Namaz Vakitleri

5 Cemâziye'l-Evvel 1446
07 Kasım 2024
İmsak
06:07
Güneş
07:34
Öğle
12:53
İkindi
15:36
Akşam
18:02
Yatsı
19:23
Detaylı Arama

İşin Sonunu Düşünün!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 05.12.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Caminin Temiz Tutulması, İran’ın ve Bizans’ın Yıkılacağı, Şam Halkının Helâk Olması, İşin Sonunu Düşün! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İşin Sonunu Düşünün!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 05.12.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Caminin Temiz Tutulması, İran’ın ve Bizans’ın Yıkılacağı, Şam Halkının Helâk Olması, İşin Sonunu Düşün! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve imâmü'l-muttakîn ve şefîi'l-müznibîn ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'.ve imâmü'l-muttakîn ve şefîi'l-müznibîn ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'. Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ hemme'l-abdü en yebzüka fi'l-mescidi ıttarabet erkânühû ve'nzevâ kemâ tenzevi'l celdetü fi'n-nâr. İzâ hemme'l-abdü en yebzüka fi'l-mescidi ıttarabet erkânühû ve'nzevâ kemâ tenzevi'l celdetü fi'n-nâr. Fe in hüve ibteleahâ ahreca'llâhu minhü'sneyni ve seb'îne dâen ve ketebe lehû bihâ elfey elfi haseneh. Fe in hüve ibteleahâ ahreca'llâhu minhü'sneyni ve seb'îne dâen ve ketebe lehû bihâ elfey elfi haseneh.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah cümlenizden razı olsun. İki cihanın saadetine cümlenizi nâil eylesin. Allah cümlenizden razı olsun. İki cihanın saadetine cümlenizi nâil eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden okuyup izah etmek üzere toplanıyoruz.okuyup izah etmek üzere toplanıyoruz. Rabbimiz, dinimizin inceliklerini güzel öğrenip kendisine razı olacağı güzel bir şekilde kulluk etmeyiRabbimiz, dinimizin inceliklerini güzel öğrenip kendisine razı olacağı güzel bir şekilde kulluk etmeyi cümlemize nasip eylesin. Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin yolundancümlemize nasip eylesin. Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin yolundan bir kıl payı kadar bile bizi ayrı düşürmesin. bir kıl payı kadar bile bizi ayrı düşürmesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce, Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sonsuz sevgimizin, saygımızın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sonsuz sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, âcizâne bir nişanesi olsun diye ruh-u pâkine hediye olmak üzerebağlılığımızın, âcizâne bir nişanesi olsun diye ruh-u pâkine hediye olmak üzere ve onunla beraber onun âlinin, ashâbının, ezvâcının, evlâdının, zürriyet-i tayyibesinin,ve onunla beraber onun âlinin, ashâbının, ezvâcının, evlâdının, zürriyet-i tayyibesinin, verese-i nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemiz hazretlerininverese-i nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn, sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemiz hazretlerinin bu beldelerde medfun bulunan enbiyâullah, evliyâullah ve salihlerin, sahabe-i kirâmın,bu beldelerde medfun bulunan enbiyâullah, evliyâullah ve salihlerin, sahabe-i kirâmın, ve cümle hayrât-u hasenât sahiplerinin ve içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi bina etmiş olanve cümle hayrât-u hasenât sahiplerinin ve içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi bina etmiş olan Bayezid-i Velî'nin güvenilir veziri İskender Paşa'nın ve bu camiyi bugüne kadar hizmette tutmuş, Bayezid-i Velî'nin güvenilir veziri İskender Paşa'nın ve bu camiyi bugüne kadar hizmette tutmuş, çeşitli yardımlar, tamirler ve tecdit ve tevsîlerle cami olarak hizmetini devam ettirmiş, çeşitli yardımlar, tamirler ve tecdit ve tevsîlerle cami olarak hizmetini devam ettirmiş, hayır ve hasenât sahiplerinin, içinden güzeran eylemiş olan imamların, hatiplerin, vaizlerin,hayır ve hasenât sahiplerinin, içinden güzeran eylemiş olan imamların, hatiplerin, vaizlerin, cemaatlerin, çevresinde medfun bulunan mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına hediye olsun diye cemaatlerin, çevresinde medfun bulunan mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına hediye olsun diye ve uzaktan yakından aşk ile şevk ile sevgiyle saygıyla bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen ve uzaktan yakından aşk ile şevk ile sevgiyle saygıyla bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz değerli kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün müslüman geçmişlerinin,siz değerli kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün müslüman geçmişlerinin, anne baba, dede nine, ecdâd, ceddat, akrabâ-u taallukât, ahbâb-ı yârananne baba, dede nine, ecdâd, ceddat, akrabâ-u taallukât, ahbâb-ı yâran ve yakınlarının ruhları şad olsun, kabirleri nur dolsun, makamları âlâ olsun, sevinçleri,ve yakınlarının ruhları şad olsun, kabirleri nur dolsun, makamları âlâ olsun, sevinçleri, nurları kabirde ziyadeleşsin diye ve biz yaşamakta olan, dâr-ı dünyada nurları kabirde ziyadeleşsin diye ve biz yaşamakta olan, dâr-ı dünyada imtihan halinde bulunan mü'minler de bu imtihanı kazanalım, imtihan halinde bulunan mü'minler de bu imtihanı kazanalım, ömrümüzü rızâ-i Bâri'ye uygun geçirelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak ömrümüzü rızâ-i Bâri'ye uygun geçirelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya muvaffak olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o saydığım büyüklerimizin cümlesinin,varmaya muvaffak olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o saydığım büyüklerimizin cümlesinin, yakınlarımızın hepsinin ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım. Buyurun. Bismillâhirrahmânirrahîm. yakınlarımızın hepsinin ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım. Buyurun.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Hadis alimi ed-Deylemî'nin Enes radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre, Hadis alimi ed-Deylemî'nin Enes radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın altmış beşinci sayfasındaki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın altmış beşinci sayfasındaki demin metnini okumuş olduğumuz bu dördüncü hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; demin metnini okumuş olduğumuz bu dördüncü hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

İzâ hemme'l-abdü. "Kul kalkıştığı zaman, gayret ettiği zaman." Neye kalkıştığı zaman? İzâ hemme'l-abdü. "Kul kalkıştığı zaman, gayret ettiği zaman."

Neye kalkıştığı zaman?

En yebzüka fi'l-mescid. "Mescitte tükürmeye kalkıştığı zaman." En yebzüka fi'l-mescid. "Mescitte tükürmeye kalkıştığı zaman." Ittarabat erkânehû. "Mescidin duvarları sallanır, titremeye başlar." Ittarabat erkânehû. "Mescidin duvarları sallanır, titremeye başlar."

"Kul mescide tükürecek" diye, mescidin duvarları, direkleri sallanmaya başlar, titremeye başlar. "Kul mescide tükürecek" diye, mescidin duvarları, direkleri sallanmaya başlar, titremeye başlar. Ve'nzevâ kemâ tenzevi'l-celdetü fi'n-nâr. "Ateşin içine atılan bir derinin Ve'nzevâ kemâ tenzevi'l-celdetü fi'n-nâr. "Ateşin içine atılan bir derinin kavrulup kuruyup kıvrıldığı gibi, kıvrılıp buruştuğu gibi mescit buruşur." Mânevî bakımdan. kavrulup kuruyup kıvrıldığı gibi, kıvrılıp buruştuğu gibi mescit buruşur." Mânevî bakımdan. Fe in hüve. "Eğer bu tükürüğü gelen kişi tükürmez de." Fe in hüve. "Eğer bu tükürüğü gelen kişi tükürmez de." İbteleahâ. "'Mescide tükürmeyeyim.' diye tükürüğünü yutarsa."İbteleahâ. "'Mescide tükürmeyeyim.' diye tükürüğünü yutarsa." Ahreca'llâhu minhü'sneyni ve seb'îne dâen. "Allah onun içinden yetmiş iki hastalığı çıkarıp giderir."Ahreca'llâhu minhü'sneyni ve seb'îne dâen. "Allah onun içinden yetmiş iki hastalığı çıkarıp giderir." Ve ketebe lehû bihâ elfey elfi hasenetin. "Ve Allah ona iki milyon hasene yazar." Ve ketebe lehû bihâ elfey elfi hasenetin. "Ve Allah ona iki milyon hasene yazar." Elfey elfi haseneh. "İki bin tane bin hasene." İki milyon hasene yazar. Elfey elfi haseneh. "İki bin tane bin hasene."

İki milyon hasene yazar.

Bu bizi biraz şaşırtan bir hadîs-i şerîf. Allah Allah! Mescide de tükürülür mü? Olur mu hiç öyle şey?Bu bizi biraz şaşırtan bir hadîs-i şerîf. Allah Allah! Mescide de tükürülür mü? Olur mu hiç öyle şey? Tükürülmez! Bizim mescitlerimiz halı kaplıdır, tertemizdir. Ayakkabılarımızı çıkarır gireriz.Tükürülmez! Bizim mescitlerimiz halı kaplıdır, tertemizdir. Ayakkabılarımızı çıkarır gireriz. Ayakkabılarımızı da birbirine kapatırız. Ayakkabılarımızı da birbirine kapatırız. Bazı titiz kardeşlerimiz, amcalarımız, hacı babalarımız vardır; camiye torbayla gelirler, Bazı titiz kardeşlerimiz, amcalarımız, hacı babalarımız vardır; camiye torbayla gelirler, "tozu bile camiye dökülmesin" diye pabuçlarını torbaya koyarlar. Camiye çok hürmet ederiz. "tozu bile camiye dökülmesin" diye pabuçlarını torbaya koyarlar. Camiye çok hürmet ederiz. Camide ciddiyetimizi çok iyi koruruz. "Allah'ın evi" diye, "ibadet ettiğimiz yer" diye camiyi severiz.Camide ciddiyetimizi çok iyi koruruz. "Allah'ın evi" diye, "ibadet ettiğimiz yer" diye camiyi severiz. Tükürmek ne kelime, hiç öyle şey olur mu? Olmaz! Tükürmek ne kelime, hiç öyle şey olur mu? Olmaz!

Ama tarihin eski devirlerine gidecek olursak Peygamber Efendimiz'in zamanına gidelim:Ama tarihin eski devirlerine gidecek olursak Peygamber Efendimiz'in zamanına gidelim: Kurşun mu vardı? Kubbe mi vardı? Kemer mi vardı? Duvar mı vardı?Kurşun mu vardı? Kubbe mi vardı? Kemer mi vardı? Duvar mı vardı? Duvar vardı ama hurma dallarını çit yapmışlardı, üstünü sıvamışlardı. Duvar vardı ama hurma dallarını çit yapmışlardı, üstünü sıvamışlardı. Tavan vardı ama hurma yapraklarını örtmüşlerdi, gölgelik yapmışlardı; çardak…Tavan vardı ama hurma yapraklarını örtmüşlerdi, gölgelik yapmışlardı; çardak… Bizim bugünkü anlatabileceğimiz, o zamanki cami hakkında söyleyebileceğimiz, çardak gibi bir şeydi.Bizim bugünkü anlatabileceğimiz, o zamanki cami hakkında söyleyebileceğimiz, çardak gibi bir şeydi. Yan duvarları belki sıvanmış olan… O da çamurla sıvanmış. Yan duvarları belki sıvanmış olan… O da çamurla sıvanmış. Öyle kaliteli sıva, boya, vesaire, nerede... Çok basit bir tarzda yapılmıştı. Öyle kaliteli sıva, boya, vesaire, nerede... Çok basit bir tarzda yapılmıştı.

Çünkü müslümanlar camileri süslememişler. Bir de süslemeyi de özellikle yapmamışlar.Çünkü müslümanlar camileri süslememişler. Bir de süslemeyi de özellikle yapmamışlar. Süslemeyi bilmezler mi? Hıristiyanlar o devirde San'a'da kilise yaptırmış, altınla kaplatmışlar.Süslemeyi bilmezler mi? Hıristiyanlar o devirde San'a'da kilise yaptırmış, altınla kaplatmışlar. Süslemeyi bilmez mi? Herkes bilir. Süslenmek çok eskiden beri var.Süslemeyi bilmez mi? Herkes bilir. Süslenmek çok eskiden beri var. İnsanoğulları altın, gümüş ve ziyneti çok eskiden beri biliyor. Süslenmeyi bilmez miydi? Bilirdi. İnsanoğulları altın, gümüş ve ziyneti çok eskiden beri biliyor. Süslenmeyi bilmez miydi? Bilirdi. İsteseydi o gelen hayırların, sadakaların bir kısmını camiyi süslemeye vermez miydi? Verebilirdi.İsteseydi o gelen hayırların, sadakaların bir kısmını camiyi süslemeye vermez miydi? Verebilirdi. Ama vermemiş. Mescitleri sade yapmışlar. Süslememişler. Masraf yapmamışlar.Ama vermemiş. Mescitleri sade yapmışlar. Süslememişler. Masraf yapmamışlar. Sade, Allah'ın bir binası işte. Güzelliği nerede? Mâneviyatında, içinde ibadet edilmesinde; Sade, Allah'ın bir binası işte. Güzelliği nerede? Mâneviyatında, içinde ibadet edilmesinde; süsünde, ziynetinde, kapısında, altınında, gümüşünde, mermerinde, nakışında değil,süsünde, ziynetinde, kapısında, altınında, gümüşünde, mermerinde, nakışında değil, oymasında, çıkmasında değil. Bir, mescitler böyle sadeydi. oymasında, çıkmasında değil. Bir, mescitler böyle sadeydi. Mescitlerin süslenmesi, insanların zahirperestliğinden olmuştur. Dışa önem veriyorlar. Mescitlerin süslenmesi, insanların zahirperestliğinden olmuştur. Dışa önem veriyorlar.

İkincisi, mescidin zemini nasıldı? Nasıl olacak? Dışarıdaki arazi nasılsa onun devamıydı.İkincisi, mescidin zemini nasıldı? Nasıl olacak? Dışarıdaki arazi nasılsa onun devamıydı. Arazi çitle bölünmüş, çit de sıvanmış, dışarıdaki toprak neyse içerisi de toprak.Arazi çitle bölünmüş, çit de sıvanmış, dışarıdaki toprak neyse içerisi de toprak. Bunlar ne yaparlardı? Allahu ekber, mescidin içinde toprağa secde ederlerdi, ne olacak?Bunlar ne yaparlardı? Allahu ekber, mescidin içinde toprağa secde ederlerdi, ne olacak? Eğer hurma liflerinden ördükleri bir hasır var da oraya koymuşlarsaEğer hurma liflerinden ördükleri bir hasır var da oraya koymuşlarsa o zaman üstleri başları toprak olmaz ama eğer hasırsız bir yerde namaz kılmışlarsa toprak da olur, o zaman üstleri başları toprak olmaz ama eğer hasırsız bir yerde namaz kılmışlarsa toprak da olur, tabi terliyse alnına filan yapışabilir de. Suudi Arabistan sıcak tabi... tabi terliyse alnına filan yapışabilir de. Suudi Arabistan sıcak tabi...

Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; "Müslümanın namaz esnasında topraklardan alnını, elini temizlemesi doğru olmaz.""Müslümanın namaz esnasında topraklardan alnını, elini temizlemesi doğru olmaz." Allah'ın huzurunda. O işi sonra yapsın. Amel-i kesîr olur, boş şeyle uğraşmak olur.Allah'ın huzurunda. O işi sonra yapsın. Amel-i kesîr olur, boş şeyle uğraşmak olur. Alnını temizleyecek, elinin pisini giderecek, şap şup, şap şup mescidin içi şapultuya gider.Alnını temizleyecek, elinin pisini giderecek, şap şup, şap şup mescidin içi şapultuya gider. Oradan anlıyoruz ki toprak veya biraz ileri bir şey; hurma liflerinden yapılmış hasır filan olabilir. Oradan anlıyoruz ki toprak veya biraz ileri bir şey; hurma liflerinden yapılmış hasır filan olabilir.

Tabi toprak ise herhangi bir toprak, kum ise… Biliyorsunuz meşhur bir hadîs-i şerîf var, Tabi toprak ise herhangi bir toprak, kum ise… Biliyorsunuz meşhur bir hadîs-i şerîf var, duymuşsunuzdur ve ona da hayret etmişsinizdir: Bedevinin birisi; "Bakalım bu yeni din ne?duymuşsunuzdur ve ona da hayret etmişsinizdir: Bedevinin birisi; "Bakalım bu yeni din ne? Bu peygamber nasıl bir insan? Bu İslâm nasıl bir din?" demiş, gelmiş. Bu peygamber nasıl bir insan? Bu İslâm nasıl bir din?" demiş, gelmiş. Bedevi, çölden gelmiş; bir şeyi yok. Uçkurunu çözmüş, köşeye çişini yapacak.Bedevi, çölden gelmiş; bir şeyi yok. Uçkurunu çözmüş, köşeye çişini yapacak. Sahabe-i kirâm; "Vay! Seni edepsiz!" Parçalayacaklar. Dövmeye kalkmışlar.Sahabe-i kirâm; "Vay! Seni edepsiz!" Parçalayacaklar. Dövmeye kalkmışlar. Tabi Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;Tabi Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Hayır, dövmeyin. Çişini yaptıysa bile oraya su dökün, temizleyin. Güzelce anlatın." "Hayır, dövmeyin. Çişini yaptıysa bile oraya su dökün, temizleyin. Güzelce anlatın."

Çünkü çok cahil bir kavme peygamber gitti Peygamber Efendimiz. Onları adam etti, melek etti.Çünkü çok cahil bir kavme peygamber gitti Peygamber Efendimiz. Onları adam etti, melek etti. Melek gibi güzel insanlar oldular. Evliyâullah oldular. Allah'ın en sevgili kulları oldular. Melek gibi güzel insanlar oldular. Evliyâullah oldular. Allah'ın en sevgili kulları oldular. Yumuşaklıkla… Yumuşak yumuşak, öğrete öğrete… Onlara her şeyi öğretti:Yumuşaklıkla… Yumuşak yumuşak, öğrete öğrete… Onlara her şeyi öğretti: Tahareti öğretti, tırnak kesmeyi öğretti, gusülü öğretti, abdesti öğretti, diş fırçalamayı öğretti,Tahareti öğretti, tırnak kesmeyi öğretti, gusülü öğretti, abdesti öğretti, diş fırçalamayı öğretti, koltuk altlarının kıllarını gidermeyi, kasıktaki kılları gidermeyi öğretti, her şeyi öğretti.koltuk altlarının kıllarını gidermeyi, kasıktaki kılları gidermeyi öğretti, her şeyi öğretti. Pırıl pırıl bir ümmet meydana geldi Efendimiz'in sünnet-i seniyyesiyle, gayret-i nebeviyyesiyle… Pırıl pırıl bir ümmet meydana geldi Efendimiz'in sünnet-i seniyyesiyle, gayret-i nebeviyyesiyle… "Hayır, dövmeyin." dedi, dövdürtmedi. Ama biz işin bir de bu tarafından bakalım. "Hayır, dövmeyin." dedi, dövdürtmedi.

Ama biz işin bir de bu tarafından bakalım.
Bedevicik niye gitti oraya küçük abdestini bozmaya kalktı? Bedevicik niye gitti oraya küçük abdestini bozmaya kalktı? E sokak gibi gördü, bir duvar dibi gibi gördü, kum diye gördü; ondan yaptı. Oradan da o anlaşılıyor. E sokak gibi gördü, bir duvar dibi gibi gördü, kum diye gördü; ondan yaptı. Oradan da o anlaşılıyor. Halı olsa halıya yapar mı? Böyle ev içi gibi ziynetli filan olsa yapar mı? Yapmaz. Halı olsa halıya yapar mı? Böyle ev içi gibi ziynetli filan olsa yapar mı? Yapmaz.

Demek ki aklın almayacağı kadar sadelik var. Demek ki aklın almayacağı kadar sadelik var. Peygamber Efendimiz'in zamanında mescitlerde çok sadelik var.Peygamber Efendimiz'in zamanında mescitlerde çok sadelik var. Hatta Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki… Hatta Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki… -Her şeyi o içindeki özel ortamında anlamaya çalışmak lazım. Bu devre getirirseniz anlaşılmaz.-Her şeyi o içindeki özel ortamında anlamaya çalışmak lazım. Bu devre getirirseniz anlaşılmaz. Balığı sudan çıkarttınız mı ölür. Balığı sudan çıkarttınız mı ölür. Çağı içinde, devri içinde, çevresi içinde anlayacaksınız, anlatacaksınız.- Çağı içinde, devri içinde, çevresi içinde anlayacaksınız, anlatacaksınız.-

Men benâ mesciden. Peygamber Efendimiz buyurdu ki;Men benâ mesciden.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;
"Kim Allah rızası için bir mescit yaparsa -Allah hepimize yapmayı nasip etsin-"Kim Allah rızası için bir mescit yaparsa -Allah hepimize yapmayı nasip etsin- Allah da ona cennette bir köşk yapar." Allah da ona cennette bir köşk bina eder. Ne güzel! Allah da ona cennette bir köşk yapar." Allah da ona cennette bir köşk bina eder. Ne güzel!

Sahabe-i kirâm nasıl insanlar?Sahabe-i kirâm nasıl insanlar? Peştemali varsa gömleği yok, gömleği varsa pabucu yok, hurması varsa katığı yok.Peştemali varsa gömleği yok, gömleği varsa pabucu yok, hurması varsa katığı yok. Fukara, maddeten fukara, mâneviyat bakımından hepsi padişah!Fukara, maddeten fukara, mâneviyat bakımından hepsi padişah! Yoksul. "Yâ Resûlallah!" dediler, "Hani şu yolların kenarlarında namaz kılınsın diyeYoksul. "Yâ Resûlallah!" dediler, "Hani şu yolların kenarlarında namaz kılınsın diye dallar dikilip de çardak yapılmış namazgâhlar da bu hükme dahil midir?"dallar dikilip de çardak yapılmış namazgâhlar da bu hükme dahil midir?" "Evet, dâhildir." buyurdu Peygamber Efendimiz. "Evet, dâhildir." buyurdu Peygamber Efendimiz.

E ne mutlu! Onun için diyorum ben, şimdi bir talebe bile bir mescit yapabilir.E ne mutlu! Onun için diyorum ben, şimdi bir talebe bile bir mescit yapabilir. Gider, karayollarının kenarında bir yerde durur; Gider, karayollarının kenarında bir yerde durur; "tamam, cennetteki köşkü kazanacak fırsatı yakaladım" dört tane direk,"tamam, cennetteki köşkü kazanacak fırsatı yakaladım" dört tane direk, üstüne sekiz tane dal, üstüne bir gölgelik, burası namazgâh. Ne oldu? üstüne sekiz tane dal, üstüne bir gölgelik, burası namazgâh. Ne oldu? İşte Peygamber Efendimiz'e sordukları şey oldu.İşte Peygamber Efendimiz'e sordukları şey oldu. Yolların kenarlarındaki çardaklar, namazgâhlar da, basit şeyler de, Yolların kenarlarındaki çardaklar, namazgâhlar da, basit şeyler de, onlar da cennette köşk kazanmaya sebep olur mu? Olur, evet olur.onlar da cennette köşk kazanmaya sebep olur mu? Olur, evet olur. Allah'ın lütfu çok. Sen Allah rızası için bir kulübecik bile yapsan, çardakçık bile yapsan,Allah'ın lütfu çok. Sen Allah rızası için bir kulübecik bile yapsan, çardakçık bile yapsan, Allah sana cennette bir köşk verecek. Hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor. Allah sana cennette bir köşk verecek. Hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor.

"Hem de" dedi Peygamber Efendimiz, "O mescitlerin süprüntüleri, hûrî kızlarının mehirleridir.""Hem de" dedi Peygamber Efendimiz, "O mescitlerin süprüntüleri, hûrî kızlarının mehirleridir." Ne demek? Öyle bir çardağa, öyle bir namazgâha girdiğin zaman, işte tozlanmıştır,Ne demek? Öyle bir çardağa, öyle bir namazgâha girdiğin zaman, işte tozlanmıştır, yukarıdan yapraklar dökülmüştür vesaire; eğer eline süpürecek bir şey alıpyukarıdan yapraklar dökülmüştür vesaire; eğer eline süpürecek bir şey alıp süpürüp tozlarını bir yere toplasan orayı temizleyiversen,süpürüp tozlarını bir yere toplasan orayı temizleyiversen, belki tozu, kiri, yaprağı yoktur da, çakılı vardır;belki tozu, kiri, yaprağı yoktur da, çakılı vardır; insanın dizine ayağına batar; onları süpürüversen! insanın dizine ayağına batar; onları süpürüversen! Onların süprüntüleri bile hûri kızlarının mehirleridir. Mücevher olacak, demek. Onların süprüntüleri bile hûri kızlarının mehirleridir. Mücevher olacak, demek.

Bir kız kolay kolay böyle taşa, çakıla gelir mi, çöpe gelir mi? Gelmez. Mücevhere gelir.Bir kız kolay kolay böyle taşa, çakıla gelir mi, çöpe gelir mi? Gelmez. Mücevhere gelir. Takacaksın yüzükleri, küpeleri, gerdanlıkları, takıları, beşi bir yerdeleri, şu kadar şunu isterim,Takacaksın yüzükleri, küpeleri, gerdanlıkları, takıları, beşi bir yerdeleri, şu kadar şunu isterim, bu kadar bunu isterim. E bunlar hûri kızlarının mehirleri olacağına görebu kadar bunu isterim. E bunlar hûri kızlarının mehirleri olacağına göre Allah onu âhirette mücevhere döndürecek demek ki. Kâdir mi?Allah onu âhirette mücevhere döndürecek demek ki. Kâdir mi? Amennâ ve saddaknâ, her şeye kâdir. "Huri kızlarının mehirleridir." dedi. Amennâ ve saddaknâ, her şeye kâdir. "Huri kızlarının mehirleridir." dedi.

Buradan da anlıyoruz ki süpürülebilen, örtüsü olmayan sade yapılardı.Buradan da anlıyoruz ki süpürülebilen, örtüsü olmayan sade yapılardı. Tabi o zaman da bedevicik cahilliğinden gidip kenarında ihtiyacını gidermek istediği gibi, birisiTabi o zaman da bedevicik cahilliğinden gidip kenarında ihtiyacını gidermek istediği gibi, birisi tükürmek de isteyebilir.tükürmek de isteyebilir. Takılır boğazına; dur bakalım, eyvah hak tu.. filan diye bir şey yapacak mı?Takılır boğazına; dur bakalım, eyvah hak tu.. filan diye bir şey yapacak mı? "O zaman mescidin duvarları titrer!" diyor Peygamber Efendimiz."O zaman mescidin duvarları titrer!" diyor Peygamber Efendimiz. Ittarabe, "ızdırap" demek, "ızdırap duyar" demek ama "titremek" demek.Ittarabe, "ızdırap" demek, "ızdırap duyar" demek ama "titremek" demek. "Âzânın ızdırabı, titremesi" demek. Mescidin duvarları titriyor. "Âzânın ızdırabı, titremesi" demek. Mescidin duvarları titriyor. "Dur bakalım, bu bana saygısızlık gösterip tükürecek mi acaba?" diye titrer. Üzülür, ezilir."Dur bakalım, bu bana saygısızlık gösterip tükürecek mi acaba?" diye titrer. Üzülür, ezilir. Sıcağı görmüş derinin, ateşteki derinin ezilip büzüldüğü gibi…Sıcağı görmüş derinin, ateşteki derinin ezilip büzüldüğü gibi… Nasıl böyle kıvrılır, sertleşir, onun gibi. Mescit üzülüyor. Nasıl böyle kıvrılır, sertleşir, onun gibi. Mescit üzülüyor.

"Hocam mescidin canı var mı? Şuuru var mı? Siniri var mı? Beyni var mı?" "Hocam mescidin canı var mı? Şuuru var mı? Siniri var mı? Beyni var mı?"

Bak, o senin ve benim mantığım.Bak, o senin ve benim mantığım. Peygamber Efendimiz bir hurma kütüğünün üzerinde hutbe okuyordu da dediler ki; Peygamber Efendimiz bir hurma kütüğünün üzerinde hutbe okuyordu da dediler ki; "Hurma kütüğü olmasın, üç basamaklı bir minber yapalım.""Hurma kütüğü olmasın, üç basamaklı bir minber yapalım." Marangozun bir tanesi Peygamber Efendimiz'e sevgisinden oraya bir minbercik yaptı.Marangozun bir tanesi Peygamber Efendimiz'e sevgisinden oraya bir minbercik yaptı. Kütüğü de aldılar, öbür tarafa koydular. Kütükten bir ses; ağlıyor. Neden? Kütüğü de aldılar, öbür tarafa koydular. Kütükten bir ses; ağlıyor.

Neden?

"Resûlullah Efendimiz benim üzerime çıkıp da hutbeyi öyle okurdu,"Resûlullah Efendimiz benim üzerime çıkıp da hutbeyi öyle okurdu, şimdi ben ondan mahrum kaldım" diye, ağlıyor kütük.şimdi ben ondan mahrum kaldım" diye, ağlıyor kütük. Peygamber Efendimiz minberden indi, o kütüğün yanına gitti, elini onun üstüne koydu, Peygamber Efendimiz minberden indi, o kütüğün yanına gitti, elini onun üstüne koydu, o zaman sesi geçti. O zamana kadar devam etti. Bunu herkes biliyor. o zaman sesi geçti. O zamana kadar devam etti. Bunu herkes biliyor.

Onun için; Gezdiğin yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Onun için;

Gezdiğin yerleri toprak diyerek geçme, tanı!

dediği gibi şairin, etrafındaki taşı taş sanma, kayayı kaya sanma, ağacı ağaç sanma! dediği gibi şairin, etrafındaki taşı taş sanma, kayayı kaya sanma, ağacı ağaç sanma!

