Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İbadetlerin Mükafatı Takva ve İyi Niyetin Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Şa'bân 1421 / 20.11.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

…Birisi gümüş para imiş, altın paraya "dinar" diyorlar.…Birisi gümüş para imiş, altın paraya "dinar" diyorlar. Gümüş paraya "dirhem" diyorlar. İngiltere’de, müslüman olmuş bir İngiliz var. Gümüş paraya "dirhem" diyorlar. İngiltere’de, müslüman olmuş bir İngiliz var. Sonradan müslüman olmuş, kitap falan yazmış. Ben kitabını falan okudum. Sonradan müslüman olmuş, kitap falan yazmış. Ben kitabını falan okudum. Sonra Türkiye ye geldiği zaman misafir de ettik. O da bizi tanıdı, müteşekkir oldu.. Sonra Türkiye ye geldiği zaman misafir de ettik. O da bizi tanıdı, müteşekkir oldu.. "Gel buyur." diye bize davetiyeler gönderiyor. O inceleme yapmış. "Gel buyur." diye bize davetiyeler gönderiyor.

O inceleme yapmış.
Tam Peygamber Efendimiz’in zamanındaki altın para kadar o ağırlıkta altın para yapmış.Tam Peygamber Efendimiz’in zamanındaki altın para kadar o ağırlıkta altın para yapmış. İslâm dinarı şöyle irice bir altın olmuş. Bizim liralardan biraz daha iri gibi.İslâm dinarı şöyle irice bir altın olmuş. Bizim liralardan biraz daha iri gibi. Türkiye’deki altın liralardan biraz daha büyükçe gibi oluyor. Türkiye’deki altın liralardan biraz daha büyükçe gibi oluyor.

"İşte, bu tam Peygamber Efendimiz’in zamanındaki ölçekte, ağırlıktaki tam dinar oldu." dedi,"İşte, bu tam Peygamber Efendimiz’in zamanındaki ölçekte, ağırlıktaki tam dinar oldu." dedi, dinarı da gösterdi. Ben de; "Bana hatıra olarak verecek mi?" diye baktım ama dinarı da gösterdi.

Ben de; "Bana hatıra olarak verecek mi?" diye baktım ama
gösterdikten sonra geri aldı. -Parasını da verirdik de neyse.- Numuneymiş. gösterdikten sonra geri aldı. -Parasını da verirdik de neyse.- Numuneymiş. İşte bu; az da harcasa, çok da harcasa bire yedi yüz demek. Geldik yedinciye, sonuncuya.İşte bu; az da harcasa, çok da harcasa bire yedi yüz demek.

Geldik yedinciye, sonuncuya.
Mükâfâtlandırılma bakımından farklı, yedi tür iş var ya. Yedinciye geldik. Mükâfâtlandırılma bakımından farklı, yedi tür iş var ya. Yedinciye geldik.

Ve’s-siyâmü lillâhi azze ve celle. "Allah rızası için tutulan oruç." "Ha şu bizim oruç ya.Ve’s-siyâmü lillâhi azze ve celle. "Allah rızası için tutulan oruç."

"Ha şu bizim oruç ya.
İşte sabah oruçlu değil miydik? Az evvel iftar etmedik mi?İşte sabah oruçlu değil miydik? Az evvel iftar etmedik mi? Allah rızası için Ramazan’da oruç tutmuyor mu müslümanlar?" Allah rızası için Ramazan’da oruç tutmuyor mu müslümanlar?"

Tamam, azîz ve celîl olan Allah için tutulan oruç. Lâ ya’lemü sevâbe âmilihî illa’llâhü azze ve celle.Tamam, azîz ve celîl olan Allah için tutulan oruç.

Lâ ya’lemü sevâbe âmilihî illa’llâhü azze ve celle.
"Onun mükâfâtını azîz ve celîl olan Allah’tan başka hiçbir kimse bilemez." "Onun mükâfâtını azîz ve celîl olan Allah’tan başka hiçbir kimse bilemez."

