Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Güzel Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 02.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sirke Ne Güzel Katıktır, Asıl Şükür, Kuru Üzüm Ne Güzel Gıdadır, Hamam ve Düğün Evi, Sahur Yemeği Ne Güzeldir, Hikmetli Söz Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Güzel Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 02.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sirke Ne Güzel Katıktır, Asıl Şükür, Kuru Üzüm Ne Güzel Gıdadır, Hamam ve Düğün Evi, Sahur Yemeği Ne Güzeldir, Hikmetli Söz Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'dü Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhEmma ba'dü

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ahve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

Ni'me'l-idâmü el-hallu. Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Ni'me'l-idâmü el-hallu.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, ikramı, ihsanı, dünyada âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, ikramı, ihsanı, dünyada âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Rabbimiz Teâlâ iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden bir demethazretlerinin mübarek hadislerinden bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabımızın 452. sayfasından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabımızın 452. sayfasından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflere başlamadan önceBu hadîs-i şerîflere başlamadan önce başta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzerebaşta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının, sâdât ve meşâyihimizinâlinin, ashabının, etbaının, ahbabının, sâdât ve meşâyihimizin sâir mevtamızın ruhlarına hediye olmak üzere, eseri telif eylemiş Gümüşhaneli hocamızın,sâir mevtamızın ruhlarına hediye olmak üzere, eseri telif eylemiş Gümüşhaneli hocamızın, kendisinden feyiz aldığımız Mehmed Zahid Kotku hocamızın ruhuna hediye olmak üzere,kendisinden feyiz aldığımız Mehmed Zahid Kotku hocamızın ruhuna hediye olmak üzere, şehitlerin, fatihlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarınaşehitlerin, fatihlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarına hediye olmak üzere, biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygunhediye olmak üzere, biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp salih ameller işleyip, makbul sıfatlara sahip olup, huzuruna sevdiği, ömür sürüp salih ameller işleyip, makbul sıfatlara sahip olup, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması dileğiylerazı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması dileğiyle bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım büyüklerimize hediye edelim öyle başlayalım buyurun... bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım büyüklerimize hediye edelim öyle başlayalım buyurun...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Ni'me'l-idâmü el-hallu. buyurmuş,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Ni'me'l-idâmü el-hallu. buyurmuş, "Sirke ne güzel katıktır. Ne güzel katıktır sirke." diye sirkeyi methetmiş. "Sirke ne güzel katıktır. Ne güzel katıktır sirke." diye sirkeyi methetmiş.

Biliyorsunuz sirke ekşi bir madde, biraz salataya filan koyarız biz; Biliyorsunuz sirke ekşi bir madde, biraz salataya filan koyarız biz; salatanın keyfi yerine gelsin yani bu koymayı keyfimiz yerini bulsun diye yaparız.salatanın keyfi yerine gelsin yani bu koymayı keyfimiz yerini bulsun diye yaparız. Onu bulamazsak limon sıkarız. Salata da zaten bizim asıl yemeğimiz sayılmaz,Onu bulamazsak limon sıkarız. Salata da zaten bizim asıl yemeğimiz sayılmaz, yemeğimizin yanında iştahımızı açsın da keyfimiz yerine gelsin,yemeğimizin yanında iştahımızı açsın da keyfimiz yerine gelsin, soframız süslensin diye salatayı da ondan yapıyoruz.soframız süslensin diye salatayı da ondan yapıyoruz. Bizim şatafatımızın, soframızdaki süsün, ziynetin haddi hesabı yoktur.Bizim şatafatımızın, soframızdaki süsün, ziynetin haddi hesabı yoktur. Hiç yemek yok dediğimiz zaman kapıda karşılar hanım; Hiç yemek yok dediğimiz zaman kapıda karşılar hanım;

"Efendi bugün ne getirdin, evde hiç yemek yok!" "Efendi bugün ne getirdin, evde hiç yemek yok!"

"Aç bakalım buzdolabını, oo gel bakalım mutfağa…" "Aç bakalım buzdolabını, oo gel bakalım mutfağa…" Duvarda patates torbaları asılıdır, pirinç vardır, şunu vardır, bunu vardır, buzdolabı doludur. Duvarda patates torbaları asılıdır, pirinç vardır, şunu vardır, bunu vardır, buzdolabı doludur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; "Sirke ne iyi gıdadır." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; "Sirke ne iyi gıdadır."

O layık değil miydi? Yemeklerin en güzellerine, O layık değil miydi?

Yemeklerin en güzellerine,
nimetlerin en yükseğine o layıktı ama dünyaya iltifat etmedi, kibir göstermedi, nimetlerin en yükseğine o layıktı ama dünyaya iltifat etmedi, kibir göstermedi, midesinin esiri, nefsine hizmetçi olmadı,midesinin esiri, nefsine hizmetçi olmadı, bizi de öyle yetiştirmek için hadîs-i şerîflerinde nasihatlar buyurdu. Tutana ne mutlu! bizi de öyle yetiştirmek için hadîs-i şerîflerinde nasihatlar buyurdu. Tutana ne mutlu!

Sirke ucuz bir gıdadır; birkaç üzümü atsan bir kenara, Sirke ucuz bir gıdadır; birkaç üzümü atsan bir kenara, biraz bekletsen fışkırır, tuzlarsan işte sirke olur. Yani kolay, herkesin evinde bulunan bir şey…biraz bekletsen fışkırır, tuzlarsan işte sirke olur. Yani kolay, herkesin evinde bulunan bir şey… Efendimiz böyle sirkeye banar yerdi. Bu söz tevazudan söylenmiş.Efendimiz böyle sirkeye banar yerdi.

Bu söz tevazudan söylenmiş.
Efendimiz mütevaziydi, şatafatlı yemek aramadı.Efendimiz mütevaziydi, şatafatlı yemek aramadı. Aylarca mutfak diye bir şey yok, ocağından duman çıkmadı. Ateş yanmadı ki duman çıksın.Aylarca mutfak diye bir şey yok, ocağından duman çıkmadı. Ateş yanmadı ki duman çıksın. Hurma yedi, "Süt var mı?" dedi, süt sağılmış getirilmişse onu içti, böylece idare etti. Hurma yedi, "Süt var mı?" dedi, süt sağılmış getirilmişse onu içti, böylece idare etti.

Bu tevazuyu gösterir ama bir de doktorlar diyorlar ki; Bu tevazuyu gösterir ama bir de doktorlar diyorlar ki; "Bu, modern tıp bakımından da öyle. Zaten bütün yediğimiz maddeleri mide parçalara ayırıyor;"Bu, modern tıp bakımından da öyle. Zaten bütün yediğimiz maddeleri mide parçalara ayırıyor; aslî unsurlarına, aminoasit denilen şeylere ayırıyor. Burada da bu sirke denilen şey de onlardandır.aslî unsurlarına, aminoasit denilen şeylere ayırıyor. Burada da bu sirke denilen şey de onlardandır. Bütün öteki proteinler ilk önce o malzemeden ayrılıyor, ondan sonra vücut da ondan yapılıyor. Bütün öteki proteinler ilk önce o malzemeden ayrılıyor, ondan sonra vücut da ondan yapılıyor. İşin aslına, perde arkasına bakılırsa yine çok hikmetli bir söz tabii, yine onda da çok büyük hikmetler,İşin aslına, perde arkasına bakılırsa yine çok hikmetli bir söz tabii, yine onda da çok büyük hikmetler, hayırlar var buyurmuş Efendimiz. hayırlar var buyurmuş Efendimiz.

"Ben bir paça yemeğine çağrılsam bile giderim." buyurdu Peygamber Efendimiz, yeter ki muhabbet olsun."Ben bir paça yemeğine çağrılsam bile giderim." buyurdu Peygamber Efendimiz, yeter ki muhabbet olsun. Yani adamcağızın eti bile yok da, kesilen hayvanın bacağından tencereye koymuş kaynatıyor. Yani adamcağızın eti bile yok da, kesilen hayvanın bacağından tencereye koymuş kaynatıyor.

Neresini yiyecek? Suyu işte. "Ona dahi giderim." buyurdu, tevazu gösterdi. Neresini yiyecek?

Suyu işte. "Ona dahi giderim." buyurdu, tevazu gösterdi.
Bazen aç durdu. Öyle aç durdu ki midesi ağrıyor, taş bağladı; bir gün, iki gün yemek yemediği oldu.Bazen aç durdu. Öyle aç durdu ki midesi ağrıyor, taş bağladı; bir gün, iki gün yemek yemediği oldu. Sabahleyin eve gelir sorardı; "Bir şey var mı yiyecek?" "Hiçbir şey yok yâ Resûllallah!" Sabahleyin eve gelir sorardı;

"Bir şey var mı yiyecek?"

"Hiçbir şey yok yâ Resûllallah!"

"Eh ben de zaten oruç tutmaya hevesliydim, meyyal idim." "Eh ben de zaten oruç tutmaya hevesliydim, meyyal idim." Oruç tutmaya niyet ediverdi, öyle geçirdi vakti. Oruç tutmaya niyet ediverdi, öyle geçirdi vakti.

Rabbimiz bize çok nimetler vermiş. Bizim bu belde, Suudi Arabistan gibi değildir, Rabbimiz bize çok nimetler vermiş. Bizim bu belde, Suudi Arabistan gibi değildir, her şeyi vardır, dağları taşları nimet doludur.her şeyi vardır, dağları taşları nimet doludur. Her şeyi vardır, verince nimeti itmek de olmaz, "Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere…" Her şeyi vardır, verince nimeti itmek de olmaz, "Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere…" Ama şükrünü eda etmek, şükrünü bilmek lazım.Ama şükrünü eda etmek, şükrünü bilmek lazım. Bunu Allah bize veriyor ama dünyanın başka yerinde yok, herkese vermiyor.Bunu Allah bize veriyor ama dünyanın başka yerinde yok, herkese vermiyor. Afrika'da insanların resimlerini bazen gazetelerde çekiyorlar;Afrika'da insanların resimlerini bazen gazetelerde çekiyorlar; kaburgaları sayılıyor, çocuklar değnek gibi kalmış. Kimisi açlıktan ölmüş, kıvrılmış.kaburgaları sayılıyor, çocuklar değnek gibi kalmış. Kimisi açlıktan ölmüş, kıvrılmış. Bunlar insan! Bizim Hz. Âdem atamızdan kardeşlerimiz… onları hep görüyoruz.Bunlar insan! Bizim Hz. Âdem atamızdan kardeşlerimiz… onları hep görüyoruz. Öyle ülkeleri anlatıyorlar ki, Asya'da da var böyle mahrumiyetli yerler.Öyle ülkeleri anlatıyorlar ki, Asya'da da var böyle mahrumiyetli yerler. Yağmur yağdığı zaman solucan toplamaya çıkarlarmış, onu yiyecek de [karnını doyuracak]. Yağmur yağdığı zaman solucan toplamaya çıkarlarmış, onu yiyecek de [karnını doyuracak].

Allah'ın çok mahrumiyetli memleketleri varken bizi burada yaratması,Allah'ın çok mahrumiyetli memleketleri varken bizi burada yaratması, bu nimetlere mazhar etmesi şükrünü ödeyemeyeceğimiz bir durumdur. bu nimetlere mazhar etmesi şükrünü ödeyemeyeceğimiz bir durumdur. Onun için Allah'ın verdiği bu nimetlerin kadrini bilelim,Onun için Allah'ın verdiği bu nimetlerin kadrini bilelim, şükrünü gücümüz yettiğince eda etmeye gayret edelim. şükrünü gücümüz yettiğince eda etmeye gayret edelim.

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri diyor ki; "Şükür lafla değildir. Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere."Cüneyd-i Bağdadi hazretleri diyor ki; "Şükür lafla değildir. Çok şükür yâ Rabbi verdiğin nimetlere." Bu basit bir şükür. Asıl şükür, Rabbin nimetini yedikten sonra ona âsi gelmemektir.Bu basit bir şükür. Asıl şükür, Rabbin nimetini yedikten sonra ona âsi gelmemektir. Nimetini yiyorsun, karnın doyuyor. Karnı doydu ya ondan sonra eğlence yerine gidiyor.Nimetini yiyorsun, karnın doyuyor. Karnı doydu ya ondan sonra eğlence yerine gidiyor. Sinemaya, lunaparka, tiyatroya mı, yazlığa, kumarhaneye, meyhaneye mi gider… Sinemaya, lunaparka, tiyatroya mı, yazlığa, kumarhaneye, meyhaneye mi gider… Karnı doydu ya başka tasası kalmadı günaha gidiyor. Halbuki şükrünü eda etmeye çalışması lazım! Karnı doydu ya başka tasası kalmadı günaha gidiyor. Halbuki şükrünü eda etmeye çalışması lazım!

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ezîbû ta'âmmeküm bi-zikrillâhi. "Yemişseniz yemeğinizi Allah'ın zikriyle öğütünüz, eritiniz." Ezîbû ta'âmmeküm bi-zikrillâhi. "Yemişseniz yemeğinizi Allah'ın zikriyle öğütünüz, eritiniz." Tespih çekin, Allah deyin lâ ilâhe illallah deyin de öyle eritin. Tespih çekin, Allah deyin lâ ilâhe illallah deyin de öyle eritin. Ama bu zamane insanları… Eskiden beri de böyle şaşkın insanlar olagelmiş. Ama bu zamane insanları… Eskiden beri de böyle şaşkın insanlar olagelmiş.

