Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İmanın Olgunlaşması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şa'bân 1421 / 28.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Davranış Şekli, Üç Ses Vardır Ki Allah Meleklerine Bu Sesleri Övünür, Üç İnsan Allah'ın Himayesi Altındadır, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İmanın Olgunlaşması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şa'bân 1421 / 28.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Davranış Şekli, Üç Ses Vardır Ki Allah Meleklerine Bu Sesleri Övünür, Üç İnsan Allah'ın Himayesi Altındadır, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd. Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd.

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Selâsetün men künne fîhi yestekmilü îmânehû racülün lâ yehâfu fi'llâhi levmete lâim.Selâsetün men künne fîhi yestekmilü îmânehû racülün lâ yehâfu fi'llâhi levmete lâim. Ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ fi'd-dünyâ Ve lâ yürâî bi-şey'in min amelihî ve izâ urida aleyhi emrâni ehadühümâ fi'd-dünyâ ve'l-âharü li'l-âhireti ihtâre emre'l-âhireti ve'd-dünyâ. ve'l-âharü li'l-âhireti ihtâre emre'l-âhireti ve'd-dünyâ.

Sadaka Resûlullah, fi mâ kâl, ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah, fi mâ kâl, ev kemâ kâl.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Şu üç özellik, üç davranış şekli, üç hareket tarzı kimde varsa; kimin gönlünde,"Şu üç özellik, üç davranış şekli, üç hareket tarzı kimde varsa; kimin gönlünde, kafasında böyle hareket etme varsa -yestekmilü îmânehû- bu imanını olgunlaştırmış demektir." kafasında böyle hareket etme varsa -yestekmilü îmânehû- bu imanını olgunlaştırmış demektir."

"Bu duygulara, -şimdi söylenecek- bu fikirlere sahipse "Bu duygulara, -şimdi söylenecek- bu fikirlere sahipse o zaman bu imanını sağlamlaştırmış." demektir. o zaman bu imanını sağlamlaştırmış." demektir. "Bu adamın imanı kemale ermiş" demektir. "Bu adamın imanı kemale ermiş" demektir.

Birincisi; Racülün lâ yehâfü fi'llâhi levmete lâim. Birincisi;

Racülün lâ yehâfü fi'llâhi levmete lâim.
"Bir adam ki Allah yolunda kınayanın kınamasına aldırmıyor." "Bir adam ki Allah yolunda kınayanın kınamasına aldırmıyor."

Korkmuyor da yapması gereken neyse, dininin gereği ne ise onu yapıyorsa... Korkmuyor da yapması gereken neyse, dininin gereği ne ise onu yapıyorsa... Bir, bu. "Birisi kınıyor, birisi tenkit edecek, aman birisi ayıplar." filan demiyor. Bir, bu. "Birisi kınıyor, birisi tenkit edecek, aman birisi ayıplar." filan demiyor. "Allah bunu emretmiş, ben bunu yaparım, vız gelir." diyor, korkmuyor, aldırmıyor. "Allah bunu emretmiş, ben bunu yaparım, vız gelir." diyor, korkmuyor, aldırmıyor.

Vazifelerini yapmaktan, dinî hayatını yaşamaktan çekinmiyor.Vazifelerini yapmaktan, dinî hayatını yaşamaktan çekinmiyor. Çünkü bazıları çekiniyorlar. Mesela; "Evladım, kızım, başını ört." diyorsun. Çünkü bazıları çekiniyorlar.

Mesela;

"Evladım, kızım, başını ört." diyorsun.

Kız diyor ki; "Arkadaşlardan utanıyorum." Veya "Mantonu ört." diyorsun,Kız diyor ki;

"Arkadaşlardan utanıyorum."

Veya "Mantonu ört." diyorsun,
"Utanıyorum." diyor. "Utanıyorum." diyor.

Veya adama, çocuğa diyorsun ki; "Abdest al, namaz kıl." Veya adama, çocuğa diyorsun ki;

"Abdest al, namaz kıl."

"Utanıyorum." diyor. "Utanıyorum." diyor.

"Bu farz; bunda utanmak olur mu?" "Bu farz; bunda utanmak olur mu?"

"Şurada, şu çimenlerin üstünde namazı kılıverelim, bak yoksa kaçıracağız. "Şurada, şu çimenlerin üstünde namazı kılıverelim, bak yoksa kaçıracağız. Arabayı kenara çekelim, vakit geçiyor, şurada namazı kılalım." diyorsun. Arabayı kenara çekelim, vakit geçiyor, şurada namazı kılalım." diyorsun.

"Utanırım, herkes bize bakar." diyor. Bakarsa baksın! "Utanırım, herkes bize bakar." diyor.

Bakarsa baksın!

Eğer bir insan Allah'ın emrini yaparken, Eğer bir insan Allah'ın emrini yaparken, Allah yolunda bir hareket yaparken kınayanın kınamasına aldırmıyorsa, korkmuyorsa; Allah yolunda bir hareket yaparken kınayanın kınamasına aldırmıyorsa, korkmuyorsa; "Kınayan kınasın, beğenen beğensin, beğenmeyen beğenmesin, "Kınayan kınasın, beğenen beğensin, beğenmeyen beğenmesin, ben Allah'ın emrini yapıyorum." diye yapıyorsa bu, imanını olgunlaştırmış, demektir. ben Allah'ın emrini yapıyorum." diye yapıyorsa bu, imanını olgunlaştırmış, demektir.

Bunu ancak sağlam imanlılar yapabiliyor. Bunu ancak sağlam imanlılar yapabiliyor. İmanı sağlam olmadığı zaman utanır, sıkılır, yapmaz. İmanı sağlam olmadığı zaman utanır, sıkılır, yapmaz. Pek çok kimse böyle acayip bir mahcubiyet içindedir.Pek çok kimse böyle acayip bir mahcubiyet içindedir. Olmaması gerek. "Kur'an oku." diyorsun, "Utanıyorum." diyor. Olmaması gerek. "Kur'an oku." diyorsun, "Utanıyorum." diyor.

"Kur'an okumak sevap, niye utanıyorsun oğlum? Okusana. "Kur'an okumak sevap, niye utanıyorsun oğlum? Okusana. Eûzü besmele'yi çek, oku. Ne var?" Buna benzer şeyler. Eûzü besmele'yi çek, oku. Ne var?" Buna benzer şeyler.

Veya müslüman olduğunu söylemeye utanıyor. Doğruyu dosdoğru söyle. Veya müslüman olduğunu söylemeye utanıyor. Doğruyu dosdoğru söyle. Veyahut hakkı söylemeye utanıyor. "Ya, utanırım!" Veyahut hakkı söylemeye utanıyor.

"Ya, utanırım!"

"Ne utanıyorsun, bak adam yanlış konuşuyor. Kalk; "İslâm'da tesettür vardır." de."Ne utanıyorsun, bak adam yanlış konuşuyor. Kalk; "İslâm'da tesettür vardır." de. Sen davet edilmedin mi o toplantıya, seni çağırmışlar." "Atarlar, satarlar, sürerler!" Sen davet edilmedin mi o toplantıya, seni çağırmışlar."

"Atarlar, satarlar, sürerler!"

"Ne yaparlarsa yapsınlar!" Allah yolunda bir şey yapacağı zaman kınayanın kınamasından "Ne yaparlarsa yapsınlar!"

Allah yolunda bir şey yapacağı zaman kınayanın kınamasından
korkmuyorsa bir insan, tamam, "bunun imanı tam" demektir. korkmuyorsa bir insan, tamam, "bunun imanı tam" demektir.

İkincisi; Ve lâ yürâi bi-şey'in min amelihî. "Dîni vazifelerini yaparken riyakârlık, gösteriş yapmıyorsa." İkincisi;

Ve lâ yürâi bi-şey'in min amelihî. "Dîni vazifelerini yaparken riyakârlık, gösteriş yapmıyorsa."

