Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Günümüzde Murâbıtlık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Recep 1417 / 01.12.1996

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kâfirlerin Mü’minlere Saldırması, Dünyâ Sevgisinin Zararı, Murabıtın Mükâfâtı, Yardım İstemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Günümüzde Murâbıtlık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Recep 1417 / 01.12.1996

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kâfirlerin Mü’minlere Saldırması, Dünyâ Sevgisinin Zararı, Murabıtın Mükâfâtı, Yardım İstemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidii'l evvelina ve'l âhirîn.el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidii'l evvelina ve'l âhirîn. Muhammedini'l Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Muhammedini'l Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.


Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühaMuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtüha ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-sennedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kale: Ve bi's-sennedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kale:

İnne'l-murâbıta fî sebilillahi a'zamu ecranİnne'l-murâbıta fî sebilillahi a'zamu ecran min raculin ceme'a ka'beyhi yertâdü şehran sıyâmehû ve kıyâmehû. min raculin ceme'a ka'beyhi yertâdü şehran sıyâmehû ve kıyâmehû.

Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Okuduğumuz hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 107. sayfasının 11. hadîs-i şerîfidir,Okuduğumuz hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 107. sayfasının 11. hadîs-i şerîfidir, Ebû Ümame El Bâhilî radıyallahu anh'den rivayet olunmuştur. Ebû Ümame El Bâhilî radıyallahu anh'den rivayet olunmuştur.

Murabıttan bahsediyor. Murabıt; rıbatlarda, hudut kalelerindeMurabıttan bahsediyor. Murabıt; rıbatlarda, hudut kalelerinde düşman gelmesin diye nöbet tutup gözcülük yapıp bekleyen kimseye derler.düşman gelmesin diye nöbet tutup gözcülük yapıp bekleyen kimseye derler. Müslümanlar hudutlarını korumak için kaleler yaparlar, oraya askerleri koyarlar.Müslümanlar hudutlarını korumak için kaleler yaparlar, oraya askerleri koyarlar. Bekler, düşman gelirse onlar ilk karşılamayı yaparlar,Bekler, düşman gelirse onlar ilk karşılamayı yaparlar, çarpışırlar, düşmanı huduttan içeriye sokmazlar. çarpışırlar, düşmanı huduttan içeriye sokmazlar.

Ondan sonra da asıl büyük orduya haber iletilir o da gelir savaş olur, cihat olur, çarpışılır.Ondan sonra da asıl büyük orduya haber iletilir o da gelir savaş olur, cihat olur, çarpışılır. Daha savaş yokken bile hudutları beklemek icap eder. Daha savaş yokken bile hudutları beklemek icap eder. Murabıt işte bu hudutlarda beklemeyi yapan,Murabıt işte bu hudutlarda beklemeyi yapan, gözcülük, bekçilik yapan gerekirse çarpışan kimse demek oluyor. gözcülük, bekçilik yapan gerekirse çarpışan kimse demek oluyor.

Bunun sevabı çok büyük. Bunu eskiden dervişler; Allah'ın rızasını kazanmak isteyen,Bunun sevabı çok büyük. Bunu eskiden dervişler; Allah'ın rızasını kazanmak isteyen, Allah yolunda sevap kazanıyım, canım feda olsun, zamanım öyle geçsin diye düşünen insanlar yaparlardı. Allah yolunda sevap kazanıyım, canım feda olsun, zamanım öyle geçsin diye düşünen insanlar yaparlardı.

Silahlarını alırlar, giderlerdi hudutta bir müstahkem bir yer inşa, bina ederlerdi.Silahlarını alırlar, giderlerdi hudutta bir müstahkem bir yer inşa, bina ederlerdi. İtilip kakılınca yıkılıp yakılmayacak, sağlamca bir yer. Buna rıbat derlerdi.İtilip kakılınca yıkılıp yakılmayacak, sağlamca bir yer. Buna rıbat derlerdi. Rıbat; bir çeşit kale gibi bir şey, kale de olur kaleden küçük de olur.Rıbat; bir çeşit kale gibi bir şey, kale de olur kaleden küçük de olur. Kale biraz daha anlı şanlıdır, rıbat küçük bir bina da olabilir. Kale biraz daha anlı şanlıdır, rıbat küçük bir bina da olabilir.

Bu rıbatlarda kalan kimselere de murâbıt derlerdi. Yani mücahit gibi ama bekçilik yapıyor.Bu rıbatlarda kalan kimselere de murâbıt derlerdi. Yani mücahit gibi ama bekçilik yapıyor. Savaş yok, savaş olmadan bekçilik yapıyor, olursa savaşacak, düşman gelirse çarpışacak.Savaş yok, savaş olmadan bekçilik yapıyor, olursa savaşacak, düşman gelirse çarpışacak. Düşman yok, düşman gelmesin diye bekliyor. Düşman yok, düşman gelmesin diye bekliyor.

Bu mühim bir vazife çünkü hudutlar beklenmese, gözcüler, nöbetçiler olmasa düşman içeri sızar,Bu mühim bir vazife çünkü hudutlar beklenmese, gözcüler, nöbetçiler olmasa düşman içeri sızar, evleri, köyleri basar, insanları öldürür, malları yağmalar, zarar verebilir.evleri, köyleri basar, insanları öldürür, malları yağmalar, zarar verebilir. Bekçi olursa, bekçi olan yere herkes kolay kolay giremez, gelirse de bir çarpışma olur,Bekçi olursa, bekçi olan yere herkes kolay kolay giremez, gelirse de bir çarpışma olur, ondan sonra sağdan soldan imdat, yardım istenir, yardım da gelince düşman püskürtülür, cezası verilir.ondan sonra sağdan soldan imdat, yardım istenir, yardım da gelince düşman püskürtülür, cezası verilir. [Bu] emniyet için gerekli olan bir şeydir. [Bu] emniyet için gerekli olan bir şeydir.

İşte bu murabıtların sevapları çok büyük oluyor.İşte bu murabıtların sevapları çok büyük oluyor. Çünkü onlar hudutta bekledikleri için hududun içindeki insanlar emniyet içindeÇünkü onlar hudutta bekledikleri için hududun içindeki insanlar emniyet içinde işlerine güçlerine gidiyorlar, huzur içinde yatıp kalkıyorlar, rahatlıkla ibadetlerini yapıyorlar.işlerine güçlerine gidiyorlar, huzur içinde yatıp kalkıyorlar, rahatlıkla ibadetlerini yapıyorlar. Bekçi olmazsa her an kuşkuda olacaklar, her an dikkatli olmaları lazım.Bekçi olmazsa her an kuşkuda olacaklar, her an dikkatli olmaları lazım. Aslında dikkatli olmak da bütün Müslümanlara emrediliyor. Aslında dikkatli olmak da bütün Müslümanlara emrediliyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: "Kişinin kılıcını kuşanmış olarak kıldığı namaz, "Kişinin kılıcını kuşanmış olarak kıldığı namaz, kılıçsız kıldığı namazdan yedi yüz kat daha sevaplıdır." Neden? kılıçsız kıldığı namazdan yedi yüz kat daha sevaplıdır."

Neden?

Camide savaş olmaz ama düşmanlar camiye "Bunlar nasıl olsa namazda,Camide savaş olmaz ama düşmanlar camiye "Bunlar nasıl olsa namazda, bunları silahsız yakalayayım, camiyi yakayım, adamları içerde öldüreyim." diye düşünürler.bunları silahsız yakalayayım, camiyi yakayım, adamları içerde öldüreyim." diye düşünürler. Düşünmüşler ve yapmışlar. Düşünmüşler ve yapmışlar.

Mesela Yugoslavya'da senelerce önce, Tito zamanında,Mesela Yugoslavya'da senelerce önce, Tito zamanında, -belki ondan önce ben tarihini iyi bilmiyorum- Drina köprüsü faciası diye bir olay olmuş.-belki ondan önce ben tarihini iyi bilmiyorum- Drina köprüsü faciası diye bir olay olmuş. Bir bayram gününde Müslümanlar bayram namazında iken Bir bayram gününde Müslümanlar bayram namazında iken o hain kâfirler, gavurlar saldırmışlar, camide [müslümanları] katletmişler.o hain kâfirler, gavurlar saldırmışlar, camide [müslümanları] katletmişler. Müslümanları, oranın ahalisini, öldürüp öldürüp Drina köprüsünden nehre atmışlar.Müslümanları, oranın ahalisini, öldürüp öldürüp Drina köprüsünden nehre atmışlar. Onların hunharlıkları, canavarlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri tarih boyunca böyle. Onların hunharlıkları, canavarlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri tarih boyunca böyle.

Allah işte bir millete, bir ümmete zaaf vermesin. Zaaf oldu mu her yerden düşmanlar saldırır.Allah işte bir millete, bir ümmete zaaf vermesin. Zaaf oldu mu her yerden düşmanlar saldırır. Vücut da öyledir. Bizim vücudumuz var, sizin vücudunuz var. Vücut da öyledir. Bizim vücudumuz var, sizin vücudunuz var.

Nasılsınız? Elhamdülillah iyi. Sıhhatte, afiyette misiniz? Nasılsınız?

Elhamdülillah iyi.

Sıhhatte, afiyette misiniz?

Çok şükür elhamdülillah, bir şeyim yok, turp gibiyim sapa sağlamım. Çok şükür elhamdülillah, bir şeyim yok, turp gibiyim sapa sağlamım.

Sen biraz zayıf ol, o zaman bak mikroplar her yerden nasıl hücum ederler. Sen biraz zayıf ol, o zaman bak mikroplar her yerden nasıl hücum ederler.

Etrafta mikrop yok değil; havada, toprakta, suda, yiyecekte içecekte, karşıdaki adamda mikrop var.Etrafta mikrop yok değil; havada, toprakta, suda, yiyecekte içecekte, karşıdaki adamda mikrop var. Öksürür, aksırır havaya mikroplar saçılır. Bunu doktorlar söylüyor, biliyoruz.Öksürür, aksırır havaya mikroplar saçılır. Bunu doktorlar söylüyor, biliyoruz. Mesela "Her santimetre küp, yüksük içi kadar olan havada beş milyon mikrop var" diyorlar.Mesela "Her santimetre küp, yüksük içi kadar olan havada beş milyon mikrop var" diyorlar. Say Allah'ım say saymakla bitmeyecek [kadar] mikrop var. Ama zarar veremiyor. Say Allah'ım say saymakla bitmeyecek [kadar] mikrop var. Ama zarar veremiyor.

Neden? Sen sağlamsın da tesir edemiyor. Ne zaman çürüsen, zayıflasan o zaman saldırırlar. Neden?

Sen sağlamsın da tesir edemiyor. Ne zaman çürüsen, zayıflasan o zaman saldırırlar.

Mesela deri sağlamken bir şey olmaz, ama deri çizildiği, zedelendiği zamanMesela deri sağlamken bir şey olmaz, ama deri çizildiği, zedelendiği zaman oraya bir mikrop bulaşırsa iltihap, hastalık yapar. Belki öldürücü hastalık olur.oraya bir mikrop bulaşırsa iltihap, hastalık yapar. Belki öldürücü hastalık olur. Yani deri zedelendi, çizildi, yara oldu oraya mikrop yerleşti.Yani deri zedelendi, çizildi, yara oldu oraya mikrop yerleşti. Sen zayıflarsın, uyku uyumazsın, uykusuz kalırsın, vücut kilodan, çaptan düşerSen zayıflarsın, uyku uyumazsın, uykusuz kalırsın, vücut kilodan, çaptan düşer ondan sonra bakarsın akciğerde, midede rahatsızlık başlar.ondan sonra bakarsın akciğerde, midede rahatsızlık başlar. Yani zayıf oldu mu etraftaki başka yaratıklar insanın vücuduna saldırıyor.Yani zayıf oldu mu etraftaki başka yaratıklar insanın vücuduna saldırıyor. Müslüman toplum da zayıf oldu muMüslüman toplum da zayıf oldu mu etraftaki kâfir toplumlar Müslümanların üzerlerine mikrop gibi saldırırlar, üşüşürler. etraftaki kâfir toplumlar Müslümanların üzerlerine mikrop gibi saldırırlar, üşüşürler.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Sizin üzerinize ümmetler yemek yiyenlerin çanağaPeygamber Efendimiz diyor ki; "Sizin üzerinize ümmetler yemek yiyenlerin çanağa kaşıkla üşüştürdükleri gibi yani pilava kaşık salladıkları gibi,kaşıkla üşüştürdükleri gibi yani pilava kaşık salladıkları gibi, yemek tabağına hepsi birden yemek için el uzattıkları gibiyemek tabağına hepsi birden yemek için el uzattıkları gibi sizin üzerinize kâfir milletler hepsi birden saldıracaklar." sizin üzerinize kâfir milletler hepsi birden saldıracaklar."

E min kılletin binâ yevme izin ya Resûlullah?E min kılletin binâ yevme izin ya Resûlullah? "Ey Allah'ın Resûlü bu bildirdiğin hadise ne zaman olacak,"Ey Allah'ın Resûlü bu bildirdiğin hadise ne zaman olacak, biz o zaman çok az olacağız da bizim azlığımızdan dolayı mı düşman saldıracak bizim üzerimize?" biz o zaman çok az olacağız da bizim azlığımızdan dolayı mı düşman saldıracak bizim üzerimize?"

