Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

İbadetin Parçası Olarak Duânın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Zilhicce 1411 / 09.07.1991

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Dua Etmeyene Gazap Eder, Allah'ı Unutmamak, Fıkıh, Dinî Bilgi ve Şuur, İnsanlarla İlişkilerimizde Ana Zihniyetimiz, Alim İle Cahilin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İbadetin Parçası Olarak Duânın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Zilhicce 1411 / 09.07.1991

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Dua Etmeyene Gazap Eder, Allah'ı Unutmamak, Fıkıh, Dinî Bilgi ve Şuur, İnsanlarla İlişkilerimizde Ana Zihniyetimiz, Alim İle Cahilin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Mânası Allah tarafından kendisine bildiriliyor,Mânası Allah tarafından kendisine bildiriliyor, Allahu Teâlâ hazretleri tarafından kendisine gönderilmiş, ifade Peygamber Efendimiz'in kendi ifadesi.Allahu Teâlâ hazretleri tarafından kendisine gönderilmiş, ifade Peygamber Efendimiz'in kendi ifadesi. Onun için bunlara hadîs-i kutsî veya hadîs-i İlâhî deniliyor. Onun için bunlara hadîs-i kutsî veya hadîs-i İlâhî deniliyor.

Eğer gönderilen ilâhî bilgiler, hem mâna cihetiyle hem de lafız,Eğer gönderilen ilâhî bilgiler, hem mâna cihetiyle hem de lafız, söz cihetiyle Allah tarafından gönderilmiş olsa o zaman onlar Kur'ân-ı Kerîm. söz cihetiyle Allah tarafından gönderilmiş olsa o zaman onlar Kur'ân-ı Kerîm. Mânası da lafzı da Allahu Teâlâ hazretlerinden o halde gönderilenler Kur'an-ı Kerîm.Mânası da lafzı da Allahu Teâlâ hazretlerinden o halde gönderilenler Kur'an-ı Kerîm. Mânası gönlüne ilham edilip bildirilip Efendimiz'in kendi ifadesi olarak dilinden;Mânası gönlüne ilham edilip bildirilip Efendimiz'in kendi ifadesi olarak dilinden; "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor." diye söylediği de hadîs-i kutsî. "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor." diye söylediği de hadîs-i kutsî.

Böyle bir durum olmadan dinimizin gerçeklerini öğretmek içinBöyle bir durum olmadan dinimizin gerçeklerini öğretmek için kendisinin söylemiş olduğu tavsiyeler, normal hadîs-i şerîfler oluyor. kendisinin söylemiş olduğu tavsiyeler, normal hadîs-i şerîfler oluyor.

Bu açtığımız sayfada karşımıza çıkan hadîs-i şerîf, bir hadîs-i kutsî. Bu açtığımız sayfada karşımıza çıkan hadîs-i şerîf, bir hadîs-i kutsî.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

Kâla'llâhu Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor." Kâla'llâhu Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor."

Demek ki Rabbü'l-âlemîn, kullarına bildirmesi için mânasını kendisine göndermiş;Demek ki Rabbü'l-âlemîn, kullarına bildirmesi için mânasını kendisine göndermiş; o da oradan naklen; "Allah şöyle buyuruyor." diye söylüyor. o da oradan naklen; "Allah şöyle buyuruyor." diye söylüyor.

Nasıl buyurduğunu söylüyor? Nasıl buyurduğunu söylüyor?

Kâla'llâhu Teâlâ men lem yedûnî ağdab aleyh.Kâla'llâhu Teâlâ men lem yedûnî ağdab aleyh. "Kulum bana dua etmezse ben dua etmeyen kuluma gazap ederim. "Kulum bana dua etmezse ben dua etmeyen kuluma gazap ederim. Duasız olan, dua etmeyen kuluma gazap ederim." Duasız olan, dua etmeyen kuluma gazap ederim."

Şimdi bu Ahmet, bu adam, kul elini açıyor, Allah'tan istiyor: Şimdi bu Ahmet, bu adam, kul elini açıyor, Allah'tan istiyor:

"Yâ Rabbi! Para isterim, sıhhat isterim, âfiyet isterim,"Yâ Rabbi! Para isterim, sıhhat isterim, âfiyet isterim, mal isterim, mülk isterim, saadet isterim, huzur isterim…" mal isterim, mülk isterim, saadet isterim, huzur isterim…"

Kul, dünyaya âhirete ait küçük büyük her şeyi istiyor, diliyor. Kul, dünyaya âhirete ait küçük büyük her şeyi istiyor, diliyor.

İstemek câiz mi? İstemek câiz mi?

Caiz. Caiz.

İstiyor. Rabbü'l-âlemin de veren; o da veriyor, lütfediyor, ihsan ediyor, ikram ediyor. İstiyor. Rabbü'l-âlemin de veren; o da veriyor, lütfediyor, ihsan ediyor, ikram ediyor.

Dünyanın zenginlerinin, dünyanın cömertlerinin bir sınırı vardır; fazla yüklendiğin zaman kızarlar: Dünyanın zenginlerinin, dünyanın cömertlerinin bir sınırı vardır; fazla yüklendiğin zaman kızarlar:

"Benden başka iyilik yapacak adam yok mu?"Benden başka iyilik yapacak adam yok mu? Be adam, git biraz da başkasından iste!" demeye başlarlar biraz zorlarsan. Be adam, git biraz da başkasından iste!" demeye başlarlar biraz zorlarsan.

"Sabahtan beri gelen gidenin sayısı yüzü aştı; nedir bu?" demeye başlarlar. "Sabahtan beri gelen gidenin sayısı yüzü aştı; nedir bu?" demeye başlarlar.

Veyahut "Daha geçen gün vermedim mi?" demeye başlarlar. Veyahut "Daha geçen gün vermedim mi?" demeye başlarlar.

Kızarlar. Fazla istemekten dolayı renkleri değişir,Kızarlar. Fazla istemekten dolayı renkleri değişir, sabırları olsa da esas itibariyle fazla istemeye gelemezler. sabırları olsa da esas itibariyle fazla istemeye gelemezler. Neme lazım?Neme lazım? Fazla istediğin zaman pek iyi olmaz. Fazla istediğin zaman pek iyi olmaz. Ama bu hadîs-i şerîfte, Rabbü'l-âleminin müslümana ihsanına bakın ki; Ama bu hadîs-i şerîfte, Rabbü'l-âleminin müslümana ihsanına bakın ki;

"Bana dua etmeyen kuluma ben gazap ederim." diyor. "Bana dua etmeyen kuluma ben gazap ederim." diyor.

Rabbü'l-âlemin, âlemlerin Rabbi, hâlikı, mâlikü'l-mülk, râzikımız istemeyene kızıyor. Rabbü'l-âlemin, âlemlerin Rabbi, hâlikı, mâlikü'l-mülk, râzikımız istemeyene kızıyor. Her şeyimiz O'ndan, O'nun rızkından. Allahu Teâlâ, istemeyene kızıyor. Kur'ân-ı Kerîm'de emri var: Her şeyimiz O'ndan, O'nun rızkından. Allahu Teâlâ, istemeyene kızıyor. Kur'ân-ı Kerîm'de emri var:

Ve kâle rabbükum üd'ûnî estecib leküm. Ve kâle rabbükum üd'ûnî estecib leküm. "Siz bana dua edin, ben sizin duanızı karşılıksız koymam, ihsan eylerim, ikram ederim, veririm." diye "Siz bana dua edin, ben sizin duanızı karşılıksız koymam, ihsan eylerim, ikram ederim, veririm." diye Kur'ân-ı Kerim'de âyet-i kerîme var. Kur'ân-ı Kerim'de âyet-i kerîme var.

