Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kadere Rıza, Nimete Şükür, Belâya Sabır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Rebîü'l-Âhir 1402 / 21.02.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadere Rıza, Belâya Sabır, Sabır İlk Anda Olur, Çok Mal İstemenin Zararı, Takdire Razı Olmak, Beş Yılda Bir Hac veya Umre | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kadere Rıza, Nimete Şükür, Belâya Sabır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Rebîü'l-Âhir 1402 / 21.02.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadere Rıza, Belâya Sabır, Sabır İlk Anda Olur, Çok Mal İstemenin Zararı, Takdire Razı Olmak, Beş Yılda Bir Hac veya Umre | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhıElhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhı Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl; ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

Kâlallâhu azze ve celle; men lem yerda bi-kazâî kaderi fe'l-yeltemis rabben. Kâlallâhu azze ve celle; men lem yerda bi-kazâî kaderi fe'l-yeltemis rabben.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz, muhterem, vefakâr kardeşlerim!Aziz, muhterem, vefakâr kardeşlerim! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehadîs-i şerîfesini,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehadîs-i şerîfesini, üstadımız Gümüşhânelî Ahmed Ziyâüddîn hazretlerinin telif eylemiş olduğuüstadımız Gümüşhânelî Ahmed Ziyâüddîn hazretlerinin telif eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından eserden okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından eserden okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce evvelen ve hâssetenHadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce evvelen ve hâsseten Peygamberimiz, Efendimiz, başımızın tacı, rehberimiz,Peygamberimiz, Efendimiz, başımızın tacı, rehberimiz, üsve-i hasenemiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek,üsve-i hasenemiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek, muazzez rûh-ı saadeti için; cümle enbiyâ ve evliyânın ruhları için; muazzez rûh-ı saadeti için; cümle enbiyâ ve evliyânın ruhları için; hâsseten ashâb-ı kirâmdan hocamız, üstadımız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadarhâsseten ashâb-ı kirâmdan hocamız, üstadımız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle sâdât u meşayihimizin ruhları için;güzerân eylemiş olan cümle sâdât u meşayihimizin ruhları için; eserin müellifi Gümüşhaneli hazretlerinin mübarek ruhu için;eserin müellifi Gümüşhaneli hazretlerinin mübarek ruhu için; eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasındaeserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemanın, ravilerin ruhları için ve uzaktan yakındanemeği geçmiş olan ulemanın, ravilerin ruhları için ve uzaktan yakından gelip Peygamber Efendimiz'e muhabbetinden ve bu yola bağlılığından dolayıgelip Peygamber Efendimiz'e muhabbetinden ve bu yola bağlılığından dolayı şu mecliste hazır olan gelmiş olan tüm kardeşlerimizin âhirete irtihal ve intikal eylemiş olanşu mecliste hazır olan gelmiş olan tüm kardeşlerimizin âhirete irtihal ve intikal eylemiş olan cümle yakınlarının ruhları için üç İhlâs, bir Fâtiha hediye edelim. cümle yakınlarının ruhları için üç İhlâs, bir Fâtiha hediye edelim.

Bu hadîs-i şerîflerin hepsini Efendimiz aleyhi's-salâtu ve's-selâm,Bu hadîs-i şerîflerin hepsini Efendimiz aleyhi's-salâtu ve's-selâm, Cenâb-ı Mevlâmız Allahu Teâlâ hazretlerinden naklen, rivayeten bize ifade ediyor.Cenâb-ı Mevlâmız Allahu Teâlâ hazretlerinden naklen, rivayeten bize ifade ediyor. "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuştur." diyerek bize naklediyor. "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuştur." diyerek bize naklediyor. O halde okuduğumuz bu hadîs-i şerîfler; hadîs-i kudsî, hadîs-i ilahî olmuş oluyor. O halde okuduğumuz bu hadîs-i şerîfler; hadîs-i kudsî, hadîs-i ilahî olmuş oluyor.

Birinci hadîs-i şerîf şöyle, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Kâlallâhu azze ve celle.Birinci hadîs-i şerîf şöyle, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Kâlallâhu azze ve celle.
"Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu.""Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." Men lem yerda bi-kazâî. "Benim kazama, hükmüme razı olmayan…"Men lem yerda bi-kazâî. "Benim kazama, hükmüme razı olmayan…" "Benim kullarıma gönderdiğim belalara, iptilalara, imtihanlara sabretmeyen kimse…""Benim kullarıma gönderdiğim belalara, iptilalara, imtihanlara sabretmeyen kimse…" Fe'l-yeltemis rabben sivâî. "Kendisine benden başka bir rab arasın." Fe'l-yeltemis rabben sivâî. "Kendisine benden başka bir rab arasın."

Bu hadîs-i şerîf kadar büyük tehdit olamaz.Bu hadîs-i şerîf kadar büyük tehdit olamaz. Allahu Teâlâ hazretleri kendisinin hükmüne, kazasına, kaderine, takdirine razı olmayan Allahu Teâlâ hazretleri kendisinin hükmüne, kazasına, kaderine, takdirine razı olmayan ve kendisinin kullara takdir etmiş olduğu cefalara, meşakkatlere, belalara sabretmeyen kimseyive kendisinin kullara takdir etmiş olduğu cefalara, meşakkatlere, belalara sabretmeyen kimseyi kulluğundan kovuyor, kulluğuna kabul etmiyor. kulluğundan kovuyor, kulluğuna kabul etmiyor.

Hani meşhur bir hikâye vardır, Yunus Emre bir hata etmiş. Nasıl hata etmiş? Hani meşhur bir hikâye vardır, Yunus Emre bir hata etmiş.

Nasıl hata etmiş?

Kıtlık olmuş. Yunus Emre menkabeye göre bir fakir çiftçiymiş.Kıtlık olmuş. Yunus Emre menkabeye göre bir fakir çiftçiymiş. Kıtlık olunca çiftçinin bir şeyi yok. Evinde yiyeceği bile yok. Demişler ki; Kıtlık olunca çiftçinin bir şeyi yok. Evinde yiyeceği bile yok. Demişler ki;

"Filanca kasabada bir büyük şeyh efendi var. Ona gidersen, o senin işini görür." "Filanca kasabada bir büyük şeyh efendi var. Ona gidersen, o senin işini görür."

Kalkmış, o şeyh efendiye gitmiş. "Niye geldin?" demiş. Kalkmış, o şeyh efendiye gitmiş.

"Niye geldin?" demiş.

"Efendim! Mâlum kıtlık oldu. Evde çoluk çocuk var, yiyecek buğdayımız yok."Efendim! Mâlum kıtlık oldu. Evde çoluk çocuk var, yiyecek buğdayımız yok. Ben dağlardan biraz alıç topladım, acizane size takdim ediyorum.Ben dağlardan biraz alıç topladım, acizane size takdim ediyorum. Sizden ricam; bana birkaç çuval buğday verseniz de açlığımız gitse, yoksulluğumuza bir çare olsa…"Sizden ricam; bana birkaç çuval buğday verseniz de açlığımız gitse, yoksulluğumuza bir çare olsa…" gibi sözler söylemiş, nasıl söylediyse artık. gibi sözler söylemiş, nasıl söylediyse artık.

Şeyh efendi bakmış karşısındaki kâmil yani uygun, müsait bir kimse.Şeyh efendi bakmış karşısındaki kâmil yani uygun, müsait bir kimse. Canı takılmak istemiş, demiş ki; Canı takılmak istemiş, demiş ki;

"Buğday mı vereyim, himmet mi edeyim? Hangisini istersin?" "Buğday mı vereyim, himmet mi edeyim? Hangisini istersin?"

Himmet ne demek? Büyüklerin nazarı insana değerse insan ne hâle gelir?Himmet ne demek? Büyüklerin nazarı insana değerse insan ne hâle gelir? Mânevî bakımdan kârı ne olur, zararı ne olur? Yunus Emre o zaman o çeşit şeyleri bilmiyormuş. Mânevî bakımdan kârı ne olur, zararı ne olur? Yunus Emre o zaman o çeşit şeyleri bilmiyormuş.

"Ben himmeti ne yapayım efendim. Bana buğday lazım, buğday verin." demiş. "Ben himmeti ne yapayım efendim. Bana buğday lazım, buğday verin." demiş.

"Evladım! İstersen getirdiğin her alıç tanesi için ayrı ayrı himmet edeyim?" "Evladım! İstersen getirdiğin her alıç tanesi için ayrı ayrı himmet edeyim?"

Alıçlar mâlum iplere dizilir, elma gibi bir küçük meyve... Yani çok himmet edecek.Alıçlar mâlum iplere dizilir, elma gibi bir küçük meyve... Yani çok himmet edecek. Düşünmüş, taşınmış, eve boş gitmek hoşuna gitmemiş; Düşünmüş, taşınmış, eve boş gitmek hoşuna gitmemiş;

"Efendim! Ben buğdayı tercih edeceğim." "Peki! Buna istediği kadar buğdayı verin." demiş. "Efendim! Ben buğdayı tercih edeceğim."

"Peki! Buna istediği kadar buğdayı verin." demiş.

Almış buğdayları, sevine sevine giderken zihni takılmış;Almış buğdayları, sevine sevine giderken zihni takılmış; "Acaba himmet denilen şey nasıl bir şey ki bana ısrarla teklif etti de ben kabul etmedim…""Acaba himmet denilen şey nasıl bir şey ki bana ısrarla teklif etti de ben kabul etmedim…" Sonradan sonraya biraz aklı başına gelmiş, dönmüş; Sonradan sonraya biraz aklı başına gelmiş, dönmüş;

"Efendim! Ben vazgeçtim; buğdaylarınızı alın, himmet isterim." "Efendim! Ben vazgeçtim; buğdaylarınızı alın, himmet isterim."

"Artık onun zamanı geçti. Sen filanca kimseye gideceksin, bizden nasibin kalmadı." demiş. "Artık onun zamanı geçti. Sen filanca kimseye gideceksin, bizden nasibin kalmadı." demiş.

İşte demek ki hayatta fırsatlar insanın eline her zaman gelmiyor veya gelirse durmuyor.İşte demek ki hayatta fırsatlar insanın eline her zaman gelmiyor veya gelirse durmuyor. Fırsatı yakalayıp onu ganimet bilmek lazım!Fırsatı yakalayıp onu ganimet bilmek lazım! Hayat zaten bir fırsat; her aldığımız nefes bir fırsat!.. Hayat zaten bir fırsat; her aldığımız nefes bir fırsat!..

Neyse sonra bir kusuru daha olmuş. Şeyhinin dergâhından ayrılmış, gitmiş.Neyse sonra bir kusuru daha olmuş. Şeyhinin dergâhından ayrılmış, gitmiş. Sonra yine pişman olmuş, gelmiş. Valide hanıma; Sonra yine pişman olmuş, gelmiş. Valide hanıma;

"Acaba beni kabul eder mi? Ben çok hatalı bir insanım." filan diye sormuş."Acaba beni kabul eder mi? Ben çok hatalı bir insanım." filan diye sormuş. İki gözü âmâymış şeyhinin, Valide Hanım; "Bilmem kabul eder mi, etmez mi? Kapının önüne yatarsın. İki gözü âmâymış şeyhinin, Valide Hanım;

"Bilmem kabul eder mi, etmez mi? Kapının önüne yatarsın.
O abdest almaya oradan dışarıya çıkarken ayağı sana takılır. 'Kim bu?' der.O abdest almaya oradan dışarıya çıkarken ayağı sana takılır. 'Kim bu?' der. 'Efendim, Yunus' derim. 'Bizim Yunus mu?' derse, demek ki seni 'Bizim Yunus' diye anıyor, 'Efendim, Yunus' derim. 'Bizim Yunus mu?' derse, demek ki seni 'Bizim Yunus' diye anıyor, defterden silmemiş, gönlündesin. O zaman eline sarılırsın. defterden silmemiş, gönlündesin. O zaman eline sarılırsın. Ama 'Hangi Yunus?' derse artık kendine başka yer ara." demiş. Ama 'Hangi Yunus?' derse artık kendine başka yer ara." demiş.

Rivayete göre o da oraya yatmış. Şeyhin ayağı takılınca; "Kim bu?" demiş. "Efendim, Yunus." Rivayete göre o da oraya yatmış. Şeyhin ayağı takılınca;

"Kim bu?" demiş.

"Efendim, Yunus."

"Bizim Yunus mu?" deyince eline, ayağına sarılmış diye anlatırlar. "Bizim Yunus mu?" deyince eline, ayağına sarılmış diye anlatırlar.

Allahu Teâlâ insana "kulum" derse, ne mutlu! Ama bir de kulluğundan kovuyor… Allahu Teâlâ insana "kulum" derse, ne mutlu! Ama bir de kulluğundan kovuyor…

Benden başka rab arasın ne demek? "Ben onu kulluktan siliyorum." demek.Benden başka rab arasın ne demek?

"Ben onu kulluktan siliyorum." demek.
Onun için bu hadîs-i şerîfin mânası üzerinde biraz fazlaca durmak lazım.Onun için bu hadîs-i şerîfin mânası üzerinde biraz fazlaca durmak lazım. Ne demiş hadîs-i şerîfin metninde; "Benim kazama razı olmayan…" Kaza ne demek? Ne demiş hadîs-i şerîfin metninde;

"Benim kazama razı olmayan…"

Kaza ne demek?

Bir iş hakkında hükmetmek, Allah'ın hükmü…Bir iş hakkında hükmetmek, Allah'ın hükmü… Şimdi biz mesela mahkemeye gidiyoruz, derdimizi anlatıyoruz, ötekisi anlatıyor;Şimdi biz mesela mahkemeye gidiyoruz, derdimizi anlatıyoruz, ötekisi anlatıyor; hâkim bir hüküm veriyor. Hâkim hüküm verdiğinden dolayı ona eskiden "kadı" derlerdi. hâkim bir hüküm veriyor. Hâkim hüküm verdiğinden dolayı ona eskiden "kadı" derlerdi. "Kadı Efendi!" Yani "kada" sahibi, "hükmedici kimse" demek. "Kadı Efendi!" Yani "kada" sahibi, "hükmedici kimse" demek. Allahu Teâlâ hazretlerinin de kullar hakkında mukadderatı, takdirleri var;Allahu Teâlâ hazretlerinin de kullar hakkında mukadderatı, takdirleri var; ömrümüzü, rızkımızı takdir etmiş. Bu takdirlerin hepsi nereden geliyor? ömrümüzü, rızkımızı takdir etmiş.