"Hayır!" Bel entüm kesirun."Hayır!"

Bel entüm kesirun.
"Belki siz o zaman çok olacaksınız, fakat size eski ümmetlerin iki hastalığı bulaşmış olacak"."Belki siz o zaman çok olacaksınız, fakat size eski ümmetlerin iki hastalığı bulaşmış olacak". Sizde iki mühim hastalık bulaşmış olacak. Hasta olacaksınız, hasta olunca saldıracaklar. Sizde iki mühim hastalık bulaşmış olacak. Hasta olacaksınız, hasta olunca saldıracaklar.

İki hastalıktan birisi: Hubbud dünya. "Dünyayı sevmek." Dünyayı sevmek birisi. İki hastalıktan birisi:

Hubbud dünya. "Dünyayı sevmek." Dünyayı sevmek birisi.

İkincisi, ikinci hastalık ne? Kerâhiyetü'l mevt. "Ölümden ikrah etmek, korkmak." İkincisi, ikinci hastalık ne? Kerâhiyetü'l mevt. "Ölümden ikrah etmek, korkmak."

Hocam tabii değil mi bunlar yani insan dünyayı sevmez mi?Hocam tabii değil mi bunlar yani insan dünyayı sevmez mi? Boğaziçi'nde Emirgan var, çay içiliyor, Çamlıca var manzarası güzel, Boğaziçi'nde Emirgan var, çay içiliyor, Çamlıca var manzarası güzel, köşkler, saraylar, lokantalar, canlı balık lokantası, kızartmalar, kebaplar,köşkler, saraylar, lokantalar, canlı balık lokantası, kızartmalar, kebaplar, kaymaklar, mado dondurması bilmem ne baklavası vesaire… kaymaklar, mado dondurması bilmem ne baklavası vesaire…

Eskiler dünyayı sevmiyorlardı, ahireti seviyorlardı;Eskiler dünyayı sevmiyorlardı, ahireti seviyorlardı; dünyaya dalmıyorlardı, ahireti kazanmaya çalışıyorlardı,dünyaya dalmıyorlardı, ahireti kazanmaya çalışıyorlardı, dünyayı feda edip ahiretlerini mamur etmeye çalışıyorlardı, eskiler böyleydi. Kim bu eskiler? dünyayı feda edip ahiretlerini mamur etmeye çalışıyorlardı, eskiler böyleydi.

Kim bu eskiler?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sahabe-i kirâm efendilerimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sahabe-i kirâm efendilerimiz rıdvanullahi aleyhim ecmaîn, evliyulallah büyüklerimiz, selef-i salihînimiz, salih ecdadımız böyleydi.rıdvanullahi aleyhim ecmaîn, evliyulallah büyüklerimiz, selef-i salihînimiz, salih ecdadımız böyleydi. Onlar dünyayı bizim gördüğümüz gibi görmüyorlardı. Onlar dünyayı bizim gördüğümüz gibi görmüyorlardı.

"Ne olacak fâni dünya ne kıymeti var." diyorlardı. Yalan dünyasın, "Ne olacak fâni dünya ne kıymeti var." diyorlardı.

Yalan dünyasın,

Evliyullahı alan dünyasın Evliyullahı alan dünyasın

diye Yunus'un yalan dünya ile ilgili ne güzel şiirleri var.diye Yunus'un yalan dünya ile ilgili ne güzel şiirleri var. Keşke tamamını bilsem de şimdi okusam size. "Yalan dünyasın inanmam, kanmam sana." diyor. " Keşke tamamını bilsem de şimdi okusam size. "Yalan dünyasın inanmam, kanmam sana." diyor. " Yalancı dünyasın; aldatırsın insanı ondan sonra dönüp bakıp da uzaktan gülersin,Yalancı dünyasın; aldatırsın insanı ondan sonra dönüp bakıp da uzaktan gülersin, aldatacaksın." diye dünyaya meyil etmemişler. aldatacaksın." diye dünyaya meyil etmemişler.

Bu mübarek evliyâullah büyüklerimiz ne yapmışlar? Dünyalığı ahireti kazanmakta kullanmışlar. Bu mübarek evliyâullah büyüklerimiz ne yapmışlar?

Dünyalığı ahireti kazanmakta kullanmışlar.

"Paran var mı?" "Var" Ne yapmış? "Paran var mı?"

"Var"

Ne yapmış?

Allah yolunda hayır hasenât, çeşme, cami, köprü, su hayrı, yetimlere dullara bakmak vesaire…Allah yolunda hayır hasenât, çeşme, cami, köprü, su hayrı, yetimlere dullara bakmak vesaire… Her şeylerini ahireti kazanmaya tevcih etmişler. Dünyayı sevmemişler. Her şeylerini ahireti kazanmaya tevcih etmişler. Dünyayı sevmemişler.

Dünyanın bir gün elden gideceğini, bir gün öleceklerini biliyorlardı.Dünyanın bir gün elden gideceğini, bir gün öleceklerini biliyorlardı. Kabre götürüp gömdükleri yakınları gibi bir gün de sıranın kendilerine geleceğini unutmuyorlardı,Kabre götürüp gömdükleri yakınları gibi bir gün de sıranın kendilerine geleceğini unutmuyorlardı, gaflete düşmüyorlardı, âhirete çalışıyorlardı. gaflete düşmüyorlardı, âhirete çalışıyorlardı.

Peki Müslümanların içinde zengin yok muydu? Vardı. Peki Müslümanların içinde zengin yok muydu?

Vardı.

Ebû Bekir Sıddık Efendimiz zenginlerdendi, Hz. Osmân-ı zinnûreyn radiyallahu anhümâEbû Bekir Sıddık Efendimiz zenginlerdendi, Hz. Osmân-ı zinnûreyn radiyallahu anhümâ bunlar zengin insanlardı, daha başka zenginler vardı. bunlar zengin insanlardı, daha başka zenginler vardı.

Tarih boyunca has Müslümanlardan cennetlik olduğu bilinen MüslümanlardanTarih boyunca has Müslümanlardan cennetlik olduğu bilinen Müslümanlardan zengin Müslümanlar olmuştur ama onlar mallarını helalden kazanıyorlardı, hayra harcıyorlardı.zengin Müslümanlar olmuştur ama onlar mallarını helalden kazanıyorlardı, hayra harcıyorlardı. Gözleri dünya hırsıyla kanlanmamıştı, kapanmamıştı, kör olmamıştı. Gözleri dünya hırsıyla kanlanmamıştı, kapanmamıştı, kör olmamıştı. Allah yolunda masraf yapıyorlardı, dünyalığı Allah yolunda harcıyorlardı. Allah yolunda masraf yapıyorlardı, dünyalığı Allah yolunda harcıyorlardı.

Bir de ölümü istiyorlardı. Gece gündüz dua edenleri var.Bir de ölümü istiyorlardı. Gece gündüz dua edenleri var. Kitabüş Şifa'nın sahibi Kadı İyad rahimehullah tabiînden bir zât-ı muhteremi yazıyor. Kitabüş Şifa'nın sahibi Kadı İyad rahimehullah tabiînden bir zât-ı muhteremi yazıyor. Şu anda adını ben unuttum "Şu zât her akşam yatsı namazından sonra el açıp dua edermiş:Şu anda adını ben unuttum "Şu zât her akşam yatsı namazından sonra el açıp dua edermiş: 'Yâ Rabbi! Bari bu akşam canımı al. Dün akşam almadın hiç olmazsa bu akşam canımı al, 'Yâ Rabbi! Bari bu akşam canımı al. Dün akşam almadın hiç olmazsa bu akşam canımı al, şu Muhammed-i Mustafâma, sevdiklerime kavuşayım." Diye.şu Muhammed-i Mustafâma, sevdiklerime kavuşayım." Diye. "Öldür beni Ya Rabbi! Canımı al, kavuşayım; dayanamıyorum, seviyorum,"Öldür beni Ya Rabbi! Canımı al, kavuşayım; dayanamıyorum, seviyorum, onlar âhirete gitti ben de onların yanına gitmek istiyorum." diye dua edermiş. onlar âhirete gitti ben de onların yanına gitmek istiyorum." diye dua edermiş.

Ölümü temenni ederlermiş, ölümü isterlermiş.Ölümü temenni ederlermiş, ölümü isterlermiş. Ölümün hak yol üzere, kendileri ibadet ve taatteyken olmasını isterlermiş.Ölümün hak yol üzere, kendileri ibadet ve taatteyken olmasını isterlermiş. Onun için kılıcını kuşanırmış, eşinden dostundan helallik dilermiş veda edermiş,Onun için kılıcını kuşanırmış, eşinden dostundan helallik dilermiş veda edermiş, gelirmiş bir rıbata, bir kaleye yerleşirmiş. Ölümü istiyor; düşman gelirse çarpışacak ölecek.gelirmiş bir rıbata, bir kaleye yerleşirmiş. Ölümü istiyor; düşman gelirse çarpışacak ölecek. Veyahut "Ya Rabbi! Ben savaşa giriyorum, hayırlısıyla sen bana şehitliği nasip et." deyip savaşa girermiş. Veyahut "Ya Rabbi! Ben savaşa giriyorum, hayırlısıyla sen bana şehitliği nasip et." deyip savaşa girermiş. Savaştan galip, sağlam çıkınca oturup köşede hüngür hüngür ağlarmış. Savaştan galip, sağlam çıkınca oturup köşede hüngür hüngür ağlarmış.

Çanakkale harbinde böyleleri var.Çanakkale harbinde böyleleri var. Komutanın birisi bakıyor iki asker köşede baş başa vermişler ağlaşıyorlar. Komutanın birisi bakıyor iki asker köşede baş başa vermişler ağlaşıyorlar.

"Gelin buraya bakıyım." demiş. "Çanakkale harbinde bu yakın zamanda, niye ağlıyorsunuz?" "Gelin buraya bakıyım." demiş.

"Çanakkale harbinde bu yakın zamanda, niye ağlıyorsunuz?"

Ses yok. Ses yok.

"Yahu erkek adam ağlar mı, asker ağlar mı niye ağlıyorsunuz, ölümden mi korkuyorsunuz?" "Yahu erkek adam ağlar mı, asker ağlar mı niye ağlıyorsunuz, ölümden mi korkuyorsunuz?"

"Yok komutanım." "Yok komutanım."

"Yahu niye ağlıyorsunuz, çoluk çocuğunuzu mu özlediniz, acı bir haber mi geldi?" "Yahu niye ağlıyorsunuz, çoluk çocuğunuzu mu özlediniz, acı bir haber mi geldi?"

"Yok komutanım." İhtimalleri sayıyor… "Yok komutanım." "Yok komutanım."

İhtimalleri sayıyor…

"Yok komutanım."

"Allah aşkına söyleyin niye ağlıyorsunuz." deyince o zaman söylemek zorunda kalmışlar."Allah aşkına söyleyin niye ağlıyorsunuz." deyince o zaman söylemek zorunda kalmışlar. Ağızları sıkı, söylemeyecekler ama. Demişler ki: Ağızları sıkı, söylemeyecekler ama. Demişler ki:

"Komutanım biz buraya kefenlerimizi yanımıza alıp Allah yolunda şehit olmaya geldik,"Komutanım biz buraya kefenlerimizi yanımıza alıp Allah yolunda şehit olmaya geldik, kaç çarpışmaya giriyoruz hala ölmedik.kaç çarpışmaya giriyoruz hala ölmedik. Acaba Allah bize şehitlik nasip etmeyecek mi, bizim bir kusurumuz mu var diye düşünüpAcaba Allah bize şehitlik nasip etmeyecek mi, bizim bir kusurumuz mu var diye düşünüp ona ağlıyoruz." demişler. ona ağlıyoruz." demişler.

Bak dünya sevgisi yok, dünyaya metelik vermiyorlar,Bak dünya sevgisi yok, dünyaya metelik vermiyorlar, gerektiği zaman Allah yolunda vermelerinden belli; "Al, feda olsun."gerektiği zaman Allah yolunda vermelerinden belli; "Al, feda olsun." Allah yolunda verebiliyor, bizim gibi böyle sımsıkı değil yani veriyor.Allah yolunda verebiliyor, bizim gibi böyle sımsıkı değil yani veriyor. İkincisi ölümden korkmuyor ölümü istiyor, temenni ediyor. İkincisi ölümden korkmuyor ölümü istiyor, temenni ediyor.

İşte bu ikisi sıhhatli duygu, imanlı insanda sıhhatli alâmet bunlar; dünyalığı sevmiyor,İşte bu ikisi sıhhatli duygu, imanlı insanda sıhhatli alâmet bunlar; dünyalığı sevmiyor, dünyalığı Allah yolunda verebiliyor vazgeçebiliyor, fedakarlık yapabiliyor,dünyalığı Allah yolunda verebiliyor vazgeçebiliyor, fedakarlık yapabiliyor, helalinden kazandığı gibi hak yola harcamaktan çekinmiyor hem de ölümden korkmuyor. helalinden kazandığı gibi hak yola harcamaktan çekinmiyor hem de ölümden korkmuyor.

