Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Hocaya ve Talebeye Hürmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Ramazan 1406 / 18.05.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetimden Hesapsız Cennete Girecekler, Allah’ın Misafirleri, Hocaya ve Öğrenciye Saygı, Vücudumuzu Koruyan 360 Melek, Meleklerin Güneşi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hocaya ve Talebeye Hürmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Ramazan 1406 / 18.05.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetimden Hesapsız Cennete Girecekler, Allah’ın Misafirleri, Hocaya ve Öğrenciye Saygı, Vücudumuzu Koruyan 360 Melek, Meleklerin Güneşi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtu ve's-selâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.

Veadenî rabbî en yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen lâ hisâbe aleyhimVeadenî rabbî en yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe mea külli elfin seb'ûne elfen ve selâsü haseyâtin min haseyâti rabbî. ve lâ azâbe mea külli elfin seb'ûne elfen ve selâsü haseyâtin min haseyâti rabbî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesinden bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 460. sayfasının başındanbir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 460. sayfasının başından okuyup izah etmeye çalışacağız inşaallah. okuyup izah etmeye çalışacağız inşaallah.

Bunların okunmasına başlamazdan önce,Bunların okunmasına başlamazdan önce, şu mübarek Ramazan gününde başta Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâşu mübarek Ramazan gününde başta Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine hediye edilmek üzeresallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine hediye edilmek üzere ve onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabınınve onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullah u mukarrabînin ruhlarına hediye olsun diyeve sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullah u mukarrabînin ruhlarına hediye olsun diye ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in hakiki mürşitleri olan, hakiki verese-i enbiyâ sâdâtve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in hakiki mürşitleri olan, hakiki verese-i enbiyâ sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye;ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; bu hadîs-i şerîflerin yazılmasına, tespitine ve naklinebu hadîs-i şerîflerin yazılmasına, tespitine ve nakline emeği geçmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye;emeği geçmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye; içinde bulunduğumuz beldeyi "Allah Allah" diye diye Allah yolunda malıyla canıyla cihat ederekiçinde bulunduğumuz beldeyi "Allah Allah" diye diye Allah yolunda malıyla canıyla cihat ederek fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye;fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye; içinde ibadet ettiğimiz şu mescidin yapılmasına, yaşamasınaiçinde ibadet ettiğimiz şu mescidin yapılmasına, yaşamasına emek sarf etmiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye;emek sarf etmiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye; kendisinden feyz aldığımız Hocamız Mehmed Zahid Kotku Efendi hazretlerininkendisinden feyz aldığımız Hocamız Mehmed Zahid Kotku Efendi hazretlerinin ruhuna ve eserini okuduğumuz Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; ruhuna ve eserini okuduğumuz Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide toplanmış gelmiş olanuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide toplanmış gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçen bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye;siz kardeşlerimizin de âhirete göçen bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; yaşayan biz müslümanların da ömrümüzü gafletle geçirmeyip rızasına uygun salih ameller işleyipyaşayan biz müslümanların da ömrümüzü gafletle geçirmeyip rızasına uygun salih ameller işleyip Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyipPeygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyip huzur-u Rabbi'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diyehuzur-u Rabbi'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım,bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, bunları o mübareklerin hepsine hediye edelim, öyle başlayalım. Buyurun. bunları o mübareklerin hepsine hediye edelim, öyle başlayalım. Buyurun.

Başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf müjdeli.Başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf müjdeli. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfiEfendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce'de, İbn Hibbân'da, Taberânî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve Tirmizî'de var.İbn Mâce'de, İbn Hibbân'da, Taberânî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve Tirmizî'de var. Tirmizî "hasen hadis" demiş. Dârekutnî'de var.Tirmizî "hasen hadis" demiş. Dârekutnî'de var. Ebû Ümâme el-Bâhilî hazretlerinden rivayet olunmuş. Ebû Ümâme el-Bâhilî hazretlerinden rivayet olunmuş.

Efendimiz müjdeliyor ki; Efendimiz müjdeliyor ki;

Veadenî rabbî. "Rabbim bana vaad buyurdu."Veadenî rabbî. "Rabbim bana vaad buyurdu." En yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen. En yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen. "Benim ümmetimden yetmiş bin kişinin cennete girmesini bana vaad buyurdu.""Benim ümmetimden yetmiş bin kişinin cennete girmesini bana vaad buyurdu." lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe.lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe. "Hiç defterleri açılıp kendilerine sorgu sual hesap edilmeden"Hiç defterleri açılıp kendilerine sorgu sual hesap edilmeden ve hiç azaba uğramadan doğrudan doğruya cennete girecekler." ve hiç azaba uğramadan doğrudan doğruya cennete girecekler."

Defterleri bile açılmayacak.Defterleri bile açılmayacak. Amel defterleri bile açılıp da "Ne yapmışsın bakalım?" denilmeden cennete girecekler. Amel defterleri bile açılıp da "Ne yapmışsın bakalım?" denilmeden cennete girecekler.

Mea külli elfin seb'ûne elfen. "Her bir bin için..." Mea külli elfin seb'ûne elfen. "Her bir bin için..."

Yetmiş bin ya, her bir bin için... Yetmiş bin ya, her bir bin için...

Külli elfin diyor, "yetmiş bin kişi daha, yetmiş bin kişi daha..." Külli elfin diyor, "yetmiş bin kişi daha, yetmiş bin kişi daha..."

Bitti mi? Arkasından da ifade ediyor ki; Bitti mi?

Arkasından da ifade ediyor ki;

Ve selâsü haseyâtin min haseyâti rabbî. Ve selâsü haseyâtin min haseyâti rabbî.

Rabbimin kabza-ı kudretiyle...Rabbimin kabza-ı kudretiyle... İnsanların adeta buğday vesaireyi avuçladıkları gibi avuçlayıp onları da cennete sokacak. İnsanların adeta buğday vesaireyi avuçladıkları gibi avuçlayıp onları da cennete sokacak.

"Üç kabza-ı Rahmân miktarı daha bunlara ilaveten..." "Üç kabza-ı Rahmân miktarı daha bunlara ilaveten..."

Rabbimiz rahmeti çok. Zû rahmetin vâsiâ. Erhamü'r-râhimîn'dir, Vehhâb'dır,Rabbimiz rahmeti çok. Zû rahmetin vâsiâ. Erhamü'r-râhimîn'dir, Vehhâb'dır, ihsanının ikramının nihâyeti yoktur; biz yüzü kara kullarını da bu zümrelere dâhil eylesin. ihsanının ikramının nihâyeti yoktur; biz yüzü kara kullarını da bu zümrelere dâhil eylesin.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

İnsanın oturduğu yerden, keyfi rahatı yerindeyken "hesap" demesi, "azap" demesi kolay gelir.İnsanın oturduğu yerden, keyfi rahatı yerindeyken "hesap" demesi, "azap" demesi kolay gelir. Şuradan kıyas etsinler ki bir ticarethâneye kapısındanŞuradan kıyas etsinler ki bir ticarethâneye kapısından maliye memuru girdiği zaman bile patronun yüzü sapsarı oluyor. maliye memuru girdiği zaman bile patronun yüzü sapsarı oluyor.

Hele bizim gibi edepsiz, kusurlu, kabahatli müslümanlar; bizim defterimiz açılırsa hâlimiz ne olur? Hele bizim gibi edepsiz, kusurlu, kabahatli müslümanlar; bizim defterimiz açılırsa hâlimiz ne olur?

Her şey yazılacak. Sabahtan ne yaptık, yine ne işledik, insanlar aramızda varken ne yaptık,Her şey yazılacak. Sabahtan ne yaptık, yine ne işledik, insanlar aramızda varken ne yaptık, insanlar arasından çekilip de tenhada olduğumuz zaman ne naneler yedik, neler karıştırdık?insanlar arasından çekilip de tenhada olduğumuz zaman ne naneler yedik, neler karıştırdık? Hepsi dökülünce hâlimiz nice olur!Hepsi dökülünce hâlimiz nice olur! Mahşer halkının önünde kirli çamaşırlar ortaya çıkarsa hâlimiz nice olur! Mahşer halkının önünde kirli çamaşırlar ortaya çıkarsa hâlimiz nice olur!

Kuddusî hazretleri kaddesallahu sırrahû diyor ki; Kuddusî hazretleri kaddesallahu sırrahû diyor ki;

Adın senin Gaffâr iken, Ayb örtücü Settâr iken, Adın senin Gaffâr iken,

Ayb örtücü Settâr iken,

Kime varam sen var iken, Cürmüm ile geldim sana. Kime varam sen var iken,

Cürmüm ile geldim sana.

Hiç kimse "Ben iyi adamım, ben oruç tuttum, namaz kıldım..." diye övünüp böbürlenmesin.Hiç kimse "Ben iyi adamım, ben oruç tuttum, namaz kıldım..." diye övünüp böbürlenmesin. Rabbimiz hepimizin içini dışını biliyor.Rabbimiz hepimizin içini dışını biliyor. Bizim yaptığımız işlerin hepsini toplasan bir mendilin içinde toplanır. Yaptığımız ne ki!Bizim yaptığımız işlerin hepsini toplasan bir mendilin içinde toplanır. Yaptığımız ne ki! Gözün ücretini ödeyebilir miyiz? Aklın ücretini ödeyebilir misin?Gözün ücretini ödeyebilir miyiz? Aklın ücretini ödeyebilir misin? Sıhhatin bedelini karşılayabilir misiniz?Sıhhatin bedelini karşılayabilir misiniz? Rabbiniz'in size verdiği nimetlerden bir tanesini parayla ödemeyi bir düşünün bakalım. Rabbiniz'in size verdiği nimetlerden bir tanesini parayla ödemeyi bir düşünün bakalım. Simitin 50-100 lira olduğu, gazozun 125 lira olduğu zamanda...Simitin 50-100 lira olduğu, gazozun 125 lira olduğu zamanda... Hiçbirini ödeyemeyiz. Yatar kalırız. Mahvoluruz. Saçımızı başımızı yolarız.Hiçbirini ödeyemeyiz. Yatar kalırız. Mahvoluruz. Saçımızı başımızı yolarız. Meğer ki rahman ve rahim olan Rabbimiz rahmetine bizi mazhar eyleye... Başka bir şeyimiz yok. Meğer ki rahman ve rahim olan Rabbimiz rahmetine bizi mazhar eyleye... Başka bir şeyimiz yok.

Bir hadîs-i şerîf karşıma dikildi ki, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş; Bir hadîs-i şerîf karşıma dikildi ki, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş;

Rağıme enfu racülin diye başlıyor. O adamın burnu yerde sürter ki...Rağıme enfu racülin diye başlıyor. O adamın burnu yerde sürter ki... Alnı burnu... Hani ensesinden tutarsın [yere vurursun], insanın hatırına öyle geliyor. Alnı burnu... Hani ensesinden tutarsın [yere vurursun], insanın hatırına öyle geliyor.

"Yerde sürter ki veya sürtsün ki..." Arapça kavâidine göre iki mâna da mümkün. "Yerde sürter ki veya sürtsün ki..." Arapça kavâidine göre iki mâna da mümkün.

"Ramazan'a erişmiş, Ramazan geçmiş de Allah onu avf u mağfiret etmemiş, kazanamamış." "Ramazan'a erişmiş, Ramazan geçmiş de Allah onu avf u mağfiret etmemiş, kazanamamış."

Ramazan'ın hayrından, feyzinden, bereketinden istifade edememiş;Ramazan'ın hayrından, feyzinden, bereketinden istifade edememiş; bu mânevî pazarın bol bol bahşişlerinden bunun kasesine bir şey gelmemiş. Neden? bu mânevî pazarın bol bol bahşişlerinden bunun kasesine bir şey gelmemiş.

Neden?

Kasesi, tenceresi, kazanı ters; içine bir şey girmez ki.Kasesi, tenceresi, kazanı ters; içine bir şey girmez ki. Yukarıdan ne kadar rahmet yağsa, kazan ters dönük olduğu zaman içine bir şey girer mi? Yukarıdan ne kadar rahmet yağsa, kazan ters dönük olduğu zaman içine bir şey girer mi?

"Burnu yerde sürter." diyor. Sürter. "Burnu yerde sürter." diyor. Sürter.

