Namaz Vakitleri

6 Cemâziye'l-Evvel 1446
08 Kasım 2024
İmsak
06:08
Güneş
07:35
Öğle
12:53
İkindi
15:35
Akşam
18:00
Yatsı
19:22
Detaylı Arama

Her Fırsatta Dua Ederdi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Rebîü'l-Âhir 1410 / 19.11.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Toplantıdan Kalkarken Okudukları Dua, Bayram Namazına Ailecek Giderlerdi, Hayır Demek Adeti Değildi, Abdest Suyunu, Sadakasını Kendisi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Her Fırsatta Dua Ederdi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Rebîü'l-Âhir 1410 / 19.11.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Toplantıdan Kalkarken Okudukları Dua, Bayram Namazına Ailecek Giderlerdi, Hayır Demek Adeti Değildi, Abdest Suyunu, Sadakasını Kendisi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâElhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem:

Ennehû kâne lâ yekûmu min meclisin illâ kâl:Ennehû kâne lâ yekûmu min meclisin illâ kâl: Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk.Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk. Ve kâl: Lâ yekûlu hünne ehadün haysü yekûmu min meclisihîVe kâl: Lâ yekûlu hünne ehadün haysü yekûmu min meclisihî illâ ğufire lehû mâ kâne minhü fî zâlike'l-meclis. illâ ğufire lehû mâ kâne minhü fî zâlike'l-meclis.

An Âişete radıyallahu anhâ. An Âişete radıyallahu anhâ.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim, Çok aziz ve muhterem kardeşlerim,

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ iki cihan saadetine cümlenizi nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Rabbimiz Teâlâ iki cihan saadetine cümlenizi nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek âdetlerinden,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek âdetlerinden, itiyatlarından, şemâilinden rivayetleri okumaya devam ediyoruz. itiyatlarından, şemâilinden rivayetleri okumaya devam ediyoruz.

Bu rivayetlerin okunmasına ve izâhına geçmeden önceBu rivayetlerin okunmasına ve izâhına geçmeden önce Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme bağlılığımızın, sevgimizin, saygımızınPeygamber sallallahu aleyhi ve selleme bağlılığımızın, sevgimizin, saygımızın küçük bir nişânesi olmak üzere ruh-i pâkine bizden hediye-i Kur'âniye olsun diyeküçük bir nişânesi olmak üzere ruh-i pâkine bizden hediye-i Kur'âniye olsun diye ve O'nun mübarek âl'inin, Pâk ashabının sair enbiyâ ve mürselînin ruhlarına hediye olsun diye,ve O'nun mübarek âl'inin, Pâk ashabının sair enbiyâ ve mürselînin ruhlarına hediye olsun diye, cümlesinin ve hassaten Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının, ahbâbının,cümlesinin ve hassaten Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının, ahbâbının, cümle evliyaullahın ruhlarına ve hâssatencümle evliyaullahın ruhlarına ve hâssaten ümmet-i Muhammed'in Peygamber Efendimiz'den sonra mürşidleri, mürebîileri olanümmet-i Muhammed'in Peygamber Efendimiz'den sonra mürşidleri, mürebîileri olan meşâyih-i vâsilîn, ulemâ-i âmilîn, sâdât-ı kirâmımızın, sâdât-ı turuk-ı aliyyemizinmeşâyih-i vâsilîn, ulemâ-i âmilîn, sâdât-ı kirâmımızın, sâdât-ı turuk-ı aliyyemizin Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâ rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ve sâir sahâbeEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâ rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ve sâir sahâbe ecmain hazerâtının, kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadarecmain hazerâtının, kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar turuk-ı aliyyemizden güzerân eylemiş olan turuk-ı aliyyemizden güzerân eylemiş olan cümle sâdât ve meşâyihimizin ve halîfelerinin, müridlerinin, mühiblerinin ruhlarına hediye olsun diye,cümle sâdât ve meşâyihimizin ve halîfelerinin, müridlerinin, mühiblerinin ruhlarına hediye olsun diye, bu rivayetleri bize kadar getiren ravilerin, âlimlerin,bu rivayetleri bize kadar getiren ravilerin, âlimlerin, kitabı cem eden Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hocamızınkitabı cem eden Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hocamızın ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, bu beldenin medâr-ı iftihârı Yûşâ aleyhisselâm'ın,bu beldenin medâr-ı iftihârı Yûşâ aleyhisselâm'ın, Ebû Eyyûb el-Ensârî ve sâir sahâbe-i kirâmın ve cümle sâlihînin, evliyaullahınEbû Eyyûb el-Ensârî ve sâir sahâbe-i kirâmın ve cümle sâlihînin, evliyaullahın ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan yakından ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan yakından Pazar günü tatilini bu rivatyetleri okumaya tahsis ederek buraya gelmiş olanPazar günü tatilini bu rivatyetleri okumaya tahsis ederek buraya gelmiş olan siz muhterem kardeşlerimizin ahirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınarının,siz muhterem kardeşlerimizin ahirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınarının, dilediklerinin ruhlarına hediye olsun diye dilediklerinin ruhlarına hediye olsun diye ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım,ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım, Kur'an yolunda yürüyelim, Peygamber efendimiz'in sünnetini ihya eyleyelim, Kur'an yolunda yürüyelim, Peygamber efendimiz'in sünnetini ihya eyleyelim, böylece yüz şehit sevabına her birimiz ayrı ayrı nail olalım diye böylece yüz şehit sevabına her birimiz ayrı ayrı nail olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o mübareklerin ruhlarına bağışlayalım öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o mübareklerin ruhlarına bağışlayalım öyle başlayalım.

Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz radıyallahu teâlâ anhâ rivayet eylemiş ki; Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz radıyallahu teâlâ anhâ rivayet eylemiş ki;

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir meclisten, bir toplantı yerinden, oturmuş olup"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir meclisten, bir toplantı yerinden, oturmuş olup sohbet etmiş olduğu herhangi bir mahalden kalkarken muhakkak şöyle buyururdu: sohbet etmiş olduğu herhangi bir mahalden kalkarken muhakkak şöyle buyururdu:

Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk. Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk.

Mânası: Mânası:

Sübhânekallâhümme. "Ey benim Rabbim! Seni her türlü noksandan tenzih ederim." Sübhânekallâhümme. "Ey benim Rabbim! Seni her türlü noksandan tenzih ederim."

"Her türlü noksandan münezzehsin. Her şeyin güzel. Her şeyin tam, mükemmel."Her türlü noksandan münezzehsin. Her şeyin güzel. Her şeyin tam, mükemmel. Her şeyi bilirsin. Her şeyi görürsün. Her şeye kâdirsin.Her şeyi bilirsin. Her şeyi görürsün. Her şeye kâdirsin. Rabbim, seni tenzih ederim. Sen yüceler yücesin." Rabbim, seni tenzih ederim. Sen yüceler yücesin."

Ve bi-hamdik. "Seni överim. Sana hamd ü senâ ederim."Ve bi-hamdik. "Seni överim. Sana hamd ü senâ ederim." Lâ ilâhe illâ ente. "Senden gayri hiçbir ilâh yok."Lâ ilâhe illâ ente. "Senden gayri hiçbir ilâh yok." Estağfiruke ve etûbu ileyk. "Senden mağrifet isterim,Estağfiruke ve etûbu ileyk. "Senden mağrifet isterim, sana yönelirim, sana tevbe ederim yâ Rabbi." derdi. sana yönelirim, sana tevbe ederim yâ Rabbi." derdi.

Hangi toplantıdan, hangi oturduğu meclisten, hangi yerden kalksa bu sözü söylemeden kalkmazdı,Hangi toplantıdan, hangi oturduğu meclisten, hangi yerden kalksa bu sözü söylemeden kalkmazdı, muhakkak bu duayı yapardı. muhakkak bu duayı yapardı.

Ve kâl. "Buyururdu ki:" Ve kâl. "Buyururdu ki:"

Lâ yekûlu hünne ehadün haysü yekûmu min meclisihî illâ ğufira lehû mâ kâne minhü fî zâlike'l-meclis.Lâ yekûlu hünne ehadün haysü yekûmu min meclisihî illâ ğufira lehû mâ kâne minhü fî zâlike'l-meclis. "Her kim şu benim söylediğim duaları, sözleri, "Her kim şu benim söylediğim duaları, sözleri, meclisinden, oturduğu yerden, toplantı ettiği, arkadaşlarıyla buluşup sohbet ettiği yerden kalkarkenmeclisinden, oturduğu yerden, toplantı ettiği, arkadaşlarıyla buluşup sohbet ettiği yerden kalkarken söylerse muhakkak o mecliste, o oturumda, o toplantıdasöylerse muhakkak o mecliste, o oturumda, o toplantıda kendisinden sâdır olmuş hata, günah ve kusur varsa bunların hepsi mağfiret olunur, afvolunur." kendisinden sâdır olmuş hata, günah ve kusur varsa bunların hepsi mağfiret olunur, afvolunur."

Mâlum, toplantıda bazen kalp kırıcı şeyler olabilir, bazen hatalı sözler olabilir,Mâlum, toplantıda bazen kalp kırıcı şeyler olabilir, bazen hatalı sözler olabilir, bazen gıybet olabilir, dedikodu olabilir,bazen gıybet olabilir, dedikodu olabilir, Allahu Teâlâ hazretlerinin razı gelmeyeceği işler olabilir, sözler söylenebilir.Allahu Teâlâ hazretlerinin razı gelmeyeceği işler olabilir, sözler söylenebilir. Onlara karşı bir garanti olmuş oluyor. Onlara karşı bir garanti olmuş oluyor. İnsan herhangi bir yerden ayrılırken, bir toplantıdan ayrılırken bu duayı öğrenmeli ve söylemeli ki İnsan herhangi bir yerden ayrılırken, bir toplantıdan ayrılırken bu duayı öğrenmeli ve söylemeli ki o meclisten kendisine bir vebal, bir sorumluluk, bir günah yazılmasın, hatası varsa afvolsun. o meclisten kendisine bir vebal, bir sorumluluk, bir günah yazılmasın, hatası varsa afvolsun.

Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk. Sübhânekallâhümme rabbî ve bi-hamdik lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in itiyatlarını, âdetlerini, alışkanlıklarını okuyoruz.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in itiyatlarını, âdetlerini, alışkanlıklarını okuyoruz. Efendimiz'in en göze çarpan davranışı, davranış şekilleri dua oluyor. Efendimiz'in en göze çarpan davranışı, davranış şekilleri dua oluyor. Otururken, kalkarken, her yerde, her zaman belli ki Allahu Teâlâ hazretleri gönlünde, dilinde, aklında, hatırında,Otururken, kalkarken, her yerde, her zaman belli ki Allahu Teâlâ hazretleri gönlünde, dilinde, aklında, hatırında, daima O'nunla ilgisi en canlı şekilde duruyor. Bu bize tabii örnek olacak bir durum.daima O'nunla ilgisi en canlı şekilde duruyor. Bu bize tabii örnek olacak bir durum. Her halimizde, her ânımızda, her işimizdeHer halimizde, her ânımızda, her işimizde biz de Allahu Teâlâ hazretlerini Peygamber Efendimiz gibi hatırımıza getirmeliyiz, hatırda tutmalıyız. biz de Allahu Teâlâ hazretlerini Peygamber Efendimiz gibi hatırımıza getirmeliyiz, hatırda tutmalıyız.

Bunun çaresi nedir? Bunun çaresi nedir?

İşte bu duaları ezberlemek, bu duaları söylemek, bu işleri yapmaktır. İşte bu duaları ezberlemek, bu duaları söylemek, bu işleri yapmaktır.

