Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

İlmin ve Âlimin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1402 / 24.01.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Alimin Fazileti, İlmin Fazileti, Alimin Başkalarına Üstünlüğü, Alimin Abide Üstünlüğü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İlmin ve Âlimin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1402 / 24.01.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Alimin Fazileti, İlmin Fazileti, Alimin Başkalarına Üstünlüğü, Alimin Abide Üstünlüğü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedinel-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyuEmmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâseyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalaletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalaletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Fadlü'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm. İnnallâhe ve melâiketehû ve ehle's-semâvâtiFadlü'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm. İnnallâhe ve melâiketehû ve ehle's-semâvâti ve'l-aradîne hatta'n-nemlete fî cuhrihâ ve hatta'l-hûte le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra.

ve'l-aradîne hatta'n-nemlete fî cuhrihâ ve hatta'l-hûte le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerininPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin ehâdîs-i şerîfesini üstadımız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerininehâdîs-i şerîfesini üstadımız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin cem eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından nakletmeye yine devam edeceğiz.

cem eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından nakletmeye yine devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce;

Evvelen ve hâssaten Peygamberimiz
Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce;

Evvelen ve hâssaten Peygamberimiz
Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için;Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için; sonra sâir enbiyâ ve mürselînin; bütün evliyâullahın ve hâssaten sâdât-ı meşâyihimizin,sonra sâir enbiyâ ve mürselînin; bütün evliyâullahın ve hâssaten sâdât-ı meşâyihimizin, Peygamber Efendimiz'den günümüze kadar güzerân eylemiş olan din büyüklerimizin;Peygamber Efendimiz'den günümüze kadar güzerân eylemiş olan din büyüklerimizin; okuduğumuzun eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin,okuduğumuzun eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin, onun hocalarının ve talebelerinin ve bu kitabın içindeki okuduğumuz hadîs-i şerîflerinonun hocalarının ve talebelerinin ve bu kitabın içindeki okuduğumuz hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemanın ve ravîlerin ayrı ayrı ruhları içinbize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemanın ve ravîlerin ayrı ayrı ruhları için ve uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetindenve uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden ve ilme olan rağbetinden dolayı şu meclise teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin ve ilme olan rağbetinden dolayı şu meclise teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete irtihal eylemiş cümle yakınlarının; ana, baba ve akrabalarının ruhları içinâhirete irtihal eylemiş cümle yakınlarının; ana, baba ve akrabalarının ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup ruhlarına ihyâ edelim.

bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup ruhlarına ihyâ edelim.

Bugün okuyacağımız hadîs-i şerîflerin ilk beş tanesi ilim ile alakalı. Birinci hadîs-i şerîfin meali şöyle;

Bugün okuyacağımız hadîs-i şerîflerin ilk beş tanesi ilim ile alakalı. Birinci hadîs-i şerîfin meali şöyle;

Fadlü'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm.Fadlü'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm. "Alimin yani bilgin, bilgi sahibi, malumat sahibi kişinin abid yani ibadet ehli olan "Alimin yani bilgin, bilgi sahibi, malumat sahibi kişinin abid yani ibadet ehli olan kimse üzerine üstünlüğü, fazileti; benim sizden en aşağısı üzerine olan üstünlüğüm gibidir."

kimse üzerine üstünlüğü, fazileti; benim sizden en aşağısı üzerine olan üstünlüğüm gibidir."

Söyleyen kim?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz!
Söyleyen kim?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz!
Yani alimin abid üzerine üstünlüğü Peygamber Efendimiz'in ashabınınYani alimin abid üzerine üstünlüğü Peygamber Efendimiz'in ashabının en aşağı mertebede olanına üstünlüğü ne kadarsa…en aşağı mertebede olanına üstünlüğü ne kadarsa… Nerede Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, nerede ashabınınNerede Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, nerede ashabının derece itibariyle en geride kalanı, en aşağısı!..derece itibariyle en geride kalanı, en aşağısı!.. O ikisi arasındaki fark ne kadar yüksek, ne kadar büyük, ne kadar derin iseO ikisi arasındaki fark ne kadar yüksek, ne kadar büyük, ne kadar derin ise alim ile abid arasındaki fark da o kadar yüksek, o kadar derin, o kadar uzaktır.alim ile abid arasındaki fark da o kadar yüksek, o kadar derin, o kadar uzaktır. Yani alim, abid üzerine o kadar üstündür.

Yani alim, abid üzerine o kadar üstündür.

Bu hadîs-i şerîf bize ömrümüzde ışık tutmalı, rehber olmalı!Bu hadîs-i şerîf bize ömrümüzde ışık tutmalı, rehber olmalı! Yalnız, burada izah edilecek birkaç husus var. Alim, bilen insan.Yalnız, burada izah edilecek birkaç husus var. Alim, bilen insan. Abid, ibadet eden kimse.

Alim daha üstün ama nasıl alim daha üstün?

Abid, ibadet eden kimse.

Alim daha üstün ama nasıl alim daha üstün?

"Ben trigonometriyi, fiziği, kimyayı çok iyi biliyorum; dünya üzerinde bir taneyim."Ben trigonometriyi, fiziği, kimyayı çok iyi biliyorum; dünya üzerinde bir taneyim. Bu sahada benim elime su dökecek insan yok.Bu sahada benim elime su dökecek insan yok. Fizik veya biyoloji deyince ilk önce hatıra ben gelirim.Araştırmalarım ve ilmî eserlerim var.Fizik veya biyoloji deyince ilk önce hatıra ben gelirim.Araştırmalarım ve ilmî eserlerim var. Bana Amerika'dan, Avrupa'dan teklif mektubu yağıyor.Herkes beni çağırıyor."

Alim bu mu?

Hayır!
Bana Amerika'dan, Avrupa'dan teklif mektubu yağıyor.Herkes beni çağırıyor."

Alim bu mu?

Hayır!
İnsan ilk önce iman sahibi olacak. Allah'a iman etmedikten sonra, ne kadar uğraşırsa uğraşsın… İnsan ilk önce iman sahibi olacak. Allah'a iman etmedikten sonra, ne kadar uğraşırsa uğraşsın… İlk önce imanın kapısından girecek. Bir derece alabilmesi içinİlk önce imanın kapısından girecek. Bir derece alabilmesi için insanın ilk önce iman ehli olması lazım.

Peki, o alim ne olacak? Yani o ilim kıymetsiz mi?

Hayır!
insanın ilk önce iman ehli olması lazım.

Peki, o alim ne olacak? Yani o ilim kıymetsiz mi?

Hayır!
Bütün ilimler kıymetli ama o ilmin o alime âhirette bir faydası yok.Bütün ilimler kıymetli ama o ilmin o alime âhirette bir faydası yok. Yani o fizikçiliğiyle, biyoloji uzmanı olmasıyla, kimyada bir tane olmasıyla Yani o fizikçiliğiyle, biyoloji uzmanı olmasıyla, kimyada bir tane olmasıyla âhirette cehennemden kurtulamayacak.

Nasıl oluyor o iş?

âhirette cehennemden kurtulamayacak.

Nasıl oluyor o iş?

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de öyle buyuruyor;

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de öyle buyuruyor;

İnnallâhe lâ yağfiru en yüşreke bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâ.

İnnallâhe lâ yağfiru en yüşreke bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâ.

"Allahu Teâlâ hazretleri kendisine şirk koşulmasını asla affetmez."Allahu Teâlâ hazretleri kendisine şirk koşulmasını asla affetmez. Onun dışındaki başka günahları, dilediği kul için afv u mağfiret eder."

Onun dışındaki başka günahları, dilediği kul için afv u mağfiret eder."

Eğer o adamın aklı var ise kâinatı yaratanı bulsaydı...Eğer o adamın aklı var ise kâinatı yaratanı bulsaydı... Eğer aklı varsa ve alim ise kâinatın hâlıkını görsün. Cümle zerrât-ı cihân;Eğer aklı varsa ve alim ise kâinatın hâlıkını görsün. Cümle zerrât-ı cihân; "Allahu Teâlâ hazretleri var! Bizim bir yaradanımız, hâlıkımız var." diye bas bas bağırıyor. "Allahu Teâlâ hazretleri var! Bizim bir yaradanımız, hâlıkımız var." diye bas bas bağırıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin ispatına bir zerre bile kâfi... Allahu Teâlâ hazretlerinin ispatına bir zerre bile kâfi... Bir yaprak bile, bir atomun yapısı bile, bir yağmurun yağması bile kâfiyken ne biçim aklın var ki senin…

Bir yaprak bile, bir atomun yapısı bile, bir yağmurun yağması bile kâfiyken ne biçim aklın var ki senin…

Demek ki atın iki tarafına etrafı görmesin diye gözlük taktıkları gibi,Demek ki atın iki tarafına etrafı görmesin diye gözlük taktıkları gibi, iki tarafına bir şey takmışlar da sen etrafını görememişsin, sadece kimyayı görmüşsün.iki tarafına bir şey takmışlar da sen etrafını görememişsin, sadece kimyayı görmüşsün. Beygirden farkın yok ki! Bak, o tarafı kaldırsan etrafı göreceksin.

Beygirden farkın yok ki! Bak, o tarafı kaldırsan etrafı göreceksin.

Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini anlayamadıktan sonra o adamda bir şey yok!Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini anlayamadıktan sonra o adamda bir şey yok! Belli bir noktada var. Tımarhaneyi ziyaret edin; öyle dahi deliler vardır ki iki saat, Belli bir noktada var. Tımarhaneyi ziyaret edin; öyle dahi deliler vardır ki iki saat, üç saat sizi bilgisine hayran bırakır.üç saat sizi bilgisine hayran bırakır. Bakarsınız; matematikten, fizikten, kimyadan öyle şeyler söyler ki… Bakarsınız; matematikten, fizikten, kimyadan öyle şeyler söyler ki… Üç saat sonra zihin yorulmaya başladı mı, başlar zırvalamaya. Üç saat sonra zihin yorulmaya başladı mı, başlar zırvalamaya. Üç saat belli bir sahada rahat rahat konuşur.

Üç saat belli bir sahada rahat rahat konuşur.

Bir insanın birazcık malumat sahibi olması mühim değil. Mühim olan işin esrarına, künhüne vâkıf olması…

Bir insanın birazcık malumat sahibi olması mühim değil. Mühim olan işin esrarına, künhüne vâkıf olması…

Varlığın bilme ne hâcet küre-i âlem ile

Yeter isbatına halk eylediği bir zerre bile.

Varlığın bilme ne hâcet küre-i âlem ile

Yeter isbatına halk eylediği bir zerre bile.

Bir atomun yapısına, onun nasıl işlediğine, nasıl teşekkül ettiğine bak; anlarsın.Bir atomun yapısına, onun nasıl işlediğine, nasıl teşekkül ettiğine bak; anlarsın. Onu anlayamadıktan sonra demek ki hakikaten alim değil.

Onu anlayamadıktan sonra demek ki hakikaten alim değil.

Hakiki alimler ispat ediyorlar mı, itiraf ediyorlar mı?

Tabii!
Hakiki alimler ispat ediyorlar mı, itiraf ediyorlar mı?

Tabii!
Mesela bugün en parlak isim olarak herkesin hemen hatırına gelen,Mesela bugün en parlak isim olarak herkesin hemen hatırına gelen, rölativiteyi, izafiyet teorisini ortaya atmış olan Einstein [Aynştayn]!rölativiteyi, izafiyet teorisini ortaya atmış olan Einstein [Aynştayn]! Yahudi asıllı olduğu için biraz da propaganda ile büyütüyorlar, "büyük alim" diye…

Yahudi asıllı olduğu için biraz da propaganda ile büyütüyorlar, "büyük alim" diye…

Hemen ilk hatıra kim gelir, büyük alim diye?



Atom alimi Einstein [Aynştayn] gelir. Einstein [Aynştayn]'e soruyorlar;



Hemen ilk hatıra kim gelir, büyük alim diye?



Atom alimi Einstein [Aynştayn] gelir. Einstein [Aynştayn]'e soruyorlar;



"Hem kâinatı inceliyorsun; yıldızları, ayı, gökleri… Hem de atomu inceliyorsun…"Hem kâinatı inceliyorsun; yıldızları, ayı, gökleri… Hem de atomu inceliyorsun… Bir de yeni nazariyeler ortaya atmışsın, herkes seni alkışlıyor. Allah hakkında ne dersin?Bir de yeni nazariyeler ortaya atmışsın, herkes seni alkışlıyor. Allah hakkında ne dersin? Var mı acaba? İnanıyor musun?"

Diyor ki;

Var mı acaba? İnanıyor musun?"

Diyor ki;

"Kâinatı incelediğimiz zaman en küçük zerreden, en büyük âlemlere kadar,"Kâinatı incelediğimiz zaman en küçük zerreden, en büyük âlemlere kadar, yıldızlara kadar bir matematik intizam var." Yani rakamlarla tespit edilen, aksamayan bir nizam var.yıldızlara kadar bir matematik intizam var." Yani rakamlarla tespit edilen, aksamayan bir nizam var. "Eğer bu nizamın kurucusuna inanmaksa sizin maksadınız, ben bu inançlıların en başında geliyorum."

"Eğer bu nizamın kurucusuna inanmaksa sizin maksadınız, ben bu inançlıların en başında geliyorum."

Madem nizam var, o halde o nizamı kuran var.

Madem nizam var, o halde o nizamı kuran var.

Bizi Libya'ya, "Kur'ân-ı Kerîm yarışması var." diye çağırdılar, gittik.Bizi Libya'ya, "Kur'ân-ı Kerîm yarışması var." diye çağırdılar, gittik. Orada bir memleketin baş müftüsüyle de görüştük. Baş müftü; "Beni Moskova'ya çağırdılar, gittim." dedi. Orada bir memleketin baş müftüsüyle de görüştük. Baş müftü; "Beni Moskova'ya çağırdılar, gittim." dedi. Moskova'da Komünist partisinin en yükseklerinden bir tanesi ile konuşma açılmış. Demiş ki;

Moskova'da Komünist partisinin en yükseklerinden bir tanesi ile konuşma açılmış. Demiş ki;

"Şu bina ustasız olur mu?"

Olmaz!

"Şu saat ustasız olur mu?"

Olmaz!

"Şu bina ustasız olur mu?"

Olmaz!

"Şu saat ustasız olur mu?"

Olmaz!

"Şu bahçelerin, bulvarların, şehrin tesadüfen olması mümkün olur mu?"

Olmaz!

"Şu bahçelerin, bulvarların, şehrin tesadüfen olması mümkün olur mu?"