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî velâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm. Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî velâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm.

"Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı tesbih etmesin." "Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı tesbih etmesin." Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah… Her şey tesbihte. Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah, Sübhânallah… Her şey tesbihte.

Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdih. Tesbihe devam ediyor. Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdih.

Tesbihe devam ediyor.
Muzari sigası, istimra sigası. Yüsebbihu. Sebbaha sigası da var. Muzari sigası, istimra sigası. Yüsebbihu.

Sebbaha sigası da var.

Sebbaha lillâhi. "Allah'ı tesbih etti." Mâ fi's-semavâti ve'l-ard .Sebbaha lillâhi. "Allah'ı tesbih etti." Mâ fi's-semavâti ve'l-ard . "Yerdeki gökteki her şey Allah'ı tesbih etti." Bu da var. "Yerdeki gökteki her şey Allah'ı tesbih etti." Bu da var.

Yüsebbihu lillahi. Tesbih ediyor sigası da var, etmekte sigası da var. Yüsebbihu lillahi. Tesbih ediyor sigası da var, etmekte sigası da var.

Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî. Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî. "Hiçbir varlık, hiçbir şey yoktur ki Allah'ı zikr ü tesbîh etmesin."Hiçbir varlık, hiçbir şey yoktur ki Allah'ı zikr ü tesbîh etmesin. Velâkin lâ tefkahûne tesbîhahum. Velâkin lâ tefkahûne tesbîhahum. "Siz insanoğulları onların tesbihini sezemezsiniz, kavrayamazsınız, anlayamazsınız." "Siz insanoğulları onların tesbihini sezemezsiniz, kavrayamazsınız, anlayamazsınız." Tesbihi var, ama siz anlayamazsınız. Demek ki hayat dediğimiz şey, Tesbihi var, ama siz anlayamazsınız.

Demek ki hayat dediğimiz şey,
demek ki varlık dediğimiz şeylerin, bizim bilmediğimiz, bugünkü bizim ilim tasniflerine göredemek ki varlık dediğimiz şeylerin, bizim bilmediğimiz, bugünkü bizim ilim tasniflerine göre cansızlar, canlılar, bitkiler, hayvanlar vesaire gibi taksimlerin ötesindecansızlar, canlılar, bitkiler, hayvanlar vesaire gibi taksimlerin ötesinde daha başka şeyler var, başka sırlar var. Anlayan anlıyor, anlamayan şaşırıp kalıyor, ne yapalım.daha başka şeyler var, başka sırlar var. Anlayan anlıyor, anlamayan şaşırıp kalıyor, ne yapalım. Anlarsa anlar. Söyleyen Allah. Söyleyen Resûlullah. Anlasana be adam, Anlarsa anlar. Söyleyen Allah. Söyleyen Resûlullah. Anlasana be adam, Allah celle celâlühû söylüyor, Resûlullah söylüyor. Senin gibi değil işte. Allah celle celâlühû söylüyor, Resûlullah söylüyor. Senin gibi değil işte.

"E canım, benim lisede okuduğum, orta okulda okuduğum bilgiler var!" Başında paralansın! "E canım, benim lisede okuduğum, orta okulda okuduğum bilgiler var!" Başında paralansın! O kitaplar başında paralansın! Ya Allah söylüyor Kur'ân-ı Kerîm'de, insafın yok mu senin?O kitaplar başında paralansın! Ya Allah söylüyor Kur'ân-ı Kerîm'de, insafın yok mu senin? Beşerin yazdığı lise kitabıyla Kur'ân-ı Kerîm bir olur mu? Var bu işin bir başka sırrı! Beşerin yazdığı lise kitabıyla Kur'ân-ı Kerîm bir olur mu? Var bu işin bir başka sırrı!

Eyüp'teki Abdülehad-i Nûrî hazretlerine soruyorlar. Şeyh, evliyâullahın büyüklerinden:Eyüp'teki Abdülehad-i Nûrî hazretlerine soruyorlar. Şeyh, evliyâullahın büyüklerinden: "Hocam" diyorlar, "Her şey Allah'ı tesbih edermiş, nasıl? Lisân-ı hâl ile mi tesbih eder?" "Hocam" diyorlar, "Her şey Allah'ı tesbih edermiş, nasıl? Lisân-ı hâl ile mi tesbih eder?"

"Lisân-ı hâl ile tesbih eder" desen, herkes itiraz edemez."Lisân-ı hâl ile tesbih eder" desen, herkes itiraz edemez. Çünkü insan durduğu zaman bile, -mesela böyle duruyorsun; ha bu bir şey istiyor,Çünkü insan durduğu zaman bile, -mesela böyle duruyorsun; ha bu bir şey istiyor, konuşmuyor ama lisân-ı hâl ile bir şey istediği belli.konuşmuyor ama lisân-ı hâl ile bir şey istediği belli. Veya gülüyorsun; ha seviniyor- lisân-ı hâlden anlıyorsun. Veya üzgün; anlıyorsun.Veya gülüyorsun; ha seviniyor- lisân-ı hâlden anlıyorsun. Veya üzgün; anlıyorsun. Hâliyle, hâlinden seziyorsun. Lisân-ı hâli herkes anlar. Lisân-ı hâl ile tesbih ediyor. Hâliyle, hâlinden seziyorsun. Lisân-ı hâli herkes anlar. Lisân-ı hâl ile tesbih ediyor.

"Yok" diyor, Abdülehad-i Nûrî hazretleri. "Sübhânallah der yahu, bayağı söyler.""Yok" diyor, Abdülehad-i Nûrî hazretleri. "Sübhânallah der yahu, bayağı söyler." Ama anlayan anlıyor. "Bayağı söyler." diyor ve ispat ediyor. Ama anlayan anlıyor. "Bayağı söyler." diyor ve ispat ediyor. Padişahın huzurunda münakaşa ediyorlar öbür alimlerle; "lisân-ı hâl ile midir, lisân-ı kâl ile midir?" Padişahın huzurunda münakaşa ediyorlar öbür alimlerle; "lisân-ı hâl ile midir, lisân-ı kâl ile midir?" "Lisan-ı kâl iledir." diyor, evliyâullah. Gözünden perdesi açık, biliyor. Bayağı Allah der. "Lisan-ı kâl iledir." diyor, evliyâullah. Gözünden perdesi açık, biliyor. Bayağı Allah der.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz peygamber olduğu zaman,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz peygamber olduğu zaman, olmasından az evvelki zamanlarda, nereden geçerse etrafındaki kayalar, ağaçlar kendisineolmasından az evvelki zamanlarda, nereden geçerse etrafındaki kayalar, ağaçlar kendisine es-selâmü aleyke yâ Resûlallah derdi ve duyardı, şaşırırdı. es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah.es-selâmü aleyke yâ Resûlallah derdi ve duyardı, şaşırırdı. es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah. es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah. Dağlar taşlar selamlıyor. es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah. Dağlar taşlar selamlıyor.

Bu işler biraz lise mantığının üstünde işler. Bunu liseli anlayamaz. Orta okullu anlayamaz. Bu işler biraz lise mantığının üstünde işler. Bunu liseli anlayamaz. Orta okullu anlayamaz. Batılı hiç anlayamaz. Çünkü kâfir. Kâfir hiç anlayamaz.Batılı hiç anlayamaz. Çünkü kâfir. Kâfir hiç anlayamaz. Mü'minlerin de gafilleri anlayamaz; ancak arifleri ve evliyâsı anlar. Evet, sesi var, duyuluyor. Mü'minlerin de gafilleri anlayamaz; ancak arifleri ve evliyâsı anlar. Evet, sesi var, duyuluyor.

"Sübhânallah diyor." diyor. "Ben duymuyorum." "Sübhânallah diyor." diyor.

"Ben duymuyorum."

Senin kulağın sağır, git tedavi et! Onu duyan duyuyor.Senin kulağın sağır, git tedavi et! Onu duyan duyuyor. Peygamber Efendimiz duyuyor, evliyâullah duyuyor, sen duymuyorsun. Demek kusur sende. Peygamber Efendimiz duyuyor, evliyâullah duyuyor, sen duymuyorsun. Demek kusur sende. Kur'ân-ı Kerîm söylüyor; "Tesbih ediyor." diyor. Demek ki kusur duymayanda. Kur'ân-ı Kerîm söylüyor; "Tesbih ediyor." diyor. Demek ki kusur duymayanda. Duyurmayan Allah'a yalvarsın. Ne yapalım? "Yâ Rabbi, bu tesbihleri ben duyamıyorum,Duyurmayan Allah'a yalvarsın. Ne yapalım? "Yâ Rabbi, bu tesbihleri ben duyamıyorum, bana duyur." desin. İsterse duyurur Allah; ona da duyurur. bana duyur." desin. İsterse duyurur Allah; ona da duyurur.

Mescidin duvarları titremeye başlıyor, kırışıp büzülüyor, acaba tükürecek mi? Mescidin duvarları titremeye başlıyor, kırışıp büzülüyor, acaba tükürecek mi? Adam insafa geldi, oranın ibadethane olduğunu anladı. Yapmaması lazım.Adam insafa geldi, oranın ibadethane olduğunu anladı. Yapmaması lazım. Toprak ama sokaktaki toprak gibi ama burasının hudutları çevrilmiş, burada namaz kılınıyor,Toprak ama sokaktaki toprak gibi ama burasının hudutları çevrilmiş, burada namaz kılınıyor, mescit burası, yuttu. Yuttu. Balgam. Kolay yutulur mu? Yutulmaz. İnsanın midesi bulanıyor.mescit burası, yuttu. Yuttu. Balgam. Kolay yutulur mu? Yutulmaz. İnsanın midesi bulanıyor. Ama niçin yuttu? "Mescide saygısızlık olmasın." diye. Fedakârlık yaptı.Ama niçin yuttu? "Mescide saygısızlık olmasın." diye. Fedakârlık yaptı. Çok büyük bir fedakârlık yaptı, yuttu. Çok büyük bir fedakârlık yaptı, yuttu.

"O zaman Allah onun yetmiş iki tane derdine, hastalığına şifa verir:"O zaman Allah onun yetmiş iki tane derdine, hastalığına şifa verir: 'Sen misin benim ibadet yerime böyle sevgi ve saygı gösteren, ben de seni şifâyâb eyledim.' diye, şifa verir.'Sen misin benim ibadet yerime böyle sevgi ve saygı gösteren, ben de seni şifâyâb eyledim.' diye, şifa verir. Ve ona iki milyon hasene yazar." İki milyon hasene az değil, büyük rakam, büyük sermaye. Ve ona iki milyon hasene yazar."

İki milyon hasene az değil, büyük rakam, büyük sermaye.

Biz ne yapacağız? Keşke mescitlerimiz toprak olsaydı da Biz ne yapacağız?

Keşke mescitlerimiz toprak olsaydı da
tükürecek gibi olsaydık da tükürmeseydik, yutsaydık. tükürecek gibi olsaydık da tükürmeseydik, yutsaydık. Öyle yapma sen de, sen de mescide senin yapabileceğin şekilde saygı göster. Öyle yapma sen de, sen de mescide senin yapabileceğin şekilde saygı göster. Sen de böyle teke gibi kokan ayaklarınla gelip halının üstüne basma. Çalışıyor yaz gününde.Sen de böyle teke gibi kokan ayaklarınla gelip halının üstüne basma.

Çalışıyor yaz gününde.
Maşaallah turp gibi de sağlam. Ayakları da pınar gibi ter çıkarıyor. Maşaallah turp gibi de sağlam. Ayakları da pınar gibi ter çıkarıyor. Yün çorabı da ıslanıyor, ıslanıyor, ıslanıyor. Onu da çakarmaya üşeniyor, çıkarmıyor.Yün çorabı da ıslanıyor, ıslanıyor, ıslanıyor. Onu da çakarmaya üşeniyor, çıkarmıyor. Veya çıkarıyor; şadırvanda abdestini alıyor, tertemiz ayağının üstüne leş gibi çorabı giyiyor, Veya çıkarıyor; şadırvanda abdestini alıyor, tertemiz ayağının üstüne leş gibi çorabı giyiyor, lap lap lap.. Bastığı yerde ıslak ıslak izler, ta ön tarafa kadar gidiyor… lap lap lap.. Bastığı yerde ıslak ıslak izler, ta ön tarafa kadar gidiyor… "Allahu ekber!" deyip namaza bir yatıyorsun; Allaaaaaaah! Aman yâ Rabbi!"Allahu ekber!" deyip namaza bir yatıyorsun; Allaaaaaaah! Aman yâ Rabbi! Sen bana sabır ver yâ Rabbi! Bayılacağım ama hele bayılmayayım, dur. Neden? Sen bana sabır ver yâ Rabbi! Bayılacağım ama hele bayılmayayım, dur. Neden?

Adam, kirli çorabınla ne basıyorsun? Bembeyaz olsa orası, göreceksin; Adam, kirli çorabınla ne basıyorsun? Bembeyaz olsa orası, göreceksin; halı olduğundan anlamıyorsun.halı olduğundan anlamıyorsun. Tertemiz yıka, kağıt mendille kurula veya dışarıda takunyada biraz bekle, kurula.Tertemiz yıka, kağıt mendille kurula veya dışarıda takunyada biraz bekle, kurula. Ondan sonra tertemiz ayakla gel. Çorapları pabucunun içine sok, orada dursun ya, sonra giy. Ondan sonra tertemiz ayakla gel. Çorapları pabucunun içine sok, orada dursun ya, sonra giy.

Çorapsız da pabuç giyilmiyor, denedim. Çorapsız pabuç giydiğin zaman olmuyor. Çorapsız da pabuç giyilmiyor, denedim. Çorapsız pabuç giydiğin zaman olmuyor. Çorabın fonksiyonu var, işe yarıyor. Çorap, pabuçla ayak arasında conta vazifesi görüyor. Çorabın fonksiyonu var, işe yarıyor. Çorap, pabuçla ayak arasında conta vazifesi görüyor. Biliyorsunuz makinelerde contasız şeyler olmuyor, conta vazifesi görüyor, iyi.Biliyorsunuz makinelerde contasız şeyler olmuyor, conta vazifesi görüyor, iyi. Birkaç defa çorapsız giyeyim dedim; hiç rahat olmadı. Birkaç defa çorapsız giyeyim dedim; hiç rahat olmadı.

