Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

İstanbul’un Fethi ve Fatih Sultan Mehmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilka'de 1410 / 29.05.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Trabzon Seferinde Fatih’in Atından İnerek Sarp Yollardan Yürümesi, Mescid İnşa Edenler İçin Müjdeler, Fatih S. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İstanbul’un Fethi ve Fatih Sultan Mehmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilka'de 1410 / 29.05.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Trabzon Seferinde Fatih’in Atından İnerek Sarp Yollardan Yürümesi, Mescid İnşa Edenler İçin Müjdeler, Fatih S. | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetlerine garkeden, doğru yolu bilmemiz, hidayete ermemiz


Bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetlerine garkeden, doğru yolu bilmemiz, hidayete ermemiz
ve cennetine girmemiz için engin rahmetinden ve fazl u kereminden bizlereve cennetine girmemiz için engin rahmetinden ve fazl u kereminden bizlere peygamberlerin ekmel ve âzam ve efdal ve ahsen ve âlâsı,peygamberlerin ekmel ve âzam ve efdal ve ahsen ve âlâsı, Ahmed ü Mahmûd u Muhammed-i Mustafâsı'nı gönderen; o Resûl-i Ekrem'e sözlerin en yücesiAhmed ü Mahmûd u Muhammed-i Mustafâsı'nı gönderen; o Resûl-i Ekrem'e sözlerin en yücesi ve en güzeli olan Kur'ân-ı Kerîm'i indiren, bizleri ümmetlerin en büyüğü ve en şereflisi kılanve en güzeli olan Kur'ân-ı Kerîm'i indiren, bizleri ümmetlerin en büyüğü ve en şereflisi kılan Ulu Rabbımız'a sonsuz hamd ü şükr ü senâlar olsun.Ulu Rabbımız'a sonsuz hamd ü şükr ü senâlar olsun.

Allah'ın hak Peygamberi, iki cihan serveri, mü'minlerin önderi, insanlığın rehberi, âsilerin melcei,


Allah'ın hak Peygamberi, iki cihan serveri, mü'minlerin önderi, insanlığın rehberi, âsilerin melcei,
çaresizlerin eşfaı, Livâü'l-Hamd'in mâliki, Makâm-ı Mahmûd'un sahibi, başımızın tâcı,çaresizlerin eşfaı, Livâü'l-Hamd'in mâliki, Makâm-ı Mahmûd'un sahibi, başımızın tâcı, dertlerimizin ilacı, gözümüzün nûru, gönlümüzün sürûru, Cenâb-ı Hakk'ın Habîb-i edîbi, enbiyânın hâtemidertlerimizin ilacı, gözümüzün nûru, gönlümüzün sürûru, Cenâb-ı Hakk'ın Habîb-i edîbi, enbiyânın hâtemi ve resûllerin ekremine ve onun temiz âline, pak ashabına, mübarek ahfâdına ve cümle etbâınave resûllerin ekremine ve onun temiz âline, pak ashabına, mübarek ahfâdına ve cümle etbâına ve hâssaten verese-i enbiyâ, hulefâ-i rusül, ümenâ-i ümmet olan ulemâ-i âmilîn, meşâyih-ı vâsılîn,ve hâssaten verese-i enbiyâ, hulefâ-i rusül, ümenâ-i ümmet olan ulemâ-i âmilîn, meşâyih-ı vâsılîn, sâdât-ı kâmilîn ve esâtize-i mükemmilînimize, yani selâsil-i turuk-u aliyyemizin mensupları pîrlerimiz,sâdât-ı kâmilîn ve esâtize-i mükemmilînimize, yani selâsil-i turuk-u aliyyemizin mensupları pîrlerimiz, mürşidlerimiz ve onlara bağlı ariflere, halifelere,mürşidlerimiz ve onlara bağlı ariflere, halifelere, salihlere ve müridlere hadsiz hesapsız salât ü selâm olsun!..salihlere ve müridlere hadsiz hesapsız salât ü selâm olsun!..

Ebü'l-gazavâti ve'l-fütuhât,
Sâhibü'l-hayrâti ve'l-hasenât,
Sultânü'l-guzât ve'l-mücâhidîn,


Ebü'l-gazavâti ve'l-fütuhât,
Sâhibü'l-hayrâti ve'l-hasenât,
Sultânü'l-guzât ve'l-mücâhidîn,

Nâsıru'l-İslâmi ve'l-müslimîn,
Kâhirü'l-kefereti ve'l-mütemerridîn,

Nâsıru'l-İslâmi ve'l-müslimîn,
Kâhirü'l-kefereti ve'l-mütemerridîn,

Mazharu medhi'n-Nebiyyi'r-rahîmi'l-ümmî,
bi'l-hadîsi'ş-şerîfi'l-kerimi'n-nebevî,

Mazharu medhi'n-Nebiyyi'r-rahîmi'l-ümmî,
bi'l-hadîsi'ş-şerîfi'l-kerimi'n-nebevî,

Fâtihu'l-buldâni ve'l-memâliki'l-kesîra ve'l-Kostantîniyye,

Fâtihu'l-buldâni ve'l-memâliki'l-kesîra ve'l-Kostantîniyye,

Ve nâilü'l-makâmâti ve'd-derecâti'l-aliyye;
es-Sultânü'l-a'zam ve'l-hâkânü'l-muazzam,

Ve nâilü'l-makâmâti ve'd-derecâti'l-aliyye;
es-Sultânü'l-a'zam ve'l-hâkânü'l-muazzam,

el-Gâzî ve'l-mukâtil ve'l-mücâhid ve's-saîd ve'l-kâid ve'l-müsâfir ve'l-mürtahil ve'ş-şehîd,

el-Gâzî ve'l-mukâtil ve'l-mücâhid ve's-saîd ve'l-kâid ve'l-müsâfir ve'l-mürtahil ve'ş-şehîd,

Cennet-mekân, firdevs-âşiyân, âb-rûy-i saltanat-ı Osmânî,

Cennet-mekân, firdevs-âşiyân, âb-rûy-i saltanat-ı Osmânî,


es-Sultân Muhammed Hân-ı Sânî İbni Sultân Murad Hân İbni Sultân Çelebi Muhammed


es-Sultân Muhammed Hân-ı Sânî İbni Sultân Murad Hân İbni Sultân Çelebi Muhammed
-aleyhimü'l-afvü ve'l-gufrân ve'r-rahmeti ve'r-rıdvân- hazretlerinin-aleyhimü'l-afvü ve'l-gufrân ve'r-rahmeti ve'r-rıdvân- hazretlerinin ve onun mübarek ordusu mensupları şehitlerin, gazilerin ve sair din büyüklerimizin ve mevtâmızınve onun mübarek ordusu mensupları şehitlerin, gazilerin ve sair din büyüklerimizin ve mevtâmızın ve cümle mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın ruhları için; el-Fatiha!..ve cümle mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın ruhları için; el-Fatiha!..

Kimdir, bu hatırası üzerine toplandığımız Fatih Sultan Muhammed Han?..


Kimdir, bu hatırası üzerine toplandığımız Fatih Sultan Muhammed Han?..


Nice nice orduları yenen, beylikleri, devletleri, imparatorlukları yıkan, çağ kapayıp çağ açan,


Nice nice orduları yenen, beylikleri, devletleri, imparatorlukları yıkan, çağ kapayıp çağ açan,
ülkeler fetheden, tarihe nice şerefli sayfalar ekleyen zât-ı muhterem...ülkeler fetheden, tarihe nice şerefli sayfalar ekleyen zât-ı muhterem...

Bize içinde yaşadığımız şu dünyanın en güzel şehrini, iki kıtanın birbirine yanaştığı,


Bize içinde yaşadığımız şu dünyanın en güzel şehrini, iki kıtanın birbirine yanaştığı,
iki deryanın birbirine kavuştuğu tarih ve tabiat hazinesi, hasnâ ve müstesnâ, iki deryanın birbirine kavuştuğu tarih ve tabiat hazinesi, hasnâ ve müstesnâ, bîmisl ü bahâ beldeyi hediye eden; ama bizim türbesine bile doğru-düzgün,bîmisl ü bahâ beldeyi hediye eden; ama bizim türbesine bile doğru-düzgün, temiz-pâk bakamadığımız şehinşâh-ı mükerrem...temiz-pâk bakamadığımız şehinşâh-ı mükerrem...

Bir bayram hatıramı nakletmek istiyorum: Yıllar önceydi.


Bir bayram hatıramı nakletmek istiyorum: Yıllar önceydi.
Bir dinî bayramımızda "Çocuklarımı nereye götüreyim?" diye düşünürken,Bir dinî bayramımızda "Çocuklarımı nereye götüreyim?" diye düşünürken, Fatih Sultan Mehmed Han aklıma geldi. Küçüklerin ellerinden tuttum.Fatih Sultan Mehmed Han aklıma geldi. Küçüklerin ellerinden tuttum. Bu şehri bize miras, hediye ve yâdigâr bırakanBu şehri bize miras, hediye ve yâdigâr bırakan o muazzam Sultan'ın ziyaretine götürmeyi ilk vazifemiz bildim.o muazzam Sultan'ın ziyaretine götürmeyi ilk vazifemiz bildim. Fatih Camii'nin avlusuna, haziresine geldik; türbe kapalıydı.Fatih Camii'nin avlusuna, haziresine geldik; türbe kapalıydı. Camlarından içerisini göstermek istedim; camlar kapalıydı. Çevresine baktık; tozlu, topraklıydı.Camlarından içerisini göstermek istedim; camlar kapalıydı. Çevresine baktık; tozlu, topraklıydı. Saçaklarına baktık; yağmur almış, ahşapları çürümüş, sarkmıştı. Oğlum dayanamadı, dedi ki:Saçaklarına baktık; yağmur almış, ahşapları çürümüş, sarkmıştı. Oğlum dayanamadı, dedi ki:

"Baba, büyüdüğüm zaman ilk işim, Fatih Sultan Mehmed Han'ın türbesini tamir etmek olacak!"