Bu takdirlerin hepsi nereden geliyor?

Allahu Teâlâ hazretlerinden geliyor. Allahu Teâlâ hazretlerinden geliyor.

Acaba şu kâinatta Allahu Teâlâ hazretlerinin haberi olmadan bir şey olur mu?Acaba şu kâinatta Allahu Teâlâ hazretlerinin haberi olmadan bir şey olur mu? Allahu Teâlâ hazretlerinin istemesinin dışında bir şey olur mu? Olmaz! Allahu Teâlâ hazretlerinin istemesinin dışında bir şey olur mu?

Olmaz!

Bi-yedihî melekûtü külli şey'in.Bi-yedihî melekûtü külli şey'in. "Her şeyin hükmü, gücü kuvveti elinde; Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibi…" "Her şeyin hükmü, gücü kuvveti elinde; Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibi…"

Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ardı. "Yerler, gökler Allahu Teâlâ hazretlerinin!" Lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ardı. "Yerler, gökler Allahu Teâlâ hazretlerinin!"

Ne rüzgâr eser, ne yağmur damlar, ne buhar havaya uçar, ne yaprak sallanır, Ne rüzgâr eser, ne yağmur damlar, ne buhar havaya uçar, ne yaprak sallanır, ne çöp yere düşer, ne insan gözünü açar, ne insan gözünü kapatır…ne çöp yere düşer, ne insan gözünü açar, ne insan gözünü kapatır… Hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesiyle oluyor. Peki, kötü işler neden oluyor? Hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesiyle oluyor.

Peki, kötü işler neden oluyor?

Allahu Teâlâ hazretleri kötülere de müsaade veriyor. Ama razı değil! Allahu Teâlâ hazretleri kötülere de müsaade veriyor. Ama razı değil! Rızasının yolunu peygamberlerle, kitaplarla bildirmiş; Rızasının yolunu peygamberlerle, kitaplarla bildirmiş; "Şöyle yaparsanız severim, razı olurum, cennetime sokarım."Şöyle yaparsanız severim, razı olurum, cennetime sokarım. Böyle yaparsanız da sevmem, o yaptığınız işlere rızam yok, hoşnut olmam. Böyle yaparsanız da sevmem, o yaptığınız işlere rızam yok, hoşnut olmam. Onları yaptığınız zaman gazap, azap, ikab ederim." Ama serbest bırakmış. Onları yaptığınız zaman gazap, azap, ikab ederim."

Ama serbest bırakmış.
İnsan istediğini seçmekte özgür... Bir seçme hakkı var, ona "irâde-i cüz'iyyesi" deniliyor. İnsan istediğini seçmekte özgür... Bir seçme hakkı var, ona "irâde-i cüz'iyyesi" deniliyor. Ya bu tarafa gidecek, ya şu tarafa gidecek; serbest! Ya bu tarafa gidecek, ya şu tarafa gidecek; serbest!

Bir fıkra ile anlatalım, çok güzel ifade eden bir fıkra… Bir fıkra ile anlatalım, çok güzel ifade eden bir fıkra… Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmaya Küfe mescidine hayvanıyla gelmiş, içeri girmiş.Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmaya Küfe mescidine hayvanıyla gelmiş, içeri girmiş. Avluda bakmış, orada avare birisi duruyor. Avluda bakmış, orada avare birisi duruyor. Dizginleri adamın eline vermiş, "Tut bunları, benim gelmemi bekle." demiş.Dizginleri adamın eline vermiş, "Tut bunları, benim gelmemi bekle." demiş. İçeri girmiş, namazı kılmış. Çıkarken de eline para, diyelim ki beş dirhem ayırmış. İçeri girmiş, namazı kılmış. Çıkarken de eline para, diyelim ki beş dirhem ayırmış. Kapıdan çıkınca atını bekleyen insana "bekledi" diye parasını bahşiş olarak verecek.Kapıdan çıkınca atını bekleyen insana "bekledi" diye parasını bahşiş olarak verecek. Onu memnun, hoşnut edecek. Fakat dışarı çıkmışlar, bakmışlar; ne at var, ne adam!Onu memnun, hoşnut edecek.

Fakat dışarı çıkmışlar, bakmışlar; ne at var, ne adam!
At da yok, adam da yok! "Arayın bakalım." demiş. Uzakta atı görmüşler, yanına varmışlar.At da yok, adam da yok! "Arayın bakalım." demiş. Uzakta atı görmüşler, yanına varmışlar. Adam dizginlerini çalmış, gitmiş.Adam dizginlerini çalmış, gitmiş. Atın başından yularını, dizginini, takımlarını sıyırmış, almış, kaçmış, gitmiş.Atın başından yularını, dizginini, takımlarını sıyırmış, almış, kaçmış, gitmiş. Hayvanın tabii üstüne bindiğin zaman bir dizgini, gemi lazım!Hayvanın tabii üstüne bindiğin zaman bir dizgini, gemi lazım! "Gidin, çarşıdan arayın, bir şey alın da takalım şunun başına." demiş."Gidin, çarşıdan arayın, bir şey alın da takalım şunun başına." demiş. Hizmetçisi gitmiş, aramış. Biraz sonra elinde bir dizgin gem takımıyla gelmiş.Hizmetçisi gitmiş, aramış. Biraz sonra elinde bir dizgin gem takımıyla gelmiş. Bakmışlar, eski gem… "Nereden buldun?" demiş. "Satın aldım efendim." demiş. Bakmışlar, eski gem…

"Nereden buldun?" demiş.

"Satın aldım efendim." demiş.

"Nereden satın aldın?" "Dükkânlara sorarken bir dükkâna girdim. 'Dizgin takımı var mı?' diye sordum."Nereden satın aldın?"

"Dükkânlara sorarken bir dükkâna girdim. 'Dizgin takımı var mı?' diye sordum.
'Var.' dedi, bunu gösterdi. 'Bunu nereden aldın?' dedim. 'Var.' dedi, bunu gösterdi. 'Bunu nereden aldın?' dedim. 'Biraz önce bir adam getirdi, ben ondan satın aldım.' dedi. 'Biraz önce bir adam getirdi, ben ondan satın aldım.' dedi. 'Kaça satın aldın?' 'Beş dirheme.' dedi." Hırsız ona beş dirheme satmış.'Kaça satın aldın?' 'Beş dirheme.' dedi."

Hırsız ona beş dirheme satmış.
O da o dükkâncıdan almış. Hz. Ali Efendimiz, etrafına toplanan kalabalığa diyor ki; O da o dükkâncıdan almış. Hz. Ali Efendimiz, etrafına toplanan kalabalığa diyor ki;

"Ey nâs! Ey insanlar! Gözünüzü açın, ibret alın, dikkat edin."Ey nâs! Ey insanlar! Gözünüzü açın, ibret alın, dikkat edin. Bu hırsız adam, gemi, dizgini çalan adam kötü huyu yüzünden rızkını haramdan kazandı.Bu hırsız adam, gemi, dizgini çalan adam kötü huyu yüzünden rızkını haramdan kazandı. Ama rızkı değişmedi. Zaten ben camiden çıkarken kendisine beş dirhem verecektim.Ama rızkı değişmedi. Zaten ben camiden çıkarken kendisine beş dirhem verecektim. İşte avucumda beş dirhem… Zaten bu parayı alacaktı ama helalinden alacaktı.İşte avucumda beş dirhem… Zaten bu parayı alacaktı ama helalinden alacaktı. Atı beklediği, halifeye hizmet yaptığı için alnının akıyla, helal olarak kazanacaktı.Atı beklediği, halifeye hizmet yaptığı için alnının akıyla, helal olarak kazanacaktı. Sabırsızlık gösterdi, huyu kötü, yanlış yolu seçti. Sabırsızlık gösterdi, huyu kötü, yanlış yolu seçti. Önünde iki yol var; ya sabredip bekleyecekti ya da çalacaktı.Önünde iki yol var; ya sabredip bekleyecekti ya da çalacaktı. Çalma yolunu tercih etti, yine eline beş dirhem geçti, fazla geçmedi.Çalma yolunu tercih etti, yine eline beş dirhem geçti, fazla geçmedi. Rızkı ne kadarsa, Allah ona ne kadar rızık takdir etmişse o geldi ama haramdan geldi." Rızkı ne kadarsa, Allah ona ne kadar rızık takdir etmişse o geldi ama haramdan geldi."

İşte insanoğlunun önüne iki yol çıkar, netice değişmez.İşte insanoğlunun önüne iki yol çıkar, netice değişmez. Hayrı seçerse sevap kazanır, şerri seçerse günah kazanır; netice aynı olur.Hayrı seçerse sevap kazanır, şerri seçerse günah kazanır; netice aynı olur. Allahu Teâlâ hazretlerinin ne rızkı, ne takdiri, ne hükmü değişir. Allahu Teâlâ hazretlerinin ne rızkı, ne takdiri, ne hükmü değişir.

O halde insan irâde-i cüz'iyyesini Peygamber Efendimiz'in, Kur'ân-ı Kerîm'in, O halde insan irâde-i cüz'iyyesini Peygamber Efendimiz'in, Kur'ân-ı Kerîm'in, hadîs-i şerîflerin gösterdiği doğru yol istikametinde kullanacak,hadîs-i şerîflerin gösterdiği doğru yol istikametinde kullanacak, Allah'a iyi kulluk etmeye çalışacak. Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibidir,Allah'a iyi kulluk etmeye çalışacak. Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibidir, malikidir ve olan her şey O'nun izniyle, müsaadesiyle oluyor.malikidir ve olan her şey O'nun izniyle, müsaadesiyle oluyor. Bunu ve Allahu Teâlâ hazretlerinin lütufkâr, merhametli olduğunu,Bunu ve Allahu Teâlâ hazretlerinin lütufkâr, merhametli olduğunu, kullarını imtihan ettiğini, bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu bilecek.kullarını imtihan ettiğini, bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu bilecek. Başına bir hal geldiği zaman bağırıp çağırmayacak. "Hastalık da geliyor bazen..." Başına bir hal geldiği zaman bağırıp çağırmayacak.

"Hastalık da geliyor bazen..."

Hastalık da gelir ama hastalığın sonunda öyle mükâfatlar var ki…Hastalık da gelir ama hastalığın sonunda öyle mükâfatlar var ki… Hadislerde bildirildiği üzere hastalık insanı anasından doğduğu günkü gibi temiz, pak ediyor.Hadislerde bildirildiği üzere hastalık insanı anasından doğduğu günkü gibi temiz, pak ediyor. Günahlardan temizliyor, sabrederse… İstemez misin günahlarının temizlenmesini? Günahlardan temizliyor, sabrederse…

İstemez misin günahlarının temizlenmesini?

Hastalığı isteyin demiyorum ama hastalığın arkasından bir mükâfat geliyor.Hastalığı isteyin demiyorum ama hastalığın arkasından bir mükâfat geliyor. Demek ki hikmetleri var. "Ticaret yaptım, zarar ettim, iflas ettim…" Demek ki hikmetleri var.

"Ticaret yaptım, zarar ettim, iflas ettim…"

Sen kulsun, bilemezsin ki acaba o parayı kazansaydın hayra mı harcayacaktın?Sen kulsun, bilemezsin ki acaba o parayı kazansaydın hayra mı harcayacaktın? Kazanmanın mı, kaybetmenin mi hayırlı olduğunu nereden bileceksin? Kazanmanın mı, kaybetmenin mi hayırlı olduğunu nereden bileceksin? Kazanırsın, eline milyonlar geçer, sapıtırsın; Kazanırsın, eline milyonlar geçer, sapıtırsın; köşk, saray, yalı, kotra, Avrupalarda gezmek, zevk sefa istersin…köşk, saray, yalı, kotra, Avrupalarda gezmek, zevk sefa istersin… Onların hepsi bu dünyada tatlıdır ama âhirette burnundan fitil fitil gelecek.Onların hepsi bu dünyada tatlıdır ama âhirette burnundan fitil fitil gelecek. Allah seni sevmiştir de onu vermemiştir. Allah seni sevmiştir de onu vermemiştir.

Bunları birer misal olarak zikrediyoruz, maksadımız asıl neticeyi çıkartmak.Bunları birer misal olarak zikrediyoruz, maksadımız asıl neticeyi çıkartmak. Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüne razı olacaksın.Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüne razı olacaksın. O senin rabbindir, kâinatın sahibidir, ne söylerse hoş…O senin rabbindir, kâinatın sahibidir, ne söylerse hoş… Hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahut diken diyeceksin.Hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahut diken diyeceksin. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler diyeceksin. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler diyeceksin.

"Efendim! Kötü şeyleri de sevebilir miyim?" Etrafa güzel bakmasını bilsen onları da seversin."Efendim! Kötü şeyleri de sevebilir miyim?"

Etrafa güzel bakmasını bilsen onları da seversin.
Yavaş yavaş etraftaki hadiselerin ibretlerine baksan onları da seversin. Yavaş yavaş etraftaki hadiselerin ibretlerine baksan onları da seversin.

Allahu Teâlâ hazretleri iyi kullarına niçin azap ediyor? Allahu Teâlâ hazretleri iyi kullarına niçin azap ediyor?

Allahu Teâlâ hazretleri iyi kullarının derecesi artsın, bu dünyaya tamahları kesilsin,Allahu Teâlâ hazretleri iyi kullarının derecesi artsın, bu dünyaya tamahları kesilsin, bu dünyadan sevilecek bir şeyleri kalmasın, kendisine dönsünler diye o sıkıntıları veriyor. bu dünyadan sevilecek bir şeyleri kalmasın, kendisine dönsünler diye o sıkıntıları veriyor. En büyük meşakkatleri, sıkıntıları peygamberlere vermiş.En büyük meşakkatleri, sıkıntıları peygamberlere vermiş. Ondan sonra velî kullara vermiş. Ondan sonra derecesine göre… Ondan sonra velî kullara vermiş. Ondan sonra derecesine göre… Firavuna hiçbir sıkıntı vermemiş. Başı bile ağrımamış veyahut bir kere ağrımış. Firavuna hiçbir sıkıntı vermemiş. Başı bile ağrımamış veyahut bir kere ağrımış. Şimdi Firavun gibi mi olmak iyi, yoksa Allah'ın sevgili kulu olmak mı iyi?.. Şimdi Firavun gibi mi olmak iyi, yoksa Allah'ın sevgili kulu olmak mı iyi?..