Allah bizi ve evlatlarımızı onlardan eylemesin. Allah bizi ve evlatlarımızı onlardan eylemesin.

Nerede bir sefalı yer görse hemen günaha kalkar orada. Nerede bir sefalı yer görse hemen günaha kalkar orada. "Aaa buranın manzarası çok güzel çok havadar, püfür püfür esiyor; çimen, çayır, ağacın gölgesi. "Aaa buranın manzarası çok güzel çok havadar, püfür püfür esiyor; çimen, çayır, ağacın gölgesi. Getir içkileri, mezeleri, haydi bir de çalgı, çengi getirirsen daha da iyi olur…" Hemen günaha…Getir içkileri, mezeleri, haydi bir de çalgı, çengi getirirsen daha da iyi olur…" Hemen günaha… Bu nimeti vermiş Allah, çok şükür demiyor, aksine günaha dalıyor, insanoğlunun bir acayip hali. Bu nimeti vermiş Allah, çok şükür demiyor, aksine günaha dalıyor, insanoğlunun bir acayip hali.

Ama başına bir hal gelse kime yalvaracak? Yer zangır zangır sarsılmaya başladı, ne yapacak? Ama başına bir hal gelse kime yalvaracak? Yer zangır zangır sarsılmaya başladı, ne yapacak?

"Allah" diyecek. Kadıköy vapurunda ben şöyle bakarım, güleceğim de gelirdi; lodos şiddetli..."Allah" diyecek. Kadıköy vapurunda ben şöyle bakarım, güleceğim de gelirdi; lodos şiddetli... Vapurun burnundan dalga vurduğu zaman öbür tarafına aşırtıyor,Vapurun burnundan dalga vurduğu zaman öbür tarafına aşırtıyor, vapurun burnu bir giriyor bir çıkıyor dalganın içine. vapurun burnu bir giriyor bir çıkıyor dalganın içine. İşte buradan kalkacak, Kadıköy iskelesine yanaşacak. Bıdır, bıdır, bıdır herkesin dudağı kıpırdıyor.İşte buradan kalkacak, Kadıköy iskelesine yanaşacak. Bıdır, bıdır, bıdır herkesin dudağı kıpırdıyor. E ne oldu, siz yazın lodos olmadığı zaman böyle değildiniz.E ne oldu, siz yazın lodos olmadığı zaman böyle değildiniz. Hepsi dindar, hepsi tespihli, hepsinin ölüm korkusu var.Hepsi dindar, hepsi tespihli, hepsinin ölüm korkusu var. Ya batıverirse diye o zaman zikre, tespihe başlıyor. Ama öyle tehlike anında dua etmenin kıymeti yok. Ya batıverirse diye o zaman zikre, tespihe başlıyor. Ama öyle tehlike anında dua etmenin kıymeti yok.

Rahatlık zamanında dua edenin duasını kabul eder Allah.Rahatlık zamanında dua edenin duasını kabul eder Allah. Aklına hiç gelmiyor öteki zamanda da, başı sıkıştığı zaman; ya hasta olacak ya birisi ölecek,Aklına hiç gelmiyor öteki zamanda da, başı sıkıştığı zaman; ya hasta olacak ya birisi ölecek, ya bir mali krize düşecek, ya çocuğu olmayacak… O zaman dolaşır hoca hoca.ya bir mali krize düşecek, ya çocuğu olmayacak… O zaman dolaşır hoca hoca. Sair zaman yapmıyor, istediği bir şey [olmazsa dua] yapıyor, büyük bir namertlik.Sair zaman yapmıyor, istediği bir şey [olmazsa dua] yapıyor, büyük bir namertlik. Mert olan insan nimeti vereni bilir, mün'im-i hakîkiyi bilir ve ona güzel kulluk eder. Mert olan insan nimeti vereni bilir, mün'im-i hakîkiyi bilir ve ona güzel kulluk eder. Utanır güzel kulluk etmemeye. Hani nankör diyoruz, ne demek? Utanır güzel kulluk etmemeye.

Hani nankör diyoruz, ne demek?

Nân Farsça "ekmek" demek; nankör "kendisine ekmeği vereni görmeyen" demektir. Nân Farsça "ekmek" demek; nankör "kendisine ekmeği vereni görmeyen" demektir. Kendisine ekmeği yemeği vereni görmüyor; öyle olmak doğru değil.Kendisine ekmeği yemeği vereni görmüyor; öyle olmak doğru değil. İnsan iyiliğe iyi muamele edecek, karşılık verecek.İnsan iyiliğe iyi muamele edecek, karşılık verecek. Hatta iyi insan, başka bir kuldan kendisine bir kötülük gelse kötülüğe bile iyi muamele edecek;Hatta iyi insan, başka bir kuldan kendisine bir kötülük gelse kötülüğe bile iyi muamele edecek; asıl güzel huylu, ahlâkı yüksek insanlar öyle insanlardır. Mesela büyüklerimiz demişler ki; asıl güzel huylu, ahlâkı yüksek insanlar öyle insanlardır. Mesela büyüklerimiz demişler ki;

"İyiliğe iyilikle mukabele etmek her kişinin kârıdır." Herkes yapabilir bunu. "İyiliğe iyilikle mukabele etmek her kişinin kârıdır."

Herkes yapabilir bunu.
O sana bir hediye vermiş sen de ona bir hediye veriyorsun,O sana bir hediye vermiş sen de ona bir hediye veriyorsun, o sıkıntılı bir zamanda yardımına koşmuş sen de onun yardımına koşuyorsun.o sıkıntılı bir zamanda yardımına koşmuş sen de onun yardımına koşuyorsun. Herkesin işi diyor, büyüklerimiz bu merhaleyi aşmışlar; Herkesin işi diyor, büyüklerimiz bu merhaleyi aşmışlar;

"Kötülüğe iyilikle mukabele etmek er kişinin kârıdır." "Kötülüğe iyilikle mukabele etmek er kişinin kârıdır."

Onun için babayiğit olmak, arslan gibi olmak lazım ki;Onun için babayiğit olmak, arslan gibi olmak lazım ki; "O bana kötülük yaptı ben ona kötülük yapayım." demiyor, bilakis"O bana kötülük yaptı ben ona kötülük yapayım." demiyor, bilakis Allah için kötülüğe de iyilikle mukabele ediyor. Öyle olmak lazım!Allah için kötülüğe de iyilikle mukabele ediyor. Öyle olmak lazım! Kötülüğe iyilikle mukabele etmeyi tavsiye edecek kadar dedelerimiz faziletli olmuş, yükselmişler. Kötülüğe iyilikle mukabele etmeyi tavsiye edecek kadar dedelerimiz faziletli olmuş, yükselmişler. "İyiliğe iyilikle mukabele herkesin işi, basit bir iş." diyor."İyiliğe iyilikle mukabele herkesin işi, basit bir iş." diyor. Adamlar öyle yükselmişler ki o mübarekler; küçümsüyorlar. Adamlar öyle yükselmişler ki o mübarekler; küçümsüyorlar.

Evine çağırmış kapısından kovmuş, evine çağırmış kapısından kovmuş, çağırmış kapısından kovmuş…Evine çağırmış kapısından kovmuş, evine çağırmış kapısından kovmuş, çağırmış kapısından kovmuş… Yetmiş defa diyorlar kitaplarda, -isterse yedi defa olsun- çağırmış kapıya kadar; Yetmiş defa diyorlar kitaplarda, -isterse yedi defa olsun- çağırmış kapıya kadar;

"Gel bizde yemek yiyelim." diye eve içeri girmiş, "Yokmuş yemek; git." Demiş. "Gel bizde yemek yiyelim." diye eve içeri girmiş,

"Yokmuş yemek; git." Demiş.

Yine gelmiş yine çağırmış, yine gitmiş yine gelmiş, yine gitmiş, yine gelmiş,Yine gelmiş yine çağırmış, yine gitmiş yine gelmiş, yine gitmiş, yine gelmiş, sonunda ayağına kapanıyor; "Efendim, ben sizi denemek istedim, kusuruma bakmayın affedin beni.sonunda ayağına kapanıyor;

"Efendim, ben sizi denemek istedim, kusuruma bakmayın affedin beni.
Hakikatten büyük zatmışsınız, hiç kızmadınız.Hakikatten büyük zatmışsınız, hiç kızmadınız. Çağırdım geldiniz, kovunca da bir şey demediniz; gittiniz.Çağırdım geldiniz, kovunca da bir şey demediniz; gittiniz. Git deyince gittiniz, gel deyince geldiniz." diyor. Git deyince gittiniz, gel deyince geldiniz." diyor.

"Evladım, bunun büyüklük neresinde?"Evladım, bunun büyüklük neresinde? Bunu bizim Horasan'ın köpekleri bile yapar. Çağırırsın gelir, hoşt dersin gider." diyor. Bunu bizim Horasan'ın köpekleri bile yapar. Çağırırsın gelir, hoşt dersin gider." diyor.

Bak ne kadar tevazu sahibi. Küçümsemişler, "Basit şeyler bunlar!" demişler.Bak ne kadar tevazu sahibi. Küçümsemişler, "Basit şeyler bunlar!" demişler. Daha yüksek, güzel huylara sahip olmak için çalışmış, çabalamışlar.Daha yüksek, güzel huylara sahip olmak için çalışmış, çabalamışlar. Bizim zamane insanları iyiliğe kötülükle mukabele ediyor.Bizim zamane insanları iyiliğe kötülükle mukabele ediyor. Bre insaf yani, bu kadar nankörlük yakışmıyor. Allah bize edep nasip etsin. Bre insaf yani, bu kadar nankörlük yakışmıyor.

Allah bize edep nasip etsin.
Edip, ârif, kâmil, zarif kul olmayı nasip etsin. Edip, ârif, kâmil, zarif kul olmayı nasip etsin. Kaba saba, nimeti bilmez, iyilik yapanı anlamaz, dostu düşmanı ayırmaz, duygusuz insan etmesin. Kaba saba, nimeti bilmez, iyilik yapanı anlamaz, dostu düşmanı ayırmaz, duygusuz insan etmesin.

Nime't-ta'âmu ez-zebîbu yeşiddü'l-'asabe ve yüzhibü'l-vasabe ve yutfiü'l-ğadabe Nime't-ta'âmu ez-zebîbu yeşiddü'l-'asabe ve yüzhibü'l-vasabe ve yutfiü'l-ğadabe ve yutîbü'n-nekhete ve yezhebü bi'l-balğâmi ve yasfi'l-levni. ve yutîbü'n-nekhete ve yezhebü bi'l-balğâmi ve yasfi'l-levni.

İkinci hadîs-i şerîf yine gıda ile açıldı. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde diyor ki; İkinci hadîs-i şerîf yine gıda ile açıldı. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde diyor ki;

Nime't-ta'âmu ez-zebîbu. "Kuru üzüm ne güzel gıdadır!" Gerçekten de güzel gıdadır. Nime't-ta'âmu ez-zebîbu. "Kuru üzüm ne güzel gıdadır!"

Gerçekten de güzel gıdadır.
"Sirke ne güzel gıda!" demiş, gerçekten güzel gıdadır, faydası vardır. "Sirke ne güzel gıda!" demiş, gerçekten güzel gıdadır, faydası vardır. "Üzüm ne kadar güzel gıdadır." dedikten sonra açıklamış; "Üzüm ne kadar güzel gıdadır." dedikten sonra açıklamış;

Yeşiddü'l-'asabe. "Sinirleri takviye eder." Yani zayıf sinirli olmaz insan, çelik gibi olur sinirleri. Yeşiddü'l-'asabe. "Sinirleri takviye eder." Yani zayıf sinirli olmaz insan, çelik gibi olur sinirleri. Ve yüzhibü'l-vasabe. "Hastalığı defeder." İnsan öyle halsiz bitkin hasta filan olmaz. Ve yüzhibü'l-vasabe. "Hastalığı defeder." İnsan öyle halsiz bitkin hasta filan olmaz. Ve yutfiü'l-ğadabe. "İnsanın asabiliğini gazabını söndürür."Ve yutfiü'l-ğadabe. "İnsanın asabiliğini gazabını söndürür." Sinirli, ateş gibi parlayıveriyor, onu yedi mi geçer.Sinirli, ateş gibi parlayıveriyor, onu yedi mi geçer. Tatlılaşıyor demek, üzüm gibi oluyor insan, gazabı gidiyor.Tatlılaşıyor demek, üzüm gibi oluyor insan, gazabı gidiyor. Ve yutîbü'n-nekhete. "İhtiyarlığı hoş eder." Hastalığı, ihtiyarlığı, halsizliği iyi eder.Ve yutîbü'n-nekhete. "İhtiyarlığı hoş eder." Hastalığı, ihtiyarlığı, halsizliği iyi eder. Ve yezhebü bi'l-balğâmi. "Balgamı söktürür."Ve yezhebü bi'l-balğâmi. "Balgamı söktürür." İnsanın içine hararet verir, hastalığını geçirttirir, balgamını söktürtür. İnsanın içine hararet verir, hastalığını geçirttirir, balgamını söktürtür. Ve yasfi'l-levn veya yusaffi'l-levn. "Rengi de safîleştirir, güzelleştirir." Ve yasfi'l-levn veya yusaffi'l-levn. "Rengi de safîleştirir, güzelleştirir."