Çorap giyilecek ama tabi sıhhî çorap giyilecek. Çorabı yıkayacaksın, ne olur? Çorap giyilecek ama tabi sıhhî çorap giyilecek. Çorabı yıkayacaksın, ne olur? Bugünkü çorabı bugün giyersin, akşam yıkarsın.Bugünkü çorabı bugün giyersin, akşam yıkarsın. Ben bile yıkıyorum koca sakalımla, kaç tane şey yıkıyorum. Ben bile yıkıyorum koca sakalımla, kaç tane şey yıkıyorum. Yıkamayı bana bıraktıklarından değil, ne olacak; hop yıkıyorsun, asıveriyorsun. Yıkamayı bana bıraktıklarından değil, ne olacak; hop yıkıyorsun, asıveriyorsun. Ertesi gün kupkuru, mis gibi sabun kokulu, öyle giyiyorsun. Yok, bugün yıkamam.Ertesi gün kupkuru, mis gibi sabun kokulu, öyle giyiyorsun. Yok, bugün yıkamam. Yarın? Yarın da yıkamam. Öbür gün? Öbür gün de yıkamam. E ne yapacaksın?Yarın? Yarın da yıkamam. Öbür gün? Öbür gün de yıkamam. E ne yapacaksın? Bir hafta geçecek, on gün geçecek, cemaati bayıltacaksın orada. Bir hafta geçecek, on gün geçecek, cemaati bayıltacaksın orada. İçeri bir girdiği zaman, innâ lillah ve innâ ileyhi râciûn sağa sola serilenler, bayılanlar mı olsun? İçeri bir girdiği zaman, innâ lillah ve innâ ileyhi râciûn sağa sola serilenler, bayılanlar mı olsun?

Biz de camiye saygıyı böyle gösterelim. Konuşmayarak gösterelim.Biz de camiye saygıyı böyle gösterelim. Konuşmayarak gösterelim. Caminin içinde ibadetimizi güzel yaparak gösterelim, vesaire.Caminin içinde ibadetimizi güzel yaparak gösterelim, vesaire. İnsan düşündü mü âdâbın inceliklerini, çeşitlerini bulabilir, muhterem kardeşlerim! İnsan düşündü mü âdâbın inceliklerini, çeşitlerini bulabilir, muhterem kardeşlerim!

Allah celle celâlühû kendisinin ibadethanesine muhabbet edilmesini, hürmet edilmesini, Allah celle celâlühû kendisinin ibadethanesine muhabbet edilmesini, hürmet edilmesini, riayet edilmesini, dikkat edilmesini seviyor. Anlıyoruz ki seviyor. riayet edilmesini, dikkat edilmesini seviyor. Anlıyoruz ki seviyor. O halde biz de, "burası benim Rabbimin ibadetgâhı" diyerek; O halde biz de, "burası benim Rabbimin ibadetgâhı" diyerek; konuşmamıza, hareketimize, davranışımıza, girişimize, çıkışımıza dikkat edelim. konuşmamıza, hareketimize, davranışımıza, girişimize, çıkışımıza dikkat edelim. Bismillâhirrahmânirrahîm deyip Besmele ile ayağımızı atalım. Giriş duası var, çıkış duası var. Bismillâhirrahmânirrahîm deyip Besmele ile ayağımızı atalım. Giriş duası var, çıkış duası var.

Allâhümme iftah lenâ ebvâbe rahmetike ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sellim. Allâhümme iftah lenâ ebvâbe rahmetike ve salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sellim.

Böyle duaları var. Girerken sağ ayağıyla girecek, oturacak, kimseyi üzmeyecek. Böyle duaları var. Girerken sağ ayağıyla girecek, oturacak, kimseyi üzmeyecek.

Yan yana oturuyorlar, sohbet ediyorlar: Yan yana oturuyorlar, sohbet ediyorlar:

"Nasılsın, iyi misin? Bir haftadır göremedim seni, nerelerdesin?" "Nasılsın, iyi misin? Bir haftadır göremedim seni, nerelerdesin?"

Ben de burada namaz kılıyorum; onlar yüksek sesle konuştukça haftaya gidiyor aklım, başka şeye gidiyor. Ben de burada namaz kılıyorum; onlar yüksek sesle konuştukça haftaya gidiyor aklım, başka şeye gidiyor.

"Ne oldu, senedi ödedin mi, ödemedin mi?" bilmem ne… "Ne oldu, senedi ödedin mi, ödemedin mi?" bilmem ne…

Caminin içinde ötekiler rahatsız oluyor.Caminin içinde ötekiler rahatsız oluyor. Veya Kur'ân-ı Kerîm okuyor, yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm okuyor.Veya Kur'ân-ı Kerîm okuyor, yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm okuyor. İyi güzel, oku da, biraz hafif oku, benim de başka işim var.İyi güzel, oku da, biraz hafif oku, benim de başka işim var. Ben de başka bir şey okuyacağım, benim de bir mecburiyetim var. Etrafı taciz edecek.Ben de başka bir şey okuyacağım, benim de bir mecburiyetim var. Etrafı taciz edecek. Tabi Kur'an'dan taciz olmaz. Ama o zaman bırakıyorsun, o kardeşin okuduğunu dinliyorsun tabiTabi Kur'an'dan taciz olmaz. Ama o zaman bırakıyorsun, o kardeşin okuduğunu dinliyorsun tabi ama herkese saygılı olmak başka, temizliğe riayet etmek başka, vesaire. ama herkese saygılı olmak başka, temizliğe riayet etmek başka, vesaire. Rabbimiz'in ibadethanesinde, Rabbimiz'in ihsanına ermek için dikkat edelim inşaallah. Rabbimiz'in ibadethanesinde, Rabbimiz'in ihsanına ermek için dikkat edelim inşaallah.

İzâ heleke kisra felâ kisrâ ba'dehû ve izâ heleke kayseru İzâ heleke kisra felâ kisrâ ba'dehû ve izâ heleke kayseru felâ kaysere ba'de ve'llezî nefsî bi-yedihî letünfakunne künûzehümâ fî sebîlillâh. felâ kaysere ba'de ve'llezî nefsî bi-yedihî letünfakunne künûzehümâ fî sebîlillâh.

Tünfikunne diye harekelemişler; benim kanaatime göre harekesi üstün olacak. Tünfikunne diye harekelemişler; benim kanaatime göre harekesi üstün olacak.

Ebû Saîd hazretlerinden. Buharî'de, Müslim'de, Tirmizî'de var. Câbir İbn Semûre'den var. Ebû Saîd hazretlerinden. Buharî'de, Müslim'de, Tirmizî'de var. Câbir İbn Semûre'den var. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Kaynakları çok. Ve sahih kaynaklar. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Kaynakları çok. Ve sahih kaynaklar.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kisra öldüğü zaman, ondan sonra başka kisra yok. "Kisra öldüğü zaman, ondan sonra başka kisra yok. Kayser öldüğü zaman ondan sonra başka kayser yok."Kayser öldüğü zaman ondan sonra başka kayser yok." Ve'llezî nefsî bi-yedihî. Şu nefsim, canım elinde olan Rabbime yeminler olsun ki and olsun ki." Ve'llezî nefsî bi-yedihî. Şu nefsim, canım elinde olan Rabbime yeminler olsun ki and olsun ki." Letünfekunne künûzehümâ fî sebîlillâh. "Allah yolunda siz cihad ettiğiniz zaman, Letünfekunne künûzehümâ fî sebîlillâh. "Allah yolunda siz cihad ettiğiniz zaman, o Kisra'nın, Kayser'in hazinelerine siz Allah tarafından sahip olacaksınız. Ganimetiniz olacak. o Kisra'nın, Kayser'in hazinelerine siz Allah tarafından sahip olacaksınız. Ganimetiniz olacak. Onları size Allah verecek. Onların hazineleri sizin elinize geçecek. Onları size Allah verecek. Onların hazineleri sizin elinize geçecek. Onlar Allah yolunda size infak olunacak." Ne zaman söylüyor? Sağlığında söylüyor. Onlar Allah yolunda size infak olunacak."

Ne zaman söylüyor?

Sağlığında söylüyor.

Sağlığında Peygamber Efendimiz'in durum neydi? Sağlığında Peygamber Efendimiz'in durum neydi?

İslâmiyet Arabistan'da yayılmıştı ama İran'a ve Irak'a hakim Kisralar vardı. İslâmiyet Arabistan'da yayılmıştı ama İran'a ve Irak'a hakim Kisralar vardı. Sasani imparatoruna Kisra deniliyordu.Sasani imparatoruna Kisra deniliyordu. Bir de Suriye'de, Anadolu'da, Mısır'da -Yemen'e kadar toprakları almış- Bizanslılar vardı,Bir de Suriye'de, Anadolu'da, Mısır'da -Yemen'e kadar toprakları almış- Bizanslılar vardı, başlarında Kayser vardı. Onların hükümdarlarına "Kayser" deniliyor. İki büyük devlet. başlarında Kayser vardı. Onların hükümdarlarına "Kayser" deniliyor. İki büyük devlet.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söylüyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söylüyor:

"Şu canımı yaratan, öldürecek olan, canım elinde olan Allah'a "Şu canımı yaratan, öldürecek olan, canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki her nefis ölümü tadacaktır." Nefis, "can" demek burada. Küllü nefsin zâikatu'l-mevt. yemin olsun ki her nefis ölümü tadacaktır."

Nefis, "can" demek burada. Küllü nefsin zâikatu'l-mevt.
"Her can ölecektir." gibi. "Onların hazinelerini Allah size infak edecek."Her can ölecektir." gibi. "Onların hazinelerini Allah size infak edecek. Siz onlarla fî sebilillah cihad edeceksiniz de, sizlere infak olunacak." buyurdu Efendimiz.Siz onlarla fî sebilillah cihad edeceksiniz de, sizlere infak olunacak." buyurdu Efendimiz. Sadaka Resûlullah. Doğru buyurdu. Doğruluğu sonradan çıktı. Sadaka Resûlullah. Doğru buyurdu. Doğruluğu sonradan çıktı.

İslâm mücahitleri Sasani imparatorluğunu yendiler. İslâm mücahitleri Sasani imparatorluğunu yendiler. Peygamber Efendimiz'in gönderdiği elçiyi öldürüp de İslâm'a davet mektubunu Peygamber Efendimiz'in gönderdiği elçiyi öldürüp de İslâm'a davet mektubunu parça parça yırtmış olan Kayser'i, oğlu öldürdü. Allah onu oğlunun eliyle öldürttü.parça parça yırtmış olan Kayser'i, oğlu öldürdü. Allah onu oğlunun eliyle öldürttü. Oğlu cinayet işledi, baba katili oldu. Oğlu cinayet işledi, baba katili oldu. Baba da oğlu tarafından öldürülmek rezaletine uğramış oldu. Baba da oğlu tarafından öldürülmek rezaletine uğramış oldu. Ondan sonra Kadisiye savaşında müslümanlarla çarpışmak için fillerini getirmişlerdi.Ondan sonra Kadisiye savaşında müslümanlarla çarpışmak için fillerini getirmişlerdi. Hatta "Korkmayın, bu Arapları biz nasıl olsa yeneriz!" diye, hazinesini bile getirmişti. Hatta "Korkmayın, bu Arapları biz nasıl olsa yeneriz!" diye, hazinesini bile getirmişti.

"Bak hazinemi getiriyorum, korkmuyorum onlardan; hazine-i hümâyun da burada, biz bunları yeneriz." diye,"Bak hazinemi getiriyorum, korkmuyorum onlardan; hazine-i hümâyun da burada, biz bunları yeneriz." diye, koca bir orduyla İslâm mücahitlerinin karşısına çıkmışlardı İran Sasanileri, Kisra'nın askerleri. koca bir orduyla İslâm mücahitlerinin karşısına çıkmışlardı İran Sasanileri, Kisra'nın askerleri. Allah onları perişan eyledi, müslümanlara galibiyet ihsan eyledi. Allah onları perişan eyledi, müslümanlara galibiyet ihsan eyledi. Hazinelerini de bu hadîs-i şerîfte Efendimiz'in yeminle vaad ettiği gibiHazinelerini de bu hadîs-i şerîfte Efendimiz'in yeminle vaad ettiği gibi mücahitler arasında taksim ettirdi. Allah'ın hükmü böyle.mücahitler arasında taksim ettirdi.

Allah'ın hükmü böyle.
Resûlüne de vaadi böyle. İşte Resûlullah Efendimiz'in sözü de hak,Resûlüne de vaadi böyle. İşte Resûlullah Efendimiz'in sözü de hak, hak peygamber olan böyle hak söyler. Sonra tabi Bizans'ın toprakları da müslümanların eline geçti. hak peygamber olan böyle hak söyler. Sonra tabi Bizans'ın toprakları da müslümanların eline geçti. Elhamdülillah. Allah, İslâm'dan ayrılmamız dolayısıyla Elhamdülillah.

Allah, İslâm'dan ayrılmamız dolayısıyla
bizim elimizden bu mübarek diyarları kâfirlerin eline tekrar geçirmesin. Nasıl olmamız lazım? bizim elimizden bu mübarek diyarları kâfirlerin eline tekrar geçirmesin.

Nasıl olmamız lazım?

Buraları fetheden dedelerimiz gibi olmamız lazım: Mü'min olmamız lazım, müttakî olmamız lazım, Buraları fetheden dedelerimiz gibi olmamız lazım: Mü'min olmamız lazım, müttakî olmamız lazım, muhlis olmamız lazım, ihlaslı olmamız lazım, takvâ ehli olmamız lazım.muhlis olmamız lazım, ihlaslı olmamız lazım, takvâ ehli olmamız lazım. Haramlardan, günahlardan uzak olmamız lazım. Namahreme kuşak çözmemek lazım. Haramlardan, günahlardan uzak olmamız lazım. Namahreme kuşak çözmemek lazım. Namahreme bakmamak lazım. Haram yememek lazım. Allah yolunda gevşememek lazım.Namahreme bakmamak lazım. Haram yememek lazım. Allah yolunda gevşememek lazım. Vazifeleri ihmal etmemek lazım. Allah'ın has kulları olmak lazım.Vazifeleri ihmal etmemek lazım. Allah'ın has kulları olmak lazım. O zaman Allah dünyayı fethettirir. O zaman Allah dünyayı fethettirir.

Ama Allah'ın kulları Allah'ın yolundan dönerse Allah o zaman cezalandırır. Ama Allah'ın kulları Allah'ın yolundan dönerse Allah o zaman cezalandırır. Kâfirlerle cezalandırır; zelzeleyle, kıtlıkla, kuraklıkla, binbir çeşit şeyle cezalandırır. Kâfirlerle cezalandırır; zelzeleyle, kıtlıkla, kuraklıkla, binbir çeşit şeyle cezalandırır.

Ve lillâhi cünûdü's-semâvâti ve'l-ard. Ve lillâhi cünûdü's-semâvâti ve'l-ard.

Çekirge sürüsü gönderir, hastalık gönderir, kolera gönderir, veba gönderir. Hepsine kâdir.Çekirge sürüsü gönderir, hastalık gönderir, kolera gönderir, veba gönderir. Hepsine kâdir. Rabbimiz bizi kahrına uğrayanlardan eylemesin. Âd kavmini helâk etti, Semud kavmini helâk etti,Rabbimiz bizi kahrına uğrayanlardan eylemesin. Âd kavmini helâk etti, Semud kavmini helâk etti, Firavun'u denizde gark eyledi, Karun'u yerin dibine geçirdi, Nemrut'u sarayında perişan eyledi.Firavun'u denizde gark eyledi, Karun'u yerin dibine geçirdi, Nemrut'u sarayında perişan eyledi. Kâdir. Azîzün züntikâm. Onun için Allah'ın sevdiği kul olmaya bakmak lazım. Kâdir. Azîzün züntikâm. Onun için Allah'ın sevdiği kul olmaya bakmak lazım.