Rabbimiz şu Ramazan'dan bizi mağfûr olarak çıkmayı nasip eyleyip dilşâd eylesin.Rabbimiz şu Ramazan'dan bizi mağfûr olarak çıkmayı nasip eyleyip dilşâd eylesin. Rahmetine erenlerden eylesin. Orucu güzel tutanlardan eylesin.Rahmetine erenlerden eylesin. Orucu güzel tutanlardan eylesin. Rızasına uygun yaşayanlardan eylesin. Rızasına uygun yaşayanlardan eylesin.

Günahın bir cezası var, azabı var, bir de mahcubiyeti var kiGünahın bir cezası var, azabı var, bir de mahcubiyeti var ki Rabbimiz bize doğmadan, doğduğumuz zamandan bu ana gelinceye kadar hep ikram ihsan etti,Rabbimiz bize doğmadan, doğduğumuz zamandan bu ana gelinceye kadar hep ikram ihsan etti, hep in'am etti, hep lütuflarına bizi mazhar eyledi. hep in'am etti, hep lütuflarına bizi mazhar eyledi.

Biz ne yaptık? Biz de hep isyan ettik, hep nisyan eyledik, unuttuk. Hep hata işledik. Biz ne yaptık?

Biz de hep isyan ettik, hep nisyan eyledik, unuttuk. Hep hata işledik.

O nerede bu bizim hâlimiz nerede! O nerede bu bizim hâlimiz nerede!

İnsan bir de buna üzülüyor, mahcup oluyor.İnsan bir de buna üzülüyor, mahcup oluyor. Günahın bir cezası var, korkmak ayrı; bir de ya biz nasıl kullarız kiGünahın bir cezası var, korkmak ayrı; bir de ya biz nasıl kullarız ki Rabbimiz bize bu kadar iyilik, ihsan, ikramda bulunmuş, biz de hep isyan ediyoruz...Rabbimiz bize bu kadar iyilik, ihsan, ikramda bulunmuş, biz de hep isyan ediyoruz... Ne yola gelmez yobazlarız, ne kadar edepsiz insanlarız ki...Ne yola gelmez yobazlarız, ne kadar edepsiz insanlarız ki... İnsan yolda kendisine birisi küçücük bir şey ikram etse, bir çiçek verse "Teşekkür ederim." diyor,İnsan yolda kendisine birisi küçücük bir şey ikram etse, bir çiçek verse "Teşekkür ederim." diyor, "Önce siz buyurun." dese "Teşekkür ederim." diyor."Önce siz buyurun." dese "Teşekkür ederim." diyor. Rabbimiz bunca nimeti vermiş, bizim kendisine yarar bir kulluğumuz yok. Rabbimiz bunca nimeti vermiş, bizim kendisine yarar bir kulluğumuz yok.

Evet, hiçbir kimse Rabbimiz'in divanına layık güzel amel işleyemez.Evet, hiçbir kimse Rabbimiz'in divanına layık güzel amel işleyemez. Biz neleriz ki, ne oluruz ki, bizden ne olur ki O'nun dergâhına layık bir şey yapalım?Biz neleriz ki, ne oluruz ki, bizden ne olur ki O'nun dergâhına layık bir şey yapalım? Mümkün değil. Ama hiç olmazsa şöyle tutabilsek ya kendimizi... Mümkün değil. Ama hiç olmazsa şöyle tutabilsek ya kendimizi...

İnne'ş-şeytâne leküm addüvvün fe't-tehızûhu adüvvâ.İnne'ş-şeytâne leküm addüvvün fe't-tehızûhu adüvvâ. "Şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman belleyin." diyor. Düşman bellesek ya! "Şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman belleyin." diyor.

Düşman bellesek ya!

Ve lâ takrabu'z-zinâ. "Zinaya yaklaşmayın!" diyor. Ve lâ takrabu'z-zinâ. "Zinaya yaklaşmayın!" diyor.

Zina, hırsızlık, edepsizlik, arsızlık, çeşitli şeyler... Söz dinlesek ya! Zina, hırsızlık, edepsizlik, arsızlık, çeşitli şeyler...

Söz dinlesek ya!

Rabbimiz bizi günah zilletinden kurtarsın, kulluk izzetiyle şerefyâb eylesin.Rabbimiz bizi günah zilletinden kurtarsın, kulluk izzetiyle şerefyâb eylesin. Bi-gayri hisâb ve lâ sebki azâb cennetine ilk girenlerle dâhil eylesin. Bi-gayri hisâb ve lâ sebki azâb cennetine ilk girenlerle dâhil eylesin.

Vefdullâhi selâsetün: el-Ğâzî ve'l-hâccu ve'l-mu'temiru. Vefdullâhi selâsetün: el-Ğâzî ve'l-hâccu ve'l-mu'temiru.

Bu hadîs-i şerîf de çok kaynaklarda var. Neseî'de, İbn Hibbân'da, Dârekutnî'de var. Bu hadîs-i şerîf de çok kaynaklarda var. Neseî'de, İbn Hibbân'da, Dârekutnî'de var.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın bildirdiğine göre Efendimiz buyurmuş ki; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın bildirdiğine göre Efendimiz buyurmuş ki;

"Allah'ın elçileri, elçi heyetleri, bir yere gönderdiği heyetler"Allah'ın elçileri, elçi heyetleri, bir yere gönderdiği heyetler veyahut kendisine heyet olarak gelen kimse olarak kabul ettiği zümreler üç tanedir." veyahut kendisine heyet olarak gelen kimse olarak kabul ettiği zümreler üç tanedir."

Birisi; el-Ğâzî. "Allah yolunda gazaya çıkan, cihat eden, savaşan, savaşa çıkan kimse."Birisi; el-Ğâzî. "Allah yolunda gazaya çıkan, cihat eden, savaşan, savaşa çıkan kimse." Bu Allah'ın elçisidir, Allah'ın misafiridir. Bu Allah'ın elçisidir, Allah'ın misafiridir.

İkincisi; ve'l-hâccu. "Hacca giden kimse."İkincisi; ve'l-hâccu. "Hacca giden kimse." Allah'ın vefdidir, misafiridir. Hacılar sanki O'na heyet hâlinde ziyarete giden insanlar gibidir. Allah'ın vefdidir, misafiridir. Hacılar sanki O'na heyet hâlinde ziyarete giden insanlar gibidir.

Üçüncüsü de; el-mu'temiru. Mu'temir, "umre yapanlar" demek. Üçüncüsü de; el-mu'temiru. Mu'temir, "umre yapanlar" demek.

Haccın mevsimi dışında insanlar, âşıklar duramıyorlar,Haccın mevsimi dışında insanlar, âşıklar duramıyorlar, salât u selâmlarla, dualar tesbihlerle Hicaz yollarına dökülüyorlar.salât u selâmlarla, dualar tesbihlerle Hicaz yollarına dökülüyorlar. O mübarek mahaller her zaman, senenin her ayında ziyaret olunuyor.O mübarek mahaller her zaman, senenin her ayında ziyaret olunuyor. Hac mevsiminin, Zilhicce'nin dışında yapıldığı zaman ziyaret, ona "umre" diyoruz.Hac mevsiminin, Zilhicce'nin dışında yapıldığı zaman ziyaret, ona "umre" diyoruz. Arafat'a çıkma olmadan yapılan. Tabii hac mevsiminde de umre yapılabilir.Arafat'a çıkma olmadan yapılan. Tabii hac mevsiminde de umre yapılabilir. O hacdan ayrı, o da kıymetli. Umre de kıymetli, hac da kıymetli. Cihat ve gaza da kıymetli. O hacdan ayrı, o da kıymetli. Umre de kıymetli, hac da kıymetli. Cihat ve gaza da kıymetli.

Bunlar sanki bu yola çıkıyorlar ya, evlerinden ayrılıyorlar, bir yere doğru gidiyorlar,Bunlar sanki bu yola çıkıyorlar ya, evlerinden ayrılıyorlar, bir yere doğru gidiyorlar, sanki Allahu Teâlâ hazretlerine heyet hâlinde misafirliğe gidiyorlarmış gibi oluyor. sanki Allahu Teâlâ hazretlerine heyet hâlinde misafirliğe gidiyorlarmış gibi oluyor. Allah öyle kabul ediyor. Lütfen, lütfuyla keremiyle öyle kabul ediyor. Allah öyle kabul ediyor. Lütfen, lütfuyla keremiyle öyle kabul ediyor.

Hicaz'a gidenler herhalde mânasını bilirlerse en çok sevinecekleri, sevinç duyacakları,Hicaz'a gidenler herhalde mânasını bilirlerse en çok sevinecekleri, sevinç duyacakları, neşelenecekleri ifade, şunu duyunca çok sevinirler, orada diyorlar ki: neşelenecekleri ifade, şunu duyunca çok sevinirler, orada diyorlar ki:

Merhaben biküm yâ duyûfe'r-Rahmân. "Ey rahman olan Allah'ın misafirleri, hoşgeldiniz!" Merhaben biküm yâ duyûfe'r-Rahmân. "Ey rahman olan Allah'ın misafirleri, hoşgeldiniz!"

Allah'ın misafiri oluyor, O'nun beldesine gidiyor. O'nun beytini, Beytullah'ı ziyarete gidiyor.Allah'ın misafiri oluyor, O'nun beldesine gidiyor. O'nun beytini, Beytullah'ı ziyarete gidiyor. Tabii o Allah'ın misafiri, Allah'a heyet hâlinde giden kimse demektir. Tabii o Allah'ın misafiri, Allah'a heyet hâlinde giden kimse demektir.

Gazi; Allah yolunda malını canını ortaya koymuş en kahraman insan.Gazi; Allah yolunda malını canını ortaya koymuş en kahraman insan. Her şeyinden vazgeçebiliyor, ne güzel şey! Her şeyinden vazgeçebiliyor, ne güzel şey!

Şimdi yine biz buradan gaza denilen şeyin kıymetini anlayamayız.Şimdi yine biz buradan gaza denilen şeyin kıymetini anlayamayız. Cebimizden biraz bir şey istedikleri zaman, bizden birazcık bir can yakıcı şey istedikleri zamanCebimizden biraz bir şey istedikleri zaman, bizden birazcık bir can yakıcı şey istedikleri zaman nasıl insan bucak bucak kaçıyor? Dişinin tedavisi lazım da adam dişçinin yanına uğramıyor.nasıl insan bucak bucak kaçıyor? Dişinin tedavisi lazım da adam dişçinin yanına uğramıyor. "Biraz canım yanıyor." diye bucak bucak kaçıyor. Aşı olacak, aşıdan kaçıyor. "Biraz canım yanıyor." diye bucak bucak kaçıyor. Aşı olacak, aşıdan kaçıyor.

Cihat? Cihada giden kimse canını ortaya koymuş.Cihat?

Cihada giden kimse canını ortaya koymuş.
"Tamam, benim canım hak yolda feda olsun!" diyor. Çok büyük bir şey, az bir şey değil."Tamam, benim canım hak yolda feda olsun!" diyor. Çok büyük bir şey, az bir şey değil. Büyük bir fedakârlık. Elbette Allahu Teâlâ hazretleri onları kendisinin misafiri olarak kabul eder.Büyük bir fedakârlık. Elbette Allahu Teâlâ hazretleri onları kendisinin misafiri olarak kabul eder. Elbette kendisine gelen heyetler olarak kabul eder. Elbette kendisine gelen heyetler olarak kabul eder.

Rabbimiz yolunda haclar umreler nasip eylesin. Rabbimiz yolunda haclar umreler nasip eylesin.

Sulh u sükûn güzel şey. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Sulh u sükûn güzel şey. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Düşmanla çarpışmayı talep etmeyin." "Düşmanla çarpışmayı talep etmeyin."

"Yâ Rabbi! Bir fırsat çıksın, düşmanla çarpışayım!" gibi kendiniz istemeyin. "Yâ Rabbi! Bir fırsat çıksın, düşmanla çarpışayım!" gibi kendiniz istemeyin.

Sulh, sükûn daha iyi. Ve's-sulhu hayr. Sulh, sükûn daha iyi.

Ve's-sulhu hayr.

Başka bir âyet-i kerîmede, başka bir sebeple geçmiş bile olsa umumi kâidedir; Başka bir âyet-i kerîmede, başka bir sebeple geçmiş bile olsa umumi kâidedir;

"Sulh daha hayırlı." "Sulh daha hayırlı."

