Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kendimizi Hesaba Çekmek ve Düşünmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1408 / 05.12.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tefekkür Etmek, Temizlikte İslam ve Avrupa, Çocukları Küçükken Namaza Alıştıralım, Asa Taşımak Sünnettir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kendimizi Hesaba Çekmek ve Düşünmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1408 / 05.12.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tefekkür Etmek, Temizlikte İslam ve Avrupa, Çocukları Küçükken Namaza Alıştıralım, Asa Taşımak Sünnettir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ dünya ve âhiretin hayırlarına Rabbimiz Teâlâ dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi, cümlemizi nail eylesin. cümlenizi, cümlemizi nail eylesin. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup bir demet okuyup izah edip istifade eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz. izah edip istifade eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Hakîkun bi'l mer'i en yekûne lehû mecâlisun Hakîkun bi'l mer'i en yekûne lehû mecâlisun yahlû fîhâ ve yezküru zünûbehû fe-yestağfirullâhe minhâ. yahlû fîhâ ve yezküru zünûbehû fe-yestağfirullâhe minhâ. Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Hadîs-i şerîfi Beyhakî rahmetullâhi aleyh rivayet eylemiş. Hadîs-i şerîfi Beyhakî rahmetullâhi aleyh rivayet eylemiş. Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlar ki; bu hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlar ki;

Hakîkun bi'l mer'i en yekûne lehû mecâlisun yahlû fîhâ Hakîkun bi'l mer'i en yekûne lehû mecâlisun yahlû fîhâ ve yezküru zünûbehû fe yestağfirullâhe minhâ. ve yezküru zünûbehû fe yestağfirullâhe minhâ. ''Kişiye tenha bir yerde oturma, günahlarını anma ''Kişiye tenha bir yerde oturma, günahlarını anma ve onlardan Allah'a tevbe ve istiğfar eylemeye ve onlardan Allah'a tevbe ve istiğfar eylemeye tahsis edilmiş bir takım toplantıları, meclisleri, zamanları olması gerekir. tahsis edilmiş bir takım toplantıları, meclisleri, zamanları olması gerekir.

Bu bize günlük hayatımızı programlama hususunda Bu bize günlük hayatımızı programlama hususunda Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerini Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerini vermiş olduğu mühim bir işarettir. vermiş olduğu mühim bir işarettir. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri günümüzün bir zamanını Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri günümüzün bir zamanını Allah'ın zikrine ayırmamızı istiyor. Allah'ın zikrine ayırmamızı istiyor. Kendi günahlarımızı düşünmeyi, tefekküre yönelmemizi Kendi günahlarımızı düşünmeyi, tefekküre yönelmemizi ve onlardan tevbe ve istiğfar eylememizi istiyor. ve onlardan tevbe ve istiğfar eylememizi istiyor. Bunu herkesin yanında değil; Bunu herkesin yanında değil; tenha, sakin,kendi kendini iyice duyup dinleyip tenha, sakin,kendi kendini iyice duyup dinleyip düşünebileceği bir yerde yapmasını istiyor. düşünebileceği bir yerde yapmasını istiyor.

Müslüman halvette, sakin yalnız tenha bir yerde oturacak. Müslüman halvette, sakin yalnız tenha bir yerde oturacak. ''Yahu ben ömrü nasıl geçiriyorum? ''Yahu ben ömrü nasıl geçiriyorum? Şu yaşa geldim, yaptığım işler doğru mu yanlış mı?Şu yaşa geldim, yaptığım işler doğru mu yanlış mı? Vaktim Cenâb-ı Mevlâm'ın rızasına uygun mu geçiyor,Vaktim Cenâb-ı Mevlâm'ın rızasına uygun mu geçiyor, yoksa günahlı işler mi yapıyorum? yoksa günahlı işler mi yapıyorum? Benim halim ne olacak? Benim halim ne olacak? Bundan sonraki ömrümü nasıl geçirmem lazım, neler yapmam uygun olur, Bundan sonraki ömrümü nasıl geçirmem lazım, neler yapmam uygun olur, günahlardan nasıl kurtulabilirim? günahlardan nasıl kurtulabilirim? Bu günahları bir kere işledim başıma dert açtı, Bu günahları bir kere işledim başıma dert açtı, günahı cezayı hak ettim, günahı cezayı hak ettim, ikâba, azaba uğramaya layık duruma düştüm, bunun için ne yapmam lazım? ikâba, azaba uğramaya layık duruma düştüm, bunun için ne yapmam lazım? ''Tevbe edeyim, istiğfar edeyim, gözyaşı dökeyim de ''Tevbe edeyim, istiğfar edeyim, gözyaşı dökeyim de Rabbim beni affeylesin.'' diye düşünmesi, yalvarması, Rabbim beni affeylesin.'' diye düşünmesi, yalvarması, buna zamanını ayırması lazım. buna zamanını ayırması lazım. Kadın ve erkek her müslümanın, gününün bir vaktini, Kadın ve erkek her müslümanın, gününün bir vaktini, kendilerini ve bu durumlarını düşünmeye ayırması lazım. kendilerini ve bu durumlarını düşünmeye ayırması lazım.

Buna tasavvuf kitaplarında kendisini hesaba çekmek, Buna tasavvuf kitaplarında kendisini hesaba çekmek, muhâsebe-i nefs yapmak derler. muhâsebe-i nefs yapmak derler. Ticarî hayatta da hesap önemlidir. Ticarî hayatta da hesap önemlidir. İnsanın kârını zararını tespit etmesi lazım. İnsanın kârını zararını tespit etmesi lazım. Malını kaça satması gerektiğini düşünmesi, Malını kaça satması gerektiğini düşünmesi, zarar ediyorsa çaresini araması, kâr etmenin yollarını araştırması lazım. zarar ediyorsa çaresini araması, kâr etmenin yollarını araştırması lazım. Aksi takdirde ticareti devam etmez, dükkanı kapanır. Aksi takdirde ticareti devam etmez, dükkanı kapanır. Alacaklılar gırtlağına yapışırlar, Alacaklılar gırtlağına yapışırlar, yakasından tutup silkelerler ''ver paramızı'' derler. yakasından tutup silkelerler ''ver paramızı'' derler. Vermezse başı büyük dertlere girebilir. Dünya hayatında bile böyle. Vermezse başı büyük dertlere girebilir. Dünya hayatında bile böyle. Bizim de ömrümüz bir sermayedir. Bizim de ömrümüz bir sermayedir. Öyle bir sermaye ki başka hiçbir varlıkla telafisi mümkün değil. Öyle bir sermaye ki başka hiçbir varlıkla telafisi mümkün değil. Gitti mi gider. Bir daha geriye getirilemez. Gitti mi gider. Bir daha geriye getirilemez.

Kaseti tutuyorsun, basıyorsun, geriye alıyorsun, baştan dinleyebiliyorsun.Kaseti tutuyorsun, basıyorsun, geriye alıyorsun, baştan dinleyebiliyorsun. Ömrün bir anı bile geriye gitmez. Ömrün bir anı bile geriye gitmez. Bir geçti mi geçer ve geçiyor da. Bir geçti mi geçer ve geçiyor da. Biz istesek de istemesek de ömürlerimiz geçiyor. Biz istesek de istemesek de ömürlerimiz geçiyor. Yaz geliyor, bitiyor. Sonbahar geliyor, kışa çıkıyoruz. Tekrar yaza çıkıyoruz. Yaz geliyor, bitiyor. Sonbahar geliyor, kışa çıkıyoruz. Tekrar yaza çıkıyoruz. ''Şimdi kış, hava soğuk ama gene güzel günler gelir, ''Şimdi kış, hava soğuk ama gene güzel günler gelir, yine baharı görürüz.'' diye ümit ediyoruz. yine baharı görürüz.'' diye ümit ediyoruz. İçimizden bazı kimseler baharı göremiyor, bazıları yazı göremiyor, İçimizden bazı kimseler baharı göremiyor, bazıları yazı göremiyor, bazıları kışa çıkamıyor, bazıları bir dahaki haftaya çıkamıyor. bazıları kışa çıkamıyor, bazıları bir dahaki haftaya çıkamıyor. Geçen sene kardeşlerimizden birisi Uzunkum'da Geçen sene kardeşlerimizden birisi Uzunkum'da tren istasyonunda kazaya uğradı, rahmet-i Rahmân'a kavuştu. tren istasyonunda kazaya uğradı, rahmet-i Rahmân'a kavuştu. Buraya gelmiş, hadis dersi dinlemiş. Buraya gelmiş, hadis dersi dinlemiş. Giderken âhirete göçüverdi, ne olacağı belli olmuyor. Giderken âhirete göçüverdi, ne olacağı belli olmuyor.

Bunun için müslümanın tûl-i emele düşmemesi gerekiyor. Bunun için müslümanın tûl-i emele düşmemesi gerekiyor. ''Ben çok yaşarım, uzun zaman ömür sürerim; ''Ben çok yaşarım, uzun zaman ömür sürerim; yazlar kışlar gelir, seneler geçer, yazlar kışlar gelir, seneler geçer, yaşlanırım, ihtiyarlarım ondan sonra hacca giderim, yaşlanırım, ihtiyarlarım ondan sonra hacca giderim, tevbe ederim, ibadet ederim bu günahlarımı telafi ederim.'' diye tevbe ederim, ibadet ederim bu günahlarımı telafi ederim.'' diye hesabı uzun yapmaması gerekiyor.hesabı uzun yapmaması gerekiyor. Çünkü hemen bitebilir. Çünkü hemen bitebilir. Ömür ne kadar sürecek hiç belli değildir. Hemen geçebilir. Ömür ne kadar sürecek hiç belli değildir. Hemen geçebilir. Genç için de böyle, yaşlı için de böyle. Genç için de böyle, yaşlı için de böyle. O bakımdan bir kere ömrümüzü güzel planlamalıyız. O bakımdan bir kere ömrümüzü güzel planlamalıyız. İkincisi, hatalı bir yolda isek derhal dönmeliyiz. İkincisi, hatalı bir yolda isek derhal dönmeliyiz. Hatamızı, günahımızı derhal bırakmalıyız. Hatamızı, günahımızı derhal bırakmalıyız. Tevbe etmeliyiz, iyiliğe yönelmeliyiz. Tevbe etmeliyiz, iyiliğe yönelmeliyiz. Çünkü ne kadar yaşayacağımızı bilmiyoruz, kimse bilmiyor. Çünkü ne kadar yaşayacağımızı bilmiyoruz, kimse bilmiyor. Yaşla değil, sırayla değil, önceden belli olan bir şey değil. Yaşla değil, sırayla değil, önceden belli olan bir şey değil.

Ve mâ tedrî nefsün bi eyyi ardın temût. Ve mâ tedrî nefsün bi eyyi ardın temût. ''Kişi nerede öleceğini, ne zaman öleceğini bilemez.'' ''Kişi nerede öleceğini, ne zaman öleceğini bilemez.'' Ölüm birden geliverir. Ölüm birden geliverir. Geldiği zaman da bir an ileriye gitmez, bir an geri kalmaz. Geldiği zaman da bir an ileriye gitmez, bir an geri kalmaz. Bunlar herkesin bildiği basit hakikatler. Bunlar herkesin bildiği basit hakikatler. Basit hakikatler ama insan bir hakikati öğrendikten sonra Basit hakikatler ama insan bir hakikati öğrendikten sonra o hakikatin gereğine göre davranışını düzenlemesi lazım. o hakikatin gereğine göre davranışını düzenlemesi lazım. Mesela baktınız ki bir telde elektrik var, o tele yanaşmazsınız, tutmazsınız. Mesela baktınız ki bir telde elektrik var, o tele yanaşmazsınız, tutmazsınız. ''Burada cereyan varmış, aman elimi çarpar, dokunmayayım.'' dersiniz. Neden? ''Burada cereyan varmış, aman elimi çarpar, dokunmayayım.'' dersiniz. Neden? Çünkü anladınız ki telde cereyan var, Çünkü anladınız ki telde cereyan var, cereyan da tehlikeli bir şeydir, dokunmamak lazım. cereyan da tehlikeli bir şeydir, dokunmamak lazım. Baktınız ki bir yerde çürük zemin var, çökebilir, etrafını çevirirsiniz, Baktınız ki bir yerde çürük zemin var, çökebilir, etrafını çevirirsiniz, ''Aman buradan kamyon geçmesin, araba geçmesin, tekeri batar.'' der, tedbir alırsınız. ''Aman buradan kamyon geçmesin, araba geçmesin, tekeri batar.'' der, tedbir alırsınız. Baktınız bir yerde fazla gürültü patırtı var, kavga başladı, Baktınız bir yerde fazla gürültü patırtı var, kavga başladı, hemen oradan kalkıp gidersiniz. hemen oradan kalkıp gidersiniz. ''Nemelazım sandalyeler uçar, ''Nemelazım sandalyeler uçar, masalar kırılır, tabaklar devrilir.'' diye endişelenir, masalar kırılır, tabaklar devrilir.'' diye endişelenir, çay getirilmişken yudumlamadan kalkar gidersiniz, çünkü tehlike başladı. çay getirilmişken yudumlamadan kalkar gidersiniz, çünkü tehlike başladı.

Hayatın biteceğini ve ne zaman biteceğinin bilinmediğini biliyoruz, tedbir almıyoruz. Hayatın biteceğini ve ne zaman biteceğinin bilinmediğini biliyoruz, tedbir almıyoruz. Allah'a, doğru düzgün kulluk edemediğimizi görüyoruz, tedbir almıyoruz. Allah'a, doğru düzgün kulluk edemediğimizi görüyoruz, tedbir almıyoruz. Günahlara daldığımızı biliyoruz, görüyoruz, tespit ediyoruz. Günahlara daldığımızı biliyoruz, görüyoruz, tespit ediyoruz. Hatta kendimizi herkesten iyi biliyoruz; Hatta kendimizi herkesten iyi biliyoruz; ''Bir baltaya sap olamadım, iyi işler yapamadım.'' diyoruz, tedbir almıyoruz. ''Bir baltaya sap olamadım, iyi işler yapamadım.'' diyoruz, tedbir almıyoruz. Olmaz. Neden olmuyor? Olmaz. Neden olmuyor? İnsanlar umumiyetle çevrelerindeki olayların hızlı akışı içinde oyalanıyorlar, İnsanlar umumiyetle çevrelerindeki olayların hızlı akışı içinde oyalanıyorlar, düşünmeleri gereken şeyleri düşünmeye fırsat bulamıyorlar. düşünmeleri gereken şeyleri düşünmeye fırsat bulamıyorlar.