"Reklam olsun." diye, "Beğenilsin." diye, "Alkışlansın." diye yapmıyorsa... "Reklam olsun." diye, "Beğenilsin." diye, "Alkışlansın." diye yapmıyorsa... Bir insan evinde namaz kılarken başka türlü kılıyor, hızlı hızlı; Bir insan evinde namaz kılarken başka türlü kılıyor, hızlı hızlı; camide kılarken usulüyle kılıyor. camide kılarken usulüyle kılıyor.

Neden? "Hacı baba kızar." diye korkuyor, "Hacı amca laf söyler." diye kılıyor. Neden?

"Hacı baba kızar." diye korkuyor, "Hacı amca laf söyler." diye kılıyor.
"Bu adamın, ihtiyarın dobra dobra hâli vardır. "Bu adamın, ihtiyarın dobra dobra hâli vardır. Şimdi ben orada hızlı kılarken "Evladım, ayıp değil mi ya sen akıllı, uslu, tahsilli insansın.Şimdi ben orada hızlı kılarken "Evladım, ayıp değil mi ya sen akıllı, uslu, tahsilli insansın. Böyle yapılır mı, senin gibi bir insan böyle yapar mı?" der,Böyle yapılır mı, senin gibi bir insan böyle yapar mı?" der, diye korkup güzel kılıyorsa ama evinde hızlı kılıyorsa işte bu bile mürâîliktir. diye korkup güzel kılıyorsa ama evinde hızlı kılıyorsa işte bu bile mürâîliktir. Çünkü o adamı hesaba katıyor. Veyahut beğenilmek, oy toplamak ya da gösteriş için yapıyorsa...Çünkü o adamı hesaba katıyor. Veyahut beğenilmek, oy toplamak ya da gösteriş için yapıyorsa... Ya da "Amma kıymetli adam!" desinler, diye yapıyorsa. Ya da "Amma kıymetli adam!" desinler, diye yapıyorsa.

O zaman ne oluyor? Allah rızası için yapmıyor, bir başka sebepten yapıyor, O zaman ne oluyor?

Allah rızası için yapmıyor, bir başka sebepten yapıyor,
gösteriş için yapıyor, mürâilik, riyakârlık için yapıyor, gösteriş için yapıyor, mürâilik, riyakârlık için yapıyor, "Nâmı yürüsün, şöhretlensin." diye yapıyor. "Nâmı yürüsün, şöhretlensin." diye yapıyor.

"Seçimlerde o bölgede girecek de ondan yapıyor hocam!" "Seçimlerde o bölgede girecek de ondan yapıyor hocam!"

"O zaman mürâîlik! Olmaz! Seçim yatırımı. Olmaz!" "O zaman mürâîlik! Olmaz! Seçim yatırımı. Olmaz!"

Allah rızası için yapacak, sırf Allah için yapacak. Allah rızası için yapacak, sırf Allah için yapacak. Mürâilik, gösteriş yapmayacak. Mürâilik, gösteriş yapmayacak.

Üçüncüsü: Bu üçüncüye de çok çok dikkat edin, çok mühim bir hadîs-i şerîf bu. Üçüncüsü:

Bu üçüncüye de çok çok dikkat edin, çok mühim bir hadîs-i şerîf bu.

Ve izâ urida aleyhi emren. "Önüne iki tane iş getirildiği zaman." Ve izâ urida aleyhi emren. "Önüne iki tane iş getirildiği zaman."

Allah tarafından karşısına iki tane iş getirildi, yol çatallaştı, bir sağ bir sol, çatallaştı yol. Allah tarafından karşısına iki tane iş getirildi, yol çatallaştı, bir sağ bir sol, çatallaştı yol.

Ehadühümâ fi'd-dünyâ. "Bbirisi o hayat için, bu dünya menfaati için." Ehadühümâ fi'd-dünyâ. "Bbirisi o hayat için, bu dünya menfaati için." Ve'l âherü. "Ötekisi âhiret hayatı için faydalı." İhtâre emre'l âhireh. Ve'l âherü. "Ötekisi âhiret hayatı için faydalı." İhtâre emre'l âhireh. "Âhiret hayatı için olan tarafı tercih ediyor." Ve'd-dünyâ. "Âhiret hayatı için olan tarafı tercih ediyor." Ve'd-dünyâ. "Dünya için olana âhiret için olanı tercih ediyor." "Dünya için olana âhiret için olanı tercih ediyor."

Adama diyorlar ki; "Kardeşim, sana teklif ediyorum bak, sen becerikli bir insansın, Adama diyorlar ki;

"Kardeşim, sana teklif ediyorum bak, sen becerikli bir insansın,
sanatkârsın, ustasın, akıllısın, bu işi biliyorsun. sanatkârsın, ustasın, akıllısın, bu işi biliyorsun. Şunu şöyle yaparsan şu kadar para, mevki, makam, mertebe var." Şunu şöyle yaparsan şu kadar para, mevki, makam, mertebe var."

Ama söyledikleri iş günah, haram. "İstemem, hayır." diyor. Ama söyledikleri iş günah, haram. "İstemem, hayır." diyor. Âhiret günahından korkuyor. Âhiret sevabını kaçırmaktan korkuyor, Âhiret günahından korkuyor. Âhiret sevabını kaçırmaktan korkuyor, dünya menfaatini tepebiliyor. dünya menfaatini tepebiliyor. İşte bunu imanı kuvvetlenmiştir. İşte bunu imanı kuvvetlenmiştir.

İbrahim aleyhisselam'ın vasfıdır bu. İbrahim aleyhisselam önüne yol çatallaştığı zaman; İbrahim aleyhisselam'ın vasfıdır bu. İbrahim aleyhisselam önüne yol çatallaştığı zaman; ya şöyle yapacağım, ya şöyle yapacağım. ya şöyle yapacağım, ya şöyle yapacağım. Ama şöyle yaparsam Allah sever, sevap olur da; şöyle yaparsam günah olur.Ama şöyle yaparsam Allah sever, sevap olur da; şöyle yaparsam günah olur. Daima Allah'ın seveceği tarafı tercih edermiş. Önüne ihtimaller belirdiği zaman. Daima Allah'ın seveceği tarafı tercih edermiş. Önüne ihtimaller belirdiği zaman. İhtimal, seçenek. Ya onu seçecek ya bunu seçecek; Allah için olanını seçiyor. İhtimal, seçenek. Ya onu seçecek ya bunu seçecek; Allah için olanını seçiyor.

Seçimde diyorlar ki; "Bak paranın yarısını kesiyoruz, şimdi veriyoruz; Seçimde diyorlar ki; "Bak paranın yarısını kesiyoruz, şimdi veriyoruz; oy verirsen öteki yarısını da alacaksın.oy verirsen öteki yarısını da alacaksın. Yapıştırırsın; ortası kesik para yapıştırıldı mı yine tam para olarak geçer.Yapıştırırsın; ortası kesik para yapıştırıldı mı yine tam para olarak geçer. Eğer şu tarafa verirsen paranın öbür yarısını da alacaksın." diyorlar. Eğer şu tarafa verirsen paranın öbür yarısını da alacaksın." diyorlar. Veya üçte birini, neyse bir tarafını kesiyor. Yapmışlar böyle.Veya üçte birini, neyse bir tarafını kesiyor. Yapmışlar böyle. Ben görmedim ama böyle olmuş. Ben görmedim ama böyle olmuş. Şimdi adam, ya bu para teklifi ile seçilecek adama bakıyor; sarhoş, ayyaş, hilekar. Şimdi adam, ya bu para teklifi ile seçilecek adama bakıyor; sarhoş, ayyaş, hilekar.

