Namaz Vakitleri

21 Şevvâl 1445
30 Nisan 2024
İmsak
04:20
Güneş
05:58
Öğle
13:06
İkindi
16:56
Akşam
20:05
Yatsı
21:37
Detaylı Arama

Hurûf-u Mukattaa

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Tefsir Dersleri
Gurbet Sohbetleri
19 Şa'bân 1419 / 08.12.1998
Avustralya

İçerik

Hurûf-u Mukattaa’nın Anlamı

Hurûf-u Mukattaa ile Başlayan Sûrelerin Özelliği

Yahudilerin Hesabı ve Şaşırmaları

Muhkem ve Müteşâbih Ayetler

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Tümünü Göster
İzledim/Dinledim, Hediyemi Al Hata Bildir/Öneride Bulun

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

 Allah'ın rahmeti, bereketi, selâmı, ihsânı, ikrâmı, her türlü güzel şeyler üzerinize olsun. Allah'ın rahmeti, bereketi, selâmı, ihsânı, ikrâmı, her türlü güzel şeyler üzerinize olsun. Allah sizlere nasîb eylesin... Bugün, Kur'ân-ı Kerîm'in ikinci sûresi olan; Allah sizlere nasîb eylesin...

Bugün, Kur'ân-ı Kerîm'in ikinci sûresi olan; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medîne-i Münevvere'ye hicret ettiği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medîne-i Münevvere'ye hicret ettiği zaman ilk inen sûre; -tabiiilk inen sûre; -tabii Medine'de ilk inen sûre olmakla beraber, buna rağmen içinde en son inen âyet de mevcutMedine'de ilk inen sûre olmakla beraber, buna rağmen içinde en son inen âyet de mevcut - Kur'ân-ı Kerîm'in zirvesi, çok mühim bir sûre;- Kur'ân-ı Kerîm'in zirvesi, çok mühim bir sûre; Kûfiyyûn, Kûfeli İslâm alimlerinin, mütehassıslarının kanaatine göre 286 âyet olan; Kûfiyyûn, Kûfeli İslâm alimlerinin, mütehassıslarının kanaatine göre 286 âyet olan; çok nurları ihtiva etmesi dolayısıyla "en nurlu" mânasına gelen ez-Zehrâ ismiyle isimlendirilen çok nurları ihtiva etmesi dolayısıyla "en nurlu" mânasına gelen ez-Zehrâ ismiyle isimlendirilen ve içinde bakara yani Benî İsrâil'in, yahudilerin kesmeleri gereken kurbanıve içinde bakara yani Benî İsrâil'in, yahudilerin kesmeleri gereken kurbanı kesmekte nasıl tereddütler geçirdiklerini anlatan kıssa da olduğundan, kesmekte nasıl tereddütler geçirdiklerini anlatan kıssa da olduğundan, o kıssanın sebebiyle el-Bakara ismi [verilen;] veyahut da [içinde] Âyetel-Kürsî olduğundan,o kıssanın sebebiyle el-Bakara ismi [verilen;] veyahut da [içinde] Âyetel-Kürsî olduğundan, o da çok mühim bir âyet-i kerîme olduğundan, o da çok mühim bir âyet-i kerîme olduğundan, el-Kürsî sûresi denilen sûrenin birinci âyetine Allah'ın lütfuyla, izniyle,el-Kürsî sûresi denilen sûrenin birinci âyetine Allah'ın lütfuyla, izniyle, Allah'a sığınarak, Allah'ın ismiyle, Allah'tan yardım dileyerek başlıyoruz. Allah'a sığınarak, Allah'ın ismiyle, Allah'tan yardım dileyerek başlıyoruz.

Alimlerin çoğunun kanaatine göre, bu mübarek sûrenin birinci âyet-i kerîmesi Elif, lâm, mîm'dir.Alimlerin çoğunun kanaatine göre, bu mübarek sûrenin birinci âyet-i kerîmesi Elif, lâm, mîm'dir. Bu birinci âyettir. Elif, lâm, mîm...Bu birinci âyettir. Elif, lâm, mîm... Bu kadar. Yani bir "elif" harfi, bir "lâm" harfi, bir "mim" harfi; bu bir âyet-i kerîmedir. Bu kadar. Yani bir "elif" harfi, bir "lâm" harfi, bir "mim" harfi; bu bir âyet-i kerîmedir. Ve böylece üç harf yapışık, bitişik olarak bulunduğu halde, elif kendinden sonra gelenVe böylece üç harf yapışık, bitişik olarak bulunduğu halde, elif kendinden sonra gelen harfle bitişmez ama lam ile mim bitişmiştir. harfle bitişmez ama lam ile mim bitişmiştir. [Bir kelime gibi yazıldığı halde] ayrı ayrı okunur; bir kelime gibi okunmaz.[Bir kelime gibi yazıldığı halde] ayrı ayrı okunur; bir kelime gibi okunmaz. Tek tek okunduğu için buna kat' edilerek, kesilerek, Tek tek okunduğu için buna kat' edilerek, kesilerek, kesik kesik okunan mânasına "hurûf-u mukattaa" denilir. kesik kesik okunan mânasına "hurûf-u mukattaa" denilir.

Bu gibi harfler, Kur'ân-ı Kerîm'in 29 sûresinin başında vardır. Misalleri verelim: Bu gibi harfler, Kur'ân-ı Kerîm'in 29 sûresinin başında vardır. Misalleri verelim:

İşte bu Elif, lâm, mîm; sonra, Elif, lâm, mîm, râ; Elif, lâm, mîm, sâd; Hâ, mîm; İşte bu Elif, lâm, mîm; sonra, Elif, lâm, mîm, râ; Elif, lâm, mîm, sâd; Hâ, mîm; Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf; Kâf, hâ, yâ ayn, sâd; Kâf; Sâd; Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf; Kâf, hâ, yâ ayn, sâd; Kâf; Sâd; Nûn; Tâ, sîn, mîm; Tâ, sîn gibi Nûn; Tâ, sîn, mîm; Tâ, sîn gibi şekillerde bu hurûf-u mukattaa yani kesik kesik okunan harflerden ibaret başlangıçlar Kur'ân-ı Kerîm'in 29 sûresinde geçiyor. şekillerde bu hurûf-u mukattaa yani kesik kesik okunan harflerden ibaret başlangıçlar Kur'ân-ı Kerîm'in 29 sûresinde geçiyor. Bazı sûrelerde bunlar başlı başına âyettir, bazılarında da birinci âyetin başlangıcıdır,Bazı sûrelerde bunlar başlı başına âyettir, bazılarında da birinci âyetin başlangıcıdır, başlıbaşına âyet değildir. başlıbaşına âyet değildir.

Bu hurûf-u mukattaa acaba ne anlama geliyor? Bu hurûf-u mukattaa acaba ne anlama geliyor?

 Bu hususta müfessirler yani Kur'ân-ı Kerîm'in açıklamasını yapan büyük mübarek alimler; Bu hususta müfessirler yani Kur'ân-ı Kerîm'in açıklamasını yapan büyük mübarek alimler; takvâ ehli, titiz, mübarek din büyüklerimiz çeşitli davranışlar sergilemişlerdir, takvâ ehli, titiz, mübarek din büyüklerimiz çeşitli davranışlar sergilemişlerdir, çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir.

