Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kim Allah’ı Severse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1404 / 10.06.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kim Allah’a Kavuşmayı İsterse, Yemekten Önce ve Sonra El Yıkamak, Cennet Bahçelerini İsteyen Zikrullahı Çoğaltsın!, Dünyayı Seven | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kim Allah’ı Severse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1404 / 10.06.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kim Allah’a Kavuşmayı İsterse, Yemekten Önce ve Sonra El Yıkamak, Cennet Bahçelerini İsteyen Zikrullahı Çoğaltsın!, Dünyayı Seven | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneel-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men ehabbe likâallâhi ehabbe'llâhü likâehû ve men kerihe likâa'llâhi kerihe'llâhu likâeh. Men ehabbe likâallâhi ehabbe'llâhü likâehû ve men kerihe likâa'llâhi kerihe'llâhu likâeh. Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, cümlenizin üzerine olsun. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını size Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz.

bir miktarını size Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan önce evvelen ve hasasaten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu içinevvelen ve hasasaten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için ve onun âlinin, ashâbının etbâının, ahbâbının ruhları için, ümmet-i Muhammed'in mürşitve onun âlinin, ashâbının etbâının, ahbâbının ruhları için, ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbileri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve hulefasının, müridlerinin,ve mürebbileri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve hulefasının, müridlerinin, mühiblerinin, tâbilerinin ruhları için; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ervâhı için mühiblerinin, tâbilerinin ruhları için; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ervâhı için ve hassaten eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin hocamızın ruhu için;ve hassaten eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin hocamızın ruhu için; bu eserin içindeki bilgilerin bize kadar gelmesinde emek sarf etmiş olanbu eserin içindeki bilgilerin bize kadar gelmesinde emek sarf etmiş olan alimlerin, râvîlerin cümlesinin ruhları için,alimlerin, râvîlerin cümlesinin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizinuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal eylemiş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin, dostlarının, akrabasının ruhları için;âhirete intikal eylemiş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin, dostlarının, akrabasının ruhları için; biz müslümanların da Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği,biz müslümanların da Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye;razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye; bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup ruhlarına hediye edelim ondan sonra başlayalım, buyurun.

bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup ruhlarına hediye edelim ondan sonra başlayalım, buyurun.

Dersimizin başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf; Dersimizin başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf; Ahmed b. Hanbel'de, Tirmizî, Buhârî, Neseî, İbn-i Hibban'da ve çok kaynaklarda mevcut.Ahmed b. Hanbel'de, Tirmizî, Buhârî, Neseî, İbn-i Hibban'da ve çok kaynaklarda mevcut. Enes b. Mâlik radıyallahu anh, Hz. Âişe validimiz, Ebû Mûsâ el-Eş'ârî, Enes b. Mâlik radıyallahu anh, Hz. Âişe validimiz, Ebû Mûsâ el-Eş'ârî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh gibi muhtelif râvîlerden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh gibi muhtelif râvîlerden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

Men ehabbe likâallâhi. "Kim Allah'ın likâsını severse."Men ehabbe likâallâhi. "Kim Allah'ın likâsını severse." Ehabbe'llâhu likâehû. "Allah da onun likâsını sever." Ehabbe'llâhu likâehû. "Allah da onun likâsını sever." Ve men kerihe likâa'llâhi. "Kim Allah'ın likâsından istikrah ederse, istemezse, onu sevmezse." Ve men kerihe likâa'llâhi. "Kim Allah'ın likâsından istikrah ederse, istemezse, onu sevmezse." Kerihe'llâhu likâehû. "Allah da onun likâsından istikrah eder, onu istemez."

Kerihe'llâhu likâehû. "Allah da onun likâsından istikrah eder, onu istemez."

Likâ, "mülâkat" mânasına, müfâ'ale bâbından; Likâ, "mülâkat" mânasına, müfâ'ale bâbından; "iki kişinin, iki şeyin birbiriyle karşılaşması; karşılaşmak, yüz yüze gelmek" demektir."iki kişinin, iki şeyin birbiriyle karşılaşması; karşılaşmak, yüz yüze gelmek" demektir. Mesela büyük adamlar gidip birisi ile bir konuşma yapıyor; ona "mülâkat yapmak" deniyor;Mesela büyük adamlar gidip birisi ile bir konuşma yapıyor; ona "mülâkat yapmak" deniyor; "karşı karşıya geçti, konuştu" mânasına."karşı karşıya geçti, konuştu" mânasına. Karşı karşıya geldiği zaman insanın ilk görünen Karşı karşıya geldiği zaman insanın ilk görünen tarafı da yüzü olduğundan likâ aynı zamanda "çehre" mânasına gelmiş.tarafı da yüzü olduğundan likâ aynı zamanda "çehre" mânasına gelmiş. Meh-likâ "görünüşü ay yüzlü olan" demektir.

Meh-likâ "görünüşü ay yüzlü olan" demektir.

Likâ burada "mülâkat" mânasına gelen mastardır.

Likâ burada "mülâkat" mânasına gelen mastardır.

"Kim Allah'a kavuşmayı isterse Allah da ona kavuşmayı ister. "Kim Allah'a kavuşmayı isterse Allah da ona kavuşmayı ister. Kim Allah'a kavuşmayı istemezse Allah da ona kavuşmayı istemez." mânasına geliyor.

Kim Allah'a kavuşmayı istemezse Allah da ona kavuşmayı istemez." mânasına geliyor.

Allah'a kavuşmak nasıl olacak?

Allah'a kavuşmak nasıl olacak?

İle'l-masîr, ile'd-dâri'l-âhireh. "Âhiret yurduna gitmek,İle'l-masîr, ile'd-dâri'l-âhireh. "Âhiret yurduna gitmek, bu dünyadan göçüp âhirete varmayı istemek."

bu dünyadan göçüp âhirete varmayı istemek."

"İşte bunu isterse Allah da onu özler, ister. "İşte bunu isterse Allah da onu özler, ister. Kim bunu istemezse 'Aman bu dünyada kalayım, ölmeyeyim, âhirete göçmeyeyim.' diye Kim bunu istemezse 'Aman bu dünyada kalayım, ölmeyeyim, âhirete göçmeyeyim.' diye bucak bucak kaçarsa, Allah da ona kavuşmayı istemez." diye hadîs-i şerîfte bildiriyor.

bucak bucak kaçarsa, Allah da ona kavuşmayı istemez." diye hadîs-i şerîfte bildiriyor.

Müslüman iyice bir düşünürse; çok dikkatli bir tarzda,Müslüman iyice bir düşünürse; çok dikkatli bir tarzda, hakikaten kalbi imanla dolu olan bir kimse şöyle imanın ışığındahakikaten kalbi imanla dolu olan bir kimse şöyle imanın ışığında bir güzelce düşünürse âhiretin daha güzel olduğunu anlar.bir güzelce düşünürse âhiretin daha güzel olduğunu anlar. Âhirette müslüman cennete gidecek.

Cennet mi güzel dünya mı güzel?

Âhirette müslüman cennete gidecek.

Cennet mi güzel dünya mı güzel?

Elbette cennet daha güzel. Dünyada lezzetler ve elemler birbirine karışık;Elbette cennet daha güzel. Dünyada lezzetler ve elemler birbirine karışık; insan bazen hoş hadiselerle karşılaşır sevinir, bazen üzülür. insan bazen hoş hadiselerle karşılaşır sevinir, bazen üzülür. Bu dünya hayatı böyle gelir, böyle gider. Bu dünya hayatı böyle gelir, böyle gider. Bazen yorulur bazen dinlenir, bazen karnı aç bazen tok olur. Burada karmakarışık.

Bazen yorulur bazen dinlenir, bazen karnı aç bazen tok olur. Burada karmakarışık.

Neden?

"İmtihan olsun." diye.

İmtihanda herkese aynı soru gelmez, çeşit çeşit gelir.
Neden?

"İmtihan olsun." diye.

İmtihanda herkese aynı soru gelmez, çeşit çeşit gelir.
Birisine tabiatına göre şu tarafından gelir,Birisine tabiatına göre şu tarafından gelir, ötekisine tabiatına göre öbür tarafından gelir; herkese eşit soru gelme mecburiyeti yoktur.ötekisine tabiatına göre öbür tarafından gelir; herkese eşit soru gelme mecburiyeti yoktur. Dünya imtihanlarında bile böyle, herkesin durumuna göre imtihan olur. Dünya imtihanlarında bile böyle, herkesin durumuna göre imtihan olur. Allah onu değerlendirir.

Burası imtihan dünyasıdır; meşakkatler, sıkıntılar vardır.
Allah onu değerlendirir.

Burası imtihan dünyasıdır; meşakkatler, sıkıntılar vardır.
İnsan keyifli keyifli yaşayıp dururken keyfi bozuluverir, işi düzgün giderken bozuluverir,İnsan keyifli keyifli yaşayıp dururken keyfi bozuluverir, işi düzgün giderken bozuluverir, hastalanır, hiç gamı tasası yokken başına bin bir türlü belalar yağmaya başlar, üzülür,hastalanır, hiç gamı tasası yokken başına bin bir türlü belalar yağmaya başlar, üzülür, üzüntülere gark olur, perişan olur; bu dünya öyle.üzüntülere gark olur, perişan olur; bu dünya öyle. Âhiret böyle değil; âhirette iyilikler bir tarafa kötülükler bir tarafa ayrılmıştır. Âhiret böyle değil; âhirette iyilikler bir tarafa kötülükler bir tarafa ayrılmıştır. İkisi arası tamamen farklıdır. İyilikler cennette toplanmıştır;İkisi arası tamamen farklıdır. İyilikler cennette toplanmıştır; Allah'ın lütufları, keremleri, ihsanları, hayırları cennette toplanmıştır. Allah'ın lütufları, keremleri, ihsanları, hayırları cennette toplanmıştır. Kahrı, gazabı, şerler de cehennemde toplanmıştır.

Kahrı, gazabı, şerler de cehennemde toplanmıştır.

Onun için mü'min, Allahu Teâlâ hazretlerini sever; Onun için mü'min, Allahu Teâlâ hazretlerini sever; Allahu Teâlâ hazretlerinin dinini sever. Allahu Teâlâ hazretlerinin dinini sever. Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'an'ını, kelamını, ahkâmını, yolunu, haramını helâlini sever.Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'an'ını, kelamını, ahkâmını, yolunu, haramını helâlini sever. Haramını haram olarak kabul eder; "Çekildim yâ Rabbi! sen bunu haram sayıyorsun."Haramını haram olarak kabul eder; "Çekildim yâ Rabbi! sen bunu haram sayıyorsun." Helâlini de helâl diye sever; "Bak bunu helâl etmişsin." diye helâlini alır, haramından uzak durur.Helâlini de helâl diye sever; "Bak bunu helâl etmişsin." diye helâlini alır, haramından uzak durur. Müslüman böyle. Böyle yaşayacağız. Ondan sonra âhirete göçeceğiz.Müslüman böyle. Böyle yaşayacağız. Ondan sonra âhirete göçeceğiz. Âhirete göçmek de güzel; Allahu Teâlâ hazretlerine kavuşacağız. Ne güzel.Âhirete göçmek de güzel; Allahu Teâlâ hazretlerine kavuşacağız. Ne güzel. Kur'ân-ı Kerîm'de;

"Gelişiniz banadır!" diye buyuruyor:

Ve ileynâ türce'ûn.
Kur'ân-ı Kerîm'de;

"Gelişiniz banadır!" diye buyuruyor:

Ve ileynâ türce'ûn.
"Bize döndürüleceksiniz."

Güzel bir tarzda gidecek insan;
"Bize döndürüleceksiniz."

Güzel bir tarzda gidecek insan;
ne kadar güzel kavuşacağız, nihayet hasretlik çektiğimiz şeylere kavuşacağız, ne kadar güzel kavuşacağız, nihayet hasretlik çektiğimiz şeylere kavuşacağız, dostlara kavuşacağız.

dostlara kavuşacağız.

Sahâbe-i kirâmdan biri vefatı anında can çekişirken, canı hulkuma geldi. Sahâbe-i kirâmdan biri vefatı anında can çekişirken, canı hulkuma geldi. Kızı;

"Ah babacığım!" dedi, ağladı, üzüldü; "Vah yazık babacığıma!" dedi.

Kızı;

"Ah babacığım!" dedi, ağladı, üzüldü; "Vah yazık babacığıma!" dedi.

"Yazık deme, yarın vefat eder etmez, ben sevdiklerime kavuşacağım,"Yazık deme, yarın vefat eder etmez, ben sevdiklerime kavuşacağım, Resûlullah'a kavuşacağım, diğer kâmil müslümanlara kavuşacağım, bana yazık deme!" dedi.

Resûlullah'a kavuşacağım, diğer kâmil müslümanlara kavuşacağım, bana yazık deme!" dedi.

