Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İslam'da Aile ve Çocuk Yetiştirme

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Recep 1421 / 20.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hanımlarımıza Ait Bir Müjde, Kur'an İlmine Sahip Olan, Ezberleyen Kimse , Kur'an Kerim Hatmedildiği Zaman, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslam'da Aile ve Çocuk Yetiştirme

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Recep 1421 / 20.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hanımlarımıza Ait Bir Müjde, Kur'an İlmine Sahip Olan, Ezberleyen Kimse , Kur'an Kerim Hatmedildiği Zaman, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh,el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, alâ küllî hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne alâ küllî hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd. Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd.

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hâmilâtün vâlidâtün murdıâtün rahîmâtün bi-evlâdihinne lev lâ mâ Hâmilâtün vâlidâtün murdıâtün rahîmâtün bi-evlâdihinne lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne dahale musalliyâtühünne'l-cennete. ye'tîne ilâ ezvâcihinne dahale musalliyâtühünne'l-cennete.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Bu hadîs-i şerîfi Tahavî, Ahmet İbn Hanbel, İbn Mâce, Bu hadîs-i şerîfi Tahavî, Ahmet İbn Hanbel, İbn Mâce, Taberanî, Hâkim gibi kaynaklar kaydetmişler.Taberanî, Hâkim gibi kaynaklar kaydetmişler. Ebû Umâme hazretlerinden annelerimize, hanımlarımıza ait bir müjde... Ebû Umâme hazretlerinden annelerimize, hanımlarımıza ait bir müjde... Peygamber Efendimiz hanımannelerimiz ve hanımlarımız durumunda olan kimseler için diyor ki; Peygamber Efendimiz hanımannelerimiz ve hanımlarımız durumunda olan kimseler için diyor ki;

Hâmilâtün. "Bunlar hamileliğin kahrını çekerler." Hâmilâtün. "Bunlar hamileliğin kahrını çekerler." Çocuğu dünyaya getirinceye kadar hamile olarak mideleri bulanır,Çocuğu dünyaya getirinceye kadar hamile olarak mideleri bulanır, sıhhatleri bozulur, yüzleri, elleri şişer. sıhhatleri bozulur, yüzleri, elleri şişer. Doktorlar uğraşırlar, o zamanlar doktor da yoktu tabii. Doktorlar uğraşırlar, o zamanlar doktor da yoktu tabii. Yani ne sıkıntılar çekerler… Vâlidâtün. "Sonra evlat verirler, evlat dünyaya getirirler." Yani ne sıkıntılar çekerler… Vâlidâtün. "Sonra evlat verirler, evlat dünyaya getirirler."

Bir, doğumdan önce sıkıntılarını çekerler; bir de doğum başlı başına bir ciddi ameliyattır, Bir, doğumdan önce sıkıntılarını çekerler; bir de doğum başlı başına bir ciddi ameliyattır, çok zor bir şeydir.çok zor bir şeydir. Ama evlat sevgisinden, Allah onların gönüllerine o şefkati verdiğinden...Ama evlat sevgisinden, Allah onların gönüllerine o şefkati verdiğinden... Şimdi duyuyoruz; bazıları, "Çocuk dünyaya getirmek zormuş." filan diye evlenmekten korkuyorlar.Şimdi duyuyoruz; bazıları, "Çocuk dünyaya getirmek zormuş." filan diye evlenmekten korkuyorlar. Büyük fedakârlıktır, çok zor bir şeydir. Ondan sonra da bitmez… Büyük fedakârlıktır, çok zor bir şeydir.

Ondan sonra da bitmez…

Murdıâtün. "Doğan çocukları emzirirler, bakarlar, büyütürler." Murdıâtün. "Doğan çocukları emzirirler, bakarlar, büyütürler." Kendi canlarından, sağlıklarından, gıdalarından çocuklarını doyururlar. Kendi canlarından, sağlıklarından, gıdalarından çocuklarını doyururlar.

Rahîmâtün bi-evlâdihinne. "Evlatlarına son derece merhametlidirler." Rahîmâtün bi-evlâdihinne. "Evlatlarına son derece merhametlidirler." Bir tavuğun civcivlerini kollayışını düşünün.Bir tavuğun civcivlerini kollayışını düşünün. Üzerine canavar bile gelse çocuklarını korumak için saldırır.Üzerine canavar bile gelse çocuklarını korumak için saldırır. Evlatlarına çok merhametlidirler. Evlatlarına çok merhametlidirler.

Lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne. "Eğer kocalarına gitmeselerdi…" Kocalarına gitmeleri olmasaydı… Lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne. "Eğer kocalarına gitmeselerdi…" Kocalarına gitmeleri olmasaydı… Dahale musalliyâtühünne'l-cennete.Dahale musalliyâtühünne'l-cennete. "Onların namaz kılanları muhakkak cennete girerlerdi." "Onların namaz kılanları muhakkak cennete girerlerdi."

Burada, lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne, Burada, lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne, "Kocalarına gittikleri veya yaptıkları olmasaydı." deniliyor. "Kocalarına gittikleri veya yaptıkları olmasaydı." deniliyor.

Kadın kocasına ne yapar da sevabını kaçırır? Kadın kocasına ne yapar da sevabını kaçırır?

