Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Hz. Peygamber (Sas.)'in Ümmeti Hakkında Endişeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yıldız Falları ve Burçların Dinimizde Yeri Yoktur, Sefihlerin (Akılsız Olanların ) Hükümdarlık Yapması, Kur’an-ı Kerimi Musiki Gibi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hz. Peygamber (Sas.)'in Ümmeti Hakkında Endişeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yıldız Falları ve Burçların Dinimizde Yeri Yoktur, Sefihlerin (Akılsız Olanların ) Hükümdarlık Yapması, Kur’an-ı Kerimi Musiki Gibi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Vassalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.Vassalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

Ehâfu alâ ümmetî min ba'dî selâsen, hayfu'l-eimmeti ve îmânen bi'n-nücûmi ve tekzîben bi'l-kaderi. Ehâfu alâ ümmetî min ba'dî selâsen, hayfu'l-eimmeti ve îmânen bi'n-nücûmi ve tekzîben bi'l-kaderi.

Râfiî, Ebû Mahciz'den veya Mihcez radıyallahu anh'ten -hareke böyle ama öteki türlü de olabilir.-Râfiî, Ebû Mahciz'den veya Mihcez radıyallahu anh'ten -hareke böyle ama öteki türlü de olabilir.- rivayet etmiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; rivayet etmiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Ehâfu alâ ümmetî min ba'dî selâsen. "Ümmetim için, benden sonra, benim hayatımdan sonra,Ehâfu alâ ümmetî min ba'dî selâsen. "Ümmetim için, benden sonra, benim hayatımdan sonra, ben âhirete irtihal ettikten sonra, üç şeyin olmasından endişe ediyorum, korkuyorum." ben âhirete irtihal ettikten sonra, üç şeyin olmasından endişe ediyorum, korkuyorum."

Bir, hayfe'l-eimmeti. "İmamların, önderlerin, hükümdarların, idarecilerin zulmü." Bir, hayfe'l-eimmeti. "İmamların, önderlerin, hükümdarların, idarecilerin zulmü."

İdareciler aslında hizmet makamının başına geçmiş kimselerdir.İdareciler aslında hizmet makamının başına geçmiş kimselerdir. Millete, ümmete hizmet etmeleri lazım. Fakat mevki, makam insanı azdırır, saptırır, şımartır, kibirlendirir.Millete, ümmete hizmet etmeleri lazım. Fakat mevki, makam insanı azdırır, saptırır, şımartır, kibirlendirir. Onlar ellerindeki selahiyetleri eğer aşarlarsa, kötüye kullanırlarsa,Onlar ellerindeki selahiyetleri eğer aşarlarsa, kötüye kullanırlarsa, çok büyük günahlara girerler ve çok büyük veballer alırlar, âhirette çok büyük cezalara çarptırılırlar.çok büyük günahlara girerler ve çok büyük veballer alırlar, âhirette çok büyük cezalara çarptırılırlar. Adaletli hükümdar çok sevap kazandığı gibi, zalim hükümdar da çok veballer altında kalır.Adaletli hükümdar çok sevap kazandığı gibi, zalim hükümdar da çok veballer altında kalır. Ve oluyor da.... Ve oluyor da....

İslâm ülkelerin bugün durumlarına bakacak olursak, çoğunda zalim idareciler görüyoruz.İslâm ülkelerin bugün durumlarına bakacak olursak, çoğunda zalim idareciler görüyoruz. Bakıyoruz, hareketlerini tasvip etmek mümkün değil, hoş görmek mümkün değil.Bakıyoruz, hareketlerini tasvip etmek mümkün değil, hoş görmek mümkün değil. İşte Saddam, işte Kaddafi, işte diğer başka bazı gözümüzün önündeki ülkeler.İşte Saddam, işte Kaddafi, işte diğer başka bazı gözümüzün önündeki ülkeler. Bir bundan korkuyorum diyor Efendimiz; hükümdarların, idarecilerin zalimliğinden, bir. Bir bundan korkuyorum diyor Efendimiz; hükümdarların, idarecilerin zalimliğinden, bir.

Ve îmânen bi'n-nücûmi. "Ve yıldızlara inanmalarından da korkuyorum." Ve îmânen bi'n-nücûmi. "Ve yıldızlara inanmalarından da korkuyorum."

İslâm inancında imanın esasları hadîs-i şerîflerle belirlenmiştir, Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça yazılıdır. İslâm inancında imanın esasları hadîs-i şerîflerle belirlenmiştir, Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça yazılıdır.

Mü'min neye inanır? Neyin nereden olduğunu, nasıl telakki edilmesi gerektiğini çok iyi bilir.Mü'min neye inanır?

