Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Hesap ve Cezâ Gününün Sahibi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Recep 1419 / 10.11.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Mâlik Kelimesi, Yevm Kelimesi, Dîn Kelimesi, Ahirete İman Önemli, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hesap ve Cezâ Gününün Sahibi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Recep 1419 / 10.11.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Mâlik Kelimesi, Yevm Kelimesi, Dîn Kelimesi, Ahirete İman Önemli, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsânı, ikrâmı dünyada âhirette üzerinize olsun...Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsânı, ikrâmı dünyada âhirette üzerinize olsun... İki cihanda Mevlâm cümlenizi mes'ud ve bahtiyar eylesin... İki cihanda Mevlâm cümlenizi mes'ud ve bahtiyar eylesin...

Fâtiha-i Şerife sûresinin tefsirine devam ediyoruz. Fâtiha-i Şerife sûresinin tefsirine devam ediyoruz.

Bugün mâliki yevmi'd-dîn âyet-i kerîmesine geldik.Bugün mâliki yevmi'd-dîn âyet-i kerîmesine geldik. Bizim saymamıza, sıralamamıza göre, numaralamamıza göre üçüncü âyet-i kerîme. Bizim saymamıza, sıralamamıza göre, numaralamamıza göre üçüncü âyet-i kerîme.

Mâliki yevmi'd-dîn, bir zincirleme tamlamadır, isim tamlamasıdır.Mâliki yevmi'd-dîn, bir zincirleme tamlamadır, isim tamlamasıdır. Eski tâbirle, burada bir tetâbü i izâfât var. İzâfetler peş peşe geliyor. Yâni, isim tamlaması var.Eski tâbirle, burada bir tetâbü i izâfât var. İzâfetler peş peşe geliyor. Yâni, isim tamlaması var. Mânâsı: "Din günün mâliki." demek." Din günün mâliki" tamlaması bir ayet oluyor,Mânâsı: "Din günün mâliki." demek." Din günün mâliki" tamlaması bir ayet oluyor, üç kelimeden ibaret bir âyet-i kerîme oluyor. üç kelimeden ibaret bir âyet-i kerîme oluyor. Sûredeki yeri nedir, Durumu, sözün akışında, siyaktaki yeri nedir?.. Sûredeki yeri nedir, Durumu, sözün akışında, siyaktaki yeri nedir?..

Birinci âyet-i kerîmede, besmelenin arkasından "el-hamdü lilâh" denildikten sonra,Birinci âyet-i kerîmede, besmelenin arkasından "el-hamdü lilâh" denildikten sonra, "El-hamdü lilâh" ın ikinci kelimesi Allah lafza-i celâlinin, "El-hamdü lilâh" ın ikinci kelimesi Allah lafza-i celâlinin, yâni Allah kelimesinin sıfatları arkasından sıralanıyor. yâni Allah kelimesinin sıfatları arkasından sıralanıyor.

Önemini dinleyenler, duyanlar anlasınlar diye, sıfatların üstüneÖnemini dinleyenler, duyanlar anlasınlar diye, sıfatların üstüne böyle önem verilerek bastırılmış, vurgulanmış oluyor. böyle önem verilerek bastırılmış, vurgulanmış oluyor.

Allah, rabbül-âlemîn, errahmânir-râhim, yâni alemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm. Allah, rabbül-âlemîn, errahmânir-râhim, yâni alemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm.

Mâliki yevmi'd-dîn Allah, öyle olan Allah. Tabii, olan sözü de doğru değil.Mâliki yevmi'd-dîn Allah, öyle olan Allah. Tabii, olan sözü de doğru değil. Çünkü olmak, değilken sonradan oluşmak mânâsına da geliyor.Çünkü olmak, değilken sonradan oluşmak mânâsına da geliyor. O mânâya kullanılmaz, AllahuTeâlâ hazretleri için öyle değildir O mânâya kullanılmaz, AllahuTeâlâ hazretleri için öyle değildir

Onun için her birinin mânâsını düşünerek: "Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm,Onun için her birinin mânâsını düşünerek: "Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, din günün mâliki Allah'a hamd olsun."din günün mâliki Allah'a hamd olsun." veya "Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, din gününün mâliki Allah'ındır." mânâsınaveya "Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, din gününün mâliki Allah'ındır." mânâsına böylece hepsi birden, bu üç âyet-i kerîme mânâca bütünleşiyorlar. böylece hepsi birden, bu üç âyet-i kerîme mânâca bütünleşiyorlar.

Ama öneminden dolayı mâliki yevmi'd-dîn bir âyet-i kerîme; geçen hafta izah ettiğimizAma öneminden dolayı mâliki yevmi'd-dîn bir âyet-i kerîme; geçen hafta izah ettiğimiz er'rahmâni'r-rahîm, iki sıfattan ibaret bir âyet-i kerîme. er'rahmâni'r-rahîm, iki sıfattan ibaret bir âyet-i kerîme.

Şimdi mâliki yevmi'd-dîn âyet-i kerimesinin kelimelerini, sözcüklerini açıklayalım; Şimdi mâliki yevmi'd-dîn âyet-i kerimesinin kelimelerini, sözcüklerini açıklayalım;

Mâlik; elif ile, yâni mimden sonra elif ile mim uzatılarakMâlik; elif ile, yâni mimden sonra elif ile mim uzatılarak mâlik, mâliki yevmi'd-dîn. mâlik, mâliki yevmi'd-dîn.

Bizim kabul ettiğimiz, ülkemizdeki Kur'an-ı Kerimlerde yazılı olan şekliyle Âsım, Kisâî, Yâkub,Bizim kabul ettiğimiz, ülkemizdeki Kur'an-ı Kerimlerde yazılı olan şekliyle Âsım, Kisâî, Yâkub, Halef kıraatidir bu "mâlik" okunması kıraati aşereden. Bizim kabul ettiğimiz kıraat budur.Halef kıraatidir bu "mâlik" okunması kıraati aşereden. Bizim kabul ettiğimiz kıraat budur. Nâfi' Ebû Amr, Hamza, Ebû Câfer isimli alimler de... Kıraat alimleri, biliyorsunuz, on kıraat var.Nâfi' Ebû Amr, Hamza, Ebû Câfer isimli alimler de... Kıraat alimleri, biliyorsunuz, on kıraat var. Kur'an ı Kerim'in kelimelerinin okunuşlarıyla ilgili görüşleri değerli alimlerinKur'an ı Kerim'in kelimelerinin okunuşlarıyla ilgili görüşleri değerli alimlerin ortaya koydukları kıraat-i aşere diyoruz. El-kıraâtül-aşr, on kıraat.ortaya koydukları kıraat-i aşere diyoruz. El-kıraâtül-aşr, on kıraat. Tabii bunlardan üç tanesini daha eleyerek, yedi tanesini kuvvetli bularak Kıraâtüs-seb'a da var,Tabii bunlardan üç tanesini daha eleyerek, yedi tanesini kuvvetli bularak Kıraâtüs-seb'a da var, bunun da öğretildiğini biliyoruz. Kıraât-i Seb'a var, Kıraât-i Aşere var. bunun da öğretildiğini biliyoruz. Kıraât-i Seb'a var, Kıraât-i Aşere var.

Demek ki bâzı âlimler mâlik kelimesini, "mâlik" okumuşlar.Demek ki bâzı âlimler mâlik kelimesini, "mâlik" okumuşlar. Biz de ona tâbiyiz, öyle okuyoruz. " mâliki yevmi'd-dîn" diye okuyoruz. Biz de ona tâbiyiz, öyle okuyoruz. " mâliki yevmi'd-dîn" diye okuyoruz.

Bazı alimler de -bilelim, bilginiz olsun- "melik" diye okuyorlar bu kelimeyi.Bazı alimler de -bilelim, bilginiz olsun- "melik" diye okuyorlar bu kelimeyi. "Melik-i yevmid-dîn" diye okuyorlar. Çeşitli yollarla, senetlerle, turuk-u müteaddide ile "Melik-i yevmid-dîn" diye okuyorlar. Çeşitli yollarla, senetlerle, turuk-u müteaddide ile yâni, kendisine kimlerin rivayet ettiğini çeşitli senetlerle anlata anlata b.Merdeveyh.yâni, kendisine kimlerin rivayet ettiğini çeşitli senetlerle anlata anlata b.Merdeveyh. -veyahut Merdiviye diye de okunur bu kelime- isimli alim, rivâyete göre: -veyahut Merdiviye diye de okunur bu kelime- isimli alim, rivâyete göre:

Enne rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem kâne yakrauhâ mâliki yemid-dîn Enne rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem kâne yakrauhâ mâliki yemid-dîn Bu alimin rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizBu alimin rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Fâtiha-i şerifeyi okurken bizim de tâbi olduğumuz şekili, mâliki yevmi'd-dîn, şeklini okurlarmış.Fâtiha-i şerifeyi okurken bizim de tâbi olduğumuz şekili, mâliki yevmi'd-dîn, şeklini okurlarmış. O da o zaman bizim okuyuşumuzun kuvvetli olduğunu gösteriyor.O da o zaman bizim okuyuşumuzun kuvvetli olduğunu gösteriyor. Ama meliki yevmi'd-dîn okunuşu hakkında da alimler uygun bir kıraattir diyorlar. Ama meliki yevmi'd-dîn okunuşu hakkında da alimler uygun bir kıraattir diyorlar.

Şimdi ikisini biraz açıklayalım: Şimdi ikisini biraz açıklayalım:

Mâlik kelimesi, yâni sahip olmak, mâlik olmak, bunun mastarı milk, melike-yemlekü-milk geliyor.Mâlik kelimesi, yâni sahip olmak, mâlik olmak, bunun mastarı milk, melike-yemlekü-milk geliyor. Bu mânâdan geldiğine göre "mâlik" okuyoruz. Bu mânâdan geldiğine göre "mâlik" okuyoruz. Bu mânâ sahih, tabii AllahuTeâlâ hazretleri her şeyin mâlikidir. Bu mânâ sahih, tabii AllahuTeâlâ hazretleri her şeyin mâlikidir.

Rabbü'n-nâs, Rabbü külli şey'in vel-melîkühû, her şeyin sahibidir, her şey onundur.Rabbü'n-nâs, Rabbü külli şey'in vel-melîkühû, her şeyin sahibidir, her şey onundur. Bütün varlıklar, yaratıklar onundur, insanlar da onundur, yerler gökler de onundur. Bütün varlıklar, yaratıklar onundur, insanlar da onundur, yerler gökler de onundur. Onun için mâlikiyet mânâsı Kur'an-ı Kerim'de pek çok âyet-i kerîmelerde sabit. Onun için mâlikiyet mânâsı Kur'an-ı Kerim'de pek çok âyet-i kerîmelerde sabit.