"Baba, büyüdüğüm zaman ilk işim, Fatih Sultan Mehmed Han'ın türbesini tamir etmek olacak!"


O bize beldeler bağışlamış, biz onun türbesini korumaktan aciz;


O bize beldeler bağışlamış, biz onun türbesini korumaktan aciz;
süslemekten, ziyaretçilere açık tutmaktan gafil torunlar...süslemekten, ziyaretçilere açık tutmaktan gafil torunlar...

Bundan 537 yıl önce, yine böyle bir 29 Mayıs'ta ve ne garip tesadüf ki yine böyle bir Salı günü,


Bundan 537 yıl önce, yine böyle bir 29 Mayıs'ta ve ne garip tesadüf ki yine böyle bir Salı günü,
uzun, azimli, sabırlı ve inatçı bir muhasaranın sonunda,uzun, azimli, sabırlı ve inatçı bir muhasaranın sonunda, kat kat müstahkem surları parçalayarak, derin hendekleri aşarak; şairin dediği gibi;kat kat müstahkem surları parçalayarak, derin hendekleri aşarak; şairin dediği gibi;

"Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile" tekbir ve tehlillerle, mansur ve mesrur, şâkir


"Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile" tekbir ve tehlillerle, mansur ve mesrur, şâkir
ve muzaffer olarak bu şehre girmeye muvaffak olan o eşsiz serasker!ve muzaffer olarak bu şehre girmeye muvaffak olan o eşsiz serasker! Bembeyaz atı üzerinde, ak yüzlü, şahin bakışlı, yiğit komutanŞahin bakışlı, genç, yiğit komutan!..Bembeyaz atı üzerinde, ak yüzlü, şahin bakışlı, yiğit komutanŞahin bakışlı, genç, yiğit komutan!..

Bazı tarihçiler onu dünyanın en büyük siyasî şahsiyeti olarak ileri sürmüşler.


Bazı tarihçiler onu dünyanın en büyük siyasî şahsiyeti olarak ileri sürmüşler.
İskenderler'den, Roma imparatorlarından, Dârâlar'dan üstün tutmuşlar.İskenderler'den, Roma imparatorlarından, Dârâlar'dan üstün tutmuşlar. Osmanlı hükümdarları içinde şeksiz şüphesiz en büyük asker,Osmanlı hükümdarları içinde şeksiz şüphesiz en büyük asker, en büyük devlet ve siyaset adamı, en büyük alim ve hatta mucit... en büyük devlet ve siyaset adamı, en büyük alim ve hatta mucit... Yaptığı, başardığı ve ortaya koyduğu akıl almaz işlerle,Yaptığı, başardığı ve ortaya koyduğu akıl almaz işlerle, Osmanlılar'ın asırlarca sürecek olan refah ve saadetini hazırlamış bir müstesna şahsiyet…Osmanlılar'ın asırlarca sürecek olan refah ve saadetini hazırlamış bir müstesna şahsiyet…

Yirmiye yakın devleti ve bu arada iki imparatorluğu tarihten, coğrafyadan silmiş şahsiyet…


Yirmiye yakın devleti ve bu arada iki imparatorluğu tarihten, coğrafyadan silmiş şahsiyet…
Otuz yıldan fazla süren saltanatında zevke sefaya dalmamış, seferden sefere koşmuş bir mücahit...Otuz yıldan fazla süren saltanatında zevke sefaya dalmamış, seferden sefere koşmuş bir mücahit...

Arkadaşlarım beni Karadeniz'in müstesna güzellikte bir beldesi olan Amasra'ya götürmüştü.


Arkadaşlarım beni Karadeniz'in müstesna güzellikte bir beldesi olan Amasra'ya götürmüştü.


"Ne kadar güzel Hocam, değil mi?" dedi.


"Ne kadar güzel Hocam, değil mi?" dedi.
Götüren mühendis kardeşimiz, tepeden muhteşem manzaraya bakarken;Götüren mühendis kardeşimiz, tepeden muhteşem manzaraya bakarken;

"Evet, çok güzel!" dedim.


"Evet, çok güzel!" dedim.


"Fatih Sultan Mehmed burayı fethettikten sonra,


"Fatih Sultan Mehmed burayı fethettikten sonra,
bir nefes alımı dahi durmamış, sefere devam etmiş." dedi. bir nefes alımı dahi durmamış, sefere devam etmiş." dedi.

Güzelliklerin kendisini bağlayamadığı bir kimse.


Güzelliklerin kendisini bağlayamadığı bir kimse.
Dağları aşmak için eteklerini beline bağlayıp şahin burnundan ve sakalındanDağları aşmak için eteklerini beline bağlayıp şahin burnundan ve sakalından ter damlayıncaya kadar yaya, yokuşları tırmanan bir kişi. Bir azim timsâli...ter damlayıncaya kadar yaya, yokuşları tırmanan bir kişi. Bir azim timsâli...

Trabzon seferinde, yolları gerçekten sarp ve aşılmaz bir dağa gelmiş.


Trabzon seferinde, yolları gerçekten sarp ve aşılmaz bir dağa gelmiş.
Atla da gitmek mümkün değil; atından inip eteklerini beline sokup dağa yaya olarak tırmanmış.Atla da gitmek mümkün değil; atından inip eteklerini beline sokup dağa yaya olarak tırmanmış. Öyle yorulmuş ki alnından akan terler burunları ucundanÖyle yorulmuş ki alnından akan terler burunları ucundan ve sakallarından nisan yağmuru gibi yere dökülmüş.ve sakallarından nisan yağmuru gibi yere dökülmüş.

Fatih'in bu halini gören, kafiledeki Sâre Hatun;


Fatih'in bu halini gören, kafiledeki Sâre Hatun;


"A sultanım! Trabzon nedir ki savaş meydanlarının şehsuvârı


"A sultanım! Trabzon nedir ki savaş meydanlarının şehsuvârı
attan inerek yaya yürüsün ve yorulsun?" demiş.attan inerek yaya yürüsün ve yorulsun?" demiş.

Fatih Sultan ona şöyle derin derin bakıp;


Fatih Sultan ona şöyle derin derin bakıp;


"Bizim buralara gelişten maksadımız kale fethetmek ve servet kazanmak değildir.


"Bizim buralara gelişten maksadımız kale fethetmek ve servet kazanmak değildir.
Buraları müslümanlara açmak, vatan yapmaktır. Allah'ın rızasını ve cihadın sevabını kazanmaktır.Buraları müslümanlara açmak, vatan yapmaktır. Allah'ın rızasını ve cihadın sevabını kazanmaktır. İslam'ın kılıcı bizim elimize emanet edilmiş.İslam'ın kılıcı bizim elimize emanet edilmiş. Eğer bu zahmeti çekmez isek, bize ‘Gazi' demek yalan olur;Eğer bu zahmeti çekmez isek, bize ‘Gazi' demek yalan olur; bundan dolayı çektiğimiz sıkıntılardan, daha çoğunu da çeksek yine azdır." diye cevap vermiş.bundan dolayı çektiğimiz sıkıntılardan, daha çoğunu da çeksek yine azdır." diye cevap vermiş.

Kaleler fethetmiş, surlar yıkmış ama şehirler yapmış, iktisada büyük önem vermiş.


Kaleler fethetmiş, surlar yıkmış ama şehirler yapmış, iktisada büyük önem vermiş.
Osmanlı hazinesini görülmemiş seviyelere yükseltmiş. Büyük bayındırlık hamleleri gerçekleştirmiş.Osmanlı hazinesini görülmemiş seviyelere yükseltmiş. Büyük bayındırlık hamleleri gerçekleştirmiş. Hayatında 308 cami inşa etmiş.Hayatında 308 cami inşa etmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfi mâlumunuzdur:Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfi mâlumunuzdur: "Kim Allah rızası için bir mescid bina ederse, Allah da ona cennette bir köşk ihsan eder.""Kim Allah rızası için bir mescid bina ederse, Allah da ona cennette bir köşk ihsan eder." Ya da diğer rivayetlerde; "Emsalini ihsan eder." diye müjdelemişti.Ya da diğer rivayetlerde; "Emsalini ihsan eder." diye müjdelemişti.

Sahabeden bir zât kalktı;


Sahabeden bir zât kalktı;


"Yâ Resûlallah! Yol güzergahındaki o çardakçıklar da, o hurma direklerinden,


"Yâ Resûlallah! Yol güzergahındaki o çardakçıklar da, o hurma direklerinden,
dallarından yapılan mescidcikler de bu hükme dahil midir?" diye sordu.dallarından yapılan mescidcikler de bu hükme dahil midir?" diye sordu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

"Evet dahildir;


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

"Evet dahildir;
onların süpürülmesi, süprüntülerinin bir kenara toplanması,onların süpürülmesi, süprüntülerinin bir kenara toplanması, yani içlerinin temiz tutulması, cennetteki hûri kızlarının mehirleridir." buyurdu.yani içlerinin temiz tutulması, cennetteki hûri kızlarının mehirleridir." buyurdu.

Bir mescid için böyle olursa, 308 cami inşa etmiş bir sultanın âhiretteki mükâfâtı ne olur?


Bir mescid için böyle olursa, 308 cami inşa etmiş bir sultanın âhiretteki mükâfâtı ne olur?


Ege'yi ve Karadeniz'i bir Türk iç denizi haline sokmuş;


Ege'yi ve Karadeniz'i bir Türk iç denizi haline sokmuş;
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının rejimini kurmuş, kalelerle iki tarafını tahkim etmiş.İstanbul ve Çanakkale boğazlarının rejimini kurmuş, kalelerle iki tarafını tahkim etmiş. Şimdi o boğazlardan can düşmanımız, tarihî düşmanımız,Şimdi o boğazlardan can düşmanımız, tarihî düşmanımız, düşman gemilerinin geçmesine bile dur diyecek gücümüz yok.düşman gemilerinin geçmesine bile dur diyecek gücümüz yok. Çanakkale'deki kalesinin kitabesini, inkılabın ve örfî idarenin günlerinde,Çanakkale'deki kalesinin kitabesini, inkılabın ve örfî idarenin günlerinde, oraya bakan bir yüzbaşı, "eski yazıdır" diye demir tarakla tarattırmış, yok etmiş.oraya bakan bir yüzbaşı, "eski yazıdır" diye demir tarakla tarattırmış, yok etmiş.