Neyin nereden olduğunu, nasıl telakki edilmesi gerektiğini çok iyi bilir.
Dünyadaki bütün işleri Cenâb-ı Hak takdir ediyor.Dünyadaki bütün işleri Cenâb-ı Hak takdir ediyor. Yeryüzündeki ve gökyüzündeki, kâinattaki bütün olaylar, bi-yedihî melekütü's-semâvâti ve'l-ardı.Yeryüzündeki ve gökyüzündeki, kâinattaki bütün olaylar, bi-yedihî melekütü's-semâvâti ve'l-ardı. "Göklerin ver yerin hükümranlığı, idaresi Allah'ındır." Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard."Göklerin ver yerin hükümranlığı, idaresi Allah'ındır." Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. Sonra, bi-yedihî mekâlîdü's-semâvâti ve'l-ardı. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Sonra, bi-yedihî mekâlîdü's-semâvâti ve'l-ardı. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. "Güç kuvvet ancak Allah'ın takdiriyledir, elindedir. O'nun emri olmadan kimse bir şey yapamaz." "Güç kuvvet ancak Allah'ın takdiriyledir, elindedir. O'nun emri olmadan kimse bir şey yapamaz."

Bunları biliyoruz ama maalesef eski dinlerden, çağlardan kalma bir takım bâtıl inançlar daBunları biliyoruz ama maalesef eski dinlerden, çağlardan kalma bir takım bâtıl inançlar da halen ölmemiştir, yaşamaktadır.halen ölmemiştir, yaşamaktadır. O bâtıl inançlardan bir tanesi de yıldızları bir şey sanmak; dünya üzerinde onların bir hükmü,O bâtıl inançlardan bir tanesi de yıldızları bir şey sanmak; dünya üzerinde onların bir hükmü, tesiri olduğunu sanmak; onlara bir kuvvet vehmetmek hatta onlara tapınmak, onları tanrı sanmak... tesiri olduğunu sanmak; onlara bir kuvvet vehmetmek hatta onlara tapınmak, onları tanrı sanmak...

İşte bilmem yıldız falı, bilmem burçlar.İşte bilmem yıldız falı, bilmem burçlar. Burçlardan o günkü işlere ait çıkacak, gelecek olaylara dair bir takım ihtimaller, Burçlardan o günkü işlere ait çıkacak, gelecek olaylara dair bir takım ihtimaller, yalanlar dolanlar, aldatmaca kıvırtmaca şeyler. "Falınıza göre bugün birisiyle karşılaşacaksınız.yalanlar dolanlar, aldatmaca kıvırtmaca şeyler. "Falınıza göre bugün birisiyle karşılaşacaksınız. O size bir şey verecek." vesaire filan... Hepsi yalan, hepsi hikâye, hepsi atma tutma, hepsi senaryo. O size bir şey verecek." vesaire filan... Hepsi yalan, hepsi hikâye, hepsi atma tutma, hepsi senaryo.

Yıldızlara inanmak, bu, Avrupa'daki milletlerde de olan eski bâtıl inançlardan birisi.Yıldızlara inanmak, bu, Avrupa'daki milletlerde de olan eski bâtıl inançlardan birisi. Hatta haftanın isimleri de çoğu yıldızlarla ilgili.Hatta haftanın isimleri de çoğu yıldızlarla ilgili. Sunday güneşin günü, Monday ayın günü, Tuesday, bilmem Wednesday vesaire...Sunday güneşin günü, Monday ayın günü, Tuesday, bilmem Wednesday vesaire... Haftanın günlerinde bile o yıldız inançlarının etkileri olduğu söyleniyor. Haftanın günlerinde bile o yıldız inançlarının etkileri olduğu söyleniyor.

"İşte onların, ümmetimin yıldızlara inanmasından korkuyorum." diyor."İşte onların, ümmetimin yıldızlara inanmasından korkuyorum." diyor. Yani bâtıl inançlara kayabilirler, ondan korkuyorum demek.Yani bâtıl inançlara kayabilirler, ondan korkuyorum demek. İmandan sonra bunlara inanmamaları lazım ama yıldızlara fallara, kâhinlere,İmandan sonra bunlara inanmamaları lazım ama yıldızlara fallara, kâhinlere, kâhinlerin yalanlarına inanırlar diye, ondan da endişe ediyorum diyor. kâhinlerin yalanlarına inanırlar diye, ondan da endişe ediyorum diyor.

