimiz günde iki defa yemek yemiyor. Peygamber Efendimiz günde iki defa yemek yemiyor.

Neden? Neden?

Onlara da gitsin biraz, onlar da istifade etsinler diye. Onlara da gitsin biraz, onlar da istifade etsinler diye.

Hz. Fatıma anamız [ile] Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anhümâ evli. Birisi kızı birisi damadı.Hz. Fatıma anamız [ile] Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anhümâ evli. Birisi kızı birisi damadı. Ev işi yapmaktan elleri yara olmuş. Ev işi yapmaktan elleri yara olmuş. Hz. Ali Efendimiz Hz. Fatıma anamıza yardımcı imiş o da yapıyormuş, o da yapıyormuş. Hz. Ali Efendimiz Hz. Fatıma anamıza yardımcı imiş o da yapıyormuş, o da yapıyormuş. Kuyudan su çekiyorlar, buğday un hâline getirilecek.Kuyudan su çekiyorlar, buğday un hâline getirilecek. O zamanlar hazır böyle buğdaylar, bakkallar, unlar yok, O zamanlar hazır böyle buğdaylar, bakkallar, unlar yok, unu el değirmeninde çevirecekler kendileri yapacaklar, buğdayı kendileri öğütecekler. unu el değirmeninde çevirecekler kendileri yapacaklar, buğdayı kendileri öğütecekler.

Tabii, bilmiyorum o devirleri yaşayan var mıdır içinizde? Tabii, bilmiyorum o devirleri yaşayan var mıdır içinizde?

Böyle değirmen, dangur dungur, dangur dungur, dangur dungur çevire çevire insanın avucu yara olur;Böyle değirmen, dangur dungur, dangur dungur, dangur dungur çevire çevire insanın avucu yara olur; kuyudan suyu çeke çeke, çeke çeke insanın elleri yara olur, şişer kabarır, yara olur. kuyudan suyu çeke çeke, çeke çeke insanın elleri yara olur, şişer kabarır, yara olur.

Şimdi biz musluğu açıyoruz; şar şar şar şar şar şar şar...Şimdi biz musluğu açıyoruz; şar şar şar şar şar şar şar... Yahu sen bir abdest alacaktın, yani bir depo su harcadın! Şöyle biraz kıymetini bilsene. Yahu sen bir abdest alacaktın, yani bir depo su harcadın! Şöyle biraz kıymetini bilsene. Sen bunu çeşmeden getirseydin sırtında, böyle mi harcardın?Sen bunu çeşmeden getirseydin sırtında, böyle mi harcardın? Denizden alsan israf etmeyeceksin suyu. Böyle dikkat edeceksin. Denizden alsan israf etmeyeceksin suyu. Böyle dikkat edeceksin.

Elleri yara olmuş Hz. Ali Efendimiz'le Hz. Fatma anamızın. Demişler ki; Elleri yara olmuş Hz. Ali Efendimiz'le Hz. Fatma anamızın. Demişler ki;

"Muhterem babacığımız! Ellerimiz ev işleri yapmaktan yara oldu, şu ganimet olarak yakalanmış,"Muhterem babacığımız! Ellerimiz ev işleri yapmaktan yara oldu, şu ganimet olarak yakalanmış, getirilmiş olan esirlerden bir tanesini bize hizmetçi olarak verseniz degetirilmiş olan esirlerden bir tanesini bize hizmetçi olarak verseniz de ev işlerini o yapsa..." deyince diyor ki; ev işlerini o yapsa..." deyince diyor ki;

"Ashâb-ı suffe'nin ihtiyaçları çok fazla,"Ashâb-ı suffe'nin ihtiyaçları çok fazla, o esirleri satıp onların parasıyla onların ihtiyacını göreceğim. o esirleri satıp onların parasıyla onların ihtiyacını göreceğim. Ben size tesbih öğreteyim onları çekin, Allah size kuvvet verir." Ben size tesbih öğreteyim onları çekin, Allah size kuvvet verir."