Davranışlarından, davranış çeşitlerinden birincisi; bir kısmı demiştir ki: Davranışlarından, davranış çeşitlerinden birincisi; bir kısmı demiştir ki: "Bunlar Allahu Teâlâ hazretlerinin bildiği, 'Allah bilir.' deyip"Bunlar Allahu Teâlâ hazretlerinin bildiği, 'Allah bilir.' deyip bizim de susmamız gereken remizli işaretlerdir.bizim de susmamız gereken remizli işaretlerdir. Biz bu konuda bir şey söylememeyi tercih ederiz." demişlerdir.Biz bu konuda bir şey söylememeyi tercih ederiz." demişlerdir. Çünkü; "yanlış bir şey söylemek tehlikeli olabilir" diye, bir şey söylememeyi,Çünkü; "yanlış bir şey söylemek tehlikeli olabilir" diye, bir şey söylememeyi, tefsir etmemeyi tercih etmişlerdir. tefsir etmemeyi tercih etmişlerdir. Bu bir davranış şeklidir. Bu bir davranış şeklidir.

Bazıları da tefsir etmişlerdir, bazı açıklamaları ileri sürmüşler, söylemişlerdir. Bazıları da tefsir etmişlerdir, bazı açıklamaları ileri sürmüşler, söylemişlerdir. Bu ileri sürülen açıklamaların bir kısmı, kendilerine gelen rivâyetlerden,Bu ileri sürülen açıklamaların bir kısmı, kendilerine gelen rivâyetlerden, hadislerden kaynaklanmıştır. hadislerden kaynaklanmıştır. Bir kısmı da kendilerinin bu husustaki tahmin ve görüşlerinden kaynaklanmıştır. Bir kısmı da kendilerinin bu husustaki tahmin ve görüşlerinden kaynaklanmıştır.

Mesela [bu harflerin] bir mânası olduğunu, mânası hakkında fikir söyleyenlerden bir kısmı; Mesela [bu harflerin] bir mânası olduğunu, mânası hakkında fikir söyleyenlerden bir kısmı; İnnemâ hiye esmâu's-suver. "Bunlar sûrelerin isimleridir." demişlerdir. İnnemâ hiye esmâu's-suver. "Bunlar sûrelerin isimleridir." demişlerdir. Nitekim Bakara sûresi'ne bizim Türkiyemiz'de "Büyük Elif lâm mîm" derler... Nitekim Bakara sûresi'ne bizim Türkiyemiz'de "Büyük Elif lâm mîm" derler... Hâmîm sûresi derler, Yâsîn sûresi diyoruz.Hâmîm sûresi derler, Yâsîn sûresi diyoruz. Bunlar sizin bildiğiniz, kulağınıza gelmiş olan şeyler. Bunlar sûrelerin isimleridir diyenler var. Bunlar sizin bildiğiniz, kulağınıza gelmiş olan şeyler. Bunlar sûrelerin isimleridir diyenler var. Evet, böyle başladıkları için, gerçekten de [bazı sûrelerde] isim gibi kullanılmıştır. Evet, böyle başladıkları için, gerçekten de [bazı sûrelerde] isim gibi kullanılmıştır.

 Bazıları da demişlerdir ki: Hiye ismün min esmâillâhi teâlâ. Bazıları da demişlerdir ki: Hiye ismün min esmâillâhi teâlâ. "Bunlar Cenâb-ı Mevlâ'nın Esmâ-i Hüsnâ'sından bazılarıdır.""Bunlar Cenâb-ı Mevlâ'nın Esmâ-i Hüsnâ'sından bazılarıdır." İbn Abbas [radıyallahu anhümâ]'dan rivâyet edildiğine göre,İbn Abbas [radıyallahu anhümâ]'dan rivâyet edildiğine göre, Süddî [isimli alim,] İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya; "Hâ mîm ne demek;Süddî [isimli alim,] İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya; "Hâ mîm ne demek; Tâ sîn ne demek, Elif, lâm, mîm ne demek?" diye sormuş. Tâ sîn ne demek, Elif, lâm, mîm ne demek?" diye sormuş. İbn Abbas buyurmuş ki: Hiye ismullâhi'l-a'zam. "Onlar Allah'ın en büyük isimleridir." İbn Abbas buyurmuş ki: Hiye ismullâhi'l-a'zam. "Onlar Allah'ın en büyük isimleridir."

Bir kısmı demişler ki; "Bunlar kasemdir, yemindir." Bir kısmı demişler ki; "Bunlar kasemdir, yemindir."

Bir kısmı demişlerdir ki, bunun şöyle mânası vardır. Bir kısmı demişlerdir ki, bunun şöyle mânası vardır. mesela Ebüd-Duhâ bunu İbn Abbas'tan rivâyet etmiş; mesela Ebüd-Duhâ bunu İbn Abbas'tan rivâyet etmiş;

 Elif, lâm, mîm ne demek? Kâle enellâhu a'lemu. Elif, lâm, mîm ne demek?

Kâle enellâhu a'lemu. 'Ben bu Kur'ân-ı Kerîm'i vahyeden, gönderen Allah'ım." A'lemü. 'Ben bu Kur'ân-ı Kerîm'i vahyeden, gönderen Allah'ım." A'lemü. "Her şeyi en iyi, tam mânasıyla bilirim.' mânasını ifade eder." demiş. "Her şeyi en iyi, tam mânasıyla bilirim.' mânasını ifade eder." demiş.

Olur mu böyle; elif "ene, ben" demek, "a'lem" lâm mim ile böyle kısa yazmak? Olur mu böyle; elif "ene, ben" demek, "a'lem" lâm mim ile böyle kısa yazmak?

Evet, Arapların âdetleri içinde vardır. Bazen bir tek harfi bir cümlenin, bir kelimenin, Evet, Arapların âdetleri içinde vardır. Bazen bir tek harfi bir cümlenin, bir kelimenin, bir mânanın ifadesi olarak kullanmışlardır.bir mânanın ifadesi olarak kullanmışlardır. Arap şairlerinden cahiliye devrinde şiir yazan insanlardan Arap şairlerinden cahiliye devrinde şiir yazan insanlardan yani Kur'an'den önce lisanda böyle kullanmışlardır, böyle şeyler vardır.yani Kur'an'den önce lisanda böyle kullanmışlardır, böyle şeyler vardır. Mesela, "elif" dediğin zaman Ahmed'e delâlet eder. Kullanılan bir şey... Mesela, "elif" dediğin zaman Ahmed'e delâlet eder. Kullanılan bir şey...

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın böyle rivâyet etmesi, söylemesi bir görgüye, bilgiye, İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın böyle rivâyet etmesi, söylemesi bir görgüye, bilgiye, çevredeki kullanışa dayandığı muhakkak. çevredeki kullanışa dayandığı muhakkak. Zâten bu 14 cins harf olan, 29 sûrenin başında bulunan bu çeşitli hurûf-u mukattaatın, Zâten bu 14 cins harf olan, 29 sûrenin başında bulunan bu çeşitli hurûf-u mukattaatın, bu tek tek harflerin her birinin hangi kelimeye delâlet ettiğini söyleyen alimler de çıkmıştır. " bu tek tek harflerin her birinin hangi kelimeye delâlet ettiğini söyleyen alimler de çıkmıştır. " Araplar bunu şurada kullanıyor, bu şu demektir." gibi söyleyenler olmuştur. Araplar bunu şurada kullanıyor, bu şu demektir." gibi söyleyenler olmuştur.