Sabahleyin erkenden, Sabahleyin erkenden, ''Saat sekiz trenini, otobüsünü kaçırmayayım.'' diye bir telaş bir telaş. ''Saat sekiz trenini, otobüsünü kaçırmayayım.'' diye bir telaş bir telaş. Düşünmeye vakti kalmıyor, hatta bazen evde gözlüğünü unutuyor insan, Düşünmeye vakti kalmıyor, hatta bazen evde gözlüğünü unutuyor insan, cüzdanını unutuyor, kimliğini unutuyor. Neden? cüzdanını unutuyor, kimliğini unutuyor. Neden? Çünkü acele etti, kendisine lazım olan asıl şeyi bile unuttu. Çünkü acele etti, kendisine lazım olan asıl şeyi bile unuttu. Sonradan, ''Hay Allah çantamı unutmuşum, cüzdanımı unutmuşum.'' diyor. Sonradan, ''Hay Allah çantamı unutmuşum, cüzdanımı unutmuşum.'' diyor. Bir telaş, işe gidiyorsunuz. Bir telaş, işe gidiyorsunuz. Adam geliyor karşınıza, patronun yanına çıkıyorsunuz, iş yapıyorsunuz. Adam geliyor karşınıza, patronun yanına çıkıyorsunuz, iş yapıyorsunuz. Yapacağınız faaliyetler sizi meşgul ediyor. Yapacağınız faaliyetler sizi meşgul ediyor. Bir de bakıyorsunuz öğle olmuş. Bir de bakıyorsunuz öğle olmuş. Karnınız acıkmaya başlıyor, yemeğe gidiyorsunuz. Karnınız acıkmaya başlıyor, yemeğe gidiyorsunuz. Derken akşam oluyor, yorulmuş olarak eve gidiyorsunuz. Derken akşam oluyor, yorulmuş olarak eve gidiyorsunuz. Bu kez de misafir geldi veya misafirliğe gidilecek. Bu kez de misafir geldi veya misafirliğe gidilecek. ''Şu oldu, bu oldu, olacak.'' derken ''Şu oldu, bu oldu, olacak.'' derken o gün geçiyor, düşünmeye fırsat bulamıyorsunuz. o gün geçiyor, düşünmeye fırsat bulamıyorsunuz. Hızlı yaşam, hayat şartları, insanın yapması gereken bir takım faaliyetler, Hızlı yaşam, hayat şartları, insanın yapması gereken bir takım faaliyetler, onu birtakım durumlarını düşünüp, tehlikelerini anlayıp sezip de onu birtakım durumlarını düşünüp, tehlikelerini anlayıp sezip de onlara karşı tedbir almaktan alıkoyuyor. onlara karşı tedbir almaktan alıkoyuyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bunu engelliyor, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bunu engelliyor, engelleyecek bir nasihatte bulunuyor. engelleyecek bir nasihatte bulunuyor. Diyor ki;''Zamanınızın bir kısmını ayırın, tenha bir yerde durun.'' Diyor ki;''Zamanınızın bir kısmını ayırın, tenha bir yerde durun.''

''Ben tenhada durmam, korkarım. ''Ben tenhada durmam, korkarım. Vaktim olsa, işim olmasa bile tenhada durmam, kahveye giderim.'' Vaktim olsa, işim olmasa bile tenhada durmam, kahveye giderim.''

Kahveye gidersen televizyonun manzaraları karşısında, Kahveye gidersen televizyonun manzaraları karşısında, arkadaşlarının konuşmasından, gürültüsünden, arkadaşlarının konuşmasından, gürültüsünden, iskambil oyunundan, kağıt oyunundan hiçbir şey düşünmeye fırsat bulamazsın. iskambil oyunundan, kağıt oyunundan hiçbir şey düşünmeye fırsat bulamazsın. Zamane insanları umumiyetle böyle. Zamane insanları umumiyetle böyle. Düşünmeye zamanları ve fırsatları olmuyor. Düşünmeye zamanları ve fırsatları olmuyor.

''Şöyle tenha bir yerde dur bakalım.'' ''Şöyle tenha bir yerde dur bakalım.'' ''Patlarım.'' ''Patlarım.''

''Patlamazsın, hiçbir şey olmaz.'' ''Patlamazsın, hiçbir şey olmaz.''

''Yalnızlık yüksek ruhların gıdasıdır.'' diyor bir zât. ''Yalnızlık yüksek ruhların gıdasıdır.'' diyor bir zât. Bir yerde yalnız durmak, yapayalnız kalmak, yüksek ruhların gıdasıdır. Bir yerde yalnız durmak, yapayalnız kalmak, yüksek ruhların gıdasıdır.

Ne demek? Ne demek?

Mütefekkir insanlar kendi başına kaldığı zaman Mütefekkir insanlar kendi başına kaldığı zaman dış tesirlerden uzak kalır, rahat düşünürler. dış tesirlerden uzak kalır, rahat düşünürler. Bir takım güzel fikirler bulurlar, güzel neticelere ulaşırlar Bir takım güzel fikirler bulurlar, güzel neticelere ulaşırlar Onun için düşünmek, İslâm'ın en değer verdiği ibadetlerden, sevaplardan birisidir. Onun için düşünmek, İslâm'ın en değer verdiği ibadetlerden, sevaplardan birisidir.

Lâ ibâdete ke't-tefekkür. ''Tefekkür gibi ibadet olmaz.'' Lâ ibâdete ke't-tefekkür. ''Tefekkür gibi ibadet olmaz.'' Tefekkürün sevabına ulaştıracak yükseklikte bir başka ibadet olmaz. Tefekkürün sevabına ulaştıracak yükseklikte bir başka ibadet olmaz. En sevaplı ibadet tefekkürdür. En sevaplı ibadet tefekkürdür. O halde düşünmeliyiz, tefekkür etmeliyiz. O halde düşünmeliyiz, tefekkür etmeliyiz. Boş zamanlarımız olmalı. Boş zamanlarımız olmalı. Tenha bir yerde başımızı önümüze eğmeliyiz hatta gözümüzü kapatmalıyız, düşünmeliyiz. Tenha bir yerde başımızı önümüze eğmeliyiz hatta gözümüzü kapatmalıyız, düşünmeliyiz. Bizim dervişlik dediğimiz yolda böyle çeşitli tefekkürler vardır ki Bizim dervişlik dediğimiz yolda böyle çeşitli tefekkürler vardır ki kişi bu tefekkürleri yapsın, gerekli tedbirleri önceden alsın. kişi bu tefekkürleri yapsın, gerekli tedbirleri önceden alsın.

Burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bize bu prensibi tavsiye ediyor. bize bu prensibi tavsiye ediyor.

O halde bugünden itibaren ne yapacağız? O halde bugünden itibaren ne yapacağız?

Günümüzün bir zamanını ayıracağız. Günümüzün bir zamanını ayıracağız. Sakin bir yerde kimsenin olmadığı bir köşeye çekileceğiz, Sakin bir yerde kimsenin olmadığı bir köşeye çekileceğiz, gözlerimizi kapatacağız. gözlerimizi kapatacağız. ''Ben ne yapıyorum, hayatım nasıl geçiyor, nereden geliyor nereye gidiyor? ''Ben ne yapıyorum, hayatım nasıl geçiyor, nereden geliyor nereye gidiyor? Yaptığım işler ipe sapa gelen işler mi, boş şeyler mi? Yaptığım işler ipe sapa gelen işler mi, boş şeyler mi? Vaktimi nasıl geçirdim, ne işler yaptım, neler yapmadım? Vaktimi nasıl geçirdim, ne işler yaptım, neler yapmadım? Ne gibi günahlar işledim?'' diye bugünden itibaren bunları düşüneceğiz. Ne gibi günahlar işledim?'' diye bugünden itibaren bunları düşüneceğiz. Çünkü bu hadisi okuduk, öğrendik. Çünkü bu hadisi okuduk, öğrendik.

Duyduğumuz şeyi tatbik etmemiz lazım geldiği için Duyduğumuz şeyi tatbik etmemiz lazım geldiği için biz de bundan sonra günümüzün müsait bir vaktini biz de bundan sonra günümüzün müsait bir vaktini kendimizi dinlemeye, düşünmeye, tefekkür etmeye ayıracağız . kendimizi dinlemeye, düşünmeye, tefekkür etmeye ayıracağız . Hatalarımızı, günahlarımızı düşüneceğiz. Hatalarımızı, günahlarımızı düşüneceğiz. Bunun iki büyük faydası var: Bunun iki büyük faydası var:

Bir, insan düşününce hatalarını görür, bulur. Bir, insan düşününce hatalarını görür, bulur. ''Hiç farkına varmadan ben şu kabahati işlemişim.'' diye, ''Hiç farkına varmadan ben şu kabahati işlemişim.'' diye, günlük hızlı yaşayışın akışı içinde göremediği hatalarını fark eder. günlük hızlı yaşayışın akışı içinde göremediği hatalarını fark eder. ''Filanca adamla bir telefon konuşması yaptım, açtım ağzımı yumdum gözümü, ''Filanca adamla bir telefon konuşması yaptım, açtım ağzımı yumdum gözümü, epeyce bir kalbini kırdım. Yapmamam lazımdı. epeyce bir kalbini kırdım. Yapmamam lazımdı. Ticarette şu şöyle oldu, bu böyle oldu, Ticarette şu şöyle oldu, bu böyle oldu, bunu öyle yapmamalıydım.'' diye hatalarını hatırlar, tevbe ve istiğfar eder. bunu öyle yapmamalıydım.'' diye hatalarını hatırlar, tevbe ve istiğfar eder. Estağfirullâh el-azîm ve etûbü ileyh. Estağfirullâh el-azîm ve etûbü ileyh. ''Yâ Rabbi! Beni affeyle, mağfiret eyle, ''Yâ Rabbi! Beni affeyle, mağfiret eyle, yine hata işledim ama bundan sonra yapmayacağım.'' yine hata işledim ama bundan sonra yapmayacağım.'' diye geçmiş hata ve günahlarına tevbe eder. diye geçmiş hata ve günahlarına tevbe eder. İşin ikinci bölümü, bundan sonra o hataya düşmemeye gayret eder. İşin ikinci bölümü, bundan sonra o hataya düşmemeye gayret eder. Bir dahaki sefer yine o hatanın kenarına geldiği zaman, şöyle der: Bir dahaki sefer yine o hatanın kenarına geldiği zaman, şöyle der: ''Geçen sefer ben bu hatayı işledim, şeytana, nefse uydum ama ''Geçen sefer ben bu hatayı işledim, şeytana, nefse uydum ama bu sefer bu hatayı yapmayacağım.'' bu sefer bu hatayı yapmayacağım.'' Her gün her gün, hatalarını düzelte düzelte, Her gün her gün, hatalarını düzelte düzelte, sonunda hatalardan arınmış, olgun, kâmil, temiz bir insan olabilir. sonunda hatalardan arınmış, olgun, kâmil, temiz bir insan olabilir.

O bakımdan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in O bakımdan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu tavsiyesini hepimiz bir kenara yazalım, aklımızda iyi tutalım. bu tavsiyesini hepimiz bir kenara yazalım, aklımızda iyi tutalım. Bundan sonraki ömrümüzde dikkatli davranalım. Bundan sonraki ömrümüzde dikkatli davranalım. Tefekkürler ile, tezekkürler ile hatalarımıza pişmanlıklar duyarak, Tefekkürler ile, tezekkürler ile hatalarımıza pişmanlıklar duyarak, gözyaşı dökerek, tevbe ve istiğfar ederek Allah'tan affımızı dileyelim. gözyaşı dökerek, tevbe ve istiğfar ederek Allah'tan affımızı dileyelim. Genellikle insanlar hata eder. Genellikle insanlar hata eder. Hata etmemek kolay bir şey değil. Hata etmemek kolay bir şey değil. Her zaman, her gün hata eder. Her zaman, her gün hata eder. Ama iyi niyetli oldu mu, yapmamaya azmetti mi, Ama iyi niyetli oldu mu, yapmamaya azmetti mi, tevbe ve istiğfar eyledi mi, Allah o hataları affeder, mağfiret eder. tevbe ve istiğfar eyledi mi, Allah o hataları affeder, mağfiret eder.

Lâ kebîrate mea'l–istiğfâr. Lâ kebîrate mea'l–istiğfâr. ''Tevbe ve istiğfar edince büyük günah kalmaz.''''Tevbe ve istiğfar edince büyük günah kalmaz.'' Silinir, temizlenir, defteri pâk olur. Silinir, temizlenir, defteri pâk olur. Nasıl kasetten siliyorsun, yeni şey yazıyorsun, onun gibi olur. Nasıl kasetten siliyorsun, yeni şey yazıyorsun, onun gibi olur. O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri tevbeye, istiğfara çok teşvik etmiştir. O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri tevbeye, istiğfara çok teşvik etmiştir. Kendisi de bize işaret buyurmuş ki; Kendisi de bize işaret buyurmuş ki; ''Ben dahi Allah'ın sevgili kulu olduğum halde ''Ben dahi Allah'ın sevgili kulu olduğum halde -yegane üstün makama ermiş, Makâm-ı Mahmûd'u bulmuş -yegane üstün makama ermiş, Makâm-ı Mahmûd'u bulmuş en üstün peygamber, en üstün insan olduğum halde, en üstün peygamber, en üstün insan olduğum halde, geçmiş ve gelecek günahlarımın affolunduğuna geçmiş ve gelecek günahlarımın affolunduğuna Rabbim bana âyet-i kerîmeyle garanti verip müjdelemiş olduğu halde- Rabbim bana âyet-i kerîmeyle garanti verip müjdelemiş olduğu halde- günde yetmiş defa, yüz defa estağfirullah estağfirullah diye günde yetmiş defa, yüz defa estağfirullah estağfirullah diye tevbe ve istiğfar ederim.'' diyor. tevbe ve istiğfar ederim.'' diyor.