Yirminci yüzyılda hâlâ bu inanç vardır,Yirminci yüzyılda hâlâ bu inanç vardır, hem de ilericiyim diye ortalıkta dolaşan insanların kafalarında vardır. hem de ilericiyim diye ortalıkta dolaşan insanların kafalarında vardır. İlerici olduğunu söyleyen gazetelerde vardır; yıldız falı diye bölüm ayırmışlardır, İlerici olduğunu söyleyen gazetelerde vardır; yıldız falı diye bölüm ayırmışlardır, "Bugünkü yıldız falınız." filan diye falcılık yaparlar. Bu da küfür biliyorsunuz İslâm'a göre."Bugünkü yıldız falınız." filan diye falcılık yaparlar. Bu da küfür biliyorsunuz İslâm'a göre. İşte o günahı da işliyorlar, başka günahlarla beraber o günahı da eksik bırakmıyorlar.İşte o günahı da işliyorlar, başka günahlarla beraber o günahı da eksik bırakmıyorlar. Bütün günahlar tam takım yaptıkları şeyler maalesef. Bütün günahlar tam takım yaptıkları şeyler maalesef.

Üçüncü korktuğu şey Peygamber Efendimiz'in; ümmet bu hatalara düşer diye endişe ettiği şeylerden üçüncüsü; Üçüncü korktuğu şey Peygamber Efendimiz'in; ümmet bu hatalara düşer diye endişe ettiği şeylerden üçüncüsü;

Ve tekzîben bi'l-kaderi. "Kaderi inkâr etmeleridir, yalanlamalarıdır, kaderi kabul etmemeleridir." Ve tekzîben bi'l-kaderi. "Kaderi inkâr etmeleridir, yalanlamalarıdır, kaderi kabul etmemeleridir."

"Halbuki yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretleri"Halbuki yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretleri mukadderatını Levh-i Mahfûz'una yazmıştır, takdir etmiştir.mukadderatını Levh-i Mahfûz'una yazmıştır, takdir etmiştir. "Sâbıka-i ezelde ne yazdıysa o olur." diyor, Sinan Paşa Tazarruât'ında."Sâbıka-i ezelde ne yazdıysa o olur." diyor, Sinan Paşa Tazarruât'ında. Yani Cenâb-ı Hak Teâlâ ne takdir etmişse, olaylar ona göre gelişir. Yani Cenâb-ı Hak Teâlâ ne takdir etmişse, olaylar ona göre gelişir.

Ordinaryus Profesör Âkil Muhtar Özden diye bir kişinin; -tıp alimi,Ordinaryus Profesör Âkil Muhtar Özden diye bir kişinin; -tıp alimi, İstanbul Üniversitesi eski üstatlarından birisi. İsviçre'de filan bulunmuş.İstanbul Üniversitesi eski üstatlarından birisi. İsviçre'de filan bulunmuş. -ortaokul lise çağında onun İlim Bakımından Ahlâk diye bir kitabını okumuştum, orada diyor ki;-ortaokul lise çağında onun İlim Bakımından Ahlâk diye bir kitabını okumuştum, orada diyor ki; kesin olarak hoşuma gitmişti o, dikkatimi çekmişti. kesin olarak hoşuma gitmişti o, dikkatimi çekmişti. "Kâinattaki olayları incelediğimiz zaman; hayvanlar âlemini, insanları, onların ahlaklarını filan,"Kâinattaki olayları incelediğimiz zaman; hayvanlar âlemini, insanları, onların ahlaklarını filan, muhtelif yerlerde görünümlerini incelediğimiz zaman görürüz ki;muhtelif yerlerde görünümlerini incelediğimiz zaman görürüz ki; kâinat bir üstün varlık tarafından yönetiliyor ve belli bir istikamete doğrukâinat bir üstün varlık tarafından yönetiliyor ve belli bir istikamete doğru yönlendirilmiş sevk ediliyor." diye, o sonucu çıkarmıştı.yönlendirilmiş sevk ediliyor." diye, o sonucu çıkarmıştı. Herşey böyle intizamlı olduğunu Ordinaryus Profesör eserinde böyle o sonucu çıkarmış. Herşey böyle intizamlı olduğunu Ordinaryus Profesör eserinde böyle o sonucu çıkarmış.

Tabii insan kaderi inkâr ediyor da ne yapıyor yani? Kendisinin her istediği şeyi yapabiliyor mu? Tabii insan kaderi inkâr ediyor da ne yapıyor yani? Kendisinin her istediği şeyi yapabiliyor mu?

Mümkün değil! Yani birçok olayların etkisi altında,Mümkün değil! Yani birçok olayların etkisi altında, rüzgârın önünde yaprak misâli gibi savrulup gidiyor insanoğlu.rüzgârın önünde yaprak misâli gibi savrulup gidiyor insanoğlu. İstemediği birçok olayla karşılaşıyor. İstemediği halde karşılaşıyor.İstemediği birçok olayla karşılaşıyor. İstemediği halde karşılaşıyor. İstediği birçok şeyi de elde edemiyor, çok istediği halde. Demek ki âciz, demek ki elinde bir şey yok. İstediği birçok şeyi de elde edemiyor, çok istediği halde. Demek ki âciz, demek ki elinde bir şey yok.