Onun için dua nedir? Onun için dua nedir?

Dua bir isteme midir? Dua bir isteme midir?

Hayır, dua isteme artı ibadettir. Hem bir şey istiyorsun hem de dua, ibadettir. Hayır, dua isteme artı ibadettir. Hem bir şey istiyorsun hem de dua, ibadettir.

ed-Düâü hüve'l-ibâdeh. ed-Düâü hüve'l-ibâdeh.

Mânası? Mânası?

"Dua ibadetin ta kendisidir; aslıdır, özüdür, iliğidir, esasıdır." "Dua ibadetin ta kendisidir; aslıdır, özüdür, iliğidir, esasıdır."

ed-Düâü muhhu'l-ibâdeh. "Dua ibadetin iliği gibidir." ed-Düâü muhhu'l-ibâdeh. "Dua ibadetin iliği gibidir."

Hani et geliyor karşına, sinir oluyor, kemik oluyor, bir de ilik oluyor;Hani et geliyor karşına, sinir oluyor, kemik oluyor, bir de ilik oluyor; lüp diye yenilen şifalı, kıymetli bir şey. lüp diye yenilen şifalı, kıymetli bir şey.

Dua da; "ibadetin özü; iliği, mayası, temeli" diye bildiriyor bir hadîs-i şerîfte. Dua da; "ibadetin özü; iliği, mayası, temeli" diye bildiriyor bir hadîs-i şerîfte.

İbadet. Sen elini açtığın zaman aynı zamanda Allah'a ibadet etmiş oluyorsun. İbadet. Sen elini açtığın zaman aynı zamanda Allah'a ibadet etmiş oluyorsun.

Namaz bir ibadet, oruç bir ibadet, hac bir ibadet, zekât bir ibadet… Allah kabul etsin! Namaz bir ibadet, oruç bir ibadet, hac bir ibadet, zekât bir ibadet… Allah kabul etsin!

Bak duayı ederken unuttuk dua da ibadet. Bak duayı ederken unuttuk dua da ibadet.

Ramazan kardeşim haccetti; bize güzel bir ziyafet çekti. Ramazan kardeşim haccetti; bize güzel bir ziyafet çekti. Allah haccını, umresini, ibadetini, taatini kabul etsin; bizlere de tekrar tekrar gitmek nasip etsin.Allah haccını, umresini, ibadetini, taatini kabul etsin; bizlere de tekrar tekrar gitmek nasip etsin. Bizim de ibadetlerimizi, taatlerimizi, hayrâtımızı, hasenâtımızı kabul etsin.Bizim de ibadetlerimizi, taatlerimizi, hayrâtımızı, hasenâtımızı kabul etsin. Cümlemizi yolunda dâim, şükründe kâim eylesin. Cümlemizi yolunda dâim, şükründe kâim eylesin.

Tamam, namaz ibadet, oruç ibadet vesaire… Zikir tesbih ibadet… Tamam, namaz ibadet, oruç ibadet vesaire… Zikir tesbih ibadet…

Dua? Dua?

Dua da ibadet. Ne güzel! Hem istiyorsun, bir şeyler gelecek,Dua da ibadet. Ne güzel! Hem istiyorsun, bir şeyler gelecek, geleceğini de Allah vaad etmiş, veriyor, vereceğini söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm'de vaadi var. geleceğini de Allah vaad etmiş, veriyor, vereceğini söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm'de vaadi var.

Vaadinden döner mi? Vaadinden döner mi?

Dönmez. Dönmez.

İhsanını keser mi? İhsanını keser mi?

Kesmez. Kesmez.

Verecek mi; "Vereceğim." demiş mi? Verecek mi; "Vereceğim." demiş mi?

Verecek. Verecek.

"Duanıza icabet ederim." demiş mi, buyurmuş mu? "Duanıza icabet ederim." demiş mi, buyurmuş mu?

Buyurmuş. Buyurmuş.

Tamam o halde, ya bu dünyada ya âhirette mutlaka onun faydasını göreceğiz.Tamam o halde, ya bu dünyada ya âhirette mutlaka onun faydasını göreceğiz. Hem fayda göreceğiz, hem elimize bir şeyler geçecek, hem cebimiz kesemiz dolacak,Hem fayda göreceğiz, hem elimize bir şeyler geçecek, hem cebimiz kesemiz dolacak, hem işimiz olacak, hem de ibadet oluyor, ayrıca sevap geliyor. hem işimiz olacak, hem de ibadet oluyor, ayrıca sevap geliyor.

Neden? Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri, kendisinin bilinmesini istiyor.Allahu Teâlâ hazretleri, kendisinin bilinmesini istiyor. Kendisinin varlığından, birliğinden kulun haberdar olmasını istiyor. Kendisinin varlığından, birliğinden kulun haberdar olmasını istiyor. Kulların kendisini unutmamasını istiyor. Kulların kendisini unutmamasını istiyor. Dünyaya dalıp, günaha dalıp, isyana dalıp, âhireti unutmamasını, kendisini unutmamasını istiyor. Dünyaya dalıp, günaha dalıp, isyana dalıp, âhireti unutmamasını, kendisini unutmamasını istiyor.

Sabahları okuduğumuz aşr-ı şerîfte buyuruluyor ki; Sabahları okuduğumuz aşr-ı şerîfte buyuruluyor ki;

Ve lâ tekûnû ke'llezîne nesu'llâhe fe-ensâhüm enfusehüm.Ve lâ tekûnû ke'llezîne nesu'llâhe fe-ensâhüm enfusehüm. "Sakın Allah'ı unutan o gafiller gibi olmayın, ey mü'minler, ey iman ederler! "Sakın Allah'ı unutan o gafiller gibi olmayın, ey mü'minler, ey iman ederler! Sakın siz Allah'ı unutan o ehl-i dünya gibi, o ehl-i şirk gibi, o ehl-i küfür gibi olmayın.Sakın siz Allah'ı unutan o ehl-i dünya gibi, o ehl-i şirk gibi, o ehl-i küfür gibi olmayın. Siz Allah'ı unutanlardan olmayın!" diye emri var. Siz Allah'ı unutanlardan olmayın!" diye emri var.

Unutmayın, aklınızdan çıkartmayın. Unutmayın, aklınızdan çıkartmayın.

İyi bir mü'minin vasfı nedir? İyi bir mü'minin vasfı nedir?

İyi bir mü'minin vasfı; Allah'ın o mü'minin gönlünden, kalbinden, hafızasından hiç gitmemesidir.İyi bir mü'minin vasfı; Allah'ın o mü'minin gönlünden, kalbinden, hafızasından hiç gitmemesidir. İyi mü'minin alameti bu. İyi mü'minin alameti bu.

Tasavvufta zikr-i müdâm diye bir hal vardır.Tasavvufta zikr-i müdâm diye bir hal vardır. Daimi zikir, devamlı zikir, kıyamete kadar devamlı Allah'ı anma hâli, en makbul olan ideal seviye odur. Daimi zikir, devamlı zikir, kıyamete kadar devamlı Allah'ı anma hâli, en makbul olan ideal seviye odur.

Bizler nasılız? Bizler nasılız?

Bizler bazen hatırlarız, bazen unuturuz.Bizler bazen hatırlarız, bazen unuturuz. Unuttuğumuz zaman gaflet, cehalet, günah ve kabahat işleriz; insanlar işler. Unuttuğumuz zaman gaflet, cehalet, günah ve kabahat işleriz; insanlar işler. Ama hatırladığı zaman namaz kılar, oruç tutar, yolunda hayır yapar, hasenât yapar. Ama hatırladığı zaman namaz kılar, oruç tutar, yolunda hayır yapar, hasenât yapar.