Meselâ: İnnâ nahnü nerisü'l-arda ve men aleyhâ ve ileynâ yürceûn âyet-i kerîmesini söyleyelim,Meselâ: İnnâ nahnü nerisü'l-arda ve men aleyhâ ve ileynâ yürceûn âyet-i kerîmesini söyleyelim, bu mânâyı ifade etmek üzere, buyuruyor ki AllahuTeâlâ hazretleri âyet-i kerîmede: bu mânâyı ifade etmek üzere, buyuruyor ki AllahuTeâlâ hazretleri âyet-i kerîmede:

"Yere ve yerin üstündeki bütün yaratıklara biz vâris olacağız ve hepsi bize döndürülecek." "Yere ve yerin üstündeki bütün yaratıklara biz vâris olacağız ve hepsi bize döndürülecek."

Yâni insanların hayatlarından sonra dönecekleri yer Mevlâları, her şey Allah'ın.Yâni insanların hayatlarından sonra dönecekleri yer Mevlâları, her şey Allah'ın. Yer gök bütün varlıklar Allah'ın. Onun için "Mâlik" kelimesi sahih;Yer gök bütün varlıklar Allah'ın. Onun için "Mâlik" kelimesi sahih; tabii, Peygamber Efendimiz de öyle okumuş. tabii, Peygamber Efendimiz de öyle okumuş.

Melik kelimesi de hükümdarlık etmek mânâsından geliyor.Melik kelimesi de hükümdarlık etmek mânâsından geliyor. O da, bu hükümdarlık mastarı da mülk olarak geliyor, hükümran olmak,O da, bu hükümdarlık mastarı da mülk olarak geliyor, hükümran olmak, yâni hüküm sürmek, hâkim olmak mânâsına. Bu da âyet-i kerîmelerde ifade edilmiştir.yâni hüküm sürmek, hâkim olmak mânâsına. Bu da âyet-i kerîmelerde ifade edilmiştir. Bu mânâyı ifade eden birkaç âyet-i kerîmeyi hatırlayalım: Bu mânâyı ifade eden birkaç âyet-i kerîmeyi hatırlayalım:

Limenil-mülkül-yevm, lillâhil-vâhidil-kahhâr meselâ bir âyet-i kerîme.Limenil-mülkül-yevm, lillâhil-vâhidil-kahhâr meselâ bir âyet-i kerîme. Yâni: "Bugün egemenlik, hüküm verme hakkı, hükmetme işi kimindir?Yâni: "Bugün egemenlik, hüküm verme hakkı, hükmetme işi kimindir? (lillâhil-vâdilil-kahhar) Vâhid ve Kahhar Allah'ındır." (Kavlühül-hak, ve lehül-mülk) (lillâhil-vâdilil-kahhar) Vâhid ve Kahhar Allah'ındır."

(Kavlühül-hak, ve lehül-mülk)
"AllahuTeâlâ hazretleri'nin kavli, sözü haktır ve hükümranlık onundur." "AllahuTeâlâ hazretleri'nin kavli, sözü haktır ve hükümranlık onundur."

Hükümranlık ne demek? "Rân" kelimesi nereden geliyor?Hükümranlık ne demek? "Rân" kelimesi nereden geliyor? Farsçada; "sürmek" ten geliyor. Hükümranlık, "hüküm sürmek" demek. Farsçada; "sürmek" ten geliyor. Hükümranlık, "hüküm sürmek" demek. Yâni bir şeye hâkim olup, hükmünü geçirmek, hükmünü sürdürmek.Yâni bir şeye hâkim olup, hükmünü geçirmek, hükmünü sürdürmek. Hükümdarlık hükme sâhip olmak. Dâr takısı, dâşten'den geliyor. Rân da rânden'den geliyor.Hükümdarlık hükme sâhip olmak. Dâr takısı, dâşten'den geliyor. Rân da rânden'den geliyor. Farsçadaki kökleri ayrı. Hükümdarlık hüküm sürmek demek. Farsçadaki kökleri ayrı. Hükümdarlık hüküm sürmek demek.

(El-mülkü yevme izinil-hakku lir-rahmân, ve kâne yevmen alel-kâfirîne asîrâ.) (El-mülkü yevme izinil-hakku lir-rahmân, ve kâne yevmen alel-kâfirîne asîrâ.) Meselâ, "O gün egemenlik, hüküm sürmek, hüküm vermek Rahmân'ındır ve kâfirlereMeselâ, "O gün egemenlik, hüküm sürmek, hüküm vermek Rahmân'ındır ve kâfirlere çok zor bir gün olacaktır, zorlu bir gün olacaktır o.çok zor bir gün olacaktır, zorlu bir gün olacaktır o. Çünkü o zaman ceza görecekler." diye âyet-i kerîmelerde bu mânâda ifade ediliyor. Çünkü o zaman ceza görecekler." diye âyet-i kerîmelerde bu mânâda ifade ediliyor.

Şimdi, tabii o gün hüküm Allah'ındır, hükümranlık Allah'ındır da şimdi hüküm Allah'ın değil midir?Şimdi, tabii o gün hüküm Allah'ındır, hükümranlık Allah'ındır da şimdi hüküm Allah'ın değil midir? Her zaman Allah'ındır. Her zaman Allah'ındır. Ama o gün kimse kendi bildiğine kalkıp hareket edemeyecek, konuşamayacak.Ama o gün kimse kendi bildiğine kalkıp hareket edemeyecek, konuşamayacak. Çünkü dünyadayken AllahuTeâlâ hazretleri insanlara bir irade-i cüz'iye vermiş Çünkü dünyadayken AllahuTeâlâ hazretleri insanlara bir irade-i cüz'iye vermiş ve bir istediğini yapma hürriyeti vermiş. İyiyi veya kötüyü göstermiş. ve bir istediğini yapma hürriyeti vermiş. İyiyi veya kötüyü göstermiş. İyiyi tercih ederse mükâfatlandırılır, kötüyü tercih ederse cezalanacak. İyiyi tercih ederse mükâfatlandırılır, kötüyü tercih ederse cezalanacak. O gün artık kimse kalkıp da bir söz söyleyemeyecek. Nasıl geçiyor âyet-i kerimelerde: O gün artık kimse kalkıp da bir söz söyleyemeyecek.

Nasıl geçiyor âyet-i kerimelerde:

Yevme yekûmur-rûhu vel-melâiketü saffâ.Yevme yekûmur-rûhu vel-melâiketü saffâ. "Melekler ve rûh-u a'zam Cebrail, Ruh adlı melek, saf saf kalkarlar, "Melekler ve rûh-u a'zam Cebrail, Ruh adlı melek, saf saf kalkarlar,

Lâ yetekellemûne illâ men ezine lehür-rahmân.Lâ yetekellemûne illâ men ezine lehür-rahmân. Rahmanın müsâde ettiğinden, izin verdiğinden başkası kalkıp konuşamaz, herkes susacak" (ve kâle sevâbâ) Rahmanın müsâde ettiğinden, izin verdiğinden başkası kalkıp konuşamaz, herkes susacak" (ve kâle sevâbâ)

Başka bir âyet-i kerîmede: Ve haşaatil-asvâte lirrahmân felâ tesmeû illâ hemsâ.Başka bir âyet-i kerîmede:

Ve haşaatil-asvâte lirrahmân felâ tesmeû illâ hemsâ.
"Rahmân'ın huzurunda, Rahmân'a karşı bütün sesler kısılacak"Rahmân'ın huzurunda, Rahmân'a karşı bütün sesler kısılacak ve ancak böyle fısıltıdan başka bir şey işitilmeyecek.ve ancak böyle fısıltıdan başka bir şey işitilmeyecek. Herkes korkudan, dehşetten Allah'ın hükmünü bekleyecekler." Herkes korkudan, dehşetten Allah'ın hükmünü bekleyecekler."

(Yevme ye'ti lâ tekellemü nefsün illâ biiznihî) (Yevme ye'ti lâ tekellemü nefsün illâ biiznihî) "O gün geldiğinde kimse konuşamayacak, ancak Allah'ın izniyle konuşacak." gibi âyet-i kerîmeler... "O gün geldiğinde kimse konuşamayacak, ancak Allah'ın izniyle konuşacak." gibi âyet-i kerîmeler...

Yâni o günde AllahuTeâlâ hazretleri'nin mâlik olduğu, mâliki olduğu o günde kimse artık hükümYâni o günde AllahuTeâlâ hazretleri'nin mâlik olduğu, mâliki olduğu o günde kimse artık hüküm ve söz söyleme onun izni olmadan hakkına sahip olmayacak. ve söz söyleme onun izni olmadan hakkına sahip olmayacak. Dünyadaki imtihan için verilmiş hürriyetler bitmiş oluyor. Dünyadaki imtihan için verilmiş hürriyetler bitmiş oluyor.

"Mâliki yevmid-din"i bazı alimler, yâni AllahuTeâlâ hazretleri, din gününü kurmaya, yaratmaya,"Mâliki yevmid-din"i bazı alimler, yâni AllahuTeâlâ hazretleri, din gününü kurmaya, yaratmaya, yapmaya kâdirdir, onun yapılması, kudreti, onun meşiyyetindedir, onun emrindedir.yapmaya kâdirdir, onun yapılması, kudreti, onun meşiyyetindedir, onun emrindedir. Mânâsına anlamışlar. Mânâsına anlamışlar. Bazı hadis-i şerifleri okumak istiyorum,Bazı hadis-i şerifleri okumak istiyorum, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den sahihaynde rivayet edilmiş ki; yâni sahihayn nedir?Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den sahihaynde rivayet edilmiş ki; yâni sahihayn nedir? İmam Buhârî'nin, İmam Müslim'in sahih hadis kitaplarında, o mübarek kitaplarda kaydedilmiş ki,İmam Buhârî'nin, İmam Müslim'in sahih hadis kitaplarında, o mübarek kitaplarda kaydedilmiş ki, Peygamber Efendimiz buyurmuş: Peygamber Efendimiz buyurmuş:

Ahneu'smin indallâhi racülün tesemmâ bimelikil-emlâk, ve lâ mâlike illallah. Ahneu'smin indallâhi racülün tesemmâ bimelikil-emlâk, ve lâ mâlike illallah.