Mesela bir işe başlarken besmele çekiyoruz, güzel.Mesela bir işe başlarken besmele çekiyoruz, güzel. Ondan sonra bir yere oturduğumuz zaman, kalktığımız zaman bunu söylüyoruz, güzel. Ondan sonra bir yere oturduğumuz zaman, kalktığımız zaman bunu söylüyoruz, güzel. Kapıdan girerken söylüyoruz, güzel. Camiden girerken duası var, camiden çıkarken duası var. Kapıdan girerken söylüyoruz, güzel. Camiden girerken duası var, camiden çıkarken duası var. Abdest alırken duaları var. "Kim abdest alırken o duaları yaparsa abdestin hayrını, sevabını görür,Abdest alırken duaları var. "Kim abdest alırken o duaları yaparsa abdestin hayrını, sevabını görür, nice nice faziletlere nail olur." diye daha önce okumuştuk. nice nice faziletlere nail olur." diye daha önce okumuştuk. Yeni bir elbise giydiği zaman onun sevabı var, yeni bir ayakkabı giydiği zaman sevabı var, duası var. Yeni bir elbise giydiği zaman onun sevabı var, yeni bir ayakkabı giydiği zaman sevabı var, duası var.

O halde bu duaları mânalarıyla beraber ezberlemeliyiz. O halde bu duaları mânalarıyla beraber ezberlemeliyiz.

Bir zengin kardeşimiz iş yerinde bir camiye devam ediyormuş.Bir zengin kardeşimiz iş yerinde bir camiye devam ediyormuş. Kendisini de caminin idare heyetine yazmışlar;Kendisini de caminin idare heyetine yazmışlar; "Sen bizim idare heyetimize seçildin." diye bildirmişler. İlk anda hemen reddetmiş; "Sen bizim idare heyetimize seçildin." diye bildirmişler. İlk anda hemen reddetmiş;

"Yapamam, işim çok, bulunamam..." "Yapamam, işim çok, bulunamam..."

Sonradan düşünmüş ki; "Ya ben neyi reddediyorum?Sonradan düşünmüş ki;

"Ya ben neyi reddediyorum?
Allahu Teâlâ hazretlerinin ibadethânelerinden bir ibadethâneye hizmeti reddediyorum. Olur mu öyle şey?Allahu Teâlâ hazretlerinin ibadethânelerinden bir ibadethâneye hizmeti reddediyorum. Olur mu öyle şey? Dünya işlerinin hepsi geri kalsın, ben bu işi kabul edeyim." demiş,Dünya işlerinin hepsi geri kalsın, ben bu işi kabul edeyim." demiş, tekrar "Tamam, gelin, kabul ettim." demiş. tekrar "Tamam, gelin, kabul ettim." demiş.

Kendisi anlatıyor: "Kendi çapımda küçücük bir anketçik yaptım, 10 kişiye sordum." diyor. Kendisi anlatıyor: "Kendi çapımda küçücük bir anketçik yaptım, 10 kişiye sordum." diyor.

"Sen Allahu Ekber demenin mânasını biliyor musun?" "Sen Allahu Ekber demenin mânasını biliyor musun?"

"On kişiden sekiz kişi bilemedi." diyor. "Allahu Ekber ne demek, bilemedi." diyor. "On kişiden sekiz kişi bilemedi." diyor. "Allahu Ekber ne demek, bilemedi." diyor.

"Valla güzel mânalı bir şey ama..." demiş;"Valla güzel mânalı bir şey ama..." demiş; o kadar, ötesini diyememiş. Güzel olduğunu bilmiş de daha ötesinde başka bilememiş. o kadar, ötesini diyememiş. Güzel olduğunu bilmiş de daha ötesinde başka bilememiş.

Onun üzerine, bana da gösterdi, küçük bir cep kitabı hazırlamış.Onun üzerine, bana da gösterdi, küçük bir cep kitabı hazırlamış. Bir imam, bir alim kardeşe vazife vermiş, hazırlatmış. Bir imam, bir alim kardeşe vazife vermiş, hazırlatmış. Namazda söylediğimiz her şeyin okunuşunu ve mânasını -eski yazılı, aslî yazılı şeklini,Namazda söylediğimiz her şeyin okunuşunu ve mânasını -eski yazılı, aslî yazılı şeklini, eskimez yazılı şeklini... Eski diyoruz, bundan önce her yerde kullanılıyordu; okulda, şurada burada...eskimez yazılı şeklini... Eski diyoruz, bundan önce her yerde kullanılıyordu; okulda, şurada burada... Onun için eski diyoruz ama eskimez bu yazı,Onun için eski diyoruz ama eskimez bu yazı, çünkü Kur'an yazısı ebediyen öyle devam edecek- yazmış. Kitabı gördüm.çünkü Kur'an yazısı ebediyen öyle devam edecek- yazmış. Kitabı gördüm. Yanına yeni yazı ile okunuşunu yazmış, burasına da mânasını yazmış.Yanına yeni yazı ile okunuşunu yazmış, burasına da mânasını yazmış. Namaza gelecek bir insan abdest almaktan namaz kılıp çıkıncaya kadarNamaza gelecek bir insan abdest almaktan namaz kılıp çıkıncaya kadar ne söylediğini bilsin diye elinden geleni yapmış. ne söylediğini bilsin diye elinden geleni yapmış.

Hoşuma gitti. Bak, iş adamlarının hâli başka oluyor. Ben iş adamlarını daha çok sevmeye başladım.Hoşuma gitti. Bak, iş adamlarının hâli başka oluyor. Ben iş adamlarını daha çok sevmeye başladım. Zeki, pratik insanlar oluyorlar. Hemen gördükleri bir eksikliğin tedbirini, çaresini buluyorlar.Zeki, pratik insanlar oluyorlar. Hemen gördükleri bir eksikliğin tedbirini, çaresini buluyorlar. Yani hemen teşebbüse geçiyorlar. Herhalde ceplerinde para da olduğundan oluyor biraz amaYani hemen teşebbüse geçiyorlar. Herhalde ceplerinde para da olduğundan oluyor biraz ama her para olan da bu işi yapamıyor, ne yapması gerektiğini bilemiyor.her para olan da bu işi yapamıyor, ne yapması gerektiğini bilemiyor. Bu kardeşimizi takdir ettim, prensip sahibi. Bu kardeşimizi takdir ettim, prensip sahibi.

Söylediğimiz sözün mânasını bilmeliyiz. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı. Söylediğimiz sözün mânasını bilmeliyiz. Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı.

Allahu Ekber diyoruz, ne demek? Elhamdülillah diyoruz, ne demek?Allahu Ekber diyoruz, ne demek? Elhamdülillah diyoruz, ne demek? Sübhanallah diyoruz, ne demek? Rabbî diyoruz, yâ Rabbi diyoruz, ne demek? Sübhanallah diyoruz, ne demek? Rabbî diyoruz, yâ Rabbi diyoruz, ne demek?

Bazı dualar ediyoruz. Bazı dualar ediyoruz.

Bazen halkın ezberlemiş olduğu duaları duyuyorum.Bazen halkın ezberlemiş olduğu duaları duyuyorum. "Bana köyden birisi öğretti bu duayı hocam, nasıl bu dua?" diyor, güleceğim geliyor, dudağımı ısırıyorum, zor."Bana köyden birisi öğretti bu duayı hocam, nasıl bu dua?" diyor, güleceğim geliyor, dudağımı ısırıyorum, zor. Öyle bozmuş ki duayı; tersine çevirmiş, allak bullak etmiş. Yalan yanlış okuyor. Olmaz. Öyle bozmuş ki duayı; tersine çevirmiş, allak bullak etmiş. Yalan yanlış okuyor. Olmaz.

Hattâ ta'lemü mâ tekûlûn. Hattâ ta'lemü mâ tekûlûn.

Mâlum, namazda insan ne söylediğini, hayra mı gidecek, şerre mi gidecek, ters mâna mı çıkacak...Mâlum, namazda insan ne söylediğini, hayra mı gidecek, şerre mi gidecek, ters mâna mı çıkacak... Ters mâna çıkacak olursa namaz fâsid olur, bozulur. Okuduğu şeyde mânası terse giderse namaz da olmaz.Ters mâna çıkacak olursa namaz fâsid olur, bozulur. Okuduğu şeyde mânası terse giderse namaz da olmaz. Onun için bazıları bilmiyor. Çok hatalar ediyor, çok kayıplara uğruyorlar. Onun için bazıları bilmiyor. Çok hatalar ediyor, çok kayıplara uğruyorlar.

Bir şeyi mânasıyla öğrenelim. Bir şeyi mânasıyla öğrenelim.

Ben mânasını kısaca söyledim. Siz de hatırınızda tutun. Ben mânasını kısaca söyledim. Siz de hatırınızda tutun.

Bir şeyi daha takdir ederek söylemek istiyorum, Allah razı olsun. Bir şeyi daha takdir ederek söylemek istiyorum, Allah razı olsun.

Abdülaziz [Bekkine] Hocamız yani kayınpederim Mehmed Zahid hocamızdan önce bu makamdaAbdülaziz [Bekkine] Hocamız yani kayınpederim Mehmed Zahid hocamızdan önce bu makamda vazife gören Abdülaziz Hocamız, böyle benim okuduğum gibi Râmûzü'l-ehâdîs'i okur imiş.vazife gören Abdülaziz Hocamız, böyle benim okuduğum gibi Râmûzü'l-ehâdîs'i okur imiş. Bu kitap bizim tekkemizin muntazam okunan kitabıdır. Bu kitap bizim tekkemizin muntazam okunan kitabıdır. Bitince yeniden başa geçeceğiz, yine okuyacağız. Yine bitince -sağ olursak- yine okuyacağız. Bitince yeniden başa geçeceğiz, yine okuyacağız. Yine bitince -sağ olursak- yine okuyacağız.

Neden? Tekrarın sevabı var. Neden?

Tekrarın sevabı var.

Eskiler bunu nasıl okurlarmış? Eskiler bunu nasıl okurlarmış?

Sayfadan Arapça'yı açarlarmış, herkes eline kitabı alırmış;Sayfadan Arapça'yı açarlarmış, herkes eline kitabı alırmış; hani Kur'ân-ı Kerîm mukabelesi dinliyoruz ya sabahları, hani Kur'ân-ı Kerîm mukabelesi dinliyoruz ya sabahları, elimize Kur'an'ı alıyoruz, hafız efendi okuyor, biz de oradan takip ediyoruz ya; onun gibi okurlarmış.elimize Kur'an'ı alıyoruz, hafız efendi okuyor, biz de oradan takip ediyoruz ya; onun gibi okurlarmış. Hızlı okurlarmış. E devirler değişti, köprülerin altında çok sular geçti, ne hâle geldik.Hızlı okurlarmış. E devirler değişti, köprülerin altında çok sular geçti, ne hâle geldik. Eskiden şu kitabı hiç benim böyle izah ettiğim gibi izaha lüzum kalmadan cemaat anlıyormuş.Eskiden şu kitabı hiç benim böyle izah ettiğim gibi izaha lüzum kalmadan cemaat anlıyormuş. Anlıyormuş da okuyorlarmış, ellerinde kitaplar öyle devam ediyormuş. Anlıyormuş da okuyorlarmış, ellerinde kitaplar öyle devam ediyormuş.

Sonra Abdülaziz Hocaefendi Arapça'sını okuyup kısaca mânasını verip geçermiş.Sonra Abdülaziz Hocaefendi Arapça'sını okuyup kısaca mânasını verip geçermiş. Onu da steno gibi gayet hızlı bir şekilde kardeşimiz,Onu da steno gibi gayet hızlı bir şekilde kardeşimiz, ihvanımızdan Osman Bey onu yazmış, bak kitap haline getirdi. ihvanımızdan Osman Bey onu yazmış, bak kitap haline getirdi. O kadar muntazam takip etmiş, o kadar muntazam yazmış ki kitap haline geldi. O kadar muntazam takip etmiş, o kadar muntazam yazmış ki kitap haline geldi.

