Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

İleride Olacak Olaylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Ramazan 1401 / 05.07.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetin Alimlerden Kaçması, Fâsık Emirler, Hz. Osman’ın Tarafında Olun!, Zâlim Emirler, Karanlık Gece | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İleride Olacak Olaylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Ramazan 1401 / 05.07.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetin Alimlerden Kaçması, Fâsık Emirler, Hz. Osman’ın Tarafında Olun!, Zâlim Emirler, Karanlık Gece | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lil'lâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lil'lâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâhi.Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâhi.
Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemeVe efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârive külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâri ve bi's-senedi's-sahîhi'l-müttesıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi's-sahîhi'l-müttesıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Fe-yecîü alâ-ümmetî zemânün yefirrûne min ulemâihimFe-yecîü alâ-ümmetî zemânün yefirrûne min ulemâihim fe-yektedihimu'llâhu bi-selâsetin beriyyât yevkeu'llâhi bereketen min tesbîhimfe-yektedihimu'llâhu bi-selâsetin beriyyât yevkeu'llâhi bereketen min tesbîhim yusalleytümu'llâhu umerâe zâlimin ve yehrucûne min kubûrihim bilâ îmân. yusalleytümu'llâhu umerâe zâlimin ve yehrucûne min kubûrihim bilâ îmân.

Muhterem cemaat-i müslimîn! Muhterem cemaat-i müslimîn!

Ahmed Ziyaüddîn Gümüşhânevî Hazretlerinin Râmûzu'l-ehâdîs'ini okumaya devam ediyoruz.Ahmed Ziyaüddîn Gümüşhânevî Hazretlerinin Râmûzu'l-ehâdîs'ini okumaya devam ediyoruz. Derse başlamadan önce evvelen ve bizzat PeygamberimizDerse başlamadan önce evvelen ve bizzat Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek ruhu için;Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek ruhu için; cümle evliyânın, enbiyânınü, asfiyânın; Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının;cümle evliyânın, enbiyânınü, asfiyânın; Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının; cümle sâdât ve meşâyihimizin ve hâssaten eserin müellifi Gümüşhâneli Ahmed Ziyaüddîn Efendi hocamızın cümle sâdât ve meşâyihimizin ve hâssaten eserin müellifi Gümüşhâneli Ahmed Ziyaüddîn Efendi hocamızın ve onun hocalarının, talebelerinin, yakınlarının ruhları için;ve onun hocalarının, talebelerinin, yakınlarının ruhları için; bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın ve rıvâtın ruhları için bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın ve rıvâtın ruhları için ve uzaktan yakında bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizinve uzaktan yakında bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip hediye eyleyelim. cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip hediye eyleyelim.

Sayfanın başında, Hocamız rahmetullahi aleyh, kendi el yazısıyla,Sayfanın başında, Hocamız rahmetullahi aleyh, kendi el yazısıyla, bir hadîs-i şerîf yazmış ki eserin metninde yok ama madem o yazmış, ben de size okuyuvereyim.bir hadîs-i şerîf yazmış ki eserin metninde yok ama madem o yazmış, ben de size okuyuvereyim. Kurşun kalemle, onun tarafından yazılmış olan yazıya göreKurşun kalemle, onun tarafından yazılmış olan yazıya göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuş:

Fe-yecîü alâ ümmetî zemânün. "Ümmetim üzerine bir zaman gelecek."Fe-yecîü alâ ümmetî zemânün. "Ümmetim üzerine bir zaman gelecek." Yefirrûne min ulemâihim. "Alimlerinden kaçacaklar." Yefirrûne min ulemâihim. "Alimlerinden kaçacaklar."

"Bir zaman gelecek; -o, alimleri seven, o, ilmi seven, o, ilmin peşinde koşan, "Bir zaman gelecek; -o, alimleri seven, o, ilmi seven, o, ilmin peşinde koşan, ilmin kadrini kıymeti bilen- ümmetim, ulemâsından kaçar hâle düşecek.ilmin kadrini kıymeti bilen- ümmetim, ulemâsından kaçar hâle düşecek. Onların kadrini kıymetini bilmez, onlardan firar eder hâle gelecek. Onların kadrini kıymetini bilmez, onlardan firar eder hâle gelecek.

Fe-yektedihimu'llâhu bi-selâsetin beriyyât. Fe-yektedihimu'llâhu bi-selâsetin beriyyât. "Bunun üzerine Allahu Teâlâ da onları üç bela ile müptela kılacak." "Bunun üzerine Allahu Teâlâ da onları üç bela ile müptela kılacak."

Birincisi; Yerbau'llâhu'l-berekete min kesbihim. "Allah kazançlarından bereketini alacak." Birincisi;

Yerbau'llâhu'l-berekete min kesbihim. "Allah kazançlarından bereketini alacak."

On, yirmi, otuz, kırk, elli kazanacaklar ama bakacaklar ki para gidivermiş.On, yirmi, otuz, kırk, elli kazanacaklar ama bakacaklar ki para gidivermiş. Yine muhtaç, yine oradan buradan borç alıyor. Sıkıntı var; evde bet bereket yok.Yine muhtaç, yine oradan buradan borç alıyor. Sıkıntı var; evde bet bereket yok. Üstlerinde bir bereket kalmayacak. Üstlerinde bir bereket kalmayacak.

İkincisi; yusalleytümu'llâhu umerâe zâlimin. "Allah onlara, zalim emirler musallat kılacak." İkincisi; yusalleytümu'llâhu umerâe zâlimin. "Allah onlara, zalim emirler musallat kılacak."

Yahrucûne min kubûrihim bilâ îmân. "Kabirlerinden imansız kalkacaklar." Yahrucûne min kubûrihim bilâ îmân. "Kabirlerinden imansız kalkacaklar."

Allah cümlemizi hıfz eylesin. Çok, çok kötü üç ceza!Allah cümlemizi hıfz eylesin. Çok, çok kötü üç ceza! "Kesbinden, kazancından, bereketin kalkması!"Kesbinden, kazancından, bereketin kalkması! Zalimlerin ona musallat kılınması! Kabirden imansız kalkmak!" Zalimlerin ona musallat kılınması! Kabirden imansız kalkmak!"

Üç kötü durum. Hocamız bunu niçin yazmış? Üç kötü durum.

Hocamız bunu niçin yazmış?

"İlmin, ulemânın, kadri kıymeti bilinsin." diye. "İlmin, ulemânın, kadri kıymeti bilinsin." diye.

İlim ışıktır. İnsan karanlık yolda, gideceği yeri bilmez. İlim ışıktır. İnsan karanlık yolda, gideceği yeri bilmez. Işık olursa nereye basacağını bilir, ne tarafa gideceğini bilir;Işık olursa nereye basacağını bilir, ne tarafa gideceğini bilir; ayağı takılmadan, selametle varacağı yere varır. İlim böyle bir âlet…ayağı takılmadan, selametle varacağı yere varır. İlim böyle bir âlet… Bu âlet olmadı mı insan karanlıkta kalır; bazen kaş yapayım derken, göz çıkarır.Bu âlet olmadı mı insan karanlıkta kalır; bazen kaş yapayım derken, göz çıkarır. Hayırlı bir şey yapayım derken, günahlı bir iş yapar.Hayırlı bir şey yapayım derken, günahlı bir iş yapar. Veyahut bir türlü hayrı bulamaz. Uğraşır, didinir, hayrı bulamaz. Veyahut bir türlü hayrı bulamaz. Uğraşır, didinir, hayrı bulamaz.

Onun için buraya yazılmış. Bize çıkan pay, hisse, ders; "İlmin kadr ü kıymetini bilmek.Onun için buraya yazılmış. Bize çıkan pay, hisse, ders; "İlmin kadr ü kıymetini bilmek. Ulemânın kadr ü kıymetini bilmek, ilim irfan sahibi insanların çevresine koşuşmak,Ulemânın kadr ü kıymetini bilmek, ilim irfan sahibi insanların çevresine koşuşmak, onlarla dostluk, ahbaplık etmek, aile bağları kurmak, gidip ziyaret etmek, konuşmak, görüşmek.onlarla dostluk, ahbaplık etmek, aile bağları kurmak, gidip ziyaret etmek, konuşmak, görüşmek. Onlarla haşır neşir olmak, ilim öğrenmek, cahil kalmamak, cahillikten yakayı kurtarmak." Onlarla haşır neşir olmak, ilim öğrenmek, cahil kalmamak, cahillikten yakayı kurtarmak."

-299. sayfanın hadislerini okumaya devam edeceğiz.-299. sayfanın hadislerini okumaya devam edeceğiz. - Bu sayfanın da bütün hadîs-i şerîfleri se-tekûnü kelimesiyle "olacak" diye başlıyor. - Bu sayfanın da bütün hadîs-i şerîfleri se-tekûnü kelimesiyle "olacak" diye başlıyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi zamanı; zamân-ı saadet'tir, asr-ı saadet'tir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi zamanı; zamân-ı saadet'tir, asr-ı saadet'tir. Peygamber Efendimiz'in zamanı, "saadet asrıdır."Peygamber Efendimiz'in zamanı, "saadet asrıdır." Öyle bir Zât-ı muhteremi dünya ne gördü, ne görecek; mümkün değil!Öyle bir Zât-ı muhteremi dünya ne gördü, ne görecek; mümkün değil! Seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn. Asrı da öyle bir mübarek asır!Seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn. Asrı da öyle bir mübarek asır! Ashâb-ı kirâm ilk önce sıkıntılar çekti. Sıkıntılar neden çekilir? Ashâb-ı kirâm ilk önce sıkıntılar çekti.

Sıkıntılar neden çekilir?

Dünya hayatı imtihan olduğu için çekilir. İnsan sıkıntı çeker çeker, ondan sonra ecir alır.Dünya hayatı imtihan olduğu için çekilir. İnsan sıkıntı çeker çeker, ondan sonra ecir alır. Hastalanır ecir alır; sabrettiği takdirde...Hastalanır ecir alır; sabrettiği takdirde... Cezanın veyahut bu sıkıntının, derdin, hastalığın nereden geldiğini bilipCezanın veyahut bu sıkıntının, derdin, hastalığın nereden geldiğini bilip "Bunu Mevlâm böyle takdir eylemiş,"Bunu Mevlâm böyle takdir eylemiş, bu dünya hayatında iyiyle kötü her şey zaten birbirine karışıktır, sabredeyim." diyebu dünya hayatında iyiyle kötü her şey zaten birbirine karışıktır, sabredeyim." diye sabrederse ecir alır. sabrederse ecir alır.

Eşeddü'l-belâi ale'l-enbiyâ.Eşeddü'l-belâi ale'l-enbiyâ. "Mühletlerin, meşakkatlerin, beriyyelerin, sıkıntıların, en çoğu, en kuvvetlisi, en büyüğü,"Mühletlerin, meşakkatlerin, beriyyelerin, sıkıntıların, en çoğu, en kuvvetlisi, en büyüğü, en kuvvetli kullara, peygamberlere gelir." en kuvvetli kullara, peygamberlere gelir."

"Sonra evliyâullaha gelir. Ondan sonra sırasıyla mertebe mertebe, o yüksek kullara gelir." "Sonra evliyâullaha gelir. Ondan sonra sırasıyla mertebe mertebe, o yüksek kullara gelir."

Onlar da sabrederler, sabrederler, sabrederler, dereceleri daha da yüksek olur. Onlar da sabrederler, sabrederler, sabrederler, dereceleri daha da yüksek olur.

İnsanın derecesinin yükselmesinin birkaç sebebi var. Sebeplerden birisi, sabır! İnsanın derecesinin yükselmesinin birkaç sebebi var. Sebeplerden birisi, sabır! Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine tahammül etmek, sabretmek,Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine tahammül etmek, sabretmek, isyan etmemek, feryâd ü figân etmemek, yaka paça yırtmamak, isyan ve itiraz etmemektir. isyan etmemek, feryâd ü figân etmemek, yaka paça yırtmamak, isyan ve itiraz etmemektir.

Şu kâinattaki işleri kim yapıyor? Kim tanzim ediyor bu olayları? Şu kâinattaki işleri kim yapıyor?

Kim tanzim ediyor bu olayları?

Bu hâdiseler nereden oluyor? Fâil-i hakîki kim? Allahu Teâlâ hazretleri. Bu hâdiseler nereden oluyor?

Fâil-i hakîki kim?

Allahu Teâlâ hazretleri.

Allahu Teâlâ hazretlerinin izni ruhsatı olmasa,Allahu Teâlâ hazretlerinin izni ruhsatı olmasa, O takdir etmese, bir çöp yerinden kıpırdanabilir mi, bir yaprak sallanabilir mi? Mümkün mü?O takdir etmese, bir çöp yerinden kıpırdanabilir mi, bir yaprak sallanabilir mi? Mümkün mü? Mümkün değil. O halde sabret! Mümkün değil. O halde sabret! Allahu Teâlâ hazretlerinden gelen şeye sabır ve tahammülle muamele eyle. Allahu Teâlâ hazretlerinden gelen şeye sabır ve tahammülle muamele eyle.

Asr-ı Saadet'te sıkıntı çektiler ama sonra rahata erdiler, elleri genişledi.Asr-ı Saadet'te sıkıntı çektiler ama sonra rahata erdiler, elleri genişledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ümmetine ileriye ait bilgiler veriyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ümmetine ileriye ait bilgiler veriyor.

Neden? Şefkatinden dolayı. "Ümmetim! İleride şöyle olacak, şöyle yapın." Neden?

Şefkatinden dolayı.

"Ümmetim! İleride şöyle olacak, şöyle yapın."