Peygamber Efendimiz bunca meziyetleriyle tevbe ve istiğfar ediyor. Peygamber Efendimiz bunca meziyetleriyle tevbe ve istiğfar ediyor. -Öyleyse biz de hatalı kul olduğumuzu bilelim. -Öyleyse biz de hatalı kul olduğumuzu bilelim. İnsanın kendi huysuzluğunu, kendi arsızlığını, İnsanın kendi huysuzluğunu, kendi arsızlığını, yüzsüzlüğünü, hatasını bilmesi fazilettir. yüzsüzlüğünü, hatasını bilmesi fazilettir. Bir insan kendisini melek gibi bir adam sanırsa; Bir insan kendisini melek gibi bir adam sanırsa; ''Benim neyim var, elhamdülillah her şeyim ''Benim neyim var, elhamdülillah her şeyim yerli yerinde, tastamam!'' gibi düşünürse, o hatadır. yerli yerinde, tastamam!'' gibi düşünürse, o hatadır. Onu bir de komşularına, arkadaşlarına, hanımına sorsunlar, Onu bir de komşularına, arkadaşlarına, hanımına sorsunlar, hanımsa beyine sorsunlar, hanımsa beyine sorsunlar, kendisiyle iş münasebetleri sürdüren kimselere sorsunlar, bakalım onlar ne diyecek? kendisiyle iş münasebetleri sürdüren kimselere sorsunlar, bakalım onlar ne diyecek?

Kimisi diyecek ki; ''İyidir, güzeldir, hoştur Kimisi diyecek ki; ''İyidir, güzeldir, hoştur ama damarına bastın mı, barut gibi olur. ama damarına bastın mı, barut gibi olur. İyidir, hoştur mübarek ama çok uyuşuktur. İyidir, hoştur mübarek ama çok uyuşuktur. İyidir, hoştur mübarek ama filanca tarafa gelince orada tutamazsın.'' İyidir, hoştur mübarek ama filanca tarafa gelince orada tutamazsın.''

Demek ki herkes seni tam olarak beğenmiyormuş, kusurların varmış. Demek ki herkes seni tam olarak beğenmiyormuş, kusurların varmış. Bir arkadaşını öfkelendir, nasıl sana kabahatlerini döküverir. Bir arkadaşını öfkelendir, nasıl sana kabahatlerini döküverir. Bir düşmanınla birazcık söz dalaşına gir, Bir düşmanınla birazcık söz dalaşına gir, nasıl senin birçok kusurunu, hatta olmayan şeyleri bile sayar döker. nasıl senin birçok kusurunu, hatta olmayan şeyleri bile sayar döker. O bakımdan bu hadîs-i şerîfe uygun hareket edelim, O bakımdan bu hadîs-i şerîfe uygun hareket edelim, bunu hayatımızın programı içine alalım. bunu hayatımızın programı içine alalım. Tevbe edelim, istiğfar edelim. Tevbe edelim, istiğfar edelim. İstiğfar için, tevbe için zaman ayıralım. İstiğfar için, tevbe için zaman ayıralım. Günde en az yüz defa tevbe edelim, istiğfar edelim. Günde en az yüz defa tevbe edelim, istiğfar edelim.

Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh diye Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh diye sabahleyin evden çıkarken yapacağınız iyi şeyleri düşünün. sabahleyin evden çıkarken yapacağınız iyi şeyleri düşünün. Akşamleyin eve geldiğiniz zaman; Akşamleyin eve geldiğiniz zaman; ''Bugün ben ne gibi hayırlı işler yaptım, ''Bugün ben ne gibi hayırlı işler yaptım, ne gibi berbat işler yaptım, ne gibi hatalar işledim?'' diye ne gibi berbat işler yaptım, ne gibi hatalar işledim?'' diye kendinizi muhasebeye çekin. kendinizi muhasebeye çekin.

Hz. Ömer radıyallahu anh buyurmuş ki; Hz. Ömer radıyallahu anh buyurmuş ki; Nasıl olsa insanoğulları kıyamet gününde bir hesaba çekilecek; Nasıl olsa insanoğulları kıyamet gününde bir hesaba çekilecek; o hesaba çekilme günü gelmeden önce, ölmeden önce, o hesaba çekilme günü gelmeden önce, ölmeden önce, dünyadayken insanlar kendisini hesaba çeksin. dünyadayken insanlar kendisini hesaba çeksin. Hâsibû enfüseküm kable en tühâsebû. Hâsibû enfüseküm kable en tühâsebû. ''Hesaba çekilmeden önce siz kendinizi hesaba çekin.'' ''Hesaba çekilmeden önce siz kendinizi hesaba çekin.''

Kârda mısınız, zararda mısınız? Kârda mısınız, zararda mısınız?

Onun için eskiden bazı mübarek insanlar, büyük veliler Onun için eskiden bazı mübarek insanlar, büyük veliler bakkal defteri gibi, tüccarın işletme defteri gibi defter tutarlarmış. bakkal defteri gibi, tüccarın işletme defteri gibi defter tutarlarmış. Günlerini nasıl geçirdiklerini, günahlarının ne olduğunu, Günlerini nasıl geçirdiklerini, günahlarının ne olduğunu, sevaplarının ne olduğunu yazarlarmış. sevaplarının ne olduğunu yazarlarmış. Biz de her akşam şöyle bir kenara çekilip düşünelim, Biz de her akşam şöyle bir kenara çekilip düşünelim, ona göre hatalarımızı bir daha yapmamaya karar verelim. ona göre hatalarımızı bir daha yapmamaya karar verelim. Bu hadîs-i şerîf bize bütün ömrümüz boyunca yapmamız gereken bir şeyi hatırlatmış oldu. Bu hadîs-i şerîf bize bütün ömrümüz boyunca yapmamız gereken bir şeyi hatırlatmış oldu.

Hakkun alâ külli müslimin en yağtesile fi külli seb'ati eyyâmin yevmen Hakkun alâ külli müslimin en yağtesile fi külli seb'ati eyyâmin yevmen yağsilu fîhi re'sehu ve cesedehû. yağsilu fîhi re'sehu ve cesedehû.

Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den, Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in temizlikle ilgili bir tavsiyesi nakledilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in temizlikle ilgili bir tavsiyesi nakledilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Hakkun alâ külli müslimin. Hakkun alâ külli müslimin. ''Her müslümanın üzerine haktır, vazifedir, mecburidir, gereklidir.'' ''Her müslümanın üzerine haktır, vazifedir, mecburidir, gereklidir.'' En yağtesile fî külli seb'ati eyyâmin yevmen. En yağtesile fî külli seb'ati eyyâmin yevmen. ''Her yedi günde bir yıkanması lazım.'' ''Her yedi günde bir yıkanması lazım.'' Yağsilu fîhi re'sehû ve cesedehû. Yağsilu fîhi re'sehû ve cesedehû. ''O günde hem başını hem vücudunu yıkaması gerekir.'' ''O günde hem başını hem vücudunu yıkaması gerekir.''

Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Bursa gibi şarıl şarıl suların olmadığı, Adapazarı Sapanca gibi Bursa gibi şarıl şarıl suların olmadığı, Adapazarı Sapanca gibi tatlı su göllerinin birikmediği, derelerin şırıl şırıl akmadığı, tatlı su göllerinin birikmediği, derelerin şırıl şırıl akmadığı, yağmurların şakır şakır yağmadığı,çölün sıcağının hakim olduğu, yağmurların şakır şakır yağmadığı,çölün sıcağının hakim olduğu, suyun az bulunduğu yerde bile oranın insanlarına suyun az bulunduğu yerde bile oranın insanlarına ve kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlara, ve kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlara, hiç olmazsa haftada bir kez yıkanmanın bir hak, hiç olmazsa haftada bir kez yıkanmanın bir hak, bir mecburiyet, bir gereklilik olduğunu bildiriyor. bir mecburiyet, bir gereklilik olduğunu bildiriyor. İnsan haftada bir vücudunu tamamen yıkayacak. İnsan haftada bir vücudunu tamamen yıkayacak. Bunu sağlamak için okullarda pazartesi günü oldu mu, Bunu sağlamak için okullarda pazartesi günü oldu mu, öğretmenler temizlik kontrolü yaparlardı; öğretmenler temizlik kontrolü yaparlardı; kulağına, tırnağına bakarlardı. kulağına, tırnağına bakarlardı. Küçükten alıştırmak için böyle şeyler yapılıyor. Küçükten alıştırmak için böyle şeyler yapılıyor. Bunun kökü, bütün faziletlerimizin aslı dinimizdir. Bunun kökü, bütün faziletlerimizin aslı dinimizdir.

Bütün güzel âdetlerimizin aslı esası dinimizdir, imanımızdır. Bütün güzel âdetlerimizin aslı esası dinimizdir, imanımızdır. Hepsinin kaynağı orası. Hepsinin kaynağı orası. Oradan çıkmış, şırıl şırıl akmış, fıskiye gibi fışkırmış, bize kadar gelmiş. Oradan çıkmış, şırıl şırıl akmış, fıskiye gibi fışkırmış, bize kadar gelmiş. Müslüman yedi günde bir başını, vücudunu yıkayacak. Müslüman yedi günde bir başını, vücudunu yıkayacak. Yedi günü geçirmeyecek. Yedi günü geçirmeyecek.

Bin dört yüz sene önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Bin dört yüz sene önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri suyun kıt olduğu diyarda hadîs-i şerîfiyle bu mecburiyeti bize böylece ifade etmiş. suyun kıt olduğu diyarda hadîs-i şerîfiyle bu mecburiyeti bize böylece ifade etmiş.

Peki başkaları ne yapmış? Peki başkaları ne yapmış?

Avrupa'da Fransa, İngiltere ve sair ülkeler Avrupa'da Fransa, İngiltere ve sair ülkeler kendilerine medenî diyorlar, biz de öyle sanıyoruz. kendilerine medenî diyorlar, biz de öyle sanıyoruz. Ama medeniyet lafla olmaz. Ama medeniyet lafla olmaz. Medeniyetlerinin emaresi olsa gerek, yıkanmazlarmış! Medeniyetlerinin emaresi olsa gerek, yıkanmazlarmış! Bebekken kiliseye getirildikleri zaman, Bebekken kiliseye getirildikleri zaman, kilisenin papazının onları yıkadığı vaftiz suyunun tesiri geçmesin diye kilisenin papazının onları yıkadığı vaftiz suyunun tesiri geçmesin diye yıkanmayı doğru görmezlermiş, zaman zaman bezle silinirlermiş. yıkanmayı doğru görmezlermiş, zaman zaman bezle silinirlermiş.

Banyo yapmanın, yıkanmanın usulünü de bilmiyorlar. Banyo yapmanın, yıkanmanın usulünü de bilmiyorlar. Lavaboların, küvetlerin tıkaçlı olmasının sebebi de bu. Lavaboların, küvetlerin tıkaçlı olmasının sebebi de bu. Lavaboya tıkacı takarlar, şaldır şaldır suyu içine doldururlar. Lavaboya tıkacı takarlar, şaldır şaldır suyu içine doldururlar. O doldurulmuş suyu yüzlerine sürerler tükürürler,sürerler tükürürler O doldurulmuş suyu yüzlerine sürerler tükürürler,sürerler tükürürler ondan sonra temizlik yaptım sanırlar. ondan sonra temizlik yaptım sanırlar. Küveti doldururlar, suyun içine girerler, keselenirler yıkarlar, keselenirler yıkarlar, Küveti doldururlar, suyun içine girerler, keselenirler yıkarlar, keselenirler yıkarlar, baba gider anne gelir, anne gider çocuk gelir, baba gider anne gelir, anne gider çocuk gelir, çocuk gider öteki çocuk gelir, güya yıkanıyorlar. çocuk gider öteki çocuk gelir, güya yıkanıyorlar. Halbuki bu ikinci bir kirlenmek olur, o temiz insan kirlenmiş olur. Halbuki bu ikinci bir kirlenmek olur, o temiz insan kirlenmiş olur. Yıkanmanın usulünü eskiden hiç bilmezlermiş. Yıkanmanın usulünü eskiden hiç bilmezlermiş. Hatta Paris'in parfümlerinin meşhur olması da bundanmış. Hatta Paris'in parfümlerinin meşhur olması da bundanmış. İnsan yıkanmadığı zaman teke gibi kokar, terleri leş gibi kokar. İnsan yıkanmadığı zaman teke gibi kokar, terleri leş gibi kokar. O teri bastıracak kadar güzel parfümler bulmak lazım ki sürsün, o pis koku duyulmasın. O teri bastıracak kadar güzel parfümler bulmak lazım ki sürsün, o pis koku duyulmasın.

''Yıkanmazlarmış.'' diyorum. ''Yıkanmazlarmış.'' diyorum. Tarihin içinde bir hadise olduğu için mişli geçmiş sigasıyla söylüyorum. Tarihin içinde bir hadise olduğu için mişli geçmiş sigasıyla söylüyorum. Ancak Avrupalı seyyahların yazmış oldukları Ancak Avrupalı seyyahların yazmış oldukları seyahatname kitaplarında gözlerimle gördüm ve okudum. seyahatname kitaplarında gözlerimle gördüm ve okudum. Avrupalı seyyahlar bizim dedelerimizin temizliğinden hayretlere düşüyorlar. Avrupalı seyyahlar bizim dedelerimizin temizliğinden hayretlere düşüyorlar. ''Acaba bu Osmanlılar niye bu kadar çok yıkanır, bu adamlar deli mi? ''Acaba bu Osmanlılar niye bu kadar çok yıkanır, bu adamlar deli mi? Bu kadar sık yıkanılır mı, hasta olunur.'' diye Bu kadar sık yıkanılır mı, hasta olunur.'' diye bizim dedelerimizin temizliğe düşkünlüğünü, sık yıkanmasını yadırgıyorlar. bizim dedelerimizin temizliğe düşkünlüğünü, sık yıkanmasını yadırgıyorlar.