Kocası namusunu, haysiyetini, malını, her şeyini ona emanet ediyor, işe çalışmaya gidiyor. Kocası namusunu, haysiyetini, malını, her şeyini ona emanet ediyor, işe çalışmaya gidiyor. Ev, mal mülk, çoluk çocuk, her şey ona emanet oluyor. Ev, mal mülk, çoluk çocuk, her şey ona emanet oluyor. İyi bir müslüman hanımın bu emanetleri koruması ve çok dikkat etmesi lazım. İyi bir müslüman hanımın bu emanetleri koruması ve çok dikkat etmesi lazım.

Öyle yapmazlar ve hırçınlık ederlerse… Yani korumazlarsa, ondan sonra da, Öyle yapmazlar ve hırçınlık ederlerse… Yani korumazlarsa, ondan sonra da, "Süs isterim, ziynet isterim, gezmek tozmak isterim… "Süs isterim, ziynet isterim, gezmek tozmak isterim… Falancanın kocası ona kürk almış, ben de isterim…" gibi baskılar… Falancanın kocası ona kürk almış, ben de isterim…" gibi baskılar… "Senin yanında ben iyi bir gün mü gördüm…"Senin yanında ben iyi bir gün mü gördüm… Ah! Babamın evinde ne rahattım da sana vardıktan sonra bir aydınlık gün bile görmedim, Ah! Babamın evinde ne rahattım da sana vardıktan sonra bir aydınlık gün bile görmedim, bütün günlerim kara geçti… bütün günlerim kara geçti… Senin yanında gençliğim heba oldu, mahvoldum, bittim..." filan demek adamcağızı üzer. Senin yanında gençliğim heba oldu, mahvoldum, bittim..." filan demek adamcağızı üzer. Ne yapsın; çalışıyor, uğraşıyor ama yine de yaranamıyor. Bu, benim hatırıma gelen şekiller... Ne yapsın; çalışıyor, uğraşıyor ama yine de yaranamıyor. Bu, benim hatırıma gelen şekiller...

Kocalarına yaptıkları Allah'ın sevmediği şeyler olmasa namaz kılanları muhakkak cennete girer. Kocalarına yaptıkları Allah'ın sevmediği şeyler olmasa namaz kılanları muhakkak cennete girer. Çünkü çocuğu hamile olarak taşımaktan, dünyaya getirmekten, emzirmekten,Çünkü çocuğu hamile olarak taşımaktan, dünyaya getirmekten, emzirmekten, onlara şefkatle annelik yapmaktan çok sevaplar kazanıyorlar.onlara şefkatle annelik yapmaktan çok sevaplar kazanıyorlar. Eğer kocalarına hanımlık vazifelerini de İslâm'ın istediği tarzda güzel yaparlarsaEğer kocalarına hanımlık vazifelerini de İslâm'ın istediği tarzda güzel yaparlarsa namaz kıldıkları takdirde cennete girerler. namaz kıldıkları takdirde cennete girerler.

Dahale musalliyâtühünne'l-cennete. "Namaz kıldıkları takdirde… Namaz kılanları…" Dahale musalliyâtühünne'l-cennete. "Namaz kıldıkları takdirde… Namaz kılanları…"

Namaz kılmazsa büyük tehlike var. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmazsa büyük tehlike var. Namaz dinin direğidir. Kadının da en büyük tehlikesi namazı kılmaması, kaytarıvermesidir. Kadının da en büyük tehlikesi namazı kılmaması, kaytarıvermesidir.

Bir de hanım kocasına karşı muamelesinde dikkatli olacak. Bir de hanım kocasına karşı muamelesinde dikkatli olacak. Kadının kocasına İslâm'ın emrettiği şekilde nasıl eşlik yapması lazım, bir;Kadının kocasına İslâm'ın emrettiği şekilde nasıl eşlik yapması lazım, bir; kocanın hanımına İslâm'ın emrettiği tarzda nasıl güzel kocalık yapması lazım, iki. kocanın hanımına İslâm'ın emrettiği tarzda nasıl güzel kocalık yapması lazım, iki. Bu ikisini öğrenmemiz lazım! Karı kocanın birbirlerine karşı hem hakları hem de görevleri vardır. Bu ikisini öğrenmemiz lazım! Karı kocanın birbirlerine karşı hem hakları hem de görevleri vardır. İslâm, her hak sahibine hakkı vermeyi emreder. İslâm, her hak sahibine hakkı vermeyi emreder.

Peygamber Efendimiz'in etrafındaki insanların da tabii anlayışları var, Peygamber Efendimiz'in etrafındaki insanların da tabii anlayışları var, hafızalarında tutmaları zor olabilir. Efendimiz kısa konuşurdu, kısa konuşmayı severdi.hafızalarında tutmaları zor olabilir. Efendimiz kısa konuşurdu, kısa konuşmayı severdi. Onun için bir hadîs-i şerîften değil de Peygamber Efendimiz'in o konudaki sözlerini toplayarakOnun için bir hadîs-i şerîften değil de Peygamber Efendimiz'in o konudaki sözlerini toplayarak o konuda Efendimiz'in bizden istediği nedir, sünnet olan davranış nedir, onu bilmemiz lazım. o konuda Efendimiz'in bizden istediği nedir, sünnet olan davranış nedir, onu bilmemiz lazım.