Başkaları? Başkaları ölümden korkar, insanoğlu ölümden korkar.Başkaları?

Başkaları ölümden korkar, insanoğlu ölümden korkar.
Hayvan da korkar, insan da korkar, bütün canlılar canını korumak ister.Hayvan da korkar, insan da korkar, bütün canlılar canını korumak ister. Normal, canını korumak istemesi, ölümden korkması tabii. Normal, canını korumak istemesi, ölümden korkması tabii. Aslan saldırınca ceylan kaçar, bir kaçmaca bir kovalamaca… Aslan saldırınca ceylan kaçar, bir kaçmaca bir kovalamaca…

Neden? Canından korkuyor. Canlılarda canını korumak içgüdüsü var.Neden?

Canından korkuyor. Canlılarda canını korumak içgüdüsü var.
Herkes canını korumaya çalışır. Ama mümine gelince mü'min Allah yoluna canını vermeye çalışıyor. Herkes canını korumaya çalışır. Ama mümine gelince mü'min Allah yoluna canını vermeye çalışıyor.

Dünyayı sevmek bir hastalıktır, ölümden korkmak ikinci bir hastalıktır.Dünyayı sevmek bir hastalıktır, ölümden korkmak ikinci bir hastalıktır. "Bu iki hastalık geldiği zaman, o zaman işte siz dünyalığı sevdiğinizden,"Bu iki hastalık geldiği zaman, o zaman işte siz dünyalığı sevdiğinizden, ölümden de korktuğunuzdan düşmanlar sizin üstünüze saldıracaklar, çullanacaklar." ölümden de korktuğunuzdan düşmanlar sizin üstünüze saldıracaklar, çullanacaklar."

Demek ki muhterem kardeşlerim nasıl olmamız lazımmış? Demek ki muhterem kardeşlerim nasıl olmamız lazımmış?

Efe olmamız, kabadayı olmamız lazımmış.Efe olmamız, kabadayı olmamız lazımmış. Yahu hocam ben senin anlattığın gibi bir dervişliği tahmin etmiyordum,Yahu hocam ben senin anlattığın gibi bir dervişliği tahmin etmiyordum, sanıyordum ki dervişlik bir kenara çekilip, boynunu bükmek, ses çıkartmamak, oturmak vesaire… sanıyordum ki dervişlik bir kenara çekilip, boynunu bükmek, ses çıkartmamak, oturmak vesaire…

O da var, diğeri de var yerine göre.O da var, diğeri de var yerine göre. Geceleyin kalk ibadet yap, gündüzleyin koş Allah yolunda çalış; hepsi var.Geceleyin kalk ibadet yap, gündüzleyin koş Allah yolunda çalış; hepsi var. Bir ibadeti yapınca öteki ibadeti yapmamak diye bir şey yok,Bir ibadeti yapınca öteki ibadeti yapmamak diye bir şey yok, hem ibadetini yap hem cihadını yap, hem namazını kıl hem orucunu tut, hem de İslâm için çalış, çabala.hem ibadetini yap hem cihadını yap, hem namazını kıl hem orucunu tut, hem de İslâm için çalış, çabala. İşte murabıt böyle bir insan; canını vermeye fedakarca razı, hududa gitmiş bekliyor. İşte murabıt böyle bir insan; canını vermeye fedakarca razı, hududa gitmiş bekliyor.

Şimdi paralı, yani maaşlı asker var, düzenli ordu var, ordular bekliyor.Şimdi paralı, yani maaşlı asker var, düzenli ordu var, ordular bekliyor. Ama eskiden bu işler, birçok işler fîsebilillah yapılırdı. Ama eskiden bu işler, birçok işler fîsebilillah yapılırdı.

Bu camilerin hepsini hükümet mi yaptı? Bu camilerin hepsini hükümet mi yaptı?

Hayır, hiçbir zorlama olmadan parası olan vezir, paşa, ağa, zengin hayır yaptı.Hayır, hiçbir zorlama olmadan parası olan vezir, paşa, ağa, zengin hayır yaptı. Cami yaptı, çeşme yaptı, köprü yaptı.Cami yaptı, çeşme yaptı, köprü yaptı. Bütün hayır hizmetleri hayır duygusuyla hareket eden mü'min insanlar tarafından yapıldı. Bütün hayır hizmetleri hayır duygusuyla hareket eden mü'min insanlar tarafından yapıldı.

Müminlere, İslâm'a çok şey borçluyuz. Müslümanlara bir kere şu vatanı borçluyuz.Müminlere, İslâm'a çok şey borçluyuz. Müslümanlara bir kere şu vatanı borçluyuz. Müslümanların karşısında olanlar tarihe, kendilerine iyilik etmiş olanlara nankörlük ediyorlar. Müslümanların karşısında olanlar tarihe, kendilerine iyilik etmiş olanlara nankörlük ediyorlar. Evvela Allah'a nankörlük ediyor, kâfirlik ediyorEvvela Allah'a nankörlük ediyor, kâfirlik ediyor ondan sonra da kendilerine sonsuz iyilik yapmış olan ecdada nankörlük ediyor. ondan sonra da kendilerine sonsuz iyilik yapmış olan ecdada nankörlük ediyor.

Çok şey borçlu; bu devrin insanı İstanbul'da oturuyorsaÇok şey borçlu; bu devrin insanı İstanbul'da oturuyorsa İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmed'e borçlu,İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmed'e borçlu, Fatih Sultan Mehmed Han'ın o mübarek ordusuna borçlu.Fatih Sultan Mehmed Han'ın o mübarek ordusuna borçlu. Bu camide oturuyorsak bu camiyi yaptıran adama borçluyuz biz, Allah razı olsun yaptırmış. Bu camide oturuyorsak bu camiyi yaptıran adama borçluyuz biz, Allah razı olsun yaptırmış. Canım bakılmasaydı harap olurdu. Şimdi gıcır gıcır, tertemiz, pırıl pırıl,Canım bakılmasaydı harap olurdu. Şimdi gıcır gıcır, tertemiz, pırıl pırıl, dayalı döşeli, sıcak, elektrikli, üfürüklü, pervaneli,dayalı döşeli, sıcak, elektrikli, üfürüklü, pervaneli, -vantilatör der miyim para cezası yememek için demem- her türlü rahatı var. -vantilatör der miyim para cezası yememek için demem- her türlü rahatı var.

Bunları yapanlardan da Allah razı olsun, onlara da bir şey çok şey borçluyuz.Bunları yapanlardan da Allah razı olsun, onlara da bir şey çok şey borçluyuz. Sen burada gelip oturuyorsun, ben burada gelip oturuyorum önümde mikrofon.Sen burada gelip oturuyorsun, ben burada gelip oturuyorum önümde mikrofon. Ben bunun parasını vermedim, hayır sahibi bir hacı kardeşimiz verdi.Ben bunun parasını vermedim, hayır sahibi bir hacı kardeşimiz verdi. Kesesinin ağzını açmış, emretmiş, rica etmiş demiş ki "Çok güzel bir ses tertibatı yapılsın,Kesesinin ağzını açmış, emretmiş, rica etmiş demiş ki "Çok güzel bir ses tertibatı yapılsın, paradan kaçınılmasın hepsini vereceğim." Onun için tıkır tıkır dinliyoruz. paradan kaçınılmasın hepsini vereceğim." Onun için tıkır tıkır dinliyoruz.

Ben konuşuyorum benim sesim sivrisinek vızıltısı iken gök gürültüsü gibi çıkıyor, bu sesi büyütüyor.Ben konuşuyorum benim sesim sivrisinek vızıltısı iken gök gürültüsü gibi çıkıyor, bu sesi büyütüyor. Bu bir para, hadi almaya çalış,Bu bir para, hadi almaya çalış, hadi bakalım sen kendin evine bir tane almaya çalış, gör bakalım kaç para olduğunu.hadi bakalım sen kendin evine bir tane almaya çalış, gör bakalım kaç para olduğunu. Teknik âlet edevatın parasının ne kadar yüksek olduğunu gör. Çok şeyler borçluyuz. Teknik âlet edevatın parasının ne kadar yüksek olduğunu gör. Çok şeyler borçluyuz.

İşte malını veriyor, kimisi de canını veriyor.İşte malını veriyor, kimisi de canını veriyor. Canını da veriyor; bir gül bahçesine girercesine harbe giriyor, isteye isteye saldırıyor,Canını da veriyor; bir gül bahçesine girercesine harbe giriyor, isteye isteye saldırıyor, Allah Allah diyor düşmandan yüzünü döndürmüyor çarpışıyor. Allah Allah diyor düşmandan yüzünü döndürmüyor çarpışıyor.

Ama şimdi muhterem kardeşlerim böyle yapsan da böyle yapmaktan düşman korkmuyor.Ama şimdi muhterem kardeşlerim böyle yapsan da böyle yapmaktan düşman korkmuyor. Bunu ben de yapacağım sen de yapacaksın ama bu devirde hadi kalk kılıçları kuşanalım. Bunu ben de yapacağım sen de yapacaksın ama bu devirde hadi kalk kılıçları kuşanalım.

Kılıçlı namaz kılmak yedi yüz misliymiş. Hadi bakalım yeniden bir kılıççı ustası bulalım,Kılıçlı namaz kılmak yedi yüz misliymiş. Hadi bakalım yeniden bir kılıççı ustası bulalım, İskenderpaşa cemaatine her birisine boyuna posuna uygun, beline koluna uygun birer kılıç yapsın,İskenderpaşa cemaatine her birisine boyuna posuna uygun, beline koluna uygun birer kılıç yapsın, kınını yapsın, belimize bağlayalım kılıçlı cemaat olalım. kınını yapsın, belimize bağlayalım kılıçlı cemaat olalım.

Bu devirde adama gülerler.Bu devirde adama gülerler. Adam yanaşmıyor ki ta uzaktan uzun menzilli silahla takır takır takır takır…Adam yanaşmıyor ki ta uzaktan uzun menzilli silahla takır takır takır takır… General güp aşağı gidiyor.General güp aşağı gidiyor. O kadar tedbirli olmasına rağmen general helikopterden inerken uzun menzilli silahla gidiyor. O kadar tedbirli olmasına rağmen general helikopterden inerken uzun menzilli silahla gidiyor.

O halde ne olacak? Bu devrin şartlarına uygun hazırlık yapılacak.O halde ne olacak?

Bu devrin şartlarına uygun hazırlık yapılacak.
Kılıç yetmez, kılıç insanı iki metredeki düşmana karşı korur, beş metredeki düşman,Kılıç yetmez, kılıç insanı iki metredeki düşmana karşı korur, beş metredeki düşman, on metredeki düşman tabancasını çekerse kılıçlıyı vurur, yere devirir. Kılıcın devri geçmiş. on metredeki düşman tabancasını çekerse kılıçlıyı vurur, yere devirir. Kılıcın devri geçmiş.

Tabancanın? Onun da devri geçmiş çünkü daha ileri silahlar var.Tabancanın?

Onun da devri geçmiş çünkü daha ileri silahlar var.
O halde biz en ilerisi yapmak zorundayız. O halde biz en ilerisi yapmak zorundayız.

Neden biz Ak Radyo'yu kurduk, niye Ak televizyonu kurmaya çalışıyoruz,Neden biz Ak Radyo'yu kurduk, niye Ak televizyonu kurmaya çalışıyoruz, niye mektepler açıyoruz, hastaneler açıyoruz, niye üniversite kurmaya çalışıyoruz? niye mektepler açıyoruz, hastaneler açıyoruz, niye üniversite kurmaya çalışıyoruz?

Bu devirde bunlar lazım da ondan; cihat bununla oluyor.Bu devirde bunlar lazım da ondan; cihat bununla oluyor. Adam Hıristiyan, adam misyoner,Adam Hıristiyan, adam misyoner, adam müslümanları dininden döndürüp kâfirleştirmeye çalışıyor; parası bol.adam müslümanları dininden döndürüp kâfirleştirmeye çalışıyor; parası bol. Gelmiş Türkiye'de bir televizyon kanalını yakalamış, televizyon yayını yapıyor. Gelmiş Türkiye'de bir televizyon kanalını yakalamış, televizyon yayını yapıyor.

Sen onun papaz olduğunu, misyoner olduğunu bilmiyorsun,Sen onun papaz olduğunu, misyoner olduğunu bilmiyorsun, televizyonda papazın yayınını dinliyorsun, seyrediyorsun. Adam papaz, İslâm düşmanı, Hıristiyan. televizyonda papazın yayınını dinliyorsun, seyrediyorsun. Adam papaz, İslâm düşmanı, Hıristiyan.

Biliyor muydunuz İstanbul'da Türkiye'de [yayın yapan] bir kanalın papaz kanalı olduğunu? Biliyor muydunuz İstanbul'da Türkiye'de [yayın yapan] bir kanalın papaz kanalı olduğunu?

Bilmiyordunuz? Bilmiyordunuz?

Söyleyemem ki buradan, söyleyebilir miyim, söyleyemem arayın bulun, ama iş böyle. Söyleyemem ki buradan, söyleyebilir miyim, söyleyemem arayın bulun, ama iş böyle.

