Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İsrailoğulları’nın Çeşitli Yiyecekler İstemeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Safer 1420 / 08.06.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

Kur'ân-ı Kerîm sohbetimize devam ediyoruz. Bakara suresinin 61. uzun âyet-i kerîmesi.Kur'ân-ı Kerîm sohbetimize devam ediyoruz. Bakara suresinin 61. uzun âyet-i kerîmesi. Bu âyet-i kerîmeyi teberrüken okuyalım. Bismillâhirrahmânirrahîm. Bu âyet-i kerîmeyi teberrüken okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve iz kultüm yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin fed'ulenâ rabbeke yuhriclenaVe iz kultüm yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin fed'ulenâ rabbeke yuhriclena mimmâ tünbitü'l-ardu min baklihâ ve kıssâihâ ve fûmihâ ve adesihâ ve besalihâ.mimmâ tünbitü'l-ardu min baklihâ ve kıssâihâ ve fûmihâ ve adesihâ ve besalihâ. Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. İhbitû mısran fe inne leküm mâ seeltüm.Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. İhbitû mısran fe inne leküm mâ seeltüm. Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü ve bâû biğadabin mina'llâhi zâlike biennehümVe duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü ve bâû biğadabin mina'llâhi zâlike biennehüm kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakkı zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn. kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakkı zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn.

Sadaka'llâhü'l-azîm. Sadaka'llâhü'l-azîm.

Rabbimiz Tebâreke ve Teaââ hazretleri Bakara sûre-i şerîfesinin bu okuduğumRabbimiz Tebâreke ve Teaââ hazretleri Bakara sûre-i şerîfesinin bu okuduğum 61. âyet-i kerîmesinde, yine yahudilere hitaben buyuruyor ki; 61. âyet-i kerîmesinde, yine yahudilere hitaben buyuruyor ki;

Ve iz kultüm. "Hani demiştiniz ki." Yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin. Ve iz kultüm. "Hani demiştiniz ki." Yâ Mûsâ len nasbire alâ taâmin vâhıdin. "Ey Musa, biz tek bir yemeğe sabredemeyeceğiz." Fed'u lenâ rabbeke. "Sen rabbine dua et.""Ey Musa, biz tek bir yemeğe sabredemeyeceğiz." Fed'u lenâ rabbeke. "Sen rabbine dua et." Yuhriclenâ mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin çıkardığı nebâtâttan bizim için."Yuhriclenâ mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin çıkardığı nebâtâttan bizim için." Min baklihâ. "Topraktan, sebzelerinden çıkarsın." Ve kıssâihâ. "Acurlarından çıkarsın."Min baklihâ. "Topraktan, sebzelerinden çıkarsın." Ve kıssâihâ. "Acurlarından çıkarsın." Ve fûmihâ. "Sarımsağından çıkarsın." Ve adesihâ. "Mercimeğinden."Ve fûmihâ. "Sarımsağından çıkarsın." Ve adesihâ. "Mercimeğinden." Ve besalihâ. "Ve bunlardan -toprağın çıkardığı bitkiler içinden- çıkarsın.Ve besalihâ. "Ve bunlardan -toprağın çıkardığı bitkiler içinden- çıkarsın. Rabbine dua et, bize bunları çıkarsın." dediler. Rabbine dua et, bize bunları çıkarsın." dediler.

Onun üzerine Musa aleyhisselam onlara tembih yoluyla azarlamak,Onun üzerine Musa aleyhisselam onlara tembih yoluyla azarlamak, yaptıkları isteklerin doğru olmadığını belirtmek üzere; yaptıkları isteklerin doğru olmadığını belirtmek üzere;

Etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr.Etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. "Siz daha hayırlı olanı vererek, bırakarak onun yerine, daha aşağı olanını mı değiştirmek istiyorsunuz?" "Siz daha hayırlı olanı vererek, bırakarak onun yerine, daha aşağı olanını mı değiştirmek istiyorsunuz?"

Etestebdilune. "Değiştirmek mi istiyorsunuz, değiştirilmesini mi istiyorsunuz?"Etestebdilune. "Değiştirmek mi istiyorsunuz, değiştirilmesini mi istiyorsunuz?" Ellezî hüve ednâ. "Daha aşağı olanı." Bi'llezî hüve hayr. Ellezî hüve ednâ. "Daha aşağı olanı." Bi'llezî hüve hayr. "Daha hayırlı olanın mukabilinde..."Daha hayırlı olanın mukabilinde... Elinizdeki daha hayırlı iken daha aşağı olanıyla mı değiştirilmesini istiyorsunuz, talep ediyorsunuz?"Elinizdeki daha hayırlı iken daha aşağı olanıyla mı değiştirilmesini istiyorsunuz, talep ediyorsunuz?" İhbitû mısran. "O zaman bir şehre, bir beldeye inin. Buradan bir beldeye gidin."İhbitû mısran. "O zaman bir şehre, bir beldeye inin. Buradan bir beldeye gidin." Fe-inne leküm mâ seeltüm. "Çünkü orada sizin istediğiniz şey olur. Fe-inne leküm mâ seeltüm. "Çünkü orada sizin istediğiniz şey olur. Aradığınız, talep ettiğiniz şey orada mevcut olur.Aradığınız, talep ettiğiniz şey orada mevcut olur. Orada ona sahip olabilirsiniz." diye, onlara tevbih yoluyla böyle dedi. Orada ona sahip olabilirsiniz." diye, onlara tevbih yoluyla böyle dedi.

Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü. "Ve onların üzerine zilletVe duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü. "Ve onların üzerine zillet yazıldı, gönderildi ve miskinlik gönderildi." Ve bâû biğadabin mina'llâh.yazıldı, gönderildi ve miskinlik gönderildi." Ve bâû biğadabin mina'llâh. "Ve Allah'tan bir gazaba döndüler, mâruz oldular. Allah'ın gazabına uğradılar.""Ve Allah'tan bir gazaba döndüler, mâruz oldular. Allah'ın gazabına uğradılar." Zâlike biennehüm. "Bütün bu hallerin, kötü durumların,Zâlike biennehüm. "Bütün bu hallerin, kötü durumların, Allah'tan kendilerine verilen bu cezalara uğramalarının sebebi."Allah'tan kendilerine verilen bu cezalara uğramalarının sebebi." Kânû yekfürûne biâyâti'llâh) "Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine kâfir oluyorlardı."Kânû yekfürûne biâyâti'llâh) "Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine kâfir oluyorlardı." Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakk. "Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı."Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hakk. "Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı." Zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn. "Ve isyan etmiş oldukları için.Zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûn. "Ve isyan etmiş oldukları için. Ve çizgiyi, haddi aşmış olduklarından dolayı idi." Ve çizgiyi, haddi aşmış olduklarından dolayı idi."

Bu âyet-i kerîme, daha önceki haftalarda konuştuğumuz,Bu âyet-i kerîme, daha önceki haftalarda konuştuğumuz, anlattığımız konularla, âyet-i kerîmelerle ilgili.anlattığımız konularla, âyet-i kerîmelerle ilgili. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri nimetlerini hatırlatıyor. "Hani hatırlayın şu olayları" diye...Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri nimetlerini hatırlatıyor. "Hani hatırlayın şu olayları" diye... İsrailoğullarına, kendi tarihlerinden, kendi sevdikleri mazilerinden,İsrailoğullarına, kendi tarihlerinden, kendi sevdikleri mazilerinden, ecdatlarından, peygamberlerinden o devirdeki olayları hatırlatıyor: ecdatlarından, peygamberlerinden o devirdeki olayları hatırlatıyor:

"Bak bunları hatırlayın."Bak bunları hatırlayın. Mü'min kavimler imanlarına uygun hareket edince ne nimetlere nâil oluyorlar, tarihinizden görün. Mü'min kavimler imanlarına uygun hareket edince ne nimetlere nâil oluyorlar, tarihinizden görün. Eğer imanlarının gereğini yapmazlarsa ne felaketlere uğruyorlar,Eğer imanlarının gereğini yapmazlarsa ne felaketlere uğruyorlar, tarihlerinizdeki olayları göz önüne getirin, hatırlayın." diye onlara mazilerini,tarihlerinizdeki olayları göz önüne getirin, hatırlayın." diye onlara mazilerini, iyi bildikleri kitaplarında yazılı olan alimlerinin,iyi bildikleri kitaplarında yazılı olan alimlerinin, hahamlarının kendilerine anlattıkları olaylardan ibretli olanlarını hatırlatıyor. hahamlarının kendilerine anlattıkları olaylardan ibretli olanlarını hatırlatıyor.

Burada da yine öyle bir hatırlatma var.Burada da yine öyle bir hatırlatma var. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri, İsrailoğulları'nı Mısır'da Firavun'un zulmune uğramaktan kurtardı.Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri, İsrailoğulları'nı Mısır'da Firavun'un zulmune uğramaktan kurtardı. Kendi içlerinden bir peygamber çıkardı; Musa aleyhisselam... O peygamber oldu.Kendi içlerinden bir peygamber çıkardı; Musa aleyhisselam... O peygamber oldu. Mısır'dan onları Firavunun zulmünden kurtardı.Mısır'dan onları Firavunun zulmünden kurtardı. Ve bunlar o diyardan çıkıp kaçarken arkalarından Firavunun ordusu kovaladı.Ve bunlar o diyardan çıkıp kaçarken arkalarından Firavunun ordusu kovaladı. O esnada bunlar denizi geçtiler. O esnada bunlar denizi geçtiler.