Bu hadis-i şerifte ne buyurmuş oluyor?Bu hadis-i şerifte ne buyurmuş oluyor? (Ahneu'smin) İsm kelimesnin ilk harfi vâsıl olduğu için, hemze-i vâsıl...(Ahneu'smin) İsm kelimesnin ilk harfi vâsıl olduğu için, hemze-i vâsıl... "En aşağı, en alçak, en zelil, en hakir isim nedir Allah indinde? "En aşağı, en alçak, en zelil, en hakir isim nedir Allah indinde? Yâni Allah'ın sevmediği en alçak isim nedir?Yâni Allah'ın sevmediği en alçak isim nedir? Melikül-emlâk, demişse, kendisine böyle bir unvan vermişse..." Melikül-emlâk, demişse, kendisine böyle bir unvan vermişse..." Yâni şahlar şâhı gibi, melikler melîki gibi. Yâni şahlar şâhı gibi, melikler melîki gibi. "Böyle bir isim vermişse Allah'ın en sevmediği, en aşağı sıfat budur. (ve lâ mâlike illallah)"Böyle bir isim vermişse Allah'ın en sevmediği, en aşağı sıfat budur. (ve lâ mâlike illallah) Çünkü Allah'tan başka mâlik yoktur." buyurmuş Peygamber Efendimiz. Çünkü Allah'tan başka mâlik yoktur." buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Yine aynı iki mübarek hadis kitabında Peygamber Efendimiz'den rivayet olunmuş ki;Yine aynı iki mübarek hadis kitabında Peygamber Efendimiz'den rivayet olunmuş ki; bu hadis-i şerifi okuduğu zaman insan, mânâsına muttalî olduğu zaman tüyleri diken diken oluyor. bu hadis-i şerifi okuduğu zaman insan, mânâsına muttalî olduğu zaman tüyleri diken diken oluyor.

"Yakbidullâhül-arda ve yatvis-semâe biyemînihî sümme yekûlü enel-melikü eyne mülûkül-ard?"Yakbidullâhül-arda ve yatvis-semâe biyemînihî sümme yekûlü enel-melikü eyne mülûkül-ard? Eynel-cebbârûn? Eynel-mütekebbirûn?" Bu hadis-i şerifin mânâsın ne? Eynel-cebbârûn? Eynel-mütekebbirûn?"

Bu hadis-i şerifin mânâsın ne?
"AllahuTeâlâ hazretleri, dünyanın sonu geldiği zaman yer yüzünü kabza-yı kudretine alır, "AllahuTeâlâ hazretleri, dünyanın sonu geldiği zaman yer yüzünü kabza-yı kudretine alır, semâvâtı dürer, katlar, yâni yer gök bir hiç olur. AllahuTeâlâ hazretleri'nin kudretinin avucunda, elinde.semâvâtı dürer, katlar, yâni yer gök bir hiç olur. AllahuTeâlâ hazretleri'nin kudretinin avucunda, elinde. Ve AllahuTeâlâ hazretleri böyle yeri göğü kabza-i kudretiyle tuttuktan,Ve AllahuTeâlâ hazretleri böyle yeri göğü kabza-i kudretiyle tuttuktan, avucuna aldıktan sonra..." diyelim, herhangi bir teşbih mânâsı şey yapmadan. avucuna aldıktan sonra..." diyelim, herhangi bir teşbih mânâsı şey yapmadan. Çünkü (biyemînihî) sağ el mânâsına da geliyor. Çünkü (biyemînihî) sağ el mânâsına da geliyor. Ama teşbih mânâsını düşünmeden anlamak lâzım bu hadis-i şerifleri. Ama teşbih mânâsını düşünmeden anlamak lâzım bu hadis-i şerifleri.

"O günde buyurur ki AllahuTeâlâ hazretleri: ( Enel-melik) "Hükümran, hükümdar olan benim!"O günde buyurur ki AllahuTeâlâ hazretleri: ( Enel-melik) "Hükümran, hükümdar olan benim! (Eyne mülûkül-ard?) Nerde şimdi o yer yüzünün şahları, hükümdarları, padişahları, melikleri? (Eyne mülûkül-ard?) Nerde şimdi o yer yüzünün şahları, hükümdarları, padişahları, melikleri? (Eynel-cebbârûn?) Nerde cabbar herifler? Böyle zalimler?(Eynel-mütekebbirûn?) (Eynel-cebbârûn?) Nerde cabbar herifler? Böyle zalimler?(Eynel-mütekebbirûn?) Nerde o öyle saltanattan burnunu havaya kaldıran, tekebbür eden kimseler?" buyurur.Nerde o öyle saltanattan burnunu havaya kaldıran, tekebbür eden kimseler?" buyurur. Tabii o zaman herkes tir tir titereyecek.Tabii o zaman herkes tir tir titereyecek. Mahşer gününün, yâni kıyametin dehşetinden, AllahuTeâlâ hazretleri'nin böyleMahşer gününün, yâni kıyametin dehşetinden, AllahuTeâlâ hazretleri'nin böyle yeri göğü dürdüğü zamanın dehşetinden hiç kimse kalmayacak.yeri göğü dürdüğü zamanın dehşetinden hiç kimse kalmayacak. Zâten hakiki, her işi yapan, yaratan, çeviren AllahuTeâlâ hazretleri olduğundan. Zâten hakiki, her işi yapan, yaratan, çeviren AllahuTeâlâ hazretleri olduğundan.

(Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) Ne demek?(Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) Ne demek? Güç kuvvet Allah'ındır, yâni Allah birisine vermese izin, kimse kılını kıpırdatamaz,Güç kuvvet Allah'ındır, yâni Allah birisine vermese izin, kimse kılını kıpırdatamaz, yaprak kıpırdamaz, rüzgâr esmez, dünya dönmez. Hiç bir şey olmaz.yaprak kıpırdamaz, rüzgâr esmez, dünya dönmez. Hiç bir şey olmaz. Hep AllahuTeâlâ hazretleri'nin kudretiyle, izniyle, müsâdesiyle, onun fiiliyle olduğundan, Hep AllahuTeâlâ hazretleri'nin kudretiyle, izniyle, müsâdesiyle, onun fiiliyle olduğundan, her şey AllahuTeâlâ hazretleri'nin fiiliyle olduğundan asıl melik, hükümran, her şey AllahuTeâlâ hazretleri'nin fiiliyle olduğundan asıl melik, hükümran, (Bi yedihî melekûtü külli şey') "Her şeyin melekûtu elinde olan Allah'tır." (Bi yedihî melekûtü külli şey') "Her şeyin melekûtu elinde olan Allah'tır."

Pekiyi dünyadaki insanlara melik deniliyor; neden deniliyor?...O hakikat değil, o mecaz.Pekiyi dünyadaki insanlara melik deniliyor; neden deniliyor?...O hakikat değil, o mecaz. Mecâzen, mecaz yoluyla onlara da denilmiş. Mecâzen, mecaz yoluyla onlara da denilmiş. Tabii Kur'an-ı Kerim'de onlara, dünyanın cüz'î hüküm sürme hakkına sahip Tabii Kur'an-ı Kerim'de onlara, dünyanın cüz'î hüküm sürme hakkına sahip insancıklarına melik denilmesi de var. Çünkü halk kullanıyor böyle bir şeyi.insancıklarına melik denilmesi de var. Çünkü halk kullanıyor böyle bir şeyi. Kur'an-ı Kerim'de böyle mânâya gelen âyet-i kerimelerin içinde melik kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de böyle mânâya gelen âyet-i kerimelerin içinde melik kelimesi, dünya hükümdarlarını ifade eder şekilde geçen ayetler var. Hatırlayacaksınız, meselâ:dünya hükümdarlarını ifade eder şekilde geçen ayetler var.

Hatırlayacaksınız, meselâ:
(İnnallâhe kad bease leküm tâlûte melikâ) "Ey benî İsrâil, AllahuTeâlâ hazretleri size Tâlût'u,(İnnallâhe kad bease leküm tâlûte melikâ) "Ey benî İsrâil, AllahuTeâlâ hazretleri size Tâlût'u, Tâlut isimli kahramanı melik olarak tayin etti; hadi bakalım ona tâbi olun!" Tâlut isimli kahramanı melik olarak tayin etti; hadi bakalım ona tâbi olun!"

Sonra Kehf Sûresi'ni cuma günleri okuyorsunuzdur inşaallah, çok sevap çünküSonra Kehf Sûresi'ni cuma günleri okuyorsunuzdur inşaallah, çok sevap çünkü yedi günlük günahı affoluyor insanın, Kehf Sûresi'ni okuyunca üç ziyadesiyle ediyor on gün... yedi günlük günahı affoluyor insanın, Kehf Sûresi'ni okuyunca üç ziyadesiyle ediyor on gün... Orda da hani Hızır aleyhisselam bir gemiyi delmiş. Neden delmiş?Orda da hani Hızır aleyhisselam bir gemiyi delmiş.

Neden delmiş?
(Ve kâne verâehüm melikün ye'huzü külle sefînetin ğasbâ) "O gemi biraz arızalansın, gidemesin, (Ve kâne verâehüm melikün ye'huzü külle sefînetin ğasbâ) "O gemi biraz arızalansın, gidemesin, o zalim hükümdarın eline geçmesin. o zalim hükümdarın eline geçmesin. Çünkü ilerde bir melik vardı, hükümdar vardı, gasbediyordu bütün gemileri."Çünkü ilerde bir melik vardı, hükümdar vardı, gasbediyordu bütün gemileri." O gemiyi kurtarmak için aslında arızalandırmış oluyor. O gemiyi kurtarmak için aslında arızalandırmış oluyor.

Orda da melik kelimesi kullanılıyor âyet-i kerîmede...Orda da melik kelimesi kullanılıyor âyet-i kerîmede... Demek ki insanlara "Melik" denmesi, işin aslına, köküne bakarsak doğru değil.Demek ki insanlara "Melik" denmesi, işin aslına, köküne bakarsak doğru değil. Çünkü nesi var insanın? Aciz naciz bir mahluk ama mecaz yoluyla Çünkü nesi var insanın? Aciz naciz bir mahluk ama mecaz yoluyla işte insancıkların bazen böyle başkan olanlarına da melik sözü kullanılagelmiş.işte insancıkların bazen böyle başkan olanlarına da melik sözü kullanılagelmiş. Ayet-i kerimelerde de böyle bu kullanım görünüyor. Ama asıl melik AllahuTeâlâ hazretleri'dir. Ayet-i kerimelerde de böyle bu kullanım görünüyor. Ama asıl melik AllahuTeâlâ hazretleri'dir. Sonra tabii o ihtişamlı kıyamet gününde:Sonra tabii o ihtişamlı kıyamet gününde: "Nerde o dünyanın melikleri, nerede o cabbarlar, nerede o mütekebbirler?.." diye sorduğu zaman"Nerde o dünyanın melikleri, nerede o cabbarlar, nerede o mütekebbirler?.." diye sorduğu zaman kaçacak delik arayacaklar o zalimler, cabbarlar, mütekebbirler.kaçacak delik arayacaklar o zalimler, cabbarlar, mütekebbirler. Sadece AllahuTeâlâ hazretleri'nin hükmü orada şey yapacak. Sadece AllahuTeâlâ hazretleri'nin hükmü orada şey yapacak.