Üzüm güzel bir gıdadır. Bugün doktorlar da tıp da aynı şeyi kabul ediyor. Üzüm güzel bir gıdadır. Bugün doktorlar da tıp da aynı şeyi kabul ediyor. Biliyorsunuz umumiyetle bizim bugünkü tatlı ihtiyacımız,Biliyorsunuz umumiyetle bizim bugünkü tatlı ihtiyacımız, fabrikalarda yapılmış beyaz şekere dayanıyor ama öbür taraftan da tıp kitaplarını,fabrikalarda yapılmış beyaz şekere dayanıyor ama öbür taraftan da tıp kitaplarını, mecmuaların gazetelerin, tıp köşelerini okuduğumuz zaman diyorlar ki; mecmuaların gazetelerin, tıp köşelerini okuduğumuz zaman diyorlar ki;

"Aman üç tane beyazdan sakın, dört tane beyazdan sakın."Aman üç tane beyazdan sakın, dört tane beyazdan sakın. İşte şekerden, undan, yağdan sakın…" diye bir de öyle nasihat ediyorlar.İşte şekerden, undan, yağdan sakın…" diye bir de öyle nasihat ediyorlar. Çünkü fazlası sıhhate iyi gelmiyor. Çünkü fazlası sıhhate iyi gelmiyor.

Bu sûnî şekeri, kelle şekeri, fabrika şekerini Osmanlılar zamanında Avrupa'dan getirmişler; Bu sûnî şekeri, kelle şekeri, fabrika şekerini Osmanlılar zamanında Avrupa'dan getirmişler;

"Efendim, bu şekerden size verelim, ihraç edelim, size satalım bunları." [Padişah;] "Efendim, bu şekerden size verelim, ihraç edelim, size satalım bunları." [Padişah;]

"Ben şöyle adamlarımı toplayayım bir danışayım." demiş, toplamış. "Ben şöyle adamlarımı toplayayım bir danışayım." demiş, toplamış. -Hocamız rahmetli anlatırdı, Allah şefaatine erdirsin.--Hocamız rahmetli anlatırdı, Allah şefaatine erdirsin.- Yeniçeri ağası kalkmış, palabıyıklı babayiğit adam demiş ki; Yeniçeri ağası kalkmış, palabıyıklı babayiğit adam demiş ki;

"Padişahım biz bu şekeri yersek onlar gibi cılız bacaklı kalırız." "E ne olacak?" "Padişahım biz bu şekeri yersek onlar gibi cılız bacaklı kalırız."

"E ne olacak?"

"Biz pekmezi alacağız, hüp bir içtik mi tamam, ne soğuk tesir eder, ne başka bir şey tesir eder." "Biz pekmezi alacağız, hüp bir içtik mi tamam, ne soğuk tesir eder, ne başka bir şey tesir eder."

Onun şekeri de tam hakiki şekerdir. İşin içine şunu bunu katıştırmamışlardır. Onun şekeri de tam hakiki şekerdir. İşin içine şunu bunu katıştırmamışlardır. Eskiden dağlar taşlar her taraf üzümdü, bağdı, her tarafta bağlar çok olurdu. Eskiden dağlar taşlar her taraf üzümdü, bağdı, her tarafta bağlar çok olurdu. Şimdi onları söküyorlar, kütükler mütükler kimsenin o işe alırdığı yok,Şimdi onları söküyorlar, kütükler mütükler kimsenin o işe alırdığı yok, çikolota şeker bilmem ne peşinde ama çocuklara, büyüklere en zararlı şeylerden birisi.çikolota şeker bilmem ne peşinde ama çocuklara, büyüklere en zararlı şeylerden birisi. [Çikolatalar, şekerler] yağ yapıyor, kolestrolü artırıyor; tabii şeyler değil. [Çikolatalar, şekerler] yağ yapıyor, kolestrolü artırıyor; tabii şeyler değil.

Bir de Ankara'da bizim hoş halli, müslüman dindar doktor bir dostumuz var. Bir de Ankara'da bizim hoş halli, müslüman dindar doktor bir dostumuz var. Hani ilan vardır ya, göğü ısıtamazsınız diye reklam yapıyor birisi, Hani ilan vardır ya, göğü ısıtamazsınız diye reklam yapıyor birisi, göğü ısıtamazsınız şöyle yapın böyle yapın diyor. [Doktor dostumuz] diyor ki; göğü ısıtamazsınız şöyle yapın böyle yapın diyor. [Doktor dostumuz] diyor ki;

"Ne diye etrafı ısıtacağız diye uğraşıyorsunuz? Soba kalorifer şunu bunu…"Ne diye etrafı ısıtacağız diye uğraşıyorsunuz? Soba kalorifer şunu bunu… Üzüm yiyin içiniz ısınsın tamam." Üzüm yiyin içiniz ısınsın tamam."

İçiniz ısındı mı üşümedikten sonra...İçiniz ısındı mı üşümedikten sonra... Doğu Anadoluda bizim vatantaştan bir tanesi yakayı bağrı açmış gidiyor,Doğu Anadoluda bizim vatantaştan bir tanesi yakayı bağrı açmış gidiyor, kar kış kıyamet vuu estiriyor. Birisi de ağzını sarmış, başını sarmış, yakasını kaldırmış filan.kar kış kıyamet vuu estiriyor. Birisi de ağzını sarmış, başını sarmış, yakasını kaldırmış filan. O yaka bağırı açık efe onun yanına kadar gelmiş demiş ki; "Böyle bu kadar sarınma." O yaka bağırı açık efe onun yanına kadar gelmiş demiş ki;

"Böyle bu kadar sarınma."

"Niye? Soğuk!" demiş. "Rüzgar, soğuk bir yerden girdi mi çıkamaz, üşürsün." demiş. "Niye? Soğuk!" demiş.

"Rüzgar, soğuk bir yerden girdi mi çıkamaz, üşürsün." demiş.

Tabii o neden öyle oluyor? Demek ki insanın içi üşümediği zaman yaka bağır açabiliyor, Tabii o neden öyle oluyor?

Demek ki insanın içi üşümediği zaman yaka bağır açabiliyor,
içinin üşümemesi için de gıdanın sağlam olması lazım. içinin üşümemesi için de gıdanın sağlam olması lazım.

Bayburt'tan bir yaşlı teyze gelmişti -çarşaflı marşaflı- bizim gıdamıza, yemeğimize baktı. Bayburt'tan bir yaşlı teyze gelmişti -çarşaflı marşaflı- bizim gıdamıza, yemeğimize baktı. Kendi mahalli tabiriyle diyor ki; "Eyle can mı baranır?" yani,Kendi mahalli tabiriyle diyor ki;

"Eyle can mı baranır?" yani,
"Sizin bu yediğiniz şeylerle can kuvvetlenmez ki!" demek istiyor. "Sizin bu yediğiniz şeylerle can kuvvetlenmez ki!" demek istiyor.

"Böyle yediğiniz şeylerle eyle can mı baranır?" Nasıl olacak? "Böyle yediğiniz şeylerle eyle can mı baranır?"

Nasıl olacak?

"Tereyağını ısıtırsın hüp içersin. O zaman işte sağlam olur." diyor."Tereyağını ısıtırsın hüp içersin. O zaman işte sağlam olur." diyor. Tabii tereyağını kim bulur, nerede bulur bilmiyoruz da... Tabii tereyağını kim bulur, nerede bulur bilmiyoruz da...

Tabiî gıdalarda bizim için fayda var.Tabiî gıdalarda bizim için fayda var. Üzüm yediğin zaman şekeri çarçabuk hemen kana karışır, üzüm şekerinin hazmı da kolaydır.Üzüm yediğin zaman şekeri çarçabuk hemen kana karışır, üzüm şekerinin hazmı da kolaydır. O bakımdan bu hadîs-i şerîflerdeki tavsiye edilen malzemeye itinâ etmek lazım.O bakımdan bu hadîs-i şerîflerdeki tavsiye edilen malzemeye itinâ etmek lazım. Üzümlerimiz bulunsun; büyük, Besni üzümleri vardır, siyah üzümler vardır; kan yapar.Üzümlerimiz bulunsun; büyük, Besni üzümleri vardır, siyah üzümler vardır; kan yapar. İşte onlardan arada böyle yemeli, bu hadîs-i şerîflerdeki nasihatlere bakarakİşte onlardan arada böyle yemeli, bu hadîs-i şerîflerdeki nasihatlere bakarak hastalıklardan sıhhati korumaya dikkat etmeli. hastalıklardan sıhhati korumaya dikkat etmeli.

Ni'me'l-beytü yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü beytü'l-hammâmi Ni'me'l-beytü yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü beytü'l-hammâmi ve zâlike ennehû izâ dehalehû seelellâhe'l-cennete ve's-te'âze billâhi mine'n-nârve zâlike ennehû izâ dehalehû seelellâhe'l-cennete ve's-te'âze billâhi mine'n-nâr ve bi'se-beytü yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü beytü'l-arûsi ve zâlike li-ennehûve bi'se-beytü yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü beytü'l-arûsi ve zâlike li-ennehû yürakkibbühû fi'd-dünyâ ve yünsîhi'l-âhirate. yürakkibbühû fi'd-dünyâ ve yünsîhi'l-âhirate.

Hadisler değişince mevzû değişti. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hadisler değişince mevzû değişti. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ni'me'l-beytü. "Ne iyi evdir, ne güzel evdir." Arapça'da ni'me "ne iyi" demektir. Ni'me'l-beytü. "Ne iyi evdir, ne güzel evdir." Arapça'da ni'me "ne iyi" demektir. Yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü. "Müslüman adamın girmiş olduğu ev, ne iyi evdir,"Yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü. "Müslüman adamın girmiş olduğu ev, ne iyi evdir," Beytü'l-hammâm. "Hamam dediğimiz yıkanmaya mahsus ev, ne iyi evdir." Beytü'l-hammâm. "Hamam dediğimiz yıkanmaya mahsus ev, ne iyi evdir." Ve zâlike ennehû. "Sebebini de açıklıyor." Neden iyi dedi hammam denilen yere? Ve zâlike ennehû. "Sebebini de açıklıyor."

Neden iyi dedi hammam denilen yere?

İzâ dehalehû. "O evin içine girdiği zaman." Seelellâhe'l-cennete. "Allah'tan cenneti ister." İzâ dehalehû. "O evin içine girdiği zaman." Seelellâhe'l-cennete. "Allah'tan cenneti ister." Yâ Rabbi! Bana cennetini nasip et. Ve's-te'âze billâhi mine'n-nâr. "Ve cehennemden Allah'a sığınır."Yâ Rabbi! Bana cennetini nasip et. Ve's-te'âze billâhi mine'n-nâr. "Ve cehennemden Allah'a sığınır." "Yâ Rabbi! Beni cehenneme sokma, cehennemden koru, bana cennetini ver diye"Yâ Rabbi! Beni cehenneme sokma, cehennemden koru, bana cennetini ver diye girdiği o hamam evi ne güzel bir evdir." buyurdu Peygamber Efendimiz. girdiği o hamam evi ne güzel bir evdir." buyurdu Peygamber Efendimiz.

Buna mukabil de buyurdu ki; Bi'se'l-beytü. "Ne kötü evdir." Buna mukabil de buyurdu ki;

Bi'se'l-beytü. "Ne kötü evdir."
Yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü. "Müslüman adamın girdiği ev, ne kötü evdir." Yedhuluhü'r-racülü'l-müslimü. "Müslüman adamın girdiği ev, ne kötü evdir." Beytü'l-arûs. "Düğün evi, gerdek evi ne kötü evdir ki..." Ve zâlike. "Bu şu sebeptendir ki…" Beytü'l-arûs. "Düğün evi, gerdek evi ne kötü evdir ki..." Ve zâlike. "Bu şu sebeptendir ki…" Li-ennehû yürakkibbühû fi'd-dünyâ. "Çünkü onu dünyaya teşvik eder, dünyaya meylettirir." Li-ennehû yürakkibbühû fi'd-dünyâ. "Çünkü onu dünyaya teşvik eder, dünyaya meylettirir." Ve yünsîhi'l-âhirate. "Âhireti unutturur." Birazcık izah ederek bir daha mânasına dönelim.Ve yünsîhi'l-âhirate. "Âhireti unutturur."

Birazcık izah ederek bir daha mânasına dönelim.
Mâlum hamam denilen şeyi Efendimiz yasak etti;Mâlum hamam denilen şeyi Efendimiz yasak etti; "Aman ashabım işte yukarı illerde, Şam taraflarında bazı evler varmış, adına hammam deniliyormuş,"Aman ashabım işte yukarı illerde, Şam taraflarında bazı evler varmış, adına hammam deniliyormuş, oraya insanlar giriyorlarmış, çıplak yıkanıyorlarmış, siz oralara girmeyin!" dedi.oraya insanlar giriyorlarmış, çıplak yıkanıyorlarmış, siz oralara girmeyin!" dedi. Yani hamamlara girmeyi yasaklayan hadîs-i şerîfler var. Neden? Yani hamamlara girmeyi yasaklayan hadîs-i şerîfler var.

Neden?

Çıplak giriyorlar, avretler açılıyor, günahlar oluyor diye. Çıplak giriyorlar, avretler açılıyor, günahlar oluyor diye.

Sonradan müsaade etti ama nasıl müsaade etti? Sonradan müsaade etti ama nasıl müsaade etti?

