Namaz Vakitleri

8 Cemâziye'l-Âhir 1446
09 Aralık 2024
İmsak
06:39
Güneş
08:10
Öğle
13:01
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Hàris İbn-i Esed El-Muhàsibî (3)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Recep 1413 / 09.01.1993
İstanbul

İçerik

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Allah ve Rasûlünün Daveti, Zàlim ve Mazlum, İçini Düzelt ki, Dışın Güzel Olsun!, Hàris ibn-i Esed | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hàris İbn-i Esed El-Muhàsibî (3)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Recep 1413 / 09.01.1993
İstanbul

İçerik

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Allah ve Rasûlünün Daveti, Zàlim ve Mazlum, İçini Düzelt ki, Dışın Güzel Olsun!, Hàris ibn-i Esed | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Diyor ki; İzâ ente lem tesma' nidâallah.Diyor ki; İzâ ente lem tesma' nidâallah. ''Sen Allah'ın çağrısını, nidâsını duymadığın zaman'' ''Sen Allah'ın çağrısını, nidâsını duymadığın zaman''

''Allah'tan gayri bir şeyle tatmin olan kimse,''''Allah'tan gayri bir şeyle tatmin olan kimse,'' elde ettiği bir şeyden hoşnut olan, memnun olan,elde ettiği bir şeyden hoşnut olan, memnun olan, gına duygusuna, doygunluk duygusuna eren, gına duygusuna, doygunluk duygusuna eren, mutmain olan, razı olan, hoşnut olan,mutmain olan, razı olan, hoşnut olan, Allah'tan gayri bir şeyle mustağni duruma geliveren bir kimse,Allah'tan gayri bir şeyle mustağni duruma geliveren bir kimse, Cehile kadrallah. ''Allah'ın kadrini bilmiyor demektir.'' Cehile kadrallah. ''Allah'ın kadrini bilmiyor demektir.''

Demek ki o hususta cahil.Demek ki o hususta cahil. Dilimizin döndüğü kadar bu derin sözleri Dilimizin döndüğü kadar bu derin sözleri -açıklamak zor tabii- açıklamaya çalışalım. -açıklamak zor tabii- açıklamaya çalışalım.

Allahu Teâlâ hazretlerinin ''gel, buyur'' diye nidâsını duymayan,Allahu Teâlâ hazretlerinin ''gel, buyur'' diye nidâsını duymayan, ''gel'' denilen yere gidemez.''gel'' denilen yere gidemez. Davetine icabet edemez.Davetine icabet edemez. Burası anlaşılıyor da Allah'ın nidâsı ne? Burası anlaşılıyor da Allah'ın nidâsı ne? Ve müellif ''Allah'ın nidâsı'' sözünden neyi kastediyor?Ve müellif ''Allah'ın nidâsı'' sözünden neyi kastediyor? Mühim olan burası. Mühim olan burası.

Allah'ın âşikâr nidâsı; mesela herkesin duyduğu ezandır.Allah'ın âşikâr nidâsı; mesela herkesin duyduğu ezandır. Allahu Teâlâ hazretleri ezanda müezzine nidâ ettiriyor, bağırttırıyor, Allahu Teâlâ hazretleri ezanda müezzine nidâ ettiriyor, bağırttırıyor, müezzine yüksek sesle seslendiriyor ki: müezzine yüksek sesle seslendiriyor ki:

Hayyâ ale's-salâh. ''Haydi kalkın, namaza gelin.'' Hayyâ ale's-salâh. ''Haydi kalkın, namaza gelin.''

Hayyâ ale'l-felâh.Hayyâ ale'l-felâh. ''Haydi felaha, kurtuluşa gelin.'' diye bağırıyor. ''Haydi felaha, kurtuluşa gelin.'' diye bağırıyor.

Ezanı duyup da camiye gitmemek olur mu?Ezanı duyup da camiye gitmemek olur mu? Allah davet ediyor da, ''ben gelmem'' demek, Allah davet ediyor da, ''ben gelmem'' demek, tembellik etmek, gevşeklik etmek veya gitmemek olur mu?tembellik etmek, gevşeklik etmek veya gitmemek olur mu? Ne kadar ayıp olur.Ne kadar ayıp olur. Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki: Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki:

''Bir kavim, bir topluluk, bir zümre insan,''Bir kavim, bir topluluk, bir zümre insan, bir mahalle halkı ki aralarında bir mescit varbir mahalle halkı ki aralarında bir mescit var ama bu mescitte namaz kılmıyorlar.ama bu mescitte namaz kılmıyorlar. O mescit o diyarda, orada, o beldede gariptir, O mescit o diyarda, orada, o beldede gariptir, garibandır, zavallıdır,garibandır, zavallıdır, yerinden yurdundan ayrı kalmış bir garip yolcu gibidir. yerinden yurdundan ayrı kalmış bir garip yolcu gibidir. Allah o mescitte namaz kılmayan mahalle halkınaAllah o mescitte namaz kılmayan mahalle halkına kıyamet gününde rahmet nazarıyla bakmaz.'' kıyamet gününde rahmet nazarıyla bakmaz.''

Mescit olacak da mescit gariban kalacak, boynu bükük kalacak;Mescit olacak da mescit gariban kalacak, boynu bükük kalacak; etrafında müslümanlar olacak da orada namaz kılmayacaklar.etrafında müslümanlar olacak da orada namaz kılmayacaklar. Bu en âşikâr davet Bu en âşikâr davet ve maalesef bu zamanın müslümanları bunu bile yapıyor.ve maalesef bu zamanın müslümanları bunu bile yapıyor. Tabii zaten kâfire davet yok.Tabii zaten kâfire davet yok. Davet müslümana. Davet müslümana.

Namaz kılan mü'min kimseye hayyâ ale's-salâh, hayyâ ale'l-felâh.Namaz kılan mü'min kimseye hayyâ ale's-salâh, hayyâ ale'l-felâh. O bile bu davetin heyecanını duymuyor,O bile bu davetin heyecanını duymuyor, titremiyor, ürpermiyor; lebbeyk demiyor. titremiyor, ürpermiyor; lebbeyk demiyor. ''Geliyorum yâ Rabbi tamam, davetini aldım.'' demiyor. ''Geliyorum yâ Rabbi tamam, davetini aldım.'' demiyor.

Daha büyük, daha umûmî davet, Resûlullah'ın daveti.Daha büyük, daha umûmî davet, Resûlullah'ın daveti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tüm insanları Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tüm insanları kendi çağına ait ve kendi çağından sonra gelecek olan kendi çağına ait ve kendi çağından sonra gelecek olan bütün insanları bu zamana kadar ve bizden sonrabütün insanları bu zamana kadar ve bizden sonra ileriye doğru var olacak olan insanların hepsiniileriye doğru var olacak olan insanların hepsini Allah'ın yoluna davetçidir.Allah'ın yoluna davetçidir. Hadîs-i şerîflerde böyle buyuruyor: Hadîs-i şerîflerde böyle buyuruyor:

''Ben Allah'ın davetçisiyim.''Ben Allah'ın davetçisiyim. Sizleri Allah'ın yoluna çağırıyorum.'' Sizleri Allah'ın yoluna çağırıyorum.''

Allah'ın davetçisine yani Resûlü'ne, elçisine, peygamberine,Allah'ın davetçisine yani Resûlü'ne, elçisine, peygamberine, sevgilisine, habibine, davet ettiği halde gitmeyen,sevgilisine, habibine, davet ettiği halde gitmeyen, ''Gel benimle beraber, cennete gidelim, haydi!'' dediği halde ''Gel benimle beraber, cennete gidelim, haydi!'' dediği halde katılmayan ne kadar gabî bir insandır,katılmayan ne kadar gabî bir insandır, bu ne kadar zalimce bir bîgânelik, bu ne kadar zalimce bir bîgânelik, ne kadar ayıplanacak bir durum. ne kadar ayıplanacak bir durum.

Allah bizi Resûlü'ne, Resûlü'nün davetini sezip, hissedip, anlayıpAllah bizi Resûlü'ne, Resûlü'nün davetini sezip, hissedip, anlayıp ona en güzel tarzda ittibâ edenlerden eylesin.ona en güzel tarzda ittibâ edenlerden eylesin. Ümmet-i Muhammed'in bugün çektiği, Resûlü'ne, Ümmet-i Muhammed'in bugün çektiği, Resûlü'ne, Resûlü'nün o görünmez davetine icabet etmemekten kaynaklanıyor. Resûlü'nün o görünmez davetine icabet etmemekten kaynaklanıyor. 40 sene, 50 sene savaşsız geçmiş ama40 sene, 50 sene savaşsız geçmiş ama geçen o savaşsız müddet içinde biz Allah'ın yolunda yürümektegeçen o savaşsız müddet içinde biz Allah'ın yolunda yürümekte müslümanlar olarak, ümmet olarak muazzam kusurlar işlemişiz.müslümanlar olarak, ümmet olarak muazzam kusurlar işlemişiz. Şimdi olaylar patlak veriyor ve kahroluyoruz,Şimdi olaylar patlak veriyor ve kahroluyoruz, üzüntüden mahvoluyoruz, kan ağlıyoruz, üzüntüden mahvoluyoruz, kan ağlıyoruz, ama 40 yılın, 50 yılın, 60 yılın ihmali birikmiş.ama 40 yılın, 50 yılın, 60 yılın ihmali birikmiş. Çalışmamışız. Çalışmamışız.

Ümmet-i Muhammed olarak Allah'ın davetiÜmmet-i Muhammed olarak Allah'ın daveti kulaklarımızda diri, canlı kalmamış;kulaklarımızda diri, canlı kalmamış; gönlümüzde tesir bırakmamış, iz bırakmamış, hafızamıza nakşolmamış. gönlümüzde tesir bırakmamış, iz bırakmamış, hafızamıza nakşolmamış. Ümmet-i Muhammed, Resûlullah'ın yolunda gitmemiş. Ümmet-i Muhammed, Resûlullah'ın yolunda gitmemiş. Onun için şimdi Bosna'da, Hersek'de, Kafkasya'da,Onun için şimdi Bosna'da, Hersek'de, Kafkasya'da, Türkiye'de, Cezayir'de Hindistan'da, Pakistan'da Türkiye'de, Cezayir'de Hindistan'da, Pakistan'da dünyanın her yerinde onun acısını çekiyoruz, kahroluyoruz,dünyanın her yerinde onun acısını çekiyoruz, kahroluyoruz, hücuma maruz kalıyoruz, horlanıyoruz,hücuma maruz kalıyoruz, horlanıyoruz, asılıyoruz, kesiliyoruz, öldürülüyoruz, eziliyoruz. asılıyoruz, kesiliyoruz, öldürülüyoruz, eziliyoruz.

Bugün gazetelerde vardı;Bugün gazetelerde vardı; on dokuz radikal dinci Cezayir'de ölüme mahkum edilmiş. on dokuz radikal dinci Cezayir'de ölüme mahkum edilmiş. Fransız ölüme mahkum etmiyor. Fransız ölüme mahkum etmiyor. Cezayir'in kendi ahalisi, Cezayir'in kendi ahalisi, emperyalizmin maşası olarak kendi adamını, kendi memleketiniemperyalizmin maşası olarak kendi adamını, kendi memleketini kurtarmayı isteyen insanı ölüme mahkum ediyor.kurtarmayı isteyen insanı ölüme mahkum ediyor. Ve yarın o mübarek insanlar asılacaklar. Ve yarın o mübarek insanlar asılacaklar. Belki bugün asıldılar.Belki bugün asıldılar. Haber bize bugün geldi, Haber bize bugün geldi, belki şu anda o öldürme işlemi oldu bitti bile. belki şu anda o öldürme işlemi oldu bitti bile.

Bir davet de bu.Bir davet de bu. Resûlullah davetçidir, Allah'ın yoluna çağırıyor. Resûlullah davetçidir, Allah'ın yoluna çağırıyor.

Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâmi ve yehdî men yeşâü ilâ sırâti'm-müstekîm.Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâmi ve yehdî men yeşâü ilâ sırâti'm-müstekîm. ''Allah dârüsselâm olan cennetine kullarını çağırıyor''Allah dârüsselâm olan cennetine kullarını çağırıyor ve sırât-ı müstakîmden dilediğini hidayet edip sevk ediyor.'' ve sırât-ı müstakîmden dilediğini hidayet edip sevk ediyor.''

Bu da Allah'ın doğrudan doğruyaBu da Allah'ın doğrudan doğruya ve elçi göndermesi suretiyle davetidir. ve elçi göndermesi suretiyle davetidir.

Demek ki bir ezan bizim için bir davettir.Demek ki bir ezan bizim için bir davettir. Görünenden görünmeyene, Görünenden görünmeyene, müşahhasdan mücerrede, müşahhasdan mücerrede, somuttan soyuta doğru düşünecek olursak bu âşikârdır.somuttan soyuta doğru düşünecek olursak bu âşikârdır. Ezandan çok önemli,Ezandan çok önemli, tüylerin diken diken olması lazım gelen tüylerin diken diken olması lazım gelen Kur'ân-ı Kerîm âyetleri var.Kur'ân-ı Kerîm âyetleri var. Günde beş defa okunuyor diye, hayatımızda çok defa duyduk diyeGünde beş defa okunuyor diye, hayatımızda çok defa duyduk diye ezanın heyecanından mahrum yaşamayalım, ezanın heyecanından mahrum yaşamayalım, insan her seferinde ezanın heyecanını kalbinde hissetmeli, insan her seferinde ezanın heyecanını kalbinde hissetmeli, ürpermeli, her seferinde tüyleri diken diken olmalı. ürpermeli, her seferinde tüyleri diken diken olmalı.