Şimdi, evet, demek ki bu âyet-i kerîmenin mâlik kelimesi "melik" de okunabiliyor,Şimdi, evet, demek ki bu âyet-i kerîmenin mâlik kelimesi "melik" de okunabiliyor, "mâlik" de okunabiliyor. "mâlik" de okunabiliyor. Biz mâlik kıraatine tâbi olmuşsuz, Peygamber Efendimiz de öyle okurmuş sallallahu aleyhi ve sellem. Biz mâlik kıraatine tâbi olmuşsuz, Peygamber Efendimiz de öyle okurmuş sallallahu aleyhi ve sellem. Bu, sahip mânâsına geliyor. Sahip mânâsı doğru. Melik de okunursa hükümran mânâsına geliyor.Bu, sahip mânâsına geliyor. Sahip mânâsı doğru. Melik de okunursa hükümran mânâsına geliyor. O da doğru. İkisi de âyet-i kerîmelerle gördüğünüz gibi kullanılmış, O da doğru. İkisi de âyet-i kerîmelerle gördüğünüz gibi kullanılmış, varid olmuş, Kur'an-ı Kerim'de geçmiş. varid olmuş, Kur'an-ı Kerim'de geçmiş.

Gelelim ikinci kelimesine, mâliki yevmi'd-dîn'in "yevm" kelimesine.Yevm, Arapça'da gün demek...Gelelim ikinci kelimesine, mâliki yevmi'd-dîn'in "yevm" kelimesine.Yevm, Arapça'da gün demek... Ama lügat açılırsa, gün kelimesinin daha çeşit çeşit nice mânâları olduğu,Ama lügat açılırsa, gün kelimesinin daha çeşit çeşit nice mânâları olduğu, onların da kullanıldığı görülür. Burada bizim o çeşitli mânâlardan sarf-ı nazar ederek,onların da kullanıldığı görülür. Burada bizim o çeşitli mânâlardan sarf-ı nazar ederek, teferruatı anlatmadan işaret etmemiz gereken önemli nokta nedir? teferruatı anlatmadan işaret etmemiz gereken önemli nokta nedir? Ahiretin o günü, yâni din günü, yevmüd-dîn, din günü..Ahiretin o günü, yâni din günü, yevmüd-dîn, din günü.. Biliyorsunuz Farsça'da yevm kelimesinin karşılğı "Rûz" dur. Rûz-u cezâ, diyoruz.Biliyorsunuz Farsça'da yevm kelimesinin karşılğı "Rûz" dur. Rûz-u cezâ, diyoruz. Peygamber Efendimiz'in de bir sıfatı olarak, hani dualarda kulağınıza gelmiştir,Peygamber Efendimiz'in de bir sıfatı olarak, hani dualarda kulağınıza gelmiştir, şefî-i rûz-u cezâ Muhammedinil-Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem diyoruz. şefî-i rûz-u cezâ Muhammedinil-Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem diyoruz.

Yevm, bizim bu dünyada anladığımız gündüz mânâsınaYevm, bizim bu dünyada anladığımız gündüz mânâsına veyahut gece ve gündüzün toplamı gün mânâsına değil tabii.veyahut gece ve gündüzün toplamı gün mânâsına değil tabii. Yâni zaten biraz ilm-i hey'eti, astronomiyi okuyanlar bilirler ki;Yâni zaten biraz ilm-i hey'eti, astronomiyi okuyanlar bilirler ki; gün dediğimiz şey dünyada başka türlüdür, öteki seyyarelerde başka türlüdür.gün dediğimiz şey dünyada başka türlüdür, öteki seyyarelerde başka türlüdür. Yâni hepsinin gününün saat olarak, zaman olarak miktarı farklıdır.Yâni hepsinin gününün saat olarak, zaman olarak miktarı farklıdır. Hani çeşit çeşit seyyareler var, Merkür, Venüs, Jüpiter, Saturn, Uranus, Neptün, Hani çeşit çeşit seyyareler var, Merkür, Venüs, Jüpiter, Saturn, Uranus, Neptün, Pluton diye Lâtince isimlerini şimdi öğretiyorlar. Eskiden Zühre diye, Utarit diye, Pluton diye Lâtince isimlerini şimdi öğretiyorlar. Eskiden Zühre diye, Utarit diye, Merih diye geçerdi eski kitaplarda... Merih diye geçerdi eski kitaplarda... Ben böyle ikisini de söylüyorum ki eski medeniyetimize biraz âşinâlığı olsun dinleyiciler, Ben böyle ikisini de söylüyorum ki eski medeniyetimize biraz âşinâlığı olsun dinleyiciler, onları da duymuş olsunlar. Tamamen unutulmasın eski medeniyetimizin kelimeleri diye. onları da duymuş olsunlar. Tamamen unutulmasın eski medeniyetimizin kelimeleri diye.

Dünyada bir gün 24 saat veyahut gün dediğimiz zaman gündüzü anlarız. Gün ışığı diyoruz.Dünyada bir gün 24 saat veyahut gün dediğimiz zaman gündüzü anlarız. Gün ışığı diyoruz. Güneş kelimesinin sonundaki 'eş'i atılmış şekli de gün. Ây u gün, hem nüh felek Güneş kelimesinin sonundaki 'eş'i atılmış şekli de gün.

Ây u gün, hem nüh felek

Ay ve güneş ve dokuz gök diye Mevlid'de geçiyor. Ay ve güneş ve dokuz gök diye Mevlid'de geçiyor.

Demek ki gün kelimesi Türkçemizde güneş mânâsına da geliyor.Demek ki gün kelimesi Türkçemizde güneş mânâsına da geliyor. Sadece güneşin olduğu gündüz mânâsına da geliyor.Sadece güneşin olduğu gündüz mânâsına da geliyor. Bir de gündüzle gecenin toplamı olan 24 saat mânâsına geliyor.Bir de gündüzle gecenin toplamı olan 24 saat mânâsına geliyor. Ama tabii bu âyet-i kerîmede bu mânâya değil. Alel-ıtlak vakit demek, zaman demek.Ama tabii bu âyet-i kerîmede bu mânâya değil. Alel-ıtlak vakit demek, zaman demek. mâliki yevmi'd-dîn ne demek? "Din vaktinin, din zamanın mâliki." mâliki yevmi'd-dîn ne demek? "Din vaktinin, din zamanın mâliki."

Çünkü o gün 24 saat olmayacağı belli, zaten âyet-i kerîmelerde geçiyor. Bismillâhir-rahmânir-rahîm: Çünkü o gün 24 saat olmayacağı belli, zaten âyet-i kerîmelerde geçiyor. Bismillâhir-rahmânir-rahîm:

Ve inne yevmen inde rabbike keelfi senetin mimmâ teuddûn.Ve inne yevmen inde rabbike keelfi senetin mimmâ teuddûn. "Rabbinin indinde bir gün, sizin saydıklarınızla kıyaslanırsa"Rabbinin indinde bir gün, sizin saydıklarınızla kıyaslanırsa bin yılınız gibidir." diye buyuruluyor bir âyet-i kerimede.Demek ki orada bin yıl, bir gün gibi olacak.bin yılınız gibidir." diye buyuruluyor bir âyet-i kerimede.Demek ki orada bin yıl, bir gün gibi olacak. Ahiretin günü dünyanın gününden farklı olacak. Ahiretin günü dünyanın gününden farklı olacak.

Sonra bir başka âyet-i kerîme var.Sonra bir başka âyet-i kerîme var. Orada da bazı farklılıklar olduğunu böylece keşfetmiş, anlamış oluyoruz,Orada da bazı farklılıklar olduğunu böylece keşfetmiş, anlamış oluyoruz, Kur'an-ı Kerim bize çok şeyler öğretiyor: Kur'an-ı Kerim bize çok şeyler öğretiyor:

Ta'rucül-melâiketü ver-rûhu ileyfi fî yevmin kâne mikdâruhû hamsîne elfe seneh).Ta'rucül-melâiketü ver-rûhu ileyfi fî yevmin kâne mikdâruhû hamsîne elfe seneh). Yâni ellibin yıl miktarı olan bir günde,Yâni ellibin yıl miktarı olan bir günde, melekler Cenâb-ı Mevlâ'nın huzur-u izzetine doğru urûc ederler, yükselirler."melekler Cenâb-ı Mevlâ'nın huzur-u izzetine doğru urûc ederler, yükselirler." Demek ki huzur-u izzete giderken orada gün de ellibin yılımıza benzer gibi uzun oluyor. Demek ki huzur-u izzete giderken orada gün de ellibin yılımıza benzer gibi uzun oluyor.

Demek ki "Yevm" sözünü de böyle zaman mânâsına, vakit mânâsına alacağız,Demek ki "Yevm" sözünü de böyle zaman mânâsına, vakit mânâsına alacağız, yoksa yirmi dört saat mânâsına almayacağız.yoksa yirmi dört saat mânâsına almayacağız. Onu da öylece açıklamış olduktan sonra, gelelim âyet-i kerîmenin sonuncu kelimesi,Onu da öylece açıklamış olduktan sonra, gelelim âyet-i kerîmenin sonuncu kelimesi, üçüncü kelimesi din kelimesine. üçüncü kelimesi din kelimesine.

Dîn kelimesi de, dâne-yedînü-dinen ve diyâneten kökünden, masdarından, fiilinden geliyor.Dîn kelimesi de, dâne-yedînü-dinen ve diyâneten kökünden, masdarından, fiilinden geliyor. Çok anlamları var dîn kelimesinin Arapça'da. Peygamber Efendimiz'in zamanında da çok anlamları vardı. Çok anlamları var dîn kelimesinin Arapça'da. Peygamber Efendimiz'in zamanında da çok anlamları vardı.

Bizim şimdi "din" deyince anladığımız nedir?Bizim şimdi "din" deyince anladığımız nedir? Türkçedeki din kelimesinin kullanılışı; dindarlık, diyanet, bir insanın inançlarının bütünü,Türkçedeki din kelimesinin kullanılışı; dindarlık, diyanet, bir insanın inançlarının bütünü, şeriat mânâsına kullanıyoruz. Bilmem ilkel dinler, beşerî dinler, semâvî dinler diye, şeriat mânâsına kullanıyoruz. Bilmem ilkel dinler, beşerî dinler, semâvî dinler diye, dinler tarihi diye ilimler var dinleri inceleyen. Her kavmin bir inanç teşkilâtı oluyor,dinler tarihi diye ilimler var dinleri inceleyen. Her kavmin bir inanç teşkilâtı oluyor, inançlarının toplamı olan bir inanç bütünü oluyor. Ona din deniliyor. inançlarının toplamı olan bir inanç bütünü oluyor. Ona din deniliyor. Batı dillerinde, İngilizce religion diyorlar, Almanca religion deniliyor... Bizim bildiğimiz mânâ bu. Batı dillerinde, İngilizce religion diyorlar, Almanca religion deniliyor... Bizim bildiğimiz mânâ bu.