Hâsılı biz bu kâinatın esrarını henüz daha âciz, nâçiz, küçük, Hâsılı biz bu kâinatın esrarını henüz daha âciz, nâçiz, küçük, zayıf aklımızla, ilmimizle, kolay kolay anlayamıyoruz. Ama anlayan insanlar öyle söylüyorlar.zayıf aklımızla, ilmimizle, kolay kolay anlayamıyoruz. Ama anlayan insanlar öyle söylüyorlar. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler diyor, boşuna mı söylemiş? Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler diyor, boşuna mı söylemiş?

Ömrünü geçirmiş, sakalını ağartmış, herkesin gözünün bebeği olmuş bir büyük alim,Ömrünü geçirmiş, sakalını ağartmış, herkesin gözünün bebeği olmuş bir büyük alim, neylerse güzel eyler diyor. O noktaya gelirsen, ne âlâ! neylerse güzel eyler diyor. O noktaya gelirsen, ne âlâ! Kazasına yani hükmüne razı olacağız, öyle takdir etmiş. Kazasına yani hükmüne razı olacağız, öyle takdir etmiş. Takdirin Allah'tan geldiğini bileceğiz ve razı olacağız.Takdirin Allah'tan geldiğini bileceğiz ve razı olacağız. Bilmiyorum, bunun insanın içine yerleşmesi için neler yapması lazım, nasıl olur fakat böyle yapmazsak, Bilmiyorum, bunun insanın içine yerleşmesi için neler yapması lazım, nasıl olur fakat böyle yapmazsak, neticenin ne kadar tehlikeli olduğunu hadîs-i şerîfin sonunda görüyoruz.neticenin ne kadar tehlikeli olduğunu hadîs-i şerîfin sonunda görüyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri; "Benden başka rab arasın." buyuruyor. Allahu Teâlâ hazretleri; "Benden başka rab arasın." buyuruyor. Yani kulluğundan kovuyor. Razı olacak! Yani kulluğundan kovuyor. Razı olacak!

Birisinin çocuğu ölmüş galiba, çok feryâd u figan ediyormuş.Birisinin çocuğu ölmüş galiba, çok feryâd u figan ediyormuş. Peygamber Efendimiz yanına gitmiş, biraz sabretmesini söylemiş.Peygamber Efendimiz yanına gitmiş, biraz sabretmesini söylemiş. O da; "Sen benim başıma gelen felaketi biliyor musun?" gibilerindenO da; "Sen benim başıma gelen felaketi biliyor musun?" gibilerinden fazlaca bağırmaya çağırmaya devam edince… Bakmış söz anlayacak insan değil,fazlaca bağırmaya çağırmaya devam edince… Bakmış söz anlayacak insan değil, Peygamber Efendimiz yürümüş gitmiş. Arkasındakiler demişler ki; Peygamber Efendimiz yürümüş gitmiş. Arkasındakiler demişler ki;

"Kadın! Bu seninle konuşan şahsın kim olduğunu sen biliyor musun?" "Kadın! Bu seninle konuşan şahsın kim olduğunu sen biliyor musun?"

"Yok, bilmiyorum." deyince; "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz." demişler. "Yok, bilmiyorum." deyince;

"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz." demişler.

"Eyvah! Ben çok edepsizlik ettim." diye peşinden koşmuş, demiş ki; "Eyvah! Ben çok edepsizlik ettim." diye peşinden koşmuş, demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Kusura bakmayın, ben sizi tanıyamadım, çok edepsizlik ettim. "Yâ Resûlallah! Kusura bakmayın, ben sizi tanıyamadım, çok edepsizlik ettim. Yüksek sesle konuştum, bağırdım, çağırdım." Yüksek sesle konuştum, bağırdım, çağırdım."

"Ey hanım! Sabır, darbe ilk geldiği zaman olur." demiş. "Ey hanım! Sabır, darbe ilk geldiği zaman olur." demiş.

Ondan sonra nasıl olsa insan alışır. Onun için Allah'ın takdirine razı olacağız. Ondan sonra nasıl olsa insan alışır. Onun için Allah'ın takdirine razı olacağız.

Sonra çok güzel bir şey var.Sonra çok güzel bir şey var. Ashâb-ı kiramdan, aşere-i mübeşşereden duası makbul bir zât-ı muhterem var.Ashâb-ı kiramdan, aşere-i mübeşşereden duası makbul bir zât-ı muhterem var. Kime dua ediverse duası tutarmış. Gelirlermiş, kendisinden dua isterlermiş. Kime dua ediverse duası tutarmış. Gelirlermiş, kendisinden dua isterlermiş. İhtiyarlığında iki gözü görmez olmuş. Yanına gidip diyorlar ki; İhtiyarlığında iki gözü görmez olmuş. Yanına gidip diyorlar ki;

"Efendim! Biz tecrübeyle biliyoruz ki senin duan makbul."Efendim! Biz tecrübeyle biliyoruz ki senin duan makbul. Dua ettiğin zaman Allah senin duanı kabul ediyor.Dua ettiğin zaman Allah senin duanı kabul ediyor. Neden kendi gözün açılsın, körlüğün gitsin diye dua etmiyorsun?" Demiş ki; Neden kendi gözün açılsın, körlüğün gitsin diye dua etmiyorsun?"

Demiş ki;

"Ben Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirini, kazasını, gözümün nurundan daha çok severim.""Ben Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirini, kazasını, gözümün nurundan daha çok severim." Yani; "Dua edersem gözümün nuru açılacak ama ben Allah'ın takdirine razıyım." demiş.Yani; "Dua edersem gözümün nuru açılacak ama ben Allah'ın takdirine razıyım." demiş. İşte insan o hâle gelecek. O hâle gelirse Allah sever. O hâle gelmezse insan kulluktan kovulur. İşte insan o hâle gelecek. O hâle gelirse Allah sever. O hâle gelmezse insan kulluktan kovulur.

Onun için başınıza bir sıkıntı gelirse Allah'tan geldiğini bilip sabredin.Onun için başınıza bir sıkıntı gelirse Allah'tan geldiğini bilip sabredin. Sıkı durun çünkü sıkı durunca bu bir imtihandır gelir geçer. Sıkı durun çünkü sıkı durunca bu bir imtihandır gelir geçer. Ondan sonra yine felaha çıkarsınız. Müjdelerim ki sıkıntının arkasından ferah vardır. Ondan sonra yine felaha çıkarsınız. Müjdelerim ki sıkıntının arkasından ferah vardır.

Kitapların yazdığına göre Eyyüp aleyhisselam'ın çok malı mülkü varmış.Kitapların yazdığına göre Eyyüp aleyhisselam'ın çok malı mülkü varmış. Pek çok evlâdı varmış, şanlı bir kimseymiş. Pek çok evlâdı varmış, şanlı bir kimseymiş. Sürülerinin, hayvanlarının, davarlarının haddi hesabı yokmuş. Hepsini kaybetmiş.Sürülerinin, hayvanlarının, davarlarının haddi hesabı yokmuş. Hepsini kaybetmiş. Hastalık mı geldi, ne felaket olduysa… Çoluk çocuğunun da hepsi âhirete göçmüşler.Hastalık mı geldi, ne felaket olduysa… Çoluk çocuğunun da hepsi âhirete göçmüşler. Gözünün önünde sevdiklerinin insandan ayrılması da acı bir şey... Gözünün önünde sevdiklerinin insandan ayrılması da acı bir şey... Malın gitmesine, sevdiklerinin gitmesine sabretmiş.Malın gitmesine, sevdiklerinin gitmesine sabretmiş. Bu sefer Allahu Teâlâ hazretleri hastalık vermiş. Bütün vücudunu yara kaplamış. Bu sefer Allahu Teâlâ hazretleri hastalık vermiş. Bütün vücudunu yara kaplamış. Yaraları kurtlanmış ama yine sabretmiş. Yaraları kurtlanmış ama yine sabretmiş. "Hz. Eyyüp sabrı" derler ya… Eyyüp aleyhisselam'ın sabrı, meşhur. Sabretmiş, sabretmiş… "Hz. Eyyüp sabrı" derler ya… Eyyüp aleyhisselam'ın sabrı, meşhur. Sabretmiş, sabretmiş…

Sonra ne olmuş? Sonra Allah yine sıhhat, evlat, mal vermiş…Sonra ne olmuş?

Sonra Allah yine sıhhat, evlat, mal vermiş…
Ne olacak, iki paralık dünya hayatı!.. Gelir, gider. Gelmesi de imtihan, gitmesi de imtihan.Ne olacak, iki paralık dünya hayatı!.. Gelir, gider. Gelmesi de imtihan, gitmesi de imtihan. Sanki para geldiği zaman daha mı iyi oluyor!.. Bazı arkadaşlar siyasi hayata atıldılar.Sanki para geldiği zaman daha mı iyi oluyor!..

Bazı arkadaşlar siyasi hayata atıldılar.
Seçimler için para harcadılar; 300 - 500 bin lira.Seçimler için para harcadılar; 300 - 500 bin lira. Uğraştılar, didindiler, "Milletvekili olayım." diye; olamadılar. Bir kısmı da oldu.Uğraştılar, didindiler, "Milletvekili olayım." diye; olamadılar. Bir kısmı da oldu. Olanlar sevindi, olamayanlar üzüldü. Ondan sonra da milletvekillerinin sıkıntıları oldu.Olanlar sevindi, olamayanlar üzüldü. Ondan sonra da milletvekillerinin sıkıntıları oldu. Çeşitli muhakemeleri oldu, mâlum, hepimizin bildiği hâdiseler… Çeşitli muhakemeleri oldu, mâlum, hepimizin bildiği hâdiseler…

Onun için bir şeyin sonunu Allah hayırlı eylesin. Mühim olan önü de, sonu da hayırlı olsun.Onun için bir şeyin sonunu Allah hayırlı eylesin. Mühim olan önü de, sonu da hayırlı olsun. Ama bazı şeyler vardır ki insanın hoşuna gitmez sonu hayır gelir,Ama bazı şeyler vardır ki insanın hoşuna gitmez sonu hayır gelir, bazı şeyler vardır ki başından hoş gibi gelir ama sonu şer gider. bazı şeyler vardır ki başından hoş gibi gelir ama sonu şer gider.

Bu mühim mesele olduğu için birkaç hikâyeyle hatırda kalsın diye bir hikâye daha anlatacağım: Bu mühim mesele olduğu için birkaç hikâyeyle hatırda kalsın diye bir hikâye daha anlatacağım:

Bir zât gelmiş, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e; Bir zât gelmiş, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e;

"Yâ Resûlallah! Bana dua eyle, malım çok olsun." demiş. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Yâ Resûlallah! Bana dua eyle, malım çok olsun." demiş. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Ey filanca! Şükrünü eda edebileceğin az bir mal,"Ey filanca! Şükrünü eda edebileceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın çok mala sahip olmaktan senin için daha hayırlıdır." şükründen âciz kalacağın çok mala sahip olmaktan senin için daha hayırlıdır."

"Peki!" diyor, geriye çekiliyor. Yani Peygamber Efendimiz,"Peki!" diyor, geriye çekiliyor. Yani Peygamber Efendimiz, "Yâ Rabbi! Bunun malı çok olsun." diye dua etmemiş, "Elindeki mala razı ol." demiş. "Yâ Rabbi! Bunun malı çok olsun." diye dua etmemiş, "Elindeki mala razı ol." demiş.

Bir zaman sonra herhalde fakirlik biraz zor geldi, yine gelmiş; Bir zaman sonra herhalde fakirlik biraz zor geldi, yine gelmiş;

"Yâ Resûlallah! Bana dua et, ben zengin olayım, malım çok olsun." "Yâ Resûlallah! Bana dua et, ben zengin olayım, malım çok olsun."

"Ey filanca! Şükrünü eda edebileceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın çok maldan daha hayırlıdır."Ey filanca! Şükrünü eda edebileceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın çok maldan daha hayırlıdır. İsteme sen böyle bir şey." "Peki!" demiş, yine çekilmiş. İsteme sen böyle bir şey."

"Peki!" demiş, yine çekilmiş.

Bir müddet sabretmiş ama zihnine artık girdi ya o fikir, ille istiyor, para sahibi olacak.Bir müddet sabretmiş ama zihnine artık girdi ya o fikir, ille istiyor, para sahibi olacak. İçine iyice yerleşmiş, yine gelmiş; İçine iyice yerleşmiş, yine gelmiş;

"Yâ Resûlallah! Bana dua et, dayanamayacağım. Para pul, mal mülk sahibi olayım." "Yâ Resûlallah! Bana dua et, dayanamayacağım. Para pul, mal mülk sahibi olayım."

Peygamber Efendimiz onun üzerine; Peygamber Efendimiz onun üzerine;

"Yâ Rabbi! Bu zâtın istediğini ver." diye elini açmış, dua etmiş. "Yâ Rabbi! Bu zâtın istediğini ver." diye elini açmış, dua etmiş.

Allahu Teâlâ hazretlerinin habîb-i edîbi, Resûl-i Ekrem, en kerim resûl dua etmiş.Allahu Teâlâ hazretlerinin habîb-i edîbi, Resûl-i Ekrem, en kerim resûl dua etmiş. Adamın davarları çifter çifter doğurmaya başlamış. Adamın davarları çifter çifter doğurmaya başlamış. Koyunları, develeri artmış, zenginlik alameti belirmiş. Fakat camiye seyrek gelmeye başlamış. Koyunları, develeri artmış, zenginlik alameti belirmiş. Fakat camiye seyrek gelmeye başlamış.

"Nerede filanca adam?" diye sorarmış. "Yok!" "Nerede filanca?" "Yok!"Nerede filanca adam?" diye sorarmış.

"Yok!"

"Nerede filanca?"