"Ben Allah'tan korkarım, şu işi yapmam." der;"Ben Allah'tan korkarım, şu işi yapmam." der; "Şu işi muhakkak yapayım çünkü bu işi yapmak Allah tarafından emrediliyor; "Şu işi muhakkak yapayım çünkü bu işi yapmak Allah tarafından emrediliyor; bu işi hiç yapmayayım çünkü Allah bunu yasaklamış." der. bu işi hiç yapmayayım çünkü Allah bunu yasaklamış." der.

Hatırladığı zaman hayır oluyor, unuttuğu zaman günah ve şer oluyor. Ve en büyük kusur öyle oluyor. Hatırladığı zaman hayır oluyor, unuttuğu zaman günah ve şer oluyor. Ve en büyük kusur öyle oluyor.

Bir mü'min günah işlerken iman onun kafasından, gönlünden çıkıp gidiyor, ondan sonra işliyor.Bir mü'min günah işlerken iman onun kafasından, gönlünden çıkıp gidiyor, ondan sonra işliyor. İmanı içindeyken o işi yapamaz. Peygamber Efendimiz öyle bildiriyor: İmanı içindeyken o işi yapamaz. Peygamber Efendimiz öyle bildiriyor:

İman gider de o günahı işler.İman gider de o günahı işler. O içkiyi içerken, o hırsızlığı yaparken, o kabahati yaparken imanı gidiyor, tesiri kalmıyor.O içkiyi içerken, o hırsızlığı yaparken, o kabahati yaparken imanı gidiyor, tesiri kalmıyor. İman gitmiş oluyor.İman gitmiş oluyor. Ondan sonra aklı başına geliyor, pişman oluyor, perişan oluyor, günaha dalmış oluyor. Ondan sonra aklı başına geliyor, pişman oluyor, perişan oluyor, günaha dalmış oluyor.

Demek ki bizler duayı sadece istek olarak düşünmeyeceğiz.Demek ki bizler duayı sadece istek olarak düşünmeyeceğiz. Duanın aynı zamanda bir emir, bir buyruk olduğunu, Duanın aynı zamanda bir emir, bir buyruk olduğunu, bir ibadet olduğunu ve bir de Allah'ın dua etmeyen kuluna gazap ettiğini bileceğiz. bir ibadet olduğunu ve bir de Allah'ın dua etmeyen kuluna gazap ettiğini bileceğiz.

"Hele hele seni, seni küstah seni, seni utanmaz seni! Bak dua da etmiyor."Hele hele seni, seni küstah seni, seni utanmaz seni! Bak dua da etmiyor. Hiç bu tarafa yanaştığı bile yok. Hiç bu tarafa yanaştığı bile yok. Hiç şu tarafa baktığı bile yok, hiç dergâha yöneldiği yok, hiç Allahu Teâlâ hazretlerine el açtığı yok!Hiç şu tarafa baktığı bile yok, hiç dergâha yöneldiği yok, hiç Allahu Teâlâ hazretlerine el açtığı yok! Vay küstah, vay edepsiz!" diye o zaman gazap ettiğini bu hadîs-i şerîften anlıyoruz. Vay küstah, vay edepsiz!" diye o zaman gazap ettiğini bu hadîs-i şerîften anlıyoruz.

Buradan bize, şu topluluğumuza; "Ey benim mü'min kullarım, isteyin, istediğinizi vereceğim." diye;Buradan bize, şu topluluğumuza; "Ey benim mü'min kullarım, isteyin, istediğinizi vereceğim." diye; "Bana dua edin." diye bir iltifat çıkıyor. "Bana dua edin." diye bir iltifat çıkıyor.

Bu kitabın sayfasını Besmele ile açmadık mı? Bu kitabın sayfasını Besmele ile açmadık mı?

Açtık. Açtık.

Karşımıza bu çıkmadı mı? Karşımıza bu çıkmadı mı?

Çıktı. Çıktı.

Demek ki bize bunu bildirmesinin, kafamıza sokmasının sebebi ne? Demek ki bize bunu bildirmesinin, kafamıza sokmasının sebebi ne?

"İsteyin, vereceğim." demek. "İsterseniz veririm." demek."İsteyin, vereceğim." demek. "İsterseniz veririm." demek. "Dua edin, beni anın, isteyin, hatırlayın, ben size vereceğim." demek. "Dua edin, beni anın, isteyin, hatırlayın, ben size vereceğim." demek.

Biz de şu güzel toplantıda bir vesile ile bir araya gelmiş bulunuyoruz.Biz de şu güzel toplantıda bir vesile ile bir araya gelmiş bulunuyoruz. Namazlarımızı kıldık, abdestliyiz. Namazlarımızı kıldık, abdestliyiz. Şimdi Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyorduk. Şu vesileyle arada mola verip diyoruz ki; Şimdi Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyorduk. Şu vesileyle arada mola verip diyoruz ki;

"Yâ Rabbi! Sen bizi sevdiğin kullardan eyle."Yâ Rabbi! Sen bizi sevdiğin kullardan eyle. Yâ Rabbi! Sen bize dinde, dünyada ve âhirette âfiyet ve saadet ver.Yâ Rabbi! Sen bize dinde, dünyada ve âhirette âfiyet ve saadet ver. Hastalıklardan berî eyle, gamlardan, Hastalıklardan berî eyle, gamlardan, kederlerden, dertlerden muaf eyle, iki cihanda aziz ve bahtiyar eyle.kederlerden, dertlerden muaf eyle, iki cihanda aziz ve bahtiyar eyle. Hastalarımıza şifalar bahşeyle, dertlerimize çareleri sen ihsan eyle.Hastalarımıza şifalar bahşeyle, dertlerimize çareleri sen ihsan eyle. Kendinden gayrıya bizi muhtaç etme, bizi kimseye mağlup ve mahcup duruma düşürme.Kendinden gayrıya bizi muhtaç etme, bizi kimseye mağlup ve mahcup duruma düşürme. Kimseye boyun büktürüp el açtırma, kimsenin karşısında hor ve zelil etme, yâ Rabbi! Kimseye boyun büktürüp el açtırma, kimsenin karşısında hor ve zelil etme, yâ Rabbi!

Sevdiğin kul olarak yaşat yâ Rabbi! Sevdiğin yollarda yürüt yâ Rabbi! Sevdiğin işleri yaptır yâ Rabbi!Sevdiğin kul olarak yaşat yâ Rabbi! Sevdiğin yollarda yürüt yâ Rabbi! Sevdiğin işleri yaptır yâ Rabbi! Sevdiğin kullarla dost eyle yâ Rabbi! Sevdiğin hayrât-ı hasenâtı yapmayı nasip eyle yâ Rabbi!Sevdiğin kullarla dost eyle yâ Rabbi! Sevdiğin hayrât-ı hasenâtı yapmayı nasip eyle yâ Rabbi! Vefatımızdan sonra da sevap kazanmamıza sebep olacak sadaka-i câriyedenVefatımızdan sonra da sevap kazanmamıza sebep olacak sadaka-i câriyeden çeşmeler, köprüler, binalar, hayırlar, hasenâtlar yapıp bırakmayı,çeşmeler, köprüler, binalar, hayırlar, hasenâtlar yapıp bırakmayı, vefatımızdan sonra da hayırlı evlatlar yetiştirip, hayırlı kitaplar yazıp,vefatımızdan sonra da hayırlı evlatlar yetiştirip, hayırlı kitaplar yazıp, hayırlı yollar, çığırlar açıp, kabrimizde de sevap kazanmaya devam etmeyi sen bize nasip eyle yâ Rabbi! hayırlı yollar, çığırlar açıp, kabrimizde de sevap kazanmaya devam etmeyi sen bize nasip eyle yâ Rabbi!