Evlerinde doğru düzgün banyoları, tuvaletleri yokmuş. Evlerinde doğru düzgün banyoları, tuvaletleri yokmuş. Bu, asırlar boyu böyle devam etmiş. Bu, asırlar boyu böyle devam etmiş. Ama zaman içerisinde bizden bazı şeyleri almışlar. Ama zaman içerisinde bizden bazı şeyleri almışlar. Yıkanmayı da almışlar, aşı olmayı da almışlar, Yıkanmayı da almışlar, aşı olmayı da almışlar, temizliği de öğrenmiş ve geliştirmişler. temizliği de öğrenmiş ve geliştirmişler. Hatta evlerinin içine düzeni kurmuş, Hatta evlerinin içine düzeni kurmuş, şakır şakır akan suları evin içine getirmişler şakır şakır akan suları evin içine getirmişler Artık her gün banyo yapar duruma gelmişler. Artık her gün banyo yapar duruma gelmişler. Şimdi her gün sabah akşam şakır şakır sıcak sulu banyo yapıyor, Şimdi her gün sabah akşam şakır şakır sıcak sulu banyo yapıyor, ondan sonra giyiniyorlar. ondan sonra giyiniyorlar. Kimden öğrendiler? Kimden öğrendiler? Kendi dinlerinde yıkanmamak vardı. Kendi dinlerinde yıkanmamak vardı. Yıkanmayı eskiden ayıplıyorlardı. Yıkanmayı eskiden ayıplıyorlardı.

Bizden… Dedelerimizden gördüler, yavaş yavaş öğrendiler. Bizden… Dedelerimizden gördüler, yavaş yavaş öğrendiler.

Elhamdülillah, dinimiz temizlik dinidir. Elhamdülillah, dinimiz temizlik dinidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine ilk inen âyetlerde; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine ilk inen âyetlerde;

Ve siyâbeke fetahhir Ve siyâbeke fetahhir ''Elbiseni temiz, pâk eyle.'' diye elbisenin bile temiz olmasını emrediyor. ''Elbiseni temiz, pâk eyle.'' diye elbisenin bile temiz olmasını emrediyor. Dinimiz ilk zamandan itibaren, abdest almak suretiyle ellerin, ayakların, yüzün, Dinimiz ilk zamandan itibaren, abdest almak suretiyle ellerin, ayakların, yüzün, ağzın, burnun, ensenin, boynun temiz olmasını, ağzın, burnun, ensenin, boynun temiz olmasını, gusül suretiyle de vücudun temiz olmasını sağlamış. gusül suretiyle de vücudun temiz olmasını sağlamış. Araplar da yıkanmazken, Peygamber Efendimiz öğretmiş. Araplar da yıkanmazken, Peygamber Efendimiz öğretmiş. Avrupalılar yıkanmazken, müslümanlardan öğrenmişler. Avrupalılar yıkanmazken, müslümanlardan öğrenmişler. İlmin, mantığın, aklın, fikrin, nezafetin, nezaketin, İlmin, mantığın, aklın, fikrin, nezafetin, nezaketin, güzelliğin sembolü, kaynağı, menşei olan güzelliğin sembolü, kaynağı, menşei olan ve cihana ışık tutmuş bir dine sahibiz, elhamdülillah. ve cihana ışık tutmuş bir dine sahibiz, elhamdülillah.

Hangi gün yıkanalım? Hangi gün yıkanalım?

Hıristiyanlar pazar günü yıkanıyorlar çünkü pazar günü onların kiliseye gitme günüdür. Hıristiyanlar pazar günü yıkanıyorlar çünkü pazar günü onların kiliseye gitme günüdür. Yıkanırlar, tertemiz elbiselerini giyerler, Yıkanırlar, tertemiz elbiselerini giyerler, ailece el ele tutuşurlar kiliseye giderler. ailece el ele tutuşurlar kiliseye giderler. Sıralara otururlar, Sıralara otururlar, kilisenin korosu çalar, papaz konuşma yapar, onlar dinlerler. kilisenin korosu çalar, papaz konuşma yapar, onlar dinlerler. Bir haftalık ibadetlerini yaptılar, kalkıp eve gelirler. Bir haftalık ibadetlerini yaptılar, kalkıp eve gelirler. Onlarda da günlük ibadetler var ama çoğu yapmıyor. Onlarda da günlük ibadetler var ama çoğu yapmıyor.

Onlar pazar günü tatil yapıyor. Onlar pazar günü tatil yapıyor. Bizim tatil günümüz, bayram günümüz cuma günüdür. Bizim tatil günümüz, bayram günümüz cuma günüdür. O zaman niye tatil günüdür? O zaman niye tatil günüdür?

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de emrediyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de emrediyor ki; İzâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumu'ati fes'av ilâ zikrillâhi ve zeru'l-bey'. İzâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumu'ati fes'av ilâ zikrillâhi ve zeru'l-bey'. ''Cuma günü namaza çağrıldığın zaman namaza koş, alışverişi bırak.'' diyor.''Cuma günü namaza çağrıldığın zaman namaza koş, alışverişi bırak.'' diyor. İnsan o vakitte alışveriş yapsa kazancı haramdır. İnsan o vakitte alışveriş yapsa kazancı haramdır.

''Alışveriş yaptı; hırsızlık yapmadı, arsızlık etmedi.'' ''Alışveriş yaptı; hırsızlık yapmadı, arsızlık etmedi.''

"Olsun.""Olsun." Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine aykırı olduğu için o vakitte haram oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine aykırı olduğu için o vakitte haram oluyor. O ânı tatil etmesi gerekiyor. O ânı tatil etmesi gerekiyor. Cuma namazına erken gelmesinde sevap var. Cuma namazına erken gelmesinde sevap var. Cumadan evvel Kehf sûresini okuması, çokça salât u selâm etmesi Cumadan evvel Kehf sûresini okuması, çokça salât u selâm etmesi ve mümkünse Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi olan ve mümkünse Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi olan haftada bir yıkanmayı cuma günü yapması lazım. haftada bir yıkanmayı cuma günü yapması lazım. Çünkü; ''Bir insan cuma günü inanarak, sevabını Allah'tan bekleyerek yıkanırsa, Çünkü; ''Bir insan cuma günü inanarak, sevabını Allah'tan bekleyerek yıkanırsa, gusül abdesti alırsa on günlük günahı bağışlanıyor, affına sebep oluyor. gusül abdesti alırsa on günlük günahı bağışlanıyor, affına sebep oluyor. '' Yedi günlük, bir haftalık günahı, üç gün ziyadesiyle affolunuyor. '' Yedi günlük, bir haftalık günahı, üç gün ziyadesiyle affolunuyor. Onun için cuma günü yıkanırsanız bir de ibadet sevabı kazanırsınız. Onun için cuma günü yıkanırsanız bir de ibadet sevabı kazanırsınız. Pazar günü yıkanırsanız haftada bir temizlenmiş olursunuz. Pazar günü yıkanırsanız haftada bir temizlenmiş olursunuz. Haftada biri geçirmemek şartıyla temizlenmek lazım. Haftada biri geçirmemek şartıyla temizlenmek lazım.

O halde serbest meslek erbabı olanlar cuma gününde, O halde serbest meslek erbabı olanlar cuma gününde, o ibadet vakitlerinde ticaret yapmasınlar, başka işlerle meşgul olmasınlar. o ibadet vakitlerinde ticaret yapmasınlar, başka işlerle meşgul olmasınlar. Gusül abdestini cuma gününe denk getirelim ki çifte sevap lazanalım. Gusül abdestini cuma gününe denk getirelim ki çifte sevap lazanalım. Böylelikle camidekiler de rahat eder. Böylelikle camidekiler de rahat eder. Cuma günü camiye, gusül abdesti alıp, temiz elbiseleri giyip, güzel kokular sürünüp gelmeliyiz. Cuma günü camiye, gusül abdesti alıp, temiz elbiseleri giyip, güzel kokular sürünüp gelmeliyiz. Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfte beylere, Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfte beylere, hanımlarına da gusül abdesti aldırmalarını tavsiye ediyor. hanımlarına da gusül abdesti aldırmalarını tavsiye ediyor. Demek ki sadece erkekler camiye gelecekler diye yapılan bir yıkanma değil, Demek ki sadece erkekler camiye gelecekler diye yapılan bir yıkanma değil, başka yönleri de olan bir tavsiye. başka yönleri de olan bir tavsiye. Evde hanım da yıkanırsa uygun olur. Evde hanım da yıkanırsa uygun olur.

Suudi Arabistan'da, hacca gitmiş olan kardeşlerimizden birisi anlatmıştı. Suudi Arabistan'da, hacca gitmiş olan kardeşlerimizden birisi anlatmıştı. Sabah namazı vakti olunca, evin hanımı gitmiş, Sabah namazı vakti olunca, evin hanımı gitmiş, beşikte mışıl mışıl uyuyan bebeğini uyandırmış. beşikte mışıl mışıl uyuyan bebeğini uyandırmış. Bizim Türkiye'den giden hacılar;''Ne yapıyorsun, bırak uyusun.'' demişler. Bizim Türkiye'den giden hacılar;''Ne yapıyorsun, bırak uyusun.'' demişler.

''Bu vakitte çocuğun uyuması uygun değil.'' demiş. ''Bu vakitte çocuğun uyuması uygun değil.'' demiş. Küçük bebek ama seher vaktinde, Küçük bebek ama seher vaktinde, sabah namazı vaktinde kalkmaya küçükken alışırsa, her zaman o vakitte kalkar; sabah namazı vaktinde kalkmaya küçükken alışırsa, her zaman o vakitte kalkar; alışmazsa sabah vakti, işrak vakti, alışmazsa sabah vakti, işrak vakti, duhâ vakti geçer, öğleye doğru çapaklı gözlerle kalkar. duhâ vakti geçer, öğleye doğru çapaklı gözlerle kalkar. Küçüklükten alıştırmak lazım. Küçüklükten alıştırmak lazım.

''Bebeklerin terbiyesi anne karnında başlar.'' diyorlar. ''Bebeklerin terbiyesi anne karnında başlar.'' diyorlar. Çocuk zekidir, şıp diye anlar. Çocuk zekidir, şıp diye anlar. Ankara'da bir tanıdık anlatıyor; Ankara'da bir tanıdık anlatıyor; ''Terliklerimi çıkarıp abdest almak için banyoya girdiğim zaman ''Terliklerimi çıkarıp abdest almak için banyoya girdiğim zaman kedi geliyor terliğimi giymeye çalışıyor. kedi geliyor terliğimi giymeye çalışıyor. Terliğin birini bir ayağına, ötekini öteki ayağına geçiriyor, Terliğin birini bir ayağına, ötekini öteki ayağına geçiriyor, böyle duruyor, çıktığım zaman bana terliği vermek istemiyor.'' diyor. böyle duruyor, çıktığım zaman bana terliği vermek istemiyor.'' diyor. Kedinin de kendine göre bir zekası var, Kedinin de kendine göre bir zekası var, küçücük bir hayvan, altı aylık bir kedi ama terliğin ayağa giyilecek bir şey olduğunu küçücük bir hayvan, altı aylık bir kedi ama terliğin ayağa giyilecek bir şey olduğunu sahibinden görüyor, ona özeniyor, patilerine geçiriyor. sahibinden görüyor, ona özeniyor, patilerine geçiriyor. Küçük bebek de şıp diye anlar. Küçük bebek de şıp diye anlar. Hangi saatlerde kendisine yemek veriliyor, Hangi saatlerde kendisine yemek veriliyor, hangi saatlerde altı açılıyor, derhal anlar ve ona adapte olur. hangi saatlerde altı açılıyor, derhal anlar ve ona adapte olur.

İnsan her gün belli vakitte kalkmaya kendisini alıştırırsa, İnsan her gün belli vakitte kalkmaya kendisini alıştırırsa, ondan sonra geç bir vakitte yatsa bile sabah aynı vakitte birisi kendisini uyandırmış gibi zıp diye kalkar. ondan sonra geç bir vakitte yatsa bile sabah aynı vakitte birisi kendisini uyandırmış gibi zıp diye kalkar. Neden? Neden? İnsanın vücudunda programlanma gibi bir şey oluyor. İnsanın vücudunda programlanma gibi bir şey oluyor. Uykusu ağır da olsa, vücudu dinlenmemiş de olsa, Uykusu ağır da olsa, vücudu dinlenmemiş de olsa, yorgun da olsa alışırsa saat üçte kalkar. yorgun da olsa alışırsa saat üçte kalkar. Ama o programı bozarsan, o üçte kalkma biter. Ama o programı bozarsan, o üçte kalkma biter. Çocuğunu bebekken alıştırırsan her zaman sabah namazına kalkmaya alışacak Çocuğunu bebekken alıştırırsan her zaman sabah namazına kalkmaya alışacak ve o mübarek vakitleri ibadetle taatle değerlendirecek, ve o mübarek vakitleri ibadetle taatle değerlendirecek, yapması gereken vazifeleri ihmal etmeyecek. yapması gereken vazifeleri ihmal etmeyecek. Ama alışmayan kimseler zorlanıyor, kalkamıyor; Ama alışmayan kimseler zorlanıyor, kalkamıyor; sabah namazları kazaya kalıyor, günahlara giriliyor, kısmetleri kaçıyor. sabah namazları kazaya kalıyor, günahlara giriliyor, kısmetleri kaçıyor. Nasibi erken kalkanlar alıyor. Nasibi erken kalkanlar alıyor.

Her işimizi İslâmî esaslara uyduralım.Her işimizi İslâmî esaslara uyduralım. Günlük hayatımızın programını da, haftalık programımızı da İslâm'a göre yapalım. Günlük hayatımızın programını da, haftalık programımızı da İslâm'a göre yapalım. Haftalık programımızda da bir gün iyice yıkanmak, Haftalık programımızda da bir gün iyice yıkanmak, keselenmek, temizlenmek, paklanmak olsun. keselenmek, temizlenmek, paklanmak olsun. Temizliğin çeşitli usullerine riayet edelim. Temizliğin çeşitli usullerine riayet edelim. Müslümanlığın önemli temellerinden birisi de temizliktir. Müslümanlığın önemli temellerinden birisi de temizliktir. Maddî temizlik, mânevî temizlik, kalp temizliği, elbise temizliği vesaire. Maddî temizlik, mânevî temizlik, kalp temizliği, elbise temizliği vesaire.