En büyük akıllılık, Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışmaktır. En büyük aptallık, Allah'a âsi olmaktır.En büyük akıllılık, Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışmaktır. En büyük aptallık, Allah'a âsi olmaktır. Ondan büyük dangalaklık, ahmaklık, aptallık olmaz. Ondan büyük dangalaklık, ahmaklık, aptallık olmaz. İnsanın aklı varsa kâinatın sahibinin sevgisini, rızasını kazanmaya çalışır. İnsanın aklı varsa kâinatın sahibinin sevgisini, rızasını kazanmaya çalışır. Kendisine sayısız nimetleri, milyarlarca, trilyonlarca nimeti veren Rabbine birKendisine sayısız nimetleri, milyarlarca, trilyonlarca nimeti veren Rabbine bir şükran borcunu, şükrünü, zikrini, ibadetini güzel yapmaya çalışır. Çok gafiliz, çok cahiliz.şükran borcunu, şükrünü, zikrini, ibadetini güzel yapmaya çalışır. Çok gafiliz, çok cahiliz. Allah bizi nevm-i gafletten uyandırsın, cehaletimizi izale eylesin, arif kullar eylesin,Allah bizi nevm-i gafletten uyandırsın, cehaletimizi izale eylesin, arif kullar eylesin, has kulları zümresine kabul eylesin. has kulları zümresine kabul eylesin.

İzâ heleke ehlü'ş-şâmü felâ hayre fî ümmetîİzâ heleke ehlü'ş-şâmü felâ hayre fî ümmetî ve lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakkı hattâ yükâtilü'd-deccâl. ve lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakkı hattâ yükâtilü'd-deccâl.

Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

İzâ heleke ehlü'ş-şâm. "Şam ahalisi helâk olduğu zaman." İzâ heleke ehlü'ş-şâm. "Şam ahalisi helâk olduğu zaman." Felâ hayre fî ümmetî. "Artık benim ümmetimde bir hayır kalmaz." Felâ hayre fî ümmetî. "Artık benim ümmetimde bir hayır kalmaz."

Kalmayacak o zaman. Şam ahalisi helâk olduğu zaman artık hayır kalmaz. Amma… Kalmayacak o zaman. Şam ahalisi helâk olduğu zaman artık hayır kalmaz. Amma…

Ve lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakk. Ve lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakk. "Benim ümmetimden bir grup insan, hakkı destekleyici olarak daima mevcut olacak.""Benim ümmetimden bir grup insan, hakkı destekleyici olarak daima mevcut olacak." Hattâ yükâtilü'd-deccâl. "Deccalle çarpışacakları zamana kadar." Hattâ yükâtilü'd-deccâl. "Deccalle çarpışacakları zamana kadar."

Mücahit, mübarek kullar, Allah'ın dinine hizmet eden insanlar hiçbir zaman eksik olmayacak.Mücahit, mübarek kullar, Allah'ın dinine hizmet eden insanlar hiçbir zaman eksik olmayacak. Ama Şam bozuldu mu, Şam ahalisi helâk oldu mu artık ümmetin hayrı kalmayacak.Ama Şam bozuldu mu, Şam ahalisi helâk oldu mu artık ümmetin hayrı kalmayacak. Ondan sonra peşi peşine çeşitli kıyamet alametleri zuhur edecek. Ondan sonra peşi peşine çeşitli kıyamet alametleri zuhur edecek.

"Şam" deyince, biz Türkler Suriye'nin başşehrini anlarız. "Şam" deyince, biz Türkler Suriye'nin başşehrini anlarız. Arapçada, hadîs-i şerîfte geçen Şam, Suriye'nin başşehri demek değildir. Arapçada, hadîs-i şerîfte geçen Şam, Suriye'nin başşehri demek değildir. Suriye'nin başşehrinin adı Dımaşk'tır. Avrupalılar Damascus diyorlar, aynı kelimedir.Suriye'nin başşehrinin adı Dımaşk'tır. Avrupalılar Damascus diyorlar, aynı kelimedir. Dımaşk-Damascus. Şam dediği, "Ortadoğu" demek. Şam aslında "sol" demektir.Dımaşk-Damascus. Şam dediği, "Ortadoğu" demek.

Şam aslında "sol" demektir.
Bir insan güneşe yönünü döndüğü zaman, Hicaz'da, Efendimiz'in yaşadığı şu beldede,Bir insan güneşe yönünü döndüğü zaman, Hicaz'da, Efendimiz'in yaşadığı şu beldede, bu sözlerin konuşulduğu Arap diyarında, yönünü doğuya döndüğü zaman önü Maşrık'tır;bu sözlerin konuşulduğu Arap diyarında, yönünü doğuya döndüğü zaman önü Maşrık'tır; güneşin doğduğu yerdir. Arkası Mağrip'tir; güneşin battığı yerdir.güneşin doğduğu yerdir. Arkası Mağrip'tir; güneşin battığı yerdir. Sağ, sağ taraf "yemîn" sağ el el-yedü'l-yümnâ, sağı Yemen'dir.Sağ, sağ taraf "yemîn" sağ el el-yedü'l-yümnâ, sağı Yemen'dir. "Yemin" kelimesinden geliyor; "sağ" kelimesinden, "sağ taraftaki ülke" demek."Yemin" kelimesinden geliyor; "sağ" kelimesinden, "sağ taraftaki ülke" demek. Şimal, şam. Bu da "sol taraf" demek. Böylece ne demek oluyor? Şimal, şam. Bu da "sol taraf" demek.

Böylece ne demek oluyor?

"Arap diyarının kuzeyi" demek oluyor. "Hicaz'ın kuzeyi" demek oluyor. "Arap diyarının kuzeyi" demek oluyor. "Hicaz'ın kuzeyi" demek oluyor.

Orası mübarek bir belde. İbrahim aleyhisselam oralarda yaşamış. Orası mübarek bir belde. İbrahim aleyhisselam oralarda yaşamış. Musa aleyhisselam oralarda cevlan eylemiş. Nice peygamberler gelmiş geçmiş. Musa aleyhisselam oralarda cevlan eylemiş. Nice peygamberler gelmiş geçmiş. Zekeriya aleyhisselam'ın makamı şurada, Eyyûb aleyhisselam'ın makamı burada, vesaire.Zekeriya aleyhisselam'ın makamı şurada, Eyyûb aleyhisselam'ın makamı burada, vesaire. İşte o mıntıka. Hicaz'ın kuzeyine rastlayan, bugünkü Sina, Filistin, Suriye, Irak, İşte o mıntıka. Hicaz'ın kuzeyine rastlayan, bugünkü Sina, Filistin, Suriye, Irak, hatta Anadolu'nun bir kısmı, buraları. "Bunlar, buranın ahalisi helâk oldu mu…" hatta Anadolu'nun bir kısmı, buraları.

"Bunlar, buranın ahalisi helâk oldu mu…"

Burası İslâm'ın kalbi; güzel alimlerin yetiştirildiği, yetiştiği, medreselerin olduğu, Burası İslâm'ın kalbi; güzel alimlerin yetiştirildiği, yetiştiği, medreselerin olduğu, İslâmî ilimlerin öğretildiği, öğrenildiği, Emevîlerin başşehri Dımaşk, İslâmî ilimlerin öğretildiği, öğrenildiği, Emevîlerin başşehri Dımaşk, Abbasîlerin başşehri Bağdat vesaire. İslâm'ın başşehirlerinin olduğu yerler.Abbasîlerin başşehri Bağdat vesaire. İslâm'ın başşehirlerinin olduğu yerler. İslâm'ın hudutları çok uzaklarda, orası merkez idi. İslâm'ın hudutları çok uzaklarda, orası merkez idi.

"Artık orası helâk olduğu zaman ümmette bir hayır kalmamış olacak." "Artık orası helâk olduğu zaman ümmette bir hayır kalmamış olacak."

Yedinci hadîs-i şerîf: İzâ hememte bi-emrin fe-tedebber âkıbetehû ve in kâne rüşden fe-emdıhîYedinci hadîs-i şerîf: İzâ hememte bi-emrin fe-tedebber âkıbetehû ve in kâne rüşden fe-emdıhî ve in kâne gayyen fe'ntehi anhü. Abdullah İbn Mesud'dan. ve in kâne gayyen fe'ntehi anhü.

Abdullah İbn Mesud'dan.
Efendimiz'in bir tavsiyesi bu hadîs-i şerîfte geçiyor: Efendimiz'in bir tavsiyesi bu hadîs-i şerîfte geçiyor:

İzâ hememte bi-emrin. "Bir işi yapmaya gayretlendin mi, giriştin mi. Bir işi yapacaksın.İzâ hememte bi-emrin. "Bir işi yapmaya gayretlendin mi, giriştin mi. Bir işi yapacaksın. Yapmadan evvel…" Fe-tedebber âkıbetehû. "Bu işin sonu nereye varacak, diye bir tefekkür et." Yapmadan evvel…" Fe-tedebber âkıbetehû. "Bu işin sonu nereye varacak, diye bir tefekkür et."

"Ben bunu yapacağım, bundan sonra iş nereye varır, ne olur?" diye işin sonunu bir tefekkür eyle. "Ben bunu yapacağım, bundan sonra iş nereye varır, ne olur?" diye işin sonunu bir tefekkür eyle. Tedebbür, "arkasını düşünmek" demek. İşin arkasını, sonunu bir düşün. Tedebbür, "arkasını düşünmek" demek. İşin arkasını, sonunu bir düşün.

Ve in kâne rüşden. "Eğer işin arkası iyiyse, doğruysa, doğru bir şeyse, Ve in kâne rüşden. "Eğer işin arkası iyiyse, doğruysa, doğru bir şeyse, sonuç, semere güzel, olgun bir şey olacaksa…"sonuç, semere güzel, olgun bir şey olacaksa…" Fe-emdıhî. "O işini yap, yerine getir." Fe-emdıhî. "O işini yap, yerine getir." Ve in kâne gayyen."Eğer sonu doğru yol olmayacak, sapıklık, yanlışlıkVe in kâne gayyen."Eğer sonu doğru yol olmayacak, sapıklık, yanlışlık olacaksa, günah olacaksa, ters bir iş olacaksa sonunda…" olacaksa, günah olacaksa, ters bir iş olacaksa sonunda…" Fe'ntehi anhü. "O işi yapma, ondan vazgeç." Fe'ntehi anhü. "O işi yapma, ondan vazgeç."

"Sonunda iyi gelmeyecek, o işi bırak." diye tavsiye ediyor. "Sonunda iyi gelmeyecek, o işi bırak." diye tavsiye ediyor.

Demek ki biz her işi yaparken, işin sonunun nereye varacağını bir tefekkür etme âdetine alışmalıyız. Demek ki biz her işi yaparken, işin sonunun nereye varacağını bir tefekkür etme âdetine alışmalıyız. Ben bu işi yapıyorum, sonu ne olur? Üzüldüm. Bir yere ziyarete gittik, anlattılar.Ben bu işi yapıyorum, sonu ne olur?

Üzüldüm. Bir yere ziyarete gittik, anlattılar.
Çok ticarî bir teşebbüs yapmışlar, çok zararlara uğramışlar. "Niye böyle yaptınız?" dedim.Çok ticarî bir teşebbüs yapmışlar, çok zararlara uğramışlar. "Niye böyle yaptınız?" dedim. Tanımadıkları insanlarla ortaklık kurmuşlar, bilmedikleri senetlere imza atmışlar, Tanımadıkları insanlarla ortaklık kurmuşlar, bilmedikleri senetlere imza atmışlar, malları göndermişler, paraları almamışlar. Milyarlar elden gitmiş, traktörler, kamyonlar satılmış; malları göndermişler, paraları almamışlar. Milyarlar elden gitmiş, traktörler, kamyonlar satılmış; hâlâ da üzerine kaç yüz milyon borç kalmış. hâlâ da üzerine kaç yüz milyon borç kalmış.

İşin bir sonunu düşün, bir incele; kiminle ortaklık yapıyorsun, git orada bir sor. İşin bir sonunu düşün, bir incele; kiminle ortaklık yapıyorsun, git orada bir sor. Beş tane adamı batırmış bu sahtekâr, altıncısı sensin, seni de batıracak.Beş tane adamı batırmış bu sahtekâr, altıncısı sensin, seni de batıracak. Tanımadığın insanla iş yapma. "Bu işin sonu nereye varacak" diye düşün.Tanımadığın insanla iş yapma. "Bu işin sonu nereye varacak" diye düşün. "Ben bir mal gönderdim, cevabı gelmedi, parası gelmedi." İkinciyi ne diye gönderiyorsun? "Ben bir mal gönderdim, cevabı gelmedi, parası gelmedi." İkinciyi ne diye gönderiyorsun? "Birincinin parasını gönder de öyle göndereyim." de. Basmış imzayı. Ne diye basıyorsun?"Birincinin parasını gönder de öyle göndereyim." de. Basmış imzayı. Ne diye basıyorsun? Malı alıyor, imzayı basıyor, malı ona gönderiyor.Malı alıyor, imzayı basıyor, malı ona gönderiyor. Mal sende kalsa imzayı bas, sende kalmıyor ki gidiyor.Mal sende kalsa imzayı bas, sende kalmıyor ki gidiyor. İşin sonunu düşünmeyince çok sıkıntılar oluyor. Ticarî hayatta çok dikkatli olmak lazım. İşin sonunu düşünmeyince çok sıkıntılar oluyor. Ticarî hayatta çok dikkatli olmak lazım.

Bir arkadaş, "Dükkân açacağım hocam, dua edin." dedi. Ne açacaksın? Bir arkadaş, "Dükkân açacağım hocam, dua edin." dedi.

Ne açacaksın?

"Suntacı dükkânı açacağım, sunta satacağım." "Bak, borç verme." dedim. "Suntacı dükkânı açacağım, sunta satacağım."

"Bak, borç verme." dedim.

Aradan zaman geçti, sonra sordum: "Ne oldu sizin iş?" Aradan zaman geçti, sonra sordum:

"Ne oldu sizin iş?"

"Hocam, iflasla kapattık dükkânı, sermayeyi bitirdik." "Hocam, iflasla kapattık dükkânı, sermayeyi bitirdik."

Adam zengin, ondan bir şey olmadı, sırtı yere gelmedi de Adam zengin, ondan bir şey olmadı, sırtı yere gelmedi de ama dükkân sıfır, sermaye sıfıra gitmiş, kapatmışlar. "Ne yaptınız?" dedim. ama dükkân sıfır, sermaye sıfıra gitmiş, kapatmışlar.

"Ne yaptınız?" dedim.

