Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1446
23 June 2025
İmsak
03:25
Güneş
05:26
Öğle
13:11
İkindi
17:11
Akşam
20:47
Yatsı
22:39
Detaylı Arama

Kitabın Bir Kısmına İnanmıyor Musunuz?

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1420 / 27.07.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

İsrâiloğulları’ndan Alınan Sözler, Kan Dökmelerinin Cezası, Dinimize Sımsıkı Sarılalım!, Dünyâyı Tercih | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kitabın Bir Kısmına İnanmıyor Musunuz?

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1420 / 27.07.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

İsrâiloğulları’ndan Alınan Sözler, Kan Dökmelerinin Cezası, Dinimize Sımsıkı Sarılalım!, Dünyâyı Tercih | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Allah'ın lütfu, ikramı, selâmı dünyada, âhirette üzerinize olsun.Allah'ın lütfu, ikramı, selâmı dünyada, âhirette üzerinize olsun. Kur'ân-ı Kerîm tefsiri sohbetlerimizde Bakara sûre i şerîfesinin 84. âyetine gelmiştik.Kur'ân-ı Kerîm tefsiri sohbetlerimizde Bakara sûre i şerîfesinin 84. âyetine gelmiştik. Bu akşamki sohbetimi 84. âyet-i kerîmesi ve devamı üzerinde yapmak istiyorum. Bu akşamki sohbetimi 84. âyet-i kerîmesi ve devamı üzerinde yapmak istiyorum.

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ Bakara sûresinin 84. âyetinde şöyle buyuruyor. Bismillâhirrahmânirrahîm. Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ Bakara sûresinin 84. âyetinde şöyle buyuruyor. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve iz ehaznâ mîsâkaküm lâ tesfikûne dimâeküm ve lâ tuhricûne enfüseküm min diyârikümVe iz ehaznâ mîsâkaküm lâ tesfikûne dimâeküm ve lâ tuhricûne enfüseküm min diyâriküm sümme akrartüm ve entüm teşhedûn. sümme akrartüm ve entüm teşhedûn.

Sümme entüm hâülâi taktülûne enfüseküm ve tuhricûne ferîkan minküm min diyârihim,Sümme entüm hâülâi taktülûne enfüseküm ve tuhricûne ferîkan minküm min diyârihim, tezâherûne aleyhim bi'l-ismi ve'l-udvâni, ve in ye'tûküm üsârâ tüfâdûhüm ve hüve muharremüntezâherûne aleyhim bi'l-ismi ve'l-udvâni, ve in ye'tûküm üsârâ tüfâdûhüm ve hüve muharremün aleyküm ihrâcühüm, e fe tü'minûne bi ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd.aleyküm ihrâcühüm, e fe tü'minûne bi ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd. Fe-mâ cezâü men yef'alü zâlike minküm illâ hızyün fi'l-hayâti'd-dünyâ ve yevme'l-kıyâmeti yüreddûneFe-mâ cezâü men yef'alü zâlike minküm illâ hızyün fi'l-hayâti'd-dünyâ ve yevme'l-kıyâmeti yüreddûne ilâ eşeddi'l-azâbi ve ma'llâhu bi ğâfilin ammâ ta'melûn. 85. âyetin sonu. ilâ eşeddi'l-azâbi ve ma'llâhu bi ğâfilin ammâ ta'melûn.

85. âyetin sonu.

86. âyet-i kerîme de yine devamı... 86. âyet-i kerîme de yine devamı...

Ülâike'l-lezîne'şterevü'l-hayâte'd-dünyâ bi'l-âhireti fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâbü ve lâ hüm yünsarûn. Ülâike'l-lezîne'şterevü'l-hayâte'd-dünyâ bi'l-âhireti fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâbü ve lâ hüm yünsarûn.

Sadaka'llâhu'l-azîm. Yine âyet-i kerîmenin başında hatırlatma mânası ihtiva eden, taşıyan bir edat var. Sadaka'llâhu'l-azîm.

Yine âyet-i kerîmenin başında hatırlatma mânası ihtiva eden, taşıyan bir edat var.

Ve iz. "Hani bir zamanlar nasıldı, hatırlayın o zamanları ki olay nasıldı, bir hatırlayın."Ve iz. "Hani bir zamanlar nasıldı, hatırlayın o zamanları ki olay nasıldı, bir hatırlayın." Ehaznâ mîsâkaküm. "Sizin misakınızı almıştık." Ehaznâ mîsâkaküm. "Sizin misakınızı almıştık."

"Misak" daha önce de geçti veseka, yesîku "bağlamak" kökünden bir kelime."Misak" daha önce de geçti veseka, yesîku "bağlamak" kökünden bir kelime. "Sımsıkı bağlayan sözleşme, antlaşma" demek. "Sizden misakınızı almıştık, sizden bir söz verme almıştık." "Sımsıkı bağlayan sözleşme, antlaşma" demek. "Sizden misakınızı almıştık, sizden bir söz verme almıştık."

Bu sözleşme acaba "Tevrat-ı şerîfin âyetlerine uyacaksınız." diye Tevrat hakkındaki misak mı?Bu sözleşme acaba "Tevrat-ı şerîfin âyetlerine uyacaksınız." diye Tevrat hakkındaki misak mı? Bir rivayet böyle. Tabi Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'ı bu kavme,Bir rivayet böyle. Tabi Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'ı bu kavme, yahudilere peygamber olarak göndermiş, yahudilere peygamber olarak göndermiş,

Onların görevi Musa aleyhisselam'ı dinlemek, ona tâbi olmak, emrine göre hareket etmek,Onların görevi Musa aleyhisselam'ı dinlemek, ona tâbi olmak, emrine göre hareket etmek, ona indirilen Tevrat'ın da ahkâmını uygulamak.ona indirilen Tevrat'ın da ahkâmını uygulamak. Önceki âyet-i kerîmelerde de yine onların söz verip de yapmalarıÖnceki âyet-i kerîmelerde de yine onların söz verip de yapmaları kendilerine bir vecibe hâline gelmiş olan dini vazifeler sıralanmıştı.kendilerine bir vecibe hâline gelmiş olan dini vazifeler sıralanmıştı. Burada da onlardan bir tanesi söylenmiş oluyor: Lâ tesfikûne dimâeküm. Burada da onlardan bir tanesi söylenmiş oluyor:

Lâ tesfikûne dimâeküm.

"Yahudilerden Tevrat'a uymaları konusunda bir ikaz, alınmış ahd ü misakın,"Yahudilerden Tevrat'a uymaları konusunda bir ikaz, alınmış ahd ü misakın, o Tûr dağında söz verdiklerine göre uymaları gerekir." diye alınmış olan sözün hatırlatması da olabilir. o Tûr dağında söz verdiklerine göre uymaları gerekir." diye alınmış olan sözün hatırlatması da olabilir.

Bir rivayet de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine-i Münevvere'ye geldiği zamanBir rivayet de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman yahudilerin Peygamber Efendimiz'e; "Tamam şöyle yapacağız." diye verdikleri söz, ahit. yahudilerin Peygamber Efendimiz'e; "Tamam şöyle yapacağız." diye verdikleri söz, ahit.

Çünkü peygamber Efendimiz onlara; "Allah'ın emirlerini tutun,Çünkü peygamber Efendimiz onlara; "Allah'ın emirlerini tutun, Tevrat'ta Allah ne emretmişse onu yapın, Tevrat'ın ahkâmını uygulayın." dedi. Tevrat'ta Allah ne emretmişse onu yapın, Tevrat'ın ahkâmını uygulayın." dedi.

Ve'l-yahküm ehlü'l İncîli bimâ enzela'llâhu fîhi.Ve'l-yahküm ehlü'l İncîli bimâ enzela'llâhu fîhi. "Hristiyanlar madem kendilerinin kitabı olduğunu kabul ediyorlar, İncil'in ahkâmına uysunlar,"Hristiyanlar madem kendilerinin kitabı olduğunu kabul ediyorlar, İncil'in ahkâmına uysunlar, uymamazlık yapmasınlar." Yahudiler de Tevrat'a uysunlar, kendilerine emredilen emirleri tutsunlar. uymamazlık yapmasınlar." Yahudiler de Tevrat'a uysunlar, kendilerine emredilen emirleri tutsunlar.

Çünkü o emirleri veren Allah celle celâlühû.Çünkü o emirleri veren Allah celle celâlühû. Sonra ilahi emirler aşağı yukarı şeriatlerin ahkâmında ufak tefek farklılıklar olsa bileSonra ilahi emirler aşağı yukarı şeriatlerin ahkâmında ufak tefek farklılıklar olsa bile ana çizgileri itibariyle, Allah'a şerik koşmamak, insan öldürmemek, hırsızlık yapmamak gibi ana çizgileri itibariyle, Allah'a şerik koşmamak, insan öldürmemek, hırsızlık yapmamak gibi ana hükümler her ilâhî dinde var. ana hükümler her ilâhî dinde var. Peygamber Efendimiz onların kendi dinlerine bağlı kalmak istediklerini görünce;Peygamber Efendimiz onların kendi dinlerine bağlı kalmak istediklerini görünce; "Madem yahudiyseniz yahudilerin, Hz. Musa tarafından gelmiş olan ahkâma uymaları lazım. "Madem yahudiyseniz yahudilerin, Hz. Musa tarafından gelmiş olan ahkâma uymaları lazım. Siz ona söz vermiştiniz, ona uyun." diye onları yine Allah'ın emrine uymaya davet etmiş oluyor.Siz ona söz vermiştiniz, ona uyun." diye onları yine Allah'ın emrine uymaya davet etmiş oluyor. Böylece onlar da söz vermiş oluyorlar. Ne demişler sözlerinde? Böylece onlar da söz vermiş oluyorlar.