İyice örtünmek, peştamal tutunmak, avret mahallerini göstermemek, açmamak, İyice örtünmek, peştamal tutunmak, avret mahallerini göstermemek, açmamak, başkasının bir yerine bakmamak şartıyla müsaade etti.başkasının bir yerine bakmamak şartıyla müsaade etti. Ama esas itibariyle hamam denilen yer tehlikeli bir yer.Ama esas itibariyle hamam denilen yer tehlikeli bir yer. Yani günah olabilme ihtimali olan bir yer, gerçi insan yıkanacak temiz olması için lazım filan amaYani günah olabilme ihtimali olan bir yer, gerçi insan yıkanacak temiz olması için lazım filan ama günah ihtimali var. Böyle tehlikeli olmasına rağmen girerken; günah ihtimali var. Böyle tehlikeli olmasına rağmen girerken;

"Yâ Rabbi! Bana cennetini nasip et, beni cehennemden koru." diyerek"Yâ Rabbi! Bana cennetini nasip et, beni cehennemden koru." diyerek cenneti düşünerek cehennemden sığınarak iyi niyetle girdiği zaman ne iyi ev olur!cenneti düşünerek cehennemden sığınarak iyi niyetle girdiği zaman ne iyi ev olur! Niyete göre, ne iyi ev!" diye methediyor Peygamber Efendimiz. Niyete göre, ne iyi ev!" diye methediyor Peygamber Efendimiz.

Düğün evi de güzeldir, gerdek evi de güzeldir.Düğün evi de güzeldir, gerdek evi de güzeldir. İnsan işte düğün yapıyor; davullar, eğlenceler, yani şenlik, güzel bir şey İnsan işte düğün yapıyor; davullar, eğlenceler, yani şenlik, güzel bir şey ama eğer onu dünyaya daldırtıp da âhireti unutturursa o zaman kötü olur. ama eğer onu dünyaya daldırtıp da âhireti unutturursa o zaman kötü olur. Demek ki sebebe göre her şey. Bir şeyin iyiliği kötülüğü neticesine göre.Demek ki sebebe göre her şey. Bir şeyin iyiliği kötülüğü neticesine göre. Yani kötü gibi görünen bir şey, insan iyi niyeti ile ona bakar yaklaşırsa, onun için iyi olabilir. Yani kötü gibi görünen bir şey, insan iyi niyeti ile ona bakar yaklaşırsa, onun için iyi olabilir. [Fakat] iyi gibi görünen bir şey kendisini kapıp koyverirse, gevşerse, şaşırırsa o zaman kötü olur. [Fakat] iyi gibi görünen bir şey kendisini kapıp koyverirse, gevşerse, şaşırırsa o zaman kötü olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e birisi geldi dedi ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e birisi geldi dedi ki;

"Dua et, ben zengin olayım." Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Dua et, ben zengin olayım." Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Şükrünü eda edeceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın, Allah'a ibadetten geri kalacağın,"Şükrünü eda edeceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın, Allah'a ibadetten geri kalacağın, seni geri bıraktıracak olan çok maldan daha hayırlıdır, isteme bu işi!" dedi.seni geri bıraktıracak olan çok maldan daha hayırlıdır, isteme bu işi!" dedi. Uzun bir hikayedir bu. Yani ne hayırlı ise Allah'tan onu istemek lazım. Hayırlı olanı istemek lazım. Uzun bir hikayedir bu. Yani ne hayırlı ise Allah'tan onu istemek lazım. Hayırlı olanı istemek lazım.

"Yâ Rabbi! Bana evlat ver, evlat ver, evlat ver..." Hayırlısını iste! "Yâ Rabbi! Bana evlat ver, evlat ver, evlat ver..."

Hayırlısını iste!

"Yâ Rabbi! Bana mal ver." Yahu hayırlısını iste! "Şu şöyle olsun!" Hayırlısını iste! "Yâ Rabbi! Bana mal ver."

Yahu hayırlısını iste!

"Şu şöyle olsun!"

Hayırlısını iste!

Her şeyin hayırlısı... Çünkü hayır mı şer mi bazen insan anlayamaz.Her şeyin hayırlısı... Çünkü hayır mı şer mi bazen insan anlayamaz. Şer gibi görünür hayırdır, hayır gibi görünür,Şer gibi görünür hayırdır, hayır gibi görünür, yani insana tatlı gelir, insan heves eder, sonu kötü gelir. yani insana tatlı gelir, insan heves eder, sonu kötü gelir.

"Aman arkadaş dua et bana, şu sahilde çok güzel,"Aman arkadaş dua et bana, şu sahilde çok güzel, plajların tam yanıbaşında ucuz bir dairenin peşindeyim, satın alayım." plajların tam yanıbaşında ucuz bir dairenin peşindeyim, satın alayım."

Hayırlı mı olacak acaba? Hayırlı mı olacak acaba?

Sen oraya gideceksin çıplakları göreceksin, günahlara gireceksin,Sen oraya gideceksin çıplakları göreceksin, günahlara gireceksin, senin çoluk çocuk seni dinlemeyecek, sen sakallı da olsan hoca da olsan sen işe gitiğin zamansenin çoluk çocuk seni dinlemeyecek, sen sakallı da olsan hoca da olsan sen işe gitiğin zaman [çocuğuna] hakim olamayacaksın, ne diye bana dua et diyorsun aman hocam şu olsun bu olsun diye? [çocuğuna] hakim olamayacaksın, ne diye bana dua et diyorsun aman hocam şu olsun bu olsun diye?

İyi gibi görünüyor ama değil aslında, onun için her işimizi bu uhrevî hesaba vurarak ölçelim. İyi gibi görünüyor ama değil aslında, onun için her işimizi bu uhrevî hesaba vurarak ölçelim.

Bir büyüğümüz, büyük evliyaullahtan, kitap yazmış zât diyor ki; Bir büyüğümüz, büyük evliyaullahtan, kitap yazmış zât diyor ki;

Evreset zillen ve'n-kisâren hayrun min evreset izzen ve's-tikbâren. Evreset zillen ve'n-kisâren hayrun min evreset izzen ve's-tikbâren.

"Bir günah ki insana haddini bildiriyor, edebini takındırıyor, boynunu büktürüyor,"Bir günah ki insana haddini bildiriyor, edebini takındırıyor, boynunu büktürüyor, hak yola girmesine sebep oluyor, daha hayırlıdır bir ibadetten ki;hak yola girmesine sebep oluyor, daha hayırlıdır bir ibadetten ki; insana gurur veriyor, burnunu havaya kaldırtıyor, kibirli insan yapıyor." O iyi değil.insana gurur veriyor, burnunu havaya kaldırtıyor, kibirli insan yapıyor." O iyi değil. Kibir veren ibadetten kendinin haddini bildirip gözyaşı döktürüp de doğru yola dönmesine vesile olanKibir veren ibadetten kendinin haddini bildirip gözyaşı döktürüp de doğru yola dönmesine vesile olan ötekisi daha hayırlıdır." diyor. Çünkü kibir fena, kibir, ucup Allah'ın sevmediği sıfatlardandır.ötekisi daha hayırlıdır." diyor. Çünkü kibir fena, kibir, ucup Allah'ın sevmediği sıfatlardandır. Onun için bu hadîs-i şerîfte de böyledir. Onun için bu hadîs-i şerîfte de böyledir.

Her şeyin neticesine bakmak lazım, netice itibariyle nereye varıyor? Her şeyin neticesine bakmak lazım, netice itibariyle nereye varıyor?

Mesela sadaka veriyorsun, zekât veriyorsun. Esasında para çıkıyor senden, Mesela sadaka veriyorsun, zekât veriyorsun. Esasında para çıkıyor senden, sevinmemesi lazım üzülmesi lazım insanın ama sevap kazandığı için hayırlı.sevinmemesi lazım üzülmesi lazım insanın ama sevap kazandığı için hayırlı. Hacca gidiyorsun, toz, toprak, sıcak, meşakkat, sıkıntı...Hacca gidiyorsun, toz, toprak, sıcak, meşakkat, sıkıntı... İzdihamdan ezilmek, ölmek, kalmak var ama yol Allah yolu.İzdihamdan ezilmek, ölmek, kalmak var ama yol Allah yolu. Cihada gidiyorsun, esas itibarıyle malın gidiyor, masraf oluyor;Cihada gidiyorsun, esas itibarıyle malın gidiyor, masraf oluyor; korku, ölmek, yaralanmak, topal olmak, kör olmak varkorku, ölmek, yaralanmak, topal olmak, kör olmak var ama Allah yolunda olunca, sevabı çok olunca, iyi oluyor.ama Allah yolunda olunca, sevabı çok olunca, iyi oluyor. Her şeyi âhiret hesabına vurup, âhiret terazisi ile tartıp öyle yapmalı. Her şeyi âhiret hesabına vurup, âhiret terazisi ile tartıp öyle yapmalı.

"Efendim iki tane kadın var acaba hangisini alsam?" "Efendim iki tane kadın var acaba hangisini alsam?"

Hangisi daha müslümansa onu al. Ama şunun malı çok, kendisi de güzel, şöyle böyle. Hangisi daha müslümansa onu al.

Ama şunun malı çok, kendisi de güzel, şöyle böyle.

Efendimiz öyle demedi ki! Efendimiz; "Müslüman olanına rağbet edin." dedi. Efendimiz öyle demedi ki! Efendimiz; "Müslüman olanına rağbet edin." dedi. Sen beğenirsin ama sonra zehir zemberek olur.Sen beğenirsin ama sonra zehir zemberek olur. Sen onu ilk başta beğenirsin sonra kötü gelir arkası. Hep hesaplarımızı Allah rızası için yapalım. Sen onu ilk başta beğenirsin sonra kötü gelir arkası. Hep hesaplarımızı Allah rızası için yapalım.

Büyüklerimiz bize ne öğretti? Şöyle diyeceğiz, İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî.Büyüklerimiz bize ne öğretti?

Şöyle diyeceğiz, İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî.
"Yâ Rabbi! maksudum sensin, ben senin rızanı istiyorum." Her işte gayem o. "Yâ Rabbi! maksudum sensin, ben senin rızanı istiyorum." Her işte gayem o. Rahatımı, malımı, canımı terk ederim; yeter ki sen razı ol.Rahatımı, malımı, canımı terk ederim; yeter ki sen razı ol. Sen razı olasın diye hepsini terk ederim. Sen razı olasın diye hepsini terk ederim. Elimin tersi ile iterim bütün nimetleri, senin rızana aykırı ise...Elimin tersi ile iterim bütün nimetleri, senin rızana aykırı ise... İstemem, öyle nimet nimet değildir diye vazgeçerim diyebileceğiz. İstemem, öyle nimet nimet değildir diye vazgeçerim diyebileceğiz.

Allah o terbiyeyi ihsan eylesin. Allah o terbiyeyi ihsan eylesin.

Ni'me'l-ğıdâü'l-mü'mini es-sahûru innellâhe ve melâiketehû yusallûne 'ale'l-mütesahhirîne. Ni'me'l-ğıdâü'l-mü'mini es-sahûru innellâhe ve melâiketehû yusallûne 'ale'l-mütesahhirîne.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Mü'minin ne güzel gıdasıdır Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Mü'minin ne güzel gıdasıdır seher vaktinde kalkıp da yediği o sahur yemeği.seher vaktinde kalkıp da yediği o sahur yemeği. Allahu Teâlâ hazretleri ve melekleriAllahu Teâlâ hazretleri ve melekleri seher vaktinde sahur yemeye kalkan kimselere dua ederler, salât ederler." seher vaktinde sahur yemeye kalkan kimselere dua ederler, salât ederler."

Allahu Teâlâ hazretlerinden salât ne demek? Rahmet.Allahu Teâlâ hazretlerinden salât ne demek?

Rahmet.
Rahmet eder yani o kula rahmetini ihsan eder. Meleklerden istiğfar ve dua;Rahmet eder yani o kula rahmetini ihsan eder. Meleklerden istiğfar ve dua; "Yâ Rabbi! Bu kulunu afv ü mağfiret eyle, oruç tutacağım diye bak sahura kalktı…" "Yâ Rabbi! Bu kulunu afv ü mağfiret eyle, oruç tutacağım diye bak sahura kalktı…" Halbuki insan yemek yiyor ama emre uygun olunca yemek yediği halde sevap oluyor. Halbuki insan yemek yiyor ama emre uygun olunca yemek yediği halde sevap oluyor.

Kalkmasa? Bak yemek yemiyorum, daha büyük fedakarlık olacak. Hayır emre uymak iyi. Kalkmasa?