Keşke insanlar arasında hiç mücadele olmasa. Varsın herkes istediği fikre gitsin. Fırsat olsun.Keşke insanlar arasında hiç mücadele olmasa. Varsın herkes istediği fikre gitsin. Fırsat olsun. Hudutlarda tahdit olmasın, kanunlarda baskı olmasın, herkes istediğini söylesin, ben de söyleyeyim. Hudutlarda tahdit olmasın, kanunlarda baskı olmasın, herkes istediğini söylesin, ben de söyleyeyim. Evelallah ikna ederiz. Hepsini ikna ederiz.Evelallah ikna ederiz. Hepsini ikna ederiz. Amerika'ya gideriz, Avrupa'ya, Rusya'ya gideriz, hepsini Allah'ın yoluna çağırıp ikna ederiz. Amerika'ya gideriz, Avrupa'ya, Rusya'ya gideriz, hepsini Allah'ın yoluna çağırıp ikna ederiz.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e heyetler çok geliyordu. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e heyetler çok geliyordu. 70-80 kişi, üstü sırmalı elbiselerle, kocaman külahlarıyla, ellerinde putlu asalarıyla, Yemen'den,70-80 kişi, üstü sırmalı elbiselerle, kocaman külahlarıyla, ellerinde putlu asalarıyla, Yemen'den, Necran'dan rahipler heyeti geldiler. Mescide bir tantana ile girdiler.Necran'dan rahipler heyeti geldiler. Mescide bir tantana ile girdiler. Kendilerine göre orada ibadet etmeye kalkınca sahâbe-i kirâm sinirlendi; Kendilerine göre orada ibadet etmeye kalkınca sahâbe-i kirâm sinirlendi;

"Vay! Bu herifler ne arıyor burada bu kılık kıyafetle?"Vay! Bu herifler ne arıyor burada bu kılık kıyafetle? Bir de burada kendilerine göre ibadet ediyorlar, bizim mübarek mescidimizde!" diye. Bir de burada kendilerine göre ibadet ediyorlar, bizim mübarek mescidimizde!" diye.

Efendimiz; "Dokunmayın." dedi. Efendimiz;

"Dokunmayın." dedi.

Ondan sonra onlarla konuştu. Sordular, cevap verdi, söyledi.Ondan sonra onlarla konuştu. Sordular, cevap verdi, söyledi. Ne söylemesi gerekiyorsa, peygamberliğinin icabı olarakNe söylemesi gerekiyorsa, peygamberliğinin icabı olarak neyi tebliğ etmesi gerekiyorsa tebliğ etti, etti, etti...neyi tebliğ etmesi gerekiyorsa tebliğ etti, etti, etti... Onların çoğu Âl-i İmran sûresinin âyetlerinin sebeb-i nüzûlüdür.Onların çoğu Âl-i İmran sûresinin âyetlerinin sebeb-i nüzûlüdür. Âl-i İmran sûresinin âyetlerinin çoğu o sebeple nâzil oldu. Âl-i İmran sûresinin âyetlerinin çoğu o sebeple nâzil oldu.

O hıristiyanlar geldiler. Peygamber Efendimiz kalktı, yahudilerin havrasına gitti.O hıristiyanlar geldiler.

Peygamber Efendimiz kalktı, yahudilerin havrasına gitti.
Sahabeden birkaç zât-ı muhterem ile gitti. Dedi ki; Sahabeden birkaç zât-ı muhterem ile gitti. Dedi ki;

"Ey yahudi cemaati! Tevrat'ta, sizin kitabınızda şu yazı yazmıyor mu,"Ey yahudi cemaati! Tevrat'ta, sizin kitabınızda şu yazı yazmıyor mu, şu âyet yok mu, şöyle demiyor mu?şu âyet yok mu, şöyle demiyor mu? 'Bir peygamber gelecek, ona uyun, onun sıfatı şöyledir böyledir...' demiyor mu?'Bir peygamber gelecek, ona uyun, onun sıfatı şöyledir böyledir...' demiyor mu? Şurada şöyle demiyor mu?" Hepsini söyledi. Şurada şöyle demiyor mu?"

Hepsini söyledi.

Ümmî peygamber nasıl söyler? Ümmî peygamber nasıl söyler?

Ümmî ama peygamber, Allah'ın elçisi. Allah bildirince hepsini söyledi. Ümmî ama peygamber, Allah'ın elçisi. Allah bildirince hepsini söyledi.

Hepsini söyledi; onların ağızlarından çıt çıkmadı. Kapalı ağızları; tısss. Hepsini söyledi; onların ağızlarından çıt çıkmadı. Kapalı ağızları; tısss.

Tebliğ yaptı mı? İnsanlara hakkı söyledi mi? Söyledi. Tebliğ yaptı mı? İnsanlara hakkı söyledi mi?


Söyledi.

Döndü, çıkıp giderken arkasından hahamlardan bir tanesi koştu geldi,Döndü, çıkıp giderken arkasından hahamlardan bir tanesi koştu geldi, Abdullah b. Selâm radıyallahu anh, dedi ki; Abdullah b. Selâm radıyallahu anh, dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın elçisisin. Sen doğru söylüyorsun, haklısın." "Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın elçisisin. Sen doğru söylüyorsun, haklısın."

Abdullah b. Selâm müslüman oldu. Havradan haham, müslüman oldu. Abdullah b. Selâm müslüman oldu. Havradan haham, müslüman oldu.

"Sen haklısın yâ Resûlallah ama bunlar kıskançlıklarından seni tasdik etmiyorlar."Sen haklısın yâ Resûlallah ama bunlar kıskançlıklarından seni tasdik etmiyorlar. Evet, dediklerin doğru, Tevrat'ta öyle yazıyor amaEvet, dediklerin doğru, Tevrat'ta öyle yazıyor ama kıskandıkları için 'evet' deyivermiyorlar, başlarını sallamıyorlar." dedi. kıskandıkları için 'evet' deyivermiyorlar, başlarını sallamıyorlar." dedi.

Yahudilere de gitti, hıristiyanlara da gitti.Yahudilere de gitti, hıristiyanlara da gitti. Putperestler zaten çantada keklik; onlar güneşe tapıyor. Ya bu güneşin tapılacak yanı var mı? Putperestler zaten çantada keklik; onlar güneşe tapıyor. Ya bu güneşin tapılacak yanı var mı?

Aya tapıyor. Hintliler öküze tapıyor.Aya tapıyor.

Hintliler öküze tapıyor.
Sübhanallah! Yirminci yüzyılda! Öküzün tapılacak bir yeri var mı?Sübhanallah! Yirminci yüzyılda! Öküzün tapılacak bir yeri var mı? İki bacağını çeldin mi yatırırsın, boğazına bıçağı saldın mıİki bacağını çeldin mi yatırırsın, boğazına bıçağı saldın mı kurbanlık bir hayvan işte, Allah'ın yaratıklarından bir yaratık...kurbanlık bir hayvan işte, Allah'ın yaratıklarından bir yaratık... Niye deveye tapmıyorsun da öküze tapıyorsun? Ne farkı var? Devenin boyu daha uzun.Niye deveye tapmıyorsun da öküze tapıyorsun? Ne farkı var? Devenin boyu daha uzun. Saçma! Fil var Hindistan'da, daha uzun. Saçma! Fil var Hindistan'da, daha uzun.

Ama sulh yok, sükun yok; husûmet var, düşmanlık var.Ama sulh yok, sükun yok; husûmet var, düşmanlık var. Sen hakkı söyleyeceksin, o tabii hakka cevap veremeyecek.Sen hakkı söyleyeceksin, o tabii hakka cevap veremeyecek. O zaman eline silahı alıyor, zorbalığa, arkadan kuyu kazmaya başlıyor,O zaman eline silahı alıyor, zorbalığa, arkadan kuyu kazmaya başlıyor, arkadan çelme takmaya çalışıyor. arkadan çelme takmaya çalışıyor.

Haa.. Pekâlâ, sen işi öyle o tarafa götürürsen bizde de cihat var, bizde de şehitlik var. Haa.. Pekâlâ, sen işi öyle o tarafa götürürsen bizde de cihat var, bizde de şehitlik var.

Rabbimiz bizi yaratmış, can vermiş, bir zaman gelecek canımızı teslim edeceğiz.Rabbimiz bizi yaratmış, can vermiş, bir zaman gelecek canımızı teslim edeceğiz. O senin kılıç vurmanla silah atmanla da bitecek şey değil.O senin kılıç vurmanla silah atmanla da bitecek şey değil. Bana Allah ömür vermişse sen kurşun attın diye mi ben öleceğim? Bana Allah ömür vermişse sen kurşun attın diye mi ben öleceğim?

Sen kimsin? Sen Allah'ın âciz bir yaratığısın. Sen kimsin?

Sen Allah'ın âciz bir yaratığısın.

Senin tetiği çeken elini Allah çektirtmez.Senin tetiği çeken elini Allah çektirtmez. Tetiğin çekilir de silahın patlamaz. Patlasa başka tarafa gider. Tetiğin çekilir de silahın patlamaz. Patlasa başka tarafa gider.

Sen mi vuruyorsun beni? Sen mi vuruyorsun beni?

Vallâhu yûhyi ve yumît. "İnsanı yaşatan ve öldüren Allah'tır." Vallâhu yûhyi ve yumît. "İnsanı yaşatan ve öldüren Allah'tır."

Sen bana hiç zarar veremezsin. Ben senin karşına dikilirim, cümle cihanı toplasan seninSen bana hiç zarar veremezsin. Ben senin karşına dikilirim, cümle cihanı toplasan senin karşında bir an geri durmam, adımımı bir adım geri atmam, sırtımı dönmem, kaçmaya çalışmam.karşında bir an geri durmam, adımımı bir adım geri atmam, sırtımı dönmem, kaçmaya çalışmam. Ancak harp hilesi olarak [kaçarım]. Dedelerimiz de öyle yapmışlar,Ancak harp hilesi olarak [kaçarım]. Dedelerimiz de öyle yapmışlar, çatır çatır çatır çarpışmışlar, şehit olmayı [göze almışlar, can atmışlar.]çatır çatır çatır çarpışmışlar, şehit olmayı [göze almışlar, can atmışlar.] Onun için yeri gelince...Biz de onların evlatlarıyız. Arslanın oğlu arslan olur.Onun için yeri gelince...Biz de onların evlatlarıyız. Arslanın oğlu arslan olur. Biz de onların evlatlarıyız, evelallah öyle bir şey olursa görürler.Biz de onların evlatlarıyız, evelallah öyle bir şey olursa görürler. Dünyada arslanın nesli kesilmedi ki... Ama Allah sulh nasip etsin de tatlı tatlı anlatalım. Dünyada arslanın nesli kesilmedi ki...

Ama Allah sulh nasip etsin de tatlı tatlı anlatalım.

Üd'u ilâ sebîli rabbike bi'l-hikmeti ve'l-mev'ızati'l-haseneti ve câdilhüm billeti hiye ahsen. Üd'u ilâ sebîli rabbike bi'l-hikmeti ve'l-mev'ızati'l-haseneti ve câdilhüm billeti hiye ahsen.

Tatlı tatlı öğüt verelim. Güzel güzel deliller serdedelim.Tatlı tatlı öğüt verelim. Güzel güzel deliller serdedelim. Hakikati güzel, yumuşak yumuşak anlatalım. Onun da gönlünü okşayarak, kızdırmadan... Hakikati güzel, yumuşak yumuşak anlatalım. Onun da gönlünü okşayarak, kızdırmadan...

Ama eh, harp olursa ondan da kaçmayız. Gaza bizim için büyük şereftir.Ama eh, harp olursa ondan da kaçmayız. Gaza bizim için büyük şereftir. Gideriz gazaya, yenersek düşmanı alt etmiş oluruz, postunu yere sereriz, derisini yüzer alır geliriz;Gideriz gazaya, yenersek düşmanı alt etmiş oluruz, postunu yere sereriz, derisini yüzer alır geliriz; eğer ölürsek şehit oluruz, hak yolda iyi niyetli olursak... eğer ölürsek şehit oluruz, hak yolda iyi niyetli olursak...

Rabbimiz bizi yolunda eylesin, hayırlarda istiğmal eylesin, şerlere alet etmesin. Rabbimiz bizi yolunda eylesin, hayırlarda istiğmal eylesin, şerlere alet etmesin.

Vakkirû men teallamûne minhü'l-ilme ve vakkirû men tüallimûnehu'l-ilme. Sübhanallah... Vakkirû men teallamûne minhü'l-ilme ve vakkirû men tüallimûnehu'l-ilme.

Sübhanallah...