Ne yapmak lazım? O zaman bizim de onları yapmamız lazım. Ne yapmak lazım?

O zaman bizim de onları yapmamız lazım.

Nasıl yapılacak bunlar? Nasıl yapılacak bunlar?

Bizim cemaatimiz, maşaallah bizim kardeşlerimiz Allah razı olsun çeşme başına dikilmiş dut ağacı gibi;Bizim cemaatimiz, maşaallah bizim kardeşlerimiz Allah razı olsun çeşme başına dikilmiş dut ağacı gibi; sahipsiz, herkes çıkar üstüne dutlarını yerler, dallarını kırarlar.sahipsiz, herkes çıkar üstüne dutlarını yerler, dallarını kırarlar. Sahibi yok, izin almazlar, meyveleri yerlere dökülür. Bizim cemaat öyle.Sahibi yok, izin almazlar, meyveleri yerlere dökülür. Bizim cemaat öyle. Bizim cemaat şöyle bir toplanalım da yahu bu hoca niye uğraşıyor, ne yapmak istiyor bu hoca diye… Bizim cemaat şöyle bir toplanalım da yahu bu hoca niye uğraşıyor, ne yapmak istiyor bu hoca diye…

Düşmanlar daha iyi takip ediyor, bizim için yurt dışında gazetelerde yayın var.Düşmanlar daha iyi takip ediyor, bizim için yurt dışında gazetelerde yayın var. Ben kestim. İngilizce yayın var, yurt dışı bizimle ilgili yayın yapıyor. Ben kestim. İngilizce yayın var, yurt dışı bizimle ilgili yayın yapıyor.

Benim kardeşlerim yurt dışında bir yere gitmek istediği zaman soruyorlar, "Sen tarikatçi misin"? Benim kardeşlerim yurt dışında bir yere gitmek istediği zaman soruyorlar, "Sen tarikatçi misin"?

"Tarikatçiyim ne olacak." "Tarikatçiyim ne olacak."

"Niye gidiyorsun oraya, oradaki Müslümanlara tarikatı aşağılamak için mi gidiyorsun,"Niye gidiyorsun oraya, oradaki Müslümanlara tarikatı aşağılamak için mi gidiyorsun, İslâm'ı öğretmek için mi gidiyorsun?" İslâm'ı öğretmek için mi gidiyorsun?"

"Evet, İslâm'ı öğretmek için gidiyorum ne olacak." "Evet, İslâm'ı öğretmek için gidiyorum ne olacak."

"Onları serbest bıraksan da onlar güzel entegrasyonlarını tamamlasalar ya…"Onları serbest bıraksan da onlar güzel entegrasyonlarını tamamlasalar ya… Onların yakasını bıraksanız ya." Onların yakasını bıraksanız ya."

O adamın dediği entegrasyon ne demek ? Entegrasyon uymak demek.O adamın dediği entegrasyon ne demek ?

Entegrasyon uymak demek.
Müslüman oraya gitmiş o kâfir toplumun içinde yaşıyor, ona entegre olacak, uyacak. Müslüman oraya gitmiş o kâfir toplumun içinde yaşıyor, ona entegre olacak, uyacak.

Ne demek yani? Müslüman kâfire benzeyecek.Ne demek yani?

Müslüman kâfire benzeyecek.
Onu istiyor, yakasını bıraksanız da bu gönderdiğiniz halkın,Onu istiyor, yakasını bıraksanız da bu gönderdiğiniz halkın, onlar oraya entegre olsalar, uyum sağlasalar. Kâfirlerle kucak kucağa,onlar oraya entegre olsalar, uyum sağlasalar. Kâfirlerle kucak kucağa, yan yana, omuz omuza, kol kola, kafa kafaya, kadeh kadehe yaşasınlar. yan yana, omuz omuza, kol kola, kafa kafaya, kadeh kadehe yaşasınlar.

Öyle şey olur mu? Benim dünyada vazifem var, senin de var.Öyle şey olur mu?

Benim dünyada vazifem var, senin de var.
Allah'ın emri herkesedir.Allah'ın emri herkesedir. Benim vazifem İslâmı yaşamak, İslâm'ı anlatmak, İslâm'ı yaymak. Benim vazifem İslâmı yaşamak, İslâm'ı anlatmak, İslâm'ı yaymak. Onun için ben dünyanın her yerine gideceğim. Orta Asya'ya da gideceğim, Avrupa'ya da gideceğim.Onun için ben dünyanın her yerine gideceğim. Orta Asya'ya da gideceğim, Avrupa'ya da gideceğim. Yarın gidiyorum Avrupa'ya, Kanada'ya da gideceğim, dünyanın her yerine gideceğim,Yarın gidiyorum Avrupa'ya, Kanada'ya da gideceğim, dünyanın her yerine gideceğim, Afrika'ya da gideceğiz, hepsine gideceğiz. Hepsine ben yetişemem bir kısmına siz gideceksiniz. Afrika'ya da gideceğiz, hepsine gideceğiz. Hepsine ben yetişemem bir kısmına siz gideceksiniz.

Neden? Allah bize müslüman olmamızı emretmiş, bir de İslâm için çalışmayı emretmiş. Neden?

Allah bize müslüman olmamızı emretmiş, bir de İslâm için çalışmayı emretmiş.

Bak dedelerimiz hudutlara kadar gidiyormuş, murabıt oluyormuş, biz ne yapacağız? Bak dedelerimiz hudutlara kadar gidiyormuş, murabıt oluyormuş, biz ne yapacağız?

Biz de bu devrin murabıtı olacağız, biz de gideceğiz, biz de bir yerlerde nöbet tutacağız,Biz de bu devrin murabıtı olacağız, biz de gideceğiz, biz de bir yerlerde nöbet tutacağız, biz de İslâm için çalışacağız. Onlar mallarını canlarını vermiş, biz de vereceğiz. biz de İslâm için çalışacağız. Onlar mallarını canlarını vermiş, biz de vereceğiz.

Bize devlet desteği yok, bu işleri yapın diye, biz nereden yapıyoruz bu işleri? Bize devlet desteği yok, bu işleri yapın diye, biz nereden yapıyoruz bu işleri?

Para istemek de ağır geliyor bize.Para istemek de ağır geliyor bize. Ben birkaç defa "Zekâtlarınızı şuraya verin, buraya verin." dedim.Ben birkaç defa "Zekâtlarınızı şuraya verin, buraya verin." dedim. Millet ya veriyor ya vermiyor, dut ağacı gibi; başkası yiyebilir, herkes istifade edebilir. Millet ya veriyor ya vermiyor, dut ağacı gibi; başkası yiyebilir, herkes istifade edebilir.

Nakşîler dut ağacı gibidir buyur bütün herkes istifade eder. Nakşîler dut ağacı gibidir buyur bütün herkes istifade eder. Para istenmiyor, zekât istenmiyor herkes kendi bildiğini yapıyor. Ne oluyor? Para istenmiyor, zekât istenmiyor herkes kendi bildiğini yapıyor.

Ne oluyor?

Şirket kuralım diyoruz çalıştıralım, kârıyla şu işi yapalım, didiniyoruz, uğraşıyoruz.Şirket kuralım diyoruz çalıştıralım, kârıyla şu işi yapalım, didiniyoruz, uğraşıyoruz. Üniversite kuracağız, hastane kuracağız, kolej kuracağız, radyo televizyon kuracağız… Üniversite kuracağız, hastane kuracağız, kolej kuracağız, radyo televizyon kuracağız…

Radyo-televizyonda ulusal televizyona geçemedik, neden? Paramız yok, para olsaydı geçerdik. Radyo-televizyonda ulusal televizyona geçemedik, neden?

Paramız yok, para olsaydı geçerdik.

Biz de uydu kirasını verseydik şu kanallardan birisi de bizim olacaktı ama yapamadık neden? Biz de uydu kirasını verseydik şu kanallardan birisi de bizim olacaktı ama yapamadık neden?

Parasızlıktan. Para olmadığından mı? Parasızlıktan.

Para olmadığından mı?

Hayır para var, ama para toplanmıyor beraber iş yapılmıyor. Hayır para var, ama para toplanmıyor beraber iş yapılmıyor.

Eskiler yapmışlar, topluca hareket etmişler, ölümden korkmamışlar, hayata değer vermemişler,Eskiler yapmışlar, topluca hareket etmişler, ölümden korkmamışlar, hayata değer vermemişler, mal depo etmemişler, Allah yolunda çalışmışlar, harcamışlar İslâm yayılmış, nereye kadar yayılmış? mal depo etmemişler, Allah yolunda çalışmışlar, harcamışlar İslâm yayılmış, nereye kadar yayılmış?

Viyana'ya kadar yayılmış, İspanya'dan Fransa'ya kadar yayılmış,Viyana'ya kadar yayılmış, İspanya'dan Fransa'ya kadar yayılmış, Tunus'tan Sicilya'yı almışlar İtalya'ya kadar yayılmış,Tunus'tan Sicilya'yı almışlar İtalya'ya kadar yayılmış, Toronto Kalesini Fatih Sultan Mehmed Han zamanında almışız, Kırım bizim olmuş,Toronto Kalesini Fatih Sultan Mehmed Han zamanında almışız, Kırım bizim olmuş, Karadeniz Türk gölü olmuş, Romanya, Bulgaristan Tuna vilayeti, Kafkasya bizimmiş. Karadeniz Türk gölü olmuş, Romanya, Bulgaristan Tuna vilayeti, Kafkasya bizimmiş.

Şimdi nasıl? Şimdi bizim değil neden? Şimdi nasıl?

Şimdi bizim değil neden?

İşte bizim bir araya gelmememizden, silahların asrın icabına göre olanlarını hazırlamamamızdan,İşte bizim bir araya gelmememizden, silahların asrın icabına göre olanlarını hazırlamamamızdan, dünyayı sevmemizden, ahireti kazanmak için masraf yapmamamızdan.dünyayı sevmemizden, ahireti kazanmak için masraf yapmamamızdan. Eğer biz şu asrın değişmesi zamanında petrolümüze sahip olsaydık,Eğer biz şu asrın değişmesi zamanında petrolümüze sahip olsaydık, otomobili vesaireyi önce biz yapsaydık, Osmanlı devleti olarak motorize bir kuvvet olsaydık,otomobili vesaireyi önce biz yapsaydık, Osmanlı devleti olarak motorize bir kuvvet olsaydık, ordumuz motorize olsaydı, atların üstünde gitmek yerine, mekkâreler kullanmak yerine,ordumuz motorize olsaydı, atların üstünde gitmek yerine, mekkâreler kullanmak yerine, katırlarla cephaneye şey taşımak yerine, uçaklarımız olsaydı… katırlarla cephaneye şey taşımak yerine, uçaklarımız olsaydı…

Çanakkale harbinde düşman bize karşı uçak kullandı, bizim uçağımız yoktu.Çanakkale harbinde düşman bize karşı uçak kullandı, bizim uçağımız yoktu. Verseydik parayı alsaydık ya! Kuru ekmekle peynir yeseydik, zeytin yeseydik, ot yeseydik,Verseydik parayı alsaydık ya! Kuru ekmekle peynir yeseydik, zeytin yeseydik, ot yeseydik, ot var bizim memlekette, otları topluyorsun yemek oluyor,ot var bizim memlekette, otları topluyorsun yemek oluyor, hem de doktorlar da tavsiye ediyor, kolesterolü azmış. hem de doktorlar da tavsiye ediyor, kolesterolü azmış.

Ot yeseydik, kuru ekmek yeseydik, tayyaremiz olsaydı da düşman Çanakkale'ye gelipOt yeseydik, kuru ekmek yeseydik, tayyaremiz olsaydı da düşman Çanakkale'ye gelip beş yüz bin tane Müslümanı şehit etmeseydi.beş yüz bin tane Müslümanı şehit etmeseydi. Balkanları kaçırmasaydık, Tunus'u, Cezayir'i, Afrika'yı elden çıkartmasaydık,Balkanları kaçırmasaydık, Tunus'u, Cezayir'i, Afrika'yı elden çıkartmasaydık, petrol bölgelerini İngilizlere Amerikalılara, Fransızlara kaptırmasaydık. petrol bölgelerini İngilizlere Amerikalılara, Fransızlara kaptırmasaydık.

Bu hep işte bu murabıtlıkla, Allah yoluna hayatını vakfetmekle, malını vermekle ilgili.Bu hep işte bu murabıtlıkla, Allah yoluna hayatını vakfetmekle, malını vermekle ilgili. Bu devirde böyle yapan insan yok. Bu devirde böyle yapan insan yok.

Bunlar ne, aptal mı bunlar, bunlar niye böyle yapmışlar?Bunlar ne, aptal mı bunlar, bunlar niye böyle yapmışlar? Bunların ağzı dili yok mu, midesi yok mu, keyfi zevki yok mu, vücutları istirahat istemez miydi? Bunların ağzı dili yok mu, midesi yok mu, keyfi zevki yok mu, vücutları istirahat istemez miydi?