Allahu Teâlâ hazretleri; "Âsan ile denize vur." deyinceAllahu Teâlâ hazretleri; "Âsan ile denize vur." deyince on iki yol açıldı, geniş, cadde-i kübrâ, bulvar gibi.on iki yol açıldı, geniş, cadde-i kübrâ, bulvar gibi. Onlar karşıya geçtiler kurtuldular; kendilerini kovalayan Firavun ve ordusu gözlerinin önünde boğuldu. Onlar karşıya geçtiler kurtuldular; kendilerini kovalayan Firavun ve ordusu gözlerinin önünde boğuldu.

Ondan sonra geçtikleri taraf susuz, gıdasız, şehirsiz, gölgesiz bir çöl.Ondan sonra geçtikleri taraf susuz, gıdasız, şehirsiz, gölgesiz bir çöl. Ama orada da Cenâb-ı Hak Musa aleyhisselam'ın duasıyla, bereketiyle onlara lütfetti.Ama orada da Cenâb-ı Hak Musa aleyhisselam'ın duasıyla, bereketiyle onlara lütfetti. Allahu Teâlâ hazretleri onları orada bulutlarla gölgelendirdi. Güneşin altında cayır cayır yakmadı.Allahu Teâlâ hazretleri onları orada bulutlarla gölgelendirdi. Güneşin altında cayır cayır yakmadı. Ve kudret helvasıyla bıldırcın eti yemelerini nasip etti. Ve kudret helvasıyla bıldırcın eti yemelerini nasip etti.

Su istediler; "Taşa vur." diye, Musa aleyhisselam'a emir buyurdu.Su istediler; "Taşa vur." diye, Musa aleyhisselam'a emir buyurdu. Musa aleyhisselam âsasıyla taşa vurunca on iki tane pınar fışkırdı. Oradan su ihtiyaçlarını karşıladılar.Musa aleyhisselam âsasıyla taşa vurunca on iki tane pınar fışkırdı. Oradan su ihtiyaçlarını karşıladılar. Bunlar türlü türlü nimetler ve Allah'ın âyetleri. Bunlar türlü türlü nimetler ve Allah'ın âyetleri.

Bir taraftan mukaddes kitapların cümlelerine "âyet" deniliyor, bir taraftan da "İnansınlar." diyeBir taraftan mukaddes kitapların cümlelerine "âyet" deniliyor, bir taraftan da "İnansınlar." diye insanlara gösterilen olağanüstü lütuflara, mucizelere de "âyet" deniliyor. insanlara gösterilen olağanüstü lütuflara, mucizelere de "âyet" deniliyor.

Bütün bunları gördüler. Gözlerinin önünde cereyan etti.Bütün bunları gördüler. Gözlerinin önünde cereyan etti. Ama yine de içlerindeki kötü duygulular, bazı edepsizlikler ettiler. Burada o anlatılıyor. Ama yine de içlerindeki kötü duygulular, bazı edepsizlikler ettiler. Burada o anlatılıyor.

"Hani ne demiştiniz? Sizin ecdadınızdan, sizin mensup olduğunuz inançtan,"Hani ne demiştiniz? Sizin ecdadınızdan, sizin mensup olduğunuz inançtan, Musa aleyhisselam'a bağlı insanlar arasından birileri ne demişti?Musa aleyhisselam'a bağlı insanlar arasından birileri ne demişti? Hatırlayın tarihinizi! 'Biz bir yemeğe sabredemeyiz artık, bıktık.'" Bu bir yemek neydi? Hatırlayın tarihinizi! 'Biz bir yemeğe sabredemeyiz artık, bıktık.'"

Bu bir yemek neydi?

Yeknesak, batı dillerinde "monoton" dedikleri. Her gün sabah akşam bıldırcın eti, kudret helvası.Yeknesak, batı dillerinde "monoton" dedikleri. Her gün sabah akşam bıldırcın eti, kudret helvası. Bıkmışlar artık. Len nasbire. "Sabredemeyeceğiz buna!Bıkmışlar artık.

Len nasbire. "Sabredemeyeceğiz buna!
Aynı cins yemek yemeye sabredemeyeceğiz. -Aynı cins yemek yemeye sabredemeyeceğiz. - Rabbine dua et de; bize, şu şu şu nimetleri yerden bitirsin.-" Rabbine dua et de; bize, şu şu şu nimetleri yerden bitirsin.-"

Bir taraftan biliyorlar, Cenâb-ı Mevlâ'nın neler verdiğini görüyorlar. "Bitirsin." diye neler istediler? Bir taraftan biliyorlar, Cenâb-ı Mevlâ'nın neler verdiğini görüyorlar.

"Bitirsin." diye neler istediler?

Mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin bitirdiği sebzelerden, mahsullerden." Neyi istediler? Mimmâ tünbitü'l-ard. "Yerin bitirdiği sebzelerden, mahsullerden."

Neyi istediler?

Min baklihâ. Bakl, "yeşillik" demek. "Sebze" dediğimiz.Min baklihâ. Bakl, "yeşillik" demek. "Sebze" dediğimiz. Sebze de Farsça yine "yeşillik" mânasına geliyor. Her çeşit sebzeye bakl deniliyor. Sebze de Farsça yine "yeşillik" mânasına geliyor. Her çeşit sebzeye bakl deniliyor.

Min baklihâ. Ha zamiri arza gidiyor. "Arzın yeşilliklerinden." İstedikleri türleri sayıyorlar: Min baklihâ. Ha zamiri arza gidiyor. "Arzın yeşilliklerinden."

İstedikleri türleri sayıyorlar:

Ve kıssâihâ. Kaf ve peltek se ile, elif-i memdûde ile, elif arkasından hemze ile.Ve kıssâihâ. Kaf ve peltek se ile, elif-i memdûde ile, elif arkasından hemze ile. Kıssa, bizim "acur" dediğimiz "salatalık veya kabak." Kıssa, bizim "acur" dediğimiz "salatalık veya kabak." Aynı familyadan, aileden, belki ona benzer,Aynı familyadan, aileden, belki ona benzer, belki bizim bildiğimizden biraz farklı kabak gibi şeyler istediler. belki bizim bildiğimizden biraz farklı kabak gibi şeyler istediler.

Ve fûmihâ. Fûmihâ, yerin fum'undan, bazı rivayetlerde bazı alimlerin rivayetlerindeVe fûmihâ. Fûmihâ, yerin fum'undan, bazı rivayetlerde bazı alimlerin rivayetlerinde fum buradaki f peltek s ile değişebilen bir telaffuzdur. Sum'uhâ, sum da "sarımsak" demek.fum buradaki f peltek s ile değişebilen bir telaffuzdur. Sum'uhâ, sum da "sarımsak" demek. Buradaki sûmiha, "yerin sarımsağından" istiyorlar. Buradaki sûmiha, "yerin sarımsağından" istiyorlar.

Bazı alimler de demişler ki; "Bu ben-i Hâşim lügatında, Arabistan'ın bazı yerlerinde fum,Bazı alimler de demişler ki; "Bu ben-i Hâşim lügatında, Arabistan'ın bazı yerlerinde fum, 'buğday' mânasında kullanılır. "Ekmek yapılan buğday" demektir.'buğday' mânasında kullanılır. "Ekmek yapılan buğday" demektir. "Ekmek" istiyorlar demek ki "buğdayından" demiş oluyorlar. "Ekmek" istiyorlar demek ki "buğdayından" demiş oluyorlar. Ya da sarımsak da zaman zaman isteniyor, şifalı bir ot. "Sarımsağından." Ya da sarımsak da zaman zaman isteniyor, şifalı bir ot. "Sarımsağından."

Ve adesihâ. Ades, "mercimek" demek. Ve adesihâ. Ades, "mercimek" demek. Büyütece adese diyorlar biliyorsunuz, yuvarlak olduğu için.Büyütece adese diyorlar biliyorsunuz, yuvarlak olduğu için. "Mercimek istiyorlar." Ve besalihâ, "soğan" demek. "Mercimek istiyorlar."

Ve besalihâ, "soğan" demek.

"Rabbine dua et de Allah yerden, toprağın bitirdiği bu sebzelerden;"Rabbine dua et de Allah yerden, toprağın bitirdiği bu sebzelerden; kabaktan, salatalığından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.kabaktan, salatalığından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın. Biz bunları yemek istiyoruz." dediler. Biz bunları yemek istiyoruz." dediler.

Tabi olağanüstü bir devre geçiriyorlar, Allahu Teâlâ hazretleri koruyor,Tabi olağanüstü bir devre geçiriyorlar, Allahu Teâlâ hazretleri koruyor, yardımcı oluyor ama sabretmeleri lazım. Mü'minin edep sahibi olması lazım, sabretmesi lazım.yardımcı oluyor ama sabretmeleri lazım. Mü'minin edep sahibi olması lazım, sabretmesi lazım. Bunlar hayatlarının kurtulmasından, düşmanlarının gözlerinin önünde helâk olmasından sonraBunlar hayatlarının kurtulmasından, düşmanlarının gözlerinin önünde helâk olmasından sonra edeplerini takınıp sabretmeleri gerekirken bu sefer; "Buna tahammül edemeyiz." demeye başladılar. edeplerini takınıp sabretmeleri gerekirken bu sefer; "Buna tahammül edemeyiz." demeye başladılar.

