Namaz Vakitleri

14 Zilka'de 1445
22 Mayıs 2024
İmsak
03:44
Güneş
05:34
Öğle
13:06
İkindi
17:03
Akşam
20:28
Yatsı
22:10
Detaylı Arama

Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Şevvâl 1415 / 28.03.1995

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Değerli profesör dostlarım, misafirler, dinleyiciler, gençler! Değerli profesör dostlarım, misafirler, dinleyiciler, gençler!

Allah hepinizden razı olsun.Allah hepinizden razı olsun. Herhalde duaların en kestirmesi ve en güzeli bu, dünya ve âhiretin saadetine erdirsin. Herhalde duaların en kestirmesi ve en güzeli bu, dünya ve âhiretin saadetine erdirsin.

Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre yine ikisi birden bahis konusu ediliyor. Bizim bu konuşmamızda. Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre yine ikisi birden bahis konusu ediliyor. Bizim bu konuşmamızda.

Her birisi başlı başına birkaç konferansta anlatılacak meseleleri içinde bulunduran büyük şahıslar ve bunlar bizler için gerçekten çok değerli ve önemlidir.Her birisi başlı başına birkaç konferansta anlatılacak meseleleri içinde bulunduran büyük şahıslar ve bunlar bizler için gerçekten çok değerli ve önemlidir. İkisini bir arada zikretmemizin sebebi daha ziyade Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus Emre arasındaki ilgidir. İkisini bir arada zikretmemizin sebebi daha ziyade Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus Emre arasındaki ilgidir. Bu ilginin ne çeşit bir ilgi olduğu ve varlığı kitaplarda tartışılan bir konudur; önemli bir konudur. Bu ilginin ne çeşit bir ilgi olduğu ve varlığı kitaplarda tartışılan bir konudur; önemli bir konudur.

Hem Hacı Bektâş-ı Velî hem de Yunus Emre bizim bugünkü meselelerimizle de çok yakından ilgili iki isimdir.Hem Hacı Bektâş-ı Velî hem de Yunus Emre bizim bugünkü meselelerimizle de çok yakından ilgili iki isimdir. Türkiye'mizde bugün çok mühim olan birtakım dinî meseleler vardır;Türkiye'mizde bugün çok mühim olan birtakım dinî meseleler vardır; dinin doğru anlaşılması ve doğru yaşanması meselesi vardır, mezhepler vardır, Sünnî, Şiî ve Alevî guruplar vardır.dinin doğru anlaşılması ve doğru yaşanması meselesi vardır, mezhepler vardır, Sünnî, Şiî ve Alevî guruplar vardır. Bunların arasında meseleler vardır. Bunların arasında meseleler vardır. Biz bu meselelerin Allah'ın rızasına uygun, ilmî esaslara uygun,Biz bu meselelerin Allah'ın rızasına uygun, ilmî esaslara uygun, hakikatlere ve gerçeklere dayalı bir şekilde aydınlatılması ve çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.hakikatlere ve gerçeklere dayalı bir şekilde aydınlatılması ve çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için bu iki şahsiyete ve bunların dinî inançlarına dair meseleleri ele almayı önemli görüyoruz. Onun için bu iki şahsiyete ve bunların dinî inançlarına dair meseleleri ele almayı önemli görüyoruz.

Hacı Bektaş çok meşhur bir mutasavvıftır.Hacı Bektaş çok meşhur bir mutasavvıftır. Bizim kültür tarihimizdeki en büyük isimlerdendir ve Anadolu'da kurulmuş tarikatların en mühimlerinden birinin pîridir. Bizim kültür tarihimizdeki en büyük isimlerdendir ve Anadolu'da kurulmuş tarikatların en mühimlerinden birinin pîridir. Velî sıfatıyla tavsif edilmiştir.Velî sıfatıyla tavsif edilmiştir. Yeniçeriler kendilerini onun evladı sayıyorlar ve onun mânevî büyüklüğüne iltica ediyorlar.Yeniçeriler kendilerini onun evladı sayıyorlar ve onun mânevî büyüklüğüne iltica ediyorlar. Hz. Ali, Câfer-i Sâdık gibi Alevîlik ve Sünnîlik meselesinde iki tarafın da saygısını, sevgisini kazanmış bir isimdir. Hz. Ali, Câfer-i Sâdık gibi Alevîlik ve Sünnîlik meselesinde iki tarafın da saygısını, sevgisini kazanmış bir isimdir. Yusuf-u Hemedânî ve Ahmed-i Yesevî vasıtasıyla biz Nakşîlerle de ilgisi vardır. Yusuf-u Hemedânî ve Ahmed-i Yesevî vasıtasıyla biz Nakşîlerle de ilgisi vardır. "Seyyid" sıfatıyla yâd ediliyor; Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem soyundan seyyid olduğu kaynaklarda ifade ediliyor. "Seyyid" sıfatıyla yâd ediliyor; Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem soyundan seyyid olduğu kaynaklarda ifade ediliyor.

Siyasî tarihimiz, edebiyat tarihimiz, dinî tarihimiz, sosyal tarihimiz, kültürümüz ve bugünkü sosyal meselelerimiz için önemli bir şahsiyettir.Siyasî tarihimiz, edebiyat tarihimiz, dinî tarihimiz, sosyal tarihimiz, kültürümüz ve bugünkü sosyal meselelerimiz için önemli bir şahsiyettir. Bu ve bundan sonra onun yanında bahsedeceğim Yunus Emre'nin hayatıyla, fikirleriyle ilgili Bu ve bundan sonra onun yanında bahsedeceğim Yunus Emre'nin hayatıyla, fikirleriyle ilgili birçok münakaşalar, zıt fikirler, birbirine tamamen aykırı görüşler vardır. birçok münakaşalar, zıt fikirler, birbirine tamamen aykırı görüşler vardır.

Bunların cevabının ne olduğunu da herkes merak ediyor.Bunların cevabının ne olduğunu da herkes merak ediyor. Bu soruların içinde bulunan meselelerin cevabını vermek bir taraftan merakı tatmin olduğu gibiBu soruların içinde bulunan meselelerin cevabını vermek bir taraftan merakı tatmin olduğu gibi bir taraftan da müslümanların bazı mühim işlerini alakadar ettiği için çözümlenmesi de bizim için farzdır. bir taraftan da müslümanların bazı mühim işlerini alakadar ettiği için çözümlenmesi de bizim için farzdır. Çünkü bu konularda kardeşlerin ihtilafı, kavgası oluyor. Çünkü bu konularda kardeşlerin ihtilafı, kavgası oluyor.

Dine bir hizmet olduğu için çok önemli bir konudur.Dine bir hizmet olduğu için çok önemli bir konudur. Yunus Emre de önemli bir konudur.Yunus Emre de önemli bir konudur. Çünkü, "Türk Edebiyatı'nın en büyük şairi hangisi?" diye bir soru sorulsa Çünkü, "Türk Edebiyatı'nın en büyük şairi hangisi?" diye bir soru sorulsa herhalde en çok puan alan şairlerden birisi Yunus Emre olur. Gerçekten de büyük bir şairdir.herhalde en çok puan alan şairlerden birisi Yunus Emre olur. Gerçekten de büyük bir şairdir. O bakımdan önemlidir. O bakımdan önemlidir. Çok olgun, çok sade ve çok etkili bir mutasavvıf ve mürşittir.Çok olgun, çok sade ve çok etkili bir mutasavvıf ve mürşittir. Bir cümlesi bir insanın hayatına ışık tutuyor, bir ilahisindeki bir mısra insanın gönlünü aydınlatıyor. Bir cümlesi bir insanın hayatına ışık tutuyor, bir ilahisindeki bir mısra insanın gönlünü aydınlatıyor. Kardeşlik anlayışına kuvvetle sahiptir.Kardeşlik anlayışına kuvvetle sahiptir. Sevgi, aşk anlayışına bağlı ve onu çok kuvvetle ifade eden bir mutasavvıftır. Sevgiye de biz çok muhtacız.Sevgi, aşk anlayışına bağlı ve onu çok kuvvetle ifade eden bir mutasavvıftır. Sevgiye de biz çok muhtacız. O bakımdan bu kadar önemli bir şahsiyettir. O bakımdan bu kadar önemli bir şahsiyettir.

İlahileri çok güzeldir.İlahileri çok güzeldir. Biz şahsen her akşam tiryakisi olduk; nerede olsak orada bulunan arkadaşlara ilahilerden biraz okutuyoruz,Biz şahsen her akşam tiryakisi olduk; nerede olsak orada bulunan arkadaşlara ilahilerden biraz okutuyoruz, zevkle dinliyoruz; bazen biz de kenarından iştirak ediyoruz. zevkle dinliyoruz; bazen biz de kenarından iştirak ediyoruz. Bugünkü hayatımızda da bizimle yan yana ve iç içedir. Başımızın üstünde yeri var.Bugünkü hayatımızda da bizimle yan yana ve iç içedir. Başımızın üstünde yeri var. Tarih boyunca bize çok tesir etmiştir. Tarih boyunca bize çok tesir etmiştir. Çocuklarımızı da etkiliyor, onların yetişmesinde büyük katkısı ve tesiri var. Çocuklarımızı da etkiliyor, onların yetişmesinde büyük katkısı ve tesiri var. Bu bakımdan üzerinde çalışılacak bir kişi. Şiirlerinin şerhi var, doğru tespit edilmesi meselesi var. Bu bakımdan üzerinde çalışılacak bir kişi. Şiirlerinin şerhi var, doğru tespit edilmesi meselesi var.

Ben umumiyetle hadis üzerine vaaz ederim.Ben umumiyetle hadis üzerine vaaz ederim. Kendi sözüm olmasın da Peygamber Efendimiz'in mübarek sözleri sohbetin konusu olsun diye yanımda hadis kitabı gezdiririm. Kendi sözüm olmasın da Peygamber Efendimiz'in mübarek sözleri sohbetin konusu olsun diye yanımda hadis kitabı gezdiririm. Açarız, bir hadis okuruz, onun açıklaması; bir hadis daha okuruz, onun açıklaması. Açarız, bir hadis okuruz, onun açıklaması; bir hadis daha okuruz, onun açıklaması. Ama bu yakın zamanda başka şeyler de düşünmeye başladım. Ama bu yakın zamanda başka şeyler de düşünmeye başladım.

Düşündüklerimden birisi de Yunus Emre'nin ilahilerini alıp açıklamak.Düşündüklerimden birisi de Yunus Emre'nin ilahilerini alıp açıklamak. Çok güzel, hakikaten çok faydalı olur diye düşünüyorum. Çok güzel, hakikaten çok faydalı olur diye düşünüyorum.

Bir de Hz. Ali Efendimiz'in Necefü'l-Eşref'te basılmış Elfü Kelimeti Hz. Ali başlıklıBir de Hz. Ali Efendimiz'in Necefü'l-Eşref'te basılmış Elfü Kelimeti Hz. Ali başlıklı Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bin sözü ihtiva eden bir eseri var. Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bin sözü ihtiva eden bir eseri var. Onu da sohbet konusu seçmeyi düşünüyorum.Onu da sohbet konusu seçmeyi düşünüyorum. Başlattım ama devam ettiremedim.Başlattım ama devam ettiremedim. Bakırköy'de bir iki, Avustralya'da üç dört konferansımız oldu.Bakırköy'de bir iki, Avustralya'da üç dört konferansımız oldu. Hz. Ali Efendimiz'in sözleri gerçekten güzel.Hz. Ali Efendimiz'in sözleri gerçekten güzel. Türkçe'ye tercümesi yapılmış, belki tercüme edilmemişler de var. Onların üzerinde çalışmak güzel oluyor. Türkçe'ye tercümesi yapılmış, belki tercüme edilmemişler de var. Onların üzerinde çalışmak güzel oluyor.

Bundan sonra yanımda bir Yunus Divânı taşısam ve onlar üzerinde vaaz etsem diyorum; o kadar önemli. Bundan sonra yanımda bir Yunus Divânı taşısam ve onlar üzerinde vaaz etsem diyorum; o kadar önemli.

Yunus Emre'nin hayatı etrafında çeşitli alim kimselerin ihtilafları var.Yunus Emre'nin hayatı etrafında çeşitli alim kimselerin ihtilafları var. Bu ihtilafların da çözüme kavuşturulması lâzım.Bu ihtilafların da çözüme kavuşturulması lâzım. Her şeyin çözülmesi, bir sonuca ulaştırılması, "el cevap şu şöyledir" diye sonucun söylenmesi lâzım. Her şeyin çözülmesi, bir sonuca ulaştırılması, "el cevap şu şöyledir" diye sonucun söylenmesi lâzım. O bakımdan önemli konuları ihtiva ediyor. O bakımdan önemli konuları ihtiva ediyor.

Hacı Bektâş-ı Velî üzerine bir hayli çalıştım.Hacı Bektâş-ı Velî üzerine bir hayli çalıştım. Onunla tanışmam doğrudan doğruya kendisi ile ilgilenmekten başlamadı. Onunla tanışmam doğrudan doğruya kendisi ile ilgilenmekten başlamadı. İlk önce, İznik Medresesi'nde hadis tedris etmiş, bir hadis müderrisi olan Hatiboğlu Muhammed isimli bir zâtı doktora tezi olarak almıştım.İlk önce, İznik Medresesi'nde hadis tedris etmiş, bir hadis müderrisi olan Hatiboğlu Muhammed isimli bir zâtı doktora tezi olarak almıştım. Onu alış sebebim, hadislerle ilgili yüz hadis ve yüz hikâyeden ibaret Ferahnâme'si sebebiyle idi.Onu alış sebebim, hadislerle ilgili yüz hadis ve yüz hikâyeden ibaret Ferahnâme'si sebebiyle idi. Şer'î bir ilimle ilgili olduğu için almıştım.Şer'î bir ilimle ilgili olduğu için almıştım. Ama bu zât-ı muhteremin hayatını incelerken gördüm ki bu hadis otoritesiAma bu zât-ı muhteremin hayatını incelerken gördüm ki bu hadis otoritesi bir de Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât isimli eserini nazma çekmiş; bir de Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât isimli eserini nazma çekmiş; düz yazı tarzında olan Makâlât'ı 812 hicrî tarihinde 1400'lü yılların başlarında nazma çekmiş.düz yazı tarzında olan Makâlât'ı 812 hicrî tarihinde 1400'lü yılların başlarında nazma çekmiş. Tabii bu edebiyat tarihimizi yakından takip edenler için hemen dikkati çeken bir olaydır. Tabii bu edebiyat tarihimizi yakından takip edenler için hemen dikkati çeken bir olaydır. Bu yüzden 15. yüzyıl İznik Medresesi müderrisinin manzum Makâlât'ı üzerinde çalıştım. Bu yüzden 15. yüzyıl İznik Medresesi müderrisinin manzum Makâlât'ı üzerinde çalıştım.

