Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Haramla Tedavi Olmaz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1416 / 06.08.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Her Hastalığın Şifası Vardır, Yaşlılık İçin İnek Sütü, Haramdan Şifa Olmaz, Özel Yaratılan Üç Şey, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Haramla Tedavi Olmaz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1416 / 06.08.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Her Hastalığın Şifası Vardır, Yaşlılık İçin İnek Sütü, Haramdan Şifa Olmaz, Özel Yaratılan Üç Şey, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesiren tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâliel-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesiren tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinvechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Emmâ ba'd. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyive külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kal: sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kal:

İnna'llâhe Teâlâ lem yünzil dâen illâ enzele lehû devâenİnna'llâhe Teâlâ lem yünzil dâen illâ enzele lehû devâen alimehû men alimehû ve cehilehû men cehilehû ille's-sâme ve hüve'l-mevt. alimehû men alimehû ve cehilehû men cehilehû ille's-sâme ve hüve'l-mevt.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, üzerinize olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okumak, dinlemek, izah etmek, tefeyyüz etmek üzere toplanıyoruz.bir demet okumak, dinlemek, izah etmek, tefeyyüz etmek üzere toplanıyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri, bizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisine,Allahu Teâlâ hazretleri, bizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, rızasına, iltifatına mazhar eylesin. Yolundan ayırmasın, âhirette komşusu eylesin.şefaatine, rızasına, iltifatına mazhar eylesin. Yolundan ayırmasın, âhirette komşusu eylesin. Cennetiyle, cemaliyle, cümlemize iltifat eylesin, lütfeylesin, ikram eylesin. Cennetiyle, cemaliyle, cümlemize iltifat eylesin, lütfeylesin, ikram eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-ı pâki için, âlinin, ashâbının,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-ı pâki için, âlinin, ashâbının, etbâının, cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, hâsseten eserini okuduğumuzetbâının, cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, hâsseten eserini okuduğumuz Gümüşhâneli Ahmet Ziyâeddîn Efendimiz hazretlerininGümüşhâneli Ahmet Ziyâeddîn Efendimiz hazretlerinin ve bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve diğer fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,ve bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve diğer fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle ashâb-u hayrât-u hasenâtın ve hâsseten İskenderpaşa'nın ruhu içinmücahitlerin, cümle ashâb-u hayrât-u hasenâtın ve hâsseten İskenderpaşa'nın ruhu için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin,ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin, âhirete göçmüş bütün geçmişlerinin, sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için...âhirete göçmüş bütün geçmişlerinin, sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için... Onların ruhları şad olsun, kabirleri pür nur olsun, makamları âlâ olsun, dereceleri yücelsin,Onların ruhları şad olsun, kabirleri pür nur olsun, makamları âlâ olsun, dereceleri yücelsin, ruhları rahatlasın, şad olsun diye, bizde Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp,ruhları rahatlasın, şad olsun diye, bizde Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp, Rabbimiz'in rızasına mazhar olalım, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım,Rabbimiz'in rızasına mazhar olalım, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım, Rabbimiz cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin diye Rabbimiz cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler bugün 89. sayfanın 4.hadîs-i şerîfinden başlayacakOkuduğumuz hadîs-i şerîfler bugün 89. sayfanın 4.hadîs-i şerîfinden başlayacak ve devam edecek inşaallah. Hadîs-i şerîflerin Arapça metinlerini merak edenler,ve devam edecek inşaallah. Hadîs-i şerîflerin Arapça metinlerini merak edenler, kaynaklarını merak edenler olursa kaydetsinler. 89. sayfanın 4.hadîs-i şerîfinden başlıyoruz.kaynaklarını merak edenler olursa kaydetsinler. 89. sayfanın 4.hadîs-i şerîfinden başlıyoruz. Bu ilk üç hadîs-i şerîf, hastalar ve şifaları ile ilgilidir. Bu ilk üç hadîs-i şerîf, hastalar ve şifaları ile ilgilidir.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz,Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, Ebû Nuaym'ın, Taberânî'nin, Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiğine göre buyurmuşlar ki; Ebû Nuaym'ın, Taberânî'nin, Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiğine göre buyurmuşlar ki;

İnna'llâhe Teâlâ. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri."İnna'llâhe Teâlâ. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri." Lem yenzil dâen illâ enzele lehû devaen.Lem yenzil dâen illâ enzele lehû devaen. "Bir hastalık indirmişse mutlaka o hastalığa bir de deva indirmiştir." "Bir hastalık indirmişse mutlaka o hastalığa bir de deva indirmiştir."

"Her hastalığa, bir deva, bir şifa, bir çare indirmiştir. Devasını indirmediği hastalık yoktur."Her hastalığa, bir deva, bir şifa, bir çare indirmiştir. Devasını indirmediği hastalık yoktur. Her hastalık ki var; onun devası da var." Her hastalık ki var; onun devası da var."

Alimehû men alimehû. "Bu devayı, bu şifayı bilen bildi." Cehilehû men cehilehû. "Bilmeyen bilmedi." Alimehû men alimehû. "Bu devayı, bu şifayı bilen bildi." Cehilehû men cehilehû. "Bilmeyen bilmedi."

Tabi her kul her hastalın şifasını bilecek değil. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Tabi her kul her hastalın şifasını bilecek değil. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi.

İlle's-sâm. "Sâm" hariç. Sam ne demek? Ve hüve'l-mevt. "O da ölümdür." Ölümün çaresi yok. İlle's-sâm. "Sâm" hariç.

Sam ne demek?

Ve hüve'l-mevt. "O da ölümdür."

Ölümün çaresi yok.

Ölümden başka herhangi bir hastalık için Allah mutlaka devasını da indirdi.Ölümden başka herhangi bir hastalık için Allah mutlaka devasını da indirdi. Hastalığı yeryüzüne indirmiş, göndermiş, devasını da göndermiştir.Hastalığı yeryüzüne indirmiş, göndermiş, devasını da göndermiştir. Ölüm hariç her hastalığın şifası, devası var. Ölüm hariç her hastalığın şifası, devası var.

Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretlerinin en güzel sıfatlarından birisi de Şâfî'dir. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretlerinin en güzel sıfatlarından birisi de Şâfî'dir.

Esmâü'l-hüsnâ ne demek? "En güzel sıfatlar, Allah'ın en güzel isimleri." Esmâü'l-hüsnâ ne demek?

"En güzel sıfatlar, Allah'ın en güzel isimleri."

Onlardan bir tanesi de Şâfî'dir. Şifayı veren Allahu Teâlâ hazretleridir. Onlardan bir tanesi de Şâfî'dir. Şifayı veren Allahu Teâlâ hazretleridir. Hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz müjdelemiş ki amansız hastalık yok.Hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz müjdelemiş ki amansız hastalık yok. Her hastalığın amanı, devası, ilacı, çaresi var. Demek ki Allah'tan ümit kesmek yok.Her hastalığın amanı, devası, ilacı, çaresi var.

Demek ki Allah'tan ümit kesmek yok.
Buradan hastalara bir ümit beliriyor, doktorlara da bir işaret oluyor ki; Buradan hastalara bir ümit beliriyor, doktorlara da bir işaret oluyor ki;

"Araştırın; hastalığın çaresi vardır ama siz bilmiyorsunuz. Araştırın da bulun." demek. "Araştırın; hastalığın çaresi vardır ama siz bilmiyorsunuz. Araştırın da bulun." demek.

O da öyle bir ümit olarak doktorların hatırında olsun.O da öyle bir ümit olarak doktorların hatırında olsun. Araştırsınlar, ümitlerini kesmesinler,Araştırsınlar, ümitlerini kesmesinler, tabi onların elinden şifa olunca birçok kimsenin de duasını almış olurlar. tabi onların elinden şifa olunca birçok kimsenin de duasını almış olurlar.

Altındaki hadîs-i şerîf de Abdullah b. Mesud radıyallahu anh'ten, Beyhâkî ve Hâkim rivayet etmişler.Altındaki hadîs-i şerîf de Abdullah b. Mesud radıyallahu anh'ten, Beyhâkî ve Hâkim rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz orada şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz orada şöyle buyuruyor:

İnna'llâhe azze ve celle lem yünzil dâen illâ enzele lehû şifâen ille'l-heremİnna'llâhe azze ve celle lem yünzil dâen illâ enzele lehû şifâen ille'l-herem fe aleyküm bi-elbâni'l-bakar fe-innehâ terümmü min külli şecer.fe aleyküm bi-elbâni'l-bakar fe-innehâ terümmü min külli şecer. "Allahu Teâlâ hazretleri hiçbir hastalık indirmedi ki onun devası olmasın."Allahu Teâlâ hazretleri hiçbir hastalık indirmedi ki onun devası olmasın. Her hastalığın şifası, devası vardır." Her hastalığın şifası, devası vardır."

Burada da deminki hadîs-i şerîf gibi başladı, sonu biraz değişik devam edecek. Burada da deminki hadîs-i şerîf gibi başladı, sonu biraz değişik devam edecek.

İlle'l-herem. "İhtiyarlığın çaresi yok." Mademki insanlar dünyaya geldiler, yaşıyorlar, yaşıyorlar...İlle'l-herem. "İhtiyarlığın çaresi yok."

Mademki insanlar dünyaya geldiler, yaşıyorlar, yaşıyorlar...
Eh, ihtiyarlayacaklar. İhtiyarlığın çaresi yok.Eh, ihtiyarlayacaklar. İhtiyarlığın çaresi yok. Bu vücut yıpranacak, ihtiyarlık gelecek, insanın beli bükülecek, eli titreyecek.Bu vücut yıpranacak, ihtiyarlık gelecek, insanın beli bükülecek, eli titreyecek. Onların her birisi birer işarettir. Ondan sonra da yolculuk olacak.Onların her birisi birer işarettir. Ondan sonra da yolculuk olacak. Herkes Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna gidecek.Herkes Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna gidecek. Herkes bu dünyada yaptıklarından orada sorgu suale mâruz olacak, hesap verecek.Herkes bu dünyada yaptıklarından orada sorgu suale mâruz olacak, hesap verecek. Sevapları, günahları tartılacak. Bu kanun. Bundan kaçmak mümkün değil. Sevapları, günahları tartılacak.

Bu kanun. Bundan kaçmak mümkün değil.

Azrail'in pençesinden, elinden nereye kaçacaksın?Azrail'in pençesinden, elinden nereye kaçacaksın? Allah emrettikten sonra, mutlaka gelir, vazifeyi yapar; bir yere kaçılmaz.Allah emrettikten sonra, mutlaka gelir, vazifeyi yapar; bir yere kaçılmaz. Bir yere gitmek mümkün değil. Mühim olan ölüme hazırlanmak muhterem kardeşlerim! Bir yere gitmek mümkün değil. Mühim olan ölüme hazırlanmak muhterem kardeşlerim!

Biliyorsunuz ben âcizane kardeşiniz olarak birkaç defa yazdım, söyledim: Dervişlik ne demek? Biliyorsunuz ben âcizane kardeşiniz olarak birkaç defa yazdım, söyledim:

Dervişlik ne demek?

Dervişlik, tarikat, tasavvuf ne demek? "Ölüme hazırlıklı olmak" demek. Derviş nasıl bir kimse demektir? Dervişlik, tarikat, tasavvuf ne demek?

"Ölüme hazırlıklı olmak" demek.

Derviş nasıl bir kimse demektir?

"Ölüme daima hazır olan kimse" demektir. Neden? Bir kere abdestli geziyor."Ölüme daima hazır olan kimse" demektir.

Neden?

Bir kere abdestli geziyor.
Ondan sonra her gün dersinden, tesbihinden önce, "rabıta-i mevt" yapıyor,Ondan sonra her gün dersinden, tesbihinden önce, "rabıta-i mevt" yapıyor, ölümünü düşünüyor, göz önüne getiriyor: Nasıl yıkayacaklar, nasıl kefenleyecekler, ölümünü düşünüyor, göz önüne getiriyor:

Nasıl yıkayacaklar, nasıl kefenleyecekler,
nasıl kabre koyup, bırakıp gidecekler, nasıl kabirde amelleriyle baş başa kalacak? nasıl kabre koyup, bırakıp gidecekler, nasıl kabirde amelleriyle baş başa kalacak?

Kabir, insanın ettiğini gördüğü ilk yer, ilk merhale, âhiretin ilk durağı. Kabir, insanın ettiğini gördüğü ilk yer, ilk merhale, âhiretin ilk durağı.

Nasıl melekler gelip soracaklar?Nasıl melekler gelip soracaklar? Ondan sonra kıyamet nasıl kopacak, mahşer yerinde insanlar nasıl toplanacak?Ondan sonra kıyamet nasıl kopacak, mahşer yerinde insanlar nasıl toplanacak? Sevaplar, günahlar nasıl ortaya dökülecek, hesaplar görülecek? Bunların hepsini düşünüyor. Sevaplar, günahlar nasıl ortaya dökülecek, hesaplar görülecek?

Bunların hepsini düşünüyor.

Niye düşünüyor? Düşünüp de boş vermek için mi düşünüyor? "Boş ver ya" demek için mi düşünüyor derviş? Niye düşünüyor?

Düşünüp de boş vermek için mi düşünüyor? "Boş ver ya" demek için mi düşünüyor derviş?

Rabıta-ı mevti yapıyor, ölüme hazırlanmak için yapıyor. "Peygamber Efendimiz emretti." diye yapıyor. Rabıta-ı mevti yapıyor, ölüme hazırlanmak için yapıyor. "Peygamber Efendimiz emretti." diye yapıyor.

Peygamber Efendimiz; "Ölümü çok düşünün." buyurmuş. Ölümü çok düşünen insan, ölüme hazırlık yapar. Peygamber Efendimiz; "Ölümü çok düşünün." buyurmuş.

Ölümü çok düşünen insan, ölüme hazırlık yapar.

Sonra biliyorsunuz; dün akşam da, Mustafa Nazmi Efendi camiinde geçtiSonra biliyorsunuz; dün akşam da, Mustafa Nazmi Efendi camiinde geçti tûl-i emel diye, bir kötü huy var. Tûl-i emel ne demek? tûl-i emel diye, bir kötü huy var.

Tûl-i emel ne demek?

İnsanın ümidinin çoook uzayıp gitmesi, uzun boylu ümit. Neyin ümidi, tûl-i emel ne? İnsanın ümidinin çoook uzayıp gitmesi, uzun boylu ümit.

