Namaz Vakitleri

27 Cemâziye'l-Âhir 1446
28 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:11
İkindi
15:29
Akşam
17:50
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Kardeşlerime Bir Kavuşsaydım!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1411 / 26.03.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber SAS Efendimiz’in Kardeşleri, Gayba İman Edenler, Muhammed el-Emîn, Peygamber SAS’in Sevgisi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kardeşlerime Bir Kavuşsaydım!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1411 / 26.03.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber SAS Efendimiz’in Kardeşleri, Gayba İman Edenler, Muhammed el-Emîn, Peygamber SAS’in Sevgisi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. Emmâ ba'dü fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem:

Vedidtü ennî lakiytü ihvânî kâlû yâ rasûlallah elesnâ ihvâneke kâle entüm ashâbîVedidtü ennî lakiytü ihvânî kâlû yâ rasûlallah elesnâ ihvâneke kâle entüm ashâbî ve ihvânî kavmün yecîûne min ba'dî yü'minûne bî ve lev yeravnî sümme kâleve ihvânî kavmün yecîûne min ba'dî yü'minûne bî ve lev yeravnî sümme kâle yâ Ebâ Bekir elâ tühibbü kavmen belağahüm enneke tühibbünî yâ Ebâ Bekir elâ tühibbü kavmen belağahüm enneke tühibbünî ve ehabbûke bi-hubbike iyyâye ve ehibbehüm ehabbehümüllahü. ve ehabbûke bi-hubbike iyyâye ve ehibbehüm ehabbehümüllahü.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edildiğinePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine ve İbn Asâkir'in kitabına kaydettiğine göre şöyle buyurdular; ve İbn Asâkir'in kitabına kaydettiğine göre şöyle buyurdular;

Vedidtü ennî lakiytü ihvânî. "Canım istedi ki ihvanıma kavuşsam." Vedidtü ennî lakiytü ihvânî. "Canım istedi ki ihvanıma kavuşsam."

İhvanıma yani kardeşlerime kavuşmayı canım istedi, canım çekti, arzuladım, böyle bir şeyi çok istedim.İhvanıma yani kardeşlerime kavuşmayı canım istedi, canım çekti, arzuladım, böyle bir şeyi çok istedim. İhvan Arapça'da "kardeşler" demek. Ah "kardeş" demek, ihvan "kardeşler" mânasına geliyor.İhvan Arapça'da "kardeşler" demek. Ah "kardeş" demek, ihvan "kardeşler" mânasına geliyor. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Ah, kardeşlerime bir kavuşsaydım! Peygamber Efendimiz diyor ki; "Ah, kardeşlerime bir kavuşsaydım! Kardeşlerime kavuşmayı canım istedi. Kardeşlerime kavuşmayı canım istedi. Onlarla karşılaşmayı, onlarla beraber olmayı canım istedi, canım çekti, arzuladım." diyor.Onlarla karşılaşmayı, onlarla beraber olmayı canım istedi, canım çekti, arzuladım." diyor. Ashâb-ı kirâm da rıdvanullahi aleyhim ecmaîn sormuşlar demişler ki; Ashâb-ı kirâm da rıdvanullahi aleyhim ecmaîn sormuşlar demişler ki;

Kâlû yâ Resûlallah elesnâ ihvâneke. "Biz senin kardeşlerin değil miyiz yâ Resûlallah!Kâlû yâ Resûlallah elesnâ ihvâneke. "Biz senin kardeşlerin değil miyiz yâ Resûlallah! İhvanın değil miyiz biz senin?" İhvanın değil miyiz biz senin?"

Yani, "İhvanıma kavuşmak istiyorum!" dedin, biz karşındayız, biz senin kardeşlerin değil miyiz? Yani, "İhvanıma kavuşmak istiyorum!" dedin, biz karşındayız, biz senin kardeşlerin değil miyiz?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Entüm ashâbî.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Entüm ashâbî. "Hayır, siz benim 'ihvan' diye adlandırdığım kimseler siz değilsiniz. "Hayır, siz benim 'ihvan' diye adlandırdığım kimseler siz değilsiniz. İhvanım siz değilsiniz siz benim ashabımsınız." İhvanım siz değilsiniz siz benim ashabımsınız."

Ashab "sahib" demek yani sohbetinde bulunmuş, arkadaşlık etmiş kimseye sahib derler.Ashab "sahib" demek yani sohbetinde bulunmuş, arkadaşlık etmiş kimseye sahib derler. Peygamber Efendimiz'in sohbetinde bulunduğu için o devrin müslümanlarına sâhib, sahabî diyorlar. Peygamber Efendimiz'in sohbetinde bulunduğu için o devrin müslümanlarına sâhib, sahabî diyorlar. Çoğulu da ashâb geliyor veya sahb veya sahâbe geliyor.Çoğulu da ashâb geliyor veya sahb veya sahâbe geliyor. Onlar beraber oturmuşlar, kalkmışlar, sohbet etmişler filan onun için o ismi almışlar, o kelime sohbetten geliyor,Onlar beraber oturmuşlar, kalkmışlar, sohbet etmişler filan onun için o ismi almışlar, o kelime sohbetten geliyor, sâhib kelimesi "sohbet eden, sohbetinde bulunan" demek. sâhib kelimesi "sohbet eden, sohbetinde bulunan" demek. Aynı devirde yaşamışlar, yüz yüze karşılaşmışlar, görüşmüşler filan. Aynı devirde yaşamışlar, yüz yüze karşılaşmışlar, görüşmüşler filan.

"Siz benim ashabımsınız." diyor. Sizin adınız ashab. Siz benim ashabımsınız." "Siz benim ashabımsınız." diyor. Sizin adınız ashab. Siz benim ashabımsınız."

Ve ihvânî kavmün yecîûne min ba'dî. "İhvanım, benden sonra, benim hayatımdan sonra,Ve ihvânî kavmün yecîûne min ba'dî. "İhvanım, benden sonra, benim hayatımdan sonra, benim devrimden sonra, ben bu dünyadan ayrıldıktan sonra ilerde gelecek olan kimselerdir ihvanım." benim devrimden sonra, ben bu dünyadan ayrıldıktan sonra ilerde gelecek olan kimselerdir ihvanım." Yü'minûne bî ve lev yeravnî. "Bana inanmışlardır ama beni görmemişlerdir." Yü'minûne bî ve lev yeravnî. "Bana inanmışlardır ama beni görmemişlerdir."

Siz gördünüz, görme saadetine, devletine, mutluluğuna,Siz gördünüz, görme saadetine, devletine, mutluluğuna, bahtiyarlığına erdiniz ama onlar görmeden bana inandılar. bahtiyarlığına erdiniz ama onlar görmeden bana inandılar. Benden sonra yaşadıkları için, benden sonraki asırlarda geldikleri için beni görmedilerBenden sonra yaşadıkları için, benden sonraki asırlarda geldikleri için beni görmediler ama görmedikleri halde bana inandılar, benim peygamberliğimi tasdik ettiler, kabul ettiler, bana bağlandılar.ama görmedikleri halde bana inandılar, benim peygamberliğimi tasdik ettiler, kabul ettiler, bana bağlandılar. Yani onların bu hali Peygamber Efendimiz'in hoşuna gitmiş. Yani onların bu hali Peygamber Efendimiz'in hoşuna gitmiş.