Lebbeyk, Allahümme lebbeyk.Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. ''Yâ Rabbi, çağırdın, duydum, geliyorum.'' diyebilmeli. ''Yâ Rabbi, çağırdın, duydum, geliyorum.'' diyebilmeli.

Resûlullah, Allah'ın yoluna çağırmış, gideceğiz.Resûlullah, Allah'ın yoluna çağırmış, gideceğiz. Bu da âşikâr bir davet, topyekün bir davet,Bu da âşikâr bir davet, topyekün bir davet, bütün insanlığı Cenâb-ı Hakk'ın yoluna davet. bütün insanlığı Cenâb-ı Hakk'ın yoluna davet.

Ayrıca Allah'ın kullarına, her şahsa ayrı özel davetleri vardır.Ayrıca Allah'ın kullarına, her şahsa ayrı özel davetleri vardır. İşaretler, emareler vardır, rüya-yı sâliha, salih rüyalar vardır,İşaretler, emareler vardır, rüya-yı sâliha, salih rüyalar vardır, vâkıalar, yani uyuklarken, uyanıkken,vâkıalar, yani uyuklarken, uyanıkken, uykuyla uyanıklık arasında duyduğu gördüğü şeyler vardır. uykuyla uyanıklık arasında duyduğu gördüğü şeyler vardır. Etrafındaki olayları müşahede edince,Etrafındaki olayları müşahede edince, zihninde Allah tarafından husule getirilmiş çağrışımlar vardır. zihninde Allah tarafından husule getirilmiş çağrışımlar vardır. Evliyâullah çevrelerindeki olaylardan nasıl ibret alıyor,Evliyâullah çevrelerindeki olaylardan nasıl ibret alıyor, nasıl etkileniyor?nasıl etkileniyor? Onu görelim. Onu görelim.

Allah'ın nidâsı vardır.Allah'ın nidâsı vardır. Belki bir radyo yayını gibi fezada yankılanıyor amaBelki bir radyo yayını gibi fezada yankılanıyor ama cihazları bozuk olanlar bu nidâyı duyamıyorlar, alamıyorlar. cihazları bozuk olanlar bu nidâyı duyamıyorlar, alamıyorlar. Şu anda da bir nidâsı var, duyan duyuyor, duymayan duyamıyor. Şu anda da bir nidâsı var, duyan duyuyor, duymayan duyamıyor. Sağır gibi veya radyosu bozuk, düğmesi bozuk, Sağır gibi veya radyosu bozuk, düğmesi bozuk, dalgası bozuk, cihazı kusurlu veya ceryanı kesik.dalgası bozuk, cihazı kusurlu veya ceryanı kesik. Allah'ın nidâsını duyamıyor.Allah'ın nidâsını duyamıyor. Allah'ın bu nidâsını duyamayan,Allah'ın bu nidâsını duyamayan, Allah'ın davetçisine nasıl ''Geliyorum, tamam.'' diyebilir?Allah'ın davetçisine nasıl ''Geliyorum, tamam.'' diyebilir? Diyemez. Diyemez.

O zaman Hâris-i Muhâsibî ne demek istiyor? O zaman Hâris-i Muhâsibî ne demek istiyor?

Hâris-i Muhâsibî demek istiyor ki; Hâris-i Muhâsibî demek istiyor ki;

''Cihanın şu hay huyundan kendini biraz kenara çek,''Cihanın şu hay huyundan kendini biraz kenara çek, Allah'ın nidâsını duymana mâni olan mâsivânın tangırtısından, Allah'ın nidâsını duymana mâni olan mâsivânın tangırtısından, tungurtusundan, gürültü ve patırtısından biraz sıyrıl.tungurtusundan, gürültü ve patırtısından biraz sıyrıl. Allah'ın bizzat özel nidâsını sen kendi içinde, Allah'ın bizzat özel nidâsını sen kendi içinde, şuurunda duy.'' demek istiyor. şuurunda duy.'' demek istiyor.

''Allah'ın bir nidâsı var.''Allah'ın bir nidâsı var. O nidâyı sez, duy ve bunu yapmayacak olursanO nidâyı sez, duy ve bunu yapmayacak olursan nasıl davete icabet edeceksin.'' diyor. nasıl davete icabet edeceksin.'' diyor. Çok pratik, elle tutulur, alaşağı şekilde söylememiz gerekirseÇok pratik, elle tutulur, alaşağı şekilde söylememiz gerekirse demek ki insanın dehrin hay huyundan kendisini sıyırıpdemek ki insanın dehrin hay huyundan kendisini sıyırıp Cenâb-ı Mevla'sıyla baş başa olacağı zamanları olmalı.Cenâb-ı Mevla'sıyla baş başa olacağı zamanları olmalı. Bu patırtının içinde bu hay huy ile Mevla'yı bulamazsın. Bu patırtının içinde bu hay huy ile Mevla'yı bulamazsın. Sakin bir kafayla, sakin bir zamanda, sakin bir yerdeSakin bir kafayla, sakin bir zamanda, sakin bir yerde o nidâyı duymak için içine, kalbine, gönlüne yönel. o nidâyı duymak için içine, kalbine, gönlüne yönel. Gönül âleminde Cenâb-ı Hakk'ın huzurundaGönül âleminde Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda el pençe divan dur, nidâyı sen de işit. el pençe divan dur, nidâyı sen de işit. Aksi takdirde davete icabet edemezsin,Aksi takdirde davete icabet edemezsin, varılacak yere varamazsın, demek istiyor. varılacak yere varamazsın, demek istiyor.

O bakımdan bu zamanın insanlarının en büyük kusuru nedir? O bakımdan bu zamanın insanlarının en büyük kusuru nedir?

Bu zamanın insanlarının en büyük kusuru,Bu zamanın insanlarının en büyük kusuru, Allah'ın nidâsını duyacak bir kulak kabartması yok, Allah'ın nidâsını duyacak bir kulak kabartması yok, bir zamanı, bir tenha vakti yok, bir zamanı, bir tenha vakti yok, tenhalıktan ödü patlıyor, tenhalıktan ödü patlıyor, yalnızlıktan korkuyor, yalnızlıktan canı sıkılıyor. yalnızlıktan korkuyor, yalnızlıktan canı sıkılıyor. Allah'ın varlığını bilen insan yalnızlık çeker mi?Allah'ın varlığını bilen insan yalnızlık çeker mi? Yalnızlıktan korkar mı? Ürperir mi?Yalnızlıktan korkar mı? Ürperir mi? Kaçar mı? Kalabalığa çıkar mı?Kaçar mı? Kalabalığa çıkar mı? Allah'la ünsiyet eden, Allah'ı bırakıp da mâsivallaha gider mi?Allah'la ünsiyet eden, Allah'ı bırakıp da mâsivallaha gider mi? Gitmez!Gitmez! Normal olarak bu soruların hepsinin cevabı gitmez.Normal olarak bu soruların hepsinin cevabı gitmez. Ama insanoğlunu öyle bir gaflet basmış ki Ama insanoğlunu öyle bir gaflet basmış ki inkarından, inançsızlığından, edepsizliğinden,inkarından, inançsızlığından, edepsizliğinden, haram yemesinden, haramın mayasına adamakıllı işlemesinden haram yemesinden, haramın mayasına adamakıllı işlemesinden kendisini olaylardan sıyırıp yapamıyor.kendisini olaylardan sıyırıp yapamıyor. Onun için uzlet yani bir kenara çekilmek, Onun için uzlet yani bir kenara çekilmek, halvet yani hiç kimsenin olmadığı boş bir yerde kalmak, halvet yani hiç kimsenin olmadığı boş bir yerde kalmak, büyük insanların, büyük grupların gıdasıdır. büyük insanların, büyük grupların gıdasıdır. Bunlarla gıdalanıyor, bunlarla hayat buluyorlar. Bunlarla gıdalanıyor, bunlarla hayat buluyorlar. İnsan kendisi tenhalara çekilmeli, İnsan kendisi tenhalara çekilmeli, sakin yerde içindeki nidâyı duymaya çalışmalı. sakin yerde içindeki nidâyı duymaya çalışmalı. Allah'ın davetine icabet edebilmek içinAllah'ın davetine icabet edebilmek için davetini duyabilecek bir dikkati, teyakkuzu takınmalı. davetini duyabilecek bir dikkati, teyakkuzu takınmalı.

Bir insan Allah'tan gayri bir şeyle tatmin oluyorsa,Bir insan Allah'tan gayri bir şeyle tatmin oluyorsa, oyalanabiliyorsa, eğlenebiliyorsa,oyalanabiliyorsa, eğlenebiliyorsa, öyle bir şeye razı olabiliyorsa öyle bir şeye razı olabiliyorsa demek ki Allah'ın kadrini kıymetini bilmiyor. demek ki Allah'ın kadrini kıymetini bilmiyor.

İnsanoğlunun, sizlerin, bizlerin ve başkalarının,İnsanoğlunun, sizlerin, bizlerin ve başkalarının, çoğunun bugünkü durumu nedir? çoğunun bugünkü durumu nedir?

ticaretle, keyifle, sayfiyeyle,ticaretle, keyifle, sayfiyeyle, ihtirasıyla, kavgasıyla meşgul olmaktır; ihtirasıyla, kavgasıyla meşgul olmaktır; insanların uğraşları, gayretleri, çabaları, çalışmaları hep dış dünyasıyla. insanların uğraşları, gayretleri, çabaları, çalışmaları hep dış dünyasıyla.

Yirmi dört saatin indeksini yapacak olursanız,Yirmi dört saatin indeksini yapacak olursanız, yaptığı faaliyetleri şöyle alt alta koyacak olursanız,yaptığı faaliyetleri şöyle alt alta koyacak olursanız, başkasını bırakın kendi kendinize bakın. başkasını bırakın kendi kendinize bakın. Kendiniz her saat ne yaptığınızı,Kendiniz her saat ne yaptığınızı, bir haftalık meşguliyetinizi kaydedin. bir haftalık meşguliyetinizi kaydedin. Göreceksiniz ki Allah'tan gayri şeylerle yetiniyorsunuz.Göreceksiniz ki Allah'tan gayri şeylerle yetiniyorsunuz. Bu Allah'ın kadrini bilmemektir. Bu Allah'ın kadrini bilmemektir. Allah'la beraber olmanın kadrini bilmemenin alâmetidir. Allah'la beraber olmanın kadrini bilmemenin alâmetidir. Böyle insanlar Allah'ın kadrini bilemez.Böyle insanlar Allah'ın kadrini bilemez. Allah'tan gayri bir şeyle yetinen, onunla oyalanan,Allah'tan gayri bir şeyle yetinen, onunla oyalanan, asıl hedefe gitmeyen, Allah'ın kadrini hiç bilemeyecek demektir. asıl hedefe gitmeyen, Allah'ın kadrini hiç bilemeyecek demektir.

Peş peşe gelen bu iki sözü bu izahlarla birbirine bağlayacak olursak;Peş peşe gelen bu iki sözü bu izahlarla birbirine bağlayacak olursak; Allah'ın her zaman, her yerde ve herkese yönelik bir gizli nidâsı vardır.Allah'ın her zaman, her yerde ve herkese yönelik bir gizli nidâsı vardır. ''Kulum bana gel.'' diyen bir nidâsı vardır.''Kulum bana gel.'' diyen bir nidâsı vardır. Sen bu nidâya kulak verecek dikkati takınmazsan,Sen bu nidâya kulak verecek dikkati takınmazsan, pür dikkat kesilmezsen pür dikkat kesilmezsen bu daveti nasıl duyup da ona icabet edeceksin? bu daveti nasıl duyup da ona icabet edeceksin?

Allah'tan gayri şeylerle oyalanıyorsun, eğleniyorsun,Allah'tan gayri şeylerle oyalanıyorsun, eğleniyorsun, zevk alıyorsun, vaktini harcıyorsun, geçiriyorsun; zevk alıyorsun, vaktini harcıyorsun, geçiriyorsun; bu durumda Allah'ın kadrini nasıl bileceksin? bu durumda Allah'ın kadrini nasıl bileceksin? Bilemezsin, böyle olursa bilemezsin.Bilemezsin, böyle olursa bilemezsin. Arayacaksın ki bulacaksın, bulacaksın ki tadacaksın. Arayacaksın ki bulacaksın, bulacaksın ki tadacaksın.

Bizzat Allah'la olmaya gayret edin,Bizzat Allah'la olmaya gayret edin, Allah'ın kitabını, dinini, rızasının yolunu öğrenin.Allah'ın kitabını, dinini, rızasının yolunu öğrenin. Allah'ın sevdiği, razı olduğu işleri yapmaya yönelin. Allah'ın sevdiği, razı olduğu işleri yapmaya yönelin. Allah'tan gayri şeylerle boş yere eğlenip oyalanmayın. Allah'tan gayri şeylerle boş yere eğlenip oyalanmayın.

Kâle ve kâle'l-Hârisü:Kâle ve kâle'l-Hârisü: ez-Zâlimü nâdimünez-Zâlimü nâdimün ve in medehahü'n-nâsü ve'l-mazlûmu sâlimunve in medehahü'n-nâsü ve'l-mazlûmu sâlimun ve in zemmehü'n-nâsü. ve in zemmehü'n-nâsü. Ve'l-kâni'u ğaniyyün ve in câ'eVe'l-kâni'u ğaniyyün ve in câ'e ve'l-harîsu fakîrun ve in melek. ve'l-harîsu fakîrun ve in melek.