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in şu hadîs-i şerîfiAbdullah b. Ömer radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in şu hadîs-i şerîfi bütün okulların alnına yazılması gereken bir hadîs-i şerîf. Bakın, Peygamber Efendimiz ne buyurmuş: bütün okulların alnına yazılması gereken bir hadîs-i şerîf. Bakın, Peygamber Efendimiz ne buyurmuş:

Vakkirû. "Hürmet edin, vakar gösterin, vakarlı insan muamelesi yapın,Vakkirû. "Hürmet edin, vakar gösterin, vakarlı insan muamelesi yapın, tevkir eyleyin, karşınızdakini el üstünde tutun, saygılı olun..." Kime? tevkir eyleyin, karşınızdakini el üstünde tutun, saygılı olun..."

Kime?

Men teallamûne minhü'l-ilme. "Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye saygılı olun, saygı gösterin." Men teallamûne minhü'l-ilme. "Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye saygılı olun, saygı gösterin."

Hocalara, öğreticilere saygı gösterin. Hocalara, öğreticilere saygı gösterin.

Burası normal, hocaya saygı bizim milletçe alıştığımız bir şeydir, normal bir şey deriz. Burası normal, hocaya saygı bizim milletçe alıştığımız bir şeydir, normal bir şey deriz.

Asıl ikinci taraf insanı yerinden zıplattıracak kadar çarpıcı bir mâna: Asıl ikinci taraf insanı yerinden zıplattıracak kadar çarpıcı bir mâna:

Ve vakkirû men tüallimûnehu'l-ilme. "Kendisine ilim öğrettiklerinize de saygı gösterin." Ve vakkirû men tüallimûnehu'l-ilme. "Kendisine ilim öğrettiklerinize de saygı gösterin."

İslâm bu işte. Bu İslâm! İslâm bu işte. Bu İslâm!

Talebe elbet hocasına saygı gösterecek ama hoca da talebesine saygı gösterecek.Talebe elbet hocasına saygı gösterecek ama hoca da talebesine saygı gösterecek. Vakkirû diyor, o da ona hürmet edecek. "Buyur evladım, şöyle otur..."Vakkirû diyor, o da ona hürmet edecek. "Buyur evladım, şöyle otur..." O da ona hürmet edecek. İslâm bu! O da ona hürmet edecek. İslâm bu!

İslâm'ı bize doğru öğretmediler. İslâm'ın zihnimizdeki izleri doğru değil.İslâm'ı bize doğru öğretmediler. İslâm'ın zihnimizdeki izleri doğru değil. Sanki İslâm "Yatır talebeyi falakaya, vur tabanına kırbacı, sopayı, değneği!" diyormuş gibiSanki İslâm "Yatır talebeyi falakaya, vur tabanına kırbacı, sopayı, değneği!" diyormuş gibi hâlâ 23 Nisan oluyor, resmî geçit yapıyorlar,hâlâ 23 Nisan oluyor, resmî geçit yapıyorlar, hâlâ hocaları sanki falakaya yatırıp dövüyor gibi gösteriyorlar. hâlâ hocaları sanki falakaya yatırıp dövüyor gibi gösteriyorlar.

Kime yarar bu imaj? Vermek istediğin bu fikir kime yarar kardeşim?Kime yarar bu imaj? Vermek istediğin bu fikir kime yarar kardeşim? Ne olacak, birbirimize düşman mı olalım? O talebeler o hocalara hasım mı olsun?Ne olacak, birbirimize düşman mı olalım? O talebeler o hocalara hasım mı olsun? Sakallı gördüğü her kimseyi düşman mı bellesin?Sakallı gördüğü her kimseyi düşman mı bellesin? Sen kimden taraftasın bakalım, söyle. Kime yarar senin bu yaptığın? Sen kimden taraftasın bakalım, söyle. Kime yarar senin bu yaptığın?

İslâm o değil ki, İslâm bu! Hoca talebeye saygı gösterecek, talebe de hocaya saygı gösterecek.İslâm o değil ki, İslâm bu! Hoca talebeye saygı gösterecek, talebe de hocaya saygı gösterecek. İslâm bu! Ama sen İslâm'ı yanlış göstermeye çalışıyorsun. İslâm bu! Ama sen İslâm'ı yanlış göstermeye çalışıyorsun.

"E hocam hiç falaka olmamış mı?" "E hocam hiç falaka olmamış mı?"

Ya sen melek misin, senin evinde her şey kanunlara uygun mu gidiyor?Ya sen melek misin, senin evinde her şey kanunlara uygun mu gidiyor? Sen kendine baksana, sen adam mısın! Sanki senin evinde her şey muntazam mı gidiyor?Sen kendine baksana, sen adam mısın! Sanki senin evinde her şey muntazam mı gidiyor? Sanki senin maaşın hepsi helal mi?Sanki senin maaşın hepsi helal mi? Sanki sen öğretmenlik yaptığın zaman çok usulüne uygun mu öğretmenlik yaptın? Sanki sen öğretmenlik yaptığın zaman çok usulüne uygun mu öğretmenlik yaptın?

Mesela öyle hocalar duyuyoruz ki İzmir'de bilmem nerede...Mesela öyle hocalar duyuyoruz ki İzmir'de bilmem nerede... Gazetelere düştü; hırsızlık yapıyor, arkadaşlarının evini soyuyor.Gazetelere düştü; hırsızlık yapıyor, arkadaşlarının evini soyuyor. E şimdi ondan dolayı ben bütün öğretmenlere "hırsız" der miyim, denir mi? E şimdi ondan dolayı ben bütün öğretmenlere "hırsız" der miyim, denir mi?

Denmez. Üç tane, beş tane misal için... Denmez. Üç tane, beş tane misal için...

Herkese hakkı neyse onu vereceksin. Herkese hakkı neyse onu vereceksin.

"İslâm'da talebenin hiç kıymeti yoktur. Alırsın ayağının altına, ezersin."İslâm'da talebenin hiç kıymeti yoktur. Alırsın ayağının altına, ezersin. Ayağının çıplak tabanının altına basarsın sopayı, kanadığı zaman da tuz ekersin!" Ayağının çıplak tabanının altına basarsın sopayı, kanadığı zaman da tuz ekersin!"

İslâm'da böyle bir şey yok. İslâm'da böyle bir şey yok.

İslâm'da hoca talebeye saygılı olacak, talebe hocaya saygılı olacak var. İşte hadîs-i şerîf! İslâm'da hoca talebeye saygılı olacak, talebe hocaya saygılı olacak var. İşte hadîs-i şerîf!

Bunları yazmamız lazım. Hoca talebesine saygılı olsun, "evladım" desin. Bunları yazmamız lazım. Hoca talebesine saygılı olsun, "evladım" desin.

Başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

-Ben çok söylüyorum arkadaşlarıma, vaazlarda çok söylüyorum.- -Ben çok söylüyorum arkadaşlarıma, vaazlarda çok söylüyorum.-

"Evlatlarınıza asil insan muamelesi yapın." diyor. Peygamber Efendimiz. "Evlatlarınıza asil insan muamelesi yapın." diyor. Peygamber Efendimiz.

"Höt! Otur! Kalk! Git! Çat pat!" "Höt! Otur! Kalk! Git! Çat pat!"

Bu çocuk yüzsüz olur. Böyle yetişen çocuktan hayır gelmez.Bu çocuk yüzsüz olur. Böyle yetişen çocuktan hayır gelmez. Sen ona "evladım" de, sakin sakin konuş, dövmeden konuş, güzel güzel anlat. Sen ona "evladım" de, sakin sakin konuş, dövmeden konuş, güzel güzel anlat.

Birisi biliyor musunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelmiş deBirisi biliyor musunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelmiş de ne diyor, aklınız almaz: ne diyor, aklınız almaz:

"Yâ Resûlallah, müsade et ben zina edeyim." diyor. "Yâ Resûlallah, müsade et ben zina edeyim." diyor.

Akıl alır mı? Böyle bir şey Peygamber Efendimiz'e teklif edilir mi? Akıl alır mı? Böyle bir şey Peygamber Efendimiz'e teklif edilir mi?

"İzin ver bana, dayanamıyorum, zina edeyim." "İzin ver bana, dayanamıyorum, zina edeyim."

"Gel otur şuraya" demiş Peygamber Efendimiz. "Otur bakayım...""Gel otur şuraya" demiş Peygamber Efendimiz. "Otur bakayım..." Peygamber Efendimiz kızmadı, "Otur şuraya bakayım." dedi. Peygamber Efendimiz kızmadı,

"Otur şuraya bakayım." dedi.

"Şimdi senin annene birisi böyle bir şey yapsa razı gelir misin?" "Yoo." dedi, gelmez. "Şimdi senin annene birisi böyle bir şey yapsa razı gelir misin?"

"Yoo." dedi, gelmez.

"Karına birisi böyle bir şey yapsa razı gelir misin?" "Yoo." Ona da razı değil. "Karına birisi böyle bir şey yapsa razı gelir misin?"

"Yoo." Ona da razı değil.

"Kızına böyle bir şey yapsa razı gelir misin?" "Kızına böyle bir şey yapsa razı gelir misin?"

Tabii adam bu işin böyle sıralanmasından yavaş yavaş anlamaya başladı. Tabii adam bu işin böyle sıralanmasından yavaş yavaş anlamaya başladı.

"İşte bak bu sebeplerden dolayı, bu işin böyle yapıldığı zaman"İşte bak bu sebeplerden dolayı, bu işin böyle yapıldığı zaman şu zararlar çıkacağından sen bu işi yapma." diye oturduşu zararlar çıkacağından sen bu işi yapma." diye oturdu onun şeytânî duygularını, güzel güzel, güzel güzel akılla, imanla söndürdü. onun şeytânî duygularını, güzel güzel, güzel güzel akılla, imanla söndürdü.

"Haklısın yâ Resûlallah." dedi. "Haklısın yâ Resûlallah." dedi.

"Hocam ben dayanamıyorum, dışarıda çok edepsizlik almış yürümüş,"Hocam ben dayanamıyorum, dışarıda çok edepsizlik almış yürümüş, nefsime hâkim olmak zor oluyor." nefsime hâkim olmak zor oluyor."

İki tane ilacın var: Oruç ve gece namazı. İki tane ilacın var: Oruç ve gece namazı.

Orucu hakkıyla tuttun mu korunursun. Gece namazına da kalk. Orucu hakkıyla tuttun mu korunursun. Gece namazına da kalk.

Gece namazına, zaten sahura yemeğe kalkıyoruz.Gece namazına, zaten sahura yemeğe kalkıyoruz. Rabbimiz gece kalkmayı bize yemekle öğretiyor.Rabbimiz gece kalkmayı bize yemekle öğretiyor. Dinimizin hikmetlerini anlıyor musunuz, ne güzellikleri var! Kim kalkar geceleyin uykusunu bozup da?Dinimizin hikmetlerini anlıyor musunuz, ne güzellikleri var! Kim kalkar geceleyin uykusunu bozup da? İbadete kalkmaya nasıl alışacak? "Kulum sahur, ye..." filan diye Rabbimiz bizi kaldırıyor.İbadete kalkmaya nasıl alışacak? "Kulum sahur, ye..." filan diye Rabbimiz bizi kaldırıyor. Yemekten, köftenin kaymağın aşkına kalkıyoruz. Yemekten, köftenin kaymağın aşkına kalkıyoruz.

İşte öğreneceksin. İşte öğreneceksin.

Bundan sonra sahurda o vakitte kalkıp teheccüt kılmayı öğreneceksin. Bundan sonra sahurda o vakitte kalkıp teheccüt kılmayı öğreneceksin.

Dinimiz çok hikmetli. Bu dinimizi biz anlayamadık.Dinimiz çok hikmetli. Bu dinimizi biz anlayamadık. Sizler ve bizler, biz müslümanlar bunu tam anlayamadığımız için dışarıdakilere de tam anlatamamışız.Sizler ve bizler, biz müslümanlar bunu tam anlayamadığımız için dışarıdakilere de tam anlatamamışız. Dışarıdaki de bizim hakkımızda yalan yanlış şeyler düşünüyor.Dışarıdaki de bizim hakkımızda yalan yanlış şeyler düşünüyor. Adam çember sakallı mı; yorgun öküzün sabana baktığı gibi hocaya, sakallıya bakıyor. Adam çember sakallı mı; yorgun öküzün sabana baktığı gibi hocaya, sakallıya bakıyor.

Ya ne olmuş? Ya ne olmuş?