"Ya bu bakan olursa, milletvekili olursa hortumunu hazineye saldı mı bitirir, "Ya bu bakan olursa, milletvekili olursa hortumunu hazineye saldı mı bitirir, bu memlekete faydalı olmaz, zararlı olur. Bence şu adam daha faydalı.bu memlekete faydalı olmaz, zararlı olur. Bence şu adam daha faydalı. Bu dürüst, bu adam güzel hizmet eder. Vicdanım 'Bu adam hizmet eder.' diyor.Bu dürüst, bu adam güzel hizmet eder. Vicdanım 'Bu adam hizmet eder.' diyor. Menfaat de bu tarafı seçmek istiyor." O zaman ne yapması lazım? Menfaat de bu tarafı seçmek istiyor."

O zaman ne yapması lazım?

Daima âhiret için faydalı olanı, âhirette kendisine vebal getirmeyecek olan Daima âhiret için faydalı olanı, âhirette kendisine vebal getirmeyecek olan tarafı tercih etmesi lazım.tarafı tercih etmesi lazım. Böyle yapıyorsa imanı kuvvetlidir. İşini gösteriş için, riyakârlık için yapmıyorsa imanı tamdır. Böyle yapıyorsa imanı kuvvetlidir. İşini gösteriş için, riyakârlık için yapmıyorsa imanı tamdır.

Birincisi neydi? Kınayanın kınamasından korkmuyorsa imanı tamdır. Birincisi neydi?

Kınayanın kınamasından korkmuyorsa imanı tamdır.

Say bakalım üçünü... Kınayanın kınamasından korkmuyorsa, mürâîlik yapmıyorsa,Say bakalım üçünü...

Kınayanın kınamasından korkmuyorsa, mürâîlik yapmıyorsa,
önüne ihtimaller çıktığı zaman Allah rızasının olduğu tarafı tercih ediyorsa. önüne ihtimaller çıktığı zaman Allah rızasının olduğu tarafı tercih ediyorsa. İnsanın karşısına her zaman çıkar. İnsanın karşısına her zaman çıkar.

"Bak burada namaz kılıyorsun ama namaz kılarken komutan seni görürse "Bak burada namaz kılıyorsun ama namaz kılarken komutan seni görürse bu hafta izine çıkamazsın, bir hafta da hapis yatarsın." bu hafta izine çıkamazsın, bir hafta da hapis yatarsın."

"Allahu ekber!" Ne demek Allahu ekber? "Allahu ekber!"

Ne demek Allahu ekber?

"Allah en büyük" demek. "Ben Allah'ın emrini tutarım, komutan falan dinlemem." gibi."Allah en büyük" demek. "Ben Allah'ın emrini tutarım, komutan falan dinlemem." gibi. Hatırıma geliveren, duyduğum, hayatta karşılaştığım çeşitli misaller. Hatırıma geliveren, duyduğum, hayatta karşılaştığım çeşitli misaller.

Allah bizi kuvvetli müslüman eylesin, imanımızı tam eylesin. Bunlar imtihandır.Allah bizi kuvvetli müslüman eylesin, imanımızı tam eylesin. Bunlar imtihandır. Hayatta herkesin önüne her gün buna benzer şeyler gelir. Hayatta herkesin önüne her gün buna benzer şeyler gelir. Önüne para gelir, şöyle yapıverse o da olur. Ama haram! Önüne para gelir, şöyle yapıverse o da olur. Ama haram! Birisinin cüzdanını düşürdüğünü görür; düşürdü, gidiyor. Birisinin cüzdanını düşürdüğünü görür; düşürdü, gidiyor. Biraz daha sabretse, o gitse, cüzdanı alsa, onun içinde neler neler var. Biraz daha sabretse, o gitse, cüzdanı alsa, onun içinde neler neler var. Adamı görmedi, gitti. Koşuyor, alıyor; "Al, bunu sen düşürdün." diyor mesela, değil mi? Adamı görmedi, gitti. Koşuyor, alıyor; "Al, bunu sen düşürdün." diyor mesela, değil mi?

Allah her an karşımıza imtihan olsun diye böyle şeyler çıkarır. Allah her an karşımıza imtihan olsun diye böyle şeyler çıkarır. "Öyle mi yapacak böyle mi yapacak?" diye denemek için çıkarır. "Öyle mi yapacak böyle mi yapacak?" diye denemek için çıkarır.

Hangisini seçeceğiz? Allah'ın rızasını kazanacağımız tarafı seçeceğiz. Hangisini seçeceğiz?

Allah'ın rızasını kazanacağımız tarafı seçeceğiz.
Bunu eğer çoluk çocuğumuza öğretebilirsek kendimiz de benimseyebilirsek başarının anahtarı budur.Bunu eğer çoluk çocuğumuza öğretebilirsek kendimiz de benimseyebilirsek başarının anahtarı budur. Cenneti kazanmanın yolu budur. Bunu yapamazsak her seferinde mağlup oluruz. Cenneti kazanmanın yolu budur.

Bunu yapamazsak her seferinde mağlup oluruz.
Her seferinde şeytan bir bahane ile aldatır. "Bak, miden ağrıyor, oruç tutma. Her seferinde şeytan bir bahane ile aldatır. "Bak, miden ağrıyor, oruç tutma. Çocuğunu evlendirmedin hacca gitme. Pantolonun ütüsü bozulur, namaz kılma!" Çocuğunu evlendirmedin hacca gitme. Pantolonun ütüsü bozulur, namaz kılma!"

Denmiyor mu bunlar? Duymadık mı? Her zaman duyarız.Denmiyor mu bunlar? Duymadık mı?

Her zaman duyarız.
Her zaman buna benzer binlerce misal çıkar. Harama baksa bakacak, bakmıyor,Her zaman buna benzer binlerce misal çıkar. Harama baksa bakacak, bakmıyor, Allah "bakmayın" demiş. Her zaman gelir. Allahu Teâlâ hazretleri bize imtihanlarda yardım etsin.Allah "bakmayın" demiş. Her zaman gelir. Allahu Teâlâ hazretleri bize imtihanlarda yardım etsin. Başaranlardan eylesin. İkinci hadîs-i şerîf: Başaranlardan eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf:

Selâsetü asvâtin yübâhi'llâhü azze ve celle bihinne'l-melâikete el-ezânü Selâsetü asvâtin yübâhi'llâhü azze ve celle bihinne'l-melâikete el-ezânü ve't-tekbîrü fî sebîlillahi azze ve celle ve ref'u's-savti bi't-telbiye. ve't-tekbîrü fî sebîlillahi azze ve celle ve ref'u's-savti bi't-telbiye.

Cabir radıyallahu anh'ten Deylemî ve İbn Neccar rivayet etmişler. Cabir radıyallahu anh'ten Deylemî ve İbn Neccar rivayet etmişler.

Üç ses vardır ki pek aziz, sonsuz derecede azîz ve celîl olan Allah, Üç ses vardır ki pek aziz, sonsuz derecede azîz ve celîl olan Allah, meleklerine bu sesleri gösterip övünür, mübâhât eyler: meleklerine bu sesleri gösterip övünür, mübâhât eyler:

"Bak kullarıma, görüyor musunuz kullarımı?" diye, Allah kulları metheder. "Bak kullarıma, görüyor musunuz kullarımı?" diye, Allah kulları metheder.

Birincisi, el-ezân. Müezzin ezan okuyor; "Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber."Birincisi, el-ezân. Müezzin ezan okuyor; "Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber." Ezan sesini Allah sever, bu yüksek sesle bağırmayı Allah severEzan sesini Allah sever, bu yüksek sesle bağırmayı Allah sever ve o ezan sesiyle meleklerine gösterir: ve o ezan sesiyle meleklerine gösterir:

"Bak, şu kulumu görüyor musun, nasıl 'Allahu ekber' diyor? "Bak, şu kulumu görüyor musun, nasıl 'Allahu ekber' diyor? Bak görüyor musun nasıl hayyela's-salah diyor? İnsanları namaza çağırıyor. Bak görüyor musun nasıl hayyela's-salah diyor? İnsanları namaza çağırıyor. Görüyor musun bak sabahleyin es-salâtü hayrun mine'n-nevm diyor." diye ezanı sever. Görüyor musun bak sabahleyin es-salâtü hayrun mine'n-nevm diyor." diye ezanı sever.