Halbuki tahammül edemedikleri şey, insanın beslenmesi için yeterli,Halbuki tahammül edemedikleri şey, insanın beslenmesi için yeterli, her türlü besleyici malzemeyi ihtiva eden bıldırcın eti. Gayet güzel, kıymetli.her türlü besleyici malzemeyi ihtiva eden bıldırcın eti. Gayet güzel, kıymetli. Öteki soğan, sarımsak onun yanında daha aşağı. Onların böyle sabırsızlık göstermeleri dolayısıyla... Öteki soğan, sarımsak onun yanında daha aşağı. Onların böyle sabırsızlık göstermeleri dolayısıyla...

Bir de söyleyiş tarzı ilginç! "Rabbimiz'e dua et" dememişler.Bir de söyleyiş tarzı ilginç! "Rabbimiz'e dua et" dememişler. Fe'd'ulenâ rabbeke. "Bizim için sen Rabbine dua et." demişler. Fe'd'ulenâ rabbeke. "Bizim için sen Rabbine dua et." demişler.

Musa aleyhisselam'ın Rabbi de onların Rabbi değil mi?Musa aleyhisselam'ın Rabbi de onların Rabbi değil mi? "Rabbimize dua ediver; affetsin, bağışlasın." tarzında söylemeyip de kendilerini geri çekip; "Rabbimize dua ediver; affetsin, bağışlasın." tarzında söylemeyip de kendilerini geri çekip;

"Sen Rabbine dua et!" diye söylemeleri de tatsız bir zihniyetin ifadesi oluyor. "Sen Rabbine dua et!" diye söylemeleri de tatsız bir zihniyetin ifadesi oluyor.

Bütün bu istedikleri şeyler; salatalık, kabak, sarımsak, soğan, sebzeler, mercimek,Bütün bu istedikleri şeyler; salatalık, kabak, sarımsak, soğan, sebzeler, mercimek, eski hayatlarını özlediklerini gösteriyor. Mısır'daki yaşantılarında vardı. eski hayatlarını özlediklerini gösteriyor. Mısır'daki yaşantılarında vardı. Oranın toprağı bu gibi şeyleri bitiriyordu. Ama orada da hürriyet yoktu.Oranın toprağı bu gibi şeyleri bitiriyordu. Ama orada da hürriyet yoktu. Zulüm vardı, ölüm vardı.Zulüm vardı, ölüm vardı. Allah'ın onları kurtardığına şükretmeleri gerekirken sabırsızlık göstermeleriAllah'ın onları kurtardığına şükretmeleri gerekirken sabırsızlık göstermeleri doğru bir hareket olmadığından Musa aleyhisselam dedi ki; doğru bir hareket olmadığından Musa aleyhisselam dedi ki;

Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. Kâle etestebdilûne'llezî hüve ednâ bi'llezî hüve hayr. "Hayırlı olanı terk ederek, Allah'tan daha aşağı olanı değiştirmesini mi istiyorsunuz?" "Hayırlı olanı terk ederek, Allah'tan daha aşağı olanı değiştirmesini mi istiyorsunuz?"

Diyelim ki bu sefer bunları verse soğan, sarımsak, sebze, kabak, salatalık verse... Diyelim ki bu sefer bunları verse soğan, sarımsak, sebze, kabak, salatalık verse...

Türkçede de; "Bu iş kabak tadı verdi artık." diye bir söz vardır.Türkçede de; "Bu iş kabak tadı verdi artık." diye bir söz vardır. İnsanın sabrı olmayınca ondan da bıkar. Aynı cins yemek.İnsanın sabrı olmayınca ondan da bıkar. Aynı cins yemek. Bu menn ve selvâ, bıldırcın eti ve kudret helvası. Burada saydıkları dört çeşit; insan ondan da bıkar. Bu menn ve selvâ, bıldırcın eti ve kudret helvası. Burada saydıkları dört çeşit; insan ondan da bıkar.

İnsanoğlu çeşit ister. Bir zaman gelir acı ister, acı biber arar. Bir zaman gelir tuzlu ister.İnsanoğlu çeşit ister. Bir zaman gelir acı ister, acı biber arar. Bir zaman gelir tuzlu ister. Bir zaman gelir canı ekşi ister; limon ister, erik ister.Bir zaman gelir canı ekşi ister; limon ister, erik ister. İnsanoğlunun nefsinin, arzularının, isteklerinin sonu yoktur.İnsanoğlunun nefsinin, arzularının, isteklerinin sonu yoktur. Halbuki onların hepsini istediği anda da bulmak kolay.Halbuki onların hepsini istediği anda da bulmak kolay. Cenâb-ı Hak dilerse verir ama herkesin her zaman her istediği olmaz. Cenâb-ı Hak dilerse verir ama herkesin her zaman her istediği olmaz.

Hatta biz düşünelim ki kendi çocuğumuzu bile terbiye ederken her şeyi istediği zaman kaşlarımızı çatarız. Hatta biz düşünelim ki kendi çocuğumuzu bile terbiye ederken her şeyi istediği zaman kaşlarımızı çatarız.

"Hem simit istiyorsun, hem şeker istiyorsun, hem kağıt helva istiyorsun,"Hem simit istiyorsun, hem şeker istiyorsun, hem kağıt helva istiyorsun, hem arkasından bütün satıcıların yanından geçerken ne satıyorlarsa hepsini istiyorsun.hem arkasından bütün satıcıların yanından geçerken ne satıyorlarsa hepsini istiyorsun. Vitrinlerde gördüğün her oyuncağı istiyorsun. Evde var.Vitrinlerde gördüğün her oyuncağı istiyorsun. Evde var. O oyuncaklarla oyna, hepsini alma." deriz. Aşırı istekler hoş karşılanmaz. O oyuncaklarla oyna, hepsini alma." deriz.

Aşırı istekler hoş karşılanmaz.
İnsanoğlunun nefsine hakim olması lazım.İnsanoğlunun nefsine hakim olması lazım. Çünkü nefsinin her arzu ettiğini verirse nefis şımarır ve o şımarıklığı da onu kötü noktaya götürür. Çünkü nefsinin her arzu ettiğini verirse nefis şımarır ve o şımarıklığı da onu kötü noktaya götürür.

Onun için İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh; Onun için İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh;

"Çocuklarınızı terbiye ederken, zengin de olsanız ara sıra çocuklarınıza kuru ekmek veriniz"Çocuklarınızı terbiye ederken, zengin de olsanız ara sıra çocuklarınıza kuru ekmek veriniz veya biraz aç bırakınız da o halleri öğrensinler, yemeğin kıymetini bilsinler." veya biraz aç bırakınız da o halleri öğrensinler, yemeğin kıymetini bilsinler."

Yorulan insan yatağın kıymetini bilir ama hep yatakta yatan insan da; Yorulan insan yatağın kıymetini bilir ama hep yatakta yatan insan da;

"Of, belim ağrıdı, butlarım acıdı, sırtıma ağrı girdi, kalksam biraz gezsem." der. "Of, belim ağrıdı, butlarım acıdı, sırtıma ağrı girdi, kalksam biraz gezsem." der.

Yorulan insan yatmak ister, çok yatan da yatmaktan yorulur. Yorulan insan yatmak ister, çok yatan da yatmaktan yorulur.

Onun için o kadar badireden geçtikten sonra; Onun için o kadar badireden geçtikten sonra;

"Çok şükür yâ Rabbi, canımızı, hayatımızı kurtardın!" demeyip"Çok şükür yâ Rabbi, canımızı, hayatımızı kurtardın!" demeyip bir de yeni istekler ileri sürüp bir de sabırsız olduklarını, bir de yeni istekler ileri sürüp bir de sabırsız olduklarını, istikbale doğru sabredemeyeceklerini,tahammül edemeyeceklerini söylüyorlar. istikbale doğru sabredemeyeceklerini,tahammül edemeyeceklerini söylüyorlar.

Halbuki din, özellikle iyi kulluk sabırla yürür. Dinin yarısı da sabırdır.Halbuki din, özellikle iyi kulluk sabırla yürür. Dinin yarısı da sabırdır. Büyük ölçüde sabır duygusuyla insanın dindarlığı sürer, Allah'ın rızası öyle kazanılır. Büyük ölçüde sabır duygusuyla insanın dindarlığı sürer, Allah'ın rızası öyle kazanılır. Yarısı da şükürdür. Bir de verilen nimetlerin kıymetini bilince Allah sever. Yarısı da şükürdür. Bir de verilen nimetlerin kıymetini bilince Allah sever.

"Yâ Rabbi, şu kardeşime vermediğin bunca nimeti bana vermişsin, ona da ver yâ Rabbi!"Yâ Rabbi, şu kardeşime vermediğin bunca nimeti bana vermişsin, ona da ver yâ Rabbi! Ama bana verdiklerine de çok şükürler olsun." demek güzel. Ama bana verdiklerine de çok şükürler olsun." demek güzel.

Teşekkür edince, şükran duygusunu hatırlayınca,Teşekkür edince, şükran duygusunu hatırlayınca, Rabbinin kendisine verdiği nimetleri bilince Allah nimeti arttırır.Rabbinin kendisine verdiği nimetleri bilince Allah nimeti arttırır. Nimetin kadrini bilmeyen küfrân-ı nimette bulunanın elinden de mevcut nimeti çeker, alır. Nimetin kadrini bilmeyen küfrân-ı nimette bulunanın elinden de mevcut nimeti çeker, alır.