İyice düşünürsen ölüm kötü bir şey değil; İyice düşünürsen ölüm kötü bir şey değil; bu dünya hayatının mihnetlerinden kurtuluş, buralardan terhis.

bu dünya hayatının mihnetlerinden kurtuluş, buralardan terhis.

İnsan askerlikten terhis olmayı sevmez mi?

İnsan askerlikten terhis olmayı sevmez mi?

Askerlikten terhis gibi bir şey.

Askerlikten terhis gibi bir şey.

Artık imtihanın sonu, imtihanı da başarıyla vermişsen tamam bitti, Artık imtihanın sonu, imtihanı da başarıyla vermişsen tamam bitti, artık mükâfat almaya gidiyor; böyle tatlı.

artık mükâfat almaya gidiyor; böyle tatlı.

Onun için müslüman âhireti sever, âhirete rağbet eder, Onun için müslüman âhireti sever, âhirete rağbet eder, âhirete hazırlanır, âhireti kazanmaya çalışır. âhirete hazırlanır, âhireti kazanmaya çalışır. Bu dünyanın fâni olduğunu bilir; fâni lezzetlere gönlünü bağlamaz.Bu dünyanın fâni olduğunu bilir; fâni lezzetlere gönlünü bağlamaz. Ve giderken; "Biz buradan gider olduk, kalanlara selam olsun." diyeVe giderken; "Biz buradan gider olduk, kalanlara selam olsun." diye Yunus Emre ne kadar tatlı söylüyor. "Hasta iken hâlimizi soranlara selam olsun."

Yunus Emre ne kadar tatlı söylüyor. "Hasta iken hâlimizi soranlara selam olsun."

Biz buradan göçer olduk,

Kalanlara selam olsun.

Ne kadar rahat söylüyor.

Biz buradan göçer olduk,

Kalanlara selam olsun.

Ne kadar rahat söylüyor.

Neden?

İmanlı insan böyle söyler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî "düğün gecem" demiş.

Neden?

İmanlı insan böyle söyler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî "düğün gecem" demiş.

"Şeb-i Arûs" diye neyi kastediyor?

"Şeb-i Arûs" diye neyi kastediyor?

Vefâtı gecesini öyle tâbir etmiş, öyle adlandırmış.

Vefâtı gecesini öyle tâbir etmiş, öyle adlandırmış.

Öleceği geceye ne diyor?

Düğün gecem.

Öleceği geceye ne diyor?

Düğün gecem.

Neden düğün, bayram?

Allah'ın huzuruna gidecek.
Neden düğün, bayram?

Allah'ın huzuruna gidecek.
İşte insan böyle kâmil bir imana sahip oldu mu, bu duygulara erdi miİşte insan böyle kâmil bir imana sahip oldu mu, bu duygulara erdi mi Allah da onu sever, Allah da ona kavuşmayı sever.Allah da onu sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Bir insan da aksine günahkâr, öbür tarafa giderse cezayı çekecek, Bir insan da aksine günahkâr, öbür tarafa giderse cezayı çekecek, onun korkusunu hissediyor, tadını hissediyor, başına gelecekleri biliyor ve hiç ölmek istemiyor.

onun korkusunu hissediyor, tadını hissediyor, başına gelecekleri biliyor ve hiç ölmek istemiyor.

Kul inne'l-mevte'llezî tefirrûne minhü fe-innehû mülakîküm. Kul inne'l-mevte'llezî tefirrûne minhü fe-innehû mülakîküm. "Sizin şu firar edip kaçtığınız ölüm var ya; o gelip size yapışacak, hiç kurtuluş yok."

"Sizin şu firar edip kaçtığınız ölüm var ya; o gelip size yapışacak, hiç kurtuluş yok."

Sümme türeddûne ilâ-âlimi'l-gaybi ve'ş-şehâdeti.Sümme türeddûne ilâ-âlimi'l-gaybi ve'ş-şehâdeti. "Gaypları da âşikârları da bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna götürüleceksiniz."

"Gaypları da âşikârları da bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna götürüleceksiniz."

Fe yünebbiüküm bimâ küntüm ta'lemûn. Fe yünebbiüküm bimâ küntüm ta'lemûn. "Bu dünyada ne işlemişseniz hepsini size haber verecek."

"Bu dünyada ne işlemişseniz hepsini size haber verecek."

"Ey kulum! Böyle yapmadın mı, böyle etmedin mi? Kimse görmedi mi sandın?"

"Ey kulum! Böyle yapmadın mı, böyle etmedin mi? Kimse görmedi mi sandın?"

E fe-hasibtüm ennemâ hâlaknâküm abesen ve enneküm ileynâ lâ türce'ûn.E fe-hasibtüm ennemâ hâlaknâküm abesen ve enneküm ileynâ lâ türce'ûn. "Siz kendinizi abes yere mi yaratıldınız sandınız, bize dönmeyeceğiniz mi sandınız?" diye "Siz kendinizi abes yere mi yaratıldınız sandınız, bize dönmeyeceğiniz mi sandınız?" diye Kur'ân-ı Kerîm'de kâfirlere böyle hitap eder.

Kur'ân-ı Kerîm'de kâfirlere böyle hitap eder.

İnsanlar istemeyince Allah da onları istemez; "İstemem o kulu!" diye O da onu sevmez.

İnsanlar istemeyince Allah da onları istemez; "İstemem o kulu!" diye O da onu sevmez.

Allahu Teâlâ hazretleri râdiyeten merdiyyeten kullarından eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri râdiyeten merdiyyeten kullarından eylesin.

Ne demek?

Bir âyet-i kerîmede öyle buyuruyor:

Ne demek?

Bir âyet-i kerîmede öyle buyuruyor:

Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainneh. İrci'î ilâ-rabbiki râdiyeten merdiyyeten. Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainneh. İrci'î ilâ-rabbiki râdiyeten merdiyyeten. "Ey mutmainne olan nefis! Sen O'ndan razı, O senden razı olarak Rabbi'ne dön."

"Ey mutmainne olan nefis! Sen O'ndan razı, O senden razı olarak Rabbi'ne dön."

Râdıyeten; "kişinin ruhu Mevlâ'sından hoşnut, razı." Merdiyyeten; Râdıyeten; "kişinin ruhu Mevlâ'sından hoşnut, razı." Merdiyyeten; "Mevlâsı da ondan razı." Ne güzel bir kavuşma, ne hoş bir hal!

"Mevlâsı da ondan razı." Ne güzel bir kavuşma, ne hoş bir hal!

Bu dünyada Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçınıp Bu dünyada Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçınıp onun istediği şekilde yaşamayı nasip etsin;onun istediği şekilde yaşamayı nasip etsin; huzuruna da sevdiği razı olduğu bir kul olarak "gel kulum" diye iltifat edilerek, huzuruna da sevdiği razı olduğu bir kul olarak "gel kulum" diye iltifat edilerek, davet edilerek gitmeyi nasip etsin; buna çalışalım, gerisi boş.

davet edilerek gitmeyi nasip etsin; buna çalışalım, gerisi boş.

Babam, Hocam [Mehmed Zahid Kotku] rahmetullahi aleyh'in en son sözlerini şöyle anlatıyor:

Babam, Hocam [Mehmed Zahid Kotku] rahmetullahi aleyh'in en son sözlerini şöyle anlatıyor:

"Dünya boş, şeyhlik boş, müritlik boş, her şey boş; bütün iş Allah'ın sevgili kulu olabilmekte!"

"Dünya boş, şeyhlik boş, müritlik boş, her şey boş; bütün iş Allah'ın sevgili kulu olabilmekte!"

Şekilde takılıp kalma. Kapının dışında durma; içeri gir, öze er, hakikatini anla. Şekilde takılıp kalma. Kapının dışında durma; içeri gir, öze er, hakikatini anla. Cevizin dış kabuğu tahta gibidir, içi tatlıdır; içini elde etmeye çalışmak lazım.Cevizin dış kabuğu tahta gibidir, içi tatlıdır; içini elde etmeye çalışmak lazım. Sonunda pişman olacağın işi işleme.Sonunda pişman olacağın işi işleme. Ömür bitti, "Keşke böyle ömür geçirmeseydim." diyor insan.Ömür bitti, "Keşke böyle ömür geçirmeseydim." diyor insan. "Ah keşke gençlik geri gelseydi." Ey gençler! Yaşlılar böyle diyor, haberiniz olsun.

"Ah keşke gençlik geri gelseydi." Ey gençler! Yaşlılar böyle diyor, haberiniz olsun.

Leyte'ş-şebâbü ye'ûdu yevmen. "Ah keşke, şu gençlik geri dönse…"

Leyte'ş-şebâbü ye'ûdu yevmen. "Ah keşke, şu gençlik geri dönse…"

Siz gençsiniz, ihtiyarladığınız zaman, "Gençliği boşa geçirdik." demeyin,Siz gençsiniz, ihtiyarladığınız zaman, "Gençliği boşa geçirdik." demeyin, yaşlılar böyle diyor, kitaplar böyle yazmış.

yaşlılar böyle diyor, kitaplar böyle yazmış.

"Delilik çeşit çeşit; heveslerin peşinde, 'Şunu elde edeceğim, bunu elde edeceğim.' diye"Delilik çeşit çeşit; heveslerin peşinde, 'Şunu elde edeceğim, bunu elde edeceğim.' diye ömrün defterini dürdüm." diyor.

ömrün defterini dürdüm." diyor.

Hep öyleyiz, hep ömrümüzün defteri dürülüp duruyor.Hep öyleyiz, hep ömrümüzün defteri dürülüp duruyor. Allah hayırlarla geçirmeye nasip etsin.

Allah hayırlarla geçirmeye nasip etsin.

Bir hayır yapabildin mi, bir kimsenin gönlünü hoş edebildin mi, Bir hayır yapabildin mi, bir kimsenin gönlünü hoş edebildin mi, haramlara bulaşmadan yaşayabildin mi, helâlleri işleyebildin mi, haramlara bulaşmadan yaşayabildin mi, helâlleri işleyebildin mi, Allah'ın rızasını güdebildin mi, kollayabildin mi,Allah'ın rızasını güdebildin mi, kollayabildin mi, insanların üzerinde hakkını bırakmadan hareket edebildin mi, insanların üzerinde hakkını bırakmadan hareket edebildin mi, senin yakana yapışacak insan bırakmayabildin mi?

senin yakana yapışacak insan bırakmayabildin mi?

Önemli olan bu. Yoksa şunu üzmüşsün, bunu kırmışsın, buna vurmuşsun, buna sövmüşsün...

Önemli olan bu. Yoksa şunu üzmüşsün, bunu kırmışsın, buna vurmuşsun, buna sövmüşsün...

Bakın, evlat ana babadan kaçacak, ana baba evlattan kaçacak. Bakın, evlat ana babadan kaçacak, ana baba evlattan kaçacak. Ana baba evladına vururken dikkat edecek.Ana baba evladına vururken dikkat edecek. Sonra evlat büyür, büyür, babam beni çok dövmüştü der; her şeye çok dikkat etmek lazım. Sonra evlat büyür, büyür, babam beni çok dövmüştü der; her şeye çok dikkat etmek lazım. Onun için bu hesabın düşüncesi ile hayatı dikkat ederek geçirmeli. Onun için bu hesabın düşüncesi ile hayatı dikkat ederek geçirmeli. Küçük hesapları bırakalım; ufak tefek, ince ince hesapları, kinleri, gazapları…

Küçük hesapları bırakalım; ufak tefek, ince ince hesapları, kinleri, gazapları…

Az önce şurada namaz kıldım, kendimden utandım. Az önce şurada namaz kıldım, kendimden utandım. İçimden neler geçiyor, ne üzüntüler geçiyor; birisi bana şöyle yaptı, ona üzülüyorum; İçimden neler geçiyor, ne üzüntüler geçiyor; birisi bana şöyle yaptı, ona üzülüyorum; ötekisi böyle yaptı buna üzülüyorum.

ötekisi böyle yaptı buna üzülüyorum.

Namazda bunları düşünmeye değer mi?

Namazda bunları düşünmeye değer mi?

Fâni dünya; ne yaparsa yapsın, ne gelirse elinden ardına koymasın, Fâni dünya; ne yaparsa yapsın, ne gelirse elinden ardına koymasın, ne olacak, iki paralık ömür.

ne olacak, iki paralık ömür.