Görüp de inanmak güzel bir şey tabii. İsterse inanmasın!Görüp de inanmak güzel bir şey tabii. İsterse inanmasın! Mucizelerle, şeylerle, kendisi güzel, huyu güzel, hali güzel, mucizeleri ortada.Mucizelerle, şeylerle, kendisi güzel, huyu güzel, hali güzel, mucizeleri ortada. Ondan sonraki devirlerdeki insanlar Peygamber Efendimiz'i görmemiş oldukları halde inanmaları güzel bir şey.Ondan sonraki devirlerdeki insanlar Peygamber Efendimiz'i görmemiş oldukları halde inanmaları güzel bir şey. Efendimiz'in hoşuna giden bir şey ve hakikaten takdire şâyan bir şey. Efendimiz'in hoşuna giden bir şey ve hakikaten takdire şâyan bir şey.

Bu tebliğ ve takdir dikkat ederseniz Bakara sûresinin başında da var. Ne deniliyor? Bu tebliğ ve takdir dikkat ederseniz Bakara sûresinin başında da var.

Ne deniliyor?

Bismillâhirrahmânirrahîm. Elif lam mim. Zâlike'l-kitâbü lâ reybe fîhi hüden li'l-muttakîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elif lam mim. Zâlike'l-kitâbü lâ reybe fîhi hüden li'l-muttakîn.
Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi ve yükîmûne's-salâte ve mimmâ razaknâhüm yünfikûne.Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi ve yükîmûne's-salâte ve mimmâ razaknâhüm yünfikûne. Allah'ın bu Kur'ân-ı Kerîm'i müttakî kullar için bir hidayet rehberidir." Allah'ın bu Kur'ân-ı Kerîm'i müttakî kullar için bir hidayet rehberidir."

O müttakî kullar ki Allah'ın sevgili kulları, takvâ ehli kullar, vasıfları ne? O müttakî kullar ki Allah'ın sevgili kulları, takvâ ehli kullar, vasıfları ne?

Ellezîne yu'minûne bi'l-ğaybi. "Gaybe inanmışlar."Ellezîne yu'minûne bi'l-ğaybi. "Gaybe inanmışlar." Gaybe inanmışlar ve yükîmûne's-salâte. "Namazlarını kılıyorlar."Gaybe inanmışlar ve yükîmûne's-salâte. "Namazlarını kılıyorlar." Ve mimmâ razaknâhüm yünfikûne. Ve mimmâ razaknâhüm yünfikûne. "Kendileri Allah'ın nasip ettiği rızıklarından, kazançlarından, kesblerinden, "Kendileri Allah'ın nasip ettiği rızıklarından, kazançlarından, kesblerinden, ticaretlerinden de Allah yoluna sarf ediyorlar." ticaretlerinden de Allah yoluna sarf ediyorlar."

Yani gayba [inanmışlar]; Allahu Teâlâ hazretlerini görmediler, göremezler, gözler tahammül etmez.Yani gayba [inanmışlar]; Allahu Teâlâ hazretlerini görmediler, göremezler, gözler tahammül etmez. Cenneti görmediler, görseler akılları başlarından giderdi. Cenneti görmediler, görseler akılları başlarından giderdi. Cehennemi görmediler, görseler günahın yanına yaklaşamazlardı.Cehennemi görmediler, görseler günahın yanına yaklaşamazlardı. O kadar korkarlardı günahın yanına yaklaşamazlardı. O kadar korkarlardı günahın yanına yaklaşamazlardı. Demek ki cenneti görmediler, cehennemi görmediler, melekleri görmediler. Demek ki cenneti görmediler, cehennemi görmediler, melekleri görmediler. Bir sürü şeyler arasında. Ama akılla, mantıkla, ilimle, irfanla anlıyorlar, kavrıyorlar,Bir sürü şeyler arasında. Ama akılla, mantıkla, ilimle, irfanla anlıyorlar, kavrıyorlar, kendilerini küfürden kurtarmışlar, kâfir olmaktan paçayı kurtarmışlar aklın, mantığın, kendilerini küfürden kurtarmışlar, kâfir olmaktan paçayı kurtarmışlar aklın, mantığın, ilmin, irfanın gösterdiği noktaya gelmişler, Allah'ın varlığını birliğini kabul etmişler.ilmin, irfanın gösterdiği noktaya gelmişler, Allah'ın varlığını birliğini kabul etmişler. Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi.Ellezîne yü'minûne bi'l-ğaybi. Ve onun için Allah celle celâlühû bunlar ne iyi kullarım ki [diye] methediyor. Ve onun için Allah celle celâlühû bunlar ne iyi kullarım ki [diye] methediyor.

Görülen bir şeye inanmak kolaydır, işte benim önümde içi su dolu bir bardak var. İnandınız mı? Görülen bir şeye inanmak kolaydır, işte benim önümde içi su dolu bir bardak var.

İnandınız mı?

İnanmamak mümkün mü, görüyoruz.İnanmamak mümkün mü, görüyoruz. İşte karşımızda görüyoruz ama görmeden inanmak daha büyük bir kuvvet, daha büyük bir çalışma istiyor.İşte karşımızda görüyoruz ama görmeden inanmak daha büyük bir kuvvet, daha büyük bir çalışma istiyor. Basit insanlar göze hitap eden şeyleri anlarlar,Basit insanlar göze hitap eden şeyleri anlarlar, yüksek insanlar akıl gücüyle sezilebilecek şeyleri kavrarlar. yüksek insanlar akıl gücüyle sezilebilecek şeyleri kavrarlar.

Mesela elektriği, elektrik gücünü görebiliyor muyuz? Mesela elektriği, elektrik gücünü görebiliyor muyuz?

Yani bir telde elektrik var mı yok mu göremiyoruz.Yani bir telde elektrik var mı yok mu göremiyoruz. Ancak elimizle tutarsak, çarpılırsak o zaman anlayacağız veyahut elektrik lambası gelirse,Ancak elimizle tutarsak, çarpılırsak o zaman anlayacağız veyahut elektrik lambası gelirse, bilmem bağlanırsa lamba yanarsa öyle anlayacağız veya kontrol kalemiyle anlayacağız.bilmem bağlanırsa lamba yanarsa öyle anlayacağız veya kontrol kalemiyle anlayacağız. Yani bazı şeyler doğrudan doğruya görülmüyor ama ilmen, irfanen, insan araştırdığı zaman Yani bazı şeyler doğrudan doğruya görülmüyor ama ilmen, irfanen, insan araştırdığı zaman anlıyor, buluyor, görüyor ve inanıyor.anlıyor, buluyor, görüyor ve inanıyor. Bu yüksek, kaliteli insanların işi yani bilgili insanların, beyin sahibi insanların işi. Bu yüksek, kaliteli insanların işi yani bilgili insanların, beyin sahibi insanların işi. Hatta insanlığın meziyeti bu. Mesela hayvanlarda böyle şey yoktur. Hatta insanlığın meziyeti bu. Mesela hayvanlarda böyle şey yoktur. Kokusunu duyacak veya kendisini görecek.Kokusunu duyacak veya kendisini görecek. Kediye ciğeri göstereceksin o zaman miyav miyav etrafına dolaşacak.Kediye ciğeri göstereceksin o zaman miyav miyav etrafına dolaşacak. Gösterdiğin zaman şey yapacak, görmediği bir şeyi, ileriye dönük bir şeyi onlar bilemez, kabul edemez.Gösterdiğin zaman şey yapacak, görmediği bir şeyi, ileriye dönük bir şeyi onlar bilemez, kabul edemez. Bu insanlığın bir meziyetidir o bakımdan methediliyor. Bu insanlığın bir meziyetidir o bakımdan methediliyor.