Hanımların kocalarına karşı görevleri. Hanımların kocalarına karşı görevleri.

Kocaların hanımlara, çocuklarına ve ailesine karşı görevleri. Kocaların hanımlara, çocuklarına ve ailesine karşı görevleri.

Bunları iyice öğrenmemiz lazım. Burada hanımlar bahis konusu ve aslında bir müjde! Bunları iyice öğrenmemiz lazım.

Burada hanımlar bahis konusu ve aslında bir müjde!
Kadınlar namaz kılarlarsa cennete girerler. Kadınlar namaz kılarlarsa cennete girerler. Çünkü hamilelik, doğum, evlatlarını emzirme sıkıntıları çekiyorlar, şefkatle büyütüyorlar.Çünkü hamilelik, doğum, evlatlarını emzirme sıkıntıları çekiyorlar, şefkatle büyütüyorlar. Namaz kılarlarsa cennete girerler. Namaz kılarlarsa cennete girerler. Ama kocalarına ezâ cefa eder, haksız yere üzerlerse o zaman sevapları da tehlikeye düşüyor.Ama kocalarına ezâ cefa eder, haksız yere üzerlerse o zaman sevapları da tehlikeye düşüyor. Ona da dikkat etmesi lazım. Tabii buna mukabil tek taraflı değil. Ona da dikkat etmesi lazım.

Tabii buna mukabil tek taraflı değil.
Bunu hatırlatıyorum yine, kocaların da hanımlarına karşı vazifesi vardır. Bunu hatırlatıyorum yine, kocaların da hanımlarına karşı vazifesi vardır.

Biliyor musunuz ki bir kadının kendi çocuğunu emzirme mecburiyeti bile yoktur. Biliyor musunuz ki bir kadının kendi çocuğunu emzirme mecburiyeti bile yoktur.

Neden? Çünkü kadının ve çocukların bakımını bizim dinimiz beye yüklemiştir. Neden?

Çünkü kadının ve çocukların bakımını bizim dinimiz beye yüklemiştir.
"Bunlara sen bakacaksın. Yeme, içme, giyinme, barınma, "Bunlara sen bakacaksın. Yeme, içme, giyinme, barınma, yaşam ihtiyaçlarını sen sağlayacaksın." demiştir.yaşam ihtiyaçlarını sen sağlayacaksın." demiştir. Onun için kadın "Senin çocuğun, ben emzirmiyorum.Onun için kadın "Senin çocuğun, ben emzirmiyorum. Nasıl beslersen besle." derse adam beslemek zorundadır.Nasıl beslersen besle." derse adam beslemek zorundadır. Kadın emzirmek zorunda değildir. "Sen bu çocuğun sahibi değil misin; emzir." Kadın emzirmek zorunda değildir.

"Sen bu çocuğun sahibi değil misin; emzir."

Emzirmek zorunda değildir. Çünkü yedirmek kocanın görevleri arasındadır. Emzirmek zorunda değildir. Çünkü yedirmek kocanın görevleri arasındadır.

Şimdi bu devirde kadın da erkek de çalışıyor. Bu kıyamet alametidir.Şimdi bu devirde kadın da erkek de çalışıyor. Bu kıyamet alametidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz beyan etmiştir, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz beyan etmiştir, "Kıyamet alametlerinden birisi kadının ticaretinde kocasına yardım etmesidir." "Kıyamet alametlerinden birisi kadının ticaretinde kocasına yardım etmesidir." Kadının ana, esas vazifesi evladını yetiştirmektir. Evlat yetiştirmek çok önemlidir.Kadının ana, esas vazifesi evladını yetiştirmektir. Evlat yetiştirmek çok önemlidir. Koca da hem hanımına hem de çocuklara bakacak. Koca da hem hanımına hem de çocuklara bakacak. Böylece aslan gibi, sultan gibi erkek ve kız evlatlar yetişecek.Böylece aslan gibi, sultan gibi erkek ve kız evlatlar yetişecek. Her birisi pırlanta gibi olacak, toplum gelişecek. Her birisi pırlanta gibi olacak, toplum gelişecek.

İslâm böyle bir düzen kuruyor. Geçim sorumluluğunu kadına yüklemiyor.İslâm böyle bir düzen kuruyor. Geçim sorumluluğunu kadına yüklemiyor. Ana düzen böyle ama sıkıntı olunca ihtiyaçları daha kolay karşılayalım diye kadınlar da Ana düzen böyle ama sıkıntı olunca ihtiyaçları daha kolay karşılayalım diye kadınlar da yapabildiği çalışmaları yapıyorlar. yapabildiği çalışmaları yapıyorlar. Zaten fiilen Anadolu'da da kadınlarımız, annelerimiz, büyüklerimiz çalışır.Zaten fiilen Anadolu'da da kadınlarımız, annelerimiz, büyüklerimiz çalışır. Kadınlar köylerde hep çalışmışlardır, daima çalışırlar.Kadınlar köylerde hep çalışmışlardır, daima çalışırlar. Şehirde kadınlar oturur da belki poker oynarlar ama köyde hanımlar çalışır, boş durmazlar. Şehirde kadınlar oturur da belki poker oynarlar ama köyde hanımlar çalışır, boş durmazlar.

