Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Helal Kazanç ve Zekâtın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Safer 1421 / 11.05.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Piyango Haram, Zenginin Helal Malında Fakirin Hakkı Kalırsa Paraya Haram Bulaşır, Allah Bir Kulunun Hayra Ermesini Murad Ederse Neler Olur, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Helal Kazanç ve Zekâtın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Safer 1421 / 11.05.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Piyango Haram, Zenginin Helal Malında Fakirin Hakkı Kalırsa Paraya Haram Bulaşır, Allah Bir Kulunun Hayra Ermesini Murad Ederse Neler Olur, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînes-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'dü. Fe-kâle Resûlullah sallalahu teala aleyhi ve sellem. Emma ba'dü.

Fe-kâle Resûlullah sallalahu teala aleyhi ve sellem.

İzâ eddeyte'z-zekâte fe-kad kadayte mâ aleyke ve men cemea mâlen harâmenİzâ eddeyte'z-zekâte fe-kad kadayte mâ aleyke ve men cemea mâlen harâmen sümme tasaddaka bihî lem yekün lehû fîhi ecrün ve kâne aleyhi isruhû. sümme tasaddaka bihî lem yekün lehû fîhi ecrün ve kâne aleyhi isruhû.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Beyhâkî ve Hâkim rivayet etmişler kiEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Beyhâkî ve Hâkim rivayet etmişler ki Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuş:

İza eddeyte'z-zekâte. "Sen zekâtını ödediğin zaman." Fe-kad kadeyte mâ aleyke.İza eddeyte'z-zekâte. "Sen zekâtını ödediğin zaman." Fe-kad kadeyte mâ aleyke. "Boynuna borç olan bir vazifeyi eda etmiş olursun." Malını da temizlemiş olur."Boynuna borç olan bir vazifeyi eda etmiş olursun."

Malını da temizlemiş olur.
Çünkü zekât zaten "temizlemek" mânasına geliyor. İçinden fakirin hakkı verilince mal temiz oluyor.Çünkü zekât zaten "temizlemek" mânasına geliyor. İçinden fakirin hakkı verilince mal temiz oluyor. İçinde fakirin hakkı olan zekât verilmeden kalınca mal haramlı mal oluyor, pis mal oluyor,İçinde fakirin hakkı olan zekât verilmeden kalınca mal haramlı mal oluyor, pis mal oluyor, onun için oradan o çıkarılacak, zekâtı verilecek.onun için oradan o çıkarılacak, zekâtı verilecek. Verildiği zaman sen üzerine düşmüş olan görevi yapmış olursun, biter elhamdülillah. Verildiği zaman sen üzerine düşmüş olan görevi yapmış olursun, biter elhamdülillah.

Zaten cimrilikle, cömertliğin sınırı zekâttır. Bir insan zekâtını vermemişse, vermiyorsa...Zaten cimrilikle, cömertliğin sınırı zekâttır. Bir insan zekâtını vermemişse, vermiyorsa... Vermemekteyse cimri, pinti, hasis bir adam! Neden? Vermemekteyse cimri, pinti, hasis bir adam!

Neden?

Allah kendisine kırk bölük mal vermiş; kırk bölük maldan bir bölüğünü fakirlere veremiyor. Allah kendisine kırk bölük mal vermiş; kırk bölük maldan bir bölüğünü fakirlere veremiyor.

Kırkta birini ver bari! Onu bile veremiyor; cimri, pinti bir adam demek ki. Kırkta birini ver bari!

Onu bile veremiyor; cimri, pinti bir adam demek ki.

Bir şey daha ilave buyuruyor Peygamber Efendimiz: Bir şey daha ilave buyuruyor Peygamber Efendimiz:

Ve men cemaa mâlen harâmen. "Kim haram mal toplarsa; hırsızlıktan, rüşvetten,Ve men cemaa mâlen harâmen. "Kim haram mal toplarsa; hırsızlıktan, rüşvetten, yol kesmekten, zulümden, gadirden, insanları aldatmaktan, yol kesmekten, zulümden, gadirden, insanları aldatmaktan, cuma günü haram olan vakitte çalışıp kazanmaktan veya helal olmayan bir kazanç şekliylecuma günü haram olan vakitte çalışıp kazanmaktan veya helal olmayan bir kazanç şekliyle para kazanmaktan, içki satmaktan veya fuhuş yapmaktan para kazanmaktan, içki satmaktan veya fuhuş yapmaktan neyse bir insan haram bir mal toplarsa." Sümme teseddaka bihî. neyse bir insan haram bir mal toplarsa." Sümme teseddaka bihî. "Sonra onunla zekât ve sadaka vermeye kalkarsa." "Sonra onunla zekât ve sadaka vermeye kalkarsa."