Kabirlerimizi geniş eyle yâ Rabbi! Kabir istirahatlerimizi günden güne ziyade eyle yâ Rabbi!Kabirlerimizi geniş eyle yâ Rabbi! Kabir istirahatlerimizi günden güne ziyade eyle yâ Rabbi! Kabirlerimizi cennet bahçesi eyle yâ Rabbi! Kabirlerimizde salih amellerimizi yoldaş eyle yâ Rabbi!Kabirlerimizi cennet bahçesi eyle yâ Rabbi! Kabirlerimizde salih amellerimizi yoldaş eyle yâ Rabbi! Kabirden kalktığımız zaman bizi Peygamber Efendimiz'in yanında haşreyle yâ Rabbi!Kabirden kalktığımız zaman bizi Peygamber Efendimiz'in yanında haşreyle yâ Rabbi! Livâü'l-hamdi altında topla yâ Rabbi! Livâü'l-hamdi altında topla yâ Rabbi! Peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle, salihlerle beraber eyle yâ Rabbi!Peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle, salihlerle beraber eyle yâ Rabbi! Âsî ve mücrim kullarından etme yâ Rabbi! Âsî ve mücrim kullarından etme yâ Rabbi!

Bizi cehenneme atılanlardan etme yâ Rabbi! Ateşler içinde feryad u figân edenlerden etme yâ Rabbi!Bizi cehenneme atılanlardan etme yâ Rabbi! Ateşler içinde feryad u figân edenlerden etme yâ Rabbi! Kahrına gazabına uğrayanlardan etme yâ Rabbi! Kahrına gazabına uğrayanlardan etme yâ Rabbi!

"Aman yâ Rabbi!" dedikçe; "Sus, konuşma, seni sevmiyorum!" diye"Aman yâ Rabbi!" dedikçe; "Sus, konuşma, seni sevmiyorum!" diye hitâb-ı ikâb ile muamele ettiğin kullardan etme yâ Rabbi! Bi gayr-i hisâb cennetine dâhil eyle yâ Rabbi! hitâb-ı ikâb ile muamele ettiğin kullardan etme yâ Rabbi! Bi gayr-i hisâb cennetine dâhil eyle yâ Rabbi! Habîb-i Edîbin Muhammed-i Mustafâ'na komşu eyle yâ Rabbi! Habîb-i Edîbin Muhammed-i Mustafâ'na komşu eyle yâ Rabbi!

Şu dünyada bizlere hayırlı uzun ömürler ver yâ Rabbi! Helal ve bol kazançlar ver yâ Rabbi!Şu dünyada bizlere hayırlı uzun ömürler ver yâ Rabbi! Helal ve bol kazançlar ver yâ Rabbi! Kesemizi senin yolunda açalım yâ Rabbi! Müslümanların hayrına sarf edelim yâ Rabbi!Kesemizi senin yolunda açalım yâ Rabbi! Müslümanların hayrına sarf edelim yâ Rabbi! Dininin yolunda malımızla canımızla cihad edelim yâ Rabbi! Senin dinini her yere yayalım yâ Rabbi!Dininin yolunda malımızla canımızla cihad edelim yâ Rabbi! Senin dinini her yere yayalım yâ Rabbi! Müslüman kardeşlerimizi kurtaralım yâ Rabbi!Müslüman kardeşlerimizi kurtaralım yâ Rabbi! Mazlum, mağdur, esir ve mağlup kardeşlerimizi zulümden, Mazlum, mağdur, esir ve mağlup kardeşlerimizi zulümden, gadirden, esaretten ve mağlubiyetten kurtar yâ Rabbi!gadirden, esaretten ve mağlubiyetten kurtar yâ Rabbi! Hapislerden çıkar yâ Rabbi! Müslümanları tekrar azîz eyle yâ Rabbi! Hapislerden çıkar yâ Rabbi! Müslümanları tekrar azîz eyle yâ Rabbi!

Beldelerimizi İslâm'ın nuruyla pürnur eyle yâ Rabbi!Beldelerimizi İslâm'ın nuruyla pürnur eyle yâ Rabbi! Beldelerimizden şirki, küfrü, isyanı, günahı def eyle yâ Rabbi! Beldelerimizden şirki, küfrü, isyanı, günahı def eyle yâ Rabbi! Zalimlere, fâsıklara, fâcirlere, müşriklere, münafıklara, kâfirlere Zalimlere, fâsıklara, fâcirlere, müşriklere, münafıklara, kâfirlere fırsat verip de onları bize musallat etme yâ Rabbi!fırsat verip de onları bize musallat etme yâ Rabbi! Onların karşısında bizi hor duruma düşürme yâ Rabbi! Merde, namerde bizi asla muhtaç etme yâ Rabbi!Onların karşısında bizi hor duruma düşürme yâ Rabbi! Merde, namerde bizi asla muhtaç etme yâ Rabbi! Hacetlerimizi sen ver yâ Rabbi! Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi hayırlı evlatlar eyle yâ Rabbi! Hacetlerimizi sen ver yâ Rabbi! Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi hayırlı evlatlar eyle yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Sıhhat, âfiyet, saadet ve selamet üzere yaşayıpYâ Rabbi! Sıhhat, âfiyet, saadet ve selamet üzere yaşayıp son nefeste sevdiğin mü'min-i kâmiller olarak ruh teslim etmeyi, son nefeste sevdiğin mü'min-i kâmiller olarak ruh teslim etmeyi, huzûr-u cihetine yüzlerimiz pak, alınlarımız açık, sevdiğin kullar olarak gelmeyi; huzûr-u cihetine yüzlerimiz pak, alınlarımız açık, sevdiğin kullar olarak gelmeyi;

Ya eyyetühe'n-nefsü'l-mutmeinnetü irci'î ilâ rabbiki râdiyeten merdıyyeh,Ya eyyetühe'n-nefsü'l-mutmeinnetü irci'î ilâ rabbiki râdiyeten merdıyyeh, fe'dhulî fî ibâdî ve'dhulî cennetî diye iltifatla cennetine davet eylediğin kullarından eyle yâ Rabbi! fe'dhulî fî ibâdî ve'dhulî cennetî diye iltifatla cennetine davet eylediğin kullarından eyle yâ Rabbi! Cennetin içinde Habîb-i Edîbi'ne komşu eyle yâ Rabbi! Cennetin içinde Habîb-i Edîbi'ne komşu eyle yâ Rabbi! Cemaline bizleri müşerref ve ferahnâk eyle yâ Rabbi!Cemaline bizleri müşerref ve ferahnâk eyle yâ Rabbi! Yâ Rabbi! İcabet senden, biz kuluz, sen Rabbü'l-âlemin'sin, ver yâ Rabbi!" Yâ Rabbi! İcabet senden, biz kuluz, sen Rabbü'l-âlemin'sin, ver yâ Rabbi!"