Olmaz!

"O halde kâinatta bu intizamla yaratıcısız olmaz. Bu kâinatın sahibi var." demiş.

"O halde kâinatta bu intizamla yaratıcısız olmaz. Bu kâinatın sahibi var." demiş.

Komünist partisinin bayağı yüksek mevkide bulunan adamı susmuş kalmış.Komünist partisinin bayağı yüksek mevkide bulunan adamı susmuş kalmış. Neyse aradan aylar geçmiş. O müftünün memleketinden birisi, yine bir iş için Moskova'ya gitmiş. Neyse aradan aylar geçmiş. O müftünün memleketinden birisi, yine bir iş için Moskova'ya gitmiş. O ikinci giden adama, müftü efendinin daha önceki gidişinde görüşmüş olan adam demiş ki;

O ikinci giden adama, müftü efendinin daha önceki gidişinde görüşmüş olan adam demiş ki;

"Müftü efendi nasıl?"

"Eh iyi, sıhhatte."

"Müftü efendi nasıl?"

"Eh iyi, sıhhatte."

"Ben mü'minim. İmana geldim.Ona selam söyle." demiş.

Aklı varsa insanın, anlar.
"Ben mü'minim. İmana geldim.Ona selam söyle." demiş.

Aklı varsa insanın, anlar.
Gözüne batacak kadar deliller çokken, bu kadar çok delil karşısında hala inat ediyorsaGözüne batacak kadar deliller çokken, bu kadar çok delil karşısında hala inat ediyorsa "keçi" desek keçilere hakaret olur. Başka hayvanlara benzetmek, onlara hakaret olur."keçi" desek keçilere hakaret olur. Başka hayvanlara benzetmek, onlara hakaret olur. Çünkü her şey itiraf ediyor, her şey ispatına yeter.

Çünkü her şey itiraf ediyor, her şey ispatına yeter.

Onun için hakiki alim, bir kere ilk önce iman edecek. İnsaf ehli olacak.Onun için hakiki alim, bir kere ilk önce iman edecek. İnsaf ehli olacak. Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, asıl büyük hüner. Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, asıl büyük hüner. Bir insan, Allahu Teâlâ hazretlerini bildi ve iman, insaf, vicdan ehli bir kimse oldu mu Bir insan, Allahu Teâlâ hazretlerini bildi ve iman, insaf, vicdan ehli bir kimse oldu mu ondan sonra öğrendiği her bilgi bir değer kazanıyor. O zaman tamam.ondan sonra öğrendiği her bilgi bir değer kazanıyor. O zaman tamam. O zaman alim olan insanın değerine paha biçilmez. İman ehli olduktan, Allah'a boyun büktükten,O zaman alim olan insanın değerine paha biçilmez. İman ehli olduktan, Allah'a boyun büktükten, muti olduktan, Kur'an'ı kabul ettikten ve Resûlullah'a tabii olduktan sonra; tamam.muti olduktan, Kur'an'ı kabul ettikten ve Resûlullah'a tabii olduktan sonra; tamam. O alimin değerine paha biçilmez.

Ötekisi abid!
O alimin değerine paha biçilmez.

Ötekisi abid!
Şahsen çalışıyor, kendisinin mânevî mertebesini yükseltici işler yapıyor.Şahsen çalışıyor, kendisinin mânevî mertebesini yükseltici işler yapıyor. Berikisi ilimle meşgul olduğu için hem meçhulleri çözüyor hem de öğrendiğini başkasına naklediyor.

Berikisi ilimle meşgul olduğu için hem meçhulleri çözüyor hem de öğrendiğini başkasına naklediyor.

Bugün biz neden geri kaldık?

Biz bugün Osmanlıları tarih kitaplarından okuyoruz.
Bugün biz neden geri kaldık?

Biz bugün Osmanlıları tarih kitaplarından okuyoruz.
Dedelerimiz Viyana'ya kadar gitmiş, göğsümüz kabarıyor.Dedelerimiz Viyana'ya kadar gitmiş, göğsümüz kabarıyor. Akdeniz bir Türk gölüymüş, göğsümüz kabarıyor. Fas'a kadar bizimmiş.Akdeniz bir Türk gölüymüş, göğsümüz kabarıyor. Fas'a kadar bizimmiş. İtalya'nın çizmesinin uç tarafındaki Otranto kalesini bile almışız. Göğsümüz kabarıyor.

İtalya'nın çizmesinin uç tarafındaki Otranto kalesini bile almışız. Göğsümüz kabarıyor.

Peki şimdi, şu anda nasılız?

Şu anda perişan bir durumdayız.
Peki şimdi, şu anda nasılız?

Şu anda perişan bir durumdayız.
Şarkı bıraktık, garba yöneldik, "batılı olacağız" dedik. Batıya kendimizi bir türlü beğendiremedik.Şarkı bıraktık, garba yöneldik, "batılı olacağız" dedik. Batıya kendimizi bir türlü beğendiremedik. Hepsi hasım, hepsi düşman! Norveç bir taraftan itiraz eder, Hepsi hasım, hepsi düşman! Norveç bir taraftan itiraz eder, Fransa bir taraftan itiraz eder, ötekisi öbür taraftan… Fransa bir taraftan itiraz eder, ötekisi öbür taraftan… Hem de incir çekirdeğini dolduran bir şey yok ortada.Hem de incir çekirdeğini dolduran bir şey yok ortada. Biz etraflarında yüzsüz insanlar gibi dolaşıyor, boyun büküyor, yalvarıyor, yakarıyoruz;

Biz etraflarında yüzsüz insanlar gibi dolaşıyor, boyun büküyor, yalvarıyor, yakarıyoruz;

"Aman biz sizdeniz, biz sizi seviyoruz."Aman biz sizdeniz, biz sizi seviyoruz. Siz bizi astınız, kestiniz, her türlü hileyi yaptınız, aldattınız; biz yine sizi seviyoruz."

Siz bizi astınız, kestiniz, her türlü hileyi yaptınız, aldattınız; biz yine sizi seviyoruz."

O da bizi elinin tersiyle itiyor;

"Ben senle dost değilim, istemiyorum." diye…

O da bizi elinin tersiyle itiyor;

"Ben senle dost değilim, istemiyorum." diye…

Şimdi bu hâle, böyle bir perişan duruma düştük.

Neden düştük?

Bunun için ciltlerle kitap yazılmış.
Şimdi bu hâle, böyle bir perişan duruma düştük.

Neden düştük?

Bunun için ciltlerle kitap yazılmış.
Birçok alim bu meselede zihinlerini yormuşlar. Hülasasını söyleyeyim, ilimden ayrı düştüğümüz için…Birçok alim bu meselede zihinlerini yormuşlar. Hülasasını söyleyeyim, ilimden ayrı düştüğümüz için… İlimden ayrı düştük! İlmî cevvaliyetimiz, hayatiyetimiz, faaliyetimiz zayıfladı. Onlardan geride kaldık. İlimden ayrı düştük! İlmî cevvaliyetimiz, hayatiyetimiz, faaliyetimiz zayıfladı. Onlardan geride kaldık. Halbuki hiçbir müslüman herhangi bir ilmî mesai sahasında meşgul olmazsa bütün müslümanlar,Halbuki hiçbir müslüman herhangi bir ilmî mesai sahasında meşgul olmazsa bütün müslümanlar, "Niye o sahayla meşgul olmadın?" diye mesuliyet altında.

İlim farz-ı kifâyedir.
"Niye o sahayla meşgul olmadın?" diye mesuliyet altında.

İlim farz-ı kifâyedir.
Mesela, müslümanlardan hiçbirisi atom bombası yapmak ilmiyle meşgul olmuyor. Hepimiz mesulüz.Mesela, müslümanlardan hiçbirisi atom bombası yapmak ilmiyle meşgul olmuyor. Hepimiz mesulüz. Şu caminin içindeki şahıslar dâhil, ben dâhil, Türkiye'dekiŞu caminin içindeki şahıslar dâhil, ben dâhil, Türkiye'deki ve bütün dünya üzerindeki müslümanların hepsi mesul!

Neden?

ve bütün dünya üzerindeki müslümanların hepsi mesul!

Neden?

Bir sahayı tamamen boş bıraktılar. Boş bırakmak yok! Ama birkaç kişi meşgul olur daBir sahayı tamamen boş bıraktılar. Boş bırakmak yok! Ama birkaç kişi meşgul olur da o sahada müslümanların yapmaları gereken faaliyeti gösterirse, ötekilerin üzerinden vebalo sahada müslümanların yapmaları gereken faaliyeti gösterirse, ötekilerin üzerinden vebal ve omuzlarından ağırlık kalkar. Herkesin çalışması lazımdı; atom üzerine, iktisat üzerine,ve omuzlarından ağırlık kalkar. Herkesin çalışması lazımdı; atom üzerine, iktisat üzerine, cemaatimizicemiyetimizi koruyacak ve kollayacak askerî tedbirler üzerine çalışmadık. cemaatimizicemiyetimizi koruyacak ve kollayacak askerî tedbirler üzerine çalışmadık. Düşmanın fitnesinden, fesadından, beşinci kol faaliyetlerinden, içerdeki yıkıcı çalışmalarından,Düşmanın fitnesinden, fesadından, beşinci kol faaliyetlerinden, içerdeki yıkıcı çalışmalarından, kurduğu gizli cemiyetlerden, bize arkadan sapladığı hançerlerden haberdar olmadık. kurduğu gizli cemiyetlerden, bize arkadan sapladığı hançerlerden haberdar olmadık. Bunların hepsi ilim meselesiydi; ilmî çalışma ve gayret meselesiydi.Bunların hepsi ilim meselesiydi; ilmî çalışma ve gayret meselesiydi. Delilleri ortaya koyup da araştırma meselesiydi. Bu gibi çalışmaları hiç yapmadık. Delilleri ortaya koyup da araştırma meselesiydi. Bu gibi çalışmaları hiç yapmadık. İlmi bir tarafa bıraktık, ondan mağlup olduk. Yoksa bizim elimize hiç kimse su dahi dökemezdi. İlmi bir tarafa bıraktık, ondan mağlup olduk. Yoksa bizim elimize hiç kimse su dahi dökemezdi. Bizi kimse yıkamazdı. Zaten uğraşıyorlar halen, yıkamadılar.

Yıktılar mı Osmanlıları?

Bizi kimse yıkamazdı. Zaten uğraşıyorlar halen, yıkamadılar.

Yıktılar mı Osmanlıları?

Yıkamadılar! Yıksalardı Türkiye de olmazdı. Daha yıkamadılar. Ama yıkmak için uğraşıyorlar.Yıkamadılar! Yıksalardı Türkiye de olmazdı. Daha yıkamadılar. Ama yıkmak için uğraşıyorlar. Eline fırsat geçse, imkân bulsa onu yapacak. Fırsatını kollayıp duruyor. Eline fırsat geçse, imkân bulsa onu yapacak. Fırsatını kollayıp duruyor. Ne kadar sağlammış ki bünyesi, hâlâ yıkamadı.

Ne kadar sağlammış ki bünyesi, hâlâ yıkamadı.

İşte biz bu duruma düşmanımızın faaliyetini, iktisadî gelişmesini, coğrafî keşiflerini,İşte biz bu duruma düşmanımızın faaliyetini, iktisadî gelişmesini, coğrafî keşiflerini, ilmî araştırmalarını ve matematikteki gelişmelerini takip etmediğimiz için düştük. ilmî araştırmalarını ve matematikteki gelişmelerini takip etmediğimiz için düştük. Onları ileriye geçirdik, biz geride kaldık.

Eskiden?

Eskiden onlar bize muhtaç idi.
Onları ileriye geçirdik, biz geride kaldık.

Eskiden?

Eskiden onlar bize muhtaç idi.
Ortaçağ'da teknik, teknolojik bakımdan bize geliyorlar, bizden öğreniyorlardı.Ortaçağ'da teknik, teknolojik bakımdan bize geliyorlar, bizden öğreniyorlardı. Bizden istifade ettiler, ilerlettiler; onlar ileriye geçtiler.Bizden istifade ettiler, ilerlettiler; onlar ileriye geçtiler. Biz müslümanlar arasında iş birliğini sağlayamadık.

Biz müslümanlar arasında iş birliğini sağlayamadık.

Arthur Kroeber diye milletlerin, medeniyetlerin gelişmesini inceleyen büyük bir alim var. Diyor ki;

Arthur Kroeber diye milletlerin, medeniyetlerin gelişmesini inceleyen büyük bir alim var. Diyor ki;

"Avrupa'da ilmin ilerlemesi, medeniyetin gelişmesi tek bir milletin üzerinde olmamıştır."Avrupa'da ilmin ilerlemesi, medeniyetin gelişmesi tek bir milletin üzerinde olmamıştır. Nöbeti devralmışlardır. Yorulan ötekisine devretmiştir ve müşterek mesai sonunda olmuştur."

Nöbeti devralmışlardır. Yorulan ötekisine devretmiştir ve müşterek mesai sonunda olmuştur."

Tarihlerini veriyor;

"Şu tarihten şu tarihe kadar Fransa parlamıştır.
Tarihlerini veriyor;

"Şu tarihten şu tarihe kadar Fransa parlamıştır.
O tarihten öteki tarihe kadar İngiltere parlamıştır. Şuradan şuraya kadar Almanya parlamıştır.O tarihten öteki tarihe kadar İngiltere parlamıştır. Şuradan şuraya kadar Almanya parlamıştır. Hepsi birbirleriyle birleştiği için ve Hıristiyanlık gibi bir müşterek güç onları bir araya getirdiği için Hepsi birbirleriyle birleştiği için ve Hıristiyanlık gibi bir müşterek güç onları bir araya getirdiği için müşterek bir medeniyeti ortaya koyabilmişlerdir."

Bizde en son devirlere kadar…
müşterek bir medeniyeti ortaya koyabilmişlerdir."

Bizde en son devirlere kadar…
Mısır bile Kütahya'ya kadar gelmiş, asker sürmüş. Kavalalı Mehmet Ali Paşalar, Mısır bile Kütahya'ya kadar gelmiş, asker sürmüş. Kavalalı Mehmet Ali Paşalar, bilmem neler Osmanlılarla çarpışmış. Osmanlı bir taraftan Balkanlarda çarpışırken, bilmem neler Osmanlılarla çarpışmış. Osmanlı bir taraftan Balkanlarda çarpışırken, Mısır'daki gelmiş ve bizimle çarpışmış. İran'daki çarpışmış, başka taraftaki çarpışmış. Mısır'daki gelmiş ve bizimle çarpışmış. İran'daki çarpışmış, başka taraftaki çarpışmış. Yemen'deki, bilmem neredeki kabileler isyan etmiş. Biz bu birliği sağlayacak tedbirleri alamamışız.Yemen'deki, bilmem neredeki kabileler isyan etmiş. Biz bu birliği sağlayacak tedbirleri alamamışız. Müslümanları bir araya getirip kendi elimizdeki imkânları harekete geçirmeyi bilememişiz.