Kendi çocuğuna şey [bile esir] vermiyor.Kendi çocuğuna şey [bile esir] vermiyor. Kendi çocuğuna bile ötekileri korumayı kollamayı düşündüğü için esir vermiyor. Öyle bir Peygamber... Kendi çocuğuna bile ötekileri korumayı kollamayı düşündüğü için esir vermiyor. Öyle bir Peygamber... Dünyada öyle cömert, öyle ölçülü, öyle merhametli, öyle adaletli;Dünyada öyle cömert, öyle ölçülü, öyle merhametli, öyle adaletli; âhirette de bize öyle şefkatli, şefaat edecek; âhirette de bize öyle şefkatli, şefaat edecek;

Şefâ'atî li-ehli'l kebâiri min ümmetî. Şefâ'atî li-ehli'l kebâiri min ümmetî. "Benim şefaatim ümmetimin çok günah işlemişlerine gidecek." diye bildiriyor. "Benim şefaatim ümmetimin çok günah işlemişlerine gidecek." diye bildiriyor. Yani biz de günahkâr kullar da onun şefaatini isteriz.Yani biz de günahkâr kullar da onun şefaatini isteriz. Peygamber Efendimiz'e salât ü selâmı çok getirelim,Peygamber Efendimiz'e salât ü selâmı çok getirelim, sünnetini tutmaya çok gayret edelim, şefaatini istemeye yüzümüz olsun. sünnetini tutmaya çok gayret edelim, şefaatini istemeye yüzümüz olsun.

Şimdi dönelim şeyine [hadise], "Günde iki yemek yemezdi.Şimdi dönelim şeyine [hadise], "Günde iki yemek yemezdi. Sabah yerse akşam yemezdi. Akşam yerse sabah yemezdi." Sabah yerse akşam yemezdi. Akşam yerse sabah yemezdi."

Biz ne yapıyoruz? Biz ne yapıyoruz?

Biz yine âdeti değiştirdik. Yemek âdetini de değiştirdik, İslâmî âdet yok.Biz yine âdeti değiştirdik. Yemek âdetini de değiştirdik, İslâmî âdet yok. Hepimizin şikayeti şişmanlıktandır.Hepimizin şikayeti şişmanlıktandır. Kalp hastalıkları, damar sertliği, kolesterol ıvır zıvır bilmem romatizma vesaire vesaire. Kalp hastalıkları, damar sertliği, kolesterol ıvır zıvır bilmem romatizma vesaire vesaire.

Neden? Neden?

Hepimiz sırtında bir tane, iki tane, üç tane teneke taşıyor. Gizli yağ tenekesi taşıyor.Hepimiz sırtında bir tane, iki tane, üç tane teneke taşıyor. Gizli yağ tenekesi taşıyor. Geçenlerde bir arkadaşımız Ankara'da ziyaretime geldi, 35 kilo fazlalığı varmış.Geçenlerde bir arkadaşımız Ankara'da ziyaretime geldi, 35 kilo fazlalığı varmış. Meşhur bir kimse, "35 kilo verdim." diyor. Meşhur bir kimse, "35 kilo verdim." diyor.

"Oo, iki tenekeden kurtulmuşsun." dedim. Bu yağ tenekeleri 17,5 kiloluk, gaz tenekeleri 17 kiloluktur."Oo, iki tenekeden kurtulmuşsun." dedim. Bu yağ tenekeleri 17,5 kiloluk, gaz tenekeleri 17 kiloluktur. 35 kilo verdiysen sırtında devamlı iki teneke taşıyormuştun, merdivenlerden inerken yürürken... 35 kilo verdiysen sırtında devamlı iki teneke taşıyormuştun, merdivenlerden inerken yürürken... "İki tenekeden kurtulmuşsun, ne mutlu sana!" dedim. "İki tenekeden kurtulmuşsun, ne mutlu sana!" dedim.

Şimdi biz ne yapıyoruz? Şimdi biz ne yapıyoruz?

