Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İslam'da İletişimin ve Teknolojinin Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1413 / 25.09.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Bizi yaşatan, yaratan, türlü nimetlerine, ihsanlarına, ikramlarına mazhar eden;Bizi yaşatan, yaratan, türlü nimetlerine, ihsanlarına, ikramlarına mazhar eden; nimetlerin en büyüğü olan İslâm nimeti ile, iman şerefiyle şerefyâb eyleyen;nimetlerin en büyüğü olan İslâm nimeti ile, iman şerefiyle şerefyâb eyleyen; peygamberlerin en kerîmi, Allah'ın en sevgili kulu olan peygamberlerin en kerîmi, Allah'ın en sevgili kulu olan âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'ya ümmet eyleyen;âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'ya ümmet eyleyen; ümmetlerin en şereflisine mensup eyleyen; lütfunu, ihsanını her anda üzerimizde dâim eyleyen ümmetlerin en şereflisine mensup eyleyen; lütfunu, ihsanını her anda üzerimizde dâim eyleyen Rabbimize sonsuz hamd ü senâlar olsun.Rabbimize sonsuz hamd ü senâlar olsun. Onun alemlere rahmet olarak gönderdiği, insanlığa rehber eylediği, Onun alemlere rahmet olarak gönderdiği, insanlığa rehber eylediği, elçisi Muhammed-i Mustafâ'sına sonsuz salât ü selâmlarımızı arz ederiz. elçisi Muhammed-i Mustafâ'sına sonsuz salât ü selâmlarımızı arz ederiz.

Nüfusun -Allah'ın sayısız hikmetlerinden biri olarak- takriben yarısını hanımlar teşkil ediyor.Nüfusun -Allah'ın sayısız hikmetlerinden biri olarak- takriben yarısını hanımlar teşkil ediyor. Hanımların en muhteremi, Hz. Âdem atamızın zevce-i tâhiresi Havva vâlidemiz... Hanımların en muhteremi, Hz. Âdem atamızın zevce-i tâhiresi Havva vâlidemiz... Bizim yanımızda bundan sonra en kıymetlileri, Bizim yanımızda bundan sonra en kıymetlileri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevcât-ı tahirâtı...Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevcât-ı tahirâtı... Onlardan sonra, sebeb-i hayatımız olan annelerimiz Onlardan sonra, sebeb-i hayatımız olan annelerimiz -hayatta olanlara Allah sıhhat âfiyet ihsan eylesin, -hayatta olanlara Allah sıhhat âfiyet ihsan eylesin, vefat edenleri rahmetine gark eylesin, yüksek makamlar cümlesine ihsan eylesin- vefat edenleri rahmetine gark eylesin, yüksek makamlar cümlesine ihsan eylesin- ve çocuklarımızın anneleri, eşlerimiz... ve çocuklarımızın anneleri, eşlerimiz... Ve gözümüzün bebeği evlâtlarımızın bir kısmı, kızlarımız...Ve gözümüzün bebeği evlâtlarımızın bir kısmı, kızlarımız... Veya kardeşlerimizin evlâtları olan; yakınlarımızın,Veya kardeşlerimizin evlâtları olan; yakınlarımızın, dindaşlarımızın evlâtları olan bacılar, kardeşler... dindaşlarımızın evlâtları olan bacılar, kardeşler... Bütün bu saydıklarımızın hepsi, bu kimselere ne kadar Bütün bu saydıklarımızın hepsi, bu kimselere ne kadar hürmet etmemiz gerektiğini gösteren hususlar... hürmet etmemiz gerektiğini gösteren hususlar... Kimisi annemiz, kimisi eşimiz, kimisi kardeşimiz ve nüfusun yarısı... Kimisi annemiz, kimisi eşimiz, kimisi kardeşimiz ve nüfusun yarısı...

Biz İslâmî çalışma yolunda, bu yarı nüfusun, Biz İslâmî çalışma yolunda, bu yarı nüfusun, Allah'ın dinine hizmet etmek isteyen öbür yarı nüfusun yanında aktif olmasını arzu eyledik. Allah'ın dinine hizmet etmek isteyen öbür yarı nüfusun yanında aktif olmasını arzu eyledik. Pasif olduğunu görüp üzüldük. Ve bizim erişemeyeceğimiz sahalarda,Pasif olduğunu görüp üzüldük. Ve bizim erişemeyeceğimiz sahalarda, bizim yapamayacağımız bazı dinî hizmetleri,bizim yapamayacağımız bazı dinî hizmetleri, Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik bir takım çalışmaları,Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik bir takım çalışmaları, ve biz yapamadığımız için boş kalan bir takım sahaları onların doldurabileceğini;ve biz yapamadığımız için boş kalan bir takım sahaları onların doldurabileceğini; hanımlık şerefini muhafaza ederek,hanımlık şerefini muhafaza ederek, İslâm'ın tesettürünü, tesettürle ilgili emirlerini koruyarak, İslâm'ın tesettürünü, tesettürle ilgili emirlerini koruyarak, hanımlık izzetine gölge düşürmeden hizmetler yapabileceğini düşündükhanımlık izzetine gölge düşürmeden hizmetler yapabileceğini düşündük ve kardeşlerimize bu fikirlerimizi açtık...ve kardeşlerimize bu fikirlerimizi açtık... Bu hususta onları teşvik eyledik; onların da çalışmaları gerektiğini,Bu hususta onları teşvik eyledik; onların da çalışmaları gerektiğini, onların da hizmetlerinin Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olacağını hatırlattık... onların da hizmetlerinin Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olacağını hatırlattık...

Ve onlardan müsbet bir yaklaşım gördük, teveccüh gördük, hüsn-ü kabul gördük.Ve onlardan müsbet bir yaklaşım gördük, teveccüh gördük, hüsn-ü kabul gördük. Ve bugün Türkiye'de birçok nezih, temiz, pak,Ve bugün Türkiye'de birçok nezih, temiz, pak, asil hizmet yapan kadın dernekleri böylece teşekkül eyledi. asil hizmet yapan kadın dernekleri böylece teşekkül eyledi. Hanımların kurduğu, hanımca hizmetleri götüren, hanımların yapabileceği çalışmaları yapan; Hanımların kurduğu, hanımca hizmetleri götüren, hanımların yapabileceği çalışmaları yapan; çocukların eğitimine, hanımların yetişmesine yönelik hizmetler yapan dernekler meydana geldi. çocukların eğitimine, hanımların yetişmesine yönelik hizmetler yapan dernekler meydana geldi.

Biz bu derneklerin her toplulukta; il, ilçe, bucak, belde, köy, mezraa.. her yerde; Biz bu derneklerin her toplulukta; il, ilçe, bucak, belde, köy, mezraa.. her yerde; cami, topluluk ve câmia olan her yerde kurulmasını temenni ederiz. cami, topluluk ve câmia olan her yerde kurulmasını temenni ederiz. Erkek ve hanım kardeşlerimizden bu çalışmalara katkıda bulunmalarını rica ederiz,Erkek ve hanım kardeşlerimizden bu çalışmalara katkıda bulunmalarını rica ederiz, temenni ederiz, onları teşvik ederiz. temenni ederiz, onları teşvik ederiz. Çünkü hakikaten yapılacak hizmetler çok fazla ve iş bölümü şart... Çünkü hakikaten yapılacak hizmetler çok fazla ve iş bölümü şart... Bir takım hizmetleri bütün güçlerine rağmen erkeklerin yapması mümkün değil;Bir takım hizmetleri bütün güçlerine rağmen erkeklerin yapması mümkün değil; çünkü hanımlarla ilgi ve iletişim, beraber olmak ve onlara hitap edebilmek mümkün değil. çünkü hanımlarla ilgi ve iletişim, beraber olmak ve onlara hitap edebilmek mümkün değil. O bakımdan bu derneklerin çoğalmasını temenni ediyoruz. O bakımdan bu derneklerin çoğalmasını temenni ediyoruz.

Ve bu derneklerimizin bugüne kadar parmaklarımızı ısırtan, bizi sevindiren,Ve bu derneklerimizin bugüne kadar parmaklarımızı ısırtan, bizi sevindiren, memnun eden güzel İslâmî faaliyetleri oldu. memnun eden güzel İslâmî faaliyetleri oldu. Bu salonlar da o faaliyetleri geçtiğimiz yıllarda gördü.Bu salonlar da o faaliyetleri geçtiğimiz yıllarda gördü. Başka yerlerde de bu toplantılar yapıldı. Allah hepsinden razı olsun...Başka yerlerde de bu toplantılar yapıldı. Allah hepsinden razı olsun... Derginin bir sayısında da yazmıştım; biz "Kadın ve Aile" dergisini onlar için çıkartıyoruz.Derginin bir sayısında da yazmıştım; biz "Kadın ve Aile" dergisini onlar için çıkartıyoruz. Daha doğrusu, onların çıkartması için şartları hazırladık, onlar, hanımlar çıkartıyorlar. Daha doğrusu, onların çıkartması için şartları hazırladık, onlar, hanımlar çıkartıyorlar. Çünkü, "Hanımların meselelerini, en iyi hanımlar bilir." diye düşündük ve yönetimini, Çünkü, "Hanımların meselelerini, en iyi hanımlar bilir." diye düşündük ve yönetimini, yazıların tercihini, hazırlanmasını -külfeti erkeklerde kalmak şekliyle- hanımlara devrettik; yazıların tercihini, hazırlanmasını -külfeti erkeklerde kalmak şekliyle- hanımlara devrettik; daha kadınca, daha asaletli olsun diye.daha kadınca, daha asaletli olsun diye. Ve bu derginin bir sayısında da üniversitedeyken okumuş olduğum Ve bu derginin bir sayısında da üniversitedeyken okumuş olduğum Farsça bir menkıbe vardı, onu yazdım. Farsça bir menkıbe vardı, onu yazdım. Burada da anlatmayı bu münasebetle uygun görüyorum. Burada da anlatmayı bu münasebetle uygun görüyorum.

Meşhur Sultan Gazneli Mahmud Hindistan'ı fetheylemiş, iftihar edeceğimiz çalışmalar yapmış, Meşhur Sultan Gazneli Mahmud Hindistan'ı fetheylemiş, iftihar edeceğimiz çalışmalar yapmış, büyük bir devlet kurmuş fakat bugünkü Tahran'ın yakınında bulunanbüyük bir devlet kurmuş fakat bugünkü Tahran'ın yakınında bulunan Rey şehri henüz hükmü altında değil. Rey şehrinin hakimi vefat etmiş, Rey şehri henüz hükmü altında değil. Rey şehrinin hakimi vefat etmiş, yerine bir küçük çocuk tahta oturmuş ama henüz sabâvette,yerine bir küçük çocuk tahta oturmuş ama henüz sabâvette, çocukluk çağında olduğu için yönetim annesinin elinde... çocukluk çağında olduğu için yönetim annesinin elinde... Okuduğum metin diyor ki, afîfe ü zâhide; yani iffetli, âbid ve zâhid bir yaşlı hanımın elinde.Okuduğum metin diyor ki, afîfe ü zâhide; yani iffetli, âbid ve zâhid bir yaşlı hanımın elinde. Rey şehrinin yönetimi böyle bir hatunun elinde. Rey şehrinin yönetimi böyle bir hatunun elinde. Çocuğun annesi, çocuk küçük olduğu için, fiilen yönetime nezaret ediyor. Çocuğun annesi, çocuk küçük olduğu için, fiilen yönetime nezaret ediyor.

Sultan Mahmud haber göndermiş, demiş ki: Sultan Mahmud haber göndermiş, demiş ki: "Sikkeyi, parayı benim adıma bassın, hutbeleri de benim adıma okutsun!.." "Sikkeyi, parayı benim adıma bassın, hutbeleri de benim adıma okutsun!.." Bu ikisi hakimiyet alâmeti; para hakim olan sultanın adına basılacak, Bu ikisi hakimiyet alâmeti; para hakim olan sultanın adına basılacak, hutbe de ona dua edilerek onun namına olacak ki, hakimiyetin ifadesi bu...hutbe de ona dua edilerek onun namına olacak ki, hakimiyetin ifadesi bu... Böyle bir mektup yazmış. Cevap güzel, teşvikkâr olduğu için burada anlatıyorum.Böyle bir mektup yazmış. Cevap güzel, teşvikkâr olduğu için burada anlatıyorum. "Ya böyle sikkeyi benim namıma basar, hutbeyi benim namıma okutursun; "Ya böyle sikkeyi benim namıma basar, hutbeyi benim namıma okutursun; ya da gelirim Rey şehrini alt üst ederim, ya da gelirim Rey şehrini alt üst ederim, taş üstünde taş bırakmam, yakarım yıkarım!" diye tehdit eylemiş. taş üstünde taş bırakmam, yakarım yıkarım!" diye tehdit eylemiş. Bu hatun cevap veriyor. Cevabında besmele, hamd, salât ü selâm vesaireden sonra diyor ki; Bu hatun cevap veriyor. Cevabında besmele, hamd, salât ü selâm vesaireden sonra diyor ki;

"Ey Sultan Mahmud, böyle bir mektup yazmışsın. "Ey Sultan Mahmud, böyle bir mektup yazmışsın. Allah şahidim olsun ki, eğer ordunu toplayıp da benimle şavaşmaya gelirsen, Allah şahidim olsun ki, eğer ordunu toplayıp da benimle şavaşmaya gelirsen, ben de seninle çarpışırım, kaçmam senden...ben de seninle çarpışırım, kaçmam senden... Sen bana orduyla gelirsen ben de seninle çarpışırım.Sen bana orduyla gelirsen ben de seninle çarpışırım. İki şey olabilir: Ya senin ordun muhtemelen beni yener;İki şey olabilir: Ya senin ordun muhtemelen beni yener; çünkü kuvvetli bir ordun var, büyük bir sultansın.çünkü kuvvetli bir ordun var, büyük bir sultansın. Ama bu sana bir şan kazandırmaz, Ama bu sana bir şan kazandırmaz, 'Sultan Mahmud bir ihtiyar acûzeyi yenmiş.' derler; bundan ne olacak?..'Sultan Mahmud bir ihtiyar acûzeyi yenmiş.' derler; bundan ne olacak?.. Ama ikinci ihtimal, ya ben seni yenersem;Ama ikinci ihtimal, ya ben seni yenersem; o zaman, 'Sultan Mahmud, koca sultan, bir acûzeye yenilmiş!' derler. o zaman, 'Sultan Mahmud, koca sultan, bir acûzeye yenilmiş!' derler. O zaman mahvolursun, perişan olursun!.." diyor. O zaman mahvolursun, perişan olursun!.." diyor. Sultan Mahmud mektubu okumuş; hoşuna gitmiş, gülmüşSultan Mahmud mektubu okumuş; hoşuna gitmiş, gülmüş ve "Peki, nasıl isterlerse öyle yapsınlar." diye müsaade eylemiş.ve "Peki, nasıl isterlerse öyle yapsınlar." diye müsaade eylemiş. Yani, "Arslanın erkeği olduğu gibi, dişisi de olur. Yani, "Arslanın erkeği olduğu gibi, dişisi de olur. Gelirsen çarpışırım; ya yenerim, ya da yenilirim ama,Gelirsen çarpışırım; ya yenerim, ya da yenilirim ama, öyle kuru gürültüye pabuç bırakmam!" diyor. öyle kuru gürültüye pabuç bırakmam!" diyor. O hoşuma gitmişti. O hoşuma gitmişti.

Şimdi bu dernekler, kuruldu ve çalışıyor.Şimdi bu dernekler, kuruldu ve çalışıyor. Fakat, derneklerle beraber, organizasyonlarla beraber gelen bir büyük mesele daha var.Fakat, derneklerle beraber, organizasyonlarla beraber gelen bir büyük mesele daha var. O da iletişim, informasyon, irtibat, haberleşme, birbirleriyle koordinasyon, bilgilerin tebâdülü,O da iletişim, informasyon, irtibat, haberleşme, birbirleriyle koordinasyon, bilgilerin tebâdülü, alışverişi, yardımlaşmanın sağlanması... alışverişi, yardımlaşmanın sağlanması... Organizasyonlar tek tek olursa hizmeti başka türlü, bir arada olursa daha başka türlü olur.Organizasyonlar tek tek olursa hizmeti başka türlü, bir arada olursa daha başka türlü olur. O bakımdan bu toplantıyı yapmışlar. O bakımdan bu toplantıyı yapmışlar.

Bu mübarek hatunlara "Nedir amacınız?" diye sordum; dediler ki, Bu mübarek hatunlara "Nedir amacınız?" diye sordum; dediler ki, "Bizim, Türkiye'nin muhtelif illerine yayılmış olan kadın derneklerimizin arasındaki irtibatı,"Bizim, Türkiye'nin muhtelif illerine yayılmış olan kadın derneklerimizin arasındaki irtibatı, dayanışmayı, muhabbeti, tanışmayı, yardımlaşmayı, işbirliğini sağlamak." dayanışmayı, muhabbeti, tanışmayı, yardımlaşmayı, işbirliğini sağlamak." Bu toplantının amaçlarından birisi bu... Bu toplantının amaçlarından birisi bu...

Bu çok modern, çok güzel bir anlayış.Bu çok modern, çok güzel bir anlayış. Bize de bu münasebetle, burada size karşı bu "İletişim ve Meşveret" şûrâ konusundaBize de bu münasebetle, burada size karşı bu "İletişim ve Meşveret" şûrâ konusunda konuşma yapmamızı uygun görmüşler. konuşma yapmamızı uygun görmüşler. Ben de konuyu buraya gelince öğrendim.Ben de konuyu buraya gelince öğrendim. Memnun oldum, onun üzerine konuşuyorum. Memnun oldum, onun üzerine konuşuyorum.

Allah çalışmalarında Ümmet-i Muhammed için çok büyük faydalar hâsıl eylesin, başarılı eylesin... Allah çalışmalarında Ümmet-i Muhammed için çok büyük faydalar hâsıl eylesin, başarılı eylesin... Kendileri için, hanımlar arasında İslâm'ın öğrenilmesi, yaşanması için;Kendileri için, hanımlar arasında İslâm'ın öğrenilmesi, yaşanması için; çocukların müslüman yetişmeleri, toplumun müslüman olması, çocukların müslüman yetişmeleri, toplumun müslüman olması, İslâm toplumu olabilmesi için gayretlerini ziyade eylesin...İslâm toplumu olabilmesi için gayretlerini ziyade eylesin... Himmetlerini, hizmetlerini kabul eylesin...Himmetlerini, hizmetlerini kabul eylesin... Kendilerine dünyada, âhirette yüzaklığı ihsan eylesin, büyük dereceler bahşeylesin... Kendilerine dünyada, âhirette yüzaklığı ihsan eylesin, büyük dereceler bahşeylesin...

Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme'de buyuruluyor ki: Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme'de buyuruluyor ki:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Küntüm hayra ümmetin, uhricet li'n-nâsi, te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeri Küntüm hayra ümmetin, uhricet li'n-nâsi, te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeri

Ve tücâhidûne fî-sebîlillâhi. Ve tücâhidûne fî-sebîlillâhi.

"Hayr" kelimesi Arapça'da ism-i tafdil mânasınadır. Hayra ümmetin."Hayr" kelimesi Arapça'da ism-i tafdil mânasınadır. Hayra ümmetin. "En hayırlı ümmetsiniz" demektir. Çeşitli ümmetler, çeşitli topluluklar, insan grupları var."En hayırlı ümmetsiniz" demektir. Çeşitli ümmetler, çeşitli topluluklar, insan grupları var. Tarihte ve muasır, yaşanan zamanda çeşitli gruplar var ama bunların en hayırlısı,Tarihte ve muasır, yaşanan zamanda çeşitli gruplar var ama bunların en hayırlısı, Ümmet-i Muhammed'dir sallallahu aleyhi ve sellem. Âyet-i kerîme ile sabittir. Ümmet-i Muhammed'dir sallallahu aleyhi ve sellem. Âyet-i kerîme ile sabittir. Allahu Teâlâ hazretlerinin beyanıyla tespit edilmiş bir şereftir.Allahu Teâlâ hazretlerinin beyanıyla tespit edilmiş bir şereftir. Ümmetlerin en hayırlısıyız. Onun için Rabbımıza hamd ü senâlar, şükürler ediyoruz;Ümmetlerin en hayırlısıyız. Onun için Rabbımıza hamd ü senâlar, şükürler ediyoruz; bizi başka ümmetlerden eylememiş, Ümmet-i Muhammed'den eylemiş. bizi başka ümmetlerden eylememiş, Ümmet-i Muhammed'den eylemiş.