"Sen bunun kıymetini bilmedin, alayım da gör!" diye, Cenâb-ı hak terbiye eder. "Sen bunun kıymetini bilmedin, alayım da gör!" diye, Cenâb-ı hak terbiye eder.

Onun için mü'minin ne yapması lazım? Onun için mü'minin ne yapması lazım?

Nimete şükretmesi lazım, Allah'a şükran duygularıyla dolu olması lazım.Nimete şükretmesi lazım, Allah'a şükran duygularıyla dolu olması lazım. Başına bir şeyler geldiği zaman da sabretmesi lazım. Sabır da sevap şükür de sevap.Başına bir şeyler geldiği zaman da sabretmesi lazım. Sabır da sevap şükür de sevap. Sabırsızlık da fena şükürsüzlük de fena. Sabırsızlık da fena şükürsüzlük de fena.

Burada anlaşılıyor ki; len nasbire, "Sabretmeyeceğiz." diyorlar,Burada anlaşılıyor ki; len nasbire, "Sabretmeyeceğiz." diyorlar, sabırsızlık gösteriyorlar, fena bir iş yapıyorlar.sabırsızlık gösteriyorlar, fena bir iş yapıyorlar. Ondan sonra da Allah'ın verdiği nimete şükretmeyip başka nimet istemek...Ondan sonra da Allah'ın verdiği nimete şükretmeyip başka nimet istemek... Var ya işte, aç değilsin, açıkta değilsin. Var ya işte, aç değilsin, açıkta değilsin.

Bugün dünyada yirminci yüzyılda yaşadığımız halde nice aç millet var. Aç.Bugün dünyada yirminci yüzyılda yaşadığımız halde nice aç millet var. Aç. Yağmur yağmıyor, susuz, kurak, kuraklıktan bitkiler bitmiyor,Yağmur yağmıyor, susuz, kurak, kuraklıktan bitkiler bitmiyor, hayvanlar ölüyor, çocuklar hasta oluyor. hayvanlar ölüyor, çocuklar hasta oluyor. Hem verilen nimete şükretmek lazım hem de olmayana da mahrumiyet olduğu zaman da sabretmek lazım. Hem verilen nimete şükretmek lazım hem de olmayana da mahrumiyet olduğu zaman da sabretmek lazım.

Ondan dolayı Musa aleyhisselam onları azarladı. Sonra Cenâb-ı Hak aceleciliği sevmiyor.Ondan dolayı Musa aleyhisselam onları azarladı.

Sonra Cenâb-ı Hak aceleciliği sevmiyor.
"Acele şeytandandır." diyor. dua ettiğiniz zaman sabretmek Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi: "Acele şeytandandır." diyor. dua ettiğiniz zaman sabretmek Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi:

"Dua ettim, dua ettim de hani Allah dualara icabet edermiş, bak benim istediğim olmadı!" "Dua ettim, dua ettim de hani Allah dualara icabet edermiş, bak benim istediğim olmadı!"

Sabret; kabulünün bir hikmeti, bir zamanı vardır. Cenâb-ı Hak zamanı gelince verecek.Sabret; kabulünün bir hikmeti, bir zamanı vardır. Cenâb-ı Hak zamanı gelince verecek. Sen niye böyle acele ediyorsun? Sonra Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Sen niye böyle acele ediyorsun?

Sonra Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Rızkınızın helalden gelmesine dikkat ediniz. Helalden rızk isteyiniz."Rızkınızın helalden gelmesine dikkat ediniz. Helalden rızk isteyiniz. 'Rızk gecikti.' diye düşünerek harama sapmayınız." 'Rızk gecikti.' diye düşünerek harama sapmayınız."

"Gecikti bak, gelmiyor, vermiyor." diye insan çalma, çırpma tarafına sapmamalı."Gecikti bak, gelmiyor, vermiyor." diye insan çalma, çırpma tarafına sapmamalı. Hâsılı sabretmeli. Bazen insanın verilenle iktifa etmesi gerekir. O haller de geçer.Hâsılı sabretmeli. Bazen insanın verilenle iktifa etmesi gerekir. O haller de geçer. Bir zaman gelir, öteki güzel hallere de erişir. Mısır'dayken belki bıldırcın etini hiç bulamıyorlardı: Bir zaman gelir, öteki güzel hallere de erişir.

Mısır'dayken belki bıldırcın etini hiç bulamıyorlardı:

"Elinizdeki güzel nimetleri vererek, onların karşılığında böyle daha aşağı olan şeyleri mi istiyorsunuz,"Elinizdeki güzel nimetleri vererek, onların karşılığında böyle daha aşağı olan şeyleri mi istiyorsunuz, onlarla mı değiştirmek istiyorsunuz?" diye azarladı. Ve herhalde tehdit yollu dedi ki; Öyleyse; onlarla mı değiştirmek istiyorsunuz?" diye azarladı. Ve herhalde tehdit yollu dedi ki;

Öyleyse;

İhbitû mısran. Mısran, mısr kelimesi Arapçada özel isim de olur, cins isim de olur.İhbitû mısran. Mısran, mısr kelimesi Arapçada özel isim de olur, cins isim de olur. Özel isim olduğu zaman mısr gayrı munsarif olur. Sonuna elif almaz.Özel isim olduğu zaman mısr gayrı munsarif olur. Sonuna elif almaz. O zaman şu bizim İcp dediğimiz; "Akdeniz'in güneyinde, ortasından Nil'in aktığı,O zaman şu bizim İcp dediğimiz; "Akdeniz'in güneyinde, ortasından Nil'in aktığı, bir kenarında Kızıl Deniz'in yer aldığı ülke" demek. Mısr o zaman gayrı munsarif olur. bir kenarında Kızıl Deniz'in yer aldığı ülke" demek. Mısr o zaman gayrı munsarif olur.

Üdhulû misra inşâallâhü âminîn. Üdhulû misra inşâallâhü âminîn.

Yusuf aleyhisselam'ın babasına ve kardeşlerine söylediği cümlede o mânasıyla geçiyor. Yusuf aleyhisselam'ın babasına ve kardeşlerine söylediği cümlede o mânasıyla geçiyor.

Eğer cins isim ise mısran, tenvin almış. Burada cümlenin yerine göre üstün tenvin'i almış.Eğer cins isim ise mısran, tenvin almış. Burada cümlenin yerine göre üstün tenvin'i almış. O zaman "herhangi bir şehir, herhangi bir belde" demek olabilir. Bunun çoğulu emsar gelir. Mısr, emsar. O zaman "herhangi bir şehir, herhangi bir belde" demek olabilir. Bunun çoğulu emsar gelir. Mısr, emsar.

Ne demek? "Ülke, belde, beldeler, ülkeler" demek. Ne demek?

"Ülke, belde, beldeler, ülkeler" demek.

İhbitû mısran. "O zaman bir beldeye gidin!" "Madem öyle, istediğiniz hepsi var." mânasına.İhbitû mısran. "O zaman bir beldeye gidin!" "Madem öyle, istediğiniz hepsi var." mânasına. "Bir kasabaya, bir beldeye gidin bakalım!" Fe inne leküm mâ seeltüm."Bir kasabaya, bir beldeye gidin bakalım!"

Fe inne leküm mâ seeltüm.
"O vakit, istediğiniz şeyler sizin olur. Orada vardır. Bir şehre gidin." dedi."O vakit, istediğiniz şeyler sizin olur. Orada vardır. Bir şehre gidin." dedi. Bu; "Herhangi bir beldeye gidin." demek olabilir. Halbuki o zaman beldeler, düşmanların elindeydi.Bu; "Herhangi bir beldeye gidin." demek olabilir. Halbuki o zaman beldeler, düşmanların elindeydi. "Zaten oralarda idiniz. Düşmanlardan kaçıp da bu çöle gelmediniz mi?" demek de olabilir. "Zaten oralarda idiniz. Düşmanlardan kaçıp da bu çöle gelmediniz mi?" demek de olabilir.

Bir de mısr kelimesi tenvinli olmasına rağmen alimler arasında bu görüş de var.Bir de mısr kelimesi tenvinli olmasına rağmen alimler arasında bu görüş de var. İcp mânasına, "o mâruf belde" mânasına gelme ihtimali var.İcp mânasına, "o mâruf belde" mânasına gelme ihtimali var. O zaman da "Hadi bakalım, madem bu kadar şeyleri istiyorsanız O zaman da "Hadi bakalım, madem bu kadar şeyleri istiyorsanız o kadar istiyorsanız o işkence çektiğiniz, ölümü tattığınız Mısır'a geri dönün." mânasına gelebilir. o kadar istiyorsanız o işkence çektiğiniz, ölümü tattığınız Mısır'a geri dönün." mânasına gelebilir.

Her ikisinde de bir azarlama var. Sabırsızlıklarından dolayı Musa aleyhisselam hoşnut olmamış. Her ikisinde de bir azarlama var. Sabırsızlıklarından dolayı Musa aleyhisselam hoşnut olmamış.

Ondan sonra; Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü.Ondan sonra;

Ve duribet aleyhimü'z-zilletü ve'l-meskenetü.
"Bu tavırlarından dolayı zillet ve meskenet onların üzerlerine yapıştırıldı, kuruldu, vuruldu." deniliyor. "Bu tavırlarından dolayı zillet ve meskenet onların üzerlerine yapıştırıldı, kuruldu, vuruldu." deniliyor.