Çok geri seviyede iken aldığı Türk donanmasını, denizciliği ile meşhur Venedik'i de geçerek


Çok geri seviyede iken aldığı Türk donanmasını, denizciliği ile meşhur Venedik'i de geçerek
o devrin bir numaralı deniz kuvveti haline getirmiş.o devrin bir numaralı deniz kuvveti haline getirmiş. İtalya yarımadası çizmesinin ökçesini, Osmanlı toprağına katmış.İtalya yarımadası çizmesinin ökçesini, Osmanlı toprağına katmış.

Devlet teşkilatında büyük hamleler yapmış. İstanbul Üniversitesini kurmuş!


Devlet teşkilatında büyük hamleler yapmış. İstanbul Üniversitesini kurmuş!
Devrinin birçok ilmini hızla öğrenmiş; bir çoğunda gerçek alim payesini ihraz etmiş.Devrinin birçok ilmini hızla öğrenmiş; bir çoğunda gerçek alim payesini ihraz etmiş. Hatta dehâ eseri göstermiş, buluşlar yapmış; uçan füzeler, şâhî toplar, havadan,Hatta dehâ eseri göstermiş, buluşlar yapmış; uçan füzeler, şâhî toplar, havadan, tepelerden gülle aşıran havan topları icat etmiş.tepelerden gülle aşıran havan topları icat etmiş. Gemilerini, tarihin görmediği bir şekilde dağ ve tepe dalgalarından aşırmış.Gemilerini, tarihin görmediği bir şekilde dağ ve tepe dalgalarından aşırmış.

Arapça ve Farsça'dan başka Türkçe'nin oldukça değişik bir lehçesi oluşuna rağmen Çağatay lehçesini;


Arapça ve Farsça'dan başka Türkçe'nin oldukça değişik bir lehçesi oluşuna rağmen Çağatay lehçesini;
tebaasının dilleri olması hasebiyle de, Yunanca'yı,tebaasının dilleri olması hasebiyle de, Yunanca'yı, Latince'yi, Sırpça'yı, İtalyanca'yı, İbranice'yi öğrenmiş.Latince'yi, Sırpça'yı, İtalyanca'yı, İbranice'yi öğrenmiş.

Hocalarına sonsuz hürmet göstermiş, daima ellerini öpmüş.


Hocalarına sonsuz hürmet göstermiş, daima ellerini öpmüş.
Molla Gürânî kendisinden 12 yaş büyük, Akşemseddin kendisinden 42 yaş daha büyük.Molla Gürânî kendisinden 12 yaş büyük, Akşemseddin kendisinden 42 yaş daha büyük.

Yılmaz Öztuna'nın iddiasına göre Mevlevî tarikatına müntesip imiş.


Yılmaz Öztuna'nın iddiasına göre Mevlevî tarikatına müntesip imiş.
İntisap ettiği çelebi, Emir Âdil Çelebi, 1461'de âhirete irtihal etmiş olan postnişin.İntisap ettiği çelebi, Emir Âdil Çelebi, 1461'de âhirete irtihal etmiş olan postnişin.

Şiir ve sanata çok önem vermiş. Şaşılacak bir şey ki divanı sadece âşıkâne şiirlerle dolu.


Şiir ve sanata çok önem vermiş. Şaşılacak bir şey ki divanı sadece âşıkâne şiirlerle dolu.
İnsan başka şey tahmin ediyor, başından sonuna tarıyor.İnsan başka şey tahmin ediyor, başından sonuna tarıyor. Demek ki delikanlılık çağında yazdı ve öteki şairlerin yaptığını yapamadı.Demek ki delikanlılık çağında yazdı ve öteki şairlerin yaptığını yapamadı. Bazı şairler delikanlılık çağında yazdığı şiirlerini imha etmiş;Bazı şairler delikanlılık çağında yazdığı şiirlerini imha etmiş; Mehmed Âkif mesela ve daha başkaları da imha etmiş, o imha edememiş.Mehmed Âkif mesela ve daha başkaları da imha etmiş, o imha edememiş.

Şiirleri âşıkâne, garip... Şiirde mahlası Avnî...


Şiirleri âşıkâne, garip... Şiirde mahlası Avnî...
Allahu Teâlâ hazretlerinin avn ü inayetine mazhariyyet temennisiyle olsa gerek. Çok dillerde dolaşan;Allahu Teâlâ hazretlerinin avn ü inayetine mazhariyyet temennisiyle olsa gerek. Çok dillerde dolaşan;

İmtisâl-i "Câhidû-fi'llâh" olubdur niyyetim Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim


İmtisâl-i "Câhidû-fi'llâh" olubdur niyyetim Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim
şiiri galiba onun değil.şiiri galiba onun değil. Çünkü bu şiirin sonunda Avnî mahlasını kullanmamış şair, Muhammed mahlasını kullanmış;Çünkü bu şiirin sonunda Avnî mahlasını kullanmamış şair, Muhammed mahlasını kullanmış;

Ey Muhammed, mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile Umaram gâlib ola a'dâ-yı dîne devletim demiş.


Ey Muhammed, mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile Umaram gâlib ola a'dâ-yı dîne devletim demiş.


Demek ki Avnî mahlasını kullanmadığına göre, Fatih değil. Bir başka Fatih Muhammed.


Demek ki Avnî mahlasını kullanmadığına göre, Fatih değil. Bir başka Fatih Muhammed.
Belki Haçova zaferinin galibi III. Mehmed, belki IV. Mehmed; ben III. Mehmed olduğunu sanıyorum.Belki Haçova zaferinin galibi III. Mehmed, belki IV. Mehmed; ben III. Mehmed olduğunu sanıyorum.

Bu muhteşem şahsiyet, bu eşsiz, emsalsiz insan, bir başka milletin büyüğü olsaydı;


Bu muhteşem şahsiyet, bu eşsiz, emsalsiz insan, bir başka milletin büyüğü olsaydı;
cihanı, hatırası için velveleye verirlerdi yıkarlardı.cihanı, hatırası için velveleye verirlerdi yıkarlardı. Biz "500. Fetih Yıldönümü"nde, hükümet zoruyla,Biz "500. Fetih Yıldönümü"nde, hükümet zoruyla, fetih şenliklerini bile zar zor yapabilmiştik; yapamamıştık, 1953'te.fetih şenliklerini bile zar zor yapabilmiştik; yapamamıştık, 1953'te.

Fatih'i benim övmem gereksiz; öven övmüş,


Fatih'i benim övmem gereksiz; öven övmüş,
asırlar önceden Peygamber Efendimiz'in övmesi mazhariyetine erişmiş bir kimse. Şair;asırlar önceden Peygamber Efendimiz'in övmesi mazhariyetine erişmiş bir kimse. Şair;

Hâcet-i meşşâta nîst rûy-i dilârâmrâ


Hâcet-i meşşâta nîst rûy-i dilârâmrâ


"Güzel yüzün süsleyiciye, süse ihtiyacı olmaz!" diyor. Çünkü zaten güzel.


"Güzel yüzün süsleyiciye, süse ihtiyacı olmaz!" diyor. Çünkü zaten güzel.


Bizim için Fatih'in nasıl yetiştiği büyük önem taşıyor. Çünkü Fatih bir meyvedir.


Bizim için Fatih'in nasıl yetiştiği büyük önem taşıyor. Çünkü Fatih bir meyvedir.
Meyveyi bir ağaç hasıl eder. Ağacı da çevresi, toprağı, iklimi besler.Meyveyi bir ağaç hasıl eder. Ağacı da çevresi, toprağı, iklimi besler. Fatih'i de devri, muhiti ve etrafındaki mübarek insanlar yetiştirdi ve geliştirdi.Fatih'i de devri, muhiti ve etrafındaki mübarek insanlar yetiştirdi ve geliştirdi. Bu dehayı yetiştiren kültür muhiti, eğitim ve ahlâk sistemi, bizim için son derece önemli.Bu dehayı yetiştiren kültür muhiti, eğitim ve ahlâk sistemi, bizim için son derece önemli. Fatihler yetiştiren bir vasat, Fatihler yetiştiren bir çevre…Fatihler yetiştiren bir vasat, Fatihler yetiştiren bir çevre…

Fatih, çeşitli kültürleri tanıdığı; Rum'u, İtalyan'ı, Boşnak'ı, Rus'u, Gürcü'yü, Trabzonlu'yu…


Fatih, çeşitli kültürleri tanıdığı; Rum'u, İtalyan'ı, Boşnak'ı, Rus'u, Gürcü'yü, Trabzonlu'yu…
daha başka nice insanları tanıdığı halde, hatta gayrimüslim hocaları ve sanatkâr dostları olduğu halde,daha başka nice insanları tanıdığı halde, hatta gayrimüslim hocaları ve sanatkâr dostları olduğu halde, diyar diyar gezdiği halde, niçin dejenere olmadı, niçin bozulmadı?..diyar diyar gezdiği halde, niçin dejenere olmadı, niçin bozulmadı?..

Bu devrin İmam-Hatip okulundan mezun olan talebesi bile, Avrupa'ya ihtisasa gittiği zaman


Bu devrin İmam-Hatip okulundan mezun olan talebesi bile, Avrupa'ya ihtisasa gittiği zaman
niçin dejenere olup geliyor; Risâle-i Nur talebesi kardeşimiz döndüğü zaman ağlayarak bana,niçin dejenere olup geliyor; Risâle-i Nur talebesi kardeşimiz döndüğü zaman ağlayarak bana, "Hocam, her şeyimi kaybettim!" diye itirafta bulunuyor da,"Hocam, her şeyimi kaybettim!" diye itirafta bulunuyor da, bu Fatih Sultan Mehmed niçin dejenere olmadı?..bu Fatih Sultan Mehmed niçin dejenere olmadı?..