Bu bir mazhariyet ama, herkese açık olan bir kapı... Bu bir mazhariyet ama, herkese açık olan bir kapı... Çünkü Peygamber Efendimiz'in devr-i Muhammedîsinin açılmasından sonraÇünkü Peygamber Efendimiz'in devr-i Muhammedîsinin açılmasından sonra bütün insanların ya hükmen ya fiilen, ya bilkuvve ya bilfiil, ya hakikaten, bütün insanların ya hükmen ya fiilen, ya bilkuvve ya bilfiil, ya hakikaten, ya da imkân olarak Ümmet-i Muhammed'den olma şansı, imkânı vardır.ya da imkân olarak Ümmet-i Muhammed'den olma şansı, imkânı vardır. Eğer, eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû derse Eğer, eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû derse fiilen Ümmet-i Muhammed'den olur. fiilen Ümmet-i Muhammed'den olur. Ve bütün eski ümmetlerin bunu demesi ve bu bayrağın altına gelmesi,Ve bütün eski ümmetlerin bunu demesi ve bu bayrağın altına gelmesi, bu dairenin içine adımını atması ve bu kurtuluş gemisine binmesi lazım. bu dairenin içine adımını atması ve bu kurtuluş gemisine binmesi lazım.

Peygamber Efendimiz yeminle bildiriyor ki,Peygamber Efendimiz yeminle bildiriyor ki, "Vallahi Musa aleyhisselam zamanımda var olsaydı, sağ olsaydı bana ittiba ederdi.""Vallahi Musa aleyhisselam zamanımda var olsaydı, sağ olsaydı bana ittiba ederdi." İsa aleyhisselam da öyle, öbür peygamberler de öyle... İsa aleyhisselam da öyle, öbür peygamberler de öyle... O halde, lâ ilâhe illallah, muhammedün resûlullah diyenlerin hepsi bilfiil, hakikaten, O halde, lâ ilâhe illallah, muhammedün resûlullah diyenlerin hepsi bilfiil, hakikaten, gerçekten, Peygamber Efendimiz'in ümmetindendir. gerçekten, Peygamber Efendimiz'in ümmetindendir. Ötekiler de bilkuvve Ümmet-i Muhammed'den olma şansına sahiptir.Ötekiler de bilkuvve Ümmet-i Muhammed'den olma şansına sahiptir. Ellerinde o imkân vardır. Bunu kabul ederlerse; kurtulurlar, dünya ve âhiret saadetine ererler. Ellerinde o imkân vardır. Bunu kabul ederlerse; kurtulurlar, dünya ve âhiret saadetine ererler. Kabul etmezlerse; İslâm bütün eski dinleri neshetmiş olduğu için, Kabul etmezlerse; İslâm bütün eski dinleri neshetmiş olduğu için, eski bir akideye bağlı olmak onları kurtarmaz.eski bir akideye bağlı olmak onları kurtarmaz. Zaten eskidiği, kurtarıcı vasfı kalmadığı için Allah İslâm'ı getirmiştir. Zaten eskidiği, kurtarıcı vasfı kalmadığı için Allah İslâm'ı getirmiştir.

Uğur Dündar bize haber göndermiş, "İslâm'da Reform" konusunda bir açık oturum yapmak istiyormuş, Uğur Dündar bize haber göndermiş, "İslâm'da Reform" konusunda bir açık oturum yapmak istiyormuş, bizi davet eylemiş. bizi davet eylemiş. Ben dedim ki; "Böyle seçilmiş konulara katılmayı istemem. Kendim konu seçmek isterim." Ben dedim ki;

"Böyle seçilmiş konulara katılmayı istemem. Kendim konu seçmek isterim."

Çünkü konuların da seçilmesinde güzellikler var, sabotajlar veya tehlikeler olabilir. Çünkü konuların da seçilmesinde güzellikler var, sabotajlar veya tehlikeler olabilir. Güzel konuları, önemli konuları seçmek varken, başka konuları seçmek olmaz. Güzel konuları, önemli konuları seçmek varken, başka konuları seçmek olmaz.

Ama burada şunu söyleyeyim ki; İslâm'ın kendisi zaten reformdur.Ama burada şunu söyleyeyim ki; İslâm'ın kendisi zaten reformdur. Dinler sahasında İslâm reformdur. Çünkü öbür dinler deforme olmuştur da Dinler sahasında İslâm reformdur. Çünkü öbür dinler deforme olmuştur da İslâm reform için gelmiştir.İslâm reform için gelmiştir. İslâm Allah tarafından, dinlerin reforme edilmesi için geldiğinden,İslâm Allah tarafından, dinlerin reforme edilmesi için geldiğinden, İslâm'ın içinde insanların bir değişiklik yapmaya da hakkı ve selahiyeti yoktur. İslâm'ın içinde insanların bir değişiklik yapmaya da hakkı ve selahiyeti yoktur. Çünkü bu dinin vâzıı, kurucusu, koyucusu bizzat Allahu Teâlâ hazretleridir. Çünkü bu dinin vâzıı, kurucusu, koyucusu bizzat Allahu Teâlâ hazretleridir. Muhammed-i Mustafâ O'nun elçisidir, sözcüsüdür. Hüküm Allah'ındır,Muhammed-i Mustafâ O'nun elçisidir, sözcüsüdür. Hüküm Allah'ındır, Allah'ın hükmünü değiştirmeye kul selahiyetli değildir. Onun için İslâm'da reform olmaz. Allah'ın hükmünü değiştirmeye kul selahiyetli değildir. Onun için İslâm'da reform olmaz. Din sahasındaki reformu zaten İslâm yapmıştır. Yanlışları düzeltmiş, doğruyu söylemiştir. Din sahasındaki reformu zaten İslâm yapmıştır. Yanlışları düzeltmiş, doğruyu söylemiştir.

Biz en hayırlı ümmetiz elhamdülillah. Bu âyet-i kerîmede bize görevlerimiz de bildiriliyor: Biz en hayırlı ümmetiz elhamdülillah. Bu âyet-i kerîmede bize görevlerimiz de bildiriliyor: Te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münker. Te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münker.

Pasif bir ümmet değiliz, olmamalıyız, olursak kusurlu olmuş oluruz. Pasif bir ümmet değiliz, olmamalıyız, olursak kusurlu olmuş oluruz. Aktif bir ümmet olmamız lazım. Hakkı tutan, aklen, dinen, vicdanenAktif bir ümmet olmamız lazım. Hakkı tutan, aklen, dinen, vicdanen ve ilmen güzel olan şeyi yapacağız ve yaptırmaya çalışacağız ve güç kullanacağız,ve ilmen güzel olan şeyi yapacağız ve yaptırmaya çalışacağız ve güç kullanacağız, vargücümüzü kullanacağız. Buna "emr-i mâruf" deniliyor. vargücümüzü kullanacağız. Buna "emr-i mâruf" deniliyor. Ma'ruf, aklın, dinin ve şeriatin güzel gördüğü, vicdan sahibi, akl-ı selîm,Ma'ruf, aklın, dinin ve şeriatin güzel gördüğü, vicdan sahibi, akl-ı selîm, hissi selim sahibi herkesin ittifak ettiği teraddütsüz güzellikler. hissi selim sahibi herkesin ittifak ettiği teraddütsüz güzellikler. [Emr-i mâruf,] bunları emretmek, yaptırmaya çalışmak, bu hususta imperatif olmaktır.[Emr-i mâruf,] bunları emretmek, yaptırmaya çalışmak, bu hususta imperatif olmaktır. Yani negatif değil, pasif değil imperatif, emredici olmak. Yaptıracağız.Yani negatif değil, pasif değil imperatif, emredici olmak. Yaptıracağız. "Adamın elinde içki [varsa], içkiyi alacaksın elinden, içirtmeyeceksin! "Adamın elinde içki [varsa], içkiyi alacaksın elinden, içirtmeyeceksin! Şişesini kıracaksın!" diyor İmam Gazzâlî... İslâm böyle aktiftir. Şişesini kıracaksın!" diyor İmam Gazzâlî... İslâm böyle aktiftir.

O bakımdan zaman zaman söylenmiş bazı tekerlemeleri de düzeltmek gerekiyor.O bakımdan zaman zaman söylenmiş bazı tekerlemeleri de düzeltmek gerekiyor. İslâm demokratik değildir. İslâm, İslâmiktir. Bu böyledir, yapısı böyledir.İslâm demokratik değildir. İslâm, İslâmiktir. Bu böyledir, yapısı böyledir. İslâm günaha, terbiyesizliğe ve edepsizliğe hürriyet tanımaz. İslâm günaha, terbiyesizliğe ve edepsizliğe hürriyet tanımaz. O bakımdan demokratik değildir, imperatiftir. O bakımdan demokratik değildir, imperatiftir. Ama bu emirlerin hepsi şifadır, güzeldir; doktorun hastaya emri gibidir. Ama bu emirlerin hepsi şifadır, güzeldir; doktorun hastaya emri gibidir. Şifa bulmak için onu yapmak şart olduğundan öyle emirdir. Benim gastritim, ülserim var;Şifa bulmak için onu yapmak şart olduğundan öyle emirdir. Benim gastritim, ülserim var; doktor bana çiğ meyve yemeyi yasakladı. doktor bana çiğ meyve yemeyi yasakladı. İstersem yerim istemezsem yemem ama, yemezsem şifa bulurum. İstersem yerim istemezsem yemem ama, yemezsem şifa bulurum. Veyahut sigara içenlere sigara içmeyi yasaklıyor.Veyahut sigara içenlere sigara içmeyi yasaklıyor. Sigara içmezlerse sıhhat bulurlar, aksi takdir de helâk olurlar. Sigara içmezlerse sıhhat bulurlar, aksi takdir de helâk olurlar. Yavaş yavaş zehirlenirler, ciğerleri kurum dolar... filan, bunun gibi. Yavaş yavaş zehirlenirler, ciğerleri kurum dolar... filan, bunun gibi.

Emr-i mâruf yapma görevi var ve bu görev bütün müslümanların görevi ama dereceleri,Emr-i mâruf yapma görevi var ve bu görev bütün müslümanların görevi ama dereceleri, bilgileri üzere, makam ve selahiyetleri üzere bir görev... bilgileri üzere, makam ve selahiyetleri üzere bir görev...

Ve nehy-i münker. "Aklın, dinin, şeriatin ve vicdanın çirkin ve kötü olarak kabul ettiği Ve nehy-i münker. "Aklın, dinin, şeriatin ve vicdanın çirkin ve kötü olarak kabul ettiği şeyleri de yasaklama, yaptırmama...şeyleri de yasaklama, yaptırmama... Yapmama ve yaptırmama...Yapmama ve yaptırmama... Zaten kendisi yapmayacak, görevi haramlardan kaçınmak, helalleri yapmaktır amaZaten kendisi yapmayacak, görevi haramlardan kaçınmak, helalleri yapmaktır ama bir de yalnız kendisiyle kalmayacak başkasına da yaptırmayacak.bir de yalnız kendisiyle kalmayacak başkasına da yaptırmayacak. İslâm aktif, imperatif, emredici bir din. İslâm aktif, imperatif, emredici bir din.

İmperatif ahlâkı beğenmezler, imperatif, yani buyurucu olunca rahatsız olurlar, İmperatif ahlâkı beğenmezler, imperatif, yani buyurucu olunca rahatsız olurlar, hürriyet yok diye sızlanırlar vesaire ama selâmet burada...hürriyet yok diye sızlanırlar vesaire ama selâmet burada... Kanunlar da imperatiftir. Kanunların da yasakları, cezaları vardır. Kanunlar da imperatiftir. Kanunların da yasakları, cezaları vardır. Böyle yasaksız, emirsiz, buyruksuz bir toplum, bir teşkilat, bir muntazam yaşam mümkün olmaz. Böyle yasaksız, emirsiz, buyruksuz bir toplum, bir teşkilat, bir muntazam yaşam mümkün olmaz. Emr-i mâruf, nehy-i münker yapacak; müslümanların görevi bu. Emr-i mâruf, nehy-i münker yapacak; müslümanların görevi bu.

Ve tücâhidûne fî sebîlillah. "Allah yolunda cihad edecek." Ve tücâhidûne fî sebîlillah. "Allah yolunda cihad edecek." Bir de bu vazifesi var; Allah yolunda cihad etmek. Arada atladığımız bir kelime var; Bir de bu vazifesi var; Allah yolunda cihad etmek.

Arada atladığımız bir kelime var;

Uhricet li'n-nâsi. Uhricet li'n-nâsi. "Öyle bir ümmetiz ki, Allahu Teâlâ hazretlerinin irâde-i ezeliyesinde planlanmışız, programlanmışız;"Öyle bir ümmetiz ki, Allahu Teâlâ hazretlerinin irâde-i ezeliyesinde planlanmışız, programlanmışız; insanlar için özel olarak çıkartılmış bir ümmetiz. insanlar için özel olarak çıkartılmış bir ümmetiz. Özel görevle görevli bir topluluğuz. Allah tarafından vazifelendirilmişiz, görevimiz Allah'tan. Özel görevle görevli bir topluluğuz. Allah tarafından vazifelendirilmişiz, görevimiz Allah'tan.

"Sen ne karışıyorsun bana?" "Allah emrettiği için karışıyorum. "Sen ne karışıyorsun bana?"

"Allah emrettiği için karışıyorum.
Allah bu görevi bana verdiği için, benim kolumda kırmızı bant, yeşil bant olduğu için karışıyorum. Allah bu görevi bana verdiği için, benim kolumda kırmızı bant, yeşil bant olduğu için karışıyorum. Onun için, bu konuda söz sahibiyim, iddia sahibiyim, emir ve buyruk sahibiyim!" diyebileceğiz. Onun için, bu konuda söz sahibiyim, iddia sahibiyim, emir ve buyruk sahibiyim!" diyebileceğiz.

Allah tarafından çıkartılmışız ve Allah yolunda cihad etmek vazifemiz. Allah tarafından çıkartılmışız ve Allah yolunda cihad etmek vazifemiz.

Cihad o kadar geniş bir tabirdir ki, hepimizin boynunda olan bir vazife...Cihad o kadar geniş bir tabirdir ki, hepimizin boynunda olan bir vazife... Şu salonu dolduran akıl sahibi her insanın vazifesi, cihad etmek... Şu salonu dolduran akıl sahibi her insanın vazifesi, cihad etmek...

Ama, nedir cihad? Cihad son derece geniş bir kavramdır ve birçok çeşidi vardır.Ama, nedir cihad?

Cihad son derece geniş bir kavramdır ve birçok çeşidi vardır.
Ama kelimenin izahından mânası daha iyi aydınlanır. Ama kelimenin izahından mânası daha iyi aydınlanır. Onun için kelimenin izahından başlayalım. Onun için kelimenin izahından başlayalım.

Cihad kelimesi müşâreket ifade eder; yani karşılıklı bir şeyi yapmak ifade eder. Cihad kelimesi müşâreket ifade eder; yani karşılıklı bir şeyi yapmak ifade eder. Bunun müşâreket ifade etmeyen sülâsi kökü, yani fiilin kökü cehd etmektir. Bunun müşâreket ifade etmeyen sülâsi kökü, yani fiilin kökü cehd etmektir. Cehd etmeyi de kullanıyoruz biz lisanımızda;Cehd etmeyi de kullanıyoruz biz lisanımızda; "Cehd et evladım, biraz daha çalış yavrum; cehd et, gayret et!" filan diyoruz."Cehd et evladım, biraz daha çalış yavrum; cehd et, gayret et!" filan diyoruz. Cehd, "bir gayret göstermek, efort sarfetmek, bir şeyi yapmak için kuvvetini harcamak,Cehd, "bir gayret göstermek, efort sarfetmek, bir şeyi yapmak için kuvvetini harcamak, dişini sıkmak, çalışmak, çabalamak" demek. dişini sıkmak, çalışmak, çabalamak" demek.

Cihad ne demek oluyor? Cihad ne demek oluyor?

"Karşılıklı cehd sarf edişmek" mânasına geliyor. Mücâhede, müşâreket ifade etmesi bu... "Karşılıklı cehd sarf edişmek" mânasına geliyor. Mücâhede, müşâreket ifade etmesi bu...

Bu neden? Karşıda İslâm'ın düşmanları var, bu tarafta siz varsınız. Bu neden?

Karşıda İslâm'ın düşmanları var, bu tarafta siz varsınız.
Bir hasım, bir de dost var. Bir şeytan var, şeytanî cephe var;Bir hasım, bir de dost var. Bir şeytan var, şeytanî cephe var; hizbu'ş-şeytân diye Kur'ân-ı Kerîm'de isimlendirilmiş, hizbu'ş-şeytân diye Kur'ân-ı Kerîm'de isimlendirilmiş, şeytanın hizbi, grubu, partisi, zümresi...şeytanın hizbi, grubu, partisi, zümresi... Bir de hizbullah var, Allah'ın, Rahman'ın grubu... Bir de hizbullah var, Allah'ın, Rahman'ın grubu...

Allahu Teâlâ hazretleri bu dünyayı bir dâr-ı imtihan olarak yarattığı için, Allahu Teâlâ hazretleri bu dünyayı bir dâr-ı imtihan olarak yarattığı için, bu dünyada kötülere de fırsat vermiş.bu dünyada kötülere de fırsat vermiş. Bakın şaşıracaksınız: Biz müslümanız, Bakın şaşıracaksınız: Biz müslümanız, Allah'ın sevgili kullarıyız da niye benim mü'min kardeşlerim Bosna'da, Hersek'te, Allah'ın sevgili kullarıyız da niye benim mü'min kardeşlerim Bosna'da, Hersek'te, Karadağ'da, Karabağ'da öldürülüyor?.. Niye 200 kişinin boğazı kesilmişKaradağ'da, Karabağ'da öldürülüyor?.. Niye 200 kişinin boğazı kesilmiş Drina nehrinde cesetleri yüzüyor?.. Drina nehrinde cesetleri yüzüyor?.. Niye filanca yerde evlerinden barklarından ediliyorlar, katlediliyorlar, öldürülüyorlar?.. Niye filanca yerde evlerinden barklarından ediliyorlar, katlediliyorlar, öldürülüyorlar?..

Peygaberler de böyle olmuş, peygamberlerin devirlerinde de böyle olmuş. Peygaberler de böyle olmuş, peygamberlerin devirlerinde de böyle olmuş. Musa aleyhisselam'ın devrini düşünelim, Firavun'un yaptığını düşünelim: Musa aleyhisselam'ın devrini düşünelim, Firavun'un yaptığını düşünelim: Gördüğü bir rüya üzerine, Yüzebbihü ebnâehüm ve yestahyî nisâehüm. Gördüğü bir rüya üzerine,

Yüzebbihü ebnâehüm ve yestahyî nisâehüm.
"Erkeklerin tümünü toptan kesiyor hain, kadınları bırakıyor, kendisine esir, köle ediyor..." "Erkeklerin tümünü toptan kesiyor hain, kadınları bırakıyor, kendisine esir, köle ediyor..." Erkek yaşatmıyor; zulmün büyüklüğüne bakın! Bebekler öldürülüyor.Erkek yaşatmıyor; zulmün büyüklüğüne bakın! Bebekler öldürülüyor. Doğan bebek erkekse öldürülüyor, hemen katlediliyor. Doğan bebek erkekse öldürülüyor, hemen katlediliyor. Onun üzerine o zulüm büyümüş, büyümüş; Onun üzerine o zulüm büyümüş, büyümüş; ondan sonra Firavun'un başında patlamış. Firavun helâk olmuş... ondan sonra Firavun'un başında patlamış. Firavun helâk olmuş... İbrahim aleyhisselam'ın zamanında da böyle, İsa aleyhisselam'ın zamanında da böyle.İbrahim aleyhisselam'ın zamanında da böyle, İsa aleyhisselam'ın zamanında da böyle. İsa aleyhisselam'ın ümmeti de böyle... İsa aleyhisselam'ın ümmeti de böyle...

Şimdi zulmü yapanlar, vahşeti sergileyenler hıristiyanlar, sırplar...Şimdi zulmü yapanlar, vahşeti sergileyenler hıristiyanlar, sırplar... Bunların da mensup oldukları dinin ilk sâlikleri, arslanlara parçalatılıyordu,Bunların da mensup oldukları dinin ilk sâlikleri, arslanlara parçalatılıyordu, arslanların önüne yem olarak atılıyordu. arslanların önüne yem olarak atılıyordu. Öldürülüyorlardı, mahvediliyorlardı... Ve bu tarihe geçmiş bir zulümdür.Öldürülüyorlardı, mahvediliyorlardı... Ve bu tarihe geçmiş bir zulümdür. Şimdi bunlar güya dinlerine yardım etmek adına Allah'ın sevgili kulları olan, ve Allah'ın; Şimdi bunlar güya dinlerine yardım etmek adına Allah'ın sevgili kulları olan, ve Allah'ın;

İnne'd-dîne indallâhi'l-İslâm. İnne'd-dîne indallâhi'l-İslâm. "Allah indinde geçerli yegâne din olan İslâm'ına" bağlı olan insanları, güya dinleri adına,"Allah indinde geçerli yegâne din olan İslâm'ına" bağlı olan insanları, güya dinleri adına, dinî inançları adına; güya Allah'a hizmet adına katlediyorlar. dinî inançları adına; güya Allah'a hizmet adına katlediyorlar.