Biz, biz sabah kahvaltısı ederiz, bir.Biz, biz sabah kahvaltısı ederiz, bir. Sabah kahvaltısına gelsin yağlılar, bilmem sucuklar, bilmem neler filan bir kahvaltı ederiz. Sabah kahvaltısına gelsin yağlılar, bilmem sucuklar, bilmem neler filan bir kahvaltı ederiz. Ondan sonra bir öğlen yemeği yeriz, lokantaya gider iş sahipleri,Ondan sonra bir öğlen yemeği yeriz, lokantaya gider iş sahipleri, öğle yemeğinde gelsin bir buçuk porsiyon köfte bilmem ne, öğle yemeğinde gelsin bir buçuk porsiyon köfte bilmem ne, şunu bunu veyahut işyerinde bile yese yarım ekmeğin ortasına şöyle bir keserler şunu bunu veyahut işyerinde bile yese yarım ekmeğin ortasına şöyle bir keserler içine doldururlar şeyleri, iştahlı iştahlı bir de onu yer, iki.içine doldururlar şeyleri, iştahlı iştahlı bir de onu yer, iki. Ondan sonra akşam bir de eve gelir, "Oh be, öldüm yoruldum, getir hanım şu sofrayı, çabuk getir..." Ondan sonra akşam bir de eve gelir, "Oh be, öldüm yoruldum, getir hanım şu sofrayı, çabuk getir..." İçeriye zaten böyle şaka yaparak bağırarak girerler, "Ölüyorum yetiş imdadıma..." filan. İçeriye zaten böyle şaka yaparak bağırarak girerler, "Ölüyorum yetiş imdadıma..." filan. Sofra bir kurulur ondan sonra onu da yer, oooh karnı tepe gibi şişti. Sofra bir kurulur ondan sonra onu da yer, oooh karnı tepe gibi şişti. Midede boş yer kalmadı, tım tım futbol topu gibi.Midede boş yer kalmadı, tım tım futbol topu gibi. Ondan sonra divanın üstüne oturdu mu gözleri kapanmaya başlar. Ondan sonra divanın üstüne oturdu mu gözleri kapanmaya başlar.

Efendi yatsıyı kılacaktın? Efendi yatsıyı kılacaktın?

"Dur sonra kılarım." "Dur sonra kılarım."

Neden? Neden?

Karnı tıklım tıklım doldu, gündüzün yorgunluğu da var, yatar.Karnı tıklım tıklım doldu, gündüzün yorgunluğu da var, yatar. E tabii her gün böyle [yerse], sırf ekmek yese bile insan kilo alıyoruz.E tabii her gün böyle [yerse], sırf ekmek yese bile insan kilo alıyoruz. Ondan sonra damar sertliği, kolesterol, kalp rahatsızlıkları, Ondan sonra damar sertliği, kolesterol, kalp rahatsızlıkları, ayak rahatsızlıkları başlıyor, çeşitli sıkıntılar oluyor. ayak rahatsızlıkları başlıyor, çeşitli sıkıntılar oluyor.

Peygamber Efendimiz ne yaparmış? Peygamber Efendimiz ne yaparmış?

Az yermiş, yediği zaman az yermiş, öğün olarak da miktar olarak az yermiş.Az yermiş, yediği zaman az yermiş, öğün olarak da miktar olarak az yermiş. Bizim dedelerimiz iki defa yerlermiş. Tanzimat'tan sonra üç defa yemek gelmiş.Bizim dedelerimiz iki defa yerlermiş. Tanzimat'tan sonra üç defa yemek gelmiş. Üçüncü defa yemek, Tanzimat'tan sonra modalanmış. Üçüncü defa yemek, Tanzimat'tan sonra modalanmış.