Kadınların yapabileceği işlerin şeriatin ahkâmına uygun olması, Kadınların yapabileceği işlerin şeriatin ahkâmına uygun olması, yabancı erkeklerle bir odada kalmaması, seviyeli seviyesiz insanlarla muhatap olmaması lazım.yabancı erkeklerle bir odada kalmaması, seviyeli seviyesiz insanlarla muhatap olmaması lazım. Kendi evinde, dikiş nakış veya kadınlar arasında bir iş gibi şeriatin uygun gördüğü Kendi evinde, dikiş nakış veya kadınlar arasında bir iş gibi şeriatin uygun gördüğü bir ortamda çalışabilir, olabilir. bir ortamda çalışabilir, olabilir.

Burada esas itibariyle müjde var. Namaz kılmaları şartıyla kadınlar,Burada esas itibariyle müjde var. Namaz kılmaları şartıyla kadınlar, anneler cennete girecekler ama kocalarına karşı görevlerine dikkat etsinler.anneler cennete girecekler ama kocalarına karşı görevlerine dikkat etsinler. Bu onların görevi... Kocaların da karılarına karşı görevi var. Bu onların görevi... Kocaların da karılarına karşı görevi var. Burada fazla görev sayılmamış. Lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne.Burada fazla görev sayılmamış. Lev lâ mâ ye'tîne ilâ ezvâcihinne. "Kocalarına yaptıkları…" deniliyor. Peygamber Efendimiz'in muradını bilmiyoruz, "Kocalarına yaptıkları…" deniliyor. Peygamber Efendimiz'in muradını bilmiyoruz, bu belki daha ziyade namus meselesidir. bu belki daha ziyade namus meselesidir. Yani "namusunu korumakta dikkat edecek" demek olabilir.Yani "namusunu korumakta dikkat edecek" demek olabilir. Evde karşı gelme, dırdır, kavga vesaire ayrı. Belki o da vardır, bilmiyoruz. Evde karşı gelme, dırdır, kavga vesaire ayrı. Belki o da vardır, bilmiyoruz.

Gelelim ikinci müjdeli hadîs-i şerîfe: Gelelim ikinci müjdeli hadîs-i şerîfe:

Hâmilü'l-Kur'âni hâmilü râyeti'l-İslâmi men ekremehû fe-kad ekremallâhe Hâmilü'l-Kur'âni hâmilü râyeti'l-İslâmi men ekremehû fe-kad ekremallâhe ve men ehânehû fe-aleyhi la'netullâhi azze ve celle. ve men ehânehû fe-aleyhi la'netullâhi azze ve celle.

Müsnedü'l-Firdevs'inde Deylemî, Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten kaydetmiş. Müsnedü'l-Firdevs'inde Deylemî, Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten kaydetmiş. Bunları levha yaptırıp, hattatlara güzel yazdırıp duvara asmamız lazım. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bunları levha yaptırıp, hattatlara güzel yazdırıp duvara asmamız lazım. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Hâmilü'l-Kur'âni. "Kur'an'a sahip olan, Kur'an'ı ezberinde kafasında taşıyan..."Hâmilü'l-Kur'âni. "Kur'an'a sahip olan, Kur'an'ı ezberinde kafasında taşıyan..." Kur'an'a hâmil olan yani hafız olan demek… Kur'an'a hâmil olan yani hafız olan demek… Kur'an ilmine sahip olan demek de olabilir.Kur'an ilmine sahip olan demek de olabilir. Burada Peygamber Efendimiz, "Kur'an'ı taşıyan" diyor. Burada Peygamber Efendimiz, "Kur'an'ı taşıyan" diyor. Bunun mânası düz olarak Kur'an'ı ezberleyen demek ama bir de ahkâmını bilen de olabilir.Bunun mânası düz olarak Kur'an'ı ezberleyen demek ama bir de ahkâmını bilen de olabilir. Kur'an'ın ne demek istediğini, mânasını biliyorsa… O daha önemli! Herhalde öyledir. Kur'an'ın ne demek istediğini, mânasını biliyorsa… O daha önemli! Herhalde öyledir.

"Kur'an'ı taşıyan kimse…" Kur'an bilgisine kafasında, gönlünde sahip olan kimse..."Kur'an'ı taşıyan kimse…" Kur'an bilgisine kafasında, gönlünde sahip olan kimse... Hâmilü râyeti'l-İslâmi. "İslam bayrağının sancaktarıdır."Hâmilü râyeti'l-İslâmi. "İslam bayrağının sancaktarıdır." İslâm bayrağını elinde taşıyan kişi demektir.İslâm bayrağını elinde taşıyan kişi demektir. Bayrağı dalgalandırıyor, İslâm'ın sancaktarı demektir. Bayrağı dalgalandırıyor, İslâm'ın sancaktarı demektir.