Demek ki peygamberler zamanında da, Peygamberimiz zamanında da böyle olmuş. Demek ki peygamberler zamanında da, Peygamberimiz zamanında da böyle olmuş. Sahâbe-i Kirâm'dan nice kimseler şehadet şerbetini içmişler, zulmen ve gadren öldürülmüşler. Sahâbe-i Kirâm'dan nice kimseler şehadet şerbetini içmişler, zulmen ve gadren öldürülmüşler. Bi'ri Maûne'de 70 tane hafız katledilmiş. Ama maktüller Cennet-i Alâ'ya girmişler,Bi'ri Maûne'de 70 tane hafız katledilmiş. Ama maktüller Cennet-i Alâ'ya girmişler, Allah'ın rahmetine ermişler; katiller, dünyada da âhirette de cezalarını bulmuşlar. Allah'ın rahmetine ermişler; katiller, dünyada da âhirette de cezalarını bulmuşlar. Bunun -bir ilâhî imtihan dünyası olduğu için- ilâhî bir husus olduğunu biliyoruz. Bunun -bir ilâhî imtihan dünyası olduğu için- ilâhî bir husus olduğunu biliyoruz.

Kafirler var, şeytan var, İslâm'a hücum edenler var;Kafirler var, şeytan var, İslâm'a hücum edenler var; müslüman olarak yaşamak kolay değil. müslüman olarak yaşamak kolay değil. Hatta bazen müslüman olarak yaşamak, avucunda bir kor, yanar ateş tutmak kadar zor.Hatta bazen müslüman olarak yaşamak, avucunda bir kor, yanar ateş tutmak kadar zor. Bazı yerlerde, "Ben müslümanım!" diyebilmek zor. "Ben müslümanım!" dediği zamanBazı yerlerde, "Ben müslümanım!" diyebilmek zor. "Ben müslümanım!" dediği zaman başına geleceklerin dehşetinden dolayı, diyemeyecek kadar güç durumlara düşebiliyor insanlar.başına geleceklerin dehşetinden dolayı, diyemeyecek kadar güç durumlara düşebiliyor insanlar. Allah'ın dinine, yoluna, hak yola, güzelliğe, iyiliğe düşman birtakım varlıklar varAllah'ın dinine, yoluna, hak yola, güzelliğe, iyiliğe düşman birtakım varlıklar var dünya üzerinde ve bunlar gayret gösteriyorlar. dünya üzerinde ve bunlar gayret gösteriyorlar. O halde Allah'ın dostları da gayret gösterecek. O halde Allah'ın dostları da gayret gösterecek. Onlar bir cehd ortaya koyuyorlar, şeytanî bir cehd, gayret; Onlar bir cehd ortaya koyuyorlar, şeytanî bir cehd, gayret; Rahman'ın kulları da Rahmanî bir cehd gösterecek, bunun karşısına çıkacak... Rahman'ın kulları da Rahmanî bir cehd gösterecek, bunun karşısına çıkacak...

İslâm mazlum olarak doğdu, garip olarak doğdu. İslâm mazlum olarak doğdu, garip olarak doğdu.

Bedee'l-İslâmu garîbâ. Garip olarak ortaya çıktı ve müslümanlar daima zulme uğradı.Bedee'l-İslâmu garîbâ. Garip olarak ortaya çıktı ve müslümanlar daima zulme uğradı. Sabrettiler, eza cefa çektiler, ondan sonra İslâm izzet ve şevket kazandı. Sabrettiler, eza cefa çektiler, ondan sonra İslâm izzet ve şevket kazandı. Okyanusları geçti, kıtaların üzerlerinden bütün diyarlara yayıldı. Okyanusları geçti, kıtaların üzerlerinden bütün diyarlara yayıldı. Tebligatını bütün insanlar duydu.Tebligatını bütün insanlar duydu. Müslümanların, bu menfî cehde karşı cehd sarfetmesi Müslümanların, bu menfî cehde karşı cehd sarfetmesi Allah'ın bir takdiri olarak düşmanların çatışmasından, hücumundan sonra oldu. Allah'ın bir takdiri olarak düşmanların çatışmasından, hücumundan sonra oldu.

İslâm Arabistan topraklarına yerleştiği andan itibaren İslâm Arabistan topraklarına yerleştiği andan itibaren Bizans hücuma başladı ve onlarla savaşıldı. Suriye fethedildi zar-zor...Bizans hücuma başladı ve onlarla savaşıldı. Suriye fethedildi zar-zor... Anadolu çok büyük zorluklarla fethedildi.Anadolu çok büyük zorluklarla fethedildi. Haçlı Seferleri İstanbul'u ve Anadolu'yu yaktı yıktı, Kudüs'ü aldı, nice zulümler yapıldı. Haçlı Seferleri İstanbul'u ve Anadolu'yu yaktı yıktı, Kudüs'ü aldı, nice zulümler yapıldı. Yetmişbin kişi kılıçtan geçirildi... Bunların karşısına Selahaddîn-i Eyyûbî'ler çıktı. Yetmişbin kişi kılıçtan geçirildi... Bunların karşısına Selahaddîn-i Eyyûbî'ler çıktı. Bu zulümleri durdurdular, bu zalimleri defettiler. Bu zulümleri durdurdular, bu zalimleri defettiler. Allah mazlumlara yardım eyledi, adım adım ilerlenildi. Allah mazlumlara yardım eyledi, adım adım ilerlenildi.

Demek ki bir düşmanca cehd var, bir de Allah'ın emrettiği savunma yollu Demek ki bir düşmanca cehd var, bir de Allah'ın emrettiği savunma yollu ve Allah'ın dinini yayma yolunda sarfedilen gayret var. İşte cihad bu...ve Allah'ın dinini yayma yolunda sarfedilen gayret var. İşte cihad bu... Yani, karşılıklı olan bir şey. Düşman var; müslümanın da düşmana karşı çalışmasıYani, karşılıklı olan bir şey. Düşman var; müslümanın da düşmana karşı çalışması boynunun borcu, şart, farz, mecburiyet...boynunun borcu, şart, farz, mecburiyet... Nerede bir müslüman varsa, orada böyle bir hücum, orada bir zulüm vardır.Nerede bir müslüman varsa, orada böyle bir hücum, orada bir zulüm vardır. Orada bir müslümanın da gayrete gelmesi, cehd etmesi, cihad etmesi mecburiyeti vardır. Orada bir müslümanın da gayrete gelmesi, cehd etmesi, cihad etmesi mecburiyeti vardır.

Hatta birisi geldi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e; Hatta birisi geldi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e;

"Ya Rasûlallah ben seni çok seviyorum!" dedi. "Ya Rasûlallah ben seni çok seviyorum!" dedi. Peygamber Efendimiz; "Doğru mu söylüyorsun?" dedi. Peygamber Efendimiz;

"Doğru mu söylüyorsun?" dedi.

"Çok seviyorum yâ Rasûlallah, aşığım sana; çok seviyorum." "Çok seviyorum yâ Rasûlallah, aşığım sana; çok seviyorum."

"Öyleyse belâlara hazırlan! Çünkü beni seven insana, "Öyleyse belâlara hazırlan! Çünkü beni seven insana, belâlar dağdan selin güldür güldür akıp gelmesinden daha şiddetli gelir." dedi. belâlar dağdan selin güldür güldür akıp gelmesinden daha şiddetli gelir." dedi.

Bu sevginin imtihanı çok oluyor, şiddetli oluyor ve nerede bir müslüman olsa, Bu sevginin imtihanı çok oluyor, şiddetli oluyor ve nerede bir müslüman olsa, Allah onu ezalandıracak bir eziyetçi hâsıl ediyor.Allah onu ezalandıracak bir eziyetçi hâsıl ediyor. Onun karşısında da müslüman'ın uyanık, Onun karşısında da müslüman'ın uyanık, birlik ve beraberlik içinde olması lazım, dikkatli, gayretli olması lazım. birlik ve beraberlik içinde olması lazım, dikkatli, gayretli olması lazım.

Cihad düşmanın cehdlerine karşı cehd sarfetmek olduğu için çeşitlilik arzediyor.Cihad düşmanın cehdlerine karşı cehd sarfetmek olduğu için çeşitlilik arzediyor. Düşmanın bir kısmı bizim anladığımız, bu Sırp'ı, Ermeni'si, Rum'u...Düşmanın bir kısmı bizim anladığımız, bu Sırp'ı, Ermeni'si, Rum'u... Çepeçevre etrafımız düşman dolu ve sanki iflah olmaz düşman gibi.Çepeçevre etrafımız düşman dolu ve sanki iflah olmaz düşman gibi. Sanki yola gelmez düşman gibi ama bir çıkış yolu var:Sanki yola gelmez düşman gibi ama bir çıkış yolu var: Bakın Yunanlı'nın bize husumetini, düşmanlığını düşünün; Bakın Yunanlı'nın bize husumetini, düşmanlığını düşünün; bir de Bosna-Hersek'e kendi gayretiyle yardım gönderen bir de Bosna-Hersek'e kendi gayretiyle yardım gönderen Yunanlı Yusuf İslâm'ı düşünün.Yunanlı Yusuf İslâm'ı düşünün. Öbür taraftan, Yunanistan'dan Yenice Ovası'ndan,Öbür taraftan, Yunanistan'dan Yenice Ovası'ndan, Makedonya'dan Sırplara yardım gidiyor,Makedonya'dan Sırplara yardım gidiyor, bu taraftan Yunanlı Yusuf İslâm'dan Bosna-Hersek'e yardım geliyor. bu taraftan Yunanlı Yusuf İslâm'dan Bosna-Hersek'e yardım geliyor.

Çare neymiş? Allah'ın dinini yaymakmış, insanlara İslâm'ı öğretmekmiş...Çare neymiş?

Allah'ın dinini yaymakmış, insanlara İslâm'ı öğretmekmiş...
İnsanlara İslâm'ı öğrettiğin zaman, Yunanlı, Yusuf İslâm oluyor. İnsanlara İslâm'ı öğrettiğin zaman, Yunanlı, Yusuf İslâm oluyor.

İstanbul'da Ermeni bir kardeşimiz vardı, Zâhid Barsam... İstanbul'da Ermeni bir kardeşimiz vardı, Zâhid Barsam... Müslüman olmuş, Hocamız'ın geldi elini öptü. Kapalıçarşıda ticaret yapıyor.Müslüman olmuş, Hocamız'ın geldi elini öptü. Kapalıçarşıda ticaret yapıyor. Papazlar her gün dükkanına gelip gidiyorlarmış. "Niye Hıristiyanlıktan döndün, İslâm'a girdin?Papazlar her gün dükkanına gelip gidiyorlarmış. "Niye Hıristiyanlıktan döndün, İslâm'a girdin? Bak bu hacıların hallerine, Bak bu hacıların hallerine, bak bu müslümanların hallerine, fakirliğine, geriliğine, vesairesine!.." diyorlarmış. bak bu müslümanların hallerine, fakirliğine, geriliğine, vesairesine!.." diyorlarmış.

"Siz suyun kaynağına bakın. Dağdan pınarın ilk çıktığı yere bakın! "Siz suyun kaynağına bakın. Dağdan pınarın ilk çıktığı yere bakın! O pınar suyu kullanılıyor, siz, kullanıldıktan sonra drenaj kanallarından aktığı yere bakıyorsunuz.O pınar suyu kullanılıyor, siz, kullanıldıktan sonra drenaj kanallarından aktığı yere bakıyorsunuz. İslâm o değil ki, o kullanılmış tarafı değil ki. Kaynaktan çıkan asıl yere bakın;İslâm o değil ki, o kullanılmış tarafı değil ki. Kaynaktan çıkan asıl yere bakın; İslâm'ın orası güzel." demiş. "Müslümanların kusurlarını, fakirliğini, geriliğini bahane eden İslâm'ın orası güzel." demiş. "Müslümanların kusurlarını, fakirliğini, geriliğini bahane eden papazlarla böyle mücadele ediyorum." diye söylemişti. Ermeni... papazlarla böyle mücadele ediyorum." diye söylemişti. Ermeni...

Benim amcalarımdan birisi bir Rum hanımla evlenmişti. Benim amcalarımdan birisi bir Rum hanımla evlenmişti. Ama müslüman oldu, hacı oldu, kendisi hacca gitti, kocasını hacca götürdü... Ama müslüman oldu, hacı oldu, kendisi hacca gitti, kocasını hacca götürdü... Çocukları, damatları, hepsi mütedeyyin insanlar oldular. Ayırmak lazım. Çocukları, damatları, hepsi mütedeyyin insanlar oldular. Ayırmak lazım.

Ben gazetelerin ve mitinglerin havasına dikkat ediyorum; yanlış. Ben gazetelerin ve mitinglerin havasına dikkat ediyorum; yanlış. Bütün hıristiyan alemini suçluyor. Cepheyi genişletmeyi çalışıyor, hayır.Bütün hıristiyan alemini suçluyor. Cepheyi genişletmeyi çalışıyor, hayır. Burda bir vahşet var diyeceksiniz. Buna hıristiyanlar da Hıristiyanlık da Hz. İsa da razı değilBurda bir vahşet var diyeceksiniz. Buna hıristiyanlar da Hıristiyanlık da Hz. İsa da razı değil diyeceksiniz ki adam -zaten o da vicdanen tüyleri diken diken oluyor diyeceksiniz ki adam -zaten o da vicdanen tüyleri diken diken oluyor bu kafa kesmeden, işkenceden- senin tarafında yer alsın. bu kafa kesmeden, işkenceden- senin tarafında yer alsın. "Bu bir haçlı savaşıdır; haçlılar şöyle yapıyor, böyle yapıyor!" dediğiniz zaman, "Bu bir haçlı savaşıdır; haçlılar şöyle yapıyor, böyle yapıyor!" dediğiniz zaman, onun Hıristiyanlık damarlarını körüklemiş oluyoruz. onun Hıristiyanlık damarlarını körüklemiş oluyoruz. Böyle diyenler böyle yapmış oluyorlar. O zaman cepheyi lüzumsuz genişletmiş oluyoruz. Böyle diyenler böyle yapmış oluyorlar. O zaman cepheyi lüzumsuz genişletmiş oluyoruz. Adam zaten Sırp'ın yaptığına razı değil ki... Razı olmayanlardan misal vereceksin.Adam zaten Sırp'ın yaptığına razı değil ki... Razı olmayanlardan misal vereceksin. Çünkü onun sözü daha önemli. Öyle yapmıyoruz, cepheyi genişleterek, ileri geri konuşuyoruz.Çünkü onun sözü daha önemli. Öyle yapmıyoruz, cepheyi genişleterek, ileri geri konuşuyoruz. Bence yanlış. Konuşmalarda dikkat etmek lazım. Bence yanlış. Konuşmalarda dikkat etmek lazım.

Düşman var; Sırp vahşeti, Ermeni vahşeti, Kıbrıs'ta Yunan vahşeti... Gördüğümüz şeyler. Düşman var; Sırp vahşeti, Ermeni vahşeti, Kıbrıs'ta Yunan vahşeti... Gördüğümüz şeyler.

Başka? Şeytan var; o da bir düşman!.. O da herkesi aldatıyor. Başka?

Şeytan var; o da bir düşman!.. O da herkesi aldatıyor.
Sizi de aldatıyor, müslümanı da aldatabiliyor. O da büyük bir düşman. Sizi de aldatıyor, müslümanı da aldatabiliyor. O da büyük bir düşman.

Sonra nefis var, en büyük düşman. Çünkü onun düşmanlığını kimse farketmiyor. Sonra nefis var, en büyük düşman. Çünkü onun düşmanlığını kimse farketmiyor. İçinden gelen arzuya tâbi olduğu zaman Allah'ın rızasından dışarıya düşüyor. İçinden gelen arzuya tâbi olduğu zaman Allah'ın rızasından dışarıya düşüyor.

Bütün bu düşmanlarla mücadele etmek cihadın çeşitleri...Bütün bu düşmanlarla mücadele etmek cihadın çeşitleri... Cihad sadece savaş değil, cihad sadece savaşla değil. Bunu hatırdan çıkarmayalım.Cihad sadece savaş değil, cihad sadece savaşla değil. Bunu hatırdan çıkarmayalım. Cihad; İslâm için sarfedilen her cehd, İslâm düşmanlarının faaliyetlerine karşı gösterilenCihad; İslâm için sarfedilen her cehd, İslâm düşmanlarının faaliyetlerine karşı gösterilen her müsbet çalışma. Bunların hepsi cihad olmuş oluyor.her müsbet çalışma. Bunların hepsi cihad olmuş oluyor. Onun için "kıtal"den mânası farklıdır.Onun için "kıtal"den mânası farklıdır. Kıtâl; katletmek, karşılıklı birbirini öldürmek için karşı karşıya gelmek...Kıtâl; katletmek, karşılıklı birbirini öldürmek için karşı karşıya gelmek... O, Katele fiilinden kıtâl; müşâreket ifade ediyor. O seni öldürmeye çalışıyor, sen onu.O, Katele fiilinden kıtâl; müşâreket ifade ediyor. O seni öldürmeye çalışıyor, sen onu. Kıtal başka, gazâ başka, cihad başka. Cihad daha geniş bir kavram. Kıtal başka, gazâ başka, cihad başka. Cihad daha geniş bir kavram. Hepimizin -farz olarak- boynumuzun borcu olan bir şey. Hepimizin -farz olarak- boynumuzun borcu olan bir şey.

Şimdi, kendimize "İslâm niçin geldi?" diye bir soru soralım... Şimdi, kendimize "İslâm niçin geldi?" diye bir soru soralım...

Kendimize çekidüzen vermek, istikametimizi doğrultmak,Kendimize çekidüzen vermek, istikametimizi doğrultmak, duvara tuğlaları yanlış, eğri koymamak, duvarı yıkılacak gibi yanlış inşâ etmemek için. duvara tuğlaları yanlış, eğri koymamak, duvarı yıkılacak gibi yanlış inşâ etmemek için.

İslâm Allah'ın varlığını, birliğini tebliğ için geldi.İslâm Allah'ın varlığını, birliğini tebliğ için geldi. Lâ ilâhe illallah tevhidini insanlara öğretmek için geldi. Lâ ilâhe illallah tevhidini insanlara öğretmek için geldi. Allah'tan gayriye tapılmasın, bu yanlışlıklar ortadan silinsin Allah'tan gayriye tapılmasın, bu yanlışlıklar ortadan silinsin ve sadece Allah'a kulluk edilmek sağlansın diye geldi. ve sadece Allah'a kulluk edilmek sağlansın diye geldi.

İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în. "Ancak sana ibadet ederiz." İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în. "Ancak sana ibadet ederiz." Bu anlamın, bu mânanın insanlara öğretilmesi için geldi. Bu anlamın, bu mânanın insanlara öğretilmesi için geldi.

Va'budullâhe ve lâ tüşrikû bihî şey'en. Va'budullâhe ve lâ tüşrikû bihî şey'en. "Allah'a ibadet edin ve yanlız Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın!" "Allah'a ibadet edin ve yanlız Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın!" Ve lâ tüşrikû bihî şey'en. "Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın!" Ve lâ tüşrikû bihî şey'en. "Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın!"

Şirkin renk olarak küfürden daha açık bir renk olduğunu bilirsiniz. Şirkin renk olarak küfürden daha açık bir renk olduğunu bilirsiniz. Küfür kızıl, kara; küfür, inkâr; yani hiçbir şeyi kabul etmiyor.Küfür kızıl, kara; küfür, inkâr; yani hiçbir şeyi kabul etmiyor. Hiç bir şey yok kafasında, gönlünde... Kıpkızıl ve kapkara...Hiç bir şey yok kafasında, gönlünde... Kıpkızıl ve kapkara... Şirk; bir inanç var ama yanlış. Renk biraz daha açık ama, onun hakkında bileŞirk; bir inanç var ama yanlış. Renk biraz daha açık ama, onun hakkında bile Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki; Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

İnne'ş-şirke le-zulmün azîm. "Şirkin kendisi çok büyük bir zulümdür." İnne'ş-şirke le-zulmün azîm. "Şirkin kendisi çok büyük bir zulümdür." Az bir şey değil, azîm bir zulümdür. Şirk zulümdür. Az bir şey değil, azîm bir zulümdür. Şirk zulümdür. İnsanın müşrik olması, Allah'ın varlığını anlayamaması, yanlış anlaması,İnsanın müşrik olması, Allah'ın varlığını anlayamaması, yanlış anlaması, Allah diye yanlış mabutlar edinmesi, büyük bir zulümdür.Allah diye yanlış mabutlar edinmesi, büyük bir zulümdür. Şimdi müslümanın bu zulmün ortadan kalkması için çalışması lazım. Şimdi müslümanın bu zulmün ortadan kalkması için çalışması lazım. Biz sulh olmuşuz, sükut olmuşuz. Adam Hz. İsa'ya tapıyor; şirk.Biz sulh olmuşuz, sükut olmuşuz. Adam Hz. İsa'ya tapıyor; şirk. Bunun yanlış olduğunu söylememiz lazım. Söylersek anlayacak insanlar var... Bunun yanlış olduğunu söylememiz lazım. Söylersek anlayacak insanlar var... Japon güneşe, güneşin oğlu imparatora tapıyor. Bu olmaz diye söylememiz lazım.Japon güneşe, güneşin oğlu imparatora tapıyor. Bu olmaz diye söylememiz lazım. Söylemek, anlatmak mümkün. Konyalı bir kardeşimizin anlattığı bir olay: Söylemek, anlatmak mümkün.