Bir kısmı demişlerdir ki: "Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın Esmâ-i Hüsnâ'sından bazılarının, Bir kısmı demişlerdir ki: "Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın Esmâ-i Hüsnâ'sından bazılarının, bir harfle böylece ifadesidir." bir harfle böylece ifadesidir." Mesela bunu açıklayacak bir izah olarak: "Elif, Allah sözüne delâlet eder.Mesela bunu açıklayacak bir izah olarak: "Elif, Allah sözüne delâlet eder. Lâm, Cenâb-ı Hakk'ın Esma-i Hüsnâ'sından "Latîf" sözüne [ismine] delâlet eder. Lâm, Cenâb-ı Hakk'ın Esma-i Hüsnâ'sından "Latîf" sözüne [ismine] delâlet eder. Mîm, "Mecîd" ismine delâlet eder." gibi açıklamalar yapılmıştır.Mîm, "Mecîd" ismine delâlet eder." gibi açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca, "Elif Allahu Teâlâ hazretlerinin a'lâullah [olduğuna] yani lütuf ve ikrâmâtına; lâm, Ayrıca, "Elif Allahu Teâlâ hazretlerinin a'lâullah [olduğuna] yani lütuf ve ikrâmâtına; lâm, Allah'ın lütfuna yani Allahu Teâlâ hazretleri'nin kullarına lütfen verdiği şeylere;Allah'ın lütfuna yani Allahu Teâlâ hazretleri'nin kullarına lütfen verdiği şeylere; mim mecdullâh, Allah'ın mecd ü azametine, şânına delâlet eder." diye izah etmişlerdir. mim mecdullâh, Allah'ın mecd ü azametine, şânına delâlet eder." diye izah etmişlerdir.

Bu hurûf-u mukattaatın, böyle tek tek kullanılmasının sebebi hakkında da bazıları demişlerdir ki: Bu hurûf-u mukattaatın, böyle tek tek kullanılmasının sebebi hakkında da bazıları demişlerdir ki: "Bunlar bir sûreyi öteki sûreden ayırmak için kullanılmıştır." "Bunlar bir sûreyi öteki sûreden ayırmak için kullanılmıştır." Ama sûreleri birbirinden ayırmak için zaten Bismillâhirrahmânirrahîm diye bir başlık konuluyor.Ama sûreleri birbirinden ayırmak için zaten Bismillâhirrahmânirrahîm diye bir başlık konuluyor. Her sûrenin başında da yok. Demek ki, bu çok kabul görmüş bir izah tarzı değil. Her sûrenin başında da yok. Demek ki, bu çok kabul görmüş bir izah tarzı değil.

Bir kısmı da; "Dikkati çekip, merakı uyandırmak için, böyle bir başlangıçla Bir kısmı da; "Dikkati çekip, merakı uyandırmak için, böyle bir başlangıçla Cenâb-ı Hak başlamıştır ki, dinleyenler pürdikkat,Cenâb-ı Hak başlamıştır ki, dinleyenler pürdikkat, 'Ne diyor, bunun anlamı nedir?' diye zihinlerini derlesinler, toplasınlar." gibi'Ne diyor, bunun anlamı nedir?' diye zihinlerini derlesinler, toplasınlar." gibi bir şekilde düşünmüşlerdir. bir şekilde düşünmüşlerdir.

Bazıları da; "Bu harflerin böyle zikredilmesi, işte Kur'ân-ı Kerîm'in Allah tarafından birtakımBazıları da; "Bu harflerin böyle zikredilmesi, işte Kur'ân-ı Kerîm'in Allah tarafından birtakım esrâr-ı ilâhiyyeyi ihtivâ eden bir ilâhî kelâm olarak indirilmesi dolayısıyla,esrâr-ı ilâhiyyeyi ihtivâ eden bir ilâhî kelâm olarak indirilmesi dolayısıyla, işte böyle bazı işaretleri, esrarı vardır. işte böyle bazı işaretleri, esrarı vardır. 'Haydi bakalım, anlayabilirseniz anlayın da görelim!' diye 'Haydi bakalım, anlayabilirseniz anlayın da görelim!' diye Kur'ân-ı Kerîm'in îcâzını, belâğatını, vecizliğini veKur'ân-ı Kerîm'in îcâzını, belâğatını, vecizliğini ve i'câzını; yani mûcize oluşunu, âciz bırakıcılığını, kimse tarafından taklid edilemezliğini, i'câzını; yani mûcize oluşunu, âciz bırakıcılığını, kimse tarafından taklid edilemezliğini, şânına yaklaşılamaz, derecesine çıkılamaz yükseklikte olduğunuşânına yaklaşılamaz, derecesine çıkılamaz yükseklikte olduğunu gösteren [bir] başlangıçtır." diye izahlar yapmışlardır. gösteren [bir] başlangıçtır." diye izahlar yapmışlardır.

Bazı alimler dikkati çekmişler; bu 29 sûreye böyle hurûf-u mukattaa ile başlanıyor, Bazı alimler dikkati çekmişler; bu 29 sûreye böyle hurûf-u mukattaa ile başlanıyor, bu sûrelerin genel özelliği, hepsinin başında Kur'ân-ı Kerîm'in,bu sûrelerin genel özelliği, hepsinin başında Kur'ân-ı Kerîm'in, Allah'ın kelâmının önemi üzerinde durulması...Allah'ın kelâmının önemi üzerinde durulması... Yani bu hurûf u mukattaatın arkasından, Allah kelâmının, Kur'ân-ı Kerîm'in,Yani bu hurûf u mukattaatın arkasından, Allah kelâmının, Kur'ân-ı Kerîm'in, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e inen vahyin önemli olduğunu,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e inen vahyin önemli olduğunu, hürmet ve dikkat edilmesi gerektiğini gösteren âyetler geliyor.hürmet ve dikkat edilmesi gerektiğini gösteren âyetler geliyor. Bu da ilgi çekici bir şey...Bu da ilgi çekici bir şey... Yani, "Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili hususlarda bakın, ayağınızı denk alın, hürmetinizi takının!Yani, "Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili hususlarda bakın, ayağınızı denk alın, hürmetinizi takının! Bu Kur'ân-ı Kerîm bu kadar önemlidir." diye, o önemi vurgulayan [bir] başlangıç... Bu Kur'ân-ı Kerîm bu kadar önemlidir." diye, o önemi vurgulayan [bir] başlangıç...

Hakîkaten de bu hurûf-u mukattaat ile başlayan sûreleri düşünecek olursak;Hakîkaten de bu hurûf-u mukattaat ile başlayan sûreleri düşünecek olursak; bu Bakara'da; Elîf, lâm, mîm. Zâlikel-kitâbü lâ raybe fîh diye devam ediyor. bu Bakara'da; Elîf, lâm, mîm. Zâlikel-kitâbü lâ raybe fîh diye devam ediyor. Kitap, yani Kur'ân-ı Kerîm geçiyor. Kitap, yani Kur'ân-ı Kerîm geçiyor.

Başka yerde; Elîf, lâm, mîm. Allâhu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm. Başka yerde; Elîf, lâm, mîm. Allâhu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm. Nezzele aleyke'l-kitâbe bi'l-hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi... Nezzele aleyke'l-kitâbe bi'l-hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi... Burda da bakınız, yine kitap geçiyor. Burda da bakınız, yine kitap geçiyor.

Elîf, lâm, mîm.sâd. Kitâbün ünzile ileyke felâ yekün fî sadrike haracün minhü....Elîf, lâm, mîm.sâd. Kitâbün ünzile ileyke felâ yekün fî sadrike haracün minhü.... Yine burada, Elîf, lâm, mîm, sâd. hurûf-u mukattaattan sonra,Yine burada, Elîf, lâm, mîm, sâd. hurûf-u mukattaattan sonra, kitap, [yani] Kur'ân-ı Kerîm zikri geçiyor. kitap, [yani] Kur'ân-ı Kerîm zikri geçiyor.