Bu orucu tutan ne kadar sevap alacak, Allah biliyor. Ama bu ne demek? Bu orucu tutan ne kadar sevap alacak, Allah biliyor. Ama bu ne demek?

Şu sıralanıştan hepimiz anlıyoruz ki yedi yüzden sonra da gelip çok methedildiğine göreŞu sıralanıştan hepimiz anlıyoruz ki yedi yüzden sonra da gelip çok methedildiğine göre "yedi yüzden de fazla" demek. Ama ne kadar fazla, belli değil. "yedi yüzden de fazla" demek. Ama ne kadar fazla, belli değil.

Belli olmamasının bir sebebi şu olabilir: Belli olmamasının bir sebebi şu olabilir:

Neden belli değil? Mesela neden "yedi bin" demedi, "yetmiş bin" demedi, "bir milyon" demedi.Neden belli değil? Mesela neden "yedi bin" demedi, "yetmiş bin" demedi, "bir milyon" demedi. Farklılık neden? Oruçları tutuşlar farklıdır da ondan.Farklılık neden?

Oruçları tutuşlar farklıdır da ondan.
Bir alimin, bir velînin, bir şeyh efendinin, bir mübarek zât-ı muhteremin;Bir alimin, bir velînin, bir şeyh efendinin, bir mübarek zât-ı muhteremin; müttakî, muhlis, çok takvâ ehli bir insanın orucu ile sıradan bir insanın, mahalledeki, kahvedeki,müttakî, muhlis, çok takvâ ehli bir insanın orucu ile sıradan bir insanın, mahalledeki, kahvedeki, Fâtiha’yı doğru düzgün okuyamayan, dininin emirlerini çok iyi bilemeyen, ama "Oruç da farzdır." diyeFâtiha’yı doğru düzgün okuyamayan, dininin emirlerini çok iyi bilemeyen, ama "Oruç da farzdır." diye tutmaya çalışan bir insanın orucu aynı olur mu? Olmaz, aynı olmaz! tutmaya çalışan bir insanın orucu aynı olur mu?

Olmaz, aynı olmaz!
İbadetlerin mükâfâtları insanlara göre farklı olur. İbadetlerin mükâfâtları insanlara göre farklı olur.

Mesela Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerîfinden biliyoruz: Mesela Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerîfinden biliyoruz:

"Aynı camiye iki kişi gelir, aynı imamın arkasından aynı namazı kılarlar."Aynı camiye iki kişi gelir, aynı imamın arkasından aynı namazı kılarlar. İmamın arkasında namaz kıldılar. Birisi bir sevap alır. Birisi bin sevap alır." Bin! İmamın arkasında namaz kıldılar. Birisi bir sevap alır. Birisi bin sevap alır."

Bin!
Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Takvâsındaki, şuurundaki, edebindeki farktan dolayı... Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Takvâsındaki, şuurundaki, edebindeki farktan dolayı...

Çok önemli. Öyle insan var ki ben hatırlıyorum Allah rahmet eylesin. Bizim bir komşu vardı.Çok önemli. Öyle insan var ki ben hatırlıyorum Allah rahmet eylesin. Bizim bir komşu vardı. Namaza durdu mu her taraf ıslanırdı, secde yerleri ıslanırdı.Namaza durdu mu her taraf ıslanırdı, secde yerleri ıslanırdı. Ağlaya ağlaya gözlerinden, yanaklarından, sakallarından aşağı gözyaşlarıAğlaya ağlaya gözlerinden, yanaklarından, sakallarından aşağı gözyaşları damlaya damlaya bir namaz kılardı ki şaşarsın. damlaya damlaya bir namaz kılardı ki şaşarsın.

Dervişti, iyi dervişti. Dervişti, iyi dervişti. Sağlam bir insandı, gözü yaşlı bir insandı, boynu bükük, hoş bir insandı, edepli bir insandı.Sağlam bir insandı, gözü yaşlı bir insandı, boynu bükük, hoş bir insandı, edepli bir insandı. Namazı duyarak kılıyordu. Ama kimisi de öyle yapmıyor.Namazı duyarak kılıyordu. Ama kimisi de öyle yapmıyor. "Allahu Ekber" diyor ama gözü bir tarafta, aklı bir tarafta. "Hanım bana ne demişti? "Allahu Ekber" diyor ama gözü bir tarafta, aklı bir tarafta.