Ezanın sesini ve ezanı okuyanı Allah sever ve meleklerine metheder, övünür. Ezanın sesini ve ezanı okuyanı Allah sever ve meleklerine metheder, övünür.

Bak, melekler ne demişlerdi? İnni câilün fi'l-ardi halîfe. Bak, melekler ne demişlerdi?

İnni câilün fi'l-ardi halîfe.
"Ben yeryüzünde insanoğlunu yaratacağım." deyince melekler ne demişlerdi? "Ben yeryüzünde insanoğlunu yaratacağım." deyince melekler ne demişlerdi?

E tec'alü fîhâ men yüfsidü fîhâ ve yesfikü'd-dimâ'. E tec'alü fîhâ men yüfsidü fîhâ ve yesfikü'd-dimâ'. "Orayı berbat eden, fesat çıkaran, bozan ve kanlar döken mahlukları mı"Orayı berbat eden, fesat çıkaran, bozan ve kanlar döken mahlukları mı yaratacaksın yâ Rabbi!" demişler. yaratacaksın yâ Rabbi!" demişler.

Onun için Allah; "bak bu kulum" diye, meleklere ondan gösteriyor olabilir,Onun için Allah; "bak bu kulum" diye, meleklere ondan gösteriyor olabilir, ondan methediyor olabilir. ondan methediyor olabilir. Bak siz, kullar için insanları yaratacağım zaman "kan dökücü onlar, fitne fesat çıkarıcı, Bak siz, kullar için insanları yaratacağım zaman "kan dökücü onlar, fitne fesat çıkarıcı, ortalığı berbat edici, tarumar edici" dediniz. "Bak, ezan okuyor, gördün mü? ortalığı berbat edici, tarumar edici" dediniz. "Bak, ezan okuyor, gördün mü? 'Allahu Ekber' diyor." diye metheder, över, övünür; bir. 'Allahu Ekber' diyor." diye metheder, över, övünür; bir.

İkincisi: Ref'u's-savti ve't-tekbîrü fî sebîlillâh. "Allah yolunda tekbir getirmek." İkincisi:

Ref'u's-savti ve't-tekbîrü fî sebîlillâh. "Allah yolunda tekbir getirmek."

Tabi bu Allah yolunda sözünden savaşta gibi mâna çıkıyor biraz.Tabi bu Allah yolunda sözünden savaşta gibi mâna çıkıyor biraz. Çünkü eskiden dedelerimiz çarpışırken "Allahu Ekber, Allahu Ekber" diye diye çarpışıyorlar,Çünkü eskiden dedelerimiz çarpışırken "Allahu Ekber, Allahu Ekber" diye diye çarpışıyorlar, Allah için çarpışıyorlar. "Allah en büyüktür!" diye Allah için çarpışıyorlar. "Allah en büyüktür!" diye düşmana "Allah Allah" derlerdi, savaşta; "Allahu Ekber, Allahu Ekber" derlerdi. düşmana "Allah Allah" derlerdi, savaşta; "Allahu Ekber, Allahu Ekber" derlerdi.

Bunu da sever. "Bak kullarım; 'Allahu Ekber' diyorlar; mallarını, Bunu da sever. "Bak kullarım; 'Allahu Ekber' diyorlar; mallarını, canlarını bu konuda feda etmeye hazırlar, bak!canlarını bu konuda feda etmeye hazırlar, bak! En tehlikeli işe nasıl girişiyorlar?" da olabilir, Allah yolunda, En tehlikeli işe nasıl girişiyorlar?" da olabilir, Allah yolunda, fî sebilillah her zaman söylenen tekbir de olabilir. fî sebilillah her zaman söylenen tekbir de olabilir. Ama ben sanki savaş kast ediliyor gibi sezinliyorum. Tekbiri sever Allah. Ama ben sanki savaş kast ediliyor gibi sezinliyorum.

Tekbiri sever Allah.

Tekbir bazen ne zaman oluyor? Tekbir bazen ne zaman oluyor?

Mesela kurban bayramında, arefe gününden üçüncü günün ikindisine kadar tekbirler var. Mesela kurban bayramında, arefe gününden üçüncü günün ikindisine kadar tekbirler var. Namazda es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, Namazda es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah deyince yüksek sesle tekbir getiriyoruz.es-selâmü aleyküm ve rahmetullah deyince yüksek sesle tekbir getiriyoruz. Sonra bayramda bayram tekbirleri var. İşte buna benzer vesilelerle Sonra bayramda bayram tekbirleri var. İşte buna benzer vesilelerle "Allahu Ekber" demek mânasına da olabilir."Allahu Ekber" demek mânasına da olabilir. Tabi savaşta iş çok daha anlam kazanıyor. Tabi savaşta iş çok daha anlam kazanıyor.

Bir de hoşuma gidiyor. İslâm'da alkış yok. Bir de hoşuma gidiyor. İslâm'da alkış yok.

Bir şeyi beğendiği zaman sahabe-i kirâm ne yaparlarmış? Bir şeyi beğendiği zaman sahabe-i kirâm ne yaparlarmış?

"Allahu Ekber" derlermiş. O alkış Batı'dan gelme bir âdet. "Allahu Ekber" demek var. "Allahu Ekber" derlermiş. O alkış Batı'dan gelme bir âdet. "Allahu Ekber" demek var.

Mesela Ve'd-duhâ sûresi inince dinlediler, çok beğendiler, "Allahu Ekber" dediler. Mesela Ve'd-duhâ sûresi inince dinlediler, çok beğendiler, "Allahu Ekber" dediler. Ondan dolayı biz hatim indirirken okuduğumuz zaman Ve'd-duhâ'dan aşağıya gelince Ondan dolayı biz hatim indirirken okuduğumuz zaman Ve'd-duhâ'dan aşağıya gelince Allahu Ekber Allahu Ekber, lâ ilahe illallahu vallâhu ekber, Allahu Ekber ve lillâhi'l-hamd diyoruz. Allahu Ekber Allahu Ekber, lâ ilahe illallahu vallâhu ekber, Allahu Ekber ve lillâhi'l-hamd diyoruz.

Tekbir çok büyük bir söz. "Allahu ekber!" Bir şey daha hatırlatayım. Tekbir çok büyük bir söz. "Allahu ekber!"

Bir şey daha hatırlatayım.
Yeni yeni modalandı. Sporcular için, sanatçılar için... Sporcu değil idmancılar için. Yeni yeni modalandı. Sporcular için, sanatçılar için... Sporcu değil idmancılar için. Şarkıcılar, türkücüler için, hünerliler için bilmem ne, "en büyük şu" diyorlar. Şarkıcılar, türkücüler için, hünerliler için bilmem ne, "en büyük şu" diyorlar. "en büyük bilmem ne" diye, bağırıyorlar, çağırıyorlar, o tarzda ifade ediyorlar. "en büyük bilmem ne" diye, bağırıyorlar, çağırıyorlar, o tarzda ifade ediyorlar.

En büyük Allah'tır, Allahu ekber. Başka kimseler için "en büyük" olur mu?En büyük Allah'tır, Allahu ekber. Başka kimseler için "en büyük" olur mu? Ben o kullanış tarzını çok garipsiyorum. "En büyük Zeki Müren, Ben o kullanış tarzını çok garipsiyorum.

"En büyük Zeki Müren,
en büyük Muazzez Abacı, en büyük gol kralı Metin!" en büyük Muazzez Abacı, en büyük gol kralı Metin!"

İslâmî edebe uygun görmüyorum. En büyük Allah, bitti! "En büyük Özal!" İslâmî edebe uygun görmüyorum. En büyük Allah, bitti!

"En büyük Özal!"