Makâlât Hacı Bektâş-ı Velî'nin eseri olduğu halde bu zâtın onu nazma çekmesi dikkatimi çekti.Makâlât Hacı Bektâş-ı Velî'nin eseri olduğu halde bu zâtın onu nazma çekmesi dikkatimi çekti. Nazma çekmek o devirde çok moda.Nazma çekmek o devirde çok moda. Hatta fıkıh kitapları manzum, lügat kitapları manzum. Hatta fıkıh kitapları manzum, lügat kitapları manzum. Yani Arapça-Türkçe lügat kitabını nazma çekiyorlar. Devletoğlu Yusuf fıkıh kitabını nazma çekmiş.Yani Arapça-Türkçe lügat kitabını nazma çekiyorlar. Devletoğlu Yusuf fıkıh kitabını nazma çekmiş. Yine bu bizim Hatiboğlu Mülk Sûresi Tefsiri'ni nazma çekmiş. Tefsir manzum, fıkıh manzum, bu da manzum. Yine bu bizim Hatiboğlu Mülk Sûresi Tefsiri'ni nazma çekmiş. Tefsir manzum, fıkıh manzum, bu da manzum. O devirde her şey şiir. Çok güzel bir atmosfer, lirik bir alem. O devirde her şey şiir. Çok güzel bir atmosfer, lirik bir alem. Duygusal yönü çok kuvvetli bir dünya. Gerçekten çok hoş insanlar. Duygusal yönü çok kuvvetli bir dünya. Gerçekten çok hoş insanlar.

O zamana kadar doğrudan doğruya Bektaşî'lerle ilgilenmiyordum.O zamana kadar doğrudan doğruya Bektaşî'lerle ilgilenmiyordum. Biraz da Bektaşîler'in bizim nazarımızda, duyduğumuz birtakım şeylerden dolayı kusurlu gördüğümüz tarafları vardı.Biraz da Bektaşîler'in bizim nazarımızda, duyduğumuz birtakım şeylerden dolayı kusurlu gördüğümüz tarafları vardı. Ben kusurlarla uğraşıp onları düzeltmektense doğruları okuyup, öğrenip doğrularla ilgili müktesebâtımızı artırmayı tercih eden bir insanım.Ben kusurlarla uğraşıp onları düzeltmektense doğruları okuyup, öğrenip doğrularla ilgili müktesebâtımızı artırmayı tercih eden bir insanım. Yani al bir eğriyi, düzelteceğim diye uğraş, ömrün geçsin. İnsanın ömrüne yazık değil mi?Yani al bir eğriyi, düzelteceğim diye uğraş, ömrün geçsin. İnsanın ömrüne yazık değil mi? Doğruları öğrensin, doğruları artsın diye düşünen bir insanım. Doğruları öğrensin, doğruları artsın diye düşünen bir insanım. Onun için böyle şeylerle ilgilenmiyordum ama bir şey dikkatimi çekti:Onun için böyle şeylerle ilgilenmiyordum ama bir şey dikkatimi çekti: Hacı Bektâş-ı Velî Allah Teâlâ hazretlerinin varlığına inanan, ehl-i sünnet akaidi çerçevesi içinde, Hacı Bektâş-ı Velî Allah Teâlâ hazretlerinin varlığına inanan, ehl-i sünnet akaidi çerçevesi içinde, Kur'ân-ı Kerîm'i kendisine rehber edinmiş, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine bağlı, tamamen bizim gibi düşünen bir insan.Kur'ân-ı Kerîm'i kendisine rehber edinmiş, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine bağlı, tamamen bizim gibi düşünen bir insan. Biz dediğim zaman karınca kararınca da olsa bunu kastediyorum… Biz dediğim zaman karınca kararınca da olsa bunu kastediyorum… Bunu şu bakımdan da söylüyorum; bugün eğer Sünnîlerle Alevîler arasındaki meseleler çözülecekse bu tabanda çözülmelidir. Bunu şu bakımdan da söylüyorum; bugün eğer Sünnîlerle Alevîler arasındaki meseleler çözülecekse bu tabanda çözülmelidir. Birisi kalkıp da, "Ben hem Alevî'yim hem ateistim" derse o zaman taban kayması oluyor. Birisi kalkıp da, "Ben hem Alevî'yim hem ateistim" derse o zaman taban kayması oluyor. Cıvık zemin üzerine bir bina olmaz. Zemini sağlamlaştırmak, beton atmak, kazık çakmak lâzım;Cıvık zemin üzerine bir bina olmaz. Zemini sağlamlaştırmak, beton atmak, kazık çakmak lâzım; 50, 100, 150 metre sağlam zemini bulup binayı öyle yapmak lâzım. 50, 100, 150 metre sağlam zemini bulup binayı öyle yapmak lâzım.

"Sağlam zemin nedir?" "Sağlam zemin nedir?"

Sağlam zemin Kur'ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir.Sağlam zemin Kur'ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir. On beş asırdır İslâm akaidi pırıl pırıl ortadadır. On beş asırdır İslâm akaidi pırıl pırıl ortadadır. Bu çizgi üzerinde, bilimsel çalışmalara dayalı bir sağlam İslâm var.Bu çizgi üzerinde, bilimsel çalışmalara dayalı bir sağlam İslâm var. Hacı Bektâş-ı Velî bu çerçeveye giriyor. Bu beni çok ilgilendirdi, sizi de ilgilendirir. Çok önemli… Hacı Bektâş-ı Velî bu çerçeveye giriyor. Bu beni çok ilgilendirdi, sizi de ilgilendirir. Çok önemli…

Bu konuyu ilk önce gazetelerde yazdım.Bu konuyu ilk önce gazetelerde yazdım. Bir kere ben kimseyi kırmak ve üzmek istemem ama "Bektaşî" ve "Bektaşî Babası" deyince akla içki gelir. Bir kere ben kimseyi kırmak ve üzmek istemem ama "Bektaşî" ve "Bektaşî Babası" deyince akla içki gelir. "Erenler meyhanede şöyle içmiş, böyle fıkra söylemiş" gibi haller hatıra gelir."Erenler meyhanede şöyle içmiş, böyle fıkra söylemiş" gibi haller hatıra gelir. Hatta bir kaç sene önce Cumhuriyet gazetesinin bir yazarı Arnavutluk'a gidip bir Bektaşî tekkesine misafir olmuş. Hatta bir kaç sene önce Cumhuriyet gazetesinin bir yazarı Arnavutluk'a gidip bir Bektaşî tekkesine misafir olmuş. "Arnavutluk'ta Bektaşîlik" diye yazılar yazmış."Arnavutluk'ta Bektaşîlik" diye yazılar yazmış. Hepsini okuyamadım ama orada kendisine halis rakı ikram etmişler, Hepsini okuyamadım ama orada kendisine halis rakı ikram etmişler, o da halis rakıyı yudumlaya yudumlaya içmiş, ballandıra ballandıra gazetede anlatıyor.o da halis rakıyı yudumlaya yudumlaya içmiş, ballandıra ballandıra gazetede anlatıyor. Bunu Bektâşîler'den aşağı yukarı % 90-95'i böyle bilir.Bunu Bektâşîler'den aşağı yukarı % 90-95'i böyle bilir. Bazıları da, "Estağfirullah, biz Bektaşîler de sünnet-i seniyyeye bağlıyız, içki içmeyiz." derler.Bazıları da, "Estağfirullah, biz Bektaşîler de sünnet-i seniyyeye bağlıyız, içki içmeyiz." derler. Böyleleri de vardır, kabul ediyorum ama genel olarakBöyleleri de vardır, kabul ediyorum ama genel olarak bunların ayyaşlıkları, sarhoşlukları literatüre girmiştir ve Bektaşî fıkralarının çoğunun konusu da budur. bunların ayyaşlıkları, sarhoşlukları literatüre girmiştir ve Bektaşî fıkralarının çoğunun konusu da budur.

Fakat Hacı Bektâş-ı Velî içkinin hem de çok şiddetli bir şekilde karşısında.Fakat Hacı Bektâş-ı Velî içkinin hem de çok şiddetli bir şekilde karşısında. Şimdi misalleri, fıkraları, anekdotları delil olarak göstereceğim. Şimdi misalleri, fıkraları, anekdotları delil olarak göstereceğim.

Hacı Bektâş-ı Velî namaz kılan bir insandır.Hacı Bektâş-ı Velî namaz kılan bir insandır. Namaz kılmamanın aleyhindedir; abdest taraftarı ve gusül taraftarıdır. Namaz kılmamanın aleyhindedir; abdest taraftarı ve gusül taraftarıdır. Baktım tamamen bizim arzu ettiğimiz çerçeveye uyuyor. Baktım tamamen bizim arzu ettiğimiz çerçeveye uyuyor. O bakımdan hoşuma gitti ve bunu bir önemli buluş diye gördüm.O bakımdan hoşuma gitti ve bunu bir önemli buluş diye gördüm. Ben bu konu üzerinde, doktora tezimde tanışmış oldum ama doçentlik çalışmamıBen bu konu üzerinde, doktora tezimde tanışmış oldum ama doçentlik çalışmamı bunun üzerine bina edeyim, diye karar verdim ve Hacı Bektâş-ı Velî üzerinde çalışmaya ondan sonra başladım. bunun üzerine bina edeyim, diye karar verdim ve Hacı Bektâş-ı Velî üzerinde çalışmaya ondan sonra başladım.

Çok zahmet çektim. Şair, "Şüphe bir nura doğru koşmaktır." diyor.Çok zahmet çektim. Şair, "Şüphe bir nura doğru koşmaktır." diyor. İnsan ilmî gerçeği ararken, tabii her şeyin doğruluğunu araştıracak ve şüphelenecek. İnsan ilmî gerçeği ararken, tabii her şeyin doğruluğunu araştıracak ve şüphelenecek. "Bu elimdeki delil gerçekten delil mi?" diye soracak. "Bu söz haklı mı, haksız mı?" diyecek."Bu elimdeki delil gerçekten delil mi?" diye soracak. "Bu söz haklı mı, haksız mı?" diyecek. Ben bunu titiz bir şekilde araştırmalarımda uyguladım. Hiç kimseye inanmadım. Ben bunu titiz bir şekilde araştırmalarımda uyguladım. Hiç kimseye inanmadım. Ne Ordinaryüs Profesör İsmail Hikmet Ertaylan'a inandım ne Ordinaryüs Profesör Fuad Köprülü'ye inandımNe Ordinaryüs Profesör İsmail Hikmet Ertaylan'a inandım ne Ordinaryüs Profesör Fuad Köprülü'ye inandım ne de Bektaşî tarikatı üzerine on yıl araştırma yapmış The Bektashi Order of Dervishes isimli eseri yazmış olan John Kingsley Birge'ye inandım.ne de Bektaşî tarikatı üzerine on yıl araştırma yapmış The Bektashi Order of Dervishes isimli eseri yazmış olan John Kingsley Birge'ye inandım. Ne Eflakî Dede'ye ne Âşıkpaşazâde'ye ve de ne gördüğüm bir kayda doğrudan doğruya inandım. Ne Eflakî Dede'ye ne Âşıkpaşazâde'ye ve de ne gördüğüm bir kayda doğrudan doğruya inandım. Daima kendi kendime delil aradım.Daima kendi kendime delil aradım. "Bunun aslı nedir, nasıl olabilir?" sorusunu sordum. Kendimi hâkim mevkiine koydum."Bunun aslı nedir, nasıl olabilir?" sorusunu sordum. Kendimi hâkim mevkiine koydum. Her şeyi ölçtüm, tarttım ve eserimi öyle hazırladım. Her şeyi ölçtüm, tarttım ve eserimi öyle hazırladım.

Doğrusu beğenildi. Allah'a hamdediyorum.Doğrusu beğenildi. Allah'a hamdediyorum. Herkesten önce Malatya'daki Alevî gruplardan, kardeşlerden Prof. Kemal Aytaç bana haber getirdi. Herkesten önce Malatya'daki Alevî gruplardan, kardeşlerden Prof. Kemal Aytaç bana haber getirdi.

"Hocam, Malatya'daki Alevî vatandaşlar sizin eserinizi çok sevmiş ve merak etmişler."Hocam, Malatya'daki Alevî vatandaşlar sizin eserinizi çok sevmiş ve merak etmişler. Hocamız bassın, basmayacaksa müsaade buyursun biz basalım; bu bilgiler yayılsın." demişler. Hocamız bassın, basmayacaksa müsaade buyursun biz basalım; bu bilgiler yayılsın." demişler. Merak eden Alevî vatandaşlar çok ilgi duydular. Merak eden Alevî vatandaşlar çok ilgi duydular. İlk defa Kemal Bey "Bu tezi kim hazırlamış, tanışayım" diye bizim fakülteye benimle tanışmaya gelmişti. İlk defa Kemal Bey "Bu tezi kim hazırlamış, tanışayım" diye bizim fakülteye benimle tanışmaya gelmişti. O muhterem profesörle öylece teşerrüf ettik. O muhterem profesörle öylece teşerrüf ettik.