Duyuyoruz ki falanca kadın piyango bileti satmış, para kazanmış. Piyango kumar. Bahsi müşterek.Duyuyoruz ki falanca kadın piyango bileti satmış, para kazanmış. Piyango kumar. Bahsi müşterek. Paralar ortaya toplanıyor; ondan sonra birisi kazanıyor, ötekiler kaybediyor. Paralar ortaya toplanıyor; ondan sonra birisi kazanıyor, ötekiler kaybediyor.

Kumar yasak, haram, piyango haram.Kumar yasak, haram, piyango haram. Bu piyangonun biletini satmış, kazanmış, sonra da gitmiş, falanca yere bir cami yaptırmış. Bu piyangonun biletini satmış, kazanmış, sonra da gitmiş, falanca yere bir cami yaptırmış.

Sonra Kütahya'da duyduk ki kötü kadının birisi, namusunu satan birisiSonra Kütahya'da duyduk ki kötü kadının birisi, namusunu satan birisi o kazancıyla bir cami yaptırmış bir cami yaptırmış.o kazancıyla bir cami yaptırmış bir cami yaptırmış. Tabi tevbekâr olmuştur da yaptırmıştır ama neticede parasının kaynağı o. Tabi tevbekâr olmuştur da yaptırmıştır ama neticede parasının kaynağı o.

"Kim böyle bir haramdan mal toplar da sonra onunla sadaka verir, zekât verirse..." "Kim böyle bir haramdan mal toplar da sonra onunla sadaka verir, zekât verirse..."

Lem yekün lehû fîhi ecrün. "Onun onda bir kazancı olmaz." Çünkü haram; haramdan öyle bir sevap almaz. Lem yekün lehû fîhi ecrün. "Onun onda bir kazancı olmaz."

Çünkü haram; haramdan öyle bir sevap almaz.

Ve kâne aleyhi isruhû. "Vebali de onun üzerinde kalır." Ve kâne aleyhi isruhû. "Vebali de onun üzerinde kalır."

Tasadduk bile etse, haram kazanmasının vebali omuzlarını çökertecek gibi üzerinde kalır. Tasadduk bile etse, haram kazanmasının vebali omuzlarını çökertecek gibi üzerinde kalır.

O halde bir müslümanın önce kazancının helal olmasına çok dikkat etmesi lazım! O halde bir müslümanın önce kazancının helal olmasına çok dikkat etmesi lazım!

Helal kazançlar nedir? Usûlüne uygun yapılırsa, yalan yere yemin edilmeden,Helal kazançlar nedir?

Usûlüne uygun yapılırsa, yalan yere yemin edilmeden,
aldatılmadan yapılırsa ticaretten kar helaldir. aldatılmadan yapılırsa ticaretten kar helaldir. Tarlayı ekti biçti, mahsul aldı, sattı ziraatten helaldir.Tarlayı ekti biçti, mahsul aldı, sattı ziraatten helaldir. Bedeninin gücüyle çalıştı veya fikir gücüyle veya bileğindeki sanatla çalıştı;Bedeninin gücüyle çalıştı veya fikir gücüyle veya bileğindeki sanatla çalıştı; tornacılık, tesviyecilik, terzilik, berberlik neyse helaldir. tornacılık, tesviyecilik, terzilik, berberlik neyse helaldir.

Parayı helal yollarla kazanacak, alnının teriyle kazanacak, kazancına haram karıştırmayacak.Parayı helal yollarla kazanacak, alnının teriyle kazanacak, kazancına haram karıştırmayacak. Bu birinci vazife. Çocuğuna ve kendisine haram lokma yedirmeyecek, hanımına yedirmeyecek. Bu birinci vazife. Çocuğuna ve kendisine haram lokma yedirmeyecek, hanımına yedirmeyecek. Çünkü haram lokma yedi mi o haram lokma vücuda yarar,Çünkü haram lokma yedi mi o haram lokma vücuda yarar, vücudunun bir yerinde o gıdadan istifade edilir, bir yerine bir hücre, bir et noktası oluşur, gelir. vücudunun bir yerinde o gıdadan istifade edilir, bir yerine bir hücre, bir et noktası oluşur, gelir. Haramdan oluşan ete de ancak cehennem yakışır.Haramdan oluşan ete de ancak cehennem yakışır. Müslüman bile olsa cehennem ateşine girecek, yanacak; ondan sonra çıkacak. Müslüman bile olsa cehennem ateşine girecek, yanacak; ondan sonra çıkacak.