Olmadı ama. Bak şimdi ne Özal kaldı ne eserleri kaldı. Gelip geçiyor. Olmadı ama. Bak şimdi ne Özal kaldı ne eserleri kaldı. Gelip geçiyor.

Faniler en büyük olur mu? En büyük Allah. Allahu Ekber! Faniler en büyük olur mu?

En büyük Allah. Allahu Ekber!

Üçüncü ses: Ve ref'u's-savti bi't-telbiye. Üçüncü ses:

Ve ref'u's-savti bi't-telbiye.
"Hacı'nın hacca giderken ihramlandıktan sonra sık sık söylediği telbiye." "Hacı'nın hacca giderken ihramlandıktan sonra sık sık söylediği telbiye."

Nasıldı? Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, Nasıldı?

Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,
inne'l-hamde, ve'n-ni'mete, leke ve'l-mülk lâ şerîke lek. inne'l-hamde, ve'n-ni'mete, leke ve'l-mülk lâ şerîke lek.

Tepelere çıktıkça, vadilere indikçe, başka müslüman topluluklarlaTepelere çıktıkça, vadilere indikçe, başka müslüman topluluklarla yolda karşılaştıkça tekbir getirecek. yolda karşılaştıkça tekbir getirecek. Çok, çok derin anlamı var: "Yâ Rabbi! Sen emrettin de emrini tuttum, geliyorum,Çok, çok derin anlamı var:

"Yâ Rabbi! Sen emrettin de emrini tuttum, geliyorum,
emrine uyarak geliyorum, buyur yâ Rabbi!" diye gitmiş oluyor, lebbeyk o mânaya geliyor. emrine uyarak geliyorum, buyur yâ Rabbi!" diye gitmiş oluyor, lebbeyk o mânaya geliyor.

Araplarda, günlük hayatta da birisini çağırırsan " derler. Araplarda, günlük hayatta da birisini çağırırsan " derler.

ne demek, Arapçada? Lebbeyk; "Buyur, geliyorum, kat kat hizmetinde olacağım, hazırım."ne demek, Arapçada?

Lebbeyk; "Buyur, geliyorum, kat kat hizmetinde olacağım, hazırım."
mânasına, bunu kullanırlar. mânasına, bunu kullanırlar.

Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. "Ey Rabbim, buyur, emrindeyim. Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. "Ey Rabbim, buyur, emrindeyim. Kat kat, tekrar tekrar emrindeyim." Hani "Tekrar tekrar teşekkür ederim." der gibi;Kat kat, tekrar tekrar emrindeyim."

Hani "Tekrar tekrar teşekkür ederim." der gibi;
"Tekrar tekrar emrindeyim yâ Rabbi!" demiş oluyoruz. "Tekrar tekrar emrindeyim yâ Rabbi!" demiş oluyoruz.

"Lebbeyk" çekerek hacının gitmesi çok, çok anlamlı, çok duygulandırıcı, gözleri yaşartıcı bir şey;"Lebbeyk" çekerek hacının gitmesi çok, çok anlamlı, çok duygulandırıcı, gözleri yaşartıcı bir şey; Allah'ın da meleklerine göstermesi; "Bak, görüyor musun? Allah'ın da meleklerine göstermesi; "Bak, görüyor musun? Ey meleğim, görüyor musun? Ey melâikem, meleklerim, görüyor musunuz?Ey meleğim, görüyor musun? Ey melâikem, meleklerim, görüyor musunuz? Bak, nasıl memleketlerini terk ettiler, elbiselerini, rütbelerini çıkardılar, ihramlara büründüler, Bak, nasıl memleketlerini terk ettiler, elbiselerini, rütbelerini çıkardılar, ihramlara büründüler, baş açık, yalın ayak, tozlu yollarda, güneşin altında... baş açık, yalın ayak, tozlu yollarda, güneşin altında... Nasıl "lebbeyk allahümme lebbeyk" diye diye gidiyorlar, görüyor musunuz?" diye över, övünür, Nasıl "lebbeyk allahümme lebbeyk" diye diye gidiyorlar, görüyor musunuz?" diye över, övünür, o kimseleri metheder.o kimseleri metheder. Hacılara nasip olan bir şey. Hacılara nasip olan bir şey.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf. Bu da bundan önceki okuduğum hadîs-i şerîfe bağlanacak. Bu da bundan önceki okuduğum hadîs-i şerîfe bağlanacak.

Selâsetün fî damâni'llâhi azze ve celle, racülün harece ilâ mescidin min Selâsetün fî damâni'llâhi azze ve celle, racülün harece ilâ mescidin min mesâcidi'llâh ve recülün harece ğâziyen fî sebîlillâh mesâcidi'llâh ve recülün harece ğâziyen fî sebîlillâh ve recülün harece hâccâ. ve recülün harece hâccâ.

Hulvânî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Hulvânî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Selâsetün fî damânillah azze ve celle. Daman herhalde üstün olacak. Selâsetün fî damânillah azze ve celle.

Daman herhalde üstün olacak.

"Üç insan Aziz ve Celîl olan Allah'ın himayesi, koruması altındadır." "Üç insan Aziz ve Celîl olan Allah'ın himayesi, koruması altındadır."

Allah korur, sahip çıkar, hıfz u himâye eder, vikâye eder, korur. Allah korur, sahip çıkar, hıfz u himâye eder, vikâye eder, korur. Daman; "teminat" mânasına, koruma mânasına. Daman; "teminat" mânasına, koruma mânasına. "Garanti İtalyancadan geldiği için "garanti" dememek için bu lafları söylüyorum,. "Garanti İtalyancadan geldiği için "garanti" dememek için bu lafları söylüyorum,.

Bir; Racülün harece ilâ mescidin min mesâcidi'llâh.Bir;

Racülün harece ilâ mescidin min mesâcidi'llâh.
"'Allah'ın mescitlerinden bir mescidine varayım da namaz kılayım, ibadetimi yapayım.' diye "'Allah'ın mescitlerinden bir mescidine varayım da namaz kılayım, ibadetimi yapayım.' diye çıkan kimse Cenâb-ı Hakk'ın teminatı altındadır." çıkan kimse Cenâb-ı Hakk'ın teminatı altındadır."

Cenâb-ı Hak onu mutlaka taltif edecek, mükâfâtlandıracak.Cenâb-ı Hak onu mutlaka taltif edecek, mükâfâtlandıracak. Garantili, şek ve şüphe yok! Koruyacak ya da mükâfatlandıracak;Garantili, şek ve şüphe yok! Koruyacak ya da mükâfatlandıracak; Bu işin garantisi var. Mutlaka kâr var, ziyan bahis konusu değil.Bu işin garantisi var. Mutlaka kâr var, ziyan bahis konusu değil. Mutlaka kazançlı çıkacak, bir. Allah'ın mescitlerinden herhangi biri... Mutlaka kazançlı çıkacak, bir.

Allah'ın mescitlerinden herhangi biri...

Siz mesela arabaya atladınız Hallen'den Fredeng'e geldiniz. Siz mesela arabaya atladınız Hallen'den Fredeng'e geldiniz. Siz de buna dahilsiniz, biz de. Fredeng'in bir sokağından çıktık, öbür sokağına geldik. Siz de buna dahilsiniz, biz de. Fredeng'in bir sokağından çıktık, öbür sokağına geldik. Allah'ın mescitlerinden herhangi birisi.Allah'ın mescitlerinden herhangi birisi. Ama daha önemli olan yerlere mesela Peygamber Efendimiz'in mescidine giderse, Ama daha önemli olan yerlere mesela Peygamber Efendimiz'in mescidine giderse, mesela Kudüs-ü Şerîf'e giderse, Mescid-i Aksâ'ya giderse...mesela Kudüs-ü Şerîf'e giderse, Mescid-i Aksâ'ya giderse... Öyle demiyor, herhangi bir mescide. Namaz kılacak ya. Öyle demiyor, herhangi bir mescide. Namaz kılacak ya.