Tabii müslümanların da Peygamber Efendimiz'in zamanından sonra gelip deTabii müslümanların da Peygamber Efendimiz'in zamanından sonra gelip de İslâm'ı anlayıp kabul etmeleri güzel bir şey, yüksek bir duygu.İslâm'ı anlayıp kabul etmeleri güzel bir şey, yüksek bir duygu. Bir araştırma sonucu, bir bilgi sonucu, ilim sonucu, mukayese sonucu...Bir araştırma sonucu, bir bilgi sonucu, ilim sonucu, mukayese sonucu... Çeşitli fikirleri herkes duyuyor. Çeşitli fikirleri herkes duyuyor. Bu devirde hangi fikir hemen böyle hap yutar gibi ağzına at yarım bardak suyla iç midene gitsin.Bu devirde hangi fikir hemen böyle hap yutar gibi ağzına at yarım bardak suyla iç midene gitsin. Hangi fikri böyle kabul ediyor. Kimse kabul etmiyor, her şey ispatlı oluyor. Bir ilaç buldum. Hangi fikri böyle kabul ediyor. Kimse kabul etmiyor, her şey ispatlı oluyor.

Bir ilaç buldum.

"İlaç bulduysan labaratuarda tahlillerini yap, tesirlerini incele, raporlarını çıkart,"İlaç bulduysan labaratuarda tahlillerini yap, tesirlerini incele, raporlarını çıkart, Sağlık Bakanlığına müracaat et. Tasdikini, ruhsatını al o zaman ticaretini yapabilirsin." diyor Sağlık Bakanlığına müracaat et. Tasdikini, ruhsatını al o zaman ticaretini yapabilirsin." diyor yani hemen ilaç buldum şu işe iyidir, yarar, şifalıdır dediğin zaman kabul etmiyor. yani hemen ilaç buldum şu işe iyidir, yarar, şifalıdır dediğin zaman kabul etmiyor. Bir zakkum çiçeğinin kansere faydalı olduğunu söylediler, bazı ölme derecesinde, başka doktorların, Bir zakkum çiçeğinin kansere faydalı olduğunu söylediler, bazı ölme derecesinde, başka doktorların, "Artık çare yok!" dediği zaman ölümü bekleyen hastalarda uygulandığını"Artık çare yok!" dediği zaman ölümü bekleyen hastalarda uygulandığını ve iyi netice alındığını söylediler ama yine de kıyamet koptu.ve iyi netice alındığını söylediler ama yine de kıyamet koptu. Türkiye'de aylarca sürdü hatta doktoru doktorluktan menettiler yurt dışına filan gitmek zorunda kaldı.Türkiye'de aylarca sürdü hatta doktoru doktorluktan menettiler yurt dışına filan gitmek zorunda kaldı. Yani kolay olmuyor, böyle bir ispatlı, şeyli olması gerekiyor. Yani kolay olmuyor, böyle bir ispatlı, şeyli olması gerekiyor.

Bir müslümanın bir mü'minin bu hali güzel bir hal. Cenneti gördüler mi? Görmediler. Bir müslümanın bir mü'minin bu hali güzel bir hal.

Cenneti gördüler mi?

Görmediler.

Cehennemi gördüler mi? Görmediler. Dünyada görmeyecekler öldükten sonra görecekler ama inanıyorlar. Cehennemi gördüler mi?

Görmediler. Dünyada görmeyecekler öldükten sonra görecekler ama inanıyorlar.

Hesabı gördüler mi? Görmediler.Hesabı gördüler mi?

Görmediler.
Mahkeme-i Kübrâ ilerde olacak, sevapların günahların tartılması ilerde olacak, mahşer günü ilerde olacak. Mahkeme-i Kübrâ ilerde olacak, sevapların günahların tartılması ilerde olacak, mahşer günü ilerde olacak.

İnandık mı? İnandık, âmennâ ve saddaknâ. İnandık mı?

İnandık, âmennâ ve saddaknâ.

Ve'l-yevmi'l-âhiri. "Âhiret gününü de inandık. İlerde olacağına rağmen inandık." Niye inandık? Ve'l-yevmi'l-âhiri. "Âhiret gününü de inandık. İlerde olacağına rağmen inandık."

Niye inandık?

E Peygamberin daha önceki birçok hak sözlerini gördükten sonra,E Peygamberin daha önceki birçok hak sözlerini gördükten sonra, hakkı hakikati anlattığını gördükten sonra, mucizelerini gördükten sonra ister istemez her şeyine,hakkı hakikati anlattığını gördükten sonra, mucizelerini gördükten sonra ister istemez her şeyine, "Tamam, sen ne söylersen öyledir yâ Resûlallah!" deme noktasına geldi. "Tamam, sen ne söylersen öyledir yâ Resûlallah!" deme noktasına geldi.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e söylüyorlar ki; "Miraca çıktığını söylüyor senin arkadaşın!Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e söylüyorlar ki; "Miraca çıktığını söylüyor senin arkadaşın! Bak neler söylüyor! Göklere çıkmış, 7 kat gökleri seyran eylemiş." Bak neler söylüyor! Göklere çıkmış, 7 kat gökleri seyran eylemiş."

O mu söyledi? O söyledi. "O söylediyse doğrudur!" diyor.O mu söyledi?

O söyledi.

"O söylediyse doğrudur!" diyor.
Çünkü yalan söylemez. Çünkü yalan söylemez. Yani siz uydurmuyorsanız, hakikaten ondan duyduysanız, bu iş sizin laf karıştırmanız değilse, doğrudur.Yani siz uydurmuyorsanız, hakikaten ondan duyduysanız, bu iş sizin laf karıştırmanız değilse, doğrudur. O söyledi mi yalan söylemez. Neden? Muhammed el-Emîn.O söyledi mi yalan söylemez.

Neden?

Muhammed el-Emîn.
Güvenilen Muhammed. Zaten peygamber olmadan evvel de Allah ona yanlış iş yaptırtmamış Güvenilen Muhammed. Zaten peygamber olmadan evvel de Allah ona yanlış iş yaptırtmamış herkes sevmiş, herkes itimat etmiş, herkes emanetini getirmiş kendisine teslim etmiş. herkes sevmiş, herkes itimat etmiş, herkes emanetini getirmiş kendisine teslim etmiş.

Niye gecikti Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye göçmekte? Niye gecikti Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye göçmekte?

Çünkü emanetleri dağıtmak istedi. Kendisine bir sürü emanet verilmişti.Çünkü emanetleri dağıtmak istedi. Kendisine bir sürü emanet verilmişti. Sen Muhammed-i Emin'sin, al sana bizim yüzüklerimizi, al sana paralarımızı,Sen Muhammed-i Emin'sin, al sana bizim yüzüklerimizi, al sana paralarımızı, al sana kıymetli şeylerimizi emanet ediyoruz demişler. Onların hepsi devretti, teslim etti. al sana kıymetli şeylerimizi emanet ediyoruz demişler. Onların hepsi devretti, teslim etti. Kalanlarını Hz. Ali Efendimiz'e tavsiye etti; "Bak şu şuna verilecek, şu şuna verilecek.Kalanlarını Hz. Ali Efendimiz'e tavsiye etti; "Bak şu şuna verilecek, şu şuna verilecek. Bu emanetleri yerine ulaştır." Muhammed el-Emîn. Yalan söylemez. Bu emanetleri yerine ulaştır."