Konyalı bir kardeşimizin anlattığı bir olay:

Konya'ya Japonlardan bir grup gelmiş. Oğlu turizm rehberi, gezdirmiş.Konya'ya Japonlardan bir grup gelmiş. Oğlu turizm rehberi, gezdirmiş. Japon kızlarından bir kız ile ahbaplığı ilerletmiş. Japon kızlarından bir kız ile ahbaplığı ilerletmiş. Kız bir sonraki sene -veya birkaç sene sonra- bir daha gelmiş.Kız bir sonraki sene -veya birkaç sene sonra- bir daha gelmiş. Ahbap oldular, daha önceden tanıştılar diye evlerinde misafir etmişler.Ahbap oldular, daha önceden tanıştılar diye evlerinde misafir etmişler. Gayet hanımefendi bir kızcağız. Haftalarca evlerinde beslemişler.Gayet hanımefendi bir kızcağız. Haftalarca evlerinde beslemişler. Evin sahibi, oğlanın babası diyor ki, Evin sahibi, oğlanın babası diyor ki, "Besledim, misafir ettim diye baskı olmasın diye kendisine müslüman ol diyemedim. "Besledim, misafir ettim diye baskı olmasın diye kendisine müslüman ol diyemedim. İmana gel diyemedim ama canım istedi.İmana gel diyemedim ama canım istedi. Fakat bizim yaşayışımızı, namaz kıldığımızı, tesettürümüzü gördü; Fakat bizim yaşayışımızı, namaz kıldığımızı, tesettürümüzü gördü; inancımızı, aile yaşayışımızı gördü." diyor.inancımızı, aile yaşayışımızı gördü." diyor. Tekrar Japonya'ya gitmek üzere ayrılmış.Tekrar Japonya'ya gitmek üzere ayrılmış. Kimse bir şey söylememiş kendisine ama İstanbul'a gelmiş, Kimse bir şey söylememiş kendisine ama İstanbul'a gelmiş, Beyoğlu müftülüğünde kendiliğinden müslüman olmuş.Beyoğlu müftülüğünde kendiliğinden müslüman olmuş. Kimse bir şey söylemeden kendiliğinden müslüman olmuş. Bakın, olabiliyor. Kimse bir şey söylemeden kendiliğinden müslüman olmuş. Bakın, olabiliyor.

Japon'a anlatabilirsiniz. "Bu güneş dünyanın güneşi, bundan başka nice güneşler var gökyüzünde,Japon'a anlatabilirsiniz. "Bu güneş dünyanın güneşi, bundan başka nice güneşler var gökyüzünde, sayısız güneşler var; sen niye buna tapınıyorsun?.. sayısız güneşler var; sen niye buna tapınıyorsun?.. Sonra bununla senin imparatorunun ne ilgisi var?Sonra bununla senin imparatorunun ne ilgisi var? Arada bu kadar büyük mesafe var, onun oğlu olması mümkün mü?Arada bu kadar büyük mesafe var, onun oğlu olması mümkün mü? Bak o da öldü gitti, gömüyorsun, çürüyor, hücreleri var... Bak o da öldü gitti, gömüyorsun, çürüyor, hücreleri var... Japonsun, biliyorsun teknoloji ve ilim sizde gelişmiş.Japonsun, biliyorsun teknoloji ve ilim sizde gelişmiş. Sen buna niye tapıyorsun?.." desen yıkarsın Japonya'yı. Japon'un şirkini yıkarsın. Sen buna niye tapıyorsun?.." desen yıkarsın Japonya'yı. Japon'un şirkini yıkarsın.

Hindistan ineğe tapıyor. Biz kesiyoruz, derisiden ayakkabı yapıyoruz. Hindistan ineğe tapıyor. Biz kesiyoruz, derisiden ayakkabı yapıyoruz. Halis muhlis kösele ayakkabı yapıyoruz, satıyoruz. Adam ona tapınıyor. Halis muhlis kösele ayakkabı yapıyoruz, satıyoruz. Adam ona tapınıyor. Bunu anlatmak çok kolay, anlatabilmeliyiz. Bunu anlatmak çok kolay, anlatabilmeliyiz. Amerikalı'ya, Yahudiye, Hintli'ye, Japon'a, vesaireye hakkı anlatabilmeliyiz.Amerikalı'ya, Yahudiye, Hintli'ye, Japon'a, vesaireye hakkı anlatabilmeliyiz. Bunu anlatmak için geldik, vazifemiz budur diyebilmeliyiz. Bunu anlatmak için geldik, vazifemiz budur diyebilmeliyiz.

Niçin Allah insanlara peygamber göndermiş, niçin bir din buyurmuş, emretmiş? Niçin Allah insanlara peygamber göndermiş, niçin bir din buyurmuş, emretmiş?

Allah'ın dini insanlara iki cihanın saadetini öğretmek için gelmiştir. Allah'ın dini insanlara iki cihanın saadetini öğretmek için gelmiştir. Onun için Mehmed Zihni Efendi, ilmihal kitabının ismine Nimet-i İslâm diyor. Onun için Mehmed Zihni Efendi, ilmihal kitabının ismine Nimet-i İslâm diyor. İslâm bir nimettir, insana iki cihanın saadetini öğretmek için gelmiştir.İslâm bir nimettir, insana iki cihanın saadetini öğretmek için gelmiştir. İnsan müslüman olduğu zaman, hem dünyada mutlu olur, İnsan müslüman olduğu zaman, hem dünyada mutlu olur, elhamdülillah; huzurlu olur, temiz olur, pis olmaz... elhamdülillah; huzurlu olur, temiz olur, pis olmaz... Ailesi, şahsı, ruhu, aklı, vicdanı, toplumu temiz olur.Ailesi, şahsı, ruhu, aklı, vicdanı, toplumu temiz olur. Âhirette de rahat eder, dünyada da bahtiyar olur. İslâm insanlığa bunu sağlamak için gelmiştirÂhirette de rahat eder, dünyada da bahtiyar olur. İslâm insanlığa bunu sağlamak için gelmiştir ve Allah hep hayırları öğretmiştir. ve Allah hep hayırları öğretmiştir.

Kul innallâhe lâ ye'muru bi'l-fahşâ'. Dinde hiç kötü şey, kötü emir yoktur. Kul innallâhe lâ ye'muru bi'l-fahşâ'.

Dinde hiç kötü şey, kötü emir yoktur.
Mesela, içki yasaklanmışsa, içki kötü olduğundandır. Mesela, içki yasaklanmışsa, içki kötü olduğundandır. Zina yasaklanmışsa, nesli mahvettiğindendir. Zina yasaklanmışsa, nesli mahvettiğindendir. Hırsızlık yasaklanmışsa, mülkiyet hakkı zedelendiğindendir... hâkezâ...Hırsızlık yasaklanmışsa, mülkiyet hakkı zedelendiğindendir... hâkezâ... Demek ki insanlara Allah güzel şeyleri öğretmek için dini göndermiştir.Demek ki insanlara Allah güzel şeyleri öğretmek için dini göndermiştir. İslâm bu güzelliklerin hey'et-i mecmuasıdır. İslâm bu güzelliklerin hey'et-i mecmuasıdır.

Ve İslâm'ın en mühim vazifesi, müslümanın en büyük vazifesi, bunları başka insanlara anlatmaktır.Ve İslâm'ın en mühim vazifesi, müslümanın en büyük vazifesi, bunları başka insanlara anlatmaktır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu vazifeyi yaptı ve vedâ hutbesinde,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu vazifeyi yaptı ve vedâ hutbesinde, "Allah'ın emirlerini size tebliğ ettim mi?" buyurdu. "Tebliğ ettin yâ Rasûlallah!" cevabını alınca, "Allah'ın emirlerini size tebliğ ettim mi?" buyurdu. "Tebliğ ettin yâ Rasûlallah!" cevabını alınca, vazifesini tamamlamış bir kimse olarak "Şahid ol yâ Rabbi!.." dedi. vazifesini tamamlamış bir kimse olarak "Şahid ol yâ Rabbi!.." dedi.

El yevme ekmeltü leküm dîneküm ve etmemtü aleyküm ni'metî ve radîtü lekümü'l-islâme dînen.El yevme ekmeltü leküm dîneküm ve etmemtü aleyküm ni'metî ve radîtü lekümü'l-islâme dînen. "Bugün size dininizi ikmal ettim, tamamladım."Bugün size dininizi ikmal ettim, tamamladım. Müslümanlığım kemale erdi, nimetlerimi sizin üzerinize tamamladım;Müslümanlığım kemale erdi, nimetlerimi sizin üzerinize tamamladım; ancak müslüman olmanıza razıyım, başka bir inanç üzere olmanıza razı değilim."ancak müslüman olmanıza razıyım, başka bir inanç üzere olmanıza razı değilim." âyet-i kerîmesi gelince, herkes sevindiler ama,âyet-i kerîmesi gelince, herkes sevindiler ama, bu işin esrarını kavrayan Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ağladı. bu işin esrarını kavrayan Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ağladı. "Niye ağlıyorsun, bak nimetlerimi size tamamladım, dini ikmal eyledim." buyuruyor. "Niye ağlıyorsun, bak nimetlerimi size tamamladım, dini ikmal eyledim." buyuruyor. "Dini ikmal ettiyse vazifelinin vazifesi bitmiş demektir, aramızdan gidecek demektir." dedi."Dini ikmal ettiyse vazifelinin vazifesi bitmiş demektir, aramızdan gidecek demektir." dedi. Onu anladığı için ağladı Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz. Onu anladığı için ağladı Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz.

Şimdi bu vazife sahâbe-i kirâma geldi, intikal etti. Şimdi bu vazife sahâbe-i kirâma geldi, intikal etti. Sahâbe-i kirâmın çoğunun mesleklerini bile bilmeyiz. Sahâbe-i kirâmın çoğunun mesleklerini bile bilmeyiz. Çünkü mesleği İslâm'ı yaymak, öğretmek, neşretmektir;Çünkü mesleği İslâm'ı yaymak, öğretmek, neşretmektir; İslâm'ı tebliğ, insanları irşad etmektir; İslâm'ı tebliğ, insanları irşad etmektir; İslâm'ı öğretmektir, insanları İslâm terbiyesi ile yetiştirmektir. İslâm'ı öğretmektir, insanları İslâm terbiyesi ile yetiştirmektir.

Özbekistan'a gittik, Buhara'ya, Semerkand'a gittik. Özbekistan'a gittik, Buhara'ya, Semerkand'a gittik. Semerkand'da sahabe kabirleri var, ziyaret ettik.Semerkand'da sahabe kabirleri var, ziyaret ettik. Ne kadar uzak diyarlara gitmişler... GAP bölgesine gittik.Ne kadar uzak diyarlara gitmişler... GAP bölgesine gittik. Barajın kapladığı suların örteceği yerleri gezdik. Nice sahabe kabirleri var.Barajın kapladığı suların örteceği yerleri gezdik. Nice sahabe kabirleri var. İstanbul'da sahabe kabirleri var. Bu niçin? İstanbul'da sahabe kabirleri var.

Bu niçin?

Oraya bir mesajı götürmek için. Yani bir iletişim, bir irşad ve tebliğ vazifesi için. Oraya bir mesajı götürmek için. Yani bir iletişim, bir irşad ve tebliğ vazifesi için.

Demek ki İslâm iletişim dini. Peygamber Efendimiz insanlara Demek ki İslâm iletişim dini. Peygamber Efendimiz insanlara Allah'ın emirlerini bildirmeye gelmiş; iletişim... Allah'ın emirlerini bildirmeye gelmiş; iletişim... Peygamber Efendimiz insanlara İslâm'ı öğretmiş; iletişim...Peygamber Efendimiz insanlara İslâm'ı öğretmiş; iletişim... Sahâbe-i kirâm ve müslümanların görevleri, İslâm'ı başkalarına yaymak ve öğretmek; iletişim...Sahâbe-i kirâm ve müslümanların görevleri, İslâm'ı başkalarına yaymak ve öğretmek; iletişim... Yani iletişim dediğimiz -tabii bu ismi yaşlılar biraz yadırgarlar, yeniler bilirler- enformasyon;Yani iletişim dediğimiz -tabii bu ismi yaşlılar biraz yadırgarlar, yeniler bilirler- enformasyon; bilgi nakli, bilginin bir başka tarafa nakli, muhabere, bilgi nakli, bilginin bir başka tarafa nakli, muhabere, telekomünikasyon veya sadece komünikasyon dediğimiz olay.telekomünikasyon veya sadece komünikasyon dediğimiz olay. İslâm bu... İslâm büyük ölçüde bu iş, en büyük ölçüde bu çalışma temeline dayanıyor. İslâm bu... İslâm büyük ölçüde bu iş, en büyük ölçüde bu çalışma temeline dayanıyor. Bunun altını çizerek belirtmek istiyorum, sonra bunun üzerine tekrar geleceğim. Bunun altını çizerek belirtmek istiyorum, sonra bunun üzerine tekrar geleceğim.

Tabii burada muhteva önemli. Bir şeyi götürüp birisine anlatacaksınız,Tabii burada muhteva önemli. Bir şeyi götürüp birisine anlatacaksınız, ileteceksiniz bir bilgiyi, bir haberi karşı tarafa ileteceksiniz ama, neyi ileteceksiniz? ileteceksiniz bir bilgiyi, bir haberi karşı tarafa ileteceksiniz ama, neyi ileteceksiniz? Bu bilgi, muhteva, yani iletilecek olan şey, iletişimdeki malzeme, İslâm'da çok önemli.Bu bilgi, muhteva, yani iletilecek olan şey, iletişimdeki malzeme, İslâm'da çok önemli. Onun için müslümanlar, Peygamber Efendimiz'in sahabesi o kadar titremişler ki Onun için müslümanlar, Peygamber Efendimiz'in sahabesi o kadar titremişler ki haberin doğru olmasına; ödleri patlamış Peygamber Efendimiz'den bir haber naklederken,haberin doğru olmasına; ödleri patlamış Peygamber Efendimiz'den bir haber naklederken, acaba bir kelimesini değiştirirmiyim diye. acaba bir kelimesini değiştirirmiyim diye. Doğru bildikleri bir haberi, belki tam nakledemem diye ömürlerinin sonuna kadar susmuşlar da,Doğru bildikleri bir haberi, belki tam nakledemem diye ömürlerinin sonuna kadar susmuşlar da, bildiği bilgiyi kendisiyle götürüp başkasına öğretmeyen cezaya uğrayacak diye, bildiği bilgiyi kendisiyle götürüp başkasına öğretmeyen cezaya uğrayacak diye, en son anında söylemişler.en son anında söylemişler. Ama çok sıkı şartlara bağlamışlar. Peygamber Efendimiz'in kıllarını biliyoruz.Ama çok sıkı şartlara bağlamışlar. Peygamber Efendimiz'in kıllarını biliyoruz. Kıllarını muhafaza etmişler. Sözlerini, nasihatlerini muhafaza etmişler. Kıllarını muhafaza etmişler. Sözlerini, nasihatlerini muhafaza etmişler. Günlük hayatı, özel hayatı, ictimai hayatı, sözleri, hareketleri, tasvipleri, takdirleri,Günlük hayatı, özel hayatı, ictimai hayatı, sözleri, hareketleri, tasvipleri, takdirleri, nasihatleri, hepsi gayet güzel bir şekilde tespit edilmiş.nasihatleri, hepsi gayet güzel bir şekilde tespit edilmiş. Ve bu başkasına anlatılsın, "Duyan benden duyduğunu başkasına anlatsın." diyeVe bu başkasına anlatılsın, "Duyan benden duyduğunu başkasına anlatsın." diye Peygamber Efendimiz buyurduğu için alimlerimiz bunu yapmış. Peygamber Efendimiz buyurduğu için alimlerimiz bunu yapmış.

Kardeşimiz takdim konuşmasında söyledi: el-Ulemâü veresetü'l-enbiyâi. Kardeşimiz takdim konuşmasında söyledi:

el-Ulemâü veresetü'l-enbiyâi.

Bu iletişim vazifesi, Peygamber Efendimiz'den sonra alimlere intikal etmiştir. Bu iletişim vazifesi, Peygamber Efendimiz'den sonra alimlere intikal etmiştir. Herkesin bir mesleği var; mühendis, doktor, ziraatçi, vesaire vesaire..Herkesin bir mesleği var; mühendis, doktor, ziraatçi, vesaire vesaire.. Ama bu hizmetin, bu haber-i sâdıkın, doğru sözün, inancın, Ama bu hizmetin, bu haber-i sâdıkın, doğru sözün, inancın, doğru mesajın iletilmesi alime verilmiş. doğru mesajın iletilmesi alime verilmiş. Çünkü bilerek yapılması lazım. Cahilin işi değil, cahilin altından kalkacağı yük değil. Çünkü bilerek yapılması lazım. Cahilin işi değil, cahilin altından kalkacağı yük değil. Onun için alimler "Peygamber Efendimiz'in vârisleridir." diye,Onun için alimler "Peygamber Efendimiz'in vârisleridir." diye, o vâris olma şerefiyle anılmışlar; kendilerine o rütbe verilmiş. o vâris olma şerefiyle anılmışlar; kendilerine o rütbe verilmiş. Ve İslâm'da ilim hem dine hem dünyaya hem âhirete hakim olmuş. Ve İslâm'da ilim hem dine hem dünyaya hem âhirete hakim olmuş. Yani din de ilimle... "Dindar olmak, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen,Yani din de ilimle... "Dindar olmak, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen, ilim öğrensin! Dünyayı kazanmak isteyen, ilim öğrensin! ilim öğrensin! Dünyayı kazanmak isteyen, ilim öğrensin! Âhireti kazanmak isteyen, yine ilim öğrensin!" buyurulmuş. Âhireti kazanmak isteyen, yine ilim öğrensin!" buyurulmuş.

O halde İslâm iletişimin önemli bir kısmı, bölümü olan iletilecek şey, malzeme. O halde İslâm iletişimin önemli bir kısmı, bölümü olan iletilecek şey, malzeme. Malzemenin doğru olmasını, hak olmasını, gerçek olmasını sağlamış, buna çok önem vermiş Malzemenin doğru olmasını, hak olmasını, gerçek olmasını sağlamış, buna çok önem vermiş ve bu malzemenin, her tarafa iletilmesini ümmet vazife olarak yüklenmiş.ve bu malzemenin, her tarafa iletilmesini ümmet vazife olarak yüklenmiş. Âyet-i kerîme ile kendilerine emredilmiş; emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak,Âyet-i kerîme ile kendilerine emredilmiş; emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak, cehd sarfedecek, mesajı her tarafa iletecek. cehd sarfedecek, mesajı her tarafa iletecek.

İslâm bunu 14 asır önce böyle koymuş ortaya. İslâm bunu 14 asır önce böyle koymuş ortaya. Bu olay müslümanların bilmesi gereken bir şey.Bu olay müslümanların bilmesi gereken bir şey. Toplumlar gelişme göstermişler ve toplum bilimciler, sosyologlar toplumları tasnif ederken,Toplumlar gelişme göstermişler ve toplum bilimciler, sosyologlar toplumları tasnif ederken, yaşam tarzlarına, ekonomik faaliyetlerine, iktisadî çalışmalarına göre toplumları sınıflandırmışlar.yaşam tarzlarına, ekonomik faaliyetlerine, iktisadî çalışmalarına göre toplumları sınıflandırmışlar. Tarım toplumu demişler. Sadece ziraat yaparak, Tarım toplumu demişler. Sadece ziraat yaparak, kendi ihtiyaçlarını kendi dar çevçeresi içerisinde sağlayarak; kışlığı yazdan hazırlayıp, kendi ihtiyaçlarını kendi dar çevçeresi içerisinde sağlayarak; kışlığı yazdan hazırlayıp, ektiğini kışın yiyerek, hazırladığı yiyecekleri kışın tüketerek,ektiğini kışın yiyerek, hazırladığı yiyecekleri kışın tüketerek, böylece hayatını idame ettiren kapalı ekonomiler. böylece hayatını idame ettiren kapalı ekonomiler. Böyle bir toplum tipi, iptidaî görülmüş, tarım toplumu denmiş. Böyle bir toplum tipi, iptidaî görülmüş, tarım toplumu denmiş.

Sonra coğrafi keşifler olmuş, kıtalar keşfedilmiş.Sonra coğrafi keşifler olmuş, kıtalar keşfedilmiş. Kıtalara ulaşım için âlet edavât yapılmış, bilgi genişlemiş, Kıtalara ulaşım için âlet edavât yapılmış, bilgi genişlemiş, toplumlar arasında bilgi alışverişi çoğalmış...toplumlar arasında bilgi alışverişi çoğalmış... Bunda İslâm'ın büyük payı var. Avrupa'nın üzerine doğan İslâm güneşi diyor, Dr. Sigrid Hunke...Bunda İslâm'ın büyük payı var. Avrupa'nın üzerine doğan İslâm güneşi diyor, Dr. Sigrid Hunke... Yani karanlık, kapkara bir Avrupa, hiçbir şeyi bilmeyen görmeyen izbe bir yer, Yani karanlık, kapkara bir Avrupa, hiçbir şeyi bilmeyen görmeyen izbe bir yer, ama üzerine İslâm'ın güneşi doğuyor. Herşeyi müslümanlardan öğrenmişler. ama üzerine İslâm'ın güneşi doğuyor. Herşeyi müslümanlardan öğrenmişler. Rönesansı müslümanlardan aldığı bilgilerle yapmışlar. Rönesansı müslümanlardan aldığı bilgilerle yapmışlar. Hatta dinlerindeki reformu müslümanlarla temastan dolayı yapmışlar. Hatta dinlerindeki reformu müslümanlarla temastan dolayı yapmışlar. Luther'in ve diğer Hıristiyanlık'taki reformistlerin kaynağı İslâm'dır Luther'in ve diğer Hıristiyanlık'taki reformistlerin kaynağı İslâm'dır ve müslümanların bilgileridir, müslümanların kanaatleridir. ve müslümanların bilgileridir, müslümanların kanaatleridir.