Muhterem kardeşlerim! Güzel bir söz var, deniliyor ki; Muhterem kardeşlerim!

Güzel bir söz var, deniliyor ki;

el-İlmi saydün ve'l-kitâbetü kaydun. el-İlmi saydün ve'l-kitâbetü kaydun.

İlim bir çeşit avdır. Av gibi düşünecek olursak, avlanmak gibi düşünecek olursak;İlim bir çeşit avdır. Av gibi düşünecek olursak, avlanmak gibi düşünecek olursak; bu yakaladığın avın bağlanması da yazmadır.bu yakaladığın avın bağlanması da yazmadır. Yoksa uçar gider. Kuşu yakaladın. Oh ne güzel, tüylü, kocaman, iri, yağlı, güzel bir keklik yakaladın.Yoksa uçar gider. Kuşu yakaladın. Oh ne güzel, tüylü, kocaman, iri, yağlı, güzel bir keklik yakaladın. Uçar gider. Bunun bağlanması yazıyla olur. Uçar gider. Bunun bağlanması yazıyla olur.

Onun için ben diyorum ki gençlere, fakültede de söylerdim, muhtelif konuşmalarımda da söylüyorum; Onun için ben diyorum ki gençlere, fakültede de söylerdim, muhtelif konuşmalarımda da söylüyorum;

Herkesin defteri olmalı, bir de küçük kalemi olmalı; hemen şöyle çekebilmeli, yazabilmeli.Herkesin defteri olmalı, bir de küçük kalemi olmalı; hemen şöyle çekebilmeli, yazabilmeli. Yanında bir mendil bulunacak, elini yüzünü silmek için. Tarak bulunacak. Yanında bir mendil bulunacak, elini yüzünü silmek için. Tarak bulunacak. Geçen hafta okuduk; Peygamber Efendimiz'in aynası var, tarağı var, misvağı var, üç. Geçen hafta okuduk; Peygamber Efendimiz'in aynası var, tarağı var, misvağı var, üç.

Başka nesi var? Başka nesi var?

Sakal tarağı var, dört. Bir de gözlerine sürme çekmek için sürmedan dediğimiz sürmeliği var.Sakal tarağı var, dört. Bir de gözlerine sürme çekmek için sürmedan dediğimiz sürmeliği var. Beş şeyi yanından hiç ayırmazmış. Demek ki Peygamber Efendimiz dış şekle de önem veriyordu.Beş şeyi yanından hiç ayırmazmış. Demek ki Peygamber Efendimiz dış şekle de önem veriyordu. Yani dış şekli de ihmal etmiyordu. Saçları, sakalları darmadağın değildi. Devamlı güzel koku kullanırdı.Yani dış şekli de ihmal etmiyordu. Saçları, sakalları darmadağın değildi. Devamlı güzel koku kullanırdı. Güzel kokuyu çok severdi. Tîb denilen güzel koku, hangi cinsi olursa;Güzel kokuyu çok severdi. Tîb denilen güzel koku, hangi cinsi olursa; gül yağı mı olur, artık şebboy mu olur, karanfil mi olur, hangisini isterse insan sürsün.gül yağı mı olur, artık şebboy mu olur, karanfil mi olur, hangisini isterse insan sürsün. Efendimiz güzel kokuyu çok severdi ve sürünürdü. Efendimiz güzel kokuyu çok severdi ve sürünürdü. "Sizin dünyanızdan bana sevdirilen şeylerden biri" diye sıraladığı şeylerden birisi de güzel koku idi. "Sizin dünyanızdan bana sevdirilen şeylerden biri" diye sıraladığı şeylerden birisi de güzel koku idi.

Demek ki yanımızda bu devirde bir de ne bulunacak? Demek ki yanımızda bu devirde bir de ne bulunacak?

Kâğıt ve kalem. Küçük bir defter, ciltli olursa iyi olur.Kâğıt ve kalem. Küçük bir defter, ciltli olursa iyi olur. Cildin başına 1 yazarsınız, dolduğu zaman onu koyarsınız; ikinci defteri alırsınız, 2 yazarsınız.Cildin başına 1 yazarsınız, dolduğu zaman onu koyarsınız; ikinci defteri alırsınız, 2 yazarsınız. Bakalım ömrünüzün sonuna kadar kaç tane defter böyle güzel şeylerle dolacak... Bakalım ömrünüzün sonuna kadar kaç tane defter böyle güzel şeylerle dolacak...

Bir hatıra daha nakledeyim. Bir hatıra daha nakledeyim.

Raif Bey diye birisi vardı, belediyede müfettiş idi, yüksek bir mevkii vardı.Raif Bey diye birisi vardı, belediyede müfettiş idi, yüksek bir mevkii vardı. Ama her cuma İtfaiye camiinde -İtfaiye Teşkilatının camiinde- fahrî olarak, Allah rızası için vaaz verirdi.Ama her cuma İtfaiye camiinde -İtfaiye Teşkilatının camiinde- fahrî olarak, Allah rızası için vaaz verirdi. Her şeyini yazmış mübarek. Kaç tane hatim indirmişse kayda geçirmiş. Her şeyini yazmış mübarek. Kaç tane hatim indirmişse kayda geçirmiş. Diyelim ki ömrü boyunca -rakamı hatırımda kalmadı- şu kadar bin Kur'an hatmi yapmış, belli.Diyelim ki ömrü boyunca -rakamı hatırımda kalmadı- şu kadar bin Kur'an hatmi yapmış, belli. Kaç tane lâ ilâhe illallah demişse onu hesaba geçirmiş, "Şu kadar milyon lâ ilâhe illallah'ım var." diye.Kaç tane lâ ilâhe illallah demişse onu hesaba geçirmiş, "Şu kadar milyon lâ ilâhe illallah'ım var." diye. Ne kadar kelime-i tevhid, ne kadar lafza-i celal, ne kadar sübhanallah; her şeyi belli. Ne kadar kelime-i tevhid, ne kadar lafza-i celal, ne kadar sübhanallah; her şeyi belli.

Bir başka arkadaşımız, memuriyete girdiği andan şu ana kadar 30 senelik hizmetinde her maaşını yazmış.Bir başka arkadaşımız, memuriyete girdiği andan şu ana kadar 30 senelik hizmetinde her maaşını yazmış. Yani ne titiz insanlar var... Yani ne titiz insanlar var...

Güzel. Bu titizlik, bu intizam çok güzel, gayet iyi.Güzel. Bu titizlik, bu intizam çok güzel, gayet iyi. İnsanın ne yaptığını bilmesi çok iyi. O bakımdan bu duaları yazalım, ezberleyelim. İnsanın ne yaptığını bilmesi çok iyi. O bakımdan bu duaları yazalım, ezberleyelim.

Peygamber Efendimiz'in zamanında o mübareklerin dikkatleri ne kadar yüksekmiş;Peygamber Efendimiz'in zamanında o mübareklerin dikkatleri ne kadar yüksekmiş; Peygamber Efendimiz'i başlarının üstüne kuş konulmuş gibi kıpırdamadan dinlerlermiş.Peygamber Efendimiz'i başlarının üstüne kuş konulmuş gibi kıpırdamadan dinlerlermiş. Hani omzuna veya başına bir kuş konsa, kıpırdasa uçacak,Hani omzuna veya başına bir kuş konsa, kıpırdasa uçacak, aman uçmasın diye nefesi kesilmiş bir vaziyette dinler gibi Peygamber Efendimiz'i öyle dinlerlermiş.aman uçmasın diye nefesi kesilmiş bir vaziyette dinler gibi Peygamber Efendimiz'i öyle dinlerlermiş. Şıp diye hatırlarına alırlarmış; "Efendimiz şöyle buyurdu."Şıp diye hatırlarına alırlarmış; "Efendimiz şöyle buyurdu." tıkır tıkır, tıkır tıkır kelimeleri söyleyebiliyor. tıkır tıkır, tıkır tıkır kelimeleri söyleyebiliyor.

Biz bu dinleme hafızamızı, dinleyip de hafızamıza yerleştirme melekemizi çok geliştirmemişiz. Biz bu dinleme hafızamızı, dinleyip de hafızamıza yerleştirme melekemizi çok geliştirmemişiz.

Bizim bir ordinaryüs profesörümüz vardı, Edebiyat Fakültesi'nde;Bizim bir ordinaryüs profesörümüz vardı, Edebiyat Fakültesi'nde; hiç önüne defter kitap almadan geçerdi kürsüye, saatlerce ders anlatırdı. İsimler hepsi ezberindeydi, hiç önüne defter kitap almadan geçerdi kürsüye, saatlerce ders anlatırdı. İsimler hepsi ezberindeydi, tarihler hepsi ezberindeydi. Derya gibi adamdı. tarihler hepsi ezberindeydi. Derya gibi adamdı.

"Çocuklar" derdi, "bu hafızanızı kullanın, kullandıkça gelişir." derdi. "Çocuklar" derdi, "bu hafızanızı kullanın, kullandıkça gelişir." derdi.

Pazu gibidir. İnsan pazusunu kullandıkça... Nasıl demircinin pazusuyla başa çıkabilir misin? Pazu gibidir. İnsan pazusunu kullandıkça...

Nasıl demircinin pazusuyla başa çıkabilir misin?

Ömrü boyunca boyuna örsün üzerine balyoz indiriyor. İşte onun gibi. Ömrü boyunca boyuna örsün üzerine balyoz indiriyor. İşte onun gibi.

Onun için dikkat ederseniz hafız kardeşlerimizin hafızası daha kuvvetli.Onun için dikkat ederseniz hafız kardeşlerimizin hafızası daha kuvvetli. Bu kadar Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş, hafızası yükselmiş. Merak etme,Bu kadar Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş, hafızası yükselmiş. Merak etme, en zeki insanlar tüm hafızasının, tüm beyninin dokuzda birini, sekizde birini kullanıyormuş.en zeki insanlar tüm hafızasının, tüm beyninin dokuzda birini, sekizde birini kullanıyormuş. Yani geriye dokuzda sekizi kalıyor. İnsan yükleyebildiği kadar, çalışabildiği kadar çalışabilir. Yani geriye dokuzda sekizi kalıyor. İnsan yükleyebildiği kadar, çalışabildiği kadar çalışabilir.

Yanımızda deftersiz gezmeyelim.Yanımızda deftersiz gezmeyelim. Küçük zarif bir kalem, küçük zarif bir defter; böyle güzel her şeyi yazalım. Küçük zarif bir kalem, küçük zarif bir defter; böyle güzel her şeyi yazalım.

Bazı arkadaşlar var... Benim talebelerimden bir tanesi var, bayağı şimdi meşhur bir yazar oldu.Bazı arkadaşlar var... Benim talebelerimden bir tanesi var, bayağı şimdi meşhur bir yazar oldu. Dikkat ediyorum, prensipleri gayet iyi. Yanında defter, hemen hoşuna giden bir şey oldu mu defteri açıyor,Dikkat ediyorum, prensipleri gayet iyi. Yanında defter, hemen hoşuna giden bir şey oldu mu defteri açıyor, "Hocam bir dakika, müsaade" tık tık tık hemen kaydediyor onu. "Hocam bir dakika, müsaade" tık tık tık hemen kaydediyor onu. Unutulur, "Ne demişti?" diye insan biraz sonra hatırlamaya çalışır, unutulur.Unutulur, "Ne demişti?" diye insan biraz sonra hatırlamaya çalışır, unutulur. Bu ilmi yakalamak için yakalayıp bağlamak lazım. Bağlanması yazıyla oluyor. O bakımdan Bu ilmi yakalamak için yakalayıp bağlamak lazım. Bağlanması yazıyla oluyor. O bakımdan hepimizin defterimiz olursa, kalemimiz olursa her halde epeyce kâr ederiz.hepimizin defterimiz olursa, kalemimiz olursa her halde epeyce kâr ederiz. Bundan sonraki ömrümüzde onun faydasını görürüz. Bundan sonraki ömrümüzde onun faydasını görürüz.