Ne demişler sözlerinde?

Lâ tesfikûne. Burada yine en la tesfikû yani mastariyet en'i ifadenin içinde gizli oluyor. Lâ tesfikûne. Burada yine en la tesfikû yani mastariyet en'i ifadenin içinde gizli oluyor.

Lâ tesfikûne dimâeküm. "Kanlarınızı dökmeyeceksiniz!" Lâ tesfikûne dimâeküm. "Kanlarınızı dökmeyeceksiniz!"

Ve lâ tuhricûne enfüseküm min diyârikum.Ve lâ tuhricûne enfüseküm min diyârikum. "Kendilerinizi, yahudiler olarak birbirlerinizi evlerinden, diyarlarından sürüp çıkarmayacaksınız.""Kendilerinizi, yahudiler olarak birbirlerinizi evlerinden, diyarlarından sürüp çıkarmayacaksınız." Çıkarmamayı, "kan dökmemek" diye de tercüme edebiliriz, "Böyle söz vermiştiniz." Çıkarmamayı, "kan dökmemek" diye de tercüme edebiliriz, "Böyle söz vermiştiniz."

Tabi müslüman müslüman'ın kardeşidir. Yahudi, yahudi'nin kardeşidir, din kardeşidir.Tabi müslüman müslüman'ın kardeşidir. Yahudi, yahudi'nin kardeşidir, din kardeşidir. Hıristiyan, hristiyanın din kardeşidir. Hıristiyan, hristiyanın din kardeşidir.

Onlar da bir zamanlar o peygamber devrinde hak din olarak dünya üzerinde hüküm sürmüştü.Onlar da bir zamanlar o peygamber devrinde hak din olarak dünya üzerinde hüküm sürmüştü. Ve o zamanın insanları, o peygambere tâbi olmalıydı, o ahkâmı uygulamalıydı.Ve o zamanın insanları, o peygambere tâbi olmalıydı, o ahkâmı uygulamalıydı. Tabi kan dökmeyecekler, kardeşlerinin kanını dökmeyecekler. Kan dökmenin, savaşmanın şartları nedir? Tabi kan dökmeyecekler, kardeşlerinin kanını dökmeyecekler.

Kan dökmenin, savaşmanın şartları nedir?

Bir hücum olursa, bir zulüm olursa, tecavüz olursa, bir haksızlık olursa o zaman olur.Bir hücum olursa, bir zulüm olursa, tecavüz olursa, bir haksızlık olursa o zaman olur. "Birbirinizin kanını dökmeyeceğiniz konusunda söz vermiştiniz." "Birbirinizin kanını dökmeyeceğiniz konusunda söz vermiştiniz."

Şiddetli, sağlam bir söz vermiştiniz. "'Birbirinizi diyarlarınızdan, evlerinizden, barklarınızdan,Şiddetli, sağlam bir söz vermiştiniz. "'Birbirinizi diyarlarınızdan, evlerinizden, barklarınızdan, yurtlarınızdan sürmeyeceksiniz, çıkarmayacaksınız.' diye söz vermiştiniz." yurtlarınızdan sürmeyeceksiniz, çıkarmayacaksınız.' diye söz vermiştiniz."

Sümme akrartüm. "Sonra bunu, bu şartları, bu ahkama uymayı kabul etmiştiniz." Sümme akrartüm. "Sonra bunu, bu şartları, bu ahkama uymayı kabul etmiştiniz."

Tabi bunlar güzel şeyler. Çünkü Allahu Teâlâ; Tabi bunlar güzel şeyler. Çünkü Allahu Teâlâ;

İnna'llâhe lâ ye'mürü bi'l fahşâ' buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de. Güzel şeyler emrediyor.İnna'llâhe lâ ye'mürü bi'l fahşâ' buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de.

Güzel şeyler emrediyor.
Kötü şeyler emretmemiş ki. Emrettiği şeylerin hepsi güzel, her zaman söylüyorum.Kötü şeyler emretmemiş ki. Emrettiği şeylerin hepsi güzel, her zaman söylüyorum. İçkiyi yasaklamış, güzel. Hırsızlık yasak, güzel. Nikah meşru ama zina yasak, güzel.İçkiyi yasaklamış, güzel. Hırsızlık yasak, güzel. Nikah meşru ama zina yasak, güzel. Baskı, zulüm günah, yasak; bu da güzel. Zulmün olmaması, zulmün yasaklanması da güzel. Her ahkâmı güzel. Baskı, zulüm günah, yasak; bu da güzel. Zulmün olmaması, zulmün yasaklanması da güzel. Her ahkâmı güzel.

Akrartüm. "İkrar etmiştiniz, kabul etmiştiniz, razı olmuştunuz." Ve entüm teşhedûn.Akrartüm. "İkrar etmiştiniz, kabul etmiştiniz, razı olmuştunuz." Ve entüm teşhedûn. "Ve siz de o zaman bu olaylara şahit bulunuyordunuz." "Ve siz de o zaman bu olaylara şahit bulunuyordunuz."

"Tamam böyle bir ahd-ü mîsâk alınmıştı, doğru" mânasına."Tamam böyle bir ahd-ü mîsâk alınmıştı, doğru" mânasına. Bir de bugünkü "Siz ey Medine'de bulunan yahudiler, siz de şahit olursunuz kiBir de bugünkü "Siz ey Medine'de bulunan yahudiler, siz de şahit olursunuz ki şehadet edersiniz ki bu doğru.şehadet edersiniz ki bu doğru. Allah'ın sizden kan dökmeyeceğinize dair söz aldığı, birbirinizi yerlerinizden,Allah'ın sizden kan dökmeyeceğinize dair söz aldığı, birbirinizi yerlerinizden, yurtlarınızdan etmeyeceğinize, sürmeyeceğinize dair söz aldığı doğru. yurtlarınızdan etmeyeceğinize, sürmeyeceğinize dair söz aldığı doğru. Siz buna şehadet edip durursunuz, şehadet edersiniz, inkâr edemezsiniz, bunu kabul etmiştiniz." Siz buna şehadet edip durursunuz, şehadet edersiniz, inkâr edemezsiniz, bunu kabul etmiştiniz."

Tamam, kabul etmişlerdi, şahit olmuşlardı. Ondan sonra; Tamam, kabul etmişlerdi, şahit olmuşlardı. Ondan sonra;

Sümme entüm hâülâi taktülûne enfüseküm. "Sonra sizler birbirlerini öldüren insanlar oldunuz.Sümme entüm hâülâi taktülûne enfüseküm. "Sonra sizler birbirlerini öldüren insanlar oldunuz. Birbirinizi öldürdünüz, öldürenler oldunuz, öldürüyorsunuz, birbirlerini öldüren kimseler durumuna düştünüz."Birbirinizi öldürdünüz, öldürenler oldunuz, öldürüyorsunuz, birbirlerini öldüren kimseler durumuna düştünüz." Ve tuhricûne ferîkan minküm. "Sizlerden bir topluluk çıkarır duruma düştü."Ve tuhricûne ferîkan minküm. "Sizlerden bir topluluk çıkarır duruma düştü." Min diyârihim. "Sizden bir grubu." Min diyârihim. "Sizden bir grubu."

Ferîk, "fırka, grup" demek. "Sizin içinizden olan bir grubu çıkardınız,Ferîk, "fırka, grup" demek. "Sizin içinizden olan bir grubu çıkardınız, sizlerden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyor oldunuz. Çıkartan siz oldunuz, öldüren siz oldunuz." sizlerden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyor oldunuz. Çıkartan siz oldunuz, öldüren siz oldunuz."

Tezâherûne aleyhim bi'l-ismi ve'l-udvân. "O kendi yakınlarınızın, ırkdaşlarınızın,Tezâherûne aleyhim bi'l-ismi ve'l-udvân. "O kendi yakınlarınızın, ırkdaşlarınızın, dindaşlarınızın aleyhine günahta ve düşmanlıkta onların karşısındakilere yardımcılık yaparak,dindaşlarınızın aleyhine günahta ve düşmanlıkta onların karşısındakilere yardımcılık yaparak, birbirlerinizi yurtlarından çıkararak, öldürenler yine siz oldunuz, bu işi yapanların ta kendileri oldunuz." birbirlerinizi yurtlarından çıkararak, öldürenler yine siz oldunuz, bu işi yapanların ta kendileri oldunuz."

Ve in ye'tûküm üsârâ. Üsârâ, "esirler" demek. "Esirler olarak size geldikleri zaman" Ve in ye'tûküm üsârâ.

Üsârâ, "esirler" demek. "Esirler olarak size geldikleri zaman"

Tüfâdûhüm. "Onlara fidye verip 'ya siz esir mi düştünüz, kurtaralım' diye fidye veripTüfâdûhüm. "Onlara fidye verip 'ya siz esir mi düştünüz, kurtaralım' diye fidye verip kurtarır durumda oldunuz veyahut da siz esir almışsanız karşı taraftan para istemeye kalkıştınız, kurtarır durumda oldunuz veyahut da siz esir almışsanız karşı taraftan para istemeye kalkıştınız, 'Verin fidyeyi, elimizde esir olanları size verelim.' demeye başladınız.'Verin fidyeyi, elimizde esir olanları size verelim.' demeye başladınız. Böyle de anlaşılması mümkündür." diyor, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır rahmetullahi aleyh. Böyle de anlaşılması mümkündür." diyor, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır rahmetullahi aleyh.