Elif, lâm, râ, kitâbün enzelnâhu ileykeElif, lâm, râ, kitâbün enzelnâhu ileyke li-tuhrice'n-nâse mine'z-zulümâti ile'n-nûri. "Sana indirdiğimiz kitap, li-tuhrice'n-nâse mine'z-zulümâti ile'n-nûri. "Sana indirdiğimiz kitap, insanları zulmetlerden nûra kavuşturmak için." diye yine kitap,insanları zulmetlerden nûra kavuşturmak için." diye yine kitap, yani Kitab-ı Kutsî, Allah'ın kelâmı [geçiyor.] yani Kitab-ı Kutsî, Allah'ın kelâmı [geçiyor.]

Elîf, lâm, mîm. Tenzîlü'l-kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil-âlemîn.Elîf, lâm, mîm. Tenzîlü'l-kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil-âlemîn. Yine hurûf-u mukattaattan sonra,Yine hurûf-u mukattaattan sonra, "Kitabın indirilişi şeksiz, şüphesiz alemlerin Rabbindendir." [diye bildiriliyor.] "Kitabın indirilişi şeksiz, şüphesiz alemlerin Rabbindendir." [diye bildiriliyor.]

Hâ, mîm. Tenzilü'l-kitâbi mine'r-Rahmani'r-Rahîm. Hâ, mîm. Tenzilü'l-kitâbi mine'r-Rahmani'r-Rahîm.

 Hâ, mîm. Ayn, sîn, kâf. Kezâlike yûhî ileyke ve ilellezîne min kablikellâhü'l-azîzü'l-hakîm. Hâ, mîm. Ayn, sîn, kâf. Kezâlike yûhî ileyke ve ilellezîne min kablikellâhü'l-azîzü'l-hakîm. "İşte Allah böyle sana ve senden öncekilere bu tarzda vahyetmiştir." diye hep kutsal kitaptan,"İşte Allah böyle sana ve senden öncekilere bu tarzda vahyetmiştir." diye hep kutsal kitaptan, Kur'ân-ı Kerîm'den bahseden sûrelerin başında bu harfler var diye,Kur'ân-ı Kerîm'den bahseden sûrelerin başında bu harfler var diye, bu harflerin mânasını anlamak hususunda gayret sarfeden bazı alimler buna dikkati çekmişler. bu harflerin mânasını anlamak hususunda gayret sarfeden bazı alimler buna dikkati çekmişler.

Bir ârif kimse de [ne yapmış!] Çok hoşuma gitti, size [de] nakledeyim. Bir ârif kimse de [ne yapmış!] Çok hoşuma gitti, size [de] nakledeyim. Bu harfler 14 tane harf. Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerin başında tek tek okunanBu harfler 14 tane harf. Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerin başında tek tek okunan Yasîn, Tâ, Sîn, Mîm, Elif Lâm Mîm, Sâd, Nûn, Kâf gibi tek olarak okunan bu harfler Yasîn, Tâ, Sîn, Mîm, Elif Lâm Mîm, Sâd, Nûn, Kâf gibi tek olarak okunan bu harfler 14 cins harf yani alfabenin harflerinin yarısı kadar. 14 cins harf yani alfabenin harflerinin yarısı kadar. "Bu 14 harf hangi harfler yani hangileri hurûf-u mukattaa olarak kullanılmış?" diye "Bu 14 harf hangi harfler yani hangileri hurûf-u mukattaa olarak kullanılmış?" diye hatırda kalsın düşüncesiyle bir ârif zât bunları şöyle bir ibârede toplamış: hatırda kalsın düşüncesiyle bir ârif zât bunları şöyle bir ibârede toplamış: Nassun hakîmün kâtı'un lehû sırr. Nassun hakîmün kâtı'un lehû sırr. Bu ibare hem sûrelerin başında bulunan hurûf-u mukattaa olan 14 harfi ihtivâ ediyor, Bu ibare hem sûrelerin başında bulunan hurûf-u mukattaa olan 14 harfi ihtivâ ediyor, içine alıyor hem de biraz da tarif gibi. içine alıyor hem de biraz da tarif gibi. O bakımdan da güzel, onun mânasını size söyleyeyim. O bakımdan da güzel, onun mânasını size söyleyeyim.

Nassun hakîmin. "Hikmetli bir belge, nass." Nassun hakîmin. "Hikmetli bir belge, nass." Kâtı'un. "Kesin, hikmetli bir nass, hükm-ü ilâhi." Lehû sırr. "İçinde bir sır var. Kâtı'un. "Kesin, hikmetli bir nass, hükm-ü ilâhi." Lehû sırr. "İçinde bir sır var. O sırrı ihtivâ ettiği için böyle remizli olarak yazılmış." mânasına da geliyor.O sırrı ihtivâ ettiği için böyle remizli olarak yazılmış." mânasına da geliyor. Bu nassun hakîmün kâtı'un lehû sırr ibaresinde hem 14 harf yer alıyor Bu nassun hakîmün kâtı'un lehû sırr ibaresinde hem 14 harf yer alıyor hem de bu hurûf-u mukattaatı bir bakıma bize güzel bir şekilde tarif ediyor. hem de bu hurûf-u mukattaatı bir bakıma bize güzel bir şekilde tarif ediyor. En güzel özeti onunla yapmış oluyoruz diye düşünüyorum. En güzel özeti onunla yapmış oluyoruz diye düşünüyorum. Yani bunlar Cenâb-ı Hakk'ın ibretli hükümleridir, hikmetlidir, kesindir ve sırrı, remizleri vardır. Yani bunlar Cenâb-ı Hakk'ın ibretli hükümleridir, hikmetlidir, kesindir ve sırrı, remizleri vardır. Bu remizler üzerinde çeşitli alimler çeşitli çalışmalar yapmışlar,Bu remizler üzerinde çeşitli alimler çeşitli çalışmalar yapmışlar, bunun üzerinde kitaplar yazmışlardır. bunun üzerinde kitaplar yazmışlardır.

Hatta ben hatırlıyorum, Ankara'da iken bir zât, Hatta ben hatırlıyorum, Ankara'da iken bir zât, Fâtiha sûresi ile Kur'ân-ı Kerîm'in geriye kalan bütün öbür tarafının arasındaki Fâtiha sûresi ile Kur'ân-ı Kerîm'in geriye kalan bütün öbür tarafının arasındaki esrârengiz ilişkiler üzerinde çalışıyordu. esrârengiz ilişkiler üzerinde çalışıyordu. Bizi de evine davet etti ve bize bazı şeyler sormuştu.Bizi de evine davet etti ve bize bazı şeyler sormuştu. Yani Fâtiha'nın her âyetinin, ta birinci âyetinden sonuna kadarYani Fâtiha'nın her âyetinin, ta birinci âyetinden sonuna kadar Kur'ân-ı Kerîm'in ana şemasını gösterdiğini ve bir yerlerle ilişkisi olduğunuKur'ân-ı Kerîm'in ana şemasını gösterdiğini ve bir yerlerle ilişkisi olduğunu sezinlemiş onun üzerinde çalışıyordu.sezinlemiş onun üzerinde çalışıyordu. Bu ilişkileri de bu hurûf-u mukattaat remzediyor diye söylüyordu. Bu ilişkileri de bu hurûf-u mukattaat remzediyor diye söylüyordu.

Hâsılı işte bu harfler, böyle esrarlı, hikmetli ama içinde Cenâb-ı Hakk'ın esrâr-ı ilâhiyyesi,Hâsılı işte bu harfler, böyle esrarlı, hikmetli ama içinde Cenâb-ı Hakk'ın esrâr-ı ilâhiyyesi, remzi, şifresi -şifre kelimesi de Türkçe değil amaremzi, şifresi -şifre kelimesi de Türkçe değil ama burada güzel anlaşılacak diye kullanalım- olan harfler oluyor. burada güzel anlaşılacak diye kullanalım- olan harfler oluyor.