Ama buradaki Mâliki yevmid-din'de, acaba burdaki din o mânâya mı?Ama buradaki Mâliki yevmid-din'de, acaba burdaki din o mânâya mı? Peygamber Efendimiz'in zamanında "Din" kelimesi hangi mânâya kullanılıyordu?..Peygamber Efendimiz'in zamanında "Din" kelimesi hangi mânâya kullanılıyordu?.. Onlara bakacak olursak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanındaOnlara bakacak olursak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında ve Arapça'da din sözü, tabii çeşitli mânâlara gelir, onları sıralayabilirim lügata bakarak,ve Arapça'da din sözü, tabii çeşitli mânâlara gelir, onları sıralayabilirim lügata bakarak, birçok mânâsı arasında: Âdet, hâl, hesap, mükâfat, cezâ, karşılık, hüküm, kazâ, tedbir, ibadet, ivaz... birçok mânâsı arasında: Âdet, hâl, hesap, mükâfat, cezâ, karşılık, hüküm, kazâ, tedbir, ibadet, ivaz...

Bunun dışında da çeşitli mânâları var.Bunun dışında da çeşitli mânâları var. Ama Peygamber Efendimiz acaba hadis-i şeriflerde bunu nasıl kullanmış diye bakacak olursakAma Peygamber Efendimiz acaba hadis-i şeriflerde bunu nasıl kullanmış diye bakacak olursak birkaç ayetten, hadisten misallerle onun ne mânâya geldiğini açıklayabiliriz.birkaç ayetten, hadisten misallerle onun ne mânâya geldiğini açıklayabiliriz. Arapçasında o devirde din kelimesi daha ziyade karşılık, hesap,Arapçasında o devirde din kelimesi daha ziyade karşılık, hesap, ivaz mânâsına geliyor, cezâ mânâsına geliyor diyorlar. ivaz mânâsına geliyor, cezâ mânâsına geliyor diyorlar.

(Ed-dînü el-cezâu) Tabii cezâ deyince de biz Arapça'dan farklı,(Ed-dînü el-cezâu) Tabii cezâ deyince de biz Arapça'dan farklı, cezâyı sadece kötü yapılan bir işin karşılığı olarak düşünüyoruz.cezâyı sadece kötü yapılan bir işin karşılığı olarak düşünüyoruz. Halbuki Arapça'da cezâ sadece karşılık demektir. Hatta dua vardır.Halbuki Arapça'da cezâ sadece karşılık demektir. Hatta dua vardır. Mer'î, cârî, böyle hâlen kullanılıyor, Arabistan'a gitseniz, birisine bir iyilik yapsanız hemen der ki:Mer'î, cârî, böyle hâlen kullanılıyor, Arabistan'a gitseniz, birisine bir iyilik yapsanız hemen der ki: "Cezâkellâhu hayran kesîrâ" "Seni Allah çok hayırlarla cezâlandırsın!""Cezâkellâhu hayran kesîrâ" "Seni Allah çok hayırlarla cezâlandırsın!" Yâni burada mükâfatlandırsın mânâsına geliyor. (Ed-dînü el-cezâu) demek, yâni ne demek?Yâni burada mükâfatlandırsın mânâsına geliyor.

(Ed-dînü el-cezâu) demek, yâni ne demek?
Karşılık demek. Bir şeyin, yapılan bir işin karşılığı, ivazı, bedeli, hesabı mânâsına.Karşılık demek. Bir şeyin, yapılan bir işin karşılığı, ivazı, bedeli, hesabı mânâsına. Kur'an-ı Kerim'den bir iki misal düşünelim: Yevmeizin yüveffîhimüllâhu dînehümül-hak. Kur'an-ı Kerim'den bir iki misal düşünelim:

Yevmeizin yüveffîhimüllâhu dînehümül-hak.
"O günde Allah kulları hak olan mükâfatlarını, karşılıklarını, amellerinin hesaplarını görecek,"O günde Allah kulları hak olan mükâfatlarını, karşılıklarını, amellerinin hesaplarını görecek, (yüveffîhimüllâhu dînehümül-hak) Hak olan hesaplarını görecek,(yüveffîhimüllâhu dînehümül-hak) Hak olan hesaplarını görecek, hesaplarının sonucunda neyi haketmişlerse onun karşılığını verecek." hesaplarının sonucunda neyi haketmişlerse onun karşılığını verecek."

İnsanlar rûz-u mahşerde soracaklar (E innâ lemedînûn)İnsanlar rûz-u mahşerde soracaklar (E innâ lemedînûn) "Bize yaptıklarımızdan dolayı bir karşılık verilecek mi?" diye insanların sormaları..."Bize yaptıklarımızdan dolayı bir karşılık verilecek mi?" diye insanların sormaları... Kur'an-ı Kerim'de demek ki karşılık mânâsına geçiyor. Yâni, "Hesaba çekilecek miyiz?" mânâsına. Kur'an-ı Kerim'de demek ki karşılık mânâsına geçiyor. Yâni, "Hesaba çekilecek miyiz?" mânâsına.

Hadis-i şeriften misal düşünecek olursak, sahih bir hadis-i şerif, hatırlayacaksınız,Hadis-i şeriften misal düşünecek olursak, sahih bir hadis-i şerif, hatırlayacaksınız, zaman zaman hadis sohbetlerimizde de konu edinmişizdir, söylemişizdir.zaman zaman hadis sohbetlerimizde de konu edinmişizdir, söylemişizdir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'del-mevt. el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'del-mevt.

(El-keyyisü) "Akıllı insan (men) o kimsedir ki, (dâne nefsehû) nefsine mâlik oldu, sahip oldu; (El-keyyisü) "Akıllı insan (men) o kimsedir ki, (dâne nefsehû) nefsine mâlik oldu, sahip oldu; (ve amile limâ ba'del-mevt) ölümden sonrası için salih amelleri işledi. Akıllı insan budur." (ve amile limâ ba'del-mevt) ölümden sonrası için salih amelleri işledi. Akıllı insan budur."

Evet yâni, (dâne nefsehû) ne demek? Nefsini hesaba çekti ve ona hakim oldu, sahip oldu demek.Evet yâni, (dâne nefsehû) ne demek? Nefsini hesaba çekti ve ona hakim oldu, sahip oldu demek. Şeyde de yine bir söz yaygın olarak geçiyor: "Kemâ tedînü tüdân" Şeyde de yine bir söz yaygın olarak geçiyor: "Kemâ tedînü tüdân" Nasıl muamele edersen sen, onun karşılığında da sana öyle muamele olunur." mânâsına. Nasıl muamele edersen sen, onun karşılığında da sana öyle muamele olunur." mânâsına.

Demek ki bu misallerden, hadis-i şeriflerden, âyet-i kerîmelerdeki kullanışlardan anlıyoruz kiDemek ki bu misallerden, hadis-i şeriflerden, âyet-i kerîmelerdeki kullanışlardan anlıyoruz ki "Din" kelimesi karşılık demek oluyor, hesap demek oluyor."Din" kelimesi karşılık demek oluyor, hesap demek oluyor. O zaman yevmid-dîn; hesap günü insanların hesaplarının görülüp de O zaman yevmid-dîn; hesap günü insanların hesaplarının görülüp de amellerinin karşılığı olan ne ise onun verildiği gün.amellerinin karşılığı olan ne ise onun verildiği gün. Yâni iyi bir insansa, sâlih bir kimseyse, ibadet etmişse, hayır hasenât işlemişse,Yâni iyi bir insansa, sâlih bir kimseyse, ibadet etmişse, hayır hasenât işlemişse, Allah'a itaat eylemişse onun karşılığı ne olacak, cezâsı ne olacak yâni mükâfat, özel,Allah'a itaat eylemişse onun karşılığı ne olacak, cezâsı ne olacak yâni mükâfat, özel, iyi olan cezâya mükâfat diyoruz mükâfatı ne olacak? Cennet olacak. iyi olan cezâya mükâfat diyoruz mükâfatı ne olacak? Cennet olacak. E kötü iş yapmışsa, Allah'a âsi olmuşsa, zulmetmişse, başkalarının hakkını yemişse,E kötü iş yapmışsa, Allah'a âsi olmuşsa, zulmetmişse, başkalarının hakkını yemişse, gadretmişse o zaman onun cezası ne olacak? gadretmişse o zaman onun cezası ne olacak? Yâni ikâbı, ukûbeti, (punishment İngilizcesi) onun karşılığı ne olacak? Onun da karşılığı cehennem olacak. Yâni ikâbı, ukûbeti, (punishment İngilizcesi) onun karşılığı ne olacak? Onun da karşılığı cehennem olacak. O da cehennemde ettiğini bulacak; ne tür zulmettiyse, o tür muameleye mâruz olacak. O da cehennemde ettiğini bulacak; ne tür zulmettiyse, o tür muameleye mâruz olacak.

Demek ki sevgili izleyiciler, Kur'an-ı Kerim'in âyetlerini okurkenDemek ki sevgili izleyiciler, Kur'an-ı Kerim'in âyetlerini okurken bizim Türkçe'den de âşinâ olduğumuz, Türkçe'de de kullanılmış kelimeler olabilir.bizim Türkçe'den de âşinâ olduğumuz, Türkçe'de de kullanılmış kelimeler olabilir. O kelimeleri kendi aklımızla, kendi aklımızda olan mânâları vererek O kelimeleri kendi aklımızla, kendi aklımızda olan mânâları vererek kullanırsak bazen sonuçlar yanlış çıkabilir. Ne yapacağız? Rivâyetleri inceleyeceğiz.kullanırsak bazen sonuçlar yanlış çıkabilir.