İsterdi ama onların imanları sağlamdı, onlar âhirete inanıyorlardı, âhirete hazırlanıyorlardı,İsterdi ama onların imanları sağlamdı, onlar âhirete inanıyorlardı, âhirete hazırlanıyorlardı, dünya gözlerinde yoktu, ana nokta bu; dünyaya meyilleri sevgileri, muhabbetleri yoktu. dünya gözlerinde yoktu, ana nokta bu; dünyaya meyilleri sevgileri, muhabbetleri yoktu.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Hubbu'd-dünyâ re'sü külli hatîe.Peygamber Efendimiz diyor ki;

Hubbu'd-dünyâ re'sü külli hatîe.
"Dünya sevgisi bütün hataların başı.""Dünya sevgisi bütün hataların başı." Haset ondan olur, rekabet ondan olur, kavga ondan olur,Haset ondan olur, rekabet ondan olur, kavga ondan olur, kardeşlerin mirastan birbirlerine küsmesi ondan olur, iki dükkân komşusunun kavgası ondan olur,kardeşlerin mirastan birbirlerine küsmesi ondan olur, iki dükkân komşusunun kavgası ondan olur, iki köy halkının silah alıp birbirleriyle çatışması ondan olur. Ne işte iki paralık dünya için. iki köy halkının silah alıp birbirleriyle çatışması ondan olur. Ne işte iki paralık dünya için.

Birinci kusur bu; dünyayı sevmek, dünyaya âşık olmak, dünyaya bağlanmak,Birinci kusur bu; dünyayı sevmek, dünyaya âşık olmak, dünyaya bağlanmak, ahireti unutmak, ahireti düşünmemek... ahireti unutmak, ahireti düşünmemek...

İkincisi de ölümden korkmak. Ölümden istediğin kadar kork.İkincisi de ölümden korkmak. Ölümden istediğin kadar kork. Ölümden korkmak ölümü insandan öteye uzaklaştırmaz. İnsan ne zaman ölecekse o zaman ölür.Ölümden korkmak ölümü insandan öteye uzaklaştırmaz. İnsan ne zaman ölecekse o zaman ölür. Yanaşsa, sürtünse, kaşınsa, ölemez insan.Yanaşsa, sürtünse, kaşınsa, ölemez insan. Gitse silahlı insana "Öldür beni." dese öldüremez, Allah yazmayınca öldüremez.Gitse silahlı insana "Öldür beni." dese öldüremez, Allah yazmayınca öldüremez. Ya silah patlamaz ya adamın parmağı çekmez, ya şöyle olur ya böyle olur.Ya silah patlamaz ya adamın parmağı çekmez, ya şöyle olur ya böyle olur. Allah'ın yaşatacağı insanı kimse öldüremez. Allah'ın yaşatacağı insanı kimse öldüremez.

Koca bir kavim tek bir babayiğidi İbrahim aleyhisselam'ı öldürebildi mi?Koca bir kavim tek bir babayiğidi İbrahim aleyhisselam'ı öldürebildi mi? Öldürmek istemediler mi, yakmaya teşebbüs etmediler mi, yakalamadılar mı,Öldürmek istemediler mi, yakmaya teşebbüs etmediler mi, yakalamadılar mı, ellerini ayaklarını bağlamadılar mı, ateşin içine atmadılar mı? ellerini ayaklarını bağlamadılar mı, ateşin içine atmadılar mı?

Attılar. İbrahim aleyhisselam öldü mü ateşe atılınca? Ölmedi. Attılar.

İbrahim aleyhisselam öldü mü ateşe atılınca?

Ölmedi.

Demek ki Allah öldürürse öldürür, Allah öldürmezse kimse öldüremez.Demek ki Allah öldürürse öldürür, Allah öldürmezse kimse öldüremez. Koca bir kavim bir araya gelse, sabahtan akşama kadar uğraşsalar öldüremezler. Koca bir kavim bir araya gelse, sabahtan akşama kadar uğraşsalar öldüremezler.

Firavun Musa aleyhisselamı öldürmek istedi, öldürebildi mi? Öldüremedi, öldüremez. Firavun Musa aleyhisselamı öldürmek istedi, öldürebildi mi?

Öldüremedi, öldüremez.

Peygamber efendimizi öldürmek istediler, evini kuşattılar öldürebildiler mi?Peygamber efendimizi öldürmek istediler, evini kuşattılar öldürebildiler mi? Mağaraya kadar takip ettiler öldürebildiler mi?Mağaraya kadar takip ettiler öldürebildiler mi? Arkasından at koşturdular mızrakla, öldürebildiler mi? Öldüremezler. Arkasından at koşturdular mızrakla, öldürebildiler mi?

Öldüremezler.

Ordu [topladılar], geldiler Medine-i Münevvere'ye, öldürebildiler mi? Ordu [topladılar], geldiler Medine-i Münevvere'ye, öldürebildiler mi?

Öldüremediler, öldüremezler. Öldüremediler, öldüremezler.

Allah bir insanı yaşatmışsa, kaderinde şu kadar yıl yaşayacak, şu sene ölecek diye yazılmışsaAllah bir insanı yaşatmışsa, kaderinde şu kadar yıl yaşayacak, şu sene ölecek diye yazılmışsa onu kimse o zamana kadar öldüremez.onu kimse o zamana kadar öldüremez. Ölümden korkmak o zaman aptalca bir şey, niye korkuyorsan ölümden aptal, nasıl olsa zamanı belli. Ölümden korkmak o zaman aptalca bir şey, niye korkuyorsan ölümden aptal, nasıl olsa zamanı belli. Bir dakika öne de gelmez bir dakika sonra da gitmez. Ölümden niye korkuyorsun kardeşim? Bir dakika öne de gelmez bir dakika sonra da gitmez.

Ölümden niye korkuyorsun kardeşim?

Bu iman oldu mu ölümden korkmuyorum,Bu iman oldu mu ölümden korkmuyorum, dünyadan da bir şey beklemiyorum, para pulda da mevkide makamda da gözüm yok. dünyadan da bir şey beklemiyorum, para pulda da mevkide makamda da gözüm yok. Tamam, bu insanı kimse yenemez, bu insanın sırtı yere gelmez. Tamam, bu insanı kimse yenemez, bu insanın sırtı yere gelmez.

Amma dünyayı sevdi mi paraya kanar, mevki makamı düşünür, hesap yapar,Amma dünyayı sevdi mi paraya kanar, mevki makamı düşünür, hesap yapar, düşmanla iş birliği yapar, düşmanın rüşvetini kabul eder, düşmanla iş birliği yapar, düşmanın rüşvetini kabul eder, "eyvallah tamam yan cebime koy ben onların aleyhinde çalışırım" [der] "eyvallah tamam yan cebime koy ben onların aleyhinde çalışırım" [der] casus olur, ajan olur, yola maşa olur, onların oyununa düşer, her şeyi yapar. casus olur, ajan olur, yola maşa olur, onların oyununa düşer, her şeyi yapar.

Neden? Dünyayı seviyor, dünyayı sevdi mi böyle olur.Neden?

Dünyayı seviyor, dünyayı sevdi mi böyle olur.
Ahireti düşünmüyor. Ahirette mahkeme-i kübrâ var, Allah hesap soracak. Ahireti düşünmüyor. Ahirette mahkeme-i kübrâ var, Allah hesap soracak.

Dedikodu yapıyorlar bizim aleyhimize. Yapsın.Dedikodu yapıyorlar bizim aleyhimize. Yapsın. Çok hoşuma gidiyor, Cüneyd-i Bağdâdî veyahut Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyhÇok hoşuma gidiyor, Cüneyd-i Bağdâdî veyahut Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh kendisini dedikodu yapana bir tepsi, bir büyük şey kıymetli meyve göndermiş.kendisini dedikodu yapana bir tepsi, bir büyük şey kıymetli meyve göndermiş. "Sen dedikodu yapıp gıybetimi yapıp sevaplarını bana veriyormuşsun,"Sen dedikodu yapıp gıybetimi yapıp sevaplarını bana veriyormuşsun, ben de sana bunu hediye gönderiyorum." demiş. ben de sana bunu hediye gönderiyorum." demiş.

Bir tanesi de "Gıybet yapmam ya, gıybet yapacak olsam ana babamı gıybet ederdim.Bir tanesi de "Gıybet yapmam ya, gıybet yapacak olsam ana babamı gıybet ederdim. Çünkü gıybet yaptığım kimseye sevaplarım gidecek ya, bari sevabım anama babama gitsin diyeÇünkü gıybet yaptığım kimseye sevaplarım gidecek ya, bari sevabım anama babama gitsin diye hiç olmazsa anamı babamı gıybet ederdim ki benim sevaplar yabana gitmesin,hiç olmazsa anamı babamı gıybet ederdim ki benim sevaplar yabana gitmesin, anama babama gitsin diye hiç olmazsa onu ederdim." diyor. Anlayın. anama babama gitsin diye hiç olmazsa onu ederdim." diyor. Anlayın.

Peygamber Efendimiz'e iftira atmadılar mı? Attılar. Peygamber Efendimiz'e iftira atmadılar mı?

Attılar.

Mecnun demediler mi, şair demediler mi, sihirbaz demediler mi, kâhin demediler mi? Dediler. Mecnun demediler mi, şair demediler mi, sihirbaz demediler mi, kâhin demediler mi?

Dediler.

Yalancı peygamberler çıkmadı mı? Yalancı peygamberler çıkmadı mı?

Çıktı. Bir şey değil, yani imtihan demek ki onlara gelmiş, yapan utansın, söyleyen utansın. Çıktı. Bir şey değil, yani imtihan demek ki onlara gelmiş, yapan utansın, söyleyen utansın.

Allahu Teâlâ hazretleri gafletten cümlemizi uyarsın,Allahu Teâlâ hazretleri gafletten cümlemizi uyarsın, gözümüzden perdeleri kaldırsın, ahireti unutmayan mü'min-i kâmiller eylesin! gözümüzden perdeleri kaldırsın, ahireti unutmayan mü'min-i kâmiller eylesin!

İmanın kuvveti âhirete bağlılıktandır, âhiret inancı olmazsa inanç olmaz.İmanın kuvveti âhirete bağlılıktandır, âhiret inancı olmazsa inanç olmaz. "Ben âhirete, mahkeme-i kübrâya, adalet-i ilâhiyeye, cennete, cehenneme inanıyorum." diyen"Ben âhirete, mahkeme-i kübrâya, adalet-i ilâhiyeye, cennete, cehenneme inanıyorum." diyen insan başka türlü insan olur. Böyle insan olmaz bu tip insan olmaz. insan başka türlü insan olur.

Böyle insan olmaz bu tip insan olmaz.

Bu devirdeki insanları Peygamber Efendimiz'in söylediği iki hastalık sarmış,Bu devirdeki insanları Peygamber Efendimiz'in söylediği iki hastalık sarmış, dünya sevgisi; para sevgisi, mal sevgisi, mülk sevgisi, ticaret sevgisi, köşk sevgisi,dünya sevgisi; para sevgisi, mal sevgisi, mülk sevgisi, ticaret sevgisi, köşk sevgisi, yalı sevgisi, otomobil sevgisi, banka sevgisi, banka cüzdanı sevgisi, hesap sevgisi, sermaye sevgisi,yalı sevgisi, otomobil sevgisi, banka sevgisi, banka cüzdanı sevgisi, hesap sevgisi, sermaye sevgisi, lüks sevgisi, servet sevgisi, eğlence sevgisi, tatil sevgisi, av sevgisi, kumar sevgisi… lüks sevgisi, servet sevgisi, eğlence sevgisi, tatil sevgisi, av sevgisi, kumar sevgisi…

Bir sürü sevgiler sarmış.Bir sürü sevgiler sarmış. Hubbu'd-dünyâ'ya dalmışlar, en büyük hata; dünyayı seviyorlar, bir de ölümden korkuyorlar. Hubbu'd-dünyâ'ya dalmışlar, en büyük hata; dünyayı seviyorlar, bir de ölümden korkuyorlar.

"Ölmek de mi var yahu eyvah hapı yuttuk." "Ölmek de mi var yahu eyvah hapı yuttuk."

"Tabii yuttun ya tabii yuttun, herkes yutacak, ölümü yutmayan, ölüm şerbetini içmeyen var mı?" "Tabii yuttun ya tabii yuttun, herkes yutacak, ölümü yutmayan, ölüm şerbetini içmeyen var mı?"

Hazırlanacaksın; her an gelebilir, birden gelebilir, aniden gelebilir,Hazırlanacaksın; her an gelebilir, birden gelebilir, aniden gelebilir, pattadak gelebilir hiç belli olmaz.pattadak gelebilir hiç belli olmaz. Onun için hem ölümden korkmayacağız, hem de ölüme hazır olacağız. Onun için hem ölümden korkmayacağız, hem de ölüme hazır olacağız.

Dervişlik ne? Dervişlik ölüme hazır olmak sanatıdır. Dervişlik ne? Dervişlik ölüme hazır olmak sanatıdır.

Ölüme hazır mısın, hazır mısın hemen şu anda? Ölüme hazır mısın, hazır mısın hemen şu anda?