Men ekremehû. "Kim ona saygı gösterir, ikram ederse…" Men ekremehû. "Kim ona saygı gösterir, ikram ederse…" İkram sözle olur, hediye ile olur, hürmetle olur; İkram sözle olur, hediye ile olur, hürmetle olur; bu kelime hepsini ifade edebilir. "Kim ona hürmet ederse…"bu kelime hepsini ifade edebilir. "Kim ona hürmet ederse…" Hiç hediye vermeden hürmetkâr davranmak, asaletli, Hiç hediye vermeden hürmetkâr davranmak, asaletli, soylu bir insana gösterilecek muameleyi yapmak da ikram etmektir.soylu bir insana gösterilecek muameleyi yapmak da ikram etmektir. Ama "ikram" Arapça'da, "hediye vermek" mânasına da gelir. Ama "ikram" Arapça'da, "hediye vermek" mânasına da gelir. Yani hürmetkâr davranmak mânasına da, bir bağış, bir hediye vermek mânasına da gelir.Yani hürmetkâr davranmak mânasına da, bir bağış, bir hediye vermek mânasına da gelir. Burada "hürmetkâr davranırsa" mânası daha çok anlaşılıyor. Burada "hürmetkâr davranırsa" mânası daha çok anlaşılıyor.

Men ekremehû. "Kim ona hürmetkâr olursa…" Kur'an ehlidir, diye hürmet gösterirse… Men ekremehû. "Kim ona hürmetkâr olursa…" Kur'an ehlidir, diye hürmet gösterirse… Fe-kad ekremallâhe. "Allah'a hürmet göstermiş olur." Fe-kad ekremallâhe. "Allah'a hürmet göstermiş olur." Çünkü Allah'ın kitabına sahip adam, o bilgiyi biliyor. Çünkü Allah'ın kitabına sahip adam, o bilgiyi biliyor.

Buradan anlaşılıyor ki hediye vermek değil saygı göstermek, Allah'a ikram...Buradan anlaşılıyor ki hediye vermek değil saygı göstermek, Allah'a ikram... Çünkü Allah'a bizim herhangi bir hediye vermeye gücümüz yok.Çünkü Allah'a bizim herhangi bir hediye vermeye gücümüz yok. Ne yapabileceğiz, aciz naçiz kullarız.Ne yapabileceğiz, aciz naçiz kullarız. "Kim ona ikram ederse Allah'a ikram etmiş olur." yani"Kim ona ikram ederse Allah'a ikram etmiş olur." yani "Kim ona hürmet ederse Allah'a hürmet etmiş olur." "Kim ona hürmet ederse Allah'a hürmet etmiş olur."

Ve men ehânehû. "Kim onu umursamazsa…" Değersiz, hor hakir görürse… Ve men ehânehû. "Kim onu umursamazsa…" Değersiz, hor hakir görürse… Fe-aleyhi la'netullâhi azze ve celle. "Allah'ın laneti onun üzerine olur." Fe-aleyhi la'netullâhi azze ve celle. "Allah'ın laneti onun üzerine olur."

Kur'an ehlini hor görüyor, mühimsemiyor. Adama baktı; parası yok, fakir. Kur'an ehlini hor görüyor, mühimsemiyor. Adama baktı; parası yok, fakir. Bir de baktı; giyim kuşamı, elbisesi, hırkası vs. yamalı. Bir de baktı; giyim kuşamı, elbisesi, hırkası vs. yamalı. "Sen kimsin ya?" diyor, hiç hürmet etmiyor."Sen kimsin ya?" diyor, hiç hürmet etmiyor. "Kim ona hor bakar, hor hakir görürse Aziz ve Celil olan Allah'ın laneti onun üzerine olur." "Kim ona hor bakar, hor hakir görürse Aziz ve Celil olan Allah'ın laneti onun üzerine olur."

Demek ki Kur'an ehline sevgi ve saygı göstereceğiz. Demek ki Kur'an ehline sevgi ve saygı göstereceğiz.

Hocamız, cennetmekân, Adapazarı'nda adına cami yaptığımız Mehmed Zahid Kotku hazretleri; Hocamız, cennetmekân, Adapazarı'nda adına cami yaptığımız Mehmed Zahid Kotku hazretleri; mübarek şeyh, evliyâullah…mübarek şeyh, evliyâullah… Her gün, herkesin gördüğü kerametleri olan, hakkında kitaplar yazılmış bir kimse…Her gün, herkesin gördüğü kerametleri olan, hakkında kitaplar yazılmış bir kimse… Camiye küçük de olsa bir hafız geldi mi, "Giy bakalım cübbeyi, sarığı." derdi.Camiye küçük de olsa bir hafız geldi mi, "Giy bakalım cübbeyi, sarığı." derdi. Cübbeyi giydirir, mihraba onu sürerdi. "Hadi bakalım okumaya…"Cübbeyi giydirir, mihraba onu sürerdi. "Hadi bakalım okumaya…" Öyle hürmet gösterirdi. Mısırlı hafızlar ziyaretine geldi.Öyle hürmet gösterirdi.

Mısırlı hafızlar ziyaretine geldi.
Hafızlar diye çok büyük bağışlar ve çok büyük ikramlar yaptı. Hafızlar diye çok büyük bağışlar ve çok büyük ikramlar yaptı. Çok büyük sevgi ve saygı gösterirdi. Bir Ali Haydar Hoca vardı, mekânı cennet olsun,Çok büyük sevgi ve saygı gösterirdi. Bir Ali Haydar Hoca vardı, mekânı cennet olsun, Trabzonlu, kalın gözlüklü, ciddi görünüşlü, sakallı bir hoca efendi…Trabzonlu, kalın gözlüklü, ciddi görünüşlü, sakallı bir hoca efendi… Diz çöktüğü zaman âbide gibi otururdu.Diz çöktüğü zaman âbide gibi otururdu. Kur'an okurken de sallanma, laubalilik yok; kale gibi dururdu. Kur'an okurken de sallanma, laubalilik yok; kale gibi dururdu. Şahane Kur'an okurdu, üstattı.Şahane Kur'an okurdu, üstattı. Bazı hocalar, hafızlar, yaşlılar, evli barklı adamlar gelir, oturur,Bazı hocalar, hafızlar, yaşlılar, evli barklı adamlar gelir, oturur, "Hocam, bana ders versene." derlerdi. "Hocam, bana ders versene." derlerdi.