Kâne lâ yekâdu yedeu ehaden min ehlihî fî yevmi îdin illâ ahracehû. Kâne lâ yekâdu yedeu ehaden min ehlihî fî yevmi îdin illâ ahracehû.

Câbir radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Câbir radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.

"Peygamber Efendimiz neredeyse"Peygamber Efendimiz neredeyse ailesinden bayram günü hiç kimse komazdı, hepsini bayram namazına getirirdi." ailesinden bayram günü hiç kimse komazdı, hepsini bayram namazına getirirdi."

Şimdi demek ki bu memlekette o yapılmadığına göre,Şimdi demek ki bu memlekette o yapılmadığına göre, biraz Peygamber Efendimiz'in yaptığı gibi yapmayı düşünebiliriz. biraz Peygamber Efendimiz'in yaptığı gibi yapmayı düşünebiliriz. Ben şaşırdım ilk önce; bir bayram nasip oldu bana Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu Mescid-i Haram'da;Ben şaşırdım ilk önce; bir bayram nasip oldu bana Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu Mescid-i Haram'da; baktım herkes güzel, çocuklarını giydirmişler; kız çocukları, erkek çocukları, hanımlar, beyler,baktım herkes güzel, çocuklarını giydirmişler; kız çocukları, erkek çocukları, hanımlar, beyler, hepsi birden camiye -yani Mescid-i Haram'a, Kâbe'nin çevresinde olan o büyük yere- ailece geldiler.hepsi birden camiye -yani Mescid-i Haram'a, Kâbe'nin çevresinde olan o büyük yere- ailece geldiler. Ben de biraz "Ya hanımları getirmesinler, bizde bayram namazında âdet değildir Ben de biraz "Ya hanımları getirmesinler, bizde bayram namazında âdet değildir hanımları getirmek." diye yadırgadım. Şimdi karşımıza çıkıyor. hanımları getirmek." diye yadırgadım. Şimdi karşımıza çıkıyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ailesinden kim varsa hepsini bayrama çıkartırmış.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ailesinden kim varsa hepsini bayrama çıkartırmış. Sevabı var diye, sevinç günü diye bayram namazına getirir, çıkartırmış. Sevabı var diye, sevinç günü diye bayram namazına getirir, çıkartırmış.

Muterem kardeşlerim! Bir eksiklik olarak,Muterem kardeşlerim!

Bir eksiklik olarak,
bizim camilerimizde kadınlara yönelik hizmetlerin çok zayıf olduğunu görüyorum. bizim camilerimizde kadınlara yönelik hizmetlerin çok zayıf olduğunu görüyorum.

Allah sizlerden razı olsun. Şu camide şimdi kadınlar yerimiz var.Allah sizlerden razı olsun. Şu camide şimdi kadınlar yerimiz var. Bu camide de, Eskişehir'den gelmiş bir kadın nerede abdest alacak? Eskiden abdest alacağı yer yoktu.Bu camide de, Eskişehir'den gelmiş bir kadın nerede abdest alacak? Eskiden abdest alacağı yer yoktu. Nerede alsın? Gitsin, komşulardan birinin kapısını çalsın, Nerede alsın? Gitsin, komşulardan birinin kapısını çalsın, "Müsaade ederseniz ben burada abdest alayım." desin. Yoktu yani, hiç düşünülmemiş."Müsaade ederseniz ben burada abdest alayım." desin. Yoktu yani, hiç düşünülmemiş. Kadınlar için bir yer yoktu. Buradan kapıdan girecek, merdivenden yukarı çıkacak filan.Kadınlar için bir yer yoktu. Buradan kapıdan girecek, merdivenden yukarı çıkacak filan. Olur mu erkeklerin arasından? Olmaz. Merdivenden çıkışı filan olmaz. Olur mu erkeklerin arasından? Olmaz. Merdivenden çıkışı filan olmaz.

Süleymaniye camisine gittim.Süleymaniye camisine gittim. Halinden, tavrından, kıyafetinden bizim üniversiteli hanım kızlardan birisi olduğu anlaşılıyor.Halinden, tavrından, kıyafetinden bizim üniversiteli hanım kızlardan birisi olduğu anlaşılıyor. Kollarını sıvamış kızcağız, erkeklerin sırasında -hani kapının girişinde sağ taraftaKollarını sıvamış kızcağız, erkeklerin sırasında -hani kapının girişinde sağ tarafta 30 tane, 40 tane çeşme var ya, orada- erkekler gibi abdest alıyor. İşin farkında değil.30 tane, 40 tane çeşme var ya, orada- erkekler gibi abdest alıyor. İşin farkında değil. Kızcağız kadınların bilekten yukarısının nâmahrem olduğunu bilmiyor. Kızcağız kadınların bilekten yukarısının nâmahrem olduğunu bilmiyor. Erkekler gibi soyunmuş, kollarını sıvamış, orada abdest alıyor. Zavallı tabii. Din ilmi çok zayıflamış.Erkekler gibi soyunmuş, kollarını sıvamış, orada abdest alıyor. Zavallı tabii. Din ilmi çok zayıflamış. Yani dindar, kızcağız camiye geliyor, namaz kılacak ama orada erkeklerin sırasına girmiş,Yani dindar, kızcağız camiye geliyor, namaz kılacak ama orada erkeklerin sırasına girmiş, erkekler gibi... Güldüm ve şaşırdım, bir taraftan da üzüldüm. erkekler gibi... Güldüm ve şaşırdım, bir taraftan da üzüldüm.

Süleymaniye gibi büyük bir cami... Süleymaniye bir sitedir, sadece cami değildir.Süleymaniye gibi büyük bir cami... Süleymaniye bir sitedir, sadece cami değildir. Cami bu sitenin küçük bir parçasıdır. Süleymaniye camiinin alt tarafı vardır, arka tarafı vardır,Cami bu sitenin küçük bir parçasıdır. Süleymaniye camiinin alt tarafı vardır, arka tarafı vardır, yan tarafı vardır, ön tarafı vardır; her tarafı Süleymaniye camisi sitesinin birer parçasıdır. yan tarafı vardır, ön tarafı vardır; her tarafı Süleymaniye camisi sitesinin birer parçasıdır. Medreseler vardır, hepsi yağmalanmış. Bir zamanlar Çingenelerin ikametgâhı halindeydi, ben biliyorum.Medreseler vardır, hepsi yağmalanmış. Bir zamanlar Çingenelerin ikametgâhı halindeydi, ben biliyorum. Metruktu. Sultanahmet camii de öyleydi. Metruktu. Sultanahmet camii de öyleydi.

Biz muhterem kardeşlerim, o kadar kötü bir nesiliz, öyle kötü torunlarız kiBiz muhterem kardeşlerim, o kadar kötü bir nesiliz, öyle kötü torunlarız ki dedelerimiz mezardan çıksa sanıyorum sorumluları sopayla kovalar.dedelerimiz mezardan çıksa sanıyorum sorumluları sopayla kovalar. "Sizi hınzırlar, domuzlar sizi!" diye elde sopa aksakalıyla kovalar. "Sizi hınzırlar, domuzlar sizi!" diye elde sopa aksakalıyla kovalar.

Neden? Neden?

Camileri koruyamamışız. Medreseleri koruyamamışız.Camileri koruyamamışız. Medreseleri koruyamamışız. Tarihî eserleri koruyamamışız. Kabirleri koruyamamışız. Kabirlere bile tecavüz etmişiz. Tarihî eserleri koruyamamışız. Kabirleri koruyamamışız. Kabirlere bile tecavüz etmişiz.

Ben buraya sabahleyin Sapanca tarafından geldim.Ben buraya sabahleyin Sapanca tarafından geldim. Karacaahmet'in yanından geçtim. Karacaahmet İstanbul'un yüz akıdır. Karacaahmet'in yanından geçtim. Karacaahmet İstanbul'un yüz akıdır.

Allah Allah, Karacaahmet nasıl yüz akı oluyor? Allah Allah, Karacaahmet nasıl yüz akı oluyor?

Bir sürü selvi vardır, bir sürü yeşillik vardır; hem manzara vardır orada hem temiz hava vardır.Bir sürü selvi vardır, bir sürü yeşillik vardır; hem manzara vardır orada hem temiz hava vardır. İyi bir orası kalmış. İyi ki oradaki kabirdekileri rahatsız etmemişler. İyi bir orası kalmış. İyi ki oradaki kabirdekileri rahatsız etmemişler. Onları da kazıyıp, kürüyüp da oraları da iyi ki apartman yapmamışlar. Onları da kazıyıp, kürüyüp da oraları da iyi ki apartman yapmamışlar.

Şu İstanbul'da biz eğer kabirleri muhafaza etseydik, İstanbul cennet gibi yemyeşil bir şehir olurdu.Şu İstanbul'da biz eğer kabirleri muhafaza etseydik, İstanbul cennet gibi yemyeşil bir şehir olurdu. Kabirleri kaldırmışız, mescitleri yıkmışız, duvarlarına tecavüz etmişiz,Kabirleri kaldırmışız, mescitleri yıkmışız, duvarlarına tecavüz etmişiz, içine ev yapmışız, gecekondu yapmışız. Her taraf berbat... içine ev yapmışız, gecekondu yapmışız. Her taraf berbat...

Edirnekapı'da Ahmedkâmil tekkesi var, ön tarafında bir cami harabesi var; harabe, yıkılmış.Edirnekapı'da Ahmedkâmil tekkesi var, ön tarafında bir cami harabesi var; harabe, yıkılmış. Bakmamışız, dedelerin yapıp bize emanet bıraktığı şeyleri koruyamamışız. Bakmamışız, dedelerin yapıp bize emanet bıraktığı şeyleri koruyamamışız.

Allah affetsin, bizim kusurumuz varsa. Bizden öncekiler yapmış gibi görünüyor amaAllah affetsin, bizim kusurumuz varsa. Bizden öncekiler yapmış gibi görünüyor ama biz de bu harabe olanları yeniden kurtarma çalışması yapmalıyız. biz de bu harabe olanları yeniden kurtarma çalışması yapmalıyız.

Bir tanesini hatırlıyorum. Bir tanesini hatırlıyorum.

Uzun Çarşı denilen çantacılar çarşısından Rüstem Paşa Camii'ne doğru giderkenUzun Çarşı denilen çantacılar çarşısından Rüstem Paşa Camii'ne doğru giderken sağ tarafta bir girinti içinde, sokak içinde idi.sağ tarafta bir girinti içinde, sokak içinde idi. Handı. Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmış cami handı, bir Ermeni'nin mülküydü. Handı. Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmış cami handı, bir Ermeni'nin mülküydü. Ermeni getirmiş, mihrabın olduğu yere hanın yüznumarasını yapmış.Ermeni getirmiş, mihrabın olduğu yere hanın yüznumarasını yapmış. Bak şuuruna... Neyse bizim vicdanlı müslümanlardan bir-iki tanesi bu işin farkına varmış da,Bak şuuruna... Neyse bizim vicdanlı müslümanlardan bir-iki tanesi bu işin farkına varmış da, para toplamışlar, tarihî eserdir diye orayı istimlak ettirmiş. Şimdi cami olarak hizmet görüyor. para toplamışlar, tarihî eserdir diye orayı istimlak ettirmiş. Şimdi cami olarak hizmet görüyor. Yazıklar olsun onu Ermeniye satana! Yazıklar olsun orada mihrab yerine yüznumara yaptırana! Yazıklar olsun onu Ermeniye satana! Yazıklar olsun orada mihrab yerine yüznumara yaptırana!