Rabbü'l-âlemîn, Tebâreke ve Teâlâ niye mescidleri bu kadar mükafatlandırmış? Rabbü'l-âlemîn, Tebâreke ve Teâlâ niye mescidleri bu kadar mükafatlandırmış?

"Mü'minler muhabbet etsin, ahbap olsun, karşı karşıya gelsinler, "Mü'minler muhabbet etsin, ahbap olsun, karşı karşıya gelsinler, birbirlerinin yüzlerini görsünler, toplansınlar, toplanıp konuşsunlar." diye. birbirlerinin yüzlerini görsünler, toplansınlar, toplanıp konuşsunlar." diye.

"Şu ihtiyacımız var, şunu görelim. Şu sıkıntımız var, şunu halledelim." desinler diye. "Şu ihtiyacımız var, şunu görelim. Şu sıkıntımız var, şunu halledelim." desinler diye. İnsanoğlu gıda kadar, hava kadar, su kadar, güneş kadar, arkadaşa ve sevgiye muhtaçtır. İnsanoğlu gıda kadar, hava kadar, su kadar, güneş kadar, arkadaşa ve sevgiye muhtaçtır.

Doktorlar bilir, deney de yapılmış. Aynı günde doğan çocuklar üzerinde deney yapmışlar. Doktorlar bilir, deney de yapılmış. Aynı günde doğan çocuklar üzerinde deney yapmışlar. Çocukların on tanesini şu tarafa on tanesini bu tarafa ayırmışlar. Çocukların on tanesini şu tarafa on tanesini bu tarafa ayırmışlar. Kiloları aynı on tane çocuk... Bu işi Amerika'da büyük bir yerde yapmışlar. Kiloları aynı on tane çocuk... Bu işi Amerika'da büyük bir yerde yapmışlar. Hepsine ağırlık ölçüsü aynı miktarda aynı mamadan, sudan vermişler.Hepsine ağırlık ölçüsü aynı miktarda aynı mamadan, sudan vermişler. Aynı bakım, hiç farkı yok, gıdaları, suları aynı. Her şeyleri aynı; yalnız bakıcılara demişler ki;Aynı bakım, hiç farkı yok, gıdaları, suları aynı.

Her şeyleri aynı; yalnız bakıcılara demişler ki;
"Bu on tane çocuğu seveceksiniz, okşayacaksınız." "Bu on tane çocuğu seveceksiniz, okşayacaksınız."

"Seni maskara seni, şeker misin sen, lokum musun? A benim canım..." "Seni maskara seni, şeker misin sen, lokum musun? A benim canım..."

Çocuğa sevgi gösterisi yapılıyor. Öteki çocuklara bakacak bakıcılara da demişler ki;Çocuğa sevgi gösterisi yapılıyor.

Öteki çocuklara bakacak bakıcılara da demişler ki;
"Çocukları sevmek yok; deney yapıyoruz." "Çocukları sevmek yok; deney yapıyoruz." Sen içinden seversin belki ama herhangi bir sevgi tezahürü yok.Sen içinden seversin belki ama herhangi bir sevgi tezahürü yok. Robot gibi, makine gibi gireceksin, mamasını vereceksin, altını temizleyeceksin, Robot gibi, makine gibi gireceksin, mamasını vereceksin, altını temizleyeceksin, yıkayacaksın o kadar. Sevgi yok.yıkayacaksın o kadar. Sevgi yok. Sadece bakım. Bakımları aynı. Birisi sevgili bakım, birisi sevgi olmadan bakım. Sadece bakım. Bakımları aynı. Birisi sevgili bakım, birisi sevgi olmadan bakım.

Birkaç ay içinde sevgi ile bakılan çocukların daha büyük gelişme gösterdiğini tespit etmişler. Birkaç ay içinde sevgi ile bakılan çocukların daha büyük gelişme gösterdiğini tespit etmişler.

Neden? Bebeklerin de, büyüklerin de sevgiye gıda kadar ihtiyacı vardır.Neden?

Bebeklerin de, büyüklerin de sevgiye gıda kadar ihtiyacı vardır.
Sevgiye, sevilmeye, sevince, gıdadan büyük ihtiyacı vardır.Sevgiye, sevilmeye, sevince, gıdadan büyük ihtiyacı vardır. Ve sevgisizlik insanı hasta eder; hem geliştirmez, hem de nefrete uğramak, Ve sevgisizlik insanı hasta eder; hem geliştirmez, hem de nefrete uğramak, sevilmemek insanı hasta eder; ruh hastası olur insan. sevilmemek insanı hasta eder; ruh hastası olur insan.

Sevgiyi öğrenememiş insanlar büyüdükleri zaman topluma bela olur. Sevgiyi öğrenememiş insanlar büyüdükleri zaman topluma bela olur. En büyük gangsterler, haydutlar, katiller, sadistler sevgisiz büyüyenlerden ortaya çıkar. En büyük gangsterler, haydutlar, katiller, sadistler sevgisiz büyüyenlerden ortaya çıkar.

Adam mermileri almış, silahları almış, su deposunun üstüne çıkmış,Adam mermileri almış, silahları almış, su deposunun üstüne çıkmış, dürbünlü tabancayla nişan alıyor.dürbünlü tabancayla nişan alıyor. İşlek yoldan geçen arabalara ateş ediyor. Araba kurşunu yiyince şoför hâkimiyeti kaybediyor, İşlek yoldan geçen arabalara ateş ediyor. Araba kurşunu yiyince şoför hâkimiyeti kaybediyor, paldır küldür paldır küldür ortalık karışıyor, düşüyor.paldır küldür paldır küldür ortalık karışıyor, düşüyor. Bu buradan gülüyor. İkinciye ateş ediyor, üçüncüye ateş ediyor.Bu buradan gülüyor. İkinciye ateş ediyor, üçüncüye ateş ediyor. Amerika'da böyle bir şey oldu. Neden yapıyorsun bunu?Amerika'da böyle bir şey oldu.

Neden yapıyorsun bunu?
Orada adam ölüyor, araba parçalanıyor, sadist! "Sadist" ne demek? Orada adam ölüyor, araba parçalanıyor, sadist!

"Sadist" ne demek?

"Birisinin ızdırap çekmesinden zevk alan" demek. Güya ruh hastası! "Birisinin ızdırap çekmesinden zevk alan" demek. Güya ruh hastası! Bir hınç duyuyor, kin duyuyor. O kinini önüne gelenden çıkarıyor. Bir hınç duyuyor, kin duyuyor. O kinini önüne gelenden çıkarıyor. Asıl suçludan çıkarmıyor, önüne gelenden çıkarıyor. Çarpık rûhî gelişme. Asıl suçludan çıkarmıyor, önüne gelenden çıkarıyor. Çarpık rûhî gelişme.

Neden? Sevgisizlikten. Biz neden camiye geliyoruz? Neden?

Sevgisizlikten.

Biz neden camiye geliyoruz?

"Müslümanlar birbirlerini tanısın." diye."Müslümanlar birbirlerini tanısın." diye. Çünkü kardeş; birbirlerini sevsinler, birbirleriyle yardımlaşsınlar.Çünkü kardeş; birbirlerini sevsinler, birbirleriyle yardımlaşsınlar. Ve insanoğlu yardımlaşan bir yaratıktır, yardımlaşmaya muhtaçtır.Ve insanoğlu yardımlaşan bir yaratıktır, yardımlaşmaya muhtaçtır. Toplum hayatı yardımlaşmayı gerektirir. Toplum hayatı yardımlaşmayı gerektirir.

Ben bu meshleri kendim yapmadım; bunu meshçi yaptı. Ben bu meshleri kendim yapmadım; bunu meshçi yaptı. Bu cübbeyi de kendim yapmadım; bunu da terzi yaptı. Bu cübbeyi de kendim yapmadım; bunu da terzi yaptı. Bu giyimi de ben yapmadım; bunu da makineler dokudu.Bu giyimi de ben yapmadım; bunu da makineler dokudu. Bu kullandığım aleti de... Nasıl olduğunu ben hiç bilmem bile, birisi yapmış, kullanıyorum. Bu kullandığım aleti de... Nasıl olduğunu ben hiç bilmem bile, birisi yapmış, kullanıyorum.