Niçin zaferden ve saltanattan başı dönmedi? Niçin zenginlik ve ihtişamdan şımarmadı?


Niçin zaferden ve saltanattan başı dönmedi? Niçin zenginlik ve ihtişamdan şımarmadı?
Niçin bazı halef ve selefleri gibi ıyş ü nûşa dalmadı? Zevk ü sefâya kapılmadı?Niçin bazı halef ve selefleri gibi ıyş ü nûşa dalmadı? Zevk ü sefâya kapılmadı? Kendinden önce, (isimlerini zikretmeyelim de gıybet olmasın) bazı alimlerin tariz yollu,Kendinden önce, (isimlerini zikretmeyelim de gıybet olmasın) bazı alimlerin tariz yollu, "Bari caminin dört köşesine de dört tane meyhane yaptırsaydın!" diye"Bari caminin dört köşesine de dört tane meyhane yaptırsaydın!" diye tarizde bulunduğu ecdadı gelmiş-geçmiş. tarizde bulunduğu ecdadı gelmiş-geçmiş. Kendinden sonra hareme kapanıp ömrünü, hiç sefersiz, zevk ü ıyş ü nûş ile geçirmiş,Kendinden sonra hareme kapanıp ömrünü, hiç sefersiz, zevk ü ıyş ü nûş ile geçirmiş, şiirle, şarapla tüketmiş selefler yaşamış. Fatih, onların hiçbirisinin durumuna niçin düşmedi?..şiirle, şarapla tüketmiş selefler yaşamış. Fatih, onların hiçbirisinin durumuna niçin düşmedi?..

Çünkü çok sağlam hocalarda, çok takva ehli alim ve fazılların elinde yetişti.


Çünkü çok sağlam hocalarda, çok takva ehli alim ve fazılların elinde yetişti.
Bir insanın asıl mayasını veren hocadır. Bir insanın asıl mayasını veren hocadır.

Herhalde bir de, ana babasının ve ecdadının en temiz kazanç yollarından biri olan gazâ yoluyla


Herhalde bir de, ana babasının ve ecdadının en temiz kazanç yollarından biri olan gazâ yoluyla
elde ettikleri helâl rızıkla beslenmiş olmasından... elde ettikleri helâl rızıkla beslenmiş olmasından...

Tekniğinden, teknolojisinden, ilminden, irfanından, uyanıklığından, zekâsından, dehâsından...


Tekniğinden, teknolojisinden, ilminden, irfanından, uyanıklığından, zekâsından, dehâsından...
Muvaffakiyeti için sebepler bulunabilir ama o sebeplerin hepsi daha fazlasıyla Huneyn'de, Muvaffakiyeti için sebepler bulunabilir ama o sebeplerin hepsi daha fazlasıyla Huneyn'de, kâfirlerin önünde yenilen sahabe ordusunda yok muydu?..kâfirlerin önünde yenilen sahabe ordusunda yok muydu?..

Bir takva kusuru, bir benlik duygusu, bir gönlü Allah'tan gayrı başka şeye bağlamak,


Bir takva kusuru, bir benlik duygusu, bir gönlü Allah'tan gayrı başka şeye bağlamak,
bir fethin ve nusretin ancak Allah'tan geldiğine olan inançtaki küçük tezelzül, bir fethin ve nusretin ancak Allah'tan geldiğine olan inançtaki küçük tezelzül, başında Peygamber bulunan bir sahabe ordusunun bile müşriklerin karşısında yenilmesine sebep olabiliyor.başında Peygamber bulunan bir sahabe ordusunun bile müşriklerin karşısında yenilmesine sebep olabiliyor.

Zaferin bir tek sebebi var: Ahlâk-ı İslâmiyye, sabır, takva ve daha nice mezâyâ-yı İslâmiyye...


Zaferin bir tek sebebi var: Ahlâk-ı İslâmiyye, sabır, takva ve daha nice mezâyâ-yı İslâmiyye...


Bu vasıfları Fatih Sultan Mehmed cennetmekân, Molla Gürânî hocasından alarak eğitime başladı.


Bu vasıfları Fatih Sultan Mehmed cennetmekân, Molla Gürânî hocasından alarak eğitime başladı.
Onun zamanına kadar, zekâsının ifratından dolayı, hocalara râm olmamış, diz çökmemiş, söz dinlememiş;Onun zamanına kadar, zekâsının ifratından dolayı, hocalara râm olmamış, diz çökmemiş, söz dinlememiş; naz etmiş, niyaz etmiş, kaytarmış, okumamış;naz etmiş, niyaz etmiş, kaytarmış, okumamış; hocalar da "Padişah şehzadesidir, sultan çocuğudur." diye yüklenememişler.hocalar da "Padişah şehzadesidir, sultan çocuğudur." diye yüklenememişler.

Sultan II. Murad Han aleyhi'r-rahmetü ve'l-gufrân üzgün;


Sultan II. Murad Han aleyhi'r-rahmetü ve'l-gufrân üzgün;


"Şehzadem beş yaşına geldi, hâlâ okuyamadı, Kur'ân-ı Kerîm'i sökemedi; bu ne haldir?" diye telaşta.


"Şehzadem beş yaşına geldi, hâlâ okuyamadı, Kur'ân-ı Kerîm'i sökemedi; bu ne haldir?" diye telaşta.
Evladını has müslüman yetiştirememenin endişesi yüreğine düşmüş, dertleşiyor.Evladını has müslüman yetiştirememenin endişesi yüreğine düşmüş, dertleşiyor. Hacdan dönen Molla Yegân rahmetullâhi aleyh;Hacdan dönen Molla Yegân rahmetullâhi aleyh;

"Efendim, Mısır'da bir alimle tanıştım, emsali yok.


"Efendim, Mısır'da bir alimle tanıştım, emsali yok.
Takva ehli, dünya malına karşı müstağni, ciddi, derin bilgili.Takva ehli, dünya malına karşı müstağni, ciddi, derin bilgili. Onu tavsiye ederim, şehzademizi o yetiştirebilir." diyor.Onu tavsiye ederim, şehzademizi o yetiştirebilir." diyor.

II. Murad, Molla Gürânî isimli bu mübarek zâtı çağırıyor;


II. Murad, Molla Gürânî isimli bu mübarek zâtı çağırıyor;


"Şehzadem Kur'an'ı sökemedi; size tevdi eylesek lütfeder misiniz?" diyor.


"Şehzadem Kur'an'ı sökemedi; size tevdi eylesek lütfeder misiniz?" diyor.


"Hay hay! Kur'an'ı öğretmek en şerefli şey; ‘Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.'


"Hay hay! Kur'an'ı öğretmek en şerefli şey; ‘Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.'
Ama ben talebemin sultan çocuğu olduğuna bakmam; hak ederse cezayı verir, döverim." diyor.Ama ben talebemin sultan çocuğu olduğuna bakmam; hak ederse cezayı verir, döverim." diyor. II. Murad;

"Ellerin dert görmesin; nur ol, istediğini yap!" diye izin veriyor.
II. Murad;

"Ellerin dert görmesin; nur ol, istediğini yap!" diye izin veriyor.


Molla Gürânî, yanında sopayla Manisa sancağında bulunan


Molla Gürânî, yanında sopayla Manisa sancağında bulunan
beş yaşındaki Fatih Sultan Mehmed Han'ın yanına varıyor.beş yaşındaki Fatih Sultan Mehmed Han'ın yanına varıyor.

"Yeni hocan geldi." diye haber veriyorlar.


"Yeni hocan geldi." diye haber veriyorlar.


Küçük şehzade, çıtı pıtı, ateş gibi, cin gibi, civa gibi.


Küçük şehzade, çıtı pıtı, ateş gibi, cin gibi, civa gibi.
Hocasının karşısına geliyor, elini öpüyor, kaşını şöyle kaldırıp;Hocasının karşısına geliyor, elini öpüyor, kaşını şöyle kaldırıp;

"Hocam bu yan taraftaki asa veya sopa ne ola?" diye soruyor.


"Hocam bu yan taraftaki asa veya sopa ne ola?" diye soruyor.
Molla Gürânî; "Bu te'dib sopasıdır.Molla Gürânî; "Bu te'dib sopasıdır. Seni okutmaya geldim; eğer okumazsan, tembellik edersen,Seni okutmaya geldim; eğer okumazsan, tembellik edersen, seni bu sopa ile te'dib edeceğim, niyetim budur." diyor.seni bu sopa ile te'dib edeceğim, niyetim budur." diyor.

Fatih Sultan Mehmed gene kaşını kaldırıp; başı önünde ama meydan okurcasına;


Fatih Sultan Mehmed gene kaşını kaldırıp; başı önünde ama meydan okurcasına;


"Lala, Hocam! Ben ki bir sultan çocuğuyum, beni böyle sopayla te'dib etmek ne mümkün?" derken


"Lala, Hocam! Ben ki bir sultan çocuğuyum, beni böyle sopayla te'dib etmek ne mümkün?" derken
ilk sopayı o zaman yiyor ve anlıyor ki bu hoca öteki hocalar gibi değil… ilk sopayı o zaman yiyor ve anlıyor ki bu hoca öteki hocalar gibi değil…

Kısa zamanda Kur'ân-ı Kerîm'i de söküyor;


Kısa zamanda Kur'ân-ı Kerîm'i de söküyor;
öteki ilimleri de söküyor ve ilimde o eşsiz mertebelere doğru yürüyor.öteki ilimleri de söküyor ve ilimde o eşsiz mertebelere doğru yürüyor.

Yalnız şehzadeliğinde beş yaşında bir çocukken değil, Molla Gürânî sultanlığında da ona karşı çıkmıştır.


Yalnız şehzadeliğinde beş yaşında bir çocukken değil, Molla Gürânî sultanlığında da ona karşı çıkmıştır.
Fatih, Molla Gürânî'nin yanına geldiği zaman sultanken de elini öpmüş.Fatih, Molla Gürânî'nin yanına geldiği zaman sultanken de elini öpmüş. Bir keresinde, Honaz kalesinin yetiştirdiği büyük fazıl, Tâceddin Muhammed İbni İbrahim Efendi'nin oğlu,Bir keresinde, Honaz kalesinin yetiştirdiği büyük fazıl, Tâceddin Muhammed İbni İbrahim Efendi'nin oğlu, Fatih devrinin en büyük dört meşhur müderrisinden biri Hatipzâde Muhiddin Efendi'yi azlediyor.Fatih devrinin en büyük dört meşhur müderrisinden biri Hatipzâde Muhiddin Efendi'yi azlediyor.