Onun için haram yememek çok önemli. Gayri meşrû yoldan kazanmamak;Onun için haram yememek çok önemli. Gayri meşrû yoldan kazanmamak; meşru yoldan, helal yoldan kazanmak çok önemli. Helal malına haram katıştırmamak çok önemli. meşru yoldan, helal yoldan kazanmak çok önemli. Helal malına haram katıştırmamak çok önemli.

Miras da helal. Belki en helal şeylerden birisi miras. Sonra cihattan savaşıp elde edilen ganimet helal.Miras da helal. Belki en helal şeylerden birisi miras. Sonra cihattan savaşıp elde edilen ganimet helal. Böyle bir yolla kazancını sağlayacak, bu bir. Böyle bir yolla kazancını sağlayacak, bu bir.

İkincisi, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri, kazandıktan sonra fukaranın hakkını,İkincisi, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri, kazandıktan sonra fukaranın hakkını, zekâtı nerelere sarf edeceğini bildiriyor, fıkıh kitaplarında yazıyor. Zekâtını da verecek.zekâtı nerelere sarf edeceğini bildiriyor, fıkıh kitaplarında yazıyor. Zekâtını da verecek. Mücahitlere verecek, fakirlere verecek, yolda kalmışlara verecek, borca batmışlara verecek,Mücahitlere verecek, fakirlere verecek, yolda kalmışlara verecek, borca batmışlara verecek, hadîs-i şerîfte beyan edilen yerlere zekâtı verecek, verecek, verecek! hadîs-i şerîfte beyan edilen yerlere zekâtı verecek, verecek, verecek!

Bu da bir vazife. Bunu yapmazsa yine malı haramlı olur. Çünkü fakirin hakkı kaldı. Bu da bir vazife. Bunu yapmazsa yine malı haramlı olur. Çünkü fakirin hakkı kaldı.

Ve fî emvâlihim hakkunVe fî emvâlihim hakkun li's-sâili ve'l-mahrûm. "Zenginin malında fakirin, mahrumun hakkı var." li's-sâili ve'l-mahrûm. "Zenginin malında fakirin, mahrumun hakkı var."

Para ise kırkta birini verecek, öşürse mahsulün onda birini verecek,Para ise kırkta birini verecek, öşürse mahsulün onda birini verecek, kırk devesi varsa beş deveye bir koyun verecek, kırk koyunu varsa bir koyun verecek; kırk devesi varsa beş deveye bir koyun verecek, kırk koyunu varsa bir koyun verecek; hayrâtını hasenâtını yapacak. Zekâtını verdi mi boynuna borç olan vazifeyi yapmış olur, rahatlar.hayrâtını hasenâtını yapacak. Zekâtını verdi mi boynuna borç olan vazifeyi yapmış olur, rahatlar. Ondan sonrasında kendisi helal olarak yer, çoluk çocuğuna harcar vesaire... Ondan sonrasında kendisi helal olarak yer, çoluk çocuğuna harcar vesaire...

Haramdan kazandığı ile 'Ben bunu kazandım artık, olan oldu.' filan diye bir cami yaptırırsa,Haramdan kazandığı ile 'Ben bunu kazandım artık, olan oldu.' filan diye bir cami yaptırırsa, -Allah cami yapana cennette köşk ihsan edecekmiş.- haramdan bir cami yaptırsa olur mu? -Allah cami yapana cennette köşk ihsan edecekmiş.- haramdan bir cami yaptırsa olur mu?

Sevabı olmaz, burada bildiriyor. Haramdan sevap olmaz!Sevabı olmaz, burada bildiriyor. Haramdan sevap olmaz! Helal kazanmışsa olurdu, haramdan kazandığından sevap olmaz. Üzerinde vebali aynen kalır. Helal kazanmışsa olurdu, haramdan kazandığından sevap olmaz. Üzerinde vebali aynen kalır.