Mukadderâtı, takdiri, kaderi inkâr etmek de Allah'ı bilmemek,Mukadderâtı, takdiri, kaderi inkâr etmek de Allah'ı bilmemek, Allah'ın sıfatlarını bilmemekten kaynaklanır. O da çok büyük bir kusurdur.Allah'ın sıfatlarını bilmemekten kaynaklanır. O da çok büyük bir kusurdur. Onlar çok büyük suç işliyorlar.Onlar çok büyük suç işliyorlar. Fakat bir takım müslümanım diyen zümreler, bu konularda ileri geri konuşmuşlardır,Fakat bir takım müslümanım diyen zümreler, bu konularda ileri geri konuşmuşlardır, konuşmaya da devam edenleri vardır maalesef. Kur'an'a aykırı olarak fikirler ileri sürenleri vardır. konuşmaya da devam edenleri vardır maalesef. Kur'an'a aykırı olarak fikirler ileri sürenleri vardır.

Demek ki Peygamber Efendimiz'in üzüldüğü hatalı işler maalesef görülüyor.Demek ki Peygamber Efendimiz'in üzüldüğü hatalı işler maalesef görülüyor. Yani korktuğu ümmetin başına gelmiş.Yani korktuğu ümmetin başına gelmiş. Zaten korkuyorum demesi, gelecek, onlara üzülüyorum gibi bir mâna taşıyor. Zaten korkuyorum demesi, gelecek, onlara üzülüyorum gibi bir mâna taşıyor.

Maalesef zalim hükümdarlar da olmuştur, malesef yıldızlara,Maalesef zalim hükümdarlar da olmuştur, malesef yıldızlara, fallara inananlar da vardır hâlâ, maalesef kader meselesine anlamayanlar, boş yere üzülenler,fallara inananlar da vardır hâlâ, maalesef kader meselesine anlamayanlar, boş yere üzülenler, boş yere çırpınanlar da hâlâ vardır. boş yere çırpınanlar da hâlâ vardır.

Aşağıdaki bir diğer hadîs-i şerîf; Aşağıdaki bir diğer hadîs-i şerîf;

Ehâfu aleyküm sitten imârete's-süfehâi ve sefke'd-demi ve bey'a'l-hükmiEhâfu aleyküm sitten imârete's-süfehâi ve sefke'd-demi ve bey'a'l-hükmi ve katî'ate'r-rahimi ve neş ve katî'ate'r-rahimi ve neş yettehızûne'l-kur'âne mezâmîra ve kesrate'ş-şuratı. yettehızûne'l-kur'âne mezâmîra ve kesrate'ş-şuratı.

Taberânî, Avf b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş ki, Peygamber Efendimiz; Taberânî, Avf b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş ki, Peygamber Efendimiz; "Sizin hakkınızda, sizin namınıza altı şeyden endişe etmekteyim." buyurmuş. "Sizin hakkınızda, sizin namınıza altı şeyden endişe etmekteyim." buyurmuş.

1- İmârete's-süfehâi. "Sefihlerin hükümdarlık yapması." Sefih ne demek? 1- İmârete's-süfehâi. "Sefihlerin hükümdarlık yapması."

Sefih ne demek?

"Aklı kıt" demek; hakîm olmayan, yerli yerince düşünemeyen, kıt akıllı insan demek."Aklı kıt" demek; hakîm olmayan, yerli yerince düşünemeyen, kıt akıllı insan demek. İçki içen de, içki içenin içmesine de sefâhet deniliyor. Akılsızlık yani, çünkü içkiyi ondan içiyor.İçki içen de, içki içenin içmesine de sefâhet deniliyor. Akılsızlık yani, çünkü içkiyi ondan içiyor. İçki içtiği zaman da zaten olmayan aklı tamamen gidiyor, direklere sarılıyor, çamurlara yuvarlanıyor,İçki içtiği zaman da zaten olmayan aklı tamamen gidiyor, direklere sarılıyor, çamurlara yuvarlanıyor, köpeklerle yanyana çeşitli rezaletlere uğruyor. köpeklerle yanyana çeşitli rezaletlere uğruyor.