Bu hususta bir de hadîs-i şerîflerden rivâyet var, onu nakletmek istiyorum.Bu hususta bir de hadîs-i şerîflerden rivâyet var, onu nakletmek istiyorum. Bu hadîs-i şerîfe göre de, bu hurûf-u mukattaanın, Bu hadîs-i şerîfe göre de, bu hurûf-u mukattaanın, tek tek harflerin harf değerlerinin önemli olduğuna dairtek tek harflerin harf değerlerinin önemli olduğuna dair Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında Medine'de yaşayan yahudiler bir şeyler söylemişler.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında Medine'de yaşayan yahudiler bir şeyler söylemişler. Peygamber Efendimiz'in de, onların bu hurûf-u mukattaanın harf değeriPeygamber Efendimiz'in de, onların bu hurûf-u mukattaanın harf değeri yani ebced [hesabı] değeri karşılığına, yorumlamalarına cevabı var. yani ebced [hesabı] değeri karşılığına, yorumlamalarına cevabı var. Bu konuda bu hadîs-i şerîfi de okumak istiyorum. Bu konuda bu hadîs-i şerîfi de okumak istiyorum.

İbn Abbas ve Câbir b. Abdillah b. Rebah'tan rivâyet edildiğine göre rivayet şöyle: İbn Abbas ve Câbir b. Abdillah b. Rebah'tan rivâyet edildiğine göre rivayet şöyle:

Merra ebû yâsir i'bn-ü ahtab fî ricâlin min yehûd bi-rasûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem Merra ebû yâsir i'bn-ü ahtab fî ricâlin min yehûd bi-rasûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem ve hüve yetlû fâtihate sûreti'l-bakarah: Elîf, lâm, mîm. ve hüve yetlû fâtihate sûreti'l-bakarah: Elîf, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh.Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh. "Yahudilerin hahamlarından, alimlerinden, Medine'deki kabilelerin birisine mensub olan "Yahudilerin hahamlarından, alimlerinden, Medine'deki kabilelerin birisine mensub olan Yâsir b. Ahtab, yahudilerden bir grupla, bir zümre ile beraber, kalabalığın içinde geçiyordu.Yâsir b. Ahtab, yahudilerden bir grupla, bir zümre ile beraber, kalabalığın içinde geçiyordu. O sırada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bu şimdi başlamış olduğumuz O sırada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bu şimdi başlamış olduğumuz Bakara sûresinin baş tarafını Elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh diye okumakta idi.Bakara sûresinin baş tarafını Elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh diye okumakta idi. Onlar da Peygamber Efendimiz'in neler söylediğini dinlediler." Onlar da Peygamber Efendimiz'in neler söylediğini dinlediler."

Fe-etâ ehâhu huyeyi'bne ahtab fî ricâlin mine'l-yehûd. "Ondan sonra, Fe-etâ ehâhu huyeyi'bne ahtab fî ricâlin mine'l-yehûd. "Ondan sonra, yine böyle kalabalık halde kardeşi Huyey b. Ahtab'ın yanına geldi."yine böyle kalabalık halde kardeşi Huyey b. Ahtab'ın yanına geldi." O da yahudi. Fe-kâle: Ta'lemûne vallâhi lekad semi'tüO da yahudi.

Fe-kâle: Ta'lemûne vallâhi lekad semi'tü muhammeden yetlû fîmâ enzelellâhu teâlâ aleyhi:muhammeden yetlû fîmâ enzelellâhu teâlâ aleyhi: Elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh.Elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîh. "Biliyor musunuz, vallâhi ben bugün Muhammed'in "Biliyor musunuz, vallâhi ben bugün Muhammed'in Allah'ın kendisine indirdiği bu âyetleri okuduğunu duydum." diye yolda geçerken duyduğunu nakletti. Allah'ın kendisine indirdiği bu âyetleri okuduğunu duydum." diye yolda geçerken duyduğunu nakletti. Yahudi bunlar, kardeşine söylüyor. Ama kalabalık, beraber gittikleri insanlar var. Yahudi bunlar, kardeşine söylüyor. Ama kalabalık, beraber gittikleri insanlar var.

 Fe-kâle: Ente semi'tehû. Huyey Yâsir'e: "Sen duydun mu lafları?" dedi. Fe-kâle: Ente semi'tehû. Huyey Yâsir'e: "Sen duydun mu lafları?" dedi.

Kâle: Ne'am. [O da,] "Evet, duydum." [dedi.] Kâle: Ne'am. [O da,] "Evet, duydum." [dedi.]

Kâle: fe-meşâ huyeyü'bnü ahtab fî ülâike'n-neferi mine'l-yehûd, ilâ rasûlillâh. Kâle: fe-meşâ huyeyü'bnü ahtab fî ülâike'n-neferi mine'l-yehûd, ilâ rasûlillâh. "Bu sefer Huyey b. Ahtab isimli yahudi zümresiyle, kalabalığıyla beraber Resûlüllah'a geldi. "Bu sefer Huyey b. Ahtab isimli yahudi zümresiyle, kalabalığıyla beraber Resûlüllah'a geldi. Hepsi birden sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler, dediler ki; Hepsi birden sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler, dediler ki;

Yâ muhammed! E-lem yüzker enneke tetlû fî mâ enzelellâhu Yâ muhammed! E-lem yüzker enneke tetlû fî mâ enzelellâhu aleyke elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâb... aleyke elif, lâm, mîm. Zâlike'l-kitâb... "Deniliyor ki, sana Allah'ın indirdikleri âyetler arasında sen, Elif, lâm, mîm, zâlikel-kitâb..."Deniliyor ki, sana Allah'ın indirdikleri âyetler arasında sen, Elif, lâm, mîm, zâlikel-kitâb... diye bir şey okumuşsun, okudun mu?.." diye bir şey okumuşsun, okudun mu?.."

Fe-kâle rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem: Belâ.Fe-kâle rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem: Belâ. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem 'Evet, okudum.' dedi." "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem 'Evet, okudum.' dedi."

Fe-kâlû: Câeke bihâzâ cibrîlü min indillâh? Fe-kâlû: Câeke bihâzâ cibrîlü min indillâh? "Bu sözleri sana Allah tarafından Cebrâil mi getirdi?" "Bu sözleri sana Allah tarafından Cebrâil mi getirdi?" diye o yahudi, Peygamber Efendimiz'e tekrar soruyor. diye o yahudi, Peygamber Efendimiz'e tekrar soruyor.

 Fe-kâle: Ne'am. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Fe-kâle: Ne'am. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: "Evet Cebrail aleyhisselam getirdi." "Evet Cebrail aleyhisselam getirdi."

 Kâlû: le-kad be'asekellâhu kableke enbiyâe mâ na'lemühû beyyene li-nebiyyin minhüm mâKâlû: le-kad be'asekellâhu kableke enbiyâe mâ na'lemühû beyyene li-nebiyyin minhüm mâ müddete mülkihî ve mâ ecelü ümmetihî ğayruke. müddete mülkihî ve mâ ecelü ümmetihî ğayruke. "Biz biliyoruz ki, Allahu Teâlâ hazretleri senden önce peygamberler indirdi ve "Biz biliyoruz ki, Allahu Teâlâ hazretleri senden önce peygamberler indirdi ve [senin dışında] onlardan her bir peygambere kendisinin ne kadar hüküm süreceğini [senin dışında] onlardan her bir peygambere kendisinin ne kadar hüküm süreceğini ve ümmetinin müddetinin ne kadar olduğunu bildirdi." dedi. ve ümmetinin müddetinin ne kadar olduğunu bildirdi." dedi.