''Aynı zât Hâris b. Esed el-Muhâsibî ''Aynı zât Hâris b. Esed el-Muhâsibî buyurmuş ki:'' buyurmuş ki:''

''Zalim insan, zulüm yapan insan'' ''Zalim insan, zulüm yapan insan'' mâdimün. ''Pişmandır.''mâdimün. ''Pişmandır.'' Peşimandır.Peşimandır. Pişman olacaktır, yaptığına nadim olacaktır. Pişman olacaktır, yaptığına nadim olacaktır. Ve in medehahü'n-nâsü. Ve in medehahü'n-nâsü. ''İnsanlar onu methetseler bile.'' ''İnsanlar onu methetseler bile.'' Ve'l-mazlûmu sâlimun.Ve'l-mazlûmu sâlimun. ''Mazlum kimse de selamette olacaktır, ''Mazlum kimse de selamette olacaktır, salim olacaktır, selamete çıkacaktır.salim olacaktır, selamete çıkacaktır. ''İnsanlar onu kötülese bile'' ''İnsanlar onu kötülese bile''

O halde zalim olmamak, mazlum olmaya çalışmak lazım geliyor.O halde zalim olmamak, mazlum olmaya çalışmak lazım geliyor. Zalim, zulüm yapan kimse. Zalim, zulüm yapan kimse.

Zulüm sözü nedir? Zulüm sözü nedir?

Zulüm; hakka aykırı iş yapmaktır, hakkı yapmamaktır.Zulüm; hakka aykırı iş yapmaktır, hakkı yapmamaktır. Haksızlığı yapmaktır. Haksızlığı yapmaktır. Bu haksızlık başkasına karşı olursa insan o kimseye zulmetmiş olur. Bu haksızlık başkasına karşı olursa insan o kimseye zulmetmiş olur. Hakkını çiğnemiş, malını almış, canını yakmış olur, zulmetmiş olur. Hakkını çiğnemiş, malını almış, canını yakmış olur, zulmetmiş olur. Kendi kendisine karşı da olabilir.Kendi kendisine karşı da olabilir. Günah işlerse insan o zaman da kendi kendisine zulmetmiş olabilir.Günah işlerse insan o zaman da kendi kendisine zulmetmiş olabilir. İnsan başkasına karşı İnsan başkasına karşı onların haklarını çiğnemek suretiyle olursa zulmetmiş olsunonların haklarını çiğnemek suretiyle olursa zulmetmiş olsun mutlaka pişman olacaktır.mutlaka pişman olacaktır. Dünyada da vicdan azabıyla pişman olur. Dünyada da vicdan azabıyla pişman olur. Âhirette de cezayı, azabı gördüğü zaman muhakkak pişman olacak.Âhirette de cezayı, azabı gördüğü zaman muhakkak pişman olacak. Bu dünyada insanlar methetse bile, Bu dünyada insanlar methetse bile, onu hayırlı, mübarek bir insan sansa bileonu hayırlı, mübarek bir insan sansa bile ve yahut alkışlasa bile. ve yahut alkışlasa bile.

Başkasına zulmeden kimseyi başkalarının methetmesi pek olmaz.Başkasına zulmeden kimseyi başkalarının methetmesi pek olmaz. Belki bu mübarek zâtlar günah işlemekBelki bu mübarek zâtlar günah işlemek nefse zulmetmek olduğuna göre nefse zulmetmek olduğuna göre burada bunu kastetmiş de olabilirler.burada bunu kastetmiş de olabilirler. Sen günahlara dalarak, haramlara bulaşarak,Sen günahlara dalarak, haramlara bulaşarak, kendi nefsine zulmederek yaşıyorsun; kendi nefsine zulmederek yaşıyorsun; isterse insanlar seni methetsin. isterse insanlar seni methetsin. ''Ne kadar iyi insan'', ''''Ne kadar iyi insan'', '' Ne kadar sofi, derviş'',Ne kadar sofi, derviş'', ''Ne kadar âbid, zâhid'', ''Ne kadar sağlam, iyi müslüman'' desin.''Ne kadar âbid, zâhid'', ''Ne kadar sağlam, iyi müslüman'' desin. Ama sen aslında öyle şeyler yapıyorsun kiAma sen aslında öyle şeyler yapıyorsun ki bunlar zulüm oluyor kendi nefsine zulüm oluyor. bunlar zulüm oluyor kendi nefsine zulüm oluyor. O zaman sonunda pişman olacaksın. O zaman sonunda pişman olacaksın. Demek ki herkes pişman olmayacak şekilde hareket etmeye çalışmalı. Demek ki herkes pişman olmayacak şekilde hareket etmeye çalışmalı.

Mazlum, zulme mâruz kalan kimse aslındaMazlum, zulme mâruz kalan kimse aslında zulme mâruz kalmışsazulme mâruz kalmışsa selamette değil gibi görünüyor ama aslında o salimdir. selamette değil gibi görünüyor ama aslında o salimdir.

Neden? Neden?

İnsanlar onu zemmetse de salimdir,İnsanlar onu zemmetse de salimdir, selamete ermiştir, selamete çıkacaktır.selamete ermiştir, selamete çıkacaktır. Çünkü Allah mazlumun yanında yer alıyor.Çünkü Allah mazlumun yanında yer alıyor. Mazlumun âhını zalimden çıkartıyor, hakkını alıyor. Mazlumun âhını zalimden çıkartıyor, hakkını alıyor. Mazlum zulme uğramasından dolayı sevap kazanıyor,Mazlum zulme uğramasından dolayı sevap kazanıyor, derece, mertebe kazanıyor.derece, mertebe kazanıyor. O halde zalim olmamaya, zulüm yapmamaya, O halde zalim olmamaya, zulüm yapmamaya, başkalarının haklarını çiğnememeye başkalarının haklarını çiğnememeye günahlara dalarak, günahlara bulaşarak kendi kendimize degünahlara dalarak, günahlara bulaşarak kendi kendimize de zulmetmemeye dikkat etmemiz lazım.zulmetmemeye dikkat etmemiz lazım. Tarifleri devam ediyor. Tarifleri devam ediyor.

el-Kâniü ğaniyyün.el-Kâniü ğaniyyün. ''Kanaatkar, gönlü tok olan insan zengindir.''''Kanaatkar, gönlü tok olan insan zengindir.'' Ve in câ'a. ''Aç bile olsa.''Ve in câ'a. ''Aç bile olsa.'' Ve'l-harîsu fakîrun.Ve'l-harîsu fakîrun. ''Hırs sahibi insan fakirdir, muhtaçtır.'' ''Hırs sahibi insan fakirdir, muhtaçtır.'' Ve in meleke. ''Malik dahi olsa'', Ve in meleke. ''Malik dahi olsa'', malı mülkü bile olsa, elinde bir şeyler bile olsamalı mülkü bile olsa, elinde bir şeyler bile olsa harîs olduğu zaman muhtaç demektir.harîs olduğu zaman muhtaç demektir. Kanaatkâr olan kimse de zengin demektir. Kanaatkâr olan kimse de zengin demektir.

Bütün bunlar da Hâris-i Muhâsibî hazretlerinin tavsiyesi.Bütün bunlar da Hâris-i Muhâsibî hazretlerinin tavsiyesi. Zalim olma çünkü zalim olan pişman olur.Zalim olma çünkü zalim olan pişman olur. Kanaatkâr ol, harîs olma demiş oluyor. Kanaatkâr ol, harîs olma demiş oluyor. Konuyu söyleyiş tarzından bize o mâna, o nasihat çıkmış oluyor. Konuyu söyleyiş tarzından bize o mâna, o nasihat çıkmış oluyor.

Kâle ve kâle'l-Hârisü.Kâle ve kâle'l-Hârisü. ''Aynı rivayet kanalıyla Hâris b. Esed el-Muhâsibî hazretleri''Aynı rivayet kanalıyla Hâris b. Esed el-Muhâsibî hazretleri gene buyurdu ki:'' gene buyurdu ki:''

Seveytü Abdallah b. Aliyyi Tûsî.Seveytü Abdallah b. Aliyyi Tûsî. Abdullah b. Ali et-Tûsî bu kitabı yazana şöyle rivayet etmiş.Abdullah b. Ali et-Tûsî bu kitabı yazana şöyle rivayet etmiş. Semi'tü'l-Huldî.Semi'tü'l-Huldî. O el-Huldî isimli zâttan duymuş. O el-Huldî isimli zâttan duymuş. Semi'tü Ebâ Osmân el-Beledî. Semi'tü Ebâ Osmân el-Beledî. Ebû Osman el-Beledî'den o işitmiş.Ebû Osman el-Beledî'den o işitmiş. O da Hâris b. Esed el-Muhâsibî'den işitmiş. O da Hâris b. Esed el-Muhâsibî'den işitmiş. İşte bu rivayet zinciri bizim dersimizin başından, İşte bu rivayet zinciri bizim dersimizin başından, 17. paragraftan itibaren duyduklarımız bu kanaldan geliyor. 17. paragraftan itibaren duyduklarımız bu kanaldan geliyor.

Bu kitabın yazarı, her söylediği sözün kaynağını,Bu kitabın yazarı, her söylediği sözün kaynağını, kendisine kadar nereden geldiğini kendisine kadar nereden geldiğini tespit titizliğini gösteren alimlerden.tespit titizliğini gösteren alimlerden. Tam hadis alimi gibi çalışıyor.Tam hadis alimi gibi çalışıyor. Rivayeti nereden, kimden, ne zaman aldığını tespit ediyor.Rivayeti nereden, kimden, ne zaman aldığını tespit ediyor. Bilimsel zihniyeti kavramış, hareketi öyle olan bir kimse.Bilimsel zihniyeti kavramış, hareketi öyle olan bir kimse. Biz bu terbiyeyi, tabii ki sizin de almanızı istiyoruz.Biz bu terbiyeyi, tabii ki sizin de almanızı istiyoruz. Hepinizde bu terbiyenin olmasını istiyorum.Hepinizde bu terbiyenin olmasını istiyorum. Sözü kimden duyduk bilmeliyiz, aslını öğrenmeliyiz Sözü kimden duyduk bilmeliyiz, aslını öğrenmeliyiz ve sağlam asıllı yerden söz alıp söylemeliyiz.ve sağlam asıllı yerden söz alıp söylemeliyiz. Çürük söz söylememeliyiz, kaynağını göstermeliyiz, aramalıyız, Çürük söz söylememeliyiz, kaynağını göstermeliyiz, aramalıyız, kaynağının sıhhatli olması titizliğine sahip olmalıyız. kaynağının sıhhatli olması titizliğine sahip olmalıyız.

Men sahhaha bâtınehû bi'l-murâkabetiMen sahhaha bâtınehû bi'l-murâkabeti ve'l-ihlâsi zeyyenellâhu zâhirahûve'l-ihlâsi zeyyenellâhu zâhirahû bi'l-mücâhedeti ve'ttibâ'i's-sünneh. bi'l-mücâhedeti ve'ttibâ'i's-sünneh.

Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu sözünde diyor ki: Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu sözünde diyor ki:

''Kim bâtınını, içini murakabe ve ihlâs ile''Kim bâtınını, içini murakabe ve ihlâs ile sahih yaparsa, sahihleştirirse,sahih yaparsa, sahihleştirirse, sıhhatli yaparsa, sağlıklı hale getirirse''sıhhatli yaparsa, sağlıklı hale getirirse'' Zeyyenellâhu zâhirahû...Zeyyenellâhu zâhirahû... ''Allah onun zâhirini de mücahede ve sünette ittiba ile ziynetlendirir.'' ''Allah onun zâhirini de mücahede ve sünette ittiba ile ziynetlendirir.''

Bu kelimeleri izah etmemiz lazım,Bu kelimeleri izah etmemiz lazım, bilmeyenler bunlardan bir şey anlayamazlar.bilmeyenler bunlardan bir şey anlayamazlar. Tercüme ediyoruz ama tercümede kullandığımız Tercüme ediyoruz ama tercümede kullandığımız kelimeleri de anlayamayınca mâna kapalı kalmış olur. kelimeleri de anlayamayınca mâna kapalı kalmış olur.

İnsanın bir iç âlemi var.İnsanın bir iç âlemi var. Hepimizin; sizin de var, bizim de var. Hepimizin; sizin de var, bizim de var. Yani bilseniz de bilmeseniz de insanın bir dışı, bir içi var.Yani bilseniz de bilmeseniz de insanın bir dışı, bir içi var. Dışı hem görünümüdür hem de hareketleridir.Dışı hem görünümüdür hem de hareketleridir. Oturuyoruz, kalkıyoruz, kızıyoruz, Oturuyoruz, kalkıyoruz, kızıyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz, koşuyoruz;bağırıyoruz, çağırıyoruz, koşuyoruz; bunlar zâhirde başkasına görünen taraflarımız.bunlar zâhirde başkasına görünen taraflarımız. Bizi görüyor: ''Koşmakta, şimdi oturdu, şimdi konuşuyor, Bizi görüyor: ''Koşmakta, şimdi oturdu, şimdi konuşuyor, şimdi sustu, şimdi yattı.'' filan diye…şimdi sustu, şimdi yattı.'' filan diye… ''Yüzü güzel, boyu uzun, saçları sarı, sakalı kıvırcık.'' filan gibi.''Yüzü güzel, boyu uzun, saçları sarı, sakalı kıvırcık.'' filan gibi. İnsanın dışındaki manzarası,İnsanın dışındaki manzarası, başkası tarafından gözle görülebilenbaşkası tarafından gözle görülebilen dış görünümü ve dışa akseden hareketlerine zâhir denir. dış görünümü ve dışa akseden hareketlerine zâhir denir.