"Bunları, kendi yahudi kardeşlerini, milletdaşlarını, ırkdaşlarını, dindaşlarını ancak fidye verip"Bunları, kendi yahudi kardeşlerini, milletdaşlarını, ırkdaşlarını, dindaşlarını ancak fidye verip salıvermek durumu ya da onları öldürürken, aleyhinde çalışırken, esir düştüğü zaman dasalıvermek durumu ya da onları öldürürken, aleyhinde çalışırken, esir düştüğü zaman da fidye verip kurtarma çalışmalarını yapar oldunuz." fidye verip kurtarma çalışmalarını yapar oldunuz."

Ve hüve muharremün aleyküm ihrâcühüm. Ve hüve muharremün aleyküm ihrâcühüm. "Halbuki onların yerlerinden, yurtlarından çıkarılması,"Halbuki onların yerlerinden, yurtlarından çıkarılması, onlara böyle bir muamelenin yapılması size haram, dininizde haram bir olay,onlara böyle bir muamelenin yapılması size haram, dininizde haram bir olay, yasak, böyle yapmamanız lazımken bunları yaptınız."yasak, böyle yapmamanız lazımken bunları yaptınız." E fe tü'minûne bi ba'dı'l-kitâbe ve tekfürûne bi ba'd.E fe tü'minûne bi ba'dı'l-kitâbe ve tekfürûne bi ba'd. "Siz Allah'ın kitabının bir bölümüne inanıyor da öteki bir bölümüne kâfir mi oluyorsunuz,"Siz Allah'ın kitabının bir bölümüne inanıyor da öteki bir bölümüne kâfir mi oluyorsunuz, inanmıyor musunuz, ayrım mı yapıyorsunuz? Allah'ın kitabı ayrım kabul eder mi? inanmıyor musunuz, ayrım mı yapıyorsunuz? Allah'ın kitabı ayrım kabul eder mi? bazısına inanıp bazısına inanmamak olur mu?" bazısına inanıp bazısına inanmamak olur mu?"

İnsan bir şeye bile inanmasa kâfir duruma düşer. Kur'an'da da öyledir.İnsan bir şeye bile inanmasa kâfir duruma düşer. Kur'an'da da öyledir. Kur'ân'ın bir âyetini kabul etmese kâfir olur.Kur'ân'ın bir âyetini kabul etmese kâfir olur. Hatta sıhhatli bir hadîs-i şerîfi, sahih, sağlam, salim bir hadîs-i şerîfin, rivayetin, dinin hükmü olduğuHatta sıhhatli bir hadîs-i şerîfi, sahih, sağlam, salim bir hadîs-i şerîfin, rivayetin, dinin hükmü olduğu kesin olan bir şeyin inkârı bile insanı küfre götürür. Bu çok müthiş bir cümle.kesin olan bir şeyin inkârı bile insanı küfre götürür. Bu çok müthiş bir cümle. Tevbih olarak, azarlama olarak söylenmiş bir söz: Tevbih olarak, azarlama olarak söylenmiş bir söz:

"Kitab'ın bazı kısımlarına inanıyorsunuz, uyguluyorsunuz da, bazı kısımlarına kâfir mi oluyorsunuz?"Kitab'ın bazı kısımlarına inanıyorsunuz, uyguluyorsunuz da, bazı kısımlarına kâfir mi oluyorsunuz? Böyle saçma şey mi olur? Bir tarafta uygulamak, bir tarafta uygulamamak olur mu?" Böyle saçma şey mi olur? Bir tarafta uygulamak, bir tarafta uygulamamak olur mu?"

Femâ cezâü men yef'al zâlike minküm illâ hızyün fi'l-hayâti'd-dünyâ. Buradaki mâ olumsuzluk edatı. Femâ cezâü men yef'al zâlike minküm illâ hızyün fi'l-hayâti'd-dünyâ. Buradaki mâ olumsuzluk edatı.

Sizden böyle yamuk iş yapan, bir inanıp bir inanca aykırı iş yapan kimsenin cezası,Sizden böyle yamuk iş yapan, bir inanıp bir inanca aykırı iş yapan kimsenin cezası, hayât-ı dünyâda rezillik, rüsvâlıktan başka bir ceza mıdır?hayât-ı dünyâda rezillik, rüsvâlıktan başka bir ceza mıdır? Bunu işlediğiniz için bu hayât-ı dünyâda rezil rüsvâ olacaksınız.Bunu işlediğiniz için bu hayât-ı dünyâda rezil rüsvâ olacaksınız. Allah tarafından bu cezaya, rüsvalığa, horluğa, hakirliğe, rezilliğe düçar olacaksınız. Allah tarafından bu cezaya, rüsvalığa, horluğa, hakirliğe, rezilliğe düçar olacaksınız.

Ve yevme'l-kıyâmeti yüreddûne ilâ eşeddi'l-azâb. Ve yevme'l-kıyâmeti yüreddûne ilâ eşeddi'l-azâb. "Böyle yapanlar kıyamette de, âhirette de azabın en şiddetlisine mâruz tutulacaklar,"Böyle yapanlar kıyamette de, âhirette de azabın en şiddetlisine mâruz tutulacaklar, oraya atılacaklar, sevk edilecekler, gönderilecekler."oraya atılacaklar, sevk edilecekler, gönderilecekler." Ve ma'llâhu biğâfilin ammâ ta'melûn.Ve ma'llâhu biğâfilin ammâ ta'melûn. "Allahu Teâlâ hazretleri sizin yaptıklarınızdan asla ve kat'a gafil değildir." "Allahu Teâlâ hazretleri sizin yaptıklarınızdan asla ve kat'a gafil değildir."

Bilmiyor değil, hepsini görüyor, hepsini biliyor;Bilmiyor değil, hepsini görüyor, hepsini biliyor; kalbinizi biliyor, aklınızı biliyor, fesadınızı biliyor, imanınızdaki zaafınızı biliyor. kalbinizi biliyor, aklınızı biliyor, fesadınızı biliyor, imanınızdaki zaafınızı biliyor.

Kitab'ı, Tevrat'ı uygulamadığınızı biliyor, ahdi bozduğunuzu biliyor,Kitab'ı, Tevrat'ı uygulamadığınızı biliyor, ahdi bozduğunuzu biliyor, âhirette şiddetli bir azaba uğrayacaksınız. el-Hayâtü'd-dünyâ. Bu bir sıfat tamlamasıdır.âhirette şiddetli bir azaba uğrayacaksınız. el-Hayâtü'd-dünyâ. Bu bir sıfat tamlamasıdır. Hayat mevsuftur, nitelenendir ve dünya da niteleyendir. Sıfat tamlamasıdır.Hayat mevsuftur, nitelenendir ve dünya da niteleyendir. Sıfat tamlamasıdır. "Dünya hayatı" diye terceme edilirse yanlış olur."Dünya hayatı" diye terceme edilirse yanlış olur. Çünkü biz dünya kelimesini arz mânasına kullanıyoruz, yeryüzü mânasına kullanıyoruz.Çünkü biz dünya kelimesini arz mânasına kullanıyoruz, yeryüzü mânasına kullanıyoruz. "Yeryüzü hayatı" demek değil. Burada dünya ednâ sıfatının müennesidir. "Yeryüzü hayatı" demek değil. Burada dünya ednâ sıfatının müennesidir.

Çünkü hayat kelimesi müennestir. Dünya da onun için müennes geliyor.Çünkü hayat kelimesi müennestir. Dünya da onun için müennes geliyor. Eğer hayat kelimesi müzzekker bir kelime olsaydı, o zaman ednâ gelecekti. Böyle dünyâ gelmeyecekti.Eğer hayat kelimesi müzzekker bir kelime olsaydı, o zaman ednâ gelecekti. Böyle dünyâ gelmeyecekti. Dünyâ, müennes olduğu için geliyor. Ne demek? "En yakın" demek.Dünyâ, müennes olduğu için geliyor.

Ne demek?

"En yakın" demek.
Çünkü biz şu anda bir hayatın içinde bulunuyoruz. İşte içinde bulunduğumuz hayat.Çünkü biz şu anda bir hayatın içinde bulunuyoruz. İşte içinde bulunduğumuz hayat. Bu bize yakın olan hayat. Bundan sonra bir başka hayat olacak, o uzakta. Bu bize yakın olan hayat. Bundan sonra bir başka hayat olacak, o uzakta.

Yaşayacağız, irtihal edeceğiz, öleceğiz, âhirette ikinci bir hayat olacak.Yaşayacağız, irtihal edeceğiz, öleceğiz, âhirette ikinci bir hayat olacak. Ona da el-hayâtü'l-âhire deniliyor, "öteki hayat" mânasına geliyor. "Sonraki hayat" mânasına geliyor. Ona da el-hayâtü'l-âhire deniliyor, "öteki hayat" mânasına geliyor. "Sonraki hayat" mânasına geliyor.