"Yok!
Efendim işte sürüleri çoğaldı da, ot bulmak için civarlarda otlatıyor daEfendim işte sürüleri çoğaldı da, ot bulmak için civarlarda otlatıyor da onun için her zaman gelemiyor. Arada sırada geliyor." filan… onun için her zaman gelemiyor. Arada sırada geliyor." filan…

Nihayet haftada bir cumaları gelmeye başlamış.Nihayet haftada bir cumaları gelmeye başlamış. Nihayet sürüler o kadar çoğalmış ki Medine'nin otları yetmemiş.Nihayet sürüler o kadar çoğalmış ki Medine'nin otları yetmemiş. Otların çok olduğu başka uzak diyarlara gitmeye başlamış.Otların çok olduğu başka uzak diyarlara gitmeye başlamış. Peygamber Efendimiz'in sohbetinden kopmuş. O güzel, feyizli muhitten uzaklaşmış.Peygamber Efendimiz'in sohbetinden kopmuş. O güzel, feyizli muhitten uzaklaşmış. Camiye gelemez, namazları kılamaz olmuş; topluca kılması gereken namazları…Camiye gelemez, namazları kılamaz olmuş; topluca kılması gereken namazları… Cuma namazı da çok mühimdir, "İnsan birkaç Cuma namazını terk ederse kalbi mühürlenir." buyruluyor. Cuma namazı da çok mühimdir, "İnsan birkaç Cuma namazını terk ederse kalbi mühürlenir." buyruluyor.

Neticede zekât âyeti inmiş. Zenginlerden, belli ölçülerle mal sahiplerinden zekât alınacak. Neticede zekât âyeti inmiş. Zenginlerden, belli ölçülerle mal sahiplerinden zekât alınacak. Peygamber Efendimiz'in memurları, vazifelendirmiş olduğu kimseler o şahsa gelmişler; Peygamber Efendimiz'in memurları, vazifelendirmiş olduğu kimseler o şahsa gelmişler;

"Zekât âyeti indi, herkesten belli ölçüde mal alınıyor."Zekât âyeti indi, herkesten belli ölçüde mal alınıyor. Senin ne kadar koyunun, kuzun, deven varsa onlardan şu ölçüler içinde mal vereceksin."Senin ne kadar koyunun, kuzun, deven varsa onlardan şu ölçüler içinde mal vereceksin." deyince bir bağırmış, köpürmüş; "Ben bunları nelerle kazandım mı?" dedi, deyince bir bağırmış, köpürmüş;

"Ben bunları nelerle kazandım mı?" dedi,
artık nasıl dediyse zekâtı vermemiş. Peygamber Efendimiz'in habercisi geldiği halde vermemiş.artık nasıl dediyse zekâtı vermemiş. Peygamber Efendimiz'in habercisi geldiği halde vermemiş. Halbuki düşünecek ki bu Peygamber Efendimiz'in duası bereketiyle oldu. Halbuki düşünecek ki bu Peygamber Efendimiz'in duası bereketiyle oldu.

Hani Türkçe'de, "Babası evlada bir bağ vermiş de evlat babaya bir salkım üzüm vermemiş."Hani Türkçe'de, "Babası evlada bir bağ vermiş de evlat babaya bir salkım üzüm vermemiş." gibi bir söz vardır. Öyle gibi oluyor.gibi bir söz vardır. Öyle gibi oluyor. Malın tamamı Peygamber Efendimiz'in duası bereketiyle oluyor da Malın tamamı Peygamber Efendimiz'in duası bereketiyle oluyor da o Peygamber Efendimiz'in gönderdiği şahsa Allah'ın emri gereği diye zekâtı veremiyor.o Peygamber Efendimiz'in gönderdiği şahsa Allah'ın emri gereği diye zekâtı veremiyor. Veren Allah, dua eden Resûlullah!Veren Allah, dua eden Resûlullah! İsteyen, farz kılan Allahu Teâlâ hazretleri, haberi gönderen Resûlullah Efendimiz! Veremiyor. İsteyen, farz kılan Allahu Teâlâ hazretleri, haberi gönderen Resûlullah Efendimiz! Veremiyor.

İnsanlar nasıl gafilleşiyor! Nasıl mal arttıkça sevgisi gönle yerleşiyor!İnsanlar nasıl gafilleşiyor! Nasıl mal arttıkça sevgisi gönle yerleşiyor! Fukara çıkartır cebindeki paranın yarısını verir de zengin veremez. Neden? Fukara çıkartır cebindeki paranın yarısını verir de zengin veremez.

Neden?

Paranın sevgisi de parayla beraber içe yerleşiyor.Paranın sevgisi de parayla beraber içe yerleşiyor. "Ben bunu neyle kazandım?" diyor, veremiyor. O da bir hastalık! "Ben bunu neyle kazandım?" diyor, veremiyor. O da bir hastalık!

Neyse Peygamber Efendimiz'den sonra Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk halife oldu.Neyse Peygamber Efendimiz'den sonra Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk halife oldu. O zaman adamın aklı başına gelmiş herhalde.O zaman adamın aklı başına gelmiş herhalde. Zekât malını Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e,Zekât malını Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e, "İşte benim malımın zekâtı şu kadardır." diye göndermek istemiş. "İşte benim malımın zekâtı şu kadardır." diye göndermek istemiş.

Burada da çok mühim bir husus var. Ebû Bekr-i Sıddîk'a Arap kabileleri dediler ki; Burada da çok mühim bir husus var. Ebû Bekr-i Sıddîk'a Arap kabileleri dediler ki;

"Biz namaz kılmaya razıyız. Namaz kılacağız."Biz namaz kılmaya razıyız. Namaz kılacağız. Ama bu zekâtı alma bizden. Zekât vermeyeceğiz." dediler. Ama bu zekâtı alma bizden. Zekât vermeyeceğiz." dediler.

Zekât vermek mala dayanıyor, ötekisi bedene dayanıyor.Zekât vermek mala dayanıyor, ötekisi bedene dayanıyor. Oturup kalkacak, namaz kılacak ama parayı, malı vermek zor geliyor.Oturup kalkacak, namaz kılacak ama parayı, malı vermek zor geliyor. Peygamber Efendimiz'den sonra imanı zayıf olanlar itirazlar ettiler.Peygamber Efendimiz'den sonra imanı zayıf olanlar itirazlar ettiler. Ebû Bekr-i Sıddîk, ümmetten arif, bilgili, Peygamber Efendimiz'in yanında bulunan kimse… Ebû Bekr-i Sıddîk, ümmetten arif, bilgili, Peygamber Efendimiz'in yanında bulunan kimse…

Bir farzı kabul edip öbür farzı kabul etmemek Müslümanlığa sığar mı? Zekât ne? Farz! Bir farzı kabul edip öbür farzı kabul etmemek Müslümanlığa sığar mı? Zekât ne?

Farz!

Namaz kılmak ne? O da farz! Namaz kılmak ne?

O da farz!

Namaz kılacak, zekâtı vermeyecek; bir farzı yapacak, bir farzı yapmayacak. Namaz kılacak, zekâtı vermeyecek; bir farzı yapacak, bir farzı yapmayacak.

Öyle şey olur mu? Olmaz! Öyle şey olur mu?

Olmaz!

"Kim Resûlullah zamanında ne kadar zekât vermişse o kadar verecek. Vermeyenle harp ederim." demiş. "Kim Resûlullah zamanında ne kadar zekât vermişse o kadar verecek. Vermeyenle harp ederim." demiş.

Çünkü farzı inkâr ettiği için kâfir oluyor.Çünkü farzı inkâr ettiği için kâfir oluyor. "Harp ederim" dedi, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in bu sözü meşhurdur. "Harp ederim" dedi, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in bu sözü meşhurdur.

Bu şahıs da Ebû Bekr-i Sıddîk zamanında zekâtını göndermiş. Ama Ebû Bekr-i Sıddîk diyor ki; Bu şahıs da Ebû Bekr-i Sıddîk zamanında zekâtını göndermiş. Ama Ebû Bekr-i Sıddîk diyor ki;

"Resûlullah'ın almadığı bir zekâtı ben nasıl alırım!"Resûlullah'ın almadığı bir zekâtı ben nasıl alırım! Sen Resûlullah istediği zaman vermedin, darılttın. Sonra gönderdin, Resûlullah almadı.Sen Resûlullah istediği zaman vermedin, darılttın. Sonra gönderdin, Resûlullah almadı. Ben Resûlullah'ın almadığı zekâtı alamam." diyor. Bak, ondan kabul etmiyor. Ben Resûlullah'ın almadığı zekâtı alamam." diyor. Bak, ondan kabul etmiyor. Demek ki Ebû Bekr-i Sıddîk öteki tazyikini para için yapmıyormuş, iman için yapıyormuş. Demek ki Ebû Bekr-i Sıddîk öteki tazyikini para için yapmıyormuş, iman için yapıyormuş.

Hem o çıkıyor, hem de nasıl Resûlullah'a bağlılar!Hem o çıkıyor, hem de nasıl Resûlullah'a bağlılar! "Al" dediği yerde alıyor, onun almadığı yerde almıyor. "Al" dediği yerde alıyor, onun almadığı yerde almıyor. Kendi bildiğine gitmiyor, Resûlullah'a uyuyor. Bizim için de kurtuluş yolu o. Kendi bildiğine gitmiyor, Resûlullah'a uyuyor. Bizim için de kurtuluş yolu o. Kendi kafamız doğruyu göremez, gösteremez. Resûlullah'ın yolundan gidersek hak yolu buluruz. Kendi kafamız doğruyu göremez, gösteremez. Resûlullah'ın yolundan gidersek hak yolu buluruz.

Yol nedir? Resûlullah'ın "ehl-i sünnet ve'l- cemaat" yolu! Oradan gidersek kurtuluruz. Yol nedir?

Resûlullah'ın "ehl-i sünnet ve'l- cemaat" yolu! Oradan gidersek kurtuluruz.

Onun için, bu hikâyeyi anlatmamızın sebebi neydi? Onun için, bu hikâyeyi anlatmamızın sebebi neydi?

Çok mal o adama fayda vermedi.Çok mal o adama fayda vermedi. Resûlullah'ın tavsiyesine uysaydı bereketli, küçücük birkaç tane keçisi olurdu.Resûlullah'ın tavsiyesine uysaydı bereketli, küçücük birkaç tane keçisi olurdu. Sütünü sağardı, kıt kanaat geçinirdi, Allah'a dua ederdi, camiye gelirdi,Sütünü sağardı, kıt kanaat geçinirdi, Allah'a dua ederdi, camiye gelirdi, Resûlullah'ın sohbetinden istifade ederdi; hepsinden mahrum oldu.Resûlullah'ın sohbetinden istifade ederdi; hepsinden mahrum oldu. Deve sürülerine sahip oldu ama Allah'ın kulluğundan kovduğu bir kul oldu.Deve sürülerine sahip oldu ama Allah'ın kulluğundan kovduğu bir kul oldu. Buna çok dikkat etmemiz lazım! Allahu Teâlâ hazretleri bize muhtaç değil. Hâşâ sümme hâşâ… Buna çok dikkat etmemiz lazım!

Allahu Teâlâ hazretleri bize muhtaç değil. Hâşâ sümme hâşâ…

İnnallâhe le-ganiyyün ani'l-âlemîn. "Âlemlerden müstağni..." İnnallâhe le-ganiyyün ani'l-âlemîn. "Âlemlerden müstağni..." Âlemleri o yarattı. Biz O'na ne sağlayabiliriz! Biz muhtacız! Âlemleri o yarattı. Biz O'na ne sağlayabiliriz! Biz muhtacız!

Entümü'l-fukarâü ilallâhi. "Allah'a muhtaç olan bizleriz."Entümü'l-fukarâü ilallâhi. "Allah'a muhtaç olan bizleriz." Biz yalvaracağız, yakaracağız, gözyaşı dökeceğiz, isteyeceğiz, rızasının yollarını arayacağız.Biz yalvaracağız, yakaracağız, gözyaşı dökeceğiz, isteyeceğiz, rızasının yollarını arayacağız. Ve hangisi hayırlısıysa onu isteyeceğiz. Bak, hayırlısını insan bilemiyor.Ve hangisi hayırlısıysa onu isteyeceğiz. Bak, hayırlısını insan bilemiyor. Mal istiyor, sonunda hayırsız gelebiliyor.Mal istiyor, sonunda hayırsız gelebiliyor. Onun için Allah'ın takdirine rıza göstermek mühim bir husustur. Onun için Allah'ın takdirine rıza göstermek mühim bir husustur.

Bir hikâye daha anlatayım, daha iyi hatırda kalsın: Bir hikâye daha anlatayım, daha iyi hatırda kalsın:

Eski zâtlardan birisini, şehir şehir gezerken bir şehirde yakalamışlar. Eski zâtlardan birisini, şehir şehir gezerken bir şehirde yakalamışlar. "Sen casus musun, hırsız mısın, ne idüğü belirsiz bir adamsın? Gel buraya!" "Sen casus musun, hırsız mısın, ne idüğü belirsiz bir adamsın? Gel buraya!" diye onu başka memleketin casusu sanmışlar. Oraya gelmiş, hırpanî kılıklı bir insan... diye onu başka memleketin casusu sanmışlar. Oraya gelmiş, hırpanî kılıklı bir insan... Kendisini de tanıtacak bir kimse olmamış, neticede bunu ölüme mahkûm etmişler. Kendisini de tanıtacak bir kimse olmamış, neticede bunu ölüme mahkûm etmişler.

"Kesin bunun kafasını!" Kafası kesileceği zaman bir insan ne yapar acaba?"Kesin bunun kafasını!"

Kafası kesileceği zaman bir insan ne yapar acaba?
Allah göstermesin, acaba idamlık bir insan, kafası kesilecek bir insan neler düşünür? Allah göstermesin, acaba idamlık bir insan, kafası kesilecek bir insan neler düşünür?

Aklı başından gider, can pazarı, kolay bir şey değil. O demiş ki kendi kendine; Aklı başından gider, can pazarı, kolay bir şey değil. O demiş ki kendi kendine;

"Ey nefsim! Zamanında bu sözü söylerdin, şimdi başın sıkıştı, söyle bakalım. "Ey nefsim! Zamanında bu sözü söylerdin, şimdi başın sıkıştı, söyle bakalım. Allah'ın takdirine, kazasına razı mısın?Allah'ın takdirine, kazasına razı mısın? Bak, şimdi kafanı kesecekler, biraz sonra öleceksin, ona da rızan var mı bakalım?" Bak, şimdi kafanı kesecekler, biraz sonra öleceksin, ona da rızan var mı bakalım?"