Zillet ve meskenet damgası onların üstüne basıldı. Hakarete mâruz bir duruma düştüler.Zillet ve meskenet damgası onların üstüne basıldı. Hakarete mâruz bir duruma düştüler. Başka milletlerin idaresi altında onlara ağır cizye, vergi verme durumuna düştüler,Başka milletlerin idaresi altında onlara ağır cizye, vergi verme durumuna düştüler, -bir rivayete göre- fakr u zarurete düştüler. -bir rivayete göre- fakr u zarurete düştüler. Çünkü nimetin kadri bilinmeyince elden alınıyor, ilâhî kâide böyle. Kadri bilinmeyen nimet alınır.Çünkü nimetin kadri bilinmeyince elden alınıyor, ilâhî kâide böyle. Kadri bilinmeyen nimet alınır. O zaman fakr u zarurete düştüler. O zaman fakr u zarurete düştüler.

Ve bâû biğadabin mina'llâhi. Bâe, bi harf-i ceri ile "bir şeye dönüp varmak" mânasına geliyor. Ve bâû biğadabin mina'llâhi. Bâe, bi harf-i ceri ile "bir şeye dönüp varmak" mânasına geliyor. "Allah'tan bir gazaba avdet ettiler. İyi halden bu hâle mâruz kaldılar."Allah'tan bir gazaba avdet ettiler. İyi halden bu hâle mâruz kaldılar. Allah'ın gazabına muhatap hâle geldiler, müstahak oldular.Allah'ın gazabına muhatap hâle geldiler, müstahak oldular. Şevketleri, devletleri gitti, toplumları perişan oldu." Şevketleri, devletleri gitti, toplumları perişan oldu."

Ondan sonra Fâtiha sûresinde hani "Yahudilerden bahsediliyor." diyor peygamber Efendimiz. Ondan sonra Fâtiha sûresinde hani "Yahudilerden bahsediliyor." diyor peygamber Efendimiz.

Mağdûbi aleyhim. "Kendilerine gazap edilen" Mağdûbi aleyhim. "Kendilerine gazap edilen"

Edepsizliklerinden, sabırsızlıklarından dolayı Allah'ın gazap ettiği insanlar hâline geldiler. Edepsizliklerinden, sabırsızlıklarından dolayı Allah'ın gazap ettiği insanlar hâline geldiler.

Bu nedendi? Zâlike bi ennehüm. "Çünkü onlar." Kânû yekfürûne biâyâti'llâh.Bu nedendi?

Zâlike bi ennehüm. "Çünkü onlar." Kânû yekfürûne biâyâti'llâh.
"Allah'ın bu kadar açık seçik âyetlerine rağmen imana, insafa gelmiyorlar,"Allah'ın bu kadar açık seçik âyetlerine rağmen imana, insafa gelmiyorlar, bu âyetleri görmüyorlar, bu âyetlere karşı kâfir oluyorlar, yine kâfirlik ediyorlardı." bu âyetleri görmüyorlar, bu âyetlere karşı kâfir oluyorlar, yine kâfirlik ediyorlardı."

Şöyle bir teslim olup iyi bir mü'minlik göstermiyorlardı.Şöyle bir teslim olup iyi bir mü'minlik göstermiyorlardı. Allah'ın gerek kevni âyet denilen mucizeleri, olağanüstü iltifatları, ikramları, Allah'ın gerek kevni âyet denilen mucizeleri, olağanüstü iltifatları, ikramları, olayları karşısında insaf etmeleri gerekirken;olayları karşısında insaf etmeleri gerekirken; ya da Tevrat'ta Musa aleyhisselam'a indirilen âyetlerde onların ibret alacaklarıya da Tevrat'ta Musa aleyhisselam'a indirilen âyetlerde onların ibret alacakları nice nice hükümler varken ibret almadıklarındandı." diye izah ediyor Cenâb-ı Hak. nice nice hükümler varken ibret almadıklarındandı." diye izah ediyor Cenâb-ı Hak. Gazaba uğramaları bunları yapmadıklarındandı. Tabi bütün bunlar birer ibrettir. Gazaba uğramaları bunları yapmadıklarındandı. Tabi bütün bunlar birer ibrettir.

Allah'ın ayetlerine inanmayanlar, her zaman, her yerde Allah'ın gazabına uğrar.Allah'ın ayetlerine inanmayanlar, her zaman, her yerde Allah'ın gazabına uğrar. Her millet de uğrar. O halde Allah'ın âyetlerini ibret gözüyle incelemek, Her millet de uğrar. O halde Allah'ın âyetlerini ibret gözüyle incelemek, ibret almak ona göre hareketini Cenâb-ı Hakk'ın razı olacağı şekle döndürmek lazım.ibret almak ona göre hareketini Cenâb-ı Hakk'ın razı olacağı şekle döndürmek lazım. O devrin âyetleri anlamaz, insafa gelmez insanları daha başka şeyler de yapmışlar. O devrin âyetleri anlamaz, insafa gelmez insanları daha başka şeyler de yapmışlar.

Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak. "Haksız yere peygamberleri öldürmüşlerdi, öldürüyorlardı" Ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak. "Haksız yere peygamberleri öldürmüşlerdi, öldürüyorlardı"

Neden bu hal başlarına geldi, niye bu gazab-ı ilâhîye uğradılar, zillet ve meskenete duçar oldular? Neden bu hal başlarına geldi, niye bu gazab-ı ilâhîye uğradılar, zillet ve meskenete duçar oldular?

Çünkü peygamberlerini haksız yere öldürüyorlardı.Çünkü peygamberlerini haksız yere öldürüyorlardı. Öldürdükleri peygamberlerin bazılarının isimlerinin bileceksiniz.Öldürdükleri peygamberlerin bazılarının isimlerinin bileceksiniz. Mesela Zekeriya aleyhisselam'ı öldürmüşler, Yahya aleyhisselam'ı öldürmüşler, şehit ettiler.Mesela Zekeriya aleyhisselam'ı öldürmüşler, Yahya aleyhisselam'ı öldürmüşler, şehit ettiler. Şa'ya isimli peygamberi öldürmüşler. Şa'ya isimli peygamberi öldürmüşler.

Bir yerde okudum -hangi kitaptaysa- "Şuayb aleyhisselam'ı da öldürdüler." diyor kiBir yerde okudum -hangi kitaptaysa- "Şuayb aleyhisselam'ı da öldürdüler." diyor ki herhalde bu, Şa'ya'yı Şuayb sanmalarından olsa gerek.herhalde bu, Şa'ya'yı Şuayb sanmalarından olsa gerek. Yanlış tercemeden, yanlış görmekten kaynaklanmış olabilir. Yanlış tercemeden, yanlış görmekten kaynaklanmış olabilir.

Şuayb aleyhisselam, Musa aleyhisselam'ın zamanındaki başka bir peygamber.Şuayb aleyhisselam, Musa aleyhisselam'ın zamanındaki başka bir peygamber. Musa aleyhisselam'n Kenan iline gittiği zaman koyunları, Musa aleyhisselam'n Kenan iline gittiği zaman koyunları, sürüyü sulayıp kızlarından biriyle evlendiği bir peygamber. O değil.sürüyü sulayıp kızlarından biriyle evlendiği bir peygamber. O değil. "Şa'ya" denilmiş; onu da düzeltmiş olalım. "Şa'ya" denilmiş; onu da düzeltmiş olalım.

Zaten biğayri'l-hak, hak etmemişken Allah'ın herhangi bir kulunu öldürmek fena. Nasıl hak eder? Zaten biğayri'l-hak, hak etmemişken Allah'ın herhangi bir kulunu öldürmek fena.

Nasıl hak eder?

Başkasını öldürür. O zaman "Sen onu niye öldürdün?" diye cezalandırılır.Başkasını öldürür. O zaman "Sen onu niye öldürdün?" diye cezalandırılır. Haksız yere birini öldürmek zaten fena iken bir de peygamber öldürmek...Haksız yere birini öldürmek zaten fena iken bir de peygamber öldürmek... Allah'ın en mübarek kulunu hem de hakkı söyleyen, insanları hakikate çağıranAllah'ın en mübarek kulunu hem de hakkı söyleyen, insanları hakikate çağıran peygamberi öldürmek çok büyük bir vahşet! Çok büyük bir sapıklık! Çok büyük bir suç! Günahın en büyükleri. peygamberi öldürmek çok büyük bir vahşet! Çok büyük bir sapıklık! Çok büyük bir suç! Günahın en büyükleri.

Öldürmüşler. Ve yaktulûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak. Öldürmüşler.

Ve yaktulûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak.

Onların tarihlerinde var. Bu peygamberlerin hayatları okunursa nasıl haksızlıkla bu işi yaptıkları görülür.Onların tarihlerinde var. Bu peygamberlerin hayatları okunursa nasıl haksızlıkla bu işi yaptıkları görülür. Onları şehit etmişler. Şehit etmiş olduklarından dolayı bu sonuca uğruyorlar, bu cezaya uğruyorlar. Onları şehit etmişler. Şehit etmiş olduklarından dolayı bu sonuca uğruyorlar, bu cezaya uğruyorlar.