İkici hadîs-i şerîfe geçiyoruz: İkici hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

Kalîlü'l-fıkhi hayrün min kesîri'l-ibâdeti ve ve kefâ bi'l-mer'i fıkhan izâ abeda'llâheKalîlü'l-fıkhi hayrün min kesîri'l-ibâdeti ve ve kefâ bi'l-mer'i fıkhan izâ abeda'llâhe ve kefâ bi'l-mer'i cehlen izâ a'cibe bi-re'yihî ve inneme'n-nâsü recülâni mü'minün ve câhilün.ve kefâ bi'l-mer'i cehlen izâ a'cibe bi-re'yihî ve inneme'n-nâsü recülâni mü'minün ve câhilün. Fe la tü'zi'l-mü'min ve lâ tühâviri'l câhil. Fe la tü'zi'l-mü'min ve lâ tühâviri'l câhil.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu okuduğumuz ikinci hadîs-i şerifi; Hz. Ömer Efendimiz'in mübarek oğlu, ârif oğlu Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ rivayet etmiş. Bu okuduğumuz ikinci hadîs-i şerifi; Hz. Ömer Efendimiz'in mübarek oğlu, ârif oğlu Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Kalîlü'l-fıkhi hayrün min kesîri'l-ibâdeti. "Kalîlü'l-fıkhi hayrün min kesîri'l-ibâdeti. " Az da olsa bir dini bilgi, bir dini sağlam zihniyet, anlayış, görgü, sevgi, sezgi,Az da olsa bir dini bilgi, bir dini sağlam zihniyet, anlayış, görgü, sevgi, sezgi, az bir dini bilgi, cahilce yapılan çok ibadetten daha hayırlıdır." az bir dini bilgi, cahilce yapılan çok ibadetten daha hayırlıdır."

Bilgi, dini ilim, cahillikten daha hayırlıdır.Bilgi, dini ilim, cahillikten daha hayırlıdır. Fıkıh; az bile olsa cahilce yapılan çok ibadetten insana daha çok sevap kazandırır. Fıkıh; az bile olsa cahilce yapılan çok ibadetten insana daha çok sevap kazandırır.

Fıkıh demek, "bir şeyi anlamak" demek.Fıkıh demek, "bir şeyi anlamak" demek. "Dinde fakih olmak" demek dinin mânasını doğru kavrayıp dinin özüne uygun yaşamak, demek."Dinde fakih olmak" demek dinin mânasını doğru kavrayıp dinin özüne uygun yaşamak, demek. Çünkü dinin özüne erememiş insanlar şekilde kalırlar, şekle takılırlar. Çünkü dinin özüne erememiş insanlar şekilde kalırlar, şekle takılırlar.

Bazen de hile-i şer'iyyeye kaçarlar, kalbi başka işi başka olur,Bazen de hile-i şer'iyyeye kaçarlar, kalbi başka işi başka olur, dünyayı kurtarma sevdasına düşerler, yalan yanlış işler yaparlar. dünyayı kurtarma sevdasına düşerler, yalan yanlış işler yaparlar.

Dinin özünü kavradıysa dinin asıl mânasına, ruhuna uygun hareket ederse bu az bir doğru,Dinin özünü kavradıysa dinin asıl mânasına, ruhuna uygun hareket ederse bu az bir doğru, sezgili anlayış, şuursuzca yalan yanlış çok ibadet yapmaktan insana daha çok kâr sağlar. sezgili anlayış, şuursuzca yalan yanlış çok ibadet yapmaktan insana daha çok kâr sağlar. Çünkü İslâm'da her şeyde ölçü, şuurdur. Çünkü İslâm'da her şeyde ölçü, şuurdur.

Şuurlu bir insanın namazı, şuursuz bir insanın namazından kat kat daha sevaptır.Şuurlu bir insanın namazı, şuursuz bir insanın namazından kat kat daha sevaptır. İkisi de aynı imamın arkasında aynı öğle namazını kılarlar;İkisi de aynı imamın arkasında aynı öğle namazını kılarlar; birisi bin sevap alır, birisi bir sevap alır. birisi bin sevap alır, birisi bir sevap alır.

Neden? Neden?

Birisi kimin huzurunda durduğunu biliyor;Birisi kimin huzurunda durduğunu biliyor; "Allahu Ekber" dediği zaman Allah'ın azamet-i kibriyâsını seziyor,"Allahu Ekber" dediği zaman Allah'ın azamet-i kibriyâsını seziyor, rükûya vardığı zaman kimin huzurunda eğildiğini biliyor.rükûya vardığı zaman kimin huzurunda eğildiğini biliyor. Sübhâne rabbiye'l-a'lâ dediği zaman kimi tesbih ettiğini;Sübhâne rabbiye'l-a'lâ dediği zaman kimi tesbih ettiğini; "Yâ Rabbi! Sen her türlü noksandan münezzehsin, her şeyin güzel,"Yâ Rabbi! Sen her türlü noksandan münezzehsin, her şeyin güzel, her şeyine hayranım, her şeyini seviyorum, beğeniyorum." diye her şeyine hayranım, her şeyini seviyorum, beğeniyorum." diye sevgi ve hayranlığını duyarak secdeye erersin. sevgi ve hayranlığını duyarak secdeye erersin.

Tabi şuursuzca olursa başka... "Şu öğle namazını tamamlayayım, selam vereyim, gideyim de,Tabi şuursuzca olursa başka... "Şu öğle namazını tamamlayayım, selam vereyim, gideyim de, otobüs kaçıyor da, pazara yetişeceğim de, pazar kalkmasın da..." otobüs kaçıyor da, pazara yetişeceğim de, pazar kalkmasın da..."

Sezgiyle ve anlayışla, ilimle, irfanla yapılan ibadetler çeşitli dünya işleriyle yapılan, akıl dağınıklığıyla yapılan ibadetten çok daha kıymetlidir. Sezgiyle ve anlayışla, ilimle, irfanla yapılan ibadetler çeşitli dünya işleriyle yapılan, akıl dağınıklığıyla yapılan ibadetten çok daha kıymetlidir.

Bu ibadetler; "Müslümanlıkta kalite" demektir. Mâlum bir kalite var.Bu ibadetler; "Müslümanlıkta kalite" demektir. Mâlum bir kalite var. Bir işin kemiyeti var, bir keyfiyeti var. Bir işin sayısal kalabalıklığı var, bir özünün kaliteliliği var. Bir işin kemiyeti var, bir keyfiyeti var. Bir işin sayısal kalabalıklığı var, bir özünün kaliteliliği var. Sayısal kalabalıklar önemli değil ama kaliteli, Sayısal kalabalıklar önemli değil ama kaliteli, az olan şeyler sayısal kalabalıklardan daha kıymetli oluyor. az olan şeyler sayısal kalabalıklardan daha kıymetli oluyor.

Mesela yüzlerce dönüm, binlerce dönüm tarlanın mahsulü bir gemi dolusu mahsulMesela yüzlerce dönüm, binlerce dönüm tarlanın mahsulü bir gemi dolusu mahsul iki tane makine fiyatını karşılamıyor bile. Biz çalışıyoruz, uğraşıyoruz;iki tane makine fiyatını karşılamıyor bile. Biz çalışıyoruz, uğraşıyoruz; kilolar, tonlar, zahmetler, yıllar, aylar, günler… kilolar, tonlar, zahmetler, yıllar, aylar, günler… Ama adamlar bir kıymetli şey yapıyor, istersen alma. Almaya mecbur kalıyorsun. Ama adamlar bir kıymetli şey yapıyor, istersen alma. Almaya mecbur kalıyorsun.

Amerika, Irak'la bir savaş yaptı. "Patriot füzeleri havada yakalıyor, vuruyor.Amerika, Irak'la bir savaş yaptı. "Patriot füzeleri havada yakalıyor, vuruyor. İleride bir savaş olursa biz de alalım, füzeleri düşürelim." diye Amerika'ya sipariş yağdırmışlar. İleride bir savaş olursa biz de alalım, füzeleri düşürelim." diye Amerika'ya sipariş yağdırmışlar.