Anadolu kütüphanelerini dolaştım, yazma eserlerin fotokopilerini çektim, altı senemi harcadım.Anadolu kütüphanelerini dolaştım, yazma eserlerin fotokopilerini çektim, altı senemi harcadım. Gözlerimden melekler uçuşmaya başladı, göz sıhhatimi kaybediyordum, askerlik yetişti.Gözlerimden melekler uçuşmaya başladı, göz sıhhatimi kaybediyordum, askerlik yetişti. O zaman biraz istirahate geçtim. O zaman biraz istirahate geçtim.

Hacı Bektâş-ı Velî ile ilgili sağlam bilgileri naklettikten sonra onun fikirlerinin önemlilerini anlatıpHacı Bektâş-ı Velî ile ilgili sağlam bilgileri naklettikten sonra onun fikirlerinin önemlilerini anlatıp sonra Yunus Emre ile ikisi arasındaki ilgiye geçmek istiyorum. sonra Yunus Emre ile ikisi arasındaki ilgiye geçmek istiyorum.

Hacı Bektaş, "hacı"dır. Arapça ism-i fâil sîgası… Sonunda "y" olmaması lâzım. Burada "hâc"tır.Hacı Bektaş, "hacı"dır. Arapça ism-i fâil sîgası… Sonunda "y" olmaması lâzım. Burada "hâc"tır. Erkek hacı olursa "hâc", hanım hacı olursa "hâcce" gelir. Sonunda hacı geliyor. Erkek hacı olursa "hâc", hanım hacı olursa "hâcce" gelir. Sonunda hacı geliyor. Umreye, hacca gittiğimiz zaman çarşı, pazarda duyuyoruz, "haci" "haci" "haci" diye bağırıyorlar, "mütekellim y"sine bağlıyorlar.Umreye, hacca gittiğimiz zaman çarşı, pazarda duyuyoruz, "haci" "haci" "haci" diye bağırıyorlar, "mütekellim y"sine bağlıyorlar. "Hacım" demektir. "Hacım" demektir. Belki doğrusu bu olduğu halde unutulmuş sonra "hâc" demek zor geldiğinden "hacı" demiş olabilirler. Belki doğrusu bu olduğu halde unutulmuş sonra "hâc" demek zor geldiğinden "hacı" demiş olabilirler.

Bektaş'ın "k" harfi aslında "kâf-i nûnî"dir.Bektaş'ın "k" harfi aslında "kâf-i nûnî"dir. Sonundaki "taş" arkadaş, karındaş gibi beraberlik ifade eden takıdır.Sonundaki "taş" arkadaş, karındaş gibi beraberlik ifade eden takıdır. "Bendeş", "Bektaş", Hacı Bektâş-ı Velî'nin çağından önceki devirlerde, Şeyh Sâdî-i Şirâzî zamanında İran'da kullanılan bir kelimedir. "Bendeş", "Bektaş", Hacı Bektâş-ı Velî'nin çağından önceki devirlerde, Şeyh Sâdî-i Şirâzî zamanında İran'da kullanılan bir kelimedir. Orada Türkler var tabii. Hacı Bektaş'tan bir, bir buçuk asır önce de Farsça'da Bektaş kelimesine rastlanıyor.Orada Türkler var tabii. Hacı Bektaş'tan bir, bir buçuk asır önce de Farsça'da Bektaş kelimesine rastlanıyor. Arapça'da "kâf-i nûnî" yoktur. Onun için normal, "kâf-i Arabî" diyelim. "Kef" ile telaffuz ediyorlar.Arapça'da "kâf-i nûnî" yoktur. Onun için normal, "kâf-i Arabî" diyelim. "Kef" ile telaffuz ediyorlar. Bektaş aslında "benzer", "benzeyen" demektir. Peki bu isim niçin verilmiştir?Bektaş aslında "benzer", "benzeyen" demektir. Peki bu isim niçin verilmiştir? Menteş adında ikiz bir kardeşi varmış; Menteş ve Bekteş. Onun bendeşi, müşabihi, ikizi… Bu isim oradan olabilir.Menteş adında ikiz bir kardeşi varmış; Menteş ve Bekteş. Onun bendeşi, müşabihi, ikizi… Bu isim oradan olabilir. "Göbek taşından geliyor." sözlerinin aslı yoktur."Göbek taşından geliyor." sözlerinin aslı yoktur. Bektaşîler zincirli bir taş takıyorlar ve oradan geliyor diyorlar. Daha başka şeyler de var…Bektaşîler zincirli bir taş takıyorlar ve oradan geliyor diyorlar. Daha başka şeyler de var… Öteki kelimelerin aslı esası yoktur. Öteki kelimelerin aslı esası yoktur.

"Hünkâr" deniliyor, o da bir sıfattır. "Hünkâr Hacı Bektaş." Hünkâr Farsça "hüdâvendigâr" kelimesindendir."Hünkâr" deniliyor, o da bir sıfattır. "Hünkâr Hacı Bektaş." Hünkâr Farsça "hüdâvendigâr" kelimesindendir. Hüdavend de efendi demektir. "Hodâ, hodâvend" efendi demektir. Hüdavend de efendi demektir. "Hodâ, hodâvend" efendi demektir. Hüdâvendigâr, asil, soylu, efendi olup da başkasına da iyilik yapan soylu kişilere verilen bir sıfattır.Hüdâvendigâr, asil, soylu, efendi olup da başkasına da iyilik yapan soylu kişilere verilen bir sıfattır. Hacı Bektaş'a, Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'ye "Hünkâr" diye bu sıfat verilmiş. Hacı Bektaş'a, Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'ye "Hünkâr" diye bu sıfat verilmiş. El yazması eserlerde rastlarsanız şaşırmayın; ikisini ayırmak için (ilk başta ben de biraz bocalamıştım)El yazması eserlerde rastlarsanız şaşırmayın; ikisini ayırmak için (ilk başta ben de biraz bocalamıştım) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye Molla Hünkâr, Hacı Bektâş-ı Velî'ye Hünkâr diyorlar.Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye Molla Hünkâr, Hacı Bektâş-ı Velî'ye Hünkâr diyorlar. "Molla" kelimesi Celaleddîn-i Rûmî hazretlerini ayırıyor. "Molla" kelimesi Celaleddîn-i Rûmî hazretlerini ayırıyor.

"Molla" kelimesi de "Mevlânâ" kelimesinden muharreftir, bozmadır."Molla" kelimesi de "Mevlânâ" kelimesinden muharreftir, bozmadır. Bu, o devirdeki medrese talebelerinin bana göre çelebiliğini, kibarlığını gösteriyor.Bu, o devirdeki medrese talebelerinin bana göre çelebiliğini, kibarlığını gösteriyor. Birbirlerine efendimiz mânasına "Mevlânâ" derlermiş. Güzel bir tabirle hitap ediyorlarmış.Birbirlerine efendimiz mânasına "Mevlânâ" derlermiş. Güzel bir tabirle hitap ediyorlarmış. Ondan dolayı medrese talebelerinin adı "Molla" olmuş. Mevlânâ demek… Ondan dolayı medrese talebelerinin adı "Molla" olmuş. Mevlânâ demek… "Mevlâ" da, "velâ" "kendisiyle bağlantı kurulmuş makamın, mekânın sahibi" demektir."Mevlâ" da, "velâ" "kendisiyle bağlantı kurulmuş makamın, mekânın sahibi" demektir. İsm-i mekân; anlaşılan, anlaşma yapılan kimse. Onun için Mevlâ, hem efendi hem de köle mânasına gelir. İsm-i mekân; anlaşılan, anlaşma yapılan kimse. Onun için Mevlâ, hem efendi hem de köle mânasına gelir. Eğer mükâtep köle efendisiyle anlaşmış, "Ben sana şu kadar para vereceğim, ondan sonra azat olacağım." demişse efendi onun Mevlâ'sıdır, anlaşmış olduğu kimsedir. Eğer mükâtep köle efendisiyle anlaşmış, "Ben sana şu kadar para vereceğim, ondan sonra azat olacağım." demişse efendi onun Mevlâ'sıdır, anlaşmış olduğu kimsedir. Köle de onunla anlaştığı için, o da onun Mevlâ'sıdır. Köle de onunla anlaştığı için, o da onun Mevlâ'sıdır. Onun için Arapça'da Mevlâ kelimesine, edattandır, derler. Hem efendi, hem köle mânasına gelir. Onun için Arapça'da Mevlâ kelimesine, edattandır, derler. Hem efendi, hem köle mânasına gelir.

"Mevlâ" Allah Teâlâ hazretlerinin esmâsındandır. "Yâ Mevlâ!" diyoruz."Mevlâ" Allah Teâlâ hazretlerinin esmâsındandır. "Yâ Mevlâ!" diyoruz. Allah Teâlâ hazretlerinin ismidir ve medrese talebeleri de centilmenliğinden, çelebiliğinden dolayı birbirlerine "Mevlânâ" demişlerdir.Allah Teâlâ hazretlerinin ismidir ve medrese talebeleri de centilmenliğinden, çelebiliğinden dolayı birbirlerine "Mevlânâ" demişlerdir. Molla Hünkâr Celaleddîn-i Rûmî hazretleri "Molla" olmuş. Molla Hünkâr Celaleddîn-i Rûmî hazretleri "Molla" olmuş. Çünkü o medresede müderrislik yapmış, o tarafı biraz daha galip olan bir kimsedir.Çünkü o medresede müderrislik yapmış, o tarafı biraz daha galip olan bir kimsedir. Hacı Bektâş-ı Velî sadece "Hünkâr" diye niteleniyor. Hacı Bektâş-ı Velî sadece "Hünkâr" diye niteleniyor.

Bir de I. Murad'a tarihimizde "Hünkâr", "Hüdâvendigâr" deniliyor.. Bir de I. Murad'a tarihimizde "Hünkâr", "Hüdâvendigâr" deniliyor..

Aslında "i" yok, "Hüdavendgâr", hatta Bursa'nın merkez olduğu mıntıkaya "Hüdavendgâr" vilayeti deniliyorAslında "i" yok, "Hüdavendgâr", hatta Bursa'nın merkez olduğu mıntıkaya "Hüdavendgâr" vilayeti deniliyor Aynı zamanda I. Murad cennetmekânın lakabıdır. Onu da çok seviyorum.Aynı zamanda I. Murad cennetmekânın lakabıdır. Onu da çok seviyorum. Çünkü çok mübarek, çok ihlaslı insanmış ki Allah şehitlik nasip etmiş.Çünkü çok mübarek, çok ihlaslı insanmış ki Allah şehitlik nasip etmiş. Çok ihlaslı bir kimseymiş ki Balkanlar'da, "Ya Rabbi, benim şu ordum, şu toplanmış gelen birleşik hıristiyan kuvvetleriÇok ihlaslı bir kimseymiş ki Balkanlar'da, "Ya Rabbi, benim şu ordum, şu toplanmış gelen birleşik hıristiyan kuvvetleri Sırplar'a karşı tutunamaz, yenilir, mağlup olursa bir daha orada senin adın anılmaz. Sırplar'a karşı tutunamaz, yenilir, mağlup olursa bir daha orada senin adın anılmaz. Benim ordum bu Kosova'da galip gelsin, yeter ki benim canım feda olsun." demiş. Benim ordum bu Kosova'da galip gelsin, yeter ki benim canım feda olsun." demiş. Hakikaten ordu Kosova'da galip gelmiş, zafer kazanmış. Hakikaten ordu Kosova'da galip gelmiş, zafer kazanmış. Sonra da, bir esir, "Ben konuşacağım" deyip Hünkârımız'ı hançerlemiştir. Şehit olmuştur. Duası kabul olmuş oluyor.Sonra da, bir esir, "Ben konuşacağım" deyip Hünkârımız'ı hançerlemiştir. Şehit olmuştur. Duası kabul olmuş oluyor. Onun için duası makbul bir şehit olarak onu çok seviyorum. Onun için duası makbul bir şehit olarak onu çok seviyorum. Bursa'ya gidip de, Çekirge'den geçerken büyük saygı duyarak, dualar ederek geçiyorum.Bursa'ya gidip de, Çekirge'den geçerken büyük saygı duyarak, dualar ederek geçiyorum. "Allah ruhlarını şâd etsin, şefaatlerine erdirsin." diyorum. "Allah ruhlarını şâd etsin, şefaatlerine erdirsin." diyorum.

Gelelim Hacı Bektâş-ı Velî'nin soyuna… Gelelim Hacı Bektâş-ı Velî'nin soyuna…

Şimdi birtakım kimseler; "Hacı Bektâş-ı Velî Türkçüydü, milliyetçiydi, Araplar'ın korkunç baskısına,Şimdi birtakım kimseler; "Hacı Bektâş-ı Velî Türkçüydü, milliyetçiydi, Araplar'ın korkunç baskısına, şeriatın ezici tesirlerine karşı hür fikirli bir aydındı." diyorlar.şeriatın ezici tesirlerine karşı hür fikirli bir aydındı." diyorlar. İyi, güzel ama bunlar senin kurgun. Tarihte böyle şeyler yok. İyi, güzel ama bunlar senin kurgun. Tarihte böyle şeyler yok. Bir kere Türkçülük, milliyetçilik cereyanları çok yenidir. O devirde yok. Sen bunu kendin yakıştırıyorsun.Bir kere Türkçülük, milliyetçilik cereyanları çok yenidir. O devirde yok. Sen bunu kendin yakıştırıyorsun. Sonra Hacı Bektâş-ı Velî'ye hiçbir kimse, "Bu Türk asıllıdır." dememiştir.Sonra Hacı Bektâş-ı Velî'ye hiçbir kimse, "Bu Türk asıllıdır." dememiştir. Bilakis "Nişâpur'lu bir seyyiddir" diyorlar. Hem de Tiryâku'l-muhibbîn sahibi Vâsıtî diyor. Bilakis "Nişâpur'lu bir seyyiddir" diyorlar. Hem de Tiryâku'l-muhibbîn sahibi Vâsıtî diyor. Hacı Bektâş-ı Velî'den çok kısa bir zaman sonra,Hacı Bektâş-ı Velî'den çok kısa bir zaman sonra, "Seyyid Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasanî'nin tarikatı şudur." diye daha o zamandan "seyyid" diyor."Seyyid Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasanî'nin tarikatı şudur." diye daha o zamandan "seyyid" diyor. Bizimkiler sonradan yüceltmek için söylemiş değiller.Bizimkiler sonradan yüceltmek için söylemiş değiller. Tiryâku'l-muhibbîn'de Vâsitî'nin "seyyid" demesi, kendisinin hayatına yakın zamanda "seyyid" bilindiğini gösteriyor.Tiryâku'l-muhibbîn'de Vâsitî'nin "seyyid" demesi, kendisinin hayatına yakın zamanda "seyyid" bilindiğini gösteriyor. Herkese de gelişigüzel "seyyid" denmez. Herkese de gelişigüzel "seyyid" denmez. Herkes "Ben seyyidim" diye de ortaya çıkmaz. Bu günah sayılır. Herkes "Ben seyyidim" diye de ortaya çıkmaz. Bu günah sayılır.