Ne yapacağız? Rivâyetleri inceleyeceğiz.
Başka âyetlere bakacağız. Kur'an-ı Kerim'i Kur'an-ı Kerim'le anlamaya çalışacağız.Başka âyetlere bakacağız. Kur'an-ı Kerim'i Kur'an-ı Kerim'le anlamaya çalışacağız. Öbür ayetlere bakarak anlamaya çalışacağız. Peygamber Efendimiz'den bir rivayet varsa, Öbür ayetlere bakarak anlamaya çalışacağız. Peygamber Efendimiz'den bir rivayet varsa, sahabe-i kiramdan, Peygamber Efendimiz'i tanıyan, dini iyi bilen insanlar olarak sahabe-i kiramdan, Peygamber Efendimiz'i tanıyan, dini iyi bilen insanlar olarak onlardan rivayet varsa onlara kulak verceğiz. Yoksa insanın kendi başına Kur'an-ı Kerim'ionlardan rivayet varsa onlara kulak verceğiz. Yoksa insanın kendi başına Kur'an-ı Kerim'i kendi aklıyla açıklamaya çalışması çok yanlış noktalara götürür.kendi aklıyla açıklamaya çalışması çok yanlış noktalara götürür. Zâten böyle insanın çok hata edeceği ve ondan dolayı cezalandırılıpZâten böyle insanın çok hata edeceği ve ondan dolayı cezalandırılıp cehenneme gideceğine dair de tehditli rivayetler, hadis-i şerifler var. cehenneme gideceğine dair de tehditli rivayetler, hadis-i şerifler var. Öyle kendi bildiğine bir insan kalkıp da yarım yamalak bilgiyle Kur'an-ı Kerim'i açıklamaya kalkmamalı!... Öyle kendi bildiğine bir insan kalkıp da yarım yamalak bilgiyle Kur'an-ı Kerim'i açıklamaya kalkmamalı!...

Bunu niçin söylüyorum? Bazıları kalkışıyorlar Kur'an-ı Kerim tercümesine.Bunu niçin söylüyorum? Bazıları kalkışıyorlar Kur'an-ı Kerim tercümesine. Tabii Kur'an-ı Kerim'i sevdiği için, anlamak için insan uğraşabilir ama Kur'an-ı Kerim'in mealini yazacağım,Tabii Kur'an-ı Kerim'i sevdiği için, anlamak için insan uğraşabilir ama Kur'an-ı Kerim'in mealini yazacağım, tefsirini yazacağım diye kalkışmak müktesebât ister, çalışma ister. O çalışması yok. tefsirini yazacağım diye kalkışmak müktesebât ister, çalışma ister. O çalışması yok. Meselâ Arapça bilmiyor. Sen Arapça bilmiyorsun, niye Kur'an-ı Kerim meali hazırlıyorsun?Meselâ Arapça bilmiyor.

Sen Arapça bilmiyorsun, niye Kur'an-ı Kerim meali hazırlıyorsun?
Neye dayanarak hazırlıyorsun? Neye dayanarak hazırlıyorsun?

"E ben, diyor, Lugat-ı Nâcî'yi alırım,"E ben, diyor, Lugat-ı Nâcî'yi alırım, ordan kelimelere bakarım, Kur'an-ı Kerim'i tercüme ederim." Lügat-ı Nâci Osmanlıca lügatı...ordan kelimelere bakarım, Kur'an-ı Kerim'i tercüme ederim."

Lügat-ı Nâci Osmanlıca lügatı...
Çok yanılırsın, çok hata edersin. Çok yanılırsın, çok hata edersin. Çünkü bir kelime Türkçeye, Osmanlıcaya Arapça'dan geçmiş bile olsa, mânâsı kaymış, değişmiş olabilir. Çünkü bir kelime Türkçeye, Osmanlıcaya Arapça'dan geçmiş bile olsa, mânâsı kaymış, değişmiş olabilir. Bu dilcilerin çok iyi bildiği bir konudur. Bu dilcilerin çok iyi bildiği bir konudur. Zamanla kelimelerin mânâları çeşitlenir, değişir, kayar, farklılaşır.Zamanla kelimelerin mânâları çeşitlenir, değişir, kayar, farklılaşır. Öyle Osmanlıca lügatıyla Arapça meal, Arapça metin, Kur'an-ı Kerim çözümlenemez, anlaşılamaz.Öyle Osmanlıca lügatıyla Arapça meal, Arapça metin, Kur'an-ı Kerim çözümlenemez, anlaşılamaz. O zaman yanlış olur. Nitekim ben Kur'an-ı Kerim meallerini toplamaya çalışıyorum.O zaman yanlış olur.

Nitekim ben Kur'an-ı Kerim meallerini toplamaya çalışıyorum.
Okumaya çalışıyorum. Nasıl Türkçe karşılık verdiklerine bakıyorum. Yâni çok yanılmalar var.Okumaya çalışıyorum. Nasıl Türkçe karşılık verdiklerine bakıyorum. Yâni çok yanılmalar var. Çok yanılmalar olabiliyor. Bunun çaresi nedir?.. Çok yanılmalar olabiliyor. Bunun çaresi nedir?.. Sağlam kaynaklara dayanmak, sağlam kitaplardan, büyük alimlerin izahlarından faydalanmaktır. Sağlam kaynaklara dayanmak, sağlam kitaplardan, büyük alimlerin izahlarından faydalanmaktır.

Görüyorsunuz işte Din kelimesi bizim Türkçedeki anladığımız mânâdan başkaGörüyorsunuz işte Din kelimesi bizim Türkçedeki anladığımız mânâdan başka bir anlamda olduğu bu âyet-i kerîmede sezinleniyor. bir anlamda olduğu bu âyet-i kerîmede sezinleniyor. Yâni: "Kulların amellerinin karşılığı neyse, onun verildiği o gün, rûz-u cezânın mâliki,Yâni: "Kulların amellerinin karşılığı neyse, onun verildiği o gün, rûz-u cezânın mâliki, onu kurmaya, onu yaratmaya, o işi yapmaya kâdir olan Allah;onu kurmaya, onu yaratmaya, o işi yapmaya kâdir olan Allah; o gün herkesin susup, diz çöküp, sesini kısıp, boynunu büküp, tir tir titrediği zamano gün herkesin susup, diz çöküp, sesini kısıp, boynunu büküp, tir tir titrediği zaman hükmünü sürecek olan Allah; o günün hükümranı, o günün mâliki,hükmünü sürecek olan Allah; o günün hükümranı, o günün mâliki, o hesap ve cezâ günün sahibi Allah." demek oluyor. Tabii çok önemli bir konu bu.o hesap ve cezâ günün sahibi Allah." demek oluyor.

Tabii çok önemli bir konu bu.
Yâni AllahuTeâlâ hazretleri'nin Fâtiha-i Şerife'de nelerini öğrenmiş oluyoruz?Yâni AllahuTeâlâ hazretleri'nin Fâtiha-i Şerife'de nelerini öğrenmiş oluyoruz? Âlemlerin Rabbi olduğunu, sahibi olduğunu öğrenmiş oluyoruz.Âlemlerin Rabbi olduğunu, sahibi olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Rahman'lığını öğrenmiş oluyoruz, Rahim'liğini öğrenmiş oluyoruz.Rahman'lığını öğrenmiş oluyoruz, Rahim'liğini öğrenmiş oluyoruz. Önemine binâen her birisi bir âyet-i kerîme olmuş.Önemine binâen her birisi bir âyet-i kerîme olmuş. Bir de kulların hesaplarının görüldüğü o ilerdeki, ahiretteki o günün yegâne mâliki olduğunu, Bir de kulların hesaplarının görüldüğü o ilerdeki, ahiretteki o günün yegâne mâliki olduğunu, meliki olduğunu, sahibi olduğunu; onu halketmeye, onu yapmaya kâdir olduğunu,meliki olduğunu, sahibi olduğunu; onu halketmeye, onu yapmaya kâdir olduğunu, kullarını hesaba çekmeye kâdir olduğunu anlamış oluyoruz. Tir tir titrer insan...kullarını hesaba çekmeye kâdir olduğunu anlamış oluyoruz.

Tir tir titrer insan...
Yâni bu âyet-i kerîmeyi okurken, Fâtiha'yı okurken insanın renkten renge girmesi lâzım,Yâni bu âyet-i kerîmeyi okurken, Fâtiha'yı okurken insanın renkten renge girmesi lâzım, mum gibi erimesi lâzım, " mâliki yevmi'd-dîn" dediği zaman gözlerinden yaşlar boşanması lâzım.mum gibi erimesi lâzım, " mâliki yevmi'd-dîn" dediği zaman gözlerinden yaşlar boşanması lâzım. Çok önemli... Demek ki Fâtiha-i şerifemizde imanın en mühim rükünlerinden olanÇok önemli...

Demek ki Fâtiha-i şerifemizde imanın en mühim rükünlerinden olan
ahirete iman çok güzel bir şekilde işaret edilmiş oluyor ve oradan anlıyoruz ki,ahirete iman çok güzel bir şekilde işaret edilmiş oluyor ve oradan anlıyoruz ki, AllahuTeâlâ hazretleri bu dünyayı abes yere, boş yere yaratmamıştır;AllahuTeâlâ hazretleri bu dünyayı abes yere, boş yere yaratmamıştır; gâyesi vardır, hilkatın amacı vardır. İnsanların bu dünyada bulunuşunun sebebi vardır, hikmeti vardır.gâyesi vardır, hilkatın amacı vardır. İnsanların bu dünyada bulunuşunun sebebi vardır, hikmeti vardır. İnsanlar bu dünyaya muvakkaten geldiler, gidecekler. İnsanlar bu dünyaya muvakkaten geldiler, gidecekler. Bir kere fâni, burada duruşları muvakkat, bir gelip bir gidecekler. Bir kere fâni, burada duruşları muvakkat, bir gelip bir gidecekler. İmtihan için gelecekler, geliyorlar. Ondan sonra da zorunlu olarak gidecekler. Herkes fânî. İmtihan için gelecekler, geliyorlar. Ondan sonra da zorunlu olarak gidecekler. Herkes fânî.

İşte hepsine Cenâb-ı Mevlâ sahip olacak, varis olacak diye demin âyet-i kerîmeyi okuduk.İşte hepsine Cenâb-ı Mevlâ sahip olacak, varis olacak diye demin âyet-i kerîmeyi okuduk. Herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna istesin, istemesin, eski tâbirimizle, Osmanlıca tabirimizle, Herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna istesin, istemesin, eski tâbirimizle, Osmanlıca tabirimizle, Farsçadan alınma; "hâh me hâh", istesin istemesin gidecek, çırpına çırpına gidecek Farsçadan alınma; "hâh me hâh", istesin istemesin gidecek, çırpına çırpına gidecek veya koşa koşa, isteye isteye gidecek. Ne mutlu Allah'ı sevip, Allah tarafından sevilip, veya koşa koşa, isteye isteye gidecek.

Ne mutlu Allah'ı sevip, Allah tarafından sevilip,
Allah'ın sevgili kulu olup, can atarak, isteye isteye [gidenlere!..] Allah'ın sevgili kulu olup, can atarak, isteye isteye [gidenlere!..] Allah'ın da severek, "Gel kulum, salih kullarımın arasına gir de, onlarla beraber cennetime dahil ol!" diyeAllah'ın da severek, "Gel kulum, salih kullarımın arasına gir de, onlarla beraber cennetime dahil ol!" diye iltifat ettiği kullardan olanlara!.. Ne mutlu böyle olanlara! iltifat ettiği kullardan olanlara!.. Ne mutlu böyle olanlara!