Yoksulun birisi, fakir, bî-çâre birisi; evi yok, barkı yok, Yoksulun birisi, fakir, bî-çâre birisi; evi yok, barkı yok, üstüne giyecek elbisesi yok; dışarıda korkunç bir ayaz varmış, tir tir titriyor. üstüne giyecek elbisesi yok; dışarıda korkunç bir ayaz varmış, tir tir titriyor. Ne yapsın?Ne yapsın? Hamamın ocak kısmına gitmiş; odunların konulduğu, küllerin atıldığı kısma yatmış,Hamamın ocak kısmına gitmiş; odunların konulduğu, küllerin atıldığı kısma yatmış, yani hamamın külhanına yatmış. yani hamamın külhanına yatmış. Öbür tarafta da hamamın suyu ısınacak diye isli paslı odun yanıyor ya, orada da sıcaklık var.Öbür tarafta da hamamın suyu ısınacak diye isli paslı odun yanıyor ya, orada da sıcaklık var. Dışarının ayazından kendini korumuş.Dışarının ayazından kendini korumuş. Küllerin üstünde yatmuş, uyumuş. Bîçare ne yapsın, evi yok, barkı yok, üstüne giyecek kürkü, elbisesi yok. Yatmış.Küllerin üstünde yatmuş, uyumuş. Bîçare ne yapsın, evi yok, barkı yok, üstüne giyecek kürkü, elbisesi yok. Yatmış. Ertesi gün olmuş, gün aydınlanınca dışarıya çıkmış Ertesi gün olmuş, gün aydınlanınca dışarıya çıkmış bakmış ki karşıda bahçesinin içinde çiçeklerin, ağaçların, zevk ve safanın olduğu bir konak var. bakmış ki karşıda bahçesinin içinde çiçeklerin, ağaçların, zevk ve safanın olduğu bir konak var. Balkonunda bir efendi, sırtına kat kat samur kürkleri giymiş, üşür mü? Her tarafı kürklü.Balkonunda bir efendi, sırtına kat kat samur kürkleri giymiş, üşür mü? Her tarafı kürklü. Ötekisi seslenmiş:

Şeb-i tennûr güzeştü şeb-i sammûr güzeştü.

Ötekisi seslenmiş:

Şeb-i tennûr güzeştü şeb-i sammûr güzeştü.

"Tandırda küllerin arasındaki gece de geçti, "Tandırda küllerin arasındaki gece de geçti, samurların arasında senin öyle yumuşak yumuşak yattığın gece de geçti." samurların arasında senin öyle yumuşak yumuşak yattığın gece de geçti." İkisi de geçti.

İkisi de geçti.

"Samurlu gece de geçti, tandırdaki gece de geçti."

"Samurlu gece de geçti, tandırdaki gece de geçti."

Bitti.

Allah, rızasına uygun yaşamayı nasip etsin.
Bitti.

Allah, rızasına uygun yaşamayı nasip etsin.
Gözünüzü açın, Allah'ın rızasına uygun hareket etmeye çalışın.Gözünüzü açın, Allah'ın rızasına uygun hareket etmeye çalışın. Helâl lokma yemeye dikkat edelim, hayırlı işler yapmaya çalışalım. Helâl lokma yemeye dikkat edelim, hayırlı işler yapmaya çalışalım. Birisi bize kötülük ederse "Ben de ona karşılık vereceğim." diye uğraşmayın.Birisi bize kötülük ederse "Ben de ona karşılık vereceğim." diye uğraşmayın. Bu ömür; kötülüklere kötülükle muamele etmekle harcanacak kadar geniş değil; siz hayır yapın.

Bu ömür; kötülüklere kötülükle muamele etmekle harcanacak kadar geniş değil; siz hayır yapın.

Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun

Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun

Benim için nâ-murâd olsun diyenler bermurâd olsun.

Benim için nâ-murâd olsun diyenler bermurâd olsun.

"Şu benim şâd olmadık gönlümü yıkanlar şâd olsun;"Şu benim şâd olmadık gönlümü yıkanlar şâd olsun; benim için, 'Muradına eremesin, başına şu gelsin bu gelsin.' diyenler muratlarına ersinler."

benim için, 'Muradına eremesin, başına şu gelsin bu gelsin.' diyenler muratlarına ersinler."

Nasıl olsa Allah'ın huzuruna gideceğiz.

Nasıl olsa Allah'ın huzuruna gideceğiz.

Ya bister-i kemhâda ya vîrânede can ver,

Ya bister-i kemhâda ya vîrânede can ver,

Çün bây u gedâ hâke beraber girecek.

Çün bây u gedâ hâke beraber girecek.

"İster atlas döşekte ister viranede can ver; herkes o kara toprağın altına girecek."

"İster atlas döşekte ister viranede can ver; herkes o kara toprağın altına girecek."

Kabir sorgusu, azabı veya sefası orada başlayacak.

Kabir sorgusu, azabı veya sefası orada başlayacak.

Kaç sene yaşayacağız?

Şimdiye kadar yaşadığımızı saymazsanız,
Kaç sene yaşayacağız?

Şimdiye kadar yaşadığımızı saymazsanız,
bundan sonra otuz sene, kırk sene, elli sene. Ne kadar yaşarsan yaşa.bundan sonra otuz sene, kırk sene, elli sene. Ne kadar yaşarsan yaşa. Yetmiş sene bitecek; şimdiye kadar kırk sene yaşamışsak o da geçecek. Yetmiş sene bitecek; şimdiye kadar kırk sene yaşamışsak o da geçecek. Sonra elimiz, ayağımız tutmamaya başlayacak;Sonra elimiz, ayağımız tutmamaya başlayacak; bize gülecekler, kolumuzdan tutacaklar, yürütecekler, "ihtiyarladı" diyecekler.bize gülecekler, kolumuzdan tutacaklar, yürütecekler, "ihtiyarladı" diyecekler. Bir gün de; innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn deyip ölüp gideceğiz.

Bir gün de; innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn deyip ölüp gideceğiz.

Elinde gücün kuvvetin varken hayır yap; sonra elin ayağın titrerken olmuyor.Elinde gücün kuvvetin varken hayır yap; sonra elin ayağın titrerken olmuyor. İhtiyarlık gelmeden gençliğin kadr ü kıymetini bil.İhtiyarlık gelmeden gençliğin kadr ü kıymetini bil. Hastalık gelmeden sıhhatin kadr ü kıymetini bil. Hastalık gelmeden sıhhatin kadr ü kıymetini bil. Fakirlik gelmeden elindeki imkânın, zenginliğin kadr ü kıymetini bil.Fakirlik gelmeden elindeki imkânın, zenginliğin kadr ü kıymetini bil. Meşguliyetler üstüne çullanmadan geniş zamanın kadr ü kıymetini bil;Meşguliyetler üstüne çullanmadan geniş zamanın kadr ü kıymetini bil; ilim öğren, hayır işle, ömrü Allah yolunda geçir. ilim öğren, hayır işle, ömrü Allah yolunda geçir. Allah'a sığın; kötülüklerle uğraşacak kadar uzun değil ömür.

Allah'a sığın; kötülüklerle uğraşacak kadar uzun değil ömür.

Men ehabbe en-yüksira'llâhü hayra beytihî fe'l-yetevedda' izâ hadara gadâühû ve izâ rufi'a. Men ehabbe en-yüksira'llâhü hayra beytihî fe'l-yetevedda' izâ hadara gadâühû ve izâ rufi'a. Bu hadîs-i şerîf; Enes b Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir.

Bu hadîs-i şerîf; Enes b Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Kim evinin hayrının çok olmasını, Allah'tan evinin hayrını artırmasını isterse "Kim evinin hayrının çok olmasını, Allah'tan evinin hayrını artırmasını isterse yemeği önüne gelmeden önce ve kaldırıldıktan sonra vudû' etsin, abdest alsın."

yemeği önüne gelmeden önce ve kaldırıldıktan sonra vudû' etsin, abdest alsın."

Bu abdestten murat; Bu abdestten murat; iki ihtimal var; birisi şer'î yıkanmak, namaz için aldığımız gibi abdest almak; iki ihtimal var; birisi şer'î yıkanmak, namaz için aldığımız gibi abdest almak; ikincisi ellerini yıkamak. Biz bu ikinciyi yapıyoruz; yemeğe başlamadan önce elimizi yıkıyoruz. ikincisi ellerini yıkamak. Biz bu ikinciyi yapıyoruz; yemeğe başlamadan önce elimizi yıkıyoruz. "Pislik, toz, toprak, leke gibi bir şey kalmasın." diye kalkarken de yıkıyoruz.

"Pislik, toz, toprak, leke gibi bir şey kalmasın." diye kalkarken de yıkıyoruz.

Büyük ihtimal bu, elin yıkanmasıdır. Murad, abdest almak da olur. Büyük ihtimal bu, elin yıkanmasıdır. Murad, abdest almak da olur. İhtiyaten sofraya abdestli oturursunuz; kalkınca da abdest alırsınız, o da güzel olur, evinizin hayrı artar,İhtiyaten sofraya abdestli oturursunuz; kalkınca da abdest alırsınız, o da güzel olur, evinizin hayrı artar, Allah evinizin hayrını artırır. Allah evinizin hayrını artırır. Temizlik; hayırların artması, bereketlerin artması için bir vesiledir.Temizlik; hayırların artması, bereketlerin artması için bir vesiledir. Onun için dinimiz her vesilede temiz olmayı emretmiş.

Onun için dinimiz her vesilede temiz olmayı emretmiş.

Bizim dedelerimiz pak insanlardı; onların sokakları böyle değildi. Bizim dedelerimiz pak insanlardı; onların sokakları böyle değildi. Köroğlu'nun; "Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu." dediği gibi belediyeler çıktı, Köroğlu'nun; "Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu." dediği gibi belediyeler çıktı, çöpçüler çıktı, şimdi herkes; "Evimin önünü çöpçüler süpürsün." diyor. çöpçüler çıktı, şimdi herkes; "Evimin önünü çöpçüler süpürsün." diyor. Onun için sokakların pisliğinden geçilmiyor. Onun için sokakların pisliğinden geçilmiyor. Eskiden herkes hadîs-i şerîfe uygun olarak evinin önünü temizlerdi; sokaklar çiçek gibiydi.

Eskiden herkes hadîs-i şerîfe uygun olarak evinin önünü temizlerdi; sokaklar çiçek gibiydi.

Geçen gün bir şey duydum da çok dikkatimi çekti; Geçen gün bir şey duydum da çok dikkatimi çekti; eskiden de duymuştum ama unutmuştum, yeniden hatırladım: eskiden de duymuştum ama unutmuştum, yeniden hatırladım: Dedelerimiz beyazdan gayrı elbise giymeyi ayıplarlarmış.Dedelerimiz beyazdan gayrı elbise giymeyi ayıplarlarmış. "Koyu renk elbise giyiyor, kiri belli olmayacak elbise giyiyor." diye ayıplarlarmış. "Koyu renk elbise giyiyor, kiri belli olmayacak elbise giyiyor." diye ayıplarlarmış. "Dobra dobra bembeyaz giyecek, temiz olduğu görülecek." diye düşünürlermiş. "Dobra dobra bembeyaz giyecek, temiz olduğu görülecek." diye düşünürlermiş. Kiri belli olmayacak şekilde renkli elbise giymek ayıpmış.Kiri belli olmayacak şekilde renkli elbise giymek ayıpmış. Dedelerimizin temizlik anlayışına bakın. Çiçek gibi bembeyaz, tertemiz.

Dedelerimizin temizlik anlayışına bakın. Çiçek gibi bembeyaz, tertemiz.

Ne medeniyet kaybetmişiz, nasıl bir medeniyet gelmiş geçmiş, ne kâmil insanlar gelmiş, Ne medeniyet kaybetmişiz, nasıl bir medeniyet gelmiş geçmiş, ne kâmil insanlar gelmiş, bu hadislerle terbiye olmuş insanlar gelmiş geçmiş.bu hadislerle terbiye olmuş insanlar gelmiş geçmiş. Şu hadislerle, bu Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmıyla terbiye olmuş; Şu hadislerle, bu Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmıyla terbiye olmuş; böyle bir nezaket âbidesi, birer kahraman olan insanlar gelip gitmiş.böyle bir nezaket âbidesi, birer kahraman olan insanlar gelip gitmiş. Sonra biz böyle kalmışız;Sonra biz böyle kalmışız; "Bir zamanlar arslanların cevelan ettiği sahalarda şimdi topal tilkiler dolaşıyor." dediği gibi.

"Bir zamanlar arslanların cevelan ettiği sahalarda şimdi topal tilkiler dolaşıyor." dediği gibi.