Zâlike bimâ asav. "Çünkü bunlar isyan ediyorlardı. İsyan ettiklerindendi." Zâlike bimâ asav. "Çünkü bunlar isyan ediyorlardı. İsyan ettiklerindendi." Ve kânû ya'tedûn. "Haddi tecavüz ediyorlardı, sınırı aşıyorlardı." Ve kânû ya'tedûn. "Haddi tecavüz ediyorlardı, sınırı aşıyorlardı."

Yapılmaması gereken işi yapıyorlardı, taşkınlık gösteriyorlardı, çizgiden öteye geçiyorlardı. Yapılmaması gereken işi yapıyorlardı, taşkınlık gösteriyorlardı, çizgiden öteye geçiyorlardı.

Cenâb-ı hak kimseye zulmetmiyor, fakat insanlar çok zulmediyorlar. İnsanların zulmü çok fazla.Cenâb-ı hak kimseye zulmetmiyor, fakat insanlar çok zulmediyorlar. İnsanların zulmü çok fazla. Şöyle bir insaf ile tarih incelenirse, günümüz incelenirse,Şöyle bir insaf ile tarih incelenirse, günümüz incelenirse, dinler tarihi, peygamberler tarihi incelenirse bu insanların çok acayip mahluklar olduğu görülüyor.dinler tarihi, peygamberler tarihi incelenirse bu insanların çok acayip mahluklar olduğu görülüyor. Çok zalim, çok gaddar, hunhar oldukları görülüyor. Çok zalim, çok gaddar, hunhar oldukları görülüyor.

Allah cümlemizi zalimlerin şerrinden korusun, zalimlere fırsat vermesin.Allah cümlemizi zalimlerin şerrinden korusun, zalimlere fırsat vermesin. Eskilerden de ibret alsınlar.Eskilerden de ibret alsınlar. Şimdiki insanlar bir daha, yine Allah'ın gazabına uğramamak, yine zillete, Şimdiki insanlar bir daha, yine Allah'ın gazabına uğramamak, yine zillete, meskenete duçar olmamak için eski milletlerin başına gelenlerdenmeskenete duçar olmamak için eski milletlerin başına gelenlerden ibret alsınlar da bu yanlışlıkları yapmasınlar. Ama nedense böyle olmuyor. ibret alsınlar da bu yanlışlıkları yapmasınlar.

Ama nedense böyle olmuyor.
Tabi biz bunları söylüyoruz da dinleyen dinliyor. Zaten iyi olan insanlar dinliyor.Tabi biz bunları söylüyoruz da dinleyen dinliyor. Zaten iyi olan insanlar dinliyor. Asıl dinlemesi gereken zalimler dinlemiyor. Böyle konular olduğu zaman dinlemiyorlar.Asıl dinlemesi gereken zalimler dinlemiyor. Böyle konular olduğu zaman dinlemiyorlar. Dinlemeyince de aynı hatalar tekrar ediliyor. Dinlemeyince de aynı hatalar tekrar ediliyor.

Hani rahmetli Mehmet Akif Ersoy bir manzumesinde diyor ki; Hani rahmetli Mehmet Akif Ersoy bir manzumesinde diyor ki;

Tarihten adam ibret alırmış, ne masal şey. Tarihten adam ibret alırmış, ne masal şey.

Tarihten ibret almak masal, hikâye. Olmaz böyle şey!Tarihten ibret almak masal, hikâye. Olmaz böyle şey! Bunca kıssa, yarım hisse mi verdi? Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Bunca kıssa, yarım hisse mi verdi?

Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar.

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar: Tarih tekerrürden ibarettir. Niye tekerrür etmiş? Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar: Tarih tekerrürden ibarettir.

Niye tekerrür etmiş?

İbret alınsaydı tekerrür etmeyecekti işte. Milletlerin yükselmesi neden oluyor?İbret alınsaydı tekerrür etmeyecekti işte.

Milletlerin yükselmesi neden oluyor?
Duraklaması neden oluyor? Çökmesi neden oluyor? Duraklaması neden oluyor? Çökmesi neden oluyor?

Ahlâk gidince, aşk, şevk, edep, ahlâk gidince çöküyor.Ahlâk gidince, aşk, şevk, edep, ahlâk gidince çöküyor. Aşk şevk olduğu zaman, birlik beraberlik olduğu zaman başarı oluyor. İşte bundan ibret alması lazım. Aşk şevk olduğu zaman, birlik beraberlik olduğu zaman başarı oluyor. İşte bundan ibret alması lazım.

Hele şimdi bizim yirminci yüzyılda çok ibret almamız lazım. Ülkemizin hâline bakın.Hele şimdi bizim yirminci yüzyılda çok ibret almamız lazım. Ülkemizin hâline bakın. Başka ülkelerin hâline, başka ülkelerin başarılarına,Başka ülkelerin hâline, başka ülkelerin başarılarına, o ülkelerdeki düzene, insan haklarına, anlayışa bakın. o ülkelerdeki düzene, insan haklarına, anlayışa bakın.

Sonra çevrenizdeki başka ülkelere, Ortadoğu ülkelerine bakın.Sonra çevrenizdeki başka ülkelere, Ortadoğu ülkelerine bakın. Çeşit çeşit milletler var; ortada hiç ibret yok. Hatalar devam edip duruyor. Çeşit çeşit milletler var; ortada hiç ibret yok. Hatalar devam edip duruyor. İyiler örnek alınmıyor. İyiler örnek alınmıyor. İyilere bakarak ötekilerin kendini düzeltmesi gerekirken maalesef böyle şeyler yapılmıyor. İyilere bakarak ötekilerin kendini düzeltmesi gerekirken maalesef böyle şeyler yapılmıyor. Allahu Teâlâ hazretleri iyilere kuvvet versin, kötüleri de şöyle kenara çeksin. İyilerin sözü hakim olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iyilere kuvvet versin, kötüleri de şöyle kenara çeksin. İyilerin sözü hakim olsun.

Hz. Ömer radıyallahu anh bir münasebetle şöyle söylemiş: Hz. Ömer radıyallahu anh bir münasebetle şöyle söylemiş:

İlallâhü eşkü da'fe'l-emin ve hıyânete'l-kavîm.İlallâhü eşkü da'fe'l-emin ve hıyânete'l-kavîm. "Güvenilir, iyi insanın, emniyetli insanın zayıf olmasından;"Güvenilir, iyi insanın, emniyetli insanın zayıf olmasından; kuvvetli insanın da hainlik etmesinden, -ne yapayım artık başka çarem yok- Allah'a sığınırım.kuvvetli insanın da hainlik etmesinden, -ne yapayım artık başka çarem yok- Allah'a sığınırım. Allah korusun, böyle bir durum olmasın." diyor. Allah korusun, böyle bir durum olmasın." diyor.

Kavim hain olursa çok fena; güvenilir insan da zayıf olursa o da bir felaket! Kavim hain olursa çok fena; güvenilir insan da zayıf olursa o da bir felaket!

Allah iyilere kuvvet versin; kötüleri de dizginlesin, frenlesin, ıslah etsin.Allah iyilere kuvvet versin; kötüleri de dizginlesin, frenlesin, ıslah etsin. Tarihten ibret alınsın, çevreden örnek alınsın. Yirminci yüzyılda insanlar insanlıklarını bilsinler,Tarihten ibret alınsın, çevreden örnek alınsın. Yirminci yüzyılda insanlar insanlıklarını bilsinler, insanca yaşasınlar, dünyayı birbirlerine zehir, cehennem etmesinler.insanca yaşasınlar, dünyayı birbirlerine zehir, cehennem etmesinler. Huzur içinde yaşarken bakın şu Balkanlar'da Huzur içinde yaşarken bakın şu Balkanlar'da "Bir arada yaşarken, aynı şehirde yaşarken komşularımız bize saldırdı." diyorlar."Bir arada yaşarken, aynı şehirde yaşarken komşularımız bize saldırdı." diyorlar. Bosna'daki kardeşlerimiz;Bosna'daki kardeşlerimiz; Kosova'da da öyle, başka yerlerde de öyle.Kosova'da da öyle, başka yerlerde de öyle. Allah ondan sonra da başlarına başka felaketler veriyor. Ama ibret almaz.Allah ondan sonra da başlarına başka felaketler veriyor. Ama ibret almaz. Onların gözleri kör, kalpleri mühürlenmiş olduğu için bunlardan ibret almıyorlar.Onların gözleri kör, kalpleri mühürlenmiş olduğu için bunlardan ibret almıyorlar. Kim bilir ne biçim yorumlarla yorumluyorlar. Kim bilir ne biçim yorumlarla yorumluyorlar.

Kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak. Kânû yekfürûne biâyâti'llâhi ve yaktülûne'n-nebiyyîne biğayri'l-hak.

Buradaki nebî kelimesini hatırlatalım. Nebee, nebe, "haber" demek.Buradaki nebî kelimesini hatırlatalım. Nebee, nebe, "haber" demek. Hatta amme sûresinin bir adı da Nebe sûresidir. Hatta amme sûresinin bir adı da Nebe sûresidir.

Amme yetesâelûn. Ani'n-nebei'l-azîm. Nebe kelimesi, "haber" kelimesi,Amme yetesâelûn. Ani'n-nebei'l-azîm. Nebe kelimesi, "haber" kelimesi, orada geçtiği için ona "Nebe sûresi" de derler. "Amme sûresi" de derler. orada geçtiği için ona "Nebe sûresi" de derler. "Amme sûresi" de derler.