Müslümanları bir araya getirip kendi elimizdeki imkânları harekete geçirmeyi bilememişiz.

İlim işi, öyle kolay olacak iş değil! Bunların hepsi, oturup enstitüler kurupİlim işi, öyle kolay olacak iş değil! Bunların hepsi, oturup enstitüler kurup çalışarak elde edilecek neticeler.Öyle tek tük insanların derme çatma bilgileriyle halledilecek iş değil.

çalışarak elde edilecek neticeler.Öyle tek tük insanların derme çatma bilgileriyle halledilecek iş değil.

Almanya ne zaman kurtulmuştur? Fransa ne zaman kurtulmuştur? Nasıl yükselmiştir?

Almanya ne zaman kurtulmuştur? Fransa ne zaman kurtulmuştur? Nasıl yükselmiştir?

İlimler akademisini kurduğu zaman kurtulmuş. Almanya bir ilimler akademisi kurmuşİlimler akademisini kurduğu zaman kurtulmuş. Almanya bir ilimler akademisi kurmuş ve ilmî araştırmaya büyük tahsisatlar ayırmış. Ondan sonra iş gelişmeye başlamış.ve ilmî araştırmaya büyük tahsisatlar ayırmış. Ondan sonra iş gelişmeye başlamış. İngiltere öyle, Fransa öyle…

İlimsiz hiçbir şey yapmak mümkün değil.
İngiltere öyle, Fransa öyle…

İlimsiz hiçbir şey yapmak mümkün değil.
İbadette bile ilimden koptuğunuz zaman yanılmalar başlar. İbadette bile şaşırmaya başlarsınız.İbadette bile ilimden koptuğunuz zaman yanılmalar başlar. İbadette bile şaşırmaya başlarsınız. Onun için din de, dünya da ve âhiret de her şey ilimle halledilir.Onun için din de, dünya da ve âhiret de her şey ilimle halledilir. Onun için alimin kadri, abidin kadrinden üstün. Birisi kendine çalışıyor; Onun için alimin kadri, abidin kadrinden üstün. Birisi kendine çalışıyor; birisi bütün insanlığa faydalı olacak faaliyet sahasında çalışıyor.

birisi bütün insanlığa faydalı olacak faaliyet sahasında çalışıyor.

Bu fazileti belirtmek için Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

İnnallâhe.
Bu fazileti belirtmek için Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

İnnallâhe.
"Muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri…" Ve melâiketehû. "Ve onun bütün melekleri…" "Muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri…" Ve melâiketehû. "Ve onun bütün melekleri…" Ve ehle's-semâvâti ve'l-aradîne. "Semaların ve yerlerin bütün ahalisi…"

Kim onlar bilmiyoruz ki!
Ve ehle's-semâvâti ve'l-aradîne. "Semaların ve yerlerin bütün ahalisi…"

Kim onlar bilmiyoruz ki!
Melekler var, meleklerden başka bildiğimiz ve bilmediğimiz bir sürü varlıklar var.Melekler var, meleklerden başka bildiğimiz ve bilmediğimiz bir sürü varlıklar var. Kâinatın biz ne kadarına sahibiz, ne kadarını biliyoruz; bilemiyoruz.

Kâinatın biz ne kadarına sahibiz, ne kadarını biliyoruz; bilemiyoruz.

"Bütün melekler, bütün sema ve yer ahalisi, insanların gayrisi olan Allah'ın çeşitli yaratıkları…"

"Bütün melekler, bütün sema ve yer ahalisi, insanların gayrisi olan Allah'ın çeşitli yaratıkları…"

Hatta'n-nemlete fî cuhrihâ. "Deliğindeki karıncalar…" ve hatta'l-hûte. "Denizdeki balıklar bile…"Hatta'n-nemlete fî cuhrihâ. "Deliğindeki karıncalar…" ve hatta'l-hûte. "Denizdeki balıklar bile…" Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. "İnsanlara hayrı öğreten kimseye istiğfar eder,Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. "İnsanlara hayrı öğreten kimseye istiğfar eder, dua eder, salât u selâm eder."

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri, melekler,
dua eder, salât u selâm eder."

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri, melekler,
yer ve gök ehli olan bütün iyi varlıklar, yerdeki karıncalar ve sudaki balıklar bile alim için…yer ve gök ehli olan bütün iyi varlıklar, yerdeki karıncalar ve sudaki balıklar bile alim için… Burada alimin bir açıklaması da oluyor, dikkat edilirse; le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. Burada alimin bir açıklaması da oluyor, dikkat edilirse; le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. "İnsanlara hayrı öğreten kimseye salât u selâm eder, istiğfar eder, hayır dua eder,"İnsanlara hayrı öğreten kimseye salât u selâm eder, istiğfar eder, hayır dua eder, hayır temenni eder." diyor. Demek ki mühim olan insanları hayra sevk etmek! hayır temenni eder." diyor. Demek ki mühim olan insanları hayra sevk etmek! İnsanlara hayrı öğretmek, hayır ulaştırmak!

Başka bir hadîs-i şerîfi hatırlatıyor bu söz, bu ifade.
İnsanlara hayrı öğretmek, hayır ulaştırmak!

Başka bir hadîs-i şerîfi hatırlatıyor bu söz, bu ifade.
Yine Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfidir;Yine Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfidir; insanların en üstünü, en hayırlısı kimdir?

insanların en üstünü, en hayırlısı kimdir?

Hayru'n-nâsi enfeahüm li'n-nâsi veyahut men yenfau'n-nâsi. Hayru'n-nâsi enfeahüm li'n-nâsi veyahut men yenfau'n-nâsi. "İnsanların en hayırlısı insanlara faydası en çok dokunandır."

Kendisi için yaşayan değil!
"İnsanların en hayırlısı insanlara faydası en çok dokunandır."

Kendisi için yaşayan değil!
Abid kendisi için yaşıyor, kendisi için ibadet ediyor, kendisi için zikrediyor, kendisi için tesbih çekiyor; Abid kendisi için yaşıyor, kendisi için ibadet ediyor, kendisi için zikrediyor, kendisi için tesbih çekiyor; zamanını öyle değerlendiriyor. Derece alır, almaz değil.zamanını öyle değerlendiriyor. Derece alır, almaz değil. Çünkü dikkat edilirse Peygamber Efendimiz onu sahabeye benzetmiş.Çünkü dikkat edilirse Peygamber Efendimiz onu sahabeye benzetmiş. "Benim ashabımdan en aşağı derecede olan…" Kâfire, müşrike benzetmiyor; "Benim ashabımdan en aşağı derecede olan…" Kâfire, müşrike benzetmiyor; yine sahabeye benzetiyor.

İbadet ehli kimse de sahabe gibidir ama alim,
yine sahabeye benzetiyor.

İbadet ehli kimse de sahabe gibidir ama alim,
insanlara hayır öğreten kimse peygamber gibidir. Onun için insanlara hayrı, hakkı, doğruyu öğreteceğiz; insanlara hayır öğreten kimse peygamber gibidir. Onun için insanlara hayrı, hakkı, doğruyu öğreteceğiz; insanlara hayrı götürmeye çalışacağız. Asıl ilmin değeri de orada ortaya çıkıyor.insanlara hayrı götürmeye çalışacağız. Asıl ilmin değeri de orada ortaya çıkıyor. Alimin değeri başkasına hayır ulaştırmasından… İnsan kendi başına kaldığı zaman, bu olmuyor.Alimin değeri başkasına hayır ulaştırmasından… İnsan kendi başına kaldığı zaman, bu olmuyor. Başkasına hayrı öğrettiği zaman oluyor.

O halde bundan bize ne ders çıkar?

Başkasına hayrı öğrettiği zaman oluyor.

O halde bundan bize ne ders çıkar?

Elimizden geldiği kadar ilme yöneleceğiz. Kütüphanelerimize aldığımız o güzel yaldızlı,Elimizden geldiği kadar ilme yöneleceğiz. Kütüphanelerimize aldığımız o güzel yaldızlı, pırıltı kaplı kitapları okuyacağız. İyi kitabı soracağız ve kaliteli kitabı kütüphanemize alacağız. pırıltı kaplı kitapları okuyacağız. İyi kitabı soracağız ve kaliteli kitabı kütüphanemize alacağız. Hocalara; "Hangi kitabı alayım, hangisini okuyayım?" diye soracağız. Hocalara; "Hangi kitabı alayım, hangisini okuyayım?" diye soracağız. Aldığımız kitaba da vakit ayırıp okuyacağız ve öğrendiğimizi de başkasına öğreteceğiz.Aldığımız kitaba da vakit ayırıp okuyacağız ve öğrendiğimizi de başkasına öğreteceğiz. Çünkü insanlara hayrı öğreten alim vasfına sahip oluyor.

"Ben kime öğretebilirim?"

Çünkü insanlara hayrı öğreten alim vasfına sahip oluyor.

"Ben kime öğretebilirim?"

Sen, kendi çoluk çocuğuna öğretebilirsin. Sen, karına öğretebilirsin. Sen, kendi çoluk çocuğuna öğretebilirsin. Sen, karına öğretebilirsin. Sen köyündeki, kentindeki, yakınındaki komşularına, akrabana öğretebilirsin.Sen köyündeki, kentindeki, yakınındaki komşularına, akrabana öğretebilirsin. Onun için sen de bu vasfa dahil olabilirsin.

Onun için sen de bu vasfa dahil olabilirsin.

İnsan, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisine salât u selâm etmesini, meleklerin, sema ve yerdeki, İnsan, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisine salât u selâm etmesini, meleklerin, sema ve yerdeki, bütün bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıkların el birliğiyle, ağız birliğiyle, karıncalar ve balıklar dahilbütün bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıkların el birliğiyle, ağız birliğiyle, karıncalar ve balıklar dahil salât u selâm etmesini istemez mi?

O halde ilme yöneleceğiz.

salât u selâm etmesini istemez mi?

O halde ilme yöneleceğiz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize zihnî bir açıklık, bir zekâ, bir hakkı hak olarak görüp Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize zihnî bir açıklık, bir zekâ, bir hakkı hak olarak görüp tâbi olma kabiliyeti ihsan eylesin. tâbi olma kabiliyeti ihsan eylesin. Mukallitlikten yani taklitçilikten bizi kurtarsın.Mukallitlikten yani taklitçilikten bizi kurtarsın. Allah cümlemizi işin künhüne vâkıf olup da yaptığı işi bilerek yapan, hayatı şuurlu bir tanzim içinde,Allah cümlemizi işin künhüne vâkıf olup da yaptığı işi bilerek yapan, hayatı şuurlu bir tanzim içinde, hayatının istikametini, çizgisini bir plan dairesinde sevk eden, yöneten, şuurlu kimselerden eylesin.

hayatının istikametini, çizgisini bir plan dairesinde sevk eden, yöneten, şuurlu kimselerden eylesin.

Fadlu'l-ilmi ehabbu ileyye min fadli'l-ibâdeti ve hayru dîniküm el-vereu.

Fadlu'l-ilmi ehabbu ileyye min fadli'l-ibâdeti ve hayru dîniküm el-vereu.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"İlmin üstünlüğü, fazileti bana ibadetin faziletinden daha sevimli gelir."

"İlmin üstünlüğü, fazileti bana ibadetin faziletinden daha sevimli gelir."

İfadelerdeki inceliklerden birkaç söz söylememiz gerekiyor.İfadelerdeki inceliklerden birkaç söz söylememiz gerekiyor. Hem fadlu'l-ilm hem fadlu'l-ibadet diyor. Demek ki her ikisinin de; ilmin de ibadetin de fazileti var.Hem fadlu'l-ilm hem fadlu'l-ibadet diyor. Demek ki her ikisinin de; ilmin de ibadetin de fazileti var. İkisi de faziletli bir faaliyet şekli. Fakat Peygamber Efendimiz; "İlim bana daha sevimlidir." diyor.

İkisi de faziletli bir faaliyet şekli. Fakat Peygamber Efendimiz; "İlim bana daha sevimlidir." diyor.

"İlmin fazileti, ibadetin faziletinden bana daha sevimlidir.""İlmin fazileti, ibadetin faziletinden bana daha sevimlidir." Yani; "Ben onu elde etmeye daha çok gayret ederim." demiş oluyor.Yani; "Ben onu elde etmeye daha çok gayret ederim." demiş oluyor. Burada da bir yanlış anlamanın kapısı kapatılmış oluyor.Burada da bir yanlış anlamanın kapısı kapatılmış oluyor. Yani, "İlme gayret edelim, ibadet etmeyelim." gibi yanlış bir düşünceye mahal yok!Yani, "İlme gayret edelim, ibadet etmeyelim." gibi yanlış bir düşünceye mahal yok! O da önemli, o da önemli! Fakat mühim olan ilmin ötekisinden mertebe bakımından daha üstün olması.

O da önemli, o da önemli! Fakat mühim olan ilmin ötekisinden mertebe bakımından daha üstün olması.

Hadîs-i şerîfin ikinci tarafı;

Ve hayru dînikümü el-vereu. "Dininizin en hayırlı olanı..."
Hadîs-i şerîfin ikinci tarafı;

Ve hayru dînikümü el-vereu. "Dininizin en hayırlı olanı..."
İnsanın dindarlığının çeşitli görünümleri, şekilleri vardır.

En hayırlı dindarlık hangisidir?

İnsanın dindarlığının çeşitli görünümleri, şekilleri vardır.

En hayırlı dindarlık hangisidir?

el-Vereu. "Verâdır."

Verâ nedir?

O zaman "verâ" kelimesini izah etmek lazım.
el-Vereu. "Verâdır."

Verâ nedir?

O zaman "verâ" kelimesini izah etmek lazım.
Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Verâ en güzel dindarlıktır." diyor.

Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Verâ en güzel dindarlıktır." diyor.