Men ehabbe en yerte'a fî riyâdı'l-cenneti fe'l-yüksir zikra'llâh. Men ehabbe en yerte'a fî riyâdı'l-cenneti fe'l-yüksir zikra'llâh. Bu hadîs-i şerîf de zikrullahla ilgili. Zikirle ilgili çok hadîs-i şerîfler var;Bu hadîs-i şerîf de zikrullahla ilgili. Zikirle ilgili çok hadîs-i şerîfler var; onlardan bir tanesi de bu okuduğumuz hadis. Râvîsi Muaz b. Cebel radıyallahu anh.

onlardan bir tanesi de bu okuduğumuz hadis. Râvîsi Muaz b. Cebel radıyallahu anh.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Kim cennet bahçelerinde safa sürüp tenezzüh etmek isterse Allah'ı zikretsin. "Kim cennet bahçelerinde safa sürüp tenezzüh etmek isterse Allah'ı zikretsin. Kim cennet bahçelerinde gezinmek, tenezzüh etmek, safalı seyrangâhlık etmek dilerseKim cennet bahçelerinde gezinmek, tenezzüh etmek, safalı seyrangâhlık etmek dilerse Allah'ın zikrini çok eylesin."

Bunun iki mânası var:
Allah'ın zikrini çok eylesin."

Bunun iki mânası var:
Birinci mânası; "İnsan bu dünyada zikrettiği zaman sanki cennette gibi olur."

Birinci mânası; "İnsan bu dünyada zikrettiği zaman sanki cennette gibi olur."

Başka bir hadîs-i şerîf var; Peygamber Efendimiz orada;

Başka bir hadîs-i şerîf var; Peygamber Efendimiz orada;

"Sizden biriniz cennet bahçelerine uğrarsa orada gezinsin, safa sürsün, "Sizden biriniz cennet bahçelerine uğrarsa orada gezinsin, safa sürsün, o bahçeden faydalansın." buyurmuş. o bahçeden faydalansın." buyurmuş. Demişler ki; 'Cennet bahçeleri nedir ya Resûlallah?'Demişler ki; 'Cennet bahçeleri nedir ya Resûlallah?' -Üç hadîs-i şerîften birisine göre- 'cennet bahçeleri, zikir meclisleri-Üç hadîs-i şerîften birisine göre- 'cennet bahçeleri, zikir meclisleri Allah Allah denilen, Lâilâheillallah denilen zikir halkaları' diye geçiyor."

Allah Allah denilen, Lâilâheillallah denilen zikir halkaları' diye geçiyor."

Bir rivayette "ilim meclisi" diye geçiyor. Bir rivayette "ilim meclisi" diye geçiyor. Mesela şu meclis "cennet bahçesi" oluyor; belli olmaz.Mesela şu meclis "cennet bahçesi" oluyor; belli olmaz. Peygamber Efendimiz; "Benim evim ile minberim arasında Peygamber Efendimiz; "Benim evim ile minberim arasında cennetin bahçelerinden bir bahçe var, onun esrarı var." buyurmuş.cennetin bahçelerinden bir bahçe var, onun esrarı var." buyurmuş. Mecaz da olabilir, hakikat de öyle olabilir.Mecaz da olabilir, hakikat de öyle olabilir. Demek ki insan cennet bahçesinde oluyor; ruhunu alırlar, cennetin bahçesine götürürler.

Demek ki insan cennet bahçesinde oluyor; ruhunu alırlar, cennetin bahçesine götürürler.

İkincisi; "Sen zikrullahla meşgul olursan Allah seni sever, seni cennetine koyar daİkincisi; "Sen zikrullahla meşgul olursan Allah seni sever, seni cennetine koyar da âhirette cennet bahçelerinde dolaşırsın." O mânaya da geliyor; ikisi de doğru.

âhirette cennet bahçelerinde dolaşırsın." O mânaya da geliyor; ikisi de doğru.

Birincisinin doğruluğuna da hadîs-i şerîf söyledim: Birincisinin doğruluğuna da hadîs-i şerîf söyledim: Resülullah Efendimiz zikir meclislerine, Kur'an okunan meclislere cennet bahçesi demiş.Resülullah Efendimiz zikir meclislerine, Kur'an okunan meclislere cennet bahçesi demiş. Böyle ilim meclislerine, Allah denilen, zikrullah yapılan meclislere "cennet bahçesi" demiş.Böyle ilim meclislerine, Allah denilen, zikrullah yapılan meclislere "cennet bahçesi" demiş. Onun için birinci mâna da doğru.

Onun için birinci mâna da doğru.

Allah'ın zikrini dilimizden düşürmeyelim, tevbe istiğfarı çok edelim.

Allah'ın zikrini dilimizden düşürmeyelim, tevbe istiğfarı çok edelim.

Onların her birinden;

Onların her birinden;

Bir kez Allah dese aşk ile lisân,

Dökülür cümle günah mislü hazân.

Bir kez Allah dese aşk ile lisân,

Dökülür cümle günah mislü hazân.

Bir kere Allah dese günahları sapır sapır dökülür; her birinden ayrı ayrı sevaplar, güzellikler hâsıl olur.Bir kere Allah dese günahları sapır sapır dökülür; her birinden ayrı ayrı sevaplar, güzellikler hâsıl olur. İnsanın zikirleri; cennetin süsleri, çiçekleri, ağaçları, yeşillikleri, safaları olur.İnsanın zikirleri; cennetin süsleri, çiçekleri, ağaçları, yeşillikleri, safaları olur. Ne kadar çok Allah'ın zikriyle, fikriyle meşgul olursa âhiretteNe kadar çok Allah'ın zikriyle, fikriyle meşgul olursa âhirette onun cennetteki yeri o kadar güzel ve süslü olur.

onun cennetteki yeri o kadar güzel ve süslü olur.

Onun için Allah'ın zikriyle çok meşgul olalım, hele Ramazan ne güzel.Onun için Allah'ın zikriyle çok meşgul olalım, hele Ramazan ne güzel. Sabahtan akşama kadar ne diye gıybet ve dedikodu ile vakit geçiririz?Sabahtan akşama kadar ne diye gıybet ve dedikodu ile vakit geçiririz? Sabahtan akşama kadar zikredelim, vaktimizi boş geçirmeyelim, Sabahtan akşama kadar zikredelim, vaktimizi boş geçirmeyelim, yolda yürürken, işimizde, otururken kalkarken hep zikrullahla meşgul olalım.

yolda yürürken, işimizde, otururken kalkarken hep zikrullahla meşgul olalım.

Zikrullahla ilgili hiç kimsenin itiraza mecali olamayacak kadarZikrullahla ilgili hiç kimsenin itiraza mecali olamayacak kadar fazla miktarda hem âyetler var, hem hadîs-i şerîfler var.fazla miktarda hem âyetler var, hem hadîs-i şerîfler var. Allah'ın zikrinizi dilinizden düşürmeyin, kalbinizden eksik etmeyin.

Allah'ın zikrinizi dilinizden düşürmeyin, kalbinizden eksik etmeyin.

Men ehabbe dünyâhü edarra bi-âhiretihî ve men ehabbe âhiretehûMen ehabbe dünyâhü edarra bi-âhiretihî ve men ehabbe âhiretehû edarra bi-dünyâhü fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ. edarra bi-dünyâhü fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ. Bu hadîs-i şerîf Müstedrek'te, Ahmed b. Hanbel'de, İbn Hibban'da, Beyhâkî'de var.Bu hadîs-i şerîf Müstedrek'te, Ahmed b. Hanbel'de, İbn Hibban'da, Beyhâkî'de var. Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden rivayet edilmiş. Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden rivayet edilmiş. Hocamız; "Ahmed b. Hanbel'in ricali güvenilir kimseler" diye kayıt düşmüş.

Hocamız; "Ahmed b. Hanbel'in ricali güvenilir kimseler" diye kayıt düşmüş.

Bu hadîs-i şerîfte Allah ve Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Bu hadîs-i şerîfte Allah ve Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dünya ve âhiretle ilgili bir tavsiyede bulunuyor:

dünya ve âhiretle ilgili bir tavsiyede bulunuyor:

"Kim dünyasını severse âhiretini zarara uğratır. "Kim dünyasını severse âhiretini zarara uğratır. Kim âhiretini severse dünyasını zarara uğratır."

Kim âhiretini severse dünyasını zarara uğratır."

Gözünüzü açın, âgâh olun, aklınızı başınıza devşirin!

Gözünüzü açın, âgâh olun, aklınızı başınıza devşirin!

Fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ. "Bâkî olanı elden kaçana, fâni olana tercih edin."

Fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ. "Bâkî olanı elden kaçana, fâni olana tercih edin."

Evliyâullahtan birisinin sözünü hatırladım:

Evliyâullahtan birisinin sözünü hatırladım:

"Dünyayı ve âhireti beraber yürütmeye çalıştım, bir türlü yürütemedim."Dünyayı ve âhireti beraber yürütmeye çalıştım, bir türlü yürütemedim. Sonunda dünyayı terk ettim, âhirete rağbet ettim." diyor.

Sonunda dünyayı terk ettim, âhirete rağbet ettim." diyor.

İkisi bir arada yürümüyor.

İkisi bir arada yürümüyor.

Dünya ne demek?

Dünya ne demek?

Dünya deyince gözümüzün önüne "meridyenli, paralelli yer küresi, arz" geliyor. Dünya deyince gözümüzün önüne "meridyenli, paralelli yer küresi, arz" geliyor. Dünya bu demek değil; dünya el-hayâtü'd-dünyâ demektir. Dünya bu demek değil; dünya el-hayâtü'd-dünyâ demektir. İçinde bulunduğumuz şu hayat, şimdiki hayatımız, buradaki hayatımız, bu âlemdeki hayatımız. İçinde bulunduğumuz şu hayat, şimdiki hayatımız, buradaki hayatımız, bu âlemdeki hayatımız. Âhiret el-hayâtü'l-âhireh demektir, öbür âlemdeki hayatımız.Âhiret el-hayâtü'l-âhireh demektir, öbür âlemdeki hayatımız. İki âlem var; birisi şu anda içinde bulunduğumuz âlem, ötekisi ölümden sonra varacağımız âlem.İki âlem var; birisi şu anda içinde bulunduğumuz âlem, ötekisi ölümden sonra varacağımız âlem. Buna "dünya" derler, bize yakın olduğundan, "yakınlık" kelimesiyle ilgili bir tabir.Buna "dünya" derler, bize yakın olduğundan, "yakınlık" kelimesiyle ilgili bir tabir. Ötekisi "sonraki hayat" demektir.

Ötekisi "sonraki hayat" demektir.

Kim şimdiki hayatını severse; "Aman rahat edeyim, param pulum çok olsun, köşküm arabam olsun,Kim şimdiki hayatını severse; "Aman rahat edeyim, param pulum çok olsun, köşküm arabam olsun, kaymak, bal, çörek yiyeyim, herkes bana hizmet etsin, ben keyif çatayım." derse, kaymak, bal, çörek yiyeyim, herkes bana hizmet etsin, ben keyif çatayım." derse, bu dünyayı tercih ederse âhiretini zarara uğratır.bu dünyayı tercih ederse âhiretini zarara uğratır. Kolay olmaz; bu dünyalığın devşirilmesi, elde edilmesi çok zordur.Kolay olmaz; bu dünyalığın devşirilmesi, elde edilmesi çok zordur. Haramlara bulaşmadan, yalan söylemeden, günahlara dalmadan kazananlara ne mutlu.Haramlara bulaşmadan, yalan söylemeden, günahlara dalmadan kazananlara ne mutlu. Şöyle kazançlarına bakın, -geçen gün bir yerde de konuştuk-Şöyle kazançlarına bakın, -geçen gün bir yerde de konuştuk- faizsiz iş yapmak mümkün değil, çok zor; işte nasıl olacak bilmem.

faizsiz iş yapmak mümkün değil, çok zor; işte nasıl olacak bilmem.

Âhiretini seven dünyasını zarara uğratır; namaz kılar, oruç tutar, vazifesini yapar,Âhiretini seven dünyasını zarara uğratır; namaz kılar, oruç tutar, vazifesini yapar, şöyledir, böyledir derken dünyevî bazı şeylerden mahrum kalır.şöyledir, böyledir derken dünyevî bazı şeylerden mahrum kalır. Kazancı o kadar çok olmaz, belki o duygularından dolayı Kazancı o kadar çok olmaz, belki o duygularından dolayı işinden çıkarırlar; böyle şeylere uğrayabilir.işinden çıkarırlar; böyle şeylere uğrayabilir. Âhiretini seven, âhiretini tercih eden dünyadan biraz zarara uğrayabilir.

Âhiretini seven, âhiretini tercih eden dünyadan biraz zarara uğrayabilir.

Peygamber Efendimiz bakın arkasından ne buyurmuş?

Peygamber Efendimiz bakın arkasından ne buyurmuş?

Elâ, "gözünüzü açın." demek. Elâ edât-ı tenbîhdir; Elâ, "gözünüzü açın." demek. Elâ edât-ı tenbîhdir; "gözünüzü açın, dikkat edin, aklınızı başınıza devşirin" demektir."gözünüzü açın, dikkat edin, aklınızı başınıza devşirin" demektir. Bâkî olanı da fâni olana tercih edin.

Hangisi bâkî? Âhiret. Hangisi fâni? Dünya.