Osmanlılar'la temas halinde olan mıntıkalarda Uniteryen mezhebi çıkmış.Osmanlılar'la temas halinde olan mıntıkalarda Uniteryen mezhebi çıkmış. Yani Allah öyle üç değildir, Allah tektir, demeye başlamış hıristiyanlar bile. Yani Allah öyle üç değildir, Allah tektir, demeye başlamış hıristiyanlar bile. Tabii öteki Katolikler bunları kesmişler, saman alevlerinde yakmışlar, derilerini yüzmüşler. Tabii öteki Katolikler bunları kesmişler, saman alevlerinde yakmışlar, derilerini yüzmüşler. Sen misin böyle söyleyen?.. Bunlar Amerika'ya kaçmışlar.Sen misin böyle söyleyen?.. Bunlar Amerika'ya kaçmışlar. Amerika'nın bazı reisicumhurları bile Uniteryen, Amerika'nın bazı reisicumhurları bile Uniteryen, yani Allah'ın birliğini kabul eden insanlar olmuşlar. yani Allah'ın birliğini kabul eden insanlar olmuşlar.

Reformun ve rönesansın bize söylenmeyen kaynağı,Reformun ve rönesansın bize söylenmeyen kaynağı, İslâm'a ilgi artar diye ifade edilmekten kaçınılan kaynağı İslâm'dır, İslâm âlemidir;İslâm'a ilgi artar diye ifade edilmekten kaçınılan kaynağı İslâm'dır, İslâm âlemidir; Avrupalıların İslâm âlemiyle temasıdır. Sigrid Hunke bu kitabında bunları gayet güzel anlatıyor. Avrupalıların İslâm âlemiyle temasıdır. Sigrid Hunke bu kitabında bunları gayet güzel anlatıyor. Avrupalıların neleri müslümanlardan nasıl aldıklarını bir bir sayıyor, anlatıyor.Avrupalıların neleri müslümanlardan nasıl aldıklarını bir bir sayıyor, anlatıyor. Maroken koltuk deriz; marok, mağrib demektir. Maroken koltuk deriz; marok, mağrib demektir. Yani, bizim Faslı müslüman kardeşlerimizin yaptıkları deriler o kadar güzelmiş ki, şöhret bulmuş.Yani, bizim Faslı müslüman kardeşlerimizin yaptıkları deriler o kadar güzelmiş ki, şöhret bulmuş. Müslin çorap deniliyor. Müslin, Musul'da imal edilen çok ince kumaşlara verilen isimdir. Müslin çorap deniliyor. Müslin, Musul'da imal edilen çok ince kumaşlara verilen isimdir. Ondan dolayı müslin çorap adını almış. Hâkezâ, bütün herşey böyle.Ondan dolayı müslin çorap adını almış. Hâkezâ, bütün herşey böyle. Tıp ilmi, fizik, kimya ve diğer ilimler, müslümanlarla temastan böyle gelişmiş. Tıp ilmi, fizik, kimya ve diğer ilimler, müslümanlarla temastan böyle gelişmiş.

Sonra, sanayi devrimi, yani üretimi artıran Sonra, sanayi devrimi, yani üretimi artıran ve bunun pazarlamasıyla meşgul olan topluluklar ve burada da bir ilerleme ve gelişme... ve bunun pazarlamasıyla meşgul olan topluluklar ve burada da bir ilerleme ve gelişme...

Şimdi bilgi topluluğu, bilgi toplumu. Şimdi bilgi topluluğu, bilgi toplumu. Avrupalı dünyayı görünce akademiler, bilim akademileri kurmuş.Avrupalı dünyayı görünce akademiler, bilim akademileri kurmuş. Bu işleri böyle kolayca kavramak mümkün olmuyor diye akademiler kurmuş.Bu işleri böyle kolayca kavramak mümkün olmuyor diye akademiler kurmuş. Büyük paralar tahsis etmiş, her çeşit bilgiyi dünyanın her yanından toplama faaliyetleri başlamış,Büyük paralar tahsis etmiş, her çeşit bilgiyi dünyanın her yanından toplama faaliyetleri başlamış, kolleksiyonculuk başlamış, ansiklopedistler zuhur etmiş,kolleksiyonculuk başlamış, ansiklopedistler zuhur etmiş, bilginin her çeşidini toplama çalışmaları olmuş... bilginin her çeşidini toplama çalışmaları olmuş... Ve sonunda bu bilgilerin o kadar çok olduğu,Ve sonunda bu bilgilerin o kadar çok olduğu, o kadar geniş olduğu görülmüş ve o kadar faydalı olduğu görülmüş ki, o kadar geniş olduğu görülmüş ve o kadar faydalı olduğu görülmüş ki, bunun üzerine daha geniş biçimde eğilinmiş. bunun üzerine daha geniş biçimde eğilinmiş.

Bu bilginin toplanmasından ayrı, haber alınması ve haber olarak verilmesi,Bu bilginin toplanmasından ayrı, haber alınması ve haber olarak verilmesi, bilginin transferi çok büyük bir mesele olduğu için, şimdi insanlar için deniliyor ki,bilginin transferi çok büyük bir mesele olduğu için, şimdi insanlar için deniliyor ki, insanların topluluğu "enformasyon toplumu", yani iletişim toplumu hâline gelmiş. insanların topluluğu "enformasyon toplumu", yani iletişim toplumu hâline gelmiş. Çünkü, Amerika bir konuda çalışma araştırma yapıyor,Çünkü, Amerika bir konuda çalışma araştırma yapıyor, İngiltere de laboratuvarlarda bir konuda çalışma yapıyor, İngiltere de laboratuvarlarda bir konuda çalışma yapıyor, Japonya da, Almanya da, Rusya da yapıyor. Japonya da, Almanya da, Rusya da yapıyor. Bazen bakıyorsunuz aynı konuda Rus bir şey buluyor, ötekilerin haberi yok. Bazen bakıyorsunuz aynı konuda Rus bir şey buluyor, ötekilerin haberi yok. Bazen Amerikalı bir şey buluyor, bazen Alman bir şey buluyor, bazen Japon... Bazen Amerikalı bir şey buluyor, bazen Alman bir şey buluyor, bazen Japon... Ve birbirlerinden çalıyorlar bu bilgileri. Teknolojik casusluk dedikleri bilgi alma, Ve birbirlerinden çalıyorlar bu bilgileri. Teknolojik casusluk dedikleri bilgi alma, bilgi kaçırma, bilgi toplama, bilgiyi ne olursa olsun elde etme. bilgi kaçırma, bilgi toplama, bilgiyi ne olursa olsun elde etme.

Bizim Teknik Üniversite'de profesör arkadaşlarımız, tez yazmışlar; Bizim Teknik Üniversite'de profesör arkadaşlarımız, tez yazmışlar; jüri, müslüman dindar kardeşimiz diye reddetmiş. jüri, müslüman dindar kardeşimiz diye reddetmiş. "Olmaz böyle tez, bu ne biçim konu? Kabul edilmez, bilimsel değil." diye. "Olmaz böyle tez, bu ne biçim konu? Kabul edilmez, bilimsel değil." diye. Tezi, Londra'dan haber alınmış, Londra'daki bilimsel mecmualarda neşredilmiş. Tezi, Londra'dan haber alınmış, Londra'daki bilimsel mecmualarda neşredilmiş. O zaman, onu şahit gösteriyor, bak onlar kabul ediyorlar diye dava ediyor. O zaman, onu şahit gösteriyor, bak onlar kabul ediyorlar diye dava ediyor. Türkiye'deki bir doktora tezi derhal onlar tarafından haber alınıyor. Türkiye'deki bir doktora tezi derhal onlar tarafından haber alınıyor. Bir iletişim, bir haber alma, ve haberi toplama, tasnif etme...Bir iletişim, bir haber alma, ve haberi toplama, tasnif etme... İşte enformasyon veya İngilizce "information" veya "communication" İşte enformasyon veya İngilizce "information" veya "communication" veya komünikasyon veya medya dediğimiz olay. veya komünikasyon veya medya dediğimiz olay.

Biz İslâmî cihadda, İslâm'a hizmette bu işin çok önemli olduğunu gördüğümüz için,Biz İslâmî cihadda, İslâm'a hizmette bu işin çok önemli olduğunu gördüğümüz için, nihayet bir tasavvufî topluluk olduğumuz halde, yani kişinini ruhî eğitimi ile ilgili,nihayet bir tasavvufî topluluk olduğumuz halde, yani kişinini ruhî eğitimi ile ilgili, ibadet ve taatle ilgili bir saha gibi görünmesine rağmen, cihad boynumuzun borcu,ibadet ve taatle ilgili bir saha gibi görünmesine rağmen, cihad boynumuzun borcu, Allah'ın emri olduğundan, hemen elimize fırsat geçer geçmezAllah'ın emri olduğundan, hemen elimize fırsat geçer geçmez iletişim vasıtalarını elde etmeye yöneldik. iletişim vasıtalarını elde etmeye yöneldik. Çeşitli dergiler çıkartmaya başladık.Çeşitli dergiler çıkartmaya başladık. Çünkü dergiler, gazeteler, kitaplar; bunlar iletişim dediğimiz, enformasyon olayının malzemesi. Çünkü dergiler, gazeteler, kitaplar; bunlar iletişim dediğimiz, enformasyon olayının malzemesi.

Dergiler çıkartmaya başladık. Bu bir güzel atılım, başlangıç oldu, ışık, işaret oldu.Dergiler çıkartmaya başladık. Bu bir güzel atılım, başlangıç oldu, ışık, işaret oldu. Birçok gruplar, çeşitli dergiler çıkartmaya başladılar ve bu bolluk ve çeşitlilik ve canlılık, Birçok gruplar, çeşitli dergiler çıkartmaya başladılar ve bu bolluk ve çeşitlilik ve canlılık, birçok kimseyi de ürküttü ve korkuttu.birçok kimseyi de ürküttü ve korkuttu. "Eyvah müslümanların bu kadar dergileri var, bizimkilerden daha baskın oluyor." filan diye "Eyvah müslümanların bu kadar dergileri var, bizimkilerden daha baskın oluyor." filan diye rakip zümre telaşa dahi düştü. rakip zümre telaşa dahi düştü.

Bizim 1985 yılında neşrine başladığımız Bizim 1985 yılında neşrine başladığımız "İlim ve Sanat" dergimiz -her nüshası yurt içinde ve yurt dışında üniversitelerde bahis konusu edilir;"İlim ve Sanat" dergimiz -her nüshası yurt içinde ve yurt dışında üniversitelerde bahis konusu edilir; seminerlerde ve beynelmilel kongrelerde atıflarda bulunulur kıratta, seminerlerde ve beynelmilel kongrelerde atıflarda bulunulur kıratta, seviyede yazılarla dolu- ilk nüshası iletişim üzerinedir; iletişimin önemini anlatmaya çalıştık.seviyede yazılarla dolu- ilk nüshası iletişim üzerinedir; iletişimin önemini anlatmaya çalıştık. Cemiyetimize, cemaatimize, toplumumuza bu işin önemini anlatmaya çalıştık...Cemiyetimize, cemaatimize, toplumumuza bu işin önemini anlatmaya çalıştık... Şimdi de bu işi yapmaya çalışıyoruz. 1985-92, 93'e doğru gidiyoruz, yedi sene... Şimdi de bu işi yapmaya çalışıyoruz. 1985-92, 93'e doğru gidiyoruz, yedi sene... Ama İslâm toplumuna iletişimi, enformasyonun,Ama İslâm toplumuna iletişimi, enformasyonun, komünikasyonun önemini gereğince anlatabilmiş değiliz. komünikasyonun önemini gereğince anlatabilmiş değiliz. Epeyce anladılar, epeyce anladılar ama alacakları çok yol var. Epeyce anladılar, epeyce anladılar ama alacakları çok yol var.

Tabirler modern olunca veyahut nesiller arasında yetişme farkı olunca Tabirler modern olunca veyahut nesiller arasında yetişme farkı olunca ve nesiller arasında iletişim olmayınca, ve nesiller arasında iletişim olmayınca, bilgi transferi, bilgi tebadülü olmayınca böyle sıkıntılar oluyor.bilgi transferi, bilgi tebadülü olmayınca böyle sıkıntılar oluyor. O da iletişimdeki bir kusurumuz. O da iletişimdeki bir kusurumuz.

Aslında bu iletişim dediğimiz şey insanların hayatının bir parçası. Aslında bu iletişim dediğimiz şey insanların hayatının bir parçası. Eski devirlerde de, eski toplumlarda da şimdiki toplumumuzda da olan bir faaliyet.Eski devirlerde de, eski toplumlarda da şimdiki toplumumuzda da olan bir faaliyet. Faaliyetlerimizin pek çoğu aslında bir iletişimdir. Faaliyetlerimizin pek çoğu aslında bir iletişimdir. Konuşmamız, işaretleşmemiz, mektuplaşmamız, nasihatimiz, vaazımız,Konuşmamız, işaretleşmemiz, mektuplaşmamız, nasihatimiz, vaazımız, hutbemiz, makalelerimiz...vesaire. hutbemiz, makalelerimiz...vesaire. Bunların hepsi birer iletişim vasıtasıdır. Bunların hepsi birer iletişim vasıtasıdır.

Aslında bilerek bilmeyerek bu işi yapıyoruz. Ama biz küçük bir hamle yapıyoruz, Aslında bilerek bilmeyerek bu işi yapıyoruz. Ama biz küçük bir hamle yapıyoruz, bizim hasmımız olan, rakibimiz olan -hani cihadda tarafeyn, iki taraf vardı; bizim hasmımız olan, rakibimiz olan -hani cihadda tarafeyn, iki taraf vardı; onlar cehd sarfediyorlar, biz de cehd sarfediyoruz.- karşı taraf çok büyük hamleler yapıyor.onlar cehd sarfediyorlar, biz de cehd sarfediyoruz.- karşı taraf çok büyük hamleler yapıyor. Yani onlar, bir jet uçağına binmişler, aynı istikamete gidiyorlar.Yani onlar, bir jet uçağına binmişler, aynı istikamete gidiyorlar. Biz de gidiyoruz ama, onlar jet suratiyle gidiyor, biz yürüyerek gidiyoruzBiz de gidiyoruz ama, onlar jet suratiyle gidiyor, biz yürüyerek gidiyoruz veya biz pervaneli bir uçakla gidiyor gibiyiz. veya biz pervaneli bir uçakla gidiyor gibiyiz.

İletişimin önemini Avrupalı, Amerikalı, batılı çok iyi anlamıştır. İletişimin önemini Avrupalı, Amerikalı, batılı çok iyi anlamıştır. Üzerinde kitaplar yazılmıştır. İletişimin önemi üzerine ve kullanım şekilleri üzerine, Üzerinde kitaplar yazılmıştır. İletişimin önemi üzerine ve kullanım şekilleri üzerine, ihtisaslar yapılmıştır. Çünkü cemiyetlerin, toplumların teşkilatlanmasının ön şartı iletişimdir.ihtisaslar yapılmıştır. Çünkü cemiyetlerin, toplumların teşkilatlanmasının ön şartı iletişimdir. Yani bu iletişim olmadan bir mükemmel toplum, bir mükemmel teşkilat mümkün değildir.Yani bu iletişim olmadan bir mükemmel toplum, bir mükemmel teşkilat mümkün değildir. Bir mükemmel cihad mümkün değildir. Bir mükemmel cihad mümkün değildir.

Biliyorsunuz Kıbrıs Harekâtı yapıldı, Kıbrıs Harekâtı'nda bir Türk gemisi Biliyorsunuz Kıbrıs Harekâtı yapıldı, Kıbrıs Harekâtı'nda bir Türk gemisi Türk uçaklarının bombalarıyla batırıldı.Türk uçaklarının bombalarıyla batırıldı. Bu haberleşmenin eksikliğinin, yanlışlığının, geriliğinin nelere malolduğunu gösteren, Bu haberleşmenin eksikliğinin, yanlışlığının, geriliğinin nelere malolduğunu gösteren, hepimizin yaşadığı bir misaldir. Adamlar, muhribin güvertesinden "Biz Türküz!" diye işaret ediyorlar.hepimizin yaşadığı bir misaldir. Adamlar, muhribin güvertesinden "Biz Türküz!" diye işaret ediyorlar. Türk uçakları da, "Bunlar yalandan Türk bayrağı çekmiş, aslında Yunanlı; Türk uçakları da, "Bunlar yalandan Türk bayrağı çekmiş, aslında Yunanlı; vay, Kıbrıs'a Yunanlılara yardıma gidiyorlar." diye, bomba yağdırmaya devam ediyorlar. vay, Kıbrıs'a Yunanlılara yardıma gidiyorlar." diye, bomba yağdırmaya devam ediyorlar. Kim bilir kaç kişi öldü?.. Yani ne oldu bilmiyoruz. Fecî bir iletişimsizlik örneği. Kim bilir kaç kişi öldü?.. Yani ne oldu bilmiyoruz. Fecî bir iletişimsizlik örneği.

Amerika Irak'ı teşvik etti, Kuveyt'e girdikten sonra da bütün dünyayı arkasına topladı,Amerika Irak'ı teşvik etti, Kuveyt'e girdikten sonra da bütün dünyayı arkasına topladı, Suudi Arabistan'a yerleşti. Ve Irak'ı, iyice hazırlanmış olmasına,Suudi Arabistan'a yerleşti. Ve Irak'ı, iyice hazırlanmış olmasına, İran'a karşı savaşsın diye verilen silahları iyice toplamışİran'a karşı savaşsın diye verilen silahları iyice toplamış ve bir de nükleer güce sahip olma çalışmalarına da girişmiş olmasına rağmen,ve bir de nükleer güce sahip olma çalışmalarına da girişmiş olmasına rağmen, elinde pek çok imkân var; onu nasıl hakladı? elinde pek çok imkân var; onu nasıl hakladı? Irak'la İran harbini nasıl rolantide tuttu?.. Irak'la İran harbini nasıl rolantide tuttu?.. Nasıl birisi ilerlediği zaman ötekisine yardım etti? Nasıl birisi ilerlediği zaman ötekisine yardım etti? Nasıl ötekisi ilerlediği zaman berikisine yardım etti? Nasıl ötekisi ilerlediği zaman berikisine yardım etti? İletişim sayesinde. İletişim için kullanılan merkez Avustralya'daymış. İletişim sayesinde. İletişim için kullanılan merkez Avustralya'daymış. Avustralya'da öğrendim onu. Avustralya'nın kuş uçmaz kervan geçmez,Avustralya'da öğrendim onu. Avustralya'nın kuş uçmaz kervan geçmez, kimsenin takibe güç yetiremiyeceği bir yerinde, uydudan alınan bilgiler yansıtılarak, kimsenin takibe güç yetiremiyeceği bir yerinde, uydudan alınan bilgiler yansıtılarak, böyle kullanılarak, o savaşlar kazanıldı. böyle kullanılarak, o savaşlar kazanıldı. Tabii bu işin, haberleşmenin savaşta kullanılma yönü. Tabii bu işin, haberleşmenin savaşta kullanılma yönü.

Bunun toplum hayatında başka sahalarda kullanılışı da var, onları da söyleyeceğim. Bunun toplum hayatında başka sahalarda kullanılışı da var, onları da söyleyeceğim. Filozoflar insanları çeşitli şekillerde tarif etmişler.Filozoflar insanları çeşitli şekillerde tarif etmişler. Bir tanesi "homo ekonomikus" yani, iktisadî faaliyetler yapan, Bir tanesi "homo ekonomikus" yani, iktisadî faaliyetler yapan, iktisadî yönü çok kuvvetli olan varlık, insan diye tarif etmiş. iktisadî yönü çok kuvvetli olan varlık, insan diye tarif etmiş. O hâle gelmişiz ki şimdi, diyorlar ki, "homo informatikus" demek lazım. O hâle gelmişiz ki şimdi, diyorlar ki, "homo informatikus" demek lazım. Yani, haberleşmeye dayalı faaliyetleri götüren bir insan hâline geldi. Yani, haberleşmeye dayalı faaliyetleri götüren bir insan hâline geldi.