Neyin ümidi, tûl-i emel ne?

İnsanın kendisinin çok yaşayacağını sanması; tûl-i emel bu. Emeli, ümidi çok uzun. İnsanın kendisinin çok yaşayacağını sanması; tûl-i emel bu. Emeli, ümidi çok uzun.

Nesi uzun? Sanıyor ki kendisi herhalde seksen sene yaşar, yüz sene yaşar, yüz elli sene yaşar.Nesi uzun?

Sanıyor ki kendisi herhalde seksen sene yaşar, yüz sene yaşar, yüz elli sene yaşar.
Yarın ölmez, öbür gün ölmez, bu sene ölmez, beş sene içinde ölmez, on sene içinde ölmez. Yarın ölmez, öbür gün ölmez, bu sene ölmez, beş sene içinde ölmez, on sene içinde ölmez.

Ölümü sevmiyor ya; "Kendisinden uzak olsun." diye, hayalinden de öteye itiyor: Ölümü sevmiyor ya; "Kendisinden uzak olsun." diye, hayalinden de öteye itiyor:

"Ölmem canım, yaşarım canım" Ama dur bakalım; yaşayacağın, yaşamayacağın belli değil."Ölmem canım, yaşarım canım"

Ama dur bakalım; yaşayacağın, yaşamayacağın belli değil.
Bak etrafına, ibretle gör! Çoluk çocuk gidiyor, bebekler gidiyor, trafik kazası oluyor, Bak etrafına, ibretle gör! Çoluk çocuk gidiyor, bebekler gidiyor, trafik kazası oluyor, olmadık bir yerden bir sebep oluyor, harp oluyor, darp oluyor, bomba patlıyor… olmadık bir yerden bir sebep oluyor, harp oluyor, darp oluyor, bomba patlıyor…

Tepelerinde uçak vızıltısı geçiyorken Hiroşima'dakiler, Nagazaki'dekiler,Tepelerinde uçak vızıltısı geçiyorken Hiroşima'dakiler, Nagazaki'dekiler, bir saniye önce, bir dakika önce ne olacağının farkındalar mıydı? bir saniye önce, bir dakika önce ne olacağının farkındalar mıydı?

Ondan sonra uçak tepelerine atom bombasını salıvermiş. Bir şehir yok oluyor.Ondan sonra uçak tepelerine atom bombasını salıvermiş. Bir şehir yok oluyor. Bir bombada bir şehir, bir bomba daha öteki şehir yok oluyor, mahvoluyor. Bir bombada bir şehir, bir bomba daha öteki şehir yok oluyor, mahvoluyor. Ölüyor, insanların merkezde olanları, yakında olanları yanıyor, eriyor, her şey eriyor. Ölüyor, insanların merkezde olanları, yakında olanları yanıyor, eriyor, her şey eriyor. Ötekiler, uzakta olanları, radyasyondan hasta oluyorlar; her şey olabilir. Ötekiler, uzakta olanları, radyasyondan hasta oluyorlar; her şey olabilir.

Şair Yahya Kemal nasıl söylemiş? Şair Yahya Kemal nasıl söylemiş?

Bir bitmeyecek zevk verirken beste. Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir. Bir bitmeyecek zevk verirken beste.

Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir.

Tımbır tımbır, bitmeyecek bir zevk verirken beste, tel kopuverir, ahenk bitiverir.Tımbır tımbır, bitmeyecek bir zevk verirken beste, tel kopuverir, ahenk bitiverir. "Tel kopuverir de ömrün teranesi, tımbırtısı, zımbırtısı bitiverir." diye söylüyor."Tel kopuverir de ömrün teranesi, tımbırtısı, zımbırtısı bitiverir." diye söylüyor. Hayatı saz gibi düşünmüş; o da öyle söylemiş. Ama nasıl söylersen söylersin. Hayatı saz gibi düşünmüş; o da öyle söylemiş. Ama nasıl söylersen söylersin.

Bizim büyüklerimiz atasözü olarak şöyle söylemişler: Bizim büyüklerimiz atasözü olarak şöyle söylemişler:

"Gafil durma misafir gelir, gafil durma ölüm gelir." Ne demek? "Gafil durma misafir gelir, gafil durma ölüm gelir."

Ne demek?

Ev hanımı evde hazırlıklı olacak, bakarsın zır zır kapı çalınır, tak tak kapı tokmağı vurulur.Ev hanımı evde hazırlıklı olacak, bakarsın zır zır kapı çalınır, tak tak kapı tokmağı vurulur. O, hadi bakalım, buyur işte, misafir geldi. Ev dağınık, ortalık perişan, pis pasaklı… Olmaz! O, hadi bakalım, buyur işte, misafir geldi. Ev dağınık, ortalık perişan, pis pasaklı…

Olmaz!

Eskiden dünürlüğe gelirlermiş. Eve, dolabın üstüne; "Toz var mı, yok mu?" diye parmaklarını sürerlermiş.Eskiden dünürlüğe gelirlermiş. Eve, dolabın üstüne; "Toz var mı, yok mu?" diye parmaklarını sürerlermiş. "Bakalım yukarısı tozlu mu, ev temiz mi değil mi?" diye yukarıyı yoklarlarmış. "Bakalım yukarısı tozlu mu, ev temiz mi değil mi?" diye yukarıyı yoklarlarmış.

Şimdi artık dünüre münüre aldıran yok tabi. Eski hikâyeler bunlar. Şimdi artık dünüre münüre aldıran yok tabi. Eski hikâyeler bunlar.

Kız yemek yapmasını bilmez, dikiş dikmesini bilmez, hiçbir şey bilmez.Kız yemek yapmasını bilmez, dikiş dikmesini bilmez, hiçbir şey bilmez. Blue jean pantolon giymesini bilir, takıp takıştırmasını bilir, gece ikiye üçe kadar gezmesini bilir,Blue jean pantolon giymesini bilir, takıp takıştırmasını bilir, gece ikiye üçe kadar gezmesini bilir, anarşi bilir, kabadayılık bilir, dişi kaplan gibi… anarşi bilir, kabadayılık bilir, dişi kaplan gibi…

Onlar ararlar bulurlar, öyle dünüre, bilmem neye ne lüzum var. Öyle şeylere kızıyorlar da.Onlar ararlar bulurlar, öyle dünüre, bilmem neye ne lüzum var. Öyle şeylere kızıyorlar da. Öyle şeylerden asapları da bozuluyor. Değişikmiş ama büyüklerimizin sözü güzel!Öyle şeylerden asapları da bozuluyor. Değişikmiş ama büyüklerimizin sözü güzel! Hadi onu kabul ettiler, etmediler ama ölüm geliveriyor işte, herkese geliveriyor.Hadi onu kabul ettiler, etmediler ama ölüm geliveriyor işte, herkese geliveriyor. İnsan ettiğini buluveriyor. İnsan ettiğini buluveriyor.

Bir taraftan Sırplar bizim Zepa'daki, Zenika'daki kardeşlerimizi öldürdüler,Bir taraftan Sırplar bizim Zepa'daki, Zenika'daki kardeşlerimizi öldürdüler, öbür taraftan da, karşı taraftan da Karayina'daki Hırvatlar saldırdı.öbür taraftan da, karşı taraftan da Karayina'daki Hırvatlar saldırdı. Bu sefer Boşnaklar başladı, Sırplar kaçmaya başladı. İşte bak, "bugün bana, yarın sana" demişler.Bu sefer Boşnaklar başladı, Sırplar kaçmaya başladı. İşte bak, "bugün bana, yarın sana" demişler. Kime geleceği, nasıl olacağı belli olmaz.Kime geleceği, nasıl olacağı belli olmaz. Bunlara ibretle bakan bakar, ibret alan alır, almayan aptal aptal durur.Bunlara ibretle bakan bakar, ibret alan alır, almayan aptal aptal durur. Ondan sonra başına ne gelirse gelir. Dervişlik, aptallık işine hiç razı gelmez. Ondan sonra başına ne gelirse gelir.

Dervişlik, aptallık işine hiç razı gelmez.

Bizim Nakşî tarikatının birinci prensibi nedir? Hûş der dem. Ne demek? Bizim Nakşî tarikatının birinci prensibi nedir?

Hûş der dem.

Ne demek?

Hûş der dem. "Her nefes alışta şuurlu olmak." Bir nefes alıp verinceye kadar bile gafil olmayacak. Hûş der dem. "Her nefes alışta şuurlu olmak."

Bir nefes alıp verinceye kadar bile gafil olmayacak.

Dervişlik boşuna değil ki, dervişlik fantezi değil ki, dervişlik bir kuru iddia değil ki,Dervişlik boşuna değil ki, dervişlik fantezi değil ki, dervişlik bir kuru iddia değil ki, dervişlik bir Fenerbahçe-Beşiktaş takımı veya Adalet Partisi,dervişlik bir Fenerbahçe-Beşiktaş takımı veya Adalet Partisi, bilmem Doğru Yol Partisi tutmak gibi bir şey değil ki. bilmem Doğru Yol Partisi tutmak gibi bir şey değil ki.

Cenneti kazanma yolu, takvâ yolu, Allah'ın rızasını kazanma yolu… Cenneti kazanma yolu, takvâ yolu, Allah'ın rızasını kazanma yolu…

Ya âhiret saadetini kazanır insan, gözünü açar,Ya âhiret saadetini kazanır insan, gözünü açar, ya da âhiret saadetini kazanamazsa işi biter mahvolur. Çok başka mahvolmaya da benzemez. ya da âhiret saadetini kazanamazsa işi biter mahvolur. Çok başka mahvolmaya da benzemez. Âhiretini kaybedenin ziyanı, dünyadaki hiçbir ziyanla mukayese edilmez, anlatılamaz. Bitti, mahvoldu! Âhiretini kaybedenin ziyanı, dünyadaki hiçbir ziyanla mukayese edilmez, anlatılamaz. Bitti, mahvoldu!

"Dünyada hükümdar olarak yaşasa, saraylarda yaşasa…" "Dünyada hükümdar olarak yaşasa, saraylarda yaşasa…"

Yaşasın. Firavunlar, Nemrutlar sarayda yaşamış. Geçen sene Mısır'da gezdik gördük. Yaşasın. Firavunlar, Nemrutlar sarayda yaşamış. Geçen sene Mısır'da gezdik gördük.

Nemrutlar, sarayda yaşamış. Karunların, hazinelerinin anahtarlarını, bir insan taşıyamazmış daNemrutlar, sarayda yaşamış. Karunların, hazinelerinin anahtarlarını, bir insan taşıyamazmış da kaç tane insan taşırmış. Bak, zenginliğe bak. Anahtarlarını bir kişi taşıyamıyor.kaç tane insan taşırmış. Bak, zenginliğe bak. Anahtarlarını bir kişi taşıyamıyor. Hazinelerinin anahtarlarını, bir tek kişi taşıyamıyor. Ne olmuş? Hani Karunlar, Nemrutlar, Firavunlar? Hazinelerinin anahtarlarını, bir tek kişi taşıyamıyor.

Ne olmuş?

Hani Karunlar, Nemrutlar, Firavunlar?

Gitti. Allah onlara dünyada zenginlik vermiş. Dünyanın kıymeti yok.Gitti. Allah onlara dünyada zenginlik vermiş. Dünyanın kıymeti yok. Dünya, âhirete bakınca, bir göz yumup açmaktan daha kısa; âhiretin yanında sıfır. Dünya, âhirete bakınca, bir göz yumup açmaktan daha kısa; âhiretin yanında sıfır.

Onun için bizim büyüklerimiz Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften aldıkları nurla,Onun için bizim büyüklerimiz Kur'ân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften aldıkları nurla, akılla, fikirle, izanla, irfanla dünyanın sıfır olduğunu, hiç olduğunu, kıymetsiz olduğunu,akılla, fikirle, izanla, irfanla dünyanın sıfır olduğunu, hiç olduğunu, kıymetsiz olduğunu, boş olduğunu anlamışlar, âhirete çalışmışlar. Dünya metaının peşinde koşmamışlar, boş olduğunu anlamışlar, âhirete çalışmışlar. Dünya metaının peşinde koşmamışlar, dünyanın hırsına düşmemişler, âhireti unutmamışlar. Rahat etmek için, eğlenmek için,dünyanın hırsına düşmemişler, âhireti unutmamışlar. Rahat etmek için, eğlenmek için, keyif için, zevk için yaşamayı düşünmemişler. Yaşamayı elleriyle itmişler; "Ben istemem." demişler. keyif için, zevk için yaşamayı düşünmemişler. Yaşamayı elleriyle itmişler; "Ben istemem." demişler.

Hz. Ömer'in önüne birkaç çeşit katık getirilince; "Benim nefsim azar, alın bunları!" demiş, yememiş.Hz. Ömer'in önüne birkaç çeşit katık getirilince; "Benim nefsim azar, alın bunları!" demiş, yememiş. Var. Yese yiyebilirdi. O da halife oldu; yememiş. Var. Yese yiyebilirdi. O da halife oldu; yememiş.

Fatih Sultan Mehmed Amasra'yı fethetmiş. Deniz kenarında çok güzel, manzaralı yerler.Fatih Sultan Mehmed Amasra'yı fethetmiş. Deniz kenarında çok güzel, manzaralı yerler. Bir oturup eğlenmemiş. "Aman çok manzaralı yer, deniz kenarı, plajı var, keyfi var, zevki var,Bir oturup eğlenmemiş.

"Aman çok manzaralı yer, deniz kenarı, plajı var, keyfi var, zevki var,
pikniği olabilir, kebap olur, kuş eti olur, bıldırcın eti olur, eğlence olur, zevk olur." pikniği olabilir, kebap olur, kuş eti olur, bıldırcın eti olur, eğlence olur, zevk olur." O, yürümüş gitmiş. Oraları fethedeceği zaman Trabzon'da dağlara atı çıkamamış da, O, yürümüş gitmiş.

Oraları fethedeceği zaman Trabzon'da dağlara atı çıkamamış da,
mübarek Fatih Sultan Mehmed Han atından inmiş. Eteğini de şöyle toplamış. mübarek Fatih Sultan Mehmed Han atından inmiş. Eteğini de şöyle toplamış. Yanında da akrabası, yaşlı bir kadın; Yanında da akrabası, yaşlı bir kadın;

"A evladım! Böyle bir küçük kale için senin gibi büyük Sultan'ın terlemesine, zahmet çekmesine değer mi?" "A evladım! Böyle bir küçük kale için senin gibi büyük Sultan'ın terlemesine, zahmet çekmesine değer mi?"