Fe-kâme huyeyübnü ahtab fe-akbele alâ men kâne me'ahû ve kâle lehüm. Fe-kâme huyeyübnü ahtab fe-akbele alâ men kâne me'ahû ve kâle lehüm. "Ve bu Huyey b. Ahtab kalktı ve o beraberinde geldiği yahudilere dedi ki.""Ve bu Huyey b. Ahtab kalktı ve o beraberinde geldiği yahudilere dedi ki." el-Elifü vâhidetün ve'l-lâmü selâsûn ve'l-mîmü erba'ûn fe-hâzihî ihdâ ve seb'ûne seneten.el-Elifü vâhidetün ve'l-lâmü selâsûn ve'l-mîmü erba'ûn fe-hâzihî ihdâ ve seb'ûne seneten. E fe-tedhulûne fî dîni nebiyyin innemâ müddete mülkihî ve ecelü ümmetihî ihdâ E fe-tedhulûne fî dîni nebiyyin innemâ müddete mülkihî ve ecelü ümmetihî ihdâ ve seb'ûne seneh?ve seb'ûne seneh? Etrafındaki insanları caydırmağa çalışıyor. Etrafındaki insanları caydırmağa çalışıyor. Dedi ki; "Buradaki elif, lâm, mîm'deki elif ebced hesabına göre rakam değeri birdir, lâm 30'dur,Dedi ki; "Buradaki elif, lâm, mîm'deki elif ebced hesabına göre rakam değeri birdir, lâm 30'dur, mim de 40'tır. mim de 40'tır. Bunun toplamı 71 eder. Siz hükmü ve ümmeti 71 sene sürecek olanBunun toplamı 71 eder. Siz hükmü ve ümmeti 71 sene sürecek olan bir Peygamberin dinine mi gireceksiniz?" dedi. bir Peygamberin dinine mi gireceksiniz?" dedi.

Yani caydırmak istiyor. Buradan, bu Elif Lâm Mîm'den 71 rakamını çıkartıyor. Yani caydırmak istiyor. Buradan, bu Elif Lâm Mîm'den 71 rakamını çıkartıyor. Kendisi yahudice, onların âdetlerine, ebced hesabına göre bir mâna çıkarmağa çalışıyor. Kendisi yahudice, onların âdetlerine, ebced hesabına göre bir mâna çıkarmağa çalışıyor. Böylece etrafındaki kalabalığı Peygamber Efendimiz'e inanıp tâbi olmaktan döndürmeğe çalışıyor. Böylece etrafındaki kalabalığı Peygamber Efendimiz'e inanıp tâbi olmaktan döndürmeğe çalışıyor.

 Sümme akbele alâ rasûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem, fe-kâle. Sümme akbele alâ rasûlillâh sallallahu aleyhi ve sellem, fe-kâle. "Sonra - bu sözlerle yetinmedi - Peygamber Efendimiz'e döndü;" "Sonra - bu sözlerle yetinmedi - Peygamber Efendimiz'e döndü;"

 Yâ muhammed, hel me'a hâzâ ğayruhû? "Yâ Muhammed! Yâ muhammed, hel me'a hâzâ ğayruhû? "Yâ Muhammed! Senin yanında, bu Elif, lâm, mîm'den başka, böyle indiğini söylediğin bir şeyler de var mı?" Senin yanında, bu Elif, lâm, mîm'den başka, böyle indiğini söylediğin bir şeyler de var mı?"

Fe-kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: 'Var!'" Fe-kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: 'Var!'"

 Kâle: Mâ zâke? "Nedir o başkası?" dedi. Kâle: Mâ zâke? "Nedir o başkası?" dedi.

 Fe-kâle. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: Elif, lâm, mîm, sâd." Fe-kâle. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: Elif, lâm, mîm, sâd." Yani bu hurûf-u mukattaadan bir de Elif, lâm, mîm, sâd var. Yani bu hurûf-u mukattaadan bir de Elif, lâm, mîm, sâd var.

 Kâle: Hâzâ eskalü ve atvel. "Aaa! Şimdi bu daha ağır ve daha uzun oldu." Kâle: Hâzâ eskalü ve atvel. "Aaa! Şimdi bu daha ağır ve daha uzun oldu."

 el-Elifü vâhidetün, ve'l-lâmü selâsûn, ve'l-mîmü erba'ûn ve's-sâdü tis'ûne. "Elif: 1, Lâm: 30, Mim: 40, Sad da: 90..." el-Elifü vâhidetün, ve'l-lâmü selâsûn, ve'l-mîmü erba'ûn ve's-sâdü tis'ûne. "Elif: 1, Lâm: 30, Mim: 40, Sad da: 90..." Fe-hâzihî ihdâ ve sittûne ve'l-mieh. Fe-hâzihî ihdâ ve sittûne ve'l-mieh. "Bu 161 sene eder." Bu sefer tabii [Huyey] ilk sözünü kendisi [yalanlamış] oldu. "Bu 161 sene eder." Bu sefer tabii [Huyey] ilk sözünü kendisi [yalanlamış] oldu.

 Hel me'a hâzâ yâ muhammed ğayruhû. "Bundan başka da var mı?" diye Hel me'a hâzâ yâ muhammed ğayruhû. "Bundan başka da var mı?" diye bu sefer merakla başka şeyleri kurcalıyor, Peygamber Efendimiz'e soruyor. bu sefer merakla başka şeyleri kurcalıyor, Peygamber Efendimiz'e soruyor.

Kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: 'Evet, daha da var.'" Kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki: 'Evet, daha da var.'"

 Kâle: Mâ zâke. "Nedir o başkası?" Kâle: Elif, lâm, râ... "Böyle bir de 'Elif, lâm, râ...' var." Kâle: Mâ zâke. "Nedir o başkası?"

Kâle: Elif, lâm, râ... "Böyle bir de 'Elif, lâm, râ...' var."

 Kâle: Hâzâ eskalü ve atvel. "Ooo! Bu daha da ağır ve daha uzun oldu." Kâle: Hâzâ eskalü ve atvel. "Ooo! Bu daha da ağır ve daha uzun oldu."

 "Elif: 1, Lâm: 30, Râ da: 200... O zaman 231 sene eder." dedi. "Elif: 1, Lâm: 30, Râ da: 200... O zaman 231 sene eder." dedi.

Fe-hel me'a hâzâ yâ muhammed ğayruhû. Fe-hel me'a hâzâ yâ muhammed ğayruhû. Bu sefer; "Bunlardan başka da var mı?" [diye yine sordu.] Bu sefer; "Bunlardan başka da var mı?" [diye yine sordu.]

 Kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz, 'Evet, var.' [buyurdu.]" Kâle: Mâ zâ? "Ne var?" Kâle: Ne'am. "Peygamber Efendimiz, 'Evet, var.' [buyurdu.]"

Kâle: Mâ zâ? "Ne var?"

Kâle: Elif, lâm, mîm, râ. "'Elif, lâm, mîm, râ.' var." dedi. Kâle: Elif, lâm, mîm, râ. "'Elif, lâm, mîm, râ.' var." dedi.

Kâle: Hâzihî eskalü ve atvel. "Bu daha da ağır ve uzun oldu." dedi. Kâle: Hâzihî eskalü ve atvel. "Bu daha da ağır ve uzun oldu." dedi.

 "Elif: 1, Lâm: 30, Mîm: 40, Râ da: 200... Hepsi 271 sene eder." dedi. "Elif: 1, Lâm: 30, Mîm: 40, Râ da: 200... Hepsi 271 sene eder." dedi.