"Hocam, bu marangoz ustaları suntaları aldılar, aldılar, "Hocam, bu marangoz ustaları suntaları aldılar, aldılar, dolap yapacağız bilmem ne yapacağız, dediler, aldılar, parasını vermediler." dolap yapacağız bilmem ne yapacağız, dediler, aldılar, parasını vermediler."

Bir defa verdin, ikinciyi ne diye veriyorsun? Bir defa verdin, ikinciyi ne diye veriyorsun? "Birincinin parasını ver de ikinciyi öyle vereyim" de, hiç olmazsa bir sunta kaybın olur. "Birincinin parasını ver de ikinciyi öyle vereyim" de, hiç olmazsa bir sunta kaybın olur. Birinci partiyi ödemeden ikinciyi verme. Hiç satamasaydın suntaların yanında dururdu,Birinci partiyi ödemeden ikinciyi verme. Hiç satamasaydın suntaların yanında dururdu, yine sermayene bir şey olmamış olurdu. Ama sattın; para da gitti, mal da gitti, bir şey de gelmedi. yine sermayene bir şey olmamış olurdu. Ama sattın; para da gitti, mal da gitti, bir şey de gelmedi.

Bu veresiye iş, bu devirde, kapana girmek demek.Bu veresiye iş, bu devirde, kapana girmek demek. Hani tavukları, horozları kümese kış kış, kış kış yapıyorlar, ondan sonra kapatıyorlar.Hani tavukları, horozları kümese kış kış, kış kış yapıyorlar, ondan sonra kapatıyorlar. Kafesin içinde şimdi, kümesin içinde. Veresiye verdin mi kapana giriyorsun.Kafesin içinde şimdi, kümesin içinde. Veresiye verdin mi kapana giriyorsun. Hadi bakalım, git verdiğin malın parasını alabilirsen al!Hadi bakalım, git verdiğin malın parasını alabilirsen al! Ağla, yalvar, işin yoksa; "Ne olursun, Allah rızası için benim paramı ver." diye uğraş artık.Ağla, yalvar, işin yoksa; "Ne olursun, Allah rızası için benim paramı ver." diye uğraş artık. Bu dünya öyle bir acayip hâle geldi. Senet, sepet? Hepsi laf. Kimse kimseyi anlamıyor. Bu dünya öyle bir acayip hâle geldi. Senet, sepet? Hepsi laf. Kimse kimseyi anlamıyor.

"Alacaklılarımı reddetmenin zevkini sürüyorum." diyormuş herif. Borçlu, alacaklısı geliyor."Alacaklılarımı reddetmenin zevkini sürüyorum." diyormuş herif. Borçlu, alacaklısı geliyor. Gelene, "vermiyorum" demenin zevkini yaşıyormuş. Keyfe bak! Nasıl bir keyif teşekkül etmiş adamda.Gelene, "vermiyorum" demenin zevkini yaşıyormuş. Keyfe bak! Nasıl bir keyif teşekkül etmiş adamda. Gelene "yok" diyormuş, "hayır" diyormuş. Yüzsüzlüğün çeşidine bakın. Ne yapacaksın? Gelene "yok" diyormuş, "hayır" diyormuş. Yüzsüzlüğün çeşidine bakın.

Ne yapacaksın?

İşin sonunu düşüneceksin. Sonunu düşünmezsen felaket.İşin sonunu düşüneceksin. Sonunu düşünmezsen felaket. Bir şey alıyorsun veriyorsun ama Nasreddin Hoca'nın işi gibi mi oluyor? Bir şey alıyorsun veriyorsun ama Nasreddin Hoca'nın işi gibi mi oluyor?

Nasreddin Hoca on paraya yumurta alıyormuş, dokuz paraya satıyormuş. Nasreddin Hoca on paraya yumurta alıyormuş, dokuz paraya satıyormuş. "Hoca" demişler, "Ne oluyor bu? Yumurtayı on paradan aldın, dokuz paradan sattın. Bir para eksik." "Hoca" demişler, "Ne oluyor bu? Yumurtayı on paradan aldın, dokuz paradan sattın. Bir para eksik."

Biz şimdi ne diyelim? Yumurta kaç para? Bin lira. Biz şimdi ne diyelim?

Yumurta kaç para?

Bin lira.

Bn liraya alıyor, dokuz yüz liradan satıyor; hepsinde yüz lira zarar. "Ne yapıyorsun böyle?" demişler. Bn liraya alıyor, dokuz yüz liradan satıyor; hepsinde yüz lira zarar.

"Ne yapıyorsun böyle?" demişler.

"Dostlar alışverişte görsün, diye yapıyorum." demiş. Sonu iflas."Dostlar alışverişte görsün, diye yapıyorum." demiş.

Sonu iflas.
Dostlar alışverişte görecek de ne olacak? Para kazanmak lazım! Dostlar alışverişte görecek de ne olacak? Para kazanmak lazım! Ticaret yaptın mı ticareti sağlam yapmak lazım. Kurnaz müesseseler ne yapıyor? Ticaret yaptın mı ticareti sağlam yapmak lazım.

Kurnaz müesseseler ne yapıyor?

Diyor ki: "Benden mal alacaksan siparişini yılbaşında ver. Diyor ki: "Benden mal alacaksan siparişini yılbaşında ver. Siparişini verirken de sipariş ettiğin malların bedelinin üçte birini öde." Siparişini verirken de sipariş ettiğin malların bedelinin üçte birini öde."

Daha ortada mal yok, adam onun malını alacaksa üçte birini ödüyor. Daha ortada mal yok, adam onun malını alacaksa üçte birini ödüyor. Zaten üçte biri onun maliyetidir, bir kere maliyeti kurtarıyor. Bir de bayisinin depozitosu var;Zaten üçte biri onun maliyetidir, bir kere maliyeti kurtarıyor. Bir de bayisinin depozitosu var; "benim bayiim olmak istiyorsan şu kadar milyon depozito yatıracaksın, bende duracak, "benim bayiim olmak istiyorsan şu kadar milyon depozito yatıracaksın, bende duracak, ayrıldığın zaman sana veririm" diyor, ama o kullanacak.ayrıldığın zaman sana veririm" diyor, ama o kullanacak. On tane bayiinin o kadar parası büyük bir servet ediyor zaten. İşi onunla döndürüyor.On tane bayiinin o kadar parası büyük bir servet ediyor zaten. İşi onunla döndürüyor. Göndereceği malın da parası, üçte birini zaten alıyor, sermayesi tamam. Göndereceği malın da parası, üçte birini zaten alıyor, sermayesi tamam. Adam, bayii bir mızıkçılık yapıp da parayı geri getirmediği, vermediği zaman buradaki depozitodan Adam, bayii bir mızıkçılık yapıp da parayı geri getirmediği, vermediği zaman buradaki depozitodan kesiyor, ondan sonra bayiliğini iptal ediyor. Kendisi ziyan etmiyor, bayi kıvranıyor, uğraşıyor. kesiyor, ondan sonra bayiliğini iptal ediyor. Kendisi ziyan etmiyor, bayi kıvranıyor, uğraşıyor.

Bizim müslüman tüccarlarımız ne yapıyor? "Bugün çok iş yaptım." "Ne yaptın?" Bizim müslüman tüccarlarımız ne yapıyor?

"Bugün çok iş yaptım."

"Ne yaptın?"

"Yirmi top kumaş sattım." "Paralar?" "Yirmi top kumaş sattım."

"Paralar?"

"Üç ay sonra gelecek, beş ay sonra gelecek, altı ay sonra gelecek." Bekle ki gele. İnşaallah gelir."Üç ay sonra gelecek, beş ay sonra gelecek, altı ay sonra gelecek."

Bekle ki gele. İnşaallah gelir.
Allah yâ Rabbi! Kardeşlerimizin hiçbir malı batmasın. Hepsinin parası gelsin. Allah yâ Rabbi! Kardeşlerimizin hiçbir malı batmasın. Hepsinin parası gelsin. Ama gelmiyor, adam zaten hain, bilerek alıyor, aldatmak için alıyor.Ama gelmiyor, adam zaten hain, bilerek alıyor, aldatmak için alıyor. Onun için işin sonunu düşünüp güzel çalışmak lazım. Pek öyle veresiyeye çalışmamak lazım. Onun için işin sonunu düşünüp güzel çalışmak lazım. Pek öyle veresiyeye çalışmamak lazım.

"Kardeşim şuraya paranı ver, koy şuraya, ben de sana şu kadardan vereyim." demek lazım. "Kardeşim şuraya paranı ver, koy şuraya, ben de sana şu kadardan vereyim." demek lazım. "Ben bundan satarsam sonunda bu fiyata alabilir miyim?" demek lazım. "Ben bundan satarsam sonunda bu fiyata alabilir miyim?" demek lazım.

Enflasyon bir oyun. Banknot bir oyun. Hepsi bir oyun. Enflasyon bir oyun. Banknot bir oyun. Hepsi bir oyun. "Banknot" dediğin şey, senenin başında bin lira, senenin sonunda dört yüz lira. Neden? "Banknot" dediğin şey, senenin başında bin lira, senenin sonunda dört yüz lira.

Neden?

Yüzde altmış enflasyon var. Üstünde yine bin yazıyor ama senenin başına göre dört yüz lira kuvvetinde.Yüzde altmış enflasyon var. Üstünde yine bin yazıyor ama senenin başına göre dört yüz lira kuvvetinde. Bu oyunda millet, saf vatandaşlar yolunuyor. Bu oyunda millet, saf vatandaşlar yolunuyor. Kurnaz bankalar, dev müesseseler bunu bildikleri, buna göre ayarladıkları için vaziyetini kurtarıyor. Kurnaz bankalar, dev müesseseler bunu bildikleri, buna göre ayarladıkları için vaziyetini kurtarıyor.

İşin sonunu düşünmek çok önemli.İşin sonunu düşünmek çok önemli. Efendimiz'in bu tavsiyesini her işinizde nazar-ı dikkate almanızı ben de size hatırlatıyorum. Efendimiz'in bu tavsiyesini her işinizde nazar-ı dikkate almanızı ben de size hatırlatıyorum.

Sekizinci hadîs-i şerîf: Sekizinci hadîs-i şerîf:

İzâ vecede ehadüküm elemen fe'l-yeda' yedehû haysü yecidu elemehûİzâ vecede ehadüküm elemen fe'l-yeda' yedehû haysü yecidu elemehû ve'l-yekul seb'a merrâtin eûzü bi-izzeti'llâhi ve kudretihî alâ külli şey'in min şerri mâ ecid. ve'l-yekul seb'a merrâtin eûzü bi-izzeti'llâhi ve kudretihî alâ külli şey'in min şerri mâ ecid.

Efendimiz bu hadîs-i şerîfte bize ağrıya karşı bir dua öğretiyor. Buyuruyor ki; Efendimiz bu hadîs-i şerîfte bize ağrıya karşı bir dua öğretiyor. Buyuruyor ki;

İzâ vecede ehadüküm elemen. "Sizden biriniz bir elem hissettiği zaman.İzâ vecede ehadüküm elemen. "Sizden biriniz bir elem hissettiği zaman. Vücudunun herhangi bir yerinde ağrı, acı hissettiği zaman." Vücudunun herhangi bir yerinde ağrı, acı hissettiği zaman." Fe'l-yeda' yedehû haysü yecidu elemehû. "O ağrıyı hissettiği yere elini koysun." Fe'l-yeda' yedehû haysü yecidu elemehû. "O ağrıyı hissettiği yere elini koysun."

Mesela bileği ağrıyor, boynu ağrıyor; elini şuraya koysun.Mesela bileği ağrıyor, boynu ağrıyor; elini şuraya koysun. Boyun diyelim de herkes görsün. Boynu ağrıyor, boynuna elini koysun. Sonra, Boyun diyelim de herkes görsün. Boynu ağrıyor, boynuna elini koysun. Sonra,

Ve'l yekul seb'a merrât. "Yedi defa şu duayı okusun." Yedi defa… Ve'l yekul seb'a merrât. "Yedi defa şu duayı okusun."

Yedi defa…

Eûzü bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid. Bir daha söyleyelim: Eûzü bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid.

Bir daha söyleyelim:

Eûzu bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid. Üç olsun: Eûzu bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid.

Üç olsun:

Eûzu bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid. Mânasını da söyleyelim: Eûzu bi-izzetillâhi ve kudretihi alâ külli şey'in min şerri mâ ecid.

Mânasını da söyleyelim:

Eûzu. "Allah'a sığınırım." Neye sığınırım? Eûzu bi-izzetillâh. "Allah'ın izzetine sığınırım."Eûzu. "Allah'a sığınırım."

Neye sığınırım?

Eûzu bi-izzetillâh. "Allah'ın izzetine sığınırım."
Ve kudretihî alâ külli şey'in. "Her şeye kâdir olması sıfatına sığınırım." Ve kudretihî alâ külli şey'in. "Her şeye kâdir olması sıfatına sığınırım." Min şerri mâ ecid. "Şu hissettiğim ağrıdan Allah'a sığınırım,Min şerri mâ ecid. "Şu hissettiğim ağrıdan Allah'a sığınırım, Allah'ın izzetine ve her şeye kâdir olmak sıfatına sığınırım." Ne demiş oluyor? Allah'ın izzetine ve her şeye kâdir olmak sıfatına sığınırım."

Ne demiş oluyor?

"Yâ Rabbi, sen izzet ve celal sahibisin,"Yâ Rabbi, sen izzet ve celal sahibisin, her şeye gücün, kuvvetin yeter, ben sana dua ediyorum; şu acımı geçir." demek. her şeye gücün, kuvvetin yeter, ben sana dua ediyorum; şu acımı geçir." demek.

Duayla acı geçer mi? Dua ile her şey olur! Kul dua etmesini bilse duanın tesirini mutlaka görür.Duayla acı geçer mi?

Dua ile her şey olur! Kul dua etmesini bilse duanın tesirini mutlaka görür.
Tabi duanın âdâbını bilecek, nasıl olduğunu bilecek. Duanın kabul olması şartlarına riayet edecek.Tabi duanın âdâbını bilecek, nasıl olduğunu bilecek. Duanın kabul olması şartlarına riayet edecek. Allah'ın duasını kabul etmemesi durumuna düşmeyecek.Allah'ın duasını kabul etmemesi durumuna düşmeyecek. Ondan sonra dua etti mi duasını Allah kabul ediyor. Ondan sonra dua etti mi duasını Allah kabul ediyor.

"Yâ Rabbi, yağmur yağmıyor aylardır, yağdır yâ Rabbi!" "Yâ Rabbi, yağmur yağmıyor aylardır, yağdır yâ Rabbi!"

Şakır şakır, şakır şakır yağmur yağmaya başlıyor. Şakır şakır, şakır şakır yağmur yağmaya başlıyor.

Medine'de gösterdiler, Mekke-i Mükerreme'nin imamı, ihtiyar, birisi namaz kıldırıyor.Medine'de gösterdiler, Mekke-i Mükerreme'nin imamı, ihtiyar, birisi namaz kıldırıyor. "Bu imam dediler, var ya…" Evet, duyduk, tamam, namazı kıldırdı. "Bu imam dediler, var ya…"

Evet, duyduk, tamam, namazı kıldırdı.