Bu hususta muazzam bir teknoloji patlamasıyla karşı karşıya kaldık biz. Bu hususta muazzam bir teknoloji patlamasıyla karşı karşıya kaldık biz. Osmanlı bu teknolojiye sahip olsaydı, Osmanlı Devleti belki yıkılmayacaktı.Osmanlı bu teknolojiye sahip olsaydı, Osmanlı Devleti belki yıkılmayacaktı. Balkanlar'dan haber alamıyordu...Balkanlar'dan haber alamıyordu... Ama şimdi, dünyanın bir yerinde küçük bir olay olsa haber alınabiliyor. Ama şimdi, dünyanın bir yerinde küçük bir olay olsa haber alınabiliyor. Uydudan çekilen fotograflarla tarladaki başağın tanesi seçilebiliyor.Uydudan çekilen fotograflarla tarladaki başağın tanesi seçilebiliyor. Başağın cinsi anlaşılabiliyor. Fotoğraflar büyütüldüğü zaman tarlada ekili olan buğday mı,Başağın cinsi anlaşılabiliyor. Fotoğraflar büyütüldüğü zaman tarlada ekili olan buğday mı, arpa mı, yulaf mı, haşhaş mı, başka bir şey mi olduğu anlaşılacak hâle geldi. arpa mı, yulaf mı, haşhaş mı, başka bir şey mi olduğu anlaşılacak hâle geldi. Bunun için göğe, satellit dediğimiz uydular fırlatıldı.Bunun için göğe, satellit dediğimiz uydular fırlatıldı. Televizyon gelişti, her eve girdi, renklendi. Bizim halkımıza o kadar cazip gösterildiTelevizyon gelişti, her eve girdi, renklendi. Bizim halkımıza o kadar cazip gösterildi ve devlet bu işi özel sektöre o kadar havale etti ki,ve devlet bu işi özel sektöre o kadar havale etti ki, köylü kadınlar beşibiryerdelerini, bileziklerini sattılar, köylü kadınlar beşibiryerdelerini, bileziklerini sattılar, her eve televizyon, video, müzik seti girdi. her eve televizyon, video, müzik seti girdi. Milyarlar onlara gitti, bizden çıktı. Ama içeriye bir düşman girdi.Milyarlar onlara gitti, bizden çıktı. Ama içeriye bir düşman girdi. Evin içine onların bir casusu girdi oturdu. Evin içine onların bir casusu girdi oturdu.

İnformasyonun, iletişimin çeşitli safhaları var. İnformasyonun, iletişimin çeşitli safhaları var. Bir, bilginin üretimi var; bulunması, elde edilmesi meselesi var.Bir, bilginin üretimi var; bulunması, elde edilmesi meselesi var. İlmî araştırmalarla veya keşiflerle veya fişlemelerle toplanmalarla... İlmî araştırmalarla veya keşiflerle veya fişlemelerle toplanmalarla... İkincisi, bu bilgilerin depolanması, depolanma meselesi var. İkincisi, bu bilgilerin depolanması, depolanma meselesi var. Bunda da metodlar gelişti. Amerika'da kütüphaneler o hâle geldi ki,Bunda da metodlar gelişti. Amerika'da kütüphaneler o hâle geldi ki, değil kitapların isimlerini tesbit etmek, kütüphanede bir konudaki paragrafları bulabiliyorsunuz.değil kitapların isimlerini tesbit etmek, kütüphanede bir konudaki paragrafları bulabiliyorsunuz. Yani herhangi bir konuda araştırma yapıyorsanızYani herhangi bir konuda araştırma yapıyorsanız ve o konunun anahtar kelimesini biliyorsanız, ve o konunun anahtar kelimesini biliyorsanız, kitapların hangi sayfasından hangi sayfasına kadar o konu var, onu bulabiliyorsunuz. kitapların hangi sayfasından hangi sayfasına kadar o konu var, onu bulabiliyorsunuz.

Üniversite kütüphaneleri evdeki bilgisayarlara bağlandı. Üniversite kütüphaneleri evdeki bilgisayarlara bağlandı. Yani, talebe oturduğu yerden, kütüphanenin açık olması, kapalı olması, mesai saati,Yani, talebe oturduğu yerden, kütüphanenin açık olması, kapalı olması, mesai saati, vesairesi bahis konusu olmadan düğmelere basarak, vesairesi bahis konusu olmadan düğmelere basarak, üniversite kütüphanesinin içindeki kitapların her tarafını dolaşabiliyor, her sayfasını açabiliyor.üniversite kütüphanesinin içindeki kitapların her tarafını dolaşabiliyor, her sayfasını açabiliyor. Bilgi o hâle geldi. Depolanması akıllara hayret verecek boyutlara ulaştı.Bilgi o hâle geldi. Depolanması akıllara hayret verecek boyutlara ulaştı. Parayı verip de üye olabilirseniz, siz de bugün Türkiye'den bilgisayarla Parayı verip de üye olabilirseniz, siz de bugün Türkiye'den bilgisayarla Amerika'nın kütüphanesine dalabiliyorsunuz, kitapları karıştırabiliyorsunuz;Amerika'nın kütüphanesine dalabiliyorsunuz, kitapları karıştırabiliyorsunuz; araştırmanız için gerekli malzemeyi bulabiliyorsunuz. araştırmanız için gerekli malzemeyi bulabiliyorsunuz.

Halbuki bizde... Mesela ben Milli Kütüphane'ye çalışmaya giderdim.Halbuki bizde... Mesela ben Milli Kütüphane'ye çalışmaya giderdim. -Milli Kütüphane bizim en modern kütüphanemizdir,-Milli Kütüphane bizim en modern kütüphanemizdir, devletin resmî her yayının oraya gönderilmesini istediği müessesesidir-devletin resmî her yayının oraya gönderilmesini istediği müessesesidir- Bir kitap isterim; istemesi bir belâ, beklemesi bir belâ, alması bir belâ, mesaisi bir belâ... Bir kitap isterim; istemesi bir belâ, beklemesi bir belâ, alması bir belâ, mesaisi bir belâ... Mesâi saati vardır, her zaman olmaz. Mesâi saati vardır, her zaman olmaz. Tam böyle çalışmaya daldığınız sırada kitabı çeker alırlar elinizden vesaire.Tam böyle çalışmaya daldığınız sırada kitabı çeker alırlar elinizden vesaire. Yaka silkersiniz; ilim yapacak bir şevkiniz ve zevkiniz kalmaz. Yaka silkersiniz; ilim yapacak bir şevkiniz ve zevkiniz kalmaz. Ama Amerika'da talebenin bilgisayarına kadar bilgi götürülmüş durumdadır.Ama Amerika'da talebenin bilgisayarına kadar bilgi götürülmüş durumdadır. Böyle talebe yetişir, böyle toplum ileri gider. Böyle talebe yetişir, böyle toplum ileri gider.

Bizim Teknik Üniversite'den Amerika'daki üniversiteye giden bilgisayarcı arkadaşlara sordum; Bizim Teknik Üniversite'den Amerika'daki üniversiteye giden bilgisayarcı arkadaşlara sordum;

"Nasıl Amerika'nın durumu?" "Bizden on yıl ileride." diyor. "Nasıl Amerika'nın durumu?"

"Bizden on yıl ileride." diyor.

Bu da Teknik Üniversitenin elamanı ama "Bizden on yıl ileride." diyor. Bu da Teknik Üniversitenin elamanı ama "Bizden on yıl ileride." diyor. Demek ki, bilginin depolanması, işlenmesi, aktarılması, alınması, Demek ki, bilginin depolanması, işlenmesi, aktarılması, alınması, satılması çok önemli boyutlara ulaşmıştır.satılması çok önemli boyutlara ulaşmıştır. Tabii biz bunun vahametinin farkında değiliz.Tabii biz bunun vahametinin farkında değiliz. Biz kitapları bilmezken, bir konudaki kitapların içindeki muhtevasının ne olduğunu bilmezken, Biz kitapları bilmezken, bir konudaki kitapların içindeki muhtevasının ne olduğunu bilmezken, onların -bizim kitaplarımız dahil, Kur'ân-ı Kerîm, âyet-i kerîmeler dahil, onların -bizim kitaplarımız dahil, Kur'ân-ı Kerîm, âyet-i kerîmeler dahil, hadîs-i şerîfler dahil hepsinin fişlenip işlenmesiyle, depolanmasıyla- bizden çok daha kısa zamanda,hadîs-i şerîfler dahil hepsinin fişlenip işlenmesiyle, depolanmasıyla- bizden çok daha kısa zamanda, süratle bilgilere sahip olmasının, bizim başımıza neler getireceğinin farkında değiliz. süratle bilgilere sahip olmasının, bizim başımıza neler getireceğinin farkında değiliz. İşin vahametinin farkında değiliz. Münih'te bir arkadaşla beraberiz.İşin vahametinin farkında değiliz.

Münih'te bir arkadaşla beraberiz.
Dedi ki: "Size bir şey göstereceğim. Şu Almanları biraz masrafa sokalım!" dedi, şaka yaptı. Dedi ki: "Size bir şey göstereceğim. Şu Almanları biraz masrafa sokalım!" dedi, şaka yaptı. Münih'ten Frankfurt'a o gün saat 14-16 arasında hangi trenler var diye makineye sordu. Münih'ten Frankfurt'a o gün saat 14-16 arasında hangi trenler var diye makineye sordu. -Böyle kulübe gibi bir şey; 70 x 70 ebadında, ortada tek bir şey.-Böyle kulübe gibi bir şey; 70 x 70 ebadında, ortada tek bir şey. Onun tuşlarına bastı.- Münih'ten Frankfurt'a gitmek istiyorum.Onun tuşlarına bastı.- Münih'ten Frankfurt'a gitmek istiyorum. Saatler bugün 14-16 arası... Makine bir çalışmaya başladı. Tıkır tıkır, tıkır tıkır, tıkır tıkır...Saatler bugün 14-16 arası... Makine bir çalışmaya başladı. Tıkır tıkır, tıkır tıkır, tıkır tıkır... Hooop, bize kocaman bir kağıt uzattı. 20-30 tane gitme imkânı;Hooop, bize kocaman bir kağıt uzattı. 20-30 tane gitme imkânı; aktarmalı, direkt, ucuz, pahalı, yataklı, koltuklu... vesaireli vesaireli hepsini yazmış.aktarmalı, direkt, ucuz, pahalı, yataklı, koltuklu... vesaireli vesaireli hepsini yazmış. Yani gitseniz danışma bürosuna, informasyon bürosuna,Yani gitseniz danışma bürosuna, informasyon bürosuna, ben 2-4 arası Frankfurt'a gitmek istiyorum ne yapacağım diye sorsanız;ben 2-4 arası Frankfurt'a gitmek istiyorum ne yapacağım diye sorsanız; ne yazabilirsiniz, ne de söyleyebilir adam, şaşırır.ne yazabilirsiniz, ne de söyleyebilir adam, şaşırır. Ama bilgiyi depolamış, almasını ve vermesini kolaylaştırmış ve bedavalaştırmış. Ama bilgiyi depolamış, almasını ve vermesini kolaylaştırmış ve bedavalaştırmış. Bu toplumla siz nasıl mücadele edeceksiniz?.. Bu toplumla siz nasıl mücadele edeceksiniz?..

Akıllı bomba icat etmiş; düğmesine basıyor, hedefini tarif ediyor, Akıllı bomba icat etmiş; düğmesine basıyor, hedefini tarif ediyor, bomba maniaları aşıyor, gidiyor hedefe çarpıyor.bomba maniaları aşıyor, gidiyor hedefe çarpıyor. Bununla nasıl mücadele edeceksiniz?.. Bununla nasıl mücadele edeceksiniz?.. Karanlıkta görüyor. Karanlıkta gören, nişan alan silahları var.Karanlıkta görüyor. Karanlıkta gören, nişan alan silahları var. Seni senden iyi biliyor. Kaç tane askerin nereye gitmiş, vücut hararetinden tespit ediyor. Seni senden iyi biliyor. Kaç tane askerin nereye gitmiş, vücut hararetinden tespit ediyor. Bu teknolojinin ilerlemesi, bu bilginin genişlemesi karşısında bizim cihad ne halde olacak? Bu teknolojinin ilerlemesi, bu bilginin genişlemesi karşısında bizim cihad ne halde olacak? Biz bunlarla nasıl başa çıkacağız, nasıl meselemizi anlatacağız?..Biz bunlarla nasıl başa çıkacağız, nasıl meselemizi anlatacağız?.. Bunun telaşına düşmemiş toplumumuz. Çok rahat yaşıyor. Yani kuzu gibi, kurbanlık koyun gibi yaşıyor. Bunun telaşına düşmemiş toplumumuz. Çok rahat yaşıyor. Yani kuzu gibi, kurbanlık koyun gibi yaşıyor.

Bosna'daki, Hersek'teki olayların ne kadar yakında olduğunun farkında değil.Bosna'daki, Hersek'teki olayların ne kadar yakında olduğunun farkında değil. Ermenistan'daki, Kafkasya'daki olayların ne kadar bizimle ilgili olduğundan haberdar değil. Ermenistan'daki, Kafkasya'daki olayların ne kadar bizimle ilgili olduğundan haberdar değil. Bunun arkasından bize nelerin geleceğinden haberdar değil. Bunun arkasından bize nelerin geleceğinden haberdar değil. Güneydoğu'daki -hatta Kürtlük için çalışan- kardeşlerimiz,Güneydoğu'daki -hatta Kürtlük için çalışan- kardeşlerimiz, kendisinin başına neler geleceğinin farkında değil. kendisinin başına neler geleceğinin farkında değil. Arkasından nasıl aldatılıp da ne hâle düşürüleceğinin farkında değil.Arkasından nasıl aldatılıp da ne hâle düşürüleceğinin farkında değil. İletişimsiz, bilgi toplumu olamamanın, iletişime sahip olamamanın cezasını çekmeyeİletişimsiz, bilgi toplumu olamamanın, iletişime sahip olamamanın cezasını çekmeye mahkûm kurbanlık koyunlar gibi.mahkûm kurbanlık koyunlar gibi. Bir de, "Allah'ın sevgili kullarıyız. Cihad edeceğiz, mücahidiz." filan diye de,Bir de, "Allah'ın sevgili kullarıyız. Cihad edeceğiz, mücahidiz." filan diye de, koca koca sözler söyleyen saf insanlar durumuna düşmüş durumdayız. koca koca sözler söyleyen saf insanlar durumuna düşmüş durumdayız.

Bu radyonun, televizyonun, telekomünikasyonun, haberleşmenin; Bu radyonun, televizyonun, telekomünikasyonun, haberleşmenin; bilgi depolamanın, bilgi almanın, bilgi satmanın önemini şöyle anlatabilirim size: bilgi depolamanın, bilgi almanın, bilgi satmanın önemini şöyle anlatabilirim size:

Bunun maliyeti çok yüksek ama, verimi çok fazla... Bunun maliyeti çok yüksek ama, verimi çok fazla... Yani en büyük verimi sağlayan saha bu.Yani en büyük verimi sağlayan saha bu. Amerika'daki GSMH'sının %46'sı bu tarafa harcınıyor. Amerika'daki GSMH'sının %46'sı bu tarafa harcınıyor. Yani yarı yarıya...Yani yarı yarıya... Biz bir bilgiyi bulamazken, bir âyeti, bir hadîs-i şerîfi bulamazken Amerikan devleti kazancının yarısını bu işe harcıyor... Biz bir bilgiyi bulamazken, bir âyeti, bir hadîs-i şerîfi bulamazken Amerikan devleti kazancının yarısını bu işe harcıyor...

Geçen gün ezan okundu; -yani bunu acı taraflarımızı belirtmek için söylemek istiyorum-Geçen gün ezan okundu; -yani bunu acı taraflarımızı belirtmek için söylemek istiyorum- yavaş gidersem sünneti değil farzı da kaçırırım diye, camiye apar topar gittim.yavaş gidersem sünneti değil farzı da kaçırırım diye, camiye apar topar gittim. Bana cübbeyi, sarığı verdiler, yatsı namazında mihraba sürdüler.Bana cübbeyi, sarığı verdiler, yatsı namazında mihraba sürdüler. Namazı kıldırdım, çıktık. Sonradan öğreniyorum ki, Namazı kıldırdım, çıktık. Sonradan öğreniyorum ki, "Hocaefendi bize çorapsız namaz kıldırdı." demişler, tenkit etmişler."Hocaefendi bize çorapsız namaz kıldırdı." demişler, tenkit etmişler. Ben namaza yetişeyim diye çorap giymeye fırsat bulamadım. Ben namaza yetişeyim diye çorap giymeye fırsat bulamadım. Çorabı arasam namaz kaçacak. Ayağımı kurulayacağım vesaire. Çorabı arasam namaz kaçacak. Ayağımı kurulayacağım vesaire. Apar topar camiye yetiştim. "Yahu, hoca abdestsiz namaz kıldırmamış; usulüne uygun kıldırmış.Apar topar camiye yetiştim. "Yahu, hoca abdestsiz namaz kıldırmamış; usulüne uygun kıldırmış. Çorapsız kıldırırsa ne olur?" Hiçbir şey olmaz.Çorapsız kıldırırsa ne olur?" Hiçbir şey olmaz. Bundan haberdar değil millet; bunun dedikodusunu yapıyor.Bundan haberdar değil millet; bunun dedikodusunu yapıyor. Peygamber Efendimiz yün çorap mı, ipek çorap mı, pamuklu çorap mı giydi, merserize mi giydi?..Peygamber Efendimiz yün çorap mı, ipek çorap mı, pamuklu çorap mı giydi, merserize mi giydi?.. Ne giydi de namazı kıldırdı?.. Yani çoraplı olsa ne olacak, çorapsız olsa ne olacak?.. Ne giydi de namazı kıldırdı?.. Yani çoraplı olsa ne olacak, çorapsız olsa ne olacak?..

Bir cuma günü, "Cuma'dan sonra yüz defa: Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh,Bir cuma günü, "Cuma'dan sonra yüz defa: Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. derse, şu sevapları alır." diye lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. derse, şu sevapları alır." diye hadîs-i şerîfte okumuştum, oturdum.hadîs-i şerîfte okumuştum, oturdum. İnsan tabii bunu okurken biraz gecikiyor. Bir kasabadayız. Arkadaşım da arkada namaz kılıyor... İnsan tabii bunu okurken biraz gecikiyor. Bir kasabadayız. Arkadaşım da arkada namaz kılıyor... Patırtı koptu. Şöyle baktım münakaşa ediyor bir şahısla, Patırtı koptu. Şöyle baktım münakaşa ediyor bir şahısla, neyse ben tesbihleri çektim. Meğer konu şuymuş: neyse ben tesbihleri çektim. Meğer konu şuymuş:

"Yahu, bu ne biçim adam?" demiş arkadaki birisi. "Yahu, bu ne biçim adam?" demiş arkadaki birisi. Benim arkadaşım da soruyor ona: "Ne biçim, ne var yani?.." Benim arkadaşım da soruyor ona:

"Ne biçim, ne var yani?.."

"Cumadan sonraki sünnetleri kılmadı, boyuna oturuyor." demiş. "Cumadan sonraki sünnetleri kılmadı, boyuna oturuyor." demiş.

"O ilâhiyat profesörüdür, git kendisine sor!" demiş. "O ilâhiyat profesörüdür, git kendisine sor!" demiş.

Gelip de bana da sormuyor, ama buğz ediyor bana... Gelip de bana da sormuyor, ama buğz ediyor bana... Ben farzdan sonra oturmuşum, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi olan bir şeyi yapıyorum;Ben farzdan sonra oturmuşum, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi olan bir şeyi yapıyorum; yine sünnetlerimi kılacağım. Kılmayacağımdan değil. yine sünnetlerimi kılacağım. Kılmayacağımdan değil. Sana ne be adam, başka işin mi yok?.. Yani cumanın farzını kılsa, o da yeter bir insana...Sana ne be adam, başka işin mi yok?.. Yani cumanın farzını kılsa, o da yeter bir insana... Ama bunun için müslüman birbirine buğz ediyor. Ama bunun için müslüman birbirine buğz ediyor. Bilgiden bu kadar yoksun. Bilgi iletiminden, iletişiminden bu kadar uzak. Bilgiden bu kadar yoksun. Bilgi iletiminden, iletişiminden bu kadar uzak. Amerikalı gelirinin %46'sını harcıyor; biz bu kadar uzağız. Amerikalı gelirinin %46'sını harcıyor; biz bu kadar uzağız.

Muhterem kardeşlerim! Yeni dünyadaMuhterem kardeşlerim!

Yeni dünyada
ileri devletler tarafından bir enformasyon sistemi, düzeni kurulmuştur ileri devletler tarafından bir enformasyon sistemi, düzeni kurulmuştur ve bunun tekeli Amerika'nın ve Avrupa'daki gelişmiş birkaç ülkenin -yedi ülke filan deniliyor, ve bunun tekeli Amerika'nın ve Avrupa'daki gelişmiş birkaç ülkenin -yedi ülke filan deniliyor, OECD deniliyor- ve Sovyetler Birliği'nin, Japonya'nın elindedir.OECD deniliyor- ve Sovyetler Birliği'nin, Japonya'nın elindedir. Bu iletişimin tekeli onların elindedir. Öteki ülkeler bunlara bağımlı durumdadır. Bu iletişimin tekeli onların elindedir. Öteki ülkeler bunlara bağımlı durumdadır.