Muhammed el-Emîn. Yalan söylemez.

Kur'anı Kerîm Peygamber Efendimiz'e; "İlk çağırdığın zaman akrabanı çağır." dedi. Kur'anı Kerîm Peygamber Efendimiz'e; "İlk çağırdığın zaman akrabanı çağır." dedi.

Ve enzir aşîrateke'l-akrabîne. "Sana en yakın olan, akraba olan kavimleri, aşiretleri çağır İslâm'a.Ve enzir aşîrateke'l-akrabîne. "Sana en yakın olan, akraba olan kavimleri, aşiretleri çağır İslâm'a. Çünkü onlar seni bilirler, dürüst olduğunu bilirler." Çünkü onlar seni bilirler, dürüst olduğunu bilirler."

Topladı Safa tepesinde, ismen çağırdı. Evi de yakın oraya.Topladı Safa tepesinde, ismen çağırdı. Evi de yakın oraya. Peygamber Efendimiz'in mahallesi Safa tepesine yakın, o civarda, doğduğu ev filan o tarafta.Peygamber Efendimiz'in mahallesi Safa tepesine yakın, o civarda, doğduğu ev filan o tarafta. Bağırdı, herkese seslendi, herkes evinden çıktı geldi. Bağırdı, herkese seslendi, herkes evinden çıktı geldi. Safa tepesi o zaman anlaşılan böyle bir açıklık ,meydanlık bir yer. Hepsine dedi ki; Safa tepesi o zaman anlaşılan böyle bir açıklık ,meydanlık bir yer. Hepsine dedi ki;

Beni tanıyor musunuz? Tanıyoruz. Beni tanıyor musunuz?

Tanıyoruz.

"Şu tepenin arkasında düşman ordusu var, tozu toprağa katarak bu tarafa doğru geliyor."Şu tepenin arkasında düşman ordusu var, tozu toprağa katarak bu tarafa doğru geliyor. 'Ben tepenin üstündeydim gördüm.' desem bana inanır mısınız?" "İnanırız!" dediler.'Ben tepenin üstündeydim gördüm.' desem bana inanır mısınız?"

"İnanırız!" dediler.
"Sen hiç yalan söylemedin, dürüstsün, hırsızlık yapmadın, kötü bir şeyini görmedik."Sen hiç yalan söylemedin, dürüstsün, hırsızlık yapmadın, kötü bir şeyini görmedik. Sana saygı duyuyoruz, asilsin, ahlaklısın." Sana saygı duyuyoruz, asilsin, ahlaklısın."

"O zaman." dedi, "Bakın, âhiret olacak, mahkeme-i kübrâ olacak. Cennet var, cehennem var."O zaman." dedi, "Bakın, âhiret olacak, mahkeme-i kübrâ olacak. Cennet var, cehennem var. Allah'a iman ederseniz cennete gideceksiniz, kâfir olursanız müşrik olursanız cehenneme düşersiniz.Allah'a iman ederseniz cennete gideceksiniz, kâfir olursanız müşrik olursanız cehenneme düşersiniz. Büyük tehlikelere, cezalara uğrarsınız. Bak bu sözlerim de, böyle bir şey söylesem haklı olduğu gibi haktır. Büyük tehlikelere, cezalara uğrarsınız. Bak bu sözlerim de, böyle bir şey söylesem haklı olduğu gibi haktır. Ben size daha uzak istikbalden haber veriyorum." dedi. Sustular; Ben size daha uzak istikbalden haber veriyorum." dedi. Sustular;

"Bizi bunun için mi çağırdın?" dediler. Ya niçin çağırsın? Önemsiz bir şey mi bu? "Bizi bunun için mi çağırdın?" dediler.

Ya niçin çağırsın?

Önemsiz bir şey mi bu?

Âhiretinizi kurtarmaya yarayan bir şey. Her birisi gitti.Âhiretinizi kurtarmaya yarayan bir şey. Her birisi gitti. Akrabalarını bir kere de başka bir evde topladı; Kim bana bu hususta yardımcı olur?Akrabalarını bir kere de başka bir evde topladı; Kim bana bu hususta yardımcı olur? Siz benim akrabamsınız, en yakınımsınız, en iyi insanlar, beni en çok seven insanlarsınız." dedi. Siz benim akrabamsınız, en yakınımsınız, en iyi insanlar, beni en çok seven insanlarsınız." dedi. Hz. Ali Efendimiz kalkmış, küçük çocuk daha 10 yaşında; Hz. Ali Efendimiz kalkmış, küçük çocuk daha 10 yaşında;

"Ben yâ Resûlallah!" diye ayağa o kalkmış. "Sen otur." demiş."Ben yâ Resûlallah!" diye ayağa o kalkmış.

"Sen otur." demiş.
Sen otur mübarek, daha çocuksun. Ötekilerden ses yok. Sen otur mübarek, daha çocuksun. Ötekilerden ses yok. Amcalar, akrabalar, yakınlar tıss, ses çıkarmıyorlar. Bir kere daha sormuş, yine Hz. Ali Efendimiz; Amcalar, akrabalar, yakınlar tıss, ses çıkarmıyorlar. Bir kere daha sormuş, yine Hz. Ali Efendimiz;

"Ben yâ Resûlallah sana destek olurum, yardımcı olurum." "Ben yâ Resûlallah sana destek olurum, yardımcı olurum."

"Ama sen sus bakalım, şu büyükler konuşsun." filan, yine ses çıkartmamışlar. "Ama sen sus bakalım, şu büyükler konuşsun." filan, yine ses çıkartmamışlar. Üç defa böyle söylüyor ses çıkartmıyorlar. Ondan sonra Hz. Ali Efendimiz'in bey'atını alıyor. Üç defa böyle söylüyor ses çıkartmıyorlar. Ondan sonra Hz. Ali Efendimiz'in bey'atını alıyor.