Bâkî olanı da fâni olana tercih edin.

Hangisi bâkî? Âhiret. Hangisi fâni? Dünya.

Peygamber Efendimiz;

"Âhireti dünyaya tercih edin." diyor.

Peygamber Efendimiz;

"Âhireti dünyaya tercih edin." diyor.

"Hocam, sözünüzün bir izahı, bir kurtuluşu, bizi kurtaracak bir tarafı yok mu?"

Yok.

"Hocam, sözünüzün bir izahı, bir kurtuluşu, bizi kurtaracak bir tarafı yok mu?"

Yok.

Kendisi de hayatı boyunca hep âhireti tercih etmiş,Kendisi de hayatı boyunca hep âhireti tercih etmiş, dünyaya hiç rağbet etmemiş, dünyanın sıkıntılarına razı olmuş.dünyaya hiç rağbet etmemiş, dünyanın sıkıntılarına razı olmuş. "Bir gün tok, iki gün aç olayım yâ Rabbi! Bulduğumda sana şükredeyim, "Bir gün tok, iki gün aç olayım yâ Rabbi! Bulduğumda sana şükredeyim, bulamadığımda sabredeyim." diye kendisi öyle istemiş.bulamadığımda sabredeyim." diye kendisi öyle istemiş. Yine Peygamber olmak şartıyla; güçlü kuvvetli bir hükümdar olmaklaYine Peygamber olmak şartıyla; güçlü kuvvetli bir hükümdar olmakla sıradan bir insan olmak olmak arasında muhayyer bırakılmış; kendisi bu hâli tercih etmiş.sıradan bir insan olmak olmak arasında muhayyer bırakılmış; kendisi bu hâli tercih etmiş. Hasır üstünde yatmış; eline yüzüne hasırın izi çıkmış,Hasır üstünde yatmış; eline yüzüne hasırın izi çıkmış, bir rahat döşeği olmamış, bir bol malı olmamış, köşkü sarayı olmamış.bir rahat döşeği olmamış, bir bol malı olmamış, köşkü sarayı olmamış. Vakti harplerle, sıkıntılarla uğraşmakla geçmişVakti harplerle, sıkıntılarla uğraşmakla geçmiş Çok kere açlığından karnına taş bağlamış. Çok kere açlığından karnına taş bağlamış. Birisi gelmiş bağladığı sıcak taşı göstermiş, o da kaldırmış; "Benim karnımda da var." demiş.Birisi gelmiş bağladığı sıcak taşı göstermiş, o da kaldırmış; "Benim karnımda da var." demiş. Çünkü eline geçeni depo etmemiş, dağıtmış; hayır ve hasenât olarak vermiş.Çünkü eline geçeni depo etmemiş, dağıtmış; hayır ve hasenât olarak vermiş. Bu hususta söylenecek sözler çoktur.

Bu hususta söylenecek sözler çoktur.

Peygamber Efendimiz âhireti tercih etmemizi tavsiye ediyor.Peygamber Efendimiz âhireti tercih etmemizi tavsiye ediyor. Sizin de önünüzde yol çatallaştığı zaman;Sizin de önünüzde yol çatallaştığı zaman; "Dünyevî bakımdan menfaat var, böyle yaparsan sevap var;"Dünyevî bakımdan menfaat var, böyle yaparsan sevap var; acaba dünya menfaatini mi tercih edeyim, yoksa âhiret sevabını mı tercih edeyim?"acaba dünya menfaatini mi tercih edeyim, yoksa âhiret sevabını mı tercih edeyim?" diye karar vermek durumunda olursanız âhireti tercih edin,diye karar vermek durumunda olursanız âhireti tercih edin, bakın Peygamber Efendimiz böyle tavsiye ediyor.bakın Peygamber Efendimiz böyle tavsiye ediyor. Sevabı tercih edin, dünyayı bırakın.

Sevabı tercih edin, dünyayı bırakın.

Dünyanın fâni menfaatini alıp da âhiretiniz zarara uğradığı için ah vah demeyin, diz dövmeyin.Dünyanın fâni menfaatini alıp da âhiretiniz zarara uğradığı için ah vah demeyin, diz dövmeyin. Çünkü şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti,Çünkü şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti, "Pişmanlıkların en fenâsı kıyamet günündeki pişmanlıktır.""Pişmanlıkların en fenâsı kıyamet günündeki pişmanlıktır." "Keşke ömrümü böyle geçirmeseydim." pişmanlığı.

"Keşke ömrümü böyle geçirmeseydim." pişmanlığı.

İbrahim aleyhisselam da daima öyle yapmış; İbrahim aleyhisselam da daima öyle yapmış; "Önüme iki taraflı iş çıktığı zaman daima âhireti tercih ettim." buyurmuş. "Önüme iki taraflı iş çıktığı zaman daima âhireti tercih ettim." buyurmuş. Aç mı kaldı, açık mı kaldı?Aç mı kaldı, açık mı kaldı? İbrahim aleyhisselam o kadar zengindi, ovalar dolusu sürüleri vardı.İbrahim aleyhisselam o kadar zengindi, ovalar dolusu sürüleri vardı. Allah yine verir; verirse de kendi bilir vermese de kendi bilir.Allah yine verir; verirse de kendi bilir vermese de kendi bilir. Biz dünyada, âhirette hayır isteriz; ne dilerse öyle yapar, neylerse güzel eyler. Biz dünyada, âhirette hayır isteriz; ne dilerse öyle yapar, neylerse güzel eyler. Ama Allah yolunda giden, âhireti isteyen insanlar mahrum oluyor sanmayın;Ama Allah yolunda giden, âhireti isteyen insanlar mahrum oluyor sanmayın; Allah onlara da veriyor, ezelde nasıl taksim olmuşsa veriyor, hiç mahrum bırakmıyor.Allah onlara da veriyor, ezelde nasıl taksim olmuşsa veriyor, hiç mahrum bırakmıyor. Nasıl olduğu bilinmiyor, geliyor.

Nasıl olduğu bilinmiyor, geliyor.

Ben sanırdım ki hacca zenginler gider.Ben sanırdım ki hacca zenginler gider. Nice zengin insan gidemezkenNice zengin insan gidemezken bizim mahallede temiz kalpli, fukara birisi; bizim mahallede temiz kalpli, fukara birisi; evde yiyeceği azığı, katığı yok, herkesten evvel hacca gitti.

evde yiyeceği azığı, katığı yok, herkesten evvel hacca gitti.

Nasıl gitti?

Allah nasip ederse, isterse, murat ederse esbabını halk eder.
Nasıl gitti?

Allah nasip ederse, isterse, murat ederse esbabını halk eder.
Bir zenginin nazar-ı dikkatini çekmiş,Bir zenginin nazar-ı dikkatini çekmiş, "Bu ağzı dualı mübarek insanı götüreyim." demiş, almış götürmüş."Bu ağzı dualı mübarek insanı götüreyim." demiş, almış götürmüş. Herkesten önce gitmiş.Herkesten önce gitmiş. Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne bakar; şekline, mevkiine, boyuna posuna bakmaz ki Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne bakar; şekline, mevkiine, boyuna posuna bakmaz ki dilinin lafazanlığına bakmaz ki kalbinin temizliğine bakar.dilinin lafazanlığına bakmaz ki kalbinin temizliğine bakar. Karşı karşıya geliyorsun, yüzüne karşı gülüyor,Karşı karşıya geliyorsun, yüzüne karşı gülüyor, dış tarafı koyun gibi yumuşak, içinden kurt gibi; seni bir tenhada kıstırsa parçalayacak.

dış tarafı koyun gibi yumuşak, içinden kurt gibi; seni bir tenhada kıstırsa parçalayacak.

Âhireti tercih edin, dünyayı boş verin. "Dünyayı boş verin." sözünü yanlış anlamayın.Âhireti tercih edin, dünyayı boş verin. "Dünyayı boş verin." sözünü yanlış anlamayın. İnsan sabahtan akşama kadar dünya için çalışır, yine de âhiret adamı olabilir; İnsan sabahtan akşama kadar dünya için çalışır, yine de âhiret adamı olabilir; niyeti iyi olur, âhirete yönelik olur.niyeti iyi olur, âhirete yönelik olur. Yoksa "Terk-i dünyâ edin." demek istemedim.Yoksa "Terk-i dünyâ edin." demek istemedim. "Dünyayı bırakın, dükkânı kapatın, işi bırakın,"Dünyayı bırakın, dükkânı kapatın, işi bırakın, ondan sonra bir köşeye çekilin, Allah gönderir." demek istemedim.ondan sonra bir köşeye çekilin, Allah gönderir." demek istemedim. Sakın ha, sonra "Hoca böyle dedi." demeyin.

Sakın ha, sonra "Hoca böyle dedi." demeyin.

"Karşınıza iki ihtimal çıktığı zaman sevap tarafını tercih edin, "Karşınıza iki ihtimal çıktığı zaman sevap tarafını tercih edin, günah tarafına meyletmeyin, âhireti tercih edin. günah tarafına meyletmeyin, âhireti tercih edin. Âhirette bir gün hesap vereceksiniz, ona göre hareket edin." dedim. Âhirette bir gün hesap vereceksiniz, ona göre hareket edin." dedim. Yoksa "İşi gücü bırakın." demedim.

Yoksa "İşi gücü bırakın." demedim.

Çalışmak da, yaptığı işi güzel yapması da sevaptır. Çalışmak da, yaptığı işi güzel yapması da sevaptır. Çünkü cemiyet hayatı, iş bölümüne dayanır;Çünkü cemiyet hayatı, iş bölümüne dayanır; herkes işini güzel yaparsa hiç bir yerde aksama olmaz.herkes işini güzel yaparsa hiç bir yerde aksama olmaz. Belediyeler güzel çalışsa yollarda hiç çukur olmaz,Belediyeler güzel çalışsa yollarda hiç çukur olmaz, çöpçüler güzel çalışsa hiç bir yol tozlu topraklı olmaz.çöpçüler güzel çalışsa hiç bir yol tozlu topraklı olmaz. Talebe güzel çalışsa hiçbir kimse sınıfta kalmaz; hoca güzel öğretse her talebe geçer.

Talebe güzel çalışsa hiçbir kimse sınıfta kalmaz; hoca güzel öğretse her talebe geçer.

Herkes vazifesini güzel yapacak. Herkes vazifesini güzel yapacak. Vazifeyi Allah rızası için iyi niyetle, güzel yaparsa her anı hayır ve ibadet olur.Vazifeyi Allah rızası için iyi niyetle, güzel yaparsa her anı hayır ve ibadet olur. İbadeti yalnızca namazla olur sanmayın, camide olur sanmayın, İbadeti yalnızca namazla olur sanmayın, camide olur sanmayın, insan iyi niyetle bir dul insanın yardımına koşarsa, bir yetimin yetişmesine vakit sarf ederse insan iyi niyetle bir dul insanın yardımına koşarsa, bir yetimin yetişmesine vakit sarf ederse 'Merde namerde muhtaç olmayayım, şuradan helâl kazanayım,'Merde namerde muhtaç olmayayım, şuradan helâl kazanayım, hem kendim helâlimden yiyeyim hem çoluk çocuğuma yedireyim hem de başkasına yedireyim."hem kendim helâlimden yiyeyim hem çoluk çocuğuma yedireyim hem de başkasına yedireyim." derse o da hayır olur.derse o da hayır olur. Doğru sözlü tüccar, sıddîklarla beraber olacak. Allah ona da sevap verecek.Doğru sözlü tüccar, sıddîklarla beraber olacak. Allah ona da sevap verecek. Peygamber Efendimiz de ticaret yaptı, yanlış anlamayın, ama niyet âhiret olacak.

Peygamber Efendimiz de ticaret yaptı, yanlış anlamayın, ama niyet âhiret olacak.

Dünya neye benzer?

Dünya neye benzer?

Dünya ummana benzer.

İnsanın gönlü neye benzer?

Dünya ummana benzer.

İnsanın gönlü neye benzer?

İnsanın gönlü deniz üzerindeki gemiye benzer. İnsanın gönlü deniz üzerindeki gemiye benzer. Gönlüne dünya girerse doldurursa batırır. Gönlüne dünya girerse doldurursa batırır. Geminin içine su girdi mi denizin dibini boylar. Geminin içine su girmeyecek.

Geminin içine su girdi mi denizin dibini boylar. Geminin içine su girmeyecek.

Geminin ayakta durmasının sebebi nedir?

İçinde su olmamasıdır.
Geminin ayakta durmasının sebebi nedir?

İçinde su olmamasıdır.
İçinde su olduğu zaman batıyor; bir yerden su almaya başladığı zaman batıyor. İçinde su olduğu zaman batıyor; bir yerden su almaya başladığı zaman batıyor. Kalbinize gönlünüze dünya sevgisi girmeyecek.