Bir, imârete's-süfehâi. "Böyle akılsız, hikmetsiz, düşüncesiz, kabiliyetsiz insanların yönetici olması.Bir, imârete's-süfehâi. "Böyle akılsız, hikmetsiz, düşüncesiz, kabiliyetsiz insanların yönetici olması. Korktuğum şeylerden birisi bu." 2- Ve sefke'd-demi. "Kan akıtılması..." Korktuğum şeylerden birisi bu."

2- Ve sefke'd-demi. "Kan akıtılması..."

Tabii kan akıtılırsa en büyük suçtur. Adam öldürmek, katlü'n-nefsi bi-ğayri hak.Tabii kan akıtılırsa en büyük suçtur. Adam öldürmek, katlü'n-nefsi bi-ğayri hak. Nâhak yere adam öldürmek, birisinin hayatına kastetmek, kâtillik, en büyük günahlardan biridir; Nâhak yere adam öldürmek, birisinin hayatına kastetmek, kâtillik, en büyük günahlardan biridir;

Ve men katele mü'minen müte'ammüden fe-cezâühû cehennemü hâliden fîhâ.Ve men katele mü'minen müte'ammüden fe-cezâühû cehennemü hâliden fîhâ. "Kasten, müslüman olduğunu bile bile, Müslümanlığı için bir kimse bir müslümanı öldürürse,"Kasten, müslüman olduğunu bile bile, Müslümanlığı için bir kimse bir müslümanı öldürürse, ebediyen cehennemde kalır." ebediyen cehennemde kalır."

O kadar önemli ama bu kan dökme de maalesef tarih boyunca devam ettiği gibi,O kadar önemli ama bu kan dökme de maalesef tarih boyunca devam ettiği gibi, yirmibirinci yüzyılda da hâlâ dünyanın pek çok ülkesinde devam ediyor.yirmibirinci yüzyılda da hâlâ dünyanın pek çok ülkesinde devam ediyor. Savaş savaş savaş.., çatışma, isyan, zulüm, vesaire ve kan dökme. Savaş savaş savaş.., çatışma, isyan, zulüm, vesaire ve kan dökme. Binlerce insanın kanı dökülüyor. Binlerce insanın kanı dökülüyor. İşte Çeçenistan, işte Bosna Hersek, işte Sancak, Kosova, işte Keşmir, İşte Çeçenistan, işte Bosna Hersek, işte Sancak, Kosova, işte Keşmir, işte Afrika'nın birçok ülkeleri, işte Afganistan...işte Afrika'nın birçok ülkeleri, işte Afganistan... Bazen müslümanların müslümanlarla çarpışması, bazen kâfirlerin müslümanlara zulmü. Bazen müslümanların müslümanlarla çarpışması, bazen kâfirlerin müslümanlara zulmü.

Bundan korkuyorum diyor, bu da olup duruyor. Bundan korkuyorum diyor, bu da olup duruyor.

3- Ve bey'a'l-hükmi. "Ve hükmü satmak, satın almak." 3- Ve bey'a'l-hükmi. "Ve hükmü satmak, satın almak."

Bu hükmü satın almak demek yani hükmü satmak demek,Bu hükmü satın almak demek yani hükmü satmak demek, bir idari mevkiyi birisine rüşvetle vermek veyahut birisinin mahkemeden umduğu bir kendi lehine hükmü,bir idari mevkiyi birisine rüşvetle vermek veyahut birisinin mahkemeden umduğu bir kendi lehine hükmü, rüşvet alarak onun lehine öyle hükmetmek.rüşvet alarak onun lehine öyle hükmetmek. Mahkemelerin bozulması ya da yöneticilerin tayininin bozulması mânasına.Mahkemelerin bozulması ya da yöneticilerin tayininin bozulması mânasına. Parayı bastıran hükmü alıyor yani ya istediği hükmü mahkemeden çıkartıyor,Parayı bastıran hükmü alıyor yani ya istediği hükmü mahkemeden çıkartıyor, kararı alıyor demek ya da istediği idari memuriyeti parayı bastırıp alıyor,kararı alıyor demek ya da istediği idari memuriyeti parayı bastırıp alıyor, ondan sonra oraya geçtikten sonrada milletin canına okuyor. ondan sonra oraya geçtikten sonrada milletin canına okuyor.

4- Ve katî'ate'r-rahimi.4- Ve katî'ate'r-rahimi. "Ve akrabalık bağlarını koparmanızdan korkuyorum." demiş oluyor Peygamber Efendimiz. "Ve akrabalık bağlarını koparmanızdan korkuyorum." demiş oluyor Peygamber Efendimiz.

Sıla-i rahim yapmamanızdan korkuyorum.Sıla-i rahim yapmamanızdan korkuyorum. Biribirinizi unutmanızdan, ziyaret etmemenizden korkuyorum mânasına. Biribirinizi unutmanızdan, ziyaret etmemenizden korkuyorum mânasına.