"Azlettim seni müderrislikten, çık git, ne yaparsan yap!" gibi bir muamele...


"Azlettim seni müderrislikten, çık git, ne yaparsan yap!" gibi bir muamele...


Molla Gürânî Padişah'ın karşısına dikiliyor;


Molla Gürânî Padişah'ın karşısına dikiliyor;


"Ya o azli geri alırsın, ya da biz bütün ulemâ senin ülkeni terk ederiz;


"Ya o azli geri alırsın, ya da biz bütün ulemâ senin ülkeni terk ederiz;
alimin kadrini bilen bir başka hükümdarın diyarına gideriz." diyor. alimin kadrini bilen bir başka hükümdarın diyarına gideriz." diyor. Fatih, azlini geri alıyor.Fatih, azlini geri alıyor. Yani devir, sultanların hüküm sürdüğü devir değil, alimlerin hüküm sürdüğü devir...Yani devir, sultanların hüküm sürdüğü devir değil, alimlerin hüküm sürdüğü devir...

Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Camii'ni yaptırdıktan sonra, sekiz tane medrese yapıyor, çevresine;


Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Camii'ni yaptırdıktan sonra, sekiz tane medrese yapıyor, çevresine;
dört tane Karadeniz tarafında, dört tane Marmara tarafında, sekiz medrese yapıyor;dört tane Karadeniz tarafında, dört tane Marmara tarafında, sekiz medrese yapıyor; herbirine en büyük alimleri tayin ediyor ve; herbirine en büyük alimleri tayin ediyor ve;

"Buraya ancak müstehak olanları, istidatlı olanları, imtihanı kazananları yerleştirin.


"Buraya ancak müstehak olanları, istidatlı olanları, imtihanı kazananları yerleştirin.
Medrese odalarını lâlettayin insanlara vermeyin, yüksek talebelere verin!" diyor.Medrese odalarını lâlettayin insanlara vermeyin, yüksek talebelere verin!" diyor. Ortaya bir nizamname koyuyor. Bir zaman sonra da medresenin yönetiminden talepte bulunuyor:Ortaya bir nizamname koyuyor. Bir zaman sonra da medresenin yönetiminden talepte bulunuyor:

"Ben de merak ediyorum, burada okunan ilimleri, dinlemek istiyorum;


"Ben de merak ediyorum, burada okunan ilimleri, dinlemek istiyorum;
acep bana da bir oda verir misiniz?" diye müracaat ediyor. Onlar da;acep bana da bir oda verir misiniz?" diye müracaat ediyor. Onlar da;

"Senin koyduğun kaidelere göre imtihan olman lazım;


"Senin koyduğun kaidelere göre imtihan olman lazım;
kabiliyetli değilsen, sana odayı veremeyiz." diyorlar.kabiliyetli değilsen, sana odayı veremeyiz." diyorlar.

Şahsiyetlerin büyüklüklerine bakın!..


Şahsiyetlerin büyüklüklerine bakın!..
Yani sadece Fatih büyük değil, devrin alimleri de büyük, adamları da büyük, hepsi büyük...Yani sadece Fatih büyük değil, devrin alimleri de büyük, adamları da büyük, hepsi büyük... Hızır Çelebi, İstanbul'un ilk belediye reisi, ilk kadısı.Hızır Çelebi, İstanbul'un ilk belediye reisi, ilk kadısı. Karşı taraftaki Kadıköy kendisinin mukâtaası olduğu için ismini oradan almış.Karşı taraftaki Kadıköy kendisinin mukâtaası olduğu için ismini oradan almış. Ama Hızır Çelebi'nin kim olduğunu, Kadıköy'e o ismin niçin verildiğini Kadıköylüler'in hiçbiri bilmez.Ama Hızır Çelebi'nin kim olduğunu, Kadıköy'e o ismin niçin verildiğini Kadıköylüler'in hiçbiri bilmez.

Hızır Çelebi'nin huzuruna Fatih Sultan Mehmed Han sanık olarak çıkıyor.


Hızır Çelebi'nin huzuruna Fatih Sultan Mehmed Han sanık olarak çıkıyor.
Mimarla başı derde girmiş; mimarı kubbeyi Ayasofya'dan küçük yaptı diye, cezalandırdığı içinMimarla başı derde girmiş; mimarı kubbeyi Ayasofya'dan küçük yaptı diye, cezalandırdığı için mimar sultanı dava ediyor; devrin hükümdarını, devir açmış, devir kapatmış,mimar sultanı dava ediyor; devrin hükümdarını, devir açmış, devir kapatmış, orduların başbuğu, astığı astık kestiği kestik sanılan insanı dava ediyor.orduların başbuğu, astığı astık kestiği kestik sanılan insanı dava ediyor.

Hızır Çelebi'nin yanına geliyorlar.


Hızır Çelebi'nin yanına geliyorlar.
Geçiyor sedire oturuyor; sedir var, arkasında minder var, yastık var, şilteler var;Geçiyor sedire oturuyor; sedir var, arkasında minder var, yastık var, şilteler var; yaslanacak, oturacak padişah; öyle alışmış. Hızır Çelebi;yaslanacak, oturacak padişah; öyle alışmış. Hızır Çelebi;

"Sultanım, burası adalet divanıdır. Sanık mevkiindesin, in şuraya otur!" diyor.


"Sultanım, burası adalet divanıdır. Sanık mevkiindesin, in şuraya otur!" diyor.


Diz çöktürüyor, karşısına oturtuyor.


Diz çöktürüyor, karşısına oturtuyor.
Mimar Rum; sanık Sultânü'l-guzâtı ve'l-mücâhidîn Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul Fatihi!.. Mimar Rum; sanık Sultânü'l-guzâtı ve'l-mücâhidîn Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul Fatihi!.. Dava görülüyor. Fatih Sultan Mehmed haksız, mahkum oluyor.Dava görülüyor. Fatih Sultan Mehmed haksız, mahkum oluyor. Hızır Çelebi, Fatih Sultan Mehmed Han'ı mahkum ediyor. Var mı böyle hakimler şimdi?.. Hızır Çelebi, Fatih Sultan Mehmed Han'ı mahkum ediyor. Var mı böyle hakimler şimdi?.. Sanık (Fatih) dava bittikten sonra kalkıyor;Sanık (Fatih) dava bittikten sonra kalkıyor;

"Çelebi Efendi! Allah senden razı olsun. Eğer ben sultanım diye bana meyletseydin,


"Çelebi Efendi! Allah senden razı olsun. Eğer ben sultanım diye bana meyletseydin,
adaletten inhiraf eyleseydin, seni kılıcımla te'dib edecektim." diyor.adaletten inhiraf eyleseydin, seni kılıcımla te'dib edecektim." diyor.

Mahkum edilen Sultan, mahkumiyet kararı veren hakimi tebrik ediyor.


Mahkum edilen Sultan, mahkumiyet kararı veren hakimi tebrik ediyor.
Hızır Çelebi oturduğu minderini kaldırıyor, altından eğri bir hançer çıkartıp padişaha gösteriyor.Hızır Çelebi oturduğu minderini kaldırıyor, altından eğri bir hançer çıkartıp padişaha gösteriyor. Padişah;

"Bu hançer ne ola, Çelebi Efendi?.." diye soruyor. Hızır Çelebi;
Padişah;

"Bu hançer ne ola, Çelebi Efendi?.." diye soruyor. Hızır Çelebi;


"Ben sultanım diye şeriatın hükmüne rıza göstermeseydin,


"Ben sultanım diye şeriatın hükmüne rıza göstermeseydin,
seni bu hançerle hançerleyecektim." diye cevap veriyor.seni bu hançerle hançerleyecektim." diye cevap veriyor.

Hakime bak! Rahmetullâhi aleyh, Allah şefaatlerine erdirsin...


Hakime bak! Rahmetullâhi aleyh, Allah şefaatlerine erdirsin...
Akşemseddin'in onu nasıl teşvik ettiğini biliyorsunuz.Akşemseddin'in onu nasıl teşvik ettiğini biliyorsunuz. Hiçbir ümidin kalmamış gibi göründüğü günlerde; gün görmüş, umur görmüş,Hiçbir ümidin kalmamış gibi göründüğü günlerde; gün görmüş, umur görmüş, savaşlara girmiş-çıkmış sadrazamların, vezirlerin, seraskerlerin;savaşlara girmiş-çıkmış sadrazamların, vezirlerin, seraskerlerin;

"Aman sultanım! Bu İstanbul'la pek oynamayalım!


"Aman sultanım! Bu İstanbul'la pek oynamayalım!
Avrupa'nın bütün düveli karşımıza düşman gelir,Avrupa'nın bütün düveli karşımıza düşman gelir, her taraftan saldırırlar, başımızı beladan belaya atarız.her taraftan saldırırlar, başımızı beladan belaya atarız. Vazgeçelim bu fetihten; şöyle kuvvetlice bir vergiye bağlarsakVazgeçelim bu fetihten; şöyle kuvvetlice bir vergiye bağlarsak muhasarayı kaldıralım!" dedikleri zaman, Akşemseddin hazretleri ısrar ediyor:muhasarayı kaldıralım!" dedikleri zaman, Akşemseddin hazretleri ısrar ediyor:

"Hayır! Daha şiddetli olarak muhasaraya devam edilsin!" diyor.


"Hayır! Daha şiddetli olarak muhasaraya devam edilsin!" diyor.


Venedik'ten ikmal geliyor.


