Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

İslam'da Sevap Kazanma Vasıtaları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Âhir 1408 / 19.12.1987
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’a Hamd Etmek ve Kazandırdığı Güzellikler, Hangi Halde Elhamdulillah, Hangi Halde Çok Şükür Denir?, İnsanı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslam'da Sevap Kazanma Vasıtaları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Âhir 1408 / 19.12.1987
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’a Hamd Etmek ve Kazandırdığı Güzellikler, Hangi Halde Elhamdulillah, Hangi Halde Çok Şükür Denir?, İnsanı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

ElhamdulillâhiRabbi'l-âlemîn. Nahmedühû bi-cemîi mahâmidih. Âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. ElhamdulillâhiRabbi'l-âlemîn. Nahmedühû bi-cemîi mahâmidih. Âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ves-Selâtuve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibîn.Ves-Selâtuve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve şefîi'l-müznibîn. Senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. Senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emmâ bâ'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitabullahEmmâ bâ'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitabullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ahVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fin-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fin-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Elhamdü ale'n-nimeti emânün li-zevâlihâ. Sadaka resûlallah fî mâkâl ev kemâkâl. Elhamdü ale'n-nimeti emânün li-zevâlihâ.

Sadaka resûlallah fî mâkâl ev kemâkâl.

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti bereketi dünya ve âhirette sizlerin üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti bereketi dünya ve âhirette sizlerin üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin.

Peygamberimiz, Efendimiz, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz, Efendimiz, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek,mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, sevgimizin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, sevgimizin, saygımızın bir nişanesi olmak üzere rûh-u pâkine hediye edelim diye;saygımızın bir nişanesi olmak üzere rûh-u pâkine hediye edelim diye; onun cümle ashâbının ve âl'inin ve etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye;onun cümle ashâbının ve âl'inin ve etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; sair enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve has, halis, mukarreb kulların ruhlarına;sair enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve has, halis, mukarreb kulların ruhlarına; ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olanve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdad ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun, sâdad ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun, o mübareklerin himmet ve teveccühlerine nail olalım diye; o mübareklerin himmet ve teveccühlerine nail olalım diye; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide gelmiş, toplanmış bulunan siz kardeşlerimizinşu mescide gelmiş, toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri fetheden fatihlerin, gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına,bu beldeleri fetheden fatihlerin, gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına,cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ruhlarına, şu caminin bânisinin ve bu camiyi tekrar tekrar tamir eden, tecdit ve tevsi eyleyenlerin şu caminin bânisinin ve bu camiyi tekrar tekrar tamir eden, tecdit ve tevsi eyleyenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için ve bizim de dünya ve âhiret saadet ve selametine ermemize vesile olması için bir Fâtiha, ve bizim de dünya ve âhiret saadet ve selametine ermemize vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübareklerin ruhlarına bağışlayalım. üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübareklerin ruhlarına bağışlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahim. Bismillâhirrahmânirrahim.

Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki;

"Hamd, nimetin zail olmasına karşı bir emandır!" Hamd nedir? "Hamd, nimetin zail olmasına karşı bir emandır!"

Hamd nedir?

Allahu Teâlâ hazretlerinin bize verdiği nimetten dolayı;Allahu Teâlâ hazretlerinin bize verdiği nimetten dolayı; ikramlardan, ihsanlardan, üzerimizdeki çeşit çeşit lütuflarından dolayı sena eylemek,ikramlardan, ihsanlardan, üzerimizdeki çeşit çeşit lütuflarından dolayı sena eylemek, O'nu meth eylemek, O'na olan şükran duygularımızı, O'nu meth eylemek, O'na olan şükran duygularımızı, bağlılığımızı ifade eden duygular ve sözleri tesahüp eylemek, mânasına geliyor. bağlılığımızı ifade eden duygular ve sözleri tesahüp eylemek, mânasına geliyor.

Türkçe'de "övmek ve övülmek" diyebiliriz. Türkçe'de "övmek ve övülmek" diyebiliriz. Fakat medihten farkı, bir nimetin karşılığında olmasıdır! Fakat medihten farkı, bir nimetin karşılığında olmasıdır!

Bir insanı meth ederken önce bir nimetin olması şartı yoktur.Bir insanı meth ederken önce bir nimetin olması şartı yoktur. Medih sadece nimet için olmaz, başka sebeplerle de olabilir ama hamd mutlaka bir nimetle ilgilidir!Medih sadece nimet için olmaz, başka sebeplerle de olabilir ama hamd mutlaka bir nimetle ilgilidir! İnsan hamd eylediği, elhamdülillah dediği zaman, İnsan hamd eylediği, elhamdülillah dediği zaman, Allahu Teâlâ hazretlerine hamd duygusuyla dolu olduğu,Allahu Teâlâ hazretlerine hamd duygusuyla dolu olduğu, şükür duygusuyla dolu olduğu zaman bu, nimetin zevaline karşı bir garanti olmuş oluyor. şükür duygusuyla dolu olduğu zaman bu, nimetin zevaline karşı bir garanti olmuş oluyor.

%3Cp%3Yani Efendimiz'in bu sözünden anlıyoruz ki kul, Allah'ın kendisine verdiği nimeti anlarsa %3Cp%3Yani Efendimiz'in bu sözünden anlıyoruz ki kul, Allah'ın kendisine verdiği nimeti anlarsa "Çok şükür ki Rabbim bana şu nimeti vermiş…""Çok şükür ki Rabbim bana şu nimeti vermiş…" onun Allah'tan geldiğini bilir de hamd ederse Allahu Teâlâ hazretleri hamd edilen nimeti kesmiyor. onun Allah'tan geldiğini bilir de hamd ederse Allahu Teâlâ hazretleri hamd edilen nimeti kesmiyor. Elinden almıyor ve hamd etmek devamına sebep oluyor. Elinden almıyor ve hamd etmek devamına sebep oluyor.

O bakımdan daima, her halde, her zamandaO bakımdan daima, her halde, her zamanda ve her durumda Allahu Teâlâ hazretlerine hamd duygusu ile dolu olmamız lazım.ve her durumda Allahu Teâlâ hazretlerine hamd duygusu ile dolu olmamız lazım. Daima elhamdülillah dememiz lazım. Daima elhamdülillah dememiz lazım. Bu Hz. Âdem atamız aleyhisselam'danberi beşerin Allah'a bağlı olanlarının Bu Hz. Âdem atamız aleyhisselam'danberi beşerin Allah'a bağlı olanlarının güzel bir duygusu ve güzel bir lisan ile o duyguyu ifade etmesi oluyor. güzel bir duygusu ve güzel bir lisan ile o duyguyu ifade etmesi oluyor.

Nimetlerin hepsi bize Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Nimetlerin hepsi bize Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Hatta başımıza çeşit çeşit dünya işleri üzüntüler, gamlar, kederler gelse bileHatta başımıza çeşit çeşit dünya işleri üzüntüler, gamlar, kederler gelse bile yine her halde ve her durumda Allah'a hamd etmek lazım. yine her halde ve her durumda Allah'a hamd etmek lazım.

Elhamdülillâh alâ külli hâl. "Her hal üzere Allah'a hamd olsun!" Elhamdülillâh alâ külli hâl. "Her hal üzere Allah'a hamd olsun!"

Çünkü hepsinin altında, hepsinin arkasında Çünkü hepsinin altında, hepsinin arkasında yine Allahu Teâlâ hazretlerinin kullara karşı bir lütfu saklıdır. yine Allahu Teâlâ hazretlerinin kullara karşı bir lütfu saklıdır.

Diyelim ki bir kul hasta olsa o hastalık dolayısıyla öyle ecirler, sevaplar kazanabilir ki Diyelim ki bir kul hasta olsa o hastalık dolayısıyla öyle ecirler, sevaplar kazanabilir ki -edepli bir kul olmak şartıyla, kadere rıza göstermek,-edepli bir kul olmak şartıyla, kadere rıza göstermek, Rabbine karşı olan kulluk bağlarını isyana döndürmemek şartıyla,Rabbine karşı olan kulluk bağlarını isyana döndürmemek şartıyla, o hastalığa sabretmesi şartıyla- o kadar büyük nimetler, o kadar büyük sevaplar elde eder kio hastalığa sabretmesi şartıyla- o kadar büyük nimetler, o kadar büyük sevaplar elde eder ki neticede o da hayır olur. neticede o da hayır olur.

Hatta bir hadîs-i şerîfte geçmiş ki Hatta bir hadîs-i şerîfte geçmiş ki Allahu Teâlâ hazretleri kibri, ucubu sevmediğinden kulların arada kusur, günah işlemelerine deAllahu Teâlâ hazretleri kibri, ucubu sevmediğinden kulların arada kusur, günah işlemelerine de imkân sağlamış ki kusura isyana düştüğü zaman kendi mahcup olsun, utansın, imkân sağlamış ki kusura isyana düştüğü zaman kendi mahcup olsun, utansın, Rabbinin kulluğunu iyi yapamadığını anlasın; ama kibre, ucuba düşmesin, kendisini beğenmesin!Rabbinin kulluğunu iyi yapamadığını anlasın; ama kibre, ucuba düşmesin, kendisini beğenmesin! Çünkü kendini beğenmek, burnu havada olmak daha fena oluyor! Çünkü kendini beğenmek, burnu havada olmak daha fena oluyor!