Amerika hem harp etmiş hem ekonomisi yerine gelmiş, keyfi yerine gelmiş, kesesi dolmuş.Amerika hem harp etmiş hem ekonomisi yerine gelmiş, keyfi yerine gelmiş, kesesi dolmuş. Seksen milyar kazanmış. İşe bak;kaliteli bir şey yapınca mecburen alınıyor. Seksen milyar kazanmış. İşe bak;kaliteli bir şey yapınca mecburen alınıyor.

Kaliteli bir saat çıkıyor; hadi, herkes o saati alıyor. Kaliteli bir cihaz çıkıyor, herkes onu alıyor.Kaliteli bir saat çıkıyor; hadi, herkes o saati alıyor. Kaliteli bir cihaz çıkıyor, herkes onu alıyor. Kaliteli bir otomobil yapılıyor, herkes onu alıyor. Kaliteli bir otomobil yapılıyor, herkes onu alıyor.

Türkiye'de bir sürü araba var; at arabasıyla Mercedes bir mi?Türkiye'de bir sürü araba var; at arabasıyla Mercedes bir mi? Herkes iyisini alıyor, kalitelisini alıyor. Herkes iyisini alıyor, kalitelisini alıyor.

Bu ibadette de böyle; kaliteli ibadet, kalitesiz cahilce yapılan,Bu ibadette de böyle; kaliteli ibadet, kalitesiz cahilce yapılan, kalabalık çok işlerden insana daha fazla sevap kazandırır. kalabalık çok işlerden insana daha fazla sevap kazandırır.

Onun için insan ibadetinin çoğunluğunu kaliteli, düşünceli, edepli, olgun, Allah'ın seveceği,Onun için insan ibadetinin çoğunluğunu kaliteli, düşünceli, edepli, olgun, Allah'ın seveceği, beğeneceği tarzda yapmaya gayret etmeli. Tadını çıkara çıkara, özünü anlaya anlaya yapmaya çalışmalı. beğeneceği tarzda yapmaya gayret etmeli. Tadını çıkara çıkara, özünü anlaya anlaya yapmaya çalışmalı.

Efendimiz birinci cümlesinde; "Az ibadet, cahilane yapılan çok ibadetten daha hayırlıdır." dedi. Efendimiz birinci cümlesinde;

"Az ibadet, cahilane yapılan çok ibadetten daha hayırlıdır." dedi.

Hadîs-i şerîf devam ediyor: Hadîs-i şerîf devam ediyor:

Ve kefa bi'l-mer'i fıkhan izâ abedallah. Ve kefa bi'lmer'i cehlen İzâ ü'cibe bira'yihi."Şuursuzca fıkıh, bilgi kalabalığıdır." Ve kefa bi'l-mer'i fıkhan izâ abedallah. Ve kefa bi'lmer'i cehlen İzâ ü'cibe bira'yihi."Şuursuzca fıkıh, bilgi kalabalığıdır."

Peygamber Efendimiz, sözlerinin devamında diyor ki; Peygamber Efendimiz, sözlerinin devamında diyor ki;

"Bir insan Allah'a can u gönülden ibadet ediyorsa bu onun fıkıh bilgisine sahip olduğunu gösterir."Bir insan Allah'a can u gönülden ibadet ediyorsa bu onun fıkıh bilgisine sahip olduğunu gösterir. Kendini beğeniyorsa cahil olduğunu gösterir." Kendini beğeniyorsa cahil olduğunu gösterir."

Demek ki Allah'a mütevazı bir şekilde itaat edip ibadet eylemek, dini sevmek ve bilmenin alametiymiş.Demek ki Allah'a mütevazı bir şekilde itaat edip ibadet eylemek, dini sevmek ve bilmenin alametiymiş. Kendini beğenmek de dini bilmemenin, cahilliğin alametiymiş. Kendini beğenmek de dini bilmemenin, cahilliğin alametiymiş.

Kendini beğenmek, ucup, ucuba düşmek… Kendini beğenmek, ucup, ucuba düşmek…

Kefâ bi'l-mer'i cehlen. "Cahillik olarak yeter." ……. Kefâ bi'l-mer'i cehlen. "Cahillik olarak yeter." …….

Kendisini beğeniyor, kendi fikrini üstün sayıyor.Kendisini beğeniyor, kendi fikrini üstün sayıyor. Tevazuu bırakıyor, kendini beğeniyor, kendini bir şey sanıyor, böbürleniyor.Tevazuu bırakıyor, kendini beğeniyor, kendini bir şey sanıyor, böbürleniyor. Bu onun cahilliğinin alameti. Bu cahillik ona yeter. Bu onun cahilliğinin alameti. Bu cahillik ona yeter. Çünkü kendini beğenmişi Allah sevmeyecek, biliyoruz; cezalandıracak, kahredecek. Çünkü kendini beğenmişi Allah sevmeyecek, biliyoruz; cezalandıracak, kahredecek. Mütevazı kulunu sever, mütevazı kul ister; Allah, mûtî kulunu sever. Mütevazı kulunu sever, mütevazı kul ister; Allah, mûtî kulunu sever.

Boynu bükük, emrini tutan, "Emrine itaat ettim, buyruğuna boynumu büktüm,Boynu bükük, emrini tutan, "Emrine itaat ettim, buyruğuna boynumu büktüm, yönümü sana döndüm, ne dersen yapmaya hazırım." diyenyönümü sana döndüm, ne dersen yapmaya hazırım." diyen kul ile burnu havada, kendini beğenmiş, kendi bildiğinden şaşmayan kul aynı olur mu? kul ile burnu havada, kendini beğenmiş, kendi bildiğinden şaşmayan kul aynı olur mu?

Olmaz. Olmaz.

"Ona cahillik olarak o yeter, berikisine de bilginlik olarak bu tevazulu hâli yeter." "Ona cahillik olarak o yeter, berikisine de bilginlik olarak bu tevazulu hâli yeter."

Demek dinin özünü kavramış, Allah'a nasıl kulluk edeceğini biliyor da mütevazı;Demek dinin özünü kavramış, Allah'a nasıl kulluk edeceğini biliyor da mütevazı; demek bu cahil, dinin özünü hiç kavramamış da kendini beğeniyor, bir şey sanıyor.demek bu cahil, dinin özünü hiç kavramamış da kendini beğeniyor, bir şey sanıyor. Çok enteresan değil mi? Çok enteresan değil mi?

Hadîs-i şerîfteki şu bilgiler çok önemli, çok dikkatimizi çeken şeyler bunlar. Hadîs-i şerîfteki şu bilgiler çok önemli, çok dikkatimizi çeken şeyler bunlar.

Sonra buyuruyor ki; Sonra buyuruyor ki;

Ve inneme'n-nâsü recülan mü'minün ve câhilün Ve inneme'n-nâsü recülan mü'minün ve câhilün

"İnsanları şöyle bir inceleyecek olursan iki grup olduğunu görürsün,"İnsanları şöyle bir inceleyecek olursan iki grup olduğunu görürsün, iki cins olduğunu görürsün." buyuruyor Peygamber Efendimiz. iki cins olduğunu görürsün." buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Birisi mü'min, anlayışlı, sevgili, dini kavramış, olgun mü'min ve ötekisi cahil.Birisi mü'min, anlayışlı, sevgili, dini kavramış, olgun mü'min ve ötekisi cahil. O da dinin özünü anlamamış, kafa gezdirmiş cahil. Birisi olgun mü'min, ötekisi cahil günahkâr. O da dinin özünü anlamamış, kafa gezdirmiş cahil. Birisi olgun mü'min, ötekisi cahil günahkâr.