Kalbinize gönlünüze dünya sevgisi girmeyecek.

Hubbü'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Her hatanın başı, dünya sevgisidir."

Hubbü'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Her hatanın başı, dünya sevgisidir."

Bu dünya sevgisi çıkacak, âhiret sevgisi gelecek, Allah rızası düşüncesi gelecek.

Bu dünya sevgisi çıkacak, âhiret sevgisi gelecek, Allah rızası düşüncesi gelecek.

Bizim bayrağımız nedir?

Bizim bayrağımız nedir?

Bizim elimize on metre uzunluğunda, seksen santim üzerinde bir beyaz bez verseler; Bizim elimize on metre uzunluğunda, seksen santim üzerinde bir beyaz bez verseler; "Bunun üstüne sloganını yaz; senin istediğin nedir?" deseler bizim sloganımız,"Bunun üstüne sloganını yaz; senin istediğin nedir?" deseler bizim sloganımız, sözümüz, pankartımız, üstüne yazacağımız yazı;

sözümüz, pankartımız, üstüne yazacağımız yazı;

"Yâ Rabbi! Ben senin rızanı istiyorum." olurdu. İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî.

"Yâ Rabbi! Ben senin rızanı istiyorum." olurdu. İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî.

Bütün işimiz öyle olacak. Bütün işimiz öyle olacak. Aldığımızı Allah rızası için alacağız, verdiğimizi Allah için vereceğiz;Aldığımızı Allah rızası için alacağız, verdiğimizi Allah için vereceğiz; sevdiğimizi Allah için seveceğiz, kızdığımıza Allah için kızacağız; sevdiğimizi Allah için seveceğiz, kızdığımıza Allah için kızacağız; her işimizi Allah'ın rızasına göre yapacağız.her işimizi Allah'ın rızasına göre yapacağız. Bunu demek istedim.

Bunu demek istedim.

Men ehabbe en-yesıle ebâhü fî kabrihî fe'l-yesıl ihvâne ebîhi ba'dehû.Men ehabbe en-yesıle ebâhü fî kabrihî fe'l-yesıl ihvâne ebîhi ba'dehû. İbn Ömer radıyallahu anh rivayet eylemiş. İbn Ömer radıyallahu anh rivayet eylemiş. Bu hadîs-i şerîf insanın babasına karşı vazifeleriyle ilgili.Bu hadîs-i şerîf insanın babasına karşı vazifeleriyle ilgili. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Men ehabbe. "Kim ki sever." En-yesıle ebâhü fî kabrihî. Men ehabbe. "Kim ki sever." En-yesıle ebâhü fî kabrihî. "Kim kabrinde yatan babasına kavuşmayı, onunla görüşmeyi isterse, severse.""Kim kabrinde yatan babasına kavuşmayı, onunla görüşmeyi isterse, severse." Fe'l-yesıl ihvâne ebîhi. "Babasının arkadaşlarını ziyarete gitsin." Ba'dehû. "Ondan sonra."

Fe'l-yesıl ihvâne ebîhi. "Babasının arkadaşlarını ziyarete gitsin." Ba'dehû. "Ondan sonra."

Demek ki insan babası öldükten sonra baba dostlarını bırakmayacak.

Demek ki insan babası öldükten sonra baba dostlarını bırakmayacak.

Birisini anlattılar, babası vefat edince adres defterini almış, bütün adreslere telefon açmış:

Birisini anlattılar, babası vefat edince adres defterini almış, bütün adreslere telefon açmış:

"Ben filancanın oğluyum, babamın defterinde sizin isminizi gördüm, "Ben filancanın oğluyum, babamın defterinde sizin isminizi gördüm, her ne kadar sizinle tanışmıyorsam da tanışmak isterim.her ne kadar sizinle tanışmıyorsam da tanışmak isterim. Babamın dostusunuz, çünkü babamın defterinde isminiz var." demiş.

Babamın dostusunuz, çünkü babamın defterinde isminiz var." demiş.

"Böyle yapan kimse sanki kabirde babasını ziyaret etmiş gibi olur, sevindirmiş olur.."

"Böyle yapan kimse sanki kabirde babasını ziyaret etmiş gibi olur, sevindirmiş olur.."

Onun için baba dostlarını bırakmayın.

Genç bir insan yaşlı bir insanla ahbaplık eder mi?

Onun için baba dostlarını bırakmayın.

Genç bir insan yaşlı bir insanla ahbaplık eder mi?

Eder. Gencin ahbaplığı hürmet yoluyla olur.Eder. Gencin ahbaplığı hürmet yoluyla olur. Hürmet edersin, gidersin, elini öpersin, ziyaret edersin, duasını alırsın,Hürmet edersin, gidersin, elini öpersin, ziyaret edersin, duasını alırsın, nasihatini dinlersin olur, baban da memnun olur, kabrinde şâd olur.nasihatini dinlersin olur, baban da memnun olur, kabrinde şâd olur. Dinimiz ne kadar çeşitli yönlerden ahbaplıkları canlı tutmayı tavsiye ediyor.

Dinimiz ne kadar çeşitli yönlerden ahbaplıkları canlı tutmayı tavsiye ediyor.

Men ehabbe en yümedde lehû fî umrihî fe'l-yetteki'llâhe ve'l-yesil rahimeh.

Men ehabbe en yümedde lehû fî umrihî fe'l-yetteki'llâhe ve'l-yesil rahimeh.

Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz'in sözünü rivayet eden, damadı Hz. Ali. Peygamber Efendimiz'in sözünü rivayet eden, damadı Hz. Ali. "Allah'ın arslanı" diye lakaplanmış. Hayber fatihi, Hz. Ali Efendimiz rivayet etmiş:

"Allah'ın arslanı" diye lakaplanmış. Hayber fatihi, Hz. Ali Efendimiz rivayet etmiş:

Men ehabbe en yümedde lehû fî umrihî. Men ehabbe en yümedde lehû fî umrihî. "Kim ki ömrünün uzatılmasını istiyorsa Allah'tan korksun, "Kim ki ömrünün uzatılmasını istiyorsa Allah'tan korksun, akrabalarıyla bağlantısını, akraba ziyaretlerini sürdürsün."

akrabalarıyla bağlantısını, akraba ziyaretlerini sürdürsün."

Ömrün ziyadeliği hususunda birçok hadîs-i şerîfler var. Ömrün ziyadeliği hususunda birçok hadîs-i şerîfler var. Ömrün bereketi artıyor belki de, bilmiyoruz Allahu Teâlâ hazretleriÖmrün bereketi artıyor belki de, bilmiyoruz Allahu Teâlâ hazretleri her nasıl oluyorsa ömrümüzü uzatıyor, Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş.

her nasıl oluyorsa ömrümüzü uzatıyor, Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş.

İnsanın ömrünün uzaması nedir?

Bu hadîs-i şerîfe göre şartlardan bir tanesi
İnsanın ömrünün uzaması nedir?

Bu hadîs-i şerîfe göre şartlardan bir tanesi
Allah'tan korkmak; sakınarak korkmak.

Havf değil, ittikâ.

İttikâ ne demek?

Allah'tan korkmak; sakınarak korkmak.

Havf değil, ittikâ.

İttikâ ne demek?

"Çekinmek, sakınmak" demek. "Çekinmek, sakınmak" demek. "Ben Allah'a isyan edersem başıma dünyanın ve âhiretin şerleri üşüşür. "Ben Allah'a isyan edersem başıma dünyanın ve âhiretin şerleri üşüşür. Ben Allah'a âsi gelirsem Allah beni sevmez; hayırlardan, lütuflardan mahrum kalırım, Ben Allah'a âsi gelirsem Allah beni sevmez; hayırlardan, lütuflardan mahrum kalırım, aman Allah'a itaat edeyim." diyeaman Allah'a itaat edeyim." diye sakınmaya, çekinmeye "takvâ, ittikâ" derler.

sakınmaya, çekinmeye "takvâ, ittikâ" derler.

"Ömrünün artmasını isteyen Allah'tan korksun."

"Ömrünün artmasını isteyen Allah'tan korksun."

Ve'l-yesil rahimeh. "Sıla-ı rahim yapsın."

Ve'l-yesil rahimeh. "Sıla-ı rahim yapsın."

Sıla-ı rahim yapmak ne demek?

Sıla-ı rahim; "insanın akrabalarıyla alakasını sürdürmesi" demek ama
Sıla-ı rahim yapmak ne demek?

Sıla-ı rahim; "insanın akrabalarıyla alakasını sürdürmesi" demek ama
bu sıla-ı rahimin bir şekli de nedir?

"Gözetmek, mâlî bakımdan gözetmek."
bu sıla-ı rahimin bir şekli de nedir?

"Gözetmek, mâlî bakımdan gözetmek."
"Filanca halazâdem fakir, şuna para vereyim; filancası yoksul, ona şunları götüreyim, vereyim; "Filanca halazâdem fakir, şuna para vereyim; filancası yoksul, ona şunları götüreyim, vereyim; Ramazan geliyor, bayram geliyor aman mahrum kalmasınlar." diye maddî ikram, Ramazan geliyor, bayram geliyor aman mahrum kalmasınlar." diye maddî ikram, para pul, eşya neyse vermek suretiyle gözetmektir ki güzel olanı da budur.

para pul, eşya neyse vermek suretiyle gözetmektir ki güzel olanı da budur.

Diğer bir şekli de ziyaret etmek:

"Erzincan'da benim bir akrabam var,
Diğer bir şekli de ziyaret etmek:

"Erzincan'da benim bir akrabam var,
otobüse atlayayım, onu ziyaret edeyim."

Bu da güzel, muhabbetin artmasına sebep olur.
otobüse atlayayım, onu ziyaret edeyim."

Bu da güzel, muhabbetin artmasına sebep olur.
Konya'da, İzmit'te tanıdığım var, onu ziyarete giderim; bu da sıla-ı rahimdir.Konya'da, İzmit'te tanıdığım var, onu ziyarete giderim; bu da sıla-ı rahimdir. Ötekisi daha tatlıdır; maddî bakımdan da bir hediye verip onun ihtiyacını gidermek.Ötekisi daha tatlıdır; maddî bakımdan da bir hediye verip onun ihtiyacını gidermek. İki tür güzellik vardır; hem gidiyorsun onu veriyorsun sıla-ı rahim yapanİki tür güzellik vardır; hem gidiyorsun onu veriyorsun sıla-ı rahim yapan bir insan olarak ecir kazanmış oluyorsun hem de hayır hasenât yapmış bir insan oluyorsun;bir insan olarak ecir kazanmış oluyorsun hem de hayır hasenât yapmış bir insan oluyorsun; iki türlü faydası vardır. Onun için akrabayı hem maddî bakımdan iki türlü faydası vardır. Onun için akrabayı hem maddî bakımdan hem mânevî bakımdan gözetelim, ziyaret edelim; onlarla irtibatı kesmeyelim.

hem mânevî bakımdan gözetelim, ziyaret edelim; onlarla irtibatı kesmeyelim.

Her zaman cevapladığım, bize sık sorulan bir soru vardır:

Her zaman cevapladığım, bize sık sorulan bir soru vardır:

"Akrabam açık saçık bir insan, ona da mı gidip geleyim?"

"Akrabam açık saçık bir insan, ona da mı gidip geleyim?"

Sen de onun yanına giderken açılıp saçılacaksan, ona benzeyeceksen gitme. Sen de onun yanına giderken açılıp saçılacaksan, ona benzeyeceksen gitme. Onun yanına gittiğin zaman tutuşup yanacaksan ateşten uzak dur;Onun yanına gittiğin zaman tutuşup yanacaksan ateşten uzak dur; ama yine "merhaba" deyip yine alakayı devam ettirip hak yoluna davet edebilirsin.

ama yine "merhaba" deyip yine alakayı devam ettirip hak yoluna davet edebilirsin.

"Bak bizim dedemiz şöyle muhterem bir kimseydi; senin yaptığın olmaz." demek"Bak bizim dedemiz şöyle muhterem bir kimseydi; senin yaptığın olmaz." demek suretiyle yahut dolaylı yolla olabilir. suretiyle yahut dolaylı yolla olabilir. Veya "Ben hiçbir şey demeyeyim, benim hâlimden ibret alsın,Veya "Ben hiçbir şey demeyeyim, benim hâlimden ibret alsın, benim hanımın kapalılığını görsün, haremlik selamlık oturduğumuzu görsün, benim hanımın kapalılığını görsün, haremlik selamlık oturduğumuzu görsün, tatlı tatlı gönlünü alayım, hiçbir şey demeyeyim, bana hayranlık duysun, tatlı tatlı gönlünü alayım, hiçbir şey demeyeyim, bana hayranlık duysun, İslâm'a gelmiş olsun." dersin; bu da olabilir.İslâm'a gelmiş olsun." dersin; bu da olabilir. Bazen dobra dobra söylediğin zaman ters tesir yapar. Bazen dobra dobra söylediğin zaman ters tesir yapar. Bir şey söylemezsin o hâliyle anlarsa daha iyi olur, Bir şey söylemezsin o hâliyle anlarsa daha iyi olur, kendim yaptım sanır, "kendi kendime yola geldim" zanneder. kendim yaptım sanır, "kendi kendime yola geldim" zanneder. Sen ona sessiz sedasız iyilikte bulunursun, alâkanı devam ettirirsin, gittikçe düzelir.