Gözünü kapatmış, içini dinlemiş, bakmış ki -nefsini de demek ıslah etmiş- hiç itiraz yok. Gözünü kapatmış, içini dinlemiş, bakmış ki -nefsini de demek ıslah etmiş- hiç itiraz yok.

"Ne yapalım, ömrümüz bu kadarmış. Bir yerde nasıl olsa ölüm gelecek. Demek burada gelecek." "Ne yapalım, ömrümüz bu kadarmış. Bir yerde nasıl olsa ölüm gelecek. Demek burada gelecek."

Nefsi razı! Hiç itiraz yok!Nefsi razı! Hiç itiraz yok! Allahu Teâlâ hazretleri orada onun kafasını kestirtmemiş, en son anda kurtulmuş. Allahu Teâlâ hazretleri orada onun kafasını kestirtmemiş, en son anda kurtulmuş. "Haydi! Senin suçsuzluğun anlaşıldı, çık dışarıya." demişler, "Haydi! Senin suçsuzluğun anlaşıldı, çık dışarıya." demişler, hapisten çıkmış, kafası kesilmeden kurtulmuş. Yemin ediyor; hapisten çıkmış, kafası kesilmeden kurtulmuş. Yemin ediyor;

"Vallahi billahi, kafamın kesilmesinden kurtulduğuma, halâsıma sevinmiyorum,"Vallahi billahi, kafamın kesilmesinden kurtulduğuma, halâsıma sevinmiyorum, o andaki ihlâsıma seviniyorum hala. o andaki ihlâsıma seviniyorum hala. O ölüm anında bile, nefsim itiraz etmedi de Allah'ın takdirine rıza gösterdi ya ona seviniyorum.O ölüm anında bile, nefsim itiraz etmedi de Allah'ın takdirine rıza gösterdi ya ona seviniyorum. Halâsıma değil, ihlâsıma; kurtuluşuma değil, Allah'a karşı kalbimdeki duygularınHalâsıma değil, ihlâsıma; kurtuluşuma değil, Allah'a karşı kalbimdeki duyguların hoş, güzel, samimi, halis duygu olmasına hala sevinirim." diyor.hoş, güzel, samimi, halis duygu olmasına hala sevinirim." diyor. Çünkü orası tam imtihan yeriydi, imtihanı kazandı. Çünkü orası tam imtihan yeriydi, imtihanı kazandı.

Bak, demek ki Allah nasıl sıkıştırıp da imtihan ediyor. Canı gidecek gibi oluyor. Bak, demek ki Allah nasıl sıkıştırıp da imtihan ediyor. Canı gidecek gibi oluyor. "Bu da mı başıma gelecekti!" filan dese imtihanı kaybedecek. "Bu da mı başıma gelecekti!" filan dese imtihanı kaybedecek.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize şuur, akıl, fikir versin. Fâil-i hakikiyi görelim.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize şuur, akıl, fikir versin. Fâil-i hakikiyi görelim. Hâdiselerin arkasında Allahu Teâlâ hazretlerinin takdiri olduğunu;Hâdiselerin arkasında Allahu Teâlâ hazretlerinin takdiri olduğunu; O'nun rızası ve O'nun emriyle olduğunu, her şeyin O'nun tarafından müsaade olarak yapıldığını O'nun rızası ve O'nun emriyle olduğunu, her şeyin O'nun tarafından müsaade olarak yapıldığını ve başımıza gelenin O'nun takdiri olduğunu bilelim.ve başımıza gelenin O'nun takdiri olduğunu bilelim. Bir rıza, hoşnutluk hali, Allahu Teâlâ hazretlerine mutî insan hâline bürünelim.Bir rıza, hoşnutluk hali, Allahu Teâlâ hazretlerine mutî insan hâline bürünelim. İtirazcı insan olmayalım. Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bazen hastalık verir.İtirazcı insan olmayalım.

Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bazen hastalık verir.
Her zaman baklava börek olmaz ki… Bazen hastalık, bazen sıkıntı, bazen hapis olur.Her zaman baklava börek olmaz ki… Bazen hastalık, bazen sıkıntı, bazen hapis olur. İnsan bazen çoluk çocuğundan, bazen büyüğünden eza görür.İnsan bazen çoluk çocuğundan, bazen büyüğünden eza görür. Yanlış anlaşılır, iftiraya uğrar. Peygamber Efendimiz iftiraya uğramadı mı? Yanlış anlaşılır, iftiraya uğrar.

Peygamber Efendimiz iftiraya uğramadı mı?

"Mecnun" dediler, "şair" dediler, "kâhin" dediler, "Mecnun" dediler, "şair" dediler, "kâhin" dediler, "Akşam birisinden dinliyor, sabah söylüyor." dediler. Resûlullah'a bunları dediler. "Akşam birisinden dinliyor, sabah söylüyor." dediler. Resûlullah'a bunları dediler.

Ne yapalım, insanlar derler, her şeyi söylerler. İnsanların ağzını tutamazsın ki…Ne yapalım, insanlar derler, her şeyi söylerler. İnsanların ağzını tutamazsın ki… Kalbine de mâni olamıyorsun. Hasetçinin hasedine, kötü huylunun huyuna mâni olamıyorsun. Kalbine de mâni olamıyorsun. Hasetçinin hasedine, kötü huylunun huyuna mâni olamıyorsun. "Eh Mevlam böyle yapmış." diye belaya da sabredeceksin. "Eh Mevlam böyle yapmış." diye belaya da sabredeceksin.

İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir." buyuruyor. İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir." buyuruyor.

Demek ki kulun iki yüksek vasfı var: 1. Kazaya rıza yani teslimiyet. 2. Belaya sabır. Demek ki kulun iki yüksek vasfı var:

1. Kazaya rıza yani teslimiyet.

2. Belaya sabır.

İşte bu iki güzel huya sahip olursa insan, iyi derviş olur.İşte bu iki güzel huya sahip olursa insan, iyi derviş olur. Yani iyi, kâmil müslüman olur. Sahip olamazsa, o sahip olamamak çok fena… Yani iyi, kâmil müslüman olur. Sahip olamazsa, o sahip olamamak çok fena…

"Benden başka bir rab arasın kendisine." diyor Allahu Teâlâ hazretleri."Benden başka bir rab arasın kendisine." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. Çok, çok fena! Çok, çok fena! Yani ne yapıp yapıp Allahu Teâlâ hazretlerinin ahkâmına karşı o hoşnutluğu elde edeceğiz. Yani ne yapıp yapıp Allahu Teâlâ hazretlerinin ahkâmına karşı o hoşnutluğu elde edeceğiz.

Kazadan iki şey çıkar: Kazadan iki şey çıkar:

1. Senin başına gelen mukadderât, hadiseler, belalar, sıkıntılar, üzüntüler… 2. Kitabı! 1. Senin başına gelen mukadderât, hadiseler, belalar, sıkıntılar, üzüntüler…

2. Kitabı!

O da O'nun hükmü değil mi? Cihadı farz kılmış. O da O'nun hükmü değil mi?

Cihadı farz kılmış.

"Yâ Rabbi! Niye bana cihadı farz kıldın? Evimde rahatça otursaydım, düşmanın karşısına çıkmasaydım,"Yâ Rabbi! Niye bana cihadı farz kıldın? Evimde rahatça otursaydım, düşmanın karşısına çıkmasaydım, kılıç vurmasaydım, bana kılıç vurmasalardı, yaram olmasaydı, ölmeseydim…" O, işte hüküm! kılıç vurmasaydım, bana kılıç vurmasalardı, yaram olmasaydı, ölmeseydim…"

O, işte hüküm!

Kütibe aleykümü'l-kıtâlü ve hüve kürhün leküm. Kütibe aleykümü'l-kıtâlü ve hüve kürhün leküm. "Hoşunuza gitmediği halde ölüm, kıtal, cihat size farz kılındı." "Hoşunuza gitmediği halde ölüm, kıtal, cihat size farz kılındı."

İşte Allah'ın hükmü! O'na da rıza göstereceksin. İşte Allah'ın hükmü! O'na da rıza göstereceksin.

"Herkes bankalardan şu kadar para alıyor da, şöyle yapıyor da, böyle yapıyor da,"Herkes bankalardan şu kadar para alıyor da, şöyle yapıyor da, böyle yapıyor da, faiz de, şunu da bunu da…" faiz de, şunu da bunu da…"

Yasaklamış Allah. "Alın teriyle kazan, bedavadan kazanma." diyor. Yasaklamış Allah. "Alın teriyle kazan, bedavadan kazanma." diyor. Para çalışsın, sen oturduğun yerden onu ye; öyle şey yok! İslâm'da çalışmak var.Para çalışsın, sen oturduğun yerden onu ye; öyle şey yok! İslâm'da çalışmak var. Kimsenin ensesinden, sırtından, emeğinden istifade yok. Herkes çalışacak. Kimsenin ensesinden, sırtından, emeğinden istifade yok. Herkes çalışacak.

Peygamber Efendimiz ile ashabı anlaşmışlardı; "Kimseden bir şey istemeyin." buyurmuş. Peygamber Efendimiz ile ashabı anlaşmışlardı; "Kimseden bir şey istemeyin." buyurmuş. Devenin üstüne çıkmışken, iki buçuk metre yüksekliğe, kamçısı düşse inip kendisi alırmış. Devenin üstüne çıkmışken, iki buçuk metre yüksekliğe, kamçısı düşse inip kendisi alırmış. "Şunu alıver kardeşim, uzatıver bana." demezmiş. "Kimseden bir şey istemeyeceğim" diye."Şunu alıver kardeşim, uzatıver bana." demezmiş. "Kimseden bir şey istemeyeceğim" diye. Müslüman öyle onurludur. O kadar hakka hukuka dikkat eder, riayet eder.Müslüman öyle onurludur. O kadar hakka hukuka dikkat eder, riayet eder. Kimsenin sırtından bedavadan geçinmez. Kimsenin sırtından bedavadan geçinmez.

Eski büyük mutasavvıflar, büyük şeyhler, hepsi kendi elinin emeğiyle geçinmiş.Eski büyük mutasavvıflar, büyük şeyhler, hepsi kendi elinin emeğiyle geçinmiş. Davud aleyhisselam zırh yaparmış. Peygamber! Zırh yapar, onu satarmış.Davud aleyhisselam zırh yaparmış. Peygamber! Zırh yapar, onu satarmış. Ahmed Yesevî hazretleri kaşık yaparmış. Tahtadan kaşık yontar, eşeğinin heybesine koyarmış.Ahmed Yesevî hazretleri kaşık yaparmış. Tahtadan kaşık yontar, eşeğinin heybesine koyarmış. Tenezzül edip pazara gidip kendisi satmazmış.Tenezzül edip pazara gidip kendisi satmazmış. Eşeğini dehlermiş, eşek pazara gider dolaşırmış.Eşeğini dehlermiş, eşek pazara gider dolaşırmış. Kaşıkları görenler, beğenenler bir miktar para koyarlarmış. Kaşıkları görenler, beğenenler bir miktar para koyarlarmış. Ne kadar para geldiyse onun da yiyeceğini kendisi yermiş, gerisini fukaraya dağıtırmış… Ne kadar para geldiyse onun da yiyeceğini kendisi yermiş, gerisini fukaraya dağıtırmış…

Zamane insanları niye tasavvufu seviyor? Niye Yunus Emre'yi seviyor?Zamane insanları niye tasavvufu seviyor? Niye Yunus Emre'yi seviyor? Niye meşâyih deyince aklı başından gidiyor? Öyle ispatlamışlar kendilerini.Niye meşâyih deyince aklı başından gidiyor?

Öyle ispatlamışlar kendilerini.
Onun bunun cebinden, kesesinden, parasından pulundan istifade et, yaşa, yan gel, göbeğini büyüt…Onun bunun cebinden, kesesinden, parasından pulundan istifade et, yaşa, yan gel, göbeğini büyüt… Öyle yapmamışlar. Allah'ın kullarına, Allah rızası için hizmet etmişler. Öyle yapmamışlar. Allah'ın kullarına, Allah rızası için hizmet etmişler. Kimseden bir şey almayı uygun görmemişler, alınlarının teriyle kazanmışlar. Kimseden bir şey almayı uygun görmemişler, alınlarının teriyle kazanmışlar.

Birisini anlattılar, bizim Anadolumuzda… Kendisi gidermiş, öküze bile sürdürmezmiş tarlayı. Birisini anlattılar, bizim Anadolumuzda… Kendisi gidermiş, öküze bile sürdürmezmiş tarlayı. Kendisi tarlayı çapalar, tohumu eker, biçer, buğdayı harmanlar,Kendisi tarlayı çapalar, tohumu eker, biçer, buğdayı harmanlar, el değirmeninde öğütür, yoğurur, ekmek yapar, öyle yermiş. Helal olsun, hak geçmesin diye...el değirmeninde öğütür, yoğurur, ekmek yapar, öyle yermiş. Helal olsun, hak geçmesin diye... Biz o kadar yapamayız, fırından alıyoruz, kazanıyoruz ama helalinden kazanmaya da dikkat ederiz. Biz o kadar yapamayız, fırından alıyoruz, kazanıyoruz ama helalinden kazanmaya da dikkat ederiz.

Merde, namerde Allah kimseyi muhtaç etmesin. Merde, namerde Allah kimseyi muhtaç etmesin. Kendimizin helal birkaç lokması, başkasının milyonlarından daha hayırlıdır.Kendimizin helal birkaç lokması, başkasının milyonlarından daha hayırlıdır. Ne olacak! Bu bereketli yolun birinci şartı helal lokmadır.Ne olacak! Bu bereketli yolun birinci şartı helal lokmadır. İnsanın lokması helal oldu mu arkasından her şey güzel gider. İnsanın lokması helal oldu mu arkasından her şey güzel gider.