Biliyorsunuz, sıla-i rahim yani akrabaları kollamak, gözetmek,Biliyorsunuz, sıla-i rahim yani akrabaları kollamak, gözetmek, ziyaret etmek İslâm da en çok tavsiye edilen, ömrü arttıran, diyarları şenlendiren bir güzel davranıştır.ziyaret etmek İslâm da en çok tavsiye edilen, ömrü arttıran, diyarları şenlendiren bir güzel davranıştır. Bunu ya insan bizzat akrabasını ziyaret ederek yapar, onu yapamazsa telefonla,Bunu ya insan bizzat akrabasını ziyaret ederek yapar, onu yapamazsa telefonla, mektupla yapar ama yapması lazım, akrabalık bağlarını canlı tutması gerekiyor. mektupla yapar ama yapması lazım, akrabalık bağlarını canlı tutması gerekiyor.

"Bunu yapmamanızdan da korkarım." diyor. 5- Ve neşvün yettehızûne'l-kur'âne mezâmîra."Bunu yapmamanızdan da korkarım." diyor.

5- Ve neşvün yettehızûne'l-kur'âne mezâmîra.
"Bir de birtakım gençlerin, nesillerin yetişmesi ki onlar Kur'ân-ı Kerîm'i şarkı,"Bir de birtakım gençlerin, nesillerin yetişmesi ki onlar Kur'ân-ı Kerîm'i şarkı, mûsiki parçası gibi telakki ederler." mûsiki parçası gibi telakki ederler."

Yani Kur'ân-ı Kerîm'i mûsiki makâmıymış gibi, şarkıymış, türküymüş gibi okurlar.Yani Kur'ân-ı Kerîm'i mûsiki makâmıymış gibi, şarkıymış, türküymüş gibi okurlar. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm Allah celle celâlühû kelamıdır, kelamı da kıymetlidir;Halbuki Kur'ân-ı Kerîm Allah celle celâlühû kelamıdır, kelamı da kıymetlidir; sululuğa, ciddiyetsizliğe bu işin tahammülü yoktur. sululuğa, ciddiyetsizliğe bu işin tahammülü yoktur.

Kur'ân-ı Kerîm'i nasıl okumamız gerektiğini, Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde,Kur'ân-ı Kerîm'i nasıl okumamız gerektiğini, Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde, daha önce okuduğumuz hadîs-i şerîflerde bildirmiştir. Hüzünle okuyacak insan!daha önce okuduğumuz hadîs-i şerîflerde bildirmiştir. Hüzünle okuyacak insan! Ve okuduğunu dinleyen, "Bu adam Allah'tan korkuyor, okuyuşundan belli." diyecek.Ve okuduğunu dinleyen, "Bu adam Allah'tan korkuyor, okuyuşundan belli." diyecek. Yani okuyuşunda Allah'tan korktuğu belli olacak şekilde okuyacak, ciddi okuyacak.Yani okuyuşunda Allah'tan korktuğu belli olacak şekilde okuyacak, ciddi okuyacak. Öyle şarkı gibi, eğlence gibi, eline zil alıp da ortaya çıkıpÖyle şarkı gibi, eğlence gibi, eline zil alıp da ortaya çıkıp şıkır şıkır oynayacak bir makamda Kur'ân-ı Kerîm okunmaz. şıkır şıkır oynayacak bir makamda Kur'ân-ı Kerîm okunmaz.

Ama Kur'ân-ı Kerîm'i mûsiki nağmesi edecek bir nesillerde türemesinden,Ama Kur'ân-ı Kerîm'i mûsiki nağmesi edecek bir nesillerde türemesinden, insanlarda türemesinden korkuyorum diyor Peygamber Efendimiz. insanlarda türemesinden korkuyorum diyor Peygamber Efendimiz. Maalesef sesinin güzelliğine dayanarak Kur'ânı Kerîm'i böyle ses sanatı parçası gibiMaalesef sesinin güzelliğine dayanarak Kur'ânı Kerîm'i böyle ses sanatı parçası gibi okuyanlara da duyuyoruz, rastlıyoruz.okuyanlara da duyuyoruz, rastlıyoruz. Hatta ben İstanbul'da duyduğum zaman ağzım açık kaldı, hayretler içinde kaldım ki,Hatta ben İstanbul'da duyduğum zaman ağzım açık kaldı, hayretler içinde kaldım ki, mevlithanlardan birisini söylediler, ismi hatırımda ama söylemiyorum.mevlithanlardan birisini söylediler, ismi hatırımda ama söylemiyorum. Mevlit okumaya çıkmazdan önce bir iki kadeh atarmış ki sesi daha böyle şey çıksın diye. Mevlit okumaya çıkmazdan önce bir iki kadeh atarmış ki sesi daha böyle şey çıksın diye. Yani halktan utanıp sıkılmasın, yarı böyle kafayı bulmuşken, sarhoş keyfiyle, zevkiyle şey okusun diye,Yani halktan utanıp sıkılmasın, yarı böyle kafayı bulmuşken, sarhoş keyfiyle, zevkiyle şey okusun diye, bir iki kadeh atarmış diye bir mevlithan hakkında duydum. bir iki kadeh atarmış diye bir mevlithan hakkında duydum.