Dönmüş demiş ki; "A teyzeciğim, -işte neyse adı Valide sultan, iltifat etmiş, nasıl söylediyse-Dönmüş demiş ki;

"A teyzeciğim, -işte neyse adı Valide sultan, iltifat etmiş, nasıl söylediyse-
Allah bu zamanda cihat kılıcını bizim elimize vermiş,Allah bu zamanda cihat kılıcını bizim elimize vermiş, bizim oturup yan gelip rahatımıza bakmamız yakışık almaz!" bizim oturup yan gelip rahatımıza bakmamız yakışık almaz!"

Cihattan cihada koşmuşlar genç yaşlarında ölmüşler. Saraylarda rahat edip keyif yapmayı düşünmemişler. Cihattan cihada koşmuşlar genç yaşlarında ölmüşler. Saraylarda rahat edip keyif yapmayı düşünmemişler.

Yavuz Sultan Selim şöyle bakmış, oğlu Kanuni Süleyman genç, giydiği elbiselere kızmış: Yavuz Sultan Selim şöyle bakmış, oğlu Kanuni Süleyman genç, giydiği elbiselere kızmış:

"Oğlum, annene giyecek süslü elbise bırakmamışsın, sen giymişsin" demiş, beğenmemiş. "Oğlum, annene giyecek süslü elbise bırakmamışsın, sen giymişsin" demiş, beğenmemiş.

Padişah oğlu, Kanuni Süleyman; babası giydiği kıyafetin ihtişamını beğenmemiş. Padişah oğlu, Kanuni Süleyman; babası giydiği kıyafetin ihtişamını beğenmemiş.

Atına atlamış, sefere giderken, yeniçerilere demiş ki;Atına atlamış, sefere giderken, yeniçerilere demiş ki; "Ben sefere gidiyorum, savaşa gidiyorum, rahat etmek isteyen karılarının yanına dönsün." "Ben sefere gidiyorum, savaşa gidiyorum, rahat etmek isteyen karılarının yanına dönsün."

"Ben gidiyorum, benimle gelen gelsin, rahatını seven karısının yanına gitsin, evine gitsin." demiş. "Ben gidiyorum, benimle gelen gelsin, rahatını seven karısının yanına gitsin, evine gitsin." demiş.

Dünya hayatı boştur, fânidir. Bu dünya hayatı zevkli gibi görünür ama boştur.Dünya hayatı boştur, fânidir. Bu dünya hayatı zevkli gibi görünür ama boştur. Boşluğunu insan sonunda anlar, âhirette tam anlar. İnsanların çoğu kördür, uykudadır. Boşluğunu insan sonunda anlar, âhirette tam anlar. İnsanların çoğu kördür, uykudadır.

en-Nâsü niyâmün. "İnsanlar uykudadır."en-Nâsü niyâmün. "İnsanlar uykudadır." "Öldükleri zaman." İntebehû. "Uyanacaklar." "Öldükleri zaman." İntebehû. "Uyanacaklar."

Gözünden perde kalkacak, âhireti görecek; o zaman anlayacak. Gözünden perde kalkacak, âhireti görecek; o zaman anlayacak.

Dünyadayken bu gerçekleri gören azdır.Dünyadayken bu gerçekleri gören azdır. Herkes keyfinin, zevkinin peşinde ama evliyâullah bunu anlamış. "Yalan dünyasın." demiş.Herkes keyfinin, zevkinin peşinde ama evliyâullah bunu anlamış.

"Yalan dünyasın." demiş.
"Yalan dünyasın, yalan dünyasın, evliyâullahı alan dünyasın." demiş;"Yalan dünyasın, yalan dünyasın, evliyâullahı alan dünyasın." demiş; bir de kızmış, buğz etmiş. bir de kızmış, buğz etmiş.

Hubbü'd-dünyâ re'sü küllü hatîetin. "Dünyayı sevmek, bütün hataların başıdır." Hubbü'd-dünyâ re'sü küllü hatîetin. "Dünyayı sevmek, bütün hataların başıdır."

Buğdu'd-dünyâ re'sü küllü fazîletin.Buğdu'd-dünyâ re'sü küllü fazîletin. "Ahireti sevmek, dünyaya buğz etmek, her faziletin başlangıcıdır." "Ahireti sevmek, dünyaya buğz etmek, her faziletin başlangıcıdır."

Onun için müslümanın hâlini bu ehli dünya anlayamaz,Onun için müslümanın hâlini bu ehli dünya anlayamaz, yirminci yüzyılın materyalist adamları, müslümanı anlayamaz. yirminci yüzyılın materyalist adamları, müslümanı anlayamaz.

Ben İlahiyat Fakültesinde profesördüm, tarih kitabı yazıyorlar,Ben İlahiyat Fakültesinde profesördüm, tarih kitabı yazıyorlar, Peygamber Efendimiz'in hayatını yazıyorlar. Dangalak adam, dangalak, aptal! Peygamber Efendimiz'in hayatını yazıyorlar. Dangalak adam, dangalak, aptal!

Peygamber Efendimiz'in hayatını,Peygamber Efendimiz'in hayatını, sahabe-i kiramın hayatını, güya; "Tarihi tahliller yapacağım." diye, kendi kafasına göre yazıyor. sahabe-i kiramın hayatını, güya; "Tarihi tahliller yapacağım." diye, kendi kafasına göre yazıyor.

A aptalcık! Bu senin kendi iç dünyan, pis çirkef ahlâkın!A aptalcık!

Bu senin kendi iç dünyan, pis çirkef ahlâkın!
Onların ahlâkı böyle değildi ki. Onların ahlâkı böyle değildi ki. Sen onların birbirleriyle olan olaylarını, kendi kafandan nasıl değerlendirirsin?Sen onların birbirleriyle olan olaylarını, kendi kafandan nasıl değerlendirirsin? Sen İslâm tarihini anlayamazsın ki... Sen İslâm tarihini anlayamazsın ki...

Müslüman olmadıktan sonra, müslümanların dünyasını, zevkini, sefasını,Müslüman olmadıktan sonra, müslümanların dünyasını, zevkini, sefasını, ahlâkını anlayamazsın ki, anlayamayınca da olaylardan bir şey anlayamazsın. Bu niye böyle yapmış? ahlâkını anlayamazsın ki, anlayamayınca da olaylardan bir şey anlayamazsın.

Bu niye böyle yapmış?

Anlayamazsın ki. Niye rahat evinde dururken; "Verin kılıcımı!" demiş, cihada gitmiş, şehit olmuş? Anlayamazsın ki. Niye rahat evinde dururken; "Verin kılıcımı!" demiş, cihada gitmiş, şehit olmuş?

Niye Medine'de tam böyle herkes kendisine hürmet, itibar ederkenNiye Medine'de tam böyle herkes kendisine hürmet, itibar ederken bu Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh Efendimiz, şu Eyüp Sultan'da yatan sahabe, bu Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh Efendimiz, şu Eyüp Sultan'da yatan sahabe, neden rahatını bırakmış da ihtiyar halinde, o kadar uzaklardan, neden rahatını bırakmış da ihtiyar halinde, o kadar uzaklardan, bu kadar mesafelere gelmiş de burada hastalanmış, savaş için çıkmışken, ordudayken vefatı burada olmuş? bu kadar mesafelere gelmiş de burada hastalanmış, savaş için çıkmışken, ordudayken vefatı burada olmuş?

Ne diye rahatını bırakmış? Anlayamaz.Ne diye rahatını bırakmış?

Anlayamaz.
Mü'minin imanının kendisine verdiği fedakârlığı kâfir anlayamaz; gafil, cahil anlayamaz. Mü'minin imanının kendisine verdiği fedakârlığı kâfir anlayamaz; gafil, cahil anlayamaz. Kendisini kurnaz sanır, "he, he, he" der güler, "Tamam, ben dünyanın menfaatini iyi sağladım." der. Kendisini kurnaz sanır, "he, he, he" der güler, "Tamam, ben dünyanın menfaatini iyi sağladım." der.

İyi sağladın, iyi sağladın ama âhiretini yıktın. Yıktın âhiretini, mahveyledin. İyi sağladın, iyi sağladın ama âhiretini yıktın. Yıktın âhiretini, mahveyledin.

Harama daldın, günaha daldın, dünyanı yaptın ama âhiretini yıktın.Harama daldın, günaha daldın, dünyanı yaptın ama âhiretini yıktın. Cehennemlik olmayı, cehenneme girmeyi hak ettin. İş mi senin bu yaptığın? Cehennemlik olmayı, cehenneme girmeyi hak ettin.

İş mi senin bu yaptığın?

Cebin para doldu ama kabrin de ateş dolacak. Cehennemde cayır cayır yanacaksın. Allah bildiriyor. Cebin para doldu ama kabrin de ateş dolacak. Cehennemde cayır cayır yanacaksın. Allah bildiriyor.

"Beni cehennemle korkutma!" Allah korkutuyor. Cehennemden bahsettin mi kızıyorlar. "Beni cehennemle korkutma!"

Allah korkutuyor.

Cehennemden bahsettin mi kızıyorlar.

Neden bahsedeceğiz beylere? El bebek gül bebek, içki, eğlence, çalgı, çengi; bunlardan bahsedeceksin. Neden bahsedeceğiz beylere?

El bebek gül bebek, içki, eğlence, çalgı, çengi; bunlardan bahsedeceksin.

Amerika'ya gittik geldik, bir arkadaş dedi ki; Amerika'ya gittik geldik, bir arkadaş dedi ki;

"Hocam, bu Amerikalıların"Hocam, bu Amerikalıların hayatta üç arzusu var; otomobil sevdası bir, seks iki, içki üç." Halkın gönlünde üç tane sevgi var. hayatta üç arzusu var; otomobil sevdası bir, seks iki, içki üç."

Halkın gönlünde üç tane sevgi var.

Zil zurna sarhoş, her zaman içerler, her yerde içki, su yerine içki içerler.Zil zurna sarhoş, her zaman içerler, her yerde içki, su yerine içki içerler. İçki; nefes almak gibi, hava gibi, su gibi, hayatlarının bir parçası olmuş.İçki; nefes almak gibi, hava gibi, su gibi, hayatlarının bir parçası olmuş. Arabaya büyük hevesleri var; bir de seks. O kadar. Gönüllerinde üç tane sevgi varmış. Arabaya büyük hevesleri var; bir de seks. O kadar. Gönüllerinde üç tane sevgi varmış.

Bana sordular: "Amerika'yı nasıl gördün?" "Nefislerinin esiri!" Bana sordular:

"Amerika'yı nasıl gördün?"

"Nefislerinin esiri!"

Bunlar İslâm'ı nasıl anlayacaklar da, nasıl İslâm'a gelecekler? Bunlar İslâm'ı nasıl anlayacaklar da, nasıl İslâm'a gelecekler?

Cennetin yolu meşakkatlidir; keyifli değildir, zevkli değildir, rahat değildir. Cennetin yolu zordur. Cennetin yolu meşakkatlidir; keyifli değildir, zevkli değildir, rahat değildir. Cennetin yolu zordur.

Bir televizyon kanalında Çeçenlerin tarihini anlatırken Şeyh Şamil'i anlatıyor.Bir televizyon kanalında Çeçenlerin tarihini anlatırken Şeyh Şamil'i anlatıyor. Biz de; "Yugoslavya'da neler oluyor?" filan diye, açtık, baktık. Biz de; "Yugoslavya'da neler oluyor?" filan diye, açtık, baktık. Orada Şeyh Şamil'den, o Kafkasya'daki mücadelelerden bahsetti. Nasıl seve seve ölüme gitmişler. Orada Şeyh Şamil'den, o Kafkasya'daki mücadelelerden bahsetti. Nasıl seve seve ölüme gitmişler.

Şeyh Şamil'i kendilerine imam seçmişler, imam, imâmü'l-müslimîn, müslümanların önderi. Şeyh Şamil'i kendilerine imam seçmişler, imam, imâmü'l-müslimîn, müslümanların önderi.

Sen camideki imamı küçük bir şey mi sanıyorsun? "İmam efendi gel, imam efendi git.Sen camideki imamı küçük bir şey mi sanıyorsun?

"İmam efendi gel, imam efendi git.
Müezzin efendi otur, müezzin efendi kalk. Al şu parayı, benim geçmişlerime bir hatim indir!" Müezzin efendi otur, müezzin efendi kalk. Al şu parayı, benim geçmişlerime bir hatim indir!"

Ne oluyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun? Şeyh Şamil, kendisini imam seçtikleri zaman demiş ki; Ne oluyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun?

Şeyh Şamil, kendisini imam seçtikleri zaman demiş ki;

"Bakın, beni imam seçtiniz ama ben size rahat vaad etmiyorum."Bakın, beni imam seçtiniz ama ben size rahat vaad etmiyorum. Size rahat getireceğim diye vaad etmiyorum, refah vaat etmiyorum, sefa zevk vaat etmiyorum.Size rahat getireceğim diye vaad etmiyorum, refah vaat etmiyorum, sefa zevk vaat etmiyorum. Arkamdan cihada var mısınız? Ölüme var mısınız?" "Varız!Arkamdan cihada var mısınız? Ölüme var mısınız?"

"Varız!
Babalarımızın mezarı çıksa önümüze, senin arkandan ayrılmayız. Babalarımızın mezarı çıksa önümüze, senin arkandan ayrılmayız. Çocuklarımızın ölüsü gelse karşımıza, senin yolundan dönmeyiz!" demişler. Çocuklarımızın ölüsü gelse karşımıza, senin yolundan dönmeyiz!" demişler.

Bütün müslümanlar öyle olsa kâfirler müslümanlara böyle saldırabilir mi? İşte bu korkaklıktan saldırıyor.Bütün müslümanlar öyle olsa kâfirler müslümanlara böyle saldırabilir mi? İşte bu korkaklıktan saldırıyor. Müslümanların bir küçük bölüğü ölümden korkmuyor, kahraman.Müslümanların bir küçük bölüğü ölümden korkmuyor, kahraman. Kocaman bir grup, rahatını bile terk etmiyor, yazlığından bile vazgeçmiyor. Kocaman bir grup, rahatını bile terk etmiyor, yazlığından bile vazgeçmiyor.