Kazaya rızayı inşaallah anlatabilmişimdir. Anlamak var, anlamaktan sonra bir de tatbik etmek var. Kazaya rızayı inşaallah anlatabilmişimdir. Anlamak var, anlamaktan sonra bir de tatbik etmek var. Allahu Teâlâ hazretleri, kendisinin kazasına,Allahu Teâlâ hazretleri, kendisinin kazasına, hükmüne rızayı ve ahkâm-ı şer'iyyesine uymayı bize nasip eylesin.hükmüne rızayı ve ahkâm-ı şer'iyyesine uymayı bize nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in hükümleri, dîn-i mübînin hükümleri bize ağır gelmesin.Kur'ân-ı Kerîm'in hükümleri, dîn-i mübînin hükümleri bize ağır gelmesin. "Geceleyin kalk, namaz kıl." diyor, kalkıverelim."Geceleyin kalk, namaz kıl." diyor, kalkıverelim. "Malından şu kadarını ayır, zekât ver." diyor, veriverelim. Ne olur! Allah vermedi mi!.."Malından şu kadarını ayır, zekât ver." diyor, veriverelim. Ne olur! Allah vermedi mi!.. Feda olsun Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda malımız, canımız… Feda olsun Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda malımız, canımız…

İkinci hadîs-i şerîf de bunun bir başka rivayeti. İkinci hadîs-i şerîf de bunun bir başka rivayeti.

Hocamız rahmetullahi aleyh birbirine benzeyen hadisleri niye iki defa peş peşe yazmış? Hocamız rahmetullahi aleyh birbirine benzeyen hadisleri niye iki defa peş peşe yazmış?

İşte bak, bu söze itimadınız tam olsun, çünkü başka yerden de rivayet edilmiş, sağlam demek oluyor. İşte bak, bu söze itimadınız tam olsun, çünkü başka yerden de rivayet edilmiş, sağlam demek oluyor.

Bu ikinci hadîs-i şerîfin de manasını kısaca söyleyelim. Bu ikinci hadîs-i şerîfin de manasını kısaca söyleyelim.

Kâlallâhu azze ve celle, men lem yerda bi-kazâî ve kaderî fe'l-yeltemis rabben gayrî. Kâlallâhu azze ve celle, men lem yerda bi-kazâî ve kaderî fe'l-yeltemis rabben gayrî.

Kelimeler biraz değişiyor; "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki,Kelimeler biraz değişiyor;

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki,
'Benim hükmüme ve kaderime, takdirime, mukadderatıma razı olmayan'Benim hükmüme ve kaderime, takdirime, mukadderatıma razı olmayan kendine benden gayrı olan bir rab bulsun.'" kendine benden gayrı olan bir rab bulsun.'"

Orada sivâye diyordu, burada gayrî diyor. Kelime değişiyor, mâna aynı. Orada sivâye diyordu, burada gayrî diyor. Kelime değişiyor, mâna aynı.

Diğer hadîs-i şerîf; Diğer hadîs-i şerîf;

Kâlallâhu teâlâ inne abden ashahtü lehû cismehû Kâlallâhu teâlâ inne abden ashahtü lehû cismehû ve vessa'tü aleyhi fî rızkıhî lâ yefidü ileyye fî külli hamseti a'vâmin le-mahrûmun. ve vessa'tü aleyhi fî rızkıhî lâ yefidü ileyye fî külli hamseti a'vâmin le-mahrûmun.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu,
'Bir kul ki ben onun vücudunu sıhhatli, rızkını da bol eyledim.'Bir kul ki ben onun vücudunu sıhhatli, rızkını da bol eyledim. Bu sıhhatine, bu rızık bolluğuna, zenginliğine rağmen hiç olmazsa beş senede bir bana gelmiyor.Bu sıhhatine, bu rızık bolluğuna, zenginliğine rağmen hiç olmazsa beş senede bir bana gelmiyor. O mahrumdur, nasipsizdir.'" O mahrumdur, nasipsizdir.'" Yani, hem bu dünyada akıldan, izandan, irfandan, güzel dindarlıktan nasibi yokturYani, hem bu dünyada akıldan, izandan, irfandan, güzel dindarlıktan nasibi yoktur hem de âhirette [eline] bir şey geçmeyecek, birçok hayırlardan mahrum kalacak, demek. hem de âhirette [eline] bir şey geçmeyecek, birçok hayırlardan mahrum kalacak, demek.

Allahu Teâlâ hazretlerine gitmek nedir? Allahu Teâlâ hazretlerine gitmek nedir?

Hac! Allahu Teâlâ hazretlerine gitmekten murat haccetmek, umre yapmak…Hac! Allahu Teâlâ hazretlerine gitmekten murat haccetmek, umre yapmak… Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri zengin, sıhhatli, güçlü, kuvvetli bir insanınDemek ki Allahu Teâlâ hazretleri zengin, sıhhatli, güçlü, kuvvetli bir insanın hiç olmazsa beş senede bir haccetmesini seviyor. Buradan onu çıkartacağız. hiç olmazsa beş senede bir haccetmesini seviyor. Buradan onu çıkartacağız.

Bu aynı zamanda neye cevap oluyor? Bazı kimseler diyorlar ki; Bu aynı zamanda neye cevap oluyor?

Bazı kimseler diyorlar ki;

"Parası varsa, bir defa hacca gittiyse ondan sonra gitmesin."Parası varsa, bir defa hacca gittiyse ondan sonra gitmesin. Burada çeşme, hastane, mektep yaptırsın." Bu işlerin tanzimi, ona buna kalmış değil.Burada çeşme, hastane, mektep yaptırsın."

Bu işlerin tanzimi, ona buna kalmış değil.
Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyurmuşsa, böyle yapacağız.Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyurmuşsa, böyle yapacağız. Bu şahıs oraya gittikten sonra, gelince yine çeşmesini de yapar.Bu şahıs oraya gittikten sonra, gelince yine çeşmesini de yapar. Çünkü oraya gidince insanın imanı takviye oluyor, günahları affoluyor, insanda değişiklik oluyor. Çünkü oraya gidince insanın imanı takviye oluyor, günahları affoluyor, insanda değişiklik oluyor.

Bu kadar zengin var, neden onlar hayr u hasenât yapmıyor da, hacı efendiler yapıyor? Bu kadar zengin var, neden onlar hayr u hasenât yapmıyor da, hacı efendiler yapıyor?

İnsan değişince hayır yapmaya başlıyor. Ötekisi parayı veremiyor. İnsan değişince hayır yapmaya başlıyor. Ötekisi parayı veremiyor. Verse hiçbir şey olmaz, hiç ziyan gelmez ama veremiyor. Parası mı yok? Parası çok…Verse hiçbir şey olmaz, hiç ziyan gelmez ama veremiyor.

Parası mı yok?

Parası çok…
Evinde sekiz-dokuz tane televizyonu oluyor. Bir yazlık, bir kışlık evi oluyor.Evinde sekiz-dokuz tane televizyonu oluyor. Bir yazlık, bir kışlık evi oluyor. Bir yazlık, bir kışlık arabası oluyor. Şu kadar apartmanı oluyor. Vermeye gelince veremiyor.Bir yazlık, bir kışlık arabası oluyor. Şu kadar apartmanı oluyor. Vermeye gelince veremiyor. Ama oraya gidince dünyanın ve âhiretin mânasını anlıyor. Yani imanı kuvvetleniyor.Ama oraya gidince dünyanın ve âhiretin mânasını anlıyor. Yani imanı kuvvetleniyor. İmanı kuvvetlendi mi insan malını da canını da veriyor. Onun için engellemeyelim. İmanı kuvvetlendi mi insan malını da canını da veriyor. Onun için engellemeyelim. Aklımızın ermediği şeye mâni olmayalım. Bak, Allahu Teâlâ hazretleri seviyor,Aklımızın ermediği şeye mâni olmayalım. Bak, Allahu Teâlâ hazretleri seviyor, kulu hiç olmazsa beş senede bir gelsin istiyor. kulu hiç olmazsa beş senede bir gelsin istiyor.

Allahu Teâlâ hadîs-i şerîfle böyle işaret buyururken bize "yapma" demek düşer mi? Allahu Teâlâ hadîs-i şerîfle böyle işaret buyururken bize "yapma" demek düşer mi?

Demek ki fırsat oldukça, hac ve umre ziyaretini yapmak lazım! Buradan o mâna çıkıyor. Demek ki fırsat oldukça, hac ve umre ziyaretini yapmak lazım! Buradan o mâna çıkıyor.

Diğer hadîs-i şerîf; Diğer hadîs-i şerîf;

Kâlallâhu, yebne Âdeme inneke mâ zekertenî şekertenî ve mâ nesîtenî kefertenî. Kâlallâhu, yebne Âdeme inneke mâ zekertenî şekertenî ve mâ nesîtenî kefertenî.

Sadaka Resûlullah. Sadaka Resûlullah.

Bu hadîs-i şerîf Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmekle ilgili.Bu hadîs-i şerîf Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmekle ilgili. Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmekle ilgili 500 kadar hadîs-i şerîf topladım.Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmekle ilgili 500 kadar hadîs-i şerîf topladım. Kimisi bundan çok yan çiziyor, yapmak istemiyor. Kim yapmak istemiyor? Kimisi bundan çok yan çiziyor, yapmak istemiyor.

Kim yapmak istemiyor?

Sizin gibi kimseleri müstesna tutuyorum da biraz mürekkep yalamış,Sizin gibi kimseleri müstesna tutuyorum da biraz mürekkep yalamış, mektep medrese görmüş kimseler var. Onu yanaştırıncaya kadar insan akla karayı seçiyor.mektep medrese görmüş kimseler var. Onu yanaştırıncaya kadar insan akla karayı seçiyor. Bin bir dereden su getiriyor, çare buluyor, bahane buluyor; zikretmekten kaçıyor. Bin bir dereden su getiriyor, çare buluyor, bahane buluyor; zikretmekten kaçıyor.

Bak, burada ne diyor? Kâlallâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…"Bak, burada ne diyor?

Kâlallâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…"
Peygamber Efendimiz ashâbına bu ifadeyle nakletmiş. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…" Peygamber Efendimiz ashâbına bu ifadeyle nakletmiş. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…" Yebne Âdeme. "Ey Âdemoğlu!" Hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın çocukları değil miyiz? Yebne Âdeme. "Ey Âdemoğlu!"

Hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın çocukları değil miyiz?

Ey insanlar, ey Âdemoğulları, ey Âdemoğlu demek… İnneke mâ zekertenî şekertenî.Ey insanlar, ey Âdemoğulları, ey Âdemoğlu demek… İnneke mâ zekertenî şekertenî. "Sen beni zikrettiğin müddetçe bana şükretmişsin demektir.""Sen beni zikrettiğin müddetçe bana şükretmişsin demektir." Sen bana zikirde bulundukça, zikre devam ettikçe bana şükrünü eda ediyorsun, demektir.Sen bana zikirde bulundukça, zikre devam ettikçe bana şükrünü eda ediyorsun, demektir. Ve mâ nesîtenî. "Beni unuttuğun zamanda da…"Ve mâ nesîtenî. "Beni unuttuğun zamanda da…" Kefertenî. "Bana kâfir oluyorsun, küfrân-ı nimette bulunuyorsun, demektir." Kefertenî. "Bana kâfir oluyorsun, küfrân-ı nimette bulunuyorsun, demektir."

Ne kadar ince! Allahu Teâlâ hazretleri insana çeşitli nimetler veriyor.Ne kadar ince!

Allahu Teâlâ hazretleri insana çeşitli nimetler veriyor.
Bu nimetlere şükretmeyi bize emretmiş.Bu nimetlere şükretmeyi bize emretmiş. Ekmek vermiş, "Çok şükür yâ Rabbi! Bugün karnım doydu." diyoruz.Ekmek vermiş, "Çok şükür yâ Rabbi! Bugün karnım doydu." diyoruz. Gözsüzü, elsizi, ayaksızı, sıhhatsizi görüyoruz.Gözsüzü, elsizi, ayaksızı, sıhhatsizi görüyoruz. Amansız hastalıklara tutulmuş olanlar var, "Çok şükür yâ Rabbi! Bana sıhhat verdin." diyoruz.Amansız hastalıklara tutulmuş olanlar var, "Çok şükür yâ Rabbi! Bana sıhhat verdin." diyoruz. Çoluksuz çocuksuz insanları görüyoruz, "Elhamdülillah! Çoluk çocuk verdin yâ Rabbi!" diyoruz.Çoluksuz çocuksuz insanları görüyoruz, "Elhamdülillah! Çoluk çocuk verdin yâ Rabbi!" diyoruz. Kâfirleri görüyoruz, "Elhamdülillah yâ Rabbi! İman nasip etmişsin, çok şükür." diyoruz.Kâfirleri görüyoruz, "Elhamdülillah yâ Rabbi! İman nasip etmişsin, çok şükür." diyoruz. Çeşit çeşit diyarları geziyoruz; kimisi güneşin altında çatır çatır yanar, Çeşit çeşit diyarları geziyoruz; kimisi güneşin altında çatır çatır yanar, kimisi buzların altında kıtır kıtır donar, kimisi buzların altında kıtır kıtır donar, "Elhamdülillah, bize güzel bir memleket nasip etmişsin." diyoruz."Elhamdülillah, bize güzel bir memleket nasip etmişsin." diyoruz. Yani nimetlerine şükrediyoruz. Yani nimetlerine şükrediyoruz.

Nimetlerinin kadrini kıymeti bilmeyip de burnunun doğrusuna giden insan da ne oluyor? Nimetlerinin kadrini kıymeti bilmeyip de burnunun doğrusuna giden insan da ne oluyor?

Kâfir oluyor, küfrân-ı nimette bulunmuş oluyor. Kâfir oluyor, küfrân-ı nimette bulunmuş oluyor.

Peki, şükür nasıl olacak? "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah." deyince iş bitiyor mu? Peki, şükür nasıl olacak? "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah." deyince iş bitiyor mu?

Burada işte onun inceliğini bildiriyor. Onun için bu hadîs-i şerîfi hatırımızda çok iyi tutalım.Burada işte onun inceliğini bildiriyor. Onun için bu hadîs-i şerîfi hatırımızda çok iyi tutalım. "Beni zikrettiğin müddetçe bana şükrediyorsun demektir." diyor."Beni zikrettiğin müddetçe bana şükrediyorsun demektir." diyor. Zikrinde olduğumuz müddetçe, "Allah Allah Allah,Zikrinde olduğumuz müddetçe, "Allah Allah Allah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah" dediğimiz müddetçe Allah'a şükrediyoruz demektir. lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah" dediğimiz müddetçe Allah'a şükrediyoruz demektir. Zikrini unuttuğumuz müddetçe de küfrân-ı nimette bulunuyoruz demektir. Zikrini unuttuğumuz müddetçe de küfrân-ı nimette bulunuyoruz demektir.