Batı örfü âdeti gelince evin şekli şemâli de değişiyor.Batı örfü âdeti gelince evin şekli şemâli de değişiyor. Sofra gidiyor masa geliyor, sedir gidiyor koltuk geliyor. Sofra gidiyor masa geliyor, sedir gidiyor koltuk geliyor. Sedirin üstüne sıkıştığı zaman on kişi oturur ama salonun içine dört tane kallavi koltuk koydun mu,Sedirin üstüne sıkıştığı zaman on kişi oturur ama salonun içine dört tane kallavi koltuk koydun mu, kanatlı, kuyruklu, kıvrımlı, girintili çıkıntılı bilmem neli dört tane koltuk koca salonu dolduruyor. Ö kanatlı, kuyruklu, kıvrımlı, girintili çıkıntılı bilmem neli dört tane koltuk koca salonu dolduruyor. Ö

Ötekiler nereye oturacak? Ötekiler nereye oturacak?

Yer yok. Yer yok.

Neden? Neden?

Ha batı modası. İşte batı modası böyledir. Batırır insanı.Ha batı modası. İşte batı modası böyledir. Batırır insanı. Dört tane koltuğu koyarsın, hepimizin evinde var da onun için göğsümü gere gere söylüyorum.Dört tane koltuğu koyarsın, hepimizin evinde var da onun için göğsümü gere gere söylüyorum. Hepimiz kusurluyuz. Yani sizden özür dilemiyorum, hepimiz böyleyiz. Bizim de öyle. Hepimiz kusurluyuz. Yani sizden özür dilemiyorum, hepimiz böyleyiz. Bizim de öyle. Halbuki ne güzel sedir! Canım önünde şöyle bir sedir olurdu.Halbuki ne güzel sedir! Canım önünde şöyle bir sedir olurdu. Büyükler oraya otururdu, ondan sonra öbür taraflarda da minderler olurdu. Büyükler oraya otururdu, ondan sonra öbür taraflarda da minderler olurdu. Nereye kaldırsan gider minder, kolay bir şey.Nereye kaldırsan gider minder, kolay bir şey. İstersen üstünde yatarsın, uyursun, sedirde de yatılır. Sedirin altına da bir şeyler konulurdu. İstersen üstünde yatarsın, uyursun, sedirde de yatılır. Sedirin altına da bir şeyler konulurdu. Sedirin altı da bir işe yarardı. Şimdi koltuğun altına bir şey koyamazsın. Sedirin altı da bir işe yarardı. Şimdi koltuğun altına bir şey koyamazsın.

Neden? Neden?

Görünür, kimse görmesin, bir şey konulmaz.Görünür, kimse görmesin, bir şey konulmaz. Bacakları böyle, eğri büğrü bacakları vardır, arslan pençesi gibi bilmem ne filan gibi. Bacakları böyle, eğri büğrü bacakları vardır, arslan pençesi gibi bilmem ne filan gibi. Kim bilir kaç yüz bine, kaç milyona alınmıştır..Kim bilir kaç yüz bine, kaç milyona alınmıştır.. Halbuki bir tahta sedir portakal sandığından bile yapılır, tak tak tak tak.Halbuki bir tahta sedir portakal sandığından bile yapılır, tak tak tak tak. Bir pazar günü getirin, ben yapayım size, bu kadar kolay. [Koltuklara] milyonlar verilir.Bir pazar günü getirin, ben yapayım size, bu kadar kolay. [Koltuklara] milyonlar verilir. Biraz eskidi mi mobilyalar hanım başlar sızlanmaya; "Bizim mobilyalar eskidi, yenileyelim."Biraz eskidi mi mobilyalar hanım başlar sızlanmaya; "Bizim mobilyalar eskidi, yenileyelim." Yeni modası çıkmış, haydi onlar alınır. Mobilyalar çok olduğu için evlere sığılmaz.Yeni modası çıkmış, haydi onlar alınır. Mobilyalar çok olduğu için evlere sığılmaz. Üç odalı ev yetmedi, beş odalı ev arayalım; beş odalı yetmedi dubleks olsun, tripleks olsun.Üç odalı ev yetmedi, beş odalı ev arayalım; beş odalı yetmedi dubleks olsun, tripleks olsun. Bu işin sonu şey yapmıyor [gelmiyor] çünkü şeyimiz [âdetlerimiz] değişti. Bu işin sonu şey yapmıyor [gelmiyor] çünkü şeyimiz [âdetlerimiz] değişti.