Hamlu'l-asâ alâmetü'l–mü'mini ve sünnetü'l-enbiyâ. Hamlu'l-asâ alâmetü'l–mü'mini ve sünnetü'l-enbiyâ.

Deylemî rahmetullâhi aleyh kitabında bu hadîs-i şerîfi kaydetmiş. Deylemî rahmetullâhi aleyh kitabında bu hadîs-i şerîfi kaydetmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: ''Âsâ taşımak, mü'minin alametidir ve peygamberlerin âdetidir.'' ''Âsâ taşımak, mü'minin alametidir ve peygamberlerin âdetidir.'' Peygamberler âsâ taşırlardı, onun için mü'minler de bir âsâ edinmeli, taşımalı. Peygamberler âsâ taşırlardı, onun için mü'minler de bir âsâ edinmeli, taşımalı. Mü'minin alametidir. Mü'minin alametidir. Demek ki genç de olsak, yaşlı da olsak bundan sonra bizim de bir âsâ edinmemiz gerekiyor. Demek ki genç de olsak, yaşlı da olsak bundan sonra bizim de bir âsâ edinmemiz gerekiyor.

Bu âsânın şekli düz olmalıdır. Bu âsânın şekli düz olmalıdır. Baston dediğimiz şeyin ucu şemsiye sapı gibi kıvrıktır, Batı'dan gelmiştir. Baston dediğimiz şeyin ucu şemsiye sapı gibi kıvrıktır, Batı'dan gelmiştir. Bizim âsâ dediğimiz düz sopadır, öyle kıvrık bir tarafı yoktur. Bizim âsâ dediğimiz düz sopadır, öyle kıvrık bir tarafı yoktur. Onun için eskiler bu hadîs-i şerîfe dayanarak âsâ taşımaya itina etmişlerdir. Onun için eskiler bu hadîs-i şerîfe dayanarak âsâ taşımaya itina etmişlerdir.

Hatta tarikat pîrlerinin âsâları vardır. Hatta tarikat pîrlerinin âsâları vardır. Halifelerine icazet verirken hırka verirler, taç verirler, bir de âsâ verirler. Halifelerine icazet verirken hırka verirler, taç verirler, bir de âsâ verirler. Bize de büyüklerimizden rahmetullâhi aleyh Gümüşhaneli Hocamız'ın, Bize de büyüklerimizden rahmetullâhi aleyh Gümüşhaneli Hocamız'ın, ince uzun bir âsâsı intikal etmiş bulunuyor. ince uzun bir âsâsı intikal etmiş bulunuyor. Âsâmız olsun. Âsâmız olsun.

Musa aleyhisselâm'ın âsâsı, Kur'an-ı Kerîm'de geçiyor. Musa aleyhisselâm'ın âsâsı, Kur'an-ı Kerîm'de geçiyor. ''Yâ Musa! O sağ elindeki şey nedir?'' diye vahiy esnasında kendisine soruluyor. ''Yâ Musa! O sağ elindeki şey nedir?'' diye vahiy esnasında kendisine soruluyor. Ve mâ tilke bi-yemînike yâ Mûsâ. Ve mâ tilke bi-yemînike yâ Mûsâ. Kâle hiye âsâye Kâle hiye âsâye ''Yâ Rabbi! O benim âsâmdır.'' ''Yâ Rabbi! O benim âsâmdır.'' Etevekkeü aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ğanemî ve liye fîhâ meâribu uhrâ. Etevekkeü aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ğanemî ve liye fîhâ meâribu uhrâ. ''Ben buna dayanırım,yaslanırım, onunla koyunlarımı güderim. ''Ben buna dayanırım,yaslanırım, onunla koyunlarımı güderim. Daha başka birtakım faydalar da sağlar.'' diyor. Daha başka birtakım faydalar da sağlar.'' diyor.

Kâle elkihâ yâ Mûsâ. Kâle elkihâ yâ Mûsâ.

Allahu Teâlâ Musa aleyhisselâm'a kendi ağzıyla kendi âsâsını ikrar ettiriyor, tarif ettiriyor. Allahu Teâlâ Musa aleyhisselâm'a kendi ağzıyla kendi âsâsını ikrar ettiriyor, tarif ettiriyor. Nedir o? ''Âsâ, ağaçtan kesilmiş bir odun parçası, uzun bir sopa parçası. Nedir o? ''Âsâ, ağaçtan kesilmiş bir odun parçası, uzun bir sopa parçası. Dayanmaya yarar, koyunları gütmeye yarar, daha başka bir takım faydaları da vardır. Dayanmaya yarar, koyunları gütmeye yarar, daha başka bir takım faydaları da vardır. Bir düşman gelecek olsa ondan korunmak için Bir düşman gelecek olsa ondan korunmak için veya köpekten sakınmak için bir çeşit silah gibi taşınır.'' veya köpekten sakınmak için bir çeşit silah gibi taşınır.''

Elkihâ yâ Mûsâ. ''Onu yere at bakalım.''Elkihâ yâ Mûsâ. ''Onu yere at bakalım.'' Kur'ân-ı Kerîm, Musa aleyhisselâm'ın âsâsını yere atınca, Kur'ân-ı Kerîm, Musa aleyhisselâm'ın âsâsını yere atınca, onun canlı bir ejderhaya veya yılana dönüştüğünü bildiriyor. onun canlı bir ejderhaya veya yılana dönüştüğünü bildiriyor. Hatta sihirbazlar toplanıp Musa aleyhisselâm ile müsabakaya, Hatta sihirbazlar toplanıp Musa aleyhisselâm ile müsabakaya, karşılıklı yarışmaya geçtikleri zaman büyük sihirler yapmışlar, karşılıklı yarışmaya geçtikleri zaman büyük sihirler yapmışlar, insanların gözlerini boyamışlar. insanların gözlerini boyamışlar. Musa aleyhisselâm bir an korkmuş, Musa aleyhisselâm bir an korkmuş, kendisi sihir bilmez, oyun bilmez, Allah'ın peygamberi, vazifeli bir kulu. kendisi sihir bilmez, oyun bilmez, Allah'ın peygamberi, vazifeli bir kulu. ''Bu kadar da seyirci toplandı, halk davet edildi, ''Bu kadar da seyirci toplandı, halk davet edildi, bunların bu sihirleri karşısında ben bir şey yapamam. bunların bu sihirleri karşısında ben bir şey yapamam. Halbuki ben Allah'ın hak peygamberiyim onlar sihirbaz, Halbuki ben Allah'ın hak peygamberiyim onlar sihirbaz, benim ise sihirle ilgili bir bilgim yok, ne olacak şimdi?'' diye benim ise sihirle ilgili bir bilgim yok, ne olacak şimdi?'' diye içinden bir korku, endişe geçmiş. içinden bir korku, endişe geçmiş.

Allahu Teâla hazretleri âsâsını atmasını emrediyor. Allahu Teâla hazretleri âsâsını atmasını emrediyor. O âsâ ejderha gibi onların bütün o sihirlerini, O âsâ ejderha gibi onların bütün o sihirlerini, o sihir adına yaptıkları şeylerin hepsini yalayıp yutmuş. o sihir adına yaptıkları şeylerin hepsini yalayıp yutmuş. İnsanlar hayretler içinde kalmışlar. İnsanlar hayretler içinde kalmışlar. Demek ki âsâ-yı Mûsâ, Musa aleyhisselâm'ın âsâsı, Demek ki âsâ-yı Mûsâ, Musa aleyhisselâm'ın âsâsı, onun mucizelerinin tezahürü olmuş oluyor. onun mucizelerinin tezahürü olmuş oluyor.

Demek ki bu âsâ dediğimiz şey, Demek ki bu âsâ dediğimiz şey, Kur'an-ı Kerîm'de Musa aleyhisselâm hadisesiyle birlikte geçiyor. Kur'an-ı Kerîm'de Musa aleyhisselâm hadisesiyle birlikte geçiyor. Müsaitse, mümkünse bizim de bir âsâ edinmemiz sünnet-i seniyyeye, Müsaitse, mümkünse bizim de bir âsâ edinmemiz sünnet-i seniyyeye, Efendimiz'in tavsiyesine uymak olacak. Efendimiz'in tavsiyesine uymak olacak. Askerî talebelere, ordu komutanlarından paşa olanlara, Askerî talebelere, ordu komutanlarından paşa olanlara, generallere, rütbeleri yanında bir de âsâ verilir. generallere, rütbeleri yanında bir de âsâ verilir. Bir unvan, bir rütbe alâmeti . Bir unvan, bir rütbe alâmeti . Âsâsıyla gezer, belli şekilde belli boydadır. Âsâsıyla gezer, belli şekilde belli boydadır. Ona yaslanır, ona dayanır, işaret eder vesaire. Ona yaslanır, ona dayanır, işaret eder vesaire.

Mü'minin mânevî paşalık rütbesi olduğundan Mü'minin mânevî paşalık rütbesi olduğundan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz âsâlı dolaşmayı uygun görüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz âsâlı dolaşmayı uygun görüyor. Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm Tabi bazı şeyler mecburiyet mânasını ifade etmez ama Tabi bazı şeyler mecburiyet mânasını ifade etmez ama insan yapabilirse faydasını görür, sevabını alır. insan yapabilirse faydasını görür, sevabını alır.

Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm fe-lem yûced lehû mine'l-hayri şey'ün illâ ennehû kâne racülen mûsira fe-lem yûced lehû mine'l-hayri şey'ün illâ ennehû kâne racülen mûsira ve kâne yuhâlitu'n-nâse ve kâne ye'müru ğılmânehû en yetecâvezû ve kâne yuhâlitu'n-nâse ve kâne ye'müru ğılmânehû en yetecâvezû ‘ani'l-mu'siri fe-kalallâhu azze ve celle ‘ani'l-mu'siri fe-kalallâhu azze ve celle li-melâiketihî nahnü ehakku bi zâlike minhü tecâvezû ‘anhü. li-melâiketihî nahnü ehakku bi zâlike minhü tecâvezû ‘anhü.

Buhârî rahmetullâhi aleyh'in kitabında rivayet ettiği bir hadîs i şerîf. Buhârî rahmetullâhi aleyh'in kitabında rivayet ettiği bir hadîs i şerîf. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki: Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm. Hûsibe racülün mimmen kâne kableküm. ''Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi.'' ''Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi.'' Felem yûced lehû mine'l-hayri şey'ün. Felem yûced lehû mine'l-hayri şey'ün. ''Adamda hayır hasenât olarak bir şey bulunmadı.'' ''Adamda hayır hasenât olarak bir şey bulunmadı.'' Hesaba çekildi, doğru düzgün bir hayrı hasenâtı bulunmadı, Hesaba çekildi, doğru düzgün bir hayrı hasenâtı bulunmadı, illâ, ''şu kadar var ki'' ennehû kâne racülen musira, illâ, ''şu kadar var ki'' ennehû kâne racülen musira, ''Hesaba çekilen bu şahıs varlıklı, zengin bir kimse idi.'' ''Hesaba çekilen bu şahıs varlıklı, zengin bir kimse idi.'' Ve kâne yuhâlitu'n-nâs, ''İnsanlarla ilgilenir, ülfet eder, ahbaplık ederdi.'' Ve kâne yuhâlitu'n-nâs, ''İnsanlarla ilgilenir, ülfet eder, ahbaplık ederdi.'' İnsanlardan uzaklaşmış, kendisini kenara çekmiş, yanına yanaşılmaz, İnsanlardan uzaklaşmış, kendisini kenara çekmiş, yanına yanaşılmaz, konağının kapısı açılmaz, konağının kapısı açılmaz, kimsenin yüzünü görmediği, kimsenin yüzünü görmediği, burnu büyük bir kimse değil de; burnu büyük bir kimse değil de; insanların arasına giren, onlarla ülfet eden, insanların arasına giren, onlarla ülfet eden, muhâlâta eden, münasebetlerde bulunan, sokulgan, sempatik bir kimse imiş. muhâlâta eden, münasebetlerde bulunan, sokulgan, sempatik bir kimse imiş. Ve kâne ye'müru gılmânehû en yetecâveze ani'l- mûsiri, Ve kâne ye'müru gılmânehû en yetecâveze ani'l- mûsiri, ''Ve adamlarına, kölelerine, tahsildarlarına, kâtiplerine ''Ve adamlarına, kölelerine, tahsildarlarına, kâtiplerine sıkışık durumda olan borçluların borçlarını affetmelerini emredermiş.'' sıkışık durumda olan borçluların borçlarını affetmelerini emredermiş.'' İnsanlara borç verirmiş. İnsanlara borç verirmiş. Alışverişte mal verir, borç verir. Alışverişte mal verir, borç verir. Alacak ama çalıştırdığı adamlara, ''Adamın durumunun pek müsait olmadığını sezerseniz, Alacak ama çalıştırdığı adamlara, ''Adamın durumunun pek müsait olmadığını sezerseniz, hakikaten fakir, muhtaç olduğunu anlarsanız hakikaten fakir, muhtaç olduğunu anlarsanız borcunu tahsil etmek için ısrarla istemeyin.'' tarzında tavsiyede bulunurmuş. borcunu tahsil etmek için ısrarla istemeyin.'' tarzında tavsiyede bulunurmuş.

Yaptığı bu af ve müsamaha için Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine buyurmuş ki; Yaptığı bu af ve müsamaha için Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine buyurmuş ki; ''Biz sıkışık durumda olanları affetmek konusunda ondan daha liyakatlıyız. ''Biz sıkışık durumda olanları affetmek konusunda ondan daha liyakatlıyız. Sıkışık durumda olanın durumuna göz yummak, ona anlayış göstermek, onu affetmek bize daha çok yaraşır. Sıkışık durumda olanın durumuna göz yummak, ona anlayış göstermek, onu affetmek bize daha çok yaraşır. Siz de bu adamın günahlarından geçiverin, Siz de bu adamın günahlarından geçiverin, affedin.'' demiş, diye Peygamber Efendimiz bildiriyor. affedin.'' demiş, diye Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Bir insan hakkını sonuna kadar almak istediği zaman, çeşitli problemler çıkar. Bir insan hakkını sonuna kadar almak istediği zaman, çeşitli problemler çıkar. Müslüman biraz yuvarlak hesap yapmayı bilecek, köşeli sivri olmayacak. Müslüman biraz yuvarlak hesap yapmayı bilecek, köşeli sivri olmayacak. Ufak tefek şeyleri affedecek, sıkışık durumda olanı bağışlayacak. Ufak tefek şeyleri affedecek, sıkışık durumda olanı bağışlayacak. Adamın evine haciz memurlarını gönderip Adamın evine haciz memurlarını gönderip eşyalarını aldırmak yerine sadakan, zekâtın, hayrın olsun. eşyalarını aldırmak yerine sadakan, zekâtın, hayrın olsun. Biraz affetmek uygun oluyor. Biraz affetmek uygun oluyor.