Böyle yerler hâlâ çok. Ayvansaray'da sahabe kabri var,Böyle yerler hâlâ çok. Ayvansaray'da sahabe kabri var, caminin duvarları kalmış, orta yerine ayyaşın birisi getirmiş, bir gecekondu koymuş.caminin duvarları kalmış, orta yerine ayyaşın birisi getirmiş, bir gecekondu koymuş. Mahalle sakinleri diyor ki; Mahalle sakinleri diyor ki;

"Ayyaş olmasa yüreğimiz o kadar yanmayacak. Hem caminin içine gecekondu kurdu..." "Ayyaş olmasa yüreğimiz o kadar yanmayacak. Hem caminin içine gecekondu kurdu..."

Şimdi şu caminin, Allah saklasın, kubbelerini yok farz edin, duvarları yıkılmış farz edin.Şimdi şu caminin, Allah saklasın, kubbelerini yok farz edin, duvarları yıkılmış farz edin. Kapısında kitâbesi var, cami olduğu belli ama duvarları yıkılmış, burası açık alan gibi.Kapısında kitâbesi var, cami olduğu belli ama duvarları yıkılmış, burası açık alan gibi. Sizin oturduğunuz yere birisi gecekondu yapmış. Akşamları da demleniyor orada, rakı içiyor. Sizin oturduğunuz yere birisi gecekondu yapmış. Akşamları da demleniyor orada, rakı içiyor.

Yüreğiniz dayanır mı? Yüreğiniz dayanır mı?

Dayanmıyor. Ama cami orada hâlâ o durumda! Hâlâ Ayvansaray'da o durumda cami... Dayanmıyor.

Ama cami orada hâlâ o durumda! Hâlâ Ayvansaray'da o durumda cami...

Hâlâ Ahmed Kâmil tekkesinin karşısında mescit var. Mescidin izleri var, hâlâ duruyor. Hâlâ Ahmed Kâmil tekkesinin karşısında mescit var. Mescidin izleri var, hâlâ duruyor.

Bir zamanlar öyle zalim, öyle hain, öyle kâfir insanlar idareci olarak bulunmuş ki...Bir zamanlar öyle zalim, öyle hain, öyle kâfir insanlar idareci olarak bulunmuş ki... Mimar Sinan'ınMimar Sinan'ın Edirne'de, Selimiye camisi burada, Edirne'de, Selimiye camisi burada, Selimiye camisine bakan bir gerideki tepede onun yaptırdığı bir başka cami var.Selimiye camisine bakan bir gerideki tepede onun yaptırdığı bir başka cami var. O hain, zalim, alçak vali kazmayla yıkamamış bu ikinci küçük mescidi,O hain, zalim, alçak vali kazmayla yıkamamış bu ikinci küçük mescidi, dinamit koymuş, dinamit patlattırmış, kubbeyi aşağıya çökertmişler.dinamit koymuş, dinamit patlattırmış, kubbeyi aşağıya çökertmişler. Duvarları çatlamış, karpuz gibi ayrılmış.Duvarları çatlamış, karpuz gibi ayrılmış. Onu gördük. Gittik, o zamanki Vakıflar Genel Müdürü olan kardeşimiz, Allah razı olsun, bizim kardeşimizdi,Onu gördük. Gittik, o zamanki Vakıflar Genel Müdürü olan kardeşimiz, Allah razı olsun, bizim kardeşimizdi, oraya tahsisat ayırdı, temele kadar duvarları yıkıldı,oraya tahsisat ayırdı, temele kadar duvarları yıkıldı, yeniden eski haline göre restore edilip cami yeniden yapıldı.yeniden eski haline göre restore edilip cami yeniden yapıldı. Muhterem kardeşlerim! Yani yapılmışı kazmayla yıkamayınca dinamitle yıkmışlar bir ara... Muhterem kardeşlerim! Yani yapılmışı kazmayla yıkamayınca dinamitle yıkmışlar bir ara...

Düzce'de meşhur bir alimin köyüne gittik. "Okuduğumuz kitaplarda 'Burada cami vardı,Düzce'de meşhur bir alimin köyüne gittik. "Okuduğumuz kitaplarda 'Burada cami vardı, caminin yanında bir de medrese vardı.' diyorlardı, hani medresesi?" dedik. caminin yanında bir de medrese vardı.' diyorlardı, hani medresesi?" dedik.

"Tamam hocam" dedi yaşlılar, "burada medrese vardı, yıkıldı." dediler. "Tamam hocam" dedi yaşlılar, "burada medrese vardı, yıkıldı." dediler.

Medrese, mektep demek. Mektep yıkılır mı? Medrese, mektep demek. Mektep yıkılır mı?

Bir zamanlar -güzel bir müessese iken- talebe yetiştirmiş. Bir zamanlar -güzel bir müessese iken- talebe yetiştirmiş.

Medreseleri yıkmışız. Mektepleri yıkmışız. Camileri yıkmışız.Medreseleri yıkmışız. Mektepleri yıkmışız. Camileri yıkmışız. Vakıfları yağmalamışız. Halen yağmalanmakta. Hatırlıyorum, bana bir dosya verdiler,Vakıfları yağmalamışız. Halen yağmalanmakta. Hatırlıyorum, bana bir dosya verdiler, belediyeler "Vakıfların arazilerini nasıl elde ederiz, nasıl satarız?" diye [uğraşıyorlar.] belediyeler "Vakıfların arazilerini nasıl elde ederiz, nasıl satarız?" diye [uğraşıyorlar.] Onlar da sattırmamak için uğraşıyorlardı. Çocukcağız memuriyetinden oldu, bu işle uğraşıyor diye. Onlar da sattırmamak için uğraşıyorlardı. Çocukcağız memuriyetinden oldu, bu işle uğraşıyor diye.

Yani dedelerimizin eserlerini korumasını bilmiyoruz. Yani dedelerimizin eserlerini korumasını bilmiyoruz.

Bursa'nın eski valisi, eski müftüsünü çağırmış. Demiş ki; Bursa'nın eski valisi, eski müftüsünü çağırmış. Demiş ki;

"İçinde cemaat olmayan, namaz kılınmayan camilerin bir listesi isteniyor, çıkart müftü efendi, getir." "İçinde cemaat olmayan, namaz kılınmayan camilerin bir listesi isteniyor, çıkart müftü efendi, getir."

Müftü efendi bakmış, müezzini olmayan, imamı olmayan, kapısı kapalı kaç tane cami varsaMüftü efendi bakmış, müezzini olmayan, imamı olmayan, kapısı kapalı kaç tane cami varsa bir uzun liste yapmış, valiye getirmiş. Vali şöyle listeye bakmış, sayfasını çevirmiş, bakmış; bir uzun liste yapmış, valiye getirmiş. Vali şöyle listeye bakmış, sayfasını çevirmiş, bakmış;

"Çok da uzun bir liste yapmışsın be hocaefendi..." demiş. "Çok da uzun bir liste yapmışsın be hocaefendi..." demiş.

Hoca efendinin aklı o zaman başına gelmiş, yüreği cız etmiş, yanmış.Hoca efendinin aklı o zaman başına gelmiş, yüreği cız etmiş, yanmış. Onların hepsi sonra yıkılmış. Yani ihtiyaç fazlası diye yıkılmış. Onların hepsi sonra yıkılmış. Yani ihtiyaç fazlası diye yıkılmış.

Muhterem kardeşlerim. Muhterem kardeşlerim.

Tarihî eserlere, ecdat yâdigarına hürmet edelim. Kabristanlar da tarihî eserdir.Tarihî eserlere, ecdat yâdigarına hürmet edelim. Kabristanlar da tarihî eserdir. Onların da, orada yatan kimseler oranın sahipleridir, onlar davacı olurlar.Onların da, orada yatan kimseler oranın sahipleridir, onlar davacı olurlar. Bir çeşme vakfedildi mi, herhangi bir eser vakfedildi mi onu değiştirene Allah lanet eder. Bir çeşme vakfedildi mi, herhangi bir eser vakfedildi mi onu değiştirene Allah lanet eder. Vakfedilen şeyi vakfedenin şartına göre idare etmek mecburiyeti vardır. Vakfedilen şeyi vakfedenin şartına göre idare etmek mecburiyeti vardır.

Biz bu camiyi aldığımız zaman, Hocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid EfendiBiz bu camiyi aldığımız zaman, Hocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid Efendi şu camiye imam tayin edildiği zaman şadırvanın arkasındaki yer çöplüktü.şu camiye imam tayin edildiği zaman şadırvanın arkasındaki yer çöplüktü. Orada bir sıbyan mektebi varmış, aşağı tarafta, o da yıkılmış, orası da harabeydi.Orada bir sıbyan mektebi varmış, aşağı tarafta, o da yıkılmış, orası da harabeydi. Bu tarafa da, caminin arka tarafındaki duvarına da Bu tarafa da, caminin arka tarafındaki duvarına da küçücük küçücük, üçer dörder metre cepheli evler gelmiş, yanaşmış oraya.küçücük küçücük, üçer dörder metre cepheli evler gelmiş, yanaşmış oraya. Caminin o kadar yerine nasıl yanaşmış ama yanaşmış.Caminin o kadar yerine nasıl yanaşmış ama yanaşmış. Hocamız rahmetullahi aleyh şu arka tarafı yaptırdı, kapıya kadar. Orası mezbele olmaktan kurtuldu,Hocamız rahmetullahi aleyh şu arka tarafı yaptırdı, kapıya kadar. Orası mezbele olmaktan kurtuldu, eski güzel hâli neydi bilmiyoruz ama işe yarar hâle geldi. eski güzel hâli neydi bilmiyoruz ama işe yarar hâle geldi. Bu tarafı da Allah razı olsun, sizler küçük küçük evleri aldınız, yardım ettiniz; Bu tarafı da Allah razı olsun, sizler küçük küçük evleri aldınız, yardım ettiniz; burası da kurtuldu, orası da camiye katıldı, elhamdülillah.burası da kurtuldu, orası da camiye katıldı, elhamdülillah. Şimdi köşede küçük bir yer kaldı. İnşaallah çepeçevre yoluna gelecek. Şimdi köşede küçük bir yer kaldı. İnşaallah çepeçevre yoluna gelecek.

Her eseri böyle yapmalıyız.Her eseri böyle yapmalıyız. İnşaallah, her medreseyi, her camiyi, her tarihî eseri böyle korumak hepimizin vazifesi olsun. İnşaallah, her medreseyi, her camiyi, her tarihî eseri böyle korumak hepimizin vazifesi olsun. Kimin mahallesinde böyle bir şey varsa korumak için dernek kursun, müracaat etsin,Kimin mahallesinde böyle bir şey varsa korumak için dernek kursun, müracaat etsin, uğraşsın, para toplasın, bu işleri yapsın.uğraşsın, para toplasın, bu işleri yapsın. Hangi camiyi kurtarırsak, onun içinde namaz kılındığı müddetçe kurtaran kimseye sevap yazılır.Hangi camiyi kurtarırsak, onun içinde namaz kılındığı müddetçe kurtaran kimseye sevap yazılır. Namaz kılanların hepsinin sevabı ona verilir, onlardan bir şey eksilmeden. Namaz kılanların hepsinin sevabı ona verilir, onlardan bir şey eksilmeden.

Bunu böylece bilesiniz. Bunu böylece bilesiniz.

Hadi bakalım Allah hepimize gayret versin. Hadi bakalım Allah hepimize gayret versin.

Meseleyi [şuradan] açtık: Meseleyi [şuradan] açtık:

Peygamber Efendimiz bayram namazına ailesinin tüm fertlerini götürüyordu.Peygamber Efendimiz bayram namazına ailesinin tüm fertlerini götürüyordu. Mescid-i Nebevî'nin kadınlar kısmı vardı, oraya götürüyordu.Mescid-i Nebevî'nin kadınlar kısmı vardı, oraya götürüyordu. Şimdi bizim camilerimizde kadınlar kısmı eksikliği var. Şimdi bizim camilerimizde kadınlar kısmı eksikliği var.