"Bunun ne önemi var?" diyebilirsiniz. İzmir'de bir döviz alıp satan arkadaşımız var, "Bunun ne önemi var?" diyebilirsiniz.

İzmir'de bir döviz alıp satan arkadaşımız var,
üzerinde çağrı cihazı var. İkide birde dolar şu kadar olmuş, mark bu kadar olmuş deyip çıkartıyor.üzerinde çağrı cihazı var. İkide birde dolar şu kadar olmuş, mark bu kadar olmuş deyip çıkartıyor. "Ya sen böyle nasıl biliyorsun bunu?" dedim. Abone olunuyormuş PTT'ye... "Ya sen böyle nasıl biliyorsun bunu?" dedim. Abone olunuyormuş PTT'ye... O da dünyanın başka ajanslarına abone...O da dünyanın başka ajanslarına abone... Döviz fiyatındaki, kurundaki değişmeyi abonelerine anında bildiriyor. Döviz fiyatındaki, kurundaki değişmeyi abonelerine anında bildiriyor. O da "dıt dıt!.." yaptığı için çağrı cihazını çıkarıyor; "Tamam, dolar on lira fark etti, O da "dıt dıt!.." yaptığı için çağrı cihazını çıkarıyor; "Tamam, dolar on lira fark etti, 20 lira fark etti." Onu ordan anında çıkartıyor... 20 lira fark etti." Onu ordan anında çıkartıyor... "Hocam PTT'den bu büyük kolaylık." diyor."Hocam PTT'den bu büyük kolaylık." diyor. "Bunun için sanıyorum, yıllık 500 bin lira yatırıyoruz." diyor."Bunun için sanıyorum, yıllık 500 bin lira yatırıyoruz." diyor. "Halbuki, eskiden bunun ücreti Reuter Ajansı'nınmış, şu kadar bin dolarmış. Çok muazzamdı!" diyor. "Halbuki, eskiden bunun ücreti Reuter Ajansı'nınmış, şu kadar bin dolarmış. Çok muazzamdı!" diyor.

Muazzam bir pahalıya satma, muazzam bir bilgi satma sömürüsü var. Muazzam bir pahalıya satma, muazzam bir bilgi satma sömürüsü var. Ama siz bunun farkında değilsiniz, halbuki her telefonunuzdan Amerika'ya vergi veriyorsunuz.Ama siz bunun farkında değilsiniz, halbuki her telefonunuzdan Amerika'ya vergi veriyorsunuz. Çünkü onun iletişim cihazlarını kullanıyorsunuz. Her telefonunuzun ne miktar olduğunu, Çünkü onun iletişim cihazlarını kullanıyorsunuz. Her telefonunuzun ne miktar olduğunu, hazırlık yaparken sorma fırsatı bulamadım. PTT'den sorulabilir. hazırlık yaparken sorma fırsatı bulamadım. PTT'den sorulabilir. Yani telefon ücretlerinizin büyük bir kısmı Amerika'yadır. Yani telefon ücretlerinizin büyük bir kısmı Amerika'yadır. Çünkü onun teknolojisinden faydalanıyorsunuz. Çünkü onun teknolojisinden faydalanıyorsunuz. Alet, cihaz, satellit, sistem onundur; paranın da külliyetli miktarı ona gider. Alet, cihaz, satellit, sistem onundur; paranın da külliyetli miktarı ona gider. Televizyon seyrediyorsunuz, farkında değilsiniz. Televizyon seyrediyorsunuz, farkında değilsiniz. Televizyon ücretlerinin, o uydudan nakil vesaire ücretlerininTelevizyon ücretlerinin, o uydudan nakil vesaire ücretlerinin büyük çoğunluğu o uyduları atanlarındır. büyük çoğunluğu o uyduları atanlarındır. Buradan Amerika'ya konuşmak için telefonunuzu açtığınız zaman komşu oda gibiBuradan Amerika'ya konuşmak için telefonunuzu açtığınız zaman komşu oda gibi rahat ses duyarsınız, konuşursunuz, ücreti a ise; rahat ses duyarsınız, konuşursunuz, ücreti a ise; Suudi Arabistan ile irtibatı kuramazsınız, kurarsanız ücreti 2a dır, iki mislidir. Suudi Arabistan ile irtibatı kuramazsınız, kurarsanız ücreti 2a dır, iki mislidir. Hem de önce onların ülkesine uğrar haberiniz, ordan ikinci defa öbür tarafa yansıtılır.Hem de önce onların ülkesine uğrar haberiniz, ordan ikinci defa öbür tarafa yansıtılır. Yani dinlenir, kontrolden geçer; istemedikleri yayın şıp diye kesilir. Yani dinlenir, kontrolden geçer; istemedikleri yayın şıp diye kesilir. İstemedikleri haberi verdirtemezsiniz. Harp olursa ne yapacaksınız? İstemedikleri haberi verdirtemezsiniz. Harp olursa ne yapacaksınız? Nasıl haberleşeceksiniz? İletişim bakımından onun esiri durumundasınız, durumundayız. Nasıl haberleşeceksiniz? İletişim bakımından onun esiri durumundasınız, durumundayız. Onların sömürüsü altındayız ve hepimiz bilerek bilmeyerek her telefon edişte, Onların sömürüsü altındayız ve hepimiz bilerek bilmeyerek her telefon edişte, her televizyon seyredişte, her radyo dinleyişte bal gibi onlara vergi veriyoruz, para veriyoruz. her televizyon seyredişte, her radyo dinleyişte bal gibi onlara vergi veriyoruz, para veriyoruz.

Bu iletişim işi, dünyanın büyük haber ajansları tekeller kurmuşlardır, onların elindedir. Bu iletişim işi, dünyanın büyük haber ajansları tekeller kurmuşlardır, onların elindedir. En meşhurları: Associated Press (AP), United Press International (UPI);En meşhurları: Associated Press (AP), United Press International (UPI); basın ajansı diye Reuters Ajansı var İngilizlerin; Fransızların Agence France-Press'i (AFP) var.basın ajansı diye Reuters Ajansı var İngilizlerin; Fransızların Agence France-Press'i (AFP) var. Bunlar her ülkeyi abone etmişlerdir.Bunlar her ülkeyi abone etmişlerdir. Ücretleri peşindir ve çok pahalı olduğundan özel şahıslar pek kolay kolay bunlara abone olamıyorlar.Ücretleri peşindir ve çok pahalı olduğundan özel şahıslar pek kolay kolay bunlara abone olamıyorlar. İşte ülkeler bunlara abonedir ve bu yüzden muazzam paralar kazanırlar,İşte ülkeler bunlara abonedir ve bu yüzden muazzam paralar kazanırlar, müthiş paralar kazanırlar.müthiş paralar kazanırlar. Reuter Ajansı'nın kadrosu 700 kişilikmiş diye okudum. Reuter Ajansı'nın kadrosu 700 kişilikmiş diye okudum. Ajans Frans Pres'in 154 ülkede 1500 işçisi olduğunu duydum.Ajans Frans Pres'in 154 ülkede 1500 işçisi olduğunu duydum. Bizim mahallî devlet ajanslarında kullanılan elemanlar, bunların çok çok altındadır.Bizim mahallî devlet ajanslarında kullanılan elemanlar, bunların çok çok altındadır. Bu dört haber ajansı dünyaya her gün 100 bin kelimelik haber yayarlar;Bu dört haber ajansı dünyaya her gün 100 bin kelimelik haber yayarlar; bu da orta boylu 300 sayfalık bir kitap. Her gün bunlardan haber olarak satın alınıyor.bu da orta boylu 300 sayfalık bir kitap. Her gün bunlardan haber olarak satın alınıyor. Ve dolaylı yoldan bu, sizin ve bizim kesemizden, kasamızdan, cebimizden çıkıyor. Ve dolaylı yoldan bu, sizin ve bizim kesemizden, kasamızdan, cebimizden çıkıyor. İşin masraf tarafı... İşin masraf tarafı...

Bir de onlar dış dünyadan %1 haber alıyorsa, %5 haber ihraç ediyorlar.Bir de onlar dış dünyadan %1 haber alıyorsa, %5 haber ihraç ediyorlar. Ve siz onların bilgilerini dinlemek zorunda kalıyorsunuz.Ve siz onların bilgilerini dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Yani, onların masallarını okumak zorunda kalıyorsunuz. Yani, onların masallarını okumak zorunda kalıyorsunuz. Onların verdiği haberlerle bilgileniyorsunuz, vermediği haberler konusunda cahil kalıyorsunuz.Onların verdiği haberlerle bilgileniyorsunuz, vermediği haberler konusunda cahil kalıyorsunuz. Onların yanlış verdiği haberlerden dolayı yanlış yöne yönlendiriliyorsunuz.Onların yanlış verdiği haberlerden dolayı yanlış yöne yönlendiriliyorsunuz. Gazeteler de öyle... Gazeteler de onlara abonedir, onlardan dinlediklerini yazarlar.Gazeteler de öyle... Gazeteler de onlara abonedir, onlardan dinlediklerini yazarlar. Böylece dünyayı bilgi, yönetme, sevk bakımından, kandırma bakımından avuçları içine almışlardır... Böylece dünyayı bilgi, yönetme, sevk bakımından, kandırma bakımından avuçları içine almışlardır...

Bu çeşit organizasyonlarla gündelik hayatın tanziminde,Bu çeşit organizasyonlarla gündelik hayatın tanziminde, iletişim dediğimiz olay bugün bizim hayatımızda birinci derecede rol almış duruma gelmiştir.iletişim dediğimiz olay bugün bizim hayatımızda birinci derecede rol almış duruma gelmiştir. Belki sizin değil! Siz müslüman olduğunuz için özel bir kafa yapınız var; Belki sizin değil! Siz müslüman olduğunuz için özel bir kafa yapınız var; bilgileri süzebiliyorsunuz, her şeye inanmıyorsunuz,bilgileri süzebiliyorsunuz, her şeye inanmıyorsunuz, başka kaynaklardan bazı şeyler öğreniyorsunuz ama; milletin %99.9'u öyle değildir. başka kaynaklardan bazı şeyler öğreniyorsunuz ama; milletin %99.9'u öyle değildir. Milletlerin çoğu o durumda değildir; Afrika'sı, Asya'sı var, çok geri ülkeler var. Milletlerin çoğu o durumda değildir; Afrika'sı, Asya'sı var, çok geri ülkeler var. Onlar bunların masallarıyla yetişirler. Onlar bunların masallarıyla yetişirler. Ve batı kültürü, böylece dünyayı modern bir sömürmeyle sömürmekte ve istila etmektedir. Ve batı kültürü, böylece dünyayı modern bir sömürmeyle sömürmekte ve istila etmektedir. İletişim, kültür istilasının en önemli vasıtasıdır. İletişim, kültür istilasının en önemli vasıtasıdır.

Durumu böylece anlattıktan sonra -herhalde sözü de çok fazla uzatmak gerekmez. Durumu böylece anlattıktan sonra -herhalde sözü de çok fazla uzatmak gerekmez. Zaten anlatılanlardan aşağı yukarı bir manzara ortaya çıkıyor.Zaten anlatılanlardan aşağı yukarı bir manzara ortaya çıkıyor. - bizim müslüman olarak konumumuzu düşünelim: - bizim müslüman olarak konumumuzu düşünelim:

Allah'ın dinine hizmet etmek, Allah'ın rızasını kazanmak istiyoruz. Allah'ın dinine hizmet etmek, Allah'ın rızasını kazanmak istiyoruz. İnsanlara Allah'ın varlığını birliğini götürmek vazifemiz var. İnsanlara Allah'ın varlığını birliğini götürmek vazifemiz var. Emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifemiz var.Emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifemiz var. İslâm düşmanlarıyla meseleleri anlatmak, konuşmak, onları yenmek, ikna etmek vazifemiz var. İslâm düşmanlarıyla meseleleri anlatmak, konuşmak, onları yenmek, ikna etmek vazifemiz var. O halde iletişime en muhtaç olan, ihtiyacı en çok duyması gereken topluluk biziz.O halde iletişime en muhtaç olan, ihtiyacı en çok duyması gereken topluluk biziz. Aslında iletişim mekanizmasını bu seviyeye getirme İslâm toplumları tarafından yapılmalıydı.Aslında iletişim mekanizmasını bu seviyeye getirme İslâm toplumları tarafından yapılmalıydı. Çünkü vazifeleri irşad ve tebliğ idi. Fakat bunu yapmamışlardır.Çünkü vazifeleri irşad ve tebliğ idi. Fakat bunu yapmamışlardır. Bu teknolojik gerilikle, ilerilikle ilgili olduğundan, ötekiler bu işi başarmışlardırBu teknolojik gerilikle, ilerilikle ilgili olduğundan, ötekiler bu işi başarmışlardır ve dünyayı avuçları içine bizden önce almışlardır. ve dünyayı avuçları içine bizden önce almışlardır.

Şimdi bizim bu feci manzara, feci durum karşısında oturup kara kara düşünmemiz lazım. Şimdi bizim bu feci manzara, feci durum karşısında oturup kara kara düşünmemiz lazım. Bir cihad aşkıyla, hizmet aşkıyla yaşıyoruz. İslâm'ı temsil etmekten mutluyuz. Bir cihad aşkıyla, hizmet aşkıyla yaşıyoruz. İslâm'ı temsil etmekten mutluyuz. Başkalarına İslâm'ı tebliğ etmek istiyoruz. Hatta bazı müslümanlar da diyar diyar geziyorlar...Başkalarına İslâm'ı tebliğ etmek istiyoruz. Hatta bazı müslümanlar da diyar diyar geziyorlar... Cemaatü't-Tebliğ filân diye cemaatler var, muhtelif yerlere gidiyorlar; o da bir iletişim.Cemaatü't-Tebliğ filân diye cemaatler var, muhtelif yerlere gidiyorlar; o da bir iletişim. Tabii bizzat giderek, bizzat anlatarak iletişim ama,Tabii bizzat giderek, bizzat anlatarak iletişim ama, düşünün her eve giren televizyon yayınını, bir ajans haberini...düşünün her eve giren televizyon yayınını, bir ajans haberini... Bir de Kanada'ya gitmiş Montreal'deki camide konuşanBir de Kanada'ya gitmiş Montreal'deki camide konuşan Pakistanlı bir Cemaatü't-Tebliğ hocasını düşünün... O nerede, ötekisi nerede?.. Pakistanlı bir Cemaatü't-Tebliğ hocasını düşünün... O nerede, ötekisi nerede?..

Dünyanın bugün her yerinde adamların çizgi filmleri oynuyor; çocuklar onu dinliyor, görüyorlar.Dünyanın bugün her yerinde adamların çizgi filmleri oynuyor; çocuklar onu dinliyor, görüyorlar. Haberler, onların haberleri... Bütün şeylerimizi onlara göre ayarlıyoruz.Haberler, onların haberleri... Bütün şeylerimizi onlara göre ayarlıyoruz. Gazetelerden de onları okuyoruz.Gazetelerden de onları okuyoruz. Zaten akşam televizyon seyrederseniz, ertesi gün gazete almaya lüzum kalmayabiliyor. Zaten akşam televizyon seyrederseniz, ertesi gün gazete almaya lüzum kalmayabiliyor. Çünkü zaten aynı şeyleri onlar söylüyorlar.Çünkü zaten aynı şeyleri onlar söylüyorlar. Haberlerden ayrı yorumlarını dinlemek için alıyorsunuz;Haberlerden ayrı yorumlarını dinlemek için alıyorsunuz; belki de karikatürleri, gönül eğlendirici şeyleri görmek, onları okumak için alıyorsunuz. belki de karikatürleri, gönül eğlendirici şeyleri görmek, onları okumak için alıyorsunuz.

O halde bizim iletişime bakışımızı da, O halde bizim iletişime bakışımızı da, iletişim faaliyetlerine sarılışımızı da değiştirmemiz lazım.iletişim faaliyetlerine sarılışımızı da değiştirmemiz lazım. İletişim faaliyetlerine harcadığımız masrafı da tariflere sığmaz derecede artırmamız lazım.İletişim faaliyetlerine harcadığımız masrafı da tariflere sığmaz derecede artırmamız lazım. Amerika'nın bütçesini düşünün; %46'sı buraya gidiyor...Amerika'nın bütçesini düşünün; %46'sı buraya gidiyor... Türkiye'nin bütçesini düşünün, Türkiye içinde müslümanların adedini düşünün,Türkiye'nin bütçesini düşünün, Türkiye içinde müslümanların adedini düşünün, müslümanların içinde cömertleri düşünün... müslümanların içinde cömertleri düşünün...

Bir hakim arkadaşımız -ağabeyimiz, çok sevimli, nüktedan bir kimse-Bir hakim arkadaşımız -ağabeyimiz, çok sevimli, nüktedan bir kimse- anlatıyordu toplantılarda; onu anlatayım kafalardaki yorgunluk dinlensin diye: anlatıyordu toplantılarda; onu anlatayım kafalardaki yorgunluk dinlensin diye:

"Rüya gördüm." diyor. Şaka; rüya filan gördüğü yok. "Rüya gördüm." diyor. Şaka; rüya filan gördüğü yok.

"Hayrolsun!" diyorlar. "Rüyamda bir zayıf cılız adam çıktı ortaya "Hayrolsun!" diyorlar.

"Rüyamda bir zayıf cılız adam çıktı ortaya
ve yumruğunu böyle sıktı. Soyunmuş zayıf ama, adaleleri Rambo gibi filân değil. ve yumruğunu böyle sıktı. Soyunmuş zayıf ama, adaleleri Rambo gibi filân değil. Yani, şöyle cılız bir adam." Şöyle yapmış yumruğunu; Yani, şöyle cılız bir adam." Şöyle yapmış yumruğunu;

"Açın bakalım bunu!" demiş. Rambo gibi bir adam çıkmış uğraşmış, terlemiş açamamış..."Açın bakalım bunu!" demiş.

Rambo gibi bir adam çıkmış uğraşmış, terlemiş açamamış...
Bir başkası gelmiş daha pehlivan, 2.20 boyunda, iri, halter şampiyonu filân; Bir başkası gelmiş daha pehlivan, 2.20 boyunda, iri, halter şampiyonu filân; o da açamamış... Ondan sonra, -rüya bu ya- eskiye doğru gitmeye başlamışlar; o da açamamış... Ondan sonra, -rüya bu ya- eskiye doğru gitmeye başlamışlar; Koca Yusuf gelmiş, uğraşmış, açamamış...Koca Yusuf gelmiş, uğraşmış, açamamış... Çolak Molla gelmiş, -eski pehlivanların ismini de biliyor;Çolak Molla gelmiş, -eski pehlivanların ismini de biliyor; hepsini de böyle tatlı tatlı sıralıyor- o da açamamış, o da açamamış...hepsini de böyle tatlı tatlı sıralıyor- o da açamamış, o da açamamış... Arapların meşhur pehlivanı Amr b. Malik çıkmış ortaya; o da uğraşmış, açamamış, çekilmiş... Arapların meşhur pehlivanı Amr b. Malik çıkmış ortaya; o da uğraşmış, açamamış, çekilmiş... Yunanlıların meşhur Hercules'i gelmiş; "Hah, bu açar." filan derken,Yunanlıların meşhur Hercules'i gelmiş; "Hah, bu açar." filan derken, o da uğraşmış, açamamış. o da uğraşmış, açamamış.

"Yahu adam cılız ama, yumruğunu kimse açamıyor. "Yahu adam cılız ama, yumruğunu kimse açamıyor. Kim bu adam?" diye herkes sormaya başlamış... "Kim?" diyor hakim. Kim bu adam?" diye herkes sormaya başlamış...

"Kim?" diyor hakim.

"Kimmiş bu böyle?" diye herkes de merak ediyor."Kimmiş bu böyle?" diye herkes de merak ediyor. Hem cılız, hem de pehlivanlar yumruğunu açamıyor... Hem cılız, hem de pehlivanlar yumruğunu açamıyor...

"Müslüman zengin" diyor arkasından. "Müslüman zengin" diyor arkasından.

Müslüman zengin kesesini açmıyor. Kesesini açmıyor, Amerika kesesini açıyor;Müslüman zengin kesesini açmıyor. Kesesini açmıyor, Amerika kesesini açıyor; gazeteye, televizyona önem veriyor.gazeteye, televizyona önem veriyor. Televizyon kanalları büyük iddiası olan gruplar tarafından kapışılıyor, çalıştırılıyor. Televizyon kanalları büyük iddiası olan gruplar tarafından kapışılıyor, çalıştırılıyor. Ama müslümanlar bu konuda çok geride. Tabii biz bu tezatı [görmemiz lazım.]Ama müslümanlar bu konuda çok geride. Tabii biz bu tezatı [görmemiz lazım.] Yani hem cihad yapacağız diyoruz, hem Allah'ın ordusuyuz diyoruz; Yani hem cihad yapacağız diyoruz, hem Allah'ın ordusuyuz diyoruz; emr-i mâruf nehy-i münker yapacak, cihad edecek topluluk, İslâm topluluğu diyoruz;emr-i mâruf nehy-i münker yapacak, cihad edecek topluluk, İslâm topluluğu diyoruz; hem de çağdaş bilimden yoksun, teknolojiden, iletişim ve irtibattan,hem de çağdaş bilimden yoksun, teknolojiden, iletişim ve irtibattan, enformasyondan mahrum topluluklar. enformasyondan mahrum topluluklar. Biz bunu zaman zaman -söylemek vazifemiz olduğu için- söylüyoruz, yazıyoruz, anlatıyoruz. Biz bunu zaman zaman -söylemek vazifemiz olduğu için- söylüyoruz, yazıyoruz, anlatıyoruz.