Buradan faydalanarak büyük âriflerden, evliyâullahtan, meşhur mutasavvıflardan bir zât da diyor ki; Buradan faydalanarak büyük âriflerden, evliyâullahtan, meşhur mutasavvıflardan bir zât da diyor ki;

Masiyetünevreset zülle ve'l-kisâranhayrunminibâdetinevresetizzenvestikbera Masiyetünevreset zülle ve'l-kisâranhayrunminibâdetinevresetizzenvestikbera

"Bir günah ki insana boyun büküklüğü, utanma duygusu,"Bir günah ki insana boyun büküklüğü, utanma duygusu, kalp kırıklığı veriyor, bu onun için daha hayırlıdır!" kalp kırıklığı veriyor, bu onun için daha hayırlıdır!"

[Günahtan dolayı] boynu bükük, bir köşeye çekiliyor, artık kıpırdayacak hâli yok, [Günahtan dolayı] boynu bükük, bir köşeye çekiliyor, artık kıpırdayacak hâli yok, edepsizlik yapmıyor, nedir bu benim yaptığım filan diye üzüntü içinde duruyor… edepsizlik yapmıyor, nedir bu benim yaptığım filan diye üzüntü içinde duruyor…

Birtakım ibadetler yapıp da, "Var mı benden daha iyisi…" gibilerden böbürlenerek,Birtakım ibadetler yapıp da, "Var mı benden daha iyisi…" gibilerden böbürlenerek, kibirlenerek, göğsünü kabartarak, burnunu havaya kaldırarak dolaşmasından daha hayırlıdır.kibirlenerek, göğsünü kabartarak, burnunu havaya kaldırarak dolaşmasından daha hayırlıdır. Çünkü kibri Allah sevmez, insanlar da sevmez.Çünkü kibri Allah sevmez, insanlar da sevmez. Kibirli bir insanın yanından herkes bucak bucak kaçar.Kibirli bir insanın yanından herkes bucak bucak kaçar. Aman ne kendini beğenmiş herif yahu, der.Aman ne kendini beğenmiş herif yahu, der. Yüzüne karşı bir şey diyemese bile bir daha onun olduğu yere gitmez,Yüzüne karşı bir şey diyemese bile bir daha onun olduğu yere gitmez, onun sohbetine katıltmaz, bir daha sokakta görse yolunu değiştirir. onun sohbetine katıltmaz, bir daha sokakta görse yolunu değiştirir. Çünkü bir çuval şekerle bile yenecek bir adam değil, o kadar tatsız tuzsuz bir kimse kiÇünkü bir çuval şekerle bile yenecek bir adam değil, o kadar tatsız tuzsuz bir kimse ki bir çuval şeker bile kendisini tatlandırmıyor diye kaçacak yer arar. bir çuval şeker bile kendisini tatlandırmıyor diye kaçacak yer arar.

Demek ki insanın mütevazı olması lazım, derviş olması, Demek ki insanın mütevazı olması lazım, derviş olması, samimi, yumuşak olması, haddini bilen kimse olması lazım. samimi, yumuşak olması, haddini bilen kimse olması lazım.

Hatta bazı kusurlar bile insana fayda sağlıyor.Hatta bazı kusurlar bile insana fayda sağlıyor. Çünkü sonu iyi geliyor, sonunda kendisinde güzel huy, güzel duygu hâsıl oluyor.Çünkü sonu iyi geliyor, sonunda kendisinde güzel huy, güzel duygu hâsıl oluyor. Ötekisinde, kendisinde kibir hâsıl oluyor. Ötekisinde, kendisinde kibir hâsıl oluyor. Edepsizleşiyor, küstahlaşıyor; o iyi değil! Edepsizleşiyor, küstahlaşıyor; o iyi değil!

Öyle anlaşılıyor ki, her hâlde elhamdülillâhialâ külli hâlin denmesi,Öyle anlaşılıyor ki, her hâlde elhamdülillâhialâ külli hâlin denmesi, her hâlde insanın bir hayrı var...her hâlde insanın bir hayrı var... Eğer insan, başına bir musibet gelir sabrederse gene hayra erer, sevap kazanır. Eğer insan, başına bir musibet gelir sabrederse gene hayra erer, sevap kazanır. Eğer bir insan bir nimete mazhar olur, yer içer elhamdülillah diye şükrederseEğer bir insan bir nimete mazhar olur, yer içer elhamdülillah diye şükrederse o zaman yine nimetlerin içinde yaşamış olduğundan, nimette olduğundan,o zaman yine nimetlerin içinde yaşamış olduğundan, nimette olduğundan, bir de şükrettiğinden, sevap kazandığından kârda ve hayırda olmuş oluyor.bir de şükrettiğinden, sevap kazandığından kârda ve hayırda olmuş oluyor. Demek ki biz daima elhamdülillâhialâ külli hâl, elhamdülillah alâ külli hâl…diyeceğiz,Demek ki biz daima elhamdülillâhialâ külli hâl, elhamdülillah alâ külli hâl…diyeceğiz, Allah'a hamd ü sena edeceğiz. Allah'a hamd ü sena edeceğiz.

Yalnız İslâmî bir töre, bir gelenek vardır ki Yalnız İslâmî bir töre, bir gelenek vardır ki insan başına bir musibet geldiği, sıkıntı geldiği zaman da hamd eder,elhamdulillah der. insan başına bir musibet geldiği, sıkıntı geldiği zaman da hamd eder,elhamdulillah der. Fakat "Çok şükür!" demek, ancak nimet olduğu zaman olur. Fakat "Çok şükür!" demek, ancak nimet olduğu zaman olur.

Hamd her zaman yapılır; şükür nimetin karşılığında yapılır çünkü şükrettiği zaman nimeti artar! Hamd her zaman yapılır; şükür nimetin karşılığında yapılır çünkü şükrettiği zaman nimeti artar!

Le in şekertüm le ezîdenneküm ve le in kefertüminneazâbî le şedîd. Le in şekertüm le ezîdenneküm ve le in kefertüminneazâbî le şedîd. "Eğer bana şükrederseniz ben, sizin nimetlerinizi mutlaka ve mutlaka arttırırım;"Eğer bana şükrederseniz ben, sizin nimetlerinizi mutlaka ve mutlaka arttırırım; eğer küfrân-ı nimette bulunursanız benim azabım çok şiddetli olur!" diye Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor. eğer küfrân-ı nimette bulunursanız benim azabım çok şiddetli olur!" diye Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor.

Muhterem kardeşlerim! O halde, her halde Allah'a hamd edeceğiz. Muhterem kardeşlerim!

O halde, her halde Allah'a hamd edeceğiz.
Her durumda; hastalıkta da sağlıkta da, fakirlikte de zenginlikte de,Her durumda; hastalıkta da sağlıkta da, fakirlikte de zenginlikte de, sıkıntıda da genişlikte de, üzüntüde de ferahta da elhamdülillah diyeceğiz. sıkıntıda da genişlikte de, üzüntüde de ferahta da elhamdülillah diyeceğiz.

Nimetlere mazhar olduğumuz zaman eş-şükrü lillâh, "Allah'a çok şükür" diye şükrümüzü ifade edeceğiz.Nimetlere mazhar olduğumuz zaman eş-şükrü lillâh, "Allah'a çok şükür" diye şükrümüzü ifade edeceğiz. Bileceğiz ki her nimet bize Allah'tandır.Bileceğiz ki her nimet bize Allah'tandır. Evet, bu hediyeyi bir komşu getirdi, verdi, falanca yerden şöyle oldu, böyle oldu amaEvet, bu hediyeyi bir komşu getirdi, verdi, falanca yerden şöyle oldu, böyle oldu ama yaptıran Allah!Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleridir! yaptıran Allah!Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleridir!

Onun için her hayrı O'ndan bileceğiz. Onun için her hayrı O'ndan bileceğiz. Zaten bu bizim amentü ifademizin içinde de -ne güzel büyüklerimiz bize ezberletmişler- geçiyor: Zaten bu bizim amentü ifademizin içinde de -ne güzel büyüklerimiz bize ezberletmişler- geçiyor:

Hayrihî ve şerrihîminellâhiTeâlâ. Hayrihî ve şerrihîminellâhiTeâlâ. "Kaderin hayrı da şerri de, senin başına gelen mukadderâtın, "Kaderin hayrı da şerri de, senin başına gelen mukadderâtın, senin gözüne göre iyi olanı da kötü olanı da Allah'tandır!" senin gözüne göre iyi olanı da kötü olanı da Allah'tandır!"