Sonra bu hac mevsiminde Mina'ya, Müzdelife'ye, Arafat'a gelenSonra bu hac mevsiminde Mina'ya, Müzdelife'ye, Arafat'a gelen Arap kabilelerinin ileri gelenlerinin hepsine anlatıyor; "Bak, ben Allah'ın Peygamberiyim, görevliyim.Arap kabilelerinin ileri gelenlerinin hepsine anlatıyor; "Bak, ben Allah'ın Peygamberiyim, görevliyim. Puta tapmayın, şirk koşmayın, evlatlarınızı öldürmeyin, Allah'a inanın, Kur'an'a bağlanın." diye söylüyor. Puta tapmayın, şirk koşmayın, evlatlarınızı öldürmeyin, Allah'a inanın, Kur'an'a bağlanın." diye söylüyor. Diyorlar ki; "Çok güzel söylüyorsun, haklısın, her sözün mâkul, hepsi doğru,Diyorlar ki;

"Çok güzel söylüyorsun, haklısın, her sözün mâkul, hepsi doğru,
hepsi güzel ama sen büyük bir söz söylüyorsun." diyorlar, yani,hepsi güzel ama sen büyük bir söz söylüyorsun." diyorlar, yani, "Biz sana şimdi destek olursak Kureyş ile aramız bozulacak."Biz sana şimdi destek olursak Kureyş ile aramız bozulacak. Bu da Arapların en kuvvetli kabilesi, bütün dengeler bozulur." Kureyş'in ilgilileri geliyorlar diyorlar ki; Bu da Arapların en kuvvetli kabilesi, bütün dengeler bozulur." Kureyş'in ilgilileri geliyorlar diyorlar ki;

"Sen bu davadan vazgeç, bizim işimizi bozma. Bak burada kurulmuş bir düzen var. Tıkır tıkır çalışıyor."Sen bu davadan vazgeç, bizim işimizi bozma. Bak burada kurulmuş bir düzen var. Tıkır tıkır çalışıyor. Bütün kabileler buraya geliyorlar gidiyorlar.Bütün kabileler buraya geliyorlar gidiyorlar. Sene de bir haram aylarda hac yapıyorlar, umre yapıyorlar, kabileler arasında itibarımız var.Sene de bir haram aylarda hac yapıyorlar, umre yapıyorlar, kabileler arasında itibarımız var. Sen bu davadan vazgeç, bizim putlarımıza sövüp sayma Sen bu davadan vazgeç, bizim putlarımıza sövüp sayma yani onların aleyhinde konuşma onları kötüleme, serbest bırak.yani onların aleyhinde konuşma onları kötüleme, serbest bırak. Para istiyorsan para verelim, hükümdar olmak istiyorsan seni hükümdar yapalım,Para istiyorsan para verelim, hükümdar olmak istiyorsan seni hükümdar yapalım, başımıza kral yapalım, hükümdar ol. başımıza kral yapalım, hükümdar ol. Evlendirelim seni, en güzel kızlarımızı sana eş olarak verelim evlendirelim." Diyor; Evlendirelim seni, en güzel kızlarımızı sana eş olarak verelim evlendirelim." Diyor;

"Bir elime güneşi verseniz bir elime kameri verseniz bu davadan vazgeçmem." "Bir elime güneşi verseniz bir elime kameri verseniz bu davadan vazgeçmem."

Vazgeçemez çünkü vazifeli, çünkü kendi arzusuyla yaptığı bir şey yok ortada. Vazgeçemez çünkü vazifeli, çünkü kendi arzusuyla yaptığı bir şey yok ortada. Allah celle celâlühû emretmiş. Kum. "Kalk ey Rasûlüm! Fe-enzir. Allah celle celâlühû emretmiş.

Kum. "Kalk ey Rasûlüm! Fe-enzir.
"Korkut insanları, ilerde gelecek azabı haber ver, ihtar et, ihbar eyle, "Korkut insanları, ilerde gelecek azabı haber ver, ihtar et, ihbar eyle, haberdar eyle, tenzih eyle onları!" diye emir var. haberdar eyle, tenzih eyle onları!" diye emir var.

Yâ eyyühe'l-müddessiru kum fe-enzir.Yâ eyyühe'l-müddessiru kum fe-enzir. "Ey örtünen, bürünen, titreyen, korkan, vahiy geldi diye şaşıran,"Ey örtünen, bürünen, titreyen, korkan, vahiy geldi diye şaşıran, böyle bir olay ilk defa karşılaştığı için afallayan peygamber!böyle bir olay ilk defa karşılaştığı için afallayan peygamber! Örtünüyorsun ama kalk, örtünmenin zamanı değil vazifelisin.Örtünüyorsun ama kalk, örtünmenin zamanı değil vazifelisin. Yürü, tebliğ et!" diye Allah'ın emri olduğundan yapıyor. Değiştirebilir mi? Değiştiremez.Yürü, tebliğ et!" diye Allah'ın emri olduğundan yapıyor.

Değiştirebilir mi?

Değiştiremez.
Allah'ın hiçbir sevgili kulu, hiçbir yakın kulu değiştiremez.Allah'ın hiçbir sevgili kulu, hiçbir yakın kulu değiştiremez. Onun için herkes gördüler inandılar, sınadılar denediler, imtihan ettiler inandılar.Onun için herkes gördüler inandılar, sınadılar denediler, imtihan ettiler inandılar. Alâmetlerini sorguladılar, aradılar, incelediler inandılar, hepsi inandı. İsterse inanmasın! Alâmetlerini sorguladılar, aradılar, incelediler inandılar, hepsi inandı. İsterse inanmasın!

Bir tanesi geldi, Peygamber Efendimiz'i imtihan etmek kastıyla aklında yolda gelirken niyetler tuttular,Bir tanesi geldi, Peygamber Efendimiz'i imtihan etmek kastıyla aklında yolda gelirken niyetler tuttular, şunları soralım bunları soralım, şunları soralım bunları soralım diye kafalarında planlar kurdular.şunları soralım bunları soralım, şunları soralım bunları soralım diye kafalarında planlar kurdular. Efendimiz'e geldiler sorular sormaya başlayınca Efendimiz onların böyle tavırlarına sinirlendi.Efendimiz'e geldiler sorular sormaya başlayınca Efendimiz onların böyle tavırlarına sinirlendi. Dedi, "Siz soruları sormayın, soracağınız soruları da ben söyleyeyim cevaplarını da ben söyleyeyim!Dedi, "Siz soruları sormayın, soracağınız soruları da ben söyleyeyim cevaplarını da ben söyleyeyim! Başladı, şu soruyu soracaktınız şunun cevabı budur, bu soruyu soracaktınız bunun cevabı budur.Başladı, şu soruyu soracaktınız şunun cevabı budur, bu soruyu soracaktınız bunun cevabı budur. Şu soruyu soracaktınız bunun cevabı budur, bunun cevabı budur. Böyle hızlı hızlı söyleyince; Şu soruyu soracaktınız bunun cevabı budur, bunun cevabı budur. Böyle hızlı hızlı söyleyince;

"Sinirlenme yâ Resûlallah! Sen onların kusuruna bakma." filan dediler, o zaman sakinleşti. "Sinirlenme yâ Resûlallah! Sen onların kusuruna bakma." filan dediler, o zaman sakinleşti.

Yani Allah bildirince sorulmayan soruları dahi, düşüncelerini dahi söyledi. Yani Allah bildirince sorulmayan soruları dahi, düşüncelerini dahi söyledi. Nasıl inanmaz! "Şahit isteriz!" diyene şahit, "Mucize isteriz!" diyene mucize;Nasıl inanmaz! "Şahit isteriz!" diyene şahit, "Mucize isteriz!" diyene mucize; kameri şakketmek, parmağından su akıtmak, nice nice mucizeleri herkes gördü, herkes mecburen inandı.kameri şakketmek, parmağından su akıtmak, nice nice mucizeleri herkes gördü, herkes mecburen inandı. İnanmamak mümkün mü! İnandılar bağlandılar, her dediği çıktığı için bağlandılar. İnanmamak mümkün mü! İnandılar bağlandılar, her dediği çıktığı için bağlandılar.