Hocamız onu yanından ayırmazdı.Hocamız onu yanından ayırmazdı. Bursa'ya gideriz, onu götürür; falanca yere gideriz, onu götürür…Bursa'ya gideriz, onu götürür; falanca yere gideriz, onu götürür… Çok izzet ikram ederdi. Bir Hafız Mustafa vardı; Karadenizli, kurra hafız…Çok izzet ikram ederdi.

Bir Hafız Mustafa vardı; Karadenizli, kurra hafız…
Korkut Bey'in damadıydı. Mustafa Erdoğdu. Korkut Bey'in damadıydı. Mustafa Erdoğdu. İlahiyat'ta doçentti, belki şimdi profesör olmuştur. Her zaman mihrapta olurdu. İlahiyat'ta doçentti, belki şimdi profesör olmuştur. Her zaman mihrapta olurdu. Hemen cübbeyi giydirir, onu mihraba geçirirdi. Çok itibar ederdi. Hemen cübbeyi giydirir, onu mihraba geçirirdi. Çok itibar ederdi.

Beyazıt camiinin imamı vardı, ona itibar ederdi. Fatih camiinin imamı vardı, ona itibar ederdi. Beyazıt camiinin imamı vardı, ona itibar ederdi. Fatih camiinin imamı vardı, ona itibar ederdi. Hafız olan herkese bizim dikkatimizi çekecek büyük izzet, itibar, ikramda bulunurdu. Hafız olan herkese bizim dikkatimizi çekecek büyük izzet, itibar, ikramda bulunurdu. Halbuki kendisi cümle cihanın, bakanların gelip de kapısının eşiğinde oturduğu bir kimse… Halbuki kendisi cümle cihanın, bakanların gelip de kapısının eşiğinde oturduğu bir kimse…

Bir kerametini söyleyeyim. Ruhu şad olsun, Allah şefaatine erdirsin.Bir kerametini söyleyeyim. Ruhu şad olsun, Allah şefaatine erdirsin. Allah, sevgili kullarının yanından bizleri ayırmasın. İzmir'de misafiriz, biz de yanındayız.Allah, sevgili kullarının yanından bizleri ayırmasın. İzmir'de misafiriz, biz de yanındayız. Bir hafta kadar İzmir'de kaldık. Bir evde misafiriz, evin iki katı var.Bir hafta kadar İzmir'de kaldık. Bir evde misafiriz, evin iki katı var. Apartman ama apartmanın en üst iki katını kendisine ayırmış. Adam varlıklı… Apartman ama apartmanın en üst iki katını kendisine ayırmış. Adam varlıklı… Manzaralı, odaları çok ve adam hocamıza son derece hürmet ediyor.Manzaralı, odaları çok ve adam hocamıza son derece hürmet ediyor. Evinde olmasından son derece mutlu ve hocamıza son derece ikram ediyor, rahatız. Evinde olmasından son derece mutlu ve hocamıza son derece ikram ediyor, rahatız.

Hocamız birden, "Kalkın gidiyoruz." dedi. "Efendim, işte otursanız…" filan. Hocamız birden, "Kalkın gidiyoruz." dedi.

"Efendim, işte otursanız…" filan.

Apar topar, daha önceden hiç söylemediği halde, birdenbire kalktı. Biz de kalktık.Apar topar, daha önceden hiç söylemediği halde, birdenbire kalktı. Biz de kalktık. Valizler vesaireler hazırlandı, arabaya bindik, yola çıktık. Valizler vesaireler hazırlandı, arabaya bindik, yola çıktık. İzmir'den yukarıya, Çanakkale tarafına doğru yola koyulduk. İzmir'den yukarıya, Çanakkale tarafına doğru yola koyulduk.

Öyle bir ani çıktı ki ben; "Acaba İzmir'de zelzele olacak da Öyle bir ani çıktı ki ben; "Acaba İzmir'de zelzele olacak da o mâlum oldu mübareğe, ondan mı kaçıyor?" dedim.o mâlum oldu mübareğe, ondan mı kaçıyor?" dedim. Kaçarcasına İzmir'den ayrılıyor, durup dururken... Gittik, gittik, Ayvalık'a geldik. Kaçarcasına İzmir'den ayrılıyor, durup dururken... Gittik, gittik, Ayvalık'a geldik. Ayvalık'ta, "Şuraya sapın, buraya sapın." dedi ve bizi bir evin önünde durdurdu.Ayvalık'ta, "Şuraya sapın, buraya sapın." dedi ve bizi bir evin önünde durdurdu. Minibüs emrimizde tabii... Kapıyı çaldırttı. Kapı açıldı, yaşlı bir kadın...Minibüs emrimizde tabii... Kapıyı çaldırttı. Kapı açıldı, yaşlı bir kadın... Hocamızı görünce sevincinden deli divaneye döndü, o kadar muazzam sevindi. Hocamızı görünce sevincinden deli divaneye döndü, o kadar muazzam sevindi.