"Bu imam dediler, mübarek bir insan!" Nereden bildin? "Bu imam dediler, mübarek bir insan!"

Nereden bildin?

"Büyük bir kuraklık oldu. Aylarca yağmur yağmadı, beklenen yağmurlar yağmadı."Büyük bir kuraklık oldu. Aylarca yağmur yağmadı, beklenen yağmurlar yağmadı. Bir yağmur duasına karar verildi, bu hoca efendi ellerini açtı bir dua etti:Bir yağmur duasına karar verildi, bu hoca efendi ellerini açtı bir dua etti: 'yâ Rabbi, yağmur ver' tarzında yağmur duası yaptı. Gökyüzü masmaviydi, hiç bulut yoktu.'yâ Rabbi, yağmur ver' tarzında yağmur duası yaptı. Gökyüzü masmaviydi, hiç bulut yoktu. Hızla bir bulut geldi, dua biterken süratle, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyor. Hızla bir bulut geldi, dua biterken süratle, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyor.

Arkadaşlar anlatıyorlar. Mekke'de mühendis arkadaşım;Arkadaşlar anlatıyorlar. Mekke'de mühendis arkadaşım; "Ben gözlerimle gördüm; mavi gökyüzü birden bulutla doldu, "Ben gözlerimle gördüm; mavi gökyüzü birden bulutla doldu, duanın sonunda yağmur yağmaya başladı." diyor. Allah kâdir. Duaları kabul etmeye kâdir. duanın sonunda yağmur yağmaya başladı." diyor.

Allah kâdir. Duaları kabul etmeye kâdir.
Kulun istediğini vermeye kâdir. Ve veriyor. Ve biz bunun şahidiyiz. Hayatımızda çok misalleri var. Kulun istediğini vermeye kâdir. Ve veriyor. Ve biz bunun şahidiyiz. Hayatımızda çok misalleri var. Elle tutulur, başka türlü izahı mümkün olmayan net misalleri var. Evet, ağrı duasını da öğrendik. Elle tutulur, başka türlü izahı mümkün olmayan net misalleri var.

Evet, ağrı duasını da öğrendik.

Bir keresinde size anlatmıştım: Bir keresinde size anlatmıştım: Çölde bir adamı yılan sokuyor da adam şişmeye başlıyor. Abdullah İbn Mes'ud Fâtiha okuyor.Çölde bir adamı yılan sokuyor da adam şişmeye başlıyor. Abdullah İbn Mes'ud Fâtiha okuyor. Zehirli yılan, öldürücü yılan. Zehirli yılan, öldürücü yılan. Adamın şişmesi, ağrısı, acısı, zehirlenmesi geçiyor, sıhhat buluyor.Adamın şişmesi, ağrısı, acısı, zehirlenmesi geçiyor, sıhhat buluyor. Onun üzerine koyunlar vesaire bir sürü şey hediye ediyorlar. Onun üzerine koyunlar vesaire bir sürü şey hediye ediyorlar.

Bak bir Fâtiha'yı güzel bir ağızla güzel bir kimse okuyunca Bak bir Fâtiha'yı güzel bir ağızla güzel bir kimse okuyunca yılanın ısırdığı, vücuduna girmiş olan zehir bile tesir etmiyor. yılanın ısırdığı, vücuduna girmiş olan zehir bile tesir etmiyor.

Hz. Ömer radıyallahu anh'e Bizans'tan elçi gelmiş, hediyeler getirmiş, bir de küçük bir şişe. Hz. Ömer radıyallahu anh'e Bizans'tan elçi gelmiş, hediyeler getirmiş, bir de küçük bir şişe.

Bu ne? Zehir. Öldürücü zehir. Ne olacak bu? Bu ne?

Zehir. Öldürücü zehir.

Ne olacak bu?

"Bizim ülkemizde bazen askerler hükümdara isyan eder,"Bizim ülkemizde bazen askerler hükümdara isyan eder, o zaman hükümdar askerin eline geçerse kulağını keserler, burnunu keserler, işkence yaparlar..o zaman hükümdar askerin eline geçerse kulağını keserler, burnunu keserler, işkence yaparlar.. İşte o ızdırabı çekmemek için bu ilacı yanında tutar, ağzına atıverir, İşte o ızdırabı çekmemek için bu ilacı yanında tutar, ağzına atıverir, hemen ölür. -cump cehenneme!- Onun için bu ilacı size getirdim.hemen ölür. -cump cehenneme!- Onun için bu ilacı size getirdim. Siz de madem Arapların halifesisiniz, başkanısınız; hani size de birisi isyan ederse Siz de madem Arapların halifesisiniz, başkanısınız; hani size de birisi isyan ederse işte öyle gerektiği zaman siz de bunu yutarsınız." diye elçi bunu söylemiş. işte öyle gerektiği zaman siz de bunu yutarsınız." diye elçi bunu söylemiş.

Hz. Ömer "Ver bakayım onu" demiş, almış. Hz. Ömer "Ver bakayım onu" demiş, almış.

Bismillâhi'llezî lâ yedurru mea'smihî şey'ün fi'l-ardi ve lâ fi's-semâi yâ hayyu yâ kayyûm… Bismillâhi'llezî lâ yedurru mea'smihî şey'ün fi'l-ardi ve lâ fi's-semâi yâ hayyu yâ kayyûm…

Bu duayı okumuş, -ne zaman düşecek diye elçi bakıyor- sen bekle ki düşsün. Hiçbir şey olmamış. Bu duayı okumuş, -ne zaman düşecek diye elçi bakıyor- sen bekle ki düşsün. Hiçbir şey olmamış.

Neden? Hz. Ömer o ya, Peygamber Efendimiz'in halifesi. Tarih kitapları yazıyor. Neden?

Hz. Ömer o ya, Peygamber Efendimiz'in halifesi. Tarih kitapları yazıyor.
Yazmasa biz nereden söyleyeceğiz? Olmayan şeyi niye söyleyelim? Tarih kitapları yazıyor. Yazmasa biz nereden söyleyeceğiz? Olmayan şeyi niye söyleyelim? Tarih kitapları yazıyor.

Aynı Hz. Ömer'i, minberdeyken, hepiniz biliyorsunuz, "Yâ Sariye! Dağa dikkat et!Aynı Hz. Ömer'i, minberdeyken, hepiniz biliyorsunuz, "Yâ Sariye! Dağa dikkat et! Arkandan düşman geliyor!" diye bağırdığını Medine'den, İran'daki komutanına böyle seslendiğiniArkandan düşman geliyor!" diye bağırdığını Medine'den, İran'daki komutanına böyle seslendiğini tarih kitapları yazıyor. Keramet gösteriyor.tarih kitapları yazıyor. Keramet gösteriyor. Buradaki minberden, Medine'deki minberden, İran'daki komutanının, Buradaki minberden, Medine'deki minberden, İran'daki komutanının, -savaştıklarında- düşman ordusu arkasını çeviriyor diye görüyor. -savaştıklarında- düşman ordusu arkasını çeviriyor diye görüyor. Tepeden mi görüyor, kenardan mı görüyor, hangi zaviyeden görüyorsa…Tepeden mi görüyor, kenardan mı görüyor, hangi zaviyeden görüyorsa… "Yâ Sariye! Ey benim komutanım, ey İslâm ordularının komutanı, dağa dikkat et,"Yâ Sariye! Ey benim komutanım, ey İslâm ordularının komutanı, dağa dikkat et, düşman arkanı çeviriyor!" diyor. O da tedbir alıyor, düşmanın oyununa gelmiyor, yine yeniyor. düşman arkanı çeviriyor!" diyor. O da tedbir alıyor, düşmanın oyununa gelmiyor, yine yeniyor.

Nasıl oluyor bu iş? Allah oldurdu mu olur. Sen de Allah'ın sevgili kulu ol, sende de olacak. Nasıl oluyor bu iş?

Allah oldurdu mu olur. Sen de Allah'ın sevgili kulu ol, sende de olacak.
Tabi "keramet sahibi olacağım" diye Allah'a ibadet edilmez de. Sen Allah'a güzel kul ol; Tabi "keramet sahibi olacağım" diye Allah'a ibadet edilmez de. Sen Allah'a güzel kul ol; Allah sana nasıl ikramda bulunacağını kendisi bilir. Sen ona güzel kul ol. Allah sana nasıl ikramda bulunacağını kendisi bilir. Sen ona güzel kul ol. Onun güzel kulları hiç öyle şeyler istememişler, ama Allah ikram etmiş. Utanmışlar.Onun güzel kulları hiç öyle şeyler istememişler, ama Allah ikram etmiş. Utanmışlar. "Nasılsın?" "Allah'ın en günahkâr kuluyum, Allah beni affeder mi?" der, gözü yaşlı filan…

"Nasılsın?"

"Allah'ın en günahkâr kuluyum, Allah beni affeder mi?" der, gözü yaşlı filan…
Ama Allah'ın sevgili kulu. Mütevazı, kibirli değil. Allah bizi sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin.Ama Allah'ın sevgili kulu. Mütevazı, kibirli değil.

Allah bizi sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin.
Bizde sevmediği ne gibi haller varsa bizi onlardan O kurtarsın, temizlesin, pak eylesin.Bizde sevmediği ne gibi haller varsa bizi onlardan O kurtarsın, temizlesin, pak eylesin. Kalbimizin pasını gidersin, nurlandırsın. Pırıl pırıl bir nuranî kalbe sahip olalım. Kalbimizin pasını gidersin, nurlandırsın. Pırıl pırıl bir nuranî kalbe sahip olalım. Mârifetullahı versin, muhabbetullahı, aşkullahı, şevkullahı içimize yerleştirsin.Mârifetullahı versin, muhabbetullahı, aşkullahı, şevkullahı içimize yerleştirsin. Allah'ın sevgili kulu olmayı Allah bize de nasip etsin. Her şeye kâdir. Allah'ın sevgili kulu olmayı Allah bize de nasip etsin. Her şeye kâdir.

Bir tohumu, küçücük bir tohumu toprağa atıyorsun. Ne oluyor? İncirin çekirdeği ne kadar? Bir tohumu, küçücük bir tohumu toprağa atıyorsun. Ne oluyor?

İncirin çekirdeği ne kadar?

"Toplu iğne başı kadar hocam." Ne oluyor bu toplu iğne başı kadar şeyden? "Toplu iğne başı kadar hocam."

Ne oluyor bu toplu iğne başı kadar şeyden?

Kocaman incir ağacı oluyor, bizim minarenin yarısı kadar. Dışarıda var. Kocaman incir ağacı oluyor, bizim minarenin yarısı kadar. Dışarıda var. Minarenin yarısı kadar koca incir ağacı. Nereden oldu? Minarenin yarısı kadar koca incir ağacı.

Nereden oldu?

Toplu iğne başı kadar incir tohumundan koca ağaç oluyor. Sübhânallah! Toplu iğne başı kadar incir tohumundan koca ağaç oluyor. Sübhânallah! Tebârekallâhu ahsenül-hâlıkîn. Her şeye kâdir. Tebârekallâhu ahsenül-hâlıkîn. Her şeye kâdir.

Zerreden öyle bir şeyi meydana getiren, nutfeden insanı meydana getiren,Zerreden öyle bir şeyi meydana getiren, nutfeden insanı meydana getiren, yoktan kâinatı meydana getiren Allahu Teâlâ hazretleri de bizim gibi ehliyetsiz, kabiliyetsiz, yoktan kâinatı meydana getiren Allahu Teâlâ hazretleri de bizim gibi ehliyetsiz, kabiliyetsiz, işe yaramaz malzemeden dilerse sevgili kulu yapar. Kâdir. Kudreti sonsuz. Allah'ın lütfunu dileriz. işe yaramaz malzemeden dilerse sevgili kulu yapar. Kâdir. Kudreti sonsuz. Allah'ın lütfunu dileriz. İzâ vecede ehadüküm liehîhi nushan fî nefsihî fe'l-yezkürhü lehû. İzâ vecede ehadüküm liehîhi nushan fî nefsihî fe'l-yezkürhü lehû.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde diyor ki; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde diyor ki;

İzâ vecede ehadüküm. "Sizden biriniz hissettiği zaman." İzâ vecede ehadüküm. "Sizden biriniz hissettiği zaman." Liehîhi. "Kardeşi hakkında." Nushan. "-İçinde- samimi bir his, bir duygu, bir istek hissettiği zaman,Liehîhi. "Kardeşi hakkında." Nushan. "-İçinde- samimi bir his, bir duygu, bir istek hissettiği zaman, o arkadaşının nasihat edecek bir şeyini, bir durumunu, söyleyecek bir şeyini gördüğü zaman."o arkadaşının nasihat edecek bir şeyini, bir durumunu, söyleyecek bir şeyini gördüğü zaman." Fe'l-yezkürhü lehû. Bu içinden geçen şeyi o kardeşine söylesin." Fe'l-yezkürhü lehû. Bu içinden geçen şeyi o kardeşine söylesin."

"Çok seviyorum şu kardeşimi, her şeyi güzel, ama Kur'ân-ı Kerîm'in şurasını yanlış okuyor." "Çok seviyorum şu kardeşimi, her şeyi güzel, ama Kur'ân-ı Kerîm'in şurasını yanlış okuyor."

İçinden böyle geçti. Gitsin, desin ki; "Aziz kardeşim, her şeyin güzel, maşaallah,İçinden böyle geçti. Gitsin, desin ki; "Aziz kardeşim, her şeyin güzel, maşaallah, ama şurasını yanlış okuyorsun, mâna bozuluyor, şöyle oku." ama şurasını yanlış okuyorsun, mâna bozuluyor, şöyle oku."

Veyahut o kardeşini seviyor, camide görüyor vesaire ama bakıyor ki hanımı başını yanlış örtmüş. Veyahut o kardeşini seviyor, camide görüyor vesaire ama bakıyor ki hanımı başını yanlış örtmüş. Başörtüsü var, arkadan ucunu çekiyor, başörtü arkaya kayıyor, saçları önden görünüyor; Başörtüsü var, arkadan ucunu çekiyor, başörtü arkaya kayıyor, saçları önden görünüyor; kumral mı, sarışın mı, kara saçlı mı, âfet-i devran mı? Sana ne? kumral mı, sarışın mı, kara saçlı mı, âfet-i devran mı?

Sana ne?

Ama kadın saçını gösteriyor. Adam camide, tanıdığımız kimse.Ama kadın saçını gösteriyor. Adam camide, tanıdığımız kimse. "Ya aziz kardeşim, ben seni çok seviyorum, müslüman bir insansın."Ya aziz kardeşim, ben seni çok seviyorum, müslüman bir insansın. Hanımına sahip olsana, kızına sahip olsana. Bak İslâm'da başını böyle örtmek olmaz.Hanımına sahip olsana, kızına sahip olsana. Bak İslâm'da başını böyle örtmek olmaz. Göstermeyecek. Yüzü, eli, ayağı hariç her tarafını örtecek.Göstermeyecek. Yüzü, eli, ayağı hariç her tarafını örtecek. Saç da kadının ziyneti olduğundan, görünmemesi lazım." diyecek mesela. Veyahut…Saç da kadının ziyneti olduğundan, görünmemesi lazım." diyecek mesela.

