Namaz Vakitleri

2 Cemâziye'l-Evvel 1446
04 Kasım 2024
İmsak
06:04
Güneş
07:30
Öğle
12:53
İkindi
15:38
Akşam
18:05
Yatsı
19:26
Detaylı Arama

Hastalık İçin Okunacak Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 08.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ağrıya karşı Okunacak Dua, Gece Namazı Kılmanın Faydası, Efendimiz’in Dört Halife İçin Dua Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hastalık İçin Okunacak Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 08.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ağrıya karşı Okunacak Dua, Gece Namazı Kılmanın Faydası, Efendimiz’in Dört Halife İçin Dua Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ hayri halkihî Muhammedin âl'ihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmu alâ hayri halkihî Muhammedin âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Dâvû merdâküm bi's-sadakati ve hassinû emvâleküm bi'z-zekâti Dâvû merdâküm bi's-sadakati ve hassinû emvâleküm bi'z-zekâti fe innehâ tedfe'u ankümü'l-a'râda ve'l-emrâda. fe innehâ tedfe'u ankümü'l-a'râda ve'l-emrâda.

Muhterem cemâat-i müslimîn! Muhterem cemâat-i müslimîn!

Okumakta olduğumuz kitap Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif etmiş olduğu Okumakta olduğumuz kitap Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif etmiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis eseridir. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis eseridir. Elhamdülillah, dal harfine gelmiş olduk. Alfabetik olarak sıralanmış. Elhamdülillah, dal harfine gelmiş olduk. Alfabetik olarak sıralanmış.

Dersimize başlamadan önce her zaman olduğu gibi, Dersimize başlamadan önce her zaman olduğu gibi, boynumuzun borcu olduğu üzere başta Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem için;boynumuzun borcu olduğu üzere başta Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem için; sonra cümle enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ervahı için; sonra cümle enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ervahı için; hâssaten kitabın müellifi Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için; hâssaten kitabın müellifi Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için; ve Ebû Bekr-i Sıddîk, Aliyyi'l-Mürtezâ radıyallahu anhumâ'danve Ebû Bekr-i Sıddîk, Aliyyi'l-Mürtezâ radıyallahu anhumâ'dan müteselsilen Hocamız merhum Mehmed Zahid Efendi hazretlerine kadarmüteselsilen Hocamız merhum Mehmed Zahid Efendi hazretlerine kadar güzerân eylemiş bulunan büyüklerimizin, sâdâtımızın ruhları için;güzerân eylemiş bulunan büyüklerimizin, sâdâtımızın ruhları için; ve bu kitabın içinde isimleri geçen hadis râvilerinden, ashabdan, tabiînden, ulemâdan,ve bu kitabın içinde isimleri geçen hadis râvilerinden, ashabdan, tabiînden, ulemâdan, zevât-ı muhteremenin ruhları için,zevât-ı muhteremenin ruhları için, bu hadîslerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş şahısların ruhları için;bu hadîslerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş şahısların ruhları için; ve uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden dolayıve uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden dolayı ilim yolunda müktesebatını arttırmak maksadıyla bu hadis,ilim yolunda müktesebatını arttırmak maksadıyla bu hadis, ilim meclisine teşrif etmiş bulunan siz kardeşlerimizin âhirete intikal etmiş ilim meclisine teşrif etmiş bulunan siz kardeşlerimizin âhirete intikal etmiş cümle geçmişlerinin ruhlarının şâd olması için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım… cümle geçmişlerinin ruhlarının şâd olması için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım…

Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh hazretlerindenEbû'd-Derdâ radıyallahu anh hazretlerinden Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduğu nakledilmiş.şöyle buyurduğu nakledilmiş. Bu söylenen hususlar insanın vücudunda bir ağrı olduğu zaman söylenecek sözler.Bu söylenen hususlar insanın vücudunda bir ağrı olduğu zaman söylenecek sözler. Peygamber Efendimiz bunların söylenmesi takdirinde bu hastalıkların geçeceğini bildirecek.Peygamber Efendimiz bunların söylenmesi takdirinde bu hastalıkların geçeceğini bildirecek. Şimdi okuyalım. Şimdi okuyalım.

Rabbune'llezî fî's-semâ'i. Bu Rabbunâ da okunur, Rabbenâ da okunur, münâdat olması takdiriyle. Rabbune'llezî fî's-semâ'i. Bu Rabbunâ da okunur, Rabbenâ da okunur, münâdat olması takdiriyle. O zaman; "Ey semalarda ve yerde olan Mevlâmız, Rabbimiz." demek olur.O zaman; "Ey semalarda ve yerde olan Mevlâmız, Rabbimiz." demek olur. Tekaddese'smüke. "Senin ism-i şerîfin her türlü noksanlıktan uzak, pak, münezzeh, temizdir."Tekaddese'smüke. "Senin ism-i şerîfin her türlü noksanlıktan uzak, pak, münezzeh, temizdir." Emrüke fî's-semâ'i ve'l-ardi. "Senin emrin gökte de yerde de câridir." Emrüke fî's-semâ'i ve'l-ardi. "Senin emrin gökte de yerde de câridir."

Yani göktekiler de yerdekiler de, cümle mahlukât sana mûtidirler, senin emrine itaat ederler. Yani göktekiler de yerdekiler de, cümle mahlukât sana mûtidirler, senin emrine itaat ederler. İtaatinin dışında sadece ruhsat vermiş olduğun gafil insanlar var. İtaatinin dışında sadece ruhsat vermiş olduğun gafil insanlar var. Yağmur, bulut, rüzgar, ağaç, güneş, ay, cemâdât, hepsi itaatkâr. Yağmur, bulut, rüzgar, ağaç, güneş, ay, cemâdât, hepsi itaatkâr. Bir âsî var; insanların âsîlerine ruhsat vermiş. Bir âsî var; insanların âsîlerine ruhsat vermiş.

Kemâ rahmetüke fî's-semâ'i. "Nasıl ki yâ Rabbi senin rahmetin göktedir." Kemâ rahmetüke fî's-semâ'i. "Nasıl ki yâ Rabbi senin rahmetin göktedir." F'ec'al rahmeteke fî'l-ardi. "Yeryüzüne de rahmetini ihsan eyle. F'ec'al rahmeteke fî'l-ardi. "Yeryüzüne de rahmetini ihsan eyle. Semaları rahmetinle doldurduğun gibi yeryüzüne de rahmet eyle." Semaları rahmetinle doldurduğun gibi yeryüzüne de rahmet eyle." V'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. "Bizim günahlarımızı ve hatalarımızı mağfiret eyle."V'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. "Bizim günahlarımızı ve hatalarımızı mağfiret eyle." İnneke ente Rabbu't-tayyibîn.İnneke ente Rabbu't-tayyibîn. veyahut bir rivayette "Rabbu't-tabîbîn."veyahut bir rivayette "Rabbu't-tabîbîn." "Sen şüphesiz ki yâ Rabbimiz, ey Mevlâmız, "Sen şüphesiz ki yâ Rabbimiz, ey Mevlâmız, iyilerin, iyi kullarına mukabele eden Mevlâsı'sın, Rabbi'sin." iyilerin, iyi kullarına mukabele eden Mevlâsı'sın, Rabbi'sin." veyahut "Tabiplerin de Rabbisin." veyahut "Tabiplerin de Rabbisin."

Rabbu't-tabîb mânasına geliyorsa; "Doktorları da sen yarattın. Rabbu't-tabîb mânasına geliyorsa; "Doktorları da sen yarattın. Tabiplerin, tıpla meşgul olanların da Rabbi sensin yâ Rabbi."Tabiplerin, tıpla meşgul olanların da Rabbi sensin yâ Rabbi." Fe enzil rahmeten min rahmetike.Fe enzil rahmeten min rahmetike. "Rahmetinden bir rahmet de bize ihsan eyle. Bizim de üzerimize indir." "Rahmetinden bir rahmet de bize ihsan eyle. Bizim de üzerimize indir." Ve şifâen min şifâike. "Şifandan bir şifa bize de nasip eyle." Alâ hâze'l-veca'i.Ve şifâen min şifâike. "Şifandan bir şifa bize de nasip eyle." Alâ hâze'l-veca'i. "Şu çektiğimiz, duyduğumuz, hissettiğimiz acıya bir şifa ihsan eyle." "Şu çektiğimiz, duyduğumuz, hissettiğimiz acıya bir şifa ihsan eyle."

"Böyle derse bir insan." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Böyle derse bir insan." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; fe yebreu bi iznillâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinin izniyle, ruhsatıyla,fe yebreu bi iznillâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinin izniyle, ruhsatıyla, lütf u keremiyle inşaallah o hastalıktan sâlim olur, kurtulur." lütf u keremiyle inşaallah o hastalıktan sâlim olur, kurtulur."

Bize Fâtiha'da öğretildiği gibi burada da duanın edebi; ne kadar güzel kelimeler ile, Bize Fâtiha'da öğretildiği gibi burada da duanın edebi; ne kadar güzel kelimeler ile, ince hikmetlerle sıralanmış. ince hikmetlerle sıralanmış. Evvela övüyor Mevlâmız'ı. Rahmetinin şümulünü yâd ediyor. Evvela övüyor Mevlâmız'ı. Rahmetinin şümulünü yâd ediyor. Sonra günahlardan tevbe ve istiğfar ediyor. Sonra günahlardan tevbe ve istiğfar ediyor. Çünkü çektiklerimizin çoğu hep hatalarımızından ve günahlarımızdan dolayı.Çünkü çektiklerimizin çoğu hep hatalarımızından ve günahlarımızdan dolayı. Onun için günahlardan mağfiret talep ediyor.Onun için günahlardan mağfiret talep ediyor. Ondan sonra her türlü şifanın ilaçtan değil, doktordan değil; Ondan sonra her türlü şifanın ilaçtan değil, doktordan değil; onların da Rabbi olan Mevlâ'dan geldiğinin idrakini ifade eden cümleler kullanıyor.onların da Rabbi olan Mevlâ'dan geldiğinin idrakini ifade eden cümleler kullanıyor. Ondan sonra Mevlâmız'ın rahmetinden bir rahmet, şifasından bir şifa talep ederek Ondan sonra Mevlâmız'ın rahmetinden bir rahmet, şifasından bir şifa talep ederek o ağrının, sızının kaldırılmasını, giderilmesini istiyor. o ağrının, sızının kaldırılmasını, giderilmesini istiyor.

Rabbune'llezî fî's-semâ'i. "Bizim Rabbimiz ki semada ve yerdedir." Rabbune'llezî fî's-semâ'i. "Bizim Rabbimiz ki semada ve yerdedir."

Bir âyet-i kerîme var; Ve hüve'llezî fî's-semâ'i ilâhun ve fî'l-ardı ilâhun. Bir âyet-i kerîme var;

Ve hüve'llezî fî's-semâ'i ilâhun ve fî'l-ardı ilâhun.

"Gökte de Mâbut'tur, İlah'tır, yerde de İlah'tır." "Gökte de Mâbut'tur, İlah'tır, yerde de İlah'tır."

Bütün mülk O'nundur. O'nun bu mülkünde O'nun ulûhiyetinin câri olmadığı hiçbir yer yok ki. Bütün mülk O'nundur. O'nun bu mülkünde O'nun ulûhiyetinin câri olmadığı hiçbir yer yok ki. Yer gök ehli, cümle; O'nun mahlûkudur.Yer gök ehli, cümle; O'nun mahlûkudur. Her şey O'nun kuludur, yaratığıdır ve hepsinin Mevlâsı, Rabbi O'dur. Her şey O'nun kuludur, yaratığıdır ve hepsinin Mevlâsı, Rabbi O'dur.

Nasb ile Rabbenâ'llezî diye okursak, yâ Rabbenâ mânasıyla takdir eder; Nasb ile Rabbenâ'llezî diye okursak, yâ Rabbenâ mânasıyla takdir eder;

"Ey yerlerin ve göklerin Mâbudu olan Mevlâmız." demek olur o zaman. "Ey yerlerin ve göklerin Mâbudu olan Mevlâmız."

demek olur o zaman.

Tekaddese'smüke. "Senin ismin mukaddes oldu." Tekaddese'smüke. "Senin ismin mukaddes oldu." "Mukaddes" sözünü çok kullanırız da mânasını bilmeyiz. Ne demek mukaddes? "Mukaddes" sözünü çok kullanırız da mânasını bilmeyiz.

Ne demek mukaddes?

Kutsal. Kutsal ne demek? Kutsal, mukaddes sözü "her türlü eksiklikten, Kutsal.

Kutsal ne demek?

Kutsal, mukaddes sözü "her türlü eksiklikten,
kirden, noksanlıktan pak, temiz" demek. kirden, noksanlıktan pak, temiz" demek. Yani hiçbir gölge, leke, eksiklik, kusur yok! İsm-i Celîli o kadar pak,Yani hiçbir gölge, leke, eksiklik, kusur yok! İsm-i Celîli o kadar pak, her türlü noksanlıktan uzak ve münezzeh… her türlü noksanlıktan uzak ve münezzeh… O kadar âlî, o kadar yüksek demek. Her ismi... O kadar âlî, o kadar yüksek demek. Her ismi...