Benim namaz kılmam, senin hacca gitmen;Benim namaz kılmam, senin hacca gitmen; bu da zâhirî bir hareket.bu da zâhirî bir hareket. ''Uçağa bindi, dün falanca yere gönderdik.''Uçağa bindi, dün falanca yere gönderdik. Umreye gittiler. 20 gün sonra gelecek.'' filan diyoruz.Umreye gittiler. 20 gün sonra gelecek.'' filan diyoruz. Bu da zâhir. Bu da zâhir. Yüzü de zâhir. Yüzü de zâhir. Namazın, orucun, haccın, zekâtın hepsinin bir zâhiri vardır.Namazın, orucun, haccın, zekâtın hepsinin bir zâhiri vardır. Bunu ilmihal kitapları anlatıyor.Bunu ilmihal kitapları anlatıyor. Abdestin, orucun, namazın zâhiri vardır; Abdestin, orucun, namazın zâhiri vardır; ''Şeklen şöyle olacak, şöyle duracaksın, elini şöyle bağlayacaksın,''Şeklen şöyle olacak, şöyle duracaksın, elini şöyle bağlayacaksın, Allahu Ekber derken şuraya kadar kaldıracaksın.''Allahu Ekber derken şuraya kadar kaldıracaksın.'' vesaire gibi, bunlar zâhir. vesaire gibi, bunlar zâhir.

Zâhiri ve bâtını öğrendik. Zâhiri ve bâtını öğrendik.

Bilmediğimiz ne kaldı? Bilmediğimiz ne kaldı?

''Allah, bâtınını murakabe ve ihlâs ile''Allah, bâtınını murakabe ve ihlâs ile sağlıklı ve sıhhatli yapmayı başaran insanınsağlıklı ve sıhhatli yapmayı başaran insanın zâhirini de mücahede ve sünnete ittiba ile ziynetlendirir.'' diyor. zâhirini de mücahede ve sünnete ittiba ile ziynetlendirir.'' diyor.

Demek ki o mübarek insanların nazarında dışın süslenmesi,Demek ki o mübarek insanların nazarında dışın süslenmesi, zâhirin süsü, ziyneti neymiş? zâhirin süsü, ziyneti neymiş?

İki şeymiş: Bir mücahede, iki sünnet-i seniyyeye ittiba.İki şeymiş: Bir mücahede, iki sünnet-i seniyyeye ittiba. Burada bu cümle, gerçek sofilerin zihniyetini gösteriyor. Burada bu cümle, gerçek sofilerin zihniyetini gösteriyor.

Zâhir süsü diye biz ne biliriz? Zâhir süsü diye biz ne biliriz?

Elbisenin güzelliği, boy pos, kavuk, cübbe,Elbisenin güzelliği, boy pos, kavuk, cübbe, sakal sürme vesaire, biz bunu biliriz. sakal sürme vesaire, biz bunu biliriz.

Ebû Abdirrahman es-Sülemî'yiEbû Abdirrahman es-Sülemî'yi ya da Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin devrinin müslümanının ya da Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin devrinin müslümanının zâhir deyince zâhirde gördüğü süsü neymiş? zâhir deyince zâhirde gördüğü süsü neymiş?

Bir mücahede, iki sünnet-i seniyyeye ittiba.Bir mücahede, iki sünnet-i seniyyeye ittiba. Demek ki bir insan sünnet-i seniyyeye uygun hareket ediyorsa Demek ki bir insan sünnet-i seniyyeye uygun hareket ediyorsa onların nazarında en güzel, en süslü insan.onların nazarında en güzel, en süslü insan. Mücahedede ise en kıymetli insan.Mücahedede ise en kıymetli insan. Dikkat ediyor musunuz ne kadar önemli bir nokta? Dikkat ediyor musunuz ne kadar önemli bir nokta? Tasavvuf konusunda ileri geri söz söyleyenler var. Tasavvuf konusunda ileri geri söz söyleyenler var. Hatta haddi, hakkı,bilgisi, ilmi ve irfanı olmadığı haldeHatta haddi, hakkı,bilgisi, ilmi ve irfanı olmadığı halde tasavvuf hakkında yekün çizgisi çekiptasavvuf hakkında yekün çizgisi çekip hüküm vermeye kalkışan zavallılar var. hüküm vermeye kalkışan zavallılar var.

O devrin insanının, müslümanının nazarında süs neymiş?O devrin insanının, müslümanının nazarında süs neymiş? Sünnet-i seniyyeye ittiba ve mücahedeymiş. Sünnet-i seniyyeye ittiba ve mücahedeymiş.

Mücahede nedir? Mücahede nedir?

Sünnet-i seniyyeye uymayı anladık. Sünnet-i seniyyeye uymayı anladık. Sakallı sarıklı olacak, namazları camide kılacak,Sakallı sarıklı olacak, namazları camide kılacak, sünnet-i seniyyede belirtilen âdaba riayet edecek, sünnet-i seniyyede belirtilen âdaba riayet edecek, hayatı sahabe hayatı gibi olacak.hayatı sahabe hayatı gibi olacak. Her hareketi, her hali sahabe gibi olacak. Her hareketi, her hali sahabe gibi olacak.

Mücahede nedir? Mücahede nedir?

Düşmandan bahsedilmediği için buradaki mücahedeDüşmandan bahsedilmediği için buradaki mücahede çok net olarak insanın kendi nefsi ile mücahedesidir. çok net olarak insanın kendi nefsi ile mücahedesidir. Gidip düşmanla hudutlarda, savaş alanlarında çarpışmak değil; Gidip düşmanla hudutlarda, savaş alanlarında çarpışmak değil; kişinin nefsiyle çarpışmasıdır. kişinin nefsiyle çarpışmasıdır.

Bu arzu edilen şey nasıl hasıl olacak,Bu arzu edilen şey nasıl hasıl olacak, bunu nasıl sağlayacağız? bunu nasıl sağlayacağız?

Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu sözünde bize onun anahtarını veriyor. Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu sözünde bize onun anahtarını veriyor.

''Ben kabul ettim,''Ben kabul ettim, bu iki hedef Kur'ân-ı Kerîm'in iyi müslümana bu iki hedef Kur'ân-ı Kerîm'in iyi müslümana ‘şöyle ol' diye gösterdiği hedeftir, benim amacımdır.‘şöyle ol' diye gösterdiği hedeftir, benim amacımdır. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyacağımPeygamber Efendimiz'in sünnetine uyacağım ve nefsimle cihat eden bir kimse olacağım. ve nefsimle cihat eden bir kimse olacağım. Nefsimi kahreden, tezkiye eden bir insan olacağım. Nefsimi kahreden, tezkiye eden bir insan olacağım. Tamam ama bunun yolu nedir?'' Tamam ama bunun yolu nedir?''

Murakabe ve ihlâsmış. Murakabe ve ihlâsmış.

İhlâsı bilirsiniz; amelin halis niyetle yapılması,İhlâsı bilirsiniz; amelin halis niyetle yapılması, kalbin niyetinin temiz pâk olması, içinin tertemiz olması,kalbin niyetinin temiz pâk olması, içinin tertemiz olması, çok iyi duygulara sahip olması. çok iyi duygulara sahip olması.

Murakabe nedir? Murakabe nedir?

Murakabe; kısaca kontrol demek.Murakabe; kısaca kontrol demek. Gözlemek, gözetlemek demek. Gözlemek, gözetlemek demek. İyi bir müslüman olmak için, İyi bir müslüman olmak için, içini müşahedeye ve gözleme alacak, içini müşahedeye ve gözleme alacak, kalbini tarassut altına alacak, koruyacak, kalbini tarassut altına alacak, koruyacak, kollayacak, gözleyecek, savunacak. kollayacak, gözleyecek, savunacak.

Neye karşı? Neye karşı?

Hatarâta karşı, havâtıra karşı.Hatarâta karşı, havâtıra karşı. Kalbine gelen eğri büğrü fikirlere, yalan yanlış düşüncelere,Kalbine gelen eğri büğrü fikirlere, yalan yanlış düşüncelere, vesveselere, aklına gelen abuk sabuk hatıralara,vesveselere, aklına gelen abuk sabuk hatıralara, tehlikeli tehlikeli bir takım düşüncelere vesairelere karşı tehlikeli tehlikeli bir takım düşüncelere vesairelere karşı uyanık olacak ve onları gönlüne yanaştırmayacak, dikkat edecek.uyanık olacak ve onları gönlüne yanaştırmayacak, dikkat edecek. Kalbinde kötü duygu, kötü fikir olmayacak,Kalbinde kötü duygu, kötü fikir olmayacak, kötü, eğri büğrü hatıralar aklına gelmeyecek. kötü, eğri büğrü hatıralar aklına gelmeyecek.

Ve in tübdü mâ fî enfüsiküm ev tuhfûhu yuhâsibküm bihillah.Ve in tübdü mâ fî enfüsiküm ev tuhfûhu yuhâsibküm bihillah. ''Nefislerinizdeki şeyleri gizleseniz de âşikâre eyleseniz de''''Nefislerinizdeki şeyleri gizleseniz de âşikâre eyleseniz de'' saklasanız da saklamasanız da, gösterseniz de göstermeseniz desaklasanız da saklamasanız da, gösterseniz de göstermeseniz de Allah sizi onunla hesaba çekecek.'' Allah sizi onunla hesaba çekecek.''

İçinizden geçenlerden dolayı hesaba çekileceksiniz.İçinizden geçenlerden dolayı hesaba çekileceksiniz. Bu âyet-i kerîme indiği zaman sahabe-i kirâm mahvoldular, Bu âyet-i kerîme indiği zaman sahabe-i kirâm mahvoldular, ağlaştılar, fevkalade üzüldüler.ağlaştılar, fevkalade üzüldüler. ''Eyvah, içimizden geçenden dolayı da muahaze edileceksek yandık!''''Eyvah, içimizden geçenden dolayı da muahaze edileceksek yandık!'' diye çok perişan oldular.diye çok perişan oldular. O hususta hafifletici âyet-i kerîmeler indiği de rivayet ediliyorO hususta hafifletici âyet-i kerîmeler indiği de rivayet ediliyor ama o rivayetleri de makbul, kabul ediyoruz.ama o rivayetleri de makbul, kabul ediyoruz. Fakat insanın içindeki duyguları da murakabe, kontrol etmesi, Fakat insanın içindeki duyguları da murakabe, kontrol etmesi, kötü duygulara gönlünde yer vermemeye dikkat etmesi,kötü duygulara gönlünde yer vermemeye dikkat etmesi, geleni de savuşturup sürüp çıkarması lazım.geleni de savuşturup sürüp çıkarması lazım. İşte buna murakabe diyoruz. İşte buna murakabe diyoruz.

Tarikatte tasavvufta çok önemli bir nokta.Tarikatte tasavvufta çok önemli bir nokta. Ve bizim kardeşlerimiz bunu yapmıyorlar.Ve bizim kardeşlerimiz bunu yapmıyorlar. Yıllar yılı 40 yıl, 50 yıl, 60 yıl derviş olarak yaşamış,Yıllar yılı 40 yıl, 50 yıl, 60 yıl derviş olarak yaşamış, derviş olarak hayata gözlerini yummuş insanlar derviş olarak hayata gözlerini yummuş insanlar bu işlerini yapmıyorlar; yapılmıyor, yapmıyorsunuz, yapmıyorlar.bu işlerini yapmıyorlar; yapılmıyor, yapmıyorsunuz, yapmıyorlar. Yani konuşuyorsun; arkadaşlarına karşı niyetlerine, Yani konuşuyorsun; arkadaşlarına karşı niyetlerine, davranışlarına, kalbindeki fırtınalara bakıyorsun, berbat.davranışlarına, kalbindeki fırtınalara bakıyorsun, berbat. Bunları temizlemesi lazım. Bunları temizlemesi lazım.

İnsan şâirâne sözlerle işin hakikatini ne derecede anlar, bilmiyorum ama; İnsan şâirâne sözlerle işin hakikatini ne derecede anlar, bilmiyorum ama;

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak

Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan. Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.

Bu şahane bir sözdür.Bu şahane bir sözdür. Sür çıkar ağyârı dilden.Sür çıkar ağyârı dilden. Dil, gönül demek. Dil, gönül demek. Gönlünden Allah'tan gayrı olan şeyleri defet, Gönlünden Allah'tan gayrı olan şeyleri defet, sür çıkar, önüne kat sürüp çıkar. sür çıkar, önüne kat sürüp çıkar.

İnsan sürüyü sürüp ekin tarlasına sokar mı?İnsan sürüyü sürüp ekin tarlasına sokar mı? Sürüp çıkardığı gibi, Sür çıkar ağyârı dilden; Sürüp çıkardığı gibi, Sür çıkar ağyârı dilden; ''Gönlünden ağyârı, yabancıları temizle, ''Gönlünden ağyârı, yabancıları temizle, çıkart, defet, kalmasın.'' diyor. çıkart, defet, kalmasın.'' diyor.