Bazı insanlar bu yaşadıkları hayata sımsıkı sarılıyorlar, öleceklerini düşünmüyorlar,Bazı insanlar bu yaşadıkları hayata sımsıkı sarılıyorlar, öleceklerini düşünmüyorlar, öldükten sonra da dirileceklerine dair bilgileri yok, inançları yok.öldükten sonra da dirileceklerine dair bilgileri yok, inançları yok. Kendilerine gelen peygamberleri dinlemiyorlar, kendilerine indirilen kitapları tekzip ediyorlar.Kendilerine gelen peygamberleri dinlemiyorlar, kendilerine indirilen kitapları tekzip ediyorlar. "Bunların aslı, esası yok; yalan, yanlış!" diyorlar. Bazıları; "Bunlar efsanedir." diyorlar,"Bunların aslı, esası yok; yalan, yanlış!" diyorlar. Bazıları; "Bunlar efsanedir." diyorlar, esâtîru'l-evvelîn, "evvelki insanların uydurdukları efsaneler" diyorlar. esâtîru'l-evvelîn, "evvelki insanların uydurdukları efsaneler" diyorlar.

Halbuki evet dil bakımından 1400 yıl öncesine ait, 2000 yı öncesine ait,Halbuki evet dil bakımından 1400 yıl öncesine ait, 2000 yı öncesine ait, 3000 yıl öncesine ait olabilir ama o kelimelerin arkasında gizli olan hakikatlere bakmak lazım. 3000 yıl öncesine ait olabilir ama o kelimelerin arkasında gizli olan hakikatlere bakmak lazım.

O mukaddes kitaplarda ne yazıyor? O mukaddes kitaplarda ne yazıyor?

Gerçekler yazıyor, güzel şeyler yazıyor. Ama insanlar onları dinlemiyorlar. Gerçekler yazıyor, güzel şeyler yazıyor. Ama insanlar onları dinlemiyorlar.

Hani len temessene'n-nâru illâ eyyâmen ma'dûdeh.Hani len temessene'n-nâru illâ eyyâmen ma'dûdeh. "Cehennem ateşi ancak belirli günlerde bizi yakacak""Cehennem ateşi ancak belirli günlerde bizi yakacak" "Yedi gün veya kırk gün olacak; ondan sonra bitecek." diyorlardı. "Yedi gün veya kırk gün olacak; ondan sonra bitecek." diyorlardı.

İnsan yedi gün de yansa, kırk gün de yansa bir kere âhiretin günü, dünyanın gününe göre bin yıl gibidir.İnsan yedi gün de yansa, kırk gün de yansa bir kere âhiretin günü, dünyanın gününe göre bin yıl gibidir. Sonra peygamber Efendimiz'in ne kadar uzun kalınacağına dair hadîs-i şerîfleri var.Sonra peygamber Efendimiz'in ne kadar uzun kalınacağına dair hadîs-i şerîfleri var. "Milyonlarca sene" diyor. Aslında azaba inanmıyorlar, küçümsüyorlar."Milyonlarca sene" diyor.

Aslında azaba inanmıyorlar, küçümsüyorlar.
"Yanarsak yanalım!" diyorlar, yanacaklarına inanmadıkları için umursamıyorlar."Yanarsak yanalım!" diyorlar, yanacaklarına inanmadıkları için umursamıyorlar. Halbuki yanacağını bilse, gerçekliğini görse, hatta rüyada görse ter içinde kalkar.Halbuki yanacağını bilse, gerçekliğini görse, hatta rüyada görse ter içinde kalkar. Bazen rüyada görüyor insan, "kıyamet kopmuş" diye dehşete düşüyor ve çok fena oluyor. Bazen rüyada görüyor insan, "kıyamet kopmuş" diye dehşete düşüyor ve çok fena oluyor. Ama inanmadıkları için alay ediyorlar, inkâr ediyorlar. Ama inanmadıkları için alay ediyorlar, inkâr ediyorlar.

Müşrikler de Peygamber Efendimiz'e diyorlardı ki; Müşrikler de Peygamber Efendimiz'e diyorlardı ki;

"Eğer senin bu söylediklerin haksa, Allah bizim tepemize taş yağdırsın!" "Eğer senin bu söylediklerin haksa, Allah bizim tepemize taş yağdırsın!"

Taş yağdırmasını istemez tabi.Taş yağdırmasını istemez tabi. Taş yağsa o zaman kaçacak delik arar veya gözleri fal taşı gibi açılır,Taş yağsa o zaman kaçacak delik arar veya gözleri fal taşı gibi açılır, yalvarmaya başlar ama "Yağmaz!" mânasına. Bu münkirler, kâfirler inanmadığı için böyle yapıyor.yalvarmaya başlar ama "Yağmaz!" mânasına. Bu münkirler, kâfirler inanmadığı için böyle yapıyor. "Allah sizin yaptıklarınızı biliyor." diye Cenâb-ı Mevlâ onlara hitap ediyor, îtab ediyor."Allah sizin yaptıklarınızı biliyor." diye Cenâb-ı Mevlâ onlara hitap ediyor, îtab ediyor. Bu hitabında îtab var. Bu ayetlerin izahında tefsir kitapları şöyle yazıyor: Bu hitabında îtab var.

Bu ayetlerin izahında tefsir kitapları şöyle yazıyor:

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere'ye hicret ettiği zaman yahudilerinPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere'ye hicret ettiği zaman yahudilerin orada belli başlı üç tane kabilesi vardı: Benî Kurayza, Benî Nâdir, Benî Kaynuka kabileleri.orada belli başlı üç tane kabilesi vardı: Benî Kurayza, Benî Nâdir, Benî Kaynuka kabileleri. Bu kabileler, Medine'nin civarındaki hurma bahçeleri arasında, kendi köylerinde, kalelerinde yaşarlardı.Bu kabileler, Medine'nin civarındaki hurma bahçeleri arasında, kendi köylerinde, kalelerinde yaşarlardı. Medine'de bazı arkadaşlar bu kalelerin yerlerini gösterdiler, gördüm. Medine'ye uzakça.Medine'de bazı arkadaşlar bu kalelerin yerlerini gösterdiler, gördüm. Medine'ye uzakça. Bizi arabayla götürdü; yıkılmış duvarları, kale harabelerini gördüm. Bizi arabayla götürdü; yıkılmış duvarları, kale harabelerini gördüm.

Bu üç kabile yahudi oldukları halde, Medine'nin içinde de Araplardan iki kabile vardı;Bu üç kabile yahudi oldukları halde, Medine'nin içinde de Araplardan iki kabile vardı; Evs Kabilesi ve Hazreç Kabilesi. "Şemr harbi" diye bir harp olmuş aralarında.Evs Kabilesi ve Hazreç Kabilesi. "Şemr harbi" diye bir harp olmuş aralarında. O esnada, ondan sonra birbirlerine düşman kesilmişler. O esnada, ondan sonra birbirlerine düşman kesilmişler. Uzun zaman düşman olarak birbirleriyle uğraşmışlar. Uzun zaman düşman olarak birbirleriyle uğraşmışlar. Arabın Evs ve Hazreç kabilesi birbirleriyle savaşıyormuş. Arabın Evs ve Hazreç kabilesi birbirleriyle savaşıyormuş. Bu yahudilerden de Benî Kaynuka ile Benî Nâdir, Hazreç kabilesini tutmuşlar. Bu yahudilerden de Benî Kaynuka ile Benî Nâdir, Hazreç kabilesini tutmuşlar. Onun taraftarı olmuşlar, onunla antlaşma yapmışlar. Hani "savunma antlaşması" deniyor. Onun taraftarı olmuşlar, onunla antlaşma yapmışlar. Hani "savunma antlaşması" deniyor. "Birisi size saldırırsa biz size yardımcı olacağız." diye. Benî Kurayza da Evs kabilesiyle antlaşmış."Birisi size saldırırsa biz size yardımcı olacağız." diye.

Benî Kurayza da Evs kabilesiyle antlaşmış.
Bunlar harp ettikleri zaman kendi taraftarlarını desteklerlermiş.Bunlar harp ettikleri zaman kendi taraftarlarını desteklerlermiş. Evs kabilesi Hazreç'le kavga ederken hemen Kurayza kabilesi gelip Evs'i desteklermiş.Evs kabilesi Hazreç'le kavga ederken hemen Kurayza kabilesi gelip Evs'i desteklermiş. Benî Nâdir ile Kaynuka da gider, Hazreç'i desteklermiş. Benî Nâdir ile Kaynuka da gider, Hazreç'i desteklermiş.

Bunların yazılışları şöyle: Benî Kaynuka; kaf, ye, nun, kaf, elif, ayın. Kaynuka' diye ayın'la.Bunların yazılışları şöyle: Benî Kaynuka; kaf, ye, nun, kaf, elif, ayın. Kaynuka' diye ayın'la. Benî Nâdir; nun, dad, ye, re ile. Çünkü bunların transkripsyon dediğimiz, Benî Nâdir; nun, dad, ye, re ile. Çünkü bunların transkripsyon dediğimiz, Arap alfabesinden bizim kullandığımız, şimdiki alfabeye çevrimlerinde ince işaretleri konulmazsaArap alfabesinden bizim kullandığımız, şimdiki alfabeye çevrimlerinde ince işaretleri konulmazsa okunuşları doğru yapılamaz. Kurayza da; kaf, re, ye, zı, te ile. Uzun okur, kısa okur.okunuşları doğru yapılamaz. Kurayza da; kaf, re, ye, zı, te ile. Uzun okur, kısa okur. Mesela bazıları bakıyorum, "makam" demesi lazım, "maakam" diyor. "Maakam" olmaz.Mesela bazıları bakıyorum, "makam" demesi lazım, "maakam" diyor. "Maakam" olmaz. Böyle uzatmaları, ince heceleri, kalın harfleri iyi telaffuz edemiyorlar. Böyle uzatmaları, ince heceleri, kalın harfleri iyi telaffuz edemiyorlar. Onun için bunu hatırlatmış olalım. Tabi öbür taraf yenilince yardım ederlermiş.Onun için bunu hatırlatmış olalım.