Hepsi aynı şekilde olsa, hepsi ayağa kalksa bütün dünya titrer.Hepsi aynı şekilde olsa, hepsi ayağa kalksa bütün dünya titrer. "Aman, aman! Müslümanları fazla kızdırmaya gelmez." derler. "Aman, aman! Müslümanları fazla kızdırmaya gelmez." derler.

Şimdi müslümanların kızmadığını biliyor.Şimdi müslümanların kızmadığını biliyor. Ateşi sönmüş, müslümanlar kızmaz, saldır babam saldır, kes babam kes, öldür babam öldür... Ateşi sönmüş, müslümanlar kızmaz, saldır babam saldır, kes babam kes, öldür babam öldür...

Azîz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri hiçbir hastalık indirmedi ki onun şifası olmasın. Azîz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri hiçbir hastalık indirmedi ki onun şifası olmasın.

İlle'l-herem. "İhtiyarlık müstesna." Herem, "ihtiyarlık, bunaklık, bunamak" demek.İlle'l-herem. "İhtiyarlık müstesna."

Herem, "ihtiyarlık, bunaklık, bunamak" demek.
Onun çaresi yok. Çünkü kemikler yıpranıyor, çürüyor.Onun çaresi yok. Çünkü kemikler yıpranıyor, çürüyor. Kemiklerin eklem yerleri çürüyor, etlerin kabiliyeti azalıyor, uzuvlar çalışamaz oluyor.Kemiklerin eklem yerleri çürüyor, etlerin kabiliyeti azalıyor, uzuvlar çalışamaz oluyor. Her şeyi yıpranıyor. Fani dünya, boş, bakî olan Allah. İhtiyarlığın çaresi yok, ölümün çaresi yok. Her şeyi yıpranıyor.

Fani dünya, boş, bakî olan Allah. İhtiyarlığın çaresi yok, ölümün çaresi yok.

Birinci hadîs-i şerîfte de; "Ölümün çaresi yok." demişti. Fe aleyküm bi-elbâni'l-bakar. Birinci hadîs-i şerîfte de; "Ölümün çaresi yok." demişti.

Fe aleyküm bi-elbâni'l-bakar.

Efendimiz tavsiye etmiş: "Size sığırların sütlerini tavsiye ederim." Efendimiz tavsiye etmiş:

"Size sığırların sütlerini tavsiye ederim."

Peygamber Efendimiz sütü tavsiye ediyor. Bakar, "sığır cinsi" demek.Peygamber Efendimiz sütü tavsiye ediyor.

Bakar, "sığır cinsi" demek.
İnek vesaire "büyükbaş hayvanlar" deniliyor ya, İnek vesaire "büyükbaş hayvanlar" deniliyor ya, koyunlar "küçükbaş hayvan" ötekiler "büyükbaş hayvan" deniliyor. koyunlar "küçükbaş hayvan" ötekiler "büyükbaş hayvan" deniliyor.

Fe-innehâ terümmü min külli şecer. "Çünkü bunlar her ağaçtan, her ottan yer." Fe-innehâ terümmü min külli şecer. "Çünkü bunlar her ağaçtan, her ottan yer."

Her ağaçta, her otta bir şifa vardır, o onu yer, vücudunda hazmeder, süt yapar;Her ağaçta, her otta bir şifa vardır, o onu yer, vücudunda hazmeder, süt yapar; sen de sütünü içersin, şifa bulursun. sen de sütünü içersin, şifa bulursun.

Demek ki sütte büyük şifa var. Bu da bir işaret; Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Demek ki sütte büyük şifa var. Bu da bir işaret; Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor.

Muhterem kardeşlerim! Doktorlar çok daha iyi bilir, belli bir yaştan sonra,Muhterem kardeşlerim!

Doktorlar çok daha iyi bilir, belli bir yaştan sonra,
insanın kalsiyum ihtiyacı, vitamin ihtiyacı artıyormuş, onun için işte bu süt yoğurt çok faydalı. insanın kalsiyum ihtiyacı, vitamin ihtiyacı artıyormuş, onun için işte bu süt yoğurt çok faydalı. Süt ve ondan yapılan yoğurt çok faydalı.Süt ve ondan yapılan yoğurt çok faydalı. İnsan bunları edinmeli ve içmeli. İnsanın bir keçisi olsa,İnsan bunları edinmeli ve içmeli. İnsanın bir keçisi olsa, surların dış tarafında bir gecekondusu olsa, küçücük bir bahçesi, bir tanecik "me!" diyen keçisi. surların dış tarafında bir gecekondusu olsa, küçücük bir bahçesi, bir tanecik "me!" diyen keçisi. Her şeyin artanını verirsin yer. Kâğıt bile verirsen çatır çutur yiyor.Her şeyin artanını verirsin yer. Kâğıt bile verirsen çatır çutur yiyor. Süt makinesi gibi buradan ne verirsen ver, öbür taraftan süt çıkıyor.Süt makinesi gibi buradan ne verirsen ver, öbür taraftan süt çıkıyor. Allah'ın bir hikmeti. Sağ, taze taze iç. Allah'ın bir hikmeti. Sağ, taze taze iç.

Pastörize edilmiş mi, edilmemiş mi? Bilmem şunu mu, bunu mu? Pastörize edilmiş mi, edilmemiş mi? Bilmem şunu mu, bunu mu?

Onun memesinden çıktığı zaman, hiçbir şeyi yok. İşte sağ, kabı iyi yıka. Kabın temiz olsun.Onun memesinden çıktığı zaman, hiçbir şeyi yok. İşte sağ, kabı iyi yıka. Kabın temiz olsun. Sağ, hüp âfiyetle, besmeleyle iç; sünnet, Peygamber Efendimiz'in sevdiği bir şey. Sağ, hüp âfiyetle, besmeleyle iç; sünnet, Peygamber Efendimiz'in sevdiği bir şey.

Biliyor musunuz İngilizlerle mücadele edip Hindistan'ı kurtaran Gandi yanında keçiyle gezermiş.Biliyor musunuz İngilizlerle mücadele edip Hindistan'ı kurtaran Gandi yanında keçiyle gezermiş. Gandi önde, keçisi arkada. Gandi önde, keçi arkada. Gandi önde, keçisi arkada. Gandi önde, keçi arkada. Gandi uçağa biniyor, arkasından tıkır tıkır keçi biniyor. Arka tarafta keçi, ön tarafta Gandi.Gandi uçağa biniyor, arkasından tıkır tıkır keçi biniyor. Arka tarafta keçi, ön tarafta Gandi. Sütü anında, sağar sağar içermiş. Niye böyle yapıyor? Biz olsak utanırız. Aman ayıp olacak filan. Sütü anında, sağar sağar içermiş.

Niye böyle yapıyor? Biz olsak utanırız. Aman ayıp olacak filan.

Neden yapıyor? Milletine bir mesaj vermek istiyor.Neden yapıyor?

Milletine bir mesaj vermek istiyor.
Bak geçim sıkıntısı var, işte gıda sıkıntısı var, demiş ki; "Saksılarınıza domates ekin." Bak geçim sıkıntısı var, işte gıda sıkıntısı var, demiş ki; "Saksılarınıza domates ekin."

Evinizdeki saksıya domates ekmeyi hiç düşündünüz mü? Çeşit çeşit şeyler, salon çiçekleri...Evinizdeki saksıya domates ekmeyi hiç düşündünüz mü?

Çeşit çeşit şeyler, salon çiçekleri...
Salonun bir kenarında da domates olsun ya.Salonun bir kenarında da domates olsun ya. Bir saksınız domates olsun, oradan sarksın, kopar, kahvaltıda ye. Tertemiz, hiçbir şey olmaz. Bir saksınız domates olsun, oradan sarksın, kopar, kahvaltıda ye. Tertemiz, hiçbir şey olmaz.

Daha ne istiyorsun? Bir saksıya da maydanoz ek. Kopar kopar ye.Daha ne istiyorsun?

Bir saksıya da maydanoz ek. Kopar kopar ye.
Basit şeyler ama süse düşmüşüz, Avrupalılar böyle yapıyor. Basit şeyler ama süse düşmüşüz, Avrupalılar böyle yapıyor. Başına çalınsın Avrupalının âdeti! Onlar ne anlar? Başına çalınsın Avrupalının âdeti! Onlar ne anlar?

Evet, demek ki Peygamber Efendimiz sütü tavsiye etmiş. Altıncı hadîs-i şerîf: Evet, demek ki Peygamber Efendimiz sütü tavsiye etmiş.

Altıncı hadîs-i şerîf:

İnna'llâhe Tealâ lem yec'al şifâeküm fîmâ harreme aleyküm. İnna'llâhe Tealâ lem yec'al şifâeküm fîmâ harreme aleyküm.

Taberânî, İbn Hibban, Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'dan, Hâkim ve BeyhâkîTaberânî, İbn Hibban, Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'dan, Hâkim ve Beyhâkî Abdullah b. Mesud radıyallahu anh'ten veAbdullah b. Mesud radıyallahu anh'ten ve bir de onlar da, Ümmü Seleme'den rivayet etmişler radıyallahu anhüm ecmaîn. bir de onlar da, Ümmü Seleme'den rivayet etmişler radıyallahu anhüm ecmaîn.

Peygamber Efendimiz ne diyor? Ben niye burada "haa" dedim? Peygamber Efendimiz ne diyor? Ben niye burada "haa" dedim?

Tabi ya, doktorun birisini hatırlıyorum. Küçüktüm, daha ilkokula gidiyordum.Tabi ya, doktorun birisini hatırlıyorum. Küçüktüm, daha ilkokula gidiyordum. Birisi hastalandı; ona kanyak tavsiye etti.Birisi hastalandı; ona kanyak tavsiye etti. Şöyle yassı bir şişe, şişesini de biliyorum, içi de nasıl bir şeyse; kanyak. Ne olurmuş? Şöyle yassı bir şişe, şişesini de biliyorum, içi de nasıl bir şeyse; kanyak.

Ne olurmuş?

İçerse kuvvetlenirmiş! E alkol bu! Bu haram! "Efendim şifa!" İçerse kuvvetlenirmiş!

E alkol bu! Bu haram!

"Efendim şifa!"

"Hadi oradan! Dinden, imandan habersiz herif, 'doktorum' diye öne geçiyorsun, milleti de sapıttırıyorsun!" "Hadi oradan! Dinden, imandan habersiz herif, 'doktorum' diye öne geçiyorsun, milleti de sapıttırıyorsun!"

Bak Peygamber Efendimiz ne buyuruyor? İnna'llâhe Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri."Bak Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?

İnna'llâhe Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri."
Lem yec'al şifâeküm. "Sizin şifanızı." Fîmâ harreme aleyküm. "Size haram kıldığı şeylerin içine koymadı." Lem yec'al şifâeküm. "Sizin şifanızı." Fîmâ harreme aleyküm. "Size haram kıldığı şeylerin içine koymadı."

Onların içinde şifa yok. Haramların içinde şifa yok. Haramdan tedavi olmaz. Onların içinde şifa yok. Haramların içinde şifa yok. Haramdan tedavi olmaz.

"Efendim, harareti artıyormuş!" Harareti artar da, tencereyi patlatır, midesini deler."Efendim, harareti artıyormuş!"

Harareti artar da, tencereyi patlatır, midesini deler.
Sen onu şifa sanırsın, öbür taraftan hapı yutarsın.Sen onu şifa sanırsın, öbür taraftan hapı yutarsın. Öyle sivri akıllı beşerin abuk sabuk işinden hayır gelmez. Öyle sivri akıllı beşerin abuk sabuk işinden hayır gelmez.

Bak Peygamber Efendimiz; "Allah, haram şeyin içine şifa koymadı." diyor. Bak Peygamber Efendimiz; "Allah, haram şeyin içine şifa koymadı." diyor.

Aklınızda olsun, fikrinizde olsun.Aklınızda olsun, fikrinizde olsun. Hastalanınca yok efendim kaplumbağayı alacakmışsın, kesecekmişsin filan… Hastalanınca yok efendim kaplumbağayı alacakmışsın, kesecekmişsin filan… Kocakarı ilaçları, cadaloz ilaçları. Kocakarı ilaçları, cadaloz ilaçları.

Efendim, bardağa koyacakmışsın, kaplumbağanın kanını, lıkır lıkır içersen... Efendim, bardağa koyacakmışsın, kaplumbağanın kanını, lıkır lıkır içersen...

Eyvah! İnsan devam etmek istemiyor. Şifa olurmuş! Bilmem ne! Eyvah! İnsan devam etmek istemiyor. Şifa olurmuş! Bilmem ne!

Ya bu haram, kanın haram olduğunu, kan içmenin haram olduğunu bilmiyor musun sen? Ya bu haram, kanın haram olduğunu, kan içmenin haram olduğunu bilmiyor musun sen?

Bu formül, bu tedavi müslümanların arasına nasıl yayılıyor? Cahillerin arasına yayılıyor.Bu formül, bu tedavi müslümanların arasına nasıl yayılıyor? Cahillerin arasına yayılıyor. Çünkü müslüman olsa diyecek ki; "Dur! Öyle saçmalama, abuk sabuk konuşma! Çünkü müslüman olsa diyecek ki;

"Dur! Öyle saçmalama, abuk sabuk konuşma!
Öyle kan içmekle şifa olmaz. Öyle şey yapma!" Öyle kan içmekle şifa olmaz. Öyle şey yapma!"

Yok, kaplumbağa kesecekmişsin de, bilmem ne yapacakmışsın da…Yok, kaplumbağa kesecekmişsin de, bilmem ne yapacakmışsın da… Gelincik yakalayacakmışsın da, -gelincik derler, sincaba benzer bir mahlûk varmış- Gelincik yakalayacakmışsın da, -gelincik derler, sincaba benzer bir mahlûk varmış- onu çocuk yerse çiş yapması geçermiş de, bilmem şöyle olurmuş da böyle olurmuş da…onu çocuk yerse çiş yapması geçermiş de, bilmem şöyle olurmuş da böyle olurmuş da… Bir takım saçma sapan şeyler. Haramda şifa yok, tamam mı? Bir takım saçma sapan şeyler.

Haramda şifa yok, tamam mı?