Sen ona sessiz sedasız iyilikte bulunursun, alâkanı devam ettirirsin, gittikçe düzelir.

Kötülerle de alakayı kesmeyin, iyi tarafa çekmeye çalışın ki onun da sevabı vardır. Kötülerle de alakayı kesmeyin, iyi tarafa çekmeye çalışın ki onun da sevabı vardır. Zaten böyle yapmadığımız için durum çok fena oldu.

Zaten böyle yapmadığımız için durum çok fena oldu.

Dün Bakırköy'e çağırdılar. Otomobille çarşısından, pazarından geçip Bakırköy camiine geldik. Dün Bakırköy'e çağırdılar. Otomobille çarşısından, pazarından geçip Bakırköy camiine geldik. Yanımdakilere dedim ki; "Bakın, dışarıda müslüman var mı?"

Yanımdakilere dedim ki; "Bakın, dışarıda müslüman var mı?"

Çarşıdan, pazardan geçiyoruz ya çok işlek bir pazar yeri olmuş, cumartesi günü kaynıyor. Çarşıdan, pazardan geçiyoruz ya çok işlek bir pazar yeri olmuş, cumartesi günü kaynıyor. Memurluk filan da yok. Giyime, kuşama, hâle, tavra şöyle bir baktıkMemurluk filan da yok. Giyime, kuşama, hâle, tavra şöyle bir baktık -nüfus kağıtlarından kontrol etmedik ama- pek müslüman göremedik.-nüfus kağıtlarından kontrol etmedik ama- pek müslüman göremedik. Bir iki tane başörtülü müslüman gördük, "Şurada müslüman kılıklı bir insan var." dedik.

Bir iki tane başörtülü müslüman gördük, "Şurada müslüman kılıklı bir insan var." dedik.

Yaşlı bir teyze başını örtmüş, japone kollu bir kızı koluna takmış. Yaşlı bir teyze başını örtmüş, japone kollu bir kızı koluna takmış. Ya kızı, ya gelini, ya kardeşi; o açık bu yaşlısı kapalı.Ya kızı, ya gelini, ya kardeşi; o açık bu yaşlısı kapalı. Tersi olması lazım; yaşlı açık olsa kim bakacak, asıl gencin kapanması lazım.Tersi olması lazım; yaşlı açık olsa kim bakacak, asıl gencin kapanması lazım. Genç göğsünü, kolunu bacağını açıp gösterdikten sonra fitne çıkıyor. Genç göğsünü, kolunu bacağını açıp gösterdikten sonra fitne çıkıyor. O kadın ona tesir edememiş. Bakıp da üzüleceğimiz taraf;O kadın ona tesir edememiş. Bakıp da üzüleceğimiz taraf; kendi evladını kendisinin zihniyetinde yetiştirememiş olması.

kendi evladını kendisinin zihniyetinde yetiştirememiş olması.

Biz müslümanlıktan ne zarar gördük?Biz müslümanlıktan ne zarar gördük? Kapalılıktan ne zarar gördük? Zarar gördüysek sen de aç, sen niye kapatıyorsun?Kapalılıktan ne zarar gördük? Zarar gördüysek sen de aç, sen niye kapatıyorsun? Doğruysa onu da kapat, yanlışsa sen de aç, katıl onların arasına, Doğruysa onu da kapat, yanlışsa sen de aç, katıl onların arasına, buruşuk yüzünle japone kolla mini etek giy, göğsünü aç, öyle gez.

buruşuk yüzünle japone kolla mini etek giy, göğsünü aç, öyle gez.

"Yok, yapmam. Ben Allah'tan korkarım!"

"Yok, yapmam. Ben Allah'tan korkarım!"

Allah'tan korkarsan bu çoluk çocuğunu da koru.

Allah'tan korkarsan bu çoluk çocuğunu da koru.

Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!" Kû enfüseküm ve ehlîküm nâran. Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!" Kû enfüseküm ve ehlîküm nâran. "Kendinizi ve aile efradınızı içinde yanan şeylerin insanlar olduğu cehennemden koruyun."

"Kendinizi ve aile efradınızı içinde yanan şeylerin insanlar olduğu cehennemden koruyun."

Orada insanlar ve taşlar yanacak, odun kömür değil. Orada insanlar ve taşlar yanacak, odun kömür değil. O cehennemden hepimiz korunmalıyız. O cehennemden hepimiz korunmalıyız. Bu da çalışmakla olur, herkesin bir gayret göstermesiyle, bir politika gütmesiyle olur. Bu da çalışmakla olur, herkesin bir gayret göstermesiyle, bir politika gütmesiyle olur. Herkesin "İslâm'a biraz da ben hizmet edeyim." demesiyle olur.

Herkesin "İslâm'a biraz da ben hizmet edeyim." demesiyle olur.

Mûsâ aleyhisselam'ın kavmi; "Sen git Rabbin'le birlikte Filistin'deki kavimle çarpış, Mûsâ aleyhisselam'ın kavmi; "Sen git Rabbin'le birlikte Filistin'deki kavimle çarpış, biz burada bekliyoruz." dediler.

Öyle mi diyeceğiz?

biz burada bekliyoruz." dediler.

Öyle mi diyeceğiz?

Hocalar, vaizler uğraşsın, didinsin; bize gelsinler, yalvarıp dursunlar; Hocalar, vaizler uğraşsın, didinsin; bize gelsinler, yalvarıp dursunlar; "Aman etme, eyleme, müslüman ol." desinler. Ben de nazlanayım; burnumu bir o tarafa,"Aman etme, eyleme, müslüman ol." desinler. Ben de nazlanayım; burnumu bir o tarafa, bir öbür tarafa çevireyim "Olmam, biraz daha yalvar!" diyeyim.

bir öbür tarafa çevireyim "Olmam, biraz daha yalvar!" diyeyim.

Böyle mi olacak? Müslümanlar nazlana nazlana Müslümanlığa geliyor. Böyle mi olacak? Müslümanlar nazlana nazlana Müslümanlığa geliyor. Müslüman olman senin menfaatine, sen cehennemden kurtulacaksın,Müslüman olman senin menfaatine, sen cehennemden kurtulacaksın, sen Allah'ın rızasına ereceksin, ne nazlanıyorsun?sen Allah'ın rızasına ereceksin, ne nazlanıyorsun? Nazı bırak müslüman ol, başkalarını da müslüman etmeye çalış. Nazı bırak müslüman ol, başkalarını da müslüman etmeye çalış. Yapılacak iş çok.Yapılacak iş çok. Gel bakalım sen de işin kenarından biraz tut, Gel bakalım sen de işin kenarından biraz tut, Ramazan geldi ıslah ol!

Bu Ramazan'da iyi insan ol.
Ramazan geldi ıslah ol!

Bu Ramazan'da iyi insan ol.
Bırak şu gıybeti, dedikoduyu, yalanı, dolanı, yanlışı. Bırak şu gıybeti, dedikoduyu, yalanı, dolanı, yanlışı. Dervişliğe sığmayan şeyleri bırak.Dervişliğe sığmayan şeyleri bırak. Artık bu Ramazan'da iyi insan ol da kendisine emek sarf edilen insan olmaktan,Artık bu Ramazan'da iyi insan ol da kendisine emek sarf edilen insan olmaktan, başkasına hayır götüren insan olma durumuna geç.başkasına hayır götüren insan olma durumuna geç. Tüketici olmak durumundan üretici olmak durumuna geç.Tüketici olmak durumundan üretici olmak durumuna geç. Yalvara yakara bir gün doğru, ikinci gün günahta; düşe kalka, düşe kalka, Allah affetsin.

Yalvara yakara bir gün doğru, ikinci gün günahta; düşe kalka, düşe kalka, Allah affetsin.

Sen sağlam müslüman ol, başkalarını da kurtar. Sen sağlam müslüman ol, başkalarını da kurtar. Sen yüzme biliyorsun, bir kişiyi de tut, onu da boğulmaktan kurtar, onu da sahile çek.Sen yüzme biliyorsun, bir kişiyi de tut, onu da boğulmaktan kurtar, onu da sahile çek. Bak bir sürü insan boğuluyor, denizin içine düşmüş cambul cumbul gidiyor, Bak bir sürü insan boğuluyor, denizin içine düşmüş cambul cumbul gidiyor, etrafta köpek balıkları da dolaşıyor; işte sen kendin yüzüp sahile çıkarsan kurtulacaksın; etrafta köpek balıkları da dolaşıyor; işte sen kendin yüzüp sahile çıkarsan kurtulacaksın; iyi yüzücüysen bu fitnelerin arasından birisini yakala onu da kurtar.

iyi yüzücüysen bu fitnelerin arasından birisini yakala onu da kurtar.

"Ben yüzme bilmem!" Yüzme bilmezsen ya boğulacaksın ya köpek balıkları seni yiyecek. "Ben yüzme bilmem!" Yüzme bilmezsen ya boğulacaksın ya köpek balıkları seni yiyecek. Onun için bu Ramazan'da yüzmeyi öğren, bu Ramazan'da kendini kurtarmayı öğren.Onun için bu Ramazan'da yüzmeyi öğren, bu Ramazan'da kendini kurtarmayı öğren. Artık başkasına faydan olsun. Bize naz etmeyin.

Artık başkasına faydan olsun. Bize naz etmeyin.

Bize naz etmekten ne olacak?

Bize naz etmekten bir şey olmaz!

Bize naz etmekten ne olacak?

Bize naz etmekten bir şey olmaz!

Men ehabbe en tesürrehû sahîfetühû fe'l-yüksir fîhâ mine'l-istiğfâr.Men ehabbe en tesürrehû sahîfetühû fe'l-yüksir fîhâ mine'l-istiğfâr. Bu hadîs-i şerîfi Aşere-i Mübeşşere'den Zübeyr b. Avvam radıyallahu anh rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Aşere-i Mübeşşere'den Zübeyr b. Avvam radıyallahu anh rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Kim sayfasının kendisini sevindirmesini istiyorsa orada istiğfarı çoğaltsın."

"Kim sayfasının kendisini sevindirmesini istiyorsa orada istiğfarı çoğaltsın."

"Sayfasının kendini sevindirmesi" ne demek?

"Sayfasının kendini sevindirmesi" ne demek?

Bu, şu demek ki: Herkesin bir amel defteri var. Bu, şu demek ki: Herkesin bir amel defteri var. Bu amel defterine bu dünyada yaptığı işler bir bir, eksiksiz yazılıyor.Bu amel defterine bu dünyada yaptığı işler bir bir, eksiksiz yazılıyor. Bu hususta âyet-i kerîme var:

İnnâ künnâ nestensihu bimâ küntüm ta'melûn.
Bu hususta âyet-i kerîme var:

İnnâ künnâ nestensihu bimâ küntüm ta'melûn.
"Biz sizin işlediğiniz her şeyi kaydetmekteydik. Boşa mı sanıyordunuz!"

"Biz sizin işlediğiniz her şeyi kaydetmekteydik. Boşa mı sanıyordunuz!"

Mâ li-hâze'l-kitâbi lâ yuğâdirü sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ. Mâ li-hâze'l-kitâbi lâ yuğâdirü sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ. "Mahşer yerinde Allah defteri eline verince,"Mahşer yerinde Allah defteri eline verince, 'Bu nasıl defter, küçük büyük hepsini kaydetmiş.' -der, şaşırır.-"

'Bu nasıl defter, küçük büyük hepsini kaydetmiş.' -der, şaşırır.-"

Şayet bir insan amel defterinde güzel şeyler yazılmış olduğunu görüp de Şayet bir insan amel defterinde güzel şeyler yazılmış olduğunu görüp de âhirette yüzünün gülmesini istiyorsa âhirette yüzünün gülmesini istiyorsa yani amel defterinin sayfasının kendisini sevindirmesini istiyorsa istiğfarı çok edipyani amel defterinin sayfasının kendisini sevindirmesini istiyorsa istiğfarı çok edip o sayfaya istiğfar sevabını yazdıracak.

o sayfaya istiğfar sevabını yazdıracak.

Dolambaçlı olan bu sözün dobra dobra doğrusu nedir?

Dolambaçlı olan bu sözün dobra dobra doğrusu nedir?