Bir alimler meclisinde de İsm-i Âzâm'dan söz açıldı. Bir alimler meclisinde de İsm-i Âzâm'dan söz açıldı. O İsm-i Âzâm hakkında tasavvuf kitaplarında O İsm-i Âzâm hakkında tasavvuf kitaplarında Zünnûn-u Mısrî kaddesallahu sırrahu hazretleri ile ilgili bir fıkra anlatılır. Zünnûn-u Mısrî kaddesallahu sırrahu hazretleri ile ilgili bir fıkra anlatılır. Ben de onu anlattım. Orada 86 yaşında bir alim zât vardı. O da; Ben de onu anlattım. Orada 86 yaşında bir alim zât vardı. O da;

"Söyleyen ağza göre Allahu Teâlâ hazretlerinin isimlerinden her birisi İsm-i Âzâm'dır. "Söyleyen ağza göre Allahu Teâlâ hazretlerinin isimlerinden her birisi İsm-i Âzâm'dır. Sanki âzâm olmayan ismi mi var?" dedi. Sanki âzâm olmayan ismi mi var?"

dedi.

Cümle esmâsı âzâmdır elbette. Söyleyecek ağız lazım, gönül lazım. İsmin paktır yâ Rabbi. Cümle esmâsı âzâmdır elbette. Söyleyecek ağız lazım, gönül lazım. İsmin paktır yâ Rabbi.

Emrüke fî's-semâ'i ve'l-ardi. "Göktekiler, yerdekiler, hepsi emrine mûtidir. Emrüke fî's-semâ'i ve'l-ardi. "Göktekiler, yerdekiler, hepsi emrine mûtidir. Hepsi senin fermanın karşısında el pençe divan durmuşlardır." Hepsi senin fermanın karşısında el pençe divan durmuşlardır."

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî Gülistân isimli nefis kitabında diyor ki; Şeyh Sâdî-i Şîrâzî Gülistân isimli nefis kitabında diyor ki;

"Ay, güneş, rüzgar, bulut, yağmur, felek, hepsi harıl harıl çalışıyorlar. "Ay, güneş, rüzgar, bulut, yağmur, felek, hepsi harıl harıl çalışıyorlar. Hepsi bir faaliyet içinde; hiç duran, tembellik eden, gaflet eden yok.Hepsi bir faaliyet içinde; hiç duran, tembellik eden, gaflet eden yok. Hepsi harıl harıl çalışıyorlar." Neden? Hepsi harıl harıl çalışıyorlar."

Neden?

"Sen bir lokma elde et de onu gafletle ye diye." "Sen bir lokma elde et de onu gafletle ye diye."

Yağmur yağdırır, güneş ısıtır, yer bitirir. Rüzgar üfürür, yer savurur. Yağmur yağdırır, güneş ısıtır, yer bitirir. Rüzgar üfürür, yer savurur. Ondan sonra buğdaylar olgunlaşır, harman olur. Ondan sonra buğdaylar olgunlaşır, harman olur. Sen onu yersin. Bu kâinatta, etrafta gördüğün bütün bu varlıkların Sen onu yersin. Bu kâinatta, etrafta gördüğün bütün bu varlıkların hepsi sana kul olmuşlar âdetâ. Senin etrafında pervane kesilmişler.hepsi sana kul olmuşlar âdetâ. Senin etrafında pervane kesilmişler. Sen bir lokma yiyesin diye Allah onların hepsini senin emrine vermiş.Sen bir lokma yiyesin diye Allah onların hepsini senin emrine vermiş. Hepsi harıl harıl senin için çalışıp duruyor. Hepsi harıl harıl senin için çalışıp duruyor.

Şart-ı insâf nebâşed ki kû fermân-ı neberî.Şart-ı insâf nebâşed ki kû fermân-ı neberî. "Hiç insafa sığar mı ki hepsi senin için itaat ediyorlar, kemer bağlamışlar, "Hiç insafa sığar mı ki hepsi senin için itaat ediyorlar, kemer bağlamışlar, el pençe divan durmuşlar dael pençe divan durmuşlar da eşref-i mahlukât olduğun için sen insanoğluna hizmet edip duruyorlar. eşref-i mahlukât olduğun için sen insanoğluna hizmet edip duruyorlar. Senin Allah'a âsî olman yakışık alır mı?Senin Allah'a âsî olman yakışık alır mı? Şart-ı insaf olur mu, insafın içine sığar mı, insaf denilen şeyin şartı arasında var mıdır bu?" Şart-ı insaf olur mu, insafın içine sığar mı, insaf denilen şeyin şartı arasında var mıdır bu?"

Allahu Teâlâ hazretleri seni eşref-i mahlukât kılmış; Allahu Teâlâ hazretleri seni eşref-i mahlukât kılmış;

Lekad halakne'l-insâne fî ahseni takvîm. Lekad halakne'l-insâne fî ahseni takvîm.

"En güzel hilkat ile en güzel şekilde yaratmış." "En güzel hilkat ile en güzel şekilde yaratmış."

Bak, atlara, develere hükmediyorsun, koyunları, kuzuları kesiyorsun, Bak, atlara, develere hükmediyorsun, koyunları, kuzuları kesiyorsun, balıkları suda avlayıp yiyorsun, ağaçların meyvelerini devşiriyorsun, buğdayı öğütüyorsun... balıkları suda avlayıp yiyorsun, ağaçların meyvelerini devşiriyorsun, buğdayı öğütüyorsun... Kâinatta ne varsa hepsi senin emrine verilmiş. Kâinatta ne varsa hepsi senin emrine verilmiş.

"Koyunu niye kestin?" demeyecek kimse. "Koyunu niye kestin?"

demeyecek kimse.
Çünkü Allah senin emrine vermiş.Çünkü Allah senin emrine vermiş. Hepsini senin emrine vermiş de Allahu Teâlâ hazretleri, şu tezata dikkat edelim. Hepsini senin emrine vermiş de Allahu Teâlâ hazretleri, şu tezata dikkat edelim.

Yani akıl takılmaz mı bu işe? Yani akıl takılmaz mı bu işe?

Her şey senin için itaat edip duruyor, sana hizmet edip duruyor da yakışır mı Her şey senin için itaat edip duruyor, sana hizmet edip duruyor da yakışır mı eşref-i mahlukât olan sana Allahu Teâlâ hazretlerine itaat etmemek?eşref-i mahlukât olan sana Allahu Teâlâ hazretlerine itaat etmemek? Yani insan utancından kıpkırmızı kesilir, terinden yerin dibine geçer.Yani insan utancından kıpkırmızı kesilir, terinden yerin dibine geçer. Allahu Teâlâ hazretlerine insan nasıl olur da günah işler? Allahu Teâlâ hazretlerine insan nasıl olur da günah işler?

Minhü ihsânün ve fadlu ba'de i'tâ'i'l-cezîl. "Bunca nimeti bol bol veriyor. Minhü ihsânün ve fadlu ba'de i'tâ'i'l-cezîl.

"Bunca nimeti bol bol veriyor.
Ondan sonra da yine ihsan ve fazl u kerem eyliyor." Ondan sonra da yine ihsan ve fazl u kerem eyliyor."

Minke isyânun ve nisyânun ve sehvün ba'de sehvin. Minke isyânun ve nisyânun ve sehvün ba'de sehvin.

"Senden de isyan, isyankârlık, âsîlik, masiyet ve unutmak, gaflete düşmek, hatırlamamak, "Senden de isyan, isyankârlık, âsîlik, masiyet ve unutmak, gaflete düşmek, hatırlamamak, vazifesini hatırına getirmemek, kulluğunu unutmak ve hata üstüne hata etmek." vazifesini hatırına getirmemek, kulluğunu unutmak ve hata üstüne hata etmek."

Hiç arada münasebet var mı? Hiç arada münasebet var mı?

Allahu Teâlâ hazretleri bize uyanıklık nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize uyanıklık nasip eylesin. Zarif, güzel, anlayışlı, hassas, güzel müslümanlar eylesin bizi. Zarif, güzel, anlayışlı, hassas, güzel müslümanlar eylesin bizi. Kaba saba, öyle yontulmamış insanlar etmesin. Kaba saba, öyle yontulmamış insanlar etmesin.

Kemâ rahmetüke fî's-semâ'i fe'c'al rahmeteke fî'l-ardi. Kemâ rahmetüke fî's-semâ'i fe'c'al rahmeteke fî'l-ardi. "Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti her şeye şâmil." "Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti her şeye şâmil."

Göklerden yağmurlar yağdırıyor, bizleri suluyor. Göklerden yağmurlar yağdırıyor, bizleri suluyor. Eğer öyle olmasa ne olurdu halimiz? Eğer öyle olmasa ne olurdu halimiz?

Bir nimetini de düşünsek, işte o göklere, Bir nimetini de düşünsek, işte o göklere, yerlere şâmil olan rahmetini yeryüzüne de lütfeyle yâ Rabbi. yerlere şâmil olan rahmetini yeryüzüne de lütfeyle yâ Rabbi.

Ondan sonra da; v'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. "Bizim hatalarımızı, günahlarımızı, Ondan sonra da; v'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. "Bizim hatalarımızı, günahlarımızı, zenblerimizi mağfiret eyle." Mağfiret etmek, "örtmek" demek.zenblerimizi mağfiret eyle." Mağfiret etmek, "örtmek" demek. Yani yapılmış bir günah var, kapatıverecek Allahu Teâlâ hazretleri, göstermeyecek kimseye. Yani yapılmış bir günah var, kapatıverecek Allahu Teâlâ hazretleri, göstermeyecek kimseye. İsimlerinden birisi de "Settâr". Adın senin Gaffâr iken, İsimlerinden birisi de "Settâr".

Adın senin Gaffâr iken,

Ayb örtücü Settâr iken, Kime varam sen vâr iken, Cürmüm ile geldim sana. Ayb örtücü Settâr iken,

Kime varam sen vâr iken,

Cürmüm ile geldim sana.

demiş Borlu Şeyh Kuddûsî Efendi kuddise sırruhu hazretleri. demiş Borlu Şeyh Kuddûsî Efendi kuddise sırruhu hazretleri.

Settâr ismi var; setrediyor, kusurları başkalarına göstermiyor. Settâr ismi var; setrediyor, kusurları başkalarına göstermiyor. Gaffâr ismi var; günahlarımızı afv u mağfiret ediyor.Gaffâr ismi var; günahlarımızı afv u mağfiret ediyor. Günahlarımızın afv u mağfiretini önce istiyoruz. Neden? Günahlarımızın afv u mağfiretini önce istiyoruz.

Neden?

Bütün çektiklerimiz hep bizim hatalarımızdan, kusurlarımızdan, Bütün çektiklerimiz hep bizim hatalarımızdan, kusurlarımızdan, edepsizliklerimizden, günahlarımızdandır. edepsizliklerimizden, günahlarımızdandır.

Burada bir nükte daha var ki;Burada bir nükte daha var ki; İslâm insanın hem beden sıhhatini ihsan eder insana, İslâm insanın hem beden sıhhatini ihsan eder insana, yani hem dünya saadetini ihsan eder hem âhiret saadetini ihsan eder.yani hem dünya saadetini ihsan eder hem âhiret saadetini ihsan eder. İnsan iyi müslüman oldu mu vücudu sıhhatli olur. İnsan iyi müslüman oldu mu vücudu sıhhatli olur. Yüz on yaşına girer, hâlâ kale gibi yürür. Yüz on yaşına girer, hâlâ kale gibi yürür.

Birisini anlattılar; cami, evine beş kilometre imiş. Bir saatlik yol! Birisini anlattılar; cami, evine beş kilometre imiş. Bir saatlik yol! Hiçbir sabah namazını kaçırmamış!Hiçbir sabah namazını kaçırmamış! Hiçbir sabah namazını evinde kılmamış, hepsini camide kılmış. Hiçbir sabah namazını evinde kılmamış, hepsini camide kılmış.

"Yüz küsur yaşında." dediler. O kadar İslâm'a bağlı insan kale gibi durur. "Yüz küsur yaşında."

dediler. O kadar İslâm'a bağlı insan kale gibi durur.
İnsanın sıhhati de güzel olur. İnsanın sıhhati de güzel olur.

"Müslümanlık diş temizliği, beden temizliği, yıkanmak, tırnakları kesmek, saçların, "Müslümanlık diş temizliği, beden temizliği, yıkanmak, tırnakları kesmek, saçların, bıyıkların uzayanlarını tıraş etmek…" diyor. bıyıkların uzayanlarını tıraş etmek…"

diyor.