Makâlât isimli eseri de Arapça yazmış. Evet Türk olsaydı, Türkçe yazardı.Makâlât isimli eseri de Arapça yazmış. Evet Türk olsaydı, Türkçe yazardı. Anadolu'ya Horasan'dan gelmiş olan bir Türkmen babası Arapça eser yazamaz.Anadolu'ya Horasan'dan gelmiş olan bir Türkmen babası Arapça eser yazamaz. Arapça eser yazmak bir tahsil işidir, medrese işidir, kolay değildir. Arapça eser yazmak bir tahsil işidir, medrese işidir, kolay değildir. Sonra yaşanılan bu devre Arapça devresi değildir, Farsça yazılan devredir.Sonra yaşanılan bu devre Arapça devresi değildir, Farsça yazılan devredir. Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin Mesnevî'yi Farsça yazdığı devredir. Yazabilseydi Farsça yazardı. Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin Mesnevî'yi Farsça yazdığı devredir. Yazabilseydi Farsça yazardı. Bunu da rahatlıkla yazardı. Bunu da rahatlıkla yazardı. Çünkü Horasan hatta bugün Özbekistan bile Farsça konuşuyor. Taşkent'e gittik, Cuma namazı kıldık. Çünkü Horasan hatta bugün Özbekistan bile Farsça konuşuyor. Taşkent'e gittik, Cuma namazı kıldık. Bizi mihraba çektiler, konuşturdular. Bizi mihraba çektiler, konuşturdular. Gözyaşları içinde heyecanla o kardeşlerimize Türkçe konuştuk, onlar da anladılar.Gözyaşları içinde heyecanla o kardeşlerimize Türkçe konuştuk, onlar da anladılar. Minberde hatip hutbe okudu, ben de onu anladım. Minberde hatip hutbe okudu, ben de onu anladım. Özbekçe'yi Taşkent'te anladık, Semerkant'a gelince biraz zorlandık.Özbekçe'yi Taşkent'te anladık, Semerkant'a gelince biraz zorlandık. Buhara'da ben onları anlayamadım, onlar beni anlayamadılar. Onlara Farsça konuştum. Buhara'da ben onları anlayamadım, onlar beni anlayamadılar. Onlara Farsça konuştum. Türk illerinin hepsi şu anda Farsça'yı bilirler.Türk illerinin hepsi şu anda Farsça'yı bilirler. O zaman da bilirlerdi ve rahat yazarlardı. O zaman da bilirlerdi ve rahat yazarlardı. Farsça da yazmamış, Türkçe de yazmamış, Arapça yazmış. Farsça da yazmamış, Türkçe de yazmamış, Arapça yazmış.

Kitaplarda yazılmayan bir milliyetçilik yakıştırmasını nereden çıkarıyorsun? Çıkaramazsın.Kitaplarda yazılmayan bir milliyetçilik yakıştırmasını nereden çıkarıyorsun? Çıkaramazsın. Çünkü çok eski kaynaklarda da "seyyid" deniliyor. Çünkü çok eski kaynaklarda da "seyyid" deniliyor.

Nişâpur'dan gelmiş, dedik. Nişâpur'dan gelen bir insan seyyid olabilir mi? Tabii olur.Nişâpur'dan gelmiş, dedik. Nişâpur'dan gelen bir insan seyyid olabilir mi? Tabii olur. Nişabur'dan gelen pek çok seyyid var.Nişabur'dan gelen pek çok seyyid var. En meşhur Arap müelliflerden bir tanesi bizim Tabakâtü's-sûfiyye'sini okuduğumuz Ebû Abdirrahmân es-Sülemî'dir. En meşhur Arap müelliflerden bir tanesi bizim Tabakâtü's-sûfiyye'sini okuduğumuz Ebû Abdirrahmân es-Sülemî'dir. Benî Süleym kabilesinden ve Nişâpur'ludur. Fütûhât için İslâm'ı neşretmek için oraya gelmişler.Benî Süleym kabilesinden ve Nişâpur'ludur. Fütûhât için İslâm'ı neşretmek için oraya gelmişler. Zaten Nişâpur Arap ordugâhı idi. Orada Araplar'ın olması çok normaldir.Zaten Nişâpur Arap ordugâhı idi. Orada Araplar'ın olması çok normaldir. Semerkant kabristanında çok sahabe kabri var.Semerkant kabristanında çok sahabe kabri var. Kusâm İbnü'l-Abbâs, yani Hz. Abbas'ın oğlu, Hz. Ali Efendimiz ve Peygamber Efendimiz'in amcazâdesi Kusâm oradadır. Kusâm İbnü'l-Abbâs, yani Hz. Abbas'ın oğlu, Hz. Ali Efendimiz ve Peygamber Efendimiz'in amcazâdesi Kusâm oradadır.

Yakın tarihte hastanede ameliyat olmuştum. Hasta bakıcı hanımefendi bir şecere getirdi. Yakın tarihte hastanede ameliyat olmuştum. Hasta bakıcı hanımefendi bir şecere getirdi.

"Kızım bu kimin?" dedim. "Kızım bu kimin?" dedim.

"Bu bizim şeceremiz." dedi. "Bu bizim şeceremiz." dedi.

"Sen Peygamber Efendimiz'in sülalesindensin." dedim. "Sen Peygamber Efendimiz'in sülalesindensin." dedim.

Arapça bilmediği için farkında değil ama ailesinin şeceresini almış.Arapça bilmediği için farkında değil ama ailesinin şeceresini almış. Hülasa Hacı Bektâş-ı Velî seyyittir, bunu kabul ediyoruz.Hülasa Hacı Bektâş-ı Velî seyyittir, bunu kabul ediyoruz. Kabul etmemek için birisi bir şey ileri sürüyorsa bir delil getirebilmelidir. Delil yok…Kabul etmemek için birisi bir şey ileri sürüyorsa bir delil getirebilmelidir. Delil yok… Bizimkiler böyle platonik bir şey ortaya atmışlar:Bizimkiler böyle platonik bir şey ortaya atmışlar: "Türkçüydü; Konya İran kültürünü temsil ediyordu, bilmem Hacı Bektâş-ı Velî'nin bulunduğu yer de"Türkçüydü; Konya İran kültürünü temsil ediyordu, bilmem Hacı Bektâş-ı Velî'nin bulunduğu yer de Türk kültür merkeziydi." gibi… Bunların hepsi fantezidir, aslı esası yoktur. Türk kültür merkeziydi." gibi… Bunların hepsi fantezidir, aslı esası yoktur.

Doğrusu, Hz. Ali Efendimiz'in neslinden pek çok kimse zaten Horasan'a gitmek zorunda kaldı.Doğrusu, Hz. Ali Efendimiz'in neslinden pek çok kimse zaten Horasan'a gitmek zorunda kaldı. Çünkü hilafet onlara geçmesin, halk onları halife seçmesin diye Emevîler baskı yaptı.Çünkü hilafet onlara geçmesin, halk onları halife seçmesin diye Emevîler baskı yaptı. Hz. Hüseyin Efendimiz'in şehadetiyle başlayan bir baskı olduğu için uzaklara gitmek zorunda kaldılar.Hz. Hüseyin Efendimiz'in şehadetiyle başlayan bir baskı olduğu için uzaklara gitmek zorunda kaldılar. Emevîler'in yerine gelen Abbasîler de Peygamber Efendimiz'in evladına baskı yaptılar.Emevîler'in yerine gelen Abbasîler de Peygamber Efendimiz'in evladına baskı yaptılar. Onlar da bu baskılar dolayısıyla oralara dağıldılar. Bu doğrudur. Onlar da bu baskılar dolayısıyla oralara dağıldılar. Bu doğrudur.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin yaşadığı devre hakkında da çok çeşitli münakaşalar var.Hacı Bektâş-ı Velî'nin yaşadığı devre hakkında da çok çeşitli münakaşalar var. İşte, "Yeniçeri ordusu kurulduğu zaman komutana kılıcı Hacı Bektâş-ı Velî kuşatmış." deniliyor. İşte, "Yeniçeri ordusu kurulduğu zaman komutana kılıcı Hacı Bektâş-ı Velî kuşatmış." deniliyor. Olamaz, mümkün değil. Olamaz, mümkün değil. Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisiyle ve yaşadığı bölgeyle ilgili vakfiyelerde,Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisiyle ve yaşadığı bölgeyle ilgili vakfiyelerde, hicrî "…691 tarihinde, Merhum Hacı Bektâş-ı Velî…" deniliyor. Öyle hicrî 700 küsurlara çıkacak bir tarihi yok. hicrî "…691 tarihinde, Merhum Hacı Bektâş-ı Velî…" deniliyor. Öyle hicrî 700 küsurlara çıkacak bir tarihi yok.

Bütün bu meselelerin kökünde şu var: Torunu umumiyetle dedenin ismiyle isimlendirirler, dedesinin ismini verirler.Bütün bu meselelerin kökünde şu var: Torunu umumiyetle dedenin ismiyle isimlendirirler, dedesinin ismini verirler. Bu bakımdan bir sülaleden bir atlamalı, babadan toruna, dededen toruna, aynı isimden şahıslar olabilir. Bu bakımdan bir sülaleden bir atlamalı, babadan toruna, dededen toruna, aynı isimden şahıslar olabilir. Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisi Osmanlılar'a yetişmemiştir. O görüş yanlıştır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisi Osmanlılar'a yetişmemiştir. O görüş yanlıştır.

Eflâkî Dede, Hacı Bektâş-ı Velî'yi Mevlânâ hazretlerinin çağdaşı olarak gösteriyorEflâkî Dede, Hacı Bektâş-ı Velî'yi Mevlânâ hazretlerinin çağdaşı olarak gösteriyor ve tabii kendisinden evvel yaşamış bir kimse olarak görüyor. O doğru.ve tabii kendisinden evvel yaşamış bir kimse olarak görüyor. O doğru. Tabii Eflâkî Dede Mevlânâ zamanına yakın olduğu için sözü sağlam bir senet olmuş oluyor.Tabii Eflâkî Dede Mevlânâ zamanına yakın olduğu için sözü sağlam bir senet olmuş oluyor. Hatta Hacı Bektaş'ın, bir halifesini Mevlânâ hazretlerine bir söz iletmek için elçi gönderdiğini Eflâkî Dede kaydediyor.Hatta Hacı Bektaş'ın, bir halifesini Mevlânâ hazretlerine bir söz iletmek için elçi gönderdiğini Eflâkî Dede kaydediyor. Evet doğrudur: Mevlânâ hazretlerinin çağdaşıdır. Evet doğrudur: Mevlânâ hazretlerinin çağdaşıdır.

"Ne zaman doğmuş? Ne zaman vefat etmiş?" "Ne zaman doğmuş? Ne zaman vefat etmiş?"

Hacı Bektaş kasabasına gidip kütüphanedeki bütün yazmaları inceledim.Hacı Bektaş kasabasına gidip kütüphanedeki bütün yazmaları inceledim. Türbeyi ziyaret ettim, mezar taşı ve kitâbe aradım. Maalesef öyle bir kitâbe yok. Türbeyi ziyaret ettim, mezar taşı ve kitâbe aradım. Maalesef öyle bir kitâbe yok. Onun için yaşadığı devre kesin değil; fakat Osmanlılar'a yetişmediği kesin.Onun için yaşadığı devre kesin değil; fakat Osmanlılar'a yetişmediği kesin. Kendisinin temas ettiği şahıslar yönünden Mevlânâ'nın çağdaşı olduğu anlaşılıyor. Kendisinin temas ettiği şahıslar yönünden Mevlânâ'nın çağdaşı olduğu anlaşılıyor. Ebü'l-Ferec el-Vâsıtî Tiryakü'l-muhibbîn adlı eserinde onun tam tarikat silsilesinden bahsediyor. Bu önemli. Ebü'l-Ferec el-Vâsıtî Tiryakü'l-muhibbîn adlı eserinde onun tam tarikat silsilesinden bahsediyor. Bu önemli. İşte bütün bunlardan anlaşılıyor ki Hacı Bektâş-ı Velî, 700 tarihini bulmadan vefat etmiştir.İşte bütün bunlardan anlaşılıyor ki Hacı Bektâş-ı Velî, 700 tarihini bulmadan vefat etmiştir. 606'da doğup 669, 670 yani 1270'lerde vefat ettiğine dair bazı yazma eserlerin kenarlarında kayıtlar var. 606'da doğup 669, 670 yani 1270'lerde vefat ettiğine dair bazı yazma eserlerin kenarlarında kayıtlar var.

Bir yerde de, "Hazîne-i Hümâyûn'dan gelen tomar içinde hayatı şöyle yazılıdır." deniliyor. Bir yerde de, "Hazîne-i Hümâyûn'dan gelen tomar içinde hayatı şöyle yazılıdır." deniliyor.