Feridüddin Attar'ın dükkânına, [henüz] mübarek dükkâncılık yaparken birisi gelmiş, konuşmuşlar.Feridüddin Attar'ın dükkânına, [henüz] mübarek dükkâncılık yaparken birisi gelmiş, konuşmuşlar. Dervişliği methetmiş, Allah'a teslimiyeti, hayatın değersizliğini anlatmış.Dervişliği methetmiş, Allah'a teslimiyeti, hayatın değersizliğini anlatmış. Ondan sonra "Sen bunları yapabilir misin?" deyince, "Yaparım inşaallah." demiş.Ondan sonra "Sen bunları yapabilir misin?" deyince, "Yaparım inşaallah." demiş. Yatmış yere "Allah" demiş canını vermiş.Yatmış yere "Allah" demiş canını vermiş. Yani köprünün öbür tarafına adımını atıvermiş, bitmiş.Yani köprünün öbür tarafına adımını atıvermiş, bitmiş. Hazır; borcu yok, hesabı yok, sözü yok, bir şeyi yok. Her şeyi hazır. Hazır; borcu yok, hesabı yok, sözü yok, bir şeyi yok. Her şeyi hazır.

Hazır mısın hemen ölmeye? Hazır mısın hemen ölmeye?

Daha dur hocam daha hacca gitmedim, emekli olmadım,Daha dur hocam daha hacca gitmedim, emekli olmadım, çocuğu evlendirmedim, evi tamamlamadım, borcumu [ödemedim…] çocuğu evlendirmedim, evi tamamlamadım, borcumu [ödemedim…]

Bir sürü alakan var ama bunları hiç dinlemez ölüm. Ölüm bir geldi mi; Bir sürü alakan var ama bunları hiç dinlemez ölüm. Ölüm bir geldi mi;

Gelinlik kızların saçın teneşirde yıkar ölüm, Alır yiğidin âlâsın dîvâne eyler anasın. Gelinlik kızların saçın teneşirde yıkar ölüm,

Alır yiğidin âlâsın dîvâne eyler anasın.

Ölüm birden gelir, onun için ölümden hem korkmamak, hem de hazır olmak lazım. Ölüm nedir? Ölüm birden gelir, onun için ölümden hem korkmamak, hem de hazır olmak lazım.

Ölüm nedir?

Ölüm dünya imtihanının bittiğini gösteren bir şey, işaret;Ölüm dünya imtihanının bittiğini gösteren bir şey, işaret; "Bitti elhamdülillah, meşakkat bitti, üzüntü bitti, hastalık bitti, dert bitti, hasretlik bitti." Tamam."Bitti elhamdülillah, meşakkat bitti, üzüntü bitti, hastalık bitti, dert bitti, hasretlik bitti." Tamam. Sevgilinin sevdiğine kavuştuğu andır ölüm, perdelerin kalktığı andır.Sevgilinin sevdiğine kavuştuğu andır ölüm, perdelerin kalktığı andır. Tabii mü'min için.Tabii mü'min için. Cennetle insanın arasında ölüm bir perdedir, öldüğü zaman perde kalkıyor, cennete gidecek. Cennetle insanın arasında ölüm bir perdedir, öldüğü zaman perde kalkıyor, cennete gidecek.

Bir insan her namazın arkasından Âyete'l-Kürsî okursa… Niye okuyoruz Âyete'l-Kürsî'yi? Bir insan her namazın arkasından Âyete'l-Kürsî okursa…

Niye okuyoruz Âyete'l-Kürsî'yi?

Sübhanallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber,Sübhanallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-Aliyyi'l-Azîm. Eve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-Aliyyi'l-Azîm. E ûzübillahimine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillahi'r-rahmâni'r-rahîm. Ayete'l-Kürsî'yi okuyoruz.ûzübillahimine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillahi'r-rahmâni'r-rahîm. Ayete'l-Kürsî'yi okuyoruz. Allâhu lâ ilâhe illâ hüve'l-Hayyü'l-Kayyûm… ilâ âhiri okuyoruz. Ve hüve'l Aliyyi'l-Azîm'e kadar. Allâhu lâ ilâhe illâ hüve'l-Hayyü'l-Kayyûm… ilâ âhiri okuyoruz. Ve hüve'l Aliyyi'l-Azîm'e kadar.

Niye okuyoruz kimse bilmiyor, anasından babasından öyle gördüğü için okuyor.Niye okuyoruz kimse bilmiyor, anasından babasından öyle gördüğü için okuyor. Hayır, Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş ve buyurmuş kiHayır, Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş ve buyurmuş ki "Namazın arkasından bir insan Ayete'l-Kürsî'yi okursa, onun cennete girmesine sadece ölüm mânidir.""Namazın arkasından bir insan Ayete'l-Kürsî'yi okursa, onun cennete girmesine sadece ölüm mânidir." Başka bir mâni yok, cennete hayatta olduğundan giremiyor, ölüm olsa girecek. Başka bir mâni yok, cennete hayatta olduğundan giremiyor, ölüm olsa girecek. Ayete'l-Kürsî'yi ondan okuyoruz. O tesbihleri çekmemizin, salât u selâm getirmemizin sebebi var.Ayete'l-Kürsî'yi ondan okuyoruz. O tesbihleri çekmemizin, salât u selâm getirmemizin sebebi var. İnsanın dinin kaynaklarını okuması, bilmesi lazım, yaptığı şeyi bilerek yapması lazım. İnsanın dinin kaynaklarını okuması, bilmesi lazım, yaptığı şeyi bilerek yapması lazım.

Adam gitmiş kalede nöbet tutuyor; para da almıyor, maaş da istemiyor, Allah rızası için.Adam gitmiş kalede nöbet tutuyor; para da almıyor, maaş da istemiyor, Allah rızası için. Allah rızası için cihad, Allah rızası için bekçilik, Allah rızası için hayır,Allah rızası için cihad, Allah rızası için bekçilik, Allah rızası için hayır, Allah rızası için imamlık, Allah rızası için müezzinlik… Her şey Allah rızası için, ne güzel. Allah rızası için imamlık, Allah rızası için müezzinlik… Her şey Allah rızası için, ne güzel.

İkinci hadise geçelim, ama [önce bu hadisi] tamamlayalım: İkinci hadise geçelim, ama [önce bu hadisi] tamamlayalım:

İnne'l-murâbıta fî sebîlillâh. "Allah yolunda murabıt olan kimse hiç şüphe yok ki."İnne'l-murâbıta fî sebîlillâh. "Allah yolunda murabıt olan kimse hiç şüphe yok ki." A'zamu ecran. "Ecir bakımından daha büyük mazhariyete sahiptir." A'zamu ecran. "Ecir bakımından daha büyük mazhariyete sahiptir."

Min racülin. "Şu adamdan daha çok sevap kazanır ki o adam." Min racülin. "Şu adamdan daha çok sevap kazanır ki o adam."

ceme'a ka'beyhi yertâdü şehran sıyâmehû ve kıyâmehû.ceme'a ka'beyhi yertâdü şehran sıyâmehû ve kıyâmehû. "Adam gayrete gelmiş bir ay." Şehran, noktasını demin görmemiştim. "Adam gayrete gelmiş bir ay." Şehran, noktasını demin görmemiştim. "Bir ay gündüzleri oruç tutarak, geceleri uyumayıp ibadet eden gayretli insanın sevabı alır." "Bir ay gündüzleri oruç tutarak, geceleri uyumayıp ibadet eden gayretli insanın sevabı alır."

Bir günlük böyle bir şeyden bu kadar sevabı alıyor veya bir miktarlık şeyden böyle sevabı alıyor.Bir günlük böyle bir şeyden bu kadar sevabı alıyor veya bir miktarlık şeyden böyle sevabı alıyor. Murabıtın sevabı çok. Arkadaki, geride rahat ibadet edenlerin hepsinden hisse alıyor.Murabıtın sevabı çok. Arkadaki, geride rahat ibadet edenlerin hepsinden hisse alıyor. Murabıtın derecesi bir ay gündüz oruç tutup gece kalkıp gece namazları kılıp ibadet eden gayretli müslümandan daha büyüktür.Murabıtın derecesi bir ay gündüz oruç tutup gece kalkıp gece namazları kılıp ibadet eden gayretli müslümandan daha büyüktür. Bir günlük murabıtlık böyle. İşte böyle olmamız lazım. Bir günlük murabıtlık böyle. İşte böyle olmamız lazım.

Ama şimdi ben kalkayım Edirne'ye Kapıkule'nin yanında, askerî kulede silahı alıyım, nöbet tutayım.Ama şimdi ben kalkayım Edirne'ye Kapıkule'nin yanında, askerî kulede silahı alıyım, nöbet tutayım. Ne olacak gelmez ki Bulgar? "Oradan gelecek ne olacak?" "Harp olur." Ne olacak gelmez ki Bulgar?

"Oradan gelecek ne olacak?"

"Harp olur."

"Öyle gelmez, turist vapuruyla gelir, Karaköy rıhtımına yanaşır, uçakla gelir."Öyle gelmez, turist vapuruyla gelir, Karaköy rıhtımına yanaşır, uçakla gelir. Yeşilköy hava alanında iner, arana girer.Yeşilköy hava alanında iner, arana girer. Para gönderir, buradan adam tutar; dergi çıkartır, gazete çıkartır, müstehcen yayınlar,Para gönderir, buradan adam tutar; dergi çıkartır, gazete çıkartır, müstehcen yayınlar, çirkin neşriyat, Peygamber Efendimiz'in aleyhine, dinin aleyhine, çirkin neşriyat, Peygamber Efendimiz'in aleyhine, dinin aleyhine, ahlakın aleyhine öyle yıkmaya çalışır." ahlakın aleyhine öyle yıkmaya çalışır."

Şimdi Edirne'de, kapı kulede nöbet tutmanın kıymeti azaldı.Şimdi Edirne'de, kapı kulede nöbet tutmanın kıymeti azaldı. Asıl kıymet iman nereden darbe yiyorsa oraya çıkmak;Asıl kıymet iman nereden darbe yiyorsa oraya çıkmak; orada düşmana karşı koymak, orada düşmanı yenmek, orada Müslümanları korumak.orada düşmana karşı koymak, orada düşmanı yenmek, orada Müslümanları korumak. Onun için dergi çıkartıyoruz, radyo yayını yapıyoruz, televizyon yayını yapacağız,Onun için dergi çıkartıyoruz, radyo yayını yapıyoruz, televizyon yayını yapacağız, her türlü yayınları yapacağız. Siz de yapmak isterseniz el birliğiyle yapılacak. her türlü yayınları yapacağız. Siz de yapmak isterseniz el birliğiyle yapılacak.

İnne'l-mes'elete lâ tahıllü illâ li-ehadi selâsetin:İnne'l-mes'elete lâ tahıllü illâ li-ehadi selâsetin: Li-zi-demin mûciin ev li-zi-ğurmin mufzı'ın ev li-zi-fakrin mudkı'ın. Li-zi-demin mûciin ev li-zi-ğurmin mufzı'ın ev li-zi-fakrin mudkı'ın.

Bu bir sürü sağlam kaynağı var. Enes radıyallahu anh'dan rivayet edilmiş. Bu bir sürü sağlam kaynağı var. Enes radıyallahu anh'dan rivayet edilmiş.

İnne'l-mes'elete. Mes'ele; Arapça'da "dilenmek, istemek" demek.İnne'l-mes'elete. Mes'ele; Arapça'da "dilenmek, istemek" demek. Yani "şimdi benim bir meselem var filanca adamla." diyoruz o mânaya değil.Yani "şimdi benim bir meselem var filanca adamla." diyoruz o mânaya değil. Arapça'da mes'ele, sual; hemze ile "dilenmek" demek, sâil "dilenci" demek.Arapça'da mes'ele, sual; hemze ile "dilenmek" demek, sâil "dilenci" demek. Öteki mânasını biliyor da bu mânasını çokları bilmiyor. Öteki mânasını biliyor da bu mânasını çokları bilmiyor.

"Dilenmek, istemek şu üç kişiden birisi için helal olur, başkası için helal olmaz uygun değil.""Dilenmek, istemek şu üç kişiden birisi için helal olur, başkası için helal olmaz uygun değil." Şunlar istekte bulunabilir: Şunlar istekte bulunabilir:

Bir; Li-zi-demin mûciin. "Altından kalkınmaz bir kan diyeti borcu altında olan kimse."Bir; Li-zi-demin mûciin. "Altından kalkınmaz bir kan diyeti borcu altında olan kimse." İnsanı üzen bir kan diyeti, borcu var onu ödeyecek adam parası yok, bu isteyebilir. İnsanı üzen bir kan diyeti, borcu var onu ödeyecek adam parası yok, bu isteyebilir.

İkincisi; Li-zi-ğurmin mufzı'ın.İkincisi; Li-zi-ğurmin mufzı'ın. "Çok ağır bir borcu var, kalkamıyor altından, onu ödeyecek insan isteyebilir." "Çok ağır bir borcu var, kalkamıyor altından, onu ödeyecek insan isteyebilir."

[Üçüncüsü;] ev li-zi-fakrin mudkı'ın. "Ya da şiddetli bir fakirliği var o zaman isteyebilir."[Üçüncüsü;] ev li-zi-fakrin mudkı'ın. "Ya da şiddetli bir fakirliği var o zaman isteyebilir." Başkası istemesin, isteyemez. Başkası istemesin, isteyemez.