Her bakımdan temizlik ve sıhhati gerektiren şeyleri emrediyor. Her bakımdan temizlik ve sıhhati gerektiren şeyleri emrediyor. Yemeği çok yeme, midenin bir kısmı boş kalsın, bir kısmını suyla doldur, bir kısmını serbest bırak. Yemeği çok yeme, midenin bir kısmı boş kalsın, bir kısmını suyla doldur, bir kısmını serbest bırak. Az ye, acıkmadan yeme. Bütün sıhhati gerektiren, sağlayan şeylerin hepsi var. Az ye, acıkmadan yeme. Bütün sıhhati gerektiren, sağlayan şeylerin hepsi var.

Demek ki iyi bir müslüman oldu mu insan, Demek ki iyi bir müslüman oldu mu insan, İslâm aynı zamanda insanın beden sıhhatini deİslâm aynı zamanda insanın beden sıhhatini de temine medar olacak ahkâmı koyduğu için bedenen de sıhhatli olur. temine medar olacak ahkâmı koyduğu için bedenen de sıhhatli olur.

Avrupa'ya gitmiş bizim müslüman Türklerden birisi. Avrupa'ya gitmiş bizim müslüman Türklerden birisi. Ayağında bir ağrı, bir hastalık varmış; kıpırdamıyormuş ayağı.Ayağında bir ağrı, bir hastalık varmış; kıpırdamıyormuş ayağı. Avusturya veya Almanya'ya gitmiş. Avusturya veya Almanya'ya gitmiş. Doktor muayene etmiş. Şaşırmış, başını sallamış, demiş ki; Doktor muayene etmiş. Şaşırmış, başını sallamış, demiş ki;

"Sen hangi dindensin?" "Ben Türkiye'den geldim, müslümanım." "Sen hangi dindensin?"

"Ben Türkiye'den geldim, müslümanım."

"Hayret doğrusu! Bu hastalık hiç müslümanlarda olmaz. "Hayret doğrusu! Bu hastalık hiç müslümanlarda olmaz. Sen yoksa dînî ibadetlerini yapmıyor musun, namaz kılmıyor musun?" Sen yoksa dînî ibadetlerini yapmıyor musun, namaz kılmıyor musun?"

O da boynunu bükmüş; "Kılmıyorum doktor bey." demiş. "Şimdi anlaşıldı. O da boynunu bükmüş;

"Kılmıyorum doktor bey."

demiş.

"Şimdi anlaşıldı.
Çünkü bu hastalık namaz kılanlarda olmaz." demiş doktor. Çünkü bu hastalık namaz kılanlarda olmaz."

demiş doktor.

Yani dizi bükülmüyormuş herhalde. Veyahut bir hastalığı varmış, adını unuttum ben. Yani dizi bükülmüyormuş herhalde. Veyahut bir hastalığı varmış, adını unuttum ben.

"Bu hastalık müslümanlarda olmazdı ama sende oluşunun sebebini anladım, "Bu hastalık müslümanlarda olmazdı ama sende oluşunun sebebini anladım, demek ki sen namaz kılmıyorsun, namaz kılmadığın için. demek ki sen namaz kılmıyorsun, namaz kılmadığın için. Şimdi anlaşıldı." demiş. Tedaviye ondan sonra geçmiş. Şimdi anlaşıldı."

demiş. Tedaviye ondan sonra geçmiş.

Sonra ruh sağlığı da Müslümanlıktadır. Sonra ruh sağlığı da Müslümanlıktadır. Yani insan bedenen sağlam olduğu gibi rûhen de kale gibi sağlam olur. Yani insan bedenen sağlam olduğu gibi rûhen de kale gibi sağlam olur. Müslümanı hiçbir şey rahatsız edemez, alt edemez, üzemez.Müslümanı hiçbir şey rahatsız edemez, alt edemez, üzemez. Müslüman üzüldüğü zaman öteki zayıf dünya ehli insanlar, Müslüman üzüldüğü zaman öteki zayıf dünya ehli insanlar, imansızlar, inançsızlar gibi tutup kendisini denize atmaz, kayadan aşağıya atmaz, parçalamaz. imansızlar, inançsızlar gibi tutup kendisini denize atmaz, kayadan aşağıya atmaz, parçalamaz. Rûhen de sağlam olur. Başına bir felaket geldiyse; "Mevlâm'ın takdiri" der.Rûhen de sağlam olur. Başına bir felaket geldiyse; "Mevlâm'ın takdiri" der. Hastalık gelse sabreder. Hastalık gelse sabreder. Daha başka şeyleri olsa rûhen sağlam olduğu için kendisini korur, kurtarır. Daha başka şeyleri olsa rûhen sağlam olduğu için kendisini korur, kurtarır.

Demek ki iyi müslüman olunca insan, onlar da olmayacak. Demek ki iyi müslüman olunca insan, onlar da olmayacak. Ondan sonra da âhireti selametli olacak. Hem dünya nizamını, saadetini sağlayacak Ondan sonra da âhireti selametli olacak. Hem dünya nizamını, saadetini sağlayacak hem de âhiret saadetini sağlayacak hükümlere sahip İslâmiyet.hem de âhiret saadetini sağlayacak hükümlere sahip İslâmiyet. İyi müslüman olsak hepsi birden elimize geçecek.İyi müslüman olsak hepsi birden elimize geçecek. Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi, kullarını imtihan için meşakkatli şeyler, Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi, kullarını imtihan için meşakkatli şeyler, onları helake götürücü şeyler de emredebilirdi.onları helake götürücü şeyler de emredebilirdi. Çünkü; Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn. Çünkü;

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn.

"Kimse Allahu Teâlâ hazretlerine'Niye bunu böyle emrettin?' diyemez ki." "Kimse Allahu Teâlâ hazretlerine'Niye bunu böyle emrettin?' diyemez ki."

Hâşâ ve kellâ, mümkün değil. Ama Allahu Teâlâ hazretleri fazl u keremindenHâşâ ve kellâ, mümkün değil. Ama Allahu Teâlâ hazretleri fazl u kereminden helal şeyler emretmiştir, hepsi iyi şeylerdir. helal şeyler emretmiştir, hepsi iyi şeylerdir.

el-Yevme uhille lekümü't-tayyibât. el-Yevme uhille lekümü't-tayyibât.

İyi şeyleri bize helal kılmıştır ve bize kötü, habis şeyleri haram kılmıştır.İyi şeyleri bize helal kılmıştır ve bize kötü, habis şeyleri haram kılmıştır. Neyi haram kıldıysa, asırlar geçiyor, tıp onun bir zararını buluyor. Neyi haram kıldıysa, asırlar geçiyor, tıp onun bir zararını buluyor.

Almanya'ya gitmiştim üç beş sene önce. Almanya'ya gitmiştim üç beş sene önce. Bir arkadaş; "Birkaç gün önce bir program açtım Almanya radyosunda, Bir arkadaş;

"Birkaç gün önce bir program açtım Almanya radyosunda,
hayretler içinde kaldım." dedi. hayretler içinde kaldım."

dedi.

"Neymiş o program?" dedim. "Neymiş o program?"

dedim.

"Çeşitli doktorlar çıktılar, domuz eti aleyhinde konuşuyorlar.'Bu domuz etini yemeyin. "Çeşitli doktorlar çıktılar, domuz eti aleyhinde konuşuyorlar.'Bu domuz etini yemeyin. Şöyle zararı var, böyle zararı var. Kalbe şunu yapıyor. Vücuda bunu yapıyor.' diyeŞöyle zararı var, böyle zararı var. Kalbe şunu yapıyor. Vücuda bunu yapıyor.' diye birkaç program devam etti. Ondan sonra idareciler bu işi anladılar. birkaç program devam etti. Ondan sonra idareciler bu işi anladılar. Nasıl oldu bilmiyorum, birden program daha bitmeden orta yerden kestiler." dedi. Nasıl oldu bilmiyorum, birden program daha bitmeden orta yerden kestiler."

dedi.

O esnada da Türkiye'de domuz etinin faydalarına dair münakaşalar oluyordu gazetelerde! O esnada da Türkiye'de domuz etinin faydalarına dair münakaşalar oluyordu gazetelerde!

Almanlar domuz etini bol bol yiyorlar. Almanlar domuz etini bol bol yiyorlar. Beş on marka âlâsını vitrinlerde, çeşit çeşit yerleri teşhir edilip duruyor. Beş on marka âlâsını vitrinlerde, çeşit çeşit yerleri teşhir edilip duruyor. Yani et sıkıntısı filan bahis konusu değil. Bol bol yiyorlar.Yani et sıkıntısı filan bahis konusu değil. Bol bol yiyorlar. Ama doktorları ilmî bakımdan zararlarını incelemişler. Ama doktorları ilmî bakımdan zararlarını incelemişler.

"Bu zararlı, keşke yemese halkımız." diye televizyonda söylemeye başlamışlar. "Bu zararlı, keşke yemese halkımız."

diye televizyonda söylemeye başlamışlar.
Bizimkiler daha tabii yüz sene geriden takip ettiği için onları; Bizimkiler daha tabii yüz sene geriden takip ettiği için onları; onlar şimdi methedecek edecek, yüz sene sonra uyanacaklar bizim gazeteciler.onlar şimdi methedecek edecek, yüz sene sonra uyanacaklar bizim gazeteciler. O zaman "kötüymüş" diye oradan onu duyacaklar. Yüz sene sonra duyacaklar. O zaman "kötüymüş" diye oradan onu duyacaklar. Yüz sene sonra duyacaklar. Yüz sene geriden geliyorlar çünkü.Yüz sene geriden geliyorlar çünkü. O zaman; "Hakikaten domuz eti kötüymüş." diyecekler. O zaman; "Hakikaten domuz eti kötüymüş." diyecekler.

Ama daha ilim, teknoloji, fen yokken Ama daha ilim, teknoloji, fen yokken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanında, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanında, bin dört yüz sene önceden Kur'ân-ı Kerîm domuz etini yasak etmiş. bin dört yüz sene önceden Kur'ân-ı Kerîm domuz etini yasak etmiş. Köpek beslemeyi yasak etmiş Peygamber Efendimiz evde. Neden? Köpek beslemeyi yasak etmiş Peygamber Efendimiz evde.

Neden?

Öyle hastalıklar var ki sırf köpekten geçiyor insana. Öyle hastalıklar var ki sırf köpekten geçiyor insana. Köpekte olan hastalıklar var. Kuduz var bir kere, biliyoruz.Köpekte olan hastalıklar var. Kuduz var bir kere, biliyoruz. Fakat daha başka birtakım hastalıklar var. Yasak etmiş. Fakat daha başka birtakım hastalıklar var. Yasak etmiş.

Hâsılı, neyi yasak etmişse bizim lehimizedir; neyi helal kılmışsa bizim için faydalıdır. Hâsılı, neyi yasak etmişse bizim lehimizedir; neyi helal kılmışsa bizim için faydalıdır.

Benim bir tanıdığım var. Meşhur bir kimse. Benim bir tanıdığım var. Meşhur bir kimse. Adını söylesem herkes bilecek ama maksat isim söylemek değil.Adını söylesem herkes bilecek ama maksat isim söylemek değil. Yani olmuş bir şeyin olduğunu söylemek için size bu kadar ifade ediyorum. Yani olmuş bir şeyin olduğunu söylemek için size bu kadar ifade ediyorum.

Londra'ya gitti. Ayağında Türkiye'de tedavisi kolay olmayan bir hastalığı var. Londra'ya gitti. Ayağında Türkiye'de tedavisi kolay olmayan bir hastalığı var. Adını bilemeyeceğim o hastalığın. Ayağı şişiyor, ağrı yapıyor, kıvranıyor. Adını bilemeyeceğim o hastalığın. Ayağı şişiyor, ağrı yapıyor, kıvranıyor. Ciddi bir hastalık. Londra'da bir profesöre göstermiş. Ciddi bir hastalık. Londra'da bir profesöre göstermiş. Profesör bakmış, muayene etmiş, demiş ki; Profesör bakmış, muayene etmiş, demiş ki;

"Sen yattığın zaman bütün gece uyuma. "Sen yattığın zaman bütün gece uyuma. Gecenin orta yerinde bir kalk, uykunu böl, kalk. Tekrar yat. Gecenin orta yerinde bir kalk, uykunu böl, kalk. Tekrar yat. Ondan sonra kalktıktan sonra ayağını soğuk suyla yıkarsan daha iyi olur. Ondan sonra kalktıktan sonra ayağını soğuk suyla yıkarsan daha iyi olur. Ondan sonra da biraz eğilip kalkar, hareket edersen daha iyi olur." Ondan sonra da biraz eğilip kalkar, hareket edersen daha iyi olur."

Adam kâfir, o kadar söylüyor. Yani bilmiyor ki Müslümanlıkta bir teheccüd vakti var, Adam kâfir, o kadar söylüyor. Yani bilmiyor ki Müslümanlıkta bir teheccüd vakti var, teheccüd namazı var. teheccüd namazı var. Sadece tıbbın kendisine gösterdiği şeyi söylüyor. Sadece tıbbın kendisine gösterdiği şeyi söylüyor.