Bu kökten nebî, faîl vezninde sıfat-ı müşebbehe veya faîl vezninde, mübalaga sîgası da olabiliyor.Bu kökten nebî, faîl vezninde sıfat-ı müşebbehe veya faîl vezninde, mübalaga sîgası da olabiliyor. "Haber getiren veya çok haber getiren" mânasına gelir. Tam, doğru telaffuzu nasıl olacaktır? "Haber getiren veya çok haber getiren" mânasına gelir.

Tam, doğru telaffuzu nasıl olacaktır?

Nebi' diye hemzeli olacaktır. Fakat hemze, y harfine dönüyor. "Ya kayboluyor." derler Araplar.Nebi' diye hemzeli olacaktır. Fakat hemze, y harfine dönüyor. "Ya kayboluyor." derler Araplar. Ye, nebiyyün diye şeddeleniyor. Kur'ân-ı Kerîm kıraatleri içinde Nebîün diye de kıraat var. Ye, nebiyyün diye şeddeleniyor. Kur'ân-ı Kerîm kıraatleri içinde Nebîün diye de kıraat var.

Nebî, "haber getiren" demek. Farsçası da peygamber. Peygam, "haber" demek.Nebî, "haber getiren" demek. Farsçası da peygamber. Peygam, "haber" demek. Ber de bürden masdarından gelme bir kök. Peygamber, "haber getiren" demek. Ber de bürden masdarından gelme bir kök. Peygamber, "haber getiren" demek. Nebî kelimesinin Farsçası olmuş oluyor. Türkçede yalvaç diyorlar. Nebî kelimesinin Farsçası olmuş oluyor. Türkçede yalvaç diyorlar.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, haberleri insanlara duyuruyorlar.Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, haberleri insanlara duyuruyorlar. bu mübarek kullar, salih kullar, vazifeli kullar, Allah'ın seçtiği kullar.bu mübarek kullar, salih kullar, vazifeli kullar, Allah'ın seçtiği kullar. Bu peygamberlik kesbî değil. Çalışmakla, diploma almakla elde edilecek bir şey değil. Bu peygamberlik kesbî değil. Çalışmakla, diploma almakla elde edilecek bir şey değil.

Cenâb-ı Hak peygamberlerini seçiyor.Cenâb-ı Hak peygamberlerini seçiyor. Peygamberlerin içinden de en seçkini Peygamber Efendimiz'i seçmiş.Peygamberlerin içinden de en seçkini Peygamber Efendimiz'i seçmiş. Muhtar sıfatı var, Mustafâ, Müctebâ sıfatları var. Bunlar "seçme" mânasını gösteriyor. Muhtar sıfatı var, Mustafâ, Müctebâ sıfatları var. Bunlar "seçme" mânasını gösteriyor. Bu seçkin kullar Allah'ın emirlerini meleklerden alabilip, Allah'ın vahyi ile bildirmesi ile öğrenip,Bu seçkin kullar Allah'ın emirlerini meleklerden alabilip, Allah'ın vahyi ile bildirmesi ile öğrenip, yükümlü olup, vazifeli olup, insanlara anlatıyorlar. Türkçede güzel bir söz vardır.yükümlü olup, vazifeli olup, insanlara anlatıyorlar.

Türkçede güzel bir söz vardır.
Türk örfünde, töresinde, mertliğinde; "Elçiye zeval yok." derler.Türk örfünde, töresinde, mertliğinde; "Elçiye zeval yok." derler. Elçi, karşı taraftan haberi getiriyor. Onun için elçiye bir şey yapılmaz.Elçi, karşı taraftan haberi getiriyor. Onun için elçiye bir şey yapılmaz. Eğer elçi gönderilen insanlar alçaksa uluslar arası terbiyeden mahrumsa o zaman elçiyi öldürürler. Eğer elçi gönderilen insanlar alçaksa uluslar arası terbiyeden mahrumsa o zaman elçiyi öldürürler. Halbuki elçinin bir yaptırımı yok. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Halbuki elçinin bir yaptırımı yok.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,
İslâm'a davet etmek içinİslâm'a davet etmek için Sasani imparatoruna; "Orayı biliyor, o dilden anlıyor." diye, ashaptan bir zâtı vazifeli olarak gönderdi. Sasani imparatoruna; "Orayı biliyor, o dilden anlıyor." diye, ashaptan bir zâtı vazifeli olarak gönderdi.

Onları İslâm'a davet etti, Kur'an'a davet etti. Aya, güneşe, aydınlığa, karanlığa,Onları İslâm'a davet etti, Kur'an'a davet etti. Aya, güneşe, aydınlığa, karanlığa, iyilik tanrısı, kötülük tanrısı, zulmet tanrısı, aydınlık tanrısı gibi safsatalara,iyilik tanrısı, kötülük tanrısı, zulmet tanrısı, aydınlık tanrısı gibi safsatalara, düalizme, seneviyyeye sapmamalarına ikaz için... düalizme, seneviyyeye sapmamalarına ikaz için...

Peygamber Efendimiz'in mektubunu parça parça yırttı alçak! Ve elçisini öldürdü!Peygamber Efendimiz'in mektubunu parça parça yırttı alçak! Ve elçisini öldürdü! Peygamber Efendimiz bunu Medine-i Münevvereden, Peygamber Efendimiz bunu Medine-i Münevvereden, Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle, nübüvvet nuruyla, peygamberane görüşle gördü. Allahu Teâlâ hazretlerinin bildirmesiyle, nübüvvet nuruyla, peygamberane görüşle gördü.

Dedi ki: "Elçimizi öldürdü, hain! Mektubumu parçaladı.Dedi ki:

"Elçimizi öldürdü, hain! Mektubumu parçaladı.
Mektubumu parça parça ettiği gibi Allah da onun ülkesini parça parça parçalasın.Mektubumu parça parça ettiği gibi Allah da onun ülkesini parça parça parçalasın. Saltanatını, devletini mahvetsin. Elçimi öldürdüğü gibi Allah da onu kahretsin!" diye mukabele etti. Saltanatını, devletini mahvetsin. Elçimi öldürdüğü gibi Allah da onu kahretsin!" diye mukabele etti. Suçun cezası suça uygundur. Öyle ceza almasını talep edince, verilmesini talep edince, Suçun cezası suça uygundur.

Öyle ceza almasını talep edince, verilmesini talep edince,
Cenâb-ı Hak tarafından yakın zamanda oğlu tarafından öldürtüldü.Cenâb-ı Hak tarafından yakın zamanda oğlu tarafından öldürtüldü. O peygamber Efendimiz'in elçisini öldüren kişinin hayatı sona erdi. O peygamber Efendimiz'in elçisini öldüren kişinin hayatı sona erdi. Memleketi de İslâm orduları tarafından fethedilip devleti parça parça parçalandı, saltanatı kalmadı.Memleketi de İslâm orduları tarafından fethedilip devleti parça parça parçalandı, saltanatı kalmadı. İnsanların peygamberlere saygı göstermesi lazım.İnsanların peygamberlere saygı göstermesi lazım. Doğru sözü söyleyene de saygı göstermesi lazım. Doğru sözü söyleyene de saygı göstermesi lazım. Küçük de olsa büyük de olsa, rütbeli de olsa rütbesiz de olsa, doğru söyleyene saygı göstermek lazım. Küçük de olsa büyük de olsa, rütbeli de olsa rütbesiz de olsa, doğru söyleyene saygı göstermek lazım.

Nebî kelimesinin çoğulu enbiyâ gelir. "Peygamberler" demek. Nebiyyîn diye de gelir.Nebî kelimesinin çoğulu enbiyâ gelir. "Peygamberler" demek. Nebiyyîn diye de gelir. Peygamber Efendimiz'in sıfatlarından birisi, Kur'ân-ı Kerîm'de tescil sıfatıdır kiPeygamber Efendimiz'in sıfatlarından birisi, Kur'ân-ı Kerîm'de tescil sıfatıdır ki Peygamber Efendimiz Hâtemü'n nebiyyîn'dir, peygambelerin sonuncusudur. Kur'ân-ı Kerîm'le sabit. Peygamber Efendimiz Hâtemü'n nebiyyîn'dir, peygambelerin sonuncusudur. Kur'ân-ı Kerîm'le sabit.

Burada mugalata edip safsata ileri sürmeye lüzum yok! Burada mugalata edip safsata ileri sürmeye lüzum yok!

Peygamberlerin sonuncusudur da resullerin sonuncusu değil midir? Resullerin de sonuncusudur.Peygamberlerin sonuncusudur da resullerin sonuncusu değil midir?

Resullerin de sonuncusudur.
Peygamber Efendimiz aynı zamanda Hâtemü'r rusül'dür. Ve kendisi çok açık seçik bir şekilde; Peygamber Efendimiz aynı zamanda Hâtemü'r rusül'dür.

Ve kendisi çok açık seçik bir şekilde;

Lâ nebiyye ba'dî. "Benden başka peygamber gelmeyecektir.Lâ nebiyye ba'dî.

"Benden başka peygamber gelmeyecektir.
Artık kıyamete kadar benim şeriatim hâkim olacaktır." diye buyurmuştur. Artık kıyamete kadar benim şeriatim hâkim olacaktır." diye buyurmuştur.