O bakımdan hepsinin Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesiyle, takdiriyle, O bakımdan hepsinin Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesiyle, takdiriyle, kazasıyla, kaderiyle olduğunu insan bilince o zaman kâmil müslüman olur.kazasıyla, kaderiyle olduğunu insan bilince o zaman kâmil müslüman olur. Musibetlerde kendisini dağıtmaz, perişan olmaz, intihara kalkışmaz. Musibetlerde kendisini dağıtmaz, perişan olmaz, intihara kalkışmaz. Kolu kanadı kırılıp bir kenarda işe yaramaz, ıskartaya çıkmış bir insan hâline gelmez; Kolu kanadı kırılıp bir kenarda işe yaramaz, ıskartaya çıkmış bir insan hâline gelmez; sevinçli durumlarda da şımarmaz. sevinçli durumlarda da şımarmaz.

Demek ki Müslümanlık insana son derece güzel duygular, Demek ki Müslümanlık insana son derece güzel duygular, son derece dengeli bir ahlâk nasip ediyormuş.son derece dengeli bir ahlâk nasip ediyormuş. Rabbimiz bizi daima kendisine hamd edici kimselerden eylesin. Rabbimiz bizi daima kendisine hamd edici kimselerden eylesin. Üzerimizdeki nimetlerini de daim eylesin.Üzerimizdeki nimetlerini de daim eylesin. Üzerimizden zail etmesin, izale eylemesin. Üzerimizden zail etmesin, izale eylemesin.

el-Hayâu ve'l-imânu makrûnânî fî karnin vâhidin, fe izâsülibe ehadühümâ tebiahü'l-âharü. el-Hayâu ve'l-imânu makrûnânî fî karnin vâhidin, fe izâsülibe ehadühümâ tebiahü'l-âharü.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu ikinci hadîs-i şerîfte iman ilePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu ikinci hadîs-i şerîfte iman ile hayânın, utanma duygusunun beraber yaratıldığını, birbirine sıkı bağlarla bağlı olduğunu,hayânın, utanma duygusunun beraber yaratıldığını, birbirine sıkı bağlarla bağlı olduğunu, ayrılmaz kardeşler olduğunu ifade ediyor. ayrılmaz kardeşler olduğunu ifade ediyor. Hayâ ve iman, ikisi bir araya getirilmişlerdir, birbirlerine eş yapılmışlardır, yapıştırılmışlardır.Hayâ ve iman, ikisi bir araya getirilmişlerdir, birbirlerine eş yapılmışlardır, yapıştırılmışlardır. İnsandan bir tanesi gittiği, kaldırıldığı, götürüldüğü zaman ötekisi de kalkar gider. İnsandan bir tanesi gittiği, kaldırıldığı, götürüldüğü zaman ötekisi de kalkar gider.

Mesela hangisi gidiyor? Mesela hangisi gidiyor?

Diyelim ki utanma gidiyor, adamın utanması kalmadı; imanı da gidecek!Diyelim ki utanma gidiyor, adamın utanması kalmadı; imanı da gidecek! Çünkü hayâ ile iman yapışık, beraber, birbiriyle son derece ilgili iki şey.Çünkü hayâ ile iman yapışık, beraber, birbiriyle son derece ilgili iki şey. Hayâ gitti, utanması kalmadı, yüzsüz; o yüzsüzlüğünden,Hayâ gitti, utanması kalmadı, yüzsüz; o yüzsüzlüğünden, o utanmazlığından dolayı artık günah da işler, başkalarının tenkitlerinden de korkmaz,o utanmazlığından dolayı artık günah da işler, başkalarının tenkitlerinden de korkmaz, çekinmez, insanlardan da arlanmaz, sıkılmaz.çekinmez, insanlardan da arlanmaz, sıkılmaz. Arkasından o edepsizliklerle kalbindeki imanın nuru da söner, ibadeti de bırakır, camiye de gelmez,Arkasından o edepsizliklerle kalbindeki imanın nuru da söner, ibadeti de bırakır, camiye de gelmez, müslümanlarla selamı sabahı da keser,müslümanlarla selamı sabahı da keser, cehenneme yuvarlanıncaya kadar gider olmadık insanlarla ahbaplık eder!..cehenneme yuvarlanıncaya kadar gider olmadık insanlarla ahbaplık eder!.. Bu dünyada üç beş lezzet tatsa bile -bu dünyanın tamamı lezzet olsa ne olacak, Bu dünyada üç beş lezzet tatsa bile -bu dünyanın tamamı lezzet olsa ne olacak, zaten 70-80 sene- onun arkasından ebedî asırlar devam edecek olan sonsuz âhiret hayatını mahveder. zaten 70-80 sene- onun arkasından ebedî asırlar devam edecek olan sonsuz âhiret hayatını mahveder.

Öbür tarafını düşünelim: İman giderse iman gittiği zaman o insanda hiç hayâ kalmaz. Öbür tarafını düşünelim: İman giderse iman gittiği zaman o insanda hiç hayâ kalmaz.

Bizi Allah'tan korkup günah işlemekten alıkoyan nedir? Bizi Allah'tan korkup günah işlemekten alıkoyan nedir?

İmanımızdır. Hayâlı eden nedir? İmanımızdır! İmanımızdır.

Hayâlı eden nedir?

İmanımızdır!

Biz imanlı olduğumuzdan hırsızlık etmeyiz, imanlı olduğumuzdan katil duruma düşmeyiz,Biz imanlı olduğumuzdan hırsızlık etmeyiz, imanlı olduğumuzdan katil duruma düşmeyiz, imanlı olduğumuzdan açık saçık gezmeyiz, imanlı olduğumuzdan kötü şeylerden çekiniriz.imanlı olduğumuzdan açık saçık gezmeyiz, imanlı olduğumuzdan kötü şeylerden çekiniriz. Ama adamın imanı yoksa, "Ne olacak ya?.." der.Ama adamın imanı yoksa, "Ne olacak ya?.." der. Ne olursa olsun!Bir hesap fikri yok, âhiret inancı yok, Ne olursa olsun!Bir hesap fikri yok, âhiret inancı yok, ar damarı çatlar, her şeyi yapar, fırsatı buldu mu her şeyi yapar!ar damarı çatlar, her şeyi yapar, fırsatı buldu mu her şeyi yapar! O bakımdan Allah ebedî sermayemiz olan imanımıza zarar verdirtmesin, bizi imandan ayırmasın!O bakımdan Allah ebedî sermayemiz olan imanımıza zarar verdirtmesin, bizi imandan ayırmasın! İmanın ikiz kardeşi olan, yanından hiç ayrılmayan, yapışık kardeşi olanİmanın ikiz kardeşi olan, yanından hiç ayrılmayan, yapışık kardeşi olan hayâdan mahrum etmesin, hayâ duygusuna sahip eylesin! hayâdan mahrum etmesin, hayâ duygusuna sahip eylesin!

Çünkü hayâ güzel bir duygudur. Erkeklerde de güzeldir kadınlarda da güzeldir. Çünkü hayâ güzel bir duygudur. Erkeklerde de güzeldir kadınlarda da güzeldir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadîs-i şerifinde buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadîs-i şerifinde buyurdu ki;

el-Hayâuhayrunküllühû. "Hayâ tamamen, her çeşidiyle hayırdır; onun hiç şer olma durumu yoktur!" el-Hayâuhayrunküllühû. "Hayâ tamamen, her çeşidiyle hayırdır; onun hiç şer olma durumu yoktur!"

el-Hayâuzînetün. "Hayâ insan için bir süstür, ziynettir. el-Hayâuzînetün. "Hayâ insan için bir süstür, ziynettir. "Ve't-tukâkeremun. Ve takvâ, günahlara dalmamak, sakınmak, çekinmek; o da asalettir!" Takvâ, Arapça'da tukâdiye de söylenir. "Ve't-tukâkeremun. Ve takvâ, günahlara dalmamak, sakınmak, çekinmek; o da asalettir!"

Takvâ, Arapça'da tukâdiye de söylenir.

Kerem, Arapça'da asalet makamında kullanılan bir kelimedir. Kerem, Arapça'da asalet makamında kullanılan bir kelimedir. Yani bir insan soylu oldu mu -ama anasının-atasının asil aileden olması mânasında değil-Yani bir insan soylu oldu mu -ama anasının-atasının asil aileden olması mânasında değil- ahlâkı soylu oldu mu, ahlâkı kıymetli oldu mu ona kerîm derler.ahlâkı soylu oldu mu, ahlâkı kıymetli oldu mu ona kerîm derler. Çok kıymetli bir sıfattır. Çok kıymetli bir sıfattır.

İnneekremekümindellâhietkâküm, âyet-i kerîmesinde de buyruluyor ki; İnneekremekümindellâhietkâküm, âyet-i kerîmesinde de buyruluyor ki; "İnsanların en kıymetlisi, ahlâkça soylusu, süzmesi, değerlisi takvâsı en çok olandır!" "İnsanların en kıymetlisi, ahlâkça soylusu, süzmesi, değerlisi takvâsı en çok olandır!"