Bizim ilahiyattan bazı hocaları almış Boğaz'a falan gezmeye götürmüştü.Bizim ilahiyattan bazı hocaları almış Boğaz'a falan gezmeye götürmüştü. Ben gitmemiştim o zaman da, sonradan öyle demişlerdi, o öyledir demişlerdi. Ben gitmemiştim o zaman da, sonradan öyle demişlerdi, o öyledir demişlerdi. Yani arabası marabası her şeyi yapmış yani hazır, artık parayı çok kazanmış,Yani arabası marabası her şeyi yapmış yani hazır, artık parayı çok kazanmış, Kur'ân-ı Kerîm'i ses sanatı konusu yaparak, mevlithanlıktan, hafızlıktan çok paralar kazanmış. Kur'ân-ı Kerîm'i ses sanatı konusu yaparak, mevlithanlıktan, hafızlıktan çok paralar kazanmış.

İşte Kur'an-ı Kerîm'i böyle mûsiki nağmesi, parçası hâline getiren bir takım insanlarınİşte Kur'an-ı Kerîm'i böyle mûsiki nağmesi, parçası hâline getiren bir takım insanların türemesinden korkarım buyuruyor Peygamber Efendimiz. türemesinden korkarım buyuruyor Peygamber Efendimiz.

6- Ve sonuncusu, Ve kesrate'ş-şuratı.6- Ve sonuncusu, Ve kesrate'ş-şuratı. Şurat, şurta kelimesinin çoğulu, şuratî kelimesinin çoğulu, "polis" demek.Şurat, şurta kelimesinin çoğulu, şuratî kelimesinin çoğulu, "polis" demek. Yani polislerin, askerlerin hâkim olup, toplumu baskı altına almasından da korktuğunuYani polislerin, askerlerin hâkim olup, toplumu baskı altına almasından da korktuğunu yani âdeta hükümetin, devletin çeteleşip,yani âdeta hükümetin, devletin çeteleşip, halkı öyle zulüm altında inletmesini işaret etmiş oluyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. halkı öyle zulüm altında inletmesini işaret etmiş oluyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Üç hadîs-i şerîf okuduğumuz için, üçüncüyü de sayfanın sonundan okuyacağım ama konu değişecek.Üç hadîs-i şerîf okuduğumuz için, üçüncüyü de sayfanın sonundan okuyacağım ama konu değişecek. Bu sefer ki konuda Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş,Bu sefer ki konuda Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Tahâvî rahmetullahi aleyh tarafından [nakledilmiş], Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Tahâvî rahmetullahi aleyh tarafından [nakledilmiş], Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Uhfü'ş-şevâribe ve a'fû Uhfü'ş-şevâribe ve a'fû ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi. Uhfü'ş-şevâribe. "Bıyıklarınızı kısaltınız." ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi.

Uhfü'ş-şevâribe. "Bıyıklarınızı kısaltınız."

Uzatmayın yani alın bıyıklarınızı demek. Şevârib "bıyıklar" mânasına geliyor.Uzatmayın yani alın bıyıklarınızı demek. Şevârib "bıyıklar" mânasına geliyor. Tabii lügatta başka mânaları var ama burada ki bıyık mânasına... "Bıyıklarınızı kısaltınız, kesiniz." Tabii lügatta başka mânaları var ama burada ki bıyık mânasına... "Bıyıklarınızı kısaltınız, kesiniz."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz teninin rengi belli olacak kadar kısaltırdı bıyıkları. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz teninin rengi belli olacak kadar kısaltırdı bıyıkları.

Yani mesela bizim Türkiye'de bıyık modası nasıldır? Yani mesela bizim Türkiye'de bıyık modası nasıldır?