Bir müslümana gitseydi, ne diyecekti müslüman doktor ona? Bir müslümana gitseydi, ne diyecekti müslüman doktor ona?

"Kardeşim sen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in"Kardeşim sen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in çok çok tavsiye etmiş olduğu teheccüd namazından haberdar değil misin?çok çok tavsiye etmiş olduğu teheccüd namazından haberdar değil misin? Haberin yok mu ondan? Geceleyin kalk, uykunun yarısında, Haberin yok mu ondan? Geceleyin kalk, uykunun yarısında, soğuk suyla bir güzel abdest al, kanın cevelan etsin damarlarında, tıkanıp, uyuşup kalmasın.soğuk suyla bir güzel abdest al, kanın cevelan etsin damarlarında, tıkanıp, uyuşup kalmasın. Ondan sonra da iki rekât mı kılarsın, dört mü kılarsın, on mu kılarsın,Ondan sonra da iki rekât mı kılarsın, dört mü kılarsın, on mu kılarsın, on iki rekât mı kılarsın, bir teheccüd namazı kıl.on iki rekât mı kılarsın, bir teheccüd namazı kıl. Eğil kalk, eğil kalk. Hem sevaba girersin hem de ayağında ağrı kalmaz, geçer." Eğil kalk, eğil kalk. Hem sevaba girersin hem de ayağında ağrı kalmaz, geçer."

Öyle derdi. Ama o tabii hıristiyan profesör. Öyle derdi. Ama o tabii hıristiyan profesör. Onun bildiği, o hastalığın geçmesi için gecenin bütününde insan upuzun yatmayacak; Onun bildiği, o hastalığın geçmesi için gecenin bütününde insan upuzun yatmayacak; arada bir kalkacak, uykusunu bölecek.arada bir kalkacak, uykusunu bölecek. Orayı su ile masaj yapacak. Ondan sonra ayağını eğecek, doğrultacak. Hastalık geçecektir. Orayı su ile masaj yapacak. Ondan sonra ayağını eğecek, doğrultacak. Hastalık geçecektir.

"Teheccüd namazını tarif ediyor gibi geldi. Kendi kendimize bakıştık. "Teheccüd namazını tarif ediyor gibi geldi. Kendi kendimize bakıştık. Ondan sonra ayrıldık yanından." diyor. İslâmiyet'in bütün emirleri böyledir.Ondan sonra ayrıldık yanından."

diyor.

İslâmiyet'in bütün emirleri böyledir.
Onları yapmadığımız için başımıza her türlü şey geliyor. Onları yapmadığımız için başımıza her türlü şey geliyor. Onun için burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz duasında diyor ki; Onun için burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz duasında diyor ki;

V'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. V'ağfir lenâ zünûbenâ ve hatâyânâ. "Yâ Rabbi, sen bizim günahlarımızı da hatalarımızı da bağışla." "Yâ Rabbi, sen bizim günahlarımızı da hatalarımızı da bağışla."

Çünkü asıl mühim olan zaten o.Çünkü asıl mühim olan zaten o. Yani insanın hastalığı olur, başına bir sıkıntı, dert, elem, keder gelir.Yani insanın hastalığı olur, başına bir sıkıntı, dert, elem, keder gelir. İmtihan dünyası, bir şey diyemeyiz. Gelir, gelebilir. İmtihan dünyası, bir şey diyemeyiz. Gelir, gelebilir. Asıl mühim olan Allah'ın bizi bağışlaması. Bu hastalık nasılsa gelir geçer. Asıl mühim olan Allah'ın bizi bağışlaması. Bu hastalık nasılsa gelir geçer.

Bu ömür yetmiş sene, seksen sene sürecek; bitecek. Bu ömür yetmiş sene, seksen sene sürecek; bitecek. Mühim olan Allah'ın insanı bağışlaması, affetmesidir! Mühim olan Allah'ın insanı bağışlaması, affetmesidir!

Onun için de bu cümleyi duasının içine buraya eklemiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Onun için de bu cümleyi duasının içine buraya eklemiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

İnneke ente Rabbu't-tabîbîn. "Sen tabiplerin de Mevlâsı'sın." İnneke ente Rabbu't-tabîbîn. "Sen tabiplerin de Mevlâsı'sın."

Doktor veya ilaç, bizâtihî hastalığı iyi etmiyor. Doktor veya ilaç, bizâtihî hastalığı iyi etmiyor. Hastalığa şifa veren Allah celle celâlüh. Hastalığa şifa veren Allah celle celâlüh. İsimlerinden, Esmâ-i Hüsnâsı'ndan bir tanesi Şâfî. Şifayı Allah veriyor. İsimlerinden, Esmâ-i Hüsnâsı'ndan bir tanesi Şâfî. Şifayı Allah veriyor.

Rivayet ederler ki İsa aleyhisselâm zamanında tıp çok ileriymiş.Rivayet ederler ki İsa aleyhisselâm zamanında tıp çok ileriymiş. Hatta her peygamber kendi devrindeki insanların acizlik duyacağı şeyleri yaptığı için, Hatta her peygamber kendi devrindeki insanların acizlik duyacağı şeyleri yaptığı için, böyle yaparsa inanılacağı için, böyle yaparsa inanılacağı için, İsa aleyhisselâm'a da hastaları iyileştirmek, doktorların iyi edemediği hastaları iyi etmek, İsa aleyhisselâm'a da hastaları iyileştirmek, doktorların iyi edemediği hastaları iyi etmek, ölüleri diriltmek mucizeleri verilmiş. ölüleri diriltmek mucizeleri verilmiş.

İsa aleyhisselâm rahatsızlanmış, geçmemiş hastalığı. İsa aleyhisselâm rahatsızlanmış, geçmemiş hastalığı. Münâcât eylemiş okuduğum kitaba göre. Demiş ki; Münâcât eylemiş okuduğum kitaba göre. Demiş ki;

"Yâ İsa, dağa çık şöyle bir ot var, onu al. Ondan sonra şöyle şöyle yap. Onu ye. "Yâ İsa, dağa çık şöyle bir ot var, onu al. Ondan sonra şöyle şöyle yap. Onu ye. İnşaallah geçecek." Geçmiş hakikaten de. O otu bulmuş, kullanmış, geçmiş. İnşaallah geçecek."

Geçmiş hakikaten de. O otu bulmuş, kullanmış, geçmiş.

Bir dahaki sefer, aradan bir zaman geçtikten sonra yine hastalanmış. Bir dahaki sefer, aradan bir zaman geçtikten sonra yine hastalanmış. Bu sefer kendiliğinden dağa çıkmış, o otu toplamış, yemiş. Bu sefer kendiliğinden dağa çıkmış, o otu toplamış, yemiş. Bu sefer geçmemiş. Demiş ki; Bu sefer geçmemiş. Demiş ki;

"Yâ Rabbi, geçen seferki hastalığa tutuldum, bu ilacı aldım. Yine geçmedi." "Yâ Rabbi, geçen seferki hastalığa tutuldum, bu ilacı aldım. Yine geçmedi."

Demiş ki; "Şifa otta değil, bende. Ben ihsan edince oluyor. Demiş ki;

"Şifa otta değil, bende. Ben ihsan edince oluyor.
Onu bilesin diye bu sefer şifayı vermedim." Onu bilesin diye bu sefer şifayı vermedim."

Onun için burada da Rabbu't-tabîbîn; "Tabiplerin Mevlâsı, Rabbi"… Onun için burada da Rabbu't-tabîbîn; "Tabiplerin Mevlâsı, Rabbi"…

Tabipler hiç hasta olmaması, hiç ölmemesi lazım.Tabipler hiç hasta olmaması, hiç ölmemesi lazım. Yani tabiplerin elinde bir şey olsa kendisinden esirger mi? Yani tabiplerin elinde bir şey olsa kendisinden esirger mi?

Esirgemez. Ama onlar birer vasıta. İlaçlar da birer vasıta. Esirgemez. Ama onlar birer vasıta. İlaçlar da birer vasıta. Şifa Allah'tan! Onun için bu şekilde nida ediyor. Şifa Allah'tan! Onun için bu şekilde nida ediyor.

"Rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir yâ Rabbi." diye dua ediyor. "Rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir yâ Rabbi."

diye dua ediyor.
Böyle güzel, bu duygularla Allahu Teâlâ'ya hamd ü senâlar edildikten ve günahlar için Böyle güzel, bu duygularla Allahu Teâlâ'ya hamd ü senâlar edildikten ve günahlar için mağfiret talep edildikten sonra Allah'ın rahmeti ve şifası istenirse, inşaallah o hastalık geçer. mağfiret talep edildikten sonra Allah'ın rahmeti ve şifası istenirse, inşaallah o hastalık geçer.

Ricâlün min ümmetî yekûmu ahadühüm mine'l-leyli fe yu'âlicu nefsehû li't-tuhûri ilâ âhiril hadis. Ricâlün min ümmetî yekûmu ahadühüm mine'l-leyli fe yu'âlicu nefsehû li't-tuhûri ilâ âhiril hadis.

Bu hadîs-i şerîf geceleyin namaz kılmaya kalkmakla ilgili.Bu hadîs-i şerîf geceleyin namaz kılmaya kalkmakla ilgili. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Ricâlün min ümmetî. "Benim ümmetimden birtakım insanlar vardır.Ricâlün min ümmetî. "Benim ümmetimden birtakım insanlar vardır. Adamlar vardır." diyor ama adamdan maksat insan demek.Adamlar vardır."

diyor ama adamdan maksat insan demek.
Yani kadın da olsa durum değişmez. Yani kadın da olsa durum değişmez.

"Birtakım adamlar vardır ki." "Birtakım adamlar vardır ki." "Gecenin bir zamanında onlardan bir tanesi yatmaz, kalkar. "Gecenin bir zamanında onlardan bir tanesi yatmaz, kalkar. Yattığı yerden ayağa kalkar, doğrulur."Yattığı yerden ayağa kalkar, doğrulur." "Abdest almak, kendini, âzâlarını temizlemek için tedbirler almaya girişir." "Abdest almak, kendini, âzâlarını temizlemek için tedbirler almaya girişir." "Üzerinde düğüm vardır." "Üzerinde düğüm vardır."

"Abdest alma mahalline geçer de elini yıkarsa o zaman düğümlerden birisi çözülür.""Abdest alma mahalline geçer de elini yıkarsa o zaman düğümlerden birisi çözülür." "Yüzünü yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür.""Yüzünü yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür." Abdestten önce ellerini yıkıyor, hilalliyor aralarını şöyle.Abdestten önce ellerini yıkıyor, hilalliyor aralarını şöyle. O zaman bir düğüm çözüldü. Yüzünü yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür. O zaman bir düğüm çözüldü. Yüzünü yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür.

"Yüzünden sonra ellerimizi yıkamaya geliyor, kollarımızı yıkamaya geliyor sıra. "Yüzünden sonra ellerimizi yıkamaya geliyor, kollarımızı yıkamaya geliyor sıra. Onları yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür." Onları yıkadığı zaman bir düğüm daha çözülür." "Başına mesh verdiği zaman bir düğüm daha çözülür.""Başına mesh verdiği zaman bir düğüm daha çözülür." "İki ayağını yıkadığı zaman da bir düğüm çözülür." "İki ayağını yıkadığı zaman da bir düğüm çözülür."

"Perdenin arkasındakilere Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki." "Perdenin arkasındakilere Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki."

Perdenin arkasındakiler kimler? Perdenin arkasındakiler kimler?

Bizim gözümüzün önünde perde var da biz göremiyoruz; melekler.Bizim gözümüzün önünde perde var da biz göremiyoruz; melekler. Meleklerine buyurur ki Allahu Teâlâ hazretleri;Meleklerine buyurur ki Allahu Teâlâ hazretleri; "Şu benim kuluma bir bakın." : "Şu benim kuluma bir bakın." : "Benden bir şeyler istemek için tedbirler alıyor, kendisine çareler hazırlıyor,"Benden bir şeyler istemek için tedbirler alıyor, kendisine çareler hazırlıyor, çareler yapıp duruyor. çareler yapıp duruyor. Kendisini tedavi etmek için bir şeyler yapıyor." Kendisini tedavi etmek için bir şeyler yapıyor." M mâ se'elenî abdî fe hüve lehû. "Bu kulum benden ne isterse, o, onundur." M mâ se'elenî abdî fe hüve lehû. "Bu kulum benden ne isterse, o, onundur."

Demek ki geceleyin insan kalktığı zaman serbest değil. Düğümler var her yerinde. Demek ki geceleyin insan kalktığı zaman serbest değil. Düğümler var her yerinde.