İranlılar Bizanslılara hücum etmişler yenmişler; "İşte bak! İranlılar da ateşperest onlar Ehl-i Kitâb.İranlılar Bizanslılara hücum etmişler yenmişler; "İşte bak! İranlılar da ateşperest onlar Ehl-i Kitâb. Ehl-i Kitab'ı ateşperestler, müşrikler yendiler işte bizim gibi." [dediler.]Ehl-i Kitab'ı ateşperestler, müşrikler yendiler işte bizim gibi." [dediler.] Yani İranlıların kendilerine yakın sayıyorlar, Ehl-i Kitab'a düşmanlar. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Yani İranlıların kendilerine yakın sayıyorlar, Ehl-i Kitab'a düşmanlar. Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Yendiler ama yenilecekler. Yenilecekler, Bizanslılar onları yenecek!" dedi. "Yendiler ama yenilecekler. Yenilecekler, Bizanslılar onları yenecek!" dedi. Ebû Bekr-i Sıddîk da Efendimiz'den onu duyunca müşriklerle iddiaya girdi. "Bizanslılar yenecek!Ebû Bekr-i Sıddîk da Efendimiz'den onu duyunca müşriklerle iddiaya girdi. "Bizanslılar yenecek! İsterseniz iddiaya girelim." dedi. On devesine iddiaya girdiler, yenecek [dedi]. İsterseniz iddiaya girelim." dedi. On devesine iddiaya girdiler, yenecek [dedi].

Peygamber Efendimiz'e geldi dedi ki; "Yâ Resûlallah! Ben müşriklerle iddiaya girdim yenecek dedim." Peygamber Efendimiz'e geldi dedi ki; "Yâ Resûlallah! Ben müşriklerle iddiaya girdim yenecek dedim."

Ne kadar zamanda yenecek dedin? İşte bir senede. Ne kadar zamanda yenecek dedin?

İşte bir senede.

Yok dedi, seneyi arttır develerin miktarını da arttır. Yok dedi, seneyi arttır develerin miktarını da arttır.

Yüz deveye çıkarttı şu kadar sene içinde, fî bid'ı sinîne. "Birkaç sene içinde yenecek." diye, çıktı.Yüz deveye çıkarttı şu kadar sene içinde, fî bid'ı sinîne. "Birkaç sene içinde yenecek." diye, çıktı. İstanbul feth olunacak dedi, çıktı. Ne dediyse çıktı.İstanbul feth olunacak dedi, çıktı. Ne dediyse çıktı. Her sözü haktır, her sözü gerçektir, isterse inanmasın.Her sözü haktır, her sözü gerçektir, isterse inanmasın. Biz de görmüş gibi inanıyoruz, yanında yaşamış gibi, asrında şey yapmış gibi inanıyoruz.Biz de görmüş gibi inanıyoruz, yanında yaşamış gibi, asrında şey yapmış gibi inanıyoruz. Böyle kendisinden sonra gelipte kendisine inananları da Efendimiz seviyor.Böyle kendisinden sonra gelipte kendisine inananları da Efendimiz seviyor. Gözünden perdeler kaldırılmış gösterilmiş kendisine, salât ü selâm getirenleri biliyor Peygamber Efendimiz.Gözünden perdeler kaldırılmış gösterilmiş kendisine, salât ü selâm getirenleri biliyor Peygamber Efendimiz. Salât ü selâmını alıyor. Sen, essalatü vesselamü aleyke yâ Resûlallah deyince ondan cevap veriyor.Salât ü selâmını alıyor. Sen, essalatü vesselamü aleyke yâ Resûlallah deyince ondan cevap veriyor. Sen, Allahümme salli alâ seyyidine Muhammedin ve alâ seyyidinâ Muhammed dediğin zamanSen, Allahümme salli alâ seyyidine Muhammedin ve alâ seyyidinâ Muhammed dediğin zaman melekler ona getiriyorlar; "Yâ Resûlallah! Melbourne şehrindenmelekler ona getiriyorlar;

"Yâ Resûlallah! Melbourne şehrinden
Ahmed'in oğlu Hasan sana bu akşam salât ü selâm gönderdi. Aleyküm selam deftere yazıyor. Ahmed'in oğlu Hasan sana bu akşam salât ü selâm gönderdi. Aleyküm selam deftere yazıyor. "Yanındaki nurdan deftere salât ü selâm getirenin ismini kaydeder." diyor hadis kitapları."Yanındaki nurdan deftere salât ü selâm getirenin ismini kaydeder." diyor hadis kitapları. Yazıyor cevabını veriyor. Onun için öyle bir Peygamber tabii; Yazıyor cevabını veriyor. Onun için öyle bir Peygamber tabii; "Ah!" demiş, "Benden sonraki o ihvanıma kavuşsam." E biz senin ihvanım değil miyiz? "Ah!" demiş, "Benden sonraki o ihvanıma kavuşsam."

E biz senin ihvanım değil miyiz?

"Siz benim ashabımsınız. İhvanım benden sonra gelecek, asırlar sonra gelecek ama beni bilecek,"Siz benim ashabımsınız. İhvanım benden sonra gelecek, asırlar sonra gelecek ama beni bilecek, beni tanıyacak, beni sevecek hatta beni görmek için anasını babasını,beni tanıyacak, beni sevecek hatta beni görmek için anasını babasını, evladını, malını mülkünü feda etmeye razı olacak kadar sevecek." Öyle âşık olacaklar.evladını, malını mülkünü feda etmeye razı olacak kadar sevecek."

Öyle âşık olacaklar.
Ne güzel sözler söylemişler o bizim eski büyüklerimiz maşaallah. Ne aşk ne şevk! Ne güzel sözler söylemişler o bizim eski büyüklerimiz maşaallah. Ne aşk ne şevk!

Canım kurban olsun senin yoluna. Adı güzel kendi güzel Muhammed. Canım kurban olsun senin yoluna.

Adı güzel kendi güzel Muhammed.

Şefaat eyle bu kemter kuluna. Adı güzel kendi güzel Muhammed. Ne güzel sözler söylemişler! Şefaat eyle bu kemter kuluna.

Adı güzel kendi güzel Muhammed.

Ne güzel sözler söylemişler!

Gül yüzünü rüyamızda görelim yâ Resûlallah. Gül bahçene dünyamızda girelim yâ Resûlallah. Gül yüzünü rüyamızda görelim yâ Resûlallah.

Gül bahçene dünyamızda girelim yâ Resûlallah.

Ne güzel söylemişler. Birisi varmış âşık-ı sâdık, bizim arkadaşlardan,Ne güzel söylemişler.

Birisi varmış âşık-ı sâdık, bizim arkadaşlardan,
talebelerimden birisinin kafilesinde hacca gitmiş gelmiş. talebelerimden birisinin kafilesinde hacca gitmiş gelmiş. Âşık diyor, ciddi bir de diyor, kafilemizin içinde çok ciddi bir insandı diyor. Âşık diyor, ciddi bir de diyor, kafilemizin içinde çok ciddi bir insandı diyor. Medîne-i Münevvere'ye indi otobüsten, yerlere böyle yüzünü gözünü sürüyor, öpüyor kumları;Medîne-i Münevvere'ye indi otobüsten, yerlere böyle yüzünü gözünü sürüyor, öpüyor kumları; "Resûlullah acaba buralara ayağını basmış mıdır?" diye hüngür hüngür ağlıyor diyor."Resûlullah acaba buralara ayağını basmış mıdır?" diye hüngür hüngür ağlıyor diyor. Hem kendisi ağladı hem bizi ağlattı diyor. Âşık diyor. Sevgi nasıl bakın, içinde nasıl çoştu! Hem kendisi ağladı hem bizi ağlattı diyor. Âşık diyor. Sevgi nasıl bakın, içinde nasıl çoştu!