Tabi öbür taraf yenilince yardım ederlermiş.
Hem çarpışma esnasında kendileri müttefikleriyle çarpışırken karşı taraftan ölenler oluyor.Hem çarpışma esnasında kendileri müttefikleriyle çarpışırken karşı taraftan ölenler oluyor. Ölenler tabi düşman tarafında yahudiler de olduğu için hem daha o anda İslâm'a girmemiş,Ölenler tabi düşman tarafında yahudiler de olduğu için hem daha o anda İslâm'a girmemiş, müşrik olan Araplardan ölenler de var, kendi dinlerinden, yahudi olan kimseler de var.müşrik olan Araplardan ölenler de var, kendi dinlerinden, yahudi olan kimseler de var. Halbuki dindaşı olduğundan, mü'min olduğundan yahudinin yahudiyi öldürmemesi lazımdı. Halbuki dindaşı olduğundan, mü'min olduğundan yahudinin yahudiyi öldürmemesi lazımdı. Mü'minin mü'mini öldürmesi doğru değildi. Mü'minin mü'mini öldürmesi doğru değildi. Böylece öldürüyorlardı ama yerlerinden yurtlarından da sürüyorlardı,Böylece öldürüyorlardı ama yerlerinden yurtlarından da sürüyorlardı, evlerini basıyorlardı, eşyalarını yağmalıyorlardı, yağma ediyorlardı. evlerini basıyorlardı, eşyalarını yağmalıyorlardı, yağma ediyorlardı.

Bunların hepsi; "Böyle yapmayın, doğru değil." diye Tevrat'ta yasaklanmış.Bunların hepsi; "Böyle yapmayın, doğru değil." diye Tevrat'ta yasaklanmış. Çünkü onlar yahudi, Tevrat'a inanıyorlar; onun ahkâmına tâbi olmaları lazım. Çünkü onlar yahudi, Tevrat'a inanıyorlar; onun ahkâmına tâbi olmaları lazım. Ama esir düşenleri de kurtarmak için para toplayıp aralarında yardımcı olup kurtarırlarmışAma esir düşenleri de kurtarmak için para toplayıp aralarında yardımcı olup kurtarırlarmış ve Araplar da bu işe şaşırırmış. Derlermiş ki; "Sizin işinizi biz anlayamıyoruz. ve Araplar da bu işe şaşırırmış.

Derlermiş ki;

"Sizin işinizi biz anlayamıyoruz.
Sizin bu işiniz ne biçim iş? Niye birbirinizle savaşıyorsunuz?" "Tabi düşmanımız olduğu için savaşıyoruz" Sizin bu işiniz ne biçim iş? Niye birbirinizle savaşıyorsunuz?"

"Tabi düşmanımız olduğu için savaşıyoruz"

"E madem savaşıyorsunuz peki niye ondan sonra da kurtarmaya kalkışıyorsunuz?" "E madem savaşıyorsunuz peki niye ondan sonra da kurtarmaya kalkışıyorsunuz?"

Diyorlarmış ki; "'Bizim müttefik olduğumuz insanların yenilmesinden,Diyorlarmış ki;

"'Bizim müttefik olduğumuz insanların yenilmesinden,
bizim onları himaye edemememizden, onların mağlup düşmesinden,bizim onları himaye edemememizden, onların mağlup düşmesinden, bizim şânımıza ar gelir.' diye onları destekliyoruz." bizim şânımıza ar gelir.' diye onları destekliyoruz."

"Madem savaştınız o zaman esirleri niye kurtarıyorsunuz?" "Madem savaştınız o zaman esirleri niye kurtarıyorsunuz?"

"Tevrat'ta esirlerin kurtarılması bize emredildiği için kurtarıyoruz." diyorlarmış. "Tevrat'ta esirlerin kurtarılması bize emredildiği için kurtarıyoruz." diyorlarmış.

Allahu Teâlâ hazretleri bunların doğru olmadığını beyan ederek, bu âyet-i kerîmeleri indirmiş.Allahu Teâlâ hazretleri bunların doğru olmadığını beyan ederek, bu âyet-i kerîmeleri indirmiş. "Allah'ın indirdiği, Tevrat'taki hükümlerin bazısına inanıp bazısını inkâr mı ediyorsunuz? "Allah'ın indirdiği, Tevrat'taki hükümlerin bazısına inanıp bazısını inkâr mı ediyorsunuz? Böyle bir uygulamak, bir uygulamamak olur mu?" diye bir azarlama cümlesi var. Böyle bir uygulamak, bir uygulamamak olur mu?" diye bir azarlama cümlesi var.

E fe tü'minûne bi-ba'dı'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd, diye azarlıyor Cenâb-ı HakE fe tü'minûne bi-ba'dı'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd, diye azarlıyor Cenâb-ı Hak ve bunun büyük bir suç olduğunu belirterek, bu tarzda hareket edenin cezasıve bunun büyük bir suç olduğunu belirterek, bu tarzda hareket edenin cezası şimdiki hâli hayatlarında rezil ve rüsvâ olmaktan başka bir ceza mıdır? Rezil ve rüsvâ olacaklar.şimdiki hâli hayatlarında rezil ve rüsvâ olmaktan başka bir ceza mıdır? Rezil ve rüsvâ olacaklar. Allah onları bu kafirliklerinden, bu âyetlerin bazısına uyup bazısına uymamalarından dolayıAllah onları bu kafirliklerinden, bu âyetlerin bazısına uyup bazısına uymamalarından dolayı şimdiki şu yaşamlarında bir kere rezil ve rüsvâ edecek, bundan başka bir cezası yok.şimdiki şu yaşamlarında bir kere rezil ve rüsvâ edecek, bundan başka bir cezası yok. Ama âhirette de daha şiddetli azaba, eşeddü'l-azâb "azabın daha şiddetlisi"ne uğratacak. Ama âhirette de daha şiddetli azaba, eşeddü'l-azâb "azabın daha şiddetlisi"ne uğratacak.

Dünyada rezil rüsvâ olmak tabi bir azaptır ama âhirettekinin yanında hiç kalır.Dünyada rezil rüsvâ olmak tabi bir azaptır ama âhirettekinin yanında hiç kalır. Âhirette çok daha şiddetli azaba uğratılacağını bildiriyor. Âhirette çok daha şiddetli azaba uğratılacağını bildiriyor. Demek ki muayyen bir günde kalmayacaklar; bu yanlış hareketlerinden dolayı şiddetli azaba uğrayacaklar.Demek ki muayyen bir günde kalmayacaklar; bu yanlış hareketlerinden dolayı şiddetli azaba uğrayacaklar. Allah onların yaptıklarından gafil değil. Muhterem kardeşlerim! Allah onların yaptıklarından gafil değil.

Muhterem kardeşlerim!

Hepimiz Allah'ın kuluyuz, hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız.Hepimiz Allah'ın kuluyuz, hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız. Her devirde Cenâb-ı Hak insanları doğru yola sevk etmek için Her devirde Cenâb-ı Hak insanları doğru yola sevk etmek için mübarek insanlar vazifelendirmiş; peygamberler...mübarek insanlar vazifelendirmiş; peygamberler... İnsanlara yapmamaları gereken şeyleri öğütlemişler, bildirmişler.İnsanlara yapmamaları gereken şeyleri öğütlemişler, bildirmişler. Sevaplı ibadetleri, hayırları, hasenâtı da öğretmişler. Sevaplı ibadetleri, hayırları, hasenâtı da öğretmişler.

İnsanlık, peygamberlerin öğretmeleriyle gelişmiş,İnsanlık, peygamberlerin öğretmeleriyle gelişmiş, dinlerin getirdiği ahlâk sayesinde faziletli yaşam olmuş.dinlerin getirdiği ahlâk sayesinde faziletli yaşam olmuş. Onlar uygulanmadığı zaman da dünya zindan gibi olmuş, kavimler felaketten felakete sürüklenmişler.Onlar uygulanmadığı zaman da dünya zindan gibi olmuş, kavimler felaketten felakete sürüklenmişler. Ne kendileri rahat etmişler ne başkalarını rahat ettirmişler. Ne kendileri rahat etmişler ne başkalarını rahat ettirmişler.

Sebeb-i nüzûlün hususiyeti, hususi olması, âyetin özel bir hadise üzerine inmiş olması,Sebeb-i nüzûlün hususiyeti, hususi olması, âyetin özel bir hadise üzerine inmiş olması, hükmün genel olmasını engellemez. Hüküm genel. hükmün genel olmasını engellemez. Hüküm genel. Şu zamanda da bir müslüman Kur'an'ın bir iki âyetine inanır, bir iki âyetine inanmaz,Şu zamanda da bir müslüman Kur'an'ın bir iki âyetine inanır, bir iki âyetine inanmaz, uygulamaz, inkâr ederse; bazı şeyleri yapar, bazı şeyleri kabul etmezse aynı duruma düşer.uygulamaz, inkâr ederse; bazı şeyleri yapar, bazı şeyleri kabul etmezse aynı duruma düşer. O da dünyada, şimdiki hayatta –dünya deyince yeryüzü diye anlamayalım-O da dünyada, şimdiki hayatta –dünya deyince yeryüzü diye anlamayalım- şu andaki yaşamında rezil rüsvâlığa düşer, horluğa, hakirliğe uğrar,şu andaki yaşamında rezil rüsvâlığa düşer, horluğa, hakirliğe uğrar, âhirette de çeşitli azaplara uğratılır. Şimdi diyorlar ki; "Müslümanların bazıları köktendinci."âhirette de çeşitli azaplara uğratılır.