Hani şefkatli bir anne baba, nasıl evladını nasihatle hayata hazırlamaya çalışırsa,Hani şefkatli bir anne baba, nasıl evladını nasihatle hayata hazırlamaya çalışırsa, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ümmeti için böyle yapmıştır.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ümmeti için böyle yapmıştır. Miraca çıkmış; "Ümmetimi isterim yâ Rabbi, ümmetimi isterim yâ Rabbi!" diye ümmetini unutmamış;Miraca çıkmış; "Ümmetimi isterim yâ Rabbi, ümmetimi isterim yâ Rabbi!" diye ümmetini unutmamış; her yerde daima bizim için hayır dua etmiş ve hayırlı niyet beslemiş. her yerde daima bizim için hayır dua etmiş ve hayırlı niyet beslemiş.

Onun için Tevbe suresinin son âyet-i kerimesinde Allahu Teâlâ hazretleri bize Resûlü'nü methediyor: Onun için Tevbe suresinin son âyet-i kerimesinde Allahu Teâlâ hazretleri bize Resûlü'nü methediyor:

Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm.Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm. "Allahu Teâlâ hazretleri size; sizin aranızdan, sizin cinsinizden, içinizden bir Peygamber gönderdi. "Allahu Teâlâ hazretleri size; sizin aranızdan, sizin cinsinizden, içinizden bir Peygamber gönderdi. Öyle bir Peygamber geldi ki..." Azîzün aleyhi mâ anittüm.Öyle bir Peygamber geldi ki..." Azîzün aleyhi mâ anittüm. "Size gelen bir sıkıntı ona çok ağır gelir, üzülür." "Size gelen bir sıkıntı ona çok ağır gelir, üzülür."

"Ümmetime bir hâl gelmesin." diye üzüntü, sıkıntı duyar."Ümmetime bir hâl gelmesin." diye üzüntü, sıkıntı duyar. Şefkat kanatlarını gererek üzerinize sevgi ve şefkatle titrer. Şefkat kanatlarını gererek üzerinize sevgi ve şefkatle titrer.

Harîsün aleyküm. "Size karşı harîstir." Harîsün aleyküm. "Size karşı harîstir."

Nasıl bir kul, civcivlerini korur kollarsa, nasıl bir anne yavrularını koruyup kollarsa,Nasıl bir kul, civcivlerini korur kollarsa, nasıl bir anne yavrularını koruyup kollarsa, size karşı öyle haristir; sizi sever ve kollamaya çalışır. size karşı öyle haristir; sizi sever ve kollamaya çalışır.

Bi'l-mü'mînîne raûfün rahîm . "Mü'minlere karşı çok merhametli ve çok re'fetlidir." Bi'l-mü'mînîne raûfün rahîm . "Mü'minlere karşı çok merhametli ve çok re'fetlidir."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e -mübalağa sîgasıyla- kendi Esmâ-i Hüsnâ'sından iki sıfat veriyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e -mübalağa sîgasıyla- kendi Esmâ-i Hüsnâ'sından iki sıfat veriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri nedir? "Raûf"tur. Allahu Teâlâ hazretleri nedir?

"Raûf"tur.

Allahu Teâlâ hazretleri, nasıldır? "Rahîm'dir." Allahu Teâlâ hazretleri, nasıldır?

"Rahîm'dir."

Allahu Teâlâ'nın Esmâ-i Hüsnâ'sı var ya,Allahu Teâlâ'nın Esmâ-i Hüsnâ'sı var ya, Esmâ-i Hüsnâ'sından iki ismi o âyet-i kerîmede, taltîfen, -ne kadar büyük şeref- Esmâ-i Hüsnâ'sından iki ismi o âyet-i kerîmede, taltîfen, -ne kadar büyük şeref- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz için kullanıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz için kullanıyor:

Azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bi'l-mü'mînine raûfün rahîm.Azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bi'l-mü'mînine raûfün rahîm. "Mü'minlere karşı fevkalade merhametli, şefkatli, yumuşak kalpli,"Mü'minlere karşı fevkalade merhametli, şefkatli, yumuşak kalpli, hassas bir Peygamber geldi." diye bildiriyor. hassas bir Peygamber geldi." diye bildiriyor.

Onun için Peygamber Efendimiz, istikbale ait şeyleri bildirmiş. Onun için Peygamber Efendimiz, istikbale ait şeyleri bildirmiş.

Yahu insan istikbale ait şeyleri bilir mi? Yahu insan istikbale ait şeyleri bilir mi?

İstikbale ait şeyleri bazen sen bile biliyorsun.İstikbale ait şeyleri bazen sen bile biliyorsun. Bazen Allah ertesi gün olacak şeyi rüyanda göstermiyor mu? Sen bile biliyorsun. Bazen Allah ertesi gün olacak şeyi rüyanda göstermiyor mu? Sen bile biliyorsun.

O, Allahu Teâlâ hazretlerinin en sevgili kulu; seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn.O, Allahu Teâlâ hazretlerinin en sevgili kulu; seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn. Allahu Teâlâ hazretleri ona cenneti göstermiş, cehennemi göstermiş, Miraç'ı nasip etmiş,Allahu Teâlâ hazretleri ona cenneti göstermiş, cehennemi göstermiş, Miraç'ı nasip etmiş, -Cebrail aleyhisselam'ın bir adım daha öteye gitse yanacağı mahallerden- daha ötelere geçirmiş. -Cebrail aleyhisselam'ın bir adım daha öteye gitse yanacağı mahallerden- daha ötelere geçirmiş.

Fe-kâne kâbe kavseyn. Fe-kâne kâbe kavseyn.

Cemâl-i bâ-kemâl'ini, bî-kemm ü keyf müşahede şerefiyle, hayattayken taltif eylemiş.Cemâl-i bâ-kemâl'ini, bî-kemm ü keyf müşahede şerefiyle, hayattayken taltif eylemiş. Allahu Teâlâ hazretleri o Zât-ı muhtereme gelmişin, geleceğin esrarını açmaz mı? Allahu Teâlâ hazretleri o Zât-ı muhtereme gelmişin, geleceğin esrarını açmaz mı?

Bakın vefatından, âhirete irtihalinden sonra olacak neleri söylüyor? Bakın vefatından, âhirete irtihalinden sonra olacak neleri söylüyor?

Setekûnü aleyküm ümerâü min ba'dî. "Benden sonra sizin başınızda ümerâ olacak, emirler olacak." Setekûnü aleyküm ümerâü min ba'dî. "Benden sonra sizin başınızda ümerâ olacak, emirler olacak."

"Emir" Arapça'da "komutan, kendisinde emir ve komuta bulunan" mânasına."Emir" Arapça'da "komutan, kendisinde emir ve komuta bulunan" mânasına. "Bir insan topluluğunun başına geçip de onlara hükmeden kimse" demek."Bir insan topluluğunun başına geçip de onlara hükmeden kimse" demek. Biz şimdi "emir" deyince, "asker" anlarız ama Arapça'ya göre "vali" de "emir"dir.Biz şimdi "emir" deyince, "asker" anlarız ama Arapça'ya göre "vali" de "emir"dir. Çünkü emir verme salahiyetine sahiptir. Kaymakam da öyledir, asker de öyledir. Çünkü emir verme salahiyetine sahiptir. Kaymakam da öyledir, asker de öyledir.

Peygamber Efendimiz; "Sizin başınıza böyle valiler, idareciler gelecek." diye bildiriyor. Peygamber Efendimiz; "Sizin başınıza böyle valiler, idareciler gelecek." diye bildiriyor.

Min ba'dî. "Benden sonra." Min ba'dî. "Benden sonra."

Ye'murûneküm bi-mâ lâ ta'rifûne.Ye'murûneküm bi-mâ lâ ta'rifûne. "Size örfte olmayan, şer-i şerîfe uygun olmayan bazı şeyler emredecekler.""Size örfte olmayan, şer-i şerîfe uygun olmayan bazı şeyler emredecekler." Ve ya'melûne bi-mâ tünkirûne.Ve ya'melûne bi-mâ tünkirûne. "Ve münker olan şeyleri, şer-i şerîfin kerih gördüğü, kötü gördüğü münkerâtı işleyecekler.""Ve münker olan şeyleri, şer-i şerîfin kerih gördüğü, kötü gördüğü münkerâtı işleyecekler." Fe-leyse ülâike aleyküm bi-eimmetin. "Aslında onlar sizin idarecileriniz değildir." Fe-leyse ülâike aleyküm bi-eimmetin. "Aslında onlar sizin idarecileriniz değildir."

Se-tekûnü fitnetün va'htilâfün. "İleride, yakın bir zamanda." Se-tekûnü fitnetün va'htilâfün. "İleride, yakın bir zamanda."

Demek vefatından sonra olacak hâdiseler Demek vefatından sonra olacak hâdiseler

Arapça'da istikbali bildirmek için iki imkân var, birisi;Arapça'da istikbali bildirmek için iki imkân var, birisi; kelimenin başına gelen takılardan, 's' harfi, 'sin' harfi gelirse yakın istikbali gösterir.kelimenin başına gelen takılardan, 's' harfi, 'sin' harfi gelirse yakın istikbali gösterir. 'Seyfe' edatı gelirse uzak istikbali gösterir, burada setekûnü diyor, "olacak."'Seyfe' edatı gelirse uzak istikbali gösterir, burada setekûnü diyor, "olacak." Yakında olmak, bu yakınlık ifade eden 'sin' ile zikredilmiş. Yakında olmak, bu yakınlık ifade eden 'sin' ile zikredilmiş.

Se-tekûnü fitnetün. "İleride, yakın bir zamanda bir fitne, şiddet, harp olacak."Se-tekûnü fitnetün. "İleride, yakın bir zamanda bir fitne, şiddet, harp olacak." Va'htilâfün. "Ümmet arasında çekişme, ihtilaf olacak."Va'htilâfün. "Ümmet arasında çekişme, ihtilaf olacak." Kâlû fe-mâ te'mürunâ yâ resûlallâh. "Ey Allah'ın Resûlü! Bize o durumda, ne yapmamızı emredersin?" Kâlû fe-mâ te'mürunâ yâ resûlallâh. "Ey Allah'ın Resûlü! Bize o durumda, ne yapmamızı emredersin?"

"Yâ Resûlallah!" ifadesi metinde yok ama hitap Resûlullah Efendimiz'e. "Yâ Resûlallah!" ifadesi metinde yok ama hitap Resûlullah Efendimiz'e.

"Biz o duruma erişirsek, onların arasında bulunursak, ne yapmalıyız, "Biz o duruma erişirsek, onların arasında bulunursak, ne yapmalıyız, bize ne emredersin ya Resûlallah?" diyor. bize ne emredersin ya Resûlallah?" diyor.

Bakalım; böyle fitneler, ihtilaflar, çekişmeler çıktığı zaman ne yapmak lazımmış? Bakalım; böyle fitneler, ihtilaflar, çekişmeler çıktığı zaman ne yapmak lazımmış? Kâle aleyküm bi'l-emîr ve ashâbihî ve eşâra ilâ Osman.Kâle aleyküm bi'l-emîr ve ashâbihî ve eşâra ilâ Osman. "Osman-ı zinnureyn radyallahu anh'i göstermiş."Osman-ı zinnureyn radyallahu anh'i göstermiş. 'Size' demiş, 'Şu emîri ve onun etrafındaki arkadaşları tavsiye ederim.'" 'Size' demiş, 'Şu emîri ve onun etrafındaki arkadaşları tavsiye ederim.'"

Bakın Resûlullah nasıl istikbale ait bir hadiseyi bildiriyor. Bakın Resûlullah nasıl istikbale ait bir hadiseyi bildiriyor.

Biliyorsunuz, Hz. Osman'ın hilafeti zamanında ihtilaflar çıktı.Biliyorsunuz, Hz. Osman'ın hilafeti zamanında ihtilaflar çıktı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in o cömert sahabisi, iki kızına damat olmuş olan,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in o cömert sahabisi, iki kızına damat olmuş olan, o Osman-ı zinnureyn radıyallahu anh Kur'an okurken, şehit edildi de gitti.o Osman-ı zinnureyn radıyallahu anh Kur'an okurken, şehit edildi de gitti. Kanları Kur'ân-ı Kerîm'in üstüne damladı. Kanları Kur'ân-ı Kerîm'in üstüne damladı.

"O ihtilaflı zamanlarda, size -elif lam'la zikretmiş, bi'l-emîr diyor,"O ihtilaflı zamanlarda, size -elif lam'la zikretmiş, bi'l-emîr diyor, 'zamanın idarecisine uyun' demiyor da-'zamanın idarecisine uyun' demiyor da- şu malum komutana, başkana ve onun arkadaşlarına itaat etmenizi tavsiye ederim." diyor.şu malum komutana, başkana ve onun arkadaşlarına itaat etmenizi tavsiye ederim." diyor. Ve işaret ettiği şahıs da Hz. Osman tarafıymış. Ve işaret ettiği şahıs da Hz. Osman tarafıymış.

Bakın o zamandan, ileride Hz. Osman'ın başına gelecek hadiseleri biliyor da ashabına; Bakın o zamandan, ileride Hz. Osman'ın başına gelecek hadiseleri biliyor da ashabına;

"Sakın bu melek gibi, hayâ timsali olan, sahabimin karşısına çıkmayın!"Sakın bu melek gibi, hayâ timsali olan, sahabimin karşısına çıkmayın! Onun tarafını tutun, onun karşısına çıkanlar iyi durumda değildir!" diye bir işaret vermiş oluyor. Onun tarafını tutun, onun karşısına çıkanlar iyi durumda değildir!" diye bir işaret vermiş oluyor.

Se-tekûnü eimmetün min ba'dî. "Benden sonra imamlar olacak." Se-tekûnü eimmetün min ba'dî. "Benden sonra imamlar olacak."