Ben topluma bir şey veriyorum, herkes topluma bir şey veriyor; böylece toplum içinde yaşıyoruz. Ben topluma bir şey veriyorum, herkes topluma bir şey veriyor; böylece toplum içinde yaşıyoruz.

İnsanoğlu toplumsal bir varlıktır. Bazı karıncalar da böyle; yuvalar kuruyorlar. İnsanoğlu toplumsal bir varlıktır. Bazı karıncalar da böyle; yuvalar kuruyorlar. Yüz binlerce karınca, insanların hayret ettiği. muhteşem yuvalar kuruyorlar. Yüz binlerce karınca, insanların hayret ettiği. muhteşem yuvalar kuruyorlar. Arılar da öyle; son derece muntazam çalışıyorlar, itaatli çalışıyorlar. Arılar da öyle; son derece muntazam çalışıyorlar, itaatli çalışıyorlar.

Ama insanlar harika. İşte İslâm, insanoğlunun hem dünya saadetini hem âhiret saadetini,Ama insanlar harika. İşte İslâm, insanoğlunun hem dünya saadetini hem âhiret saadetini, ikisini birden sağlamak için insanların birbirlerini sevmesini istiyorikisini birden sağlamak için insanların birbirlerini sevmesini istiyor ve sevginin her türlü levâzımatını da emrediyor. ve sevginin her türlü levâzımatını da emrediyor.

Mescide gitmezse başkalarını görmezse nasıl arkadaş olacak, nasıl muhabbet edecek? Olmaz! Mescide gitmezse başkalarını görmezse nasıl arkadaş olacak, nasıl muhabbet edecek?

Olmaz!

Onun için camide kılınan namaza, evde kılınan namazdan yirmi yedi kat daha fazla sevap veriyor.Onun için camide kılınan namaza, evde kılınan namazdan yirmi yedi kat daha fazla sevap veriyor. Yirmi yedi tane kılmış gibi, yirmi yedi kat... Yirmi yedi tane kılmış gibi, yirmi yedi kat...

Sen ay sonunda maaşını almaya gittiğin zaman o aylık maaşını almak mı istersin,Sen ay sonunda maaşını almaya gittiğin zaman o aylık maaşını almak mı istersin, yirmi yedi kat fazlasını mı almak istersin? yirmi yedi kat fazlasını mı almak istersin?

"Hocam lafı mı olur; yüzde elli zam olsa bile razıyım." dersiniz."Hocam lafı mı olur; yüzde elli zam olsa bile razıyım." dersiniz. "Yüzde yirmi beş, yüzde on zam olsa bile razıyım." dersiniz. Lafını bile duyunca yüzünüz gülüyor."Yüzde yirmi beş, yüzde on zam olsa bile razıyım." dersiniz. Lafını bile duyunca yüzünüz gülüyor. "Vergileri kesmese bile razıyım." dersiniz. Ama Cenâb-ı Hak mescitte kılınan namaza,"Vergileri kesmese bile razıyım." dersiniz.

Ama Cenâb-ı Hak mescitte kılınan namaza,
evde kılınan namazdan yirmi yedi kat fazla veriyor.evde kılınan namazdan yirmi yedi kat fazla veriyor. Cuma namazı kılınan camide elli kat sevap veriyor.Cuma namazı kılınan camide elli kat sevap veriyor. Sarıkla kılınırsa yetmiş kat sevap veriyor. Dişleri fırçalarsa yetmiş kat sevap veriyor;Sarıkla kılınırsa yetmiş kat sevap veriyor. Dişleri fırçalarsa yetmiş kat sevap veriyor; "Temizlik olsun." diye, "Ağzı kokmasın." diye, "Pırıl pırıl olsun." diye."Temizlik olsun." diye, "Ağzı kokmasın." diye, "Pırıl pırıl olsun." diye. 1400 yıl önce. Macunlar çıktığı, diş fırçaları icat olduğu zaman değil... 1400 yıl önce. Macunlar çıktığı, diş fırçaları icat olduğu zaman değil...

O zaman macun da yoktu, fırça da yoktu, dişlerini nasıl temizliyorlardı? O zaman macun da yoktu, fırça da yoktu, dişlerini nasıl temizliyorlardı?

Çok ilginç, ağaç dallarını kesiyorlardı, ağaç dallarının lifleriyle dişlerini fırçalıyorlardı. Çok ilginç, ağaç dallarını kesiyorlardı, ağaç dallarının lifleriyle dişlerini fırçalıyorlardı. Hem de kullandıkları misvak ağacı mikropları öldürücü özellikte,Hem de kullandıkları misvak ağacı mikropları öldürücü özellikte, küçük canlı varlıkları öldürücü özellikte. Antiseptik, ağzı temizliyor. küçük canlı varlıkları öldürücü özellikte. Antiseptik, ağzı temizliyor.

"Ağzı temizleyicidir ve Allah'ın rızasını kazandırıcıdır." diye bildiriyor, Peygamber Efendimiz. "Ağzı temizleyicidir ve Allah'ın rızasını kazandırıcıdır." diye bildiriyor, Peygamber Efendimiz.

"Benim yanıma ağzınız kokarak gelmeyin." buyuruyor. "Benim yanıma ağzınız kokarak gelmeyin." buyuruyor.

Abdest alıp üç defa ağzımızı çalkalıyoruz, temizliyoruz. Burnumuzu, elimizi, ayağımızı yıkıyoruz. Abdest alıp üç defa ağzımızı çalkalıyoruz, temizliyoruz. Burnumuzu, elimizi, ayağımızı yıkıyoruz. İslâm güzel bir şeyi yaptırmak için bütün temel şeyleri mükâfâtlandırıyor. İslâm güzel bir şeyi yaptırmak için bütün temel şeyleri mükâfâtlandırıyor. Müslüman camiye geldi mi arkasından çok faydalar gelir. Müslüman camiye geldi mi arkasından çok faydalar gelir.

Onun için camiye gelmek çok sevap. Hatta camiye gelmeyen,Onun için camiye gelmek çok sevap. Hatta camiye gelmeyen, şimdi burada iki yüz elli kron ceza yiyor, değil mi? şimdi burada iki yüz elli kron ceza yiyor, değil mi?

Hesap da tutmuyorum da neyse, herkes kendi hesabını kendisi tutsun, Hesap da tutmuyorum da neyse, herkes kendi hesabını kendisi tutsun, medenî medenî gelsin, cezasını versin bakalım. medenî medenî gelsin, cezasını versin bakalım.

İkincisi: Ve racülün harece ğâziyen fî sebîlillâh. İkincisi:

Ve racülün harece ğâziyen fî sebîlillâh.
"Allah yolunda gazaya çıkan kimseye de Allah mükâfâtı kesin olarak verir." "Allah yolunda gazaya çıkan kimseye de Allah mükâfâtı kesin olarak verir."

O da Allah'ın teminatı altındadır; Allah yolunda gaza eden mutlaka kârda olacak. O da Allah'ın teminatı altındadır; Allah yolunda gaza eden mutlaka kârda olacak.

"Çarpışmadan döndüler." "Olabilir. Çarpışmadan dönse bile sevaptır." "Çarpışmadan döndüler."

"Olabilir. Çarpışmadan dönse bile sevaptır."

Allah yolunda savaşmak çok önemli. Tabi savaşmak için de savaşmanın araçlarını gereçlerini, Allah yolunda savaşmak çok önemli. Tabi savaşmak için de savaşmanın araçlarını gereçlerini, teşkilatını kurmak lazım. Müslümanlar leb demeden leblebiyi anlamalı. teşkilatını kurmak lazım. Müslümanlar leb demeden leblebiyi anlamalı.