Anladım ki o kadını sevindirmek için gelmiş. Anladım ki o kadını sevindirmek için gelmiş.

Ama niye o kadar acele etti? Apar topar, gece vardık çünkü eve.Ama niye o kadar acele etti?

Apar topar, gece vardık çünkü eve.
O gece kadıncağızın kocasının vefatının yıldönümüymüş. O gece kadıncağızın kocasının vefatının yıldönümüymüş. Kocasını da tanıyordu, daha önceden gittiğimiz bir kimseydi. Kocasını da tanıyordu, daha önceden gittiğimiz bir kimseydi. Kocasının yıldönümünde, İzmir'den çıkıp aniden, apar topar kadının evine kadar gittik. Kocasının yıldönümünde, İzmir'den çıkıp aniden, apar topar kadının evine kadar gittik.

Kadıncağız görünce şaşırdı, sevinç gözyaşları döktü, çok memnun oldu. Kadıncağız görünce şaşırdı, sevinç gözyaşları döktü, çok memnun oldu. Hocamız orada kocasına dualar etti, sene-i devriyesinde öyle [ziyaret ettik.]Hocamız orada kocasına dualar etti, sene-i devriyesinde öyle [ziyaret ettik.] Mübareğin, onun o mahzunluğunu İzmir'den anlayıp kocasının da Mübareğin, onun o mahzunluğunu İzmir'den anlayıp kocasının da vefat gününe denk getirip, tam onu sevindirecek şekilde oraya gitmesi çok ilginç. vefat gününe denk getirip, tam onu sevindirecek şekilde oraya gitmesi çok ilginç.

Acaba bu nadir olan bir tesadüf mü? Hayır! Yahya Oğuz anlatıyor: Acaba bu nadir olan bir tesadüf mü?

Hayır! Yahya Oğuz anlatıyor:

Hocamız uçakla Almanya'ya gelmişler. Almanya'ya ilk gidişi… Hocamız uçakla Almanya'ya gelmişler. Almanya'ya ilk gidişi… Kendisi tarif ederek, "şuraya, şuraya" diye bir yere gitmişler. Kapıyı çaldırmış.Kendisi tarif ederek, "şuraya, şuraya" diye bir yere gitmişler. Kapıyı çaldırmış. Kapı açılınca güzel giyimli bir adam kapıda görünmüş.Kapı açılınca güzel giyimli bir adam kapıda görünmüş. Hocamızı görünce bayılacak gibi olmuş, son derece afallamış.Hocamızı görünce bayılacak gibi olmuş, son derece afallamış. Bir hıristiyan kadınla evlenmeye gidiyormuş. Yani kapıdan çıksa, oraya nikâha gidiyormuş.Bir hıristiyan kadınla evlenmeye gidiyormuş. Yani kapıdan çıksa, oraya nikâha gidiyormuş. Onunla evlenmesi uygun olmadığından hocamız engelledi. Hocamızı görünce tabii çok utanıp... Onunla evlenmesi uygun olmadığından hocamız engelledi. Hocamızı görünce tabii çok utanıp...

Uygun olmayan bir kimseyle evlenmeyi niyetine koymuş, giyinmiş, o işi yapacak; Uygun olmayan bir kimseyle evlenmeyi niyetine koymuş, giyinmiş, o işi yapacak; hocamız engelledi. hocamız engelledi.

Hocamız, hadîs-i şerîfleri hayatında uygulayan bir insandı. Hafızlara hürmet ederdi. Hocamız, hadîs-i şerîfleri hayatında uygulayan bir insandı. Hafızlara hürmet ederdi. Yaşı çok küçük bile olsa, torunu yaşında bile olsa çok hürmet ederdi. Yaşı çok küçük bile olsa, torunu yaşında bile olsa çok hürmet ederdi.

Buradan bize çıkan ders nedir? Kur'an'ın hafızı ve hamili olmaya kendimiz çalışalım.Buradan bize çıkan ders nedir?

Kur'an'ın hafızı ve hamili olmaya kendimiz çalışalım.
Kendimizden geçtiyse, cesaretimiz yoksa çoluk çocuğumuzu hafız yapmaya çalışalım. Kendimizden geçtiyse, cesaretimiz yoksa çoluk çocuğumuzu hafız yapmaya çalışalım. Çocuğumuz da geçtiyse torunumuzu yapmaya çalışalım.Çocuğumuz da geçtiyse torunumuzu yapmaya çalışalım. Dede olarak; babayiğit, dedeyiğit olarak oğlumuza diyelim ki; Dede olarak; babayiğit, dedeyiğit olarak oğlumuza diyelim ki;

"Bu çocuğu bana bırak. Ben bu çocuğu, torunumu çok kabiliyetli görüyor, çok uygun buluyorum."Bu çocuğu bana bırak. Ben bu çocuğu, torunumu çok kabiliyetli görüyor, çok uygun buluyorum. Bunu ben yetiştireceğim." deyip kendi tecrübemizle yetiştirelim. Bunu ben yetiştireceğim." deyip kendi tecrübemizle yetiştirelim. Böyle bir şey yapmamız mümkün.Böyle bir şey yapmamız mümkün. "İnşaallah ailemizden bir hafız olsun, bütün destek benden." deyip böyle bir şey yapılabilir. "İnşaallah ailemizden bir hafız olsun, bütün destek benden." deyip böyle bir şey yapılabilir.