Venedik'ten ikmal geliyor.
Gemileri Türk donanması karşılayacak ama onların gemileri dev gibi,Gemileri Türk donanması karşılayacak ama onların gemileri dev gibi, bunların gemileri onların yanında kayık gibi, mavna gibi kalıyor.bunların gemileri onların yanında kayık gibi, mavna gibi kalıyor. Silah eşitliği yok, sataşması, savaşması mümkün değil.Silah eşitliği yok, sataşması, savaşması mümkün değil. Aralarındaki fark herhalde bir tırla, küçük bir Anadol marka araba gibi, Allahu âlem.Aralarındaki fark herhalde bir tırla, küçük bir Anadol marka araba gibi, Allahu âlem. Gemiler geri kaçıyorlar. Fatih Sultan Mehmed hırsından kendini kaybediyor, denize atını sürüyor!Gemiler geri kaçıyorlar. Fatih Sultan Mehmed hırsından kendini kaybediyor, denize atını sürüyor! Hemen kaptan-ı deryâsını azlediyor. Başarı kazanamamış, başarısızlığı sabit olana, göreve devam yok!Hemen kaptan-ı deryâsını azlediyor. Başarı kazanamamış, başarısızlığı sabit olana, göreve devam yok! Emanetler ehillerine veriliyor, nâehilden hemen alınıyor. Prensibin güzelliğine bakın!..Emanetler ehillerine veriliyor, nâehilden hemen alınıyor. Prensibin güzelliğine bakın!..

Fetih gününü Akbıyık Sultan'a ve Akşemseddin'e, iki ak, iki mübarek kimseye sormuş.


Fetih gününü Akbıyık Sultan'a ve Akşemseddin'e, iki ak, iki mübarek kimseye sormuş.
"Akbıyık Sultan meczub bir kimse idi, gün vermedi." diyor menkabeler."Akbıyık Sultan meczub bir kimse idi, gün vermedi." diyor menkabeler. Akşemseddin gün vermiş ve mekân tayin etmiş; şuradan ve şu günde fetih olacak diye mekân vermiş.Akşemseddin gün vermiş ve mekân tayin etmiş; şuradan ve şu günde fetih olacak diye mekân vermiş. "Neden?.." Neden olacak; o kadar sene önce fethi müjdeleyen Peygamber'e hüsn-i ittibâdan..."Neden?.." Neden olacak; o kadar sene önce fethi müjdeleyen Peygamber'e hüsn-i ittibâdan... Fatih Sultan Mehmed fetih gecikince, günler uzayınca her çareye baş vuruyor;Fatih Sultan Mehmed fetih gecikince, günler uzayınca her çareye baş vuruyor; "Ordunun içinde haram yemiş, harama bulaşmış olanlar varsa, para vereceğim,"Ordunun içinde haram yemiş, harama bulaşmış olanlar varsa, para vereceğim, lütfen çıksınlar, ayrılsınlar, gitsinler! Darılmayacağım, takibat yapmayacağım." diye yalvarıyor.lütfen çıksınlar, ayrılsınlar, gitsinler! Darılmayacağım, takibat yapmayacağım." diye yalvarıyor.

Fethin gecikmesi bir şomluktan, bir uğursuzluktan, bir haramlıktan olmuştur diye,


Fethin gecikmesi bir şomluktan, bir uğursuzluktan, bir haramlıktan olmuştur diye,
ordusunun içinde öyle kimseler varsa, ayrılmasını istiyor.ordusunun içinde öyle kimseler varsa, ayrılmasını istiyor. Daha fazla insan olsun, kuvvet gelsin diye düşünmüyor. Neden?..Daha fazla insan olsun, kuvvet gelsin diye düşünmüyor. Neden?..

İnnemâ turzakûne ve tunsarûne biduafâiküm.


İnnemâ turzakûne ve tunsarûne biduafâiküm.


"Zafer, zayıf, güçsüz sandığınız, Allah indinde kavî olan


"Zafer, zayıf, güçsüz sandığınız, Allah indinde kavî olan
Allah erleri sayesindedir, Allah'ın lütfuyladır."Allah erleri sayesindedir, Allah'ın lütfuyladır." Haramdan, zalimden, haramzâdeden hayır hasıl olmaz diye, onları ayıklamaya çalışıyor.Haramdan, zalimden, haramzâdeden hayır hasıl olmaz diye, onları ayıklamaya çalışıyor.

Asırlar boyu bu böyle devam etmiş. Kânûnî Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii'ni yaptırdığı zaman;


Asırlar boyu bu böyle devam etmiş. Kânûnî Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii'ni yaptırdığı zaman;


"Namazını hiç terk etmemiş bir insan varsa, açılışını o yapsın!" demiş, öyle devam etmiş.


"Namazını hiç terk etmemiş bir insan varsa, açılışını o yapsın!" demiş, öyle devam etmiş.


Kerâmet gösterip halka, suya seccâde salmışsın; Yakasın Rumeli'nin dest-i takvâ ile almışsın!


Kerâmet gösterip halka, suya seccâde salmışsın; Yakasın Rumeli'nin dest-i takvâ ile almışsın!
diyor şairler. Fütuhât'ın takva ile olduğunu biliyorlar.diyor şairler. Fütuhât'ın takva ile olduğunu biliyorlar. O mücahitler onun şuurundalar, can pazarındalar, hergün ölümle karşı karşıyalar.O mücahitler onun şuurundalar, can pazarındalar, hergün ölümle karşı karşıyalar. Oyuncak değil ki insan her an ölebilir, murdar da gidebilir, makbul ve mardî de gidebilir.Oyuncak değil ki insan her an ölebilir, murdar da gidebilir, makbul ve mardî de gidebilir.

Onlar bizim gibi yaşamadılar; onlar ölmek için savaşa girdiler.


Onlar bizim gibi yaşamadılar; onlar ölmek için savaşa girdiler.
Her gün yeniden ölmek niyetiyle, her gün yeniden şehit olmak azmiyle yaşadılar.Her gün yeniden ölmek niyetiyle, her gün yeniden şehit olmak azmiyle yaşadılar. O insanlarda gıll ü gîş olur mu? Bu muzafferiyetin sebebi o takva, o güzel ahlâk, o helâllik.O insanlarda gıll ü gîş olur mu? Bu muzafferiyetin sebebi o takva, o güzel ahlâk, o helâllik. Fatih Sultan Mehmed Han, fetih gecikince, Akşemseddin hazretlerine sordurmuş;Fatih Sultan Mehmed Han, fetih gecikince, Akşemseddin hazretlerine sordurmuş;

"Ne zaman, nasıl olacak bu? Olmadı, olmuyor..." gibilerinden.


"Ne zaman, nasıl olacak bu? Olmadı, olmuyor..." gibilerinden.
Akşemseddin'in oğlu, rivayete göre, babasının çadırına gidiyor; başka bir rivayete göreAkşemseddin'in oğlu, rivayete göre, babasının çadırına gidiyor; başka bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmed gitmiş ama Hocaefendi çadırın kapısına nöbetçi koymuş; Fatih Sultan Mehmed gitmiş ama Hocaefendi çadırın kapısına nöbetçi koymuş;

"Kimseyi içeri almayasın!" demiş. Çelebi içeri girmek isteyince;


"Kimseyi içeri almayasın!" demiş. Çelebi içeri girmek isteyince;


"Babam öyle emretti, alamam!" diyor.

Çelebi dolaşıp, çadırın örtüsünü kaldırıp, oradan bakmış.


"Babam öyle emretti, alamam!" diyor.

Çelebi dolaşıp, çadırın örtüsünü kaldırıp, oradan bakmış.
Fatih'in olduğu rivayette, Fatih hançerini çekmiş, hışmıyla,Fatih'in olduğu rivayette, Fatih hançerini çekmiş, hışmıyla, "Bana vaadetti de olmayacak bu." diye, çadırı cart yırtmış, öyle bakmış."Bana vaadetti de olmayacak bu." diye, çadırı cart yırtmış, öyle bakmış.

Kupkuru, tamtakır, süssüz, ziynetsiz bir çadır…


Kupkuru, tamtakır, süssüz, ziynetsiz bir çadır…
Secdeye kapanmış, secde çevresi göz yaşlarıyla ıslanmış,Secdeye kapanmış, secde çevresi göz yaşlarıyla ıslanmış, başından serpuşu düşmüş gitmiş, "Aman yâ Rabbi!.." diye dua ediyor.başından serpuşu düşmüş gitmiş, "Aman yâ Rabbi!.." diye dua ediyor.

Sonra başını secdeden kaldırıyor;


Sonra başını secdeden kaldırıyor;


"Elhamdülillâh, elhamdülillâh, niyazımız kabul oldu; fetih müyesser oldu." diyor.


"Elhamdülillâh, elhamdülillâh, niyazımız kabul oldu; fetih müyesser oldu." diyor.


O anda da, münâdîler Ulubatlı Hasan'ın ve askerlerinin surlara çıktığını bağırmaya başlıyorlar.


O anda da, münâdîler Ulubatlı Hasan'ın ve askerlerinin surlara çıktığını bağırmaya başlıyorlar.
O secdede anlıyor. O secdede anlıyor. Buna benzer bir hikâye de Şemseddîn-i Sivâsî ile III. Ahmed arasında olmuştur.Buna benzer bir hikâye de Şemseddîn-i Sivâsî ile III. Ahmed arasında olmuştur. Şemseddîn-i Sivâsî, Halvetiyye meşâyihinin ulularından; kutb-u zamân;Şemseddîn-i Sivâsî, Halvetiyye meşâyihinin ulularından; kutb-u zamân; Kara Şemsî lakabıyla mâruf büyük veli; kerametleri zahir mübarek zât.Kara Şemsî lakabıyla mâruf büyük veli; kerametleri zahir mübarek zât. Sivas'ta, Tokat'ta, Amasya'da bulunmuş.Sivas'ta, Tokat'ta, Amasya'da bulunmuş. Menâkıb-ı Çâr-Yâr-ı Güzîn'in müellifi. Âşıkâne, müessir şiirlerin nâzımı, şairi.Menâkıb-ı Çâr-Yâr-ı Güzîn'in müellifi. Âşıkâne, müessir şiirlerin nâzımı, şairi.