"Verâ" şüpheli şeylerden dahi çekinip, sakınıp İslâm'da en garantili tarzda hareket etme zihniyetidir."Verâ" şüpheli şeylerden dahi çekinip, sakınıp İslâm'da en garantili tarzda hareket etme zihniyetidir. Bizim dinimizde gerek Kur'ân-ı Kerîm'in içinde, gerek hadîs-i şerîflerde, Bizim dinimizde gerek Kur'ân-ı Kerîm'in içinde, gerek hadîs-i şerîflerde, gerek ahkâm-ı şer'iyyede helal olan şeyler bellidir. Haram olan şeyler de bellidir. gerek ahkâm-ı şer'iyyede helal olan şeyler bellidir. Haram olan şeyler de bellidir. Bunlarda tereddüt yok.

Gerçi düşman hepsine bir tereddüt sokmaya başladı.
Bunlarda tereddüt yok.

Gerçi düşman hepsine bir tereddüt sokmaya başladı.
O kadar ustaca çalışıyor ki… Farzların hepsini bir sıralayın. Otuz iki farz, elli dört farz; sıralayın.O kadar ustaca çalışıyor ki… Farzların hepsini bir sıralayın. Otuz iki farz, elli dört farz; sıralayın. Her birine bir şüphe! Adamlar sanki toplarını nişan alıp hazırlamışlar,Her birine bir şüphe! Adamlar sanki toplarını nişan alıp hazırlamışlar, her farzı bombardımana tutuyor gibi. her farzı bombardımana tutuyor gibi. Cemiyetimizde her farzda her müslümanın zihninde bir tereddüt uyandıracak bir faaliyet var.

Cemiyetimizde her farzda her müslümanın zihninde bir tereddüt uyandıracak bir faaliyet var.

Gözünüzü açın! İkaz ediyorum ki her farza bir hücum var.Gözünüzü açın! İkaz ediyorum ki her farza bir hücum var. Her farz hususunda sağlam inancımızı sarsacak ters bir propaganda vardır.Her farz hususunda sağlam inancımızı sarsacak ters bir propaganda vardır. Onun için gözünüzü açın! Haram belli, helal belli! İkisi arasında tereddüt edilebilecek noktalar vardır.Onun için gözünüzü açın! Haram belli, helal belli! İkisi arasında tereddüt edilebilecek noktalar vardır. Bu tereddüt edilebilecek noktalar, halkın avam tabakasına tereddütler ilka edebilir. Bu tereddüt edilebilecek noktalar, halkın avam tabakasına tereddütler ilka edebilir. Onları çözmek onlar için müşkül gelir. Ama ulemâ bilir.Onları çözmek onlar için müşkül gelir. Ama ulemâ bilir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ ya'lemuhâ kesîrun mine'n-nâsi. "İnsanların çoğu onu bilmez."

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ ya'lemuhâ kesîrun mine'n-nâsi. "İnsanların çoğu onu bilmez."

Demek ki az bir uyanık zümre bilebilir.Demek ki az bir uyanık zümre bilebilir. İşte kim böyle şüpheli şeylerden sakınırsa o zaman dinini kurtarmış olur.İşte kim böyle şüpheli şeylerden sakınırsa o zaman dinini kurtarmış olur. Şüpheliye ayak basmazsa, şüpheliden uzak durursa, bu titizliğe ulaşırsa işte buna "verâ" deniliyor.

Şüpheliye ayak basmazsa, şüpheliden uzak durursa, bu titizliğe ulaşırsa işte buna "verâ" deniliyor.

Verâ sahibi insanın elde ettiği şeyleri bir hadîs-i şerîfle hatırlatayım.Verâ sahibi insanın elde ettiği şeyleri bir hadîs-i şerîfle hatırlatayım. Daha önceki haftalarda geçmişti. Verâ sahibi bir insanın kıldığı iki rekât namaz,Daha önceki haftalarda geçmişti. Verâ sahibi bir insanın kıldığı iki rekât namaz, başkasının kıldığı namazdan bin kat daha sevaplıydı, hatırlarsınız.başkasının kıldığı namazdan bin kat daha sevaplıydı, hatırlarsınız. İnsan verâ sahibi, titiz, şüpheliden kaçan bir müslüman oldu mu bir rekât namaz kılar, İnsan verâ sahibi, titiz, şüpheliden kaçan bir müslüman oldu mu bir rekât namaz kılar, ötekinin bin rekâtına bedel olur.

Onun için, bu din bir eğlence değildir.
ötekinin bin rekâtına bedel olur.

Onun için, bu din bir eğlence değildir.
Hayat, insanın eline bir defa geçen bir fırsattır. Müteaddit defalar geçmeyecek. Hayat, insanın eline bir defa geçen bir fırsattır. Müteaddit defalar geçmeyecek. Âhirete gittikten sonra, cehenneme düşen pek çok insan feryâd u figan edecek.

Âhirete gittikten sonra, cehenneme düşen pek çok insan feryâd u figan edecek.

Rabbenâ ahricnâ minhâ fe-in udnâ fe-innâ zâlimûne.

Rabbenâ ahricnâ minhâ fe-in udnâ fe-innâ zâlimûne.

"Yâ Rabbi! Sen bizi bu cehennemden çıkar. Yâ Rabbi! Sen bizi dünyaya bir daha gönder."Yâ Rabbi! Sen bizi bu cehennemden çıkar. Yâ Rabbi! Sen bizi dünyaya bir daha gönder. Eğer biz yine bu kötü şeyleri yaparsak, o zaman bize ne yaparsan yap. Eğer biz yine bu kötü şeyleri yaparsak, o zaman bize ne yaparsan yap. Bizi tekrar dünyaya gönder." diye yalvarıp yakarmalar olacak ama bitti.

Bizi tekrar dünyaya gönder." diye yalvarıp yakarmalar olacak ama bitti.

Hatta ecel vakti geldiği zaman da bazıları yalvaracak;

"Aman yâ Rabbi! Biraz daha mühlet ver.
Hatta ecel vakti geldiği zaman da bazıları yalvaracak;

"Aman yâ Rabbi! Biraz daha mühlet ver.
Biraz daha yaşayım da şimdiye kadar yaşadığımdan farklı bir hayat tarzı tutturacağım. Biraz daha yaşayım da şimdiye kadar yaşadığımdan farklı bir hayat tarzı tutturacağım. Senin istediğin gibi yaşayacağım."

Lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûne.
Senin istediğin gibi yaşayacağım."

Lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûne.
"Ne bir saat, bir an tehire uğrar; ne bir an öne gelir."

Neyse, o vakit!
"Ne bir saat, bir an tehire uğrar; ne bir an öne gelir."

Neyse, o vakit!
O vakitte insan emaneti teslim edecek, gidecek.O vakitte insan emaneti teslim edecek, gidecek. Onun için, madem bu hakikat bize o hal başımıza gelmeden önce bildirilmiş, şimdiden gözümüzü açalım. Onun için, madem bu hakikat bize o hal başımıza gelmeden önce bildirilmiş, şimdiden gözümüzü açalım. Geleceğini Kur'ân-ı Kerîm bize bildiriyor; o zamanı beklemenin ne lüzumu var? O zaman olmuş bil. Geleceğini Kur'ân-ı Kerîm bize bildiriyor; o zamanı beklemenin ne lüzumu var? O zaman olmuş bil. Kendini ölmeden ölmüş bil. Ona göre şimdiden tedbirini al.

Kendini ölmeden ölmüş bil. Ona göre şimdiden tedbirini al.

Kendini şu anda ölmüş bil, bir hesaba çek bakalım.Kendini şu anda ölmüş bil, bir hesaba çek bakalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun mu hareket ettin? Yoksa bu dünya seni de aldattı mı? Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun mu hareket ettin? Yoksa bu dünya seni de aldattı mı? Bu dünyanın süsü, ziyneti, parası, pulu, ticareti, karısı, kızı, Bu dünyanın süsü, ziyneti, parası, pulu, ticareti, karısı, kızı, alayişi, debdebesi, saltanatı seni de aldattı mı?

Hesabı herkes kendisi bilir.
alayişi, debdebesi, saltanatı seni de aldattı mı?

Hesabı herkes kendisi bilir.
Hiç kimseye sormaya lüzum yok. Herkes kendi hesabını kendi yapsın. Hiç kimseye sormaya lüzum yok. Herkes kendi hesabını kendi yapsın. Ondan sonra herkes ayağını denk alsın.

Onun için bize büyüklerimiz diyorlar ki;

Ondan sonra herkes ayağını denk alsın.

Onun için bize büyüklerimiz diyorlar ki;

"Her gün biraz ölümü düşünün."

Ölümden sonra başınıza neler geleceğini, kabri,
"Her gün biraz ölümü düşünün."

Ölümden sonra başınıza neler geleceğini, kabri,
kabirden sonra insanların mahşer yerinde toplanacağını, hesabı, kitabı düşünün. kabirden sonra insanların mahşer yerinde toplanacağını, hesabı, kitabı düşünün. Akıllı ve hikmet sahibi insan, hadiseler olmadan önce tedbirini alır. En üstün insan budur. Akıllı ve hikmet sahibi insan, hadiseler olmadan önce tedbirini alır. En üstün insan budur. Olmadan evvel tedbir alıp menfî durumları önlemek Olmadan evvel tedbir alıp menfî durumları önlemek ve kendisini zararlardan kurtarmak; akıllı insanın işi budur. ve kendisini zararlardan kurtarmak; akıllı insanın işi budur. Normal akıllı bir insan, hadise başına geldiği zaman sıyrılmasını becerir.Normal akıllı bir insan, hadise başına geldiği zaman sıyrılmasını becerir. Üstün akıllı insan, olmadan önce tedbir alır.Üstün akıllı insan, olmadan önce tedbir alır. Aptal insan da hadise başına geldiği halde hala aptallığında ısrar eder durur.

Aptal insan da hadise başına geldiği halde hala aptallığında ısrar eder durur.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi zeki eylesin. Dindar olmak için zeki olmak lazım! Allahu Teâlâ hazretleri bizi zeki eylesin. Dindar olmak için zeki olmak lazım! Gerçek dindarlık akıl işidir, oyuncak değildir. Cennetin kazanılması kolay değildir.Gerçek dindarlık akıl işidir, oyuncak değildir. Cennetin kazanılması kolay değildir. Zannetmeyin ki cenneti kazanmak milyonları kazanmaktan daha kolaydır.Zannetmeyin ki cenneti kazanmak milyonları kazanmaktan daha kolaydır. Milyonlar için ömrümüzü harcıyoruz. Biraz beğenilen bir iş sahibi olalım diye ömrün yarısını harcıyoruz. Milyonlar için ömrümüzü harcıyoruz. Biraz beğenilen bir iş sahibi olalım diye ömrün yarısını harcıyoruz. Bakıyorsun; otuz yaşında hala tahsille uğraşıyor.

Neden?

Bakıyorsun; otuz yaşında hala tahsille uğraşıyor.

Neden?

Ömür 70 yaşsa 35 yaşına kadar okuyor, adam olayım diye...

Ömür 70 yaşsa 35 yaşına kadar okuyor, adam olayım diye...

İnsan dünyanın basit bir şeyi için bu kadar vakit harcarsa âhiret için değmez mi? İnsan dünyanın basit bir şeyi için bu kadar vakit harcarsa âhiret için değmez mi? Cennet, cemâlullah, Allah'ın rızası, cehennemin dehşetinden kurtulmak için değmez mi?

Cennet, cemâlullah, Allah'ın rızası, cehennemin dehşetinden kurtulmak için değmez mi?

Cehenneme atılacak insanlar ellerinde ne varsa -dünya kadar malları olsa-Cehenneme atılacak insanlar ellerinde ne varsa -dünya kadar malları olsa- kendilerinin fidyesi olarak onları verip, feda edip kurtulmaya çalışacaklar ama fayda yok. kendilerinin fidyesi olarak onları verip, feda edip kurtulmaya çalışacaklar ama fayda yok. O zaman vereceklerinin hiç faydası olmayacak. Bunu bize âyet-i kerîmeler haber veriyor.O zaman vereceklerinin hiç faydası olmayacak. Bunu bize âyet-i kerîmeler haber veriyor. İlim meselesi işte! Tabii okumayanlar bilmez.

İlim meselesi işte! Tabii okumayanlar bilmez.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin, diyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin, diyoruz.

Diğer hadîs-i şerîf:

Fadlu'l-âlimi alâ ğayrihî ke-fadli'n-nebiyyi alâ ümmetihî.

Diğer hadîs-i şerîf:

Fadlu'l-âlimi alâ ğayrihî ke-fadli'n-nebiyyi alâ ümmetihî.

Bu da yukarıdaki mânayı teyit ediyor. Bu hadîs-i şerîfler hep muhtelif şahıslardan rivayet edilmiş.

Bu da yukarıdaki mânayı teyit ediyor. Bu hadîs-i şerîfler hep muhtelif şahıslardan rivayet edilmiş.

Hocamızın bunun dördünü, beşini peş peşe almasının sebebi nedir?

Hocamızın bunun dördünü, beşini peş peşe almasının sebebi nedir?

Bu, "Bu hususta hiç tereddüt etmeyin. Bütün gayretinizi buraya toplayın." demek. Bu, "Bu hususta hiç tereddüt etmeyin. Bütün gayretinizi buraya toplayın." demek. Yani fiilen bize onu işaret etmek için…

Diğer hadîs-i şerîf:

Yani fiilen bize onu işaret etmek için…

Diğer hadîs-i şerîf:

Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadli'l-kameri leylete'l-bedri alâ sâiri'l-kevâkibi.Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadli'l-kameri leylete'l-bedri alâ sâiri'l-kevâkibi. "Alimin ibadet ehli kimse üzerine üstünlüğü, mehtaplı gecede "Alimin ibadet ehli kimse üzerine üstünlüğü, mehtaplı gecede ayın diğer sönük ışıklı yıldızların yanındaki parlaklığı gibidir. O kadar farklıdır."

ayın diğer sönük ışıklı yıldızların yanındaki parlaklığı gibidir. O kadar farklıdır."

Zaten mehtaplı gecede kolay kolay yıldız bile görünmez. Tek tük!.. Zaten mehtaplı gecede kolay kolay yıldız bile görünmez. Tek tük!.. Ancak çok parlak yıldızların birkaç tanesi görünür.Ancak çok parlak yıldızların birkaç tanesi görünür. O kadar farklıdır. Nerede kıyıda köşede parıltısı dikkatli bakarsan görünen yıldızın ışığı,O kadar farklıdır. Nerede kıyıda köşede parıltısı dikkatli bakarsan görünen yıldızın ışığı, nerede kamerin göz dolduran büyük görünüşü!.. nerede kamerin göz dolduran büyük görünüşü!.. "Alimin abid üzerine üstünlüğü o kadar farklıdır." diye"Alimin abid üzerine üstünlüğü o kadar farklıdır." diye Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz bir başka benzetmeyle anlatmış.

Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz bir başka benzetmeyle anlatmış.

Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Bu da ilimle ilgili:

Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Bu da ilimle ilgili:

Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi seb'îne dereceten beyne külli dereceteyni hadru'l-feresi's-serîi'l-Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi seb'îne dereceten beyne külli dereceteyni hadru'l-feresi's-serîi'l- miete âmin ve zâlike inne'ş-şeytâne yedeu'l-bid'ate li'n-nâsimiete âmin ve zâlike inne'ş-şeytâne yedeu'l-bid'ate li'n-nâsi fe'l-âlimu fe-yenhâ anhâ ve'l-âbidü mukbilün alâ ibâdetihî lâ yeteveccehü lehâ velâ ya'rifuhâ.

fe'l-âlimu fe-yenhâ anhâ ve'l-âbidü mukbilün alâ ibâdetihî lâ yeteveccehü lehâ velâ ya'rifuhâ.

Sadaka Resûlullah.

Burada Peygamber Efendimiz meseleyi biraz daha açıklayıcı bir ifade kullanmış.

Sadaka Resûlullah.

Burada Peygamber Efendimiz meseleyi biraz daha açıklayıcı bir ifade kullanmış.

"Alimin abid üzerine üstünlüğü 70 derecedir."

Ama nasıl derece bu?

"Alimin abid üzerine üstünlüğü 70 derecedir."

Ama nasıl derece bu?

Her derecenin arası o kadar yüksek, o kadar fazla, o kadar farklıdır ki… Beyne külli dereceteyni.Her derecenin arası o kadar yüksek, o kadar fazla, o kadar farklıdır ki… Beyne külli dereceteyni. "Her iki derece arasındaki mesafe…" Hadru'l-feresi's-serîi'l-"Her iki derece arasındaki mesafe…" Hadru'l-feresi's-serîi'l- Atları cihat için hazırlayacakları zaman, "Beslensin, iyice güçlensin, kuvvetlensin,yerinde duramaz hâle gelsin." diye bir tarafa çekerlermiş. Atları cihat için hazırlayacakları zaman, "Beslensin, iyice güçlensin, kuvvetlensin,yerinde duramaz hâle gelsin." diye bir tarafa çekerlermiş. Hani küheylan atlar vardır; kişner, yerinde duramaz, tepinir durur. Besiye tâbi tutarlarmış.Hani küheylan atlar vardır; kişner, yerinde duramaz, tepinir durur. Besiye tâbi tutarlarmış. Öyle bir yere çekilip de iyice bakım gören, güçlenen, kuvvetlenen ata " deniliyor.

Öyle bir yere çekilip de iyice bakım gören, güçlenen, kuvvetlenen ata " deniliyor.

"İki derecenin arası güçlü, kuvvetli, yerinde duramaz olan bir atın"İki derecenin arası güçlü, kuvvetli, yerinde duramaz olan bir atın 100 sene boyunca süratle koşması kadardır."100 sene boyunca süratle koşması kadardır." Her bir derece arası besiye çekilmiş bir küheylan atın 100 sene hiç durmadan,Her bir derece arası besiye çekilmiş bir küheylan atın 100 sene hiç durmadan, o süratle koşmasıyla alacağı mesafe kadardır. "Alim ile abid arasında bunun gibi 70 derece fark vardır."

o süratle koşmasıyla alacağı mesafe kadardır. "Alim ile abid arasında bunun gibi 70 derece fark vardır."

Ve zâlike. Peygamber Efendimiz, bunun sebebini izah edici bir cümle olarak söylüyor.

Bu nedendir?

Ve zâlike. Peygamber Efendimiz, bunun sebebini izah edici bir cümle olarak söylüyor.

Bu nedendir?

İnne'ş-şeytâne yedeu'l-bid'ate li'n-nâsi. "Şeytan, insanların arasına bidati sokar." İnne'ş-şeytâne yedeu'l-bid'ate li'n-nâsi. "Şeytan, insanların arasına bidati sokar." Fe-yubsıruhe'l-âlimu. "Ama alim o bidati görür."

Fe-yubsıruhe'l-âlimu. "Ama alim o bidati görür."

"Bu yeni çıkan hadise, bu yeni çıkan âdet, bu yeni çıkan usul dinimizin aslından değil."Bu yeni çıkan hadise, bu yeni çıkan âdet, bu yeni çıkan usul dinimizin aslından değil. Şeytan bunu ortaya attı. Bu bir bidat! Yanlış bir yol!" Bunu alim görür.

Fe-yenhâ anhâ.
Şeytan bunu ortaya attı. Bu bir bidat! Yanlış bir yol!" Bunu alim görür.

Fe-yenhâ anhâ.
"Ondan insanları men eder."

"Yapmayın! Bu dinin aslından değildir, günahtır, dini tahriftir,
"Ondan insanları men eder."

"Yapmayın! Bu dinin aslından değildir, günahtır, dini tahriftir,
Allah'ın sevmediği bir şeydir." diye alim onu men eder.

Ve'l-âbidü. "Ama abid…"
Allah'ın sevmediği bir şeydir." diye alim onu men eder.

Ve'l-âbidü. "Ama abid…"
Mukbilün alâ ibâdetihî. "İbadetine yönelmiştir, köşesine çekilmiştir, ibadet etmekle meşguldür."Mukbilün alâ ibâdetihî. "İbadetine yönelmiştir, köşesine çekilmiştir, ibadet etmekle meşguldür." Lâ yeteveccehü lehâ. "O bidate yönelmez." Ondan haberi olmaz, o tarafa dönmez. Velâ ya'rifuhâ. Lâ yeteveccehü lehâ. "O bidate yönelmez." Ondan haberi olmaz, o tarafa dönmez. Velâ ya'rifuhâ. "Onun bidat olduğunu bile bilmez."

"Onun bidat olduğunu bile bilmez."

İşte burada, benim ilk hadîs-i şerîfte verdiğim izahatı teyit edici malumat geldi.

İşte burada, benim ilk hadîs-i şerîfte verdiğim izahatı teyit edici malumat geldi.

Demek ki insanın alim olarak üstünlüğü; başkalarına dini doğru öğretmesinde,Demek ki insanın alim olarak üstünlüğü; başkalarına dini doğru öğretmesinde, onları yanlış yola sapmaktan önlemesindeymiş. Bir bidat çıktığı zaman ikaz etmesindeymiş.onları yanlış yola sapmaktan önlemesindeymiş. Bir bidat çıktığı zaman ikaz etmesindeymiş. İnsanları irşat etmesindeymiş. Üstünlük bedavadan verilmiyor.

İnsanları irşat etmesindeymiş. Üstünlük bedavadan verilmiyor.

Bazı kimseler sanırlar ki insan pek çok mesele öğrenirse yerine kurulur, herkese fiyaka satar; Bazı kimseler sanırlar ki insan pek çok mesele öğrenirse yerine kurulur, herkese fiyaka satar; "Ben şunu da biliyorum, bunu da biliyorum. Sen ne biliyorsun ki!" gibilerden... "Ben şunu da biliyorum, bunu da biliyorum. Sen ne biliyorsun ki!" gibilerden... Başkasına söz söylettirmez. İlimden maksat bu değil! Başkasına söz söylettirmez. İlimden maksat bu değil! İlimden maksat insanları şerden döndürmek, insanlara hayrı ulaştırmak…

İlimden maksat insanları şerden döndürmek, insanlara hayrı ulaştırmak…

O halde bir insan ciltlerle kitap öğrense, okusa ve çok geniş malumatlı olsa…O halde bir insan ciltlerle kitap öğrense, okusa ve çok geniş malumatlı olsa… Bu bilgisini başkasına öğretmedikten, bidatlerle savaşmadıktan sonra…Bu bilgisini başkasına öğretmedikten, bidatlerle savaşmadıktan sonra… İnsanlar yanlış gittikleri zaman yollarının önüne çıkıp da, "Bu gittiğiniz yol yanlıştır.İnsanlar yanlış gittikleri zaman yollarının önüne çıkıp da, "Bu gittiğiniz yol yanlıştır. Sizi bu yol Allah'ın rızasına götürmez. Yanlış hareket ediyorsunuz." diye cesaretleSizi bu yol Allah'ın rızasına götürmez. Yanlış hareket ediyorsunuz." diye cesaretle meseleyi söylemedikten ve insanlara hayrı öğretmedikten sonra… O zaman alimliğin kıymeti olmuyor.meseleyi söylemedikten ve insanlara hayrı öğretmedikten sonra… O zaman alimliğin kıymeti olmuyor. O zaman kıymeti yok. Kıymeti, başka insanları hak yola irşat ettiği ölçüde oluyor.

O zaman kıymeti yok. Kıymeti, başka insanları hak yola irşat ettiği ölçüde oluyor.

Buradan da anlaşılıyor ki alimden maksat mürşittir. Yani insanı doğru dine, hak yola çağıran,Buradan da anlaşılıyor ki alimden maksat mürşittir. Yani insanı doğru dine, hak yola çağıran, hidayeti için elinden tutan, doğru yolu gösteren kimsedir. hidayeti için elinden tutan, doğru yolu gösteren kimsedir. Yoksa ciltlerle kitabı okuyup da başkalarına fiyaka satan, eski devir usulüyle koca kavuk saran,Yoksa ciltlerle kitabı okuyup da başkalarına fiyaka satan, eski devir usulüyle koca kavuk saran, büyük cübbe giyen veyahut şimdi isminin başına bir sürü unvanlar ekleyen insan değildir.

büyük cübbe giyen veyahut şimdi isminin başına bir sürü unvanlar ekleyen insan değildir.

Hayrı dokunuyor mu başkasına? Koca profesör olmuş, bir asistan yetiştirmemiş; olur mu?Hayrı dokunuyor mu başkasına? Koca profesör olmuş, bir asistan yetiştirmemiş; olur mu? Mezara mı götüreceksin o bilgileri?

Talebeye faydası yok. Olmaz!
Mezara mı götüreceksin o bilgileri?

Talebeye faydası yok. Olmaz!
Başkasına öğrettiği zaman kıymeti oluyor.

Neyi öğrettiği zaman?

Başkasına öğrettiği zaman kıymeti oluyor.

Neyi öğrettiği zaman?

Bidati zikrettiğine göre dini öğrettiği zaman… Bidati zikrettiğine göre dini öğrettiği zaman… Buradan da anlaşılıyor ki alimden murat insanlara hakkın yolunu gösteren kimsedir.Buradan da anlaşılıyor ki alimden murat insanlara hakkın yolunu gösteren kimsedir. Lalettayin bilgileri iyi bilen kimse demek değildir. Şimdi tamamen anlaşmış olduk.

Lalettayin bilgileri iyi bilen kimse demek değildir. Şimdi tamamen anlaşmış olduk.

Mühim olan insanın dinini, diyanetini güzel öğrenmesi ve Allah'a iyi kulluk etmesidir.Mühim olan insanın dinini, diyanetini güzel öğrenmesi ve Allah'a iyi kulluk etmesidir. Çünkü bu hayatın mânası zaten şudur; Allahu Teâlâ hazretleri bu ölümü, hayatı yaratmış.Çünkü bu hayatın mânası zaten şudur; Allahu Teâlâ hazretleri bu ölümü, hayatı yaratmış. İnsanlar bu sahneye bir geliyor, bir gidiyor. Bundan murat, insanların imtihana çekilmesidir. İnsanlar bu sahneye bir geliyor, bir gidiyor. Bundan murat, insanların imtihana çekilmesidir. Burada Allahu Teâlâ hazretlerine iyi kulluk eden imtihanı kazanacak, gerisi kaybedecektir.

Burada Allahu Teâlâ hazretlerine iyi kulluk eden imtihanı kazanacak, gerisi kaybedecektir.

Mal da yalan, mülk de yalan.

Var biraz da sen oyalan.

Mal da yalan, mülk de yalan.

Var biraz da sen oyalan.

Bütün gelmiş geçmiş insanların hepsi oyalandılar.Bütün gelmiş geçmiş insanların hepsi oyalandılar. Kimisi en sonunda saçını başını yoldu, başını duvardan duvara çarptı. İstersen sen de oyalan; buyur, serbest.Kimisi en sonunda saçını başını yoldu, başını duvardan duvara çarptı. İstersen sen de oyalan; buyur, serbest. Şeytan seni de aldatsın, dünya seni de aldatsın. Buyur, hadi bakalım; malını topla, eğlenmene bak.Şeytan seni de aldatsın, dünya seni de aldatsın. Buyur, hadi bakalım; malını topla, eğlenmene bak. Ömrün sonu ne olacaksa işte o olacak. İmtihandır.Ömrün sonu ne olacaksa işte o olacak. İmtihandır. Bu imtihanda insan Allah'a en iyi kulluk etmeyi hedef alacak. Onun için çalışacak.Bu imtihanda insan Allah'a en iyi kulluk etmeyi hedef alacak. Onun için çalışacak. "Ben nasıl yaparsam bu imtihanda en yüksek notu alırım?"Ben nasıl yaparsam bu imtihanda en yüksek notu alırım? Nasıl yaparsam Allah beni daha çok sever?" diye bütün zekâsını ona sarf edecek.

Sarf etmiyor!

Nasıl yaparsam Allah beni daha çok sever?" diye bütün zekâsını ona sarf edecek.

Sarf etmiyor!

Kendisi bilir. Allahu Teâlâ hazretlerinin kâinata ihtiyacı yok!

Kendisi bilir. Allahu Teâlâ hazretlerinin kâinata ihtiyacı yok!

Âciz nâçiz bir kula, âciz nâçiz bir kulun kesirli kusurlu, eciş bücüş ibadetine ihtiyacı olur mu?

Âciz nâçiz bir kula, âciz nâçiz bir kulun kesirli kusurlu, eciş bücüş ibadetine ihtiyacı olur mu?

Asla ihtiyacı yok! İhtiyacı olan, muhtaç olan, fakir olan biziz.

Asla ihtiyacı yok! İhtiyacı olan, muhtaç olan, fakir olan biziz.

Entümü'l-fukarâu ilallâhi vallâhu hüve'l-ganiyyü'l-hamîd.

Entümü'l-fukarâu ilallâhi vallâhu hüve'l-ganiyyü'l-hamîd.

Allahu Teâlâ hazretleri kâinattan müstağni…Allahu Teâlâ hazretleri kâinattan müstağni… Biz ne kadar güzel kulluk edersek kendimize faydamız olacak.Biz ne kadar güzel kulluk edersek kendimize faydamız olacak. Bütün iş ve işin özü bu olduğu için insan onun esbabını öğrenmeye çalışacak.