İlaçlara da bakacaksınız, ilaçları da soracaksınız doktorlara.İlaçlara da bakacaksınız, ilaçları da soracaksınız doktorlara. Bu öksürük ilaçlarında vesairede filan bulunuyor, içine alkol koyuyorlar,Bu öksürük ilaçlarında vesairede filan bulunuyor, içine alkol koyuyorlar, bazılarına uyuşturucu koyuyorlar, doktorlar bunları bilir. bazılarına uyuşturucu koyuyorlar, doktorlar bunları bilir.

Şimdi bir de; "Halk bilmesin." diye, işin şifreli şekli var.Şimdi bir de; "Halk bilmesin." diye, işin şifreli şekli var. Bu maddenin içinde, bu imalatın içinde, 406 numaralı madde var, 249 numaralı madde var.Bu maddenin içinde, bu imalatın içinde, 406 numaralı madde var, 249 numaralı madde var. Maddelere numara koymuşlar. Bunların içinde; 249-426-346 var. Ne bunlar? Maddelere numara koymuşlar. Bunların içinde; 249-426-346 var.

Ne bunlar?

Ne bileyim ben. Listeye bakıyorsun haram, haram malzeme… Numara koymuş.Ne bileyim ben. Listeye bakıyorsun haram, haram malzeme…

Numara koymuş.
Millet bakacak hani şu var mı, bu var mı? "Bunun içinde haram var." diye yazmıyor ki adam. Millet bakacak hani şu var mı, bu var mı? "Bunun içinde haram var." diye yazmıyor ki adam. 426 var diyor, 249 var diyor, 332 var diyor. Ha öyle mi, geçiyorsun, yutuyorsun. Olmaz! İlacı soracaksın.426 var diyor, 249 var diyor, 332 var diyor.

Ha öyle mi, geçiyorsun, yutuyorsun.

Olmaz! İlacı soracaksın.
İlaca bakılacak. Helal çaresine bakacaksın, haramdan tedaviye kalkışmayacaksın. Olabilir.İlaca bakılacak. Helal çaresine bakacaksın, haramdan tedaviye kalkışmayacaksın.

Olabilir.
Türkiye'de gayrimüslim doktorlar var, zaten ilaçların çoğu İsviçre'den geliyor,Türkiye'de gayrimüslim doktorlar var, zaten ilaçların çoğu İsviçre'den geliyor, Avrupa'dan Amerika'dan geliyor.Avrupa'dan Amerika'dan geliyor. O heriflerin böyle bir kafası yok, böyle bir bilgisi yok; onlar her şeyi yaparlar. O heriflerin böyle bir kafası yok, böyle bir bilgisi yok; onlar her şeyi yaparlar.

Onun için bizim büyüklerimiz; "Avrupa'dan gelen şeyleri almayın, yemeyin, kullanmayın!" demişler. Onun için bizim büyüklerimiz;

"Avrupa'dan gelen şeyleri almayın, yemeyin, kullanmayın!" demişler.

Şimdi süpermarketlerde ekmekler bile Avrupa'dan geliyor. Ekmekler bile.Şimdi süpermarketlerde ekmekler bile Avrupa'dan geliyor. Ekmekler bile. Yok, efendim filanca peynirmiş de, ekmekmiş de, şöyleymiş de...Yok, efendim filanca peynirmiş de, ekmekmiş de, şöyleymiş de... Ekmeğin bile Avrupa'dan, süpermarkette geliyor da, konuluyor da, müşterisi oluyor, satılıyor.Ekmeğin bile Avrupa'dan, süpermarkette geliyor da, konuluyor da, müşterisi oluyor, satılıyor. Millet adam akıllı raydan çıkmış. Haramla tedavi olmaz, tamam mı? Millet adam akıllı raydan çıkmış.

Haramla tedavi olmaz, tamam mı?

Yedinci hadîs-i şerîf: İnna'llâhe Teâlâ lem yahluk bi-yedihî illâ selâsen ve kâle li-sâiri'l-eşyâeYedinci hadîs-i şerîf:

İnna'llâhe Teâlâ lem yahluk bi-yedihî illâ selâsen ve kâle li-sâiri'l-eşyâe
kün fe-kâne haleka'llahu'l-kaleme ve Âdeme ve'l-firdevse bi-yedihî ve kâle lehâ ve 'ızzetîkün fe-kâne haleka'llahu'l-kaleme ve Âdeme ve'l-firdevse bi-yedihî ve kâle lehâ ve 'ızzetî ve celâlî lâ yücâvirunî fîki bahîlün ve lâ yeşümmü rîhaki deyyûsün. ve celâlî lâ yücâvirunî fîki bahîlün ve lâ yeşümmü rîhaki deyyûsün.

Bu hadîs-i şerîfi Deylemî Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Efendimiz'den rivayeten kitabına almış.Bu hadîs-i şerîfi Deylemî Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Efendimiz'den rivayeten kitabına almış. Rivayet eden Hz. Ali. Rivayet eden Hz. Ali.

Peygamber Efendimiz ne buyurmuş? Peygamber Efendimiz ne buyurmuş?

"Allahu Teâlâ hazretleri şu üç şeyden başkasını eliyle yaratmadı."Allahu Teâlâ hazretleri şu üç şeyden başkasını eliyle yaratmadı. Bu üç tanesini kendi eliyle yarattı. Bu üç tanesini kendi eliyle yarattı. Geriye kalan şeyleri, varlıkları, yaratıkları kün diye emir buyurdu, fe-yekûn, o da oldu, "Ol dedi, oldu."Geriye kalan şeyleri, varlıkları, yaratıkları kün diye emir buyurdu, fe-yekûn, o da oldu, "Ol dedi, oldu." Ama üç şeyi kendi eliyle yarattı. Kendi eliyle yarattığı üç şey nedir? Ama üç şeyi kendi eliyle yarattı.

Kendi eliyle yarattığı üç şey nedir?

Birisi el-kalem; kalem, kendi eliyle kalemi yarattı, bir.Birisi el-kalem; kalem, kendi eliyle kalemi yarattı, bir. Ve Âdem; Âdem'i yarattı, iki. Ve'l-Firdevs; Firdevs-i âlâyı kendi eliyle yarattı, üç. Ve Âdem; Âdem'i yarattı, iki. Ve'l-Firdevs; Firdevs-i âlâyı kendi eliyle yarattı, üç.

Ve kale lehâ. "Ve bu Firdevs-i âlâya dedi ki." Ve izzetî ve celâlî.Ve kale lehâ. "Ve bu Firdevs-i âlâya dedi ki." Ve izzetî ve celâlî. "İzzetime, celalime and olsun ki izzetim, celalim hakkı için." Lâ yücavirünî fîki bahilün."İzzetime, celalime and olsun ki izzetim, celalim hakkı için." Lâ yücavirünî fîki bahilün. "Cimri adam, benden müsaadeyi koparıp da senin içine girmeyecek. "Cimri adam, benden müsaadeyi koparıp da senin içine girmeyecek. İzzetime celalime yemin olsun ki, cimri girmeyecek bir." Ve lâ yeşümmü rîhaki deyyusün.İzzetime celalime yemin olsun ki, cimri girmeyecek bir." Ve lâ yeşümmü rîhaki deyyusün. "Hanımının namusunu düşünmeyen, kendi ırzını düşünmeyen ki Arapça'da "deyyus" diye tabir ediliyor; "Hanımının namusunu düşünmeyen, kendi ırzını düşünmeyen ki Arapça'da "deyyus" diye tabir ediliyor; bu senin kokunu bile duymayacak." bu senin kokunu bile duymayacak."

Halbuki cennetin kokusu, cennetin hudutlarından dışarıya taşar.Halbuki cennetin kokusu, cennetin hudutlarından dışarıya taşar. Cennetin olmadığı, surların öbür tarafına doğru yayılır, beş yüz yıllık mesafeden koklanınca duyulur.Cennetin olmadığı, surların öbür tarafına doğru yayılır, beş yüz yıllık mesafeden koklanınca duyulur. Beş yüz yıllık mesafeden cennetin kokusu duyulur. Beş yüz yıllık mesafeden cennetin kokusu duyulur. Ama "Irzını namusunu önemsemeyen, düşünmeyen, kollamayan herif ileAma "Irzını namusunu önemsemeyen, düşünmeyen, kollamayan herif ile cimri insan, izzetime celalime and olsun ki benden müsaade koparıp da senin içine girmeyecek." diyor. cimri insan, izzetime celalime and olsun ki benden müsaade koparıp da senin içine girmeyecek." diyor.

Muhterem kardeşlerim! Bu hadîs-i şerîfi biraz izah edelim. Buna "müteşâbih" diyoruz.Muhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerîfi biraz izah edelim. Buna "müteşâbih" diyoruz.
Müteşâbih, bir takım konuları ihtiva eden bir hadîs-i şerîf. Müteşâbih, bir takım konuları ihtiva eden bir hadîs-i şerîf.

Bir kere; "Üç şeyi elimle yarattım." buyurmuş. Bir kere; "Üç şeyi elimle yarattım." buyurmuş.

Ne demek bu? "Elimle yarattım." ne demek? Kur'an'da var mı? Kur'an'da da var. Ne demek bu? "Elimle yarattım." ne demek? Kur'an'da var mı?

Kur'an'da da var.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de şeytana buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de şeytana buyuruyor ki;

"Niçin benim elimle yarattığım Âdem'e secde etmedin? " Limâ halaktü bi-yedeyye."Niçin benim elimle yarattığım Âdem'e secde etmedin? "

Limâ halaktü bi-yedeyye.
"Benim iki elimle yarattığım Âdeme niye secde etmedin, melun şeytan!"Benim iki elimle yarattığım Âdeme niye secde etmedin, melun şeytan! Gel bakalım, niye sen Âdem'e secde etmedin?" "Âdem'e secde etmedin." demiyor. Gel bakalım, niye sen Âdem'e secde etmedin?"

"Âdem'e secde etmedin." demiyor.
"İki elimle yarattığım Âdem'e, niye secde etmedin?" diyor. "İki elimle" tabiri Kur'an'da geçiyor."İki elimle yarattığım Âdem'e, niye secde etmedin?" diyor. "İki elimle" tabiri Kur'an'da geçiyor. Burada da; "Üç şeyi eliyle yarattı, diğer şeylere 'ol!' dedi, oldular." diyor. Muhterem kardeşlerim! Burada da; "Üç şeyi eliyle yarattı, diğer şeylere 'ol!' dedi, oldular." diyor.

Muhterem kardeşlerim!

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde; "Allah'ın eli" sözü geçer. "Allah'ın yüzü" sözü geçer. Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde; "Allah'ın eli" sözü geçer. "Allah'ın yüzü" sözü geçer.

Sonra? "Allahu Teâlâ hazretleri Arş'ı istiva etti." diye söz geçer. Bu sözler nedir? Sonra?

"Allahu Teâlâ hazretleri Arş'ı istiva etti." diye söz geçer.

Bu sözler nedir?

Müteşâbihtir. Bu sözlerin mânası, kolay anlaşılmaz. Müteşâbihtir. Bu sözlerin mânası, kolay anlaşılmaz.

Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki hiçbir şey Allahu Teâlâ hazretlerine benzemez. Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki hiçbir şey Allahu Teâlâ hazretlerine benzemez.

Hangi âyetten biliyoruz? Leyse ke-mislihî şey'ün "Allah gibi hiçbir şey yok." Hangi âyetten biliyoruz?

Leyse ke-mislihî şey'ün "Allah gibi hiçbir şey yok."

Ke-mislihi; "O'nun misli gibi hiçbir şey yok O'na misil olabilecek bir şey bile yok." Bu bir. Ke-mislihi; "O'nun misli gibi hiçbir şey yok O'na misil olabilecek bir şey bile yok."

Bu bir.

Hani biz, bir şeyi niye benzetiriz? "Rüyamda böyle bir mahlûk gördüm, kubbe gibi karnı vardı" Hani biz, bir şeyi niye benzetiriz?

"Rüyamda böyle bir mahlûk gördüm, kubbe gibi karnı vardı"

Bak ne diyorsun? "Kubbe gibi karnı vardı." diyorsun, "Boynuz gibi kulakları vardı." diyorsun. Bak ne diyorsun?

"Kubbe gibi karnı vardı." diyorsun, "Boynuz gibi kulakları vardı." diyorsun.

Bir şeye benzetiyorsun; hep böyle olur. "Bir meyve gördüm, üzüm gibi ama biraz daha uzunca.Bir şeye benzetiyorsun; hep böyle olur.

"Bir meyve gördüm, üzüm gibi ama biraz daha uzunca.
Kavun gibi ama biraz daha sarıca gibi." gibi diye anlatıyorsun. Leyse kemislihi şey'ün. Kavun gibi ama biraz daha sarıca gibi." gibi diye anlatıyorsun.

Leyse kemislihi şey'ün.

Gibisi yok ki sen Allah'ı nasıl anlatacaksın? Bu bir. İkincisi; Gibisi yok ki sen Allah'ı nasıl anlatacaksın?

Bu bir.

İkincisi;

Lâ tüdrikühü'l-ebsâr ve hüve yüdrikül-ebsâr. "O, gözleri de bilir, kalpleri de bilir, gönülleri de bilir,Lâ tüdrikühü'l-ebsâr ve hüve yüdrikül-ebsâr. "O, gözleri de bilir, kalpleri de bilir, gönülleri de bilir, insanların içini de bilir, dışını da bilir ama gözler onu göremez, gözler onu algılayamaz, idrak edemez.insanların içini de bilir, dışını da bilir ama gözler onu göremez, gözler onu algılayamaz, idrak edemez. -idrak etmek, algılamak-. Göz onu algılayamaz." -idrak etmek, algılamak-. Göz onu algılayamaz."

Musa aleyhisselam dedi ki; Rabbi erinî enzur ileyke kâle len terânî. Musa aleyhisselam dedi ki;

Rabbi erinî enzur ileyke kâle len terânî.

Tur dağına çıkınca vahiy duydu, içine heves geldi: Tur dağına çıkınca vahiy duydu, içine heves geldi:

"Rabbim, Yâ Rabbi! Erini, cemalini göster, enzur ileyk; seni göreyim." "Rabbim, Yâ Rabbi! Erini, cemalini göster, enzur ileyk; seni göreyim."

Kâle len terânî. "Yâ Musa! Göremezsin! Bu göz, o tecellîye tahammül edemez." Kâle len terânî. "Yâ Musa! Göremezsin! Bu göz, o tecellîye tahammül edemez."