Tomar hakkında bilgi vereyim: Tekkelerde rulo şeklinde kâğıtlar olur.Tomar hakkında bilgi vereyim: Tekkelerde rulo şeklinde kâğıtlar olur. Bunlarda tarikatın pîrinin ismi ve onun halifeleri yazılır. Onun halifeleri, onun halifeleri… Bunlarda tarikatın pîrinin ismi ve onun halifeleri yazılır. Onun halifeleri, onun halifeleri… Her gelen de oraya kendi ismini yazar ve bu tomar devam eder. Her gelen de oraya kendi ismini yazar ve bu tomar devam eder. Böylece tomarın aslı varsa, kimin kimin halifesi olduğu ve nereye bağlandığı orada görülür.Böylece tomarın aslı varsa, kimin kimin halifesi olduğu ve nereye bağlandığı orada görülür. Tabii bu tomarların kopyaları da çıkarılır. Tabii bu tomarların kopyaları da çıkarılır. "Sende bir tane var, ben de bir kopyasını çıkarıp alayım." Veya, sen halife oldun, bu da halife oldu, ona da bir tane verilir. "Sende bir tane var, ben de bir kopyasını çıkarıp alayım." Veya, sen halife oldun, bu da halife oldu, ona da bir tane verilir.

"Böyle bir tomardan alınmıştır." diye bir kayıt var. Doğru olabilir. 63 yıl yaşamış."Böyle bir tomardan alınmıştır." diye bir kayıt var. Doğru olabilir. 63 yıl yaşamış. Hicrî 669, 670'lerde vefat etmiş. Mevlânâ'nın çağdaşı olduğu anlaşılan bir kimse. Hicrî 669, 670'lerde vefat etmiş. Mevlânâ'nın çağdaşı olduğu anlaşılan bir kimse.

Mevlânâ ile macerası şöyle: Güzel bir fıkradır.Mevlânâ ile macerası şöyle: Güzel bir fıkradır. Hacı Bektâş-ı Velî, eserlerinden anlaşıldığına göre sakin bir insan, sükûtî, ciddi bir şeyh efendidir. Hacı Bektâş-ı Velî, eserlerinden anlaşıldığına göre sakin bir insan, sükûtî, ciddi bir şeyh efendidir. Pek şaka yapmayan, müridleri ciddiyetle terbiye eden bir insandır. Pek şaka yapmayan, müridleri ciddiyetle terbiye eden bir insandır. Ahlâka önem veriyor, kahkahayı büyük bir kusur olarak görüyor.Ahlâka önem veriyor, kahkahayı büyük bir kusur olarak görüyor. "Haset, kin vesaire olmamalı, insanın ahlâkı güzel olmalı" diyor. "Haset, kin vesaire olmamalı, insanın ahlâkı güzel olmalı" diyor. Ayrı bir ahlâk anlayışı var. Mevlânâ'yı yadırgamış. Ayrı bir ahlâk anlayışı var. Mevlânâ'yı yadırgamış.

"Nedir bu Mevlânâ'nın hâli? Bütün cihan onun şöhretiyle, sözleriyle çalkalanıyor." diyor. Halifesine; "Nedir bu Mevlânâ'nın hâli? Bütün cihan onun şöhretiyle, sözleriyle çalkalanıyor." diyor. Halifesine;

"Konya'ya git, Molla Celaleddîn'i gör, ona, ‘Eğer aradığını bulduysan (tabii Mevlânâ'nın aradığı ne olabilir? Allah)"Konya'ya git, Molla Celaleddîn'i gör, ona, ‘Eğer aradığını bulduysan (tabii Mevlânâ'nın aradığı ne olabilir? Allah) tamam, bulmuşsun, muradına ermişsin; bir kenara otur. Bulamadıysan bu gürültü niye?tamam, bulmuşsun, muradına ermişsin; bir kenara otur. Bulamadıysan bu gürültü niye? Herkes sende bir şey var sanıyor; bir gürültü, bir şamata, bir velvele, ahlar vahlar…Herkes sende bir şey var sanıyor; bir gürültü, bir şamata, bir velvele, ahlar vahlar… Her taraf yerinden oynuyor, olmaz böyle şey…' git bunu söyle." diyor. Her taraf yerinden oynuyor, olmaz böyle şey…' git bunu söyle." diyor.

İshak Çelebi ismindeki bu halife, olgun bir derviş, kalkmış Konya'ya gitmiş.İshak Çelebi ismindeki bu halife, olgun bir derviş, kalkmış Konya'ya gitmiş. "Molla Celaleddin nerededir?" diye sormuş. "Falanca medresededir." demişler."Molla Celaleddin nerededir?" diye sormuş. "Falanca medresededir." demişler. O medresenin kapısından içeri girmiş, bakmış Mevlânâ karşıda. O medresenin kapısından içeri girmiş, bakmış Mevlânâ karşıda. Ama o girerken Mevlânâ semâa başlamış.Ama o girerken Mevlânâ semâa başlamış. Dönüyor, bir taraftan da bir rubaî söylüyormuş. Rubaînin Türkçe mânası şöyle: Dönüyor, bir taraftan da bir rubaî söylüyormuş. Rubaînin Türkçe mânası şöyle:

"Eğer yârin yok ise niçin talep etmiyorsun?"Eğer yârin yok ise niçin talep etmiyorsun? Eğer yârine erdin, kavuştuysan, vuslat olduysa, buluştuysan niçin tarab etmiyorsun?Eğer yârine erdin, kavuştuysan, vuslat olduysa, buluştuysan niçin tarab etmiyorsun? Sevinmiyorsun, sevinç izhar etmiyorsun? Sevinmiyorsun, sevinç izhar etmiyorsun? Tembel tembel bir kenara oturmuşsun, bana "bu ne acayip iş" diyorsun.Tembel tembel bir kenara oturmuşsun, bana "bu ne acayip iş" diyorsun. Asıl sana şaşmak lâzım ki böyle bir talepte bulunmuyorsun." Asıl sana şaşmak lâzım ki böyle bir talepte bulunmuyorsun."

Bu rubaîyi kapıdan dinlemiş. Herhalde biraz da nağme ile söylüyordu.Bu rubaîyi kapıdan dinlemiş. Herhalde biraz da nağme ile söylüyordu. "Ben cevabı aldım; bu benim sorumun kerâmeten verilmiş cevabıdır." demiş."Ben cevabı aldım; bu benim sorumun kerâmeten verilmiş cevabıdır." demiş. "Bak, bulamamış bir insan arayış için böyle devran eder, bulan bir insan da sevincinden böyle semâ yapar."Bak, bulamamış bir insan arayış için böyle devran eder, bulan bir insan da sevincinden böyle semâ yapar. Böyle bir şey yapmamak şaşılacak şeydir." diye o da ona cevap vermiş oluyor. Eflâkî'nin anlattığı aralarındaki ilişki bu. Böyle bir şey yapmamak şaşılacak şeydir." diye o da ona cevap vermiş oluyor. Eflâkî'nin anlattığı aralarındaki ilişki bu.

Eflâkî başka bir yerde de başka bir hadise anlatıyor. Hacı Bektâş-ı Velî'ye "Abdest al, namaz kıl." demişler.Eflâkî başka bir yerde de başka bir hadise anlatıyor. Hacı Bektâş-ı Velî'ye "Abdest al, namaz kıl." demişler. "Getirin ibriği, abdest alayım." demiş. İbriği getirmiş Hacı Bektâş-ı Velî'nin eline dökmüşler. "Getirin ibriği, abdest alayım." demiş. İbriği getirmiş Hacı Bektâş-ı Velî'nin eline dökmüşler.

"Bismillâhirrahmanirrahîm. Elhamdülillâhillezî ceale'l-mâe tahuran ve ceale'l-islâme nûran…""Bismillâhirrahmanirrahîm. Elhamdülillâhillezî ceale'l-mâe tahuran ve ceale'l-islâme nûran…" Abdest alacak, ibrikten akan su kan olmuş. Abdest alacak, ibrikten akan su kan olmuş.

Yine Eflâkî onun için "tırnakları uzun, bıyıkları sarkık bir insandı" diyor.Yine Eflâkî onun için "tırnakları uzun, bıyıkları sarkık bir insandı" diyor. "Namaz kılmıyorsun, kılsana" dedikleri için "getirin de abdest alalım" demiş. "Namaz kılmıyorsun, kılsana" dedikleri için "getirin de abdest alalım" demiş. Abdest aldığı zaman da ibrikten böyle kan dökülmüş. Kerâmet göstermiş yani, su kan olmuş. Abdest aldığı zaman da ibrikten böyle kan dökülmüş. Kerâmet göstermiş yani, su kan olmuş.

Bunu Mevlânâ hazretlerine nakletmişler. Tabii bunu neresinden tutsan inanılacak bir tarafı yok.Bunu Mevlânâ hazretlerine nakletmişler. Tabii bunu neresinden tutsan inanılacak bir tarafı yok. İbriğe su konulsun da bu taraftan niçin kan olarak aksın? Mevlânâ hazretlerine bunu söylüyorlar; İbriğe su konulsun da bu taraftan niçin kan olarak aksın? Mevlânâ hazretlerine bunu söylüyorlar;

"Efendim, böyle kerâmet göstermiş" diyorlar. O da, "Efendim, böyle kerâmet göstermiş" diyorlar. O da,

"Buna kerâmet demezler, tebdîl-i tebzir (boşa harcanmış bir değiştirme) derler,"Buna kerâmet demezler, tebdîl-i tebzir (boşa harcanmış bir değiştirme) derler, asıl kerâmet odur ki insanın sirkesini bal eder, müşkilini halleder.asıl kerâmet odur ki insanın sirkesini bal eder, müşkilini halleder. Yoksa böyle temiz olan suyu alıp da kan etmek hüner değildir." diye cevap vermiş deniliyor.Yoksa böyle temiz olan suyu alıp da kan etmek hüner değildir." diye cevap vermiş deniliyor. Tabii bu da Eflâkî Dede'den bir vesika ama inanamayacağınız bir şey var. Eflâkî "namaz kıl" demiş.Tabii bu da Eflâkî Dede'den bir vesika ama inanamayacağınız bir şey var. Eflâkî "namaz kıl" demiş. İbrikten akan su niye kan olsun? İbrikten akan su niye kan olsun? Eflâkî Dede'nin bu rivayeti mesnetsiz veya zayıf geliyor… Eflâkî Dede'nin bu rivayeti mesnetsiz veya zayıf geliyor… Bir yerlerden aksini veya doğrusunu ispat etmek lâzım. Bir yerlerden aksini veya doğrusunu ispat etmek lâzım.

Mevlânâ'nın çağdaşı olduğunu kabul ediyoruz.Mevlânâ'nın çağdaşı olduğunu kabul ediyoruz. O tomardan çıkan yazıları da ihtiyatla kabul ediyoruz. O tomardan çıkan yazıları da ihtiyatla kabul ediyoruz. Mevlânâ'nın çağdaşı, 606-669 yılları arasında 63 yıl yaşamıştır. Mevlânâ'nın çağdaşı, 606-669 yılları arasında 63 yıl yaşamıştır.

63 yıl yaşamak evliyâullahın bazılarının sünnetidir.63 yıl yaşamak evliyâullahın bazılarının sünnetidir. "Peygamber Efendimiz 63 yıl yaşadı, biz de o kadar yaşayalım." diye."Peygamber Efendimiz 63 yıl yaşadı, biz de o kadar yaşayalım." diye. Birçok büyük zâtın hayatına bakarsınız, 63 yaşında göçmüştür.Birçok büyük zâtın hayatına bakarsınız, 63 yaşında göçmüştür. Ahmed-i Yesevî hazretleri de 63 yaşında göçmemiş ama 63 yaşında yerin altındaki çilehanesine girmiş bir daha çıkmamış.Ahmed-i Yesevî hazretleri de 63 yaşında göçmemiş ama 63 yaşında yerin altındaki çilehanesine girmiş bir daha çıkmamış. Resûlullah Efendimiz bu yaşta kabre girdi diye, uzun seneler orada kalmış, deniliyor. Resûlullah Efendimiz bu yaşta kabre girdi diye, uzun seneler orada kalmış, deniliyor.

"Hacı Bektâş-ı Velî nereye bağlıydı?" "Hacı Bektâş-ı Velî nereye bağlıydı?"

Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisi, şuraya bağlıyım, demiyor.Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendisi, şuraya bağlıyım, demiyor. Menakıbnâme'de Ahmed-i Yesevî'nin kendisini Anadolu'ya gönderdiği anlatılıyor.Menakıbnâme'de Ahmed-i Yesevî'nin kendisini Anadolu'ya gönderdiği anlatılıyor. Menâkıbnâme'nin bu rivayetini niçin kabul edemiyoruz?Menâkıbnâme'nin bu rivayetini niçin kabul edemiyoruz? Ahmed-i Yesevî ile arasında çok zaman farkı olduğundan dolayı o göndermiş olamaz.Ahmed-i Yesevî ile arasında çok zaman farkı olduğundan dolayı o göndermiş olamaz. Ancak Ahmed-i Yesevî'nin makamına oturmuş, Yesevî tarikatından gelmiş kimseler göndermiş olabilir; bu bir. Ancak Ahmed-i Yesevî'nin makamına oturmuş, Yesevî tarikatından gelmiş kimseler göndermiş olabilir; bu bir.

Sonra Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ının içinde, "Kul Allah'a kırk makamda erer. Bu kırk makam dört kapıdadır.Sonra Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ının içinde, "Kul Allah'a kırk makamda erer. Bu kırk makam dört kapıdadır. On'u şeriatte, on'u tarikatta, on'u mârifette, on'u da hakikattedir.On'u şeriatte, on'u tarikatta, on'u mârifette, on'u da hakikattedir. Her bir on makamı geçen kul o zaman evliyâ olur." diyor.Her bir on makamı geçen kul o zaman evliyâ olur." diyor. Ahmed-i Yesevî hazretlerinin de rivayet edilen Fakrnâme adlı bir eseri var. O da Fakrnâme'de aynı şeyi söylüyor.Ahmed-i Yesevî hazretlerinin de rivayet edilen Fakrnâme adlı bir eseri var. O da Fakrnâme'de aynı şeyi söylüyor. Makamlarda tek bir fark var ama küçük bir kayma ile tamamen aynı tarzdadır.Makamlarda tek bir fark var ama küçük bir kayma ile tamamen aynı tarzdadır. Makâlât Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'sine aynen benziyor.Makâlât Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'sine aynen benziyor. Fikirler benzeyince, eser aynı olunca Yeseviye ananesine bağlı bir insan olduğu anlaşılıyor. Fikirler benzeyince, eser aynı olunca Yeseviye ananesine bağlı bir insan olduğu anlaşılıyor.