Demek ki insan takvâya sahip olacak, takvâ kendisi için asalet demektir.Demek ki insan takvâya sahip olacak, takvâ kendisi için asalet demektir. Hayâ, ziynet demektir. Hayâ, ziynet demektir.

Hayru'l-merkebi es-sabru. Hayru'l-merkebi es-sabru.

İnsanların bir yerden bir yere gitmek için bindikleri çeşitli binekler vardır.İnsanların bir yerden bir yere gitmek için bindikleri çeşitli binekler vardır. Eskiden ata binerlermiş. Suudi Arabistan'da daha ziyade deveye biniliyor imiş. Eskiden ata binerlermiş. Suudi Arabistan'da daha ziyade deveye biniliyor imiş. Orta Asya'da mandaya bindiklerini gördüm.Orta Asya'da mandaya bindiklerini gördüm. Geçen gün gazetede vardı: Hindistan'da birisi bir lamanın üstüne binmiş…Geçen gün gazetede vardı: Hindistan'da birisi bir lamanın üstüne binmiş… Her beldede kendine göre binilecek bir mahlûk oluyor, ona biniyorlar. Her beldede kendine göre binilecek bir mahlûk oluyor, ona biniyorlar.

Biz otomobillere, otobüslere, minibüslere biniyoruz, paramız varsa uzak yerler ise uçaklara biniyoruz. Biz otomobillere, otobüslere, minibüslere biniyoruz, paramız varsa uzak yerler ise uçaklara biniyoruz. İnsan bir menzilden bir menzile varmak için bir vasıta kullanıyor, biniyor oraya gidiyor. İnsan bir menzilden bir menzile varmak için bir vasıta kullanıyor, biniyor oraya gidiyor. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Binilecek şeylerin en hayırlısı sabırdır!" "Binilecek şeylerin en hayırlısı sabırdır!"

Allah Allah. Sabrı bir bineğe benzetti! Neden? Allah Allah. Sabrı bir bineğe benzetti!

Neden?

İnsan bineğe bindiği zaman bir yerden öteki yere gidiyor. İnsan bineğe bindiği zaman bir yerden öteki yere gidiyor. Mesela otomobile biniyorsun, İstanbul'a gidiyorsun;seni ulaşman gereken menzile götürüyor.Mesela otomobile biniyorsun, İstanbul'a gidiyorsun;seni ulaşman gereken menzile götürüyor. Sabrı kendin edinirsen o sabır da seni güzel bir neticeye götürür.Sabrı kendin edinirsen o sabır da seni güzel bir neticeye götürür. Yani umduğun yüksek bir sonuca, iyi mutlu bir sonuca götürür.Yani umduğun yüksek bir sonuca, iyi mutlu bir sonuca götürür. Demek ki sabır da mânevî bir çeşit binek gibidir. Demek ki sabır da mânevî bir çeşit binek gibidir. O hâlde bizim de başımıza bir sıkıntı geldiği zamanO hâlde bizim de başımıza bir sıkıntı geldiği zaman sevap kazanalım diye, iyi bir sonuca ulaşalım diye bir bineğe binmemiz lazım. sevap kazanalım diye, iyi bir sonuca ulaşalım diye bir bineğe binmemiz lazım.

Neye bineceğiz? Sabra bineceğiz, sabra müracaat edeceğiz. Neye bineceğiz?

Sabra bineceğiz, sabra müracaat edeceğiz.
Sabırlı olacağız, dişimizi sıkacağız, o yavaş yavaş gidecek.Sabırlı olacağız, dişimizi sıkacağız, o yavaş yavaş gidecek. Yani üzerimizdeki o sıkıntılı hâl bir zaman sonra gidecek, biz de iyi bir sonuca ulaşmış olacağız. Yani üzerimizdeki o sıkıntılı hâl bir zaman sonra gidecek, biz de iyi bir sonuca ulaşmış olacağız.

Demek ki en hayırlı binek sabırmış çünkü en hayırlı neticeye götürür. Demek ki en hayırlı binek sabırmış çünkü en hayırlı neticeye götürür. Allahu Teâlâ hazretleri sabredenleri çok sever.Allahu Teâlâ hazretleri sabredenleri çok sever. Çünkü; İnnallâhemea's-sâbirîn."Allah sabredenlerle beraberdir!" Çünkü;

İnnallâhemea's-sâbirîn."Allah sabredenlerle beraberdir!"

Bir insan bir sıkıntıya, bir musibete uğradı da dişini sıktı mı ondan dolayı Bir insan bir sıkıntıya, bir musibete uğradı da dişini sıktı mı ondan dolayı Allahu Teâlâ hazretleri onu taltif ediyor, maiyyet şerifini veriyor. Yani;Allahu Teâlâ hazretleri onu taltif ediyor, maiyyet şerifini veriyor. Yani; "Kulum, ben senin yanında olacağım, senden yanayım…" demiş oluyor."Kulum, ben senin yanında olacağım, senden yanayım…" demiş oluyor. Allah "Senden yanayım!" dedi mi, bir insandan yana oldu mu dünya ve âhiret onun olur. Allah "Senden yanayım!" dedi mi, bir insandan yana oldu mu dünya ve âhiret onun olur.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sabırlılara ecr ü sevabı hiç ölçüye gelmeyecek şekilde fazla verecektir.Sonra Allahu Teâlâ hazretleri sabırlılara ecr ü sevabı hiç ölçüye gelmeyecek şekilde fazla verecektir. Onun için Allah'tan âfiyet isteyin ama başınıza bir musibet geldiği zaman da ona sabredin.Onun için Allah'tan âfiyet isteyin ama başınıza bir musibet geldiği zaman da ona sabredin. Sabır bineğine binin ki çok güzel neticelere ulaşasınız. Sabır bineğine binin ki çok güzel neticelere ulaşasınız. Allah daima huzurda, saadette, âfiyette eylesin. Allah daima huzurda, saadette, âfiyette eylesin. Ama imtihan dünyasıdır, başımıza bir rahatsızlık veya bir üzüntü; Ama imtihan dünyasıdır, başımıza bir rahatsızlık veya bir üzüntü; malda, canda, ailede veya çevrede birmalda, canda, ailede veya çevrede bir musibet olursa o zaman da sabredip çok sevaplar kazanmayı nasip eylesin. musibet olursa o zaman da sabredip çok sevaplar kazanmayı nasip eylesin.

Ventızâru'l-fereciminallâhiazze ve celleibâdetün. Ventızâru'l-fereciminallâhiazze ve celleibâdetün.

Peygamber Efendimiz; "Nasıl olsa bu acı günler bitecek de bir ferahlı zamana Allah bizi elbette çıkartacak, diyePeygamber Efendimiz; "Nasıl olsa bu acı günler bitecek de bir ferahlı zamana Allah bizi elbette çıkartacak, diye ferahı, sevinci beklemek, aziz ve celil Allahu Teâlâ hazretlerinden ummak ibadettir!" ferahı, sevinci beklemek, aziz ve celil Allahu Teâlâ hazretlerinden ummak ibadettir!"

Şu anda sıkıntıdasın, şu anda epeyce bir kıvranıyorsun filan ama Allah bunu da geçirecek.Şu anda sıkıntıdasın, şu anda epeyce bir kıvranıyorsun filan ama Allah bunu da geçirecek. İnşaallah iyi bir duruma geleceğim, diye sabrediyor ve bekliyor; işte bu bekleme de ibadettir.İnşaallah iyi bir duruma geleceğim, diye sabrediyor ve bekliyor; işte bu bekleme de ibadettir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri "Ferahı fereci beklemek, ibadettir." buyuruyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri "Ferahı fereci beklemek, ibadettir." buyuruyor.

O halde hadîs-i şerîfin mânasını toplayacak olursak: O halde hadîs-i şerîfin mânasını toplayacak olursak:

Hayâ sahibi olacağız çünkü hayâ ziynettir, takvâ sahibi olacağız çünkü takvâ asalettir,Hayâ sahibi olacağız çünkü hayâ ziynettir, takvâ sahibi olacağız çünkü takvâ asalettir, başımıza bir iş geldi mi sabredeceğiz çünkü o bizi ulaşmak istediğimiz ana menzilebaşımıza bir iş geldi mi sabredeceğiz çünkü o bizi ulaşmak istediğimiz ana menzile merhaleye ulaştıracak en hayırlı binektir.merhaleye ulaştıracak en hayırlı binektir. Sıkıntı içinde olsak bile o sıkıntıdan sonra Allah elbet bir gün, bir zaman, yakın zamanda Sıkıntı içinde olsak bile o sıkıntıdan sonra Allah elbet bir gün, bir zaman, yakın zamanda şu benim sıkıntımı izale edecek de beni de sevindirecek, yüzümü güldürecek diye o sevinci, şu benim sıkıntımı izale edecek de beni de sevindirecek, yüzümü güldürecek diye o sevinci, o yüz gülme zamanını beklemek, intizar eylemek Allahu Teâlâ hazretlerinden ummak da ibadettir. o yüz gülme zamanını beklemek, intizar eylemek Allahu Teâlâ hazretlerinden ummak da ibadettir.