Hakikaten de insanı geceleyin birden kaldırsan, aklı başında tam olmaz.Hakikaten de insanı geceleyin birden kaldırsan, aklı başında tam olmaz. Nasıl ipe düğüm atıyorsak, bağlıyorsak, demek ki mânevî bir takım düğümler var insanda. Nasıl ipe düğüm atıyorsak, bağlıyorsak, demek ki mânevî bir takım düğümler var insanda.

Ellerini yıkadığı zaman bir tanesi açılıyor. Ellerini yıkadığı zaman bir tanesi açılıyor. Yüzünü yıkadığı zaman bir tanesi açılıyor. İki elini yıkadığı zaman ötekisi açılıyor. Yüzünü yıkadığı zaman bir tanesi açılıyor. İki elini yıkadığı zaman ötekisi açılıyor. Başına mesh ettiği zaman ötekisi açılıyor. Ayaklarını yıkadığı zaman ötekisi açılıyor. Başına mesh ettiği zaman ötekisi açılıyor. Ayaklarını yıkadığı zaman ötekisi açılıyor.

Beş tane düğüm açılıyor ve sanki bunlar Beş tane düğüm açılıyor ve sanki bunlar tedaviye muhtaç bir hastanın kendi kendisine ilaç yapması, tedavi etmesi gibitedaviye muhtaç bir hastanın kendi kendisine ilaç yapması, tedavi etmesi gibi bunların hepsini yaptığı zaman âdetâ kendisini kurtarmış oluyor o kişi.bunların hepsini yaptığı zaman âdetâ kendisini kurtarmış oluyor o kişi. Başının çaresine bakmış oluyor ve Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine diyor ki; Başının çaresine bakmış oluyor ve Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine diyor ki;

"Bak, kulum başının çaresine bakıyor. "Bak, kulum başının çaresine bakıyor. Kendisini bir çareye kavuşturmak için tedbirler alıyor.Kendisini bir çareye kavuşturmak için tedbirler alıyor. Benden ne isterse, o, onundur." Benden ne isterse, o, onundur."

Peygamber aleyhisselâtü ve's-selâm Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber aleyhisselâtü ve's-selâm Efendimiz buyuruyor ki;

"Cebrail aleyhisselâm bana geldi. Bana gece namazından o kadar çok bahsetti ki "Cebrail aleyhisselâm bana geldi. Bana gece namazından o kadar çok bahsetti ki o kadar çok methetti, o kadar çok tavsiye etti ki gece namazını; sandım kio kadar çok methetti, o kadar çok tavsiye etti ki gece namazını; sandım ki gece hiç uyku olmayacak müslümanlara." gece hiç uyku olmayacak müslümanlara."

Bizim zararımız buradan başlıyor. Biz bu yirminci yüzyılın hayatının tarzını benimsemişiz. Bizim zararımız buradan başlıyor. Biz bu yirminci yüzyılın hayatının tarzını benimsemişiz. Hepimiz müslümandan gayrı milletlerin hayatı gibi bir hayat sürüyoruz. Hepimiz müslümandan gayrı milletlerin hayatı gibi bir hayat sürüyoruz. Onlar nasıl yaparsa öyle yapıyoruz. Onlar nasıl yaparsa öyle yapıyoruz.

Saat yedide kalkar, yedi buçukta dişlerini fırçalar, sekizde tıraş olur, Saat yedide kalkar, yedi buçukta dişlerini fırçalar, sekizde tıraş olur, sekiz buçukta yola çıkar, dokuzda dairesine varır, on ikide şöyle olur... sekiz buçukta yola çıkar, dokuzda dairesine varır, on ikide şöyle olur...

Yani metod itibariyle bir İngiliz, Amerikalı, Fransız, Alman, İtalyan nasıl yaparsa öyle… Yani metod itibariyle bir İngiliz, Amerikalı, Fransız, Alman, İtalyan nasıl yaparsa öyle… Onları taklitle onlar kadar olur insan, daha fazla bir şey olmaz. Onları taklitle onlar kadar olur insan, daha fazla bir şey olmaz.

Ama müslümanın kazanç zamanları var.Ama müslümanın kazanç zamanları var. Biz günümüzü nasıl ayarlamalıyız ki geceleyin bu işleri yapabilelim? Biz günümüzü nasıl ayarlamalıyız ki geceleyin bu işleri yapabilelim?

Nasıl ayarlayacaksak ayarlayacağız! Nasıl ayarlayacaksak ayarlayacağız! Akıllı insansak, kazanç peşinde koşan, Akıllı insansak, kazanç peşinde koşan, bu dünyanın bir imtihan yeri ve fırsat sahası olduğunu bilen, bu dünyanın bir imtihan yeri ve fırsat sahası olduğunu bilen, bu fırsatın ecelle beraber elden gideceğini,bu fırsatın ecelle beraber elden gideceğini, bir daha bu fırsatın "Ah vah…" ile ele geçmeyeceğini idrak etmiş bir kimse isek bir daha bu fırsatın "Ah vah…" ile ele geçmeyeceğini idrak etmiş bir kimse isek kazancımıza bakacağız. kazancımıza bakacağız. Başka hiçbir çare yok. Bu kazanç yolu nereden geçiyor? Başka hiçbir çare yok.

Bu kazanç yolu nereden geçiyor?

Geceleyin uyanık durmaktan, geceleyin ibadet edip Allah'a ihtiyacını arz etmekten, Geceleyin uyanık durmaktan, geceleyin ibadet edip Allah'a ihtiyacını arz etmekten, Allahu Teâlâ hazretlerinden istemekten geçiyor. Allahu Teâlâ hazretlerinden istemekten geçiyor.

Birçok hadis kitapları bunları yazmışlar. Sapasağlam bir hadîs-i şerîf. Birçok hadis kitapları bunları yazmışlar. Sapasağlam bir hadîs-i şerîf. Daha yüzlerce hadîs-i şerîf bunu teyit ve takviye ediyor.Daha yüzlerce hadîs-i şerîf bunu teyit ve takviye ediyor. "Ne isterse verilecek kula!" Sen o vakitte horul horul uyuyorsun. Neden? "Ne isterse verilecek kula!"

Sen o vakitte horul horul uyuyorsun.

Neden?

Sebebini söyleyeyim: Akşamleyin geliyoruz. Sebebini söyleyeyim:

Akşamleyin geliyoruz.
Bir kere eskiden akşamdan evvel işyerleri kapanırdı.Bir kere eskiden akşamdan evvel işyerleri kapanırdı. Akşam insan oruçlu olur diye, akşam namazında insan mahallesine dönmüş olurdu eskiden.Akşam insan oruçlu olur diye, akşam namazında insan mahallesine dönmüş olurdu eskiden. Biz dedelerimizi küçük görürüz, hor görürüz, beğenmeyiz amaBiz dedelerimizi küçük görürüz, hor görürüz, beğenmeyiz ama onlar kendilerini, her şeyi İslâm'a göre ayarlayabilmişlerdi. onlar kendilerini, her şeyi İslâm'a göre ayarlayabilmişlerdi. Akşam namazında bir kere insan evine ulaşmış olacak. Akşam namazında bir kere insan evine ulaşmış olacak. Akşam yemeğini yedin.Akşam yemeğini yedin. Ondan sonra yatsıya kadar artık aile efradınla meşgul ol, ne yaparsan yap… Ondan sonra yatsıya kadar artık aile efradınla meşgul ol, ne yaparsan yap…

Yatsıyı kıldıktan sonra ashâb-ı kirâm hiç oyalanmazlarmış. Yatsıyı kıldıktan sonra ashâb-ı kirâm hiç oyalanmazlarmış. Hatta yatsıdan sonra bazı kitaplarda diyorlar ki; Hatta yatsıdan sonra bazı kitaplarda diyorlar ki;

"Sanki birbirleriyle dargınmış gibi ayakkabısını alan hemen mescitten evine koşarmış." "Sanki birbirleriyle dargınmış gibi ayakkabısını alan hemen mescitten evine koşarmış."

Neden? O andan itibaren yapılan her konuşma geceye zarar verir. Neden?

O andan itibaren yapılan her konuşma geceye zarar verir.
Sen o vakitte hemen kalkacaksın, evine gideceksin, taze abdestini al, dört rekâtlık namazını kıl. Sen o vakitte hemen kalkacaksın, evine gideceksin, taze abdestini al, dört rekâtlık namazını kıl. Abdestli olarak sağ tarafına yat, uyu. Uykuyu al. Abdestli olarak sağ tarafına yat, uyu. Uykuyu al. O seher vakitlerinde, göğün kapılarının açıldığı zamanda; "Ne isterse kulumundur!" O seher vakitlerinde, göğün kapılarının açıldığı zamanda;

"Ne isterse kulumundur!"

denildiği zamanda Allahu Teâlâ hazretlerine seccadenin üstüne çık,denildiği zamanda Allahu Teâlâ hazretlerine seccadenin üstüne çık, yönel, gözyaşı dök, tesbih çek, yalvar yakar! yönel, gözyaşı dök, tesbih çek, yalvar yakar!

Bakalım olacak mı, olmayacak mı? Bakalım olacak mı, olmayacak mı?

Mümkün değil olmaması. Mümkün değil olmaması.

"Evliyâullahtan kimse yoktur ki gecenin bu vaktinde bu ganimetten istifade etmesin." "Evliyâullahtan kimse yoktur ki gecenin bu vaktinde bu ganimetten istifade etmesin."

diyor kitaplar. diyor kitaplar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vahiy geldiği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vahiy geldiği zaman geceleyin namaz kılması emrolundu.geceleyin namaz kılması emrolundu. İlk sûre İkra' sûresi. Ondan sonra gelen Müzzemmil, Müddessir sûreleri denilir. İlk sûre İkra' sûresi.

Ondan sonra gelen Müzzemmil, Müddessir sûreleri denilir.
İlk inen âyet-i kerîmelerde, sûrelerde geceleyin namaz kılması emrolundu İlk inen âyet-i kerîmelerde, sûrelerde geceleyin namaz kılması emrolundu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ve ashâb-ı kirâm da aynen o emre uydular.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ve ashâb-ı kirâm da aynen o emre uydular. Hemen terakki ettiler. Yani mânevî bakımdan terakki, feyizlere nail olmak,Hemen terakki ettiler. Yani mânevî bakımdan terakki, feyizlere nail olmak, fütûhâta mazhar olmak temel oldu. fütûhâta mazhar olmak temel oldu.

"Efendim ben kırk yıldır bu yoldayım, bir şey olmuyor." "Efendim ben kırk yıldır bu yoldayım, bir şey olmuyor."

Gece namaz kılıyor musun? Gece namaz kılıyor musun?

Gece kalkıyor musun, o vakitlerden istifade ediyor musun? Gece kalkıyor musun, o vakitlerden istifade ediyor musun?

Olmaz ki!... Kadir sûresinde; Hiye hattâ matla'i'l-fecr. Olmaz ki!... Kadir sûresinde;

Hiye hattâ matla'i'l-fecr.

"Bu, fecrin tulû' zamanına kadardır." diyor."Bu, fecrin tulû' zamanına kadardır."

diyor.
Fecrin tulû' vaktine kadardır diyor. Hiye hattâ matla'i'l-fecr. Fecrin tulû' vaktine kadardır diyor. Hiye hattâ matla'i'l-fecr.

Yani o gün oruç tutacak olsan, Yani o gün oruç tutacak olsan, imsak kesildi mi artık ağzına lokma alamıyorsun ya, o zamana kadar. imsak kesildi mi artık ağzına lokma alamıyorsun ya, o zamana kadar. O oldu mu bitti, kapandı artık. Pazar yapıldı, pazarlık yapıldı, alışveriş oldu; O oldu mu bitti, kapandı artık. Pazar yapıldı, pazarlık yapıldı, alışveriş oldu; alan aldı, satan sattı, kazanan kazandı…alan aldı, satan sattı, kazanan kazandı… Artık pazar yeri yürüdü, toplandı, herkes gitti.Artık pazar yeri yürüdü, toplandı, herkes gitti. Sen şimdi yavaş yavaş çapaklı gözlerini açıyorsun. Sen şimdi yavaş yavaş çapaklı gözlerini açıyorsun.

Gidiyorsun oraya ki pazar yerinde pazarcılar gitti mi ne kalır? Gidiyorsun oraya ki pazar yerinde pazarcılar gitti mi ne kalır?

Döküntüler, mezbeleler kalır. Hiçbir şey alamazsın. Öyle oluyor. Döküntüler, mezbeleler kalır. Hiçbir şey alamazsın. Öyle oluyor.

Onun için ne yapıp yapıp bugünden tezi yok, Onun için ne yapıp yapıp bugünden tezi yok, Allah cümlemize tevfîkini refîk etsin; Allah cümlemize tevfîkini refîk etsin; şu gecenin şu feyizli zamanlarından istifade edelim!şu gecenin şu feyizli zamanlarından istifade edelim! Eğer âhireti kazanmak isteyen, Eğer âhireti kazanmak isteyen, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insanlarsak başka çaresi yok!Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insanlarsak başka çaresi yok! Müslümanın ayrı programı olacak. Müslümanın ayrı programı olacak.