Ne yazık, Allah'ın kulu olduğunu anlayamayıp, şu fâni dünya hayatının aldatıcı olaylarına,Ne yazık, Allah'ın kulu olduğunu anlayamayıp, şu fâni dünya hayatının aldatıcı olaylarına, meselelerine, unvanlarına, mevkilerine, makamlarına, menfaatlerine aldanıp, takılıp,meselelerine, unvanlarına, mevkilerine, makamlarına, menfaatlerine aldanıp, takılıp, ahireti unutup, günah işleyen, zulmeden, haksızlık yapanlara!..ahireti unutup, günah işleyen, zulmeden, haksızlık yapanlara!.. Ne yazık, ne kadar cahilce, ne kadar gâfilce, ne kadar yanlış bir şey!..Ne yazık, ne kadar cahilce, ne kadar gâfilce, ne kadar yanlış bir şey!.. İşte onlar da istemeye istemeye de olsa, sürüklene sürüklene Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna gidecekler.İşte onlar da istemeye istemeye de olsa, sürüklene sürüklene Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna gidecekler. Orada herkes bu dünyada ettiklerinin karşılığını görürken, onlar da cezalarını belâlarını,Orada herkes bu dünyada ettiklerinin karşılığını görürken, onlar da cezalarını belâlarını, ikablarını, ukûbetlerini, azaplarını bulacaklar, görecekler, bin pişman olacaklar,ikablarını, ukûbetlerini, azaplarını bulacaklar, görecekler, bin pişman olacaklar, milyon, milyar pişman olacaklar, ah edecekler, vah edecekler... milyon, milyar pişman olacaklar, ah edecekler, vah edecekler...

"Keşke peygamberleri dinleseymiştik! Keşke Kur'an-ı Kerim'e tâbi olsaymıştık!"Keşke peygamberleri dinleseymiştik! Keşke Kur'an-ı Kerim'e tâbi olsaymıştık! Vah bizi yoldan çıkaran arkadaşlara!.. Vah bizi yoldan çıkaran, kötü fikirler aşılayan kimselere,Vah bizi yoldan çıkaran arkadaşlara!.. Vah bizi yoldan çıkaran, kötü fikirler aşılayan kimselere, yöneticilere, sürükleyicilere, liderlere!.." diye diye cehenneme atılınca dayöneticilere, sürükleyicilere, liderlere!.." diye diye cehenneme atılınca da birbirleriyle kavga edecekler tabii: "Sen bizi azdırdın!" birbirleriyle kavga edecekler tabii:

"Sen bizi azdırdın!"

"Sen aklını kullansaydın, azmasaydın." Saç saça, baş başa"Sen aklını kullansaydın, azmasaydın."

Saç saça, baş başa
cehennemde de birbirlerinden davacı olacaklar: "Yâ Rabbi, bu bizi azdırdı!cehennemde de birbirlerinden davacı olacaklar:

"Yâ Rabbi, bu bizi azdırdı!
Bu olmasaydı, biz iyi kul olacaktık..." filân diyecekler, ama fayda vermeyecek. Bu olmasaydı, biz iyi kul olacaktık..." filân diyecekler, ama fayda vermeyecek.

Onun için aziz ve sevgili kardeşlerim, Kur'an-ı Kerim bizim için çok büyük nimettir,Onun için aziz ve sevgili kardeşlerim, Kur'an-ı Kerim bizim için çok büyük nimettir, çok büyük bir devlettir, çok büyük bir fırsattır, çok büyük bir ikazdır,çok büyük bir devlettir, çok büyük bir fırsattır, çok büyük bir ikazdır, çok büyük bir uyarıdır, çok büyük bir ihtardır!.. çok büyük bir uyarıdır, çok büyük bir ihtardır!.. Elhamdü lillâh, AllahuTeâlâ da bize nasip etti, söylüyoruz Kur'an-ı Kerim'in anlamlarını,Elhamdü lillâh, AllahuTeâlâ da bize nasip etti, söylüyoruz Kur'an-ı Kerim'in anlamlarını, âyet-i kerîmelerin mânâlarını; size de nasip etmiş, siz de dinliyorsunuz. âyet-i kerîmelerin mânâlarını; size de nasip etmiş, siz de dinliyorsunuz. Ne mutlu! Dinlemek de bir nimet, söylemek de bir nimet... Ne kadar güzel şey!.. Ne mutlu! Dinlemek de bir nimet, söylemek de bir nimet... Ne kadar güzel şey!..

E bunların tabii sonucu, bunların asıl sonucu, bu âyet-i kerîmelerin gereği neyse onu yapmak,E bunların tabii sonucu, bunların asıl sonucu, bu âyet-i kerîmelerin gereği neyse onu yapmak, mûcebince amel etmek esaleyhisselam.. Dinleyip dinleyip de, ondan sonra dağılıp gitmek, mûcebince amel etmek esaleyhisselam.. Dinleyip dinleyip de, ondan sonra dağılıp gitmek, bir filim seyretmiş de etkilenmiş, ondan sonra kalkıp evine giden insanlar gibi olmak değil.bir filim seyretmiş de etkilenmiş, ondan sonra kalkıp evine giden insanlar gibi olmak değil. Madem ki AllahuTeâlâ hazretleri âlemlerin Rabbidir, Rahmandır, Rahimdir,Madem ki AllahuTeâlâ hazretleri âlemlerin Rabbidir, Rahmandır, Rahimdir, cezâların, mükâfatların verileceği, hesapların görüleceği günün mâlikidir, sahibidir,cezâların, mükâfatların verileceği, hesapların görüleceği günün mâlikidir, sahibidir, hükümrânıdır, hükümdarıdır. O halde o Melik-ü Cebbâr'ın, o hakiki melikin,hükümrânıdır, hükümdarıdır. O halde o Melik-ü Cebbâr'ın, o hakiki melikin, o âlemlerin Rabbinin huzuruna gideceğini bilip, ona göre tedbirini alıp, öyle yaşayıp;o âlemlerin Rabbinin huzuruna gideceğini bilip, ona göre tedbirini alıp, öyle yaşayıp; Allah'ın huzuruna güzel amellerle gitmek lâzım! Akıllı insanın işi budur.Allah'ın huzuruna güzel amellerle gitmek lâzım!

Akıllı insanın işi budur.
Şaşkın insanlar da, zavallı insanlar da, acınacak insanlar da tabii, bunun aksini yapanlardır.Şaşkın insanlar da, zavallı insanlar da, acınacak insanlar da tabii, bunun aksini yapanlardır. Çünkü bu fâni dünya hayatı ne kadar uzasa kısadır, çok sayılmaz. Sonunda herkes ölüp gidecek.Çünkü bu fâni dünya hayatı ne kadar uzasa kısadır, çok sayılmaz. Sonunda herkes ölüp gidecek. Yaşlanacak veya yaşlanmayacak. Yâni genç veya yaşlı, ecel bir gün gelecek. Yaşlanacak veya yaşlanmayacak. Yâni genç veya yaşlı, ecel bir gün gelecek.

Ecel büke belimizi, Söyletmeye dilimizi... dediği gibiEcel büke belimizi,

Söyletmeye dilimizi...

dediği gibi
Yunus Emre rahmetullahi aleyh'in, bir gün ecel herkesin belini, boynunu bükecek.Yunus Emre rahmetullahi aleyh'in, bir gün ecel herkesin belini, boynunu bükecek. Sonra insanlar, burdaki imtihanı bittiği için hesap gününü sahibi Allah'ın huzuruna döndürülecek. Sonra insanlar, burdaki imtihanı bittiği için hesap gününü sahibi Allah'ın huzuruna döndürülecek.

Allah, bu mânâları anladıktan sonra hayatını buna göre uyarlayan,Allah, bu mânâları anladıktan sonra hayatını buna göre uyarlayan, ayarlayan zeki insanlardan olmayı cümlenize nasip eylesin. ayarlayan zeki insanlardan olmayı cümlenize nasip eylesin. O rûz-u cezâda, yâni yevm-i hisabda, yevmid-din'de bizi Rabbimiz hesaba dahi çekmesin...O rûz-u cezâda, yâni yevm-i hisabda, yevmid-din'de bizi Rabbimiz hesaba dahi çekmesin... Ben öyle dua ediyorum ama liyâkatımdan değil. Yâni: Ben öyle dua ediyorum ama liyâkatımdan değil. Yâni:

"İyi kullar hesaba çekilmeden, doğrudan doğruya cennete gidecek."İyi kullar hesaba çekilmeden, doğrudan doğruya cennete gidecek. Ondan değil yâ Rabbi, bizim hesaba tahammülümüz yok! Hesaba çekilirsek halimiz harap!Ondan değil yâ Rabbi, bizim hesaba tahammülümüz yok! Hesaba çekilirsek halimiz harap! Sen de duaları kabul edicisin, Erhamür-râhimînsin, Rahmânür-Rahîm'sin... Sen de duaları kabul edicisin, Erhamür-râhimînsin, Rahmânür-Rahîm'sin... El açıyoruz, senden istiyoruz. Bizden dua etmek; sen de lütfedersen,El açıyoruz, senden istiyoruz. Bizden dua etmek; sen de lütfedersen, kabul edersen ne mutlu bize..." diye, "Yâ Rabbi cennetine bigayri hisâb dahil eyle!" diyoruz. kabul edersen ne mutlu bize..." diye, "Yâ Rabbi cennetine bigayri hisâb dahil eyle!" diyoruz.

Çünkü hesaptan korkmamak mümkün değil.Çünkü hesaptan korkmamak mümkün değil. Bu mâliki yevmi'd-dîn, zincirleme tamlamasında yevm-i din var ya, Bu mâliki yevmi'd-dîn, zincirleme tamlamasında yevm-i din var ya, o hesap günü, rûz-u cezâ, ondan korkmamak mümkün değil. o hesap günü, rûz-u cezâ, ondan korkmamak mümkün değil.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Beni Hûd sûresi ve emsâli sûreler ihtiyarlattı,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Beni Hûd sûresi ve emsâli sûreler ihtiyarlattı, saçımı sakalımı ağarttı." buyurmuş. Bu kelime de insanın saçını sakalını ağartır muhterem kardeşlerim!saçımı sakalımı ağarttı." buyurmuş. Bu kelime de insanın saçını sakalını ağartır muhterem kardeşlerim! Yevmid-în, rûz-u cezâ, rûz-u hesâb, hesap günü, mükâfatların cezaların verildiği gün... Yevmid-în, rûz-u cezâ, rûz-u hesâb, hesap günü, mükâfatların cezaların verildiği gün...