Muhterem kardeşlerim! Demek ki, İslâm'da sevap kazanma vasıtası sadece namaz kılmak değilmiş.Muhterem kardeşlerim!

Demek ki, İslâm'da sevap kazanma vasıtası sadece namaz kılmak değilmiş.
Sabrederse sevap kazanıyormuş.Sabrederse sevap kazanıyormuş. Sıkıntılı bir durumda "Hele bu sıkıntı geçecek, dur bakalım,Sıkıntılı bir durumda "Hele bu sıkıntı geçecek, dur bakalım, güzel günler gelecek…" diye beklemek ibadet oluyormuş. güzel günler gelecek…" diye beklemek ibadet oluyormuş. O bakımdan içimizi düzeltelim, kalbimizi, aklımızı düzeltelim… O bakımdan içimizi düzeltelim, kalbimizi, aklımızı düzeltelim…

Bütün mesele insanın aklını düzeltmesinde!Bütün mesele insanın aklını düzeltmesinde! Müslüman iyi bir akla sahip olduğu zaman, iyi bir zihniyete sahip olduğu,Müslüman iyi bir akla sahip olduğu zaman, iyi bir zihniyete sahip olduğu, her şeye bakış açısı İslâm olduğu, hadiseleri değerlenmesi İslâm'a göre olduğu zaman her şeye bakış açısı İslâm olduğu, hadiseleri değerlenmesi İslâm'a göre olduğu zaman o sıkıntı içinde de sevap kazanıyor, hastalık içinde de, dert içinde de sevap kazanıyor.o sıkıntı içinde de sevap kazanıyor, hastalık içinde de, dert içinde de sevap kazanıyor. Her yerden her zaman daima sevap kazanarak terakki etmiş oluyor. Her yerden her zaman daima sevap kazanarak terakki etmiş oluyor.

O halde Allah bize güzel huylar nasip eylesin. O halde Allah bize güzel huylar nasip eylesin. İyi bir zihniyet nasip eylesin. İyi bir zihniyet nasip eylesin. Düşünen bir insan olalım, gönül sahibi bir ârif kimse olalım,Düşünen bir insan olalım, gönül sahibi bir ârif kimse olalım, böylece her duygumuz, her huyumuz, her düşüncemiz ile sevaplar kazanıpböylece her duygumuz, her huyumuz, her düşüncemiz ile sevaplar kazanıp hem dünyada hem âhirette ebedî mutluluğa erelim. hem dünyada hem âhirette ebedî mutluluğa erelim.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf yine ahlâk ile ilgili geldi. Bundan sonraki hadîs-i şerîf yine ahlâk ile ilgili geldi.

Hâbeabdün vehasiralemyec'alillâhufî kalbihîrahmetenli'l-beşeri. Hâbeabdün vehasiralemyec'alillâhufî kalbihîrahmetenli'l-beşeri.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellembu hadisinde buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellembu hadisinde buyurdu ki;

"Bir kul hâib oldu ve hüsrana uğradı,"Bir kul hâib oldu ve hüsrana uğradı, yani çok büyük zararlara uğrayıp perişan oldu, pişman duruma düştü!" yani çok büyük zararlara uğrayıp perişan oldu, pişman duruma düştü!"

Nasıl bir kul? Lemyec'alillâhu fî kalbihîrahmetenli'l-beşeri.Nasıl bir kul?

Lemyec'alillâhu fî kalbihîrahmetenli'l-beşeri.
"Allah'ın kalbinde beşer için, insanlar için merhamet, acıma duygusu vermediği bir kul "Allah'ın kalbinde beşer için, insanlar için merhamet, acıma duygusu vermediği bir kul en büyük ziyanlara uğradı, en büyük hüsrana uğradı, en perişan duruma düştü, düşecek!" en büyük ziyanlara uğradı, en büyük hüsrana uğradı, en perişan duruma düştü, düşecek!"

"Düştü." diye söylenmesi Arapça'da; olacak şeyin kat'îliğinden dolayıdır."Düştü." diye söylenmesi Arapça'da; olacak şeyin kat'îliğinden dolayıdır. Yani mâzi siygasıyla söylüyor çünkü muhakkak öyle olacak!Yani mâzi siygasıyla söylüyor çünkü muhakkak öyle olacak! Ondan dolayı Araplar'da öyle bir âdet vardır.Ondan dolayı Araplar'da öyle bir âdet vardır. "Böyle oldu!" derler; daha ortada olan bir şey yok ama öyle olacak! "Böyle oldu!" derler; daha ortada olan bir şey yok ama öyle olacak!

Merhameti, acıma duygusu olmayınca, başka insanlar için kalbi sızlamayınca, Merhameti, acıma duygusu olmayınca, başka insanlar için kalbi sızlamayınca, kalbi atmayınca o zaman o insan perişan olacak. kalbi atmayınca o zaman o insan perişan olacak. Ama perişan olacağı kat'î olduğundan "Perişan oldu!" diye söylüyor. Ama perişan olacağı kat'î olduğundan "Perişan oldu!" diye söylüyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz Arapça'nın özelliğinden dolayı bu ifadeyi de söylemiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz Arapça'nın özelliğinden dolayı bu ifadeyi de söylemiş.

Başkalarına acımak, başkalarını sevmek, başkalarının dertleri karşısında hüzünlenmek,Başkalarına acımak, başkalarını sevmek, başkalarının dertleri karşısında hüzünlenmek, üzülmek, onun yardımına koşmak çok yüksek insanî bir duygudur. üzülmek, onun yardımına koşmak çok yüksek insanî bir duygudur. Acımasız, katı kalpli olmak, başkalarının dertleriyle ilgilenmemek deAcımasız, katı kalpli olmak, başkalarının dertleriyle ilgilenmemek de insanın dünya ve âhirette son derece büyük zararlara uğramasına sebeptir. insanın dünya ve âhirette son derece büyük zararlara uğramasına sebeptir.

Merhamet etmeyene merhamet olunmayacak!Merhamet etmeyene merhamet olunmayacak! Bu dünyada merhameti olmayana âhirette Allah merhamet etmeyecek.Bu dünyada merhameti olmayana âhirette Allah merhamet etmeyecek. Onun için buyrulmuş ki; Onun için buyrulmuş ki;

"Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet eylesin!" "Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet eylesin!"

Gökte neler var? Çeşitli melekler var. Gökte neler var?

Çeşitli melekler var.
Onlar müslümanlara "Yâ Rabbi! Affeyle, bağışla, lütfeyle!.." diye dua ederler.Onlar müslümanlara "Yâ Rabbi! Affeyle, bağışla, lütfeyle!.." diye dua ederler. Meleklerin duası da meleklerce yapılmış olduğu, kıymetli olduğu için makbul olur.Meleklerin duası da meleklerce yapılmış olduğu, kıymetli olduğu için makbul olur. Onun için çeşitli güzel duygular arasında insanların iyiliğini istemekOnun için çeşitli güzel duygular arasında insanların iyiliğini istemek ve onlara acımak da müslümanın önemli bir sıfatıdır. ve onlara acımak da müslümanın önemli bir sıfatıdır.

Peygamber Efendimiz -mübarek- sallallahu aleyhi ve sellem kendisi, Peygamber Efendimiz -mübarek- sallallahu aleyhi ve sellem kendisi, çok kere gözyaşı dökerlerdi, duygulu kimselerdi.çok kere gözyaşı dökerlerdi, duygulu kimselerdi. Çocukları severdi, kucağına alırdı.Çocukları severdi, kucağına alırdı. Bir keresinde böyle yapınca, severken bedevinin birisi demiş ki; Bir keresinde böyle yapınca, severken bedevinin birisi demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Biz çocuklarımızı hiç böyle yapmayız, öpmeyiz, sevmeyiz, kucaklamayız!..""Yâ Resûlallah! Biz çocuklarımızı hiç böyle yapmayız, öpmeyiz, sevmeyiz, kucaklamayız!.." "Allah senin kalbine bir acıma duygusu vermemişse ben ne yapayım!.." demiş. "Allah senin kalbine bir acıma duygusu vermemişse ben ne yapayım!.." demiş.

Acımak, sevmek lazım, kalbinin rikkatli olması lazım. Acımak, sevmek lazım, kalbinin rikkatli olması lazım. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeliyiz. Sırf kendine göre [olmaz]. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeliyiz. Sırf kendine göre [olmaz].

"Bütün çikolataların hepsi benim, kardeşime bir şey yok…" "Bütün çikolataların hepsi benim, kardeşime bir şey yok…"

Hepsini kucaklıyor. Böyle olmayacak! Hepsini kucaklıyor. Böyle olmayacak!