Onun için sonra peygamberlik davasıyla ortaya çıkanlar; "Ben Allah'tan haber alıyorum,Onun için sonra peygamberlik davasıyla ortaya çıkanlar; "Ben Allah'tan haber alıyorum, ben peygamberim." diyenlerin sözlerinin hepsi boş iddiadır, yalandır ve büyük bir suçtur. ben peygamberim." diyenlerin sözlerinin hepsi boş iddiadır, yalandır ve büyük bir suçtur.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şeriflerinde buyurmuştur ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadis-i şeriflerinde buyurmuştur ki;

"Eski peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki Deccal'in çıkacağını ümmetine bildirmesin,"Eski peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki Deccal'in çıkacağını ümmetine bildirmesin, Deccal'den müteyakkız olmalarını ikaz etmesin.Deccal'den müteyakkız olmalarını ikaz etmesin. Her peygamber; 'Aman, deccal çıkarsa gözünüzü açın! Deccalin aldatmacalarına kanmayın!Her peygamber; 'Aman, deccal çıkarsa gözünüzü açın! Deccalin aldatmacalarına kanmayın! Ben de sizi ikaz ediyorum: Deccal muhakkak çıkacaktır. Onun vasıfları şöyledir, böyledir. Ben de sizi ikaz ediyorum: Deccal muhakkak çıkacaktır. Onun vasıfları şöyledir, böyledir. Ama asıl deccal çıkmazdan önce, ümmetin içinden yalancılar çıkacaktır.Ama asıl deccal çıkmazdan önce, ümmetin içinden yalancılar çıkacaktır. Bir de deccal bozuntuları gelecektir. Otuza yakın veya daha fazla.Bir de deccal bozuntuları gelecektir. Otuza yakın veya daha fazla. Bunlardan dört tanesi de kadın olacaktır. Bunlardan dört tanesi de kadın olacaktır. Halbuki benden sonra peygamber gelmeyecek,Halbuki benden sonra peygamber gelmeyecek, bunların sözlerinin hepsi hilâf-ı hakikattir, yalandır." diye bildiriyor. bunların sözlerinin hepsi hilâf-ı hakikattir, yalandır." diye bildiriyor.

Ama milletin ne Deccal'in haberinden haberi kaldı ne de dinin aslından, esasından... Kur'an'ı okumuyorlar. Ama milletin ne Deccal'in haberinden haberi kaldı ne de dinin aslından, esasından... Kur'an'ı okumuyorlar.

Hadîs-i şerîflere sımsıkı sarılmak lazım.Hadîs-i şerîflere sımsıkı sarılmak lazım. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in en güzel tefsiri, hadîs-i şerîflerle oluşan manzaradır. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in en güzel tefsiri, hadîs-i şerîflerle oluşan manzaradır. Hadîs-i şerîfler teferruatı bildirdiği için hiç kaçamak noktası bırakmaz.Hadîs-i şerîfler teferruatı bildirdiği için hiç kaçamak noktası bırakmaz. Hiç açık kapı, delik, gedik bırakmaz. Her şeyi tam tamir eder, tam anlatır. Hiç açık kapı, delik, gedik bırakmaz. Her şeyi tam tamir eder, tam anlatır.

Onun için hadîs-i şerîf Müslümanlığı, sahabe Müslümanlığıdır. Hadîs-i şerîfi okuyan kurtulur.Onun için hadîs-i şerîf Müslümanlığı, sahabe Müslümanlığıdır. Hadîs-i şerîfi okuyan kurtulur. Hadîs-i şerîfi hiçe sayan, arkaya atan, yan bakan;Hadîs-i şerîfi hiçe sayan, arkaya atan, yan bakan; "Hadîs-i şerîf gerekmez, bana Kur'an yeter." diyen, fitnelere uğrar."Hadîs-i şerîf gerekmez, bana Kur'an yeter." diyen, fitnelere uğrar. Deccalin fitnesine de uğrar. Aldanır, yanılır, sapıtır, şaşırır. Başkasını da sapıttırır, şaşırttırır.Deccalin fitnesine de uğrar. Aldanır, yanılır, sapıtır, şaşırır. Başkasını da sapıttırır, şaşırttırır. Böyle şeylerden haberdar olmayan milletler de yanlış inançlara düşerler,Böyle şeylerden haberdar olmayan milletler de yanlış inançlara düşerler, yanlış insanların peşinden koşarlar. Şeytanın oyununa düşerler, âkıbetlerini mahvederler. yanlış insanların peşinden koşarlar. Şeytanın oyununa düşerler, âkıbetlerini mahvederler. Âhiretlerini mahvederler, âkıbetleri hüsran olup sonra cehennemde ebediyen yanarlar. Âhiretlerini mahvederler, âkıbetleri hüsran olup sonra cehennemde ebediyen yanarlar.

"Yanılmasınlar." diye, "Bu durumlara düşülmesin." diye, Peygamber Efendimiz"Yanılmasınlar." diye, "Bu durumlara düşülmesin." diye, Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde çok ikaz etmiş ama eskiden beri insanların içindeki zalimler, hadîs-i şerîflerinde çok ikaz etmiş ama eskiden beri insanların içindeki zalimler, böyle mübarek peygamberleri de öldüregelmişler.böyle mübarek peygamberleri de öldüregelmişler. Nice nice salih insanları da hâlen nice ülkelerde hapislere atıp öldüren sözde İslâm ülkeleri var.Nice nice salih insanları da hâlen nice ülkelerde hapislere atıp öldüren sözde İslâm ülkeleri var. Duyuyoruz, görüyoruz. İşte Mısır, işte komşu ülkeler, Irak vs. nice nice zulümlere şahit oluyoruz. Duyuyoruz, görüyoruz. İşte Mısır, işte komşu ülkeler, Irak vs. nice nice zulümlere şahit oluyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi zulmetmekten korusun. Kendimiz zalim olma durumuna düşmeyelim.Allahu Teâlâ hazretleri bizi zulmetmekten korusun. Kendimiz zalim olma durumuna düşmeyelim. Zulme uğramaktan da korusun. Cahillerle iş yapmaktan korusun. Zulme uğramaktan da korusun. Cahillerle iş yapmaktan korusun. Cahilane muameleye mâruz kalmaktan korusun.Cahilane muameleye mâruz kalmaktan korusun. Ayağımızın kaymasından, yanlış yollara gitmesinden korusun.Ayağımızın kaymasından, yanlış yollara gitmesinden korusun. Kendimizin dalâlete düşmemizden korusun.Kendimizin dalâlete düşmemizden korusun. Başkalarını dalâlete düşürmekten, başkaları tarafından kandırılmaktan korusun.Başkalarını dalâlete düşürmekten, başkaları tarafından kandırılmaktan korusun. Ayağımızı yere sağlam basalım. Sırat-ı müstakîmde sapa sağlam dosdoğru yürüyelim. Ayağımızı yere sağlam basalım. Sırat-ı müstakîmde sapa sağlam dosdoğru yürüyelim.

Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun yaşıyalım. Kur'ân-ı Kerîm müslümanı olalım.Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun yaşıyalım. Kur'ân-ı Kerîm müslümanı olalım. Zamane müslümanı değil, sahabe müslümanı olalım. Asr-ı saadet müslümanı olalım, ehl-i sünnet olalım.Zamane müslümanı değil, sahabe müslümanı olalım. Asr-ı saadet müslümanı olalım, ehl-i sünnet olalım. Ehl-i hadîs olalım. Hadîs-i şerîflere göre yaşayalım.Ehl-i hadîs olalım. Hadîs-i şerîflere göre yaşayalım. Hadîs-i şerîflerin bize verdiği altın gibi, cevher gibi bilgilerden istifade ederekHadîs-i şerîflerin bize verdiği altın gibi, cevher gibi bilgilerden istifade ederek münakaşaların kesin sonuçlarını bulup doğru yolda yürüyelim.münakaşaların kesin sonuçlarını bulup doğru yolda yürüyelim. Şaşıranın, şaşırtmak isteyenin gayretleri bize zarar vermesin. Şaşıranın, şaşırtmak isteyenin gayretleri bize zarar vermesin.

Cenâb-ı Hak bizi ve zürriyetimizi, kıyamete kadar bizden gelen nesilleri, sırat-ı müstakîmde yürütsün.Cenâb-ı Hak bizi ve zürriyetimizi, kıyamete kadar bizden gelen nesilleri, sırat-ı müstakîmde yürütsün. Hakkı tutan, hakkı destekleyen, dine mü'min tarzda, İslâm'a en güzel tarzda hizmet eden kullarından eylesin.Hakkı tutan, hakkı destekleyen, dine mü'min tarzda, İslâm'a en güzel tarzda hizmet eden kullarından eylesin. Kur'an'ı sevmeyi nasip etsin. Peygamber Efendimiz'i candan sevip sünnetine sımsıkı sarılıp Kur'an'ı sevmeyi nasip etsin. Peygamber Efendimiz'i candan sevip sünnetine sımsıkı sarılıp ümmetine en güzel hizmetler yapmayı nasip eylesin. Böylece cennetini cemalini nasip eylesin.ümmetine en güzel hizmetler yapmayı nasip eylesin. Böylece cennetini cemalini nasip eylesin. Rıdvan-ı Ekber'ine cümlenizi cümlemizi vâsıl eylesin. Rıdvan-ı Ekber'ine cümlenizi cümlemizi vâsıl eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2