O günün sahibi olan, mâliki olan AllahuTeâlâ hazretleri cümlemize lütfeylesin,O günün sahibi olan, mâliki olan AllahuTeâlâ hazretleri cümlemize lütfeylesin, rahmeylesin, tevfîkini refîk eylesin... rahmeylesin, tevfîkini refîk eylesin... Hak yolu görüp, bilip, tanıyıp, o yolda sebat edip yürümeyi nasip etsin... Hak yolu görüp, bilip, tanıyıp, o yolda sebat edip yürümeyi nasip etsin...

Bir hususu söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum, sevgili kardeşlerim!Bir hususu söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum, sevgili kardeşlerim! Bu dünya hayatı imtihan olduğundan, yeri gelince âyet-i kerîmelerde de göreceğiz,Bu dünya hayatı imtihan olduğundan, yeri gelince âyet-i kerîmelerde de göreceğiz, AllahuTeâlâ hazretleri imtihan gönderiyor insanların başına... İmtihan ile sıdk u sadâkati ölçüyor.AllahuTeâlâ hazretleri imtihan gönderiyor insanların başına... İmtihan ile sıdk u sadâkati ölçüyor. Yâni, "Bakalım bu kulum, bu imtihanın cevabını nasıl verecek? Yâni, "Bakalım bu kulum, bu imtihanın cevabını nasıl verecek? Bakalım gevşeyecek mi, bakalım dönecek mi, bakalım cayacak mı, bakalım samîmî mi,Bakalım gevşeyecek mi, bakalım dönecek mi, bakalım cayacak mı, bakalım samîmî mi, bakalım ihlaslı mı, bakalım vefâlı mı?.." diye AllahuTeâlâ hazretleri,bakalım ihlaslı mı, bakalım vefâlı mı?.." diye AllahuTeâlâ hazretleri, insanları daima imtihan eder. O halde ne yapmamız lâzım? Uyanık olmamız lâzım! insanları daima imtihan eder.

O halde ne yapmamız lâzım? Uyanık olmamız lâzım!
AllahuTeâlâ hazretleri'nin yoluna sımsıkı sarılmamız lâzım!AllahuTeâlâ hazretleri'nin yoluna sımsıkı sarılmamız lâzım! Çeşitli imtihanlarda, zorluklarda Allah'ın yolundan kaymamamız, sapmamamız lâzım!Çeşitli imtihanlarda, zorluklarda Allah'ın yolundan kaymamamız, sapmamamız lâzım! Cazibeli, boyalı, allı pullu, dallı güllü dünya zinetlerine aldanıp günahlara kaymamak lâzım! Cazibeli, boyalı, allı pullu, dallı güllü dünya zinetlerine aldanıp günahlara kaymamak lâzım!

Günahlara kaymanın çok kolay olduğu ortadadır. Zâten günahlar için korkunç bir sanayi var;Günahlara kaymanın çok kolay olduğu ortadadır. Zâten günahlar için korkunç bir sanayi var; eğlence sanayi, ışıklı reklamlar, paralar, muazzam masraflar, büyük mekânlar... eğlence sanayi, ışıklı reklamlar, paralar, muazzam masraflar, büyük mekânlar... Çok göz alıcı yerlere, en manzaralı yerlere, boğazın kenarına, dağların tepesine, Çok göz alıcı yerlere, en manzaralı yerlere, boğazın kenarına, dağların tepesine, en güzel yerlere tırlarla paralar dökülüp, eğlence yerleri yapılıyor.en güzel yerlere tırlarla paralar dökülüp, eğlence yerleri yapılıyor. Zevk ü sefâ yerleri, günah yerleri, haram yerleri yapılıyor. Bunların hepsi imtihan... Zevk ü sefâ yerleri, günah yerleri, haram yerleri yapılıyor. Bunların hepsi imtihan... İnsanın karşısına böyle câzibeli günahlar gelince, insan kendisini tutacak, İnsanın karşısına böyle câzibeli günahlar gelince, insan kendisini tutacak, câzibesine kapılıp da kendisini mahvetmeyecek, yakmayacak.câzibesine kapılıp da kendisini mahvetmeyecek, yakmayacak. Yâni cereyana kapılır gibi kapılıp da, yanıp perişan olmayacak, kül olmayacak. Yâni cereyana kapılır gibi kapılıp da, yanıp perişan olmayacak, kül olmayacak.

Mihnet ü meşakkatle karşılaştığı zaman veya hastalıkla karşılaştığı zaman... O da olabilir.Mihnet ü meşakkatle karşılaştığı zaman veya hastalıkla karşılaştığı zaman... O da olabilir. Meselâ Eyyub aleyhisselam Allah'ın peygamberi, ne kadar azılı, ne kadar uzun,Meselâ Eyyub aleyhisselam Allah'ın peygamberi, ne kadar azılı, ne kadar uzun, ne kadar zorlu hastalıklara tutulmuş, ne kadar sıkıntılara uğramış; o da bir imtihan.ne kadar zorlu hastalıklara tutulmuş, ne kadar sıkıntılara uğramış; o da bir imtihan. Hastalık imtihan, mihnet-ü meşakkat imtihan... Dinine karşı yapılan baskılar imtihan...Hastalık imtihan, mihnet-ü meşakkat imtihan... Dinine karşı yapılan baskılar imtihan... Bunların karşısında ne yapacağız?.. Bunların karşısında ne yapacağız?.. Ne olursa olsun vefâmızdan, sıdk u sadâkatimizden ayrılmayacağız. Ne olursa olsun vefâmızdan, sıdk u sadâkatimizden ayrılmayacağız. Cenâb-ı Hakk'ın mü'min kullarıyız, müslüman kullarıyız. Elhamdü lillâh dönmeyiz.Cenâb-ı Hakk'ın mü'min kullarıyız, müslüman kullarıyız. Elhamdü lillâh dönmeyiz. Kur'an ı Kerim, Kur'an kursu marşı gibi bir güzel şiir var: Biz Kur'an'ın hâdimleri, Kur'an ı Kerim, Kur'an kursu marşı gibi bir güzel şiir var:

Biz Kur'an'ın hâdimleri,

Pür imanlı ve zindeyiz. Bu yoldan dönmeyiz asla Peygamberin izindeyiz!.. Pür imanlı ve zindeyiz.

Bu yoldan dönmeyiz asla

Peygamberin izindeyiz!..

Ne kadar güzel! Çocuklar bunu söyledikçe çok hoşuma gidiyor.Ne kadar güzel! Çocuklar bunu söyledikçe çok hoşuma gidiyor. İlâhî gibi, marş gibi okudukça çok hoşuma gidiyor. Yoldan dönmemek lâzım!İlâhî gibi, marş gibi okudukça çok hoşuma gidiyor.

Yoldan dönmemek lâzım!
İmtihandan kaybetmeden çıkmak lâzım! Sabretmek lâzım, sebat etmek lâzım! İmtihandan kaybetmeden çıkmak lâzım! Sabretmek lâzım, sebat etmek lâzım! Cenâb-ı Hakk'ın yolunda mihnet ü meşakkate tahammül etmek lâzım! Cenâb-ı Hakk'ın yolunda mihnet ü meşakkate tahammül etmek lâzım! Allah'tan dua edip hayırları istemek lâzım. Allah'tan dua edip hayırları istemek lâzım. AllahuTeâlâ hazretleri zorlu imtihanlara uğratmasın...AllahuTeâlâ hazretleri zorlu imtihanlara uğratmasın... Çok baskı yapıp da, tahammül edemeyeceğimiz yüklerin altında bizi ezmesin...Çok baskı yapıp da, tahammül edemeyeceğimiz yüklerin altında bizi ezmesin... Lütfuyla, keremiyle imtihanları başarma kuvveti versin, imtihanları da kolay eylesin... Lütfuyla, keremiyle imtihanları başarma kuvveti versin, imtihanları da kolay eylesin... Sımsıkı dinimize sarılıp, Peygamber Efendimiz'in, Kur'an-ı Kerim'in yolundan yürüyelim.Sımsıkı dinimize sarılıp, Peygamber Efendimiz'in, Kur'an-ı Kerim'in yolundan yürüyelim. Aldatmak isteyenlerin aldatmasına aldanmayalım. Aldatmak isteyenlerin aldatmasına aldanmayalım.

Kütüphanemde bana yeni gelen kitaplar var, arkamda.Kütüphanemde bana yeni gelen kitaplar var, arkamda. İnşaallah, onları da okuyup bir vesile ile sizlere naklederiz. İslâm'ın çok düşmanları var.İnşaallah, onları da okuyup bir vesile ile sizlere naklederiz. İslâm'ın çok düşmanları var. Yâni yurt içinden, yurt dışından; dünyada, dünya üzerinde İslâm'ın çok düşmanları var.Yâni yurt içinden, yurt dışından; dünyada, dünya üzerinde İslâm'ın çok düşmanları var. Müslümanların dolayısıyla düşmanları var. Onlara çok cevr ü cefâ etmek isteyen insanlar var.Müslümanların dolayısıyla düşmanları var. Onlara çok cevr ü cefâ etmek isteyen insanlar var. Bütün cevr ü cefâya rağmen doğru yoldan, hak yoldan, İslâm'dan ayrılmamak lâzım!Bütün cevr ü cefâya rağmen doğru yoldan, hak yoldan, İslâm'dan ayrılmamak lâzım! Nâmık Kemal'in o şiiri hatırıma geliyor: Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin, Nâmık Kemal'in o şiiri hatırıma geliyor:

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin,

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten. Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten.

Millet tabii bir bakıma tabii milletimizi de seviyoruz bir bakıma daMillet tabii bir bakıma tabii milletimizi de seviyoruz bir bakıma da "millete İbrâhime hanîfen", din mânâsına da gelir."millete İbrâhime hanîfen", din mânâsına da gelir. Yâni "Millet yolunda, din yolunda azimetten dönersem olmaz!" dediği gibiYâni "Millet yolunda, din yolunda azimetten dönersem olmaz!" dediği gibi Nâmık Kemal'in, biz de sebatlı olalım! AllahuTeâlâ hazretleri hepinizin yârı, yâveri, yardımcısı olsun...Nâmık Kemal'in, biz de sebatlı olalım!

AllahuTeâlâ hazretleri hepinizin yârı, yâveri, yardımcısı olsun...
Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi hepinizin üzerine olsun... Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi hepinizin üzerine olsun... Allah cümlenizi iki cihanda sevdiği kullardan eyleyip, aziz ve bahtiyar eylesin... Allah cümlenizi iki cihanda sevdiği kullardan eyleyip, aziz ve bahtiyar eylesin...

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!.. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!..

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2