Peygamber Efendimiz yemek yerken tabağı sıyırır, biz tabakta bırakmayı kâr sayarız.Peygamber Efendimiz yemek yerken tabağı sıyırır, biz tabakta bırakmayı kâr sayarız. Peygamber Efendimiz bir şey içeceği zaman içer, biz çayın yarısını boş bırakırız.Peygamber Efendimiz bir şey içeceği zaman içer, biz çayın yarısını boş bırakırız. Dikkat ederseniz aslında biz İslâm'dan yavaş yavaş sıyrılıyoruz.Dikkat ederseniz aslında biz İslâm'dan yavaş yavaş sıyrılıyoruz. Cemiyet olarak bizim düşmanlarımız bizi kandırıyorlar, yavaş yavaş,Cemiyet olarak bizim düşmanlarımız bizi kandırıyorlar, yavaş yavaş, derece derece derece saptırdıkları için derece derece derece saptırdıkları için biz İslâm'dan küllî sapmanın ne kadar büyük olduğunu fark edemiyoruz muhterem kardeşlerim. biz İslâm'dan küllî sapmanın ne kadar büyük olduğunu fark edemiyoruz muhterem kardeşlerim. Onun için İslâmî âdetlere örflere sımsıkı sarılalım.Onun için İslâmî âdetlere örflere sımsıkı sarılalım. Hepimiz gelin söz verelim; giyimimizden kuşamımızdan yaşamamıza,Hepimiz gelin söz verelim; giyimimizden kuşamımızdan yaşamamıza, evimizin mobilyasından yememize varıncaya kadar her şeyimiz Efendimiz'inevimizin mobilyasından yememize varıncaya kadar her şeyimiz Efendimiz'in emirlerine ve âdetine uygun olsun. emirlerine ve âdetine uygun olsun.

Kâne izâ teheccede yüsellimü beyne külli rek'ateyni. Kâne izâ teheccede yüsellimü beyne külli rek'ateyni.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz teheccüd kıldığı zaman her iki rekâtte bir selam verirdi." teheccüd kıldığı zaman her iki rekâtte bir selam verirdi."

Teheccüd ne demek? Teheccüd ne demek?

İmsak kesilmezden önceki bir vakitte, gecenin bir zamanında uykudan kalkıp abdest alıp iki rekât,İmsak kesilmezden önceki bir vakitte, gecenin bir zamanında uykudan kalkıp abdest alıp iki rekât, dört rekât altı rekât neyse namaz kılmaya teheccüd derler. dört rekât altı rekât neyse namaz kılmaya teheccüd derler.

Ve mine'l-leyli fe-tehecced bi-hî nâfileten leke 'asâ en yeb'aseke rabbüke makâmen mahmûdâ.Ve mine'l-leyli fe-tehecced bi-hî nâfileten leke 'asâ en yeb'aseke rabbüke makâmen mahmûdâ. Teheccüd çok sevaplıdır, çok kıymetlidir. Teheccüd çok sevaplıdır, çok kıymetlidir. Vakit çok değerlidir, o teheccüd zamanına seher vakti derler. Vakit çok değerlidir, o teheccüd zamanına seher vakti derler. Türkçe'de biz seher vakti deyince bazıları sabah vakti anlıyor. Türkçe'de biz seher vakti deyince bazıları sabah vakti anlıyor.

Seher nedir? Seher nedir?

Seher, gecenin son vaktine derler. Sahur yemeği yenilen zamana seher vakti derler.Seher, gecenin son vaktine derler. Sahur yemeği yenilen zamana seher vakti derler. Yani daha henüz yatsının vakti geçmemiş, sabahın vakti girmemiş bir zaman. Yani daha henüz yatsının vakti geçmemiş, sabahın vakti girmemiş bir zaman.

"Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni." ne demek? "Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni." ne demek?

Yani gecenin sonunda kalkacak. Yani gecenin sonunda kalkacak.