İzâ ezzene'l-müezzinü harece'ş-şeytânü mine'l-mescidi lehû husâsun fe izâ sekete müezzinüİzâ ezzene'l-müezzinü harece'ş-şeytânü mine'l-mescidi lehû husâsun fe izâ sekete müezzinü racea ve izâ ekâme'l-müezzinü harece mine'l-mescidi ve lehû surâtun fe izâ sekete recea racea ve izâ ekâme'l-müezzinü harece mine'l-mescidi ve lehû surâtun fe izâ sekete recea hattâ ye'tiye'l-mer'e'l-müslime fî salâtihî fe-yedhulü beynehû ve beyne nefsihî lâ yedrî ezâdehattâ ye'tiye'l-mer'e'l-müslime fî salâtihî fe-yedhulü beynehû ve beyne nefsihî lâ yedrî ezâde fî salâtihî ev nekasa fe izâ vecede zâlike ehadüküm fe'l-yescüd secdeteynifî salâtihî ev nekasa fe izâ vecede zâlike ehadüküm fe'l-yescüd secdeteyni ve hüve câlisün kable en yüsellime sümme yüsellim. ve hüve câlisün kable en yüsellime sümme yüsellim.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Beyhâkî şöyle rivayet etmiş: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Beyhâkî şöyle rivayet etmiş:

İzâ ezzene'l-müezzinü. "Müezzin ezanı okuduğu zaman." Harece'ş-şeytânü mine'l-mescid.İzâ ezzene'l-müezzinü. "Müezzin ezanı okuduğu zaman." Harece'ş-şeytânü mine'l-mescid. "Şeytan mescitten savuşur, çıkar gider." Lehû husâsun. "Şeytan mescitten savuşur, çıkar gider." Lehû husâsun. "Hızlı hızlı kaçarcasına ve ses çıkararak o süratinden patır kütür patır kütür gider." "Hızlı hızlı kaçarcasına ve ses çıkararak o süratinden patır kütür patır kütür gider."

Husâsun, sür'atü'l-meşyi ve şiddetü'l-advi. "Hızlı koşmak" mânasına kullanılıyormuş.Husâsun, sür'atü'l-meşyi ve şiddetü'l-advi. "Hızlı koşmak" mânasına kullanılıyormuş. Lügate baksak belki başka mânaları da vardır.Lügate baksak belki başka mânaları da vardır. Fuâl veznindeki mastarlar, umumiyetle hastalık, acayiplik ve sakatlık ifade eden şeylerdir. Fuâl veznindeki mastarlar, umumiyetle hastalık, acayiplik ve sakatlık ifade eden şeylerdir.

Ezan okuduğu zaman işte böyle yalpalayarak, telaşla, ne yapacağını şaşırarak,Ezan okuduğu zaman işte böyle yalpalayarak, telaşla, ne yapacağını şaşırarak, mescidden paldır küldür kaçar. mescidden paldır küldür kaçar. İster Kayseri ezanı olsun, ister Samsun fark etmez, ezan okundu; şeytan kaçar gider. İster Kayseri ezanı olsun, ister Samsun fark etmez, ezan okundu; şeytan kaçar gider.

Fe izâ sekete'l-müezzinü racea. "Ezan bitti mi geri gelir, kepaze, mel'un!" Yine geri gelirmiş. Allah!Fe izâ sekete'l-müezzinü racea. "Ezan bitti mi geri gelir, kepaze, mel'un!"

Yine geri gelirmiş. Allah!
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Fe izâ kâme'l-müezzinüEûzübillâhimineşşeytânirracîm.

Fe izâ kâme'l-müezzinü
harece mine'l-mescidi lehû ve lehû surâtun. harece mine'l-mescidi lehû ve lehû surâtun. "Müezzin kamet getirirken yine gider, mescitten yine kaçar." "Müezzin kamet getirirken yine gider, mescitten yine kaçar."

Yellene yellene, zart zurt ses çıkara çıkara, çirkin bir şekilde yine gider. Yellene yellene, zart zurt ses çıkara çıkara, çirkin bir şekilde yine gider.

Fe izâ sekete racea. "Kâmet getirmekten de fâriğ olunca, kamet getirmeyi de bitirince, yine gelir kepaze!" Fe izâ sekete racea. "Kâmet getirmekten de fâriğ olunca, kamet getirmeyi de bitirince, yine gelir kepaze!"

Ezana, kâmete dayanamıyor, kaçıp gidiyor ama sonra yine gelir.Ezana, kâmete dayanamıyor, kaçıp gidiyor ama sonra yine gelir. Fırt fırt bir gidiyor, bir geliyor; Allah şerrinden korusun. Fırt fırt bir gidiyor, bir geliyor; Allah şerrinden korusun.