Hacı Bektaş, Yeseviye tarikatına nasıl bağlı olabilir.Hacı Bektaş, Yeseviye tarikatına nasıl bağlı olabilir. Ahmed-i Yesevî hazretleri Abdulhâlik-ı Gucdevânî ile beraber Yusuf-u Hemedanî'den tarikat almışlar.Ahmed-i Yesevî hazretleri Abdulhâlik-ı Gucdevânî ile beraber Yusuf-u Hemedanî'den tarikat almışlar. İkisi de Nakşîliğin bir ön merhalesi olan Hâcegâniyye tarikatından şeyhtir. Yani Sünnî, namazlı, niyazlı…İkisi de Nakşîliğin bir ön merhalesi olan Hâcegâniyye tarikatından şeyhtir. Yani Sünnî, namazlı, niyazlı… Divân-ı Hikmet'leri biliniyor. Orta Asya'da nâmı yayılmış.Divân-ı Hikmet'leri biliniyor. Orta Asya'da nâmı yayılmış. Böyle bir insan nasıl Hacı Bektaş'ın hocası olur?Böyle bir insan nasıl Hacı Bektaş'ın hocası olur? Hacı Bektaş nasıl onun talebesi olur? Fikir farkı yok mu? Yok.Hacı Bektaş nasıl onun talebesi olur? Fikir farkı yok mu? Yok. Hacı Bektâş-ı Velî de Ahmet-i Yesevî gibi Sünnî taban içindedir.Hacı Bektâş-ı Velî de Ahmet-i Yesevî gibi Sünnî taban içindedir. İşte bu bilinmediği için herkes baştan bir itiraz ediyor. İşte bu bilinmediği için herkes baştan bir itiraz ediyor.

Rahmetli Faruk Kadri Timurtaş Bey'in de, Yunus hakkında iddiaları var. "Yunus Bektaşî olamaz çünkü Sünnîdir." diyor.Rahmetli Faruk Kadri Timurtaş Bey'in de, Yunus hakkında iddiaları var. "Yunus Bektaşî olamaz çünkü Sünnîdir." diyor. Hacı Bektaş zaten bilinen anlamıyla bir Bektaşî değil ki Yunus Hacı Bektaş gibi olmasın.Hacı Bektaş zaten bilinen anlamıyla bir Bektaşî değil ki Yunus Hacı Bektaş gibi olmasın. Kaçırılan, anlaşılamayan nokta burasıdır. Bu önemli bir tespittir. Kaçırılan, anlaşılamayan nokta burasıdır. Bu önemli bir tespittir. Bunu anlayamadığı için böyle bir iddiada bulunuyor. Faruk Kadri Bey çok büyük alimdir.Bunu anlayamadığı için böyle bir iddiada bulunuyor. Faruk Kadri Bey çok büyük alimdir. Rahmetli, sevdiğimiz bir kimseydi. Rahmetli, sevdiğimiz bir kimseydi. Ama işte bu nokta bilinmediği için "Yunus Sünnî, Hacı Bektaş ile alakası olamaz." diyor. Ama işte bu nokta bilinmediği için "Yunus Sünnî, Hacı Bektaş ile alakası olamaz." diyor. Ama ben ispat edeceğim. Yunus'un da Hacı Bektaş'la ilgisi var. Ama ben ispat edeceğim. Yunus'un da Hacı Bektaş'la ilgisi var.

"Yunus, şiirlerinde Hacı Bektâş-ı Velî'yi zikretmemiş." diyorlar. O ayrı…"Yunus, şiirlerinde Hacı Bektâş-ı Velî'yi zikretmemiş." diyorlar. O ayrı… Eserleri, fikirleri Hacı Bektâş-ı Velî ile tamamen aynıdır. Şimdi Yunus Bektaşî mi? Hayır.Eserleri, fikirleri Hacı Bektâş-ı Velî ile tamamen aynıdır. Şimdi Yunus Bektaşî mi? Hayır. Hacı Bektâş-ı Velî Yunus'laştı, incelik burada. Hacı Bektâş-ı Velî Yunus'laştı, incelik burada. Hacı Bektâş-ı Velî bir taraftan Ahmed-i Yesevî'ye benziyor Sünnî, bir taraftan Yunus Emre'ye benziyor, Sünnî.Hacı Bektâş-ı Velî bir taraftan Ahmed-i Yesevî'ye benziyor Sünnî, bir taraftan Yunus Emre'ye benziyor, Sünnî. Çünkü kendisi de o çerçevede.Çünkü kendisi de o çerçevede. Başkalarının onu nasıl gördüğü mühim değil, yazdığı esere göre bu çerçevede.Başkalarının onu nasıl gördüğü mühim değil, yazdığı esere göre bu çerçevede. Onun için Ahmed-i Yesevî ile ilgili olduğu kesin ama bunun delili nedir?Onun için Ahmed-i Yesevî ile ilgili olduğu kesin ama bunun delili nedir? Yine el-Vâsıtî, 647-644'de (1343) vefat etmiş.Yine el-Vâsıtî, 647-644'de (1343) vefat etmiş. Yani Hacı Bektâş-ı Velî'ye yakın bir zamanda vefat etmiş. Yani Hacı Bektâş-ı Velî'ye yakın bir zamanda vefat etmiş. O Ahmed-i Yesevî'ye mensup olduğunu açıkça söylüyor. O Ahmed-i Yesevî'ye mensup olduğunu açıkça söylüyor. Hacı Bektaş'a yakın bir zamanda bir alim (aşağı yukarı 70-80 yıl sonra) Hacı Bektaş'a yakın bir zamanda bir alim (aşağı yukarı 70-80 yıl sonra) Hacı Bektâş-ı Velî'nin silsilesini veriyor, Ahmed-i Yesevî'ye bağlıyor. Hacı Bektâş-ı Velî'nin silsilesini veriyor, Ahmed-i Yesevî'ye bağlıyor.

O kadar erken zamanda yazılmış bir Arap müellifin eserini niçin kabul etmiyoruz?O kadar erken zamanda yazılmış bir Arap müellifin eserini niçin kabul etmiyoruz? "Seyyid Bektaş el-Horasanî" diyor ve Ahmed-i Yesevî'ye bağlıyor."Seyyid Bektaş el-Horasanî" diyor ve Ahmed-i Yesevî'ye bağlıyor. "Ahmed-i Yesevî'nin ölüm tarihi ile uyuşmuyor." Olabilir."Ahmed-i Yesevî'nin ölüm tarihi ile uyuşmuyor." Olabilir. Bazen bağlı olduğu şahısla aradaki küçük ve ara istasyonları atlarlar, ana noktaları gösterirler.Bazen bağlı olduğu şahısla aradaki küçük ve ara istasyonları atlarlar, ana noktaları gösterirler. "Ankara'ya nereden gidiyorsun?" diye sorduklarında "İstanbul, Eskişehir, Polatlı, Ankara" dersin."Ankara'ya nereden gidiyorsun?" diye sorduklarında "İstanbul, Eskişehir, Polatlı, Ankara" dersin. Arada başka istasyon yok mu? Arada başka istasyon yok mu? Var ama güzergâhın kritik noktalarını göstermek bakımından böyle denilmiş olabilir.Var ama güzergâhın kritik noktalarını göstermek bakımından böyle denilmiş olabilir. O bakımdan Tiryâku'l-muhibbîn kuvvetli bir delildir, vesikadır. O bakımdan Tiryâku'l-muhibbîn kuvvetli bir delildir, vesikadır.

Hani adam yakalanıyor, "Sen bu adamı öldürdün." diyorlar; "Hayır! Ben masumum, öldürmedim." diyor.Hani adam yakalanıyor, "Sen bu adamı öldürdün." diyorlar; "Hayır! Ben masumum, öldürmedim." diyor. Uzmanlar parmak izlerini getiriyorlar. "Efendim bu parmak izleri bunun." Hakim, "Kâtil sensin.Uzmanlar parmak izlerini getiriyorlar. "Efendim bu parmak izleri bunun." Hakim, "Kâtil sensin. Bak bıçağın, tabancanın üstündeki parmak izleri senin." diyor. Bak bıçağın, tabancanın üstündeki parmak izleri senin." diyor. Bu kadar kuvvetli delil varken, delilleri değerlendirememek olabilir.Bu kadar kuvvetli delil varken, delilleri değerlendirememek olabilir. Ebû Bekir el-Vâsıtî'nin bu tespitini Merhum Kasım Kufralı bulmuştur. O bakımdan Yesevî ile ilgili olduğu kesindir. Ebû Bekir el-Vâsıtî'nin bu tespitini Merhum Kasım Kufralı bulmuştur. O bakımdan Yesevî ile ilgili olduğu kesindir.

İtiraz edenlerin itirazları da sübjektiftir.İtiraz edenlerin itirazları da sübjektiftir. Çünkü Yunus'u Bektaşîler'e bağlamak istemiyorlar.Çünkü Yunus'u Bektaşîler'e bağlamak istemiyorlar. Hacı Bektâş-ı Velî de Ahmed-i Yesevî'nin muakkibi olamaz sanıyorlar.Hacı Bektâş-ı Velî de Ahmed-i Yesevî'nin muakkibi olamaz sanıyorlar. Sübjektif duygularla, zanlardan hareket ediyorlar.Sübjektif duygularla, zanlardan hareket ediyorlar. Halbuki, vesikalar gösteriyor ki Ahmed-i Yesevî'nin Divân-ı Hikmet'i,Halbuki, vesikalar gösteriyor ki Ahmed-i Yesevî'nin Divân-ı Hikmet'i, Fakrnâme'si, fikirleri Hacı Bektaş ile aynı; Yunus Emre ile aynı. Fakrnâme'si, fikirleri Hacı Bektaş ile aynı; Yunus Emre ile aynı.

"Hacı Bektaş acaba Şiî mi, Câferî mi? Ehl-i Sünnet'e karşı mı, değil mi?" "Hacı Bektaş acaba Şiî mi, Câferî mi? Ehl-i Sünnet'e karşı mı, değil mi?"

Bunu bizim Ordinaryüs Profesör Fuad Köprülü söylemiş.Bunu bizim Ordinaryüs Profesör Fuad Köprülü söylemiş. Neye dayanarak söylemiş? Neye dayanarak söylemiş? Ordinaryüs Profesör Hilmi Ziya Ülken'in elinde el yazması "hırka" yazılı bir şey vardı.Ordinaryüs Profesör Hilmi Ziya Ülken'in elinde el yazması "hırka" yazılı bir şey vardı. Makâlât'ın manzum tercümesi üzerinde muahhar bir kopya… Oradaki bir iki satıra dayanıyor.Makâlât'ın manzum tercümesi üzerinde muahhar bir kopya… Oradaki bir iki satıra dayanıyor. Halbuki o satır İsmail Hikmet Ertaylan'ın neşrettiği Bahrü'l-hakâyık'ta yoktur. Halbuki o satır İsmail Hikmet Ertaylan'ın neşrettiği Bahrü'l-hakâyık'ta yoktur. Sonradan birisi asıl kitabı tahrif edip oraya, "Hz. Ali'ye dost olacaksın,Sonradan birisi asıl kitabı tahrif edip oraya, "Hz. Ali'ye dost olacaksın, Hz. Ali'nin düşmanlarına düşman olacaksın" gibi abuk sabuk satırlar ilave etmiş.Hz. Ali'nin düşmanlarına düşman olacaksın" gibi abuk sabuk satırlar ilave etmiş. Köprülü ona dayanarak, "Hacı Bektaş Makâlât'ında on iki imamcı.Köprülü ona dayanarak, "Hacı Bektaş Makâlât'ında on iki imamcı. Ebû Bekir, Ömer, Osman düşmanı; Tevellâcı, teberrâcı bir kimsedir." diyor. Öyle değil.Ebû Bekir, Ömer, Osman düşmanı; Tevellâcı, teberrâcı bir kimsedir." diyor. Öyle değil. İkinci bir bakımdan da öyle değil. İkinci bir bakımdan da öyle değil. Bu satırlar Hacı Bektaş'ın eserini nazma çeken Hatiboğlu Muhammed'in önsözüdür. Bu satırlar Hacı Bektaş'ın eserini nazma çeken Hatiboğlu Muhammed'in önsözüdür. Nazma çeken şahsın önsözündeki eğer doğru olsaydı bile onun sözüdür. Nazma çeken şahsın önsözündeki eğer doğru olsaydı bile onun sözüdür. Hacı Bektaş'ın kendisini bağlamaz. Eserinde yok ki… Bunu anlayamamış.Hacı Bektaş'ın kendisini bağlamaz. Eserinde yok ki… Bunu anlayamamış. Tabii biz onu öyle satır satır, fotoğrafla birleştirip delille gösterdik, söyledik. Tabii biz onu öyle satır satır, fotoğrafla birleştirip delille gösterdik, söyledik.

Demek ki o delil çürüyünce başka delil de ortada yok. Demek ki o delil çürüyünce başka delil de ortada yok.