"Ama hocam geceleyin çok güzel TV programları var."Ama hocam geceleyin çok güzel TV programları var. Pazar günleri gayet güzel, cumartesi günleri gayet güzel..." Pazar günleri gayet güzel, cumartesi günleri gayet güzel..."

Sen bilirsin. İstersen sen televizyonun peşinde koş. Sen bilirsin. İstersen sen televizyonun peşinde koş.

O programlar bakalım sana ne kazandıracak? O programlar bakalım sana ne kazandıracak?

Bu programlar müslümana ne kazandırmış? Bu programlar müslümana ne kazandırmış?

İşte tercih; ya onu ya onu yapacaksın. İşte tercih; ya onu ya onu yapacaksın.

Cennetin yolu vadinin üst tarafında çakıllı, kayalıklı, patika, keçi yolu gibi zormuş! Cennetin yolu vadinin üst tarafında çakıllı, kayalıklı, patika, keçi yolu gibi zormuş! Orada yürürken insanın ayağına çarpar taşlar, yırtar. Orada yürürken insanın ayağına çarpar taşlar, yırtar. Bazı yerleri kanar. Kolay değildir o yukarıda taşların arasında yürümek.Bazı yerleri kanar. Kolay değildir o yukarıda taşların arasında yürümek. Hele yaşlıysa insan veyahut kadınsa oralarda kolay yürüyemez. Hele yaşlıysa insan veyahut kadınsa oralarda kolay yürüyemez.

Cehennemin yolu da vadinin ortasında dümdüz yol gibi…Cehennemin yolu da vadinin ortasında dümdüz yol gibi… Yani bugünün tabiriyle asfalt yol gibiymiş. Yani bugünün tabiriyle asfalt yol gibiymiş. Cehennemin yolu çok kolaymış. Hele sen o tarafa yönünü döndür. Cehennemin yolu çok kolaymış. Hele sen o tarafa yönünü döndür. Sen kendin gitmesen böyle su gibi akarsın. Kendiliğinden gider yol oraya.Sen kendin gitmesen böyle su gibi akarsın. Kendiliğinden gider yol oraya. Cehenneme doğru gider. Kendini kurtarmak için kenara çıkacaksın. Cehenneme doğru gider. Kendini kurtarmak için kenara çıkacaksın. O patika yola çıkacaksın, sel seni alıp götürmesin diye. O patika yola çıkacaksın, sel seni alıp götürmesin diye.

Ya öyle program yapacaksın; ya yârdan geçeceksin, ya serden geçeceksin.Ya öyle program yapacaksın; ya yârdan geçeceksin, ya serden geçeceksin. Eğer yâri istiyorsan, o zaman serden vazgeçeceksin. Eğer yâri istiyorsan, o zaman serden vazgeçeceksin.

Hem televizyon programını seyredeyim, hem zevk ü sefâmı yapayım, Hem televizyon programını seyredeyim, hem zevk ü sefâmı yapayım, hem de Allah'ın sevdiği bir kul olayım… Bilmem! hem de Allah'ın sevdiği bir kul olayım…

Bilmem!

Büyüklerden bir tanesi diyor ki. Tabi o zaman televizyon filan yoktu eski devirlerde; Büyüklerden bir tanesi diyor ki. Tabi o zaman televizyon filan yoktu eski devirlerde;

"Dünya ile âhireti beraber yürütmek için epeyce uğraştım. "Dünya ile âhireti beraber yürütmek için epeyce uğraştım. Baktım ki ikisi bir arada olmuyor. Âhireti o zaman imar etmeye koyuldum." Baktım ki ikisi bir arada olmuyor. Âhireti o zaman imar etmeye koyuldum."

O mübarekler yine gündüzleri ibadetle vakit geçirmişler, ikisini bir arada yürütememişler. O mübarekler yine gündüzleri ibadetle vakit geçirmişler, ikisini bir arada yürütememişler.

Bakalım ben televizyon ile yürütebilecek miyim? Bakalım ben televizyon ile yürütebilecek miyim?

Rahimehullâhu Ebâ Bekrin Rahimehullâhu Ebâ Bekrin

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in dört sahabîsi, Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in dört sahabîsi, eimme-i erbaa, yani ümerâ-i mü'minîn, emîr-i mü'minîn olan "eimme" mânasınaeimme-i erbaa, yani ümerâ-i mü'minîn, emîr-i mü'minîn olan "eimme" mânasına Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali radıyallahu anhum hazerâtını methediliyor.Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali radıyallahu anhum hazerâtını methediliyor. Bakalım Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haklarında ne buyurmuş: Bakalım Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haklarında ne buyurmuş:

Rahimehullâhu Ebâ Bekrin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Rahimehullâhu Ebâ Bekrin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; "Allahu Teâlâ hazretleri Ebû Bekr-i Sıddîk'a rahmetini ihsan eylesin, "Allahu Teâlâ hazretleri Ebû Bekr-i Sıddîk'a rahmetini ihsan eylesin, rahmetin saçsın, rahmeteylesin." rahmetin saçsın, rahmeteylesin."

Tabii buradaki "rahmet eylesin" bizim ölülerimize söylediğimiz mânada değil. Tabii buradaki "rahmet eylesin" bizim ölülerimize söylediğimiz mânada değil. Rahmet ölülere de olur da dirilere de olur. Rahmet ölülere de olur da dirilere de olur. Yani "Allah bize de rahmet eylesin şimdi" diyebiliriz. Yani "Allah bize de rahmet eylesin şimdi" diyebiliriz. Rahmet eylesin, geçmişlerimize de rahmet eylesin… Rahmet eylesin, geçmişlerimize de rahmet eylesin…

Peygamber Efendimiz de diyor ki; "Allah Ebû Bekr'e rahmet eylesin." Peygamber Efendimiz de diyor ki;

"Allah Ebû Bekr'e rahmet eylesin."

Ne demek? Öldü de âhirete gitti de arkasından dua değil bu. Sağ Ebû Bekir. Ne demek?

Öldü de âhirete gitti de arkasından dua değil bu.

Sağ Ebû Bekir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu sözü ifade buyurduğu sıradaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu sözü ifade buyurduğu sırada Ebû Bekr-i Sıddîk hayatta ama "Allahu Teâlâ hazretleri ona rahmetini ihsan eylesin, Ebû Bekr-i Sıddîk hayatta ama "Allahu Teâlâ hazretleri ona rahmetini ihsan eylesin, onu lütfuna, keremine gark eylesin, çeşitli lütuflarına, ihsanına mazhar eylesin." demek. onu lütfuna, keremine gark eylesin, çeşitli lütuflarına, ihsanına mazhar eylesin." demek.

Neden? Zevvecenî'btenehû. "Kızı Hz. Âişe ile beni evlendirdi, kızını bana verdi, çekinmedi." Neden?

Zevvecenî'btenehû. "Kızı Hz. Âişe ile beni evlendirdi, kızını bana verdi, çekinmedi."

İnsan evladını hani biraz çekinir. İyi bir kimseye vermek için fedakârlıktır yani. İnsan evladını hani biraz çekinir. İyi bir kimseye vermek için fedakârlıktır yani. Verir. Yakınlık duyduğu kimse olmasına sevinir. Verir. Yakınlık duyduğu kimse olmasına sevinir. "Kızını bana verdi, evlendirdi." Hz. Âişe, Ebû Bekr-i Sıddîk'ın kızı. "Kızını bana verdi, evlendirdi." Hz. Âişe, Ebû Bekr-i Sıddîk'ın kızı.

Ve hamelenî ilâ dâri'l-hicreti.Ve hamelenî ilâ dâri'l-hicreti. "Beni hicret yurdu olan Medîne-i Münevvere'ye nakleyledi, taşıdı." "Beni hicret yurdu olan Medîne-i Münevvere'ye nakleyledi, taşıdı."

Ebû Bekr-i Sıddîk ile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ebû Bekr-i Sıddîk ile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, mâlum, Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'yemâlum, Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye beraber yolculuk ederek hicret eylediler. beraber yolculuk ederek hicret eylediler.

Develer Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın idi. Develer Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın idi. Develeri Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh hazırlamıştı. Develeri Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh hazırlamıştı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz razı olmadı. Yani; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz razı olmadı. Yani;

"Bu develerin benim hisseme düşeninin parasını ben vereceğim. "Bu develerin benim hisseme düşeninin parasını ben vereceğim. Ancak o şartla alabilirim." dedi. Ancak o şartla alabilirim."

dedi.
"Ya resulallah işte develer hazır." deyince "Parasını kabul edersen alırım." dedi."Ya resulallah işte develer hazır." deyince "Parasını kabul edersen alırım." dedi. Başka rivayetler de var ki parasını verdi ama yine o, onu, ona iade etti. Başka rivayetler de var ki parasını verdi ama yine o, onu, ona iade etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu cümlede; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu cümlede;

"Beni hicret yurdu olan, hicret edinme yeri olan Medîne-i Münevvere'ye taşıdı." diyor. "Beni hicret yurdu olan, hicret edinme yeri olan Medîne-i Münevvere'ye taşıdı."

diyor.

O yolculuk çok kıymetli yolculuk. O yolculuk çok kıymetli yolculuk. Mâlum, o yolculuk esnasında Ebû Bekr-i Sıddîk'ın arkadaşlığı, Mâlum, o yolculuk esnasında Ebû Bekr-i Sıddîk'ın arkadaşlığı, fedakârlığının çeşitli göz yaşartıcı sahneleri var.fedakârlığının çeşitli göz yaşartıcı sahneleri var. İlk önce mağaraya kendisi giriyor, zararlı bir şey var mı yok mu diye. İlk önce mağaraya kendisi giriyor, zararlı bir şey var mı yok mu diye.

Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz istirahat halinde iken Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz istirahat halinde iken o elbisesini parçalamış, delikleri gediklere tıkamış. o elbisesini parçalamış, delikleri gediklere tıkamış. Bir delik kalmış. Oradan da bir zararlı mahluk çıkıp daBir delik kalmış. Oradan da bir zararlı mahluk çıkıp da Resûlullah'a zarar vermesin diye ayağının topuğunu oraya dayıyor. Resûlullah'a zarar vermesin diye ayağının topuğunu oraya dayıyor.

Tesadüfen orası da yılan yuvası değil miymiş? Tesadüfen orası da yılan yuvası değil miymiş?

Yılan geliyor, ısırıyor ayağını. Yılan geliyor, ısırıyor ayağını. Öyle acı çekiyor ki ayağını çekmiyor ama. Öyle acı çekiyor ki ayağını çekmiyor ama. Resûlullah var, dizinde yatıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Resûlullah var, dizinde yatıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yatıyor diye ayağını çekmiyor. yatıyor diye ayağını çekmiyor. Fakat dişini sıkmasından, gözünün yaşarmasından yanağından yaş süzülüyor, Fakat dişini sıkmasından, gözünün yaşarmasından yanağından yaş süzülüyor, Resûlullah Efendimiz'e damlıyor. Resûlullah Efendimiz'e damlıyor. Resûlullah Efendimiz o ağrı yerine mübarek eliyle mesh ederek onu tedavi ediyor.Resûlullah Efendimiz o ağrı yerine mübarek eliyle mesh ederek onu tedavi ediyor. O yılanın zehri ona tesir etmiyor. Çeşitli fedakârlık halleri var.O yılanın zehri ona tesir etmiyor.

Çeşitli fedakârlık halleri var.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onun için; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onun için;

"Beni Medine'ye nakletti." diye burada ona teşekkür talebinde zikrediyor. "Beni Medine'ye nakletti."

diye burada ona teşekkür talebinde zikrediyor.

Ve a'teka Bilâlen min mâlihî.Ve a'teka Bilâlen min mâlihî. "Malından para vermek suretiyle Bilâl-i Habeşî gibi mazlum "Malından para vermek suretiyle Bilâl-i Habeşî gibi mazlum ve makbul bir sahabîyi zalim müşriklerin elinden alıp esaretten kurtardı.ve makbul bir sahabîyi zalim müşriklerin elinden alıp esaretten kurtardı. Satın aldı, âzat etti Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh'ı." Satın aldı, âzat etti Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh'ı."

Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh mübarek: Hayyâ ale's-salâh diyemezmiş de, Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh mübarek: Hayyâ ale's-salâh diyemezmiş de, Heyye ale's-salâh dermiş. Habeşli ya kendisi, telaffuzu biraz değişikmiş. Demişler ki; Heyye ale's-salâh dermiş. Habeşli ya kendisi, telaffuzu biraz değişikmiş. Demişler ki;

"Yâ Resûlallah, hayyâ demiyor da heyye tarzında söylüyor." "Yâ Resûlallah, hayyâ demiyor da heyye tarzında söylüyor."