Her şeyin bir tahammülü var. Fotoğraf makinesinin filmi nasıl yanıyor.Her şeyin bir tahammülü var. Fotoğraf makinesinin filmi nasıl yanıyor. Nasıl ilaç belli bir sıcaklıkta bozuluyor; "Buzdolabında saklayın, sıcakta bozulur." deniliyor. Nasıl ilaç belli bir sıcaklıkta bozuluyor; "Buzdolabında saklayın, sıcakta bozulur." deniliyor. "Kapağını açmayın, bilmem ne yapmayın." deniliyor. "Kapağını açmayın, bilmem ne yapmayın." deniliyor.

Bu göz, o yüksek idrâk-i tecellîyi göremez. Göremez bir, gibisi yok, misli gibisi yok iki. Bu göz, o yüksek idrâk-i tecellîyi göremez. Göremez bir, gibisi yok, misli gibisi yok iki.

Ondan sonra büyüklerimiz demişler ki; Ondan sonra büyüklerimiz demişler ki;

Küllümâ hatara bi-bâlike fa'llâhu Teâlâ ğayri zâlik.Küllümâ hatara bi-bâlike fa'llâhu Teâlâ ğayri zâlik. "Aklına ne gelirse, Allah o aklına gelenden başkadır." "Aklına ne gelirse, Allah o aklına gelenden başkadır."

Çünkü gibi yok, O'nun gibi bir şey yok, insanın hayaline bir şeyler gelir, öyle şey yok. Gibi yok. Çünkü gibi yok, O'nun gibi bir şey yok, insanın hayaline bir şeyler gelir, öyle şey yok. Gibi yok.

Sonra bir de Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; Sonra bir de Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

Fe lâ tadribû li'llâhi'l-emsâl. "Allah'a misal, emsal getirmeye kalkmayın." Fe lâ tadribû li'llâhi'l-emsâl. "Allah'a misal, emsal getirmeye kalkmayın."

"Şöyledir, böyledir." filan demeyin. Çünkü; "Şöyledir, böyledir." filan demeyin. Çünkü;

İnna'llâhe ya'lemü ve entüm lâ ta'lemûn. "Allah bilir, siz bilmezsiniz!" İnna'llâhe ya'lemü ve entüm lâ ta'lemûn. "Allah bilir, siz bilmezsiniz!"

"Bilmediğiniz konularda konuşmayın, bakalım." deniliyor. Tamam, şimdi anladık mı işi? "Bilmediğiniz konularda konuşmayın, bakalım." deniliyor.

Tamam, şimdi anladık mı işi?

Allah'ı anlayamayacağımızı anladık mı? Tamam. Allah'ı anlayamayacağımızı anladık mı?

Tamam.

el-Aczü an derki'l-idrâk idrâkun. "İnsanın onu idrakte âciz olduğunu anlaması, idraktir." el-Aczü an derki'l-idrâk idrâkun. "İnsanın onu idrakte âciz olduğunu anlaması, idraktir."

Ve'l-bahsü an sırri zâti's-sırri işrâkun.Ve'l-bahsü an sırri zâti's-sırri işrâkun. "'Şöyledir, böyledir.' diye, Allah'ın şeklini şemâilini söylemeye çalışmak, insanı şirke götürür." "'Şöyledir, böyledir.' diye, Allah'ın şeklini şemâilini söylemeye çalışmak, insanı şirke götürür."

O putperest kavimler var ya, heykel yapmışlar; Hâzâ ilâhiküm. "İşte tanrınız bu!" O putperest kavimler var ya, heykel yapmışlar;

Hâzâ ilâhiküm. "İşte tanrınız bu!"

Hadi oradan, pis herif! O senin elinle yaptığın bir şey, yonttuğun bir şey. Hadi oradan, pis herif! O senin elinle yaptığın bir şey, yonttuğun bir şey.

"İşte bu, tapının buna!" Sâmirî ne demiş? "İşte bu, tapının buna!"

Sâmirî ne demiş?

-Musa aleyhisselam'ın kavmi içindeki herif, sanatkâr--Musa aleyhisselam'ın kavmi içindeki herif, sanatkâr- Musa aleyhisselam Tur dağına münâcaata gitmiş.Musa aleyhisselam Tur dağına münâcaata gitmiş. O da herkesin altınlarını, gümüşlerini toplamış, dökmüş,O da herkesin altınlarını, gümüşlerini toplamış, dökmüş, eritmiş altından bir buzağı, bir inek yavrusu şekli yapmış. Buzağı ne demek? İneğin yavrusu demek. eritmiş altından bir buzağı, bir inek yavrusu şekli yapmış.

Buzağı ne demek?

İneğin yavrusu demek.

Fe-ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârün.Fe-ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârün. "İçini boş yapmış; bir yerinden biraz hava girince öbür tarafından da bir ses çıkıyor."İçini boş yapmış; bir yerinden biraz hava girince öbür tarafından da bir ses çıkıyor. Öyle havadan, öbür tarafından -huvâr- bir böğürtü sesi çıkıyor." Öyle havadan, öbür tarafından -huvâr- bir böğürtü sesi çıkıyor."

Herhalde cereyanlı bir yere koyduğu zaman, hani borulardan ses çıkar ya, öyle ses çıkıyor. Herhalde cereyanlı bir yere koyduğu zaman, hani borulardan ses çıkar ya, öyle ses çıkıyor.

Fe-ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârün. Ne olur? Fe-ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârün.

Ne olur?

Böğürtü sesi çıkarsa çıksın, ne olacak? Neticede bilezikten, şundan bundan dökülme şey. Böğürtü sesi çıkarsa çıksın, ne olacak? Neticede bilezikten, şundan bundan dökülme şey.

Öyle şey olmaz! Peki Allah'ı nasıl bileceğiz? Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Öyle şey olmaz!

Peki Allah'ı nasıl bileceğiz?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Allah'ın zâtını düşünmeyin. Bilemezseniz, anlayamazsınız."Allah'ın zâtını düşünmeyin. Bilemezseniz, anlayamazsınız. Tecellîlerini, eserlerini, mahlûkatını, hikmetlerini düşünün." Tecellîlerini, eserlerini, mahlûkatını, hikmetlerini düşünün."

"Yâ Rabbi! Şu gülü sen yarattın, şu yaprağının güzelliğine bak, kadife gibi,"Yâ Rabbi! Şu gülü sen yarattın, şu yaprağının güzelliğine bak, kadife gibi, kokusunun nefasetine bak, mis gibi… Meyveyi sen yarattın yâ Rabbi!" kokusunun nefasetine bak, mis gibi… Meyveyi sen yarattın yâ Rabbi!"

Bu tadı bu kara topraktan mı çekti aldı? Eşeleyelim bakalım, dibinde şeker fabrikası mı var?Bu tadı bu kara topraktan mı çekti aldı? Eşeleyelim bakalım, dibinde şeker fabrikası mı var? Nasıl yaptı bu işi böyle? Nasıl yaptı bu işi böyle?

Böyle hikmetlerini, kudretini düşünürsün, hayran olursun, seversin, kulluğunu bilirsin, ibadet edersin. Böyle hikmetlerini, kudretini düşünürsün, hayran olursun, seversin, kulluğunu bilirsin, ibadet edersin.

Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyurmuş ki; "İki elimle yarattım." Ne demek o? Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyurmuş ki;

"İki elimle yarattım."

Ne demek o?

Ne demekse, ne demek. Öyle buyurmuş. Ne demekse, ne demek.

Öyle buyurmuş.

Sadaka'llahu'l-azîm buyurmuş ama Allah; Allah'ın eli bizim elimiz gibi değil. Sadaka'llahu'l-azîm buyurmuş ama Allah; Allah'ın eli bizim elimiz gibi değil.

Bazı âlimler demişler ki "orada maksat, kudreti." "Hususi kudretimle, sanatımla yarattım" mânası.Bazı âlimler demişler ki "orada maksat, kudreti." "Hususi kudretimle, sanatımla yarattım" mânası. Öyle der, böyle der ama biz karışmayız. Allah'ı bilmek mümkün olmadığından ona karışmayız.Öyle der, böyle der ama biz karışmayız. Allah'ı bilmek mümkün olmadığından ona karışmayız. Ama bu hadîs-i şerîfte de anlıyoruz ki; "Elimle yarattım." dedi mi Ama bu hadîs-i şerîfte de anlıyoruz ki; "Elimle yarattım." dedi mi çok mühim bir varlık yarattığının alameti. Çok ibretli, çok hikmetli bir varlık yarattığını gösteriyor. çok mühim bir varlık yarattığının alameti. Çok ibretli, çok hikmetli bir varlık yarattığını gösteriyor.

Bunu böyle anladıktan sonra, böylece izah etikten sonra hiç kimse el düşünmesin, yüz düşünmesin,Bunu böyle anladıktan sonra, böylece izah etikten sonra hiç kimse el düşünmesin, yüz düşünmesin, putperestliğe, mücessemeye, müşekkeleye benzemesin.putperestliğe, mücessemeye, müşekkeleye benzemesin. Hani bazı taifeler, bazı grup insanlar, çeşitli yalan yanlış şeyler hayallerine getirmişler; öyle olmasın. Hani bazı taifeler, bazı grup insanlar, çeşitli yalan yanlış şeyler hayallerine getirmişler; öyle olmasın.

Üç şeyi yaratmış. Birisi ne? el-Kalem. "Kalemi yaratmış." O ne demek? Üç şeyi yaratmış.

Birisi ne?

el-Kalem. "Kalemi yaratmış."

O ne demek?

Bu kalem senin bildiğin kalem değil. Dolmakalem değil, kurşun kalem, değil, tükenmez kalem değil; ne bu? Bu kalem senin bildiğin kalem değil. Dolmakalem değil, kurşun kalem, değil, tükenmez kalem değil; ne bu?

Kalem-i ezel, ezel kalemi. Allahu Teâlâ hazretlerinin ezeldeKalem-i ezel, ezel kalemi.

Allahu Teâlâ hazretlerinin ezelde
bu kâinatın üzerinde olacak şeyleri planladığı, levh-i mahfûz'a yazdığı kalem bu.bu kâinatın üzerinde olacak şeyleri planladığı, levh-i mahfûz'a yazdığı kalem bu. Bu senin bildiğin kalem değil. Kalem-i ezel bu. Bu senin bildiğin kalem değil. Kalem-i ezel bu.

Ezelde Allah'ın yarattığı kalem ki ona; "levh-i mahfûz'un üzerine yaz." dedi.Ezelde Allah'ın yarattığı kalem ki ona; "levh-i mahfûz'un üzerine yaz." dedi. O da kıyamete kadar kâinatta olacakları levh-i mahfûz'a yazdı.O da kıyamete kadar kâinatta olacakları levh-i mahfûz'a yazdı. Kâinatın olayları planlandı, levh-i mahfûz'a kaydedildi. Levh-i mahfûz'a işleyişi, ezel kalemiyle oldu. Kâinatın olayları planlandı, levh-i mahfûz'a kaydedildi. Levh-i mahfûz'a işleyişi, ezel kalemiyle oldu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz , Allahu Teâlâ Hazretlerinin ona muhteşem ikramı olan, miraca çıktığı zaman ne yaptı? Allahu Teâlâ Hazretlerinin ona muhteşem ikramı olan, miraca çıktığı zaman ne yaptı?

Sidretü'l müntehâ'ya geldi. Cebrail orada durdu, dedi ki; Sidretü'l müntehâ'ya geldi. Cebrail orada durdu, dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Ben buradan daha öteye geçemem!" Sen Allah'ın en büyük meleği Cebrailsin ya. "Yâ Resûlallah! Ben buradan daha öteye geçemem!"

Sen Allah'ın en büyük meleği Cebrailsin ya.

"Yok, buradan öteye gidemem, buradan öteye bir adım daha atsam yanarım!" dedi."Yok, buradan öteye gidemem, buradan öteye bir adım daha atsam yanarım!" dedi. Cayır cayır yanarım, buradan öteye tahammül edemem. Cayır cayır yanarım, buradan öteye tahammül edemem.

Resûlullah geçti, gitti. Perdelerden, merhalelerden geçtikçe… Resûlullah geçti, gitti. Perdelerden, merhalelerden geçtikçe…

Her birinden geçerken ilerü. Emrolurdu yâ Muhammed, gel berü. Her birinden geçerken ilerü.

Emrolurdu yâ Muhammed, gel berü.

Ne güzel söylemiş şu Süleyman Çelebi! Allah rahmet eylesin, kabri nur dolsun mübareğin.Ne güzel söylemiş şu Süleyman Çelebi! Allah rahmet eylesin, kabri nur dolsun mübareğin. Ne muhteşem adam! Sözlerine bak. Ne muhteşem adam! Sözlerine bak.

Her bir merhaleden, her bir engelden, her bir perdeden daha öteye giderken; Her bir merhaleden, her bir engelden, her bir perdeden daha öteye giderken;

Her birinden geçerken ilerü. Emrolurdu yâ Muhammed gel berü. Her birinden geçerken ilerü.

Emrolurdu yâ Muhammed gel berü.

"Daha yakına gel ey benim Habîb-i Edîbim! Ey benim Muhammed Mustafa'm!" denilirdi. "Daha yakına gel ey benim Habîb-i Edîbim! Ey benim Muhammed Mustafa'm!" denilirdi.

Evet, o zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Evet, o zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Kalem-i ezel'in, levh-i mahfûz'a yazdığı yazıların cızırtısını duydum." dedi." "Kalem-i ezel'in, levh-i mahfûz'a yazdığı yazıların cızırtısını duydum." dedi."

"Öyle bir yere geldim ki kalem-i ezel'in, levh-i mahfûz'a cızır cızır mukadderatı yazışını duydum" dedi. "Öyle bir yere geldim ki kalem-i ezel'in, levh-i mahfûz'a cızır cızır mukadderatı yazışını duydum" dedi.

Allahu Ekber! Gördüğü müşahedeler nasıl şeylerse? Anlaşılmaz, anlatılmaz.Allahu Ekber! Gördüğü müşahedeler nasıl şeylerse?

Anlaşılmaz, anlatılmaz.
Görmeyenin anlaması mümkün değil. Cebrail'in gidemediği yerler, meleklerin geçemediği yerler... Görmeyenin anlaması mümkün değil. Cebrail'in gidemediği yerler, meleklerin geçemediği yerler...

Seyahate nasıl başlıyor, nereye varıyor? Seyahate nasıl başlıyor, nereye varıyor?