Geçen gün Yozgat'tan bir kızcağız telefon açtı. –belki buradadır şimdi- Allah razı olsun. Geçen gün Yozgat'tan bir kızcağız telefon açtı. –belki buradadır şimdi- Allah razı olsun.

"Hocam biz İslâmî televizyon için burada çalışma yaptık." dedi. "Hocam biz İslâmî televizyon için burada çalışma yaptık." dedi.

"Allah razı olsun kızım!" dedim. "Para topladık, bunu size göndermek istiyoruz."Allah razı olsun kızım!" dedim.

"Para topladık, bunu size göndermek istiyoruz.
Hangi hesaba, nasıl gönderelim?" filan dedi. Hangi hesaba, nasıl gönderelim?" filan dedi.

"Peki kızım, ne kadar topladınız?" dedim. "Peki kızım, ne kadar topladınız?" dedim.

"Dört milyonu geçti hocam!" dedi. "İyi, maşallah, Allah razı olsun." dedim. "Dört milyonu geçti hocam!" dedi.

"İyi, maşallah, Allah razı olsun." dedim.

Ama, dört milyon bir haber bile değil!.. Bugün işler çok büyük çapta. Ama, dört milyon bir haber bile değil!.. Bugün işler çok büyük çapta. Eskiden mesela, hayatını veriyorlarmış; zırhını giyiyormuş,Eskiden mesela, hayatını veriyorlarmış; zırhını giyiyormuş, kılıcını kuşanıyormuş, malını mülkünü ve hayatını veriyormuş İslâm için... kılıcını kuşanıyormuş, malını mülkünü ve hayatını veriyormuş İslâm için...

Müslümanlar iletişimin önemini anlıyor; radyo kurulması, televizyon kurulması lazım, Müslümanlar iletişimin önemini anlıyor; radyo kurulması, televizyon kurulması lazım, bu çeşit sahalarda çalışma lazım vesaire.bu çeşit sahalarda çalışma lazım vesaire. Fakat, hayatının cüz'ünün cüz'ünün cüz'ü, yani tavşanın suyunun suyunun suyunu,Fakat, hayatının cüz'ünün cüz'ünün cüz'ü, yani tavşanın suyunun suyunun suyunu, küçücük bir parçasını veriyor.küçücük bir parçasını veriyor. Cami kapısından dışarı çıkarken,Cami kapısından dışarı çıkarken, Allah rızası için sadaka diyenlere, cebindeki bozukluk ağırlık yapmasın çok şıngırdıyor diye,Allah rızası için sadaka diyenlere, cebindeki bozukluk ağırlık yapmasın çok şıngırdıyor diye, parayı vermek gibi bir miktarda veriliyor. Böyle cihad olmaz. parayı vermek gibi bir miktarda veriliyor. Böyle cihad olmaz. Böyle İslâmî çalışma olmaz ve böyle bir çalışmanın sonunda da bu devler alt edilmez. Böyle İslâmî çalışma olmaz ve böyle bir çalışmanın sonunda da bu devler alt edilmez. Yani var gücüyle çok sağlam olarak çalışması lazım. Yani var gücüyle çok sağlam olarak çalışması lazım.

İslâm toplumları bu meseleyi anlayamıyor. İslâm toplumları bu meseleyi anlayamıyor. Muhterem kardeşlerim! İslâm toplumları -şu anda çok rahat söyleyebiliriz- hasta!..Muhterem kardeşlerim! İslâm toplumları -şu anda çok rahat söyleyebiliriz- hasta!.. Yani İslâmî şuur bakımından hasta. Başka kültürler kendilerini etkilemiş.Yani İslâmî şuur bakımından hasta. Başka kültürler kendilerini etkilemiş. Okuyanlar yabancı kültürlerle, batı kültürüyle yetişmişler.Okuyanlar yabancı kültürlerle, batı kültürüyle yetişmişler. Okumayanlar batı kültüründen tamamen mahrum kalmışlar.Okumayanlar batı kültüründen tamamen mahrum kalmışlar. Ama hiç denecek kadar az insan var, sırf İslâm için düşünen, sırf İslâm için çalışan.Ama hiç denecek kadar az insan var, sırf İslâm için düşünen, sırf İslâm için çalışan. Bütün meseleleri İslâmî ölçüden gören çok az insan var.Bütün meseleleri İslâmî ölçüden gören çok az insan var. Meselelerin vahametinin boyutlarını anlayabilen kıratta çok az insan var. Meselelerin vahametinin boyutlarını anlayabilen kıratta çok az insan var.

Yarın öbür gün Türkiye de Bosna-Hersek gibi olursa ne olacak?.. Yarın öbür gün Türkiye de Bosna-Hersek gibi olursa ne olacak?..

Dün bana eski bir bakan bilgi verdi: Bosna-Hersek'li kardeşlerimiz demişler ki, Dün bana eski bir bakan bilgi verdi: Bosna-Hersek'li kardeşlerimiz demişler ki, -Allah selâmet versin, Allah kurtarsın- "Yugoslavya dağıldı. Bosna-Hersek de istiklâlini ilân etti.-Allah selâmet versin, Allah kurtarsın- "Yugoslavya dağıldı. Bosna-Hersek de istiklâlini ilân etti. Nasıl olsa hürriyetimizi elde ettik. Hudutlarımız da belli şurdan şuraya kadar. Nasıl olsa hürriyetimizi elde ettik. Hudutlarımız da belli şurdan şuraya kadar. Eh, silahlarımızı da -kardeş bir ülke olduğuna göre- Türkiye'ye gönderelim!" demişler. Eh, silahlarımızı da -kardeş bir ülke olduğuna göre- Türkiye'ye gönderelim!" demişler. Zavallılar o kadar enformasyonsuz ki, o kadar çevrelerinde dönen olaylardan habersiz ki zavallılar, Zavallılar o kadar enformasyonsuz ki, o kadar çevrelerinde dönen olaylardan habersiz ki zavallılar, silahlarını Türkiye'ye hibe etmeyi düşünmüşler.silahlarını Türkiye'ye hibe etmeyi düşünmüşler. Ama ne zaman Sırp saldırdı; o zaman artık biraz çalışmaya başlamışlar, mücadele etmeye çalışmışlar. Ama ne zaman Sırp saldırdı; o zaman artık biraz çalışmaya başlamışlar, mücadele etmeye çalışmışlar.

Bugün Sırp beyanat veriyor, başkanları diyor ki;Bugün Sırp beyanat veriyor, başkanları diyor ki; "Üç bin tane mücahit var İslâm aleminden oraya gelmiş."Üç bin tane mücahit var İslâm aleminden oraya gelmiş. Bunlar derhal orayı terketmezse, işi bir müslüman-hıristiyan savaşı hâline getiririz.Bunlar derhal orayı terketmezse, işi bir müslüman-hıristiyan savaşı hâline getiririz. Biz de Rusya'dan, Balkanlar'dan, şurdan, burdan ne kadar hıristiyan varsa kışkırtırız.Biz de Rusya'dan, Balkanlar'dan, şurdan, burdan ne kadar hıristiyan varsa kışkırtırız. Haçlı harbi yaparız." diyor. Sırp lideri böyle söylüyor.Haçlı harbi yaparız." diyor. Sırp lideri böyle söylüyor. Tabii, müslümanlar üçbin kişi gitmeyecekti oraya; üç milyon gidecekti!..Tabii, müslümanlar üçbin kişi gitmeyecekti oraya; üç milyon gidecekti!.. Otuz milyon gidecekti!... Yer yerinden oynayacaktı...Otuz milyon gidecekti!... Yer yerinden oynayacaktı... En iyi hareket eden, en doğru hareket eden gençler.En iyi hareket eden, en doğru hareket eden gençler. Çünkü, tenkit ediyorsun olmuyor, yalvarıyorsun olmuyor, insanlık nerede diyorsun olmuyor, Çünkü, tenkit ediyorsun olmuyor, yalvarıyorsun olmuyor, insanlık nerede diyorsun olmuyor, çifte standart diyorsun olmuyor. Ne yapacaksın?.. çifte standart diyorsun olmuyor.

Ne yapacaksın?..

Silahı eline alıp, fiilen yardımına koşacaksın müslüman kardeşinin. Silahı eline alıp, fiilen yardımına koşacaksın müslüman kardeşinin.

İslâm toplumları hasta. Hastalığın tedavisi yine iletişimde. İslâm toplumları hasta. Hastalığın tedavisi yine iletişimde. Çünkü öğreteceksiniz, yanlışlığını anlatacaksınız, doğru haberi vereceksiniz; öğrenecek.Çünkü öğreteceksiniz, yanlışlığını anlatacaksınız, doğru haberi vereceksiniz; öğrenecek. İslâm düşmanları da atakta... Müslümanlar hasta,İslâm düşmanları da atakta... Müslümanlar hasta, İslâm düşmanları da korkunç bir atakta. Hem içeride, hem dışarıda... İslâm düşmanları da korkunç bir atakta. Hem içeride, hem dışarıda...

Kardeşlerimiz bir sergi tertiplemişler, dışarıda göreceğiz, inceleyeceğiz beraber. Kardeşlerimiz bir sergi tertiplemişler, dışarıda göreceğiz, inceleyeceğiz beraber. Bakın, Türkiye'nin %99'u müslümandır ve emin olun başörtüyle uğraşan üniversite rektörleri de, Bakın, Türkiye'nin %99'u müslümandır ve emin olun başörtüyle uğraşan üniversite rektörleri de, hakimler de, savcılar da, şu da, bu da -biraz aile münasebetiniz olan kimseyse,hakimler de, savcılar da, şu da, bu da -biraz aile münasebetiniz olan kimseyse, gitseniz yanına, konuşsanız- fena bir insan değildir. gitseniz yanına, konuşsanız- fena bir insan değildir. Anası babası hacıdır, dedesi müftüdür, vaizdir veya filanca şeyhin sülalesindendir.Anası babası hacıdır, dedesi müftüdür, vaizdir veya filanca şeyhin sülalesindendir. Size böyle diyecektir. Ama burada yine bir enformasyon eksikliği var. Size böyle diyecektir. Ama burada yine bir enformasyon eksikliği var. İslâm'ın ne olduğunu bilmiyor, "Başörtüsü bir partinin eylem aracı;İslâm'ın ne olduğunu bilmiyor, "Başörtüsü bir partinin eylem aracı; onun için karşı çıkıyoruz." diyor.onun için karşı çıkıyoruz." diyor. Bilgi çarpıtılmış, yanlış intikal etmiş. Bu tarafın sesi kısılmış, anlatılamamış dinlenmiyor.Bilgi çarpıtılmış, yanlış intikal etmiş. Bu tarafın sesi kısılmış, anlatılamamış dinlenmiyor. Öbür taraf meseleyi yanlış biliyor, nefret ediyor. Öbür taraf meseleyi yanlış biliyor, nefret ediyor. "Şimdi bizim bu rahatımızı niye bozuyorlar, niye başlarını örtüyorlar, açsalar ne olur sanki?.. "Şimdi bizim bu rahatımızı niye bozuyorlar, niye başlarını örtüyorlar, açsalar ne olur sanki?.. 20. yüzyılda bunun ne önemi var?..20. yüzyılda bunun ne önemi var?.. Millet plajda geziyor; bunlar da başını, saçını gösteriversin!.." filan gibi düşünüyor.Millet plajda geziyor; bunlar da başını, saçını gösteriversin!.." filan gibi düşünüyor. Bu da bir enformasyon eksikliğidir. Aziz ve muhterek kardeşlerim! Onun için, Bu da bir enformasyon eksikliğidir.

Aziz ve muhterek kardeşlerim!

Onun için,
size İslâmî hizmet sahasında Allah'ın rızasını kazanmak yolunda gözden kaçan,size İslâmî hizmet sahasında Allah'ın rızasını kazanmak yolunda gözden kaçan, ama çok önemli olan bir hususu hatırlatmak için konuşmuş oluyorum. ama çok önemli olan bir hususu hatırlatmak için konuşmuş oluyorum. Bu husus enformasyon, iletişim olayı; bilgi almak, toplamak, bilgilenmek, bu bilgiyi de halkaBu husus enformasyon, iletişim olayı; bilgi almak, toplamak, bilgilenmek, bu bilgiyi de halka –mass medya dediğimiz- intikal ettirmek ve bütün kitlelere, kitle iletişimi yaygın eğitim, –mass medya dediğimiz- intikal ettirmek ve bütün kitlelere, kitle iletişimi yaygın eğitim, örgün eğitim, her çeşit eğitim vasıtalarıyla bu doğru bilgileri ulaştırmak... örgün eğitim, her çeşit eğitim vasıtalarıyla bu doğru bilgileri ulaştırmak... Halkı bilgilendirmek, çağdaşlaştırmak, bilgi toplumu, iletişim toplumu seviyesine getirmek...Halkı bilgilendirmek, çağdaşlaştırmak, bilgi toplumu, iletişim toplumu seviyesine getirmek... Japonya'da bir yenilik olmuşsa şıp burada bilinmeli,Japonya'da bir yenilik olmuşsa şıp burada bilinmeli, Almanya'da bir yenilik olmuşsa, hemen burada anında haberdar Almanya'da bir yenilik olmuşsa, hemen burada anında haberdar olunacak bir durumu kurmak zorundayız.olunacak bir durumu kurmak zorundayız. Böyle yapamazsak bizi sevmeyen insanlar, bize hasım insanlar çoktur.Böyle yapamazsak bizi sevmeyen insanlar, bize hasım insanlar çoktur. Tarih boyunca böyle gelmiş böyle gidiyor... Allah'ın hikmeti...Tarih boyunca böyle gelmiş böyle gidiyor... Allah'ın hikmeti... Allah onların hepsini kahretmiyor, başımızda böyle ceza ve belâ olarak bulunabiliyorlar.Allah onların hepsini kahretmiyor, başımızda böyle ceza ve belâ olarak bulunabiliyorlar. Kendimize çekidüzen vermeliyiz. Kendimize çekidüzen vermeliyiz.

Televizyon istasyonları kurmamız lazım ve bu televizyon istasyonlarına,Televizyon istasyonları kurmamız lazım ve bu televizyon istasyonlarına, kanallarına, radyolara malzemeyi hazırlayacak arşivlerimizin dolması lazım...kanallarına, radyolara malzemeyi hazırlayacak arşivlerimizin dolması lazım... Her şeyi İslâmca anlatmamız lazım. Enformasyon depolamasını yapmamızHer şeyi İslâmca anlatmamız lazım. Enformasyon depolamasını yapmamız ve her yere bunu vermemiz lazım. ve her yere bunu vermemiz lazım. Enformasyona karşı bir de karşı enformasyon oluşturmamız lazım. Enformasyona karşı bir de karşı enformasyon oluşturmamız lazım.

Bu çalışmaları yapmazsak ileride başımız çok sıkıntılara uğrar, çok dertlere uğrarız.Bu çalışmaları yapmazsak ileride başımız çok sıkıntılara uğrar, çok dertlere uğrarız. Torunlar İslâm'dan haberdar olmaz. Dedem sakallıydı der, Torunlar İslâm'dan haberdar olmaz. Dedem sakallıydı der, cami dedikleri böyle kubbeli yerlere gider gelirlerdi der ama onun ne olduğunu bilmez.cami dedikleri böyle kubbeli yerlere gider gelirlerdi der ama onun ne olduğunu bilmez. Çünkü Avustralya'da böyle insanları gördük biz. Çünkü Avustralya'da böyle insanları gördük biz. Biz ezan okuyunca, dedelerimiz de böyle okuyordu diyorlar ama herşeyi unutmuşlar Biz ezan okuyunca, dedelerimiz de böyle okuyordu diyorlar ama herşeyi unutmuşlar ve bir hıristiyan kilisesine de kaydolmuşlar.ve bir hıristiyan kilisesine de kaydolmuşlar. Yok siz müslümansınız, müslüman asıldansınız filan deyince, akılları başlarına geliyor. Yok siz müslümansınız, müslüman asıldansınız filan deyince, akılları başlarına geliyor. O duruma düşeriz. Belki de -Allah saklasın- Bosna'daki, Hersek'teki,O duruma düşeriz. Belki de -Allah saklasın- Bosna'daki, Hersek'teki, Kafkasya'daki durumlar bizim de başımıza gelebilir.Kafkasya'daki durumlar bizim de başımıza gelebilir. Onlara yardım edebilmemiz için de iletişim şarttır. Onlara yardım edebilmemiz için de iletişim şarttır.

Allahu Teâlâ hazretleri çağın, zamanın, anın, işin,Allahu Teâlâ hazretleri çağın, zamanın, anın, işin, yapılacak faaliyetlerin ve cihadın gerektirdiği âlet, araç, gereç,yapılacak faaliyetlerin ve cihadın gerektirdiği âlet, araç, gereç, vasıta ne ise; onları en iyi tespit etmeyi nasip etsin... vasıta ne ise; onları en iyi tespit etmeyi nasip etsin... Onların en güzeline sahip olmayı, onların en güzelini ortaya koymayı nasip etsin... Onların en güzeline sahip olmayı, onların en güzelini ortaya koymayı nasip etsin...

Bize küfrü, açıklığı, inkârı, şehveti, ahlâksızlığı, aileyi yıkıcı şeyleri ihraç edenlere; Bize küfrü, açıklığı, inkârı, şehveti, ahlâksızlığı, aileyi yıkıcı şeyleri ihraç edenlere; bizim de imanı, edebî, dini, İslâm'ı ihraç etmemiz lazım.bizim de imanı, edebî, dini, İslâm'ı ihraç etmemiz lazım. Allah'ın bizden beklediği, bize yüklediği görev budur, vazifemiz budur.Allah'ın bizden beklediği, bize yüklediği görev budur, vazifemiz budur. Bu görevi güzel yapmazsak, Allah bize sorar diye bunu hatırlatmak istiyorum.Bu görevi güzel yapmazsak, Allah bize sorar diye bunu hatırlatmak istiyorum. Bunu hatırlatmak için bu konuşmamı yapmış oldum. Bunu hatırlatmak için bu konuşmamı yapmış oldum.

Allahu Teâlâ hazretleri hepinizi İslâm'a hizmette üstün gayretli eylesin... Allahu Teâlâ hazretleri hepinizi İslâm'a hizmette üstün gayretli eylesin... Sa'yinizi verimli eylesin, güzel sonuçlar almanızı nasip eylesin... Sa'yinizi meşkûr eylesin...Sa'yinizi verimli eylesin, güzel sonuçlar almanızı nasip eylesin... Sa'yinizi meşkûr eylesin... Dünyada ve âhirette dert göstermesin... Zillete uğratmasın...Dünyada ve âhirette dert göstermesin... Zillete uğratmasın... Düşmanların istilâsına mâruz düşürmesin... Kimsenin önünde hor ve zelil eylemesin... Düşmanların istilâsına mâruz düşürmesin... Kimsenin önünde hor ve zelil eylemesin... İki cihanda aziz olarak izzetli, itibarlı, şerefli yaşamayı,İki cihanda aziz olarak izzetli, itibarlı, şerefli yaşamayı, Allah'ın dinine en güzel tarzda hizmet eylemeyi nasip etsin... Allah'ın dinine en güzel tarzda hizmet eylemeyi nasip etsin...

Bir şeyi her zaman söylüyorum, gaye edindim; onu birçok kardeşlerimiz de gaye edindiler. Bir şeyi her zaman söylüyorum, gaye edindim; onu birçok kardeşlerimiz de gaye edindiler. Kıyamete kadar bir grup insan hakkı tutacak ve hak için çalışacak; Allah bizi onlardan eylesin...Kıyamete kadar bir grup insan hakkı tutacak ve hak için çalışacak; Allah bizi onlardan eylesin... Hakkı tutan, hakkı bilen ve hak için çalışan zümreden eylesin...Hakkı tutan, hakkı bilen ve hak için çalışan zümreden eylesin... İzzet ve itibar ile yaşayıp, imân-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ile âhirete göçüp,İzzet ve itibar ile yaşayıp, imân-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ile âhirete göçüp, Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık varmayı nasip eylesin...Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık varmayı nasip eylesin... Cennetiyle cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin... Habîb-i Edîbine cümlemizi komşu eylesin...Cennetiyle cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin... Habîb-i Edîbine cümlemizi komşu eylesin... Onun iltifatına ermeyi cümlemize nasip eylesin... Onun iltifatına ermeyi cümlemize nasip eylesin...

Bi-hürmeti esrâr-ı Sûreti'l-Fâtiha!.. Bi-hürmeti esrâr-ı Sûreti'l-Fâtiha!..

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2