Veyahut…
Zihnimizden misaller arıyoruz. Kardeşimize karşı içimizde beliren duygular neler olabilir? Zihnimizden misaller arıyoruz. Kardeşimize karşı içimizde beliren duygular neler olabilir? Pantolon giymiş; dar. Namaz kılıyor: "Aziz kardeşim, böyle dar pantolonla olmaz; Pantolon giymiş; dar. Namaz kılıyor:

"Aziz kardeşim, böyle dar pantolonla olmaz;
etin meydanda, budun meydanda, âlet edevat, teşkilat… Olmuyor böyle. etin meydanda, budun meydanda, âlet edevat, teşkilat… Olmuyor böyle. Biraz şöyle bol bir kıyafet giy, bir cübbe giy." diyecek. Çünkü insan kendi kusurunu görmez.Biraz şöyle bol bir kıyafet giy, bir cübbe giy." diyecek.

Çünkü insan kendi kusurunu görmez.
Kardeşi onu, gördüğü yanlışını samimi olarak söyleyecek, böylece ara düzelecek. Kardeşi onu, gördüğü yanlışını samimi olarak söyleyecek, böylece ara düzelecek.

Birisi size böyle bir kusurunuzu söylediği zaman da kızmayın. "Sen kendi işine bak!" demeyin.Birisi size böyle bir kusurunuzu söylediği zaman da kızmayın. "Sen kendi işine bak!" demeyin. O da günah. "Karışma benim işime. Sen kendi işine bak, asarım keserim!" O da günah. "Karışma benim işime. Sen kendi işine bak, asarım keserim!"

Bak, kasap mı ne adam? Çengele mi asacak? Öyle demek doğru değil! Ne diyecek? Bak, kasap mı ne adam? Çengele mi asacak? Öyle demek doğru değil! Ne diyecek?

"Teşekkür ederim, sağol kardeşim, Allah razı olsun, düzeltmeye çalışayım inşaallah. "Teşekkür ederim, sağol kardeşim, Allah razı olsun, düzeltmeye çalışayım inşaallah. Allah senden razı olsun." demesi lazım, hazmetmesi lazım.Allah senden razı olsun." demesi lazım, hazmetmesi lazım. Madem kusurdur, o kusurunu düzeltmesi lazım. Nush, Arapçada "samimi duygu" demek.Madem kusurdur, o kusurunu düzeltmesi lazım.

Nush, Arapçada "samimi duygu" demek.
Müslümanın ana karakteri samimiyettir. Kime karşı samimiyettir? Müslümanın ana karakteri samimiyettir.

Kime karşı samimiyettir?

Peygamber Efendimiz sayıyor: Bir; lillâhi, "müslüman Allah'a karşı samimi olacak." Peygamber Efendimiz sayıyor: Bir; lillâhi, "müslüman Allah'a karşı samimi olacak."

Allah'ı aldatmaca olur mu? Allah'a karşı rol yapmak olur mu? Allah her şeyi görüyor, biliyor.Allah'ı aldatmaca olur mu? Allah'a karşı rol yapmak olur mu? Allah her şeyi görüyor, biliyor. Allah'a karşı samimi olacak, bir. Resûlüne karşı samimi olacak.Allah'a karşı samimi olacak, bir.

Resûlüne karşı samimi olacak.
Madem Resûlü; uy, sünnetini tut, emrine itaat et, yolunca yürü. Madem Resûlü; uy, sünnetini tut, emrine itaat et, yolunca yürü. Kitabı'na karşı samimi olacak. Mü'minlerin umumuna karşı, hepsine karşı bir samimi duygusu olacak,Kitabı'na karşı samimi olacak. Mü'minlerin umumuna karşı, hepsine karşı bir samimi duygusu olacak, iyiliğini isteyecek. "Bana ne Azerbaycan'dan?" Bana ne olur mu ya, o da müslüman kardeşin! iyiliğini isteyecek.

"Bana ne Azerbaycan'dan?"

Bana ne olur mu ya, o da müslüman kardeşin!

"Bana ne Boşnak'tan?" Olur mu öyle şey? O da müslüman! Neden? "Bana ne Boşnak'tan?"

Olur mu öyle şey? O da müslüman!

Neden?

Müslümanın içinde bütün müslümanlara karşı sevgi olacak. Müslümanlar tek bir vücut gibidir.Müslümanın içinde bütün müslümanlara karşı sevgi olacak. Müslümanlar tek bir vücut gibidir. Ayağına diken batsa adam gece uyku uyumuyor.Ayağına diken batsa adam gece uyku uyumuyor. Ayağı zonkluyor, ateş basıyor, bütün vücut rahatsız oluyor. Sadece parmak rahatsız olsun, hayır!Ayağı zonkluyor, ateş basıyor, bütün vücut rahatsız oluyor. Sadece parmak rahatsız olsun, hayır! Bütün vücut uykusuz ve ateş içinde. Onun gibi… Bütün vücut uykusuz ve ateş içinde. Onun gibi…

Bosna'ya da, Keşmir'e de, Kafkasya'ya da, dünyanın neresi olursa olsun;Bosna'ya da, Keşmir'e de, Kafkasya'ya da, dünyanın neresi olursa olsun; bir müslüman bir yerde küçücük bir ızdırap çekse üzülüyoruz. Üzüleceğiz. bir müslüman bir yerde küçücük bir ızdırap çekse üzülüyoruz. Üzüleceğiz. Hepsine karşı bir samimiyetimiz olacak. Ve müslümanların müslüman idarecilerine karşı daHepsine karşı bir samimiyetimiz olacak. Ve müslümanların müslüman idarecilerine karşı da bir samimiyetimiz, bağlılığımız, sevgimiz, yardımımız, itaatimiz, inkıyadımız olacak. bir samimiyetimiz, bağlılığımız, sevgimiz, yardımımız, itaatimiz, inkıyadımız olacak.

Tabi "idareci" deyince, milletin aklına hep vali, bakan, reisicumhur, milletvekili filan geliyor. Tabi "idareci" deyince, milletin aklına hep vali, bakan, reisicumhur, milletvekili filan geliyor. O demek değil. Etîu'llâhe ve etîu'r-resûle ve uli'l-emri minküm.O demek değil.

Etîu'llâhe ve etîu'r-resûle ve uli'l-emri minküm.
"Allah'a ve Resûlü'ne ve işin başında olan insanlara itaat edin." "Allah'a ve Resûlü'ne ve işin başında olan insanlara itaat edin."

Ulü'l emr'i İbni Abbas radıyallahu anhümâ tefsir etmiş, buyurmuş.Ulü'l emr'i İbni Abbas radıyallahu anhümâ tefsir etmiş, buyurmuş. Alimler ittifak etmişler, söylemişler. İttifak etmeseler bile söylemişler ki ulü'l-emr alimlerdir.Alimler ittifak etmişler, söylemişler. İttifak etmeseler bile söylemişler ki ulü'l-emr alimlerdir. Asıl ulu'l-emr, asıl itaat edilecek, mürşidlerdir, alimlerdir, din bilginleridir.Asıl ulu'l-emr, asıl itaat edilecek, mürşidlerdir, alimlerdir, din bilginleridir. Asıl onun sözü dinlenecek. Asıl onun sözü dinlenecek.

"Peki, Emevî halifesine uyacak mıydı, Abbasî halifesine uyacak mıydı?" "Peki, Emevî halifesine uyacak mıydı, Abbasî halifesine uyacak mıydı?"

Uyacak olsaydı İmam-ı Âzam efendimiz uyardı. Uydu mu? Hapse girmeyi, dayak yemeyi göze aldı; Uyacak olsaydı İmam-ı Âzam efendimiz uyardı. Uydu mu? Hapse girmeyi, dayak yemeyi göze aldı; hak bildiği yoldan dönmedi. Demek ki asıl Allah'a bağlı olacak, hak bildiği yoldan dönmedi. Demek ki asıl Allah'a bağlı olacak, Allah yolunda yürümeyen insana eyvallah etmeyecek, baş eğmeyecek. Allah yolunda yürümeyen insana eyvallah etmeyecek, baş eğmeyecek.

Bunun fıkıhtaki tabiri nedir? Lâ taate limahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlık. Bunun fıkıhtaki tabiri nedir?

Lâ taate limahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlık.
"Günah yolunda, Allah'a isyan olacak bir konuda kula itaat edilmez." Kim olursa olsun… "Günah yolunda, Allah'a isyan olacak bir konuda kula itaat edilmez."

Kim olursa olsun…

"Şöyle yapmazsam babam, haklarını helal etmiyor!" Babanın seni öyle tehdit etmeye hakkı yok ki!"Şöyle yapmazsam babam, haklarını helal etmiyor!"

Babanın seni öyle tehdit etmeye hakkı yok ki!
Sen namazını kılıyorsun, sen Müslümanlık yolunda yürümek istiyorsun; o onu engellemeye çalışıyor. Sen namazını kılıyorsun, sen Müslümanlık yolunda yürümek istiyorsun; o onu engellemeye çalışıyor.

"Kız, seni seni seni! Başını açmazsan sana analık haklarımı helal etmeyeceğim!" "Kız, seni seni seni! Başını açmazsan sana analık haklarımı helal etmeyeceğim!"

Senin o hakkın yok ki be kadın! Kızcağız doğru yolu bulmuş, başını örtmüş; Senin o hakkın yok ki be kadın! Kızcağız doğru yolu bulmuş, başını örtmüş; anası açmaya çalışıyor. Bir de analık hakkını bahis konusu ediyor. Buna "din istismarı" derler.anası açmaya çalışıyor. Bir de analık hakkını bahis konusu ediyor. Buna "din istismarı" derler. Çocuğunun dindar olduğunu biliyor, "Analık hakkımı helal etmem." diyor. Öyle şey olur mu? Çocuğunun dindar olduğunu biliyor, "Analık hakkımı helal etmem." diyor.

Öyle şey olur mu?

Analık hakkından evvel Allah'ın kulların üzerinde hakkı var,Analık hakkından evvel Allah'ın kulların üzerinde hakkı var, emri var, buyruğu var; onu tutması lazım. emri var, buyruğu var; onu tutması lazım.

Allah'a isyanı emrederse kim emrederse etsin itaat edilmez. Allah'a isyanı emrederse kim emrederse etsin itaat edilmez. Allah'ın yolundan ayrılınmaz, Allah'a âsi olunmaz, Allah'ın buyruğunun dışına çıkılmaz,Allah'ın yolundan ayrılınmaz, Allah'a âsi olunmaz, Allah'ın buyruğunun dışına çıkılmaz, Allah'ın hükmünün aksi yapılmaz. Kim emrederse emretsin… "Emrediyorum, şöyle yap!" Allah'ın hükmünün aksi yapılmaz. Kim emrederse emretsin…

"Emrediyorum, şöyle yap!"

Emredemezsin ki hakkın yok ki. "Başına taş yağsın kocaman kocaman! Emredemezsin ki hakkın yok ki.

"Başına taş yağsın kocaman kocaman!
Boynun devrilsin inşaallah! Boynun altında kalsın!" Hiçbir şey olmaz. Neden? Haksız. Boynun devrilsin inşaallah! Boynun altında kalsın!"

Hiçbir şey olmaz. Neden? Haksız.
Haksız bu. Haksız yere, yanlış yere beddua ediyor. O zaman kıymeti olmaz. Haksız bu. Haksız yere, yanlış yere beddua ediyor. O zaman kıymeti olmaz.

Allah'a karşı samimi olacak. Resûlullah'a karşı samimi olacak. Allah'a karşı samimi olacak. Resûlullah'a karşı samimi olacak. Kitabullah'a karşı, Kur'an'a karşı samimi, bağlı olacak. Mü'minlerin hepsine karşı samimi olacak.Kitabullah'a karşı, Kur'an'a karşı samimi, bağlı olacak. Mü'minlerin hepsine karşı samimi olacak. Ve mü'minlerin mü'min, müttakî idarecilerine karşı samimi olacak. Ve mü'minlerin mü'min, müttakî idarecilerine karşı samimi olacak. "Mürşidlere, hocalara, alimlere işi çekip götüren kimselere" demek. "Mürşidlere, hocalara, alimlere işi çekip götüren kimselere" demek.

Millet siyasîlere itaat hakkını kabul ediyor daMillet siyasîlere itaat hakkını kabul ediyor da mürşidlere itaati reddetmek için dokuz takla atıyor, doksan türlü şaklabanlık yapıyor.mürşidlere itaati reddetmek için dokuz takla atıyor, doksan türlü şaklabanlık yapıyor. Be aptal adam! Allah'ın emrini, âyeti, hadisi bildiren insana mı itaat etsin bunlar,Be aptal adam! Allah'ın emrini, âyeti, hadisi bildiren insana mı itaat etsin bunlar, yoksa dalavere, alavere, rüşvet, ıvır zıvır şey yapan insana mı? Aklın ermiyor mu?yoksa dalavere, alavere, rüşvet, ıvır zıvır şey yapan insana mı? Aklın ermiyor mu? Bir de din namına kürsüye çıkmış, konuşuyor, atıyor, tutuyor. Bir de din namına kürsüye çıkmış, konuşuyor, atıyor, tutuyor.

Allah din alimlerini bozdurmasın. Bunlar bozuldu mu çok fena; millet ne yapacağını şaşırır. Allah din alimlerini bozdurmasın. Bunlar bozuldu mu çok fena; millet ne yapacağını şaşırır.

"Güzele bakmak sevap!" der, harama bakar. "Zaman sana uymazsa sen zamana uy!" der, "Güzele bakmak sevap!" der, harama bakar. "Zaman sana uymazsa sen zamana uy!" der, bakarsın gavurlar gibi olur. Neden? Ona fetva veren kimseler var. bakarsın gavurlar gibi olur.

Neden?

Ona fetva veren kimseler var.

"Bira içilebilir. Faiz yenilebilir!" Ivır yapılabilir, zıvır yapılabilir… "Bira içilebilir. Faiz yenilebilir!" Ivır yapılabilir, zıvır yapılabilir… Din, çığırından, yolundan çıkıyor.Din, çığırından, yolundan çıkıyor. Halbuki din, âyet-i kerîmeyle sabit, hadîs-i şerîfle sabit, genel hakikatleri,Halbuki din, âyet-i kerîmeyle sabit, hadîs-i şerîfle sabit, genel hakikatleri, çerçevesi bununla çizilmiş; küçük detayları evet müftüye sorarsın ama genel şeyleri belli. çerçevesi bununla çizilmiş; küçük detayları evet müftüye sorarsın ama genel şeyleri belli.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği yoldan ayırmasın. İki cihanda aziz eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği yoldan ayırmasın. İki cihanda aziz eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı nasip eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2