İmam da "başkan, önder" demek.İmam da "başkan, önder" demek. Bir cemaatin önüne geçip de onları sevk ve idare eden kimseye "imam" derler.Bir cemaatin önüne geçip de onları sevk ve idare eden kimseye "imam" derler. Cami imamı da cemaati idare ediyor.Cami imamı da cemaati idare ediyor. En önde, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda,En önde, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, cemaatin önünde bulunduğu için ona da "imam" denmiş.cemaatin önünde bulunduğu için ona da "imam" denmiş. Ama Arapça'da "imam" dendi mi cami imamından başka bir şey anlaşılır.Ama Arapça'da "imam" dendi mi cami imamından başka bir şey anlaşılır. "Bir topluluğun başkanı, lideri, önderi, onları sevk ve idare eden, yöneten kimse" hatıra gelir. "Bir topluluğun başkanı, lideri, önderi, onları sevk ve idare eden, yöneten kimse" hatıra gelir.

Se-tekûnü eimmetün min ba'dî. "Benden sonra böyle başkanlar, idareciler olacak."Se-tekûnü eimmetün min ba'dî. "Benden sonra böyle başkanlar, idareciler olacak." Yekûlûne fe-lâ yüraddü aleyhim kavlühüm.Yekûlûne fe-lâ yüraddü aleyhim kavlühüm. "Bazı sözler söyleyecekler. Hatırlarına gelen, istedikleri sözleri, paldır küldür, düşünmeden;"Bazı sözler söyleyecekler. Hatırlarına gelen, istedikleri sözleri, paldır küldür, düşünmeden; 'Şer-i şerîfe uygun mu, değil mi?'Şer-i şerîfe uygun mu, değil mi? Allahu Teâlâ hazretleri, benim bu söylediğim sözden hoşnut, razı olur mu?'Allahu Teâlâ hazretleri, benim bu söylediğim sözden hoşnut, razı olur mu?' diye kontrol etmeden söyleyecekler."diye kontrol etmeden söyleyecekler." Fe-lâ yüraddü aleyhim kavlühüm.Fe-lâ yüraddü aleyhim kavlühüm. "Kimse karşılarına çıkıp da sözlerini kendilerine geri çeviremeyecek, cevaplandıramayacak." "Kimse karşılarına çıkıp da sözlerini kendilerine geri çeviremeyecek, cevaplandıramayacak."

Neden? Zalim adam, eli kılıçlı, zorba, müslümanların başına geçmiş.Neden?

Zalim adam, eli kılıçlı, zorba, müslümanların başına geçmiş.
Fakat hele bir karşısına çık da bir şey söyle bakalım.Fakat hele bir karşısına çık da bir şey söyle bakalım. Eli kılıçlı, sopalı; onlara söz tevcih edilemeyecek, sözüne karşılık verilemeyecek. Eli kılıçlı, sopalı; onlara söz tevcih edilemeyecek, sözüne karşılık verilemeyecek.

Bunlar, böyle idareciler ne durumda acaba? Bunlar, böyle idareciler ne durumda acaba?

Yetekâhamûne fi'n-nâri. "Bunlar cehenneme kendilerini atarcasına, saldırırcasına girecekler." Yetekâhamûne fi'n-nâri. "Bunlar cehenneme kendilerini atarcasına, saldırırcasına girecekler."

Cehenneme öyle hızlı bir şekilde girecekler. Cehenneme öyle hızlı bir şekilde girecekler.

Kemâ tekahâme'l-kiredetü. "Maymunların hızlı hızlı saldırıp girdiği gibi…" Kemâ tekahâme'l-kiredetü. "Maymunların hızlı hızlı saldırıp girdiği gibi…"

Buradan çıkan ders nedir? Buradan çıkan ders nedir?

İnsan bir şeyin başında, başkanlığında bulunursa hak sözü söylemeli, zorbalık etmemeli.İnsan bir şeyin başında, başkanlığında bulunursa hak sözü söylemeli, zorbalık etmemeli. Böyle zorbalık eden kimseler; sözünün karşısında durulmayan, karşısındakine laf söylettirmeyen,Böyle zorbalık eden kimseler; sözünün karşısında durulmayan, karşısındakine laf söylettirmeyen, höt deyip susturan kimseler, ehl-i cehennem olacak. Bu hadîs-i şerîften o çıkıyor.höt deyip susturan kimseler, ehl-i cehennem olacak. Bu hadîs-i şerîften o çıkıyor. Hakikaten de Peygamber Efendimiz'in hayatından sonra,Hakikaten de Peygamber Efendimiz'in hayatından sonra, yakın tarihinde bunlar hep tarihî hâdise olarak gerçekleşti. yakın tarihinde bunlar hep tarihî hâdise olarak gerçekleşti.

Se-tekûnü ba'dî fitenün ke-kıta'i'l-leyli'l-muzlimi.Se-tekûnü ba'dî fitenün ke-kıta'i'l-leyli'l-muzlimi. "İleride, yakın istikbalde, bazı fitneler olacak." Nasıl? "İleride, yakın istikbalde, bazı fitneler olacak."

Nasıl?

Ke-kıta'i'l-leyli'l-muzlimi. "Karanlık, gece parçaları gibi…" Ke-kıta'i'l-leyli'l-muzlimi. "Karanlık, gece parçaları gibi…"

Gecenin akşama yakın vakti, sabaha yakın zamanı,Gecenin akşama yakın vakti, sabaha yakın zamanı, biraz aydınlandığı zaman filan değil, kapkara… Hani insan bazen bastığı yeri göremez. biraz aydınlandığı zaman filan değil, kapkara… Hani insan bazen bastığı yeri göremez.

Ben bir kere bizim köye gittim.Ben bir kere bizim köye gittim. Çarşıdan, teyzemin evine varıncaya kadar, hiçbir yeri görmeden, el yordamıyla gittim.Çarşıdan, teyzemin evine varıncaya kadar, hiçbir yeri görmeden, el yordamıyla gittim. Biz elhamdülillah şehirde yaşıyoruz, elektrikler şıkır şıkır her tarafı aydınlatıyor.Biz elhamdülillah şehirde yaşıyoruz, elektrikler şıkır şıkır her tarafı aydınlatıyor. Ama biraz mehtap olmadı mı, mehtapsız bir gecede, burnunun ucu görülmüyor.Ama biraz mehtap olmadı mı, mehtapsız bir gecede, burnunun ucu görülmüyor. Bastığım yer taş mıdır, çukur mudur, kuyu mudur, tepe midir,Bastığım yer taş mıdır, çukur mudur, kuyu mudur, tepe midir, hiçbir şey anlamadan, böyle sanki âmâ bir insanmışım gibi gittim.hiçbir şey anlamadan, böyle sanki âmâ bir insanmışım gibi gittim. İşte karanlık geceler, gece parçaları gibi fitneler olacak. O kadar kötü! İşte karanlık geceler, gece parçaları gibi fitneler olacak. O kadar kötü!

Yusbihu'r-racülü fihâ mü'minen ve yümsî kâfiren. Kötülüğü nereden? Yusbihu'r-racülü fihâ mü'minen ve yümsî kâfiren.

Kötülüğü nereden?

"Kişi sabaha mü'min olarak çıkacak, sabahleyin iman ehli bir kimse olarak sabahlayacak." "Kişi sabaha mü'min olarak çıkacak, sabahleyin iman ehli bir kimse olarak sabahlayacak."

Ve yümsî kâfiren. "Akşama imanı yok, gitti. Akşama, kâfir olarak akşamlayacak." Ve yümsî kâfiren. "Akşama imanı yok, gitti. Akşama, kâfir olarak akşamlayacak."

Gündüzki faaliyetleri esnasında ne söz söylediyse, ne hatalı iş yaptıysa,Gündüzki faaliyetleri esnasında ne söz söylediyse, ne hatalı iş yaptıysa, ne gibi densizliklerde bulunduysa, akşama kâfir oldu, imanı uçtu gitti. ne gibi densizliklerde bulunduysa, akşama kâfir oldu, imanı uçtu gitti.

Ve yümsî mü'minen ve yusbihu kâfiren.Ve yümsî mü'minen ve yusbihu kâfiren. "Yahut akşama mü'min olarak akşamlayacak da sabaha imanı gitmiş olacak, kâfir olacak." "Yahut akşama mü'min olarak akşamlayacak da sabaha imanı gitmiş olacak, kâfir olacak."

Çok tehlikeli bir zaman! Bunda birkaç işaret var. Bir kere zamanın kötülüğü var.Çok tehlikeli bir zaman! Bunda birkaç işaret var. Bir kere zamanın kötülüğü var. Zaman öyle bir kötü zaman ki mü'min bir kimseyi alıyor, kâfir safına atıyor.Zaman öyle bir kötü zaman ki mü'min bir kimseyi alıyor, kâfir safına atıyor. Ne gibi fitneler dolaşıyor, ne gibi sözler söyleniyorsa, insanNe gibi fitneler dolaşıyor, ne gibi sözler söyleniyorsa, insan o yangından kendi imanını kurtaramıyor da imanı elden gidiyor, kâfir oluveriyor.o yangından kendi imanını kurtaramıyor da imanı elden gidiyor, kâfir oluveriyor. Allah imanımızı hıfz eylesin. Allah imanımızı hıfz eylesin.

Allâhümme yâ veliyye'l-İslâm messiknâ bi'l-İslâm hattâ nelgâke.Allâhümme yâ veliyye'l-İslâm messiknâ bi'l-İslâm hattâ nelgâke. "Ey İslâm'ın sahibi Mevlâmız, Rabbimiz!"Ey İslâm'ın sahibi Mevlâmız, Rabbimiz! Bizi sana mü'min olarak kavuşma nimetine erdir, elimizden imanımızı alma."Bizi sana mü'min olarak kavuşma nimetine erdir, elimizden imanımızı alma." Âhir nefeste o kelime-i tayyibe-i müncie kiÂhir nefeste o kelime-i tayyibe-i müncie ki eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyerekeşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyerek emaneti teslim etmeyi cümlemize nasip eylesin. emaneti teslim etmeyi cümlemize nasip eylesin.

Kîle: Keyfe nasna'u. Kîle: Keyfe nasna'u.

Ashâb-ı kirâm yine üzüldüler, korktular ve sordular: Ashâb-ı kirâm yine üzüldüler, korktular ve sordular:

"Nasıl yapalım ya Resûlallah?"Nasıl yapalım ya Resûlallah? Böyle korkunç bir fitneli zamanda, asırda, insanın akşamdan sabaha,Böyle korkunç bir fitneli zamanda, asırda, insanın akşamdan sabaha, sabahtan akşama kadar, yarım gün bile imanını muhafaza edemediği zamanda, ne yapalım?" sabahtan akşama kadar, yarım gün bile imanını muhafaza edemediği zamanda, ne yapalım?"

Kâle üdhulû büyûteküm ve ahmilû zikreküm.Kâle üdhulû büyûteküm ve ahmilû zikreküm. "Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu; 'Evlerinize girin. Nâmınızı, şöhretinizi indirin."Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu; 'Evlerinize girin. Nâmınızı, şöhretinizi indirin. Nâmınız nişanınız olmasın, ortaya atılmayın, pek şöhretli, tanınmış, Nâmınız nişanınız olmasın, ortaya atılmayın, pek şöhretli, tanınmış, parmakla gösterilen, adı anılan, alkış tutulan, şöhrete sahip bir kimse olmayın.parmakla gösterilen, adı anılan, alkış tutulan, şöhrete sahip bir kimse olmayın. Evinizin içine çekilin, kenarda kıyıda kalmayı tercih edin."Evinizin içine çekilin, kenarda kıyıda kalmayı tercih edin." Kîle: E raeyte in dehale alâ-ehadinâ beytehû.Kîle: E raeyte in dehale alâ-ehadinâ beytehû. "Peki, evimize girdik ya Resûlallah! Peki, o fitneyi yapan, çıkaran, o kötü insanlar, şerliler,"Peki, evimize girdik ya Resûlallah! Peki, o fitneyi yapan, çıkaran, o kötü insanlar, şerliler, evimize de gelirlerse, evimizden içeri girerlerse o zaman ne yapalım?"evimize de gelirlerse, evimizden içeri girerlerse o zaman ne yapalım?" Kâle: Li-yümsik bi-yedihî ve'l-yekün abda'llâhi'l-maktûl ve lâ yekün abdullâhi'l-kâtil.Kâle: Li-yümsik bi-yedihî ve'l-yekün abda'llâhi'l-maktûl ve lâ yekün abdullâhi'l-kâtil. "Elini tutsun; Allah'ın öldürülen kulu olsun, öldüren kulu olmasın.""Elini tutsun; Allah'ın öldürülen kulu olsun, öldüren kulu olmasın." Fe-inne'r-racüle yekûnü fî fîhi'l-İslâm. "Çünkü kişinin ağzında İslâm olur." Fe-inne'r-racüle yekûnü fî fîhi'l-İslâm. "Çünkü kişinin ağzında İslâm olur." Ve yekûlü mâle ehîhi. "Ama müslüman kardeşinin malını alır, çalıp çırpar, yutar, yer."Ve yekûlü mâle ehîhi. "Ama müslüman kardeşinin malını alır, çalıp çırpar, yutar, yer." Ve yesfikü demehû. "Ve onun kanını heder eder, döker."Ve yesfikü demehû. "Ve onun kanını heder eder, döker." Ve yağsî rabbehû. "Rabbine böylece âsi olur."Ve yağsî rabbehû. "Rabbine böylece âsi olur." Ve yekfüru bi-hâlikihî. "Kendi Yaradanı'na, Hâlıkı'na âsi olur."Ve yekfüru bi-hâlikihî. "Kendi Yaradanı'na, Hâlıkı'na âsi olur." Ve tecibu lehü'n-nâr. "Cehennem kendisine vacip olur."Ve tecibu lehü'n-nâr. "Cehennem kendisine vacip olur." Hâzâ fitnetün tekûnü beyne'l-müslimîn ve'l-küffâr.Hâzâ fitnetün tekûnü beyne'l-müslimîn ve'l-küffâr. "Bu; müslümanlar arasında olan bir ihtilafta, müslümanın takınması gereken tavırdır." "Bu; müslümanlar arasında olan bir ihtilafta, müslümanın takınması gereken tavırdır."