Rüya görmüş. Ertesi sabah yaşlı ihvanından birine;


Rüya görmüş. Ertesi sabah yaşlı ihvanından birine;


"Bir rüya gördüm, bize sefere çıkmak, Allah yolunda savaşmak işaret olunuyor." diyor. O yaşlı mürid;


"Bir rüya gördüm, bize sefere çıkmak, Allah yolunda savaşmak işaret olunuyor." diyor. O yaşlı mürid;


"Efendim, siz zaten cihadın en büyüğünü yapıyorsunuz;


"Efendim, siz zaten cihadın en büyüğünü yapıyorsunuz;
insanın nefsiyle cihad etmesi, cihadın en büyüğüdür.insanın nefsiyle cihad etmesi, cihadın en büyüğüdür. Yaşlısınız, vücudunuz dayanmaz; sefer uzundur, meşakkatlidir, zordur." diyor.Yaşlısınız, vücudunuz dayanmaz; sefer uzundur, meşakkatlidir, zordur." diyor.

"Yok." diyor.


"Yok." diyor.
"Evet nefisle cihad, cihâd-ı ekberdir ama bu rüyanın alâmeti oldur ki"Evet nefisle cihad, cihâd-ı ekberdir ama bu rüyanın alâmeti oldur ki bir sefer-i hümâyuna da katılmamız gerekir." bir sefer-i hümâyuna da katılmamız gerekir."

Sivas'ta kılıç, ok, yay ve kalkan yaptırmaya başlıyorlar.


Sivas'ta kılıç, ok, yay ve kalkan yaptırmaya başlıyorlar.
Çünkü Şeyh sefere gider de müridler durur mu?..Çünkü Şeyh sefere gider de müridler durur mu?..

III. Ahmed Avusturya'ya karşı, yaptıkları hainliklerden, zalimliklerden, hunharlıklardan dolayı


III. Ahmed Avusturya'ya karşı, yaptıkları hainliklerden, zalimliklerden, hunharlıklardan dolayı
bir sefer düzenlemeyi irade buyurmuş.bir sefer düzenlemeyi irade buyurmuş. Belki o şiirin de sahibi; o şiiri de izah edeceğim izin verirseniz:Belki o şiirin de sahibi; o şiiri de izah edeceğim izin verirseniz: Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile,Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile, İki şeye dayandırıyor:İki şeye dayandırıyor:

1. Fazl-ı Hak: Allahu Teâlâ hazretlerinin fazlı, ikramı, ihsanı...


1. Fazl-ı Hak: Allahu Teâlâ hazretlerinin fazlı, ikramı, ihsanı...


2. Allah erlerinin himmetleri...


2. Allah erlerinin himmetleri...
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile, Ehl-i küfrü serteser kahreylemektir niyyetim!Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile, Ehl-i küfrü serteser kahreylemektir niyyetim! Baştan aşağı kâfiristanı kahretmek düşüncesindeyim; ama neyle?..Baştan aşağı kâfiristanı kahretmek düşüncesindeyim; ama neyle?.. Allah'ın fazlıyla, erenlerin himmetiyle...Allah'ın fazlıyla, erenlerin himmetiyle...

Ona niyet etmiş, onun için civardaki mazanne-i kirâma, evliyaullah olarak


Ona niyet etmiş, onun için civardaki mazanne-i kirâma, evliyaullah olarak
hüsn-i zan beslenen kimselere, meşâyiha haberler gönderiyor.hüsn-i zan beslenen kimselere, meşâyiha haberler gönderiyor.

"Seferimiz olacak, siz de lütfedip katılın.


"Seferimiz olacak, siz de lütfedip katılın.
Bizleri irşat buyurun, seferlerimizi mübarekleştirin!" diye ulak salıyor.Bizleri irşat buyurun, seferlerimizi mübarekleştirin!" diye ulak salıyor. Ulak İstanbul'dan Sivas'a geliyor, Şeyh'e Padişah'ın fermanını,Ulak İstanbul'dan Sivas'a geliyor, Şeyh'e Padişah'ın fermanını, nâmesini öpüp, başına koyup sununca; Şeyh Efendi; nâmesini öpüp, başına koyup sununca; Şeyh Efendi;

"Zaten biz bir senedir hazırlık yapmaktaydık." diyor.


"Zaten biz bir senedir hazırlık yapmaktaydık." diyor.
Bu haber Padişah'a götürülünce, Padişah mânevî tebşirâtı sezdiği için sevincinden uçuyor.Bu haber Padişah'a götürülünce, Padişah mânevî tebşirâtı sezdiği için sevincinden uçuyor. Şemseddîn-i Sivâsî merhale merhale Sivas'tan İstanbul'a gelirken, Aziz Mahmûd-ı HüdâyîŞemseddîn-i Sivâsî merhale merhale Sivas'tan İstanbul'a gelirken, Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî İstanbul'dan üç konak mesafede, İzmit'te onu karşılamaya gidiyor. "Neden?"İstanbul'dan üç konak mesafede, İzmit'te onu karşılamaya gidiyor. "Neden?"

Kadr-i zer zerger şinâsed, kadr-i gevher gevheri


Kadr-i zer zerger şinâsed, kadr-i gevher gevheri


"Altının kıymetini kuyumcu, mücevherin kadrini cevherci bilir."


"Altının kıymetini kuyumcu, mücevherin kadrini cevherci bilir."
O gelenin kim olduğunu biliyor da, üç konak ileriye hoş geldin demeye gidiyor.O gelenin kim olduğunu biliyor da, üç konak ileriye hoş geldin demeye gidiyor. Zamane gazetelerinden biri de; "Bu şeyhler hep birbirleriyle uğraşırlar, rekabet ederler." diyor.Zamane gazetelerinden biri de; "Bu şeyhler hep birbirleriyle uğraşırlar, rekabet ederler." diyor.

Sen onların âleminden ne anlarsın, cahil adam? Onların âlemi senin âlemin mi?..


Sen onların âleminden ne anlarsın, cahil adam? Onların âlemi senin âlemin mi?..
Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri hemen saraya filan gitmemiş.Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri hemen saraya filan gitmemiş. Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretlerinde, Üsküdar'da misafir olmuş.Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretlerinde, Üsküdar'da misafir olmuş. Padişah soruyor, haber gönderiyor. Kendisine; Padişah soruyor, haber gönderiyor. Kendisine;

"Acaba, savaş için hazırlık kendisine işaret edildiğine göre,


"Acaba, savaş için hazırlık kendisine işaret edildiğine göre,
savaşın âkıbeti hakkında da bir beşaret var mı? Bir zafer ihtimali, alâmet görülmüş mü?" diye soruyor.savaşın âkıbeti hakkında da bir beşaret var mı? Bir zafer ihtimali, alâmet görülmüş mü?" diye soruyor. Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri;

"Evet Sultanım, vardır. İnşaallah zafer âlem-i İslâm'ındır." buyuruyor.
Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri;

"Evet Sultanım, vardır. İnşaallah zafer âlem-i İslâm'ındır." buyuruyor.


Sefere çıkıyorlar. Kimbilir ne tatlı, ne ilahî sefer, ne mübarek yolculuk!..


Sefere çıkıyorlar. Kimbilir ne tatlı, ne ilahî sefer, ne mübarek yolculuk!..
Düşmanın çeşitli zulüm haberleri geliyor.Düşmanın çeşitli zulüm haberleri geliyor. Kâfirler falanca kaleyi teslim şartlarıyla almışlar ama kadın-kız dememişler,Kâfirler falanca kaleyi teslim şartlarıyla almışlar ama kadın-kız dememişler, kılıçtan geçirmişler, şöyle yapmışlar, böyle yapmışlar. Bunlar hınçlarını artırıyor.kılıçtan geçirmişler, şöyle yapmışlar, böyle yapmışlar. Bunlar hınçlarını artırıyor. Nihayet iki ordu Haçova'da karşılaşıyor.Nihayet iki ordu Haçova'da karşılaşıyor.

Düşman pürsilah, teknolojisi ilerlemiş. Zırhlı, toplu, tüfekli...


Düşman pürsilah, teknolojisi ilerlemiş. Zırhlı, toplu, tüfekli...
Yani eskisi gibi bilek gücüyle iş bitmiyor. "Delik demür çıktı, mertlik bozuldu." Yani eskisi gibi bilek gücüyle iş bitmiyor. "Delik demür çıktı, mertlik bozuldu." Eski bilek gücünün, pehlivanlığın değeri gerilerde kaldı.Eski bilek gücünün, pehlivanlığın değeri gerilerde kaldı. Adam yanına yanaştırmıyor ki tutup yere çalasın, sırtını yere yapıştırasın; uzaktan endaht ediyor.Adam yanına yanaştırmıyor ki tutup yere çalasın, sırtını yere yapıştırasın; uzaktan endaht ediyor.

Haçova meydan savaşında Avusturya ordusu, Haçlı kuvvetleri pür-pulat tepeden tırnağa demirli, çelikli.


Haçova meydan savaşında Avusturya ordusu, Haçlı kuvvetleri pür-pulat tepeden tırnağa demirli, çelikli.
Birçok yerden kuvvet toplamışlar, 200 bin kişi Osmanlı ordusuna saldırıyor.Birçok yerden kuvvet toplamışlar, 200 bin kişi Osmanlı ordusuna saldırıyor. Bir iki diretme, Osmanlı ordusu çöküyor; Yeniçeriler geriye doğru kaçmaya başlıyor.Bir iki diretme, Osmanlı ordusu çöküyor; Yeniçeriler geriye doğru kaçmaya başlıyor. Düşman o kadar ilerliyor ki padişahın otağ-ı hümayûnunun yakınına kadar geliyor.Düşman o kadar ilerliyor ki padişahın otağ-ı hümayûnunun yakınına kadar geliyor. Bolulu aşçılar, et doğramak için kullandıkları satırlarla düşmanla çarpışmaya başlıyorlar.Bolulu aşçılar, et doğramak için kullandıkları satırlarla düşmanla çarpışmaya başlıyorlar.