Sonra çocuk karınca yuvasının başına gitmiş, bütün karıncaları eziyor. Ne yapıyorsun yavrum,Sonra çocuk karınca yuvasının başına gitmiş, bütün karıncaları eziyor.

Ne yapıyorsun yavrum,
onun sana ne zararı var? onun sana ne zararı var?

Orada onların kıpır kıpır kıpırdadığını gördü, eziyor veyahut gidiyor bir başka yerde bir böcek görüyor,Orada onların kıpır kıpır kıpırdadığını gördü, eziyor veyahut gidiyor bir başka yerde bir böcek görüyor, onu eziyor. Küçükten alıştırmak lazım;onu eziyor. Küçükten alıştırmak lazım; "Yavrum bak, o şimdi nasıl bağırıyor, sen onun bağırmasını duymuyorsunama nasıl ağlıyor... "Yavrum bak, o şimdi nasıl bağırıyor, sen onun bağırmasını duymuyorsunama nasıl ağlıyor... Sen onun kolunu, bacağını kırdın, öyle yapmaman lazım, bak sana birisi böyle yapsa iyi olur mu?!.." Sen onun kolunu, bacağını kırdın, öyle yapmaman lazım, bak sana birisi böyle yapsa iyi olur mu?!.." filan diye, kolunu biraz sıkıp, kulağını biraz büküp ona acımayı, filan diye, kolunu biraz sıkıp, kulağını biraz büküp ona acımayı, başkalarının duygularını kendi üzerinde kıyas ederek anlamayı, merhameti öğretmek lazım! başkalarının duygularını kendi üzerinde kıyas ederek anlamayı, merhameti öğretmek lazım! Merhameti küçükten öğrenmedi mi büyüdüğü zaman perişan olur! Merhameti küçükten öğrenmedi mi büyüdüğü zaman perişan olur!

Amerika'da bulunan bir aile reisi çocuklarını böyle yapmış da Amerikan okuluna vermiş;Amerika'da bulunan bir aile reisi çocuklarını böyle yapmış da Amerikan okuluna vermiş; onlar da çalışkan olmuşlar, birinci olmuşlar… onlar da çalışkan olmuşlar, birinci olmuşlar… Sonunda bunu kiliseye götürmedi diye çağırıyorlar.Sonunda bunu kiliseye götürmedi diye çağırıyorlar. Okulun ilgilisi diyor ki; Okulun ilgilisi diyor ki;

"Beyefendi, niçin çocuğunuzu kiliseye göndermiyorsunuz?"Beyefendi, niçin çocuğunuzu kiliseye göndermiyorsunuz? Dinî duygu en önemli duygudur.Dinî duygu en önemli duygudur. Biz ilkokulda çocukların bilgi öğrenmesinden ziyade;Biz ilkokulda çocukların bilgi öğrenmesinden ziyade; duygulanmasını, merhametli olmasını, sevmesini öğrenmesini istiyoruz.duygulanmasını, merhametli olmasını, sevmesini öğrenmesini istiyoruz. Onun için eğitmeye çalışıyoruz.Onun için eğitmeye çalışıyoruz. Asıl önemli olan sevgi duygusudur, duygusudur, dinî duygudur, içindeki hassasiyettir;Asıl önemli olan sevgi duygusudur, duygusudur, dinî duygudur, içindeki hassasiyettir; onun için çocuğunu kiliseye göndersene!.." onun için çocuğunu kiliseye göndersene!.."

Bizim arkadaşımız da demiş ki; Bizim arkadaşımız da demiş ki;

"Ben dine karşı değilim; bilakis dindarım"Ben dine karşı değilim; bilakis dindarım ama müslüman olduğum için çocuklarımı kiliseye göndermiyorum..." ama müslüman olduğum için çocuklarımı kiliseye göndermiyorum..."

"Affedersiniz, müslümansanız o zaman sizin "Affedersiniz, müslümansanız o zaman sizin çocuğunuzu eğitmek için bizim size müslüman hoca bulmamız lazım…" filan diye cevap vermişler.çocuğunuzu eğitmek için bizim size müslüman hoca bulmamız lazım…" filan diye cevap vermişler. Demek ki ilkokuldaki hedefleriçocukların ahlâklarını düzeltmek, çocuklara sevgi ve merhamet vermekmiş.Demek ki ilkokuldaki hedefleriçocukların ahlâklarını düzeltmek, çocuklara sevgi ve merhamet vermekmiş. Benim asıl dikkatimi çeken orasıdır! Benim asıl dikkatimi çeken orasıdır!

Biz de çocuklarımıza küçükten, karşısındakini sevmesini,Biz de çocuklarımıza küçükten, karşısındakini sevmesini, karşısındakine acımasını çeşitli vesilelerle öğretmeliyiz.karşısındakine acımasını çeşitli vesilelerle öğretmeliyiz. Eline bir şey verip "Al bunu şuna götür, ikram et, hediye et…" diyerek hediye vermesini öğretmeliyiz.Eline bir şey verip "Al bunu şuna götür, ikram et, hediye et…" diyerek hediye vermesini öğretmeliyiz. Bencil yetişmemesine, merhametsiz olmamasına çalışmalıyız.Bencil yetişmemesine, merhametsiz olmamasına çalışmalıyız. Büyüdüğü zaman rahat eder. Büyüdüğü zaman rahat eder. Ama küçükten o olmazsa büyüdüğünde de rahatsız olur. Ama küçükten o olmazsa büyüdüğünde de rahatsız olur.

Hâlifü'l-müşrikîneahfüş-şevâribe ve evfü'l-lihâ. Hâlifü'l-müşrikîneahfüş-şevâribe ve evfü'l-lihâ.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Hâlifü'l-müşrikîne "Müşriklere aykırı, zıt hareket ediniz, muhalefet ediniz. Hâlifü'l-müşrikîne "Müşriklere aykırı, zıt hareket ediniz, muhalefet ediniz. Onlara uymayınız, onlar gibi olmayınız, onlara benzemeyiniz. Onlara uymayınız, onlar gibi olmayınız, onlara benzemeyiniz. Müşriklere aykırı, ters, zıt olunuz!" Müşriklere aykırı, ters, zıt olunuz!"

Onlar gibi yapmayınız, onlara benzemeyiniz,onlara muhalefet ediniz, demek. Onlar gibi yapmayınız, onlara benzemeyiniz,onlara muhalefet ediniz, demek.

Muhalefet ne demek? Karşı çıkmak demek. Muhalefet ne demek?

Karşı çıkmak demek.

"Karşı çıkınız!" "Karşı çıkınız!"

Ahfüş-şevâribe ve evfü'l-lihâ. Ahfüş-şevâribe ve evfü'l-lihâ. "Bıyıklarınızı kısaltın sakallarınızı uzatın!" buyurmuş. "Bıyıklarınızı kısaltın sakallarınızı uzatın!" buyurmuş. Demek ki anlaşılan o zamanın müşrikleri bıyıklarını uzatıyorlarmış, sakallarını kesiyorlarmış. Demek ki anlaşılan o zamanın müşrikleri bıyıklarını uzatıyorlarmış, sakallarını kesiyorlarmış. Birinci cümleden anlaşıldığı gibi müşriklere muhalefet etmek, onlara uymamak,Birinci cümleden anlaşıldığı gibi müşriklere muhalefet etmek, onlara uymamak, onların yaptığının aykırısını yapmak gerektiğinden Efendimiz de buyuruyor ki; onların yaptığının aykırısını yapmak gerektiğinden Efendimiz de buyuruyor ki; "Bıyıkları kısaltınız, sakalları uzatınız." "Bıyıkları kısaltınız, sakalları uzatınız."

Bu müşriklere benzememek dinimizde umumi bir kaidedir, aynı zamanda önemli bir kaidedir. Bu müşriklere benzememek dinimizde umumi bir kaidedir, aynı zamanda önemli bir kaidedir. Biz şahsiyet sahibi bir ümmetiz!Biz şahsiyet sahibi bir ümmetiz! Bizim her şeyimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir, âdabıdır.Bizim her şeyimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir, âdabıdır. Bizim işlerimiz oralardan ayarlanır, o kaynaklardan kaynaklanır.Bizim işlerimiz oralardan ayarlanır, o kaynaklardan kaynaklanır. Onun için her şeyimiz ibadettir! Onun için her şeyimiz ibadettir!