Eski insanlar, bu devrin insanlarıEski insanlar, bu devrin insanları Hâris b. Esed el-Muhâsibî gibi büyük zâtlar,Hâris b. Esed el-Muhâsibî gibi büyük zâtlar, büyük evliyâullah, tasavvufu bilenler, büyük evliyâullah, tasavvufu bilenler, büyük öğreticiler ve büyük öğrenciler. büyük öğreticiler ve büyük öğrenciler. O zaman talebeler de büyük, öğreticiler de büyük. O zaman talebeler de büyük, öğreticiler de büyük. Onlar gözlerini kapatırlar, iç âlemlerine teveccüh ederler Onlar gözlerini kapatırlar, iç âlemlerine teveccüh ederler ve iç âlemlerine yalan yanlış vesveselerin, fikirlerin,ve iç âlemlerine yalan yanlış vesveselerin, fikirlerin, hatıraların, düşüncelerin, hayallerin gelmesine bile müsaade etmezlerdi.hatıraların, düşüncelerin, hayallerin gelmesine bile müsaade etmezlerdi. Onlarla mücadele ederlerdi.Onlarla mücadele ederlerdi. Bu murakabe haline özen gösterirlerdi, dikkat ederlerdi.Bu murakabe haline özen gösterirlerdi, dikkat ederlerdi. Siz de dikkat edeceksiniz ki dışınızda o istenilen alâmetler belirsin. Siz de dikkat edeceksiniz ki dışınızda o istenilen alâmetler belirsin. Sünnet-i seniyyeye uymak,Sünnet-i seniyyeye uymak, nefisle mücadelede başarı kazanıp nefisle mücadelede başarı kazanıp en büyük mücahit sıfatına ermek mümkün olsun. en büyük mücahit sıfatına ermek mümkün olsun.

Gönlünü kontrol edeceksin,Gönlünü kontrol edeceksin, silahı eline alıp gönlünde nöbet tutacaksın, silahı eline alıp gönlünde nöbet tutacaksın, gönlüne yabancıyı sokmayacaksın. gönlüne yabancıyı sokmayacaksın. Gönül kaleni muhafaza edeceksin.Gönül kaleni muhafaza edeceksin. İçine düşman girmesin, o şehre düşman saldırmasın,İçine düşman girmesin, o şehre düşman saldırmasın, surları yıkıp içeri girmesin diye gönül kaleni muhafaza edersensurları yıkıp içeri girmesin diye gönül kaleni muhafaza edersen ve halis niyetli, ihlâs sahibi olursanve halis niyetli, ihlâs sahibi olursan o zaman sünnet-i seniyyeye ittiba ile dışın ziynetlenir. o zaman sünnet-i seniyyeye ittiba ile dışın ziynetlenir. Tam bir sahabe müslümanlığı gibi bir müslümanlığa sahip olursun Tam bir sahabe müslümanlığı gibi bir müslümanlığa sahip olursun ve tam bir mücahit olursun. ve tam bir mücahit olursun. Hiç nefsinin oyununa gelmeyen, esir olmayan,Hiç nefsinin oyununa gelmeyen, esir olmayan, kale gibi sağlam bir insan olabilirsin.kale gibi sağlam bir insan olabilirsin. O halde bu kadar izahtan sonra sözü bir daha okuyalım. O halde bu kadar izahtan sonra sözü bir daha okuyalım.

''Kim bâtınını murakabe ve ihlâs ile''Kim bâtınını murakabe ve ihlâs ile sağlıklı sıhhatli yapmaya muvaffak olursa sağlıklı sıhhatli yapmaya muvaffak olursa Allah da onun zâhirini o zamanAllah da onun zâhirini o zaman mücahede ve sünnete ittiba ile ziynetlendirir.'' mücahede ve sünnete ittiba ile ziynetlendirir.''

O zaman dış hareketleri de güzel olur.O zaman dış hareketleri de güzel olur. İçi güzel olunca dışı da güzel olur. İçi güzel olunca dışı da güzel olur. Kısaca şöyle söyleyelim.Kısaca şöyle söyleyelim. Bir testinin içine neyi koyarsan gözeneklerinden dışarıya o sızar. Bir testinin içine neyi koyarsan gözeneklerinden dışarıya o sızar. Sirke koyarsan sirke sızar, su koyarsan su, gaz koyarsan gaz sızar. Sirke koyarsan sirke sızar, su koyarsan su, gaz koyarsan gaz sızar.

Eskiden her kap topraktan yapıldığı için ''her kap'' demişler. Eskiden her kap topraktan yapıldığı için ''her kap'' demişler.

Küllü inain yetereşşehu bi-mâ fîhi.Küllü inain yetereşşehu bi-mâ fîhi. ''Her kap içinde ne varsa dışına onu sızdırır.'' ''Her kap içinde ne varsa dışına onu sızdırır.''

''Dış tarafından o ıslaklığı belli olur.'' demişler.''Dış tarafından o ıslaklığı belli olur.'' demişler. ''İçini düzelt ki dışın güzel olsun.'' demiş oluyor ''İçini düzelt ki dışın güzel olsun.'' demiş oluyor kısaca Hâris-i Muhâsibî bu sözüyle. kısaca Hâris-i Muhâsibî bu sözüyle.

İçini nasıl güzelleştireceksin? İçini nasıl güzelleştireceksin?

İhlâsa çok dikkat edeceksin,İhlâsa çok dikkat edeceksin, yaptığın her şeyi Allah rızası olsun diye yapmaya gayret edeceksin. yaptığın her şeyi Allah rızası olsun diye yapmaya gayret edeceksin. Bir de elinde silah, kalbine düşman gelmesin diye pür dikkat Bir de elinde silah, kalbine düşman gelmesin diye pür dikkat bekleyeceksin, murakıb olacaksın, murakabe edeceksin.bekleyeceksin, murakıb olacaksın, murakabe edeceksin. Kalbini kontrolsüz bırakmayacaksın.Kalbini kontrolsüz bırakmayacaksın. Bu iki şey oldu mu o zaman Bu iki şey oldu mu o zaman dışında sünnet-i seniyyeye uygunlukta muvaffak olursun. dışında sünnet-i seniyyeye uygunlukta muvaffak olursun. Sözlerin, hareketlerin, işlerin güzel olur,Sözlerin, hareketlerin, işlerin güzel olur, nefsini yenebilen bir insan olursun demiş oluyor. nefsini yenebilen bir insan olursun demiş oluyor. Sözlerin mânası bu kadar kısa, bu kadar derin, Allahu a'lem. Sözlerin mânası bu kadar kısa, bu kadar derin, Allahu a'lem.

Semi'tü Ebâ BekrinSemi'tü Ebâ Bekrin Muhammedebne Abdillahi'r-râziyye yekûlü,Muhammedebne Abdillahi'r-râziyye yekûlü, semi'tü Ebâ Osmâne yekûlü: semi'tü Ebâ Osmâne yekûlü: Enşede kavvâlün beyne yedey Enşede kavvâlün beyne yedey Hârisini'l-Muhâsibiyyi hâzihi'l-ebyât: Hârisini'l-Muhâsibiyyi hâzihi'l-ebyât:

Fe kâme yetevâcedü ve yebkî hattâ rahimehû küllü men hadarahû. Fe kâme yetevâcedü ve yebkî hattâ rahimehû küllü men hadarahû.

''Ebû Bekir Muhammed b. Abdillah er-Râzî demiş ki:''Ebû Bekir Muhammed b. Abdillah er-Râzî demiş ki: Ben Ebû Osman isimli zattan şöyle duydum:'' Ben Ebû Osman isimli zattan şöyle duydum:''

Ebû Osman, Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin çağdaşı.Ebû Osman, Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin çağdaşı. Onu gören, onunla konuşan kimse. Onu gören, onunla konuşan kimse.

Enşede kavvâlün beyne yedeyEnşede kavvâlün beyne yedey Hârisini'l-Muhâsibiyyi hâzihi'l-ebyât. Hârisini'l-Muhâsibiyyi hâzihi'l-ebyât. ''Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin önünde ''Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin önünde bir şarkıcı, türkücü şu beyitleri okudu.'' bir şarkıcı, türkücü şu beyitleri okudu.''

Kavvâl, söz söyleyen demek ama çok söz söyleyen demek.Kavvâl, söz söyleyen demek ama çok söz söyleyen demek. Sanıyorum o zamanların insanları içinde kavvâl denilenSanıyorum o zamanların insanları içinde kavvâl denilen bizim ilahi, türkü söylediğimiz gibi, bizim ilahi, türkü söylediğimiz gibi, biraz da makamlı şiir söyleyen, biraz da makamlı şiir söyleyen, hikayeler anlatan kimseler vardı, kalabalık etrafında toplanırdı. hikayeler anlatan kimseler vardı, kalabalık etrafında toplanırdı. Onlar da onları böyle sözleriyle Onlar da onları böyle sözleriyle hoşlarına gidecek şeyler söyleyerek eğlendirirlerdi. hoşlarına gidecek şeyler söyleyerek eğlendirirlerdi.

Bunların bir kısmına kassâs denilir.Bunların bir kısmına kassâs denilir. Bunlar hikaye anlatıyorlar. Bunlar hikaye anlatıyorlar. Bu bizim alimlerin; ''Ben şundan işittim, ben şundan işittim.'' dediği tarzda Bu bizim alimlerin; ''Ben şundan işittim, ben şundan işittim.'' dediği tarzda sıhhatli haber değil de masal, hikaye, uydurma ne olursa… sıhhatli haber değil de masal, hikaye, uydurma ne olursa… Maksat, meddahlar gibi bizim insanların hoşuna gidecek şeyler söylemek.Maksat, meddahlar gibi bizim insanların hoşuna gidecek şeyler söylemek. Bunlara kassâs deniliyor.Bunlara kassâs deniliyor. Kıssaları, hikayeleri -rivayet sağlam olsun çürük olsun- Kıssaları, hikayeleri -rivayet sağlam olsun çürük olsun- anlatan hikayeciler, eğlendiriciler demek.anlatan hikayeciler, eğlendiriciler demek. Kavvâl de işte bu mânada bir şey. Kavvâl de işte bu mânada bir şey. Söz söyleyip halkı panayırlarda, Söz söyleyip halkı panayırlarda, şurada burada eğlendiren kimseler. şurada burada eğlendiren kimseler. Bunlar yüksek sesle okurlar, ötekiler de dinler. Bunlar yüksek sesle okurlar, ötekiler de dinler.

Kavvâl'in birisi şu beyitleri okumuş.Kavvâl'in birisi şu beyitleri okumuş. Bu beyitleri duyunca Hâris b. Esed el-Muhâsibî Bu beyitleri duyunca Hâris b. Esed el-Muhâsibî onun önünde okumuş, onun civarında okumuş. onun önünde okumuş, onun civarında okumuş.

Fe kâme yetevâcedü, ''Vecde gelmiş.''Fe kâme yetevâcedü, ''Vecde gelmiş.'' Hâris b. Esed el-Muhâsibî kendinden geçmiş, coşmuş,Hâris b. Esed el-Muhâsibî kendinden geçmiş, coşmuş, vecde gelmiş ve ağlamaya başlamış. vecde gelmiş ve ağlamaya başlamış. Vecd içinde kendinden geçip gözyaşları dökmeye başlamış.'' Vecd içinde kendinden geçip gözyaşları dökmeye başlamış.''

Ve yebkî hattâ rahimehû küllü men hadarahû.Ve yebkî hattâ rahimehû küllü men hadarahû. ''O kadar ki etrafındaki herkes onun o ağlayışına, o haline acımışlar.'' ''O kadar ki etrafındaki herkes onun o ağlayışına, o haline acımışlar.''

Etrafındaki herkesin kendisine acıyıp,Etrafındaki herkesin kendisine acıyıp, merhamet edip üzülecekleri şekilde ağlamış, vecde gelmiş. merhamet edip üzülecekleri şekilde ağlamış, vecde gelmiş.

Ene fi'l-ğurbeti ebkî Ene fi'l-ğurbeti ebkî

Mâ beket aynü ğarîbi Mâ beket aynü ğarîbi

Lem ekün yevme hurûcî Lem ekün yevme hurûcî

Min bilâdî bi-musîbi Min bilâdî bi-musîbi

Aceben lî ve li-terkî Aceben lî ve li-terkî

Vatanen fîhi habîbî! Vatanen fîhi habîbî!

Burada üç beyit var.Burada üç beyit var. Öteki şahıs bu üç beyti herhalde biraz da elini kulağına koyup makamlı okuyor. Öteki şahıs bu üç beyti herhalde biraz da elini kulağına koyup makamlı okuyor. Eskiden buralarda keten helvacılar vardı,Eskiden buralarda keten helvacılar vardı, İstanbul'da dolaşırdı, mahalle aralarında maniler söylerlerdi. İstanbul'da dolaşırdı, mahalle aralarında maniler söylerlerdi. Onun gibi bir şey olmalı.Onun gibi bir şey olmalı. Bunları yüksek sesle söyleyince vecde gelmiş, Bunları yüksek sesle söyleyince vecde gelmiş, gözyaşları dökmeye başlamış. gözyaşları dökmeye başlamış. Bu üzüntüsü, ağlaması, etrafındaki herkes kendisine acıyacak kadar uzun devam etmiş. Bu üzüntüsü, ağlaması, etrafındaki herkes kendisine acıyacak kadar uzun devam etmiş. Şimdi bu sözlerin mânasını açıklayalım; Şimdi bu sözlerin mânasını açıklayalım;

Ene fi'l-ğurbeti ebkî.Ene fi'l-ğurbeti ebkî. ''Ben de gurbette ağlamaktayım.'' ''Ben de gurbette ağlamaktayım.''