Fe lâ tü'zi'l-mü'min ve lâ tücâviri'l-câhil. Fe lâ tü'zi'l-mü'min ve lâ tücâviri'l-câhil.

"O yüzden insanlar iki gruptur ve hayatınızda, günlük yaşantınızda "O yüzden insanlar iki gruptur ve hayatınızda, günlük yaşantınızda bu tip iki grupla da karşılaşırsınız." demek istiyor Efendimiz, herhalde. bu tip iki grupla da karşılaşırsınız." demek istiyor Efendimiz, herhalde.

Mü'minle karşılaştığın zaman; Mü'minle karşılaştığın zaman;

Fe la tü'zi'l-mü'min. "Allah'ın sevdiği kulunun kalbini kırma,Fe la tü'zi'l-mü'min. "Allah'ın sevdiği kulunun kalbini kırma, saygısızlık etme, edepsizlik etme, mü'mini ezâlandırma." saygısızlık etme, edepsizlik etme, mü'mini ezâlandırma."

Neden? Neden?

Allah intikamını alır. O yine mütevazı bir şekilde kenarda durur da Allah onun intikamını alır.Allah intikamını alır. O yine mütevazı bir şekilde kenarda durur da Allah onun intikamını alır. Allah; mü'min kulunun intikamını, ona eza verenden alır. Allah; mü'min kulunun intikamını, ona eza verenden alır. Boynunu büktü mü o, Allah ondan intikamını alır.Boynunu büktü mü o, Allah ondan intikamını alır. Onun için öyle bir mü'min kulun kalbini kırma. Mü'min-i kâmil bir kulun kalbini kırma. Onun için öyle bir mü'min kulun kalbini kırma. Mü'min-i kâmil bir kulun kalbini kırma.

Ve lâ tücâvirü'l-câhil. "Cahilin yanına yanaşıp onu konuşturma.Ve lâ tücâvirü'l-câhil. "Cahilin yanına yanaşıp onu konuşturma. İleri geri bir laf söyleyecek, yalan yanlış konuşacak, İleri geri bir laf söyleyecek, yalan yanlış konuşacak, bir vaktin zayi olacak veyahut seni üzecek veya daha başka bir şey olacak." bir vaktin zayi olacak veyahut seni üzecek veya daha başka bir şey olacak."

Efendimiz'in tavsiyesi bu: Efendimiz'in tavsiyesi bu:

Mü'min-i kâmili ezâlandırma, cahilin yanına varıp da onunla konuşma. Mü'min-i kâmili ezâlandırma, cahilin yanına varıp da onunla konuşma.

"Ve e'rız ani'l câhilîn" diyor Kur'an'ı Kerim'de. "Ve e'rız ani'l câhilîn" diyor Kur'an'ı Kerim'de.

Mü'min ne yapacak? Mü'min ne yapacak?

Sizlerin ve bizlerin ana zihniyeti ne olacak? Sizlerin ve bizlerin ana zihniyeti ne olacak?

İyi arkadaş seçeceğiz. Anlayışlı, sevgili, alim, fâzıl, kâmil, takvâ ehli, salih, iyi arkadaş seçeceğiz.İyi arkadaş seçeceğiz. Anlayışlı, sevgili, alim, fâzıl, kâmil, takvâ ehli, salih, iyi arkadaş seçeceğiz. Cahillerin yanında konuşmayacağız, kaçacağız, yanına yanaşmayacağız. Cahillerin yanında konuşmayacağız, kaçacağız, yanına yanaşmayacağız.

"Tamam, tamam!" "Tamam, tamam!"

Çünkü adam edepsiz, şirret, cahil.Çünkü adam edepsiz, şirret, cahil. Neme lazım? Şu anda bir şey demiyor ama onun başına taş yağar, sana da gelir. Neme lazım? Şu anda bir şey demiyor ama onun başına taş yağar, sana da gelir.

Bir gün bizi davet ettiler, bir yere götürdüler, oturduk.Bir gün bizi davet ettiler, bir yere götürdüler, oturduk. "Kayığımız var, sizi denize de götürelim." dediler, oradan da biraz gezdirdiler. "Kayığımız var, sizi denize de götürelim." dediler, oradan da biraz gezdirdiler.

İleriye doğru gittiğimizde sahile doğru başka insanlar gelmiyor mu? İleriye doğru gittiğimizde sahile doğru başka insanlar gelmiyor mu?

"Aman, hemen sandalı döndür!" dedim. "Aman, hemen sandalı döndür!" dedim.

Sahilin içi karınca gibi dolu, insanlar denize dökülmüş, kulaç atacak yer yok;Sahilin içi karınca gibi dolu, insanlar denize dökülmüş, kulaç atacak yer yok; orada hepsi günah içinde. orada hepsi günah içinde.

"Hemen gidelim buradan, gökten buraya taş yağacak!" "Hemen gidelim buradan, gökten buraya taş yağacak!"

"Taş yağar." diye korktum; "Koca koca taşlar pat küt yağar,"Taş yağar." diye korktum; "Koca koca taşlar pat küt yağar, bizim de kayığımıza isabet eder." diye korktum; onun için hemen döndüm. bizim de kayığımıza isabet eder." diye korktum; onun için hemen döndüm.

İnsan cahilin yanına gitmeyecek.İnsan cahilin yanına gitmeyecek. Başına taş yağabilir veya bir çirkin söz söyler veya senin imanını zedeleyecek bir şuursuz laf söyler, Başına taş yağabilir veya bir çirkin söz söyler veya senin imanını zedeleyecek bir şuursuz laf söyler, kalbinin kasvetinden sana intikal eder… kalbinin kasvetinden sana intikal eder…

Kaliteli arkadaş seçeceksin. Mü'min-i kâmil arkadaş seçeceksin. Onlarla ahbap ol. Kaliteli arkadaş seçeceksin. Mü'min-i kâmil arkadaş seçeceksin. Onlarla ahbap ol.

Çünkü; Çünkü;

Ârifin sözü lale, mercan, incidir. Ârifin sözü lale, mercan, incidir.

Cahilin sözü daima can incitir demişler, şairler. Cahilin sözü daima can incitir demişler, şairler.

Alim hakkı konuşur, güzeli konuşur, âyet konuşur, hadis konuşur, hakkı konuşur, güzellik konuşur.Alim hakkı konuşur, güzeli konuşur, âyet konuşur, hadis konuşur, hakkı konuşur, güzellik konuşur. Cahil de daima tersi, kaş yapayım derken göz çıkarır, çam devirir, mangal devirir, Cahil de daima tersi, kaş yapayım derken göz çıkarır, çam devirir, mangal devirir, ortalığı yakar yıkar, kırar geçirir. ortalığı yakar yıkar, kırar geçirir.

Ondan sonra sen de zarara uğrarsın. Ondan sonra sen de zarara uğrarsın.

Onun için Efendimiz böyle diyor:Onun için Efendimiz böyle diyor: "İnsanlar iki gruptur; birisi mü'min-i kâmiller, ötekisi cahiller."İnsanlar iki gruptur; birisi mü'min-i kâmiller, ötekisi cahiller. Mü'minleri ezâlandırma; cahillerin yanına yanaşıp onlarla konuşma." Mü'minleri ezâlandırma; cahillerin yanına yanaşıp onlarla konuşma."

Efendimiz'in tavsiyelerinden bir tanesi de bu. Efendimiz'in tavsiyelerinden bir tanesi de bu.

Üçüncü hadîs-i şerîfi de okuyuverelim; ondan sonra bitirelim. Üçüncü hadîs-i şerîfi de okuyuverelim; ondan sonra bitirelim.