O arada, padişah düşmanın eline geçmeyeyim diye atına binip geriye gitmek istiyor.


O arada, padişah düşmanın eline geçmeyeyim diye atına binip geriye gitmek istiyor.
Hoca Sâdeddin derler, büyük tarihçi, padişahın dizginine yapışıyor;Hoca Sâdeddin derler, büyük tarihçi, padişahın dizginine yapışıyor;

"Gidemezsin Padişahım! Sen gidersen bu ordu darmadağın olur; gidemezsin!.." diyor.


"Gidemezsin Padişahım! Sen gidersen bu ordu darmadağın olur; gidemezsin!.." diyor.
Padişah kızgın, üzgün, hayrette, dehşette. Şemseddîn-i Sivâsî hazretlerine;Padişah kızgın, üzgün, hayrette, dehşette. Şemseddîn-i Sivâsî hazretlerine;

"Hoca Efendi, Hoca Efendi! Hani zafer âlem-i İslâm'ın olacaktı? Bu ne haldir?.." diyor.


"Hoca Efendi, Hoca Efendi! Hani zafer âlem-i İslâm'ın olacaktı? Bu ne haldir?.." diyor.
Hiç fütur yok... Davranışlar birbirlerine o kadar benziyor ki… Akşemseddin nasıl seferde;Hiç fütur yok... Davranışlar birbirlerine o kadar benziyor ki… Akşemseddin nasıl seferde;

"Yılma padişahım, durma padişahım, daha gayretli çalış padişahım,


"Yılma padişahım, durma padişahım, daha gayretli çalış padişahım,
zafer müslümanlarındır." demişse; Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri de;zafer müslümanlarındır." demişse; Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri de;

"Biraz bekle!.." diyor. Bunu hezimet anında, vaziyet vahim iken diyor... Biraz bekliyorlar.


"Biraz bekle!.." diyor. Bunu hezimet anında, vaziyet vahim iken diyor... Biraz bekliyorlar.
Hakikaten, o Bolulu ahçıların külahlarıyla,Hakikaten, o Bolulu ahçıların külahlarıyla, pala bıyıklarıyla düşmana saldırması acayip bir manzara...pala bıyıklarıyla düşmana saldırması acayip bir manzara... Himmet-i cünd-i ricâlullah, gayb erenlerinin, bilmediğimiz kuvvetlerin, melâikenin imdadı yetişiyor.Himmet-i cünd-i ricâlullah, gayb erenlerinin, bilmediğimiz kuvvetlerin, melâikenin imdadı yetişiyor. Düşman ordusu geri çekilmeye başlıyor. Sesler, bağırışlar;Düşman ordusu geri çekilmeye başlıyor. Sesler, bağırışlar;

"Düşman ordusu geri çekiliyor!" filan diye… Yeniçeriler de tekrar geri dönüyorlar.


"Düşman ordusu geri çekiliyor!" filan diye… Yeniçeriler de tekrar geri dönüyorlar.
Bir hücum ediyorlar, 200 bin kişiyi Haçova bataklıklarında mahvediyorlar.Bir hücum ediyorlar, 200 bin kişiyi Haçova bataklıklarında mahvediyorlar.

Ama hak etmişler. Çünkü zulm ede ede gelmiştir, Allah onların alınlarına,


Ama hak etmişler. Çünkü zulm ede ede gelmiştir, Allah onların alınlarına,
o zulümlerinin cezasını orada makhûren vermelerini yazmış.o zulümlerinin cezasını orada makhûren vermelerini yazmış. Hepsi orada bataklıkta helâk oluyor ve Şemseddîn-i Sivâsî ile beraber padişah İstanbul'a revan oluyorlar.Hepsi orada bataklıkta helâk oluyor ve Şemseddîn-i Sivâsî ile beraber padişah İstanbul'a revan oluyorlar. Seferden dönüyorlar. Padişah mahcup, binbir rica minnetle;Seferden dönüyorlar. Padişah mahcup, binbir rica minnetle;

"Efendim İstanbul'da kalsanız..." filan diyor.


"Efendim İstanbul'da kalsanız..." filan diyor.
Şeyh Efendi;

"Hayır! Bizim âhiret seferimiz de yakındır.
Şeyh Efendi;

"Hayır! Bizim âhiret seferimiz de yakındır.
Vatan-ı aslîmize avdet etmemiz daha uygundur." diyor. Sivas'a gidiyor.Vatan-ı aslîmize avdet etmemiz daha uygundur." diyor. Sivas'a gidiyor.

Akşemseddin hazretlerinin yanına Fatih Sultan Mehmed bir ara girmiş, menâkıbda yazıyor.


Akşemseddin hazretlerinin yanına Fatih Sultan Mehmed bir ara girmiş, menâkıbda yazıyor.
Akşemseddin hazretleri uzanıyormuş.Akşemseddin hazretleri uzanıyormuş. Padişâh-ı âlem, sultân-ı devlet geliyor; yerinden kıpırdamıyor.Padişâh-ı âlem, sultân-ı devlet geliyor; yerinden kıpırdamıyor. Tasavvufî terbiye var, maksat var. Sultan kibir ve ucuba düşmesin diye itibar etmiyor.Tasavvufî terbiye var, maksat var. Sultan kibir ve ucuba düşmesin diye itibar etmiyor.

Vezirler, maiyetindeki kimseler;


Vezirler, maiyetindeki kimseler;


"Padişah yanına gelmiş, o istifini bozmuyor, yatıyor. Bu nasıl iştir, nice haldir?" diye şaşırıyorlar.


"Padişah yanına gelmiş, o istifini bozmuyor, yatıyor. Bu nasıl iştir, nice haldir?" diye şaşırıyorlar.


"Padişahım sen de onu otağa çağır, sen de ona kalkma; mukabele bilmisil olsun!" filan diyorlar.


"Padişahım sen de onu otağa çağır, sen de ona kalkma; mukabele bilmisil olsun!" filan diyorlar.
O da bir ara;

"Efendim, üstadım, şeyhim!
O da bir ara;

"Efendim, üstadım, şeyhim!
Bizim otâğ-ı humayûna teşrif buyururlar mı?" diye haber gönderiyor. Bizim otâğ-ı humayûna teşrif buyururlar mı?" diye haber gönderiyor. Fakat Akşemseddin çadırın kapısından girerken mümkün mü direnmek? Ayağa kalkıyor.Fakat Akşemseddin çadırın kapısından girerken mümkün mü direnmek? Ayağa kalkıyor. Ayağa kalkmamak mümkün mü? İstikbale varıyor ve elini öpüyor. Gittikten sonra vezirleri; Ayağa kalkmamak mümkün mü? İstikbale varıyor ve elini öpüyor. Gittikten sonra vezirleri;

"Sultanım! Hani kalkmayacaktın, mukabele bilmisil yapacaktın?" diyorlar.


"Sultanım! Hani kalkmayacaktın, mukabele bilmisil yapacaktın?" diyorlar.


"Bu başka şeyh ve başka hocalara benzemiyor.


"Bu başka şeyh ve başka hocalara benzemiyor.
Onu görünce dizlerimin dermanı kesiliyor, karşısında dayanamıyorum, duramıyorum." diyor.Onu görünce dizlerimin dermanı kesiliyor, karşısında dayanamıyorum, duramıyorum." diyor.

Mâneviyatın kuvveti...


Mâneviyatın kuvveti...


İstanbul'u Fatih Sultan Mehmed fethetmiştir ama; Bir erenler ordusuyla fethetmiştir.


İstanbul'u Fatih Sultan Mehmed fethetmiştir ama; Bir erenler ordusuyla fethetmiştir.
Bir eşsiz, emsalsiz İslâm ahlâkıyla fethetmiştir. Bir sâfi, pak, temiz tasavvuf ile fethetmiştir.Bir eşsiz, emsalsiz İslâm ahlâkıyla fethetmiştir. Bir sâfi, pak, temiz tasavvuf ile fethetmiştir. Biz bu fetihten ibret almalıyız.Biz bu fetihten ibret almalıyız.

Fatih'i bu ahlâka sahip kılan eğitimden uzak kalamayız; gafil ve cahil kalamayız.


Fatih'i bu ahlâka sahip kılan eğitimden uzak kalamayız; gafil ve cahil kalamayız.
Ondan ibret ve örnek almalıyız.Ondan ibret ve örnek almalıyız.

İstanbul'un fethini ve fatihlerini iyi tanımak, bizim neslimiz için hayati önemi sahiptir.


İstanbul'un fethini ve fatihlerini iyi tanımak, bizim neslimiz için hayati önemi sahiptir.
Milletimizin ve gençliğimizin istikbali buna bağlıdır.Milletimizin ve gençliğimizin istikbali buna bağlıdır. Şu toplantımızı çok küçümsüyorum.Şu toplantımızı çok küçümsüyorum. Stadyumları doldurmalıydık, yer yerinden, oynamalıydı, inlemeliydi.Stadyumları doldurmalıydık, yer yerinden, oynamalıydı, inlemeliydi. İstanbul bir başka müstesna gün yaşamalıydı.İstanbul bir başka müstesna gün yaşamalıydı.

Ey yaşlı, olgun, imkânlara sahip müslüman kardeşlerim!


Ey yaşlı, olgun, imkânlara sahip müslüman kardeşlerim!
Gençlerimizi yeni Fatihler olarak yetiştirmek için tüm gayretimizi sarfetmeli,Gençlerimizi yeni Fatihler olarak yetiştirmek için tüm gayretimizi sarfetmeli, her türlü maddî ve mânevî fedakârlığı yapmalıyız.her türlü maddî ve mânevî fedakârlığı yapmalıyız.

Ey Fatih'in akranları olan genç kardeşlerim! Fatih İstanbul'u fethetti.


Ey Fatih'in akranları olan genç kardeşlerim! Fatih İstanbul'u fethetti.
Peygamber hazretleri Roma'nın da fetholunacağını müjdeliyor.Peygamber hazretleri Roma'nın da fetholunacağını müjdeliyor.

Allah fethinizi mübarek eylesin!..


Allah fethinizi mübarek eylesin!..
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2