Mâ beket aynü ğarîbi.Mâ beket aynü ğarîbi. ''Gurbette olan bir kişinin gözünün ağladığı müddetçe.'' ''Gurbette olan bir kişinin gözünün ağladığı müddetçe.'' Gurbettekiler hep vatanlarını özlerler, ağlarlar.Gurbettekiler hep vatanlarını özlerler, ağlarlar. Biz de Buhara'dan bir genci burada ders okusun diye getirdik, Biz de Buhara'dan bir genci burada ders okusun diye getirdik, dayanamadı, kalktı gitti. dayanamadı, kalktı gitti. Bugün insan gurbette olunca vatanını özlüyor ve ağlıyor. Bugün insan gurbette olunca vatanını özlüyor ve ağlıyor. Bazen gerçekten ağlar, bazen içi ağlarBazen gerçekten ağlar, bazen içi ağlar yani gurbette olduğu için içi kan ağlar. yani gurbette olduğu için içi kan ağlar.

''Gurbette olan kişinin gözünün ağladığı müddetçe''Gurbette olan kişinin gözünün ağladığı müddetçe ben de gurbette ağlamaktayım.'' ben de gurbette ağlamaktayım.''

Burada mâ beket aynü ğarîbi deki mâ ed-deymûme derler.Burada mâ beket aynü ğarîbi deki mâ ed-deymûme derler. ''Müddetçe'' demek. ''Müddetçe'' demek.

Lem ekün yevme hurûcî min bilâdî bi-musîbi.Lem ekün yevme hurûcî min bilâdî bi-musîbi. ''Beldemden, yaşadığım vatanımın olduğu yerlerden''Beldemden, yaşadığım vatanımın olduğu yerlerden dışarı çıktığım zaman isabetli bir iş yapmış değildim.'' dışarı çıktığım zaman isabetli bir iş yapmış değildim.''

Ve yahut belki,Ve yahut belki, ''O zaman başıma bir musîbet gelmiş değildi.'' diye de anlayabiliriz.''O zaman başıma bir musîbet gelmiş değildi.'' diye de anlayabiliriz. Ama birincisi ''İsabetli bir iş yapmış olmadım, Ama birincisi ''İsabetli bir iş yapmış olmadım, keşke çıkmasaydım.'' demek istiyor. keşke çıkmasaydım.'' demek istiyor.

''Vatanımdan çıktığım zaman iyi bir iş yapmadım.''Vatanımdan çıktığım zaman iyi bir iş yapmadım. Keşke çıkmasaydım.'' Keşke çıkmasaydım.''

Aceben lî.Aceben lî. ''Benim ne kadar şaşırılacak bir durumum var,''Benim ne kadar şaşırılacak bir durumum var, bana hayret edilmeli.'' bana hayret edilmeli.''

Ve li-terkî vatanen fîhi habîbî.Ve li-terkî vatanen fîhi habîbî. ''Nasıl oldu da içinde sevgilimin olduğu vatanı terk ettim.''Nasıl oldu da içinde sevgilimin olduğu vatanı terk ettim. Benim bu içinde sevgilimin olduğu vatanı terk etmeme Benim bu içinde sevgilimin olduğu vatanı terk etmeme ve bana çok hayret edilmek gerekir.ve bana çok hayret edilmek gerekir. Nasıl yaptım bu işi hayret doğrusu!'' diyor. Nasıl yaptım bu işi hayret doğrusu!'' diyor.

''Gurbetteki kişilerin, garibanın gözlerinin ağladığı müddetçe''Gurbetteki kişilerin, garibanın gözlerinin ağladığı müddetçe benim gözüm de gurbette ağlayacak.benim gözüm de gurbette ağlayacak. Çünkü benim ülkemden, vatanımdaki o beldelerimden dışarı çıktığım zamanÇünkü benim ülkemden, vatanımdaki o beldelerimden dışarı çıktığım zaman isabetli bir şey yapmadım, şimdi anlıyorum. isabetli bir şey yapmadım, şimdi anlıyorum. İyi bir şey yapmadım.İyi bir şey yapmadım. Bana çok şaşırılır; Bana çok şaşırılır; benim içinde sevgili olan vatanı bırakıp da benim içinde sevgili olan vatanı bırakıp da böyle diyâr-ı gurbete çıkmama çok hayret edilir.böyle diyâr-ı gurbete çıkmama çok hayret edilir. Hayret doğrusu bu işi nasıl yaptım!'' diye bu şiiri söylemiş.Hayret doğrusu bu işi nasıl yaptım!'' diye bu şiiri söylemiş. Hâris b. Esed vecde geliyor ve ağlıyor,Hâris b. Esed vecde geliyor ve ağlıyor, vecdi devam ediyor, ediyor, ediyor herkes kendisine;vecdi devam ediyor, ediyor, ediyor herkes kendisine; ''Vah kendisini helak etti.'' diye acıyor. ''Vah kendisini helak etti.'' diye acıyor.

Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu şiirlerden niçin ağlıyor? Hâris b. Esed el-Muhâsibî bu şiirlerden niçin ağlıyor?

Bu şiiri yazan kimse belki maddî bir sevgiyi terennüm ediyordur.Bu şiiri yazan kimse belki maddî bir sevgiyi terennüm ediyordur. Belki kendisinin kasabasında, köyünde, obasında nişanlısı vardır,Belki kendisinin kasabasında, köyünde, obasında nişanlısı vardır, mesela oradan ayrıldı, diyâr-ı gurbette işleri bitmedi, mesela oradan ayrıldı, diyâr-ı gurbette işleri bitmedi, bir türlü geriye dönemedi, nişanlısını da özlüyor. bir türlü geriye dönemedi, nişanlısını da özlüyor. ''Hay Allah ne diye bıraktım ben oraları, ''Hay Allah ne diye bıraktım ben oraları, bu işi de yapmasaydım, buralara da gelmeseydim, bu işi de yapmasaydım, buralara da gelmeseydim, ayrı da kaldım, gidemedim de…'' diye ağlıyor.ayrı da kaldım, gidemedim de…'' diye ağlıyor. O şeye hasretini çekiyor.O şeye hasretini çekiyor. Belki bu şiiri yazanın böyle bir gönül macerasıdır. Belki bu şiiri yazanın böyle bir gönül macerasıdır. Maddî bir sevgidir. Maddî bir sevgidir. Amma Hâris b. Esed el-Muhâsibî bunu kendisine uyguluyor. Amma Hâris b. Esed el-Muhâsibî bunu kendisine uyguluyor. Bu duyduğu türküyü, şarkıyı kendi noktasından tefsir ediyor,Bu duyduğu türküyü, şarkıyı kendi noktasından tefsir ediyor, kendi durumunun da öyle olduğunu düşünüyor. kendi durumunun da öyle olduğunu düşünüyor.

''Ben sevgilimin olduğu vatanı bırakıp da ne diye buraya geldim?''Ben sevgilimin olduğu vatanı bırakıp da ne diye buraya geldim? Gözüm artık bu diyar-ı gurbette ağlayacak da ağlayacak.'' diyor. Gözüm artık bu diyar-ı gurbette ağlayacak da ağlayacak.'' diyor.

Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin sevgilisi kim? Hâris b. Esed el-Muhâsibî'nin sevgilisi kim?

Allah'u Teâlâ hazretleri. Allah'u Teâlâ hazretleri.

Onun bulunduğu yer neresi? Onun bulunduğu yer neresi?

Görünmeyen âlem, öbür âlem.Görünmeyen âlem, öbür âlem. Biz o âlemden bu dünya âlemine gelmişiz,Biz o âlemden bu dünya âlemine gelmişiz, burası diyâr-ı gurbet. burası diyâr-ı gurbet. Bu, hadîs-i şerîflerde de çok söylenen bir şeydir. Bu, hadîs-i şerîflerde de çok söylenen bir şeydir. Burası bizim diyâr-ı gurbetimiz. Burası bizim diyâr-ı gurbetimiz. Bizim asıl yurdumuz âhiret yurdu. Bizim asıl yurdumuz âhiret yurdu. Biz oradan buraya geldik, asıl vatanımızdan ayrı düştük. Biz oradan buraya geldik, asıl vatanımızdan ayrı düştük. Şu anda gurbetteyiz.Şu anda gurbetteyiz. Öldükten sonra asıl vatanımıza döneceğiz. Öldükten sonra asıl vatanımıza döneceğiz. Sevgili orada, öldüğümüz zaman sevgiliye kavuşacağız.Sevgili orada, öldüğümüz zaman sevgiliye kavuşacağız. İşte Allahu Teâlâ hazretlerine olan iştiyakını, İşte Allahu Teâlâ hazretlerine olan iştiyakını, ondan ayrıldığını ve ondan uzaklarda ondan ayrıldığını ve ondan uzaklarda gariban yolcu gibi olduğunu düşünüpgariban yolcu gibi olduğunu düşünüp vecde geliyor, coşuyor ve saatlerce ağlıyor. vecde geliyor, coşuyor ve saatlerce ağlıyor.

Bu bize Mesnevî'nin başlangıcını da hatırlattı.Bu bize Mesnevî'nin başlangıcını da hatırlattı. Mesnevî; ney, kamış yani kavalın hikayesiyle başlıyor. Mesnevî; ney, kamış yani kavalın hikayesiyle başlıyor. O yanık yanık çalıyor.O yanık yanık çalıyor. İçindeki hava değil sanki ateş;İçindeki hava değil sanki ateş; nerede çalınsa herkesin yüreği yanıyor. nerede çalınsa herkesin yüreği yanıyor. Onlar da üzülüyorlar. Onlar da üzülüyorlar.

Neden? Neden?

Bu kamış aslında kamışlıkta idi.Bu kamış aslında kamışlıkta idi. Oradan kestiler, ağzını yardılar,Oradan kestiler, ağzını yardılar, ateşte kavurdular, ney haline getirdiler, iateşte kavurdular, ney haline getirdiler, i ondan sonra asıl yurdundan ayrı olduğu için yanıyor.ondan sonra asıl yurdundan ayrı olduğu için yanıyor. İşte bu ateş herkesin içinde olmalı,İşte bu ateş herkesin içinde olmalı, herkes asıl yurduna özlem duymalı, herkes asıl yurduna özlem duymalı, herkes asıl sevgi diye kavuşma iştiyakını taşımalı, diyor.herkes asıl sevgi diye kavuşma iştiyakını taşımalı, diyor. Mevlânâ da aynı şeyi söylüyor. Mevlânâ da aynı şeyi söylüyor. Bu türkü de aynı mânayı ifade ettiğinden Bu türkü de aynı mânayı ifade ettiğinden Hâris b. Esed el-Muhâsibî de Mevlânâ gibi Hâris b. Esed el-Muhâsibî de Mevlânâ gibi aynı yolda âşık olduğundanaynı yolda âşık olduğundan o da vecde geliyor ve saatlerce ağlıyor. o da vecde geliyor ve saatlerce ağlıyor. Uzun zaman ağlıyor.Uzun zaman ağlıyor. Bunun ne misali olduğunu söylemiştim.Bunun ne misali olduğunu söylemiştim. Yani insanlar etrafındaki olaylardan ibret alıyorlar.Yani insanlar etrafındaki olaylardan ibret alıyorlar. Etrafına dikkatli bakıyorlar. Etrafına dikkatli bakıyorlar. Yukarıda ''Allah'ın davetine icabet etmek ''sözününYukarıda ''Allah'ın davetine icabet etmek ''sözünün açıklandığı yerde geçmişti. açıklandığı yerde geçmişti. Bir başka hikaye daha anlatalım. Bir başka hikaye daha anlatalım.

Bir şeyh efendi,Bir şeyh efendi, müridleriyle sıcak bir yaz günü birmüridleriyle sıcak bir yaz günü bir Arap diyarında giderken bir buzcu bağırarak buz satıyor.Arap diyarında giderken bir buzcu bağırarak buz satıyor. Şöyle bağırıyor: Şöyle bağırıyor:

İrhamû men yezîbu re'sümâlihî, yâ müslimûn.İrhamû men yezîbu re'sümâlihî, yâ müslimûn. ''Ey müslümanlar?Sermayesi güneşin altında eriyen şu kardeşinize acıyın.'' ''Ey müslümanlar?Sermayesi güneşin altında eriyen şu kardeşinize acıyın.''

Buzunu satıyor.Buzunu satıyor. Çünkü çuvalın altında da olsa, sarılı da olsaÇünkü çuvalın altında da olsa, sarılı da olsa buz sıcaktan erimekte, sermayesi eriyor.buz sıcaktan erimekte, sermayesi eriyor. Satın alırlarsa satmış olacak, parasını alacak. Satın alırlarsa satmış olacak, parasını alacak. Alanlar şerbete koyacaklar akşam içecekler Alanlar şerbete koyacaklar akşam içecekler veya su buzlu olacak, tatlı bir meşrubatı olacak.veya su buzlu olacak, tatlı bir meşrubatı olacak. Almadılar mı, buz zaten çuvalın altında damla damla eriyor.Almadılar mı, buz zaten çuvalın altında damla damla eriyor. Satarken nasıl bağırıyor? Satarken nasıl bağırıyor?

İrhamû men yezîbu re'sümâlihi, yâ müslimûn.İrhamû men yezîbu re'sümâlihi, yâ müslimûn. ''Sermayesi güneşin altında eriyen şu kardeşinize acıyın, ey müslümanlar. ''Sermayesi güneşin altında eriyen şu kardeşinize acıyın, ey müslümanlar. Şu buzları alın.'' Şaka yapıyor, böyle satıyor.Şu buzları alın.'' Şaka yapıyor, böyle satıyor. Ama şeyh efendi bunu duyunca bir nâra atıyor, Ama şeyh efendi bunu duyunca bir nâra atıyor, bir feryat ediyor, yere yığılıyor. bir feryat ediyor, yere yığılıyor. Yüzüne su serpiyorlar, şakaklarını, bileklerini oğuşturuyorlar. Yüzüne su serpiyorlar, şakaklarını, bileklerini oğuşturuyorlar.