Bütün iş ve işin özü bu olduğu için insan onun esbabını öğrenmeye çalışacak.

"Nereden öğreneyim hocam? Tamam, kabul ettim bu yolu. Bunu öğrenmem lazım, anladım. "Nereden öğreneyim hocam? Tamam, kabul ettim bu yolu. Bunu öğrenmem lazım, anladım. Nereden öğreneyim? Teknik üniversiteden mi öğreneyim? Fen fakültesinden mi öğreneyim? Nereden öğreneyim? Teknik üniversiteden mi öğreneyim? Fen fakültesinden mi öğreneyim? Edebiyat fakültesinden mi öğreneyim? Tıp fakültesinden mi öğreneyim?"

Edebiyat fakültesinden mi öğreneyim? Tıp fakültesinden mi öğreneyim?"

İşte o zaman asıl soruya geliyorsun. Maalesef, hayatın gayesi bu olduğu halde, İşte o zaman asıl soruya geliyorsun. Maalesef, hayatın gayesi bu olduğu halde, âhiretin saadeti buna bağlı olduğu halde bunun doğru düzgün bir mektebi yok.âhiretin saadeti buna bağlı olduğu halde bunun doğru düzgün bir mektebi yok. İşin en acı, en zor, en müşkül tarafı o. Hatta bunu öğretmenin birçok müşkülleri de,İşin en acı, en zor, en müşkül tarafı o. Hatta bunu öğretmenin birçok müşkülleri de, belalı tarafları da var. "Sen misin öğreten!" Bir sürü hasım çıkar.belalı tarafları da var. "Sen misin öğreten!" Bir sürü hasım çıkar. "Faiz haramdır." dersin, bütün bankalar karşına dizilir. "İçki haramdır." dersin, "Faiz haramdır." dersin, bütün bankalar karşına dizilir. "İçki haramdır." dersin, bütün içki fabrikaları aleyhinde karalama yapmaya başlarlar.

bütün içki fabrikaları aleyhinde karalama yapmaya başlarlar.

Allahu Teâlâ hazretleri hakkı hak olarak görüp tabi olmak nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri hakkı hak olarak görüp tabi olmak nasip etsin. Hak yolu bilen kimseleri de teyit ve takviye eylesin, gayret kuvvet versin.Hak yolu bilen kimseleri de teyit ve takviye eylesin, gayret kuvvet versin. Dünya ehli, ciğeri beş para etmez insanların karşısında o muhterem kimseleri hor ve zelil etmesin.

Dünya ehli, ciğeri beş para etmez insanların karşısında o muhterem kimseleri hor ve zelil etmesin.

Fadlu kırâeti'l-Kur'âni nazaran alâ men yakrauhû zâhiren ke-fadli'l-ferîdati ale'n-nâfileti.

Fadlu kırâeti'l-Kur'âni nazaran alâ men yakrauhû zâhiren ke-fadli'l-ferîdati ale'n-nâfileti.

Mevzu şimdi değişti; geldik Kur'ân-ı Kerîm okumaya…Mevzu şimdi değişti; geldik Kur'ân-ı Kerîm okumaya… Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Kur'ân-ı Kerîm'i bakarak okuyan kimsenin fazileti, sahip olduğu derece, sevap, "Kur'ân-ı Kerîm'i bakarak okuyan kimsenin fazileti, sahip olduğu derece, sevap, onun üstünlüğü ezberden okuyan kimseye göre…" onun üstünlüğü ezberden okuyan kimseye göre…" Yani önünde mushaf yok, sayfalar açılmış değil, ezberinden okuyan kimseye göre Yani önünde mushaf yok, sayfalar açılmış değil, ezberinden okuyan kimseye göre kitabı açıp da baka baka okuyan kimsenin üstünlüğü… "Farzın, nafile ibadete üstünlüğü gibidir."

kitabı açıp da baka baka okuyan kimsenin üstünlüğü… "Farzın, nafile ibadete üstünlüğü gibidir."

Farz dururken nafile ibadet yapılır mı?

Farz önemli! Farzı yapmadığı zaman insan mesul olur.
Farz dururken nafile ibadet yapılır mı?

Farz önemli! Farzı yapmadığı zaman insan mesul olur.
Nafileyi yaptığı zaman derece alır, sevap alır. Ama insan farzı yapmadığı zaman cehennemi boylar.Nafileyi yaptığı zaman derece alır, sevap alır. Ama insan farzı yapmadığı zaman cehennemi boylar. Hesabı var, mesuliyeti var; yapmadığı zaman isyan olur.Hesabı var, mesuliyeti var; yapmadığı zaman isyan olur. Farzın, farizanın, boyun borcu olan bir şeyin; yaparsa ecir kazanabileceği,Farzın, farizanın, boyun borcu olan bir şeyin; yaparsa ecir kazanabileceği, serbestçe ibadete olan üstünlüğü gibidir.

Bundan ne ders çıkıyor?

serbestçe ibadete olan üstünlüğü gibidir.

Bundan ne ders çıkıyor?

Bundan çıkan ders; Mushaf-ı Şerîf'i açıp da mümkün olduğu kadar yüzüne baka baka okumaktır.Bundan çıkan ders; Mushaf-ı Şerîf'i açıp da mümkün olduğu kadar yüzüne baka baka okumaktır. Çünkü insan böyle yaptıkça yanılma ihtimali de az olur.

Eski Müftü Efendi'yi anlatırlar.
Çünkü insan böyle yaptıkça yanılma ihtimali de az olur.

Eski Müftü Efendi'yi anlatırlar.
Ömer Nasuhi Hoca'ya -Allah rahmet eylesin- bir mesele sormaya geldikleri zaman-Ömer Nasuhi Hoca'ya -Allah rahmet eylesin- bir mesele sormaya geldikleri zaman- Bekir Haki Hoca da öyle yaparmış-;

"Dur bakalım, bizim kitap ne diyor?" dermiş.
Bekir Haki Hoca da öyle yaparmış-;

"Dur bakalım, bizim kitap ne diyor?" dermiş.
Derya gibi kendisi, o meselede bilgisi zaten var ama alırmış kitabı önüne, açarmış, oradan okurmuş.Derya gibi kendisi, o meselede bilgisi zaten var ama alırmış kitabı önüne, açarmış, oradan okurmuş. Gelen ve fetva soran kimse de, "Kitaptan okudu, kendi aklından söylemedi." diye mutmain oluyor.

Gelen ve fetva soran kimse de, "Kitaptan okudu, kendi aklından söylemedi." diye mutmain oluyor.

Onun için bakarak okumanın pek çok faydası var.

Neden?

Onun için bakarak okumanın pek çok faydası var.

Neden?

1. Akıldan okuyan sadece hafızasını kullanıyor. Bakarak okuyan gözünü de ibadete iştirak ettiriyor.1. Akıldan okuyan sadece hafızasını kullanıyor. Bakarak okuyan gözünü de ibadete iştirak ettiriyor. İki aza ile yapılan bir ibadet daha üstün oluyor.

2. Ezbere okuduğunuz zamanı düşünün.
İki aza ile yapılan bir ibadet daha üstün oluyor.

2. Ezbere okuduğunuz zamanı düşünün.
İnsan ezbere okuduğu zaman birisi bir laf katıştırıverse şaşırır. Etrafında bir hadise oluverse şaşırır.İnsan ezbere okuduğu zaman birisi bir laf katıştırıverse şaşırır. Etrafında bir hadise oluverse şaşırır. Gözünü kapatır, hızlı hızlı okur. Hızlı hızlı okuyunca mânaya bakmak, mânaya riayet etmek daha zorlaşır.Gözünü kapatır, hızlı hızlı okur. Hızlı hızlı okuyunca mânaya bakmak, mânaya riayet etmek daha zorlaşır. Çünkü mânaya riayet edeyim, "Acaba orada ne diyor?" diye tefekküre daldı mı okuyuşunda şaşırma başlar.Çünkü mânaya riayet edeyim, "Acaba orada ne diyor?" diye tefekküre daldı mı okuyuşunda şaşırma başlar. Ama önünde Mushaf-ı Şerîf açık oldu mu; âyet-i kerîmeyi okur, gözünü kapatır, mânayı düşünür. Ama önünde Mushaf-ı Şerîf açık oldu mu; âyet-i kerîmeyi okur, gözünü kapatır, mânayı düşünür. Ağlayacaksa ağlar, yalvaracaksa yalvarır, Allah'a iltica edecekse iltica eder, bir şey isteyecekse ister. Ağlayacaksa ağlar, yalvaracaksa yalvarır, Allah'a iltica edecekse iltica eder, bir şey isteyecekse ister. Hepsi mümkün. Şaşırma ihtimali yok. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i yüzünden okumak daha uygun.

Hepsi mümkün. Şaşırma ihtimali yok. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i yüzünden okumak daha uygun.

Diğer hadîs-i şerîf;

Fadlu'l-Kur'âni alâ sâiri'l-kelâmi ke-fadli'r-Rahmâni alâ sâiri halkıhî.

Diğer hadîs-i şerîf;

Fadlu'l-Kur'âni alâ sâiri'l-kelâmi ke-fadli'r-Rahmâni alâ sâiri halkıhî.

"Kur'ân-ı Kerîm'in başka sözlere üstünlüğünü, rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerinin"Kur'ân-ı Kerîm'in başka sözlere üstünlüğünü, rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerinin sair mahlûkata üstünlüğü gibidir."

Kur'ân-ı Kerîm Allahu Teâlâ hazretlerinin kelamıdır.
sair mahlûkata üstünlüğü gibidir."

Kur'ân-ı Kerîm Allahu Teâlâ hazretlerinin kelamıdır.
Onunla hiçbir kitap boy ölçüşebilir mi?

Biz derse başlarken nasıl başlıyoruz?

Onunla hiçbir kitap boy ölçüşebilir mi?

Biz derse başlarken nasıl başlıyoruz?

Elâ inne efdale'l-kitabi kitâbullah. "Gözünüzü açın, agâh ve mütenebbih olun kiElâ inne efdale'l-kitabi kitâbullah. "Gözünüzü açın, agâh ve mütenebbih olun ki kitapların en üstünü Allah'ın kitabıdır." diyoruz. Ama bir kulağımızdan giriyor, öbür kulağımızdan çıkıyor.

kitapların en üstünü Allah'ın kitabıdır." diyoruz. Ama bir kulağımızdan giriyor, öbür kulağımızdan çıkıyor.

Dost acı söyler, düşman güldürürmüş. Bu derse kaç senedir ben de gelirim.Dost acı söyler, düşman güldürürmüş. Bu derse kaç senedir ben de gelirim. Hocamızı dinlemek için bu derse gelirdim. Hocamızı dinlemek için bu derse gelirdim. Efdale'l-kitabi kitâbullah sözünü Efdale'l-kitabi kitâbullah sözünü "Allah'ın kitabı kitapların en üstünüdür." diye ben de 20-30 senedir duyarım.

"Allah'ın kitabı kitapların en üstünüdür." diye ben de 20-30 senedir duyarım.

Okumak için ne yaptık? Ezberlemek için ne yaptık? Mânasına vakıf olmak için ne yaptık?Okumak için ne yaptık? Ezberlemek için ne yaptık? Mânasına vakıf olmak için ne yaptık? Mânasını hayatımızda tatbik etmek için ne yaptık?

Mânasını hayatımızda tatbik etmek için ne yaptık?

Şimdi ben acı söyleyeyim ki insan kıyamette hesaba çekildiği zaman…Şimdi ben acı söyleyeyim ki insan kıyamette hesaba çekildiği zaman… O zaman zaten pişmanlık fayda vermeyecek! Kendimizi bir hesaba çekelim.O zaman zaten pişmanlık fayda vermeyecek! Kendimizi bir hesaba çekelim. Kur'ân-ı Kerîm'e hizmetimiz çok az. Kur'ân-ı Kerîm'e harcadığımız vakit çok az. Kur'ân-ı Kerîm'e hizmetimiz çok az. Kur'ân-ı Kerîm'e harcadığımız vakit çok az. Sanıyoruz ki Kur'ân-ı Kerîm'i açtığımız ve okuduğumuz zaman iş bitiyor. Sanıyoruz ki Kur'ân-ı Kerîm'i açtığımız ve okuduğumuz zaman iş bitiyor. Kur'ân-ı Kerîm bizim her şeyimiz. Kur'ân-ı Kerîm bizim her şeyimiz. Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı başka hiçbir kelâm ile mukayese yapılmaz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı başka hiçbir kelâm ile mukayese yapılmaz.

Kaç tane romanı, kaç tane kitabı okudun, devirdin, bitirdin de Kur'ân-ı Kerîm'i baştan sona bir okudun mu?

Kaç tane romanı, kaç tane kitabı okudun, devirdin, bitirdin de Kur'ân-ı Kerîm'i baştan sona bir okudun mu?

Çok kimse okumamıştır. Kur'ân-ı Kerîm'in mealini başından sonuna okumuşÇok kimse okumamıştır. Kur'ân-ı Kerîm'in mealini başından sonuna okumuş insan pek çok toplulukta ellerimin parmakları sayısından öteye gitmez. insan pek çok toplulukta ellerimin parmakları sayısından öteye gitmez. Baştan sona okuyacak, anlamadığı yeri tahkik edecek, inceleyecek, ondan sonra hepsine Baştan sona okuyacak, anlamadığı yeri tahkik edecek, inceleyecek, ondan sonra hepsine "eyvallah" diyecek, hayatını ona göre tanzim edecek, ondan sonra has müslüman olacak!

"eyvallah" diyecek, hayatını ona göre tanzim edecek, ondan sonra has müslüman olacak!

Libya'ya Kur'ân-ı Kerîm yarışmasına gittik. Adamlar Kur'an diyorlar, başka bir şey demiyorlar.Libya'ya Kur'ân-ı Kerîm yarışmasına gittik. Adamlar Kur'an diyorlar, başka bir şey demiyorlar. Her yere yazmışlar; "Kur'ân-ı Kerîm bizim her şeyimizdir, şudur budur."

Tatbik ediyor mu, etmiyor mu?

Her yere yazmışlar; "Kur'ân-ı Kerîm bizim her şeyimizdir, şudur budur."

Tatbik ediyor mu, etmiyor mu?

Allah tatbik etmeyi nasip etsin.

Kur'ân-ı Kerîm'e ne kadar ihtimam etsek o kadar iyi.
Allah tatbik etmeyi nasip etsin.