Onun için Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikir ile zikredin. Onun için Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikir ile zikredin.

"Hocam bu nasıl şey? Bizim duyduğumuz kadarıyla zikretmenin herkes aleyhinde bulunuyor. "Hocam bu nasıl şey? Bizim duyduğumuz kadarıyla zikretmenin herkes aleyhinde bulunuyor. Hû çekenler filanca yerde yakalanmış, falanca yerde şöyle olmuş böyle olmuş." Hû çekenler filanca yerde yakalanmış, falanca yerde şöyle olmuş böyle olmuş."

İlgisi yok! Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; İlgisi yok! Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullâhe zikren kesîrâ. Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullâhe zikren kesîrâ. "Ey iman edenler! Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikredin." "Ey iman edenler! Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikredin."

Çok zikredin, Kur'ân-ı Kerîm'in emri… "Ayıplayan?" Çok zikredin, Kur'ân-ı Kerîm'in emri…

"Ayıplayan?"

Ayıplayana bakma sen; o ayıplayan bizi namaz kıldığımız, hacca gittiğimiz,Ayıplayana bakma sen; o ayıplayan bizi namaz kıldığımız, hacca gittiğimiz, İslâm'ın her emrini yaptığımız için de ayıplıyor. İslâm'ın her emrini yaptığımız için de ayıplıyor. Bizi aptal yerine koyuyor, "Bunlar dünyadan anlamazlar, yaşamasını bilmezler.Bizi aptal yerine koyuyor, "Bunlar dünyadan anlamazlar, yaşamasını bilmezler. Halbuki Boğaziçi'nde ne sefalı yerler var. Oh! Masaların başına geçersin…Halbuki Boğaziçi'nde ne sefalı yerler var. Oh! Masaların başına geçersin… Ne oteller, ne eğlenceler var. Bunların dar bir dünyaları var, dünyadan haberleri yok.Ne oteller, ne eğlenceler var. Bunların dar bir dünyaları var, dünyadan haberleri yok. Zevkleri tatmamışlar ki bilsinler, zavallılar." diyor. Bize acıyarak bakıyor.Zevkleri tatmamışlar ki bilsinler, zavallılar." diyor. Bize acıyarak bakıyor. O, dünyanın zevklerine daldığı için sanıyor ki biz o zevkleri bilmiyoruz. O, dünyanın zevklerine daldığı için sanıyor ki biz o zevkleri bilmiyoruz.

Halbuki biz o zevkleri de biliyoruz. Onlardan daha ötekileri de biliyoruz.Halbuki biz o zevkleri de biliyoruz. Onlardan daha ötekileri de biliyoruz. Onların görmediklerini de duymadıklarını da duyuyoruz, görüyoruz. Avrupa'da olanları bitenleri…Onların görmediklerini de duymadıklarını da duyuyoruz, görüyoruz. Avrupa'da olanları bitenleri… Ama bildiğimiz halde onları istemiyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını istiyoruz. Ama bildiğimiz halde onları istemiyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını istiyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi sevmesini istiyoruz.Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi sevmesini istiyoruz. Allah'ın rızası olmayan nimet başlarına çalınsın, istemiyoruz. Biz onu nimet saymıyoruz. Allah'ın rızası olmayan nimet başlarına çalınsın, istemiyoruz. Biz onu nimet saymıyoruz.

Onu anlamıyor. O bize acıyor, biz ona acıyoruz.Onu anlamıyor. O bize acıyor, biz ona acıyoruz. Sonunda kimin haklı olduğu, kimin doğru yolda olduğu belli olacak.Sonunda kimin haklı olduğu, kimin doğru yolda olduğu belli olacak. Ama onlar bizim yolumuzu bilmiyorlar.Ama onlar bizim yolumuzu bilmiyorlar. Biz onların yolunu bildiğimiz halde bu yolu tercih ettiğimiz için bizim haklılığımız belli.Biz onların yolunu bildiğimiz halde bu yolu tercih ettiğimiz için bizim haklılığımız belli. Biz onların yolunu bilmesek… Ben onların yolunu onlar kadar güzel bilirim; sayarım, dökerim.Biz onların yolunu bilmesek… Ben onların yolunu onlar kadar güzel bilirim; sayarım, dökerim. Ama gelsin hadi bakalım, o benim bildiğim şeyleri saysın, döksün. Bilmez!Ama gelsin hadi bakalım, o benim bildiğim şeyleri saysın, döksün. Bilmez! Ne imandan, ne Kur'an'dan, ne dünyadan, ne âhiretten haberi var… Ot gibi, hayvan gibi yaşıyor.Ne imandan, ne Kur'an'dan, ne dünyadan, ne âhiretten haberi var… Ot gibi, hayvan gibi yaşıyor. Gelip geçecek, sonradan ya anlayacak ya anlamayacak. Bir kısmı anlıyor, doğru yola geliyor. Gelip geçecek, sonradan ya anlayacak ya anlamayacak. Bir kısmı anlıyor, doğru yola geliyor.

Allah onları da ıslah etsin. Bize de tebliğ vazifesi düşüyor.Allah onları da ıslah etsin.

Bize de tebliğ vazifesi düşüyor.
Elimizden geldiği kadar onlara bildirmek düşüyor. Elimizden geldiği kadar onlara bildirmek düşüyor.

"Ben Kadıköy'deki, Taksim'deki, falanca Boğaz'daki insana nasıl anlatayım?" "Ben Kadıköy'deki, Taksim'deki, falanca Boğaz'daki insana nasıl anlatayım?"

Sen ona anlatamazsın ama komşuna anlatamaz mısın? Çoluk çocuğuna, akrabana anlatamaz mısın? Sen ona anlatamazsın ama komşuna anlatamaz mısın? Çoluk çocuğuna, akrabana anlatamaz mısın? Yakınlarından senin hatırını sayıp da sözünü dinleyen insan yok mu? "Var!" Yakınlarından senin hatırını sayıp da sözünü dinleyen insan yok mu?

"Var!"

Ona söyleyeceğiz. Herkes gücünün yettiği çevreye söyleyecek ki İslâmiyet duyulsun.Ona söyleyeceğiz. Herkes gücünün yettiği çevreye söyleyecek ki İslâmiyet duyulsun. Hiç kimsenin; "Ben duymadım ki yâ Rabbi!" diye itiraza mecali kalmasın.Hiç kimsenin; "Ben duymadım ki yâ Rabbi!" diye itiraza mecali kalmasın. Çünkü biz şahit tutulacak bir ümmetiz.Çünkü biz şahit tutulacak bir ümmetiz. Biz şahit olacağız, Resûlullah da bize şahit olacak. Âyet-i kerîmelerde böyle bildiriliyor; Biz şahit olacağız, Resûlullah da bize şahit olacak. Âyet-i kerîmelerde böyle bildiriliyor;

Litekûnû şühedâe ale'n-nâsi ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîden. Litekûnû şühedâe ale'n-nâsi ve yekûne'r-resûlü aleyküm şehîden.

Biz bütün insanlara şahit olacağız.Biz bütün insanlara şahit olacağız. O insanlar itiraz edince, "Bak, Ümmet-i Muhammed nasıl doğru yolu buldu.O insanlar itiraz edince, "Bak, Ümmet-i Muhammed nasıl doğru yolu buldu. Sizin o zaman aklınız neredeydi?" diyecekler. Onun için biz de vazifemizi bilelim. Sizin o zaman aklınız neredeydi?" diyecekler. Onun için biz de vazifemizi bilelim.

Hayatta bir tek kârlı iş var, başkalarının doğru yola girmesine çalışmak.Hayatta bir tek kârlı iş var, başkalarının doğru yola girmesine çalışmak. Çünkü bir insan doğru yola girdi mi onun yaptığı bütün hayırlar senin defterine yazılacak. Çünkü bir insan doğru yola girdi mi onun yaptığı bütün hayırlar senin defterine yazılacak. Onun için gece gündüz bir adamı gözümüze kestirip onu işlememiz, onu hak yola çekmemiz lazım. Onun için gece gündüz bir adamı gözümüze kestirip onu işlememiz, onu hak yola çekmemiz lazım.

Mesut olacak, cennete girecek, istemez misin? Mesut olacak, cennete girecek, istemez misin? Bir fakire çıkartıp 10 bin lira para versen sevine sevine gittiğini,Bir fakire çıkartıp 10 bin lira para versen sevine sevine gittiğini, fırından sıcak bir ekmek aldığını, sırtına yeni bir şey aldığını,fırından sıcak bir ekmek aldığını, sırtına yeni bir şey aldığını, "Allah senden razı olsun" dediğini görüp hoşlanmaz mısın? "Allah senden razı olsun" dediğini görüp hoşlanmaz mısın? O adam cennete gidecek, istemez misin cennete girmesini? Cehennemde yanmasını ister misin? O adam cennete gidecek, istemez misin cennete girmesini? Cehennemde yanmasını ister misin? Gözünün önünde bir kimsenin cayır cayır yanmasına razı olur musun? Olmazsın! Gözünün önünde bir kimsenin cayır cayır yanmasına razı olur musun?

Olmazsın!
Hele o senin kardeşinse, amcazadense, akrabansa, hemşerinse, sevdiğin bir kimseyse hiç razı olmazsın. Hele o senin kardeşinse, amcazadense, akrabansa, hemşerinse, sevdiğin bir kimseyse hiç razı olmazsın.

Kâfirler cehenneme gitmeyecek mi? Hiç şüphe yok, kâfir cehenneme, mü'min cennete gidecek. Kâfirler cehenneme gitmeyecek mi?

Hiç şüphe yok, kâfir cehenneme, mü'min cennete gidecek.
Peki, onun kâfirlik yolunda gittiğini görüyorsun da acımıyor musun? Peki, onun kâfirlik yolunda gittiğini görüyorsun da acımıyor musun?

O halde sevdiklerimizin yakasına, eline yapışacağız,O halde sevdiklerimizin yakasına, eline yapışacağız, "Gel kardeşim, bak bu dünyanın bir de bu tarafı var. İhtiyarlık, hastalık, ölüm var."Gel kardeşim, bak bu dünyanın bir de bu tarafı var. İhtiyarlık, hastalık, ölüm var. Ölümden sonrası var." diye bize de vazife düşüyor. Ölümden sonrası var." diye bize de vazife düşüyor.

Allahu Teâlâ hazretleri iyi kul olmayı bize nasip etsin. İslâm için de çalışmayı nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri iyi kul olmayı bize nasip etsin. İslâm için de çalışmayı nasip etsin.

Demek ki zikir ile şükür olmuş oluyor. Unutmak ile kâfirlik, küfrân-ı nimet olmuş oluyor. Demek ki zikir ile şükür olmuş oluyor. Unutmak ile kâfirlik, küfrân-ı nimet olmuş oluyor.

Diğer hadîs-i şerif: Diğer hadîs-i şerif:

Kâlallâhu azze ve celle, izebteleytü abden min ıbâdî mü'minen Kâlallâhu azze ve celle, izebteleytü abden min ıbâdî mü'minen fe-hamidenî ve sabera alâ mebteleytühûfe-hamidenî ve sabera alâ mebteleytühû fe-innehû yekûmu min madceıhî zâlike ke-yevme veledethü ümmühû mine'l-hatâyâ.fe-innehû yekûmu min madceıhî zâlike ke-yevme veledethü ümmühû mine'l-hatâyâ. Ve yekûlü'r-rabbu li'l-hafazati, innî kad kayyedtü abdî hâzâ vebteleytühûVe yekûlü'r-rabbu li'l-hafazati, innî kad kayyedtü abdî hâzâ vebteleytühû fe-ecrû lehû mâ küntüm tücrûne lehû kable zâlike mine'l-ecri ve hüve sahîhun. fe-ecrû lehû mâ küntüm tücrûne lehû kable zâlike mine'l-ecri ve hüve sahîhun.

Bu uzun hadîs-i şerîf, hastalıkla ilgili bir hadîs-i şerîftir. Bu uzun hadîs-i şerîf, hastalıkla ilgili bir hadîs-i şerîftir.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki,"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki, 'Ben kullarımdan mü'min bir kulu bir hastalığa müptela ettiğimde'Ben kullarımdan mü'min bir kulu bir hastalığa müptela ettiğimde o bana hamdetmiş ve benim ona müptela kıldığım, verdiğim hastalığa sabretmişseo bana hamdetmiş ve benim ona müptela kıldığım, verdiğim hastalığa sabretmişse o kimse hastalık için uzanmış olduğu yatağından hastalığı geçip de kalkarkeno kimse hastalık için uzanmış olduğu yatağından hastalığı geçip de kalkarken anasından doğduğu gün nasıl hatasız ise hatalarından ve günahlardan öyle temizlenmiş olarak kalkar.anasından doğduğu gün nasıl hatasız ise hatalarından ve günahlardan öyle temizlenmiş olarak kalkar. Ve Allahu Teâlâ hazretleri hafaza meleklerine, kulların amellerini yazan meleklere emreder, buyurur ki; Ve Allahu Teâlâ hazretleri hafaza meleklerine, kulların amellerini yazan meleklere emreder, buyurur ki; 'Ben bu kulumu müptela ettim. Ona çeşitli sıkıntılar verdim. 'Ben bu kulumu müptela ettim. Ona çeşitli sıkıntılar verdim. O eski hizmetlerini yapamaz hâle geldi. O eski hizmetlerini yapamaz hâle geldi. Siz onun sıhhatliyken yapmış olduğu bütün hayırlı ibadetleri,Siz onun sıhhatliyken yapmış olduğu bütün hayırlı ibadetleri, hayırları yapıyormuş gibi ona ecir yazın.'" hayırları yapıyormuş gibi ona ecir yazın.'"

Yani yatağında yatarken, evvelce yapmış olduğu ibadetleri yapıyor gibi ecir yazmasını meleklere emreder.Yani yatağında yatarken, evvelce yapmış olduğu ibadetleri yapıyor gibi ecir yazmasını meleklere emreder. Buna benzer pek çok hadîs-i şerîf daha önceki derslerde geçmişti.Buna benzer pek çok hadîs-i şerîf daha önceki derslerde geçmişti. Az öncede bir münasebetle size söylemiştim. O halde bir kul hastalanınca nasıl olacak? Az öncede bir münasebetle size söylemiştim.

O halde bir kul hastalanınca nasıl olacak?