Tıraş olmamız bile ibadettir: Bıyığımızı azaltırız, sakalımızı uzatırız; sevap olur.Tıraş olmamız bile ibadettir: Bıyığımızı azaltırız, sakalımızı uzatırız; sevap olur. Sakalı kazırsak günah olur çünkü haramdır, hilkat-i tağyir oluyor! Sakalı kazırsak günah olur çünkü haramdır, hilkat-i tağyir oluyor! Peygamber Efendimiz süt içmiştir diye süt içeriz, sevap kazanırız.Peygamber Efendimiz süt içmiştir diye süt içeriz, sevap kazanırız. Peygamber Efendimiz kaylule uykusu yapmıştır, onun sünnetine uygun olarak şu sırada yatıyorum, [diye] uykuya yatarız; ibadettir.Peygamber Efendimiz kaylule uykusu yapmıştır, onun sünnetine uygun olarak şu sırada yatıyorum, [diye] uykuya yatarız; ibadettir. Uykudan uyanırız, Peygamber Efendimiz şu vakitte kalkmış teheccüt kılmıştır… Uykudan uyanırız, Peygamber Efendimiz şu vakitte kalkmış teheccüt kılmıştır… Sevap kazanırız.Sevap kazanırız. Ayakkabıyı sağ ayağımıza besmeleyle giyeriz, sevap kazanırız; çıkartırken sevap kazanırız.Ayakkabıyı sağ ayağımıza besmeleyle giyeriz, sevap kazanırız; çıkartırken sevap kazanırız. Elbise giyerken yeni elbise giydiğimiz zaman dua ederiz, sevap kazanırız; Elbise giyerken yeni elbise giydiğimiz zaman dua ederiz, sevap kazanırız; elhamdülillah deriz, sevap kazanırız;elhamdülillah deriz, sevap kazanırız; bir üzüntü olduğu zamaninnâlillâh ve innâileyhirâciûn deriz, sevap kazanırız…bir üzüntü olduğu zamaninnâlillâh ve innâileyhirâciûn deriz, sevap kazanırız… İmanımızdan dolayı bizim her anımızda sevap hâsıl olur. İmanımızdan dolayı bizim her anımızda sevap hâsıl olur.

Bizim her şeyimiz kendimize mahsustur, bizim damgamızı taşır! Bizim her şeyimiz kendimize mahsustur, bizim damgamızı taşır! Nasıl imal edilmiş malların üzerinde "Made in Turkey, Türkiye'de yapıldı;Nasıl imal edilmiş malların üzerinde "Made in Turkey, Türkiye'de yapıldı; Made in Germany, Almanya'da yapıldı; Made in Japan, Japonya'da yapıldıMade in Germany, Almanya'da yapıldı; Made in Japan, Japonya'da yapıldı veyahut Amerika'da yapıldı…" diye yazıyor, damgası oluyor;veyahut Amerika'da yapıldı…" diye yazıyor, damgası oluyor; bizim de her şeyimiz İslâm'da yapıldı,"Müslümandır!" diye damga taşır. bizim de her şeyimiz İslâm'da yapıldı,"Müslümandır!" diye damga taşır.

Biz başkasına benzemeyiz, benzersek günah olur. Biz başkasına benzemeyiz, benzersek günah olur. Başkasını örnek alırsak ayıp olur ve günah olur.Başkasını örnek alırsak ayıp olur ve günah olur. Hem ayıp olur çünkü güzeli bizdeyken niye kötüyü taklit edelim;Hem ayıp olur çünkü güzeli bizdeyken niye kötüyü taklit edelim; günah olur çünkü müşriklere benzememek lazım!günah olur çünkü müşriklere benzememek lazım! Onlar şirk kafasıyla, küfür kafasıyla hayatlarını tanzim etmişlerdir.Onlar şirk kafasıyla, küfür kafasıyla hayatlarını tanzim etmişlerdir. Her şeyleri berbattır, her şeyleri kendilerine benzer.Her şeyleri berbattır, her şeyleri kendilerine benzer. Şeker oluyor, edepsizler şekerin içine likör koyuyor. Şeker oluyor, edepsizler şekerin içine likör koyuyor.

Geçenlerde bir arkadaş bize çikolata getirmiş: Geçenlerde bir arkadaş bize çikolata getirmiş:

"Ne getirdiğinin farkında mısın?"dedim. "Yok." dedi. "Ne getirdiğinin farkında mısın?"dedim.

"Yok." dedi.

Üstünde yazıyor: "Bunun içinde likör var!" diyor. Üstünde yazıyor: "Bunun içinde likör var!" diyor. Avrupa'dan gelirken getirmiş. Çünkü adam edepsiz, çünkü adam müşrik, çünkü adam kâfir!.. Avrupa'dan gelirken getirmiş. Çünkü adam edepsiz, çünkü adam müşrik, çünkü adam kâfir!.. Çikolatası bile bize yaramaz.Çikolatası bile bize yaramaz. Benim Malatya'mın kayısısı, Manisa'mın,Benim Malatya'mın kayısısı, Manisa'mın, Aydın'ımın inciri ondan çok daha iyidir, hem daha şifalıdır. Aydın'ımın inciri ondan çok daha iyidir, hem daha şifalıdır.

Gelin bir kampanya başlatalım, bundan sonra almayalım.Gelin bir kampanya başlatalım, bundan sonra almayalım. Kakaosu bilmem nerden geliyor.Kakaosu bilmem nerden geliyor. İçine şu yağ katılıyor, bu yağ katılıyor; sıhhate zararlı… İçine şu yağ katılıyor, bu yağ katılıyor; sıhhate zararlı… Bundan sonra çocuklarımıza kayısı yedirelim, incir, üzüm yedirtelim; hepsi şifalı şeyler. Bundan sonra çocuklarımıza kayısı yedirelim, incir, üzüm yedirtelim; hepsi şifalı şeyler.

Adamların her şeyi kendilerine benzer, hiç bir şeylerinden hayır gelmez.Adamların her şeyi kendilerine benzer, hiç bir şeylerinden hayır gelmez. Elbiseleri kendilerine benzer; dar dar, vücutlarını belli eder;Elbiseleri kendilerine benzer; dar dar, vücutlarını belli eder; kıyafetleri kendilerine benzer; yemeleri kendilerine benzer; yatmaları-kalkmaları kendilerine benzer… kıyafetleri kendilerine benzer; yemeleri kendilerine benzer; yatmaları-kalkmaları kendilerine benzer…

Avrupa'da yıkanma nasıldır? Avrupa'da yıkanma nasıldır?

Küvetin içine suyu doldururlar, girerler sabunlanırlar. Küvetin içine suyu doldururlar, girerler sabunlanırlar. O yıkanır çıkar, ötekisi girer, o yıkanır çıkar, ötekisi girer...O yıkanır çıkar, ötekisi girer, o yıkanır çıkar, ötekisi girer... Lavabonun ortasında mantarlı zincirli delik vardır, o mantarlı zincirli deliği kapatırlar.Lavabonun ortasında mantarlı zincirli delik vardır, o mantarlı zincirli deliği kapatırlar. Lavaboya suyu doldururlar, suyu yüzlerine çarparlar.Lavaboya suyu doldururlar, suyu yüzlerine çarparlar. Yahu sen bir defa suyu çarptığın zaman o su müstamel su oluyor!.. Yahu sen bir defa suyu çarptığın zaman o su müstamel su oluyor!..

Bizim dinimizde öyle değil!Bizim dinimizde öyle değil! Onun için sümkürse sümkürdüğünü tekrar yüzüne mi bulaştıracak? Onun için sümkürse sümkürdüğünü tekrar yüzüne mi bulaştıracak?

Suyun içine birisi girecek; pis zaten, onun pisliği suyun içine aktı, ötekisi onun içine girecek, Suyun içine birisi girecek; pis zaten, onun pisliği suyun içine aktı, ötekisi onun içine girecek, bütün aile suyun içine girip çıkıyor.bütün aile suyun içine girip çıkıyor. Güya yıkandılar! Güya yıkandılar!

Temizlik mi oldu pislik mi oldu? Pislik oldu. Temizlik mi oldu pislik mi oldu?

Pislik oldu.

Onun için hiç bir şeyleri bize yaramaz.Onun için hiç bir şeyleri bize yaramaz. Elbiseleri de yaramaz, kumaşları da yaramaz.Elbiseleri de yaramaz, kumaşları da yaramaz. Kumaşını domuz yağından yapılma [maddelerle] aprelerler.Kumaşını domuz yağından yapılma [maddelerle] aprelerler. Ondan sonra kumaşı da yaramaz. Ondan sonra kumaşı da yaramaz.

Mümkünse her şeyimizin bizim kendimize mahsus şeyden olması lazım.Mümkünse her şeyimizin bizim kendimize mahsus şeyden olması lazım. Sakal ve bıyık da öyle!Sakal ve bıyık da öyle! Bıyığı bırakırlar; bıyığın üstünde burun var,Bıyığı bırakırlar; bıyığın üstünde burun var, burnun içinde burun ifrazâtı dediğimiz, sümük dediğimiz şey var.burnun içinde burun ifrazâtı dediğimiz, sümük dediğimiz şey var. Aktığı zaman bu kılların arasından temizlenmesi zor olur.Aktığı zaman bu kılların arasından temizlenmesi zor olur. Bizim dinimizde doğru olan şey bıyığın azaltılmasıdır, sakalın uzatılmasıdır. Bizim dinimizde doğru olan şey bıyığın azaltılmasıdır, sakalın uzatılmasıdır.