Hac yaptık ama mükafatını da gördü diyor. Hac yaptık dönerken rüya görmüş.Hac yaptık ama mükafatını da gördü diyor. Hac yaptık dönerken rüya görmüş. Rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş. Rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Haydi evladım kağıt kalem getir de senin haccını yazayım.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Haydi evladım kağıt kalem getir de senin haccını yazayım. Makbul bir hac yaptığının ispatlı belgesi olsun, yazayım." diye rüyada böyle söylemiş. Makbul bir hac yaptığının ispatlı belgesi olsun, yazayım." diye rüyada böyle söylemiş. O da öbür odaya gideyim kağıtları alayım getireyim de O da öbür odaya gideyim kağıtları alayım getireyim de Resûlullah benim haccettiğimi yazsın filan diye rüyada öbür odaya gitmiş.Resûlullah benim haccettiğimi yazsın filan diye rüyada öbür odaya gitmiş. Dönmüş gelmiş bakmış ki, Resûlullah Efendimiz oturuyor diye bıraktığı yerde o zaman şeyhi oturuyor.Dönmüş gelmiş bakmış ki, Resûlullah Efendimiz oturuyor diye bıraktığı yerde o zaman şeyhi oturuyor. Şeyhi de demek ki Resûlullah'ın halifesi ki onun yerine o görünmüş. Onun da o mânası var tabii. Şeyhi de demek ki Resûlullah'ın halifesi ki onun yerine o görünmüş. Onun da o mânası var tabii.

Eh, bu devirde de var âşık-ı sâdıklar, eski devirlerde de var, Peygamber Efendimiz'in zamanında da var.Eh, bu devirde de var âşık-ı sâdıklar, eski devirlerde de var, Peygamber Efendimiz'in zamanında da var. Canlarını vermeye razı, mallarını vermeye razı, her şeylerini feda etmeye razı insanlar var. Canlarını vermeye razı, mallarını vermeye razı, her şeylerini feda etmeye razı insanlar var. Efendimiz onları seviyor onlar da Efendimiz'i seviyor.Efendimiz onları seviyor onlar da Efendimiz'i seviyor. Onlar Efendimiz'i seviyor Efendimiz de onlara karşı, "Ah onları görseydim!" diyeOnlar Efendimiz'i seviyor Efendimiz de onlara karşı, "Ah onları görseydim!" diye böyle arzulu iştiyakta bulunuyor. böyle arzulu iştiyakta bulunuyor.

Muhterem kardeşlerim! Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki; Muhterem kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki;

Lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîne. Lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîne.

"Bir müslümana, sizden birinize ben, Resûlullah olarak ben sizden bir müslümana babasından da,"Bir müslümana, sizden birinize ben, Resûlullah olarak ben sizden bir müslümana babasından da, evladından da, sevebileceği bütün sevgili insanların hepsinden de daha çok sevgili olmadıkçaevladından da, sevebileceği bütün sevgili insanların hepsinden de daha çok sevgili olmadıkça o kimse gerçek mü'min olmuş olamaz." diyor Peygamber Efendimiz. o kimse gerçek mü'min olmuş olamaz." diyor Peygamber Efendimiz.

Nasıl olacakmış yani bir müslüman? Nasıl olacakmış yani bir müslüman?

Bir müslümanın içi Resûlullah'ın sevgisiyle, aşkıyla, muhabbetiyle sımsıkı, dopdolu, pürnûr olması lazım.Bir müslümanın içi Resûlullah'ın sevgisiyle, aşkıyla, muhabbetiyle sımsıkı, dopdolu, pürnûr olması lazım. İçi gitmesi lazım, yüreği ağzına gelmesi lazım, hoplaması lazım, gözünden yaşlar akması lazım. İçi gitmesi lazım, yüreği ağzına gelmesi lazım, hoplaması lazım, gözünden yaşlar akması lazım.

Birisi gitmiş bir Hoca Efendiye, Şeyh Efendiye demiş ki; "Resûlullah'ı görmek istiyorum rüyamda.Birisi gitmiş bir Hoca Efendiye, Şeyh Efendiye demiş ki; "Resûlullah'ı görmek istiyorum rüyamda. Çok istiyorum, çok dua ediyorum göremedim, bir türlü göremiyorum. Ne yapayım?" demiş. Çok istiyorum, çok dua ediyorum göremedim, bir türlü göremiyorum. Ne yapayım?" demiş.

"Bu akşam tuzlu balık ye tuzlarını da ayıklama. Tuzlu balık ye, su da içme öyle yat." demiş. "Bu akşam tuzlu balık ye tuzlarını da ayıklama. Tuzlu balık ye, su da içme öyle yat." demiş.

O da Resûlullah'ı bu gece göreceğim diye tuzlu balıktan bol bol yemiş, su da içmemiş.O da Resûlullah'ı bu gece göreceğim diye tuzlu balıktan bol bol yemiş, su da içmemiş. Sabah olmuş. Sabah olmuş ama Resûlullah'ı yine görmemiş rüyada.Sabah olmuş. Sabah olmuş ama Resûlullah'ı yine görmemiş rüyada. Gelmiş o hocaya, demiş ki; "Tam dediğin gibi yaptım hocam. Gelmiş o hocaya, demiş ki; "Tam dediğin gibi yaptım hocam. Tuzlu balığı yedim su da içmedim ama Resûlullah'ı da görmedim rüyamda." demiş. Ne gördün? Tuzlu balığı yedim su da içmedim ama Resûlullah'ı da görmedim rüyamda." demiş.

Ne gördün?

Çağlayanlar gördüm, böyle bardak bardak güzel buzlu sular gördüm, meşrubatlar gördüm.Çağlayanlar gördüm, böyle bardak bardak güzel buzlu sular gördüm, meşrubatlar gördüm. Böyle denizler gördüm, pınarlar gördüm, deryalar gördüm.Böyle denizler gördüm, pınarlar gördüm, deryalar gördüm. Böyle hep su içmekle şeyle rüyada hep böyle şeylerle uğraştım. Böyle hep su içmekle şeyle rüyada hep böyle şeylerle uğraştım.

"Nasıl bak, tuzlu balığı yeyince suyu nasıl canın çekiyor."Nasıl bak, tuzlu balığı yeyince suyu nasıl canın çekiyor. Resûlullah'ı görmek içinde işte için öyle yanacak." demiş. Resûlullah'ı görmek içinde işte için öyle yanacak." demiş. Öyle yanmadan yarım yamalak sevgiyle, yarım yamalak bilgiyle,Öyle yanmadan yarım yamalak sevgiyle, yarım yamalak bilgiyle, yarım yamalak bağlılıkla, tatsız tussuz taklit yollu bir şeyle olmuyor. yarım yamalak bağlılıkla, tatsız tussuz taklit yollu bir şeyle olmuyor. Candan sevecek, Resûlullah'ı çok sevecek, candan sevecek ki o zaman gerçek Müslümanlığın ne olduğu anlaşılacak.Candan sevecek, Resûlullah'ı çok sevecek, candan sevecek ki o zaman gerçek Müslümanlığın ne olduğu anlaşılacak. Rüyada görecek, neler görecek... Rüyada görecek, neler görecek...