Bir başka delil kalıyor:Bir başka delil kalıyor: "Efendim, şimdi Hacı Bektâş-ı Velî'nin oturduğu kasabada o mezhepten insanlar var." Bu olabilir."Efendim, şimdi Hacı Bektâş-ı Velî'nin oturduğu kasabada o mezhepten insanlar var." Bu olabilir. Anadolu'nun birçok yerinde olmuştur.Anadolu'nun birçok yerinde olmuştur. Bir kasabanın, bir köyün sonradan Alevîleşmesi, Şiîleşmesi olayı vardır. Bir kasabanın, bir köyün sonradan Alevîleşmesi, Şiîleşmesi olayı vardır. Mesela, kültür tarihimizle ilgilenenlerin bildiği Âşıkpaşa vardır.Mesela, kültür tarihimizle ilgilenenlerin bildiği Âşıkpaşa vardır. Meşhur Garipnâme eserinin sahibi, Kırşehir'li.Meşhur Garipnâme eserinin sahibi, Kırşehir'li. Kırşehir'den geçerken sol tarafta mermerden şahane güzel bir türbesi olan o büyük zât-ı muhterem.Kırşehir'den geçerken sol tarafta mermerden şahane güzel bir türbesi olan o büyük zât-ı muhterem. Bu Sünnî'dir, eserinden biliyoruz. Onun torunu Elvan Çelebi de Sünnî'dir. Bu Sünnî'dir, eserinden biliyoruz. Onun torunu Elvan Çelebi de Sünnî'dir. Ama bugün Elvançelebi köyü Alevî'dir.Ama bugün Elvançelebi köyü Alevî'dir. Asırlar geçtikten sonra oraya gelen hocaların, dedelerin tesiriyle halk kaymıştır.Asırlar geçtikten sonra oraya gelen hocaların, dedelerin tesiriyle halk kaymıştır. O üç beş asır önceki şahısları ilzam etmez. Böyle olabilir.O üç beş asır önceki şahısları ilzam etmez. Böyle olabilir. Biz eserlerine baktığımız zaman ortaya kesin olarak çıkıyor. Biz eserlerine baktığımız zaman ortaya kesin olarak çıkıyor.

Hacı Bektaş'ın en büyük ve kesin olarak onun olduğu bilinen eseri Makâlât'ıdır.Hacı Bektaş'ın en büyük ve kesin olarak onun olduğu bilinen eseri Makâlât'ıdır. Biz doçentlik tezi olarak onun Makâlât'ının edisyon kritiği üzerinde çalıştık.Biz doçentlik tezi olarak onun Makâlât'ının edisyon kritiği üzerinde çalıştık. Aslı Arapça'dır diye Arapça'sını aradık. Birkaç Arapça parça da bulduk. Sonra başka eserlerini inceledik. Aslı Arapça'dır diye Arapça'sını aradık. Birkaç Arapça parça da bulduk. Sonra başka eserlerini inceledik. Merhum Şükrü Şardağ bir Makâlât nüshasının arkasında Şerh-i Besmele diye bir eser görmüş.Merhum Şükrü Şardağ bir Makâlât nüshasının arkasında Şerh-i Besmele diye bir eser görmüş. "Hacı Bektâş-ı Velî'nin Şerh-i Besmele adlı eserini buldum." diyor."Hacı Bektâş-ı Velî'nin Şerh-i Besmele adlı eserini buldum." diyor. İyi ama bir yazmanın içinde bazen otuz kırk tane eser olur. Hiç de aynı şahsa ait olması gerekmez.İyi ama bir yazmanın içinde bazen otuz kırk tane eser olur. Hiç de aynı şahsa ait olması gerekmez. Bir eserin bir şahsa aitliğini onun içindeki satırlardan, hamdeleden, salveleden, duadan sonra (eğer söylüyorsa) çıkarabilirsiniz.Bir eserin bir şahsa aitliğini onun içindeki satırlardan, hamdeleden, salveleden, duadan sonra (eğer söylüyorsa) çıkarabilirsiniz. Yoksa Hacı Bektâş-ı Velî'nin falanca eserine komşu, yapıştırılmış bir eser ille onun olacak diye bir şey yoktur.Yoksa Hacı Bektâş-ı Velî'nin falanca eserine komşu, yapıştırılmış bir eser ille onun olacak diye bir şey yoktur. Onun için onu da doğru kabul edemiyoruz. Ama Makâlât çok önemli. Onun için onu da doğru kabul edemiyoruz. Ama Makâlât çok önemli.

Makâlât'ın neşrini biz yaptık.Makâlât'ın neşrini biz yaptık. Bizden başka daha önceki ve sonraki yıllarda çeşitli neşirleri yapılmış. Bizden başka daha önceki ve sonraki yıllarda çeşitli neşirleri yapılmış. Tabii edisyon kritik ve inceleme yok. Yeterli değil. Yeniden ele alıp basmamız lâzım.Tabii edisyon kritik ve inceleme yok. Yeterli değil. Yeniden ele alıp basmamız lâzım. Bir de halkın anlayacağı bir şekilde, basitleştirilmiş bir tarzda, onu neşretmek lâzım, bu bir hizmet. Bir de halkın anlayacağı bir şekilde, basitleştirilmiş bir tarzda, onu neşretmek lâzım, bu bir hizmet.

İkincisi, Hatiboğlu Muhammed'in manzum Makâlât'ını da neşretmek lâzım.İkincisi, Hatiboğlu Muhammed'in manzum Makâlât'ını da neşretmek lâzım. İsmail Hikmet Ertaylan fotokopisini neşretti. Çok güzel bir eser.İsmail Hikmet Ertaylan fotokopisini neşretti. Çok güzel bir eser. Ben Manisa yazmaları arasında eseri gördüm; kırmızı meşinden sağlam bir cildi;Ben Manisa yazmaları arasında eseri gördüm; kırmızı meşinden sağlam bir cildi; çok güzel kalın bir kâğıdı; çok güzel bir hattı var, eser çok güzel.çok güzel kalın bir kâğıdı; çok güzel bir hattı var, eser çok güzel. Fevkalâde mükemmel korunmuş bir yazma eser ama içi çok bozuk. Fevkalâde mükemmel korunmuş bir yazma eser ama içi çok bozuk.

"Nasıl bozuk? Ne olmuş?" "Nasıl bozuk? Ne olmuş?"

Birisi sayfaları kopmuş bir Makâlât nüshasını almış, toplamış.Birisi sayfaları kopmuş bir Makâlât nüshasını almış, toplamış. Bir hattat da o toplanmış sayfaları mânasını hiç takip etmeden yazmış.Bir hattat da o toplanmış sayfaları mânasını hiç takip etmeden yazmış. Sayfanın ortasında mevzu değişiyor, başka yere geçiyor.Sayfanın ortasında mevzu değişiyor, başka yere geçiyor. Satır satır, onu oradan, bunu buradan takip edip, büyüteçle, mercekle yeniden Satır satır, onu oradan, bunu buradan takip edip, büyüteçle, mercekle yeniden (bir de Hilmi Ziya Bey'in o sonraki nüshasını rehber edinerek, onun sıralayışına bakarak) düzene soktum.(bir de Hilmi Ziya Bey'in o sonraki nüshasını rehber edinerek, onun sıralayışına bakarak) düzene soktum. Yoksa Ertaylan'ın Bahru'l-hakâik isimli fotokopisinden Hacı Bektâş-ı Velî'nin manzum Makâlât'ını kimse anlayamaz.Yoksa Ertaylan'ın Bahru'l-hakâik isimli fotokopisinden Hacı Bektâş-ı Velî'nin manzum Makâlât'ını kimse anlayamaz. O kadar karışıktır. O kadar karışıktır.

İşte onun düzgün hâlinin de neşredilmesi lâzım. O da bir kaynak.İşte onun düzgün hâlinin de neşredilmesi lâzım. O da bir kaynak. Çünkü 1412 yıllarında II. Murad, Çelebi Mehmed zamanında yapılmış manzum bir tercümedir, önemli bir vesikadır. Çünkü 1412 yıllarında II. Murad, Çelebi Mehmed zamanında yapılmış manzum bir tercümedir, önemli bir vesikadır.

Şimdi, Yunus Emre'ye gelip kısaca değineyim. Şimdi, Yunus Emre'ye gelip kısaca değineyim.

Yunus Emre hakikaten çok mübarek, çok değerli bir şair. Ama bir tane değil, birkaç tane Yunus Emre var.Yunus Emre hakikaten çok mübarek, çok değerli bir şair. Ama bir tane değil, birkaç tane Yunus Emre var. Bunları ve bunların eserlerini de birbirlerine karıştırmışlar.Bunları ve bunların eserlerini de birbirlerine karıştırmışlar. Yunus adı olan insanların şiirleri karışmış, birbirine girmiş. Onları ayıklamak lâzım.Yunus adı olan insanların şiirleri karışmış, birbirine girmiş. Onları ayıklamak lâzım. Biliyorsunuz, bizim şu yaşadığımız zamanda adaş olan birçok insan var. Biliyorsunuz, bizim şu yaşadığımız zamanda adaş olan birçok insan var.

Makâlât'da anlatıldığına göre Hacı Bektaş ile teması olan Yunus'un bile zamanında "Bir Yunus-u Gûyende vardı…" diyor.Makâlât'da anlatıldığına göre Hacı Bektaş ile teması olan Yunus'un bile zamanında "Bir Yunus-u Gûyende vardı…" diyor. Bir kere iki tane Yunus orada başlıyor. Bir kere iki tane Yunus orada başlıyor. Ondan sonra bu devam ediyor, devam ediyor. Mesela, Bursa'da Yunus'lar var. Ondan sonra bu devam ediyor, devam ediyor. Mesela, Bursa'da Yunus'lar var. Oradayken, "Şu bizim Bursa'lı Yunus'un kabrini bana gösterin." dedim.Oradayken, "Şu bizim Bursa'lı Yunus'un kabrini bana gösterin." dedim. Arkadaşlar götürdüler, fotoğraf çektik. Mahal eskiden bir tekke imiş.Arkadaşlar götürdüler, fotoğraf çektik. Mahal eskiden bir tekke imiş. Yakın zamanlarda Sâdedin Cibâvî denilen pîre mensup Sâdiyye dervişleri varmış.Yakın zamanlarda Sâdedin Cibâvî denilen pîre mensup Sâdiyye dervişleri varmış. Şimdi çevresi satılmış, apartmanlar yapılmış, bir apartmanın veya birkaç apartmanın ara boşluğu durumunda.Şimdi çevresi satılmış, apartmanlar yapılmış, bir apartmanın veya birkaç apartmanın ara boşluğu durumunda. Bir yerden giriyorsunuz, dört taraf apartman…Bir yerden giriyorsunuz, dört taraf apartman… 15-20 m2 boşlukta üç tane kabir var. Bir tanesi çok güzel.15-20 m2 boşlukta üç tane kabir var. Bir tanesi çok güzel. Kaliteli bir mermer üzerinde kitâbe var. Onu okudum. Onu veriyorum: Kaliteli bir mermer üzerinde kitâbe var. Onu okudum. Onu veriyorum:

Aslı sütûde-gevher elhak Yedekçizâde Cûd u keremle yektâ zât-ı cihân-pesendi Aslı sütûde-gevher elhak Yedekçizâde

Cûd u keremle yektâ zât-ı cihân-pesendi

Rağbet idüp bu câ-yı ihyâya kıldı himmet Üçler makâmın icrâ itti gören beğendi Rağbet idüp bu câ-yı ihyâya kıldı himmet

Üçler makâmın icrâ itti gören beğendi

Evvelki Yûnus Emre Âşık Yunus ikinci Üçünci Abdürrezzak uşşâk-ı ser-bülendî Evvelki Yûnus Emre Âşık Yunus ikinci

Üçünci Abdürrezzak uşşâk-ı ser-bülendî

Hayrât-ı pâki olsun makbûl-i kurb-ı Bârî Ola şefâatiyle bânîsi behre-mendî Hayrât-ı pâki olsun makbûl-i kurb-ı Bârî

Ola şefâatiyle bânîsi behre-mendî

İlhâm olundı geldi bir zât didi târih: Üç kabri kıldı mâmûr li'llâh Ali Efendi. İlhâm olundı geldi bir zât didi târih:

Üç kabri kıldı mâmûr li'llâh Ali Efendi.

1143 Hicrî 1143, 1730 eder.1143

Hicrî 1143, 1730 eder.
Lâle Devri'nin sonunda yazılmış bir kitâbedir. Lâle Devri'nin sonunda yazılmış bir kitâbedir. Kısaca, "Burada üç kabir vardı, biraz harap olmuştu.Kısaca, "Burada üç kabir vardı, biraz harap olmuştu. Yedekçizâde Ali Efendi isimli cömert bir zât, bu yeri yeniden ihya etmeye kalkıştı. Orada dört tane kabir var.Yedekçizâde Ali Efendi isimli cömert bir zât, bu yeri yeniden ihya etmeye kalkıştı. Orada dört tane kabir var. Evvelki Yunus Emre, ikincisi Âşık Yunus, üçüncüsü Abdürrezzak Uşşâk Serbülendi. Evvelki Yunus Emre, ikincisi Âşık Yunus, üçüncüsü Abdürrezzak Uşşâk Serbülendi. Evet Abdürrezzak isimli bir zât daha var…" deniliyor. Bir de dördüncü mezar var. O kimdir bilmiyorum. Evet Abdürrezzak isimli bir zât daha var…" deniliyor. Bir de dördüncü mezar var. O kimdir bilmiyorum. Orada bir sarık var ama yazı yok. Ötekilerin üstünde, bu şunun kabridir, diye yazılı. Onların da fotoğraflarını çektik.Orada bir sarık var ama yazı yok. Ötekilerin üstünde, bu şunun kabridir, diye yazılı. Onların da fotoğraflarını çektik. 260 sene önceden böyle Yunus Emre, Âşık Yunus tetkiki yapıldığı ortada. Bursalı'lar bunu biliyor.260 sene önceden böyle Yunus Emre, Âşık Yunus tetkiki yapıldığı ortada. Bursalı'lar bunu biliyor. Hem de mevcut kabirlerin tamiri var. Ondan da önce, ne kadar önce yapılmışsa?!. Hem de mevcut kabirlerin tamiri var. Ondan da önce, ne kadar önce yapılmışsa?!.