"Çok tevbe ve istiğfar edin de âhirette yüzünüz gülsün." demek. "Çok tevbe ve istiğfar edin de âhirette yüzünüz gülsün." demek. "Yüzünüz gülecek, mesrur olacaksınız, sevineceksiniz." demek.

"Yüzünüz gülecek, mesrur olacaksınız, sevineceksiniz." demek.

Bu Ramazan'da istiğfarı çok edin.

Estağfirullah el-azîm,
Bu Ramazan'da istiğfarı çok edin.

Estağfirullah el-azîm,
"Yâ Rabbi! Günahlarımı afv u mağfiret eyle. Yâ Rabbi beni affet."Yâ Rabbi! Günahlarımı afv u mağfiret eyle. Yâ Rabbi beni affet. Yâ Rabbi! Beni bağışla." diye diye günahlara nedamet, pişmanlık duyup duayı çokça edin.Yâ Rabbi! Beni bağışla." diye diye günahlara nedamet, pişmanlık duyup duayı çokça edin. Lâ ilâhe illallah'ı, estağfirullah'ı çokça edin.

Lâ ilâhe illallah'ı, estağfirullah'ı çokça edin.

Açıklamasında Hz. Aişe radıyallahu anha validemizden bir hadîs-i şerîf rivayet edilmiş. Açıklamasında Hz. Aişe radıyallahu anha validemizden bir hadîs-i şerîf rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîfi hafızanıza iyi nakşedin:

Bu hadîs-i şerîfi hafızanıza iyi nakşedin:

Men ehabbe şey'en eksere zikrehû. "Kim bir şeyi çok severse onu çok anar."

Men ehabbe şey'en eksere zikrehû. "Kim bir şeyi çok severse onu çok anar."

Elmayı, balı, baklavayı çok seven, hep onu söyler durur. Baklava, baklava... Elmayı, balı, baklavayı çok seven, hep onu söyler durur. Baklava, baklava... Çocuk tutturur dondurma da dondurma, neden? Çok seviyor.

Çocuk tutturur dondurma da dondurma, neden? Çok seviyor.

"Bir insan neyi çok severse onun zikrini çok eder."

"Bir insan neyi çok severse onun zikrini çok eder."

Alâmetü sıdkı'l-muhabbeti zikri'l-mahbubAlâmetü sıdkı'l-muhabbeti zikri'l-mahbub "Muhabbetin doğru olduğunun alâmeti sevilenin zikrinin çok yapılmasıdır."

"Muhabbetin doğru olduğunun alâmeti sevilenin zikrinin çok yapılmasıdır."

Muhabbetin doğru olduğunun alâmeti nedir?

Sevdiği insanı çok zikretmesi.

Muhabbetin doğru olduğunun alâmeti nedir?

Sevdiği insanı çok zikretmesi.

"Allah'ı çok seviyorum."

Çok zikret; çok zikredersen sevdiğin anlaşılır.

"Allah'ı çok seviyorum."

Çok zikret; çok zikredersen sevdiğin anlaşılır.

Bu ikisi arasında böyle bir mânevî hava, esrar vardır.Bu ikisi arasında böyle bir mânevî hava, esrar vardır. Sen Allah'ı zikrettikçe muhabbetullah ziyadeleşir.Sen Allah'ı zikrettikçe muhabbetullah ziyadeleşir. Esrarlı bir şeydir; seven insan Allah'ı zikreder, diğer yandanEsrarlı bir şeydir; seven insan Allah'ı zikreder, diğer yandan zikreden insanın gönlünde muhabbetullah hâsıl olur.

zikreden insanın gönlünde muhabbetullah hâsıl olur.

Onun için hocalarımız demiş ki; "Zikredin, zikredin, zikredin!" Hadislerde de çokça zikredilmiş. Onun için hocalarımız demiş ki; "Zikredin, zikredin, zikredin!" Hadislerde de çokça zikredilmiş. Bir insan şeklen başlar, sonra o şekil ruha, öze iner, dışarıdan içeriye nüfuz eder;Bir insan şeklen başlar, sonra o şekil ruha, öze iner, dışarıdan içeriye nüfuz eder; ondan sonra kalbine muhabbetullah doldu mu has bir müslüman olur,ondan sonra kalbine muhabbetullah doldu mu has bir müslüman olur, Allah onun elinden tutar, ona hayrı nasip eder.

Allah onun elinden tutar, ona hayrı nasip eder.

Şimdi son bir hadîs-i şerîfi okuyacağım, daha büyük dikkatle dinleyin, Şimdi son bir hadîs-i şerîfi okuyacağım, daha büyük dikkatle dinleyin, hayatınızı buna göre tanzim edin:

hayatınızı buna göre tanzim edin:

Men ehabbe amele kavmin hayran kâne ev şerren kâne fe-hüve ke men amileh. Men ehabbe amele kavmin hayran kâne ev şerren kâne fe-hüve ke men amileh. Bakın bu çok mühim bir hadîs-i şerîftir, çok mühim bir kaideyi bildiriyor. Bakın bu çok mühim bir hadîs-i şerîftir, çok mühim bir kaideyi bildiriyor. Bu hadîs-i şerîf İbn Neccâr ve Deylemî tarafından rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf İbn Neccâr ve Deylemî tarafından rivayet edilmiş. Bu hususta başka deliller de var, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Bu hususta başka deliller de var, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Kim bir kavmi, kavmin işini, amelini severse." Hayran kâne ev şerren kâne."Kim bir kavmi, kavmin işini, amelini severse." Hayran kâne ev şerren kâne. "O iş ister hayır olsun, ister şer olsun; onun işini severse.""O iş ister hayır olsun, ister şer olsun; onun işini severse." Fe-hüve ke men amileh. "Sanki o işi işleyen gibidir."

Bunun izahı nedir?

Fe-hüve ke men amileh. "Sanki o işi işleyen gibidir."

Bunun izahı nedir?

"Ben İngilizleri çok seviyorum!"

İngilizler ne yapıyor?

"Ben İngilizleri çok seviyorum!"

İngilizler ne yapıyor?

"Öyle mağrur insanlar ki tanışmadan birisi ötekine selam vermez; ama onurlu ve haysiyetliler. "Öyle mağrur insanlar ki tanışmadan birisi ötekine selam vermez; ama onurlu ve haysiyetliler. Ne prensip sahibi adamlar; çok seviyorum."

Ne prensip sahibi adamlar; çok seviyorum."

Tamam, sen işte onun gibi oldun. Onları yapmış gibi sev! Çok mu beğendin hâllerini?

Tamam, sen işte onun gibi oldun. Onları yapmış gibi sev! Çok mu beğendin hâllerini?

"Almanya da ne kadar güzel?"

Neymiş güzel olan?

"Almanya da ne kadar güzel?"

Neymiş güzel olan?

Senenin bir gününde zil zurna sarhoş oluyorlar, akşama kadar içiyorlar. Senenin bir gününde zil zurna sarhoş oluyorlar, akşama kadar içiyorlar. Her şey serbest; başlarına külah giyiyorlar, olmadık rezil kılıklara bürünüyorlar, Her şey serbest; başlarına külah giyiyorlar, olmadık rezil kılıklara bürünüyorlar, o buna sarılıyor, bu ona sarılıyor. Sokaklar, her taraf rezalet.

Neymiş?

o buna sarılıyor, bu ona sarılıyor. Sokaklar, her taraf rezalet.

Neymiş?

Karnavalmış, faşingmiş, aman ne kadar güzel!

Neyi güzel?

Karnavalmış, faşingmiş, aman ne kadar güzel!

Neyi güzel?

"İnsan deşarj oluyor; içindeki bütün kötülükler dışarı akıyor, rahatlıyor."

"İnsan deşarj oluyor; içindeki bütün kötülükler dışarı akıyor, rahatlıyor."

Tamam, "Ne kadar güzel!" dedin, sen de onu işlemiş gibi oldun.

Tamam, "Ne kadar güzel!" dedin, sen de onu işlemiş gibi oldun.

Bir kavmi yaptığı bir işten dolayı beğendi,Bir kavmi yaptığı bir işten dolayı beğendi, ister hayır olsun, ister şer olsun; onu işlemiş gibi olur. ister hayır olsun, ister şer olsun; onu işlemiş gibi olur. O her türlü melaneti yaptı, sen de buradan beğendin.

O her türlü melaneti yaptı, sen de buradan beğendin.

"Hiçbir türlü o şekilde olamadık… "Hiçbir türlü o şekilde olamadık… O eski insanlar ne mübarek insanlarmış, ömürlerini ne ciddi bir şekilde geçirmişler; O eski insanlar ne mübarek insanlarmış, ömürlerini ne ciddi bir şekilde geçirmişler; hep ilimle uğraşmışlar, sâlih amel işlemişler, lafa değil işe bakmışlar, her işleri dürüst olmuş. hep ilimle uğraşmışlar, sâlih amel işlemişler, lafa değil işe bakmışlar, her işleri dürüst olmuş. Ah biz de öyle olabilseydik, ne güzelmiş o günler, o ecdadımız ne mübarekmiş!" diyeAh biz de öyle olabilseydik, ne güzelmiş o günler, o ecdadımız ne mübarekmiş!" diye düşünerek bir kavmi dürüstlüğünden, dindarlığından dolayı beğenirsendüşünerek bir kavmi dürüstlüğünden, dindarlığından dolayı beğenirsen sen de onu işlemiş gibi ecir alırsın.

sen de onu işlemiş gibi ecir alırsın.

Bu bir kaidedir; onun için kimi sevip kime özendiğinize dikkat edin!

Bu bir kaidedir; onun için kimi sevip kime özendiğinize dikkat edin!

Amerikalı'yı mı seviyorsun, Fransız'ı mı seviyorsun, İngiliz'i mi seviyorsun, Amerikalı'yı mı seviyorsun, Fransız'ı mı seviyorsun, İngiliz'i mi seviyorsun, Yunan âdetlerini, İtalyan âdetlerini mi, Eflatun'u, Aristo'yu mu seviyorsun? Kimi seversin?

Yunan âdetlerini, İtalyan âdetlerini mi, Eflatun'u, Aristo'yu mu seviyorsun? Kimi seversin?

Men ehabbe kavmen alâ-a'mâlihim huşire yevme'l-kıyâmeti fî zümretihim Men ehabbe kavmen alâ-a'mâlihim huşire yevme'l-kıyâmeti fî zümretihim fe-hûsibe bi-hisâbihim ve in lem ya'mel a'mâlehüm.

fe-hûsibe bi-hisâbihim ve in lem ya'mel a'mâlehüm.

Bu da Câbir b. Abdillah radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu da Câbir b. Abdillah radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Yukarıdaki hadisin bir başka mânasını ifade ediyor:

Yukarıdaki hadisin bir başka mânasını ifade ediyor:

"Kim bir kavmi amellerinden dolayı, yaptığı işi beğenerek severse." "Kim bir kavmi amellerinden dolayı, yaptığı işi beğenerek severse." Huşire yevme'l-kıyâmeti fî zümretihim. "Kıyamet gününde o zümreyle haşr olacak." Huşire yevme'l-kıyâmeti fî zümretihim. "Kıyamet gününde o zümreyle haşr olacak." Fe-hûsibe bi-hisâbihim. "Onların hesabıyla hesap görecek, onlarla beraber hesap görecek." Fe-hûsibe bi-hisâbihim. "Onların hesabıyla hesap görecek, onlarla beraber hesap görecek." Ve in lem ya'mel a'mâlehüm.Ve in lem ya'mel a'mâlehüm. "-Onların yaptığı işleri sevdi ya- o işleri yapmasa bile onlarla beraber haşr olunacak."

"-Onların yaptığı işleri sevdi ya- o işleri yapmasa bile onlarla beraber haşr olunacak."

Onun için Resûlullah'ı sevin, Allah'ın evliyâsını sevin;Onun için Resûlullah'ı sevin, Allah'ın evliyâsını sevin; sâlih, alim, sıddîk, doğru, hayırhah kullarını, o zümreleri sevin kisâlih, alim, sıddîk, doğru, hayırhah kullarını, o zümreleri sevin ki onlarla beraber haşr olmaya vesile olsun. onlarla beraber haşr olmaya vesile olsun. Kötü insanları sevip kötülüğe özenip de kendinizi durduğunuz yerden cehennem ateşine atmayın.

Kötü insanları sevip kötülüğe özenip de kendinizi durduğunuz yerden cehennem ateşine atmayın.

Allahu Teâlâ hazretleri hakkı görüp hakkı sevmeyi nasip eylesin; Allahu Teâlâ hazretleri hakkı görüp hakkı sevmeyi nasip eylesin; batılı bilip batıldan sakınmayı nasip eylesin.

batılı bilip batıldan sakınmayı nasip eylesin.

Fâtihâ-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Fâtihâ-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2