Sakal niye uzatılıyor? Sakal niye uzatılıyor?

Sakal uzatılıyor: Boynu korur, bademcikleri, ağzı, dişleri korur;Sakal uzatılıyor: Boynu korur, bademcikleri, ağzı, dişleri korur; kaşkole lüzum kalmaz, insan sıcacık olur.kaşkole lüzum kalmaz, insan sıcacık olur. Hazır, Allah tarafından verilmiş bir şey!Hazır, Allah tarafından verilmiş bir şey! O bakımdan nereden baksan Müslümanlık güzeldir!O bakımdan nereden baksan Müslümanlık güzeldir! Nereden incelesen İslâm'ın emirleri mantıklıdır, hikmetlidir.Nereden incelesen İslâm'ın emirleri mantıklıdır, hikmetlidir. Onun için bizim müşriklere uymamamız lazım geliyor. Onun için bizim müşriklere uymamamız lazım geliyor.

Ama şu kaide de vardır ki; Hûzi'l-hikmete ve lâ yedurrukemineyyiviâin harece. Ama şu kaide de vardır ki;

Hûzi'l-hikmete ve lâ yedurrukemineyyiviâin harece.

Hikmet olunca, yerli yerince yapılmış bir şey olunca, Hikmet olunca, yerli yerince yapılmış bir şey olunca, ilme ve akla ve mantığa dayanınca, onun nereden alındığı önemli değildir; onu her yerden alırız! ilme ve akla ve mantığa dayanınca, onun nereden alındığı önemli değildir; onu her yerden alırız!

Bizim dinimizde kuru bir taassubun olmadığını hadîs-i şerîfler çok güzel gösterdi.Bizim dinimizde kuru bir taassubun olmadığını hadîs-i şerîfler çok güzel gösterdi. Evet, müşriklere muhalefet edeceğiz ama aklen, mantıken ve ilmen Evet, müşriklere muhalefet edeceğiz ama aklen, mantıken ve ilmen doğru olan bir şeyi de nerede olursa olsun alacağız!doğru olan bir şeyi de nerede olursa olsun alacağız! Bu hadîs-i şerîf de İslâm'ın ne kadar yüce olduğunu gösteriyor.Bu hadîs-i şerîf de İslâm'ın ne kadar yüce olduğunu gösteriyor. Çin'de de olsa alırız, Japonya'da da olsa, Afrika'da da,Çin'de de olsa alırız, Japonya'da da olsa, Afrika'da da, Brezilya'da da olsa, Eskimoların arasında olsa da alırız... Brezilya'da da olsa, Eskimoların arasında olsa da alırız...

Hikmet olunca, hikmet ne demek? Hikmet olunca, hikmet ne demek?

Yerli yerinde; akla, mantığa, şeriata uygun! Yerli yerinde; akla, mantığa, şeriata uygun!

Hikmetli olunca alırız; hikmetsiz olunca almayız. Hikmetli olunca alırız; hikmetsiz olunca almayız. Müşriklere muhalefet ederiz ama hikmetin vatanı yoktur. Müşriklere muhalefet ederiz ama hikmetin vatanı yoktur. "Hikmet nerede bulunursa alınır; hangi kaptan çıkarsa çıksın alınır!" diyor. "Hikmet nerede bulunursa alınır; hangi kaptan çıkarsa çıksın alınır!" diyor. Kap dediği insanın kafası, içi veya kalbi demek. Kap dediği insanın kafası, içi veya kalbi demek. Hangi kaptan çıkarsa çıksın o alınır ve istifade edilir. Hangi kaptan çıkarsa çıksın o alınır ve istifade edilir. İlmi alacağız. Mehmet Akif'in sözü ne kadar güzeldir: İlmi alacağız.

Mehmet Akif'in sözü ne kadar güzeldir:

Allah'a dayan, sâ'ye sarıl, hikmete râm ol Allah'a dayan, sâ'ye sarıl, hikmete râm ol

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

Çıkar yol arıyor ya; tam onun zamanında düşmanlar hücum etmiş, Çıkar yol arıyor ya; tam onun zamanında düşmanlar hücum etmiş, İstiklal Harbi olmuş da zar zor paçayı kurtarmışız. İstiklal Harbi olmuş da zar zor paçayı kurtarmışız. Düşmanları bazı ülkelerimizden def etmişiz de bazı ülkelerde elimizden kaçırmışız ya. Düşmanları bazı ülkelerimizden def etmişiz de bazı ülkelerde elimizden kaçırmışız ya.

Çare olarak ne diyor? Çare olarak ne diyor?

Allah'a dayan; Allah'a tevekkül edeceğiz, mü'min olacağız. Allah'a dayan; Allah'a tevekkül edeceğiz, mü'min olacağız. Her yardımın Allah'tan geldiğini bileceğiz. Her yardımın Allah'tan geldiğini bileceğiz.

Sâ'ye sarıl; çalışacağız. Tembel durunca olmaz.Sâ'ye sarıl; çalışacağız. Tembel durunca olmaz. Allah kendisine inanmış olan kullar tembel durdu mu vermez. Allah kendisine inanmış olan kullar tembel durdu mu vermez. İnanmayan kul çalıştığı zaman ona verir! İnanmayan kul çalıştığı zaman ona verir!

Ve enleyse lil-insânî illâ mâsaâ ve ennesa'yehûseyfeyurâ. Ve enleyse lil-insânî illâ mâsaâ ve ennesa'yehûseyfeyurâ.

Neye sa'y ü gayret etmişse sonucu alınır.Neye sa'y ü gayret etmişse sonucu alınır. Onun için çalışacağız, Allah'a dayanacağız. Onun için çalışacağız, Allah'a dayanacağız.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl! Hikmete râm ol. Allah'a dayan, sa'ye sarıl! Hikmete râm ol.

Çalışacağız, çalışmaya sarılacağız, sımsıkı, gece gündüz sa'y edeceğiz, gayret edeceğiz. Çalışacağız, çalışmaya sarılacağız, sımsıkı, gece gündüz sa'y edeceğiz, gayret edeceğiz.

Sâye: "koşuşturmak" demek. Koşucunun ha ha, nefes nefese yaptığı gibi sâye sarılacağız,koşturacağız.Sâye: "koşuşturmak" demek. Koşucunun ha ha, nefes nefese yaptığı gibi sâye sarılacağız,koşturacağız. Allah'a dayanacağız, koşturacağız. Allah'a dayanacağız, koşturacağız.

Hikmete râm ol; Hikmetli bir şey olunca da ilme, akla, Hikmete râm ol; Hikmetli bir şey olunca da ilme, akla, sanata ve zevke uygun bir şey olunca da ona da râm olacağız. sanata ve zevke uygun bir şey olunca da ona da râm olacağız.

Râm olmak "teslim olmak" demek.Râm olmak "teslim olmak" demek. Onun icabını yapmak, onu sevmek, ona bağlanmak demek.Onun icabını yapmak, onu sevmek, ona bağlanmak demek. Hikmete bağlanacağız. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol! Hikmete bağlanacağız.

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!

İman, çalışma ve ilim. Üç tane hedef göstermiş oluyor. İman, çalışma ve ilim. Üç tane hedef göstermiş oluyor. Sözü güzeldir, Allah rahmet eylesin.Sözü güzeldir, Allah rahmet eylesin. Rabbimiz bizlere de kuvvetli iman ve tevekkül nasip eylesin.Rabbimiz bizlere de kuvvetli iman ve tevekkül nasip eylesin. Ondan sonra tembellikten kurtarsın. dinimiz, dünyamız ve âhiretimiz içinOndan sonra tembellikten kurtarsın. dinimiz, dünyamız ve âhiretimiz için olanca gayretimizle sa'y etmemizi nasip eylesin. olanca gayretimizle sa'y etmemizi nasip eylesin.

Hikmet nerede olursa olsun; akla, mantığa, zevke, sanata, Hikmet nerede olursa olsun; akla, mantığa, zevke, sanata, kalbe uygun olan iş her nerede olursa olsun onu arayıp bulupkalbe uygun olan iş her nerede olursa olsun onu arayıp bulup arılar gibi; arılar kovanından çıkıp da etrafı dolaşıp da bal topladığı gibiarılar gibi; arılar kovanından çıkıp da etrafı dolaşıp da bal topladığı gibi biz de hikmeti dünyanın neresinde bulursak alırız.biz de hikmeti dünyanın neresinde bulursak alırız. Kendi kovanımıza getiririz, kendi peteğimize doldururuz ve onu âfiyetle yeriz. Kendi kovanımıza getiririz, kendi peteğimize doldururuz ve onu âfiyetle yeriz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin. Allah cümlenizden razı olsun. Allah cümlenizden razı olsun.

el-Fâtihâ… el-Fâtihâ…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2