Şimdi diyorlar ki; "Müslümanların bazıları köktendinci."
"Köktendinci" deyince bunu bir kötü sıfat olarak zemm etmek için "O adam köktendinci mi?"Köktendinci" deyince bunu bir kötü sıfat olarak zemm etmek için "O adam köktendinci mi? Ha demek ki işe yaramaz." gibi. Halbuki işin doğrusu dinine kökten sımsıkı sarılmaktır, Ha demek ki işe yaramaz." gibi. Halbuki işin doğrusu dinine kökten sımsıkı sarılmaktır, ahkâmının hepsine tam uymaktır. İşte bu âyet-i kerîme onun açıklaması. Köktendinci olmazsa ne olur? ahkâmının hepsine tam uymaktır. İşte bu âyet-i kerîme onun açıklaması.

Köktendinci olmazsa ne olur?

Bazılarını yapar, bazılarını yapmaz.Bazılarını yapar, bazılarını yapmaz. Onun doğru olmadığını da bu âyet-i kerîmeler, yahudileri misal vererek bize açıkça anlatıyor. Onun doğru olmadığını da bu âyet-i kerîmeler, yahudileri misal vererek bize açıkça anlatıyor.

Demek ki böylesi sulandırılmış bir Müslümanlık doğru değil! Amerikanvari, Avrupai bir Müslümanlık... Demek ki böylesi sulandırılmış bir Müslümanlık doğru değil! Amerikanvari, Avrupai bir Müslümanlık...

"Sıhhati açılsın!" diye, "Keyfini bulsun!" diye, akşamları bir kadeh içki içermiş."Sıhhati açılsın!" diye, "Keyfini bulsun!" diye, akşamları bir kadeh içki içermiş. Ama vakti gelince de Cuma namazına gidermiş, hac vazifesini de yaparmış. Ama vakti gelince de Cuma namazına gidermiş, hac vazifesini de yaparmış.

E fe tü'minûne bi ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd.E fe tü'minûne bi ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi ba'd. "Allah'ın âyetlerinin bazısına inanıyorsunuz da bazısına inanmıyor musunuz?" diye onlara da sorgu sual olur. "Allah'ın âyetlerinin bazısına inanıyorsunuz da bazısına inanmıyor musunuz?" diye onlara da sorgu sual olur.

Âyeti bildiğimiz için, Arapçayı bildiğimiz için, dinin ruhunu, aslını, anlamını tek bir âyetten değil deÂyeti bildiğimiz için, Arapçayı bildiğimiz için, dinin ruhunu, aslını, anlamını tek bir âyetten değil de bütünüyle incelemiş olduğumuz için diyoruz ki; "İslâm bölünme kabul etmez!bütünüyle incelemiş olduğumuz için diyoruz ki; "İslâm bölünme kabul etmez! Bazı âyetleri çizmek, çıkarmak, bazılarını kesip Kur'an'dan ayırmak; Bazı âyetleri çizmek, çıkarmak, bazılarını kesip Kur'an'dan ayırmak; bazılarına uyup uygulamak bazılarını uygulamamak olmaz! bazılarına uyup uygulamak bazılarını uygulamamak olmaz! Cihat ayetlerinden bahsetmemek; 'İslam hoşgörü dinidir!' deyip tek taraflı göstermek de olmaz!" Cihat ayetlerinden bahsetmemek; 'İslam hoşgörü dinidir!' deyip tek taraflı göstermek de olmaz!"

Hoşgörü ama rüşvete hoşgörü olur mu, hırsızlığa hoşgörü olur mu, zulme hoşgörü olur mu?Hoşgörü ama rüşvete hoşgörü olur mu, hırsızlığa hoşgörü olur mu, zulme hoşgörü olur mu? Onu açıkça söylemek lazım. Eşiddâü ale'l-küffâri ruhamâü beynehüm.Onu açıkça söylemek lazım.

Eşiddâü ale'l-küffâri ruhamâü beynehüm.
"Aralarında merhametli olacak ama karşı taraf da zulmettiği zaman ona da savaş var, cihat var! "Aralarında merhametli olacak ama karşı taraf da zulmettiği zaman ona da savaş var, cihat var!

O tarafı da doğru. Çünkü bakın yirminci yüzyılda, medenî çağda yine savaşlar durmuyor.O tarafı da doğru. Çünkü bakın yirminci yüzyılda, medenî çağda yine savaşlar durmuyor. Sırplar, Arnavutlara saldırıyor, hadi bakalım, buyurun. Hadi bakalım. Güzellikle, lafla dinlemiyor.Sırplar, Arnavutlara saldırıyor, hadi bakalım, buyurun. Hadi bakalım. Güzellikle, lafla dinlemiyor. Kaç defa elçiler, siyaset adamları geldiler, gittiler, muhtıralar verdiler. "Bak sonu fena olacak!" dediler.Kaç defa elçiler, siyaset adamları geldiler, gittiler, muhtıralar verdiler. "Bak sonu fena olacak!" dediler. Dinlemediler, dinlemediler. Yüzlerce, binlerce insan öldü.Dinlemediler, dinlemediler. Yüzlerce, binlerce insan öldü. Bak şimdi "On dört tane Sırp çiftçi öldü." diye yer yerinden oynuyor. Bak şimdi "On dört tane Sırp çiftçi öldü." diye yer yerinden oynuyor. Ama on binlerce müslüman ölürken onlar hiç ses çıkarmıyorlardı. Ama on binlerce müslüman ölürken onlar hiç ses çıkarmıyorlardı. Şimdi ayağa kalkıp, hoplayanlar, zıplayanlar var. Şimdi ayağa kalkıp, hoplayanlar, zıplayanlar var. Tabi hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz ama bir göstersinler bakalıım.Tabi hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz ama bir göstersinler bakalıım. "Biz bunları tasvip etmiyoruz, böyle yapmayın!" diyen bir adamlarını göstersinler. "Biz bunları tasvip etmiyoruz, böyle yapmayın!" diyen bir adamlarını göstersinler. Hiç demediler, şimdi başlarına gelince feryadı basıyorlar. Tabi bu dünya etme bul dünyasıdır.Hiç demediler, şimdi başlarına gelince feryadı basıyorlar. Tabi bu dünya etme bul dünyasıdır. Ettiğini bulur. Hane yıkanın hanesi viran olur. Kişi ne ektiyse onu biçer. Ettiğini bulur. Hane yıkanın hanesi viran olur. Kişi ne ektiyse onu biçer.

Ve ma'llâhu bi ğâfilin ammâ ta'melûn. "Cenâb-ı Hak, Allah, sizin yaptıklarınızdan gafil değildir." Ve ma'llâhu bi ğâfilin ammâ ta'melûn. "Cenâb-ı Hak, Allah, sizin yaptıklarınızdan gafil değildir."

Hitap yahudilere; belki Medine'deki Benî Kaynuka, Benî Nâdir,Hitap yahudilere; belki Medine'deki Benî Kaynuka, Benî Nâdir, Benîş Kurayza yahudilerine ama aslında hepimize, bütün insanlara,Benîş Kurayza yahudilerine ama aslında hepimize, bütün insanlara, bütün yaratılanlara, bütün mükellef insanlara... "Allah yaptıklarınızdan gafil değildir!" bütün yaratılanlara, bütün mükellef insanlara...

"Allah yaptıklarınızdan gafil değildir!"

O halde ayağımızı denk alacağız, dinimize sımsıkı sarılacağız, Allah'ın ahkâmını güzelce uygulayacağız. O halde ayağımızı denk alacağız, dinimize sımsıkı sarılacağız, Allah'ın ahkâmını güzelce uygulayacağız.

Ülâike. "Onlar." Ellezîne. "O kimselerdir ki." İşterevü'l-hayâte'd-dünyâ bi'l-âhire.Ülâike. "Onlar." Ellezîne. "O kimselerdir ki." İşterevü'l-hayâte'd-dünyâ bi'l-âhire. "Âhireti satıp âhireti verip dünya hayatını satın almışlardır." "Âhireti satıp âhireti verip dünya hayatını satın almışlardır."

Onlar âhirete aldırmıyorlar, âhireti umursamıyorlar, cehenneme gireceklerine aldırmıyorlar,Onlar âhirete aldırmıyorlar, âhireti umursamıyorlar, cehenneme gireceklerine aldırmıyorlar, âhiretlerini mahvederek dünya hayatlarının keyfini sürdürüyorlar. Keyif olduğu da şüpheli. âhiretlerini mahvederek dünya hayatlarının keyfini sürdürüyorlar. Keyif olduğu da şüpheli. Dünya hayatında kim uzun boylu rahat görmüş. Dünya hayatında kim uzun boylu rahat görmüş.

Dünya hayatı, elemli, kederli, hastalıklı, sağlıklı, üzüntülü, sevinçli gider.Dünya hayatı, elemli, kederli, hastalıklı, sağlıklı, üzüntülü, sevinçli gider. Doğumdan dolayı insanlar sevinir, akîka keser, kurban keser, bayram eder. Doğumdan dolayı insanlar sevinir, akîka keser, kurban keser, bayram eder. Ölümden dolayı matem eder, Yasinler okur, hatimler okur.Ölümden dolayı matem eder, Yasinler okur, hatimler okur. Sevinçli zamanlarında şen şatır dolaşır, kahkaha atar, güler, oynar, hastalandığı zaman inim inim inler.Sevinçli zamanlarında şen şatır dolaşır, kahkaha atar, güler, oynar, hastalandığı zaman inim inim inler. Dünya hayatı bu. Sonra milletlerin de tarih kitaplarının olayları ortada.Dünya hayatı bu.