Evine çekilecek; evine birisi gelirse bile öldüren olmayacak, öldürülen olmaya razı olacak. Evine çekilecek; evine birisi gelirse bile öldüren olmayacak, öldürülen olmaya razı olacak. O kadar pasif duracak. O kadar pasif duracak.

Bu bize neyi hatırlatıyor? Âdem aleyhisselam'ın iki oğlu vardı: Habil ve Kabil…Bu bize neyi hatırlatıyor?

Âdem aleyhisselam'ın iki oğlu vardı: Habil ve Kabil…
Menkabelere göre, Kur'ân-ı Kerîm'de de kendilerinden bahsedilir: Menkabelere göre, Kur'ân-ı Kerîm'de de kendilerinden bahsedilir:

İz karrabâ kurbânen. "Bunlar kurban takdim ettiler."İz karrabâ kurbânen. "Bunlar kurban takdim ettiler." Fe-tukubbile min ehadihimâ ve lem yütekabbe'l-mine'l-âhar.Fe-tukubbile min ehadihimâ ve lem yütekabbe'l-mine'l-âhar. "Allahu Teâlâ hazretleri, birisini kabul eyledi."Allahu Teâlâ hazretleri, birisini kabul eyledi. Ötekisinin amelini; hatalı, kusurlu, niyeti bozuk vesaire olduğundan dolayı kabul etmedi." Ötekisinin amelini; hatalı, kusurlu, niyeti bozuk vesaire olduğundan dolayı kabul etmedi."

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ancak hâlis niyetle yapılan ibadeti kabul eder.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ancak hâlis niyetle yapılan ibadeti kabul eder. Bozuk niyetle, riyâ ile ihlâssızlıkla yapılan amelleri kabul etmez.Bozuk niyetle, riyâ ile ihlâssızlıkla yapılan amelleri kabul etmez. Kalp tertemiz olacak, ibadet sırf Allah rızası için yapılacak.Kalp tertemiz olacak, ibadet sırf Allah rızası için yapılacak. Allah, sırf kendisi için yapılan ameli kabul eder.Allah, sırf kendisi için yapılan ameli kabul eder. Şirk koşulursa, ihlâstan uzaklaşılırsa, riyâ olursa kabul etmez. Kabul etmedi.Şirk koşulursa, ihlâstan uzaklaşılırsa, riyâ olursa kabul etmez. Kabul etmedi. Kabul edilmeyen, kabul edilen kardeşi olduğu halde kıskandı. Kabul edilmeyen, kabul edilen kardeşi olduğu halde kıskandı.

Kâle le-aktülenneke. "Muhakkak seni öldüreceğim!" dedi. Kâle le-aktülenneke. "Muhakkak seni öldüreceğim!" dedi.

Yahu onun ne kabahati var? Kusur sende; sen kusur ettin de Allah senin kurbanını kabul etmedi.Yahu onun ne kabahati var? Kusur sende; sen kusur ettin de Allah senin kurbanını kabul etmedi. Kur'ân-ı Kerîm'de anlatıldığına göre öteki kardeşin cevabı bize ne kadar ibretli bir cevap. Kur'ân-ı Kerîm'de anlatıldığına göre öteki kardeşin cevabı bize ne kadar ibretli bir cevap.

Diyor ki; Le in besatte ileyye yedeke li-taktülenî mâ ene bi-bâsıtin yediye ileyke li-aktuleke.Diyor ki;



Le in besatte ileyye yedeke li-taktülenî mâ ene bi-bâsıtin yediye ileyke li-aktuleke.
"Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan,"Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan, ben sana karşılık vermek, seni öldürmek için sana elimi uzatmam!"ben sana karşılık vermek, seni öldürmek için sana elimi uzatmam!" Kardeş çünkü, Âdem aleyhisselam'ın iki oğlu. Kardeş çünkü, Âdem aleyhisselam'ın iki oğlu.

Biz geçtiğimiz yıllarda memleketimizde buna benzer kardeş kavgaları gördük mü? Gördük. Biz geçtiğimiz yıllarda memleketimizde buna benzer kardeş kavgaları gördük mü?

Gördük.

Müslümanlara fırsat ver de müslümanlar hadisleri öğretsinler. Müslümanlara fırsat ver de müslümanlar hadisleri öğretsinler. Ulemâ, hocalar, müslümanlara hadisleri öğretsinler. Bak din ne kadar güzel bir şey yapıyor!Ulemâ, hocalar, müslümanlara hadisleri öğretsinler. Bak din ne kadar güzel bir şey yapıyor! Dinimiz iki kardeşin arasını nasıl ıslah ediyor. Ne kadar güzel! Dinimiz iki kardeşin arasını nasıl ıslah ediyor. Ne kadar güzel!

"Sen öldüren olma, ölen olmaya razı ol!" diyor."Sen öldüren olma, ölen olmaya razı ol!" diyor. Bu zihniyet, bu terbiye alınmış olsaydı memleketimizde o karışıklıklar çıkar mıydı? Bu zihniyet, bu terbiye alınmış olsaydı memleketimizde o karışıklıklar çıkar mıydı?

Her zaman söyledim, söylüyorum; biz dinimizden uzaklaştıkça canavarlaşırız.Her zaman söyledim, söylüyorum; biz dinimizden uzaklaştıkça canavarlaşırız. Dinimizden uzaklaştık mı hayvanlardan, kurtlardan beter oluruz.Dinimizden uzaklaştık mı hayvanlardan, kurtlardan beter oluruz. Kurtlar hem kuzuyu yer hem birbirlerini yer. Kurtlar hem kuzuyu yer hem birbirlerini yer.

Bizim akrabalardan birisi Mamak'ta askerlik yapıyormuş.Bizim akrabalardan birisi Mamak'ta askerlik yapıyormuş. Nöbet tuttuğu yer ıssız, kar yağmış; öbür taraftan kurtlar hücum ediyor.Nöbet tuttuğu yer ıssız, kar yağmış; öbür taraftan kurtlar hücum ediyor. "Bir de baktım ki" diyor,"Bir de baktım ki" diyor, "Bir sürü kurt uğuldayarak üstüme hücuma başladılar, tüfeği ancak doğrultabildim." "Bir sürü kurt uğuldayarak üstüme hücuma başladılar, tüfeği ancak doğrultabildim."

Bir patlatmış kurtların arasına; bir tanesi yaralanmış, düşmüş.Bir patlatmış kurtların arasına; bir tanesi yaralanmış, düşmüş. Yaralanan da kurt, ötekiler de kurt. Hemen onun başına çökmüşler, başlamışlar onu yemeye. Yaralanan da kurt, ötekiler de kurt. Hemen onun başına çökmüşler, başlamışlar onu yemeye.

Neden? Kurt bu! Neden?

Kurt bu!

Başka hayvanlar öyle yapmaz ama kurt kendi cinsini de parçalar. Başka hayvanlar öyle yapmaz ama kurt kendi cinsini de parçalar.

Biz dinimizden, imanımızdan uzaklaştık mı kurtlardan da beter oluruz. Biz dinimizden, imanımızdan uzaklaştık mı kurtlardan da beter oluruz. Kurtların da kabahati yok. O da Allah'ın bir mahluku, biz onlardan da beter oluruz. Kurtların da kabahati yok. O da Allah'ın bir mahluku, biz onlardan da beter oluruz.

Bizim her şeyimiz, her türlü sermayemiz, izzetimiz, nimetimiz dinimizdir.Bizim her şeyimiz, her türlü sermayemiz, izzetimiz, nimetimiz dinimizdir. Biz dinimizden ayrıldık mı, dinimizin terbiyesini görmedik mi hırsızlık yaparız,Biz dinimizden ayrıldık mı, dinimizin terbiyesini görmedik mi hırsızlık yaparız, rüşvet alırız, adam döveriz, hırsa kapılırız, ırza tamah ederiz.rüşvet alırız, adam döveriz, hırsa kapılırız, ırza tamah ederiz. Her türlü kötülük imansızlıktan olur. Her türlü kötülük imansızlıktan olur.

"Başka türlü vicdan terbiyesi yapılırsa, vicdanlar güzel terbiye olursa,"Başka türlü vicdan terbiyesi yapılırsa, vicdanlar güzel terbiye olursa, insan kültürlü yetişirse, bunları yapmaz." Sen bunu benim külahıma anlat.insan kültürlü yetişirse, bunları yapmaz." Sen bunu benim külahıma anlat. Kaç tane tahsilli insan gördük.Kaç tane tahsilli insan gördük. Bütün anarşistler hep üniversitelilerin, profesörlerin içinden çıkmadı mı? Bütün anarşistler hep üniversitelilerin, profesörlerin içinden çıkmadı mı?

Biz bizeyiz, işte hadiseler hepimizin gözü önünde cereyan etti. Biz bizeyiz, işte hadiseler hepimizin gözü önünde cereyan etti. Kültür, vicdan da laf, hepsi laf! İman olacak insanda! İman oldu mu, Allah korkusu oldu mu tamam. Kültür, vicdan da laf, hepsi laf! İman olacak insanda! İman oldu mu, Allah korkusu oldu mu tamam.

Re'sü'l-hikmeti mehâfetu'llah. Allah'tan korkmak insanı insan yapar. Re'sü'l-hikmeti mehâfetu'llah.

Allah'tan korkmak insanı insan yapar.

Gerisi, kul kulu bulur, çaresini bulur. Muhakkak bir atlatacak, aldatacak tarafını bulur.Gerisi, kul kulu bulur, çaresini bulur. Muhakkak bir atlatacak, aldatacak tarafını bulur. Polisi de, askeri de, müfettişi de, herkesi atlatır,Polisi de, askeri de, müfettişi de, herkesi atlatır, bütün emniyet kuvvetlerini aldatır, yine yapacağını yapar.bütün emniyet kuvvetlerini aldatır, yine yapacağını yapar. Vicdan olmadı mı, iman olmadı mı yapar. İman oldu mu her şey olur.Vicdan olmadı mı, iman olmadı mı yapar. İman oldu mu her şey olur. Bir insan iman sahibi oldu mu insan değil melek olur. Meleklerden de üstün seviyeye çıkar.Bir insan iman sahibi oldu mu insan değil melek olur. Meleklerden de üstün seviyeye çıkar. Onun için bizim memleketin iyiliğini istemeyenler, bizi imanımızdan ayırmak istiyorlar. Onun için bizim memleketin iyiliğini istemeyenler, bizi imanımızdan ayırmak istiyorlar.

Kim istemiyor? Kim istemiyor?

Fransa'nın vekillerinden birisi galiba, parlamentoda eline Kur'ân-ı Kerîm almış, göstermiş.Fransa'nın vekillerinden birisi galiba, parlamentoda eline Kur'ân-ı Kerîm almış, göstermiş. Fransız milletvekillerine diyor ki; Fransız milletvekillerine diyor ki;

"Siz Cezayir ile harp ediyorsunuz ya, Cezayir'i istila edeceksiniz, sömüreceksiniz."Siz Cezayir ile harp ediyorsunuz ya, Cezayir'i istila edeceksiniz, sömüreceksiniz. Yenemezsiniz. Neden? Onlar müslüman." Yenemezsiniz. Neden? Onlar müslüman."

İngiltere, Hindistan'a hâkim olmuş sömürüyor.İngiltere, Hindistan'a hâkim olmuş sömürüyor. Koca kıtayı, dört yüz, beş yüz milyonluk kıtayı sömürüyor, her türlü imkânı var. Koca kıtayı, dört yüz, beş yüz milyonluk kıtayı sömürüyor, her türlü imkânı var. Orada diyor ki; "Bu devirde cihada lüzum yok." Orada diyor ki; "Bu devirde cihada lüzum yok."

Mahsustan, bir mezhep çıkarıyor ortaya, esas prensibi, "Cihat yok." fikri. Mahsustan, bir mezhep çıkarıyor ortaya, esas prensibi, "Cihat yok." fikri.

Neden? Rahat edecek, güzel sömürecek, hiç kimse bir şey demeyecek.Neden?

Rahat edecek, güzel sömürecek, hiç kimse bir şey demeyecek.
Onun için "Boş verin, cihat yapmayın." diyor. "Bu devirde cihada lüzum yok." diyor. Onun için "Boş verin, cihat yapmayın." diyor. "Bu devirde cihada lüzum yok." diyor.

Yine İngiliz başbakanlarından birisi parlamentoda; Yine İngiliz başbakanlarından birisi parlamentoda;

"Bu müslümanları dinlerinden ayırmadıktan sonra onlara tahakküm edemezsiniz." demiştir. "Bu müslümanları dinlerinden ayırmadıktan sonra onlara tahakküm edemezsiniz." demiştir.

Hepsi bilirler, çok iyi bilirler. Onun için onlar bizi dinimizden, imanımızdan ayırmaya çalışırlar. Hepsi bilirler, çok iyi bilirler. Onun için onlar bizi dinimizden, imanımızdan ayırmaya çalışırlar.

Neden? Güçlü kuvvetli bir hasmı ister mi? Neden?

Güçlü kuvvetli bir hasmı ister mi?

Herkes dövüşeceği pehlivanın veya karşısındaki hasmının zayıf olmasını ister.Herkes dövüşeceği pehlivanın veya karşısındaki hasmının zayıf olmasını ister. Türkiye'nin kuvvetli olmasını istemez. Yunanistan bizim kuvvetli olmamızı ister mi? İstemez. Türkiye'nin kuvvetli olmasını istemez.