Bu devirde umumiyetle hacze verirler, kötü şeyler olur. Bu devirde umumiyetle hacze verirler, kötü şeyler olur. Bir keresinde ben de böyle sokaktan haciz memurlarının baskın yaptığı evi gördüm: Bir keresinde ben de böyle sokaktan haciz memurlarının baskın yaptığı evi gördüm: Kadıncağız bir eşyaya sarılıyor; yalvarıyor, ağlıyor, gözyaşı döküyor; Kadıncağız bir eşyaya sarılıyor; yalvarıyor, ağlıyor, gözyaşı döküyor; ''Aman o babamdan, anamdan hediyedir, ne olur satma!'' diyor. ''Aman o babamdan, anamdan hediyedir, ne olur satma!'' diyor. Onu bırakıyor ötekisine sarılıyor. Bir feci manzara oluyor. Onu bırakıyor ötekisine sarılıyor. Bir feci manzara oluyor. Hakikaten muhtaçsa biraz hoşgörülü, affedici, müsamahalı olmak iyidir. Hakikaten muhtaçsa biraz hoşgörülü, affedici, müsamahalı olmak iyidir. Bu hadîs i şerîf; alacaklı olan insan; Bu hadîs i şerîf; alacaklı olan insan; ''Peki affettim, hadi bağışladım.'' derse sevabının çok olduğunu gösteriyor. ''Peki affettim, hadi bağışladım.'' derse sevabının çok olduğunu gösteriyor.

Bu zâtın da huyu öyleymiş, Bu zâtın da huyu öyleymiş, adamlarına;''Bana borcu olan insanları çok sıkıştırmayın.'' dermiş. adamlarına;''Bana borcu olan insanları çok sıkıştırmayın.'' dermiş. Hakikaten muhtaç durumda olanları hoş görürmüş. Hakikaten muhtaç durumda olanları hoş görürmüş. Fakat zamanımızda insanların ahlâkı bozuldu, Fakat zamanımızda insanların ahlâkı bozuldu, muhtaç olmadığı halde borcunu vermiyor, bu büyük günahtır. muhtaç olmadığı halde borcunu vermiyor, bu büyük günahtır. Ödemeye gücü olduğu halde kasten borcunu vermeyen insan kimi aldattığını sanıyor? Ödemeye gücü olduğu halde kasten borcunu vermeyen insan kimi aldattığını sanıyor? Allahu Teâlâ hazretleri onun durumunu biliyor, Allahu Teâlâ hazretleri onun durumunu biliyor, cezalandırır, hırsız gibi, gâsıp gibi muamele görür. cezalandırır, hırsız gibi, gâsıp gibi muamele görür. Allah indinde çok kötü durumlara düşer. Allah indinde çok kötü durumlara düşer. Borçlu, borcunu ödeyecek. Borçlu, borcunu ödeyecek. Ama hakikaten muhtaçsa, çırpınıyor da ödeyemiyorsa, Ama hakikaten muhtaçsa, çırpınıyor da ödeyemiyorsa, alacaklı da borçluya yumuşak davranacak. alacaklı da borçluya yumuşak davranacak.

Avukat kardeşlerimizden, evlatlarımızdan bazıları anlattılar: Avukat kardeşlerimizden, evlatlarımızdan bazıları anlattılar: ''İcra senetlerinin tahsili meselesi oluyor, ''İcra senetlerinin tahsili meselesi oluyor, eskiden senetlerin tahsilinde, vaktinde ödenmediği zaman vade farkını koymuyorduk, eskiden senetlerin tahsilinde, vaktinde ödenmediği zaman vade farkını koymuyorduk, adam parası olduğu halde senedi ödemiyordu.'' diyor. adam parası olduğu halde senedi ödemiyordu.'' diyor. Parası var, ''Nasıl olsa vade farkı yok.'' diye borcu ödemeyi geciktiriyor; Parası var, ''Nasıl olsa vade farkı yok.'' diye borcu ödemeyi geciktiriyor; nisan'a, mayıs'a, haziran'a, temmuz'a, bir dahaki seneye, hâlâ vermiyor.'' nisan'a, mayıs'a, haziran'a, temmuz'a, bir dahaki seneye, hâlâ vermiyor.'' Kanunda o madde var diye, biz onu işletiyoruz, Kanunda o madde var diye, biz onu işletiyoruz, '''Şu kadar faizi ile tahsil edilecektir.' diye '''Şu kadar faizi ile tahsil edilecektir.' diye kayıt düşünce tam vaktinde hemen parasını getiriyor.'' diyor. kayıt düşünce tam vaktinde hemen parasını getiriyor.'' diyor. Bu zamanda insanların huyları, ticarî ahlâk bozuldu. Bu zamanda insanların huyları, ticarî ahlâk bozuldu. Faizli sistemin gereği olarak, biraz zaman geçtiği zaman paranın değeri düştüğünden, Faizli sistemin gereği olarak, biraz zaman geçtiği zaman paranın değeri düştüğünden, vadeyi uzatmak borçlunun keyfine uygun düşüyor. vadeyi uzatmak borçlunun keyfine uygun düşüyor. Takvâya uygun değil ama borçlunun keyfine, Takvâya uygun değil ama borçlunun keyfine, kurnazlığına, şeytanlığına uygun düşüyor. kurnazlığına, şeytanlığına uygun düşüyor. Borcunu mümkün olduğu kadar uzun zamanda ödemek istiyor. Borcunu mümkün olduğu kadar uzun zamanda ödemek istiyor. Üç milyon lirayı üç sene sonra öderse bir milyon lira ödemiş gibi oluyor. Üç milyon lirayı üç sene sonra öderse bir milyon lira ödemiş gibi oluyor. Hemen ödese üç milyon ödeyecek. Hemen ödese üç milyon ödeyecek. ''Nemelazım; ben biraz üstüne yatayım, kulağımı tıkayayım.''diyor ''Nemelazım; ben biraz üstüne yatayım, kulağımı tıkayayım.''diyor alacaklının iniltisini, feryadını duymuyor. alacaklının iniltisini, feryadını duymuyor.

Yanımda fazla para olduğu zaman bir iki kimseye borç verdim, hâlâ alacağım. Yanımda fazla para olduğu zaman bir iki kimseye borç verdim, hâlâ alacağım. Bekle ki alırsın, vermiyor adam. Bekle ki alırsın, vermiyor adam. Bir, iki, üç söyle, beş söyle hâlâ vermiyor. Bir, iki, üç söyle, beş söyle hâlâ vermiyor. Bir kere borç verdim: Cuma günü kapıma geldi, Bir kere borç verdim: Cuma günü kapıma geldi, ''Çok ihtiyacım var, şu kadar miktar para verir misin? ''Çok ihtiyacım var, şu kadar miktar para verir misin? Talebem olduğu için dayanamadım, para varken de yok demek olmuyor. Talebem olduğu için dayanamadım, para varken de yok demek olmuyor. ''Pazartesi günü vereceğim.'' dedi. ''Pazartesi günü vereceğim.'' dedi. Meğer çıkmaz ayın pazartesisiymiş, hâlâ verecek. Meğer çıkmaz ayın pazartesisiymiş, hâlâ verecek. Beş sene mi geçti, on sene mi geçti bilmiyorum. Beş sene mi geçti, on sene mi geçti bilmiyorum. Kabahat bende ki hangi pazartesi diye sormadım, o para hâlâ gelecek. Kabahat bende ki hangi pazartesi diye sormadım, o para hâlâ gelecek. Artık ben unuttum onu, ne diyeyim. Artık ben unuttum onu, ne diyeyim. Adam ondan sonra ne maaşlar aldı, ne paralar aldı kimbilir. Adam ondan sonra ne maaşlar aldı, ne paralar aldı kimbilir. Yüzüme bakar güler, ben de onun yüzüne bakarım ağlarım. Yüzüme bakar güler, ben de onun yüzüne bakarım ağlarım. Huy bozuldu. Allahu Teâlâ hazretleri alacaklıya da, borçluya da insaf versin. Huy bozuldu. Allahu Teâlâ hazretleri alacaklıya da, borçluya da insaf versin. Neredeyse artık adam muhtaç olduğundan değil, bir başka sebepten borçlanıyor diyeceğiz. Neredeyse artık adam muhtaç olduğundan değil, bir başka sebepten borçlanıyor diyeceğiz. Ama Allah zalimi bilir, insanın gönlünden geçeni bilir, niyetini bilir. Ama Allah zalimi bilir, insanın gönlünden geçeni bilir, niyetini bilir. Niyetine göre cezayı verir. Hayrını görmez. Niyetine göre cezayı verir. Hayrını görmez. Galiba en iyisi mecbur kalmadıkça borç almamak ve vermemek. Galiba en iyisi mecbur kalmadıkça borç almamak ve vermemek.

Aslında Allah rızası için borç vermek, Aslında Allah rızası için borç vermek, dinimizde karzı hasen diye güzel bir bahistir, vermek lazım. dinimizde karzı hasen diye güzel bir bahistir, vermek lazım. Ama verdin mi gözden çıkartıp vermek daha iyi, Ama verdin mi gözden çıkartıp vermek daha iyi, çünkü bu devirde geri gelmesi çok zor. çünkü bu devirde geri gelmesi çok zor. Gelmeyeceğini göze alarak vermekten gayri çare yok. Gelmeyeceğini göze alarak vermekten gayri çare yok. Çünkü kötü niyetli borçlular karzı hasen müessesesini darbelemiş, yıkmışlar. Çünkü kötü niyetli borçlular karzı hasen müessesesini darbelemiş, yıkmışlar. Kimse kimseye Allah rızası için borç vermeye cesaret edemiyor. Kimse kimseye Allah rızası için borç vermeye cesaret edemiyor.

Doktor arkadaşlarımdan birisi benden borç istedi. '' Doktor arkadaşlarımdan birisi benden borç istedi. '' Olur vereyim ama altın olarak vereyim, altın olarak alayım.'' O zaman vazgeçti. Olur vereyim ama altın olarak vereyim, altın olarak alayım.'' O zaman vazgeçti. ''Sana beş tane altın vereceğim, sen de bana beş tane altın geri vereceksin.'' dedim, kabul etmedi. ''Sana beş tane altın vereceğim, sen de bana beş tane altın geri vereceksin.'' dedim, kabul etmedi. İlk önce bir itiraz etti, sonra hak verdi. İlk önce bir itiraz etti, sonra hak verdi. Bin lira ile hali hazırda şu kadar ekmek alınıyor. Bin lira ile hali hazırda şu kadar ekmek alınıyor. Bir sene sonra bu bin rakamı gene paranın üstünde bin rakamı olarak duruyor ama Bir sene sonra bu bin rakamı gene paranın üstünde bin rakamı olarak duruyor ama artık o kadar ekmek alınamıyor. artık o kadar ekmek alınamıyor. Çünkü zam oluyor, bir senede yüzde elli zam geliyor. Çünkü zam oluyor, bir senede yüzde elli zam geliyor. Mala, ekmeğe biraz az gelir, ölçülü gelir ama Mala, ekmeğe biraz az gelir, ölçülü gelir ama başka şeylere periyodik olarak muntazaman zam gelir. başka şeylere periyodik olarak muntazaman zam gelir. Bir otomobil firması, ayda bir otomatik olarak fiyatlara zam yapıyormuş. Bir otomobil firması, ayda bir otomatik olarak fiyatlara zam yapıyormuş. Radyo ile televizyon öyle, daha başka nesneler öyle. Radyo ile televizyon öyle, daha başka nesneler öyle. Geçen sefer şu paraya aldığın şeyi, Geçen sefer şu paraya aldığın şeyi, bu sefer yine o paraya al bakalım, mümkün değil. bu sefer yine o paraya al bakalım, mümkün değil.

İstanbul'da bizim profesör arkadaşlardan birisi var, o anlatıyor: İstanbul'da bizim profesör arkadaşlardan birisi var, o anlatıyor: Beyazıt'ta eski bir tanıdığı gördüm, elime sarıldı, merhabalaştık, konuştuk. Beyazıt'ta eski bir tanıdığı gördüm, elime sarıldı, merhabalaştık, konuştuk. ''Ben vaktiyle senden bir elli lira borç almıştım, aradan seneler geçti ''Ben vaktiyle senden bir elli lira borç almıştım, aradan seneler geçti ama o zamandan beri ödeyemedim,şimdi şu borcumu ödeyeyim,içime dert oldu.'' dedi ama o zamandan beri ödeyemedim,şimdi şu borcumu ödeyeyim,içime dert oldu.'' dedi ben de; ''Öyle yağma yok, gidip bakacağız, o elli lirayı sana verdiğim zaman ben de; ''Öyle yağma yok, gidip bakacağız, o elli lirayı sana verdiğim zaman altın kaç paraydı ona göre hesaplayacağız, borcunu öyle ödeyeceksin.'' dedim. altın kaç paraydı ona göre hesaplayacağız, borcunu öyle ödeyeceksin.'' dedim.