Sübhânallah! Birinci semâya geldiği zaman semânın bekçisi melek demiş ki; "Dur! Men ente?" Sübhânallah! Birinci semâya geldiği zaman semânın bekçisi melek demiş ki;

"Dur! Men ente?"

Hoşuma gidiyor; "Kimsin sen?" diye soruyor. Ene Cibrîl.Hoşuma gidiyor; "Kimsin sen?" diye soruyor.

Ene Cibrîl.
"Ben Allah'ın en büyük meleği Cebrail'im." diyor. Demek ki melek, Cebrail'e bile sorgu soruyor. "Ben Allah'ın en büyük meleği Cebrail'im." diyor.

Demek ki melek, Cebrail'e bile sorgu soruyor.

Vazifeli, birinci semâda kapının bekçisi, birinci semânın vazifeli meleği diyor ki; "Dur! Men ente?" Vazifeli, birinci semâda kapının bekçisi, birinci semânın vazifeli meleği diyor ki;

"Dur! Men ente?"

"Kimsin sen?" "Ben Cebrail'im. Ben Allah'ın en büyük meleği Cebrail'im." İyi, peki. "Kimsin sen?"

"Ben Cebrail'im. Ben Allah'ın en büyük meleği Cebrail'im."

İyi, peki.

Ve men meak. "Yanındaki kim?" "Muhammed; o da Allah'ın en sevgili kulu, eşref-i mahlûkât,Ve men meak. "Yanındaki kim?"

"Muhammed; o da Allah'ın en sevgili kulu, eşref-i mahlûkât,
seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, hulasâ-ı kâinat, Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem." seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, hulasâ-ı kâinat, Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem."

"Bu tarafa geçmeye ona müsaade olundu mu?" Melek soruyor. Bilmiyor tabi, ne bilsin? "Bu tarafa geçmeye ona müsaade olundu mu?"

Melek soruyor. Bilmiyor tabi, ne bilsin?

"Olundu." Eh o zaman. Hop ne oluyorsa oluyor, birinci semâyı geçiyor. "Olundu."

Eh o zaman. Hop ne oluyorsa oluyor, birinci semâyı geçiyor.

Birinci semâ nedir muhterem kardeşlerim? Birinci semâ Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha. Birinci semâ nedir muhterem kardeşlerim?

Birinci semâ

Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha.

Yıldızların olduğu semâ, birinci semâdır.Yıldızların olduğu semâ, birinci semâdır. Hani milyonlarca milyarlarca senede ışıkları gelen, yıldızlar, şu gökyüzü. Burası sadece birinci semâ. Hani milyonlarca milyarlarca senede ışıkları gelen, yıldızlar, şu gökyüzü. Burası sadece birinci semâ.

Bu, yıldızların olduğu semâ, -milyonlarca milyarlarca senelik zamanda ışıkları geliyor,Bu, yıldızların olduğu semâ, -milyonlarca milyarlarca senelik zamanda ışıkları geliyor, geliyor da, o kadar milyar senede bize ulaşıyor.- o mesafeler bitecek de, ikinci semâ başlayacak da,geliyor da, o kadar milyar senede bize ulaşıyor.- o mesafeler bitecek de, ikinci semâ başlayacak da, üçüncü semâ, dördüncü semâ, beşinci semâ, altıncı semâ, yedinci semâ Kürs-i Arş-ı Âzâm. üçüncü semâ, dördüncü semâ, beşinci semâ, altıncı semâ, yedinci semâ Kürs-i Arş-ı Âzâm.

Allahu Ekber! Şu kâinatın büyüklüğünü idrakten aciziz. Allahu Ekber!

Şu kâinatın büyüklüğünü idrakten aciziz.

Bir füzenin içine binsek, Amerika'dan Kennedy üssünden bizi fezanın içine fırlatsalar.Bir füzenin içine binsek, Amerika'dan Kennedy üssünden bizi fezanın içine fırlatsalar. Güneş sistemi diyoruz ya, güneşin etrafında dönen bir takım, bir grup, güneş sistemi… Güneş sistemi diyoruz ya, güneşin etrafında dönen bir takım, bir grup, güneş sistemi…

Küçük bir şey bu, ufacık bir şey canım, konuşmaya değmez,Küçük bir şey bu, ufacık bir şey canım, konuşmaya değmez, bunun içinden güneş sisteminden ayrılıncaya kadar, yirmi bin sene yolculuk yapmamız lazımmış.bunun içinden güneş sisteminden ayrılıncaya kadar, yirmi bin sene yolculuk yapmamız lazımmış. Feza gemisinin içinde, yirmi bin sene gidersek, bu güneşin tesirinden kurtulup Feza gemisinin içinde, yirmi bin sene gidersek, bu güneşin tesirinden kurtulup güneş sisteminden Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Platon… güneş sisteminden Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Platon…

Bak hoca neler biliyor, gördünüz mü? Ondan sonra yirmi bin sene sonra oraya gidecekmişiz. Bak hoca neler biliyor, gördünüz mü?

Ondan sonra yirmi bin sene sonra oraya gidecekmişiz.

Yirmi bin senede uzay gemisinin içinde ne olacağız? Yirmi bin senede uzay gemisinin içinde ne olacağız?

Toz olacağız toz, öleceğiz, kuruyacağız, tozumuz havalarda uçacak. Yirmi bin sene bu ya.Toz olacağız toz, öleceğiz, kuruyacağız, tozumuz havalarda uçacak. Yirmi bin sene bu ya. Daha güneş sisteminden ""dışarıya çıkamıyoruz. Daha güneş sisteminden ""dışarıya çıkamıyoruz.

Bak, Peygamberi zîşânımız, Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz birinci semâdan böyle geçmiş. Bak, Peygamberi zîşânımız, Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz birinci semâdan böyle geçmiş.

Sonra ne olmuş? En sonunda Cebrail diyor ki; Sonra ne olmuş?

En sonunda Cebrail diyor ki;

"Pes, ben buradan öteye gidemem. Gitsem mahvolurum." "Pes, ben buradan öteye gidemem. Gitsem mahvolurum."

Oradan öteye gidemiyor, ayrılıyor. Oradan öteye gidemiyor, ayrılıyor.

Geldi Refref önüne, verdi selam. Bu sefer Refref'e biniyor. Nasıldır, ne türlüdür? Geldi Refref önüne, verdi selam.

Bu sefer Refref'e biniyor. Nasıldır, ne türlüdür?

Ermedi evvel gelen bu devlete. "Hiç kimse bu kadar muazzam bir tecellîye mazhar olmadı." Ermedi evvel gelen bu devlete. "Hiç kimse bu kadar muazzam bir tecellîye mazhar olmadı."

Bu müthiş bir şey, miraç çok müthiş bir şey ve şu mevlit gibi de güzel kitap az bulunur.Bu müthiş bir şey, miraç çok müthiş bir şey ve şu mevlit gibi de güzel kitap az bulunur. Şu mevlidi alacağız, ballandıra ballandıra, tereyağ ile kaymakla,Şu mevlidi alacağız, ballandıra ballandıra, tereyağ ile kaymakla, burada böyle anlatacağız, damla damla eriyeceksiniz. Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna varıyor. burada böyle anlatacağız, damla damla eriyeceksiniz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna varıyor.

Âşikâre gördü Rabbü'l izzeti. "İzzet ve celal sahibi Allah'ı, Rabbü'l-izzeti,Âşikâre gördü Rabbü'l izzeti. "İzzet ve celal sahibi Allah'ı, Rabbü'l-izzeti, Allahu Teâlâ hazretlerini aşikâre gördü. Allahu Teâlâ hazretlerini aşikâre gördü.

Âhirette öyle görür ümmeti. Âhirette de müslümanlar, cennete giderse görecek. Âhirette öyle görür ümmeti. Âhirette de müslümanlar, cennete giderse görecek.

"Hepimiz görecek miyiz yâ Resûlullah?" dediler. Sahabe-i kiramın yüreği ağzına geldi, kolay mı? "Hepimiz görecek miyiz yâ Resûlullah?" dediler.

Sahabe-i kiramın yüreği ağzına geldi, kolay mı?

Öyle tatlı mevzular... "Hepimiz görecek miyiz?" "Tabi." dedi. Öyle tatlı mevzular...

"Hepimiz görecek miyiz?"

"Tabi." dedi.

"Mehtaplı gecede mehtabı görmekte bir zorluk çekiyor musunuz?" "Mehtaplı gecede mehtabı görmekte bir zorluk çekiyor musunuz?"

Merak etme, kimse önüne gelmez, herkes görecek. "Çek kafanı da göreyim!" Merak etme, kimse önüne gelmez, herkes görecek.

"Çek kafanı da göreyim!"

Öyle şey yok! Herkes görecek... Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl. Öyle şey yok! Herkes görecek...

Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl

Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl.

Sözün büyüklüğüne bak! Şeş cihet, "altı cihetten altı yönden; ön arka, alt üst, sağ sol" altı yön. Sözün büyüklüğüne bak!

Şeş cihet, "altı cihetten altı yönden; ön arka, alt üst, sağ sol" altı yön.

İnsanın etrafını anlatmak için kullandığı altı yön. Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl. İnsanın etrafını anlatmak için kullandığı altı yön.

Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl.

Mekândan münezzeh, şeş cihetten münezzeh olan... Mekândan münezzeh, şeş cihetten münezzeh olan...

Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl. Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl, Bak, söze bak! Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl.

Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl,

Bak, söze bak!

Bî kem ü keyf. "Keyifsiz, keyfiyetsiz." Şu Süleyman çelebi neler biliyor ya,Bî kem ü keyf. "Keyifsiz, keyfiyetsiz."

Şu Süleyman çelebi neler biliyor ya,
Nicelik-nitelik bahis konusu olmadan, o altı cihetten münezzeh olan, Nicelik-nitelik bahis konusu olmadan, o altı cihetten münezzeh olan, Zülcelâl-i vel-cemâl hazretleri Resûlulalah'a cemalini gösterdi. Zülcelâl-i vel-cemâl hazretleri Resûlulalah'a cemalini gösterdi.

ne güzel anlatıyor, ama hiç de edebi bozmuyor. Hiç de bir edepsizce laf söylemiyor. ne güzel anlatıyor, ama hiç de edebi bozmuyor. Hiç de bir edepsizce laf söylemiyor.

Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl. Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl. Şeş cihetten ol münezzeh Zülcelâl.

Bî kem ü keyf ana gösterdi cemâl.

Cemâlini Resûlulallah'a öyle gösterdi. Bî huruf u lafz u savt ol padişah Mustafa'ya söyledi bî iştibâh. Cemâlini Resûlulallah'a öyle gösterdi.

Bî huruf u lafz u savt ol padişah

Mustafa'ya söyledi bî iştibâh.

Bî huruf u lafz u savt. "Harfsiz, kelimesiz, sessiz bir konuşmayla." Anlıyor musunuz? Bî huruf u lafz u savt. "Harfsiz, kelimesiz, sessiz bir konuşmayla."

Anlıyor musunuz?

Harfsiz, kelimesiz, ses seda bahis konusu olmadan… Harfsiz, kelimesiz, ses seda bahis konusu olmadan…

Bunlar fizik, bunlar dünyanın fiziği, orada dünya fiziği kaldı mı, bitti. Bunlar fizik, bunlar dünyanın fiziği, orada dünya fiziği kaldı mı, bitti.

Bî huruf u lafz u savt ol padişah. Bî huruf u lafz u savt ol padişah.

Mustafa'ya söyledi bî iştibah. Allahu Teâlâ hazretleriMustafa'ya söyledi bî iştibah.

Allahu Teâlâ hazretleri
Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem' miraçta hitap etti. Nasıl? Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem' miraçta hitap etti.

Nasıl?

Bî huruf u lafz u savt. Ne güzel anlatmış! Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim! Bî huruf u lafz u savt.

Ne güzel anlatmış!

Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim!

İşte böyle kalemden iş açıldı da; "Dolma kalem, tükenmez kalem sanmayın." diye,İşte böyle kalemden iş açıldı da; "Dolma kalem, tükenmez kalem sanmayın." diye, o kalem'i anlattık, o kalem'n cızırtılarını Peygamber Efendimiz miraçta duymuş. o kalem'i anlattık, o kalem'n cızırtılarını Peygamber Efendimiz miraçta duymuş. Mukadderatı cızır cızır, cızır cızır yazışını duymuş. Ama bunlar muazzam şeyler, muazzam varlıklar… Mukadderatı cızır cızır, cızır cızır yazışını duymuş. Ama bunlar muazzam şeyler, muazzam varlıklar…

Bu kalem'in güzelliği, kalem-i ezel'in güzelliği, o levh-i mahfûz'un muazzamlığı, insanı hayran eder. Bu kalem'in güzelliği, kalem-i ezel'in güzelliği, o levh-i mahfûz'un muazzamlığı, insanı hayran eder.

Allahu Teâlâ hazretleri o kalemi kendi eliyle yaratmış, demek ki çok mühim bir varlık. Allahu Teâlâ hazretleri o kalemi kendi eliyle yaratmış, demek ki çok mühim bir varlık.

Eliyle yaratmak ne demek? Çok mükemmel, çok gelişmiş bir şey.Eliyle yaratmak ne demek?

Çok mükemmel, çok gelişmiş bir şey.
Çünkü levh-i mahfuz'a mukadderatı yazıyor, Allah'ın mukadderatını yazıyor.Çünkü levh-i mahfuz'a mukadderatı yazıyor, Allah'ın mukadderatını yazıyor. Bu başka bir şey değil. Müthiş şeyler yazıyor.Bu başka bir şey değil. Müthiş şeyler yazıyor. Bunu daha elektronik ilmi filan bilmiyor, bilemez daha; bu öyle şey. Bu bir. "Âdem." Bunu daha elektronik ilmi filan bilmiyor, bilemez daha; bu öyle şey.

Bu bir.

"Âdem."

Demin Kur'ân-ı Kerîm'den âyet-i kerîmeyi söyledim.Demin Kur'ân-ı Kerîm'den âyet-i kerîmeyi söyledim. Âdem aleyhisselam, Âdemoğlu çok mühim bir mahlûkât! Sen kendini küçük bir varlık mı sanıyorsun?Âdem aleyhisselam, Âdemoğlu çok mühim bir mahlûkât!