Hattâ ye'tiye'l-mer'e'l-müslime fî salâtihî. "Nihayet namazda müslüman kişinin yanına gelir." Hattâ ye'tiye'l-mer'e'l-müslime fî salâtihî. "Nihayet namazda müslüman kişinin yanına gelir."

Namaza durdu ya, "Allahuekber" dedi, namaza durdu. Namaza durunca yanına gelir. Namaza durdu ya, "Allahuekber" dedi, namaza durdu. Namaza durunca yanına gelir.

Fe-yedhulü beynehüm ve beyne nefsihî. "Kendi ile nefsi arasına girer." Fe-yedhulü beynehüm ve beyne nefsihî. "Kendi ile nefsi arasına girer."

Kişinin nefsi ile arasına girer, aklını çeler, içini karıştırır. Kişinin nefsi ile arasına girer, aklını çeler, içini karıştırır.

Lâ yedrî ezâde fî salâtihî ev nekesa. "Bu adam da -şeytan nefsi ile kendisinin arasını kestiğinden,Lâ yedrî ezâde fî salâtihî ev nekesa. "Bu adam da -şeytan nefsi ile kendisinin arasını kestiğinden, şuurunu vesairesini bulandırdığından, aklını karıştırdığından- namazı fazla mı kıldı, eksik mi kıldı,şuurunu vesairesini bulandırdığından, aklını karıştırdığından- namazı fazla mı kıldı, eksik mi kıldı, ya ben üç mü kılmıştım, dört mü kılmıştım, yoksa beş mi oldu bilmez, tereddüt eder."ya ben üç mü kılmıştım, dört mü kılmıştım, yoksa beş mi oldu bilmez, tereddüt eder." Fe izâ vecede zâlike ehadüküm. "Sizden biriniz böyle bir duruma düşer de böyle bir şey hissederse. Fe izâ vecede zâlike ehadüküm. "Sizden biriniz böyle bir duruma düşer de böyle bir şey hissederse. Fe'l-yescüd secdeteyni ve hüve câlisün kable en yüsellime. Fe'l-yescüd secdeteyni ve hüve câlisün kable en yüsellime. "Oturmuşken es-selâmü aleyküm ve rahmetullah demeden, otururken secdeteyn iki secde yapsın.""Oturmuşken es-selâmü aleyküm ve rahmetullah demeden, otururken secdeteyn iki secde yapsın." Sümme yüsellim. "Sonra es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah desin." Sümme yüsellim. "Sonra es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah desin."

"Otururken okunacak şeyleri tekrar okuduktan sonra selam versin." diyor"Otururken okunacak şeyleri tekrar okuduktan sonra selam versin." diyor Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri. Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri.

İzâ erâda'llâhu bi-abdin hayran fakkahahû fi'd-dîni ve zehhedehû fi'd-dünyâ ve bassarahû uyûbehû. İzâ erâda'llâhu bi-abdin hayran fakkahahû fi'd-dîni ve zehhedehû fi'd-dünyâ ve bassarahû uyûbehû.

Enes radıyallahu anh'ten ve diğer râvilerden rivayet edilmiş. Bu üçüncü, sohbetimizin son hadisi. Enes radıyallahu anh'ten ve diğer râvilerden rivayet edilmiş. Bu üçüncü, sohbetimizin son hadisi.

Peygamber Efendimiz diyor ki; İzâ erâda'llâhu bi-abdin hayran.Peygamber Efendimiz diyor ki;

İzâ erâda'llâhu bi-abdin hayran.
"Allah bir kulunun hayra ermesini murad etti mi, kazançlı olmasını bahtiyar olmasını istedi mi,"Allah bir kulunun hayra ermesini murad etti mi, kazançlı olmasını bahtiyar olmasını istedi mi, kulunun hayrını murad etti mi." Fakkahahû fi'd-dîn. "Onu dinde bilgili, anlayışlı kılar." Uyanık.kulunun hayrını murad etti mi." Fakkahahû fi'd-dîn. "Onu dinde bilgili, anlayışlı kılar."

Uyanık.
Namaz nasıl kılınır biliyor, oruç nasıl tutulur biliyor, zekât nasıl verilir biliyor, namaz ne yapılırsaNamaz nasıl kılınır biliyor, oruç nasıl tutulur biliyor, zekât nasıl verilir biliyor, namaz ne yapılırsa kabul olmaz, zekât ne yapılırsa bâtıl olur, oruç ne yapılırsa sevabı kaçar; kabul olmaz, zekât ne yapılırsa bâtıl olur, oruç ne yapılırsa sevabı kaçar; onu dininin inceliklerini bilen bir insan hâline getirir, dininde bilgili bir insan kılar. Bu bir. onu dininin inceliklerini bilen bir insan hâline getirir, dininde bilgili bir insan kılar. Bu bir.