Evet, beylikler devrinde bir Yunus Emre var.Evet, beylikler devrinde bir Yunus Emre var. Karamanoğulları, Selçuklular zamanında, Osmanlılar'a yetişmemiş bir Yunus var. Bir de Bursalı bir Yunus var. Kesin.Karamanoğulları, Selçuklular zamanında, Osmanlılar'a yetişmemiş bir Yunus var. Bir de Bursalı bir Yunus var. Kesin. İşte orada kabri olan bir şahıs.İşte orada kabri olan bir şahıs. Buna Merhum Cahit Yelkenci ve Faruk Kadri Timurtaş işaret etmiş.Buna Merhum Cahit Yelkenci ve Faruk Kadri Timurtaş işaret etmiş. Ama bu kitâbeyi ben kimseden görmedim, belki okuyamamışlardır. Ama bu kitâbeyi ben kimseden görmedim, belki okuyamamışlardır.

Bir Yunus Emir Sultan'ı methediyor. Emir Sultan'ın türbesinden bahsediyor.Bir Yunus Emir Sultan'ı methediyor. Emir Sultan'ın türbesinden bahsediyor. Demek ki Bursa'daki Emir Sultan'dan sonra yaşamış, ona muhabbeti olan bir kimse. Bir Yunus bu.Demek ki Bursa'daki Emir Sultan'dan sonra yaşamış, ona muhabbeti olan bir kimse. Bir Yunus bu. Bizim bu beğendiğimiz ilahilerin çoğu katıksız, billur gibi,Bizim bu beğendiğimiz ilahilerin çoğu katıksız, billur gibi, sâfî altın gibi, akide bakımından hiç bizi tedirgin etmeyen bütün ilahiler bu Yunus'un. sâfî altın gibi, akide bakımından hiç bizi tedirgin etmeyen bütün ilahiler bu Yunus'un.

"Şol cennetin ırmakları…" "Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed…" "Şol cennetin ırmakları…"

"Canım kurban olsun senin yoluna,

Adı güzel kendi güzel Muhammed…"

Bunlar o Yunus'undur. Bunlar o Yunus'undur.

Bir de Osmanlılar'a yetişmemiş olan eski Yunus var.Bir de Osmanlılar'a yetişmemiş olan eski Yunus var. O da çok sevilmiş, beğenilmiş, şiirlerine nazireler yazılmış. Bu Yunus'un sahiplenenleri çok.O da çok sevilmiş, beğenilmiş, şiirlerine nazireler yazılmış. Bu Yunus'un sahiplenenleri çok. Bir kabirde Yunus adı görülmüşse onu Yunus Emre sanmışlar. Bir kabirde Yunus adı görülmüşse onu Yunus Emre sanmışlar. Halk rivayeti onu da takviye etmiş olabilir.Halk rivayeti onu da takviye etmiş olabilir. "Bu Yunus Emre'nin kabridir." denmiş olabilir ama incelendiği zaman bu işin öyle olmadığı görülüyor. "Bu Yunus Emre'nin kabridir." denmiş olabilir ama incelendiği zaman bu işin öyle olmadığı görülüyor.

Eski Yunus'un nerede olduğuna dair ileri gitmiş iki büyük iddia var. Eski Yunus'un nerede olduğuna dair ileri gitmiş iki büyük iddia var.

1. Eskişehir. Porsuk suyunun Sakarya'ya kavuştuğu yer olan Sarıköy'de bulunan Yunus. Bu mümkün değil.1. Eskişehir. Porsuk suyunun Sakarya'ya kavuştuğu yer olan Sarıköy'de bulunan Yunus. Bu mümkün değil. Evet orada bir Yunus varmış ama Emir Yunus Emre, Yunus Emre demek değil. Emir Yunus başkadır. Evet orada bir Yunus varmış ama Emir Yunus Emre, Yunus Emre demek değil. Emir Yunus başkadır. Bir zamanlar Ahmedî ile Ahmed-i Dâî'yi de karıştırdılar. Sonra ayrı şahıs olduğunu anladılar. Bir zamanlar Ahmedî ile Ahmed-i Dâî'yi de karıştırdılar. Sonra ayrı şahıs olduğunu anladılar.

Menkabelerde bahsedilen Hacı Bektaş ile görüşen Yunus, Eskişehirli olamaz.Menkabelerde bahsedilen Hacı Bektaş ile görüşen Yunus, Eskişehirli olamaz. Mesafe uzaktır. Hacı Bektaş kasabası ile ilgisi olamaz. Mesafe uzaktır. Hacı Bektaş kasabası ile ilgisi olamaz.

2. Karaman'da bir Yunus Emre var, bir cami var. Ona da itirazlar var.2. Karaman'da bir Yunus Emre var, bir cami var. Ona da itirazlar var. O da bir kitapta uzun boylu anlatılmış.O da bir kitapta uzun boylu anlatılmış. Yunus Emre'nin kökeni ve yöresi diye, uzun boylu münakaşalar, çekişmeler var.Yunus Emre'nin kökeni ve yöresi diye, uzun boylu münakaşalar, çekişmeler var. "Eskişehir'de değildir de bizim Karaman'dadır." diye iddia ediyorlar. Gölpınarlı da, "Hayır, sizinki de yanlış."Eskişehir'de değildir de bizim Karaman'dadır." diye iddia ediyorlar. Gölpınarlı da, "Hayır, sizinki de yanlış. Çünkü o falanca tarihteki başka bir Yunus'tur." diyor.Çünkü o falanca tarihteki başka bir Yunus'tur." diyor. Karaman'da olma ihtimali, Eskişehir'de olmasından daha yakın bir ihtimaldir. Karaman'da olma ihtimali, Eskişehir'de olmasından daha yakın bir ihtimaldir.

Olabilir ama asıl daha önemli bir rivayet, bir iddia var. O da Refik Soykut'a ait.Olabilir ama asıl daha önemli bir rivayet, bir iddia var. O da Refik Soykut'a ait. Ankara'dan, mahallemizde oturan emekli bir albaydı. Şahsen tanıdığımız bir kimsedir, Kırşehirli'dir.Ankara'dan, mahallemizde oturan emekli bir albaydı. Şahsen tanıdığımız bir kimsedir, Kırşehirli'dir. Edebiyat tarihçisi veya tarihçi değildir, albaydır ama meraklı bir insan. Bu da incelemiş, fotoğraflar, bilgiler, belgeler var. Edebiyat tarihçisi veya tarihçi değildir, albaydır ama meraklı bir insan. Bu da incelemiş, fotoğraflar, bilgiler, belgeler var. Yunus Sivrihisarlı ama Eskişehir Sivrihisarlı değil. Niğde Aksaray'da Hacı Bektaş kasabasına yakın bir Sivrihisar var. Yunus Sivrihisarlı ama Eskişehir Sivrihisarlı değil. Niğde Aksaray'da Hacı Bektaş kasabasına yakın bir Sivrihisar var. Yine Kızılırmak kenarı, onun da adı Sivrihisar, oradan karışmıştır.Yine Kızılırmak kenarı, onun da adı Sivrihisar, oradan karışmıştır. Eski tarih kitaplarındaki karıştırmaların kökeninde bu iki Sivrihisar'ın karıştırılması meselesi var. Eski tarih kitaplarındaki karıştırmaların kökeninde bu iki Sivrihisar'ın karıştırılması meselesi var. Orada bir Sarıköy var ve orada Taptuk Emre ve Yunus Emre ile ilgili mezarlar var.Orada bir Sarıköy var ve orada Taptuk Emre ve Yunus Emre ile ilgili mezarlar var. Tamam, bu Hacı Bektaş ile görüşmüş, Menâkıb'da anlatılan kimse olabilir, en mâkulü bu oluyor.Tamam, bu Hacı Bektaş ile görüşmüş, Menâkıb'da anlatılan kimse olabilir, en mâkulü bu oluyor. Aç kaldığı zaman eşeğine alıçları yükleyip de buğday almaya gidebileceği mesafe, bu Aksaray'daki Sivrihisar ve Sarıköy.Aç kaldığı zaman eşeğine alıçları yükleyip de buğday almaya gidebileceği mesafe, bu Aksaray'daki Sivrihisar ve Sarıköy. Burası asıl yeri olabilir. Burası asıl yeri olabilir.

Üslup bakımından eski Yunus'un üslubunu bugünkü insanların, edebiyat hocalarının dahi anlaması müşkildir.Üslup bakımından eski Yunus'un üslubunu bugünkü insanların, edebiyat hocalarının dahi anlaması müşkildir. Eski kelimeler vardır, o eski kelimeleri anlamak için iyi bir Türk lehçeleri dilbilgisi ilmi görmesi lâzım. Eski kelimeler vardır, o eski kelimeleri anlamak için iyi bir Türk lehçeleri dilbilgisi ilmi görmesi lâzım. Orta Asya Türkçesi'nden, Uygurca'dan, Oğuzca'dan, Türk lehçelerinden bilgisi olan,Orta Asya Türkçesi'nden, Uygurca'dan, Oğuzca'dan, Türk lehçelerinden bilgisi olan, Türk Dili ve Edebiyatı tahsili görmüş olan bir insan olması lâzım. O da yetmez, Arapça bilmesi lâzım. Türk Dili ve Edebiyatı tahsili görmüş olan bir insan olması lâzım. O da yetmez, Arapça bilmesi lâzım. O da yetmez, İslâm'ı bilmesi lâzım. O da yetmez, İslâm'ı bilmesi lâzım. O da yetmez, Yunus'u anlamak için bir şart daha var, onu kitaplar şimdiye kadar yazmadı,O da yetmez, Yunus'u anlamak için bir şart daha var, onu kitaplar şimdiye kadar yazmadı, şimdi ben söylüyorum, çok kesin, çok net olarak söylüyorum;şimdi ben söylüyorum, çok kesin, çok net olarak söylüyorum; bir de Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ını anlayarak okumuş, hatmetmiş insan Yunus'u anlar.bir de Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ını anlayarak okumuş, hatmetmiş insan Yunus'u anlar. Aksi takdirde Yunus'un ne dediğini kavrayamaz, anlayamaz.Aksi takdirde Yunus'un ne dediğini kavrayamaz, anlayamaz. Çünkü Yunus Makâlât'ı tercüme ediyor, Makâlât'ı işliyor.Çünkü Yunus Makâlât'ı tercüme ediyor, Makâlât'ı işliyor. Makâlât'daki fikirleri nazım hâline getirmiş bir insan. Hacı Bektaş'ın fikirlerini adeta alıp şiire dökmüş bir insandır. Makâlât'daki fikirleri nazım hâline getirmiş bir insan. Hacı Bektaş'ın fikirlerini adeta alıp şiire dökmüş bir insandır.

Evet, Divân'ında Hacı Bektâş-ı Velî'den bahsetmiyor ama Hacı Bektaş'ın Makâlât'ı ileEvet, Divân'ında Hacı Bektâş-ı Velî'den bahsetmiyor ama Hacı Bektaş'ın Makâlât'ı ile öyle içli dışlı, sarmaş dolaş, o kadar kuvvetli alakaları var ki… öyle içli dışlı, sarmaş dolaş, o kadar kuvvetli alakaları var ki…

Yunus Emre'nin Divân'ından kura ile çekip bir şiir çıkaralım, ben de onun karşılığını size Hacı Bektaş'ın Makâlât'ından gösteririm.Yunus Emre'nin Divân'ından kura ile çekip bir şiir çıkaralım, ben de onun karşılığını size Hacı Bektaş'ın Makâlât'ından gösteririm. Hacı Bektaş'ın Makâlât'ından herhangi bir sayfa açıp bir satır söyleyelim, Hacı Bektaş'ın Makâlât'ından herhangi bir sayfa açıp bir satır söyleyelim, ben de onu Yunus Emre'nin Divân'ından çıkarır gösteririm.ben de onu Yunus Emre'nin Divân'ından çıkarır gösteririm. İşte Yunus Emre ile Hacı Bektâş-ı Velî bu kadar birbirine bağlı insanlar. İşte Yunus Emre ile Hacı Bektâş-ı Velî bu kadar birbirine bağlı insanlar.

Hacı Bektâş-ı Velî'yi Bektaşîlikten, Rafızîlikten, sünnete, Kur'an'a, namaza riayet etmemek zannından paklamış oluyoruz.Hacı Bektâş-ı Velî'yi Bektaşîlikten, Rafızîlikten, sünnete, Kur'an'a, namaza riayet etmemek zannından paklamış oluyoruz. Haklı olarak, Alevî kardeşlerimiz, "Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus Emre arasında alaka var." diyorlar. Haklı olarak, Alevî kardeşlerimiz, "Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus Emre arasında alaka var." diyorlar. Evet, alaka var ama alaka Yunus Emre'nin konağında, Bektaşîlerin mıntıkasında değil. Evet, alaka var ama alaka Yunus Emre'nin konağında, Bektaşîlerin mıntıkasında değil. Bunlar "Yunus Emre de Bektaşî" diyorlar.Bunlar "Yunus Emre de Bektaşî" diyorlar. Tamam, isterse Bektaşî olsun ama Hacı Bektâş-ı Velî ile beraber Yunus Emre, her ikisi de namazlı, niyazlı,Tamam, isterse Bektaşî olsun ama Hacı Bektâş-ı Velî ile beraber Yunus Emre, her ikisi de namazlı, niyazlı, Ebû Bekir muhabbetli, Ömer muhabbetli, Osman muhabbetli, oruçlu, ehl-i sünnet inancına mutabık insanlar.Ebû Bekir muhabbetli, Ömer muhabbetli, Osman muhabbetli, oruçlu, ehl-i sünnet inancına mutabık insanlar. Bunların ispatı için elimizde vesikalar ve şiirler var. Bunların ispatı için elimizde vesikalar ve şiirler var.

Ezan okundu; hayye ale'ssalâh demek haydi buyurun, namaza gelin demek;Ezan okundu; hayye ale'ssalâh demek haydi buyurun, namaza gelin demek; hayye ale'l-felâh da namaza gelirseniz felaha erersiniz demek. hayye ale'l-felâh da namaza gelirseniz felaha erersiniz demek.

Allah hepinizi felaha erdirsin, iki cihanda bahtiyar eylesin. Allah hepinizi felaha erdirsin, iki cihanda bahtiyar eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2