"Onun öyle söylemesi birçok kimsenin başka türlü demesinden daha hayırlıdır." demiş. "Onun öyle söylemesi birçok kimsenin başka türlü demesinden daha hayırlıdır."

demiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz âhirete irtihal etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz âhirete irtihal etti. Bilâl-i Habeşî bir daha Medine'de ezan nasıl okusun? Sevdiği âhirete göçtü.Bilâl-i Habeşî bir daha Medine'de ezan nasıl okusun? Sevdiği âhirete göçtü. Terk etti Medîne-i Münevvere'yi, ezan okumadı bir daha. Terk etti Medîne-i Münevvere'yi, ezan okumadı bir daha.

Sonra bir zaman geçti. Yine dayanamadı. Sonra bir zaman geçti. Yine dayanamadı. Gezdi Şam'da, Dımaşk'ta, oralarda dolaştı dolaştı... Gezdi Şam'da, Dımaşk'ta, oralarda dolaştı dolaştı... İçinde aşk, şevk; duramadı, yine kalktı Medîne-i Münevvere'ye geldi.İçinde aşk, şevk; duramadı, yine kalktı Medîne-i Münevvere'ye geldi. Resûlullah'ın müezzini gelmiş. Medineliler rica ettiler. Resûlullah'ın müezzini gelmiş. Medineliler rica ettiler. Çıktı minareye bir ezân-ı şerîf okudu; Medine çalkandı! Hepsi ayağa kalktılar. Çıktı minareye bir ezân-ı şerîf okudu; Medine çalkandı! Hepsi ayağa kalktılar. Yani "Resûlullah'ın devri geri gelmiş" diye. Yani "Resûlullah'ın devri geri gelmiş" diye. Çünkü o ses ile Resûlullah'ın zamanını hatırladılar. Çünkü o ses ile Resûlullah'ın zamanını hatırladılar.

Öyle kıymetli bir sahabî. Mazlum ve makbul bir kimse.Öyle kıymetli bir sahabî. Mazlum ve makbul bir kimse. Hatta Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh, ona biraz kızmış; Hatta Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh, ona biraz kızmış;

"Seni kara kadının oğlu seni!" "Seni kara kadının oğlu seni!"

demiş Bilâl-i Habeşî'ye.demiş Bilâl-i Habeşî'ye. Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ebû'd-Derdâ'yı biraz sıkıştırmış; Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ebû'd-Derdâ'yı biraz sıkıştırmış;

"Sen böyle mi söyledin?" diye. Derhal gidiyor özür diliyor. "Sen böyle mi söyledin?"

diye. Derhal gidiyor özür diliyor.
Öyle bir, Resûlullah'ın himaye ettiği mübarek bir kimse.Öyle bir, Resûlullah'ın himaye ettiği mübarek bir kimse. Allah şefaatine nail etsin. Müezzinlerin pîri oluyor. Allah şefaatine nail etsin. Müezzinlerin pîri oluyor.

Sonra sayıyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Sonra sayıyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Kendi malından Bilâl'i âzat eyledi..." "Kendi malından Bilâl'i âzat eyledi..."

Hem de öyle bir cömert ki çok para vererek satın almış. Hem de öyle bir cömert ki çok para vererek satın almış. Karşısındaki de onu alacağını anlayınca müşrik, tezat da artırıyor fiyatı. Karşısındaki de onu alacağını anlayınca müşrik, tezat da artırıyor fiyatı. Artırıyor ama ne kadar artırırsa arttırsın; vermiş parayı fazla fazla,Artırıyor ama ne kadar artırırsa arttırsın; vermiş parayı fazla fazla, âzat eylemiş Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh'ı. âzat eylemiş Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh'ı. Onu zikrediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Onu zikrediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Ve mâ nefe'anî mâlün fi'l-İslâmi mâ nefe'anî mâlü Ebî Bekrin. Ve mâ nefe'anî mâlün fi'l-İslâmi mâ nefe'anî mâlü Ebî Bekrin. "Bana Ebû Bekr'in malının İslâm'da faydası dokunduğu gibi "Bana Ebû Bekr'in malının İslâm'da faydası dokunduğu gibi hiçbir mal o kadar fayda sağlamadı."hiçbir mal o kadar fayda sağlamadı." Malını vermiş Resûlullah'ın emrine. Malını vermiş Resûlullah'ın emrine.

Buradaki rivayetlerde geçiyor ki; Buradaki rivayetlerde geçiyor ki; Ebû Bekr-i Sıddîk'ın müslüman olduğu zaman kırk bin dinarı varmış. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın müslüman olduğu zaman kırk bin dinarı varmış. Hepsini Allah yoluna, Resûlullah'ın emrine sarf etmiş.Hepsini Allah yoluna, Resûlullah'ın emrine sarf etmiş. Yine Saîd b. Müseyyeb'den zikredilmiş ki; Yine Saîd b. Müseyyeb'den zikredilmiş ki; -Saîd b. Müseyyib diye de rivayet edilir ve kendisi de mübarek galiba öyle istermiş, -Saîd b. Müseyyib diye de rivayet edilir ve kendisi de mübarek galiba öyle istermiş, Müseyyeb okunmasını istemezmiş.- Müseyyeb okunmasını istemezmiş.-

Kâne Resûlullâhu sallallahu aleyhi ve sellem yakdî fî mâli Ebî Bekrin kemâ yakdî fî mâli nefsihî. Kâne Resûlullâhu sallallahu aleyhi ve sellem yakdî fî mâli Ebî Bekrin kemâ yakdî fî mâli nefsihî.

"Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz "Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi malını kullanır gibi istifade ederdi." kendi malını kullanır gibi istifade ederdi."

Nasıl ben kendi malımı şuna veriyorum, buna veriyorum diyeNasıl ben kendi malımı şuna veriyorum, buna veriyorum diye hür olarak istediğim şekilde tasarruf edebilirim; hür olarak istediğim şekilde tasarruf edebilirim; Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malını da o salahiyet ile o kadar pervasız, çekinmeden kullanırdı. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malını da o salahiyet ile o kadar pervasız, çekinmeden kullanırdı.

Neden "çekinmeden" diyoruz? Neden "çekinmeden" diyoruz?

Yani o kadar yakın, o kadar hâlis, o kadar muhlis ki Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh,Yani o kadar yakın, o kadar hâlis, o kadar muhlis ki Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh, o hiç önemsemiyor, sorun etmiyor... o hiç önemsemiyor, sorun etmiyor...

İnsan mesela başkasının cebine elini sokar mı? Sokmaz. Neden? Çekinir. İnsan mesela başkasının cebine elini sokar mı?

Sokmaz.

Neden?

Çekinir.

Kesesinden cüzdanını çıkartıp, cebinden parayı alır mı içinden? Kesesinden cüzdanını çıkartıp, cebinden parayı alır mı içinden?

Almaz. Ya izin verir ya izin vermez. Almaz. Ya izin verir ya izin vermez.

O aldığı parayı başkasına verir mi? O aldığı parayı başkasına verir mi?

Beş bin lirayı say, götürüp falanca kimseye ver onun namına, onun kesesinden. Beş bin lirayı say, götürüp falanca kimseye ver onun namına, onun kesesinden.

Kime karşı yapılır bu? Ancak aradaki samimiyet çok fazla olmalı ki Kime karşı yapılır bu?

Ancak aradaki samimiyet çok fazla olmalı ki
o kadar sevgiyle, aşkla, muhabbetle dolu bir kimse olmalı ki memnun olmalı. o kadar sevgiyle, aşkla, muhabbetle dolu bir kimse olmalı ki memnun olmalı.

"Kesemi aldı, demek ki beni samimi bir kimse yerine koyuyor. "Kesemi aldı, demek ki beni samimi bir kimse yerine koyuyor. Benden hiçbir endişesi, çekinmesi yok. O kadar beni yakın hissediyor." Benden hiçbir endişesi, çekinmesi yok. O kadar beni yakın hissediyor."

diye bayram etmesi lazım. diye bayram etmesi lazım.

Nitekim İhyâ'da bir bahis geçer. Nitekim İhyâ'da bir bahis geçer. Adamın birisi, bir muhterem zât, arkadaşının kapısını çalmış.Adamın birisi, bir muhterem zât, arkadaşının kapısını çalmış. Kendisi yokmuş evde, cariyesi açmış kapıyı. Demiş; Kendisi yokmuş evde, cariyesi açmış kapıyı. Demiş;

"Filanca evde mi?" "Yok." "Önce sen kenara çekil bakayım." "Filanca evde mi?"

"Yok."

"Önce sen kenara çekil bakayım."

demiş kapıyı açan cariyeye. Çekilmiş. Girmiş eve adam.demiş kapıyı açan cariyeye.

Çekilmiş. Girmiş eve adam.
Yatak odasına gitmiş, sandığın gözünü açmış, keseyi çıkartmış, Yatak odasına gitmiş, sandığın gözünü açmış, keseyi çıkartmış, şakır şakır paraları saymış.şakır şakır paraları saymış. Ne kadar alacaksa almış, çıkmış gitmiş. Eyvah!Ne kadar alacaksa almış, çıkmış gitmiş. Eyvah! Efendisi evi ona emanet etmişti, şahsın birisi geldi, içeri girdi, paraları aldı gitti.Efendisi evi ona emanet etmişti, şahsın birisi geldi, içeri girdi, paraları aldı gitti. Ödü patlamış. Akşama kadar çok korkmuş. Akşam gelince de efendisine diyor ki; Ödü patlamış. Akşama kadar çok korkmuş. Akşam gelince de efendisine diyor ki;

"Efendim bugün filanca geldi." "İyi." "Sizi sordu, siz evde yoktunuz.'Yok.' dedim. "Efendim bugün filanca geldi."

"İyi."

"Sizi sordu, siz evde yoktunuz.'Yok.' dedim.
'Sen kenara çekil.' dedi. Yine girdi içeriye. Ben almak istemedim ama yine girdi.'Sen kenara çekil.' dedi. Yine girdi içeriye. Ben almak istemedim ama yine girdi. Yatak odasına gitti." "Eee?" "Sandığı açtı, içinden bir miktar para çıkarttı. Yatak odasına gitti."

"Eee?"

"Sandığı açtı, içinden bir miktar para çıkarttı.
Bir miktar para aldı gitti." "Bunları hakikaten yaptı mı?" Korkarak; "Yaptı efendim." Bir miktar para aldı gitti."

"Bunları hakikaten yaptı mı?"

Korkarak;

"Yaptı efendim."

"Eh demek beni has arkadaşı yerine koymuş. Hiç çekinmemiş benden. "Eh demek beni has arkadaşı yerine koymuş. Hiç çekinmemiş benden. Demek ki samimiyetimiz bu kadar ileriymiş ki bunu yapabildi. Demek ki samimiyetimiz bu kadar ileriymiş ki bunu yapabildi. Bu müjde başka türlü karşılanmaz. Hadi seni âzat ettim." diyor, cariyeyi âzat ediyor. Bu müjde başka türlü karşılanmaz. Hadi seni âzat ettim."

diyor, cariyeyi âzat ediyor.

Demek ki o arkadaşı çok kıymetliymiş onun yanında. Demek ki o arkadaşı çok kıymetliymiş onun yanında.

"Bana bu muameleyi yaptığına göre, demek ki beni samimi saymış. "Bana bu muameleyi yaptığına göre, demek ki beni samimi saymış. Kendisine has arkadaş edinmiş." diyor. Kendisine has arkadaş edinmiş."

diyor.

Onu hatırlattı bana. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Onu hatırlattı bana.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,
Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malını kendi malı gibi, istediği gibi tasarruf edermiş.Ebû Bekr-i Sıddîk'ın malını kendi malı gibi, istediği gibi tasarruf edermiş. O müsaadeyi o vermiş. O da o müsaadeye belki lüzum kalmadan kullanacak kadar yakın O müsaadeyi o vermiş. O da o müsaadeye belki lüzum kalmadan kullanacak kadar yakın Ebû Bekr-i Sıddîk'a. Onun için büyük bir şeref. Ebû Bekr-i Sıddîk bizim başımızın tâcıdır. Ebû Bekr-i Sıddîk'a. Onun için büyük bir şeref. Ebû Bekr-i Sıddîk bizim başımızın tâcıdır. Bizim yolumuzun da serdarıdır. Allahu Teâlâ şefaatine nail etsin. Bizim yolumuzun da serdarıdır.

Allahu Teâlâ şefaatine nail etsin.

Ve rahimehullâhu Omere. Ve rahimehullâhu Omere. "Allahu Teâlâ hazretleri Ömer'e de rahmetini ihsan eylesin." diye"Allahu Teâlâ hazretleri Ömer'e de rahmetini ihsan eylesin." diye Hz. Ömer'den bahsetmeye geçti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Hz. Ömer'den bahsetmeye geçti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Peki o ne yapmış da öyle dua ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona? Peki o ne yapmış da öyle dua ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona?