Bak yemek yemiyorum, daha büyük fedakarlık olacak. Hayır emre uymak iyi.
Şurada yemek ye dediği zaman yersin, burada yemek yeme dediği zaman yemezsin. Şurada yemek ye dediği zaman yersin, burada yemek yeme dediği zaman yemezsin.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Seferdeyken, yolcuyken namazı dört rekât kılmaya devam etmek, Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Seferdeyken, yolcuyken namazı dört rekât kılmaya devam etmek, seferî olarak iki rekât kılmayıp dört kılmak; mukim iken, kendi şehrinde oturuyorkenseferî olarak iki rekât kılmayıp dört kılmak; mukim iken, kendi şehrinde oturuyorken dört rekât kılması gereken namazı iki kılmak gibi yanlıştır, doğru değildir."dört rekât kılması gereken namazı iki kılmak gibi yanlıştır, doğru değildir." Halbuki bak orada dört kılıyor daha fedakarlık yapıyor.Halbuki bak orada dört kılıyor daha fedakarlık yapıyor. Fedakarlık yapıyor gibi görünüyor ama söz dinlemiyor.Fedakarlık yapıyor gibi görünüyor ama söz dinlemiyor. Allah ikram etmiş, meşakkati var seferin.Allah ikram etmiş, meşakkati var seferin. "Dört rekâtlı namazlarınızı iki kılın." diye buyurmuş, baş üstüne diyecek. "Dört rekâtlı namazlarınızı iki kılın." diye buyurmuş, baş üstüne diyecek. el-Emru fevka'l-edeb. "Baş üstüne yâ Rabbi! Peki…" diyecek. el-Emru fevka'l-edeb. "Baş üstüne yâ Rabbi! Peki…" diyecek.

Onun için bizim mezhebimizde bu hadise dayanarak alimlerimiz diyor ki;Onun için bizim mezhebimizde bu hadise dayanarak alimlerimiz diyor ki; "Seferde namazı iki rekât kılmak azîmettir." "Seferde namazı iki rekât kılmak azîmettir." Yani ruhsat değildir azimettir, onu öyle yapmak lazım mânasına... İşte İslâm'ın inceliği budur. Yani ruhsat değildir azimettir, onu öyle yapmak lazım mânasına... İşte İslâm'ın inceliği budur.

Yat dediği yerde yatacaksın, kalk dediği zaman kalkacaksın!Yat dediği yerde yatacaksın, kalk dediği zaman kalkacaksın! Bütün gece insan kalksa ibadet etse etse etse etse…Bütün gece insan kalksa ibadet etse etse etse etse… Yalvarsa yakarsa, tesbih çekse, sabah namazını evde kılıp yatsa, uygun değil.Yalvarsa yakarsa, tesbih çekse, sabah namazını evde kılıp yatsa, uygun değil. Çünkü Peygamber Efendimiz öyle demedi. Sabah namazına camiye gelmek sünnet. Çünkü Peygamber Efendimiz öyle demedi. Sabah namazına camiye gelmek sünnet.

Sen camiye gelmedin? "E hocam bütün gece ibadet ettim." Sen camiye gelmedin?

"E hocam bütün gece ibadet ettim."

Ettin ama, ters ettin. İşi usûle uygun yapmadın. Asıl güzel şey söz dinlemektir.Ettin ama, ters ettin. İşi usûle uygun yapmadın. Asıl güzel şey söz dinlemektir. Dinde ne fazlalık, ne eksiklik... Hatta sahâbe-i kirâmdan bir zâtın sözü hoşuma gidiyor, Dinde ne fazlalık, ne eksiklik...

Hatta sahâbe-i kirâmdan bir zâtın sözü hoşuma gidiyor,
hani o Şaban'ın son günü Ramazan'ın acaba biri mi Şabanın otuzu mu? Yevm-i şek.hani o Şaban'ın son günü Ramazan'ın acaba biri mi Şabanın otuzu mu? Yevm-i şek. "Yevm-i şekte hâsseten oruç tutmam. Hassaten tutmam. "Yevm-i şekte hâsseten oruç tutmam. Hassaten tutmam. Eski ümmetler her birisi bir şey kata kata dini bozdular, onun için ben öyle katıştırma yapmam." diyor. Eski ümmetler her birisi bir şey kata kata dini bozdular, onun için ben öyle katıştırma yapmam." diyor.

Efendim işte tutayım da Ramazan ise iyi Şaban ise yine iyi. Efendim işte tutayım da Ramazan ise iyi Şaban ise yine iyi.

Öyle şey yok. Her şey emre uygun olacak. Öyle şey yok. Her şey emre uygun olacak.

Bazıları istediler ki evlenmesinler, bazıları istediler ki geceleri ibadet etsinler,Bazıları istediler ki evlenmesinler, bazıları istediler ki geceleri ibadet etsinler, bazıları istediler ki gündüzleri her zaman oruç tutsunlar;bazıları istediler ki gündüzleri her zaman oruç tutsunlar; Peygamber Efendimiz hepsinin karşısına çıktı. Onları tasvip etmediğini beyan etti; Peygamber Efendimiz hepsinin karşısına çıktı. Onları tasvip etmediğini beyan etti;

"Ben, sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama bak evlendim."Ben, sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama bak evlendim. Evlenmemek iyi olsaydı ben evlenmezdim çünkü Allah'tan en çok korkanınız benim, evlendim. Evlenmemek iyi olsaydı ben evlenmezdim çünkü Allah'tan en çok korkanınız benim, evlendim. Sonra gecenin bazı bölüğünde uyurum, bazı bölüğünde kalkarım,Sonra gecenin bazı bölüğünde uyurum, bazı bölüğünde kalkarım, sonra bazı günler oruç tutarım, bazı günler tutmam.sonra bazı günler oruç tutarım, bazı günler tutmam. Benim sünnetime uyun; benim sünnetime uymayan benden değildir." dedi. Benim sünnetime uyun; benim sünnetime uymayan benden değildir." dedi.

Dinde ifrat da tefrit de iyi değildir. Yani aşırı yapmak da azaltmak da iyi değildir. Dinde ifrat da tefrit de iyi değildir. Yani aşırı yapmak da azaltmak da iyi değildir.

Peygamber Efendimiz'den yine buyuruluyor ki; Peygamber Efendimiz'den yine buyuruluyor ki; "Kimse bu dinin yükünü çekemez, ne kadar yük altına girse yük o kadar çoğalır,"Kimse bu dinin yükünü çekemez, ne kadar yük altına girse yük o kadar çoğalır, yine daha geride çekemeyeceği yük kalır, kimse bu işi hak edemez yani mümkün değil."yine daha geride çekemeyeceği yük kalır, kimse bu işi hak edemez yani mümkün değil." Onun için amellerden gücünüz yettiğine tevazu ile teveccüh edin;Onun için amellerden gücünüz yettiğine tevazu ile teveccüh edin; "Yâ Rabbi! benim azımı çoğa say, ibadetimi kabul eyle." deyin, öyle [ibadet edin.]"Yâ Rabbi! benim azımı çoğa say, ibadetimi kabul eyle." deyin, öyle [ibadet edin.] İddialı girersin bir müddet yaparsın. İddialı girersin bir müddet yaparsın.

E ne oluyor, hayrola? Ben senin geceleyin hiç ışığının söndüğünü görmedim. E ne oluyor, hayrola? Ben senin geceleyin hiç ışığının söndüğünü görmedim.

"E sabahlara kadar Allah kabul etsin yüz rekât, iki yüz rekât namaz kılıyorum." "E sabahlara kadar Allah kabul etsin yüz rekât, iki yüz rekât namaz kılıyorum."

İyi güzel, Allah kabul etsin ama hep devam ettirebilecek misin? İyi güzel, Allah kabul etsin ama hep devam ettirebilecek misin?

Yoo, altı ay sonra bıkıyor, bakıyorsun bizim efendi namazı da bırakmış, bıktı. Olmaz! Yoo, altı ay sonra bıkıyor, bakıyorsun bizim efendi namazı da bırakmış, bıktı. Olmaz!

İslâm devamlılık dini. İbadetin hayırlısı, az bile olsa müdavemetle muntazaman yapılandır.İslâm devamlılık dini. İbadetin hayırlısı, az bile olsa müdavemetle muntazaman yapılandır. Müslümanlık intizam dini yani öyle yıldız gibi parla sön, ondan sonra zikzak yap. Müslümanlık intizam dini yani öyle yıldız gibi parla sön, ondan sonra zikzak yap. Bir öyle bir böyle şey değil! Ölçü, intizam, dikkat, edep… Budur dinimizin ana şeyi [hedefi.] Bir öyle bir böyle şey değil! Ölçü, intizam, dikkat, edep… Budur dinimizin ana şeyi [hedefi.]

Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizin bu inceliklerini anlayıp da öyle edîbâne, arifâne Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizin bu inceliklerini anlayıp da öyle edîbâne, arifâne Müslümanlık yapmayı, yaşamayı nasip eylesin, böyle müslüman eylesin. Müslümanlık yapmayı, yaşamayı nasip eylesin, böyle müslüman eylesin.

Seferde bir insan sünnet kılacak mı? Seferde bir insan sünnet kılacak mı?

Mecburiyet yok, dört rekatı bile iki kılıyor, zamanı çok genişse yani otobüs kalkmıyor, Mecburiyet yok, dört rekatı bile iki kılıyor, zamanı çok genişse yani otobüs kalkmıyor, durum müsait, o zaman sünnetleri kılmaya vakit var, kılar ama mecbur değil. durum müsait, o zaman sünnetleri kılmaya vakit var, kılar ama mecbur değil.

Yani hiç sünnet kılmasa, öğlenleyin iki rekât öğlenin farzını kılsa yola devam [etse?] Yani hiç sünnet kılmasa, öğlenleyin iki rekât öğlenin farzını kılsa yola devam [etse?]

Devam [edebilir]. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri farzın bile iki rekatını affetmiş, Devam [edebilir]. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri farzın bile iki rekatını affetmiş, sünnete artık bir şey kalmıyor. sünnete artık bir şey kalmıyor.

Ni'me'l-fâidetü li'l-'abdi ve ni'me'l-hediyyetü el-kelimetü min kelâmi'l-hikmeti yesme'uha'r-racülüNi'me'l-fâidetü li'l-'abdi ve ni'me'l-hediyyetü el-kelimetü min kelâmi'l-hikmeti yesme'uha'r-racülü fe-yeltevî 'aleyhâ hattâ ilâ ehîhi'l-müslimi. fe-yeltevî 'aleyhâ hattâ ilâ ehîhi'l-müslimi.

Bu hadîs-i şerîf'te Peygamber Efendimiz değişik bir hediyeyi anlatıyor bize. Diyor ki; Bu hadîs-i şerîf'te Peygamber Efendimiz değişik bir hediyeyi anlatıyor bize. Diyor ki;

Ni'me'l-fâidetü li'l-'abdi. "Karşınızdaki kula ne güzel bir fayda sağlamaktır."Ni'me'l-fâidetü li'l-'abdi. "Karşınızdaki kula ne güzel bir fayda sağlamaktır." Ve ni'me'l-hediyyetü. "Ne güzel bir hediyedir." Neymiş bu güzel hediye olan, faydalı olan şey? Ve ni'me'l-hediyyetü. "Ne güzel bir hediyedir."

Neymiş bu güzel hediye olan, faydalı olan şey?

el-Kelimetü min kelâmi'l-hikmeti. "Hikmetli sözlerden yerli yerinde, doğru, akla, şeriata, mantığa,el-Kelimetü min kelâmi'l-hikmeti. "Hikmetli sözlerden yerli yerinde, doğru, akla, şeriata, mantığa, Allah'ın rızasına, Resûlullah Efendimiz'in sünnetine uygun bir söz ki..." Allah'ın rızasına, Resûlullah Efendimiz'in sünnetine uygun bir söz ki..." Yesme'uha'r-racülü. "Kişi onu işitmiştir." Veyahut,Yesme'uha'r-racülü. "Kişi onu işitmiştir." Veyahut, Yüsmiuhe'r-racülü. "Söyler işittirir, karşısındakine anlatır, kişi onu işitir."Yüsmiuhe'r-racülü. "Söyler işittirir, karşısındakine anlatır, kişi onu işitir." Fe-yeltevî 'aleyhâ. "Üzerine tefekkür eder." Bak ne güzel bir söz, eğilir, iyice, eksiksiz öğrenir. Fe-yeltevî 'aleyhâ. "Üzerine tefekkür eder." Bak ne güzel bir söz, eğilir, iyice, eksiksiz öğrenir. Mesela Peygamber Efendimiz'in hadisi;Mesela Peygamber Efendimiz'in hadisi; hikmetli söz tabii, sözü iyice kelimesi kelimesine belledi, üzerine eğildi.hikmetli söz tabii, sözü iyice kelimesi kelimesine belledi, üzerine eğildi. Hattâ ilâ ehîhi'l-müslimi. Hattâ ilâ ehîhi'l-müslimi. "Sonra öteki müslüman kardeşine onu hediye edinceye kadar iyice muhafaza eder." "Sonra öteki müslüman kardeşine onu hediye edinceye kadar iyice muhafaza eder." Yeri gelince de; "Bak ben Efendimiz'den şöyle hadîs-i şerîf duydum,Yeri gelince de; "Bak ben Efendimiz'den şöyle hadîs-i şerîf duydum, evliyaullahtan filanca zâtın şöyle sözünü duydum,evliyaullahtan filanca zâtın şöyle sözünü duydum, filanca ârif alim kimse şöyle dedi, böyle dedi." diye başkasına nakleder.filanca ârif alim kimse şöyle dedi, böyle dedi." diye başkasına nakleder. Peygamber Efendimiz, "Bu ne güzel hediyedir." diyor. Peygamber Efendimiz, "Bu ne güzel hediyedir." diyor.