Kur'ân-ı Kerîm'e ne kadar ihtimam etsek o kadar iyi.
Diyelim ki bizim mânevî mertebemiz yükseldi, gözümüzden perde açıldı ve Allah'ın veli kulları arasına girdik,Diyelim ki bizim mânevî mertebemiz yükseldi, gözümüzden perde açıldı ve Allah'ın veli kulları arasına girdik, yüksek bir kimse olduk. Yükseldik, yükseldik, yükseldik…

Sonunda yapacağımız iş nedir, biliyor musunuz?

yüksek bir kimse olduk. Yükseldik, yükseldik, yükseldik…

Sonunda yapacağımız iş nedir, biliyor musunuz?

Kur'ân-ı Kerîm'i lezzetle, mânasını yudum yudum yudumlayarak, zevkle okumaktır.Kur'ân-ı Kerîm'i lezzetle, mânasını yudum yudum yudumlayarak, zevkle okumaktır. Allah'ın en yüksek kullarının en güzel ve en tatlı ibadetleri odur.Allah'ın en yüksek kullarının en güzel ve en tatlı ibadetleri odur. İnsan ne kadar hürmet ederse, ne kadar üzerinde çalışırsa o kadar hayrını görür.

İnsan ne kadar hürmet ederse, ne kadar üzerinde çalışırsa o kadar hayrını görür.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in kadrini ve kıymetini bilmeyi nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in kadrini ve kıymetini bilmeyi nasip etsin. Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeyi ve okumasını öğrenmeyi nasip etsin.Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeyi ve okumasını öğrenmeyi nasip etsin. Kur'ân-ı Kerîm'in içindeki ahkâmı hayatımıza sindirmeyi cümlemize nasip eylesin.Kur'ân-ı Kerîm'in içindeki ahkâmı hayatımıza sindirmeyi cümlemize nasip eylesin. Evlerimizdeki Kur'ân-ı Kerîm'leri bizden davacı eylemesin.Evlerimizdeki Kur'ân-ı Kerîm'leri bizden davacı eylemesin. Kur'ân-ı Kerîm inşaallah, "Yâ Rabbi! Beni okudu, bana riayet etti." diye şefaatçi olsun.Kur'ân-ı Kerîm inşaallah, "Yâ Rabbi! Beni okudu, bana riayet etti." diye şefaatçi olsun. Kabirde yoldaşımız olsun. Sıratta yıldırım gibi geçmemize yardımcı olsun.Kabirde yoldaşımız olsun. Sıratta yıldırım gibi geçmemize yardımcı olsun. Cennette delilimiz olsun inşaallah.

Cennette delilimiz olsun inşaallah.

Fadlu'l-mâşî halfe'l-cenâzeti ale'l-mâşi emâmehâ ke-fadli's-salâti'l-mektûbeti ale't-tetavvui.

Fadlu'l-mâşî halfe'l-cenâzeti ale'l-mâşi emâmehâ ke-fadli's-salâti'l-mektûbeti ale't-tetavvui.

"Cenazenin önünden mi, arkasından mı gidilecek?" hususunda"Cenazenin önünden mi, arkasından mı gidilecek?" hususunda Hz. Ali Efendimiz'den rivayetle Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Hz. Ali Efendimiz'den rivayetle Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Cenazenin arkasından giden, yürüyen kimsenin"Cenazenin arkasından giden, yürüyen kimsenin faziletinin önünde giden kimsenin faziletine üstünlüğü; farz namazın nafile namaza üstünlüğü gibidir."

faziletinin önünde giden kimsenin faziletine üstünlüğü; farz namazın nafile namaza üstünlüğü gibidir."

Demek ki cenazenin arkasından gitmek daha uygun oluyor.Demek ki cenazenin arkasından gitmek daha uygun oluyor. Hanefi mezhebimizin de hükmü böyledir. Hanefi mezhebimizin de hükmü böyledir. Biz cenazenin arkasından gitmenin daha faziletli olduğunu, Biz cenazenin arkasından gitmenin daha faziletli olduğunu, bu hadis ve buna benzer hadislere dayanarak kabul etmişiz. İmam Şafi hazretleri de;

bu hadis ve buna benzer hadislere dayanarak kabul etmişiz. İmam Şafi hazretleri de;

"Önden gitmek iyidir." demiş.

"Neden?" demişler.

"Çünkü biz şefaatçi olarak gidiyoruz.
"Önden gitmek iyidir." demiş.

"Neden?" demişler.

"Çünkü biz şefaatçi olarak gidiyoruz.
Şefaatçi de önden gider, onu arkada bırakır." gibi sözler söylemişler.

Hepsinden Allah razı olsun.

Şefaatçi de önden gider, onu arkada bırakır." gibi sözler söylemişler.

Hepsinden Allah razı olsun.

Bir de fıkrası var. Nasrettin Hoca'ya sormuşlar, "Cenazenin önünden mi gideceğiz,Bir de fıkrası var. Nasrettin Hoca'ya sormuşlar, "Cenazenin önünden mi gideceğiz, arkasından mı gideceğiz?" diye... "İçinde gitmeyin de neresinden giderseniz gidin." demiş.arkasından mı gideceğiz?" diye... "İçinde gitmeyin de neresinden giderseniz gidin." demiş. Bir latife tabii... Nasıl olsa bir gün gelip o tabutun içinde bizi de götürecekler.

Bir latife tabii... Nasıl olsa bir gün gelip o tabutun içinde bizi de götürecekler.

Allah imân-ı kâmil ile emanetimizi teslim edip Allah'ın sevdiği,Allah imân-ı kâmil ile emanetimizi teslim edip Allah'ın sevdiği, razı olduğu bir kul olarak huzuruna çıkmayı cümlemize nasip eylesin.

razı olduğu bir kul olarak huzuruna çıkmayı cümlemize nasip eylesin.

Fadlu'l-vakti'l-evveli mine's-salâti ale'l-vakti'l-âhiri ke-fadli'l-âhireti ale'd-dünyâ.

Fadlu'l-vakti'l-evveli mine's-salâti ale'l-vakti'l-âhiri ke-fadli'l-âhireti ale'd-dünyâ.

Bu hadîs-i şerîf namazın ne zaman kılınacağıyla ilgili bir hadîs-i şerîftir:

Bu hadîs-i şerîf namazın ne zaman kılınacağıyla ilgili bir hadîs-i şerîftir:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Namazın ilk vaktinde, evvel vaktinde kılınması
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Namazın ilk vaktinde, evvel vaktinde kılınması
son vakitte kılınmasına göre; âhiretin dünyaya üstünlüğü kadar farklıdır."son vakitte kılınmasına göre; âhiretin dünyaya üstünlüğü kadar farklıdır." Âhiret dünyadan ne kadar üstünse, ilk vakitte kılmak son vakte tehir etmekten o kadar üstündür.

Âhiret dünyadan ne kadar üstünse, ilk vakitte kılmak son vakte tehir etmekten o kadar üstündür.

Bundan çıkan ders nedir?

Namazları ilk vaktinde kılmaya çalışmak lazım.
Bundan çıkan ders nedir?

Namazları ilk vaktinde kılmaya çalışmak lazım.
Çünkü şeytan bir namazı insana kıldırtmamaya muvaffak olamazsa… Biraz kavi müslüman görürse…

Çünkü şeytan bir namazı insana kıldırtmamaya muvaffak olamazsa… Biraz kavi müslüman görürse…

"Kılma namazı." diyor; doğrudan doğruya, dobra dobra isyana çekmek istiyor.

"Kılma namazı." diyor; doğrudan doğruya, dobra dobra isyana çekmek istiyor.

"Yok, kılacağım." dediğin zaman;

"Peki, kıl ama biraz tehir et de sonra kılarsın." diyor.

"Yok, kılacağım." dediğin zaman;

"Peki, kıl ama biraz tehir et de sonra kılarsın." diyor.

Aldatmanın yolunu öyle bulur. Tehir ettikten sonra da başına müşteri gönderir,Aldatmanın yolunu öyle bulur. Tehir ettikten sonra da başına müşteri gönderir, iş gönderir, meşguliyet gönderir… Saate bir bakar;

iş gönderir, meşguliyet gönderir… Saate bir bakar;

"Ooo! Beş buçuk olmuş. Eyvah! Öğle namazımı ben kılmamıştım."

"Ooo! Beş buçuk olmuş. Eyvah! Öğle namazımı ben kılmamıştım."

İş işten geçti, şeytan aldattı.

İşte tehir etmek suretiyle aldatır.
İş işten geçti, şeytan aldattı.

İşte tehir etmek suretiyle aldatır.
Onun için evvel vaktinde kılmak üstün. Hele cemaate, camiye gelerek kılmak daha güzel...Onun için evvel vaktinde kılmak üstün. Hele cemaate, camiye gelerek kılmak daha güzel... Hele hele camiye ezan okunmadan evvel gelmek daha güzel... Hele hele camiye ezan okunmadan evvel gelmek daha güzel... Ezan okunmadan evvel gelip de biraz zikr ü tesbih etmek, ezanı camide dinlemek daha güzel...

Ezan okunmadan evvel gelip de biraz zikr ü tesbih etmek, ezanı camide dinlemek daha güzel...

Fadlu'd-dâri'l-karîbeti mine'l-mescidi ale'd-dâri'ş-şâsiati ke-fadli'l-ğâzî ale'l-kâidi.Fadlu'd-dâri'l-karîbeti mine'l-mescidi ale'd-dâri'ş-şâsiati ke-fadli'l-ğâzî ale'l-kâidi. "Mescide yakın olan evin uzak olan eve üstünlüğü gazinin oturan insana üstünlüğü gibidir."

"Mescide yakın olan evin uzak olan eve üstünlüğü gazinin oturan insana üstünlüğü gibidir."

Gazi; Allah yolunda cihada, harp meydanına giden kimse...Gazi; Allah yolunda cihada, harp meydanına giden kimse... Oturan; cihada gitmemiş, olduğu yerde oturuyor.Oturan; cihada gitmemiş, olduğu yerde oturuyor. İkisi de müslüman ama birisi oturuyor, birisi Allah yolunda savaşmakta.

İkisi de müslüman ama birisi oturuyor, birisi Allah yolunda savaşmakta.

"Ev camiye yakın oldu mu; yakın evin üstünlüğü,"Ev camiye yakın oldu mu; yakın evin üstünlüğü, uzak evin durumuna göre gazinin oturana üstünlüğü gibidir."

uzak evin durumuna göre gazinin oturana üstünlüğü gibidir."

Demek ki mescitlere yakın olmakta faydalar var.Demek ki mescitlere yakın olmakta faydalar var. Çünkü insan ezanı duyar, vaktinde camiye yetişebilir, tembellikle şeytan onu yolundan alıkoymaz, Çünkü insan ezanı duyar, vaktinde camiye yetişebilir, tembellikle şeytan onu yolundan alıkoymaz, cemaatle namaz kılar, büyük hayırlara nâil olur. cemaatle namaz kılar, büyük hayırlara nâil olur. Ama uzakta olduğu halde de yine azmedip, şeytanın belini kırıp, Ama uzakta olduğu halde de yine azmedip, şeytanın belini kırıp, nefse uymayıp uzun yola rağmen yürüyüp gelirse her attığı adımda bir günahı affoluyor nefse uymayıp uzun yola rağmen yürüyüp gelirse her attığı adımda bir günahı affoluyor ve kendisine bir derece veriliyor; büyük hayırlara nâil ve mazhar oluyor.

ve kendisine bir derece veriliyor; büyük hayırlara nâil ve mazhar oluyor.

Fuddiltü ale'n-nâsi bi-erbain bi's-sehâi ve'ş-şecâati ve kesrati'l-cimâi ve şiddeti'l-batşi.

Fuddiltü ale'n-nâsi bi-erbain bi's-sehâi ve'ş-şecâati ve kesrati'l-cimâi ve şiddeti'l-batşi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu ve bundan sonraki üç hadîs-i şerîfi var.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu ve bundan sonraki üç hadîs-i şerîfi var. Peygamber Efendimiz, başka peygamberlerden bazı bakımlardan üstün kılınmış. Peygamber Efendimiz, başka peygamberlerden bazı bakımlardan üstün kılınmış. Bu hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz onları bize bildiriyor.

Bu hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz onları bize bildiriyor.

Birisinde, altı bakımdan üstün kılındığını söylemiş, birisinde beş, birisinde dört…Birisinde, altı bakımdan üstün kılındığını söylemiş, birisinde beş, birisinde dört… "Bu nedendir?" diye ulemanın mütalaalarını okudum. Diyorlar ki, "Zamanın farklılığından…" "Bu nedendir?" diye ulemanın mütalaalarını okudum. Diyorlar ki, "Zamanın farklılığından…" İlk önce "dört" dedi. Çünkü o zaman öyleydi. Ondan sonra başka bakımdan da üstün kılındı, İlk önce "dört" dedi. Çünkü o zaman öyleydi. Ondan sonra başka bakımdan da üstün kılındı, o zaman "beş" dedi. Ondan sonraki bir zamanda konuştuğu zaman dao zaman "beş" dedi. Ondan sonraki bir zamanda konuştuğu zaman da Allah başka bir lütuf ihsan etmişti. O zaman öyle dedi, diye izahını yapıyorlar.

Allah başka bir lütuf ihsan etmişti. O zaman öyle dedi, diye izahını yapıyorlar.

Şimdi ben altı taneliğin izahını yapıyorum:

Fuddiltü ale'l-enbiyâi bi-sittin.
Şimdi ben altı taneliğin izahını yapıyorum:

Fuddiltü ale'l-enbiyâi bi-sittin.
Peygamber Efendimiz, "Ben diğer peygamberlere altı bakımdan üstün kılındım." diyor.

Peygamber Efendimiz, "Ben diğer peygamberlere altı bakımdan üstün kılındım." diyor.

Üstün kılan kim?

Allahu Teâlâ hazretleri.
Üstün kılan kim?

Allahu Teâlâ hazretleri.
Daha önceki bir hadîs-i şerîfte geçmişti, Daha önceki bir hadîs-i şerîfte geçmişti, Peygamber Efendimiz kendisi ile ilgili durumları bildiriyor ve diyor ki mesela;

Peygamber Efendimiz kendisi ile ilgili durumları bildiriyor ve diyor ki mesela;

"Ben âdemoğlunun en şereflisiyim." Velâ fahre. "Övünmek yok."

"Ben âdemoğlunun en şereflisiyim." Velâ fahre. "Övünmek yok."