Şimdiki elli lira o eski elli liranın gölgesinin gölgesi, tavşanın suyunun suyunun suyu. Şimdiki elli lira o eski elli liranın gölgesinin gölgesi, tavşanın suyunun suyunun suyu. O on sene önceki elli lirayla şimdiki elli lira aynı mı? O on sene önceki elli lirayla şimdiki elli lira aynı mı? Üstündeki rakam aynı ama değeri aynı değil. Üstündeki rakam aynı ama değeri aynı değil. O kağıt parçası aynı ama iş görme kabiliyeti, kıymeti azaldı. O kağıt parçası aynı ama iş görme kabiliyeti, kıymeti azaldı. Beynelmilel ticarette de bu oyunlar, para oyunları çok oluyor. Beynelmilel ticarette de bu oyunlar, para oyunları çok oluyor. Adam doların fiyatını düşürüyor, düşürüyor, bir oyun düşünüyor. Adam doların fiyatını düşürüyor, düşürüyor, bir oyun düşünüyor. Amerika bütün dünyayı sömürüyor; Amerika bütün dünyayı sömürüyor; o para düştüğü zaman kendi parasını topluyor, o para düştüğü zaman kendi parasını topluyor, bir başka oyunla o doları yükseltiyor yükseltiyor, bir başka oyunla o doları yükseltiyor yükseltiyor, o zaman kendisi pahalı olarak satıyor. o zaman kendisi pahalı olarak satıyor. Alırken kazanıyor, satarken kazanıyor. Alırken kazanıyor, satarken kazanıyor. Para oyunuyla, borsa oyunuyla bütün dünyayı haraca kesiyor. Para oyunuyla, borsa oyunuyla bütün dünyayı haraca kesiyor. Adamın parası var ya; ordusu da var, teknolojisi de var, Adamın parası var ya; ordusu da var, teknolojisi de var, birçok ülkeyi de kendine bağımlı hale getirmiş, dünyanın canına okuyor. birçok ülkeyi de kendine bağımlı hale getirmiş, dünyanın canına okuyor.

Onun için müslümanların bu kâr zarar hesaplarını, borç, alış veriş gibi meseleleri Onun için müslümanların bu kâr zarar hesaplarını, borç, alış veriş gibi meseleleri bilmesi, muasır, çağdaş şeytanların bu konular üzerinde oynadıkları oyunları bilmesi, muasır, çağdaş şeytanların bu konular üzerinde oynadıkları oyunları Müslüman diyarında salyangoz satılmaz, yapmamaları lazım. Müslüman diyarında salyangoz satılmaz, yapmamaları lazım. Bizim burada kendi ahlâkımıza göre yaşamamız gerekiyor. Bizim burada kendi ahlâkımıza göre yaşamamız gerekiyor. Birbirimize muamelemizde bu tarzda olmamız gerekiyor. Birbirimize muamelemizde bu tarzda olmamız gerekiyor. Bizde ise ancak ekonomi bilen insanlar tedbir alıyor, alabilirse, o da zor. Bizde ise ancak ekonomi bilen insanlar tedbir alıyor, alabilirse, o da zor. Bankalar tedbir alıyor, büyük müesseseler tedbir alıyor. Bankalar tedbir alıyor, büyük müesseseler tedbir alıyor. Bizim zavallı vatandaş tedbir alamadığı için, Bizim zavallı vatandaş tedbir alamadığı için, parası cebinden buharlaşıp gidiyor, uçup gidiyor. parası cebinden buharlaşıp gidiyor, uçup gidiyor. Parası sessiz sedasız bir yere değerini kaybediyor. Parası sessiz sedasız bir yere değerini kaybediyor. Nereye gittiğini ekonomistler bilir, iktisatçılar bilir. Nereye gittiğini ekonomistler bilir, iktisatçılar bilir. Amerika mı alır, hazine mi alır? Amerika mı alır, hazine mi alır? Keşke hazine alsa. Ama başkaları alıyorsa yazık oluyor. Keşke hazine alsa. Ama başkaları alıyorsa yazık oluyor.

İslâm'da alışverişin ana ölçüsü hakkaniyettir, adalettir. İslâm'da alışverişin ana ölçüsü hakkaniyettir, adalettir. Kendisi zarara uğramamak, karşı tarafı da zarara uğratmamaktır. Kendisi zarara uğramamak, karşı tarafı da zarara uğratmamaktır. Kaidesi; ne sen aldan ne aldat. Kaidesi; ne sen aldan ne aldat. Kendin de aldanmayacaksın, aldanırsan aptal yerine konulmuş oluyorsun. Kendin de aldanmayacaksın, aldanırsan aptal yerine konulmuş oluyorsun. Ne de karşı tarafı aldatacaksın. Ne de karşı tarafı aldatacaksın. Ticarî münasebetlerimizde öyle olalım. Ticarî münasebetlerimizde öyle olalım.

Havdî mesîretü şehrin Havdî mesîretü şehrin ve zavâyâhu sevâün ve mâühü ebyadu mine'l-leben ve zavâyâhu sevâün ve mâühü ebyadu mine'l-leben ve rîhuhû atyabu mine'l-misk ve rîhuhû atyabu mine'l-misk ve kîzânuhû ke-nücûmis semâi men şeribe minhâ felâ yazmau ebedâ. ve kîzânuhû ke-nücûmis semâi men şeribe minhâ felâ yazmau ebedâ.

Buhârî ve Müslim rahmetullâhi aleyhimâ rivayet etmişler, Buhârî ve Müslim rahmetullâhi aleyhimâ rivayet etmişler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendi havz-ı kevserini tarif buyurmuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendi havz-ı kevserini tarif buyurmuş. Diyor ki; ''Benim havz-ı kevserim, kevser havzım'', mesiretü şehrin ''bir aylık yoldur.'' Diyor ki; ''Benim havz-ı kevserim, kevser havzım'', mesiretü şehrin ''bir aylık yoldur.'' Bir aylık gidişle gidilebilecek bir kenara sahiptir. Bir aylık gidişle gidilebilecek bir kenara sahiptir. Ve zavâyâhu sevâun, ''eni boyu eşittir'', Ve zavâyâhu sevâun, ''eni boyu eşittir'', ince uzun dere gibi değil, eni de, boyu da geniştir, bir aylık mesafedir. ince uzun dere gibi değil, eni de, boyu da geniştir, bir aylık mesafedir. Ve mâühû ebyadu mine'l-leben, ''Suyu sütten daha aktır, beyazdır.'' Ve mâühû ebyadu mine'l-leben, ''Suyu sütten daha aktır, beyazdır.'' ve rîhuhû atyabu mine'l-misk ''Ve kokusu misk kokusundan daha hoştur.'' ve rîhuhû atyabu mine'l-misk ''Ve kokusu misk kokusundan daha hoştur.'' Misk kokusundan daha güzel kokulu, sütten daha beyaz. Misk kokusundan daha güzel kokulu, sütten daha beyaz. Ve kizanuhu kenicumus ''Semâ kupaları, bardakları da Ve kizanuhu kenicumus ''Semâ kupaları, bardakları da pırıl pırıl, ışıl ışıl, yıldız gibi ışıldayıp parıldaması bakımından, gökyüzündeki yıldızlar gibidir.'' pırıl pırıl, ışıl ışıl, yıldız gibi ışıldayıp parıldaması bakımından, gökyüzündeki yıldızlar gibidir.'' Men şeribe minhâ felâ yazmahu ebadâ, Men şeribe minhâ felâ yazmahu ebadâ, ''Nasip olur da kim ondan bir su içerse, bir daha ebediyen susuzluk çekmez.'' ''Nasip olur da kim ondan bir su içerse, bir daha ebediyen susuzluk çekmez.'' Öyle mübarek bir sudur ki ağzınıza layık. Öyle mübarek bir sudur ki ağzınıza layık. Allahu Teâlâ hazretleri cümlenize, cümlemize Allahu Teâlâ hazretleri cümlenize, cümlemize o sütten ak, miskten güzel kokulu, o sütten ak, miskten güzel kokulu, havzı kevserden doya doya içmeyi nasip eylesin. havzı kevserden doya doya içmeyi nasip eylesin.

Oraya mü'minler gidecek, mü'minler içecek. Oraya mü'minler gidecek, mü'minler içecek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bazı hadîs-i şerîflerinde bildiriliyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bazı hadîs-i şerîflerinde bildiriliyor ki; ''Bazı kimseler uzaktan gelirken, ‘benim ümmetimden filanca' diye, ''Bazı kimseler uzaktan gelirken, ‘benim ümmetimden filanca' diye, karşılamak üzere ben kendilerine kucak açacağım. karşılamak üzere ben kendilerine kucak açacağım. Fakat melekler veya zebânîler, vazifeliler onları yoldan döndürecekler. Fakat melekler veya zebânîler, vazifeliler onları yoldan döndürecekler. Ben onlara diyeceğim ki; Ben onlara diyeceğim ki; o benim ashabımdan, ümmetimden bildiğim bir kimseydi, bırakın gelsin.'' o benim ashabımdan, ümmetimden bildiğim bir kimseydi, bırakın gelsin.'' ''Ey vazifeliler! Onu niye yoldan döndürdünüz,bırakın gelsin. ''Ey vazifeliler! Onu niye yoldan döndürdünüz,bırakın gelsin. Yâ Resûlallah! O senden sonra neler yaptı bir bilsen.'' diyecek. Yâ Resûlallah! O senden sonra neler yaptı bir bilsen.'' diyecek.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi havz-ı kevsere giderken yoldan döndürülenlerden etmesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi havz-ı kevsere giderken yoldan döndürülenlerden etmesin. Havz-ı kevsere gidenlerden, onu doya doya içenlerden olmayı Rabbimiz nasip eylesin. Havz-ı kevsere gidenlerden, onu doya doya içenlerden olmayı Rabbimiz nasip eylesin. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerine yapmış olduğumuz bağlılığın, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerine yapmış olduğumuz bağlılığın, beyatın, ahdin gereğine uymayı nasip eylesin. beyatın, ahdin gereğine uymayı nasip eylesin. Efendimiz'in sünneti seniyesini tam olarak ihya etmeyi, Efendimiz'in sünneti seniyesini tam olarak ihya etmeyi, bid'atlerden tam olarak uzak durmayı nasip eylesin. bid'atlerden tam olarak uzak durmayı nasip eylesin. Resûlullah Efendimiz'i rüyamızda görmeyi, Resûlullah Efendimiz'i rüyamızda görmeyi, âhirette sohbetine ermeyi nasip eylesin. âhirette sohbetine ermeyi nasip eylesin.

İnsan rüyada da görür, rüyaya benzemeyen bir hal ile de görebilir. İnsan rüyada da görür, rüyaya benzemeyen bir hal ile de görebilir. Evliyâullahtan bazı kimseler; Evliyâullahtan bazı kimseler; ''Resûlullah Efendimiz gözümden bir an kaybolsa, ''Resûlullah Efendimiz gözümden bir an kaybolsa, kendimi müslüman saymam.'' demişler. kendimi müslüman saymam.'' demişler. Demek ki Resûlullah Efendimiz'i her zaman görüyor, Demek ki Resûlullah Efendimiz'i her zaman görüyor, devamlı bir müşahede halinde. devamlı bir müşahede halinde. Bazı büyükler böyle. Bazı büyükler böyle. Bu, kitaplarda yazıyor ama ''aslında böyle bir şey olur mu, Bu, kitaplarda yazıyor ama ''aslında böyle bir şey olur mu, olmaz mı'' diyecek olursanız, bir şey anlatayım. olmaz mı'' diyecek olursanız, bir şey anlatayım.

Ankara'da trafik kazası geçirmiş arkadaşımızı, Ankara'da trafik kazası geçirmiş arkadaşımızı, evinde ziyarete gitmiştik, hadise onun başından geçmiş. evinde ziyarete gitmiştik, hadise onun başından geçmiş. Arkadaşımız on gün yoğun bakımda kalmış. Arkadaşımız on gün yoğun bakımda kalmış. Beyninde kanama olmuş, ölüm teğet geçmiş, yaklaşmış gitmiş. Beyninde kanama olmuş, ölüm teğet geçmiş, yaklaşmış gitmiş. O kadar ızdırap duyuyormuş ki sanki beynine tırmık batırıyorlar. O kadar ızdırap duyuyormuş ki sanki beynine tırmık batırıyorlar. Aklına şöyle dua etmek gelmiş; '' Aklına şöyle dua etmek gelmiş; '' Yâ Rabbi! Hocamız Mehmed Zahid Kotku hürmetine, Yâ Rabbi! Hocamız Mehmed Zahid Kotku hürmetine, Yahyalı kasabasından Hasan Efendi hocamız hürmetine bana şifa ver…'' Yahyalı kasabasından Hasan Efendi hocamız hürmetine bana şifa ver…''

''Uyumuyordum da, uyku ile uyanıklık arasında bir halde idim, ''Uyumuyordum da, uyku ile uyanıklık arasında bir halde idim, Mehmed Zahid hocamız ve Hasan Efendi geldi,birisi sağıma birisi soluma geçtiler."diyor. Mehmed Zahid hocamız ve Hasan Efendi geldi,birisi sağıma birisi soluma geçtiler."diyor. Mehmed Zahid hocamız elini başına koymuş, Mehmed Zahid hocamız elini başına koymuş, o esnada başına bir sıcaklık yayılmış, yayılmış ve ağrısı geçmiş. o esnada başına bir sıcaklık yayılmış, yayılmış ve ağrısı geçmiş. On gündür geçmeyen ağrı geçmiş. On gündür geçmeyen ağrı geçmiş. Bu kardeşimiz sağ,Ankara'da yaşıyor. Bu kardeşimiz sağ,Ankara'da yaşıyor.

Bir de İstanbul'da yaşayan, cam ticareti ile meşgul şimdi vefat etmiş olan bir kardeşimiz vardı. Bir de İstanbul'da yaşayan, cam ticareti ile meşgul şimdi vefat etmiş olan bir kardeşimiz vardı. Lütfullah Bey, Allah rahmet eylesin, Kayserili bir kimse idi. Lütfullah Bey, Allah rahmet eylesin, Kayserili bir kimse idi. -İlk bahsettiğim kişi Adanalı, o anlatmıştı.- -İlk bahsettiğim kişi Adanalı, o anlatmıştı.- Bir gün;''Akşam yemeği yedik, Bir gün;''Akşam yemeği yedik, sofradan kalktım,sofanın kapısını açtım,karşımda Hocamız. sofradan kalktım,sofanın kapısını açtım,karşımda Hocamız. Karanlıkta o bana bakıyor, ben ona bakıyorum, sırtımdan aşağı soğuk bir ter boşandı, Karanlıkta o bana bakıyor, ben ona bakıyorum, sırtımdan aşağı soğuk bir ter boşandı, yavaş yavaş, yavaş yavaş karanlıkta gözümün önünden yok oldu yavaş yavaş, yavaş yavaş karanlıkta gözümün önünden yok oldu ama ilk önce göz göze bakıştık kaldık.'' diyor. ama ilk önce göz göze bakıştık kaldık.'' diyor.