Demek ki hediye her zaman baklava, börek, şeker, kaymak olmuyormuş,Demek ki hediye her zaman baklava, börek, şeker, kaymak olmuyormuş, bazen de hikmetli güzel bir söz [oluyormuş.] Bak Peygamber Efendimiz, Ni'me'l-fâidetü.bazen de hikmetli güzel bir söz [oluyormuş.] Bak Peygamber Efendimiz, Ni'me'l-fâidetü. "Ne güzel faidedir." Ve ni'me'l-hediyyetü. "Ne güzel bir hediyedir." diyor. "Ne güzel faidedir." Ve ni'me'l-hediyyetü. "Ne güzel bir hediyedir." diyor.

Nedir? İşittiğin hikmetli güzel bir söz. Nedir?

İşittiğin hikmetli güzel bir söz.

Onun için bu güzel sözleri hatırınızda tutmaya kendinizi alıştırın.Onun için bu güzel sözleri hatırınızda tutmaya kendinizi alıştırın. Bu hafıza denilen bu meleke kullanıldığı zaman kuvvetlenir.Bu hafıza denilen bu meleke kullanıldığı zaman kuvvetlenir. İyice zapt edeyim, dikkatle dinleyeyim, hafızama yerleştireyim.İyice zapt edeyim, dikkatle dinleyeyim, hafızama yerleştireyim. Böyle yaptıkça, kullandıkça hafızanız kuvvetlenir. Böyle yaptıkça, kullandıkça hafızanız kuvvetlenir. Eğer hafızanızda kalmıyor ise göğüs cebinize bir defter koyun, bir de yanına bir kalem;Eğer hafızanızda kalmıyor ise göğüs cebinize bir defter koyun, bir de yanına bir kalem; beğendiniz şeyi oraya doğru yazıverin, hatırda doğru kalsın. beğendiniz şeyi oraya doğru yazıverin, hatırda doğru kalsın.

Şimdi bazen bir yerde oturuyoruz, akşam üstü ihvânımız toplanıyor,Şimdi bazen bir yerde oturuyoruz, akşam üstü ihvânımız toplanıyor, okuyoruz hadîs-i şerîfi, beş tane hadis okuyoruz.okuyoruz hadîs-i şerîfi, beş tane hadis okuyoruz. Ondan sonra kapatıyorum ben, yatsıyı kılıyoruz geliyoruz yine, soruyorum; Ondan sonra kapatıyorum ben, yatsıyı kılıyoruz geliyoruz yine, soruyorum;

Beş tane okuduğumuz hadisten ne kaldı aklınızda? Söyle bakalım, beş taneyi say. Beş tane okuduğumuz hadisten ne kaldı aklınızda? Söyle bakalım, beş taneyi say.

Kimisi sayıyor kimisi sayamıyor.Kimisi sayıyor kimisi sayamıyor. İyi dinlenmeyince, iyi dinlense bile bazen sözü iyi dinleyip zapdetmeye kendimizi alıştırmamışız. İyi dinlenmeyince, iyi dinlense bile bazen sözü iyi dinleyip zapdetmeye kendimizi alıştırmamışız.

Bazısı hadisin başıyla, öteki hadisin sonunu karıştırıyor, bazısı öbür tarafını karıştırıyor.Bazısı hadisin başıyla, öteki hadisin sonunu karıştırıyor, bazısı öbür tarafını karıştırıyor. Yani dikkatli dinlemeye, olduğu gibi zapdetmeye alışırsak iyi olacak.Yani dikkatli dinlemeye, olduğu gibi zapdetmeye alışırsak iyi olacak. Buna kendimizi inşaallah alıştıralım. Buna kendimizi inşaallah alıştıralım.

Gelelim müjdeli bir başka hadîs-i şerîfe; Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Gelelim müjdeli bir başka hadîs-i şerîfe; Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Ni'me'ş-şefî'u el-kur'ânü li-sahibihî yevme'l-kıyâmeti yekûlü yâ rabbi ekrimhu Ni'me'ş-şefî'u el-kur'ânü li-sahibihî yevme'l-kıyâmeti yekûlü yâ rabbi ekrimhu fe-yülbesü tâce'l -kerâmeti sümme yekûlü yâ rabbi zidhu fe-yüksâ kisvete'l-kerâmetife-yülbesü tâce'l -kerâmeti sümme yekûlü yâ rabbi zidhu fe-yüksâ kisvete'l-kerâmeti sümme yekûlü yâ rabbi zidhu 'ırda 'anhu fe-leyse ba'de rıdallâhu şey'ün. sümme yekûlü yâ rabbi zidhu 'ırda 'anhu fe-leyse ba'de rıdallâhu şey'ün.

Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten [rivayet edilmiş.] Efendimiz buyurmuş ki; Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten [rivayet edilmiş.] Efendimiz buyurmuş ki;

"Kur'ân-ı Kerîm ne güzel şefaatçidir." Allah Allah! O kitap şefaatçi mi olur? "Kur'ân-ı Kerîm ne güzel şefaatçidir."

Allah Allah! O kitap şefaatçi mi olur?

Evet, Kur'ân-ı Kerîm şefaatçi olacak. "Ne güzel şefaatçidir."Evet, Kur'ân-ı Kerîm şefaatçi olacak.

"Ne güzel şefaatçidir."
Li-sahibihî yevme'l-kıyâmeti. "Kur'ân-ı Kerîm'e sahip olan, onu okuyan, Li-sahibihî yevme'l-kıyâmeti. "Kur'ân-ı Kerîm'e sahip olan, onu okuyan, hafızasında bulunduran insana kıyamet gününde Kur'ân-ı Kerîm ne güzel şefaatçidir."hafızasında bulunduran insana kıyamet gününde Kur'ân-ı Kerîm ne güzel şefaatçidir." Yekûlü. "Der ki Kur'ân-ı Kerîm." Yâ rabbi ekrimhu. "Yâ Rabbi! Şu benim sahibime ikram et."Yekûlü. "Der ki Kur'ân-ı Kerîm." Yâ rabbi ekrimhu. "Yâ Rabbi! Şu benim sahibime ikram et." Beni muhafaza eden, beni hafızasına alan, Beni muhafaza eden, beni hafızasına alan, beni evinde muhafaza edip okuyan kimseye ikram eyle Yâ Rabbi!" diye dua eder. beni evinde muhafaza edip okuyan kimseye ikram eyle Yâ Rabbi!" diye dua eder.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde zikrediyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde zikrediyor ki; "Bu elleri, ayakları, derileri konuşturacak, şahitlik ettirecek.""Bu elleri, ayakları, derileri konuşturacak, şahitlik ettirecek." Nasıl konuşturacaksa konuşturacak. Günahkarların elleri, ayakları, derileri sahibi aleyhinde;Nasıl konuşturacaksa konuşturacak. Günahkarların elleri, ayakları, derileri sahibi aleyhinde; "Evet yâ Rabbi! Bu günahı işledi, bu elini harama uzattı, çaldı, bu ayağıyla o haram yere yürüdü." "Evet yâ Rabbi! Bu günahı işledi, bu elini harama uzattı, çaldı, bu ayağıyla o haram yere yürüdü." diye Allahu Teâlâ'ya şehadet edecekler.diye Allahu Teâlâ'ya şehadet edecekler. Kendi azalarına diyecekler ki; "Niye bizim aleyhimize şahadet ettin?" Kendi azalarına diyecekler ki;

"Niye bizim aleyhimize şahadet ettin?"
Onlar da diyecek ki; Entekanellâhü'llezî enteka külle şey'in.Onlar da diyecek ki;

Entekanellâhü'llezî enteka külle şey'in.
"Her şeyi konuşturmaya kadir olan Allah konuşturdu, susmak elimizde mi?" "Her şeyi konuşturmaya kadir olan Allah konuşturdu, susmak elimizde mi?" Şehadet etmemek, şehadetten kaçmak mümkün mü? "Allah konuşturdu." diyecekler.Şehadet etmemek, şehadetten kaçmak mümkün mü? "Allah konuşturdu." diyecekler. Allahu Teâlâ hazretleri dilerse taşı konuşturur, dilerse ağacı konuşturur,Allahu Teâlâ hazretleri dilerse taşı konuşturur, dilerse ağacı konuşturur, dilerse eli, ayağı, deriyi, gözü, kulağı konuşturur. Kur'an'ı konuşturur. dilerse eli, ayağı, deriyi, gözü, kulağı konuşturur. Kur'an'ı konuşturur.

Kur'ân-ı Kerîm böyle şehadet edecek, şefaat edecek. Diyecek ki; Kur'ân-ı Kerîm böyle şehadet edecek, şefaat edecek. Diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Şu benim sahibime ikram eyle." Onun üzerine, Fe-yülbesü tâce'l-kerâmeti."Yâ Rabbi! Şu benim sahibime ikram eyle." Onun üzerine, Fe-yülbesü tâce'l-kerâmeti. "O Kur'an ehlinin, Kur'an'a sahip kimsenin başına bir kerâmet tacı giydirilecek." "O Kur'an ehlinin, Kur'an'a sahip kimsenin başına bir kerâmet tacı giydirilecek."

Ne demek kerâmet tacı? Allah'ın ikramı olarak başına onun şerefini, Ne demek kerâmet tacı?

Allah'ın ikramı olarak başına onun şerefini,
izzetini ifade etmeye vesile olan, güneş gibi parlayan bir taç giydirilecek. izzetini ifade etmeye vesile olan, güneş gibi parlayan bir taç giydirilecek. Durmayacak Kur'ân-ı Kerîm diyecek ki; Sümme yekûlü yâ rabbi zidhu. "Yâ Rabbi! ikramını arttır."Durmayacak Kur'ân-ı Kerîm diyecek ki; Sümme yekûlü yâ rabbi zidhu. "Yâ Rabbi! ikramını arttır." Arttır yâ Rabbi şu benim sahibime ikramını! Fe-yüksâ kisvete'l-kerâmeti.Arttır yâ Rabbi şu benim sahibime ikramını! Fe-yüksâ kisvete'l-kerâmeti. "Üzerine kerâmet elbisesi giydirilecek." Allah'ın ikramı olarak, müstesna bir şeref timsali olmak"Üzerine kerâmet elbisesi giydirilecek." Allah'ın ikramı olarak, müstesna bir şeref timsali olmak üzere üniformalıların en şereflisi gibi Kur'an hatırına onun üzerine bir kisve giydirilecek. üzere üniformalıların en şereflisi gibi Kur'an hatırına onun üzerine bir kisve giydirilecek. Kur'an yine durmayacak; Sümme yekûlü yâ rabbi zidhu. "Yâ Rabbi! Daha ziyade ikram eyle."Kur'an yine durmayacak;

Sümme yekûlü yâ rabbi zidhu. "Yâ Rabbi! Daha ziyade ikram eyle."
İrda 'anhu. "bu benim sahibimden, bu Kur'an ehli olan kişiden razı ol!" diye İrda 'anhu. "bu benim sahibimden, bu Kur'an ehli olan kişiden razı ol!" diye böyle Kur'an şefaat edecek, Allah da razı olacak. Fe-leyse ba'de rıdallâhu şey'ün.böyle Kur'an şefaat edecek, Allah da razı olacak. Fe-leyse ba'de rıdallâhu şey'ün. "Allah'ın rızasından daha öteye de ikram olmaz." Yani Allah razı oldu mu,"Allah'ın rızasından daha öteye de ikram olmaz." Yani Allah razı oldu mu, Allah'ın hoşnutluğunu kazandı mı insan, tamam ötesini söylemeye lüzum yok. Allah'ın hoşnutluğunu kazandı mı insan, tamam ötesini söylemeye lüzum yok.

Allahu Teâlâ cümlemizi ehli Kur'an eylesin. Ehli Kur'an nasıl olacağız? Allahu Teâlâ cümlemizi ehli Kur'an eylesin.

Ehli Kur'an nasıl olacağız?

Kur'ân-ı Kerîm'i alacağız okuyacağız. Arapçasını okuyacağız anlayacağız, Kur'ân-ı Kerîm'i alacağız okuyacağız. Arapçasını okuyacağız anlayacağız, Arapçasını öğreneceğiz, tefsirlerinizi okuyacağız, ezberimize alacağız,Arapçasını öğreneceğiz, tefsirlerinizi okuyacağız, ezberimize alacağız, ahkamını tatbik edeceğiz. Ne demiş? "Yalan söyleme!" demiş. Ne demiş? ahkamını tatbik edeceğiz.

Ne demiş?

"Yalan söyleme!" demiş.

Ne demiş?

"Namaz kıl! Oruç tut! Zekât ver!" demiş. "Haram söyleme, haram işleme! "Namaz kıl! Oruç tut! Zekât ver!" demiş. "Haram söyleme, haram işleme! Faiz yeme! Yalan yere şehadet etme!" demiş. Ahkamını tutacağız, ahkamına tabii olacağız. Faiz yeme! Yalan yere şehadet etme!" demiş. Ahkamını tutacağız, ahkamına tabii olacağız.

Eğer bir insan Kur'ân-ı Kerîm'i evladına okutur, öğretirse, Eğer bir insan Kur'ân-ı Kerîm'i evladına okutur, öğretirse, evladı da o Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenir amel ederseevladı da o Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenir amel ederse âhirette o annenin babanın başına da taç giydirilecek.âhirette o annenin babanın başına da taç giydirilecek. Onun için evlatlarınızı ehli Kur'an yetiştirmeye gayret edin amaOnun için evlatlarınızı ehli Kur'an yetiştirmeye gayret edin ama sadece lafzını değil manasını da bilsin. Kur'ân-ı Kerîm'in şerefini anlasın,sadece lafzını değil manasını da bilsin. Kur'ân-ı Kerîm'in şerefini anlasın, "Ben Kur'ân-ı Kerîm'i öğrendim." desin. O şerefe yakışacak tarzda insan olsun;"Ben Kur'ân-ı Kerîm'i öğrendim." desin. O şerefe yakışacak tarzda insan olsun; Kur'an'ın ahkamına tâbi olsun, onu öğretmeyi, başkalarına anlatmayı vazife bilsin. Kur'an'ın ahkamına tâbi olsun, onu öğretmeyi, başkalarına anlatmayı vazife bilsin.