Yekûlu'l-hakka ve in kâne mürren. "O Ömer acı da olsa hakkı söyler." Yekûlu'l-hakka ve in kâne mürren. "O Ömer acı da olsa hakkı söyler."

İsteyen beğensin, istemeyen beğenmesin, hakkı olduğu gibi söyler! İsteyen beğensin, istemeyen beğenmesin, hakkı olduğu gibi söyler! Hz. Ömer acı da olsa hakkı söyler. Hz. Ömer acı da olsa hakkı söyler.

Lekad terekehû'l-hakku ve mâlehû min sadîkın.. Lekad terekehû'l-hakku ve mâlehû min sadîkın.. "Bazen bu hak söyleyicilik, hakkı olduğu gibi söylemek, "Bazen bu hak söyleyicilik, hakkı olduğu gibi söylemek, onu hiç arkadaşsız, yapayalnız bırakmıştır." onu hiç arkadaşsız, yapayalnız bırakmıştır."

Yanında, onu seven hiç arkadaşı kalmamıştır. Çünkü hakkı söylüyor.Yanında, onu seven hiç arkadaşı kalmamıştır. Çünkü hakkı söylüyor. Halbuki, hakkı söyleyene kimsenin kızmaması lazım. Halbuki, hakkı söyleyene kimsenin kızmaması lazım. Elini bırakıp ayağını öpmek lazım doğruyu söylüyor diye. Elini bırakıp ayağını öpmek lazım doğruyu söylüyor diye.

Ama; "Hakkı söyleyeni dokuz köyden kovarlar." diye atalarımız denemişler,Ama; "Hakkı söyleyeni dokuz köyden kovarlar." diye atalarımız denemişler, bunu böyle söylüyorlar. bunu böyle söylüyorlar. Söyledin mi kızarlar hakkı. Millet birbirine yalan söylemeye, haksız yere methetmeye alışmış.Söyledin mi kızarlar hakkı.

Millet birbirine yalan söylemeye, haksız yere methetmeye alışmış.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Kardeşini methetme, methedenlerin yüzüne toprak saçın." diyor. "Kardeşini methetme, methedenlerin yüzüne toprak saçın."

diyor.
Methedilen de alışmasın diye. Methedilen de alışmasın diye. Birisi sizi methederse yüzüne toprak saçın diyor. Birisi sizi methederse yüzüne toprak saçın diyor.

Asıl arkadaş, yani dost acı söyler, düşman güldürür. Asıl arkadaş, yani dost acı söyler, düşman güldürür. Düşman gelir metheder metheder, ondan sonra arkandan kıs kıs güler, alay eder.Düşman gelir metheder metheder, ondan sonra arkandan kıs kıs güler, alay eder. Dost; "Kardeşim ben seni severim, şu kusurun var.Dost;

"Kardeşim ben seni severim, şu kusurun var.
Bunu yapmasan daha iyi olur." diye onu söyler. Bunu yapmasan daha iyi olur."

diye onu söyler.

Hz. Ömer radıyallahu anh da o kadar doğru sözlü bir kimse idi ki Hz. Ömer radıyallahu anh da o kadar doğru sözlü bir kimse idi ki acı da olsa hakkı söylerdi ve bu söylemesi bazen onu arkadaşsız, yapayalnız bırakırdı. acı da olsa hakkı söylerdi ve bu söylemesi bazen onu arkadaşsız, yapayalnız bırakırdı. Hakkı söylemek, hak ile onu yapayalnız baş başa bırakırdı. Hakkı söylemek, hak ile onu yapayalnız baş başa bırakırdı.

Ve rahimehullâhu Osmâne.Ve rahimehullâhu Osmâne. "Osmân-ı Zinnûreyn radıyallahu anh'a da Allahu Teâlâ hazretleri rahmetini ihsan eylesin." diye "Osmân-ı Zinnûreyn radıyallahu anh'a da Allahu Teâlâ hazretleri rahmetini ihsan eylesin." diye ona da dua etmiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Neden? ona da dua etmiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Neden?

T testahyîhi'l-melâiketü. "Bu ümmetin en çok hayâ sahibi olanı oydu." T testahyîhi'l-melâiketü. "Bu ümmetin en çok hayâ sahibi olanı oydu."

Hz. Osman radıyallahu anh hayâ timsali idi. Hayâ ne demek? Utanmak. Hz. Osman radıyallahu anh hayâ timsali idi.

Hayâ ne demek?

Utanmak.
Bir kız gibi yüzü pembe pembe oluvermek, utanıvermek. En hayâlı kimse idi Hz. Osman.Bir kız gibi yüzü pembe pembe oluvermek, utanıvermek. En hayâlı kimse idi Hz. Osman. Yani o kadar hayâlı bir kimse imiş ki melekler de ondan çekinirlermiş, hayâ ederlermiş.Yani o kadar hayâlı bir kimse imiş ki melekler de ondan çekinirlermiş, hayâ ederlermiş. Öyle buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.Öyle buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Rivayetler ve menkabeler var. Rivayetler ve menkabeler var.

V ve cehheze ceyşe'l-usreti.V ve cehheze ceyşe'l-usreti. "Tek başına malıyla Tebük seferine giden ordunun her türlü teçhizatını o sağladı."Tek başına malıyla Tebük seferine giden ordunun her türlü teçhizatını o sağladı. Bir orduyu tek başına teçhiz eyledi." Tek başına Hz. Osman. Bir orduyu tek başına teçhiz eyledi." Tek başına Hz. Osman.

Sen Allah yolunda ne kadar para verebiliyorsan ölç bakalım. Hadi bakalım yarışabilecek misin? Sen Allah yolunda ne kadar para verebiliyorsan ölç bakalım. Hadi bakalım yarışabilecek misin?

Böyle büyük insanlar; neden büyük oluyormuş, işte görünüyor. Böyle büyük insanlar; neden büyük oluyormuş, işte görünüyor. Koca bir orduyu tek başına teçhiz eyledi Hz. Osmân-ı Zinnûreyn radıyallahu anh. Koca bir orduyu tek başına teçhiz eyledi Hz. Osmân-ı Zinnûreyn radıyallahu anh.

Ve zâde fî mesâcidinâ hattâ vesi'anâ. "Mescidimizi de genişletti de biz içine sığdık." Ve zâde fî mesâcidinâ hattâ vesi'anâ. "Mescidimizi de genişletti de biz içine sığdık."

Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mescidi ilk bina edildi, Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mescidi ilk bina edildi, ondan sonra ashâb-ı kirâm çoğalınca içerisi dolup taşıyordu, sığmamaya başladılar.ondan sonra ashâb-ı kirâm çoğalınca içerisi dolup taşıyordu, sığmamaya başladılar. Hz. Osmân-ı Zinnûreyn Mescid-i Nebevî'yi genişletti ve o genişlettiği için deHz. Osmân-ı Zinnûreyn Mescid-i Nebevî'yi genişletti ve o genişlettiği için de içine insanlar sığmaya başladılar. içine insanlar sığmaya başladılar.

Ve rahimehullâhu Aliyyen. "Allahu Teâlâ hazretleri Ali'ye de rahmetini ihsan eylesin." Ve rahimehullâhu Aliyyen. "Allahu Teâlâ hazretleri Ali'ye de rahmetini ihsan eylesin."

diye Hz. Ali Efendimiz'e de dua ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. diye Hz. Ali Efendimiz'e de dua ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Hz. Ali, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hem damadı Hz. Ali, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hem damadı hem amcazâdesi ve çocuk yaşta olanların ilk müslüman olanı.hem amcazâdesi ve çocuk yaşta olanların ilk müslüman olanı. Kadınlardan ilk müslüman olanı Hz. Haticetü'l-Kübrâ,Kadınlardan ilk müslüman olanı Hz. Haticetü'l-Kübrâ, çocuklardan ilk müslüman olan Hz. Ali Efendimiz. Hz. Ali Efendimiz'e diyor ki; çocuklardan ilk müslüman olan Hz. Ali Efendimiz. Hz. Ali Efendimiz'e diyor ki;

Allâhümme ediri'l-hakki me'ahû haysü dâre. Allâhümme ediri'l-hakki me'ahû haysü dâre. "O nereye giderse, nereye dönerse hakkı da onunla beraber döndür, onun yanından ayırma." "O nereye giderse, nereye dönerse hakkı da onunla beraber döndür, onun yanından ayırma."

Hz. Ali Efendimiz'e de böyle dua buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Hz. Ali Efendimiz'e de böyle dua buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Hz. Ali Efendimiz bu dualara mazhar olduğu için ashabın en iyi hükmedicisi idi. Hz. Ali Efendimiz bu dualara mazhar olduğu için ashabın en iyi hükmedicisi idi.

Akdâ's-sahâbeti diyor, yani kadılık mesleğinde, hüküm vermede bir tane idi Akdâ's-sahâbeti diyor, yani kadılık mesleğinde, hüküm vermede bir tane idi Hz. Ali Efendimiz. Hz. Ali Efendimiz. Fevkalâde isabetli, güzel hükmederdi. Bilgisi fevkalâde yüksekti. Fevkalâde isabetli, güzel hükmederdi. Bilgisi fevkalâde yüksekti. İlmî görüşü, sözleri, her birisi birer inci gibidir. Hz. Ali Efendimiz diyor ki; İlmî görüşü, sözleri, her birisi birer inci gibidir.

Hz. Ali Efendimiz diyor ki;

"Ey filan, sen bu işi iyi anlayamamışsın. Hakikati insanlara göre ölçme."Ey filan, sen bu işi iyi anlayamamışsın. Hakikati insanlara göre ölçme. Filanca adam iyi insandır. O halde onu yaptığının iyi olması gerektir.Filanca adam iyi insandır. O halde onu yaptığının iyi olması gerektir. Öyle ölçme. İlk önce hakikati öğren. Kimin hakikat ehli olduğunu daha iyi anlarsın." diyeÖyle ölçme. İlk önce hakikati öğren. Kimin hakikat ehli olduğunu daha iyi anlarsın." diye bir ilim prensibi ortaya koyuyor. bir ilim prensibi ortaya koyuyor. Bugün bir Maarif Vekâleti'nin neşrettiği büyük ansiklopedi var, çok büyük bir eser, Bugün bir Maarif Vekâleti'nin neşrettiği büyük ansiklopedi var, çok büyük bir eser, İslâm Ansiklopedisi diye. Onun ilk sayfasına Hz. Ali Efendimiz'in bu sözünü almışlar. İslâm Ansiklopedisi diye. Onun ilk sayfasına Hz. Ali Efendimiz'in bu sözünü almışlar.

İlk önce hakikati öğrenince insan, kimin hak ehli olduğunu anlar.İlk önce hakikati öğrenince insan, kimin hak ehli olduğunu anlar. Bize çok lazım olan bir nasihat bu. Bize çok lazım olan bir nasihat bu. Daha pek çok güzel sözleri vardır ki Hz. Ali Efendimiz'in,Daha pek çok güzel sözleri vardır ki Hz. Ali Efendimiz'in, onlar Türkiye'de tercüme edilmiştir, eskiden beri dilden dile dolaşır.onlar Türkiye'de tercüme edilmiştir, eskiden beri dilden dile dolaşır. Pek çok hikmetli, güzel sözleri vardır. Pek çok hikmetli, güzel sözleri vardır.

Allahu Teâlâ hazretleri biz müslümanları bu büyük şahısların, sahabenin, Allahu Teâlâ hazretleri biz müslümanları bu büyük şahısların, sahabenin, Allah'ın büyük, saf, velî, makbul kullarının yolundan ayırmasın.Allah'ın büyük, saf, velî, makbul kullarının yolundan ayırmasın. Şefaatlerine nail eylesin. Dünyanın değerini, hakikatini görüp deŞefaatlerine nail eylesin. Dünyanın değerini, hakikatini görüp de âhirete teveccüh eden, âhireti kazanmak için bütün hayatını, aklını, parasını,âhirete teveccüh eden, âhireti kazanmak için bütün hayatını, aklını, parasını, gayretini o tarafa yönelten, akıllı, zeki insanlardan eylesin.gayretini o tarafa yönelten, akıllı, zeki insanlardan eylesin. Ömrünü gafletle geçirmeyen, âhiret azığı hazırlayan, âhiret âlemi, hesap günü içinÖmrünü gafletle geçirmeyen, âhiret azığı hazırlayan, âhiret âlemi, hesap günü için şimdiden hayırları bol bol hazırlayıp oraya gönderen bahtiyarlardan eylesin. şimdiden hayırları bol bol hazırlayıp oraya gönderen bahtiyarlardan eylesin.

Rabbenâ tekabbe'l-minnâ bi hürmeti Esmâ'ike'l-hüsnâRabbenâ tekabbe'l-minnâ bi hürmeti Esmâ'ike'l-hüsnâ ve Resûlike'l-müctebâ ve bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. ve Resûlike'l-müctebâ ve bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2