Üç tane hadîs-i şerîf; hepsi çok faydalı, hepsi çok güzel prensipler. Üç tane hadîs-i şerîf; hepsi çok faydalı, hepsi çok güzel prensipler.

Ve kû bi-emvâliküm an a'râdıküm vel'yüsânı' ehadüküm bi-lisânihî an dînihî. Ve kû bi-emvâliküm an a'râdıküm vel'yüsânı' ehadüküm bi-lisânihî an dînihî.

İbn Asâkir isimli alim, kitabına yazmış. İbn Asâkir isimli alim, kitabına yazmış.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu üçüncü ve sonunca hadîs-i şerîfinde şöyle emrediyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu üçüncü ve sonunca hadîs-i şerîfinde şöyle emrediyor:

Kû bi-emvâlikum an a'râdıküm. "Mallarınızla, mallarınızı sarf ederek;Kû bi-emvâlikum an a'râdıküm. "Mallarınızla, mallarınızı sarf ederek; paranızı, pulunuzu sarf ederek haysiyet, onur ve şereflerinizi koruyun." paranızı, pulunuzu sarf ederek haysiyet, onur ve şereflerinizi koruyun."

İnsan mal sarf ederek nasıl korunur? İnsan mal sarf ederek nasıl korunur?

Bir kere cimrilik yaparsa herkes;Bir kere cimrilik yaparsa herkes; "Şu adama bak, ne kadar zengin, cebinden para çıkmıyor!" der. "Şu adama bak, ne kadar zengin, cebinden para çıkmıyor!" der.

Zaten Allah cimriliği sevmez; herkes cimrinin düşmanı olur, kızarlar vesaire.Zaten Allah cimriliği sevmez; herkes cimrinin düşmanı olur, kızarlar vesaire. Tamam ama burada ondan ziyade bir şey var. Tamam ama burada ondan ziyade bir şey var.

Cimri şirret adamıdır. "Şirret; sana, senin haysiyetine dokunacak,Cimri şirret adamıdır. "Şirret; sana, senin haysiyetine dokunacak, hücumlar yapabilecek insanları da cömertliğinle sustur, engelle, tedbirini al." demek istiyor. hücumlar yapabilecek insanları da cömertliğinle sustur, engelle, tedbirini al." demek istiyor.

Bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bazı kimselere hediyeler gönderiyor.Bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bazı kimselere hediyeler gönderiyor. Adam o hediyelere layık değil, Peygamber Efendimiz'in hediyelerini almaya layık değil.Adam o hediyelere layık değil, Peygamber Efendimiz'in hediyelerini almaya layık değil. Layık değil ama Efendimiz onun buğzunu, zararını, hücumunu def etmek için, Layık değil ama Efendimiz onun buğzunu, zararını, hücumunu def etmek için, onu hoşnut etmek için gönderirdi ki zararı dokunmasın. onu hoşnut etmek için gönderirdi ki zararı dokunmasın.

"Şerefsiz, şirret, olmadık laf söyler, olmadık işler yapar!" diye böyle yaptığı olurdu. "Şerefsiz, şirret, olmadık laf söyler, olmadık işler yapar!" diye böyle yaptığı olurdu.

Hatta mü'min olmayan, İslâm'a gelmemiş insanlara bile hediyeler gönderirdi.Hatta mü'min olmayan, İslâm'a gelmemiş insanlara bile hediyeler gönderirdi. Kur'ân-ı Kerîm'de, zekâttan bir kısmının ve'l-müellefeti kulûbihim diye adlandırılan kimselere verilebileceği bildirilmiş. Kur'ân-ı Kerîm'de, zekâttan bir kısmının ve'l-müellefeti kulûbihim diye adlandırılan kimselere verilebileceği bildirilmiş.

Demek ki "İslâm'a ısınsın." diye bazı kimselere hediyeler verildiğini Kur'ân-ı Kerîm bildirdi.Demek ki "İslâm'a ısınsın." diye bazı kimselere hediyeler verildiğini Kur'ân-ı Kerîm bildirdi. Çünkü verdin mi, iyilik yaptın mı, hayır yaptın mı herkes memnun olur, sever, ısınır, yumuşar, düşmanlığını bırakır. Çünkü verdin mi, iyilik yaptın mı, hayır yaptın mı herkes memnun olur, sever, ısınır, yumuşar, düşmanlığını bırakır.

"İyi adam" der yahut "cömert" der, "Bana falanca zaman şu iyiliği yaptı." der. "İyi adam" der yahut "cömert" der, "Bana falanca zaman şu iyiliği yaptı." der.

Demek ki insan biraz da parasını, malını, mülkünü, "Başkaları kendisine zarar vermesin." diyeDemek ki insan biraz da parasını, malını, mülkünü, "Başkaları kendisine zarar vermesin." diye o maksatla da etrafa verir ki sussun, ağzı kapansın. o maksatla da etrafa verir ki sussun, ağzı kapansın.

Sonra buyurmuş ki; Sonra buyurmuş ki;

Vel'yüsânı' ehaduküm bi-lisânihî an dînihî. "Sizden biriniz diliyle de dinini korusun." Vel'yüsânı' ehaduküm bi-lisânihî an dînihî. "Sizden biriniz diliyle de dinini korusun."

Farklı konuşarak, münasip savunmaları yaparak,Farklı konuşarak, münasip savunmaları yaparak, dinine karşı yanlış kanaatleri izale edip karşı tarafı ikna etmek suretiyle dinini korusun,dinine karşı yanlış kanaatleri izale edip karşı tarafı ikna etmek suretiyle dinini korusun, dinini müdafaa etsin. Dinini, İslâm'ı savunsun. dinini müdafaa etsin. Dinini, İslâm'ı savunsun.

"'Bak sen İslâm'a düşmanlık ediyorsun ama İslâm'ın şu özelliği var;"'Bak sen İslâm'a düşmanlık ediyorsun ama İslâm'ın şu özelliği var; şurası şöyle, burası böyle' diye konuşarak dinini savunsun." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz. şurası şöyle, burası böyle' diye konuşarak dinini savunsun." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki malımızı, lisanımızı, bilgimizi Allah'ın yolunda dinimize hizmet olarak daDemek ki malımızı, lisanımızı, bilgimizi Allah'ın yolunda dinimize hizmet olarak da haysiyetimizi korumak yolunda da kullanmaya dikkat edeceğiz.haysiyetimizi korumak yolunda da kullanmaya dikkat edeceğiz. Basîretli hareket edeceğiz. Basîretli hareket edeceğiz. Bize zarar verebilecek insanlara da iyilikler yaparak zararımızı izale edeceğiz, Bize zarar verebilecek insanlara da iyilikler yaparak zararımızı izale edeceğiz, zararını sıfırlayacağız. zararını sıfırlayacağız.

İki taraflı olarak iyilik yapmadığın zaman sana kötülük yapacaktır.İki taraflı olarak iyilik yapmadığın zaman sana kötülük yapacaktır. Onu iyi duruma getirmeye gayret edeceğiz. Onu iyi duruma getirmeye gayret edeceğiz.

Allah ömrümüzü Peygamber Efendimiz'in rızası yolunda geçirmeye cümlemizi muvaffak etsin,Allah ömrümüzü Peygamber Efendimiz'in rızası yolunda geçirmeye cümlemizi muvaffak etsin, Efendimiz'in sünnetinden ayırmasın, sevdiği kul olmayı nasip eylesin,Efendimiz'in sünnetinden ayırmasın, sevdiği kul olmayı nasip eylesin, yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin, yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin, dünya ve âhirette bahtiyar eylesin. cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin, dünya ve âhirette bahtiyar eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2