Öküz sabana kızar çünkü yorgunluk çekiyor ama bu adamcağızdan sana zarar gelmez ki!Öküz sabana kızar çünkü yorgunluk çekiyor ama bu adamcağızdan sana zarar gelmez ki! Nikâh kıydıracaksın, evine çağırırsın. Ölürsen cenazeni bunlar kaldırır.Nikâh kıydıracaksın, evine çağırırsın. Ölürsen cenazeni bunlar kaldırır. Hastan olursa getirirsin "Aman hocam etme eyleme, Allah'a dua ediver!"Hastan olursa getirirsin "Aman hocam etme eyleme, Allah'a dua ediver!" Başın sıkıştığı zaman [ararsın.] Bir harp darp olsa herkes camileri doldurur.Başın sıkıştığı zaman [ararsın.] Bir harp darp olsa herkes camileri doldurur. Bir zelzele olsa herkesin bıdır bıdır dudakları kıpırdamaya başlar, dualara başlar, hepsi dindar olur.Bir zelzele olsa herkesin bıdır bıdır dudakları kıpırdamaya başlar, dualara başlar, hepsi dindar olur. Benden dindar olur hepsi... Benden dindar olur hepsi...

Onun için biz kendi kabahatimizi bilelim, biz dinimizi güzel öğrenelim.Onun için biz kendi kabahatimizi bilelim, biz dinimizi güzel öğrenelim. Bu gibi şeyleri yazalım mühim şey çünkü, bu önemli bir işaret.Bu gibi şeyleri yazalım mühim şey çünkü, bu önemli bir işaret. Çok mühim bir dönemeç noktası bu, bunu yazacağız.Çok mühim bir dönemeç noktası bu, bunu yazacağız. İslâm'ın ilim hakkındaki alimle, hoca ile talebe arasındaki münasebeti tanzim edenİslâm'ın ilim hakkındaki alimle, hoca ile talebe arasındaki münasebeti tanzim eden hadîs-i şerîflerinden bir tane mühim hadîs-i şerîfi öğrendim, deftere yazarım,hadîs-i şerîflerinden bir tane mühim hadîs-i şerîfi öğrendim, deftere yazarım, önüme gelen yerde söylerim; "İslâm böyle diyor." Giderim, soru olarak sorarım, derim ki; önüme gelen yerde söylerim; "İslâm böyle diyor." Giderim, soru olarak sorarım, derim ki;

"Sen biliyor musun, talebe hocaya saygı gösterir, tamam mı?" "Sen biliyor musun, talebe hocaya saygı gösterir, tamam mı?"

"Bundan tabiî ne var" diyecek. "Bundan tabiî ne var" diyecek.

"Peki aksini hiç duydun mu? Hoca talebeye saygı gösterecek." "Yoo duymadım." "Peki aksini hiç duydun mu? Hoca talebeye saygı gösterecek."

"Yoo duymadım."

"E işte İslâm'da bu var. Hoca da talebeye saygı gösterecek." "E işte İslâm'da bu var. Hoca da talebeye saygı gösterecek."

Aynı şey: Vakkirû men tüallimûne'l-ilme.Aynı şey: Vakkirû men tüallimûne'l-ilme. "Kendisine ilim öğrettiğinize vakarlı insan muamelesi yapın, saygı gösterin." diyor. Neden? "Kendisine ilim öğrettiğinize vakarlı insan muamelesi yapın, saygı gösterin." diyor.

Neden?

Alim sopayla yetişti mi, talebeyken sopa yedi mi şahsiyetsiz olur.Alim sopayla yetişti mi, talebeyken sopa yedi mi şahsiyetsiz olur. Sen, talebelikten ilim veriyorsun kendisine, en kıymetli malzemeyi veriyorsun.Sen, talebelikten ilim veriyorsun kendisine, en kıymetli malzemeyi veriyorsun. Onurlu yetiştir, saygıdeğer bir insan olarak yetiştir. Birçok şeye tenezzül etmesin.Onurlu yetiştir, saygıdeğer bir insan olarak yetiştir. Birçok şeye tenezzül etmesin. Cahil gelip kendisine sataştığı zaman alim olduğunu bilsin, cahile uymasın.Cahil gelip kendisine sataştığı zaman alim olduğunu bilsin, cahile uymasın. Küçük, maddî menfaatlere tenezzül etmesin. Öyle yetiştir.Küçük, maddî menfaatlere tenezzül etmesin. Öyle yetiştir. Öyle yetiştirmezsen, sopa yiye yiye yetişen sopa yiye yiye başkasına maksadını anlatmaya çalışır,Öyle yetiştirmezsen, sopa yiye yiye yetişen sopa yiye yiye başkasına maksadını anlatmaya çalışır, sopa ata ata anlatmaya çalışır. Bir hayır gelmez. sopa ata ata anlatmaya çalışır. Bir hayır gelmez.

Bir okulun açılışında bulundum da gözümün önünden o sahne gitmiyor.Bir okulun açılışında bulundum da gözümün önünden o sahne gitmiyor. Müdür muavini bileğim kalınlığında sopayı almış eline... Tam bileğim kalınlığında!..Müdür muavini bileğim kalınlığında sopayı almış eline... Tam bileğim kalınlığında!.. Ve o çocuklara, Allah'ın yaratığı, bir ananın babanın ciğerpâresi, evladı demedenVe o çocuklara, Allah'ın yaratığı, bir ananın babanın ciğerpâresi, evladı demeden öküzleri ahıra sokar gibi sırtlarına vura vura -bayrak merasiminden sonra- okula sokuyordu.öküzleri ahıra sokar gibi sırtlarına vura vura -bayrak merasiminden sonra- okula sokuyordu. Nefret ettim! Nefret ettim! Elinde koca sopa... Nedir bu ya?! Hayvan mı sokuyorsun? Nefret ettim! Nefret ettim! Nefret ettim! Elinde koca sopa... Nedir bu ya?! Hayvan mı sokuyorsun? Nefret ettim!

İslâm bu değil! Böyle yaparsan o çocuklardan hayır gelmez. Şahsiyeti ölür. İslâm bu değil! Böyle yaparsan o çocuklardan hayır gelmez. Şahsiyeti ölür.

Para için eğilmeyen, zenginin karşısında, mevki makam sahibinin karşısındaPara için eğilmeyen, zenginin karşısında, mevki makam sahibinin karşısında hakikati eveleyip gevelemeyen, kimsenin malına tenezzül etmeyen,hakikati eveleyip gevelemeyen, kimsenin malına tenezzül etmeyen, Allah'ın kendisine verdiği paraya, mânevî sevaba, paraya aldırmayıpAllah'ın kendisine verdiği paraya, mânevî sevaba, paraya aldırmayıp ona rağbet eden hakiki alimler yetiştirmeliyiz. ona rağbet eden hakiki alimler yetiştirmeliyiz.

Bana bir zengin kardeşim geldi, çok sevdiğim çok iyi bir insan,Bana bir zengin kardeşim geldi, çok sevdiğim çok iyi bir insan, çok hayırsever bir insan, çocukları da var. çok hayırsever bir insan, çocukları da var.

"Hocam yazın bu çocuklarımı ne yapayım?"Hocam yazın bu çocuklarımı ne yapayım? Mercedes yedek parçacısının yanına çırak vermek istiyorum." dedi. Mercedes yedek parçacısının yanına çırak vermek istiyorum." dedi.

Çocuk İmam-Hatip talebesi,Çocuk İmam-Hatip talebesi, yaz tatilinde Mercedes oto parçası satan kimsenin yanına çırak verecek, neden? yaz tatilinde Mercedes oto parçası satan kimsenin yanına çırak verecek, neden?

"Oğlum ticareti öğrensin de bana hayırlı evlat olsun, benim gibi zengin olsun." diye. "Oğlum ticareti öğrensin de bana hayırlı evlat olsun, benim gibi zengin olsun." diye.

Maksadı ticarî hayata alıştırmak. Gün gibi âşikâr.Maksadı ticarî hayata alıştırmak. Gün gibi âşikâr. Paraya ihtiyacı yok, zengin adam, çok zengin, milyonlarla oynayan bir insan.Paraya ihtiyacı yok, zengin adam, çok zengin, milyonlarla oynayan bir insan. Çocuğu ticarî hayatı öğrensin diye [düşünüyor]. Çocuğu ticarî hayatı öğrensin diye [düşünüyor].

Ben dedim ki; "Yanlış. Olmaz. Razı değilim, rızam yok.Ben dedim ki;

"Yanlış. Olmaz. Razı değilim, rızam yok.
Çırak vereceksen bir vaize çırak ver, çantasını taşısın,Çırak vereceksen bir vaize çırak ver, çantasını taşısın, vaiz hangi camiye gidiyorsa onun yanına peşinden gitsin, vaaz etmeyi öğrensin.vaiz hangi camiye gidiyorsa onun yanına peşinden gitsin, vaaz etmeyi öğrensin. Hocaya hürmet etmeyi öğrensin. Cemaati tanısın. Soruları dinlesin, cevapları dinlesin." Hocaya hürmet etmeyi öğrensin. Cemaati tanısın. Soruları dinlesin, cevapları dinlesin."

O sene öyle yaptılar, Allah razı olsun.O sene öyle yaptılar, Allah razı olsun. Ondan sonra dayanabildiler mi bilmiyorum. O sene öyle yaptılar ama... Ondan sonra dayanabildiler mi bilmiyorum. O sene öyle yaptılar ama...

Benim kanaatime göre, ben diyorum ki: Benim kanaatime göre, ben diyorum ki:

Zenginler, dört tane çocuğu var. En akıllısı, en zekisi, leb demeden leblebiyi anlayanı hangisi? Zenginler, dört tane çocuğu var. En akıllısı, en zekisi, leb demeden leblebiyi anlayanı hangisi?

Filanca. "Evladım ben sana araba alacağım.Filanca.

"Evladım ben sana araba alacağım.
Dairen işte şurada, şu daireyi senin üstüne yazdım. Senin geçim derdin yok, sıkıntın yok.Dairen işte şurada, şu daireyi senin üstüne yazdım. Senin geçim derdin yok, sıkıntın yok. İlme çalış evladım!" desin. İlme çalış evladım!" desin.

"Çalış ilme, ilmi öğren. Onun bunun eline bakmak mecburiyetinde değilsin."Çalış ilme, ilmi öğren. Onun bunun eline bakmak mecburiyetinde değilsin. Hakkı öğren de insanlara dobra dobra hakkı söyle." Hakkı öğren de insanlara dobra dobra hakkı söyle."

Böyle dediğim kimseler oldu, çocuklarını böyle yetiştiren kimseler de oldu.Böyle dediğim kimseler oldu, çocuklarını böyle yetiştiren kimseler de oldu. Hatta bu bir çocuğunu Mercedesçiye çırak vermeye çalışan kardeşimiz, Allah razı olsun,Hatta bu bir çocuğunu Mercedesçiye çırak vermeye çalışan kardeşimiz, Allah razı olsun, küçük çocuğunu hafız yetiştirdi. Tamam. İşte o alim hakiki alim olur. Neden? küçük çocuğunu hafız yetiştirdi. Tamam. İşte o alim hakiki alim olur.

Neden?

E kitap okuyacak para yok, alamaz. Bir şey öğrenmesi lazım, temin edemez.E kitap okuyacak para yok, alamaz. Bir şey öğrenmesi lazım, temin edemez. Geçimini sağlayamadığı için geçimini sağlaması için ayrı çalışma yapması lazım.Geçimini sağlayamadığı için geçimini sağlaması için ayrı çalışma yapması lazım. Bu adamcağız ilme nasıl çalışacak? Bu adamcağız ilme nasıl çalışacak?

İlme çalışmak için başka şeyle meşgul olmamak lazım. İlim herkese kendisini râm etmez.İlme çalışmak için başka şeyle meşgul olmamak lazım. İlim herkese kendisini râm etmez. İlim herkese teslim olmaz. Çok insan o ilmin peşinden koşar da çok az insana râm olur.İlim herkese teslim olmaz. Çok insan o ilmin peşinden koşar da çok az insana râm olur. İlim ayrı zor bir iş. İlim ayrı zor bir iş.

En gözütok aileler, çocuğunu zerre kadar harama tenezzül edip bakmayacağı terbiyeyle yetiştirecek.En gözütok aileler, çocuğunu zerre kadar harama tenezzül edip bakmayacağı terbiyeyle yetiştirecek. Onlar çocuklarını dindar yetiştirsinler. Bak nasıl duman attırır onlar ortalığa...Onlar çocuklarını dindar yetiştirsinler. Bak nasıl duman attırır onlar ortalığa... Öyle geçip de onun bunun önünde takla atmak,Öyle geçip de onun bunun önünde takla atmak, hakka bâtıl, bâtıla hak demek onların ağzından çıkmaz.hakka bâtıl, bâtıla hak demek onların ağzından çıkmaz. Pervası yok ki adamın, "İster beğen ister beğenme, Allah'ın hükmü budur." der çıkar. Pervası yok ki adamın, "İster beğen ister beğenme, Allah'ın hükmü budur." der çıkar.