Kumi'l-leyle illâ kalîlen nısfehû evi'n-kus min-hü kalîlen ev zid 'aleyhi ve rattili'l-kur'âne tertîlen.Kumi'l-leyle illâ kalîlen nısfehû evi'n-kus min-hü kalîlen ev zid 'aleyhi ve rattili'l-kur'âne tertîlen. dediği gibi âyet-i kerimede. dediği gibi âyet-i kerimede. "Gecenin yarısı geçtikten sonra, üçte ikisi geçtikten sonra böyle kalkıp namaz kılarlar..." "Gecenin yarısı geçtikten sonra, üçte ikisi geçtikten sonra böyle kalkıp namaz kılarlar..."

Gece herkes uyuyor, ortalık sessiz, bir huşû var. Bir mübarek zaman, o zamanda salihler ibadet ederler.Gece herkes uyuyor, ortalık sessiz, bir huşû var. Bir mübarek zaman, o zamanda salihler ibadet ederler. Eskilerden yenilerden salihler ibadet ededurmuşlar, o vakit dualar kabuldür. Eskilerden yenilerden salihler ibadet ededurmuşlar, o vakit dualar kabuldür. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarına seslenir o zamanda; Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarına seslenir o zamanda;

"Yok mu benden bir şey isteyen, haydi istesin, istediğini vereceğim?" dediği zamandır."Yok mu benden bir şey isteyen, haydi istesin, istediğini vereceğim?" dediği zamandır. Haceti olan kalksın, o vakitte namazını kılsın, dileğini dilesin. Haceti olan kalksın, o vakitte namazını kılsın, dileğini dilesin.

"Peygamber Efendimiz bu teheccütte namaz kılardı,"Peygamber Efendimiz bu teheccütte namaz kılardı, bu namazlarda iki rekâtta bir selam verirdi." deniliyor bu rivayette. bu namazlarda iki rekâtta bir selam verirdi." deniliyor bu rivayette.

Kâne izâ tevadda'a faddala mâen hattâ yüseyyilehû 'alâ mevdı'i sücûdihî. Kâne izâ tevadda'a faddala mâen hattâ yüseyyilehû 'alâ mevdı'i sücûdihî.

"Peygamber Efendimiz abdest aldığı zaman suyun fazlasını biraz artırırdı, onu secde mahalline dökerdi.""Peygamber Efendimiz abdest aldığı zaman suyun fazlasını biraz artırırdı, onu secde mahalline dökerdi." Alnına dökerdi mânasına da gelir, secde ettiği yere de dökerdi. Alnına dökerdi mânasına da gelir, secde ettiği yere de dökerdi. Sıcak ülke, çatır çatır sıcak, çok sıcak, suyunun artan kısmını secde edeceği yere dökermiş ki Sıcak ülke, çatır çatır sıcak, çok sıcak, suyunun artan kısmını secde edeceği yere dökermiş ki orada buharlaşmadan bir serinleme olacak secde etsin diye düşünüyorum ben.orada buharlaşmadan bir serinleme olacak secde etsin diye düşünüyorum ben. Öyle sanıyorum ben, yani o sebepten olduğunu tahmin ediyorum.Öyle sanıyorum ben, yani o sebepten olduğunu tahmin ediyorum. Veya alnına dökerdi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Veya alnına dökerdi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Kâne izâ tevadda'a ehaze keffen min-mâin fe-nedaha bi-hî fercehû. Kâne izâ tevadda'a ehaze keffen min-mâin fe-nedaha bi-hî fercehû.

"[Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem] abdest aldığı zaman"[Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem] abdest aldığı zaman küçük abdest mahallini de yıkardı, oraya su serperdi." küçük abdest mahallini de yıkardı, oraya su serperdi." Şey olmasın, vesvese gelmesin diye bize bir işaret bu. Şey olmasın, vesvese gelmesin diye bize bir işaret bu. Hani acaba abdestim kaldı mı acaba kaçtı mı vesaire olmasın diye veyahut Hani acaba abdestim kaldı mı acaba kaçtı mı vesaire olmasın diye veyahut küçük abdestten sonra bile abdest yerini yıkamak güzel bir şeydir.küçük abdestten sonra bile abdest yerini yıkamak güzel bir şeydir. Yani orada hiçbir şey kalmasın diye yıkamak, kurulamak güzeldir. Yani orada hiçbir şey kalmasın diye yıkamak, kurulamak güzeldir. Ona işaret [olabilir]. Sayfayı tamamlamak için böyle hızlı gidiyorum. Ona işaret [olabilir]. Sayfayı tamamlamak için böyle hızlı gidiyorum.