Herkes elini açıyor, dileniyor, istiyor. Cebi dolu, bankada hesabı var, evi var,Herkes elini açıyor, dileniyor, istiyor. Cebi dolu, bankada hesabı var, evi var, başka bir şeyleri var, belki istediği adamdan mali durumu daha güzel, istiyor. başka bir şeyleri var, belki istediği adamdan mali durumu daha güzel, istiyor.

Caiz mi? Caiz değil, dinimizde doğru değil, şunlara müsaade var ötekilere müsaade yok. Caiz mi?

Caiz değil, dinimizde doğru değil, şunlara müsaade var ötekilere müsaade yok.

Mesela bizim bir arkadaşımızın oğlu araba kullanırken Suudi Arabistan'da kaza yaptı,Mesela bizim bir arkadaşımızın oğlu araba kullanırken Suudi Arabistan'da kaza yaptı, birisinin ölümüne sebep oldu, mahkûm oldu.birisinin ölümüne sebep oldu, mahkûm oldu. O ölümüne sebep olduğu kimsenin kanının diyetini ödeyecek, muazzam paralar, milyonlar. O ölümüne sebep olduğu kimsenin kanının diyetini ödeyecek, muazzam paralar, milyonlar. Çocukcağızın bunu ödeyecek parası yok. Çocukcağızın bunu ödeyecek parası yok.

O zaman zenginlere gidildi "Yahu zekâtlarınızdan verin de bunun kan diyetini verelim.O zaman zenginlere gidildi "Yahu zekâtlarınızdan verin de bunun kan diyetini verelim. Aksi takdirde bizi hapisten çıkartmıyorlar, hapisten kurtulalım." diye para topladılar. Kurtuldu.Aksi takdirde bizi hapisten çıkartmıyorlar, hapisten kurtulalım." diye para topladılar. Kurtuldu. Zor kurtuldu, kendisinin ödemesi mümkün olmayan büyük paralardı.Zor kurtuldu, kendisinin ödemesi mümkün olmayan büyük paralardı. Peygamber Efendimiz "Böyle bir kan diyeti borcu olan isteyebilir." diyor. Peygamber Efendimiz "Böyle bir kan diyeti borcu olan isteyebilir." diyor.

Veyahut çok borçlanmış, oluyor bazen; bir gece zengin yatıyor sabaha fakir oluyor insan.Veyahut çok borçlanmış, oluyor bazen; bir gece zengin yatıyor sabaha fakir oluyor insan. Türkiye'de neydi o "5 Nisan Kararları"? Bir gecede, bir kararla bir insanın,Türkiye'de neydi o "5 Nisan Kararları"? Bir gecede, bir kararla bir insanın, bir tüccarın mali gücü üçte ikisi gitti üçte biri kaldı, Çok muazzam sarsıntılar oldu. bir tüccarın mali gücü üçte ikisi gitti üçte biri kaldı, Çok muazzam sarsıntılar oldu.

Dolarla, markla, dövizle borçlu olanlar mahvoldular, ödeyemez duruma geldiler.Dolarla, markla, dövizle borçlu olanlar mahvoldular, ödeyemez duruma geldiler. Tıkır tıkır muntazam ödeme durumunda olan insanlar daire almış borçlanmış,Tıkır tıkır muntazam ödeme durumunda olan insanlar daire almış borçlanmış, araba almış, iş açmış borçlanmış ödeyemez duruma geldi.araba almış, iş açmış borçlanmış ödeyemez duruma geldi. İstemediği halde çok ağır borca düştü. Böyle bir insan sağdan soldan isteyebilir,İstemediği halde çok ağır borca düştü. Böyle bir insan sağdan soldan isteyebilir, yani "Bana yardımcı olun, zekâtlarınızdan verin." diyebiliryani "Bana yardımcı olun, zekâtlarınızdan verin." diyebilir veyahut onun namına birisi toplayabilir ona yardım olarak verebilirler. veyahut onun namına birisi toplayabilir ona yardım olarak verebilirler.

"Düşmez kalkmaz bir Allah" derler bazen böyle oluyor."Düşmez kalkmaz bir Allah" derler bazen böyle oluyor. Bazen insan zenginken bir fecaate, bir felakete uğruyor, Bazen insan zenginken bir fecaate, bir felakete uğruyor, bir şeyler başına gelebiliyor o zaman yardımcı olmak lazım.bir şeyler başına gelebiliyor o zaman yardımcı olmak lazım. Kendisi de isteyebilir kendisi isteyemezse birilerinin ön ayak olup da yardımcı olması düşünülebilir.Kendisi de isteyebilir kendisi isteyemezse birilerinin ön ayak olup da yardımcı olması düşünülebilir. Bir de çok şiddetli fakirlik varsa o zaman isteyebilir. Bir de çok şiddetli fakirlik varsa o zaman isteyebilir.

Yoksa Peygamber Efendimiz böyle dilenen bir kimseye baktı ki hali biraz iyi, güçlü kuvvetli,Yoksa Peygamber Efendimiz böyle dilenen bir kimseye baktı ki hali biraz iyi, güçlü kuvvetli, ip satın aldırdı: "Git bir ip al, bu iple git dağdan odun topla, odunları ipe bağla sırtına sar, ip satın aldırdı: "Git bir ip al, bu iple git dağdan odun topla, odunları ipe bağla sırtına sar, ondan sonra getir burada odun sat parasını al, dilenmekten daha iyidir." dedi. ondan sonra getir burada odun sat parasını al, dilenmekten daha iyidir." dedi.

Efendimiz dilenmemeyi tavsiye ediyor.Efendimiz dilenmemeyi tavsiye ediyor. Ancak şu şartlar altında olanlar artık kendisi ne yapsa dilenmezse işi çözümlemeyecek,Ancak şu şartlar altında olanlar artık kendisi ne yapsa dilenmezse işi çözümlemeyecek, "öylelerine müsaade var" diyor. "öylelerine müsaade var" diyor. Ötekiler dilenmeyecek alnının akıyla alnının teriyle, elinin emeğiyle çalışarakÖtekiler dilenmeyecek alnının akıyla alnının teriyle, elinin emeğiyle çalışarak dilenmeden yaşamaya çalışarak.dilenmeden yaşamaya çalışarak. Çok rahat bir hayat olmayabilir, olsun, bir şey istemek doğru değil, istememek daha iyi. Çok rahat bir hayat olmayabilir, olsun, bir şey istemek doğru değil, istememek daha iyi.

Üçüncü hadîs-i şerîfi okuyalım: Üçüncü hadîs-i şerîfi okuyalım:

İnne'l-müsteşîra muânün ve'l-müsteşâre mü'temenün. İnne'l-müsteşîra muânün ve'l-müsteşâre mü'temenün.

Bu üçüncü hadîs-i şerîf Âişe validemizden rivayet olunmuş. Bu üçüncü hadîs-i şerîf Âişe validemizden rivayet olunmuş.

Biliyorsunuz ashâb-ı kirâmın fetva veren, kadılık yapan,Biliyorsunuz ashâb-ı kirâmın fetva veren, kadılık yapan, büyük isimlerinden birisi de Hz. Âişe validemizdi. Hanımdı ama kadıydı, bilgisi vardı. büyük isimlerinden birisi de Hz. Âişe validemizdi. Hanımdı ama kadıydı, bilgisi vardı. Hem de çok derin, çok geniş bilgisi vardı, çok da merakı vardı. Hem de çok derin, çok geniş bilgisi vardı, çok da merakı vardı.

Geldiler ona "Ey müminlerin annesi, senin tefsir bilgine şaşmıyoruz.Geldiler ona "Ey müminlerin annesi, senin tefsir bilgine şaşmıyoruz. Tabii Peygamber Efendimiz'in hanımısın,Tabii Peygamber Efendimiz'in hanımısın, Peygamber Efendimiz'e ayet indikçe ayetin mânasını senin yanında konuşulmuştur sen bilebilirsin.Peygamber Efendimiz'e ayet indikçe ayetin mânasını senin yanında konuşulmuştur sen bilebilirsin. Ona şaşmıyoruz. Hadis bilgine şaşmıyoruz çünkü Peygamber Efendimiz'in yanındasın,Ona şaşmıyoruz. Hadis bilgine şaşmıyoruz çünkü Peygamber Efendimiz'in yanındasın, fıkıh bilgine şaşmıyoruz, ama sen bu tıp bilgisini nereden elde ettin?" dediler. fıkıh bilgine şaşmıyoruz, ama sen bu tıp bilgisini nereden elde ettin?" dediler.

Çok da güzel tıp bilgisi varmış, her hastaya bir ilaç söylermiş.Çok da güzel tıp bilgisi varmış, her hastaya bir ilaç söylermiş. Kabiliyetli yani çok meziyetli bir insan.Kabiliyetli yani çok meziyetli bir insan. Bir insan meziyetli ise, bilgiliyse, akıllıysa, Allah öyle yaratmışsa o zaman her şeyi güzel yapıyor.Bir insan meziyetli ise, bilgiliyse, akıllıysa, Allah öyle yaratmışsa o zaman her şeyi güzel yapıyor. Hangi işi versen güzel yapıyor. Allah yardımcımız olsun. Hangi işi versen güzel yapıyor. Allah yardımcımız olsun. O, Hz. Âişe anamız, Âişe-i Sıddıka validemiz radıyallahu teâlâ anhâ rivayet etmiş.O, Hz. Âişe anamız, Âişe-i Sıddıka validemiz radıyallahu teâlâ anhâ rivayet etmiş. Allah hanımlarımızı kızlarımızı öyle eylesin, onun gibi cennetlik eylesin, dini bilgisi kuvvetli eylesin. Allah hanımlarımızı kızlarımızı öyle eylesin, onun gibi cennetlik eylesin, dini bilgisi kuvvetli eylesin.

Muhterem kardeşlerim! Biliyorsunuz bir işi yaparken insan başkalarıyla danışmak ihtiyacını duyar.Muhterem kardeşlerim!

Biliyorsunuz bir işi yaparken insan başkalarıyla danışmak ihtiyacını duyar.
Tek başına karar verirse bir insan, çok kere hatalı olur.Tek başına karar verirse bir insan, çok kere hatalı olur. Çünkü tek başına olduğu zaman insan duygusal davranabiliyor;Çünkü tek başına olduğu zaman insan duygusal davranabiliyor; kızgınlıklarıyla, sevgileriyle gözü biraz gerçekleri görmeyebiliyor, kızdığı insanı fazla batırıyor,kızgınlıklarıyla, sevgileriyle gözü biraz gerçekleri görmeyebiliyor, kızdığı insanı fazla batırıyor, sevdiği insanın kusurlarını görmüyor, isabetli karar veremeyebiliyor. sevdiği insanın kusurlarını görmüyor, isabetli karar veremeyebiliyor.

Onun için bazen bilgisi de yetmiyor, uzman bir kimseye sormak gerekir.Onun için bazen bilgisi de yetmiyor, uzman bir kimseye sormak gerekir. Bazen de duyguları, gerçeği bulmasına, işlemesine mani olabiliyor. Bazen de duyguları, gerçeği bulmasına, işlemesine mani olabiliyor. Onun için istişare sünnettir istişare etmek, yani danışmak lazım.Onun için istişare sünnettir istişare etmek, yani danışmak lazım. Tavsiye edilen bir şeydir, iyi bir davranıştır, akıllıca bir şeydir. Tavsiye edilen bir şeydir, iyi bir davranıştır, akıllıca bir şeydir.

Burada peygamber Efendimiz buyuruyor ki: İnne'l-müsteşîra muânün.Burada peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

İnne'l-müsteşîra muânün.
Müsteşir, "iştişare eden kimse" demek.Müsteşir, "iştişare eden kimse" demek. "Ben şöyle bir şey yapacağım ne dersin aziz kardeşim sen de bir fikrini söyle..." geldi sana soruyor."Ben şöyle bir şey yapacağım ne dersin aziz kardeşim sen de bir fikrini söyle..." geldi sana soruyor. Bu istişare yapan kimse, soran kimse... Muânün. Bu istişare yapan kimse, soran kimse... Muânün. Muan; "Avne, avn-i ilâhîye, ilahi yardıma mazhar olan." demek. Muan; "Avne, avn-i ilâhîye, ilahi yardıma mazhar olan." demek. Böyle istişare edene Allah yardım eder, bereket verir, işini rast getirir, yardımcı olur.Böyle istişare edene Allah yardım eder, bereket verir, işini rast getirir, yardımcı olur. İstişare eden iyi bir şey yapıyor. İstişare eden iyi bir şey yapıyor. Allah yardım eder, berekete erişir.Allah yardım eder, berekete erişir. Ve'l- müsteşâru. "Kendisine istişare olunan, mesele sorulan kimse", o da;Ve'l- müsteşâru. "Kendisine istişare olunan, mesele sorulan kimse", o da; mütemenün "güvenilen, emin kimsedir." mütemenün "güvenilen, emin kimsedir."