Sonra milletlerin de tarih kitaplarının olayları ortada.
İyi günler, kötü günler daima olagelmiş. Ve tilke'l-eyyâmü nüdâvilühâ beyne'n-nâs. İyi günler, kötü günler daima olagelmiş.

Ve tilke'l-eyyâmü nüdâvilühâ beyne'n-nâs.

Peygamber Efendimiz'in zamanında bile Peygamber Efendimiz'in asrı,Peygamber Efendimiz'in zamanında bile Peygamber Efendimiz'in asrı, Asr-ı Saadet olduğunda bile olaylar inişli çıkışlı olmuş.Asr-ı Saadet olduğunda bile olaylar inişli çıkışlı olmuş. Onun için "Dünya hayatını süreceğim." diye âhireti helâk etmek, mahvetmek akıllıca bir şey değil. Onun için "Dünya hayatını süreceğim." diye âhireti helâk etmek, mahvetmek akıllıca bir şey değil.

Diyarbakırlı Said Paşa'nın güzel bir şiiri vardı, öğretici bir şiir: Diyarbakırlı Said Paşa'nın güzel bir şiiri vardı, öğretici bir şiir:

Bu dünyada ev yapıp, ukbâyı berbat eyleme.Bu dünyada ev yapıp, ukbâyı berbat eyleme. "Dünyada keyifle yaşayacağım." diye tedbirler alırken âhiretini harap etme."Dünyada keyifle yaşayacağım." diye tedbirler alırken âhiretini harap etme. İbrahim b. Ethem rahmetullahi aleyh hazretleri de tarihteki büyük mürşitlerimizden, İbrahim b. Ethem rahmetullahi aleyh hazretleri de tarihteki büyük mürşitlerimizden, Belh şehrinin meşhur evliyâsından. O da demiş ki; Belh şehrinin meşhur evliyâsından. O da demiş ki;

"İnsanlar dünyayı imar etmeye koşuşurken sen âhiretini imar etmeye çalış. Gözünü aç, ona çalış."İnsanlar dünyayı imar etmeye koşuşurken sen âhiretini imar etmeye çalış. Gözünü aç, ona çalış. Herkes dünya için koşuşturuyor, sen âhireti düşün.Herkes dünya için koşuşturuyor, sen âhireti düşün. 'Ben âhireti nasıl mamur edebilirim, nasıl cennetin köşklerini kazanabilirim,'Ben âhireti nasıl mamur edebilirim, nasıl cennetin köşklerini kazanabilirim, nasıl Allah'ın rızasına erebilirim?' diye sen onu düşün." Altı nasihati var. Bir cümlesi de böyle. nasıl Allah'ın rızasına erebilirim?' diye sen onu düşün."

Altı nasihati var. Bir cümlesi de böyle.

İze'ş-teğale'n-nâsü bi imâreti'd-dünyâ bi imâreti'l-âhire.İze'ş-teğale'n-nâsü bi imâreti'd-dünyâ bi imâreti'l-âhire. "İnsanlar dünyayı mamur etmeye uğraşıp dururlarken sen âhireti mamur etmeye çalış." "İnsanlar dünyayı mamur etmeye uğraşıp dururlarken sen âhireti mamur etmeye çalış."

Tabi burada "dünyayı mamur etmek" deyince millet sanıyor kiTabi burada "dünyayı mamur etmek" deyince millet sanıyor ki "'Ev yapmak, yol yapmak, baraj yapmak vs. yapılmasın mı?' demek istiyor?" Hayır."'Ev yapmak, yol yapmak, baraj yapmak vs. yapılmasın mı?' demek istiyor?"

Hayır.
"Bu dünya hayatında gülüp oynamayı hedef alacağına, âhirette cenneti kazanmayı hedef al!" demek."Bu dünya hayatında gülüp oynamayı hedef alacağına, âhirette cenneti kazanmayı hedef al!" demek. Dünyanın imarı, âhiretin imarı bu. Yoksa Allah bazı insanlara, edepli insanlara mal da mülk de veriyor.Dünyanın imarı, âhiretin imarı bu. Yoksa Allah bazı insanlara, edepli insanlara mal da mülk de veriyor. Köşk de, yalı da veriyor. Araba da veriyor.Köşk de, yalı da veriyor. Araba da veriyor. Hepimizi türlü türlü nimetlere, layık olmadığımız nimetlere gark ediyor. Hepimizi türlü türlü nimetlere, layık olmadığımız nimetlere gark ediyor.

Dünya hayatı, burada be, bâ-ı mukâbele. Hayât-ı dünyâ kısa.Dünya hayatı, burada be, bâ-ı mukâbele. Hayât-ı dünyâ kısa. Şu ömürdeki kısa birtakım menfaatler için, zevk ü sefalar için, geçici,Şu ömürdeki kısa birtakım menfaatler için, zevk ü sefalar için, geçici, fâni lezzetler için âhireti satmışlardır. fâni lezzetler için âhireti satmışlardır. Âhireti verip, mahvedip, havaya verip, yele verip, rüzgara verip, dünyalık şey yapmaya geçmiş kimselerdir. Âhireti verip, mahvedip, havaya verip, yele verip, rüzgara verip, dünyalık şey yapmaya geçmiş kimselerdir.

Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâbü ve lâ hüm yünsarûn.Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâbü ve lâ hüm yünsarûn. "Onlara cehennemde azap yapıldığı zaman azapları hafifletilmeyecektir." "Onlara cehennemde azap yapıldığı zaman azapları hafifletilmeyecektir." Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâb. "Azapları şiddetlene şiddetlene gidecektir. Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâb. "Azapları şiddetlene şiddetlene gidecektir. Hafifleme bahis konusu değildir." Hani demişler ki; "Belirli günlerde yanacağız,Hafifleme bahis konusu değildir."

Hani demişler ki; "Belirli günlerde yanacağız,
ondan sonra kurtulacağız, selamete ereceğiz." Öyle değil! ondan sonra kurtulacağız, selamete ereceğiz." Öyle değil!

Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâb. "Azap onlara hafifletilmeyecek."Fe lâ yuhaffefü anhümü'l-azâb. "Azap onlara hafifletilmeyecek." Ve lâ hüm yünsarûn. "Onlara herhangi bir yardım ediciden yardım da olmayacak." Ve lâ hüm yünsarûn. "Onlara herhangi bir yardım ediciden yardım da olmayacak."

Allah'tan başka yardım edici yoktur. Allah dilerse kurtarır.Allah'tan başka yardım edici yoktur. Allah dilerse kurtarır. Allah dilemedikten sonra Allah'ın kahrına uğramış,Allah dilemedikten sonra Allah'ın kahrına uğramış, gazabına mâruz kalmış bir kimseye hiçbir yardımcı da yoktur.gazabına mâruz kalmış bir kimseye hiçbir yardımcı da yoktur. "Öyle kimselere hiç kimse yardım da edemez!" diye ebedî azap göreceklerini, "Öyle kimselere hiç kimse yardım da edemez!" diye ebedî azap göreceklerini, hiçbir şekilde durumlarının düzelmeyeceğini, düzeltilmeyeceğini, hiçbir kimsenin gelip şefaat etmeyeceğini,hiçbir şekilde durumlarının düzelmeyeceğini, düzeltilmeyeceğini, hiçbir kimsenin gelip şefaat etmeyeceğini, hiçbir kimsenin onlara yardım edemeyeceğini Cenâb-ı Mevlâ bildiriyor. hiçbir kimsenin onlara yardım edemeyeceğini Cenâb-ı Mevlâ bildiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri, okuduğumuz âyetlerden, gereken ibretleri, dersleri çıkarmayı hepimize nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri, okuduğumuz âyetlerden, gereken ibretleri, dersleri çıkarmayı hepimize nasip eylesin. Ârif olan, akıllı olan, çevresinde dönen olaylardan ibret alır.Ârif olan, akıllı olan, çevresinde dönen olaylardan ibret alır. Başkalarının başına gelen felaketlerden, musibetlerden ikaz olur, Başkalarının başına gelen felaketlerden, musibetlerden ikaz olur, muteyakkız olur, mütenebbih olur. İşin mahiyetini anlar. "Bak bunun başına böyle geldi.muteyakkız olur, mütenebbih olur. İşin mahiyetini anlar. "Bak bunun başına böyle geldi. Demek ki bu böyle değildir." diye ibret alır. Kıssaların sebebi, "Kıssalardan hisse alınsın." diyedir. Demek ki bu böyle değildir." diye ibret alır. Kıssaların sebebi, "Kıssalardan hisse alınsın." diyedir.

Olaylara bakışın sonunda insan ibret almalıdır. Olaylara bakışın sonunda insan ibret almalıdır.

Fa'tebirû yâ üli'l-ebsâr. "Ey göz sahipleri, basiret sahipleri, olaylardan ibret alın!"Fa'tebirû yâ üli'l-ebsâr. "Ey göz sahipleri, basiret sahipleri, olaylardan ibret alın!" "Gözünüzü açın, dersinizi alın!"" diye Cenâb-ı Mevlâ buyuruyor. "Gözünüzü açın, dersinizi alın!"" diye Cenâb-ı Mevlâ buyuruyor.