Araçsız gereçsiz savaş olur mu? Olur ama pırasa doğrar gibi doğrarlar insanı. Araçsız gereçsiz savaş olur mu?

Olur ama pırasa doğrar gibi doğrarlar insanı.
Olur ama öyle olur, olur ama olmaz. Taşla, sopayla olmaz. Olur ama öyle olur, olur ama olmaz. Taşla, sopayla olmaz.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki; Ve eiddû lehüm me'steta'tüm min kuvve.Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

Ve eiddû lehüm me'steta'tüm min kuvve.
"Din düşmanlarına gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın." "Din düşmanlarına gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın."

Herkes teşkilat kuruyor; CIA, Mossad, Intelligence Service, FBI, KGB vesaire vesaire. Herkes teşkilat kuruyor; CIA, Mossad, Intelligence Service, FBI, KGB vesaire vesaire. Kendi milli menfaatlerini sağlamak ve elde etmek için veyahut kendisini savunmak için herkes harıl harıl teşkilat kuruyor. Kendi milli menfaatlerini sağlamak ve elde etmek için veyahut kendisini savunmak için herkes harıl harıl teşkilat kuruyor.

Müslümanlar? Müslümanların bir şeyi yok; birliği yok, beraberliği yok. Müslümanlar?

Müslümanların bir şeyi yok; birliği yok, beraberliği yok.
Başlarına getirdikleri adamlar; al Kaddafi'yi vur Saddam'a.Başlarına getirdikleri adamlar; al Kaddafi'yi vur Saddam'a. Al birisini vur ötekisine. Hizmet etmeyeni def et başından, hizmet edecek insanı seç. Al birisini vur ötekisine. Hizmet etmeyeni def et başından, hizmet edecek insanı seç.

"Yoo, hizmet eden darağacına, ipte sallanacak! Hizmet etmeyen baş tacı edilecek!" "Yoo, hizmet eden darağacına, ipte sallanacak! Hizmet etmeyen baş tacı edilecek!"

Haini başının üstüne oturtacak, kafasının üstünde gezdirecek.Haini başının üstüne oturtacak, kafasının üstünde gezdirecek. Haini baş üstünde gezdirecek, onun için fedakarlığı yapacak Haini baş üstünde gezdirecek, onun için fedakarlığı yapacak ama hizmet eden topuzuyla kovulacak. ama hizmet eden topuzuyla kovulacak.

Olmaz! Allah yolunda cihad, dinin temelidir. Olmaz!

Allah yolunda cihad, dinin temelidir.
Ve müslümanlar bunun her türlü araç gereç, teçhizat ve teşkilatını yapmakla sorumludur. Ve müslümanlar bunun her türlü araç gereç, teçhizat ve teşkilatını yapmakla sorumludur. Yapmıyorlar. Allah bunu hepsine sorar; bunun hesabını hepsine sorar. Yapmıyorlar. Allah bunu hepsine sorar; bunun hesabını hepsine sorar.

Kazanç elde etmek için herkesin bir dükkanı var. Kendisini savunmak için herkesin bir teşkilatı var.Kazanç elde etmek için herkesin bir dükkanı var. Kendisini savunmak için herkesin bir teşkilatı var. Hatta maddî menfaat için, para kazanmak için şirketlerin teşkilatları var, Hatta maddî menfaat için, para kazanmak için şirketlerin teşkilatları var, hatta tüccarların body guard'ları var, koruyucuları var. hatta tüccarların body guard'ları var, koruyucuları var.

İslâm her gün ezilmekte, müslümanların her gün üçü beşi şehit olmakta. İslâm her gün ezilmekte, müslümanların her gün üçü beşi şehit olmakta. Bu kadar vurdum duymazlık, bu kadar tedbirsizlik, bu kadar şaşkınlık,Bu kadar vurdum duymazlık, bu kadar tedbirsizlik, bu kadar şaşkınlık, bu kadar gaflet ilk çağlarda olurdu.bu kadar gaflet ilk çağlarda olurdu. Çok örnekleri de olduğu halde 21. yüzyılda nasıl oluyor bilmem. Çok örnekleri de olduğu halde 21. yüzyılda nasıl oluyor bilmem.

Ve üçüncü kimse; Ve racülün harece hâccâ.Ve üçüncü kimse;

Ve racülün harece hâccâ.
"Ve hac yapmak için yola çıkan kimseyi de Allah mutlaka himayesine alır, mükâfâtı vaad etmiştir." "Ve hac yapmak için yola çıkan kimseyi de Allah mutlaka himayesine alır, mükâfâtı vaad etmiştir."

İster haccı yapabilsin ister yapamasın mutlaka kârlıdır, garantilidir teminatlıdır. İster haccı yapabilsin ister yapamasın mutlaka kârlıdır, garantilidir teminatlıdır. Hâcc; "a"sı uzun; "haccı yapan kimse" demek, "hac yapan kimse." Hâcc; "a"sı uzun; "haccı yapan kimse" demek, "hac yapan kimse."

"Hacı" diyoruz biz, "ı"yı nereden eklemişiz? Arapça'da "ı" benim demek. "Hacı" diyoruz biz, "ı"yı nereden eklemişiz?

Arapça'da "ı" benim demek.
Hacı demek "ey benim hacım" demek. "Hacı gel, hacı git" ne demek? Hacı demek "ey benim hacım" demek.

"Hacı gel, hacı git" ne demek?

"Benim hacım gel, git" demek. Onun için bizde hacı sözü yayılmış. "Benim hacım gel, git" demek.

Onun için bizde hacı sözü yayılmış.
Aslında "hacım" demek.Aslında "hacım" demek. "ı"sı "benim" mânasına geliyor."ı"sı "benim" mânasına geliyor. Doğrusu öyle. Sadece "haccı yapan kimse" demek istiyorsak,Doğrusu öyle. Sadece "haccı yapan kimse" demek istiyorsak, "yâ hacc, ey haccı yapan;" kadınsa "yâ hâcce." "yâ hacc, ey haccı yapan;" kadınsa "yâ hâcce."

"Yâ hâc, ya hâcce, mal satıyorum, gel al." Ama "hacı" dedi mi, "hacım" demek. "Yâ hâc, ya hâcce, mal satıyorum, gel al." Ama "hacı" dedi mi, "hacım" demek.

Hani "Kardeş, senin adın ne? Memleketin neresi kardeş?" diyoruz ya. Hani "Kardeş, senin adın ne? Memleketin neresi kardeş?" diyoruz ya.

"Arkadaş, ne yapıyorsun sen ya?" "Hiçbir şey yapmıyorum." "Arkadaş, ne yapıyorsun sen ya?"

"Hiçbir şey yapmıyorum."

Arkadaşım, hemşerim, beyefendi, efendim arasında bazen böyleArkadaşım, hemşerim, beyefendi, efendim arasında bazen böyle "benim" mânasına ekliyoruz ya, öyle. "benim" mânasına ekliyoruz ya, öyle.

Cenâb-ı Hak hacıya mükâfât vaad ediyor, himayesine alıyor, koruyor. Mükâfâtlandıracak. Cenâb-ı Hak hacıya mükâfât vaad ediyor, himayesine alıyor, koruyor. Mükâfâtlandıracak.

Mescide gideni mükâfâtlandırıyor, savaşa gideni mükâfatlandırıyor.Mescide gideni mükâfâtlandırıyor, savaşa gideni mükâfatlandırıyor. Hacılığı, mescide gitmeyi yaparız ama savaşa gitmeye gelince o zaman işler karışıyor. Hacılığı, mescide gitmeyi yaparız ama savaşa gitmeye gelince o zaman işler karışıyor. O zaman vaziyet biraz karışık. Çok, çok fırın ekmek yememiz lazım. el-Fâtiha... O zaman vaziyet biraz karışık. Çok, çok fırın ekmek yememiz lazım.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2