Bu dünyanın bir takım bilmediğimiz halleri var. Bu dünyanın bir takım bilmediğimiz halleri var. Mâneviyâtın, ruhlar âleminin bilmediğimiz bir takım halleri var. Mâneviyâtın, ruhlar âleminin bilmediğimiz bir takım halleri var. Bunu Batı da kabul ediyor. Bunu Batı da kabul ediyor. Biz böyle tesbih çekerek, Allah'ın emirlerini tutarak, Biz böyle tesbih çekerek, Allah'ın emirlerini tutarak, Peygamber Efendimiz'in sünnetini yerine getirerek Peygamber Efendimiz'in sünnetini yerine getirerek bazı dereceler elde edip olgunlaşmış müslümanları biliyoruz. bazı dereceler elde edip olgunlaşmış müslümanları biliyoruz. Batı'da da bu başka metotlarla uygulanıyor. Batı'da da bu başka metotlarla uygulanıyor.

Onlardan bir tanesi hipnotizma denilen bir hadise. Onlardan bir tanesi hipnotizma denilen bir hadise. Mesela hipnotize ediyor, hipnoz yapıyor, Mesela hipnotize ediyor, hipnoz yapıyor, ''Bundan sonra hiç acı duymayacaksın, sana emrediyorum acıları duyma.'' diyor. ''Bundan sonra hiç acı duymayacaksın, sana emrediyorum acıları duyma.'' diyor. Ondan sonra diş doktoru uyuşturucu iğne yapmadan dişini çekiyor Ondan sonra diş doktoru uyuşturucu iğne yapmadan dişini çekiyor veya tedavisini yapıyor, hiç bir şey duymuyor. veya tedavisini yapıyor, hiç bir şey duymuyor. Bu bilinen bir şey, gördüğümüz bir şey. Bu bilinen bir şey, gördüğümüz bir şey.

Hipnoz ile uyutuyor birini, ''Adını hatırlamayacaksın.'' diye Hipnoz ile uyutuyor birini, ''Adını hatırlamayacaksın.'' diye tembih ediyor, direktif veriyor;hakikaten de adını hatırlayamıyor. tembih ediyor, direktif veriyor;hakikaten de adını hatırlayamıyor. Senin adın ne? Duruyor, düşünüyor, söyleyemiyor. Senin adın ne? Duruyor, düşünüyor, söyleyemiyor. Bir başkasına; ''Sayıları dördü beşi atlayarak sayacaksın.'' diyor. Bir başkasına; ''Sayıları dördü beşi atlayarak sayacaksın.'' diyor. Ben gördüm, gözümün önünde çocuğu uyuttu, çocuk uyudu. Ben gördüm, gözümün önünde çocuğu uyuttu, çocuk uyudu. ''Sayıları say bakalım evladım.'' diyor; ''Sayıları say bakalım evladım.'' diyor; ''Bir, iki, üç, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.'' diye sayıyor. ''Bir, iki, üç, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.'' diye sayıyor. Dört, beş ne oldu? Dört, beş ne oldu? Hipnotize eden; ''Bunu hatırlamayacaksın.'' dediği için hatırlamıyor. Hipnotize eden; ''Bunu hatırlamayacaksın.'' dediği için hatırlamıyor. Mantık ve akıl ile izahı ayrı bir mesele. Mantık ve akıl ile izahı ayrı bir mesele. Bir izahı da muhakkak olabilir ama bizim şimdiye kadar öğrendiğimiz bilgilere uymuyor Bir izahı da muhakkak olabilir ama bizim şimdiye kadar öğrendiğimiz bilgilere uymuyor Hayatta, bildiğimiz şeylere uymayan işler olabiliyor, bunları bilesiniz. Hayatta, bildiğimiz şeylere uymayan işler olabiliyor, bunları bilesiniz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti seniyesine sarılırsak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti seniyesine sarılırsak, Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda yürürsek Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda yürürsek dünya ve âhiretin hayırlarına ereriz. dünya ve âhiretin hayırlarına ereriz.

el-Hicâmetü tenfe'u min külli dâin elâ fahtecimû. el-Hicâmetü tenfe'u min külli dâin elâ fahtecimû.

Deylemi rahmetullâhi aleyh rivayet etmiş. Deylemi rahmetullâhi aleyh rivayet etmiş. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem kan aldırmayı tavsiye ediyor. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem kan aldırmayı tavsiye ediyor. ''Kan aldırmak, hacamat yapmak hastalıklara iyi gelir, onun için kan aldırınız.'' ''Kan aldırmak, hacamat yapmak hastalıklara iyi gelir, onun için kan aldırınız.'' Kan aldırmak veya hacamat belli mevsimlerde, belli zamanlarda yapılan bir işlem. Kan aldırmak veya hacamat belli mevsimlerde, belli zamanlarda yapılan bir işlem. O vakitler gözetilerek yapılırsa insanda bir rahatlanma oluyor. O vakitler gözetilerek yapılırsa insanda bir rahatlanma oluyor. Ayrıca kan üreten uzuvları da yeniden faaliyete geçiriyor, Ayrıca kan üreten uzuvları da yeniden faaliyete geçiriyor, bir tazelenme bir gelişme oluyor. bir tazelenme bir gelişme oluyor. Hacamat yaptırmak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tıbbî tavsiyelerindendir. Hacamat yaptırmak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tıbbî tavsiyelerindendir. Bugünkü şekillerinden birisi de kan vermek suretiyle biraz kan akıtmak. Bugünkü şekillerinden birisi de kan vermek suretiyle biraz kan akıtmak. O da aynı faydayı sağlayacak gibi görünüyor. O da aynı faydayı sağlayacak gibi görünüyor. Bu hadîs-i şerîf, arada böyle yaparsa insanın sıhhat kazanacağını işaret etmiş oluyor. Bu hadîs-i şerîf, arada böyle yaparsa insanın sıhhat kazanacağını işaret etmiş oluyor.

El-huccâcu ve'l-ummâru vefdullâhi El-huccâcu ve'l-ummâru vefdullâhi yu'tîhim mâ seelû ve yestecîbu lehum mâ de'av yu'tîhim mâ seelû ve yestecîbu lehum mâ de'av ve yuhlifu ‘aleyhim mâ enfekû eddirheme elfe elfin ve yuhlifu ‘aleyhim mâ enfekû eddirheme elfe elfin

Hadîs-i şerîfi Beyhakî rahmetullahi aleyh rivâyet etmiş. Hadîs-i şerîfi Beyhakî rahmetullahi aleyh rivâyet etmiş. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ''Hacılar ve umreciler Allah'ın misafirleridir, elçisidir.'' ''Hacılar ve umreciler Allah'ın misafirleridir, elçisidir.'' Allah'ın davetine gelen heyetler, gruplar demektir. Allah'ın davetine gelen heyetler, gruplar demektir. Elçi değil de veft grup halinde gelen insanlara denir. Elçi değil de veft grup halinde gelen insanlara denir. Heyetlerdir, misafirlerdir. Heyetlerdir, misafirlerdir. Allah yü'tîhim mâ sealu,''Onlara istediklerini ihsan eder, verir.'' Allah yü'tîhim mâ sealu,''Onlara istediklerini ihsan eder, verir.'' Ve yestecîbü lehüm mâ deav, Ve yestecîbü lehüm mâ deav, ''Dualarını kabul eder, dua ettikleri şeyi bahşeder.'' ''Dualarını kabul eder, dua ettikleri şeyi bahşeder.'' Ve yuhlifu aleyhim mâ enfeku, Ve yuhlifu aleyhim mâ enfeku, ''Sarf ettiklerinin yerine, keselerine yine zenginlik verir.'' ''Sarf ettiklerinin yerine, keselerine yine zenginlik verir.'' Eddirheme elfe elfin, ''Bir dirhem yerine bin kere bin verir.'' Eddirheme elfe elfin, ''Bir dirhem yerine bin kere bin verir.'' Bir milyon bir dirheme, bir milyon fazlası, bire bir milyon veriyor. Bir milyon bir dirheme, bir milyon fazlası, bire bir milyon veriyor.

Haccetmek nedir? Haccetmek nedir?

Farzdır. Farzdır. Allahu Teâlâ hazretleri zengin ve sıhhatli, şartlarına sahip müslümanlara, Allahu Teâlâ hazretleri zengin ve sıhhatli, şartlarına sahip müslümanlara, Kâbe-i Müşerrefe'sini, beytullâhını, mübarek beldelerini Kâbe-i Müşerrefe'sini, beytullâhını, mübarek beldelerini belli vazifeleri yaparak, belli şekillere bürünerek, belli vazifeleri yaparak, belli şekillere bürünerek, ziyaret etmeyi emretmiş. ziyaret etmeyi emretmiş. Bu, zengin olanlara, sıhhatli olanlara borç. Bu, zengin olanlara, sıhhatli olanlara borç. Sıhhî durumu elvermeyen kimseler vekil gönderebilirler. Sıhhî durumu elvermeyen kimseler vekil gönderebilirler. Belli zamanda, Zilhicce'nin sekizinde, dokuzunda, onunda, Belli zamanda, Zilhicce'nin sekizinde, dokuzunda, onunda, hac zamanında yapılınca, bu ziyaretin adına hac deniliyor. hac zamanında yapılınca, bu ziyaretin adına hac deniliyor. Bu mevsimin dışında oralara gidip ziyaret etmek gene sevaptır, ona da umre deniliyor. Bu mevsimin dışında oralara gidip ziyaret etmek gene sevaptır, ona da umre deniliyor. Haccın dışındaki ziyaretlere umre deniliyor. Haccın dışındaki ziyaretlere umre deniliyor. İkisi de sevaplı, ikisini de durumu müsait olan müslümanların yapmaya çalışması lazım. İkisi de sevaplı, ikisini de durumu müsait olan müslümanların yapmaya çalışması lazım.

Elhamdülillah, Türkiye'de hac ve umre sevgisi var, yapmaya çalışıyorlar. Elhamdülillah, Türkiye'de hac ve umre sevgisi var, yapmaya çalışıyorlar. Sevabı nasılmış? Sevabı nasılmış? Allahu Teâlâ hazretleri dileklerini verirmiş, Allahu Teâlâ hazretleri dileklerini verirmiş, dualarını kabul edermiş, masraflarını bire bir milyon olarak tekrar kendilerine nasip edermiş. dualarını kabul edermiş, masraflarını bire bir milyon olarak tekrar kendilerine nasip edermiş. Bir harcadıysa bir milyon mislini tekrar kendilerine ihsan edermiş, Bir harcadıysa bir milyon mislini tekrar kendilerine ihsan edermiş, maddî mânevî mükâfatlara erdirirmiş. maddî mânevî mükâfatlara erdirirmiş. Bu arada bizim memleketimiz için geçerli olan bir şeyi söyleyeceğim. Bu arada bizim memleketimiz için geçerli olan bir şeyi söyleyeceğim.

aksakallı, matematik profesörü çok sevimli bir dostumuz var, Cidde'de bulundu. aksakallı, matematik profesörü çok sevimli bir dostumuz var, Cidde'de bulundu. Mâşûkiye'nin bir köyüne, İslâm'ı anlatmaya gelmişler. Mâşûkiye'nin bir köyüne, İslâm'ı anlatmaya gelmişler. Matematik profesörü, İslâm'ı anlatmanın bir borç olduğunun Matematik profesörü, İslâm'ı anlatmanın bir borç olduğunun şuuruna ermiş bir kasabaya, bir köye İslâm'ı anlatmaya geliyor, hoşuma gitti. şuuruna ermiş bir kasabaya, bir köye İslâm'ı anlatmaya geliyor, hoşuma gitti.

Oranın muhtarı da engel çıkartmış, köyün ahalisini toplamamış. Oranın muhtarı da engel çıkartmış, köyün ahalisini toplamamış. Bir profesör gelmiş, daha ne istiyorsun? Matematik profesörü. Bir profesör gelmiş, daha ne istiyorsun? Matematik profesörü. Teknik üniversitede profesörlük, hocalık yapmış bir kimse. Teknik üniversitede profesörlük, hocalık yapmış bir kimse. Muhtar izin vermemiş, onlar da üzülmüşler. Muhtar izin vermemiş, onlar da üzülmüşler. Üzgün, mahzun giderlerken göçebe vatandaşlar ile karşılaşmışlar, selamlaşmışlar. Üzgün, mahzun giderlerken göçebe vatandaşlar ile karşılaşmışlar, selamlaşmışlar. Biraz üzüntülü olduklarından onların başındaki ağaları sebebini sormuş. Biraz üzüntülü olduklarından onların başındaki ağaları sebebini sormuş.

''Biz burada bir konuşmaya geldik ama anlayış görmedik.''Denilince; ''Biz burada bir konuşmaya geldik ama anlayış görmedik.''Denilince;

''Burada bize konuşun.'' demiş. ''Burada bize konuşun.'' demiş.

Onlar da o göçebelere İslam'ı bir güzel anlatmışlar: Onlar da o göçebelere İslam'ı bir güzel anlatmışlar:

''Allah'ın emri şudur, farzı budur, Kur'an, Peygamber budur, din iman budur.'' ''Allah'ın emri şudur, farzı budur, Kur'an, Peygamber budur, din iman budur.'' Karşı taraftakiler hüngür ağlamışlar, gözyaşı dökmüşler, Karşı taraftakiler hüngür ağlamışlar, gözyaşı dökmüşler, ''Yine gelin.'' demişler, namaza başlamışlar. ''Yine gelin.'' demişler, namaza başlamışlar. Çalışmak lazım. Çalışmak lazım. Allah cümlemize böyle şuur, böyle gayret, böyle çalışma nasip eylesin. Allah cümlemize böyle şuur, böyle gayret, böyle çalışma nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2