Ama bazen çok kabiliyetli çocuklar fakirden çıkıyor.Ama bazen çok kabiliyetli çocuklar fakirden çıkıyor. Allah'ın bir dağ köyünden bir hiç ummadığın yerinden bir zeka fışkıran çocuk çıkıyor,Allah'ın bir dağ köyünden bir hiç ummadığın yerinden bir zeka fışkıran çocuk çıkıyor, hayret ediyorsun; bacak kadar çocuk, ilim dağarcığı gibi.hayret ediyorsun; bacak kadar çocuk, ilim dağarcığı gibi. Öylesini de buldu mu insan desteklemeli; "Al kardeşim, para için endişe etme,Öylesini de buldu mu insan desteklemeli; "Al kardeşim, para için endişe etme, şu ilme çalış, ben de seni yetiştirdiğim için sevap kazanayım." desin. şu ilme çalış, ben de seni yetiştirdiğim için sevap kazanayım." desin.

Biz kendimiz çeşitli mekteplerde okuduk, hocalık yaptık, okuduk, yetiştik.Biz kendimiz çeşitli mekteplerde okuduk, hocalık yaptık, okuduk, yetiştik. Bu sistemi gördük. Bizim eski sistemimizde icazet usûlü var.Bu sistemi gördük. Bizim eski sistemimizde icazet usûlü var. Hoca benim şu kürsüye çıktığım gibi ders veriyor, herkes dinliyor,Hoca benim şu kürsüye çıktığım gibi ders veriyor, herkes dinliyor, isteyen imtihana geliyor, hoca kâni olursa not veriyor. Kabiliyetli, 'şıp' diye dersi geçiyor.isteyen imtihana geliyor, hoca kâni olursa not veriyor. Kabiliyetli, 'şıp' diye dersi geçiyor. Aklı almayan bir kere daha dinliyor, bir kere daha dinliyor...Aklı almayan bir kere daha dinliyor, bir kere daha dinliyor... Kabiliyetlinin önü açık, 'zııııt' çarçabuk en yüksek mertebeye yürüyüp gidiveriyordu. Kabiliyetlinin önü açık, 'zııııt' çarçabuk en yüksek mertebeye yürüyüp gidiveriyordu.

Şimdi biz de düşünüyoruz ki, mâlî gücümüz yeterse, bir kişinin yapacağı bir şey değil,Şimdi biz de düşünüyoruz ki, mâlî gücümüz yeterse, bir kişinin yapacağı bir şey değil, topluluğunun yapacağı bir şey, gücümüz yeterse diyoruz kitopluluğunun yapacağı bir şey, gücümüz yeterse diyoruz ki ilâhiyat fakültesini bitirmiş zeki çocuklar, notu yüksek, ahlâkı iyi,ilâhiyat fakültesini bitirmiş zeki çocuklar, notu yüksek, ahlâkı iyi, talebe arkadaşlarından sordum ki bunlar takvâ ehlidir, tamam; bunlar ne yapacak? talebe arkadaşlarından sordum ki bunlar takvâ ehlidir, tamam; bunlar ne yapacak?

Girecek 30 bin, 40 bin, 50 bin lira maaşla memuriyete. Öyle yapmayacak mı? Girecek 30 bin, 40 bin, 50 bin lira maaşla memuriyete. Öyle yapmayacak mı?

"Kardeşim orası 50 bin veriyorsa ben sana 80 bin lira vereceğim,"Kardeşim orası 50 bin veriyorsa ben sana 80 bin lira vereceğim, 70 bin lira vereceğim, 100 bin lira vereceğim." diyebilsek mesela... 70 bin lira vereceğim, 100 bin lira vereceğim." diyebilsek mesela...

"Bu yüksek tahsilinin üzerine, sen şuraya gel. Senin kabiliyetin müsait."Bu yüksek tahsilinin üzerine, sen şuraya gel. Senin kabiliyetin müsait. Sen şimdi orada kağıt okuyacağım, şu işi yapacağım, bu işi yapacağım,Sen şimdi orada kağıt okuyacağım, şu işi yapacağım, bu işi yapacağım, para kazanacağım derken geçim sıkıntısından ilmi unutacaksın.para kazanacağım derken geçim sıkıntısından ilmi unutacaksın. Gel, ben sana dört sene bedavadan maaş vereyim.Gel, ben sana dört sene bedavadan maaş vereyim. Bedavadan vereyim ama sen ilme çalış, başka bir şeyle uğraşma, ilim öğren.Bedavadan vereyim ama sen ilme çalış, başka bir şeyle uğraşma, ilim öğren. Tefsirde bir tane ol, hadiste bir tane ol, fıkıhta bir tane ol,Tefsirde bir tane ol, hadiste bir tane ol, fıkıhta bir tane ol, akaitte bir tane ol, ilm-i kelâmda bir tane ol. Tam kendini ver.akaitte bir tane ol, ilm-i kelâmda bir tane ol. Tam kendini ver. İstediğin kitabı da sana alayım, kütüphanen de [bulunsun.] Bu işte çalış." İstediğin kitabı da sana alayım, kütüphanen de [bulunsun.] Bu işte çalış."

Mesela böyle diyebilsek, o yüksek tahsilin üstüne o kadar daha tahsil görse ne güzel olur. Mesela böyle diyebilsek, o yüksek tahsilin üstüne o kadar daha tahsil görse ne güzel olur.

Bunların hazırlığına giriştik elhamdülillah.Bunların hazırlığına giriştik elhamdülillah. Şimdi doğrusu sözü bunun için başlatmadım ama buraya geldi.Şimdi doğrusu sözü bunun için başlatmadım ama buraya geldi. Bu işi yapacağımız yer için de dün akşam bize arkadaşlarımız dediler ki; Bu işi yapacağımız yer için de dün akşam bize arkadaşlarımız dediler ki;

"Hocam sizin caminizin ayrı bereketi vardır, biz oradan para toplayacağız." "Hocam sizin caminizin ayrı bereketi vardır, biz oradan para toplayacağız."

Makbuzları da verdiler.Makbuzları da verdiler. Böyle şahısları yetiştireceğimiz yüksek ihtisasas yeri yapacağız inşaallah.Böyle şahısları yetiştireceğimiz yüksek ihtisasas yeri yapacağız inşaallah. Kardeşlerimizin kabiliyetlerini orada [kullandırtacağız.] Kardeşlerimizin kabiliyetlerini orada [kullandırtacağız.]

Çünkü ilkokulu, ortaokulu vesaireyi herkes yapar da yüksek hoca yetiştirmemiz lazım. Çünkü ilkokulu, ortaokulu vesaireyi herkes yapar da yüksek hoca yetiştirmemiz lazım.

Bir yerde cami açılmış; "Hocam altını hasır döşedik, duvarı yıktık, kapıyı taktık, cami oldu.Bir yerde cami açılmış;

"Hocam altını hasır döşedik, duvarı yıktık, kapıyı taktık, cami oldu.
İnşaatın altı cami oldu, Ramazan'a yetişti. Ama hoca lazım." İnşaatın altı cami oldu, Ramazan'a yetişti. Ama hoca lazım."

Biz hemen oturduğumuz yerden bir arkadaşa dedik ki; "Kimi yapalım?" Biz hemen oturduğumuz yerden bir arkadaşa dedik ki;

"Kimi yapalım?"

O da dedi ki; "Benim okuttuğum filanca hafız var, Erzurumlu, onu oraya tayin edelim." O da dedi ki;

"Benim okuttuğum filanca hafız var, Erzurumlu, onu oraya tayin edelim."

'Şıp' o akşam oraya gitti. İnsanın elinde hazır eleman olunca gidiyor.'Şıp' o akşam oraya gitti.

İnsanın elinde hazır eleman olunca gidiyor.
Arapça okuyup hem vaaz ediyor; hem hafız, Kur'ân-ı Kerîm'le ders veriyor,Arapça okuyup hem vaaz ediyor; hem hafız, Kur'ân-ı Kerîm'le ders veriyor, teravihi kıldırıyor, cemaate hizmet ediyor. Bu büyük bir şey. Elhamdülillah. teravihi kıldırıyor, cemaate hizmet ediyor. Bu büyük bir şey. Elhamdülillah.

İnşaallah el birliği ile bunların adedini artıracağız. Hepiniz yardımcı olun.İnşaallah el birliği ile bunların adedini artıracağız. Hepiniz yardımcı olun. Rabbimiz Teâlâ hepinizin mizanına koysun. Rabbimiz Teâlâ hepinizin mizanına koysun.

Vukkile bi'l-mü'mini sittûne ve selâsü mieti melekin yezübbûne anhu mâ lem yakdir aleyhiVukkile bi'l-mü'mini sittûne ve selâsü mieti melekin yezübbûne anhu mâ lem yakdir aleyhi min zâlike li'l-basari tis'atü emlâkin yezübbûne anhumin zâlike li'l-basari tis'atü emlâkin yezübbûne anhu kemâ tezübbûne an kas'ati'l-aseli mine'z-zübâbi fi'l-yevmi's-sâyifkemâ tezübbûne an kas'ati'l-aseli mine'z-zübâbi fi'l-yevmi's-sâyif mâ lev bedâ leküm le-raeytümûhu alâ külli cebelin ve sehlin küllühüm bâsitun yedeyhimâ lev bedâ leküm le-raeytümûhu alâ külli cebelin ve sehlin küllühüm bâsitun yedeyhi fâğirun fâhu ve mâ lev vükile'l-abdu fîhi ilâ nefsihî tarfetü aynin hatefethü'ş-şeyâtînu. fâğirun fâhu ve mâ lev vükile'l-abdu fîhi ilâ nefsihî tarfetü aynin hatefethü'ş-şeyâtînu.

Bu hadîs-i şerîf bizim gözümüzün görmediği mânevî bir hususla ilgili bize bilgi veriyor. Bu hadîs-i şerîf bizim gözümüzün görmediği mânevî bir hususla ilgili bize bilgi veriyor.

Ebû Ümâme radıyallahu anh hazretleri rivayet etmiş.Ebû Ümâme radıyallahu anh hazretleri rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Taberânî kaydetmiş. İbn Kâni ve İbn Ebi'd-dünyâ'da var. Bu hadîs-i şerîfi Taberânî kaydetmiş. İbn Kâni ve İbn Ebi'd-dünyâ'da var.

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Mü'minin vücuduna üç yüz altmış melek tayin edilmiştir." "Mü'minin vücuduna üç yüz altmış melek tayin edilmiştir."

Biz görmüyoruz. Bizim gözlerimiz dünya gözü olduğundan bu melekleri görmüyoruz.Biz görmüyoruz. Bizim gözlerimiz dünya gözü olduğundan bu melekleri görmüyoruz. Peygamber Efendimiz bildiriyor. Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Vukkile bi'l-mü'mini sittûne ve selâsü mieti melekin.Vukkile bi'l-mü'mini sittûne ve selâsü mieti melekin. Üç yüz altmış tane melek vazifelenmiş. Üç yüz altmış tane melek vazifelenmiş.

Ne kıymetli varlıkmışız... Üç yüz altmış tane melek etrafımızda, ne yapıyorlar? Ne kıymetli varlıkmışız... Üç yüz altmış tane melek etrafımızda, ne yapıyorlar?

Yezübbûne anhu mâ lem yakdir aleyhi.Yezübbûne anhu mâ lem yakdir aleyhi. "Gücünün yetmeyeceği belaları etrafında çevreleyip onu defediyorlar, belalardan koruyorlar." "Gücünün yetmeyeceği belaları etrafında çevreleyip onu defediyorlar, belalardan koruyorlar."

Bu melekler sağdan soldan saldıran, gelen, görünür görünmez belaları defediyor.Bu melekler sağdan soldan saldıran, gelen, görünür görünmez belaları defediyor. Vazifesi o; mü'mini korumak, kollamak. Üç yüz altmış tane melek... Vazifesi o; mü'mini korumak, kollamak. Üç yüz altmış tane melek...

"Bu üç yüz altmış taneden göz için dokuz tane melek vardır." "Bu üç yüz altmış taneden göz için dokuz tane melek vardır."