Yunanistan bizim kuvvetli olmamızı ister mi?

İstemez.

Bizim sanayi bakımından kalkınmamızı hangi devlet ister? Bizim sanayi bakımından kalkınmamızı hangi devlet ister?

İleri, müreffeh bir devlet olmamızı kimse istemez. Onun için onlar uğraşacaklar. İleri, müreffeh bir devlet olmamızı kimse istemez. Onun için onlar uğraşacaklar. Onların uğraşması normal; düşman düşmanlığını yapacak.Onların uğraşması normal; düşman düşmanlığını yapacak. Peki, sen?Peki, sen? Senin baban, deden, dedenin dedesi Türk'tü, Müslümandı; sen niye müslümanlarla uğraşıyorsun?Senin baban, deden, dedenin dedesi Türk'tü, Müslümandı; sen niye müslümanlarla uğraşıyorsun? Sen niye müslümanları dinlerinden, imanlarından ayırmaya çalışan o kâfirlere yardakçı oluyorsun?Sen niye müslümanları dinlerinden, imanlarından ayırmaya çalışan o kâfirlere yardakçı oluyorsun? Niye millî bütünlüğü, millî kültürü zedeliyorsun?Niye millî bütünlüğü, millî kültürü zedeliyorsun? Niye bizi dinimizden, imanımızdan ayırıp da bizi insanlıktan çıkarıyorsun? Niye bizi dinimizden, imanımızdan ayırıp da bizi insanlıktan çıkarıyorsun?

O da cahillikten yapıyor işte. O zaman sen yapma!O da cahillikten yapıyor işte. O zaman sen yapma! O zaman sen kendi evladını, karını, ailenin içindeki fertleriO zaman sen kendi evladını, karını, ailenin içindeki fertleri ve şahsını iyi eğit, terbiye et, imanına sahip ol!ve şahsını iyi eğit, terbiye et, imanına sahip ol! Çünkü bu bir taraftan millî mesele, bir taraftan dinî mesele, bir taraftan uhrevî mesele! Çünkü bu bir taraftan millî mesele, bir taraftan dinî mesele, bir taraftan uhrevî mesele!

Sen iman sahibi olmazsan âhireti kaybediyorsun.Sen iman sahibi olmazsan âhireti kaybediyorsun. Âhireti kaybettin mi bari dünyayı kazan, dünyayı da kazanamıyorsun,Âhireti kaybettin mi bari dünyayı kazan, dünyayı da kazanamıyorsun, dünya da gidiyor, memleket de elden gidiyor. dünya da gidiyor, memleket de elden gidiyor.

Bir zamanlar tâ Belgratlara, Viyanalara kadar bizimmiş.Bir zamanlar tâ Belgratlara, Viyanalara kadar bizimmiş. Tâ Atlas okyanusuna kadar bizimmiş. Tâ Hint okyanusuna, Hazar denizine kadar bizimmiş. Tâ Atlas okyanusuna kadar bizimmiş. Tâ Hint okyanusuna, Hazar denizine kadar bizimmiş.

Şimdi ne oldu? Bir ara almıştık, şimdi çıktı. İçimiz, vicdanımız çok rahatmış. Şimdi ne oldu?

Bir ara almıştık, şimdi çıktı. İçimiz, vicdanımız çok rahatmış.
İçimizde hiçbir endişe yok. Ya orada o çiğnenen ırzlar, namuslar, yağmalanan mallar,İçimizde hiçbir endişe yok. Ya orada o çiğnenen ırzlar, namuslar, yağmalanan mallar, dayak yiyen insanlar, öldürülenler, asılanlar, kesilenler, harbe girenler…dayak yiyen insanlar, öldürülenler, asılanlar, kesilenler, harbe girenler… Feryatlarını duymadın, burada rahat rahat yiyorsun, oturuyorsun aşağıya.Feryatlarını duymadın, burada rahat rahat yiyorsun, oturuyorsun aşağıya. Oralar senin memleketin değil mi? Altı, yedi asır senin memleketin olarak bulunmuştu. Gitti.Oralar senin memleketin değil mi? Altı, yedi asır senin memleketin olarak bulunmuştu. Gitti. Demek Türkiye de gitse elinden; "Ne yapalım? Biz Orta Asya'dan gelmiştik." diyeceksin. Demek Türkiye de gitse elinden; "Ne yapalım? Biz Orta Asya'dan gelmiştik." diyeceksin.

Öyle şey olur mu? Onun için senin ve benim imanım, bizim her şeyimizdir.Öyle şey olur mu?

Onun için senin ve benim imanım, bizim her şeyimizdir.
Biz imanlı olursak dünyamız da mamur olur, âhiretimiz de mamur olur. İnsanlığa da faydamız dokunur.Biz imanlı olursak dünyamız da mamur olur, âhiretimiz de mamur olur. İnsanlığa da faydamız dokunur. Biz müslüman olduk mu Avrupa da bizden fayda görür. Ama aptallar anlamıyorlar. Biz müslüman olduk mu Avrupa da bizden fayda görür. Ama aptallar anlamıyorlar.

Şimdi Almanya'da, bizim işçilerimizin hepsi iyi müslüman olsaydı Almanya güllük gülistanlık olurdu.Şimdi Almanya'da, bizim işçilerimizin hepsi iyi müslüman olsaydı Almanya güllük gülistanlık olurdu. Avrupa müslüman olsaydı rahat ederdi. Farkında değiller, akılları ermediği için nimeti tepiyorlar. Avrupa müslüman olsaydı rahat ederdi. Farkında değiller, akılları ermediği için nimeti tepiyorlar.

Bizim müslüman olmamız, dünya için iyidir. Çünkü biz onlar gibi zulmetmeyiz.Bizim müslüman olmamız, dünya için iyidir. Çünkü biz onlar gibi zulmetmeyiz. Biz onlar gibi sömüremeyiz. Sömürmemişiz de sömüremeyiz de; bizim vicdanımız el vermez.Biz onlar gibi sömüremeyiz. Sömürmemişiz de sömüremeyiz de; bizim vicdanımız el vermez. Biz mazlumun yanında yer alırız, hakkımıza razı oluruz,Biz mazlumun yanında yer alırız, hakkımıza razı oluruz, kimseye kötülük yapmak istemeyiz; biz Allah'tan korkarız.kimseye kötülük yapmak istemeyiz; biz Allah'tan korkarız. Onlar bir ormanı yangına verirler, çıkan zencileri beri taraftan makineli tüfekle tararlar;Onlar bir ormanı yangına verirler, çıkan zencileri beri taraftan makineli tüfekle tararlar; hiç korkmazlar. Bizim tarihimizde böyle bir şey görülmemiştir.hiç korkmazlar. Bizim tarihimizde böyle bir şey görülmemiştir. Biz el kaldıranı, af dileyeni, katiyen yakmayız, vurmayız, kırmayız.Biz el kaldıranı, af dileyeni, katiyen yakmayız, vurmayız, kırmayız. Müslümanların gerilemesiyle dünya çok şeyler kaybetmiştir.Müslümanların gerilemesiyle dünya çok şeyler kaybetmiştir. Kıyametin kopması müslümanların gerilemesindenKıyametin kopması müslümanların gerilemesinden veya onlar tarafından çelmelenip gerilemesinden dolayı olacak. veya onlar tarafından çelmelenip gerilemesinden dolayı olacak.

Bütün bu sözleri nereden çıkardık? Bütün bu sözleri nereden çıkardık?

Hadîs-i şerîfteki tavsiyeden çıkardık.Hadîs-i şerîfteki tavsiyeden çıkardık. Bak, Peygamber Efendimiz müslümanlar arasında ihtilaf oldu mu ne diyor? Bak, Peygamber Efendimiz müslümanlar arasında ihtilaf oldu mu ne diyor?

"Çekiliver kenara, evine gir!" diyor. "Varsın namın, nişanın olmasın!" diyor. Neden? "Çekiliver kenara, evine gir!" diyor. "Varsın namın, nişanın olmasın!" diyor.

Neden?

Allah mükâfatı verecek; burada namın nişanın olmaz, âhirette sultan olursun. Allah mükâfatı verecek; burada namın nişanın olmaz, âhirette sultan olursun.

"Evime gelirse…" "Evine gelirse de sen yine onu öldürmeye kalkma." diyor. "Evime gelirse…"

"Evine gelirse de sen yine onu öldürmeye kalkma." diyor.

Biraz garip gibi görünüyor ama bu nedir? Biraz garip gibi görünüyor ama bu nedir?

Zaten o adam kolay kolay eve gelmez. Müslümanın izzet ve ikramını gösteriyor.Zaten o adam kolay kolay eve gelmez. Müslümanın izzet ve ikramını gösteriyor. Bir müslümana bir kusur, bir bahane bulup da insan silah çekip öldüremeyecek.Bir müslümana bir kusur, bir bahane bulup da insan silah çekip öldüremeyecek. Halbuki eve tecavüz etti mi, eve tecavüz, meşru müdafaayı gerektirir, müdafaayı meşrulaştırır. Halbuki eve tecavüz etti mi, eve tecavüz, meşru müdafaayı gerektirir, müdafaayı meşrulaştırır.

Birisi senin kapından içeri girdi mi artık; "Kapımdan içeri girdi." dersin, "haneye tecavüz" denir.Birisi senin kapından içeri girdi mi artık; "Kapımdan içeri girdi." dersin, "haneye tecavüz" denir. Ama bak dinimiz orada bile müsaade etmiyor. Neden? Ama bak dinimiz orada bile müsaade etmiyor.

Neden?

Kardeş, kardeşliğini bilsin. Müslümanlık azizdir, önemlidir;Kardeş, kardeşliğini bilsin. Müslümanlık azizdir, önemlidir; bir bahane bulup da öteki kardeşinin kanını dökmeyi, kendisine caiz görmesin. bir bahane bulup da öteki kardeşinin kanını dökmeyi, kendisine caiz görmesin. "Müslüman" diye, orada geri durmayı tavsiye ediyor. "Müslüman" diye, orada geri durmayı tavsiye ediyor.

Geçtiğimiz devrede biz öyle mi yaptık? Geçtiğimiz devrede biz öyle mi yaptık?

O partili o partiliyi, öteki partili beriki partiliyi öldürdü.O partili o partiliyi, öteki partili beriki partiliyi öldürdü. O zümre, beriki zümreye kızdı, kızdığı için; O zümre, beriki zümreye kızdı, kızdığı için;

"Bunun katli caizdir, bunu öldürmek lazımdır."Bunun katli caizdir, bunu öldürmek lazımdır. Çek tabancayı, çek makineliyi, at bombayı dinamiti." dedik; öyle yaptık.Çek tabancayı, çek makineliyi, at bombayı dinamiti." dedik; öyle yaptık. Dinimizin güzelliklerini yeni öğreniyoruz.Dinimizin güzelliklerini yeni öğreniyoruz. Bak, elhamdülillah hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz her şeyi bildirmiş. Bak, elhamdülillah hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz her şeyi bildirmiş.

Se-tekûnü fitnetün. "Bir fitne olacak."Se-tekûnü fitnetün. "Bir fitne olacak." Kîle yâ resûlallah fe-mâ te'murunâ. Kîle yâ resûlallah fe-mâ te'murunâ. "'Peki o fitne çıkarsa biz ne yapalım ya Resûlallah?' diye sordular.""'Peki o fitne çıkarsa biz ne yapalım ya Resûlallah?' diye sordular." Kâle aleyküm bi'ş-şami. "'Size Şam'ı tavsiye ederim.' dedi." Kâle aleyküm bi'ş-şami. "'Size Şam'ı tavsiye ederim.' dedi."

"'Bir karışıklık, ihtilaf çıktığı zaman, diyâr-ı Şam'a gitmenizi tavsiye ederim." dedi. "'Bir karışıklık, ihtilaf çıktığı zaman, diyâr-ı Şam'a gitmenizi tavsiye ederim." dedi.

Müslümanların gözünde Şam'ın çok izzet ü ikrâmı vardır.Müslümanların gözünde Şam'ın çok izzet ü ikrâmı vardır. "Şam" deyince, biz bir şehir anlarız."Şam" deyince, biz bir şehir anlarız. "Dımeşk, Damaskus" denilen şehri anlarız ama Arapların Şam dedikleri,"Dımeşk, Damaskus" denilen şehri anlarız ama Arapların Şam dedikleri, Arap yarımadasının Şimal'indeki, Kuzey'indeki münbit topraklardır.Arap yarımadasının Şimal'indeki, Kuzey'indeki münbit topraklardır. Suriye ve Irak'a ait o yeşil ovalar, topraklar; onlar hep "Şam" diye adlandırılır.Suriye ve Irak'a ait o yeşil ovalar, topraklar; onlar hep "Şam" diye adlandırılır. Şam'ın merkezlerinden birisi Dımeşk'tır. Şam'ın merkezlerinden birisi Dımeşk'tır.

Bizim bugün "Şam" dediğimiz Suriye'nin başşehridir. "Şam" diyoruz.Bizim bugün "Şam" dediğimiz Suriye'nin başşehridir. "Şam" diyoruz. Suriye'nin başşehri Dımeşk'tır veyahut Damaskus'tur.Suriye'nin başşehri Dımeşk'tır veyahut Damaskus'tur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Şam'ı tavsiye etmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Şam'ı tavsiye etmiş. Kıyamet hep bu çevrede kopacakmış. Kıyamet hep bu çevrede kopacakmış.