"Hocam çok güzel bir cami yaptık, gel gör mimarisini..." "Hocam çok güzel bir cami yaptık, gel gör mimarisini..."

Hemen soruyorum; "Kadınlar kısmı var mı?" Hemen soruyorum;

"Kadınlar kısmı var mı?"

"İşte hocam üst kat var..." bilmem ne. "İşte hocam üst kat var..." bilmem ne.

Öyle uydurmaca şeye benim içim tatmin olmuyor. Öyle uydurmaca şeye benim içim tatmin olmuyor.

Üst kat ama nereden giriyor? Girişi serbest mi? Kadınlar rahatça girip çıkabilir mi?Üst kat ama nereden giriyor? Girişi serbest mi? Kadınlar rahatça girip çıkabilir mi? Kadınların abdest alacağı yer var mı, abdest tazeleyeceği yer var mı? Kadınların abdest alacağı yer var mı, abdest tazeleyeceği yer var mı?

Yok. O zaman yok sayılır. O bakımdan, büyük bir eksiklik. Yok. O zaman yok sayılır. O bakımdan, büyük bir eksiklik.

Eskiler bunu nasıl düşünmüşler anlayamıyorum, bilemiyorum.Eskiler bunu nasıl düşünmüşler anlayamıyorum, bilemiyorum. Bazı camilerde böyle kafesli kısımlar var arka taraflarda, tam ikmal edilmemiş ama... Bazı camilerde böyle kafesli kısımlar var arka taraflarda, tam ikmal edilmemiş ama... Biraz da... Camiye bayram namazında hiç hanım götürmeyiz, hanımlar evde durur. Biraz da... Camiye bayram namazında hiç hanım götürmeyiz, hanımlar evde durur.

Ama Peygamber Efendimiz ne yaparmış? Ama Peygamber Efendimiz ne yaparmış?

Ailesinden hiç kimseyi bırakmazmış, götürürmüş. Ailesinden hiç kimseyi bırakmazmış, götürürmüş.

Demek ki bizde sünnet-i seniyyeden farklı bir tatbikat var.Demek ki bizde sünnet-i seniyyeden farklı bir tatbikat var. Değiştirmemiz lazım. Her halimizi sünnete uydurmamız lazım. Değiştirmemiz lazım. Her halimizi sünnete uydurmamız lazım.

Kâne lâ yekâdu yekûlu li-şey'in lâ fe-izâ hüve suile fe-erâde en yef'ale kâle neamKâne lâ yekâdu yekûlu li-şey'in lâ fe-izâ hüve suile fe-erâde en yef'ale kâle neam ve izâ lem yürid en yef'ale sekete. ve izâ lem yürid en yef'ale sekete.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in neredeyse hiçbir şeye lâ dediği görülmemişti."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in neredeyse hiçbir şeye lâ dediği görülmemişti. -Lâ, hayır demek.--Lâ, hayır demek.- Kendisinden bir şey istendiği zaman ve yapılmasını isterse -'YâKendisinden bir şey istendiği zaman ve yapılmasını isterse -'Yâ Resûlallah, şunu şöyle yapalım mı?" bir şey teklif geliyor.- neam 'Evet, yapalım.' derdi.Resûlallah, şunu şöyle yapalım mı?" bir şey teklif geliyor.- neam 'Evet, yapalım.' derdi. Hemen eveti yapıştırırdı, 'evet' diye cevap verirdi.Hemen eveti yapıştırırdı, 'evet' diye cevap verirdi. Eğer yapılmasını istemediği bir şey teklif edildiyse kendisine 'hayır' demezdi, susardı." Eğer yapılmasını istemediği bir şey teklif edildiyse kendisine 'hayır' demezdi, susardı."

Âdeti öyle imiş. Lâ demek, hayır demek âdeti değilmiş. İyi bir şeyse "evet" dermiş,Âdeti öyle imiş. Lâ demek, hayır demek âdeti değilmiş. İyi bir şeyse "evet" dermiş, pek iyi görmediği, uygun bulmadığı bir şeyse o zaman susarmış, sükut edermiş, ses çıkartmazmış.pek iyi görmediği, uygun bulmadığı bir şeyse o zaman susarmış, sükut edermiş, ses çıkartmazmış. Yani ne kadar güzel âdeti var ki "hayır" demiyor, sükut ediyor. Yani ne kadar güzel âdeti var ki "hayır" demiyor, sükut ediyor.

Kâne lâ yekâdu yüs'elü şey'en illâ fealehû. "Kendisinden bir şey istendiği zaman, talep edildiği zamanKâne lâ yekâdu yüs'elü şey'en illâ fealehû. "Kendisinden bir şey istendiği zaman, talep edildiği zaman hiç yapmadığı neredeyse olmazdı, hep yapardı, reddetmezdi." hiç yapmadığı neredeyse olmazdı, hep yapardı, reddetmezdi."

Bu dünyaya ait bir mesele olsun, daha başka bir mesele olsun, onun yapılmasına gayret ederdi.Bu dünyaya ait bir mesele olsun, daha başka bir mesele olsun, onun yapılmasına gayret ederdi. Çünkü onun tabiati, böyle cömertliğinin gereğiydi bu. Çünkü onun tabiati, böyle cömertliğinin gereğiydi bu.

"Kendisinin yanında herhangi bir şey olmasa, o zaman susardı, açıkça reddetmezdi." "Kendisinin yanında herhangi bir şey olmasa, o zaman susardı, açıkça reddetmezdi."

"Yok yanımda bir şey, veremeyeceğim, hayır." demezdi."Yok yanımda bir şey, veremeyeceğim, hayır." demezdi. O zaman susardı. Ama yapabileceği bir şeyse mutlaka yapardı. O zaman susardı. Ama yapabileceği bir şeyse mutlaka yapardı.

Kâne lâ yekilu tahûrahû ilâ ehadin velâ sadakatehû elletî yetesaddeku bihâKâne lâ yekilu tahûrahû ilâ ehadin velâ sadakatehû elletî yetesaddeku bihâ yekûnu hüvellezî yetevellâhâ bi-nefsihî. yekûnu hüvellezî yetevellâhâ bi-nefsihî.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir başka âdeti: İbn Abbas radıyallahu anh'ten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir başka âdeti:

"Efendimiz abdest alma suyunu hiç kimseye havale etmezdi."Efendimiz abdest alma suyunu hiç kimseye havale etmezdi. Tasadduk edeceği sadakasını da hiç kimseye havale etmezdi, kendisi bizzat verirdi." Tasadduk edeceği sadakasını da hiç kimseye havale etmezdi, kendisi bizzat verirdi."

Demek ki abdest alacak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,Demek ki abdest alacak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, suyu başkası getirsin, suyu başkası döküversin, onun abdest almasına yardım etsin; suyu başkası getirsin, suyu başkası döküversin, onun abdest almasına yardım etsin; bu işlere pek şey yapmazdı. Bizzat suyu kendi getirirdi. Suyun temiz olması lazım, ona dikkat ederdi.bu işlere pek şey yapmazdı. Bizzat suyu kendi getirirdi. Suyun temiz olması lazım, ona dikkat ederdi. Herhalde getiren de temiz getirir ama ibadete bir başkasının hakkını karıştırmamak için olsa gerek...Herhalde getiren de temiz getirir ama ibadete bir başkasının hakkını karıştırmamak için olsa gerek... İbadet çünkü; namaz kılacak, abdest alıyor,İbadet çünkü; namaz kılacak, abdest alıyor, kul hakkı karışmadan olsun diye kendi işini bizzat kendisi hallederdi.kul hakkı karışmadan olsun diye kendi işini bizzat kendisi hallederdi. Abdest alma suyunu kimseye havale etmezdi.Abdest alma suyunu kimseye havale etmezdi. Sadakasını bizzat kendisi verirdi. Sevabını bizzat kendisi alırdı. Sadakasını bizzat kendisi verirdi. Sevabını bizzat kendisi alırdı.

Demek ki bizim de öyle yapmamız lazım. Demek ki bizim de öyle yapmamız lazım.

Bazen o ona buyurur, o ona buyurur, sonundaki unutur, yapılmaz.Bazen o ona buyurur, o ona buyurur, sonundaki unutur, yapılmaz. İşin garantili olması lazım. Sadaka işinde.. İşin garantili olması lazım. Sadaka işinde..

"Şu benim zekâtımı veriverin." "Şu benim zekâtımı veriverin."

"Eh inşaallah, maşaallah, bir zaman gelir veririz..." filan, dönüp geliyorsun, bakıyorsun; "Eh inşaallah, maşaallah, bir zaman gelir veririz..." filan, dönüp geliyorsun, bakıyorsun;

"Ee biz onu unuttuk." "Ee biz onu unuttuk."

Unutulur. Bizzat yap, bizzat ver, bizzat işin sona erdiğini kendin mutmain ol, gör. Unutulur. Bizzat yap, bizzat ver, bizzat işin sona erdiğini kendin mutmain ol, gör.

Efendimiz'in âdeti, sistemi böyleydi; kendi işini kendisi görür, sadakasını kendisi halleder, verirdi. Efendimiz'in âdeti, sistemi böyleydi; kendi işini kendisi görür, sadakasını kendisi halleder, verirdi.

Kâne lâ yekûnu fi'l-musallîne illâ kâne ekserehüm salâtenKâne lâ yekûnu fi'l-musallîne illâ kâne ekserehüm salâten velâ yekûnu fî'z-zâkirîne illâ kâne ekserehüm zikren. velâ yekûnu fî'z-zâkirîne illâ kâne ekserehüm zikren.

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten. İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten.

"Peygamber Efendimiz namaz kılıcıların arasında olursa en çok namaz kılan olurdu."Peygamber Efendimiz namaz kılıcıların arasında olursa en çok namaz kılan olurdu. Zikredenlerin arasında olursa en çok zikreden olurdu." Zikredenlerin arasında olursa en çok zikreden olurdu."

"Kimse ona yetişemezdi. En çoğunu o yapardı. En gayretli oydu."Kimse ona yetişemezdi. En çoğunu o yapardı. En gayretli oydu. İbadeti en ileri derecede yapanı oydu.İbadeti en ileri derecede yapanı oydu. Hiç kimseden geri kalmazdı. Yaptığı şeyi en güzel tarzda, en çok olarak yapardı." Hiç kimseden geri kalmazdı. Yaptığı şeyi en güzel tarzda, en çok olarak yapardı."

Şimdi burada namaz kılmak zikredildi. Bir de diyor ki; Şimdi burada namaz kılmak zikredildi. Bir de diyor ki;

"Zikredenlerin arasında olunca en çok zikreden olurdu." "Zikredenlerin arasında olunca en çok zikreden olurdu."

Bunun gibi elimizde yüzlerce rivayet var.Bunun gibi elimizde yüzlerce rivayet var. Bazı kimseler, hele Suud'da filan bazı yarım okumuş, tahsil görmüş kimseler var;Bazı kimseler, hele Suud'da filan bazı yarım okumuş, tahsil görmüş kimseler var; bu zikri inkâr etmeye kalkışıyorlar.bu zikri inkâr etmeye kalkışıyorlar. Zikrin aleyhinde. Kur'ân-ı Kerîm'de seksen küsur yerde geçiyor.Zikrin aleyhinde. Kur'ân-ı Kerîm'de seksen küsur yerde geçiyor. Zikir hakkında Peygamber Efendimiz'in yüzlerce hadîs-i şerîfi var.Zikir hakkında Peygamber Efendimiz'in yüzlerce hadîs-i şerîfi var. Bazıları zikrin karşısında, aleyhinde, tesbihin aleyhinde. Acayip şeyler var. Bazıları zikrin karşısında, aleyhinde, tesbihin aleyhinde. Acayip şeyler var.