Dokuz melek vardır, göze vazifeli, koruyacak. Dokuz melek vardır, göze vazifeli, koruyacak.

Min zâlike li'l-basari tis'atü emlâkin. "Dokuz tane melek vardır;Min zâlike li'l-basari tis'atü emlâkin. "Dokuz tane melek vardır; sizin yaz gününde bal kasesinin üstünden sinekleri kovaladığını gibi gözden belaları kovalarlar." sizin yaz gününde bal kasesinin üstünden sinekleri kovaladığını gibi gözden belaları kovalarlar."

Yaz gününde düşünün balı; arılar, böcekler, şunlar bunlar tadına geliyorlar.Yaz gününde düşünün balı; arılar, böcekler, şunlar bunlar tadına geliyorlar. Tabii bacağından yakalanır, balın içine düşer diye siz de kışalarsınız, aman tatlıya konmasın diye.Tabii bacağından yakalanır, balın içine düşer diye siz de kışalarsınız, aman tatlıya konmasın diye. Onun gibi yağan belaları, görünen görünmez o şeyleri bu dokuz melek gözden defederler. Onun gibi yağan belaları, görünen görünmez o şeyleri bu dokuz melek gözden defederler.

Lev bedâ leküm. "Eğer gözünüzden perde kalksa da görebilseniz..." Lev bedâ leküm. "Eğer gözünüzden perde kalksa da görebilseniz..."

Böyle buyuruyor. "Size âşikâr olsa eğer..." Böyle buyuruyor.

"Size âşikâr olsa eğer..."

Le-raeytümûhu alâ külli cebelin ve sehlin. "Onları her vadide ve dağın tepesinde görürdünüz." Le-raeytümûhu alâ külli cebelin ve sehlin. "Onları her vadide ve dağın tepesinde görürdünüz."

Ellerini uzatmışlar ve ağızlarını açmış durumdalar; gelen belaları defetmekle uğraşıp duruyorlar. Ellerini uzatmışlar ve ağızlarını açmış durumdalar; gelen belaları defetmekle uğraşıp duruyorlar.

"Eğer kul kendi nefsine bırakılsa, melekler himaye etmese,"Eğer kul kendi nefsine bırakılsa, melekler himaye etmese, kendi hâline bırakılsa şeytanlar onu bir anda 'hop' yok ederlerdi, yutarlardı." kendi hâline bırakılsa şeytanlar onu bir anda 'hop' yok ederlerdi, yutarlardı."

İnsanoğlunun görünmez düşmanları var.İnsanoğlunun görünmez düşmanları var. Bu şeytanlar kurdun kuzunun etrafında dolaştığı gibi döner durur.Bu şeytanlar kurdun kuzunun etrafında dolaştığı gibi döner durur. "O melekler olmasa 'hop' yutup alır giderlerdi." diyor. "O melekler olmasa 'hop' yutup alır giderlerdi." diyor.

Rabbimiz insana değer vermiş, mü'mine daha büyük değer vermiş.Rabbimiz insana değer vermiş, mü'mine daha büyük değer vermiş. Mü'minin haddi hesabı olmayan değeri var.Mü'minin haddi hesabı olmayan değeri var. Ama bizler kendimizin sahip olduğumuz değerden habersiziz. Ne olduğumuzun farkında değiliz.Ama bizler kendimizin sahip olduğumuz değerden habersiziz. Ne olduğumuzun farkında değiliz. Onun için bir şiirinde İmam Ali radıyallahu anh ve kerremallahu vechehû buyurmuş ki; Onun için bir şiirinde İmam Ali radıyallahu anh ve kerremallahu vechehû buyurmuş ki;

Tezûmu enneke cirmun sağîrun.Tezûmu enneke cirmun sağîrun. "Sen kendini ufak tefek bir şey sanıyorsun, küçük bir varlık sanıyorsun." "Sen kendini ufak tefek bir şey sanıyorsun, küçük bir varlık sanıyorsun."

Ve fîke'nteve'l-âlemü'l-ekberu. "Âlem-i ekber senin içine saklanmış, dürülmüş, konulmuş." Ve fîke'nteve'l-âlemü'l-ekberu. "Âlem-i ekber senin içine saklanmış, dürülmüş, konulmuş."

İnsanoğlu bir acayip varlıktır ki içi dışından geniştir. İçi çok engindir. İnsanoğlu bir acayip varlıktır ki içi dışından geniştir. İçi çok engindir.

"Nasıl sığmış benim içim dışıma, baktıkça hayret ediyorum!" diyor şairin bir başkası da... "Nasıl sığmış benim içim dışıma, baktıkça hayret ediyorum!" diyor şairin bir başkası da...

İçimizde Rabbimiz'in gönül denilen nimeti var, Arş-ı Âlâ ile irtibatlı. İçimizde Rabbimiz'in gönül denilen nimeti var, Arş-ı Âlâ ile irtibatlı.

Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne tecelli ediyor.Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne tecelli ediyor. Dağlar taşlar tecellisine tahammül edemiyor da parça parça parçalanıyor da,Dağlar taşlar tecellisine tahammül edemiyor da parça parça parçalanıyor da, onu müşahede eden ulû'l-azm peygamberlerden Musa aleyhisselam gibi bironu müşahede eden ulû'l-azm peygamberlerden Musa aleyhisselam gibi bir mübarek zât baygın yere düşüyor da, Rabbimiz insanın gönlüne tecelli ediyor damübarek zât baygın yere düşüyor da, Rabbimiz insanın gönlüne tecelli ediyor da mü'min-i kâmilin gönlü o tecelliye tahammül ediyor. mü'min-i kâmilin gönlü o tecelliye tahammül ediyor.

Ne harikaları var bu insanoğlunun... Bu yaratılışında ne hikmetler var...Ne harikaları var bu insanoğlunun... Bu yaratılışında ne hikmetler var... Ama biz çok yanlış yollarda gidiyoruz. Hayatı çok boşuna geçirdik.Ama biz çok yanlış yollarda gidiyoruz. Hayatı çok boşuna geçirdik. Çok yanlış işler tutturduk. Çok gafiliz. Kendimizin farkında değiliz.Çok yanlış işler tutturduk. Çok gafiliz. Kendimizin farkında değiliz. Çevremizin farkında değiliz. Nasıl aziz bir varlık olduğumuzun farkında değiliz.Çevremizin farkında değiliz. Nasıl aziz bir varlık olduğumuzun farkında değiliz. Allah indinde mertebemizin ne kadar yüksek olduğunu anlayamamışız.Allah indinde mertebemizin ne kadar yüksek olduğunu anlayamamışız. Bize ne himayeler, ne korumalar, ne lütuflar var, farkında değiliz. Bize ne himayeler, ne korumalar, ne lütuflar var, farkında değiliz.

Elhamdülillah alâ ni'meti'l-İslâm. İslâm olmasaydı, hadisler olmasaydı nereden bilecektik? Elhamdülillah alâ ni'meti'l-İslâm. İslâm olmasaydı, hadisler olmasaydı nereden bilecektik?

Kimin gözü görüyor? Gören görüyor. Kimin gözü görüyor?

Gören görüyor.

Küçük çocuğun birisi, dedesi şeyhmiş, kapıdan içeri girerken birisi girince; Küçük çocuğun birisi, dedesi şeyhmiş, kapıdan içeri girerken birisi girince;

"A! Dede kapıdan içeri domuz girdi!" "Sus evladım! Söyleme, sus!" "A! Dede kapıdan içeri domuz girdi!"

"Sus evladım! Söyleme, sus!"

Biraz sonra: "A! Dede içeriye köpek girdi!" "Evladım sus!" Biraz sonra:

"A! Dede içeriye köpek girdi!"

"Evladım sus!"

Halbuki köpek girdiği filan yok, adam giriyor ama çocuğun gözü mânevî hâlini görüyor,Halbuki köpek girdiği filan yok, adam giriyor ama çocuğun gözü mânevî hâlini görüyor, sîretini görüyor, huyuna göre durumu görüyor. sîretini görüyor, huyuna göre durumu görüyor.

"Şuna ekmek verin de başımıza iş açacak... Ekmek verin de herkes görürken biraz yesin." "Şuna ekmek verin de başımıza iş açacak... Ekmek verin de herkes görürken biraz yesin."

Tabii ekmek yerken başkası görecek, canı çekecek...Tabii ekmek yerken başkası görecek, canı çekecek... O zaman o görme kabiliyeti kalmamış. O zaman gelenin ne olduğunu görmez olmuş. O zaman o görme kabiliyeti kalmamış. O zaman gelenin ne olduğunu görmez olmuş.

Bazı kulaklar bazı şeyleri duyuyor. Bazı kulaklar bazı şeyleri duyuyor.

Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî. Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî.

Alimler padişahın huzurunda münazara etmiş: Alimler padişahın huzurunda münazara etmiş:

"Hiçbir şey yoktur ki Cenâb-ı Mevlâ'yı zikr u tesbih eylemesin." diyor âyet-i kerîmede. "Hiçbir şey yoktur ki Cenâb-ı Mevlâ'yı zikr u tesbih eylemesin." diyor âyet-i kerîmede.

Başka âyet-i kerîmeler var, buyuruyor ki; Başka âyet-i kerîmeler var, buyuruyor ki;

Yüsebbihu lillâhi mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l-ard.Yüsebbihu lillâhi mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l-ard. "Şu anda yerdeki gökteki her şey Cenab-ı Hakk'ı tesbih ededuruyor." "Şu anda yerdeki gökteki her şey Cenab-ı Hakk'ı tesbih ededuruyor."

Velâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm.Velâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm. "Siz tesbihlerinin farkında değilsiniz, anlayamıyorsunuz." buyuruluyor. "Siz tesbihlerinin farkında değilsiniz, anlayamıyorsunuz." buyuruluyor.

Alimlerin bir kısmı demişler ki; "Bu, lisân-ı hâl iledir." Alimlerin bir kısmı demişler ki;

"Bu, lisân-ı hâl iledir."

Âriflerden bir tanesi diyor ki; "Hayır. Bu kulak duyar. İyi bir kulak olsa duyar." Âriflerden bir tanesi diyor ki;

"Hayır. Bu kulak duyar. İyi bir kulak olsa duyar."

Çünkü kurb-u nevâfil olduğu zaman,Çünkü kurb-u nevâfil olduğu zaman, Cenâb-ı Hakk'a kurbiyet peyda ettiği zaman insan Allah'la görür.Cenâb-ı Hakk'a kurbiyet peyda ettiği zaman insan Allah'la görür. Bî yesmeu. Hadîs-i kudsîde "Benimle görür." diyor.Bî yesmeu. Hadîs-i kudsîde "Benimle görür." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri duyurur, Allah'ın lütf u keremiyle, ihsanıyla görür, duyar. Allahu Teâlâ hazretleri duyurur, Allah'ın lütf u keremiyle, ihsanıyla görür, duyar.

Rabbimiz kendi izzetimizi anlamayı nasip eylesin.Rabbimiz kendi izzetimizi anlamayı nasip eylesin. Rabbimiz'e güzel kulluğa dönmeyi nasip etsin.Rabbimiz'e güzel kulluğa dönmeyi nasip etsin. Avare avare başka yerlerde yaban yerlerde dolaşmaktan bizleri korusun. Avare avare başka yerlerde yaban yerlerde dolaşmaktan bizleri korusun.

Vukkile bi'ş-şemsi tis'atü emlâkin yermûnehâ bi's-selci külle yevminVukkile bi'ş-şemsi tis'atü emlâkin yermûnehâ bi's-selci külle yevmin velevlâ zâlike mâ etet alâ şey'in illâ ahrakathu. velevlâ zâlike mâ etet alâ şey'in illâ ahrakathu.

Bu da Ebû Ümâme hazretlerinden bir başka hadîs-i şerîf. Bu da Ebû Ümâme hazretlerinden bir başka hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Şu güneş için Allah dokuz tane melek vazifeli kıldı..." "Şu güneş için Allah dokuz tane melek vazifeli kıldı..."

Şu parlayan güneş için... Ne yaparlar? Şu parlayan güneş için...

Ne yaparlar?

Yermûnehâ bi's-selci külle yevmin. "Her gün buna soğutacak buz atarlar, soğuturlar." Yermûnehâ bi's-selci külle yevmin. "Her gün buna soğutacak buz atarlar, soğuturlar."

"Eğer böyle olmasaydı, neyin üstüne gelirse bu güneş hepsini yakardı!" "Eğer böyle olmasaydı, neyin üstüne gelirse bu güneş hepsini yakardı!"