Adam yerine koymuş, fikrine kanaatine itimat etmiş, gelmiş soruyor.Adam yerine koymuş, fikrine kanaatine itimat etmiş, gelmiş soruyor. Bu adam doğru bildiği şeyi söylemezse, içinden geçeni bildiğini, doğruyu söylemezse olur mu? Bu adam doğru bildiği şeyi söylemezse, içinden geçeni bildiğini, doğruyu söylemezse olur mu?

Olmaz. İtimat olunmuş kimse o halde itimadına göreOlmaz.

İtimat olunmuş kimse o halde itimadına göre
karşı tarafa açık kalplilikle doğru bildiği şeyi güzelce söylemesi lazım. karşı tarafa açık kalplilikle doğru bildiği şeyi güzelce söylemesi lazım.

Çeşitli sebeplerden söylenmeyebiliyor; karşı tarafın hatırı kırılmasın diyeÇeşitli sebeplerden söylenmeyebiliyor; karşı tarafın hatırı kırılmasın diye veyahut bir başka şeytanlıktan, dalavereden vesaireden filan söylenmiyor. Bu doğru değil.veyahut bir başka şeytanlıktan, dalavereden vesaireden filan söylenmiyor. Bu doğru değil. Eğer doğruyu söylemezse istişare olunan kimse hıyanet etmiş olur;Eğer doğruyu söylemezse istişare olunan kimse hıyanet etmiş olur; kendisine soru soran kimseye doğruyu söylemeyen haindir.kendisine soru soran kimseye doğruyu söylemeyen haindir. Doğru, dosdoğru olacak, kanaatini söyleyecek. Doğru, dosdoğru olacak, kanaatini söyleyecek.

İşlerinizi istişare ile yapın, isabetli görüşleri olduğunu tespit ettiğiniz arkadaşları mimleyin. İşlerinizi istişare ile yapın, isabetli görüşleri olduğunu tespit ettiğiniz arkadaşları mimleyin.

"Bak şu birkaç defa ne söylediyse çıktı,"Bak şu birkaç defa ne söylediyse çıktı, doğru kafası olan, zevk-i selîmi, akl-ı selîmi olan dürüst bir arkadaş." Tamam. doğru kafası olan, zevk-i selîmi, akl-ı selîmi olan dürüst bir arkadaş."

Tamam.

Mimleyin onu, aklınıza yerleştirin;Mimleyin onu, aklınıza yerleştirin; filanca insan akıllı, uslu, isabetli düşünebilen, meziyetli, kabiliyetli bir insan.filanca insan akıllı, uslu, isabetli düşünebilen, meziyetli, kabiliyetli bir insan. Böyle insanları belleyin, mimleyin, aklınıza yazın işiniz olduğu zaman böyle insanlara sorun. Böyle insanları belleyin, mimleyin, aklınıza yazın işiniz olduğu zaman böyle insanlara sorun.

Deniliyor ki kadınlara danışın, dediklerinin aksini yapın.Deniliyor ki kadınlara danışın, dediklerinin aksini yapın. Bu neyi gösterir eğer böyle bir söz söylenmişse? Bu neyi gösterir eğer böyle bir söz söylenmişse?

Kadınlar umumiyetle işin duygusal tarafını tercih ederler, duygusal davranırlar,Kadınlar umumiyetle işin duygusal tarafını tercih ederler, duygusal davranırlar, dünya, eğlence zevk ve keyif tarafını tercih ederler.dünya, eğlence zevk ve keyif tarafını tercih ederler. Bu işin dünya tarafı, dünyevî tarafı, duygusal tarafı, keyif ve zevk tarafı nedir anlamak için sorarsın. Bu işin dünya tarafı, dünyevî tarafı, duygusal tarafı, keyif ve zevk tarafı nedir anlamak için sorarsın. Anlaşıldı bu bunu [tercih ettiğine] göre tamam,Anlaşıldı bu bunu [tercih ettiğine] göre tamam, nefisler canlar bunu çekiyor diye anlarsın o zaman onu yapmazsın.nefisler canlar bunu çekiyor diye anlarsın o zaman onu yapmazsın. Çünkü, bu işte böyle yapmak demek ki nefsin hoşuna gidecek şey diye belli oldu. Çünkü, bu işte böyle yapmak demek ki nefsin hoşuna gidecek şey diye belli oldu.

Musa aleyhisselam birisine imanı teklif etmiş de o zamandaki bir kimseye "müslüman ol" diye söylemiş.Musa aleyhisselam birisine imanı teklif etmiş de o zamandaki bir kimseye "müslüman ol" diye söylemiş. O da demiş ki "Ya Musa, yarın cevap vereceğim sana. O da demiş ki "Ya Musa, yarın cevap vereceğim sana. Ertesi gün Musa aleyhisselam'ın karşısına çıkmış demiş ki, ya Musa teklifini kabul ediyorum,Ertesi gün Musa aleyhisselam'ın karşısına çıkmış demiş ki, ya Musa teklifini kabul ediyorum, imana geldim, sana tabii oldum, eşhedü enlâ ilâhe illalah" diye söylemiş. imana geldim, sana tabii oldum, eşhedü enlâ ilâhe illalah" diye söylemiş.

Musa aleyhisselam da merak etmiş, yahu niye dün söylemedin, bugüne tehir ettin? Musa aleyhisselam da merak etmiş, yahu niye dün söylemedin, bugüne tehir ettin?

"Ben demiş her şeyi nefsime, kendime, "Ben demiş her şeyi nefsime, kendime, kendi içime 'Nasıl yapmamı istiyorsun ey nefsim' diye danışırım. O neyi istiyorsa, aksini yaparım." kendi içime 'Nasıl yapmamı istiyorsun ey nefsim' diye danışırım. O neyi istiyorsa, aksini yaparım."

"Nefsim şimdi ne yapalım, ne istiyorsun anlat bakalım, söyle bakalım?" "Nefsim şimdi ne yapalım, ne istiyorsun anlat bakalım, söyle bakalım?"

"Şöyle rahat bir yatakta yatmak istiyorum." "Şöyle rahat bir yatakta yatmak istiyorum."

"Tamam, sana yatmak yok, hadi bakalım çalışmanın başına." "Tamam, sana yatmak yok, hadi bakalım çalışmanın başına."

"Nefsim, bugün pazartesi ne yapalım, acaba oruç tutsak mı?" "Nefsim, bugün pazartesi ne yapalım, acaba oruç tutsak mı?"

"Aman, işte bugün oruç tutma, hava güzel, arkadaşlarla bilmem ne de filan."Aman, işte bugün oruç tutma, hava güzel, arkadaşlarla bilmem ne de filan. Evde de baklava var börek var, kaymak var, çörek var." Evde de baklava var börek var, kaymak var, çörek var."

Nefis bunu istiyor, demek ki oruç tutacağım. Niyet ettim bugün Allah rızası için oruç tutmaya.Nefis bunu istiyor, demek ki oruç tutacağım. Niyet ettim bugün Allah rızası için oruç tutmaya. Nefis de insana nefsanî şeyler, arzular; şehavet-i nefsanîyeyi emrettiğinden o zât da öyle yapmış,Nefis de insana nefsanî şeyler, arzular; şehavet-i nefsanîyeyi emrettiğinden o zât da öyle yapmış, nefsinin dediğinin aksini yapmış. nefsinin dediğinin aksini yapmış.

Musa aleyhisselam imana davet ediyor sormuş.Musa aleyhisselam imana davet ediyor sormuş. "Neyine gerek gidip de öyle mü'min olmak ibadet edeceksin, "Neyine gerek gidip de öyle mü'min olmak ibadet edeceksin, bir sürü mükellefiyetler, emirler var, olma" demiş. bir sürü mükellefiyetler, emirler var, olma" demiş. Bu nefis bundan hoşlanmıyor demek bunda hayır var, gelmiş Müslüman olmuş. Bu nefis bundan hoşlanmıyor demek bunda hayır var, gelmiş Müslüman olmuş.

Hakikaten nefse muhalefet etmek lazım. Nefis umumiyetle; Hakikaten nefse muhalefet etmek lazım. Nefis umumiyetle;

İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî.İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî. Ekseriyetle "İçim, canım öyle çekiyor, öyle istiyorum." diyoruz yaEkseriyetle "İçim, canım öyle çekiyor, öyle istiyorum." diyoruz ya nefis o Allah'ın rızasına aykırı olan şeyi ister, ekseriyetle öyledir.nefis o Allah'ın rızasına aykırı olan şeyi ister, ekseriyetle öyledir. Onun için nefsine muhalefet etmek, nefsinin arzularına,Onun için nefsine muhalefet etmek, nefsinin arzularına, şehevât-ı nefsâniyesine, hevâ-yı nefsine muhalefet etmek gerekiyor. şehevât-ı nefsâniyesine, hevâ-yı nefsine muhalefet etmek gerekiyor.

"Bugün Pazar, İskenderpaşa'da hadis dersine mi gidelim, yoksa çoluk çocuğu toplayalım,"Bugün Pazar, İskenderpaşa'da hadis dersine mi gidelim, yoksa çoluk çocuğu toplayalım, bir iki has arkadaşla da anlaşalım, filanca subaşında filanca ağaçların altında,bir iki has arkadaşla da anlaşalım, filanca subaşında filanca ağaçların altında, falanca manzaraya karşı falanca börekleri, çörekleri hazırlayıp çayları-mayları pişiripfalanca manzaraya karşı falanca börekleri, çörekleri hazırlayıp çayları-mayları pişirip meyveleri götürüp karpuzları kavunları kesip orada bir kır sefası mı yapalım?" meyveleri götürüp karpuzları kavunları kesip orada bir kır sefası mı yapalım?"

"Kır sefası yapalım" Nefir ne diyor: "Kır sefası yapalım.""Kır sefası yapalım"

Nefir ne diyor: "Kır sefası yapalım."
Çoluğa çocuğa sorsan o da "Baba kır sefası yapalım."der. Demek ki İskenderpaşa'ya gideceğim. Çoluğa çocuğa sorsan o da "Baba kır sefası yapalım."der. Demek ki İskenderpaşa'ya gideceğim.

Neden? Nefis istemiyor. Ötekisi eğlence, zevk, keyif burada da sevap var. Neden?

Nefis istemiyor. Ötekisi eğlence, zevk, keyif burada da sevap var.

Şeytan da sevaplı şeyi istetmez. "Yapma onu aman ya şaşırdın mı sen?" Şeytan da sevaplı şeyi istetmez.

"Yapma onu aman ya şaşırdın mı sen?"

Burada keyifli, zevkli, eğlenceli vakit geçirmek varken ne yapacaksın orada sıkışık sıkışık oturuluyor,Burada keyifli, zevkli, eğlenceli vakit geçirmek varken ne yapacaksın orada sıkışık sıkışık oturuluyor, herkes istediği gibi rahat da edemiyor, koltuk da yok, arkana yaslanmak da yok,herkes istediği gibi rahat da edemiyor, koltuk da yok, arkana yaslanmak da yok, hoca da vaazı biraz uzatınca insanların dizleri de acıyor vesaire… hoca da vaazı biraz uzatınca insanların dizleri de acıyor vesaire…

"Boş ver, bu hafta gitme, bir dahaki hafta gidersin." Tam kandıramazsa böyle kandırır; "Boş ver, bu hafta gitme, bir dahaki hafta gidersin."

Tam kandıramazsa böyle kandırır;

"Bu hafta gitme de bir dahaki hafta gidersin. Bir hafta aşırarak git." "Bu hafta gitme de bir dahaki hafta gidersin. Bir hafta aşırarak git."

Bir hafta getirtmemeyi kar sayıyor. Sadece size mi diyor? Hayır. Bir hafta getirtmemeyi kar sayıyor.

Sadece size mi diyor?

Hayır.

Bana da söylüyor. Bana da diyor ki; "Her hafta gitme İskenderpaşa'ya." Bana da söylüyor. Bana da diyor ki;

"Her hafta gitme İskenderpaşa'ya."

Dün akşam neredeydik biz? İzmir'deydik. Dün akşam neredeydik biz?

İzmir'deydik.

Dün gece yolculuk yaptık, İstanbul'a 1'de geldik. İzmir'de diyor ki: Dün gece yolculuk yaptık, İstanbul'a 1'de geldik. İzmir'de diyor ki:

"İstanbul'a gitme, İzmir'de vaaz ver, vaazdan kaçmıyorsun ya, İskenderpaşa'ya gitme." "İstanbul'a gitme, İzmir'de vaaz ver, vaazdan kaçmıyorsun ya, İskenderpaşa'ya gitme."

Bana da söylüyor. Aramazı açmak için çalışanlar var, haberiniz olsun. Allah cümlemizi korusun. Bana da söylüyor. Aramazı açmak için çalışanlar var, haberiniz olsun.

Allah cümlemizi korusun.

"İstişare eden Allah'ın yardımına mazhardır,"İstişare eden Allah'ın yardımına mazhardır, istişare edilen de güvenli kimse olsun, güveni suistimal etmesin,istişare edilen de güvenli kimse olsun, güveni suistimal etmesin, güvenildiği halde hainlik yapmasın hıyanet etmesin." güvenildiği halde hainlik yapmasın hıyanet etmesin."

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2