Çocuğu alıp Türkiye'de bir Kur'an kursuna göndermek mümkün ama şimdi zor!Çocuğu alıp Türkiye'de bir Kur'an kursuna göndermek mümkün ama şimdi zor! Yapılacak bir güzel şey; buradaki bir hocayı çocukların hafızlığını takip etsin diye tayin etmek. Yapılacak bir güzel şey; buradaki bir hocayı çocukların hafızlığını takip etsin diye tayin etmek.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Hâmilü'l-Kur'âni lehû inde hatmi'l-Kur'âni da'vetün müstecâbetün ve şeceretün fi'l-cenneti. Hâmilü'l-Kur'âni lehû inde hatmi'l-Kur'âni da'vetün müstecâbetün ve şeceretün fi'l-cenneti.

Hâmilü'l-Kur'âni lehû. "Kur'an'ı ezberleyen, Kur'an'a hamil olan bir kimseye…"Hâmilü'l-Kur'âni lehû. "Kur'an'ı ezberleyen, Kur'an'a hamil olan bir kimseye…" Artık ezberlemek mi, ilmini bilmek mi neyse… İnde hatmi'l-Kur'âni.Artık ezberlemek mi, ilmini bilmek mi neyse… İnde hatmi'l-Kur'âni. "Kur'ân-ı Kerîm hatmedildiği zaman…" Da'vetün müstecâbetün. "Müstecab daveti olur.""Kur'ân-ı Kerîm hatmedildiği zaman…" Da'vetün müstecâbetün. "Müstecab daveti olur." Yani eline makbul, kabul olacak bir dua fırsatı geçer.Yani eline makbul, kabul olacak bir dua fırsatı geçer. Yaptığı dua makbul olur, bir. Ve şeceretün fi'l-cenneti. "Cennette de bir ağaca sahip olur." Yaptığı dua makbul olur, bir. Ve şeceretün fi'l-cenneti. "Cennette de bir ağaca sahip olur."

1. Hatim indirince ne dua edecekse makbul bir duası olur. 1. Hatim indirince ne dua edecekse makbul bir duası olur.

2. Cennette de bir tane ağaç sahibi olur. 2. Cennette de bir tane ağaç sahibi olur.

Cennetteki ağaçlar tabii dünyadaki ağaçlara benzemez. Cennetteki ağaçlar tabii dünyadaki ağaçlara benzemez.

Bu hadîs-i şerîf Enes radıyallahu anh'ten Bu hadîs-i şerîf Enes radıyallahu anh'ten ama bu mânaya gelen başka bir hadîs-i şerîf daha hatırlıyorum. ama bu mânaya gelen başka bir hadîs-i şerîf daha hatırlıyorum. İbni Asâkir, yine Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş: İbni Asâkir, yine Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş:

İnde külli hatmetin da'vetün müstecâbetün.İnde külli hatmetin da'vetün müstecâbetün. "Her hatim indirildiği zaman hatim indirenin duası müstecab olur." "Her hatim indirildiği zaman hatim indirenin duası müstecab olur."

Onun için hatim duasına çok önem verelim. Onun için hatim duasına çok önem verelim. Hatim indirdiğimiz zaman ne dualar edeceksek hazırlayalım. Hatim çok önemli... Hatim indirdiğimiz zaman ne dualar edeceksek hazırlayalım. Hatim çok önemli... Kur'ân-ı Kerîm'in her şeyi çok önemli… Açıp Kur'ân-ı Kerîm'in yüzüne okumadan bakmak bile sevap.Kur'ân-ı Kerîm'in her şeyi çok önemli… Açıp Kur'ân-ı Kerîm'in yüzüne okumadan bakmak bile sevap. Yüzüne bakmaktan bile sevap var. Yüzüne bakmaktan bile sevap var.

Geçenlerde sırf yüzüne bakmakla kazanılan sevapları anlatan bir hadîs-i şerîf okuduk. Geçenlerde sırf yüzüne bakmakla kazanılan sevapları anlatan bir hadîs-i şerîf okuduk. Annesinin babasının yüzüne bakmak sevap! Kâbe-i Müşerrefe'ye bakmak sevap! Annesinin babasının yüzüne bakmak sevap! Kâbe-i Müşerrefe'ye bakmak sevap! Deryaya, denize bakmak sevap! Kur'ân-ı Kerîm'e bakmak sevap!Deryaya, denize bakmak sevap! Kur'ân-ı Kerîm'e bakmak sevap! Alimin yüzüne bakmak sevap! Bunlar, durduğu yerden kazanılan sevaplar. Alimin yüzüne bakmak sevap! Bunlar, durduğu yerden kazanılan sevaplar.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kul eylesin. Sevdiği güzel işleri böyle duyursun ve işlemeye muvaffak eylesin.Sevdiği güzel işleri böyle duyursun ve işlemeye muvaffak eylesin. Kendimizi veya çocuklarımızı veya torunlarımızı da hafız yapmayı nasip eylesin. Kendimizi veya çocuklarımızı veya torunlarımızı da hafız yapmayı nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2