Kâne izâ tevadda'a harrake hâtemehû. Kâne izâ tevadda'a harrake hâtemehû.

"Abdest aldığı zaman parmağındaki yüzüğü hareket ettirirdi.""Abdest aldığı zaman parmağındaki yüzüğü hareket ettirirdi." Çünkü yüzüğün altına su gitmezse abdest yerini bulmaz.Çünkü yüzüğün altına su gitmezse abdest yerini bulmaz. [Su] her tarafına gitsin [diye] yüzüğü hareket ettirmek lazım. [Su] her tarafına gitsin [diye] yüzüğü hareket ettirmek lazım. Yüzük kullananlar buna dikkat eylesinler. Yüzük kullananlar buna dikkat eylesinler.

Kâne izâ tevadda'a edâre'l-mâe 'alâ mirfekayhi. Kâne izâ tevadda'a edâre'l-mâe 'alâ mirfekayhi.

"Abdest aldığı zaman suyu dirseklerinden döndürürdü.""Abdest aldığı zaman suyu dirseklerinden döndürürdü." Dirseklerinden döndürürdü, yani dirsek kısmında su değmemiş,Dirseklerinden döndürürdü, yani dirsek kısmında su değmemiş, su ulaşmamış kısım kalmasın diye ihtimam ederdi.su ulaşmamış kısım kalmasın diye ihtimam ederdi. Abdestte biliyorsunuz ellerde, dirseklerin iyice yıkanmasına dikkat etmek gerekiyor.Abdestte biliyorsunuz ellerde, dirseklerin iyice yıkanmasına dikkat etmek gerekiyor. Umûmiyetle çocuklar gençler acele ederler, suyu alırlar dökerler. Umûmiyetle çocuklar gençler acele ederler, suyu alırlar dökerler. Haydi getir bakalım kolunu, bak burası hiç ıslanmadı. Yani çok ihtimam etmezler.Haydi getir bakalım kolunu, bak burası hiç ıslanmadı. Yani çok ihtimam etmezler. Halbuki suyu şöyle güzelce döndüreceksiniz,Halbuki suyu şöyle güzelce döndüreceksiniz, orası şu dirsekten iki parmak yukarısına kadar buralarının ıslanması şart. orası şu dirsekten iki parmak yukarısına kadar buralarının ıslanması şart.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh elbisesini iyice sıvarmış, taa buralara kadar yıkarmış. Ebû Hüreyre radıyallahu anh elbisesini iyice sıvarmış, taa buralara kadar yıkarmış.

O neden? O neden?

Abdest aldığın âzâlar kıyamet gününde pırıl pırıl nurlu olacak. Onun için yaparmış onu.Abdest aldığın âzâlar kıyamet gününde pırıl pırıl nurlu olacak. Onun için yaparmış onu. O mübarek de ta buraya kadar sıvarmış, ta buralara kadar yıkarmış,O mübarek de ta buraya kadar sıvarmış, ta buralara kadar yıkarmış, omuzlarına yakın yerlerine kadar, oralar da pırıl pırıl olsun diye. Onun da hesabı o. omuzlarına yakın yerlerine kadar, oralar da pırıl pırıl olsun diye. Onun da hesabı o.

Allah şefaatlerine nâil eylesin.Allah şefaatlerine nâil eylesin. Allah bizi dinimizi neşeyle şevkle zevkle şuurlu tatlı tatlı yapmaya muvaffak eylesin.Allah bizi dinimizi neşeyle şevkle zevkle şuurlu tatlı tatlı yapmaya muvaffak eylesin. İki cihanda azîz eylesin. İki cihanda azîz eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2