O kıyamet dehşetlerinde Şam mıntıkası müslümanların barınağı ve sığınağı olacak.O kıyamet dehşetlerinde Şam mıntıkası müslümanların barınağı ve sığınağı olacak. Deccal'in fitnesinde müslümanların sığınağı Kudüs olacakmış.Deccal'in fitnesinde müslümanların sığınağı Kudüs olacakmış. İleride bir hadîs-i şerîfte kaydediyor. Yecüc ve Mecüc fitnesinde de Tur dağı olacakmış.İleride bir hadîs-i şerîfte kaydediyor. Yecüc ve Mecüc fitnesinde de Tur dağı olacakmış. "Müslümanlar Tur dağına kadar çekilecek." diye, Yecüc ve Mecüc bütün yeryüzünü istila edecek. "Müslümanlar Tur dağına kadar çekilecek." diye, Yecüc ve Mecüc bütün yeryüzünü istila edecek.

"Evine gelse, seni öldürmeye kalksa, sen onu öldürme." diye tavsiye ediyor."Evine gelse, seni öldürmeye kalksa, sen onu öldürme." diye tavsiye ediyor. Bu kâfirler için böyle değil. Burada açıklıyor, diyor ki; Bu kâfirler için böyle değil. Burada açıklıyor, diyor ki;

Hâzâ tekûnü beyne'l-müslimîn. "Müslümanlar arasında durum böyledir." Hâzâ tekûnü beyne'l-müslimîn. "Müslümanlar arasında durum böyledir."

Emme'l-küffâr ve lâ yecüzü'l-istislâmü lehüm. Emme'l-küffâr ve lâ yecüzü'l-istislâmü lehüm.

Ama onlara öyle teslim oluvermek yok. Kâfir gelmiş; "İndir elleri, teslim ol." diyor.Ama onlara öyle teslim oluvermek yok. Kâfir gelmiş; "İndir elleri, teslim ol." diyor. Asarsa assın, keserse kessin! Öyle şey yok! Asarsa assın, keserse kessin! Öyle şey yok!

Bir insan memleketini, malını, ırzını, haysiyetini korumak için çarpışsa ölürse şehittir. Bir insan memleketini, malını, ırzını, haysiyetini korumak için çarpışsa ölürse şehittir.

Nasıl? Nasıl?

Mesela sen buradan kalktın Ankara'ya gidiyorsun,Mesela sen buradan kalktın Ankara'ya gidiyorsun, Bolu dağında geceleyin silahlı üç kişi çıktı karşına, "ver malını" dedi, aklına ne gelir? Bolu dağında geceleyin silahlı üç kişi çıktı karşına, "ver malını" dedi, aklına ne gelir?

"Canım, malımı veririm kurtulurum." "Canım, malımı veririm kurtulurum."

Vermesen, uğraşsan, çarpışsan, öldürürse şehitsin. Vermesen, uğraşsan, çarpışsan, öldürürse şehitsin. Hadîs-i şerîfte öyle yol kesiciye pabuç bırakmak yok!Hadîs-i şerîfte öyle yol kesiciye pabuç bırakmak yok! Düşman istila ederse memleketi bir tek ocak kalıncaya kadar öyle teslim olmak yok! Düşman istila ederse memleketi bir tek ocak kalıncaya kadar öyle teslim olmak yok!

O müslümanlar arasındaki şefkatten müslüman müslümana bir şey yapmaz ama aralarındaki şefkatten dolayı.O müslümanlar arasındaki şefkatten müslüman müslümana bir şey yapmaz ama aralarındaki şefkatten dolayı. Kâfire o şey yok; onlar hiç boşuna heveslenmesinler. Kâfire o şey yok; onlar hiç boşuna heveslenmesinler.

Se-tekûnü aleyye ruvâtün. "İleride benden hadis rivayet eden insanlar çıkacak." Se-tekûnü aleyye ruvâtün. "İleride benden hadis rivayet eden insanlar çıkacak."

Peygamber Efendimiz'in sözlerine "hadîs-i şerîf" diyoruz.Peygamber Efendimiz'in sözlerine "hadîs-i şerîf" diyoruz. Bunlar Peygamber Efendimiz'den duyan şahıslar tarafından daha sonraki şahıslara nakledilmiş.Bunlar Peygamber Efendimiz'den duyan şahıslar tarafından daha sonraki şahıslara nakledilmiş. Onun zamanında yaşayanlar, kendi gördükleri şahıslara nakletmişler. Onlar daha sonraya…Onun zamanında yaşayanlar, kendi gördükleri şahıslara nakletmişler. Onlar daha sonraya… Hepsinin böyle isimleri vardır.Hepsinin böyle isimleri vardır. Bir hadisi ilk önce kim duymuş, o kime nakletmiş, o kime nakletmiş; ona "rivayet zinciri" derler. Bir hadisi ilk önce kim duymuş, o kime nakletmiş, o kime nakletmiş; ona "rivayet zinciri" derler.

"Ben Ali'den işittim. Ali, Veli'den işitmiş. Veli, Hasan'dan işitmiş."Ben Ali'den işittim. Ali, Veli'den işitmiş. Veli, Hasan'dan işitmiş. Hasan, Ahmet'ten duymuş. Ahmet, Ebû Hüreyre'nin şöyle dediğini nakletti." diyeHasan, Ahmet'ten duymuş. Ahmet, Ebû Hüreyre'nin şöyle dediğini nakletti." diye her hadisin başında vardır.her hadisin başında vardır. Bizim bu son devirde yazılan hadis kitaplarında,Bizim bu son devirde yazılan hadis kitaplarında, kaynağı gösterilmek suretiyle o uzun isimler atlanmıştır.kaynağı gösterilmek suretiyle o uzun isimler atlanmıştır. Sadece ilk dinleyen şahıs ismi konulmuştur,Sadece ilk dinleyen şahıs ismi konulmuştur, ötekiler atlanmıştır ama asıl hadis kitaplarında hepsi vardır. Ulemâmız çok sağlam tutmuştur. ötekiler atlanmıştır ama asıl hadis kitaplarında hepsi vardır. Ulemâmız çok sağlam tutmuştur.

"Benden bazı kimseler hadis rivayet edecek.""Benden bazı kimseler hadis rivayet edecek." buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Onlar benden hadis rivayet ettikleri zaman siz ne yapacaksınız? Onlar benden hadis rivayet ettikleri zaman siz ne yapacaksınız?

Fe-a'ridûhu ale'l-Kur'ân. Fe-a'ridûhu ale'l-Kur'ân. "Nakledilen sözü, Kur'ân-ı Kerîm'in ölçüsüne, terazisine koyun; o teraziyle bir tartın bakalım. "Nakledilen sözü, Kur'ân-ı Kerîm'in ölçüsüne, terazisine koyun; o teraziyle bir tartın bakalım. Kur'ân-ı Kerîm'in ölçülerine, verdiği emirlere, yasaklara, uygun istikamette ise o zaman kabul edin.Kur'ân-ı Kerîm'in ölçülerine, verdiği emirlere, yasaklara, uygun istikamette ise o zaman kabul edin. Aksi istikamette ise onu bırakın." Aksi istikamette ise onu bırakın."

Demek ki esas ölçümüz nedir? Kur'ân-ı Kerîm.Demek ki esas ölçümüz nedir?

Kur'ân-ı Kerîm.
İnnâ nahnü nezzelne'z-zikre ve innâ lehû le-hâfizûn. İnnâ nahnü nezzelne'z-zikre ve innâ lehû le-hâfizûn.

Emr-i İlâhiyesi, vaad-i İlâhiyesi mucibince, Emr-i İlâhiyesi, vaad-i İlâhiyesi mucibince, Kur'ân-ı Kerîm bir harfi değişmeden bize kadar elhamdülillah sapasağlam gelmiştir. Kur'ân-ı Kerîm bir harfi değişmeden bize kadar elhamdülillah sapasağlam gelmiştir.

Neden? Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyuruyor. Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyuruyor.

İnnâ. "Muhakkak ki biz." İnnâ. "Muhakkak ki biz."

Nezzelne'z-zikre ve innâ lehû le-hâfizûn.Nezzelne'z-zikre ve innâ lehû le-hâfizûn. "Kur'ân-ı Kerîm'i biz indirdik. Biz onu muhakkak muhafaza edeceğiz, koruyacağız!" "Kur'ân-ı Kerîm'i biz indirdik. Biz onu muhakkak muhafaza edeceğiz, koruyacağız!"

Hatta Resûlullah'a hitaben Hâkka suresinin sonunda buyruluyor ki; Hatta Resûlullah'a hitaben Hâkka suresinin sonunda buyruluyor ki;

Ve lev tekavvele aleynâ ba'da'l-ekavîl. Le-ehaznâ minhü bi'l-yemîn. Sümme le-kata'nâ minhü'l-vetîn.Ve lev tekavvele aleynâ ba'da'l-ekavîl. Le-ehaznâ minhü bi'l-yemîn. Sümme le-kata'nâ minhü'l-vetîn. "Eğer bu peygamber, Resûllullah bize, bizim vahyettiğimiz bir sözü isnat ederek,"Eğer bu peygamber, Resûllullah bize, bizim vahyettiğimiz bir sözü isnat ederek, söyleyivermiş olsa eğer Allah'ın kendisine vahyettiğinden gayri kendisi katacak olsa…" söyleyivermiş olsa eğer Allah'ın kendisine vahyettiğinden gayri kendisi katacak olsa…"

Hâşâ sümme hâşâ! Öyle bir şey bahis konusu değil ama "Allah böyle buyurdu." deyiverip deHâşâ sümme hâşâ! Öyle bir şey bahis konusu değil ama "Allah böyle buyurdu." deyiverip de yalandan bir şeyler söylemiş olsa Allahu Teâlâ hazretleri müsaade etmezdi. Bu âyet-i kerîmede onu ifade ediyor: "O'nu tutardık, sonra O'nun şah damarını koparırdık." buyuruyor. Ona müsaade yok! Kur'ân-ı Kerîm'i tağyire kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecek de. Hatta nazire yazmaya bile gücü yetmedi. Kur'ân-ı Kerîm hepsine meydan okudu. Âyet-i kerîmede öyle buyruldu: "'Şair sözü' diyorsunuz, 'mecnun sözü' diyorsunuz, bu Kur'an âyetlerini Hz. Peygamber'in kendisinin söylediğini iddia ediyorsunuz; o halde hadi bakalım, bunların bir tanesini siz yapın!" diye meydan okundu. Müşriklerin hiç birisi Kur'ân-ı Kerîm'e benzer bir söz ortaya koyamadılar. Çünkü Allah kelâmı. Lâ ye'tûne bi-mislihî ve lev kâne ba'duhüm li-ba'din zahîran. "Hepsi sırt sırta verseler, omuz omuza dayansalar, uğraşsalar, didinseler, onun benzerini ortaya koymaları mümkün değil." O, Allah'ın mahfuz kitabı. O zaman hadîs-i şerîfleri de o Allah'ın kitabına, o teraziye koyarız; onunla tartarız. Ona uygun olan hadîs-i şerîfler tamamdır. Olmayanlar demek ki Resûlullah'tan değildir, uydurulmuştur. Bir yalancı; "Ben bunu Resûllullah'tan duydum." demiştir. Bu ikaz üzerine hadis alimleri çok dikkatli davranmışlardır. Bir kimse, bize söyleyince; "Sen kimden duydun, neyin nesisin, bu adam kim, güvenilir bir insan mı, güvenilir bir insansa hafızası sağlam mı, sözleri karıştırıyor mu karıştırmıyor mu, titiz mi, takvâ ehli mi?" diye araştırırız. yalandan bir şeyler söylemiş olsa Allahu Teâlâ hazretleri müsaade etmezdi. Bu âyet-i kerîmede onu ifade ediyor:


"O'nu tutardık, sonra O'nun şah damarını koparırdık." buyuruyor.


Ona müsaade yok! Kur'ân-ı Kerîm'i tağyire kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecek de. Hatta nazire yazmaya bile gücü yetmedi. Kur'ân-ı Kerîm hepsine meydan okudu. Âyet-i kerîmede öyle buyruldu:


"'Şair sözü' diyorsunuz, 'mecnun sözü' diyorsunuz, bu Kur'an âyetlerini Hz. Peygamber'in kendisinin söylediğini iddia ediyorsunuz; o halde hadi bakalım, bunların bir tanesini siz yapın!" diye meydan okundu. Müşriklerin hiç birisi Kur'ân-ı Kerîm'e benzer bir söz ortaya koyamadılar. Çünkü Allah kelâmı.


Lâ ye'tûne bi-mislihî ve lev kâne ba'duhüm li-ba'din zahîran. "Hepsi sırt sırta verseler, omuz omuza dayansalar, uğraşsalar, didinseler, onun benzerini ortaya koymaları mümkün değil."


O, Allah'ın mahfuz kitabı. O zaman hadîs-i şerîfleri de o Allah'ın kitabına, o teraziye koyarız; onunla tartarız. Ona uygun olan hadîs-i şerîfler tamamdır. Olmayanlar demek ki Resûlullah'tan değildir, uydurulmuştur. Bir yalancı; "Ben bunu Resûllullah'tan duydum." demiştir. Bu ikaz üzerine hadis alimleri çok dikkatli davranmışlardır. Bir kimse, bize söyleyince; "Sen kimden duydun, neyin nesisin, bu adam kim, güvenilir bir insan mı, güvenilir bir insansa hafızası sağlam mı, sözleri karıştırıyor mu karıştırmıyor mu, titiz mi, takvâ ehli mi?" diye araştırırız.

Bu âyet-i kerîmede onu ifade ediyor: Bu âyet-i kerîmede onu ifade ediyor:

"O'nu tutardık, sonra O'nun şah damarını koparırdık." buyuruyor. "O'nu tutardık, sonra O'nun şah damarını koparırdık." buyuruyor.