''Efendim ne oldu sana?'' diyorlar. ''Efendim ne oldu sana?'' diyorlar.

''Sermayesi eriyen sadece bu mu?''Sermayesi eriyen sadece bu mu? Bizim de sermayemiz eriyor. Bizim de sermayemiz eriyor. Bizim de ömrümüz sermaye.Bizim de ömrümüz sermaye. Yıllar bu sermayeyi eritiyor,Yıllar bu sermayeyi eritiyor, aylar, günler, dakikalar, anlar eritiyor;aylar, günler, dakikalar, anlar eritiyor; onu düşündüm, ondan üzüldüm, ondan feryat ettim.'' diyor. onu düşündüm, ondan üzüldüm, ondan feryat ettim.'' diyor.

Demek ki iyi insanlar, büyük insanlar etrafındaki olaylardanDemek ki iyi insanlar, büyük insanlar etrafındaki olaylardan Allah'ın gizli işaretlerini seziyorlar.Allah'ın gizli işaretlerini seziyorlar. ''Söyleyene değil söyletene bak.'' diyorlar.''Söyleyene değil söyletene bak.'' diyorlar. Olaylardan ibret çıkartıyorlar ve gereken dersi alıyorlar. Olaylardan ibret çıkartıyorlar ve gereken dersi alıyorlar. Onun da Allah tarafından kendisininOnun da Allah tarafından kendisinin karşısına çıkartılmış bir işaret olduğunu düşünüyorlar. karşısına çıkartılmış bir işaret olduğunu düşünüyorlar.

Kâle ve süile'l-Hârisü:Kâle ve süile'l-Hârisü: Men akhari'n-nâsi li-nefsihî fe kâle: Men akhari'n-nâsi li-nefsihî fe kâle: er-Râdî bi'l-makdûri.} er-Râdî bi'l-makdûri.} ''Hâris b. Esed el-Muhâsibî'ye sormuşlar ki;''Hâris b. Esed el-Muhâsibî'ye sormuşlar ki; insanların nefsine karşı en galibi, insanların nefsine karşı en galibi, nefsini en iyi tepeleyen en has müslüman hangisidir?nefsini en iyi tepeleyen en has müslüman hangisidir? Müslüman nefsini yenecek, bu hususta en başarılı kimdir? Müslüman nefsini yenecek, bu hususta en başarılı kimdir? Nefsini en mükemmel tarzda zapt u rapt altına alıp Nefsini en mükemmel tarzda zapt u rapt altına alıp nefsini kahretmekte en büyük başarıyı sağlayan kimdir?'' diye soruyorlar. nefsini kahretmekte en büyük başarıyı sağlayan kimdir?'' diye soruyorlar.

''Nasıl olacak?'' diye sormak istiyor, onu öğrenecek.''Nasıl olacak?'' diye sormak istiyor, onu öğrenecek. ''Şöyle yapandır.'' desin diye .''Şöyle yapandır.'' desin diye . Diyor ki; Diyor ki;

er-Râdî bi'l-makdûri.er-Râdî bi'l-makdûri. ''Allah'ın mukadderâtına razı olandır.'' ''Allah'ın mukadderâtına razı olandır.''

Nefsini en iyi kahreden Allah'ın takdirine razı olandır.Nefsini en iyi kahreden Allah'ın takdirine razı olandır. Allah şuna zenginlik vermiş kendisine vermemiş; Allah şuna zenginlik vermiş kendisine vermemiş; ona güzellik vermiş, buna vermemiş;ona güzellik vermiş, buna vermemiş; ona sıhhat vermiş, buna vermemiş; ona sıhhat vermiş, buna vermemiş; bir sürü mahrumiyetler…bir sürü mahrumiyetler… Nefis bunlardan feryadı basar, insanı ele alır. Nefis bunlardan feryadı basar, insanı ele alır. ''Bak gördün mü işte senin bir şeyin yok,''Bak gördün mü işte senin bir şeyin yok, canın istemiyor mu hadi al şunu da…'' der.canın istemiyor mu hadi al şunu da…'' der. Nefsin vesveseleri, isyanları kendi elinde olmayandan,Nefsin vesveseleri, isyanları kendi elinde olmayandan, karşısında gördüklerinden kaynaklanır. karşısında gördüklerinden kaynaklanır. Karşıdan gördüğünü canı çeker,Karşıdan gördüğünü canı çeker, nefis ister, ister ve insanı kışkırtır. nefis ister, ister ve insanı kışkırtır.

O halde nefsini en çok yenen, yenebilen insan kimdir? O halde nefsini en çok yenen, yenebilen insan kimdir?

Allah'ın mukadderâtına razı,Allah'ın mukadderâtına razı, ''Ne yapalım ona vermiş, bize vermemiş, ''Ne yapalım ona vermiş, bize vermemiş, sus otur oturduğun yerde.'' diyebilen, sus otur oturduğun yerde.'' diyebilen, kadere rıza gösterebilen en yüksek mertebededir. kadere rıza gösterebilen en yüksek mertebededir.

Kâle ve kâle'l-Hârisü.Kâle ve kâle'l-Hârisü. ''Aynı rivayet zinciriyle ''Aynı rivayet zinciriyle yine Hâris b. Esed el-Muhâsibî dedi ki'' yine Hâris b. Esed el-Muhâsibî dedi ki''

el-Halku küllühüm ma'zûrûne fi'l-akli me'hûzûne fi'l-hukmi. el-Halku küllühüm ma'zûrûne fi'l-akli me'hûzûne fi'l-hukmi.

''Halk, yani ahali''''Halk, yani ahali'' Küllühüm ma'zûrûne, ''Hepsi mâzurdur.'' Küllühüm ma'zûrûne, ''Hepsi mâzurdur.'' Fi'l-akli.''Akıl konusunda hepsi mâzurlardır.''Fi'l-akli.''Akıl konusunda hepsi mâzurlardır.'' ''Ama verdikleri hüküm konusunda sorumludurlar.'' ''Ama verdikleri hüküm konusunda sorumludurlar.''

Bundan şunu kast ediyor.Bundan şunu kast ediyor. Aklı insanlara Allah veriyor, kimisine çok, kimisine az veriyor,Aklı insanlara Allah veriyor, kimisine çok, kimisine az veriyor, kimisine cevher olarak eşit vermiş olsa bilekimisine cevher olarak eşit vermiş olsa bile kimisi bu akıl cevherini ilim ve irfan ve terbiyeyle işliyor, kimisi bu akıl cevherini ilim ve irfan ve terbiyeyle işliyor, güzel bir hale getiriyor. güzel bir hale getiriyor. Kimisi de tahsil ve terbiye görmediği için Kimisi de tahsil ve terbiye görmediği için zayıf durumda kalabiliyor;zayıf durumda kalabiliyor; aklı kıt oluyor, azalıyor, ahmak oluyor, ebleh oluyor,aklı kıt oluyor, azalıyor, ahmak oluyor, ebleh oluyor, hafızası zayıf oluyor, anlayışı zayıf oluyor, olabilir. hafızası zayıf oluyor, anlayışı zayıf oluyor, olabilir.

''Bütün ahali, bütün mahluk,''Bütün ahali, bütün mahluk, Allah'ın yarattığı insanlar, Allah'ın yarattığı insanlar, özellikle akılları konusunda mâzurdur.'' özellikle akılları konusunda mâzurdur.''

Allah onları mâzur sayar.Allah onları mâzur sayar. Aklı bu kadar ermiş, bu kadarcık yapabiliyor.Aklı bu kadar ermiş, bu kadarcık yapabiliyor. İbadeti, anlayışı, duası, sözü bu kadar, İbadeti, anlayışı, duası, sözü bu kadar, sezgisi bu kadar, davranışı bu kadar… sezgisi bu kadar, davranışı bu kadar…

Güzel ibadetleri yakalayıp yerli yerinde yapabilmek,Güzel ibadetleri yakalayıp yerli yerinde yapabilmek, Allah'ın sevgisini kazanacak davranışları Allah'ın sevgisini kazanacak davranışları şıp diye ortaya koyabilmek vesaire…şıp diye ortaya koyabilmek vesaire… Bunlar iyi müslümanın çok büyük zeka işi. Bunlar iyi müslümanın çok büyük zeka işi. İyi müslüman olmak zeka işi.İyi müslüman olmak zeka işi. Bir insanın aklı ne kadar ermişse ona göre aklı nispetinde şey yapar.Bir insanın aklı ne kadar ermişse ona göre aklı nispetinde şey yapar. Onun için Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Onun için Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

''İnsanlara akılları kadar konuşun,''İnsanlara akılları kadar konuşun, akılları nispetinde konuşun,akılları nispetinde konuşun, akıllarının almayacağı şeyleri söylemeyin.'' akıllarının almayacağı şeyleri söylemeyin.''

Fıttırırlar, anlayamazlar, yanlış yorumlarlar.Fıttırırlar, anlayamazlar, yanlış yorumlarlar. ''Onlara o ölçüde konuşun.'' demek.''Onlara o ölçüde konuşun.'' demek. Akıl konusunda herkes mâzurdur. Akıl konusunda herkes mâzurdur.

''Sen niye bunun gibi yapamadın,''Sen niye bunun gibi yapamadın, niye Mevlânâ, Bahaeddin-i Nakşibend, niye Mevlânâ, Bahaeddin-i Nakşibend, Abdülkadir-i Geylânî gibi olamadın?'' Abdülkadir-i Geylânî gibi olamadın?''

''Eh, ona yüksek bir deha vermiş, bu kadar akıl vermiş, bu da aşağıda.'' ''Eh, ona yüksek bir deha vermiş, bu kadar akıl vermiş, bu da aşağıda.''

Akıl konusunda hepsi mâzurdur amma;Akıl konusunda hepsi mâzurdur amma; Me'hûzûne fi'l-hukmi. Me'hûzûne fi'l-hukmi. ''Verdikleri hükümler konusunda hepsi sorumludur.'' ''Verdikleri hükümler konusunda hepsi sorumludur.''

Azıcık da olsa aklıyla nasıl bir çalışma muhakeme yürüttü,Azıcık da olsa aklıyla nasıl bir çalışma muhakeme yürüttü, nasıl bir hüküm verdi, nasıl bir iş yaptı?nasıl bir hüküm verdi, nasıl bir iş yaptı? Yaptığı işten sorumludur. Yaptığı işten sorumludur. Allah, akılların farklı olmasını mâzur sayar Allah, akılların farklı olmasını mâzur sayar ama herkes az da olsa aklına göre yaptığı faaliyetinden mesuldür.ama herkes az da olsa aklına göre yaptığı faaliyetinden mesuldür. Hâris b. Esed el-Muhâsibî bunda demek istiyor ki: Hâris b. Esed el-Muhâsibî bunda demek istiyor ki:

''Aklın az veya kıt, alimsin veya cahilsin, anlayışlısın veya değilsin''Aklın az veya kıt, alimsin veya cahilsin, anlayışlısın veya değilsin ama az da olsa kafanı yorduğun zaman ama az da olsa kafanı yorduğun zaman Allah'ın rızasına uygun bir iş ortaya koymaya, Allah'ın rızasına uygun bir iş ortaya koymaya, hükmünün Allah'ın rızasına uygun olmasına gayret et. hükmünün Allah'ın rızasına uygun olmasına gayret et. Çünkü ondan sorumlusun, Çünkü ondan sorumlusun, aklının, tahsilinin, bilginin azlığından sorumlu değilsinaklının, tahsilinin, bilginin azlığından sorumlu değilsin ama hükmünden sorumlusun.ama hükmünden sorumlusun. Hükmün isabetli ise sevap alırsın, yanlışsa onun cezasını çekersin. Hükmün isabetli ise sevap alırsın, yanlışsa onun cezasını çekersin. Onun için hükmüne dikkat et.'' Onun için hükmüne dikkat et.''

Hüküm ne demek? Hüküm ne demek?

Verdiğin hüküm, muhakeme sonunda vardığın sonuç, önemli.Verdiğin hüküm, muhakeme sonunda vardığın sonuç, önemli. Muhakemeni iyi kullan, iyi sonuç bulmaya çalış,Muhakemeni iyi kullan, iyi sonuç bulmaya çalış, sonra karışmam oradan cezaya uğrarsın.sonra karışmam oradan cezaya uğrarsın. Aklın azsa az, çoksa çok; oradan bir şey olmaz.Aklın azsa az, çoksa çok; oradan bir şey olmaz. Çünkü aklı veren Allah.Çünkü aklı veren Allah. Ama muhakemeyi yürüten sensin,Ama muhakemeyi yürüten sensin, yanlış hüküm çıkartırsan cezayı yersin, demek.yanlış hüküm çıkartırsan cezayı yersin, demek. O halde herkes muhakemesine dikkat etsin. O halde herkes muhakemesine dikkat etsin. Sizler ve bizler için buradan çıkacak nasihat; Sizler ve bizler için buradan çıkacak nasihat; muhakemenize dikkat edin, sonucu çok önemli. muhakemenize dikkat edin, sonucu çok önemli.

Muhakemenizin, düşünmenizin sonucu çok önemli,Muhakemenizin, düşünmenizin sonucu çok önemli, yanlış şeye hükmederseniz vebal olur, sorumluluk olur,yanlış şeye hükmederseniz vebal olur, sorumluluk olur, ceza olur, günah olur, âhirette sorgu sual olur. ceza olur, günah olur, âhirette sorgu sual olur.