Allah bizi sünnet-i seniyye çizgisinden ayırmasın.Allah bizi sünnet-i seniyye çizgisinden ayırmasın. Sünnet-i seniyyeden koptu mu, dinini iyi anlaması mümkün olmuyor. Sünnet-i seniyyeden koptu mu, dinini iyi anlaması mümkün olmuyor.

"Efendim bana Kur'an yeter." "Efendim bana Kur'an yeter."

Kur'an'ı anlamak için sünnete muhtaçsın. Öyle "yeter" filan deme. Yeter ama anlayamazsın. Kur'an'ı anlamak için sünnete muhtaçsın. Öyle "yeter" filan deme. Yeter ama anlayamazsın.

Kur'an yeter ama Kur'an'ı anlatmak için bak, Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i gönderdi.Kur'an yeter ama Kur'an'ı anlatmak için bak, Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i gönderdi. Kur'ân-ı Kerîm'i ona 23 senede hazmede ede indirdi.Kur'ân-ı Kerîm'i ona 23 senede hazmede ede indirdi. Yukarıdan çok şiddetli bir yağmur yağsa aşağıları sel basar, toprağın üstünden akar gider.Yukarıdan çok şiddetli bir yağmur yağsa aşağıları sel basar, toprağın üstünden akar gider. Yumuşak yumuşak, yavaş yavaş yağarsa toprağın içine siner,Yumuşak yumuşak, yavaş yavaş yağarsa toprağın içine siner, bitki de faydalanır, daha başka şey de faydalanır. Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e 23 senede indi.bitki de faydalanır, daha başka şey de faydalanır. Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e 23 senede indi. Demek ki hazmettire hazmettire, öğrete öğrete Allahu Teâlâ hazretleri yerleştirdi. Demek ki hazmettire hazmettire, öğrete öğrete Allahu Teâlâ hazretleri yerleştirdi. Kur'ân-ı Kerîm'i hem herkes ezberleyebildi, hem herkes anlayabildi, hem herkes uygulayabildi.Kur'ân-ı Kerîm'i hem herkes ezberleyebildi, hem herkes anlayabildi, hem herkes uygulayabildi. Onun için Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sımsıkı sarılmadıkça Onun için Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sımsıkı sarılmadıkça Kur'ân-ı Kerîm bile doğru düzgün anlaşılmaz. Kur'ân-ı Kerîm bile doğru düzgün anlaşılmaz.

Onun için kâfirler, gayrimüslimler, İslâm düşmanlarıOnun için kâfirler, gayrimüslimler, İslâm düşmanları Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfine çok sataşıyorlar.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfine çok sataşıyorlar. Her hadîs-i şerîfe bir kulp takmaya, bir kusur bulmaya çalışıyorlar.Her hadîs-i şerîfe bir kulp takmaya, bir kusur bulmaya çalışıyorlar. Hadis kitaplarına saldırıyorlar, haksız yere tan ediyorlar. Siz de bilin ki; Hadis kitaplarına saldırıyorlar, haksız yere tan ediyorlar. Siz de bilin ki;

Atarlar seng-i ta'rîzi, Dıraht-ı meyvadâr üzre. demiş şair.Atarlar seng-i ta'rîzi,

Dıraht-ı meyvadâr üzre. demiş şair.
Yani meyveli ağacı taşlarlar, meyvesi yere düşsün de yiyelim diye. Yani meyveli ağacı taşlarlar, meyvesi yere düşsün de yiyelim diye.

Onun için madem kâfirler bu işten çok gocunuyorlar, biz de Peygamber Efendimiz'in sünnetine sımsıkı sarılalım.Onun için madem kâfirler bu işten çok gocunuyorlar, biz de Peygamber Efendimiz'in sünnetine sımsıkı sarılalım. Ümmetin bozulduğu zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılana yüz şehit sevabı verilecek.Ümmetin bozulduğu zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılana yüz şehit sevabı verilecek. Bir şehit sevabı bile insanı ihyâ etmeye yeter. Bir şehit sevabı aldı mı insan cennete girecek.Bir şehit sevabı bile insanı ihyâ etmeye yeter. Bir şehit sevabı aldı mı insan cennete girecek. Yüz şehit sevabı aldı mı çok büyük sevap almış oluyor.Yüz şehit sevabı aldı mı çok büyük sevap almış oluyor. O bakımdan Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyesine sarılmak çok güzel. O bakımdan Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyesine sarılmak çok güzel.

Bizim tekkemiz de elhamdülillah, bak başka hiçbir yerde bunu göremiyorsunuz;Bizim tekkemiz de elhamdülillah, bak başka hiçbir yerde bunu göremiyorsunuz; bizim tekkemizde de ders, dervişin yetişmesi nereden oluyor? bizim tekkemizde de ders, dervişin yetişmesi nereden oluyor?

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini anlamaktan, dinlemekten oluyor. Çünkü o zaman sağlam öğrenir.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini anlamaktan, dinlemekten oluyor. Çünkü o zaman sağlam öğrenir. Öteki türlü olursa belki bid'ate sapar, belki hurafeye sapar, belki yalana yanlışa sapar, Öteki türlü olursa belki bid'ate sapar, belki hurafeye sapar, belki yalana yanlışa sapar, belki Allah'ın rızasına uygun olmayan işleri de "doğru bir şey yapamıyorum" diyerek yapmaya kalkışabilir.belki Allah'ın rızasına uygun olmayan işleri de "doğru bir şey yapamıyorum" diyerek yapmaya kalkışabilir. Hadîs-i şerîfler bizi çok güzel tenvir ediyor;Hadîs-i şerîfler bizi çok güzel tenvir ediyor; en küçük detayına varıncaya kadar,en küçük detayına varıncaya kadar, hayatımızın en karanlık noktalarını aydınlatacak kadar güzel bir sistem.hayatımızın en karanlık noktalarını aydınlatacak kadar güzel bir sistem. O bakımdan Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sımsıkı sarılalım, belleyelim ve uygulayalım. O bakımdan Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sımsıkı sarılalım, belleyelim ve uygulayalım.

Kâne lâ yeltefitu verâehû izâ meşâKâne lâ yeltefitu verâehû izâ meşâ ve kâne rubbemâ tealleka rıdâuhû bi'ş-şecereti fe-lâ yeltefitu hattâ yerfeuhû ileyhi. ve kâne rubbemâ tealleka rıdâuhû bi'ş-şecereti fe-lâ yeltefitu hattâ yerfeuhû ileyhi.

Câbir radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz'in bir başka enteresan davranışı, âdeti: Câbir radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz'in bir başka enteresan davranışı, âdeti:

"Peygamber Efendimiz hiç geriye bakmazdı, dönmezdi." "Peygamber Efendimiz hiç geriye bakmazdı, dönmezdi."

Hatta o kadar ki, misali veriyor Câbir radıyallahu anh; Hatta o kadar ki, misali veriyor Câbir radıyallahu anh;

"Yürüdüğü zaman Peygamber Efendimiz arkaya hiç dönüp bakmazdı."Yürüdüğü zaman Peygamber Efendimiz arkaya hiç dönüp bakmazdı. Bazen olurdu ki elbisesi bir ağacın dalına, yerdeki bir bitkinin dalına takılırdı, dönmezdi.Bazen olurdu ki elbisesi bir ağacın dalına, yerdeki bir bitkinin dalına takılırdı, dönmezdi. Arkadan gelenler o eteği, takılan yeri kurtarırlardı, öyle yürürdü." Arkadan gelenler o eteği, takılan yeri kurtarırlardı, öyle yürürdü."

Eğer bu misal olmasaydı dönmemesini iyi anlayamazdık. Bak dönmemeye ne kadar dikkat ediyor.Eğer bu misal olmasaydı dönmemesini iyi anlayamazdık. Bak dönmemeye ne kadar dikkat ediyor. O kadar [önemli.] O kadar [önemli.]

Hatırlıyorum, hicret ettikleri sıradaHatırlıyorum, hicret ettikleri sırada kâfirler, müşrikler Peygamber Efendimiz'i yakalayana mükâfat vaat ettiler.kâfirler, müşrikler Peygamber Efendimiz'i yakalayana mükâfat vaat ettiler. Şu kadar deve vereceğiz, şöyle ihya edeceğiz, böyle ihya edeceğiz.Şu kadar deve vereceğiz, şöyle ihya edeceğiz, böyle ihya edeceğiz. Evine öldürmek içi baskın yaptılar. Elden kaçırınca Mekke'den, mükâfat koydular. Evine öldürmek içi baskın yaptılar. Elden kaçırınca Mekke'den, mükâfat koydular. Mekke ile Medine arasında yerlere yerleşmiş olan kabilelerden birisi de bu mükâfatı duydu. Mekke ile Medine arasında yerlere yerleşmiş olan kabilelerden birisi de bu mükâfatı duydu. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimizle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'inEbû Bekr-i Sıddîk Efendimizle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in o mıntıkadan geçtiğini görünce atına atladı. o mıntıkadan geçtiğini görünce atına atladı.

"Ha buradan iki kişi geçmişti, herhalde hakkında mükâfat verilecek kişi bunlar olsa gerek." diye"Ha buradan iki kişi geçmişti, herhalde hakkında mükâfat verilecek kişi bunlar olsa gerek." diye atını doludizgin salarak o iki mübareğe yetişmek için koşturdu. atını doludizgin salarak o iki mübareğe yetişmek için koşturdu. Koştururken atının ayakları kumlara bir battı, tökezledi.Koştururken atının ayakları kumlara bir battı, tökezledi. Yine toparlandı, tekrar yetişecek de, kılıcıyla yakalayacak da mükâfatı alacak. Yine toparlandı, tekrar yetişecek de, kılıcıyla yakalayacak da mükâfatı alacak. Atının ayağı tekrar battı, tekrar tökezlendi, tekrar yuvarlandı.Atının ayağı tekrar battı, tekrar tökezlendi, tekrar yuvarlandı. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz heyecandan, korkudan çok telaşlanmıştı, "Arkadan bu adam yetişirse..." diye. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz heyecandan, korkudan çok telaşlanmıştı, "Arkadan bu adam yetişirse..." diye. Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmıyordu.Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmıyordu. Yürüdüğü istikamette yürüyordu; arkadan düşman geliyormuş filan diye bakmıyordu. Yürüdüğü istikamette yürüyordu; arkadan düşman geliyormuş filan diye bakmıyordu.

Peygamber Efendimiz'in böyle bir âdeti var. Geriye dönmemek, arkasına bakmamak.Peygamber Efendimiz'in böyle bir âdeti var. Geriye dönmemek, arkasına bakmamak. Ne güzel, ne vakur bir şey. Arkasına hiç dönmezdi, bakmazdı. Ne güzel, ne vakur bir şey. Arkasına hiç dönmezdi, bakmazdı.

Ama burada bir başka hadîs-i şerîfi okuduk.Ama burada bir başka hadîs-i şerîfi okuduk. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz arkasını da görürdü.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz arkasını da görürdü. O peygamber. Allah ona arkasını da gösterir, bildirirdi.O peygamber. Allah ona arkasını da gösterir, bildirirdi. Arkasında birisi bir kusur, bir kabahat işlese onu da bilirdi, anlardı. Peygamber olduğu için. Arkasında birisi bir kusur, bir kabahat işlese onu da bilirdi, anlardı. Peygamber olduğu için. Peygamber Efendimiz sadece baktığını gören bir insan değildi, bakmadığı yeri de görürdü. Peygamber Efendimiz sadece baktığını gören bir insan değildi, bakmadığı yeri de görürdü.

Kâne lâ yulhîhi an salâti'l-mağribi taâmun velâ gayruhû. Kâne lâ yulhîhi an salâti'l-mağribi taâmun velâ gayruhû.