"Allah beni böyle kıldı. Böyle kıldığını da bildirmemi söyledi."Allah beni böyle kıldı. Böyle kıldığını da bildirmemi söyledi. Övünmek yok ama bu durum budur." diye söylüyor. Burada da onun gibi;

Övünmek yok ama bu durum budur." diye söylüyor. Burada da onun gibi;

"Ben, altı bakımdan peygamberlere üstün kılındım."

"Ben, altı bakımdan peygamberlere üstün kılındım."

Hadîs-i şerîfin içinde böyle bir numaralama yok ama ben hatırda kalsın diye ekliyorum.

Hadîs-i şerîfin içinde böyle bir numaralama yok ama ben hatırda kalsın diye ekliyorum.

cevâmia'l-kelimi. "Bana cevâmiu'l-kelim verildi."

Cevâmiu'l-kelim ne demek?

cevâmia'l-kelimi. "Bana cevâmiu'l-kelim verildi."

Cevâmiu'l-kelim ne demek?

Sözün birçok mânayı sinesinde toplamış olan, şümullü, engin mânalı olanları.Sözün birçok mânayı sinesinde toplamış olan, şümullü, engin mânalı olanları. Peygamber Efendimiz, "Bana bu tarzda söz söyleme kabiliyeti ihsan olundu." diyor. Peygamber Efendimiz, "Bana bu tarzda söz söyleme kabiliyeti ihsan olundu." diyor. Hakikaten de bunca zamandır Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini şu kürsüden dinlersiniz; Hakikaten de bunca zamandır Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini şu kürsüden dinlersiniz; her birisi bir incidir, bir mercandır, bir elmastır. Fevkalade güzel mânayı, her birisi bir incidir, bir mercandır, bir elmastır. Fevkalade güzel mânayı, fevkalade latif bir şekilde, kısaca ifade etmiştir. Bu, Peygamber Efendimiz'e mahsus bir husus!fevkalade latif bir şekilde, kısaca ifade etmiştir. Bu, Peygamber Efendimiz'e mahsus bir husus! Az söz ile çok mânalı, çok derin, çok latif bir şekilde sözü söylemek.

Ene efsahu'l-Arabi.

Az söz ile çok mânalı, çok derin, çok latif bir şekilde sözü söylemek.

Ene efsahu'l-Arabi.

Peygamber Efendimiz, Arab'ın en fesahatlisiydi. Araplar şaşırırlardı. Peygamber Efendimiz'e gelip,Peygamber Efendimiz, Arab'ın en fesahatlisiydi. Araplar şaşırırlardı. Peygamber Efendimiz'e gelip, "Yâ Resûlallah! Biz de seninle beraber yetiştik ama senin bu söylediğin sözleri hiç duymamıştık." derler,"Yâ Resûlallah! Biz de seninle beraber yetiştik ama senin bu söylediğin sözleri hiç duymamıştık." derler, hayret ederlerdi. Son derece tatlı, açık seçik, son derece zarif ve mânalı konuşurdu. hayret ederlerdi. Son derece tatlı, açık seçik, son derece zarif ve mânalı konuşurdu. Sözlerinin her birisi ağır, olgun, derin mânalı olurdu.

Sözlerinin her birisi ağır, olgun, derin mânalı olurdu.

2. Ve nusirtü bi'r-ru'bi. "Ben korku ile takviye olundum, nusret olundum."

2. Ve nusirtü bi'r-ru'bi. "Ben korku ile takviye olundum, nusret olundum."

Bunun da izah edilmesi lazım; ne demek korkuyla takviye olunmak?

Bunun da izah edilmesi lazım; ne demek korkuyla takviye olunmak?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in düşmanları,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in düşmanları, Peygamber Efendimiz'den daha bir aylık mesafedeyken onun korkusundan titremeye başlarlardı. Peygamber Efendimiz'den daha bir aylık mesafedeyken onun korkusundan titremeye başlarlardı. Peygamber Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri öyle bir hassa vermiş ki Peygamber Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri öyle bir hassa vermiş ki bir aylık mesafedeki düşmanının kalbine, Peygamber Efendimiz'in heybeti, bir aylık mesafedeki düşmanının kalbine, Peygamber Efendimiz'in heybeti, korkusu tesir eder ve onu titretirdi.

Kitaplar, "Bu heybet, bu korkutma hali
korkusu tesir eder ve onu titretirdi.

Kitaplar, "Bu heybet, bu korkutma hali
Resûlullah'ın yolunda giden insanlarda da vardır." diye söylüyor.Resûlullah'ın yolunda giden insanlarda da vardır." diye söylüyor. Peygamber Efendimiz'e hakkıyla varis olmuş kimselerde de o heybet, o korkutma hali vardır. Peygamber Efendimiz'e hakkıyla varis olmuş kimselerde de o heybet, o korkutma hali vardır. Ümmet de Resûlullah'ın yolundan ayrıldıktan sonra, düşmanların gözünde ve kalbindeki korku alınacak.Ümmet de Resûlullah'ın yolundan ayrıldıktan sonra, düşmanların gözünde ve kalbindeki korku alınacak. Âhir zamanda düşmanlar müslümanlardan korkmamaya başlayacaklar.

Şimdi nasıl durum?

Âhir zamanda düşmanlar müslümanlardan korkmamaya başlayacaklar.

Şimdi nasıl durum?

Bir taraftan korkuyorlar, "müslümanlar kalkınacak" diye ödleri patlıyor.Bir taraftan korkuyorlar, "müslümanlar kalkınacak" diye ödleri patlıyor. Vurdular yere, seksen tane hançer sapladılar; hala müslümanların ölüsünden korkuyorlar.Vurdular yere, seksen tane hançer sapladılar; hala müslümanların ölüsünden korkuyorlar. Kalkar da yine bir "höt" derse kaçacak delik arayacaklar. Yine korkuyorlar. Demek ki iman var. Kalkar da yine bir "höt" derse kaçacak delik arayacaklar. Yine korkuyorlar. Demek ki iman var. Bir zaman gelecek, hiç korkmayacaklar. Demek ki hiç iman kalmayacak.

Bir zaman gelecek, hiç korkmayacaklar. Demek ki hiç iman kalmayacak.

Elhamdülillah, şimdi hakikaten de öyledir. Yani evvelallah altından girer, üstünden çıkarız.Elhamdülillah, şimdi hakikaten de öyledir. Yani evvelallah altından girer, üstünden çıkarız. Onların bütün gayeleri yaşamak; bizim gayemiz de Allah'a kul olmak ve Allah'ın öl dediği yerde ölmek, Onların bütün gayeleri yaşamak; bizim gayemiz de Allah'a kul olmak ve Allah'ın öl dediği yerde ölmek, kal dediği yerde kalmak. Bizimle başa çıkmaları mümkün değil! kal dediği yerde kalmak. Bizimle başa çıkmaları mümkün değil! Ne Kore'de başa çıkabildiler, ne Kıbrıs'ta!.. Kayayı delmişler, yedi kat korugan yapmışlar. Ne Kore'de başa çıkabildiler, ne Kıbrıs'ta!.. Kayayı delmişler, yedi kat korugan yapmışlar. İçinde buzdolabı var, cephane ağzına kadar dolu, en modern silahlar var; kullanamadılar.

Neden?

İçinde buzdolabı var, cephane ağzına kadar dolu, en modern silahlar var; kullanamadılar.

Neden?

"Allah Allah" diye Mehmetçik geldi de ondan. "Allah" diye geldi; ölümden korkmuyor ki…

"Allah Allah" diye Mehmetçik geldi de ondan. "Allah" diye geldi; ölümden korkmuyor ki…

Bizim yedek subaylardan birisi mektup yazmış. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.Bizim yedek subaylardan birisi mektup yazmış. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Kardeşimiz galiba Antepliymiş. Allah şefaatine nâil etsin, çünkü şehit oldu.Kardeşimiz galiba Antepliymiş. Allah şefaatine nâil etsin, çünkü şehit oldu. Evli, çoluk çocuğu da var. Demiş ki anasına babasına yazdığı mektupta;

Evli, çoluk çocuğu da var. Demiş ki anasına babasına yazdığı mektupta;

"Ben pek çok kimseye kolay kolay nasip olmayacak bir nimete erdim. Kıbrıs'ta savaşmaya gidiyorum."Ben pek çok kimseye kolay kolay nasip olmayacak bir nimete erdim. Kıbrıs'ta savaşmaya gidiyorum. Ben öldükten sonra çoluğuma çocuğuma bakın."

Ben öldükten sonra çoluğuma çocuğuma bakın."

Mektubu yazmış, gitmiş. Yani şeref bilerek gidiyor.

Kâfir bu dinden korkmaz mı?

Ödü patlıyor.
Mektubu yazmış, gitmiş. Yani şeref bilerek gidiyor.

Kâfir bu dinden korkmaz mı?

Ödü patlıyor.
Müslümanlığı nerede görse hileyle hurdayla boğmaya çalışıyor.Müslümanlığı nerede görse hileyle hurdayla boğmaya çalışıyor. Çünkü müslümanın cihat ruhu ve ölümden korkmaması kadar onun "pes" dediği bir şey yok.

Çünkü müslümanın cihat ruhu ve ölümden korkmaması kadar onun "pes" dediği bir şey yok.

Başvekilleri Kur'ân-ı Kerîm'i eline almış, meclislerinde diyor ki;

Başvekilleri Kur'ân-ı Kerîm'i eline almış, meclislerinde diyor ki;

"Bu Kur'an bu müslümanların elinde oldukça onlara bir şey yapamazsınız."Bu Kur'an bu müslümanların elinde oldukça onlara bir şey yapamazsınız. Bundan uzaklaştırın. Bundan soğutun. Bunu öğrettirmeyin!"

Bunu öğrettiniz mi…

Bundan uzaklaştırın. Bundan soğutun. Bunu öğrettirmeyin!"

Bunu öğrettiniz mi…

İnnallâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü'l-cenneh.İnnallâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü'l-cenneh. "Allahu Teâlâ hazretleri cennet mukabilinde müslümanlardan canlarını ve mallarını satın aldı."

"Allahu Teâlâ hazretleri cennet mukabilinde müslümanlardan canlarını ve mallarını satın aldı."

Yani âyet-i kerîmeler, "Canınızı, malınızı verin; Allah yolunda çarpışın." diyor.

Yani âyet-i kerîmeler, "Canınızı, malınızı verin; Allah yolunda çarpışın." diyor.

Lâ yestevi'l-kâidûne mine'l-mü'minîne gayru uli'd-darariLâ yestevi'l-kâidûne mine'l-mü'minîne gayru uli'd-darari ve'l-mücâhidûne fî sebîlillâhi bi-emvâlihim ve enfüsihim.

ve'l-mücâhidûne fî sebîlillâhi bi-emvâlihim ve enfüsihim.

Allahu Teâlâ hazretleri, "Allah yolunda canlarıyla, mallarıyla çarpışan müslümanlar ileAllahu Teâlâ hazretleri, "Allah yolunda canlarıyla, mallarıyla çarpışan müslümanlar ile oturan müslümanlar bir olmaz." diyor. Allah yolunda şehit olan kimseler şehitliklerinden oturan müslümanlar bir olmaz." diyor. Allah yolunda şehit olan kimseler şehitliklerinden o kadar memnun olacaklar ki hiçbir kimse âhirete gittikten sonrao kadar memnun olacaklar ki hiçbir kimse âhirete gittikten sonra dünyaya gelmek istemeyeceği halde şehitler dünyaya gelmeyi isteyecekler.

Neden?

dünyaya gelmek istemeyeceği halde şehitler dünyaya gelmeyi isteyecekler.

Neden?

"Bir kere daha Allah yolunda şehit olalım." diye.

Hiç kimse istemeyecek.
"Bir kere daha Allah yolunda şehit olalım." diye.

Hiç kimse istemeyecek.
Âhiretin o nimetini gören bu dünyaya, şu çirkefe bakar mı?

Bakmaz.

Âhiretin o nimetini gören bu dünyaya, şu çirkefe bakar mı?

Bakmaz.

Şehitler isteyecek. "Bir daha gideyim de bir daha şehit olayım." diye...

Şehitler isteyecek. "Bir daha gideyim de bir daha şehit olayım." diye...

Bu hadîs-i şerîfleri, bu âyet-i kerîmeleri okuyan bir müslümanın karşısında kimse duramaz.Bu hadîs-i şerîfleri, bu âyet-i kerîmeleri okuyan bir müslümanın karşısında kimse duramaz. Bir tanesi ortalığa duman attırır.

Bir tanesi ortalığa duman attırır.

İşte Peygamber Efendimiz de böyle düşmana korku vermekle takviye olunmuş.İşte Peygamber Efendimiz de böyle düşmana korku vermekle takviye olunmuş. Allah yolunda gidenlere de Allah bu özelliği vermiştir. Allah yolunda gidenlere de Allah bu özelliği vermiştir. Allah bizi, O'nun yolundan ayrılmak zilletine düşürmesin.

Bizim çektiğimiz sıkıntı kendimizden.
Allah bizi, O'nun yolundan ayrılmak zilletine düşürmesin.

Bizim çektiğimiz sıkıntı kendimizden.
Biz Allah'ın yolundan ayrıldık da çektiğimiz ondan... Başka bir şeyden değil.Biz Allah'ın yolundan ayrıldık da çektiğimiz ondan... Başka bir şeyden değil. Allahu Teâlâ hazretleri bizim ecdadımıza bu toprakları nasip etmiş.Allahu Teâlâ hazretleri bizim ecdadımıza bu toprakları nasip etmiş. Bizanslıların iken şu İstanbul'u bize nasip etmiş.

Neden?

Bizanslıların iken şu İstanbul'u bize nasip etmiş.

Neden?

Ecdadımız burada sefa sürmeye gelmedi. Ecdadımız; "Boğazın manzarası çok güzel.Ecdadımız burada sefa sürmeye gelmedi. Ecdadımız; "Boğazın manzarası çok güzel. Havası güzel, çamlık, yeşillik, önünden şırıl şırıl boğaz akıyor.Havası güzel, çamlık, yeşillik, önünden şırıl şırıl boğaz akıyor. Çok güzel bir yer, gideyim de şurayı kazanayım, fethedeyim." diye gelmedi.Çok güzel bir yer, gideyim de şurayı kazanayım, fethedeyim." diye gelmedi. Buraya ölmeye geldi. Boynuna, başına kefenini sarıp geldi. Allah yolunda şehit olmaya geldi.

Buraya ölmeye geldi. Boynuna, başına kefenini sarıp geldi. Allah yolunda şehit olmaya geldi.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2