Saf bir insan cennete girmeyecek mi? Saf bir insan cennete girmeyecek mi?

Girecek. Girecek.

Akıllı insanların hepsi cennete mi girecek?Akıllı insanların hepsi cennete mi girecek? Akıllılar cennete girecek diye bir şey yok.Akıllılar cennete girecek diye bir şey yok. Adam matematiği, fiziği, kimyayı yutmuş,Adam matematiği, fiziği, kimyayı yutmuş, önüne geleni yutuyor; karnı geniş. önüne geleni yutuyor; karnı geniş. Yutuyor ama Allah'ın rızasını, yolunu bulamıyor.Yutuyor ama Allah'ın rızasını, yolunu bulamıyor. Aklı istediği kadar çok olsun,Aklı istediği kadar çok olsun, karnı istediği kadar geniş olsun, kıymeti yok.karnı istediği kadar geniş olsun, kıymeti yok. Saf bir insan cennete girer,Saf bir insan cennete girer, çok zeki bir insan Allah yolunda hükmünü, isabetini vermediği için, çok zeki bir insan Allah yolunda hükmünü, isabetini vermediği için, iyi işler yapmadığı için cehenneme girer.iyi işler yapmadığı için cehenneme girer. Onca bilgiye rağmen, küp gibi karnına rağmenOnca bilgiye rağmen, küp gibi karnına rağmen culp diye cehennemin dibine düşer. culp diye cehennemin dibine düşer. Onun için herkes bu işin ciddiyetini bilsin, dikkat etsin demektir. Onun için herkes bu işin ciddiyetini bilsin, dikkat etsin demektir.

Kâle ve kâle'l-Hârisü.Kâle ve kâle'l-Hârisü. ''Hâris b. Esed el-Muhâsibî,''Hâris b. Esed el-Muhâsibî, yine o rivayet zinciriyle rivayet edildiğine göre buyurdu ki:'' yine o rivayet zinciriyle rivayet edildiğine göre buyurdu ki:''

Men lem yeşkürillâhe ale'n-ni'meti, fakat isted'â zevâlehâ.Men lem yeşkürillâhe ale'n-ni'meti, fakat isted'â zevâlehâ. ''Kim Allah'ın kendisine verdiği nimete şükretmediyse,''Kim Allah'ın kendisine verdiği nimete şükretmediyse, Allah'ın kendisine bahşettiği, ihsan ettiği nimete şükretmediyse, Allah'ın kendisine bahşettiği, ihsan ettiği nimete şükretmediyse, şükretmiyorsa, şükretmiyorsa, fakat isted'â zevâlehâfakat isted'â zevâlehâ sanki o nimetin elinden gitmesini kendisi istemiş gibi olur,sanki o nimetin elinden gitmesini kendisi istemiş gibi olur, davet etmiş olur, nimetin elinden gitmesine çanak tutmuş olur.'' davet etmiş olur, nimetin elinden gitmesine çanak tutmuş olur.''

''Allah'ın verdiği nimete şükretmeyen kimse''Allah'ın verdiği nimete şükretmeyen kimse o nimetin elinden gitmesine çanak tutmuş, o nimetin elinden gitmesine çanak tutmuş, yol açmış olur, istid'â vermiş olur.'' yol açmış olur, istid'â vermiş olur.''

''Yâ Rabbi, ben bu nimetin kadrini, kıymetini bilmiyorum,''Yâ Rabbi, ben bu nimetin kadrini, kıymetini bilmiyorum, ben bu nimete layık değilim, ben bu nimete layık değilim, üzerimden al bu nimeti.'' demiş gibi olur.üzerimden al bu nimeti.'' demiş gibi olur. Allah saklasın. Allah saklasın.

O halde ne olacak? O halde ne olacak?

Nimetin kadri bilinecek, nimetin kadri şükrü eda edilecek.Nimetin kadri bilinecek, nimetin kadri şükrü eda edilecek. Müslüman, ''Yâ Rabbi, verdiğin bu nimete çok şükür.'' diyeMüslüman, ''Yâ Rabbi, verdiğin bu nimete çok şükür.'' diye nimetin şükrünü eda etmeye gayret edecek.nimetin şükrünü eda etmeye gayret edecek. Onun için tefekkürünüzün, düşünmenizin bir kısmı Onun için tefekkürünüzün, düşünmenizin bir kısmı Allah'ın size verdiği nimetler üzerinde olsun. Allah'ın size verdiği nimetler üzerinde olsun.

Elhamdülillah, şurada oturmuşuz, üşüyor musunuz?Elhamdülillah, şurada oturmuşuz, üşüyor musunuz? ''Elhamdülillah.'' Karnınız aç mı? ''Değil,''Elhamdülillah.'' Karnınız aç mı? ''Değil, elhamdülillah, evde yedik geldik.'' elhamdülillah, evde yedik geldik.'' Bir derdiniz, sıkıntınız, ağrınız, sızınız var mı? ''Yok.'' Bir derdiniz, sıkıntınız, ağrınız, sızınız var mı? ''Yok.'' Amansız bir hastalıkta mısınız?Amansız bir hastalıkta mısınız? ''Elhamdülillah değiliz.''''Elhamdülillah değiliz.'' Günah yolunda mısınız?Günah yolunda mısınız? ''Elhamdülillah, günah yolunda değiliz.''Elhamdülillah, günah yolunda değiliz. Sevaplı bir yerdeyiz, büyüklerimizin sözlerini dinliyoruz,Sevaplı bir yerdeyiz, büyüklerimizin sözlerini dinliyoruz, dinimizin inceliklerini öğreniyoruz,dinimizin inceliklerini öğreniyoruz, tasavvufun derin ilimlerine dalıp çıkıyoruz.''tasavvufun derin ilimlerine dalıp çıkıyoruz.'' Bunların hepsi güzel şeyler, hepsi nimet. Bunların hepsi güzel şeyler, hepsi nimet. Sırtım pek, karnım tok, işim iyi, Sırtım pek, karnım tok, işim iyi, anam, babam, çoluk, çocuğum sağ vesaire... anam, babam, çoluk, çocuğum sağ vesaire...

İnsan, nimetlerin kadrini bilecek ve bunu dili ile de ifade edecek.İnsan, nimetlerin kadrini bilecek ve bunu dili ile de ifade edecek. Allah hamd eden, şükreden kulu seviyor.Allah hamd eden, şükreden kulu seviyor. Nimetin kadrini bilen kulu seviyor. Nimetin kadrini bilen kulu seviyor. Onun için sofraya oturduğunuz zaman,Onun için sofraya oturduğunuz zaman, sofradan kalkarken, elbise giyerken, yatağa yatarken,sofradan kalkarken, elbise giyerken, yatağa yatarken, yataktan kalkarken, su içerken vesaireyataktan kalkarken, su içerken vesaire her vesile ile yapmacık olmadan, candan, gönülden,her vesile ile yapmacık olmadan, candan, gönülden, içten şükredeceksiniz, hamd edeceksiniz. içten şükredeceksiniz, hamd edeceksiniz.

''Yâ Rabbi, çok şükür.''Yâ Rabbi, çok şükür. Oh şimdi rahatladım işte karnım doydu;Oh şimdi rahatladım işte karnım doydu; şu su da çok lezzetliymiş, çok şükür yâ Rabbi, şu su da çok lezzetliymiş, çok şükür yâ Rabbi, vermeyenlere de ver yâ Rabbi.vermeyenlere de ver yâ Rabbi. Ben rahattayım, başka kardeşlerimi de rahata erdir yâ Rabbi. Ben rahattayım, başka kardeşlerimi de rahata erdir yâ Rabbi. Biz burada top sesleri duymuyoruz, üşümüyoruzBiz burada top sesleri duymuyoruz, üşümüyoruz top sesleri altında inleyen, yaraları acıyan top sesleri altında inleyen, yaraları acıyan aç, susuz kardeşlerimize de rahmeyle, yâ Rabbi.''aç, susuz kardeşlerimize de rahmeyle, yâ Rabbi.'' O nimeti elinde olmayan kimseleri düşünüp nimetlere şükredin. O nimeti elinde olmayan kimseleri düşünüp nimetlere şükredin.

Allah'ın en çok sevdiği kullar hamdi çok olan kullardır.Allah'ın en çok sevdiği kullar hamdi çok olan kullardır. Onun için İmâm-ı Âzam Efendimiz çocuğuna Hammad ismini koymuş.Onun için İmâm-ı Âzam Efendimiz çocuğuna Hammad ismini koymuş. Hammad çok hamdeden demek. Hammad çok hamdeden demek. Neden? Neden? Koca imam, büyük alim müctehidimiz niye çocuğuna o ismi koymuş?Koca imam, büyük alim müctehidimiz niye çocuğuna o ismi koymuş? Çocuğu çok hamdedici olsun diye,Çocuğu çok hamdedici olsun diye, hamd etmek çok önemli de ondan.hamd etmek çok önemli de ondan. Cennette hamdi çok edenlere mahsus köşk olacak.Cennette hamdi çok edenlere mahsus köşk olacak. Allah hepinizi nimetlerinin kadrini kıymetini bilip de Allah hepinizi nimetlerinin kadrini kıymetini bilip de o köşklere girenlerden eylesin. o köşklere girenlerden eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Kâle ve kâle'l-Hârisü.Kâle ve kâle'l-Hârisü. ''Yine aynı rivayet zinciriyle Hâris b. Esed el-Muhâsibî dedi ki:'' ''Yine aynı rivayet zinciriyle Hâris b. Esed el-Muhâsibî dedi ki:''

Ekmelü'l-âkılîne men akarra bi'l-acziEkmelü'l-âkılîne men akarra bi'l-aczi ennehû lâ yebluğu künhe ma'rifetihî. ennehû lâ yebluğu künhe ma'rifetihî. ''Müslümanların akıllılarının en kâmili, en olgunu, ''Müslümanların akıllılarının en kâmili, en olgunu, akıllılarının şahı, birincisi kimdir?''akıllılarının şahı, birincisi kimdir?'' Men akarra bi'l-aczi ennehû lâ yebluğu künhe ma'rifetihî.Men akarra bi'l-aczi ennehû lâ yebluğu künhe ma'rifetihî. Ma'rifetihî'deki zamir Allah'a râcî, mârifetullahi teâlâ demek. Ma'rifetihî'deki zamir Allah'a râcî, mârifetullahi teâlâ demek.

''Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla bilmenin''Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla bilmenin bir insanın aklının derinliklerine tam mânasıyla nüfuz etmesinin bir insanın aklının derinliklerine tam mânasıyla nüfuz etmesinin mümkün olmadığını, bu konuda beşer aklının âciz olduğunu mümkün olmadığını, bu konuda beşer aklının âciz olduğunu kabul eden, anlayan insan, akıllıların en olgunudur.'' kabul eden, anlayan insan, akıllıların en olgunudur.''

Birkaç defa sarık gibi dolaştırmadan dümdüz söyleyecek olursak;Birkaç defa sarık gibi dolaştırmadan dümdüz söyleyecek olursak; Allah'ı gerçek mânasıyla, derinlemesine her yönden tanımak mümkün değildir. Allah'ı gerçek mânasıyla, derinlemesine her yönden tanımak mümkün değildir. Tanıyamayacağını anlamak akıllılıktır. Tanıyamayacağını anlamak akıllılıktır.

Allah neden tam mânasıyla bilinemez? Allah neden tam mânasıyla bilinemez?

Çünkü leyse kemislihî şey'ün.Çünkü leyse kemislihî şey'ün. ''Ona benzeyen hiçbir şey yoktur ki şöyledir diye tarif edeyim.'' ''Ona benzeyen hiçbir şey yoktur ki şöyledir diye tarif edeyim.''

Benzersiz olan bir şeyi tarif edemem.Benzersiz olan bir şeyi tarif edemem. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri şu koca kâinatı,Sonra Allahu Teâlâ hazretleri şu koca kâinatı, şu uçsuz bucaksız fezayı, yıldızları, galaksileri yaratmış,şu uçsuz bucaksız fezayı, yıldızları, galaksileri yaratmış, rakamlar karşısında dehşete düşüyorum.rakamlar karşısında dehşete düşüyorum. O gök kubbelerin altında hiçliğimizi hissediyoruz O gök kubbelerin altında hiçliğimizi hissediyoruz ve Allahu Teâlâ hazretlerinin fizikten, kimyadan,ve Allahu Teâlâ hazretlerinin fizikten, kimyadan, biyolojiden öğrendiğimiz harika, harikulade âsârını, biyolojiden öğrendiğimiz harika, harikulade âsârını, sanatının eserlerini gördükçe sanatının eserlerini gördükçe bu kadar muazzam kâinatın sahibi, yaratanı, yaşatanı, bu kadar muazzam kâinatın sahibi, yaratanı, yaşatanı, tedvir edeni,tedvir edeni, Allahu Teâlâ hazretleri nasıl diye hayretten hayrete, Allahu Teâlâ hazretleri nasıl diye hayretten hayrete, Var bir vardır, Var bir vardır,

O'na varmak… Bu kadardır! diyor. O'na varmak… Bu kadardır! diyor.

Evet, varlığını anladık. Evet, varlığını anladık. Ama künhünü anlamak mümkün değil. Ama künhünü anlamak mümkün değil. Sevdiği kul olduğu zaman o kendisi ihsan edecek, öğretecek. Sevdiği kul olduğu zaman o kendisi ihsan edecek, öğretecek.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2