Eğer böyle bir soğutulması olmasaydı... Eğer böyle bir soğutulması olmasaydı...

Güneşin içinde -bu güneşin harareti, kitaplardan biliyorsunuz,Güneşin içinde -bu güneşin harareti, kitaplardan biliyorsunuz, biz de başkasının yalancısıyız- atom patlamaları oluyor.biz de başkasının yalancısıyız- atom patlamaları oluyor. Devamlı zicirleme patlamalar oluyor da o patlamalardan,Devamlı zicirleme patlamalar oluyor da o patlamalardan, milyonlarca milyarlarca mesafelerden o ışıkların harareti bize geliyor da bizi yakıyor.milyonlarca milyarlarca mesafelerden o ışıkların harareti bize geliyor da bizi yakıyor. Ne kadar uzakta, akıl hayale gelmeyecek kadar, kelimelerle tarifi,Ne kadar uzakta, akıl hayale gelmeyecek kadar, kelimelerle tarifi, zihne yerleştirmesi kolay olmayacak kadar uzaktan sıcaklığı bize geliyor. zihne yerleştirmesi kolay olmayacak kadar uzaktan sıcaklığı bize geliyor.

Şu Çernobil atom santrali faciasından kıyas ediverin.Şu Çernobil atom santrali faciasından kıyas ediverin. Adamlar biraz kontrolünü kaçırdılar, üstüne kum yığmışlar,Adamlar biraz kontrolünü kaçırdılar, üstüne kum yığmışlar, kurşun yığmışlar, bilmem ne yapmışlar, gömmüşler...kurşun yığmışlar, bilmem ne yapmışlar, gömmüşler... Aşağıda o çekirdeğin yanması kaç asır devam edecek diyorlar...Aşağıda o çekirdeğin yanması kaç asır devam edecek diyorlar... Bir deli kuvvet ki elinden bir kaçtı mı insanın ne yapacağı belli olmaz.Bir deli kuvvet ki elinden bir kaçtı mı insanın ne yapacağı belli olmaz. Çıkan bulutlar o tarafa gitti mi oranın ahâlisinin yüreği ağzına geliyor,Çıkan bulutlar o tarafa gitti mi oranın ahâlisinin yüreği ağzına geliyor, bu tarafa geldi mi buranın ahâlisinin yüreği ağzına geliyor. bu tarafa geldi mi buranın ahâlisinin yüreği ağzına geliyor.

Allah dilerse bir bulutla bütün ahâlinin canını alır; her şeye kâdir.Allah dilerse bir bulutla bütün ahâlinin canını alır; her şeye kâdir. Bir atom patlamasının kontrolden çıkması... Adamlar orada bu işi normal işletip duruyorlardı.Bir atom patlamasının kontrolden çıkması... Adamlar orada bu işi normal işletip duruyorlardı. Kontrolden bir çıkması Avrupa için tehlike oldu, bizim memleketin hudutlarına kadar tehlike yanaştı.Kontrolden bir çıkması Avrupa için tehlike oldu, bizim memleketin hudutlarına kadar tehlike yanaştı. Rüzgar neyse başka tarafa süpürdü, bize bir zarar gelmedi. Allah'ın yine lütfu...Rüzgar neyse başka tarafa süpürdü, bize bir zarar gelmedi. Allah'ın yine lütfu... Yine bu dualıların, oruçluların, niyazlıların, sabîlerin, zayıfların duası berekâtıyladır.Yine bu dualıların, oruçluların, niyazlıların, sabîlerin, zayıfların duası berekâtıyladır. Öbür tarafta kim bilir neler oldu öteki ülkelerde... Ne radyasyonlar oldu...Öbür tarafta kim bilir neler oldu öteki ülkelerde... Ne radyasyonlar oldu... Önümüzdeki yıllarda ne zararlar çıkacak... Önümüzdeki yıllarda ne zararlar çıkacak...

Hem de dikkat ediyor musunuz, Rusya'nın göbeği, tam merkezi.Hem de dikkat ediyor musunuz, Rusya'nın göbeği, tam merkezi. Tam böyle has, beyaz Rusların olduğu yerler. Allah öbür taraflarda yapmıyor da orada... Tam böyle has, beyaz Rusların olduğu yerler. Allah öbür taraflarda yapmıyor da orada...

Her şeye kâdir. Her şeye kâdir.

Biz Allah'a iyi kul olsak buradan duayla o herifleri tepeleriz!Biz Allah'a iyi kul olsak buradan duayla o herifleri tepeleriz! Ama kabahat bizde de Allah onlarla bizi cezalandırıyor. Kabahat bizde olduğundan... Ama kabahat bizde de Allah onlarla bizi cezalandırıyor. Kabahat bizde olduğundan...

Bizim işimizin kurtuluşu, derdimizin devası, hastalığımızın şifası Allah'a kulluğa dönmektedir. Bizim işimizin kurtuluşu, derdimizin devası, hastalığımızın şifası Allah'a kulluğa dönmektedir.

Güneşin içinde bu patlamaların binlercesi oluyor;Güneşin içinde bu patlamaların binlercesi oluyor; Çernobil hadisesinin ne kadar daha büyüğü patlıyor, patlıyor, patlıyor...Çernobil hadisesinin ne kadar daha büyüğü patlıyor, patlıyor, patlıyor... Atom bombaları, devamlı patlamalarla müthiş radyasyonlar, müthiş enerjiler...Atom bombaları, devamlı patlamalarla müthiş radyasyonlar, müthiş enerjiler... Güneşin altında yazın biraz fazla kaldı mı insanın derisi hemen kanser oluyor.Güneşin altında yazın biraz fazla kaldı mı insanın derisi hemen kanser oluyor. Burada, bu kadar uzak mesafede...Burada, bu kadar uzak mesafede... Bunu Allah kollamasa, Allahu Teâlâ hazretleri bunu meleklerine zaptettirmese mahveder bu, mahveder. Bunu Allah kollamasa, Allahu Teâlâ hazretleri bunu meleklerine zaptettirmese mahveder bu, mahveder.

Farkında olmadığımız nice nice nimetlerle, tedbirlerle korunuyoruz kardeşlerim.Farkında olmadığımız nice nice nimetlerle, tedbirlerle korunuyoruz kardeşlerim. Nice tedbirlerle korunuyoruz da koruyucumuzdan haberimiz yok! Nice tedbirlerle korunuyoruz da koruyucumuzdan haberimiz yok!

Vukkile bi'r-rükni'l-yemâniyyi seb'ûne meleken.Vukkile bi'r-rükni'l-yemâniyyi seb'ûne meleken. Fe-men kâle: Allâhümme innî es'elüke'l-afve ve'l-âfiyete fi'd-dünyâ ve'l-âhireti.Fe-men kâle: Allâhümme innî es'elüke'l-afve ve'l-âfiyete fi'd-dünyâ ve'l-âhireti. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. Kâlû: Âmîn. Ve men fâvaza'r-rükne'l-esvede fe-innemâ yüfâvidu yede'r-rahmâni. Kâlû: Âmîn. Ve men fâvaza'r-rükne'l-esvede fe-innemâ yüfâvidu yede'r-rahmâni.

Bu hadîs-i şerîf İbn Mâce'de. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Bu hadîs-i şerîf İbn Mâce'de. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Kâbe'nin dört köşesi var. Kâbe-i Müşerrefe dört köşeli bir bina. Bir köşesinde Hacerü'l-Esved var.Kâbe'nin dört köşesi var. Kâbe-i Müşerrefe dört köşeli bir bina. Bir köşesinde Hacerü'l-Esved var. el-Hacerü'l-Esved, Arapçası "kara taş" demek.el-Hacerü'l-Esved, Arapçası "kara taş" demek. Ama o karalığın şerefi çok yüksek. Onun için bir kısmı da demişler ki;Ama o karalığın şerefi çok yüksek. Onun için bir kısmı da demişler ki; el-Hacerü'l-Es'ad, "en mutlu taş" demek. "En mutlu taş" mânasına geliyor. el-Hacerü'l-Es'ad, "en mutlu taş" demek. "En mutlu taş" mânasına geliyor.

Bir köşesinde Hacer-i Esved var, oradan saatin ibresinin tersi istikamette gidiyorsunuz,Bir köşesinde Hacer-i Esved var, oradan saatin ibresinin tersi istikamette gidiyorsunuz, yukarıdaki köşe rükn-ü ırakî. Oradan bir yuvarlak yarım duvar var.yukarıdaki köşe rükn-ü ırakî. Oradan bir yuvarlak yarım duvar var. O duvarın önünden dönerek bu tarafa geliyorsunuz, bu taraftaki köşesi rükn-ü şâmî.O duvarın önünden dönerek bu tarafa geliyorsunuz, bu taraftaki köşesi rükn-ü şâmî. Bu rükn-ü ırakî ile rükn-ü şâmî arasında yarım duvarın önüne doğru altınoluk,Bu rükn-ü ırakî ile rükn-ü şâmî arasında yarım duvarın önüne doğru altınoluk, Kâbe'nin üstüne yağan yağmuru şaldır şaldır aşağı akıtan oluk var.Kâbe'nin üstüne yağan yağmuru şaldır şaldır aşağı akıtan oluk var. Tabii bir yağmur yağdığı zaman âşıklar onun altında birbirini güvercinler gibi yiyorlar,Tabii bir yağmur yağdığı zaman âşıklar onun altında birbirini güvercinler gibi yiyorlar, o yağmur bizim üstümüze yağsın diye. O rahmetin kendisine isabet etmesi içino yağmur bizim üstümüze yağsın diye. O rahmetin kendisine isabet etmesi için o oluğun altında, güvercinler hani dane attığın zaman üşüşürler, öyle üşüşüyorlar. o oluğun altında, güvercinler hani dane attığın zaman üşüşürler, öyle üşüşüyorlar.

Rükn-ü ırakî, rükn-ü şâmî... Rükn-ü ırakî, rükn-ü şâmî...

Peki öbür köşe ne? Rükn-ü şamî'den sonra rükn-ü yemânî.Peki öbür köşe ne?

Rükn-ü şamî'den sonra rükn-ü yemânî.
Hacer-i Esved bu tarafta, Hacer-i Esved sağımda kalırsa, soldaki köşe de rükn-ü yemânî'dir;Hacer-i Esved bu tarafta, Hacer-i Esved sağımda kalırsa, soldaki köşe de rükn-ü yemânî'dir; "Yemen köşesi, Yemen'e bakan köşe" demek. "Yemen köşesi, Yemen'e bakan köşe" demek.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Rükn-ü yemânî -Yemen'e doğru bakan köşede ki oradan yürüdü mü"Rükn-ü yemânî -Yemen'e doğru bakan köşede ki oradan yürüdü mü Hacer-i Esved köşesine gelirsin- o köşede yetmiş melek var." Hacer-i Esved köşesine gelirsin- o köşede yetmiş melek var."

Ne yaparlar? "Kim oraya gelip de şu duayı okursa onlar 'Âmîn!' derler." Ne yaparlar?

"Kim oraya gelip de şu duayı okursa onlar 'Âmîn!' derler."

Vazifeleri o. Nedir o dua? Vazifeleri o.

Nedir o dua?

Allâhümme innî es'elüke'l-afve ve'l-âfiyete fi'd-dünyâ ve'l-âhireti.Allâhümme innî es'elüke'l-afve ve'l-âfiyete fi'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Yâ Rabbi! Ben senden dünyada ve âhirette af ve âfiyet isterim."Yâ Rabbi! Ben senden dünyada ve âhirette af ve âfiyet isterim. Günahlarımı affeyle, dertlerden, hastalıklardan, maddî mânevî,Günahlarımı affeyle, dertlerden, hastalıklardan, maddî mânevî, görünür görünmez sıkıntılardan beni muaf eyle, afiyette eyle." demek. Sonra; görünür görünmez sıkıntılardan beni muaf eyle, afiyette eyle." demek.

Sonra;

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. "Rabbimiz! Mevlâmız, sahibimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."Rabbimiz! Mevlâmız, sahibimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Cehennem azabından bizi koru yâ Rabbi!" diye dua ettiği zaman o melekler "Âmîn!" derler. Cehennem azabından bizi koru yâ Rabbi!"

diye dua ettiği zaman o melekler "Âmîn!" derler.

Rükn-ü yemanîdeki melekler, yetmişi birden "Âmîn!" derler. Rükn-ü yemanîdeki melekler, yetmişi birden "Âmîn!" derler.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2