Ona müsaade yok! Kur'ân-ı Kerîm'i tağyire kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecek de.Ona müsaade yok! Kur'ân-ı Kerîm'i tağyire kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecek de. Hatta nazire yazmaya bile gücü yetmedi. Kur'ân-ı Kerîm hepsine meydan okudu.Hatta nazire yazmaya bile gücü yetmedi. Kur'ân-ı Kerîm hepsine meydan okudu. Âyet-i kerîmede öyle buyruldu: Âyet-i kerîmede öyle buyruldu:

"'Şair sözü' diyorsunuz, 'mecnun sözü' diyorsunuz,"'Şair sözü' diyorsunuz, 'mecnun sözü' diyorsunuz, bu Kur'an âyetlerini Hz. Peygamber'in kendisinin söylediğini iddia ediyorsunuz;bu Kur'an âyetlerini Hz. Peygamber'in kendisinin söylediğini iddia ediyorsunuz; o halde hadi bakalım, bunların bir tanesini siz yapın!" diye meydan okundu.o halde hadi bakalım, bunların bir tanesini siz yapın!" diye meydan okundu. Müşriklerin hiç birisi Kur'ân-ı Kerîm'e benzer bir söz ortaya koyamadılar. Çünkü Allah kelâmı. Müşriklerin hiç birisi Kur'ân-ı Kerîm'e benzer bir söz ortaya koyamadılar. Çünkü Allah kelâmı.

Lâ ye'tûne bi-mislihî ve lev kâne ba'duhüm li-ba'din zahîran.Lâ ye'tûne bi-mislihî ve lev kâne ba'duhüm li-ba'din zahîran. "Hepsi sırt sırta verseler, omuz omuza dayansalar, uğraşsalar, didinseler,"Hepsi sırt sırta verseler, omuz omuza dayansalar, uğraşsalar, didinseler, onun benzerini ortaya koymaları mümkün değil." onun benzerini ortaya koymaları mümkün değil."

O, Allah'ın mahfuz kitabı.O, Allah'ın mahfuz kitabı. O zaman hadîs-i şerîfleri de o Allah'ın kitabına, o teraziye koyarız; onunla tartarız.O zaman hadîs-i şerîfleri de o Allah'ın kitabına, o teraziye koyarız; onunla tartarız. Ona uygun olan hadîs-i şerîfler tamamdır. Olmayanlar demek ki Resûlullah'tan değildir, uydurulmuştur.Ona uygun olan hadîs-i şerîfler tamamdır. Olmayanlar demek ki Resûlullah'tan değildir, uydurulmuştur. Bir yalancı; "Ben bunu Resûllullah'tan duydum." demiştir.Bir yalancı; "Ben bunu Resûllullah'tan duydum." demiştir. Bu ikaz üzerine hadis alimleri çok dikkatli davranmışlardır.Bu ikaz üzerine hadis alimleri çok dikkatli davranmışlardır. Bir kimse, bize söyleyince; "Sen kimden duydun, neyin nesisin, bu adam kim,Bir kimse, bize söyleyince; "Sen kimden duydun, neyin nesisin, bu adam kim, güvenilir bir insan mı, güvenilir bir insansa hafızası sağlam mı,güvenilir bir insan mı, güvenilir bir insansa hafızası sağlam mı, sözleri karıştırıyor mu karıştırmıyor mu, titiz mi, takvâ ehli mi?" diye araştırırız. sözleri karıştırıyor mu karıştırmıyor mu, titiz mi, takvâ ehli mi?" diye araştırırız.

Birisi, bir zâtın hadîs-i şerîf naklettiğini duymuş;Birisi, bir zâtın hadîs-i şerîf naklettiğini duymuş; "Gideyim, o şahıstan hadis yazayım." diye, uzun seyahatlere çıkmış, o zâtın memleketine gelmiş."Gideyim, o şahıstan hadis yazayım." diye, uzun seyahatlere çıkmış, o zâtın memleketine gelmiş. Şimdi kitaplarda kolayca bulduğumuz bu hadisler, öyle toplandı. Diyar diyar, diyar diyar dolaştılar. Şimdi kitaplarda kolayca bulduğumuz bu hadisler, öyle toplandı. Diyar diyar, diyar diyar dolaştılar.

Farz edelim Ankara'da bir şahıs var. Farz edelim Ankara'da bir şahıs var. Birisi; "Peygamber Efendimiz'den duyduğu hadisleri söylüyor." diye duyunca,Birisi; "Peygamber Efendimiz'den duyduğu hadisleri söylüyor." diye duyunca, buradan kalkıp Ankara'ya gidiyordu, orada yazıyordu, imzasını alıyordu, ondan müsaade alıyordu;buradan kalkıp Ankara'ya gidiyordu, orada yazıyordu, imzasını alıyordu, ondan müsaade alıyordu; ondan sonra o hadîs-i şerîfi kendisi de rivayet ediyordu. Öyle sağlam bir usulle naklediliyordu. ondan sonra o hadîs-i şerîfi kendisi de rivayet ediyordu. Öyle sağlam bir usulle naklediliyordu.

O adama gitmiş. Sormuş; "tarlada" demişler.O adama gitmiş. Sormuş; "tarlada" demişler. Tarlaya gidiyor, bakıyor ki o hadis rivayet edecek şahsın hayvanı kaçmış.Tarlaya gidiyor, bakıyor ki o hadis rivayet edecek şahsın hayvanı kaçmış. Torbayı hayvana doğru tutuyor, "gel, gel" diyeTorbayı hayvana doğru tutuyor, "gel, gel" diye hayvana doğru sallayarak saman veya arpa varmış gibi yapıyor.hayvana doğru sallayarak saman veya arpa varmış gibi yapıyor. Hayvan da "yemek yiyeceğim" diye, torbanın sallandığını görünceHayvan da "yemek yiyeceğim" diye, torbanın sallandığını görünce kaçtığı yerden yavaş yavaş torbanın yanına geliyor.kaçtığı yerden yavaş yavaş torbanın yanına geliyor. Gelince de dizgininden yakalıyor, torbayı kenara koyuyor. Hemen dönmüş, geri gitmiş.Gelince de dizgininden yakalıyor, torbayı kenara koyuyor. Hemen dönmüş, geri gitmiş. "Bu hayvanı böyle aldatan adam hadis rivayet etmeye uygun bir insan değildir." demiş."Bu hayvanı böyle aldatan adam hadis rivayet etmeye uygun bir insan değildir." demiş. Çünkü hayvanı aldatıyor; verseydi, yedirseydi o zaman makbul olacaktı.Çünkü hayvanı aldatıyor; verseydi, yedirseydi o zaman makbul olacaktı. İşte bu ikazlar üzerine bu okuduğumuz hadîs-i şerîfleri böyle titizce araştırmışlar.İşte bu ikazlar üzerine bu okuduğumuz hadîs-i şerîfleri böyle titizce araştırmışlar. Onun için dersten önce ruhlarına Fâtihâ'lar hediye ediyoruz, medyûn-i şükrânız.Onun için dersten önce ruhlarına Fâtihâ'lar hediye ediyoruz, medyûn-i şükrânız. Onların o titiz çalışmaları olmasaydı,Onların o titiz çalışmaları olmasaydı, biz Resûlullah'ın bu hadîs-i şerîflerinin kaç tanesine sahip olabilirdik? biz Resûlullah'ın bu hadîs-i şerîflerinin kaç tanesine sahip olabilirdik? Allah cümlesinden razı olsun, cümlemizi şefaatlerine nail etsin. Allah cümlesinden razı olsun, cümlemizi şefaatlerine nail etsin.

Se-tekûnü fitnetün yusbihu'r-racülü fîhâ mü'minen ve yümsî kâfiren illâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilm. Se-tekûnü fitnetün yusbihu'r-racülü fîhâ mü'minen ve yümsî kâfiren illâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilm.

Deminki hadislere benziyor ama sonundaki mâna çok mühim. Deminki hadislere benziyor ama sonundaki mâna çok mühim.

Peygamber Efendimiz; "İleride fitne olacak." buyurmuş. Fitnetün. "Fitneler." Peygamber Efendimiz; "İleride fitne olacak." buyurmuş.

Fitnetün. "Fitneler."

"Bu fitneler, bu karışıklıklar, bu kargaşalıklar içinde kişi mü'min olarak sabahlayacak,"Bu fitneler, bu karışıklıklar, bu kargaşalıklar içinde kişi mü'min olarak sabahlayacak, akşama kâfir olacak." akşama kâfir olacak."

Neûzübillah! İllâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilm. Neûzübillah!

İllâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilm.

Müstesnası var; herkes böyle olmayacak. Bazı kimseler mü'min olarak kalabilecek. Müstesnası var; herkes böyle olmayacak. Bazı kimseler mü'min olarak kalabilecek.

Kimler? Men. "O kimseler ki." Ahyâhu'llâhu. "Allah onu diri, canlı kılmıştır." Kimler?

Men. "O kimseler ki."

Ahyâhu'llâhu. "Allah onu diri, canlı kılmıştır."

Bi'l-ilmi. "İlim ile." Bi'l-ilmi. "İlim ile."

Demek ki ilim sahipleri, irfan sahipleri fitnenin aslını bilecek,Demek ki ilim sahipleri, irfan sahipleri fitnenin aslını bilecek, faslını bilecek, böyle hadîs-i şerîfleri okuyor.faslını bilecek, böyle hadîs-i şerîfleri okuyor. İlim bu. Bak şu hadîs-i şerîfleri okumasaydık, kıyameti bilmeyecektik,İlim bu. Bak şu hadîs-i şerîfleri okumasaydık, kıyameti bilmeyecektik, kıyamet alametlerini bilmeyecektik, Mehdî'yi bilmeyecektik.kıyamet alametlerini bilmeyecektik, Mehdî'yi bilmeyecektik. Yecüc Mecüc'ü bilmeyecektik; o olan, olmuş olacak hâdiseleri bilmeyecektik. İnsan ilimle biliyor. Yecüc Mecüc'ü bilmeyecektik; o olan, olmuş olacak hâdiseleri bilmeyecektik. İnsan ilimle biliyor.

"Allah, insanı ilimle diri kıldı mı…" Bak bu ifade de çok güzel! "Allah, insanı ilimle diri kıldı mı…"

Bak bu ifade de çok güzel!

İllâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilmi. "İlimle diri kıldığı kimseler müstesna." diyor.İllâ men ahyâhu'llâhu bi'l-ilmi. "İlimle diri kıldığı kimseler müstesna." diyor. Demek ki cahiller ölü gibi. Cahiller ölü gibi, alimler diri. Demek ki cahiller ölü gibi. Cahiller ölü gibi, alimler diri.

Demek ki ilim, insanı diriltiyor, canlandırıyor.Demek ki ilim, insanı diriltiyor, canlandırıyor. Cehalet ölülük! İlim sahibi zararı kârı bilir,Cehalet ölülük! İlim sahibi zararı kârı bilir, Allah'ın rızasının yolunu anlar da ona göre hareket eder. Allah'ın rızasının yolunu anlar da ona göre hareket eder.

O halde bütün bunlardan bize çıkan ders nedir? O halde bütün bunlardan bize çıkan ders nedir?

İlim öğreneceğiz. Tatbik etmek niyetiyle besmeleyi çekip ilim öğreneceğiz. İlim öğreneceğiz. Tatbik etmek niyetiyle besmeleyi çekip ilim öğreneceğiz.

"Benim mesleğim kasaplık." Ne olursan ol. "Benim mesleğim kasaplık."

Ne olursan ol.

"Ben hamallık yapıyorum." Ne yaparsan yap. "Ben hamallık yapıyorum."

Ne yaparsan yap.

Akşamları evinde elektrik var mı? Var. Akşamları evinde elektrik var mı?

Var.

Gözün görüyor mu? Görüyor. Okuma yazma biliyor musun? Bilmiyorum. Gözün görüyor mu?

Görüyor.

Okuma yazma biliyor musun?

Bilmiyorum.

Oğlun biliyor mu? Biliyor. O zaman o okusun, sen dinle!Oğlun biliyor mu?

Biliyor.

O zaman o okusun, sen dinle!
Muhakkak bir kitap al. "Kitap alacak param yok." Muhakkak bir kitap al.

"Kitap alacak param yok."

Ödünç al; kütüphaneler, âriyet kitap veriyor, evlere ödünç kitap veriyor. Ödünç al; kütüphaneler, âriyet kitap veriyor, evlere ödünç kitap veriyor. Roman okumak için alırsın ya! Roman okumak için alırsın ya!

Roman okumak için kütüphanelerden alıyor, okuyor, iade ediyor. Sen de hayırlı ilim kitabı al, oku. Roman okumak için kütüphanelerden alıyor, okuyor, iade ediyor. Sen de hayırlı ilim kitabı al, oku.

İnsan on sayfa okur, iki satır hatırlarsa yine bir kârdır. Bir şeyi öğrense onu tatbik etse kârdır.İnsan on sayfa okur, iki satır hatırlarsa yine bir kârdır. Bir şeyi öğrense onu tatbik etse kârdır. Onun için ilim öğreneceğiz.Onun için ilim öğreneceğiz. Hepimiz öğreneceğiz, hiç istisnası yok;Hepimiz öğreneceğiz, hiç istisnası yok; "Üniversite hocası öğrenecek de esnaf öğrenmeyecek." diye bir şey yok."Üniversite hocası öğrenecek de esnaf öğrenmeyecek." diye bir şey yok. Hepimiz öğreneceğiz. Öğrendiğimizi çoluk çocuğumuza da öğreteceğiz.Hepimiz öğreneceğiz. Öğrendiğimizi çoluk çocuğumuza da öğreteceğiz. Kurtuluş; bilerek, şuurlu yapılan amellerle olacak. Kurtuluş; bilerek, şuurlu yapılan amellerle olacak.