Bıyık ne kadar pos bıyıksa, ne kadar ucu kıvrılıyorsa, şöyle yaptığı zaman, şöyle kıvırdığı zaman,Bıyık ne kadar pos bıyıksa, ne kadar ucu kıvrılıyorsa, şöyle yaptığı zaman, şöyle kıvırdığı zaman, ucu yukarıya kalkıp, öne gidip filan böyle ne kadar şeyse, adam efe, o kadar efe,ucu yukarıya kalkıp, öne gidip filan böyle ne kadar şeyse, adam efe, o kadar efe, o kadar kahraman, o kadar babayiğit sayılıyor.o kadar kahraman, o kadar babayiğit sayılıyor. Ama öyle değil, Peygamber Efendimiz bıyıkları kısaltırdı, öyle kısaltırdı ki;Ama öyle değil, Peygamber Efendimiz bıyıkları kısaltırdı, öyle kısaltırdı ki; derisi, cildinin rengi bıyıklarının altından görünürdü. Bıyıkları kuvvetli değil, uzun değil. derisi, cildinin rengi bıyıklarının altından görünürdü. Bıyıkları kuvvetli değil, uzun değil.

"Bıyıkları kısaltın" buyurmuş. Ve a'fû el-luhâ. Luhâ da lihye'nin, sakalın çoğulu. "Bıyıkları kısaltın" buyurmuş.

Ve a'fû el-luhâ. Luhâ da lihye'nin, sakalın çoğulu.
"Sakallarınızı da uzatınız, salıveriniz." Yani sakalı kesmeyecek, kazımayacak, kısaltmayacak."Sakallarınızı da uzatınız, salıveriniz."

Yani sakalı kesmeyecek, kazımayacak, kısaltmayacak.
Bıyıkları kısaltacak, sakalları salıverecek, uzatacak. Bunu buyurduktan sonra emretmiş ki; Bıyıkları kısaltacak, sakalları salıverecek, uzatacak. Bunu buyurduktan sonra emretmiş ki;

Ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi. "Yahudilere benzemeye kalkmayın, yahudiler gibi olmayın." Ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi. "Yahudilere benzemeye kalkmayın, yahudiler gibi olmayın."

Demek ki yahudiler böyle yapıyor belki.Demek ki yahudiler böyle yapıyor belki. Bıyıkları kısaltın, inceltin yani inceltin değil de boyundan kısaltın, sakallarınızı da uzatın buyurmuş. Bıyıkları kısaltın, inceltin yani inceltin değil de boyundan kısaltın, sakallarınızı da uzatın buyurmuş.

Bütün mezheplere göre sakal kazımak haramdır, çünkü hilkati tağyirdir,Bütün mezheplere göre sakal kazımak haramdır, çünkü hilkati tağyirdir, hem de gayrimüslimlere benzeme vardır, hem de erkeklerin kadınlara benzemesi vardır.hem de gayrimüslimlere benzeme vardır, hem de erkeklerin kadınlara benzemesi vardır. Bu bakımlardan sakal kazımak haram kılınmıştır. Bu bakımlardan sakal kazımak haram kılınmıştır. Dinimizde öyledir hüküm bütün mezheplere göre.Dinimizde öyledir hüküm bütün mezheplere göre. Yalnız şimdiki özel şartlardan dolayı, mecburen, memuriyeti icabı, çalışması icabı kestirtilenler,Yalnız şimdiki özel şartlardan dolayı, mecburen, memuriyeti icabı, çalışması icabı kestirtilenler, belki kestirenlere vebalı gitmek şartı ile mazur olabilirler.belki kestirenlere vebalı gitmek şartı ile mazur olabilirler. Aksi takdirde yani mazeretleri kabul olunmazsa,Aksi takdirde yani mazeretleri kabul olunmazsa, onlar da sakalları kazıdıklarından dolayı vebal altında kalabilirler. onlar da sakalları kazıdıklarından dolayı vebal altında kalabilirler.

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri bizi rızasına uygun hareket etmeye,Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri bizi rızasına uygun hareket etmeye, her işimizi sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye uygun yapmaya muvaffak eylesin.her işimizi sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye uygun yapmaya muvaffak eylesin. Her türlü bid'atlardan, haramlardan, günahlardan cümlenizi, cümlemizi korusun.Her türlü bid'atlardan, haramlardan, günahlardan cümlenizi, cümlemizi korusun. Ömrümüzü hayırlı uzun eylesin. Amellerimizi sevdiği salih ameller eylesin.Ömrümüzü hayırlı uzun eylesin. Amellerimizi sevdiği salih ameller eylesin. Hüsn-i hâtimeler nasip eylesin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin.Hüsn-i hâtimeler nasip eylesin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin cümlemizi.Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin cümlemizi. Ve Firdevs-i Âlâ'da Habîb-i Edîbi'ne komşu eylesin. Ve Firdevs-i Âlâ'da Habîb-i Edîbi'ne komşu eylesin.

Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâri sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2