İkincisi: Ve zehhedehû fi'd-dünyâ. "Dünyayı da gözünde önemsiz olarak göstertir,İkincisi:

Ve zehhedehû fi'd-dünyâ. "Dünyayı da gözünde önemsiz olarak göstertir,
dünyaya rağbetini bırakmaz, dünyanın hiçliğini, değersizliğini, geçiciliğini, önemsizliğini ona anlatır." dünyaya rağbetini bırakmaz, dünyanın hiçliğini, değersizliğini, geçiciliğini, önemsizliğini ona anlatır."

Böylece dünyaya aldırmayan, önem vermeyen, dünyaya dalmayan,Böylece dünyaya aldırmayan, önem vermeyen, dünyaya dalmayan, âhireti düşünen, âhiret için çalışan bir insan hâline getirir; iki. âhireti düşünen, âhiret için çalışan bir insan hâline getirir; iki.

Üçüncüsü: Önce bilgilendiriyor, sonra dünyanın faniliğini hissettirip âhiret için çalışacak bir şuur veriyor.Üçüncüsü:

Önce bilgilendiriyor, sonra dünyanın faniliğini hissettirip âhiret için çalışacak bir şuur veriyor.
Sonra da; Ve bassarahû uyûbehû. "Ayıplarını da ona gösterir." Sonra da;

Ve bassarahû uyûbehû. "Ayıplarını da ona gösterir."

Kendisinin ayıplarını anlamak, farkına varmak kabiliyetini verir. Kendisinin ayıplarını anlamak, farkına varmak kabiliyetini verir.

"Yahu, benim bu yaptığım iyi olmuyor, bu benim âhiretime yaramaz,"Yahu, benim bu yaptığım iyi olmuyor, bu benim âhiretime yaramaz, ben bu huyumdan vazgeçeyim, ayıp ettim, günah ettim, yâ Rabbi! Beni affet." der. ben bu huyumdan vazgeçeyim, ayıp ettim, günah ettim, yâ Rabbi! Beni affet." der.

Kendi hatalarını anlattırır, gösterir, kendisine düzelttirirKendi hatalarını anlattırır, gösterir, kendisine düzelttirir ve o zaman salih bir kul olur, iyi bir kul olur. Allah bir kulu sevdi mi böyle yapar: ve o zaman salih bir kul olur, iyi bir kul olur.

Allah bir kulu sevdi mi böyle yapar:
Bir, dinde bilgilendirir; iki, âhirete rağbetlendirir, dünyadan sevgisini soğutur; Bir, dinde bilgilendirir; iki, âhirete rağbetlendirir, dünyadan sevgisini soğutur; üç, ayıplarının neler olduğunun farkına vardırır, düzelttirir. üç, ayıplarının neler olduğunun farkına vardırır, düzelttirir.

"Sabah namazına kalkamıyorum, aman gayret edeyim."Sabah namazına kalkamıyorum, aman gayret edeyim. Çok konuşuyorum, bu kadar mâlâyani konuşmayayım. Vaktimi boşa harcıyorum, aman harcamayayım.Çok konuşuyorum, bu kadar mâlâyani konuşmayayım. Vaktimi boşa harcıyorum, aman harcamayayım. Namaz kılarken aklımı dağıtıyorum aman derleyeyim, toparlayayım, kendimi tam vereyim. Namaz kılarken aklımı dağıtıyorum aman derleyeyim, toparlayayım, kendimi tam vereyim. Aman şöyle, aman böyle..." derken, Allah düzeltmesini nasip eder. Aman şöyle, aman böyle..." derken, Allah düzeltmesini nasip eder.

Allahu Teâlâ hazretleri bize de lütfeylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bize de lütfeylesin. Bizi de bu konularda, bu istenilen sıfatlara sahip olmaya muvaffak eylesin. Bizi de bu konularda, bu istenilen sıfatlara sahip olmaya muvaffak eylesin.

Bi-hürmeti ismihi'l-âzam ve bi-hürmeti nebiyyike'l-Ekrem ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha... Bi-hürmeti ismihi'l-âzam ve bi-hürmeti nebiyyike'l-Ekrem ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2