Sen kendini küçük bir varlık mı sanıyorsun?
Sen muazzam bir varlıksın! İnsanoğlu; doktorlar, tıbbiyeliler bu sözleri, bilir. Hani kesiyorlar, biçiyorlar.Sen muazzam bir varlıksın! İnsanoğlu; doktorlar, tıbbiyeliler bu sözleri, bilir. Hani kesiyorlar, biçiyorlar. Şurada kılcal damarlar var, burada sinir var, burada şu var, burada bu var... Şurada kılcal damarlar var, burada sinir var, burada şu var, burada bu var...

Bu vücut muazzam, muhteşem korkunç bir şey! Muazzam bir âlem! Allah onu da iki eliyle yaratmış. Bu vücut muazzam, muhteşem korkunç bir şey! Muazzam bir âlem! Allah onu da iki eliyle yaratmış.

Bir de neyi? Firdevs-i âlâ'yı eliyle yaratmış. Anlayın ki Firdevs-i âlâ nasıl güzel bir yer!Bir de neyi?

Firdevs-i âlâ'yı eliyle yaratmış. Anlayın ki Firdevs-i âlâ nasıl güzel bir yer!
Allah bizi, cümlemizi Firdevs-i âlâ'sına dâhil eylesin, mahrum etmesin. Allah bizi, cümlemizi Firdevs-i âlâ'sına dâhil eylesin, mahrum etmesin.

Cennete girmekten mahrum olan insanın mahrumiyeti kadar büyük mahrumiyet olamaz.Cennete girmekten mahrum olan insanın mahrumiyeti kadar büyük mahrumiyet olamaz. Allah insanları cehenneme atmasa, cenneti gösterip de cennete sokmasa azap olarak yeter. Allah insanları cehenneme atmasa, cenneti gösterip de cennete sokmasa azap olarak yeter.

"Oraya giremedim!" diye, insan saçını başını yolar, yüzünü yırtar, göğsünü parçalar."Oraya giremedim!" diye, insan saçını başını yolar, yüzünü yırtar, göğsünü parçalar. Ama hiç de girmeye çalışmıyor. Hiç de cehenneme düşmemek için bir gayret göstermiyor. Ama hiç de girmeye çalışmıyor. Hiç de cehenneme düşmemek için bir gayret göstermiyor.

Şu gaflete bak, şu cahilliğe bak, şu insanoğlunun, şu duygusuzluğuna bak!Şu gaflete bak, şu cahilliğe bak, şu insanoğlunun, şu duygusuzluğuna bak! Ve Allahu Teâlâ hazretleri Firdevs-i âlâ'ya ne demiş? Ve Allahu Teâlâ hazretleri Firdevs-i âlâ'ya ne demiş?

"İzzetime, celâlime and olsun ki cimri benden izin alıp da sana giremeyecek." "İzzetime, celâlime and olsun ki cimri benden izin alıp da sana giremeyecek."

Cömert olacağız, cimri olmayacağız. Cömertlik kaç çeşittir? Cömert olacağız, cimri olmayacağız.

Cömertlik kaç çeşittir?

"Cömertlik üç çeşittir." diyor tasavvuf kitapları; çok hoşuma gidiyor. Bir, mal cömertliği: "Cömertlik üç çeşittir." diyor tasavvuf kitapları; çok hoşuma gidiyor.

Bir, mal cömertliği:

Kesende paran vardır, verirsin. Şişman bir cüzdan, üstü kapanmıyor, çıkarırsın verirsin.Kesende paran vardır, verirsin. Şişman bir cüzdan, üstü kapanmıyor, çıkarırsın verirsin. Ondan sonra herkes; "Allah razı olsun, Allah ömürler versin, beyefendi!" der. Ondan sonra herkes; "Allah razı olsun, Allah ömürler versin, beyefendi!" der.

"O amma bahşiş verdi, adam amma zengin!" der, insanlar arkasından koşarlar. "O amma bahşiş verdi, adam amma zengin!" der, insanlar arkasından koşarlar.

Mekke'de birisi; "Zekât dağıtacağım." demiş, bir saldırmışlar üstüne, bacakları kırılmış, yere düşmüş. Mekke'de birisi; "Zekât dağıtacağım." demiş, bir saldırmışlar üstüne, bacakları kırılmış, yere düşmüş.

Bu para zenginliği, cüzdan aşırı şişman, içinde para çok, tamam. Malı çok, parası çok.Bu para zenginliği, cüzdan aşırı şişman, içinde para çok, tamam. Malı çok, parası çok. Malından, mülkünden, parasından verirse mal cömertliği. Malından, mülkünden, parasından verirse mal cömertliği.

Bazı insan da hizmet ehlidir, hizmete koşturur. Ona ne derler? Ten cömertliği. Bazı insan da hizmet ehlidir, hizmete koşturur.

Ona ne derler?

Ten cömertliği.

Fukaradır, parası yoktur ama hizmet ehlidir. Herkese; "Allah razı olsun!" dedirtir.Fukaradır, parası yoktur ama hizmet ehlidir. Herkese; "Allah razı olsun!" dedirtir. Ateş gibidir, pire gibidir, bir kaybolur bir gelir, gözünün içine bakar, leb demeden leblebiyi anlar,Ateş gibidir, pire gibidir, bir kaybolur bir gelir, gözünün içine bakar, leb demeden leblebiyi anlar, ihtiyacı bilir, onu yapar, "Hay Allah razı olsun!" dedirtir, dua alır, sevap kazanır. ihtiyacı bilir, onu yapar, "Hay Allah razı olsun!" dedirtir, dua alır, sevap kazanır.

Hacda filan çok oluyor. Tam hizmet zamanı. Herkes bir kenara çekilmiş; hizmet ehli şimdi sevaba koşuyor. Hacda filan çok oluyor. Tam hizmet zamanı. Herkes bir kenara çekilmiş; hizmet ehli şimdi sevaba koşuyor.

Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) zamanında hacca grup halinde giderdik. Yirmi kişi, otuz kişi.Hocamız (Mehmed Zahid Kotku) zamanında hacca grup halinde giderdik. Yirmi kişi, otuz kişi. Ali Ulvi Bey'in evine inerdik. Aşağıda mutfak, kazan, tencere, kepçe, tekkeyiz ya. Tekke.Ali Ulvi Bey'in evine inerdik. Aşağıda mutfak, kazan, tencere, kepçe, tekkeyiz ya.

Tekke.
Şeyh efendiyle müritleri hacca geldiler. Aşağıda kazan kaynardı, yemek pişerdi, herkes yemek yerdi.Şeyh efendiyle müritleri hacca geldiler. Aşağıda kazan kaynardı, yemek pişerdi, herkes yemek yerdi. Tamam, iyi olmuş kötü olmuş, tuzlu olmuş, yağsız olmuş, tamam, âfiyet olsun, eline sağlık. Tamam, iyi olmuş kötü olmuş, tuzlu olmuş, yağsız olmuş, tamam, âfiyet olsun, eline sağlık.

Sonra? Elhamdülillah, dualar… Herkes gider, bulaşıklar kime kalır? Garibanların üstüne. Sonra?

Elhamdülillah, dualar…

Herkes gider, bulaşıklar kime kalır?

Garibanların üstüne.

Bu senin hizmetçin miydi? Değildi. Sen bunu; "Bu bulaşıkları yıkasın." diye paranla mı tuttun? Bu senin hizmetçin miydi?

Değildi.

Sen bunu; "Bu bulaşıkları yıkasın." diye paranla mı tuttun?

Değil! Acaba bu adamın mevkii makamı ne? Değil!

Acaba bu adamın mevkii makamı ne?

Mühendis, bakan, bilmem ne, kollarını sıvamış aşağıda bulaşık yıkıyor.Mühendis, bakan, bilmem ne, kollarını sıvamış aşağıda bulaşık yıkıyor. Fotoğrafını çekeceksin, gazeteye vereceksin de âlem görecek.Fotoğrafını çekeceksin, gazeteye vereceksin de âlem görecek. Bakan veya genel müdür veya müsteşar veya bilmem ne, kolunu sıvamış bulaşık yıkıyor. Ne bu? Bakan veya genel müdür veya müsteşar veya bilmem ne, kolunu sıvamış bulaşık yıkıyor.

Ne bu?

Bu da ten cömertliği. Cömert, hizmetten kaçmıyor.Bu da ten cömertliği.

Cömert, hizmetten kaçmıyor.
Kimisi kaytarır, yemeği yemeyi bilir, hizmet geldi mi kaçar. Kimisi kaytarır, yemeği yemeyi bilir, hizmet geldi mi kaçar.

"Aş buldun ye, iş buldun kaç!" prensip bu. Kimisi öyle değil, hizmet ehli; işte bu da ten cömertliği. "Aş buldun ye, iş buldun kaç!" prensip bu. Kimisi öyle değil, hizmet ehli; işte bu da ten cömertliği.

Mal cömertliği, ten cömertliği. Bir de can cömertliği var; o da Allah yoluna canını verir.Mal cömertliği, ten cömertliği.

Bir de can cömertliği var; o da Allah yoluna canını verir.
Allah'ın emrettiği yere, canını verir. Şeyh Şamiller gibi, o mübarek gaziler gibi,Allah'ın emrettiği yere, canını verir. Şeyh Şamiller gibi, o mübarek gaziler gibi, şehitler gibi, seve seve canını verir. İşte o da can cömertliği. İnsanın en kıymetli nesi var? şehitler gibi, seve seve canını verir. İşte o da can cömertliği.

İnsanın en kıymetli nesi var?

Bir canı var, hayatı var. İşte canını verir.Bir canı var, hayatı var. İşte canını verir. Allah bizi cömert kullarından eylesin, cimrilerden etmesin. Sevdiği kullardan eylesin. Allah bizi cömert kullarından eylesin, cimrilerden etmesin. Sevdiği kullardan eylesin.

Efendimiz bir de arkasından bir şey söylüyor: Efendimiz bir de arkasından bir şey söylüyor:

"Bu cennetin, Firdevs-i âlâ'nın kokusunu, ırzını savunmayan, korumayan, kıskanmayan herif koklayamayacak,"Bu cennetin, Firdevs-i âlâ'nın kokusunu, ırzını savunmayan, korumayan, kıskanmayan herif koklayamayacak, cennetin yanına bile yaklaşamayacak." Yanı neresi? Beş yüz yıllık mesafe. cennetin yanına bile yaklaşamayacak."

Yanı neresi?

Beş yüz yıllık mesafe.
Cennet yok daha ortada, kokusu yayılıyor, cennet kokuyor.Cennet yok daha ortada, kokusu yayılıyor, cennet kokuyor. Beş yüz yıllık mesafeye cennetin kokusu yayılıyor. Kokusunu bile koklayamayacak! Beş yüz yıllık mesafeye cennetin kokusu yayılıyor. Kokusunu bile koklayamayacak! Bak ne kadar fena bir şey demek ki. Bak ne kadar fena bir şey demek ki.

Onun için biz müslümanlar tarih boyunca ırzımıza, namusumuza çok dikkat etmiş bir ümmetiz.Onun için biz müslümanlar tarih boyunca ırzımıza, namusumuza çok dikkat etmiş bir ümmetiz. Ümmet olarak böyleyiz. Yalnız son söz olarak şunu söyleyeceğim muhterem kardeşlerim! Ümmet olarak böyleyiz.

Yalnız son söz olarak şunu söyleyeceğim muhterem kardeşlerim!

Allah selamet versin; bizim fakih, alim, hoca kardeşlerden birisine eğitim toplantılarımızın birisindeAllah selamet versin; bizim fakih, alim, hoca kardeşlerden birisine eğitim toplantılarımızın birisinde Nevşehir'de Dedeman Otel'de yaptığımız büyük toplantıda bir soru sorulmuştu da cevap olarak demişti ki; Nevşehir'de Dedeman Otel'de yaptığımız büyük toplantıda bir soru sorulmuştu da cevap olarak demişti ki;

"Dünyanın garbında, ta öteki ucunda, bir müslüman kadın, kâfirlerin eline esir düşse,"Dünyanın garbında, ta öteki ucunda, bir müslüman kadın, kâfirlerin eline esir düşse, dünyanın şarkındaki dâhil bütün müslümanların boynuna, dünyanın şarkındaki dâhil bütün müslümanların boynuna, o müslüman kadını kurtarmak borç olur, farz olur!" dedi. o müslüman kadını kurtarmak borç olur, farz olur!" dedi.

Salon yerinden oynadı; oturdu kalktı, oturdu kalktı. Muhterem kardeşlerim! Salon yerinden oynadı; oturdu kalktı, oturdu kalktı.

Muhterem kardeşlerim!

Bosna'da, Hersek'te ne oluyor? Kafkasya'da ne oluyor? Dünyanın her yerinde ne oluyor? Bosna'da, Hersek'te ne oluyor? Kafkasya'da ne oluyor? Dünyanın her yerinde ne oluyor?

Bizim vicdanımız nasıl vicdan? Bizim müslüman kardeşliğimiz nasıl müslüman kardeşliği?Bizim vicdanımız nasıl vicdan? Bizim müslüman kardeşliğimiz nasıl müslüman kardeşliği? Bizim hesabımız nasıl olacak? Allah kâfirlere fırsat vermesin.Bizim hesabımız nasıl olacak?

Allah kâfirlere fırsat vermesin.
Mü'minleri kâfirlerin eline düşürmesin, müslüman kardeşlerimizeMü'minleri kâfirlerin eline düşürmesin, müslüman kardeşlerimize canla başla yardım etmeyi bizlere nasip eylesin. canla başla yardım etmeyi bizlere nasip eylesin. Bize tâkatimizin üstünde yük yükleyip de âhirette hesaba çekip azaba atmasın. Bize tâkatimizin üstünde yük yükleyip de âhirette hesaba çekip azaba atmasın.

Eğer Allah bizi sıkı bir hesaba çekecek olsa demek ki bir insan kurtulamayacak.Eğer Allah bizi sıkı bir hesaba çekecek olsa demek ki bir insan kurtulamayacak. Allah yardımcımız olsun. Elimizden geldiğince, gece gündüz dua edelim.Allah yardımcımız olsun.

Elimizden geldiğince, gece gündüz dua edelim.
Elimizden geldiğince; "Bu kardeşlerimizin kurtulmasına nasıl yardım edebiliriz? diye düşünelim,Elimizden geldiğince; "Bu kardeşlerimizin kurtulmasına nasıl yardım edebiliriz? diye düşünelim, ne yapabilirsek yapmaya çalışalım. Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele. ne yapabilirsek yapmaya çalışalım.

Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2