Sümme kâle. "Sonra da dedi ki:" Le-kad lebise aleynâ emruke yâ muhammed!Sümme kâle. "Sonra da dedi ki:" Le-kad lebise aleynâ emruke yâ muhammed! "Senin işini biz karıştırdık. Kafamız karıştı, senin işini biz anlayamadık yâ Muhammed!" "Senin işini biz karıştırdık. Kafamız karıştı, senin işini biz anlayamadık yâ Muhammed!"

 Hattâ mâ nedrî e-kalîlen u'tîyte em kesîrâ. Hattâ mâ nedrî e-kalîlen u'tîyte em kesîrâ. "Sana müddet, devlet, şevket ve devam çok mu verildi,"Sana müddet, devlet, şevket ve devam çok mu verildi, az mı verildi, anlayamadık." dedi, demek istedi. az mı verildi, anlayamadık." dedi, demek istedi.

 Sümme kâle: Kûmû anhü. Yanındaki kalabalığa, "Haydi kalkın, burdan gidelim!" dedi. Sümme kâle: Kûmû anhü. Yanındaki kalabalığa, "Haydi kalkın, burdan gidelim!" dedi.

 Sümme kâle ebû yâsir li-ehîhi ve li-men me'ahû mine'l-ahbâr. Sümme kâle ebû yâsir li-ehîhi ve li-men me'ahû mine'l-ahbâr. "O ilk duyup da bu Huyey'e bilgiyi götüren Ebû Yâsir, "O ilk duyup da bu Huyey'e bilgiyi götüren Ebû Yâsir, kardeşi Huyey b. Ahtab'a ve yahudi alimlerinden onun yanındaki insanlara dedi ki; kardeşi Huyey b. Ahtab'a ve yahudi alimlerinden onun yanındaki insanlara dedi ki;

Mâ yüdrîküm le'allehû kad ceme'a hâzâ li-muhammedin küllehû. Mâ yüdrîküm le'allehû kad ceme'a hâzâ li-muhammedin küllehû. "Belki bu Muhammed için bütün bu rakamların hepsi birden verilmiştir." dedi. "Belki bu Muhammed için bütün bu rakamların hepsi birden verilmiştir." dedi.

İhdâ ve seb'ûne, ve ihdâ ve sittûne ve mie, ve ihdâ ve selâsûne ve mietâni, İhdâ ve seb'ûne, ve ihdâ ve sittûne ve mie, ve ihdâ ve selâsûne ve mietâni, ve ihdâ ve seb'ûne ve mietâni.ve ihdâ ve seb'ûne ve mietâni. "Bütün bu evvelki rakamları sayıyor.""Bütün bu evvelki rakamları sayıyor." Fe-zâlike seb'umieh ve erba'un ve selâsûne seneh. "Yediyüz otuz dört sene eder." dedi. Fe-zâlike seb'umieh ve erba'un ve selâsûne seneh. "Yediyüz otuz dört sene eder." dedi.

Yani yine rakam, ebced hesabı üzerinde meseleleri götürmeğe çalışıyorlar. Yani yine rakam, ebced hesabı üzerinde meseleleri götürmeğe çalışıyorlar. Onların âdetleri demek ki. Fe-kâlû le-kad teşâbehe aleynâ emruhû.Onların âdetleri demek ki.

Fe-kâlû le-kad teşâbehe aleynâ emruhû. "Bu Muhammed'in işine biz şaştık, aklımız karıştı, bir şey anlayamadık."Bu Muhammed'in işine biz şaştık, aklımız karıştı, bir şey anlayamadık. Bu âyetlerden tam bir şey çıkartamadık." dediler. Bu âyetlerden tam bir şey çıkartamadık." dediler.

Ve bu Bakara sûresinden sonra gelecek olanVe bu Bakara sûresinden sonra gelecek olan Âl-i İmrân sûresinde Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Âl-i İmrân sûresinde Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

 Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhü âyâtün muhkemâtün hünne ümmü'l-kitâbi ve üharu müteşâbihât. Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhü âyâtün muhkemâtün hünne ümmü'l-kitâbi ve üharu müteşâbihât.

 "O Allah ki sana kitabı, Kur'an'ı indirdi. Bu Kur'ân-ı Kerîm'in içinde bir kısmı muhkem âyetlerdir,"O Allah ki sana kitabı, Kur'an'ı indirdi. Bu Kur'ân-ı Kerîm'in içinde bir kısmı muhkem âyetlerdir, onlar kitabın anası, özüdür, aslıdır.onlar kitabın anası, özüdür, aslıdır. Bir kısmı da böyle herkesin kafasının anlayamayacağı, esrârengiz, mânası kapalı,Bir kısmı da böyle herkesin kafasının anlayamayacağı, esrârengiz, mânası kapalı, örtülü, şifreli âyetlerdir." mânasına [olan] bu âyet, bu yahudiler, örtülü, şifreli âyetlerdir." mânasına [olan] bu âyet, bu yahudiler, "Aklımız karıştı. Muhammed'in işini az sanıyorduk, iş çoğaldı, çoğaldı; aklımış karıştı." dediler. "Aklımız karıştı. Muhammed'in işini az sanıyorduk, iş çoğaldı, çoğaldı; aklımış karıştı." dediler.

 Demek ki bu hadîs-i şerîfi göz önünde tutacak olursak, bu hurûf-u mukattaaya, Demek ki bu hadîs-i şerîfi göz önünde tutacak olursak, bu hurûf-u mukattaaya, sûrelerin başındaki tek tek okunan bu harflere, rakam değeri olarak değer verensûrelerin başındaki tek tek okunan bu harflere, rakam değeri olarak değer veren ve bundan da belirli zamanlarda vukû bulacak bazı olayların senesini düşünen insanlar da olmuş.ve bundan da belirli zamanlarda vukû bulacak bazı olayların senesini düşünen insanlar da olmuş. Hattâ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in devrinde onun karşısına gelmişler,Hattâ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in devrinde onun karşısına gelmişler, Peygamber Efendimiz'e rakamları söylemişler. Peygamber Efendimiz'e rakamları söylemişler. Peygamber Efendimiz de, "O kadar değil; şu da var, bu da var..." demiş. Peygamber Efendimiz de, "O kadar değil; şu da var, bu da var..." demiş.

Demek ki Peygamber Efendimiz, "Siz öyle düşünüyorsanız bu da var." [diyor ve onları] ret de etmiyor.Demek ki Peygamber Efendimiz, "Siz öyle düşünüyorsanız bu da var." [diyor ve onları] ret de etmiyor. Belki hakîkaten rakam değeri de olabilir. Ama şu da var, şu da var deyince,Belki hakîkaten rakam değeri de olabilir. Ama şu da var, şu da var deyince, "Ümmet-i Muhammed'in müddeti sizin sandığınız kadar az değil"Ümmet-i Muhammed'in müddeti sizin sandığınız kadar az değil ve bunların hepsi toplandığı zaman çok büyük rakamlar ediyor." diye ifade etmiş oluyor. ve bunların hepsi toplandığı zaman çok büyük rakamlar ediyor." diye ifade etmiş oluyor.