Evet Resûlullah sevgisinin içimizde çok kuvvetli olarak mevcut olması lazım. Bu nasıl olur? Evet Resûlullah sevgisinin içimizde çok kuvvetli olarak mevcut olması lazım.

Bu nasıl olur?

Manevî bakımdan Resûlullah'a itaat etmekle olur.Manevî bakımdan Resûlullah'a itaat etmekle olur. Mesela şu okuduğumuz kitap bir hadis kitabıdır. Mesela şu okuduğumuz kitap bir hadis kitabıdır. Her gün geliyoruz buradan bir sayfa açıyoruz bir iki hadis okuyoruz. Neden? Her gün geliyoruz buradan bir sayfa açıyoruz bir iki hadis okuyoruz.

Neden?

Resûlullah'ın sözleri, hadisleri bilinsin diye, Resûlullah Efendimiz'e uyalım diye,Resûlullah'ın sözleri, hadisleri bilinsin diye, Resûlullah Efendimiz'e uyalım diye, ne emrediyorsa tutalım diye ondan yapıyoruz bu işi. ne emrediyorsa tutalım diye ondan yapıyoruz bu işi.

Resûlullah'ın yolunda yürümeye çalışıyoruz.Resûlullah'ın yolunda yürümeye çalışıyoruz. Resûlullah'ın yolunda yürümeye çalışanlara şehit sevabı verilecek diye mükafâtı verilecek biliyoruz.Resûlullah'ın yolunda yürümeye çalışanlara şehit sevabı verilecek diye mükafâtı verilecek biliyoruz. Onun için bid'atlardan uzak sünnet-i seniyye yolunda yürümeye gayret ediyoruz. Onun için bid'atlardan uzak sünnet-i seniyye yolunda yürümeye gayret ediyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi bid'atlardan kurtarsın. Haramlardan kurtarsın. Günahlardan kurtarsın. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bid'atlardan kurtarsın. Haramlardan kurtarsın. Günahlardan kurtarsın.

Şimdi mesela niye böyle başımız dertten kurtulmuyor? Bir misalle anlatayım.Şimdi mesela niye böyle başımız dertten kurtulmuyor? Bir misalle anlatayım. Ezanda okundu ama o misali de anlatıp öyle ineyim. Ezanda okundu ama o misali de anlatıp öyle ineyim.

Bizim arkadaşlardan birisi vardı, kendisi anlattı bana.Bizim arkadaşlardan birisi vardı, kendisi anlattı bana. Sakallıydı, kimsenin sakal bırakmadığı zamanlarda, Sakallıydı, kimsenin sakal bırakmadığı zamanlarda, sakal bırakmanın zor olduğu zamanlarda sakalı ilk defa o bırakmış Türkiye'de. Hem de gençken filan. sakal bırakmanın zor olduğu zamanlarda sakalı ilk defa o bırakmış Türkiye'de. Hem de gençken filan.

"Nasıl bıraktın?" filan [diye sordum]. "Nasıl bıraktın?" filan [diye sordum].

Diyor, "Ben biraz Bağdat'ta bulunmuştum,Diyor, "Ben biraz Bağdat'ta bulunmuştum, yani yüksek tahsilden sonra bir iki sene bazıları Bağdat'a gitti geldi. Bağdat'ta bulunmuştum.yani yüksek tahsilden sonra bir iki sene bazıları Bağdat'a gitti geldi. Bağdat'ta bulunmuştum. Hükümet o zamanlar hacca da müsaade etmiyor.Hükümet o zamanlar hacca da müsaade etmiyor. Oradan, Bağdat'tan Medine'ye, Medine'den hac vazifemi yapıp dönmek için Medine'ye gitmiştim diyor.Oradan, Bağdat'tan Medine'ye, Medine'den hac vazifemi yapıp dönmek için Medine'ye gitmiştim diyor. Medine'de tabii tıraş oluyorum her gün diyor. Medine'de tabii tıraş oluyorum her gün diyor. Medine'de yine tıraş olmak için jilet, sabun, sıcak su vesaire filan hazırlıklar tıraş olacağım diyor.Medine'de yine tıraş olmak için jilet, sabun, sıcak su vesaire filan hazırlıklar tıraş olacağım diyor. Uyumuş, ne zaman uyuduysa nasıl uyuduysa onun şeyini de ben bilmiyorum.Uyumuş, ne zaman uyuduysa nasıl uyuduysa onun şeyini de ben bilmiyorum. Rüyada Resûlullah Efendimiz'i görmüş. Rüyada Resûlullah Efendimiz'i görmüş. Efendimiz kaşlarını çatmış, demiş; "Sen benim şehrimde benim sünnetime muhalefet edipteEfendimiz kaşlarını çatmış, demiş; "Sen benim şehrimde benim sünnetime muhalefet edipte sakal kazıtmaya utanmıyor musun?" diye onu fena halde azarlamış.sakal kazıtmaya utanmıyor musun?" diye onu fena halde azarlamış. Eli ayağı titremiş ondan sonra sakal bırakmış. Bir daha tıraş olabilir mi? Olamaz. Eli ayağı titremiş ondan sonra sakal bırakmış.

Bir daha tıraş olabilir mi?

Olamaz.

Ondan sonra sakal bırakmış. Ondan sonra sakal bırakmış.

E bizim de şimdi bir misalden başlayacak olursak, ne yüzümüz Resûlullah'ın sünnetine uygun,E bizim de şimdi bir misalden başlayacak olursak, ne yüzümüz Resûlullah'ın sünnetine uygun, ne kıyafetimiz uygun, ne davranışlarımız uygun, ne sözlerimiz uygun, ne kıyafetimiz uygun, ne davranışlarımız uygun, ne sözlerimiz uygun, ne ailevî yaşantımız uygun, ne ticaretimiz uygun.ne ailevî yaşantımız uygun, ne ticaretimiz uygun. Her şeyimiz faullü, her şeyimiz hatalı onun için sıkıntılardan kurtulmuyoruz. Nasıl olacak? Her şeyimiz faullü, her şeyimiz hatalı onun için sıkıntılardan kurtulmuyoruz.

Nasıl olacak?

Her şeyimizle Resûlullah'a uymaya gayret edeceğiz;Her şeyimizle Resûlullah'a uymaya gayret edeceğiz; "Yâ Resûlullah nasıl istersen öyle yapmaya razıyım."Yâ Resûlullah nasıl istersen öyle yapmaya razıyım. Sana teslimim, senin izindeyim, senin emrindeyim." arzusunda, duygusunda olacak müslüman.Sana teslimim, senin izindeyim, senin emrindeyim." arzusunda, duygusunda olacak müslüman. Çok salât ü selâm getirecek. Hadislerini okuyacak, hayatını okuyacak o zaman inşaallahÇok salât ü selâm getirecek. Hadislerini okuyacak, hayatını okuyacak o zaman inşaallah Resûlullah'ın sevdiği bir ümmet olması mümkün olur. Resûlullah'ın sevdiği bir ümmet olması mümkün olur.

Rabbimiz cümlemizi Peygamber Efendimiz'in sevdiği has ümmetleri arasına dahil eylesin.Rabbimiz cümlemizi Peygamber Efendimiz'in sevdiği has ümmetleri arasına dahil eylesin.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2