"Hanım bana ne demişti?
Çarşıdan neler alacaktık? Pirinç, pilavlık mıydı, çorbalık mıydı? Üçüncüsü neydi?" vesaire, vesaire... Çarşıdan neler alacaktık? Pirinç, pilavlık mıydı, çorbalık mıydı? Üçüncüsü neydi?" vesaire, vesaire...

İmamın birisi namaza durmuş. Arkasında da bir meczup varmış; meczup amaİmamın birisi namaza durmuş. Arkasında da bir meczup varmış; meczup ama kalp gözü açık bir insanmış. Namaza durmuşlar; namazın biraz arkasından,kalp gözü açık bir insanmış. Namaza durmuşlar; namazın biraz arkasından, meczup "mööö" demiş, kaçmış gitmiş. Öküz gibi bağırıyor. meczup "mööö" demiş, kaçmış gitmiş. Öküz gibi bağırıyor. Gidince şikâyet etmişler; "Niye böyle yaptın?" diye sormuşlar. "İmama sorun." demiş. Gidince şikâyet etmişler; "Niye böyle yaptın?" diye sormuşlar. "İmama sorun." demiş.

Hakikaten imama gitmişler sormuşlar. İmam; "Allahu Ekber" deyince aklına ahırdaki öküz gelmiş.Hakikaten imama gitmişler sormuşlar. İmam; "Allahu Ekber" deyince aklına ahırdaki öküz gelmiş. "Ben onu şöyle yaptımdı böyle yapmadımdı. Tarlaya götürecek miydim, götürmeyecek miydim?" "Ben onu şöyle yaptımdı böyle yapmadımdı. Tarlaya götürecek miydim, götürmeyecek miydim?"

Namazda aklına öküz gelince, orada zaten kalp gözü açık olan meczupNamazda aklına öküz gelince, orada zaten kalp gözü açık olan meczup -ama biraz değişik bir insan- mööö demiş. "Bu işin içine öküz karıştı." diye, kalkmış gitmiş. -ama biraz değişik bir insan- mööö demiş. "Bu işin içine öküz karıştı." diye, kalkmış gitmiş.

Onun için namazlar aynı olmaz, oruçlar aynı olmaz, haclar aynı olmaz. İbadeti güzel yapmak lazım. Onun için namazlar aynı olmaz, oruçlar aynı olmaz, haclar aynı olmaz. İbadeti güzel yapmak lazım.

Hatta terzilikler aynı mı oluyor, işçilikler aynı mı oluyor? Ayakkabıların hepsi aynı fiyata mı oluyor?Hatta terzilikler aynı mı oluyor, işçilikler aynı mı oluyor? Ayakkabıların hepsi aynı fiyata mı oluyor? Hepsi ayakkabı ama malına göre, ustasına göre çok fark ediyor. Hepsi ayakkabı ama malına göre, ustasına göre çok fark ediyor.

Namazı böyle kılmalıyız, orucu öyle tutmalıyız ki büyük mükâfât alalım. Allah yardım etsin.Namazı böyle kılmalıyız, orucu öyle tutmalıyız ki büyük mükâfât alalım.

Allah yardım etsin.
Hem ilmimizi artırsın, güzel şeyler öğrenmemizi nasip etsin, kendisine güzel kulluk etmeyi nasip etsin Hem ilmimizi artırsın, güzel şeyler öğrenmemizi nasip etsin, kendisine güzel kulluk etmeyi nasip etsin hem de takvâmızı artırsın. İlmimiz de artsın, takvâmız da artsın, edebimiz de artsın. hem de takvâmızı artırsın. İlmimiz de artsın, takvâmız da artsın, edebimiz de artsın.

Allah bizleri sevdiği kul eylesin, cenneti ile cemali ile müşerref eylesin. el-Fâtiha... Allah bizleri sevdiği kul eylesin, cenneti ile cemali ile müşerref eylesin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2