Demek ki Kûfiyyûn'a göre Bakara sûresinin [birinci âyeti Elif, lâm, mîm'dir.]Demek ki Kûfiyyûn'a göre Bakara sûresinin [birinci âyeti Elif, lâm, mîm'dir.] Bu âyetlerle ilgili çalışmaları yapan alimlerin bir kısmı Kûfiyyûn,Bu âyetlerle ilgili çalışmaları yapan alimlerin bir kısmı Kûfiyyûn, Kûfe şehrinde oturan alimler; bir kısmı Basriyyûn, Basra'da oturanlar; Kûfe şehrinde oturan alimler; bir kısmı Basriyyûn, Basra'da oturanlar; bir kısmı Şâmiyyûn, Şam cihetinde oturanlar; bir kısmı Hicâziyyûn, Hicaz cihetinde oturanlar... bir kısmı Şâmiyyûn, Şam cihetinde oturanlar; bir kısmı Hicâziyyûn, Hicaz cihetinde oturanlar... Tabii hepsi güzel güzel çalışmalar yapmışlar, görüşlerini, kanaatlerini ortaya koymuşlar.Tabii hepsi güzel güzel çalışmalar yapmışlar, görüşlerini, kanaatlerini ortaya koymuşlar. Kur'ân-ı Kerîm üzerinde tefsir kitapları yazmışlar, âyetler üzerinde fikirlerini beyan etmişler.Kur'ân-ı Kerîm üzerinde tefsir kitapları yazmışlar, âyetler üzerinde fikirlerini beyan etmişler. Onların görüşleri arasında tabii farklar da olabiliyor.Onların görüşleri arasında tabii farklar da olabiliyor. Çünkü incelemelerden başka başka sonuçlara ulaşmış olabiliyorlar. Çünkü incelemelerden başka başka sonuçlara ulaşmış olabiliyorlar.

Kûfiyyûn'un, Kûfeli olan alimlerin kanaatine göre Kûfiyyûn'un, Kûfeli olan alimlerin kanaatine göre Bakara sûresinin birinci âyeti Elif, lâm, mîm'dir. Nokta... Bakara sûresinin birinci âyeti Elif, lâm, mîm'dir. Nokta... Bu birinci âyet işte bu kadar böyle esrar-ı ilâhîyeyi ihtiva ediyor. Bu birinci âyet işte bu kadar böyle esrar-ı ilâhîyeyi ihtiva ediyor. Nice nice mânalara kapı açma durumunda ve nice nice remiz ve işaretleri taşıyor. Nice nice mânalara kapı açma durumunda ve nice nice remiz ve işaretleri taşıyor.

Bunu böyle Elif, lâm, mîm diye buyurduktan sonra,Bunu böyle Elif, lâm, mîm diye buyurduktan sonra, ister bu İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın ister bu İbn Abbas radıyallahu anhümâ'nın dediği gibi, bu harflerin herbirisi bir kelimeye delâlet etmiş olsun ve "Ben her şeyi bilen Allahım!" diye başlamış olsundediği gibi, bu harflerin herbirisi bir kelimeye delâlet etmiş olsun ve "Ben her şeyi bilen Allahım!" diye başlamış olsun ister Esmâ-i Hüsnâ'ya delâlet etsin; birinci âyet-i kerîme böyle başlıyor. ister Esmâ-i Hüsnâ'ya delâlet etsin; birinci âyet-i kerîme böyle başlıyor. Bu hurûf-u mukattaa ile başlayan bütün sûrelerde de, Bu hurûf-u mukattaa ile başlayan bütün sûrelerde de, [bu âyetlerin] arkasından Kur'ân-ı Kerîm'in azametini, önemini ifade eden ibareler, mânalar geliyor. [bu âyetlerin] arkasından Kur'ân-ı Kerîm'in azametini, önemini ifade eden ibareler, mânalar geliyor.

 Böylece, bugünkü konuşmamızda hurûf-u mukattaayı Elif, lâm, mîm ile anlatmış olduk. Böylece, bugünkü konuşmamızda hurûf-u mukattaayı Elif, lâm, mîm ile anlatmış olduk. Bundan sonraki dersimizde inşaallah mütebâkî, geriye kalan âyetleri izaha geçeceğiz; Bundan sonraki dersimizde inşaallah mütebâkî, geriye kalan âyetleri izaha geçeceğiz;

Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîhi hüden li'l-müttakîn üzerinde inşaallah konuşacağız. Zâlike'l-kitâbü lâ raybe fîhi hüden li'l-müttakîn üzerinde inşaallah konuşacağız.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi hayırlı ilimlerle mücehhez eylesin... Allahu Teâlâ hazretleri bizi hayırlı ilimlerle mücehhez eylesin... Kur'ân-ı Kerîm'i sevip, Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenip, derinliğine anlayıp ona göre yaşayan,Kur'ân-ı Kerîm'i sevip, Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenip, derinliğine anlayıp ona göre yaşayan, Kur'ân-ı Kerîm'in emirlerini tutan kullarından eylesin... Kur'ân-ı Kerîm'in emirlerini tutan kullarından eylesin...

Allahu Teâlâ hazretlerinin, Âl-i İmran sûresinin başında demin okuduğum Allahu Teâlâ hazretlerinin, Âl-i İmran sûresinin başında demin okuduğum âyetinde de belirttiği gibi,âyetinde de belirttiği gibi, Kur'ân-ı Kerîm'in anası, temelini teşkil eden muhkem âyetler var;Kur'ân-ı Kerîm'in anası, temelini teşkil eden muhkem âyetler var; arada da böyle bizim bilmediğimiz, belki bizden önceki, bizden sonraki asırlara işaretler veren,arada da böyle bizim bilmediğimiz, belki bizden önceki, bizden sonraki asırlara işaretler veren, belki daha başka şifreler taşıyan, ince mânalar var. belki daha başka şifreler taşıyan, ince mânalar var.

İşte bütün bunlar gösteriyor ki, Kur'ân-ı Kerîm esrârengiz, nice nice olayları, İşte bütün bunlar gösteriyor ki, Kur'ân-ı Kerîm esrârengiz, nice nice olayları, mânaları ihtiva eden, Allah'ın hak kelâmıdır. mânaları ihtiva eden, Allah'ın hak kelâmıdır.

Allahu Teâlâ hazretleri nazm-ı celîlinin esrârına cümlemizi âşinâ eyleyip,Allahu Teâlâ hazretleri nazm-ı celîlinin esrârına cümlemizi âşinâ eyleyip, Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını anlayıp, ona uymayı nasîb eylesin...Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını anlayıp, ona uymayı nasîb eylesin... İnşallah mütebâkî derslerimizde öbür âyetlerin izahına devam ederiz. İnşallah mütebâkî derslerimizde öbür âyetlerin izahına devam ederiz.

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun... Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun...

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.
Kısa ve Öz Sohbetler
Server Yayınları
Dinle Hata Bildir/Öneride Bulun Not Ekle
Konuşma Hakkında
Server Kürsü
Detaylı Arama
Namaz Vakitleri

21 Şevvâl 1445

30 Nisan 2024

İmsak
04:20
Güneş
05:58
Öğle
13:06
İkindi
16:56
Akşam
20:05
Yatsı
21:37
Kayıt Ol
Giriş Yap
Mehmed Zahid<br>KOTKU
Mehmed Zahid
KOTKU

Hakkında

Hadis Dersleri (MZK)

Cuma Sohbetleri (MZK)

Münebbihat Dersleri
Mahmud Es’ad<br>COŞAN
Mahmud Es’ad
COŞAN

Hakkında

MEC YÂD ve Belgeseller

Hadis Dersleri (MEC)

Cuma Sohbetleri (MEC)

Tefsir Dersleri

Tasavvuf Sohbetleri

Mübarek Gün ve Geceler

Gurbet Sohbetleri

Hac ve Umre

Aile Eğitim Kampı Konuşmaları

Anma Programları

Konferanslar

Sorular ve Cevaplar

Diğer Çeşitli Konuşmalar
Muharrem Nureddin<br>COŞAN
Muharrem Nureddin
COŞAN

Hakkında

Konuşmalar

Mübarek Gün ve Geceler

Önemli Mesajlar

Basın Bildirileri
Tüm Sohbetleri Listele
Kısa ve Öz Paylaşımlar
Tema 1
Tema 2
Açık Renk Modu
Koyu Renk Modu