Yine Câbir radıyallahu anh'ten. Yine Câbir radıyallahu anh'ten.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i akşam namazından ne yemek alıkoyardı, ne de başka bir sebep." akşam namazından ne yemek alıkoyardı, ne de başka bir sebep."

"Önce yemeği yiyeyim de sonra akşam namazını kılarım." "Önce yemeği yiyeyim de sonra akşam namazını kılarım."

Hayır, öyle yapmazdı. Hiçbir şey önce akşam namazını kılmasını engellemezdi.Hayır, öyle yapmazdı. Hiçbir şey önce akşam namazını kılmasını engellemezdi. Peygamber Efendimiz akşam namazının her şeyden önce yapılması âdetine sahip idi, itiyadında idi. Peygamber Efendimiz akşam namazının her şeyden önce yapılması âdetine sahip idi, itiyadında idi.

Şimdi, o zaman anlaşılıyor ki bizim Ramazanlardaki davranışımız da yanlış.Şimdi, o zaman anlaşılıyor ki bizim Ramazanlardaki davranışımız da yanlış. Biz Ramazan'da "açız" diye sofrayı kuruyoruz. Ondan sonra güzelce karnımızı doyuruyoruz.Biz Ramazan'da "açız" diye sofrayı kuruyoruz. Ondan sonra güzelce karnımızı doyuruyoruz. Gözlerimiz baygınlaşıyor. Gelsin çaylar, kahveler; onlar da içiliyor.Gözlerimiz baygınlaşıyor. Gelsin çaylar, kahveler; onlar da içiliyor. Ondan sonra hadi bakalım bir telaş; abdest tazeleyeceğiz…Ondan sonra hadi bakalım bir telaş; abdest tazeleyeceğiz… Teravih namazına yakın bir zamanda akşam namazı kılıyoruz. Bu yanlış. Teravih namazına yakın bir zamanda akşam namazı kılıyoruz. Bu yanlış.

Ramazan'da akşam namazında camilerde cemaat bulamazsın. Ramazan'da akşam namazında camilerde cemaat bulamazsın.

Neden? Herkes sofranın başında. Herkes yemeğin başında. Neden?

Herkes sofranın başında. Herkes yemeğin başında.

Efendimiz'in âdeti nasılmış? Efendimiz'in âdeti nasılmış?

Hiçbir şey akşam namazından onu alıkoymazdı;Hiçbir şey akşam namazından onu alıkoymazdı; ne yemek ne daha başka bir şey. Önce akşam namazını kılardı. ne yemek ne daha başka bir şey. Önce akşam namazını kılardı.

Akşam namazının acele kılınması hakkında Efendimiz'in tavsiyeleri, nasihatleri de var. Akşam namazının acele kılınması hakkında Efendimiz'in tavsiyeleri, nasihatleri de var.

Ramazan'da nasıl hareket etmek uygun olabilir? Ramazan'da nasıl hareket etmek uygun olabilir?

Alelacele iftarı yaparsın. İftarın acele yapılmasını da kendisi tavsiye etmiş;Alelacele iftarı yaparsın. İftarın acele yapılmasını da kendisi tavsiye etmiş; tehir edilmemesini, acele yapılmasını tavsiye etmiş. Namazını kılırsın, sofrana oturursun. tehir edilmemesini, acele yapılmasını tavsiye etmiş. Namazını kılırsın, sofrana oturursun.

Suudluların -şimdiki Suud idaresinin- âdeti şöyle:Suudluların -şimdiki Suud idaresinin- âdeti şöyle: Her -farz- namazdan önce bir vakit koymuşlar. Mesela ezan okunur, Her -farz- namazdan önce bir vakit koymuşlar. Mesela ezan okunur, öğle [ezanından] 20 dakika sonra farz kılınır. İkindi okunur, 20 dakika sonra farz kılınır.öğle [ezanından] 20 dakika sonra farz kılınır. İkindi okunur, 20 dakika sonra farz kılınır. Akşam okunur, akşam ezanından beş dakika sonra farz kılınır. Akşam okunur, akşam ezanından beş dakika sonra farz kılınır. Yatsı okunur, yatsı ezanından beş dakika sonra farz kılınır, diye bir cetvel yapmışlar,Yatsı okunur, yatsı ezanından beş dakika sonra farz kılınır, diye bir cetvel yapmışlar, camilerine asmışlar. Herkes buna riayet ediyor.camilerine asmışlar. Herkes buna riayet ediyor. Ezanı duyan bir kimse kalkıyor, abdestini bozuyor, abdestini alıyor. Camiye geliyor, Ezanı duyan bir kimse kalkıyor, abdestini bozuyor, abdestini alıyor. Camiye geliyor, sünnetini kılıyor veyahut evde kılıyor, camiye geliyor. Ondan sonra alıyor Kur'ân-ı Kerîm'i, açıyor,sünnetini kılıyor veyahut evde kılıyor, camiye geliyor. Ondan sonra alıyor Kur'ân-ı Kerîm'i, açıyor, Kur'ân-ı Kerîm'den nasip olduğu kadar bir miktar bir şeyler okuyor. Kur'ân-ı Kerîm'den nasip olduğu kadar bir miktar bir şeyler okuyor. Ondan sonra kamet getiriliyor, farza duruluyor. Çok güzel. Gayet güzel. Ondan sonra kamet getiriliyor, farza duruluyor. Çok güzel. Gayet güzel.

Bazı yerlerde de ben bakıyorum, mesela bizim Sapanca'da oturduğumuz yerde;Bazı yerlerde de ben bakıyorum, mesela bizim Sapanca'da oturduğumuz yerde; müezzin yok, herkes müezzin, yani bütün cemaat müezzin. Hemen ezan okunduktan sonra... müezzin yok, herkes müezzin, yani bütün cemaat müezzin. Hemen ezan okunduktan sonra... Bizim ev camiye üç adım. Üç adımda camiye gelinceye kadar bakıyorum, ya sünneti kaçırmışım Bizim ev camiye üç adım. Üç adımda camiye gelinceye kadar bakıyorum, ya sünneti kaçırmışım ya da farzdan bir-iki rekât da gitmiş. "Horozu çok olan yerde sabah erken olur." derler.ya da farzdan bir-iki rekât da gitmiş. "Horozu çok olan yerde sabah erken olur." derler. Bütün cemaat müezzin olduğu için birisi sabretse ötekisi sabretmiyor, kalkıyor bir kamet getiriyor, Bütün cemaat müezzin olduğu için birisi sabretse ötekisi sabretmiyor, kalkıyor bir kamet getiriyor, bir de bakıyorsun farza durmuşlar bile. Bu doğru değil. bir de bakıyorsun farza durmuşlar bile. Bu doğru değil.

Neden doğru değil? Neden doğru değil?

Be adam, niye çağırdın beni yukarıdan? Be adam, niye çağırdın beni yukarıdan?

Minareye çıktın, hayya ale's-salah dedin, "Haydi namaza gel!" dedin, ben de "Geliyorum." dedim.Minareye çıktın, hayya ale's-salah dedin, "Haydi namaza gel!" dedin, ben de "Geliyorum." dedim. Geliyorum, bakıyorum ki namaz kılınmış. Yani ezanın mânasına uygun düşmüyor. Geliyorum, bakıyorum ki namaz kılınmış. Yani ezanın mânasına uygun düşmüyor.

Nasıl olacak? Nasıl olacak?

Ne kadar koyacaksak biz de bir zaman koyalım. Şu kadar zaman sonra kılınacak diye bilelim.Ne kadar koyacaksak biz de bir zaman koyalım. Şu kadar zaman sonra kılınacak diye bilelim. Hiç olmazsa şöyle olmalı, benim kaanetime göre:Hiç olmazsa şöyle olmalı, benim kaanetime göre: Ezanı duyan bir insan abdest bozup, abdest alıp gelebilmeli, farzdan önce bu işleri yapıp gelebilmeli.Ezanı duyan bir insan abdest bozup, abdest alıp gelebilmeli, farzdan önce bu işleri yapıp gelebilmeli. O da biraz ağırdan almak, aheste almak suretiyle sünnetleri kılmaya yardımcı oluyor. O da biraz ağırdan almak, aheste almak suretiyle sünnetleri kılmaya yardımcı oluyor. Böyle olunca herkes yetişiyor. Böyle olunca herkes yetişiyor.

[Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh sağken, sünnet kılınırdı, cemaat hiç acele etmezdi,[Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh sağken, sünnet kılınırdı, cemaat hiç acele etmezdi, Hocamız'ın hatırına binaen. Herkes dışarıyı gözlerdi, camekândan Hocamız'ın gölgesi belirdi miHocamız'ın hatırına binaen. Herkes dışarıyı gözlerdi, camekândan Hocamız'ın gölgesi belirdi mi müezzin o zaman başlardı İhlâsları okumaya.müezzin o zaman başlardı İhlâsları okumaya. Farzın kılınması aşağı yukarı on dakikayı, belki daha fazlayı bulurdu.Farzın kılınması aşağı yukarı on dakikayı, belki daha fazlayı bulurdu. Onun için civardan esnaf filan gayet kolay yetişirdi. Onun için civardan esnaf filan gayet kolay yetişirdi.

Suudlular akşamleyin birazcık, beş dakika filan bir şey koyuyorlar; camide herkes bir iftariye alıyor,Suudlular akşamleyin birazcık, beş dakika filan bir şey koyuyorlar; camide herkes bir iftariye alıyor, hurma, zemzem derken ondan sonra kamet getiriliyor, namaz kılınıyor. hurma, zemzem derken ondan sonra kamet getiriliyor, namaz kılınıyor.

Bir güzel şey daha yapmışlar: Ramazan'da yatsı namazının vaktini yarım saat ileriye atmışlar.Bir güzel şey daha yapmışlar: Ramazan'da yatsı namazının vaktini yarım saat ileriye atmışlar. Yani yatsı ezanı akşam ezanından sonra bir buçuk saat sonra okunacaksa, iki saat sonraya atmışlar.Yani yatsı ezanı akşam ezanından sonra bir buçuk saat sonra okunacaksa, iki saat sonraya atmışlar. Yatsı iki saat sonra kılınıyor. O zaman insan karnını doyuruyor, abdestini tazeliyor, Yatsı iki saat sonra kılınıyor. O zaman insan karnını doyuruyor, abdestini tazeliyor, camiye geliyor, yerini buluyor ve yatsı namazına kolay yetişiyor.camiye geliyor, yerini buluyor ve yatsı namazına kolay yetişiyor. Çünkü yatsının evvel vaktinde kılınma mecburiyeti yok, biraz daha, yarım saat sonra kılabilirsin. Çünkü yatsının evvel vaktinde kılınma mecburiyeti yok, biraz daha, yarım saat sonra kılabilirsin. İlk vaktidir o. İlk vaktidir o.

Biz de bundan sonra inşaallah her şeyimizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerineBiz de bundan sonra inşaallah her şeyimizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine uydurmaya ihtimam eyleyelim. Onun hareket ettiği gibi yapalım.uydurmaya ihtimam eyleyelim. Onun hareket ettiği gibi yapalım. Akşam namazında herhangi bir şekilde yemek vs. bizi alıkoymasın, namazı kılmamıza mâni olmasın.Akşam namazında herhangi bir şekilde yemek vs. bizi alıkoymasın, namazı kılmamıza mâni olmasın. Namazı kılmak için de burada biraz iftar için küçük bir fâsıla bırakıp ondan sonra kılıvermekNamazı kılmak için de burada biraz iftar için küçük bir fâsıla bırakıp ondan sonra kılıvermek bu işi herkese kolaylaştırır. bu işi herkese kolaylaştırır.

Allahu Teâlâ hazretleri hepinizden razı olsun. Allahu Teâlâ hazretleri hepinizden razı olsun.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2