Şimdi memleketimizde Kur'an kursları var, Kur'ân-ı Kerîm'e bir rağbet görünüyor,Şimdi memleketimizde Kur'an kursları var, Kur'ân-ı Kerîm'e bir rağbet görünüyor, evlatları oraya gönderiyorlar hafız yetişsin filan diye.evlatları oraya gönderiyorlar hafız yetişsin filan diye. İyi güzel ama Kur'ân-ı Kerîm, hafızlık, dünya devşirmek için değil. İyi güzel ama Kur'ân-ı Kerîm, hafızlık, dünya devşirmek için değil. Dünya metaı, malı mülkü devşirmek için vasıta değil, âhiretin sevabını kazanmak için,Dünya metaı, malı mülkü devşirmek için vasıta değil, âhiretin sevabını kazanmak için, Allah'ın rızasını kazanmak için vasıta. Ona çok dikkat edeceğiz.Allah'ın rızasını kazanmak için vasıta. Ona çok dikkat edeceğiz. Onu âlet edip dünyalık devşirmeye çalışmak uygun değil ve onu öğreteceğiz evlatlarımıza. Onu âlet edip dünyalık devşirmeye çalışmak uygun değil ve onu öğreteceğiz evlatlarımıza.

Ben arkadaşlarıma dedim ki, biz Kur'an kursu açabilsek, kendimiz açsak, Ben arkadaşlarıma dedim ki, biz Kur'an kursu açabilsek, kendimiz açsak, o Kur'an kursundaki kardeşlerimizi bir meslek sahibi etsek, oradan kazansa,o Kur'an kursundaki kardeşlerimizi bir meslek sahibi etsek, oradan kazansa, bunu Allah rızası için yapsa, bu âhiret işini [dünya işine karıştırmasa] diye düşündük. bunu Allah rızası için yapsa, bu âhiret işini [dünya işine karıştırmasa] diye düşündük.

Ni'me'l âdetü el-kâyiletü ve ni'me'l-âdetü el-hacâmetü. Ni'me'l âdetü el-kâyiletü ve ni'me'l-âdetü el-hacâmetü.

Bu hadîs-i şerîfte mevzu yine değişti. Efendimiz buyurdu ki; Bu hadîs-i şerîfte mevzu yine değişti. Efendimiz buyurdu ki;

"Ne güzel âdettir kaylûle uykusu. Ne iyi âdettir hacamat olmak." "Ne güzel âdettir kaylûle uykusu. Ne iyi âdettir hacamat olmak."

Övülen bu kaylûle uykusu ne demek? Kayl veya kaylûle uykusuÖvülen bu kaylûle uykusu ne demek?

Kayl veya kaylûle uykusu
"öğlenden az evvel uyulan uyku" demektir. Hatta uyumasa bile, "uzanması, istirahati" demektir. "öğlenden az evvel uyulan uyku" demektir. Hatta uyumasa bile, "uzanması, istirahati" demektir. İnsan gözünü kapatıp, kendinden geçmese bile uzandı mı, ona kaylûle derler. İnsan gözünü kapatıp, kendinden geçmese bile uzandı mı, ona kaylûle derler. Öğlenden az evvel, öğle üzeri, o civarda. Neden? Öğlenden az evvel, öğle üzeri, o civarda.

Neden?

Sabah namazında kalktı bu müslüman, öğle olduğu zaman mesaisinin yarısını çoktan geçti.Sabah namazında kalktı bu müslüman, öğle olduğu zaman mesaisinin yarısını çoktan geçti. Beş altı saattir ayakta. İşte o zaman uyumazsa akşama yorgun, argın, bîtap düşer, Beş altı saattir ayakta. İşte o zaman uyumazsa akşama yorgun, argın, bîtap düşer, yatsı namazını bile zar zor kılar.yatsı namazını bile zar zor kılar. Ama o zaman şöyle bir istirahat ediverirse günün ortasındaki o istirahatAma o zaman şöyle bir istirahat ediverirse günün ortasındaki o istirahat sanki buruşmuş çiçeği sulamak gibidir; yeniden bir tazelik getirir. sanki buruşmuş çiçeği sulamak gibidir; yeniden bir tazelik getirir. Peygamber Efendimiz öğlenden evvel böyle uyurdu. Faydası ne? Peygamber Efendimiz öğlenden evvel böyle uyurdu.

Faydası ne?

Oruçluysa oruca takviye olur yani rahat bitirmesine sebep olur. Oruçluysa oruca takviye olur yani rahat bitirmesine sebep olur. Geceleyin ibadete kalkmasına kolaylık olur, insanın neşesini arttırır. Geceleyin ibadete kalkmasına kolaylık olur, insanın neşesini arttırır.

"Şimdi insanı uyutma." Tamam uykuya ihtiyacım yok, "Şimdi insanı uyutma."

Tamam uykuya ihtiyacım yok,
uyuma ama akşama bakarsın yüzü gülmüyor suratı bir karış asık. Ne oldu? uyuma ama akşama bakarsın yüzü gülmüyor suratı bir karış asık.

Ne oldu?

Uykusuz, keyfi yerinde değil yani tadı yok, halinde öyle bir neşe hali olmaz. Uykusuz, keyfi yerinde değil yani tadı yok, halinde öyle bir neşe hali olmaz. İşte bu öğle uykusunu yapmak lazım. Hocam hepimiz işçiyiz, esnafız, İşte bu öğle uykusunu yapmak lazım.

Hocam hepimiz işçiyiz, esnafız,
öğleyin uyumak mümkün olmuyor diyebilirsiniz. öğleyin uyumak mümkün olmuyor diyebilirsiniz.

Bir çaresini bulup kendinizi uzanmaya alıştırın. Bir çaresini bulup kendinizi uzanmaya alıştırın.

Muhtelif zamanlarda da söyledim Amerika'da zenginlerin hayatlarını incelemişler.Muhtelif zamanlarda da söyledim Amerika'da zenginlerin hayatlarını incelemişler. Adam zengin, çok paraları var, dolar milyoneri...Adam zengin, çok paraları var, dolar milyoneri... Milyonları olan bir adam ama çok çabuk ölüyormuş.Milyonları olan bir adam ama çok çabuk ölüyormuş. Kırk, 45-50 yaşında, 50 yaşını geçenler bile az.Kırk, 45-50 yaşında, 50 yaşını geçenler bile az. Bir tanesi çok uzun yaşamış; bu neden uzun yaşadı diye hayatını incelemişler. Bir tanesi çok uzun yaşamış; bu neden uzun yaşadı diye hayatını incelemişler. Öğleyin işyerinde özel daireye çekilirmiş, hiç kimse rahatsız edemez kendisini;Öğleyin işyerinde özel daireye çekilirmiş, hiç kimse rahatsız edemez kendisini; sekreterler, şunlar, bunlar. Hele bir telefon bağlasınlar, mümkün değil.sekreterler, şunlar, bunlar. Hele bir telefon bağlasınlar, mümkün değil. Yani yer yerinden oynasa, şirketleri batsa çıksa öğleyin o saatte rahatsız etmek yok.Yani yer yerinden oynasa, şirketleri batsa çıksa öğleyin o saatte rahatsız etmek yok. Öğlenin o vaktinde o uzanırmış. Hadisleri mi okudu ne yaptı! Onlar bazen öyle yapıyorlar.Öğlenin o vaktinde o uzanırmış. Hadisleri mi okudu ne yaptı! Onlar bazen öyle yapıyorlar. Böyle hasım hasım okuyorlar, okuyorlar faydalı şeyleri alıyorlar. Böyle hasım hasım okuyorlar, okuyorlar faydalı şeyleri alıyorlar.

Mesela eskiden yıkanmazlardı hıristiyanlar, hiç yıkanmazlardı. Neden? Mesela eskiden yıkanmazlardı hıristiyanlar, hiç yıkanmazlardı.

Neden?

Bebekken papazın kendisine verdiği vaftiz suyu bozulmasın diye yıkanmayı sevmezlerdi. Bir sene... Bebekken papazın kendisine verdiği vaftiz suyu bozulmasın diye yıkanmayı sevmezlerdi. Bir sene...

Bir sene ne olur?! Hatta bizim bu memleketimize gelip de giden seyyahlarBir sene ne olur?!

Hatta bizim bu memleketimize gelip de giden seyyahlar
bizim dedelerimizin hergün yıkandığını, abdest aldığını, boy abdesti, gusül aldığını görünce;bizim dedelerimizin hergün yıkandığını, abdest aldığını, boy abdesti, gusül aldığını görünce; bunlar hasta olacak sanırlarmış, korkarlarmış. Kendileri bir sene, iki sene yıkanmıyor.bunlar hasta olacak sanırlarmış, korkarlarmış. Kendileri bir sene, iki sene yıkanmıyor. Yalnız kraliçeler filan bilmem ne kadar zamanda bir kolanyayla silinirlermişYalnız kraliçeler filan bilmem ne kadar zamanda bir kolanyayla silinirlermiş ama şimdi bak, yıkanmayı öğrendiler. Hepsinin evinde banyo var, hepsinin evinde duş var;ama şimdi bak, yıkanmayı öğrendiler. Hepsinin evinde banyo var, hepsinin evinde duş var; öğrendiler şimdi bir sabah yıkanıyorlar bir akşam yıkanıyorlar. öğrendiler şimdi bir sabah yıkanıyorlar bir akşam yıkanıyorlar.

Sonra eskiden bunlar diş fırçalamak, diş temizlemek bilmezlerdi Sonra eskiden bunlar diş fırçalamak, diş temizlemek bilmezlerdi ama biz 1400 yıldan beri dişlerimizi fırça çıkmadan,ama biz 1400 yıldan beri dişlerimizi fırça çıkmadan, naylon çıkmadan misvak denilen şeylerle dişlerimizi temizlemişiz.naylon çıkmadan misvak denilen şeylerle dişlerimizi temizlemişiz. Peygamber Efendimiz'in sünneti. Sonradan bu işin doğru olduğunu anladılar, Peygamber Efendimiz'in sünneti. Sonradan bu işin doğru olduğunu anladılar, bak nasıl diş macunları, diş fırçaları çıkarttılar, motorlusunu çıkarttılar. bak nasıl diş macunları, diş fırçaları çıkarttılar, motorlusunu çıkarttılar. Ağzına sokuyorsun gır gır gır dönüyor dişleri temizliyor. Ağzına sokuyorsun gır gır gır dönüyor dişleri temizliyor.

Çeşit çeşit şeyler buldular ama esası ne? Dişi temizlemenin önemini, yıkanmanın önemini anladılar.Çeşit çeşit şeyler buldular ama esası ne?

Dişi temizlemenin önemini, yıkanmanın önemini anladılar.
Bu hıristiyanlar bizim Müslümanlığı tetkik ediyorlar.Bu hıristiyanlar bizim Müslümanlığı tetkik ediyorlar. Tetkik ediyorlar faydalı gördükleri şeyleri alıyorlar.Tetkik ediyorlar faydalı gördükleri şeyleri alıyorlar. Olabilir ki yine bizim hadîs-i şerîflerden almışlardır. Olabilir ki yine bizim hadîs-i şerîflerden almışlardır.

Hasılı, hülâsa-i kelâm öğleyin fırsatınız varsa şöyle ışıkları kapayın bir uzanın, Hasılı, hülâsa-i kelâm öğleyin fırsatınız varsa şöyle ışıkları kapayın bir uzanın, bu sünnet yerine gelsin, bak nasıl dinç olacaksınız.bu sünnet yerine gelsin, bak nasıl dinç olacaksınız. Azıcık bir uzanın; namaz kıldıktan sonra veya namazı kılmadan evvel kapatın kapıyı, pencereyi,Azıcık bir uzanın; namaz kıldıktan sonra veya namazı kılmadan evvel kapatın kapıyı, pencereyi, perdeyi, ışığı, şöyle bir 15-20 dakika uzanın.perdeyi, ışığı, şöyle bir 15-20 dakika uzanın. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, tavsiyedir diye gece ibadetine de kolay kalkarsınız. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, tavsiyedir diye gece ibadetine de kolay kalkarsınız.

Geceleyin bir de teheccüd var ya, sevaplı ibadet! Geceleyin bir de teheccüd var ya, sevaplı ibadet!

Rek'atâni mine'l-leyli hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fî-hâ.Rek'atâni mine'l-leyli hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fî-hâ. "Gecede kılınan iki rekât namaz dünyadan da dünyanın içindeki her şeyden de daha hayırlıdır.""Gecede kılınan iki rekât namaz dünyadan da dünyanın içindeki her şeyden de daha hayırlıdır." E bu adam nasıl geceye kalksın ki akşama zaten yorgun, bitkin geldi,E bu adam nasıl geceye kalksın ki akşama zaten yorgun, bitkin geldi, bir de akşam yemeğini yedikten sonra camiye bile gidecek hali kalmadı,bir de akşam yemeğini yedikten sonra camiye bile gidecek hali kalmadı, yatsıyı paldır küldür kıldı yattı. Ama gündüz dinlenirse gece ibadeti de kolay olur. yatsıyı paldır küldür kıldı yattı. Ama gündüz dinlenirse gece ibadeti de kolay olur.