"Sizinle Rumlar arasında, dört musâlaha, dört sulh devresi olacak." "Sizinle Rumlar arasında, dört musâlaha, dört sulh devresi olacak."

"Rum" sözü, Araplar indinde, umumî hıristiyanlar, Avrupalılar filan…"Rum" sözü, Araplar indinde, umumî hıristiyanlar, Avrupalılar filan… Yani o taraf. Sadece Yunanistan'da oturan insanlar mânasında değil.Yani o taraf. Sadece Yunanistan'da oturan insanlar mânasında değil. Hatta bazen benü'l-asfâr derler, "sarı ırk" mânasına.Hatta bazen benü'l-asfâr derler, "sarı ırk" mânasına. Onlarla, hıristiyanlarla, gayrimüslimler ile aranızda dört anlaşma olacak, musâlaha olacak. Onlarla, hıristiyanlarla, gayrimüslimler ile aranızda dört anlaşma olacak, musâlaha olacak.

Yevme'r-râbiati alâ-yedi racülin min âli-Hârûn.Yevme'r-râbiati alâ-yedi racülin min âli-Hârûn. "Dördüncü gün, dört anlaşmadan sonraki durum:"Dördüncü gün, dört anlaşmadan sonraki durum: Onların idaresi, Harun aleyhisselam'ın soyundan bir adamın eline geçecek." Onların idaresi, Harun aleyhisselam'ın soyundan bir adamın eline geçecek."

Harun aleyhisselam kimdi? Musa aleyhisselam'ın kardeşiydi. Harun aleyhisselam kimdi?

Musa aleyhisselam'ın kardeşiydi.

Demek ki o sülaleden bir kimsenin eline geçecek. Demek ki o sülaleden bir kimsenin eline geçecek.

Yedûmü seb'a sinîn. "Onların idaresi yedi sene sürecek."Yedûmü seb'a sinîn. "Onların idaresi yedi sene sürecek." Kîle: Yâ Resûlallah! Men imâme'n-nâsi yevmeizin.Kîle: Yâ Resûlallah! Men imâme'n-nâsi yevmeizin. "O gün biz müslümanların, müslüman halkın önderi, onların başındaki kim olacak?" "O gün biz müslümanların, müslüman halkın önderi, onların başındaki kim olacak?" Kâle: Min veledî. "İşte o zaman müslümanların başında benim evladımdan." Kâle: Min veledî. "İşte o zaman müslümanların başında benim evladımdan." İbni erba'îne seneten. "Kırk yaşlarında bir kimse olacak."İbni erba'îne seneten. "Kırk yaşlarında bir kimse olacak." Ke-enne vechehû kevkebün dürriyyün.Ke-enne vechehû kevkebün dürriyyün. "Sanki yüzü parlak yıldız gibi, pırıl pırıl, nurlu yanacak, parıldayacak.""Sanki yüzü parlak yıldız gibi, pırıl pırıl, nurlu yanacak, parıldayacak." Fî haddihi'l-eymeni hâlün esvedü. "Sol yanağında siyah bir ben olacak. Bir siyah nokta olacak."Fî haddihi'l-eymeni hâlün esvedü. "Sol yanağında siyah bir ben olacak. Bir siyah nokta olacak." Aleyhi abâetâni kutvâniyyetâni. "Üzerinde iki tane aba olacak." Aleyhi abâetâni kutvâniyyetâni. "Üzerinde iki tane aba olacak."

Kutvâniyye abası... Kutvâniyye abası...

Ke-ennehû min ricâli benî isrâîle. "Sanki o, Benî İsrâil adamlarındanmış gibi olacak."Ke-ennehû min ricâli benî isrâîle. "Sanki o, Benî İsrâil adamlarındanmış gibi olacak." Yemlikü ışrîne senetin. "Yirmi sene hükmedecek."Yemlikü ışrîne senetin. "Yirmi sene hükmedecek." Yestahricü'l-künûze. "Kâbe'de saklı olan hazineleri çıkaracak."Yestahricü'l-künûze. "Kâbe'de saklı olan hazineleri çıkaracak." Ve yeftehu medâyine'ş-şirk. "Ve şirk şehirlerini, müşriklerin elinde bulunan şehirleri fethedecek." Ve yeftehu medâyine'ş-şirk. "Ve şirk şehirlerini, müşriklerin elinde bulunan şehirleri fethedecek."

Peygamber aleyhi's-salâtü ve's-selam Efendimiz; âhir zamanda çıkacak olanPeygamber aleyhi's-salâtü ve's-selam Efendimiz; âhir zamanda çıkacak olan Mehdi'nin durumunu bu hadîs-i şerîfte anlatıyor. Mehdi'nin durumunu bu hadîs-i şerîfte anlatıyor.

Se-tekûnü ahdâsün ve fitnetün ve fırkatün ve ihtilâfun.Se-tekûnü ahdâsün ve fitnetün ve fırkatün ve ihtilâfun. "Birtakım olaylar olacak. Fitne, ayrılık, ihtilaf olacak.""Birtakım olaylar olacak. Fitne, ayrılık, ihtilaf olacak." Fe-ini'steta'te en-tekûne'l-maktûle lâ el-kâtil fe'f'al. Fe-ini'steta'te en-tekûne'l-maktûle lâ el-kâtil fe'f'al. "O fitneler, tefrikalar, ayrılıklar olduğu zaman"O fitneler, tefrikalar, ayrılıklar olduğu zaman gücün yeterse müslümanlar arasında öldürülen ol da öldüren, kâtil olma!"gücün yeterse müslümanlar arasında öldürülen ol da öldüren, kâtil olma!" diye burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz elini kana bulamamayı tavsiye ediyor diye burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz elini kana bulamamayı tavsiye ediyor

Bir insan bu tavsiyeleri bilirse bu tavsiyelere uygun hareket eder.Bir insan bu tavsiyeleri bilirse bu tavsiyelere uygun hareket eder. Allahu Teâlâ hazretleri bizi, dünya ve âhiretin fitnelerinden mahfuz eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi, dünya ve âhiretin fitnelerinden mahfuz eylesin. O şerli, kötü zamanlara, fitneli zamanlara bırakmasın.O şerli, kötü zamanlara, fitneli zamanlara bırakmasın. Sulh ve sükun içinde, âsûde, rahat, tatlı,Sulh ve sükun içinde, âsûde, rahat, tatlı, rızasına uygun bir ömür geçirip de âsûde bir şekilde, kendisine kavuşmayı nasip etsin. rızasına uygun bir ömür geçirip de âsûde bir şekilde, kendisine kavuşmayı nasip etsin.

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azabe'n-nâr.Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azabe'n-nâr. diye dua etmek Kur'ân-ı Kerîm'de bize emrolunmuş. diye dua etmek Kur'ân-ı Kerîm'de bize emrolunmuş.

Dünyada da âhirette de iyilik versin ama böyle şeyler olursa kazara rastlarsak böyle davranalım. Dünyada da âhirette de iyilik versin ama böyle şeyler olursa kazara rastlarsak böyle davranalım.

Şunu da söyleyeyim ki zaman, pek tatlı bir zaman değil.Şunu da söyleyeyim ki zaman, pek tatlı bir zaman değil. Dünya cadı kazanı gibi, fokur fokur kaynayıp duruyor.Dünya cadı kazanı gibi, fokur fokur kaynayıp duruyor. Milletler bir kibrit çakması, benzin patlaması gibi, birbirlerine hasım.Milletler bir kibrit çakması, benzin patlaması gibi, birbirlerine hasım. Yunanistan bize hasım; Suriye, İsrail, Irak, İran, ÜrdünYunanistan bize hasım; Suriye, İsrail, Irak, İran, Ürdün herkes birbirine karşı hazır vaziyette, bir işaret bekliyor.herkes birbirine karşı hazır vaziyette, bir işaret bekliyor. Bir kıvılcım olsa patlayacak gibi tehlikeli bir zamandayız. Bir kıvılcım olsa patlayacak gibi tehlikeli bir zamandayız.

Buna göre ne yapmak lazım? Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Buna göre ne yapmak lazım?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Bâdirûu bi'l-a'mâli's-sâlihâti. "Salih amellere gayret edin!" Ya oluverirse! Bâdirûu bi'l-a'mâli's-sâlihâti. "Salih amellere gayret edin!"

Ya oluverirse!

Râbia-i Adeviyye'ye bak, sabahleyin dermiş ki; "Bugün öleceksin, akşama çıkmayacaksın." Râbia-i Adeviyye'ye bak, sabahleyin dermiş ki; "Bugün öleceksin, akşama çıkmayacaksın."

Kendisini öyle kandırırmış, akşama kadar iyi kulluk edermiş.Kendisini öyle kandırırmış, akşama kadar iyi kulluk edermiş. Akşama çıkınca da; "Hadi paçayı kurtardın, sabaha kadar öleceksin." dermiş,Akşama çıkınca da; "Hadi paçayı kurtardın, sabaha kadar öleceksin." dermiş, sabaha kadar ibadet edermiş. sabaha kadar ibadet edermiş.

Hâtem-i Esâm hazretleri namaza durduğu zaman kendi kendine dermiş ki; Hâtem-i Esâm hazretleri namaza durduğu zaman kendi kendine dermiş ki;

"Şu kıldığın namaz, en son namaz. Artık bir daha namaz kılmaya gücün yetmeyecek."Şu kıldığın namaz, en son namaz. Artık bir daha namaz kılmaya gücün yetmeyecek. Arkanda Azrail aleyhisselam bekliyor, selam verince canını alacak." Arkanda Azrail aleyhisselam bekliyor, selam verince canını alacak."

Her namazı o duyguyla kılarmış.Her namazı o duyguyla kılarmış. "Sonuncu namazım artık." diye, hani insan nasıl can havliyle sarılır da içten dua eder."Sonuncu namazım artık." diye, hani insan nasıl can havliyle sarılır da içten dua eder. Öleceğini bilen bir insan, nasıl candan tazarru ve niyaz eder? Öleceğini bilen bir insan, nasıl candan tazarru ve niyaz eder?

Allah o fitnelere, fesatlara yetiştirmesin ama böyle olmuş olacakmış gibi bilerek, Allah o fitnelere, fesatlara yetiştirmesin ama böyle olmuş olacakmış gibi bilerek, biz de hiç olmazsa, biraz salih amellere gayret edelim.biz de hiç olmazsa, biraz salih amellere gayret edelim. Malımızı Allah yolunda harcayalım, zamanımızı Allah yolunda harcayalım,Malımızı Allah yolunda harcayalım, zamanımızı Allah yolunda harcayalım, gayretimizi Allah yolunda harcayalım. gayretimizi Allah yolunda harcayalım.

Bak bir kardeşimiz geldi; "Şu kadar hafız yetiştirdik.Bak bir kardeşimiz geldi; "Şu kadar hafız yetiştirdik. Şu kadarını hafızlığa ayırdık, şu kadarını da İmam Hatip okuluna gönderdik,Şu kadarını hafızlığa ayırdık, şu kadarını da İmam Hatip okuluna gönderdik, pırıl pırıl bir müessesemiz var. Yüz tane de yeni talebe alacağız.pırıl pırıl bir müessesemiz var. Yüz tane de yeni talebe alacağız. Çocuklarımız da ateş gibi, gayet güzel yetişiyorlar ama çatımız akıyor, daha çatımızı kapayamadık." diyor. Çocuklarımız da ateş gibi, gayet güzel yetişiyorlar ama çatımız akıyor, daha çatımızı kapayamadık." diyor.

Kur'an kursunun üst tarafında, daha çatısını daha kapatacak; Kur'an kursunun üst tarafında, daha çatısını daha kapatacak; yüz altmış, yüz seksen lira paraya ihtiyaç varmış.yüz altmış, yüz seksen lira paraya ihtiyaç varmış. Aslında bir babayiğit çıkar, tek başına bu hayrı yapar, orayı da kapatır.Aslında bir babayiğit çıkar, tek başına bu hayrı yapar, orayı da kapatır. Kendisi ölse girse bile altında Kur'an okundukça onun defter-i a'mâline sevap yazılmaya devam eder.Kendisi ölse girse bile altında Kur'an okundukça onun defter-i a'mâline sevap yazılmaya devam eder. Ama işte biraz insanın gözünden perdenin kalkması lazım.Ama işte biraz insanın gözünden perdenin kalkması lazım. Şu dünyanın fâniliğini anlayıp da biraz gayret etmesi lazım. Şu dünyanın fâniliğini anlayıp da biraz gayret etmesi lazım.

Geçen sene Hocamız'ın Ramazan'daki faaliyetlerini hatırlıyorum da;Geçen sene Hocamız'ın Ramazan'daki faaliyetlerini hatırlıyorum da; oda ağzına kadar dolardı taşardı, dolardı taşardı.oda ağzına kadar dolardı taşardı, dolardı taşardı. İkindiden akşama kadar tesbihat, zikirler, dualar…İkindiden akşama kadar tesbihat, zikirler, dualar… Artık giden bir insanın telaşı ve hazırlığı içinde, nasıl gayret sarf ediyordu. Artık giden bir insanın telaşı ve hazırlığı içinde, nasıl gayret sarf ediyordu.

Onun için biraz mala kıyalım, biraz rahata kıyalım.Onun için biraz mala kıyalım, biraz rahata kıyalım. Allah yolunda çalışalım, şu Ramazan'ı şu mübarek mevsimi,Allah yolunda çalışalım, şu Ramazan'ı şu mübarek mevsimi, inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ermekte başarılı bir şekilde kullanalım,inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ermekte başarılı bir şekilde kullanalım, Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği, razı olduğu kulların zümresine dâhil olalım inşaallah. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği, razı olduğu kulların zümresine dâhil olalım inşaallah.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2