Allah'a hamdedecek, "Yâ Rabbi! Her hâle hamd u senâlar olsun. Sana hamd u senâlar ederiz." diyecek. Allah'a hamdedecek, "Yâ Rabbi! Her hâle hamd u senâlar olsun. Sana hamd u senâlar ederiz." diyecek. Sabredecek, tahammül edecek, onun Allah'tan geldiğini bilecek. O zaman günahları affoluyor. Sabredecek, tahammül edecek, onun Allah'tan geldiğini bilecek. O zaman günahları affoluyor.

İnsanın günahlarının affolması, mağfiret olması kolay bir şey değil. İnsanın günahlarının affolması, mağfiret olması kolay bir şey değil. İnsanlar dünya kadar günahla âhirete gidecek, İnsanlar dünya kadar günahla âhirete gidecek, hesabı görülecek ve bu günahlardan dolayı cehennemde azap görecek.hesabı görülecek ve bu günahlardan dolayı cehennemde azap görecek. Günahlardan temizlenmek çok mühim, çok kıymetli bir şey! Günahlardan temizlenmek çok mühim, çok kıymetli bir şey!

Bir hasta Allah'tan geldiğini bilip Allah'a hamdederek, sabrederek, tahammül göstererek,Bir hasta Allah'tan geldiğini bilip Allah'a hamdederek, sabrederek, tahammül göstererek, feryâd u figan etmeden, takdire rıza göstererek, itiraz etmeden iyi olursaferyâd u figan etmeden, takdire rıza göstererek, itiraz etmeden iyi olursa anasından doğduğu gün nasıl defter-i a'mâli günahlardan tertemiz ise… anasından doğduğu gün nasıl defter-i a'mâli günahlardan tertemiz ise…

Küçük bebeğin günahı olur mu? Bir şey işlemedi ki günahı olsun. Daha aklı yok zavallı bebeğin.Küçük bebeğin günahı olur mu?

Bir şey işlemedi ki günahı olsun. Daha aklı yok zavallı bebeğin.
İşte onun gibi defteri pak olur, tertemiz. İşte onun gibi defteri pak olur, tertemiz.

Bu hadîs-i şerîfi ziyaret ettiğiniz zaman hastalara söylersiniz. Bu hadîs-i şerîfi ziyaret ettiğiniz zaman hastalara söylersiniz.

Kâlallâhu azze ve celle, men selebtü kerîmeteyhi avvadtühû minhüme'l-cennete. Kâlallâhu azze ve celle, men selebtü kerîmeteyhi avvadtühû minhüme'l-cennete.

Bu, kör olan insanlar ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz naklediyor, buyuruyor ki; Bu, kör olan insanlar ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz naklediyor, buyuruyor ki;

"Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; 'Ben bir kimsenin iki gözünü almışsam ona o iki gözünün mukabilinde cenneti veririm.'" 'Ben bir kimsenin iki gözünü almışsam ona o iki gözünün mukabilinde cenneti veririm.'"

Demek ki insanın gözüne bir hastalık geldi, gözü görmez oluverdi. Demek ki insanın gözüne bir hastalık geldi, gözü görmez oluverdi. Gözlerinin görmez olmasına feryâd u figan etmeyecek;Gözlerinin görmez olmasına feryâd u figan etmeyecek; onun karşılığında Allahu Teâlâ hazretleri cenneti vaat ediyor.onun karşılığında Allahu Teâlâ hazretleri cenneti vaat ediyor. Göz, kıymetli bir uzuv olduğu için onun gitmesine, onun alınmasına tahammülün mukabili; cennet! Göz, kıymetli bir uzuv olduğu için onun gitmesine, onun alınmasına tahammülün mukabili; cennet!

Kâlallâhu azze ve celle, es-sıyâmu cünnetün yestecinnü bihi'l-abdu mine'n-nâri ve hüve lî ve ene ecziü bihî. Kâlallâhu azze ve celle, es-sıyâmu cünnetün yestecinnü bihi'l-abdu mine'n-nâri ve hüve lî ve ene ecziü bihî.

Bu hadîs-i şerîf oruç ile ilgili; Bu hadîs-i şerîf oruç ile ilgili;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…" diyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki…" diyor. es-Sıyâmu cünnetün. "Oruç bir kalkandır ki…" es-Sıyâmu cünnetün. "Oruç bir kalkandır ki…" Yestecinnü bihi'l-abdu mine'n-nâri. "Kul bu kalkan ile kendisini cehennem ateşinden korur." Yestecinnü bihi'l-abdu mine'n-nâri. "Kul bu kalkan ile kendisini cehennem ateşinden korur."

Oruç bir siperdir, bir kalkandır ki kul onunla cehennem ateşinden kendisini korur. Oruç bir siperdir, bir kalkandır ki kul onunla cehennem ateşinden kendisini korur. Yani oruç tutan kimse cehennem ateşinin tesirine mâruz kalmaz, kurtulur, cehenneme düşmez. Yani oruç tutan kimse cehennem ateşinin tesirine mâruz kalmaz, kurtulur, cehenneme düşmez.

Ve hüve lî ve ene ecziü bihî. "Ve oruç benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim." Ve hüve lî ve ene ecziü bihî. "Ve oruç benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim."

Oruç, çok kıymetli bir ibadettir. Her ibadetin belli bir karşılığı vardır.Oruç, çok kıymetli bir ibadettir. Her ibadetin belli bir karşılığı vardır. İyilik, on misliyle mükâfatlandırılır. Yapılışındaki ihlâsa göre 700 misli sevap verilir.İyilik, on misliyle mükâfatlandırılır. Yapılışındaki ihlâsa göre 700 misli sevap verilir. Fakat oruçluların sevabı, hesabın üstündedir, hesaba sığmaz tarzdadır. Fakat oruçluların sevabı, hesabın üstündedir, hesaba sığmaz tarzdadır.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hısâbin.İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hısâbin. "Allah rızası için yemekten içmekten, arzularından sabrettiklerinden dolayı, onun hesabı yok." "Allah rızası için yemekten içmekten, arzularından sabrettiklerinden dolayı, onun hesabı yok."

Ne kadar güzel sabretmişse 700 de, 7.000 de, 70.000 de, daha fazla da olur. Hesaba girmiyor. Ne kadar güzel sabretmişse 700 de, 7.000 de, 70.000 de, daha fazla da olur. Hesaba girmiyor.

Oruç mâlum yalnız Ramazan'da olmaz. Oruç mâlum yalnız Ramazan'da olmaz. Ramazan'ın dışında da Peygamber Efendimiz pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı,Ramazan'ın dışında da Peygamber Efendimiz pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı, bunu size tavsiye ederiz.bunu size tavsiye ederiz. Sonra Recep'te, Şaban'da, Muharrem'de, Zilhicce'de oruçlar vardır; o oruçları tutarsınız. Sonra Recep'te, Şaban'da, Muharrem'de, Zilhicce'de oruçlar vardır; o oruçları tutarsınız.

Bir de şu noktaya dikkat edin ki orucun bu kadar kıymetli olmasının sebebi Allah rızası için,Bir de şu noktaya dikkat edin ki orucun bu kadar kıymetli olmasının sebebi Allah rızası için, insanın nefsanî arzularından vazgeçebilmesidir.insanın nefsanî arzularından vazgeçebilmesidir. Kendine hâkim oluyor da istediği şeyleri yapmıyor. Onun için ecir bu kadar yüksek oluyor.Kendine hâkim oluyor da istediği şeyleri yapmıyor. Onun için ecir bu kadar yüksek oluyor. Onun için nefislerimize, kendi içimize hâkim olmaya çok dikkat edelim. Onun için nefislerimize, kendi içimize hâkim olmaya çok dikkat edelim. İçimizden her gelen arzunun önünde, selin üstündeki çöp gibi sürüklenip gitmeyelim. İçimizden her gelen arzunun önünde, selin üstündeki çöp gibi sürüklenip gitmeyelim.

"Bugün canım sinemaya gitmek istedi." Canın istedi ama sabret biraz. "Bugün canım sinemaya gitmek istedi."

Canın istedi ama sabret biraz.

"Bugün canım filanca arkadaşa gidip filanca yerde felekten bir kam almak istedi." "Bugün canım filanca arkadaşa gidip filanca yerde felekten bir kam almak istedi."

İstedi ama günah ya, sabret.İstedi ama günah ya, sabret. İşte orucun sevabı, bunun gibi nefsin arzularının karşısına çıkmaktan dolayı oluyor.İşte orucun sevabı, bunun gibi nefsin arzularının karşısına çıkmaktan dolayı oluyor. Onun için nefisle cihat etmeye, nefsin kötü arzularının karşısına çıkmaya fazlacaOnun için nefisle cihat etmeye, nefsin kötü arzularının karşısına çıkmaya fazlaca gayret sarf edin ki bu büyük cihattır. En büyük cihattır.gayret sarf edin ki bu büyük cihattır. En büyük cihattır. Düşmanla çarpışmak küçük cihattır, nefsin arzularıyla çarpışmak daha büyük cihattır.Düşmanla çarpışmak küçük cihattır, nefsin arzularıyla çarpışmak daha büyük cihattır. Çünkü nefsin arzuları hakikaten çok zorludur.Çünkü nefsin arzuları hakikaten çok zorludur. İnsanın kendisinin kendi isteğini yenmesi kadar zor şey yoktur. İnsanın kendisinin kendi isteğini yenmesi kadar zor şey yoktur.

Şöyle bir düşünün. Sabahleyin uykunuz çok, sabah namazına kalkacaksınız Şöyle bir düşünün. Sabahleyin uykunuz çok, sabah namazına kalkacaksınız veyahut sabah namazına kalkarsınız da, teheccüde kalkacaksınız, nasıl zorlar nefis!veyahut sabah namazına kalkarsınız da, teheccüde kalkacaksınız, nasıl zorlar nefis! Biliyorsunuz sevabını ama kalkamazsınız. Çünkü nefsin istediği bir şeyi yenmek zor! Biliyorsunuz sevabını ama kalkamazsınız. Çünkü nefsin istediği bir şeyi yenmek zor! Ama insan çalışa çalışa nefsin arzusu ne kadar kuvvetli olursa olsun onu yenmeyi öğrenir.Ama insan çalışa çalışa nefsin arzusu ne kadar kuvvetli olursa olsun onu yenmeyi öğrenir. İşte o yenmeyi öğrendiği zaman da onun ecri, büyük cihat ecri gibi oluyor. İşte o yenmeyi öğrendiği zaman da onun ecri, büyük cihat ecri gibi oluyor. Düşmanla çarpışmanın ecri gibi oluyor. Düşmanla çarpışmanın ecri gibi oluyor.

Nefsi, nefsin kötü arzularını, nefsin kötü arzularının karşısında dayanmasını, Nefsi, nefsin kötü arzularını, nefsin kötü arzularının karşısında dayanmasını, direnmesini, onları yenmesini bilin. direnmesini, onları yenmesini bilin.

Allahu Teâlâ hazretleri büyük ecirlere sizleri de bizleri de nâil eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri büyük ecirlere sizleri de bizleri de nâil eylesin.

Diğer hadîs-i şerîf; Diğer hadîs-i şerîf;

Kâlallâhu tebâreke ve teâlâ, a'dedtü li-ıbâdiye's-sâlihîne Kâlallâhu tebâreke ve teâlâ, a'dedtü li-ıbâdiye's-sâlihîne mâ lâ aynun raet ve lâ üzünün semiat ve lâ hatara alâ kalbi beşerin. mâ lâ aynun raet ve lâ üzünün semiat ve lâ hatara alâ kalbi beşerin.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl.

Bu hadîs-i şerîf cennetle ilgili. Peygamber Efendimiz naklederek buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîf cennetle ilgili. Peygamber Efendimiz naklederek buyuruyor ki;

"Allah Tebarake ve Teâlâ hazretleri buyurdu ki, "Allah Tebarake ve Teâlâ hazretleri buyurdu ki, 'Ben salih kullarım için gözlerin görmediği,'Ben salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin gönlüne doğmamış olan nimetler hazırladım.'" kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin gönlüne doğmamış olan nimetler hazırladım.'"

Bizim gördüğümüz gül var, sümbül var, bahçe var, çayır var, çimen var, Bizim gördüğümüz gül var, sümbül var, bahçe var, çayır var, çimen var, baklava var, börek var, kaymak var, tatlılar var, manzaralar var vesaire…baklava var, börek var, kaymak var, tatlılar var, manzaralar var vesaire… Bunlar bizim gördüğümüz şeyler. İşittiklerimiz var; dünyanın filanca yeri şu kadar güzel yermiş,Bunlar bizim gördüğümüz şeyler. İşittiklerimiz var; dünyanın filanca yeri şu kadar güzel yermiş, denizi şöyle manzaralıymış, gölleri şöyle sefalıymış, suları şöyle tatlıymış,denizi şöyle manzaralıymış, gölleri şöyle sefalıymış, suları şöyle tatlıymış, çiçekler şöyle açarmış, ağaçlar böyle kokarmış… İşittiklerimiz var. çiçekler şöyle açarmış, ağaçlar böyle kokarmış… İşittiklerimiz var. Cennette Allahu Teâlâ hazretleri gözlerin görmediği, kulakların işitmediği,Cennette Allahu Teâlâ hazretleri gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hatırına, hayaline sığmayacak olan nimetler hazırlamış kulları için. Kimler için? kimsenin hatırına, hayaline sığmayacak olan nimetler hazırlamış kulları için.

Kimler için?

Li-ıbâdiye's-sâlihîne. "Salih kullar için." Salih kul ne demek? Li-ıbâdiye's-sâlihîne. "Salih kullar için."

Salih kul ne demek?

Salah sahibi, iyi kul demek. Yani Allah'ın emrine uymuş, içinde fısk u fesat, bozukluk yok. Salah sahibi, iyi kul demek. Yani Allah'ın emrine uymuş, içinde fısk u fesat, bozukluk yok. Halis muhlis Allah'a teslim olmuş, Allah'ın yolunda giden kul demek. Halis muhlis Allah'a teslim olmuş, Allah'ın yolunda giden kul demek.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi salih kullardan eylesin. Salihlerle beraber haşreylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi salih kullardan eylesin. Salihlerle beraber haşreylesin. Dünyada âhirette; Lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. zümresinden eylesin. Dünyada âhirette;

Lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. zümresinden eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2