Bir de hacamatı tavsiye etmiş burada; Ni'me'l'adetü el-hacâmatü. "Ne güzel âdettir hacamat olmak." Bir de hacamatı tavsiye etmiş burada; Ni'me'l'adetü el-hacâmatü. "Ne güzel âdettir hacamat olmak."

Hacamat olmak ne demek? "Kan aldırmak" demektir. Hacamat olmak ne demek?

"Kan aldırmak" demektir.
Artık onun şekli şemali hani şöyle deriyi çizeler öyle alırlar veyahut başka şekillerle kan alırlar.Artık onun şekli şemali hani şöyle deriyi çizeler öyle alırlar veyahut başka şekillerle kan alırlar. Kan damarlarda fazlalaşıyor, onu aldığın zaman kalp rahatlıyor bir de eski kan gidiyor.Kan damarlarda fazlalaşıyor, onu aldığın zaman kalp rahatlıyor bir de eski kan gidiyor. Kan azaldığı için ilikler, kan yapan cihazlar, dalaklar yeniden bir çalışma yapıyor, Kan azaldığı için ilikler, kan yapan cihazlar, dalaklar yeniden bir çalışma yapıyor, insan da bir tazelenme oluyor. insan da bir tazelenme oluyor. Yani bu kan aldırma, hacamat olma işini ve öğle uykusunu Efendimiz tavsiye etmiş. Yani bu kan aldırma, hacamat olma işini ve öğle uykusunu Efendimiz tavsiye etmiş.

Arkasındaki hadis bizim memleketimize göre pek şey değil ama yine teberrüken okuyalım. Arkasındaki hadis bizim memleketimize göre pek şey değil ama yine teberrüken okuyalım.

Ni'me'l-ibilü's-selâsûne yuhmelü 'alâ necîbihâ ve tuğnâ erbâbuhâ ve tümnehu ğazîruhâNi'me'l-ibilü's-selâsûne yuhmelü 'alâ necîbihâ ve tuğnâ erbâbuhâ ve tümnehu ğazîruhâ ve tültekâ fî-mahallihâ yevme hâ fî-a'tânihâ. ve tültekâ fî-mahallihâ yevme hâ fî-a'tânihâ.

Peygamber Efendimiz, "Otuz tane develik bir sürüye sahip olmak ne iyidir." diyor.Peygamber Efendimiz, "Otuz tane develik bir sürüye sahip olmak ne iyidir." diyor. Oranın en çok mevcut olan çöl hayvanı deve ya. "Otuz devesi olmak ne iyidir.Oranın en çok mevcut olan çöl hayvanı deve ya. "Otuz devesi olmak ne iyidir. En güçlü kuvvetlisi, uygun, asil olanına binilir, sahipleri zengin olur, her türlü şeyden müstağni olur."En güçlü kuvvetlisi, uygun, asil olanına binilir, sahipleri zengin olur, her türlü şeyden müstağni olur." Çünkü bunun yününden, derisinden faydalanırlar, keserler etinden faydalanırlar,Çünkü bunun yününden, derisinden faydalanırlar, keserler etinden faydalanırlar, sütü sağılır, sütünden faydalanılır. Deve her şeyi faydalı olan bir mahluk. sütü sağılır, sütünden faydalanılır. Deve her şeyi faydalı olan bir mahluk.

Ve tümnehu ğazîruhâ. "Yünleri bağışlanır."Ve tümnehu ğazîruhâ. "Yünleri bağışlanır." Ona buna verilir hayır yapılmasına vesile olur. Ve mübarek hayvandır, öyle ürküp kaçıp gitmez.Ona buna verilir hayır yapılmasına vesile olur. Ve mübarek hayvandır, öyle ürküp kaçıp gitmez. Ve tültekâ fî-mahallihâ yevme hâ.Ve tültekâ fî-mahallihâ yevme hâ. "Gidip vardığın zaman yerinde bulursun, koyduğun yerde bulursun.""Gidip vardığın zaman yerinde bulursun, koyduğun yerde bulursun." [Sürü] dağılmış gitmiş, ara da bul haydi bakalım! Çölün içinde oraya buraya gitmez.[Sürü] dağılmış gitmiş, ara da bul haydi bakalım! Çölün içinde oraya buraya gitmez. Bakanı da nereye koyduysa orada aynen bulur, diye övmüş Peygamber Efendimiz. Bakanı da nereye koyduysa orada aynen bulur, diye övmüş Peygamber Efendimiz.

Devenin yaradılışı üzerinde Kur'ân-ı Kerîm'de medihler var. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Devenin yaradılışı üzerinde Kur'ân-ı Kerîm'de medihler var. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Efalâ yenzurûne ile'l-ibili keyfe hulikat.Efalâ yenzurûne ile'l-ibili keyfe hulikat. "Şu insanlar hiç şu devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?" "Şu insanlar hiç şu devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?" Bu devenin yaradılışında ibret var, hikmet var. Neden hikmet var? Bu devenin yaradılışında ibret var, hikmet var.

Neden hikmet var?

Öyle hikmetler var ki, bir kere bu hayvan sırtına üç günlük, bir haftalık gıdasını depo ediyor.Öyle hikmetler var ki, bir kere bu hayvan sırtına üç günlük, bir haftalık gıdasını depo ediyor. Hörgüç dediğimiz şey depo; suyunu, gıdasını depo ediyor.Hörgüç dediğimiz şey depo; suyunu, gıdasını depo ediyor. Ondan sonra üç günlük, beş günlük yola susuz gidebiliyor, tam çöl hayvanı.Ondan sonra üç günlük, beş günlük yola susuz gidebiliyor, tam çöl hayvanı. Su her yerde bulunmaz. Sonra devenin ayakları yaygındır, lop loptur;Su her yerde bulunmaz. Sonra devenin ayakları yaygındır, lop loptur; at gibi olsa kumun içine batar, tırnak olsa batar.at gibi olsa kumun içine batar, tırnak olsa batar. Ama yaygın olduğundan kumun üstüne lap lap lap basar ve güzel yürür. Ama yaygın olduğundan kumun üstüne lap lap lap basar ve güzel yürür. Muhite gayet uygun, uzun bacaklı. Kısa olsa kum tepeleri arasında yürüyemez.Muhite gayet uygun, uzun bacaklı. Kısa olsa kum tepeleri arasında yürüyemez. Yüksek, deposu sırtında, susuzluğa, gıdasızlığa mütehammil,Yüksek, deposu sırtında, susuzluğa, gıdasızlığa mütehammil, yürüyüşü kolay, hızlıca gider, halim selim bir hayvan. yürüyüşü kolay, hızlıca gider, halim selim bir hayvan.

Bunu neden başka yerde değil de burada çölde yaratmış onu? Bunu neden başka yerde değil de burada çölde yaratmış onu?

Onda bile insan düşünüverirse Allah'ın varlığını birliğini anlar, yola gelir.Onda bile insan düşünüverirse Allah'ın varlığını birliğini anlar, yola gelir. Onun için âyet-i kerîmede, "Bakmıyorlar mı o devenin nasıl yaratıldığına?" diye işaret ediliyor. Onun için âyet-i kerîmede, "Bakmıyorlar mı o devenin nasıl yaratıldığına?" diye işaret ediliyor.

Hakikaten de ben de acizane bakıyorum, Rabbimiz her şeyi ne kadar hikmetle yaratmış.Hakikaten de ben de acizane bakıyorum, Rabbimiz her şeyi ne kadar hikmetle yaratmış. Kışın portakal var, portakalın içinde C vitamini var.Kışın portakal var, portakalın içinde C vitamini var. Kışın insan çok üşür, C vitamini soğuğa en iyi şey. Kışın onu yaratmış.Kışın insan çok üşür, C vitamini soğuğa en iyi şey. Kışın onu yaratmış. Yazın insanın suya ihtiyacı olur, yazın karpuz, kavun var.Yazın insanın suya ihtiyacı olur, yazın karpuz, kavun var. Kocaman kavun yiyorsun safi su, yüzde doksan dokuzu su.Kocaman kavun yiyorsun safi su, yüzde doksan dokuzu su. Yani Rabbimiz öyle güzel bir ambalaj yapmış ki suya,Yani Rabbimiz öyle güzel bir ambalaj yapmış ki suya, bir de kullarım yesin de şükretsin diye içine şeker katmış; yazın onu yiyorsun, susuzluğun gidiyor. bir de kullarım yesin de şükretsin diye içine şeker katmış; yazın onu yiyorsun, susuzluğun gidiyor.

Neye baksanız ibrettir, deveye de baksanız o da ibrettir. Neye baksanız ibrettir, deveye de baksanız o da ibrettir.

Allah bizi ibretleri görüp de kendisine güzel kulluk edenlerden eylesin. Allah bizi ibretleri görüp de kendisine güzel kulluk edenlerden eylesin.

Ni'me'l-yevmü yevmü 'arafete yenzilullâhu azze ve celle ile's-semâi'd-dünyâ. Ni'me'l-yevmü yevmü 'arafete yenzilullâhu azze ve celle ile's-semâi'd-dünyâ.

"Arefe günü ne güzel bir gündür,"Arefe günü ne güzel bir gündür, Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya rahmetiyle nüzül buyurur." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri en yakın semaya rahmetiyle nüzül buyurur." diyor.

Arafe günü dediği nedir? Kurban bayramının bir evvelki günüdür. Arafe günü dediği nedir?

Kurban bayramının bir evvelki günüdür.
Yevmü arefe, "Hacıların Arafat'a çıktığı gün."Yevmü arefe, "Hacıların Arafat'a çıktığı gün." Hem gün mübarektir hem de Arafat'ın mahalli mübarektir; hacılar oraya gitti mi Hem gün mübarektir hem de Arafat'ın mahalli mübarektir; hacılar oraya gitti mi yer de zamanda mübarek, artık etsinler duaları, Rabbinin rızasına eriversinler.yer de zamanda mübarek, artık etsinler duaları, Rabbinin rızasına eriversinler. Çünkü, "Bugün gözüne, kulağına, diline sahip olan hayra erer." diyeÇünkü, "Bugün gözüne, kulağına, diline sahip olan hayra erer." diye Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var.

Gözüne sahip olacak harama bakmayacak, diline sahip olacak kimseyi incitmeyecek, Gözüne sahip olacak harama bakmayacak, diline sahip olacak kimseyi incitmeyecek, duayla meşgul olacak, mübarek bir gündür.duayla meşgul olacak, mübarek bir gündür. Ama hacca gidememiş insan da zamanın mübarekliğinden faydalansın. Ama hacca gidememiş insan da zamanın mübarekliğinden faydalansın. Yani Arafat'a gidemiyor ama burada da var Arefe günü.Yani Arafat'a gidemiyor ama burada da var Arefe günü. Arefe gününde oruç tutmak çok sevaptır. Arefe gününde oruç tutmak çok sevaptır. "Geçmiş senenin ve gelecek senenin günahına kefarettir." diye hadîs-i şerîf var."Geçmiş senenin ve gelecek senenin günahına kefarettir." diye hadîs-i şerîf var. İki senenin günahını bağışlattırır diye hadîs-i şerîf var.İki senenin günahını bağışlattırır diye hadîs-i şerîf var. Arefe gününde oruç tutmayı defterlerinize yazın, kaydedin, ona gayret edin.Arefe gününde oruç tutmayı defterlerinize yazın, kaydedin, ona gayret edin. Ama hacıların oruç tutması mekruhtur. Neden? Ama hacıların oruç tutması mekruhtur.

Neden?

Hacı güneşin altında Arafat'ta vazife yapacak. "Ben tutuvereyim de o sevabı ben de alayım." Hacı güneşin altında Arafat'ta vazife yapacak.

"Ben tutuvereyim de o sevabı ben de alayım."

Mekruh. Efendimiz tavsiye etmemiş. Duymadın mı, mekruh! Yani söz dinlemek iyi. Mekruh. Efendimiz tavsiye etmemiş. Duymadın mı, mekruh! Yani söz dinlemek iyi. Söz dinlemediğin zaman, daha iyi yapayım dediği zaman iyi yapmıyor.Söz dinlemediğin zaman, daha iyi yapayım dediği zaman iyi yapmıyor. [Oruç tutayım derken] haydi bayılıveriyor, bu sefer bütün tesbihat, dualar kaldı. [Oruç tutayım derken] haydi bayılıveriyor, bu sefer bütün tesbihat, dualar kaldı.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri hayırlı günlerin hayrından, bereketinden faydalanırsın.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri hayırlı günlerin hayrından, bereketinden faydalanırsın. Haclara, umrelere sıhhatle afiyetle varmayı nasip etsin.Haclara, umrelere sıhhatle afiyetle varmayı nasip etsin. Mağfirûn zümresine dahil eylesin, sevdiği razı olduğu kul olarak kendisine varmayı nasip eylesin. Mağfirûn zümresine dahil eylesin, sevdiği razı olduğu kul olarak kendisine varmayı nasip eylesin.

Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2