Allah bizi sevdiği kullardan eylesin, sevdiği işleri yapmaya muvaffak eylesin.Allah bizi sevdiği kullardan eylesin, sevdiği işleri yapmaya muvaffak eylesin. Çevremizde oluşan çeşitli olaylardan ibret elmayı nasip eylesin.Çevremizde oluşan çeşitli olaylardan ibret elmayı nasip eylesin. Ayağımızı denk almamızı nasip eylesin. Eğer hatamız varsaAyağımızı denk almamızı nasip eylesin. Eğer hatamız varsa eğer hatalıysanız kişi kendisini bilir. Kişi en iyi kendisini kendisi bilir, başkası bilmez. eğer hatalıysanız kişi kendisini bilir. Kişi en iyi kendisini kendisi bilir, başkası bilmez.

Kendi kendinizi ölçün, elinizi vicdanınıza koyunKendi kendinizi ölçün, elinizi vicdanınıza koyun "Yahu ben de hiç güzel işler yapmıyorum." diye işleriniz hatalıysa düzeltin ve Cenâb-ı Hakk'ın yoluna dönün."Yahu ben de hiç güzel işler yapmıyorum." diye işleriniz hatalıysa düzeltin ve Cenâb-ı Hakk'ın yoluna dönün. Hatanız varsa tevbe edin. Hatanız varsa tevbe edin. Allah tevbe edeni sever, tevbeleri kabul eder, tevbe edenin geçmiş günahlarını da siler.Allah tevbe edeni sever, tevbeleri kabul eder, tevbe edenin geçmiş günahlarını da siler. İslâm'ın güzel tarafı budur işte, imanın güzel tarafı budur.İslâm'ın güzel tarafı budur işte, imanın güzel tarafı budur. Mü'min insan hatasına tevbe etti mi Allah da ona teveccüh buyurur. Mü'min insan hatasına tevbe etti mi Allah da ona teveccüh buyurur.

Çünkü; Hüve't-tevvâbü'r-rahîm'dir. "Tevbeleri kabul edici" dir. Çünkü;

Hüve't-tevvâbü'r-rahîm'dir. "Tevbeleri kabul edici" dir.

Kul O'na yönelince, teveccüh edince O da kuluna çok daha fazla teveccüh eder. Kul O'na yönelince, teveccüh edince O da kuluna çok daha fazla teveccüh eder.

Aşk ile sıdk ile tevbe edin, günahları bırakın.Aşk ile sıdk ile tevbe edin, günahları bırakın. Adam öldürmüş bile olsanız, elinizden bir kaza çıkmış bile olsa,Adam öldürmüş bile olsanız, elinizden bir kaza çıkmış bile olsa, şimdiye kadar ki hayatınızda çeşitli hatalar bile olsa, günahkar da olsanızşimdiye kadar ki hayatınızda çeşitli hatalar bile olsa, günahkar da olsanız ümidinizi kesmeyin ama tevbe edip doğru yola dönün. ümidinizi kesmeyin ama tevbe edip doğru yola dönün. Cenâb-ı Hak bundan sonraki ömrünüzü iman yolunda, Kur'an yolunda,Cenâb-ı Hak bundan sonraki ömrünüzü iman yolunda, Kur'an yolunda, hak rızasına uygun akıllı, uslu, edepli, ahlâklı, Ümmet-i Muhammed'e faydalı, hak rızasına uygun akıllı, uslu, edepli, ahlâklı, Ümmet-i Muhammed'e faydalı, kullarının duasını almaya sebep olacak güzel işler yaparak vakit geçirmeyi nasip eylesin.kullarının duasını almaya sebep olacak güzel işler yaparak vakit geçirmeyi nasip eylesin. Hüsn ü hâtimeler nasip eylesin. Hüsn ü hâtimeler nasip eylesin.

Tabi Allah hüsn ü hâtimelerden önce rızasına uygun, hayırlı, uzun,Tabi Allah hüsn ü hâtimelerden önce rızasına uygun, hayırlı, uzun, sıhhatli, âfiyetli, huzurlu, saadetli, uzun ömürler versin.sıhhatli, âfiyetli, huzurlu, saadetli, uzun ömürler versin. Neden kendim için de sizler için de uzun ömür istiyorum. Çünkü bir müslüman kolay yetişmiyor. Neden kendim için de sizler için de uzun ömür istiyorum. Çünkü bir müslüman kolay yetişmiyor.

Çeçenistan'dan Milli Eğitim Bakanı fakirhanemizi ziyaret etmişti. "Hocam, cihat güzel de..." dedi.Çeçenistan'dan Milli Eğitim Bakanı fakirhanemizi ziyaret etmişti. "Hocam, cihat güzel de..." dedi. O sözünü hiç unutamıyorum.O sözünü hiç unutamıyorum. "Cihat güzel de yalnız bir ülkenin en salih, en dindar insanları cihatta gidiyor." dedi. "Cihat güzel de yalnız bir ülkenin en salih, en dindar insanları cihatta gidiyor." dedi.

Cihatta en salih, en dindar, en ahlâklı, en dürüst, en fedakâr, en vefakar, milletine aşk ile,Cihatta en salih, en dindar, en ahlâklı, en dürüst, en fedakâr, en vefakar, milletine aşk ile, şevk ile hizmet edecek insanlar ölünce, hatta bazen savaştan kaçanlar,şevk ile hizmet edecek insanlar ölünce, hatta bazen savaştan kaçanlar, -Çeçenistan için demiyorum da onların hepsi çarpıştılar, Allah şehitlerin şefaatine erdirsin, -Çeçenistan için demiyorum da onların hepsi çarpıştılar, Allah şehitlerin şefaatine erdirsin, kalanlara da memleketlerini imar edip güzel ömür sürmeyi nasip etsin.-kalanlara da memleketlerini imar edip güzel ömür sürmeyi nasip etsin.- hatta ölenler şehit olup gidiyor. Geriye asker kaçakları, kaytarıcılar vs. kalabiliyor.hatta ölenler şehit olup gidiyor. Geriye asker kaçakları, kaytarıcılar vs. kalabiliyor. Daha da fena oluyor. Çanakkale'de 250 bin ile 500 bin arasında şehitler vermişiz. Daha da fena oluyor.

Çanakkale'de 250 bin ile 500 bin arasında şehitler vermişiz.
İstiklâl harbinde ne kadar şehit verdik, ne kadar mahrumiyetler içinde kaldık.İstiklâl harbinde ne kadar şehit verdik, ne kadar mahrumiyetler içinde kaldık. Arnavutluk'ta müslüman kardeşlerimiz ne kadar şehit verdiler, Bosna'da ne kadar şehit verdik,Arnavutluk'ta müslüman kardeşlerimiz ne kadar şehit verdiler, Bosna'da ne kadar şehit verdik, Çeçenistan'da ne kadar şehit verdik. Dünyanın her yerinde boyuna şehit veriyoruz.Çeçenistan'da ne kadar şehit verdik. Dünyanın her yerinde boyuna şehit veriyoruz. Hem de en iyi müslümanlar gidiyor. Onun için Allah hayırlı uzun ömür versin;Hem de en iyi müslümanlar gidiyor.

Onun için Allah hayırlı uzun ömür versin;
sıhhatli, âfiyetli uzun ömür... Çünkü İslâm'ı öğrenene kadar yıllar geçiyor. sıhhatli, âfiyetli uzun ömür...

Çünkü İslâm'ı öğrenene kadar yıllar geçiyor.
Ondan sonra öğrendiğini uygulayacak; bir de başkalarına öğretecek.Ondan sonra öğrendiğini uygulayacak; bir de başkalarına öğretecek. Bir de çocuklarınızı iyi müslüman yetiştirmeye çok dikkat edin. Bir de çocuklarınızı iyi müslüman yetiştirmeye çok dikkat edin.

Bir taze olayla sözümü bitirmek istiyorum. Buraya 2000 km. mesafede bir şehir var.Bir taze olayla sözümü bitirmek istiyorum. Buraya 2000 km. mesafede bir şehir var. İki gün önce o şehirden bir aile;İki gün önce o şehirden bir aile; "Beni ziyaret etsin, benden nasihat alsın, ders alsın, tesbihleri öğrensin." diye çocuğunu uçağa bindirmiş."Beni ziyaret etsin, benden nasihat alsın, ders alsın, tesbihleri öğrensin." diye çocuğunu uçağa bindirmiş. Çok çok memnun ve mütehassis oldum ve annesi-babası Avustralya'da çocuğu hâfız olarak yetiştirmiş. Çok çok memnun ve mütehassis oldum ve annesi-babası Avustralya'da çocuğu hâfız olarak yetiştirmiş.

Kur'an kursu olmadığı halde, çeşitli mahrumiyetler olduğu halde, burada hâfız olarak yetiştirmiş.Kur'an kursu olmadığı halde, çeşitli mahrumiyetler olduğu halde, burada hâfız olarak yetiştirmiş. Ne kadar güzel! Evlatlarınızı güzel yetiştirmeye gayret edin, hayırlı evlatlar edinmeye çok gayret edin.Ne kadar güzel!

Evlatlarınızı güzel yetiştirmeye gayret edin, hayırlı evlatlar edinmeye çok gayret edin.
Müslümanın mutlaka çocuklarının çok olması lazım, iyi yetişmesi lazım. Müslümanın mutlaka çocuklarının çok olması lazım, iyi yetişmesi lazım. Şimdi sabah namazında, namaz kıldığımız yerde, Şimdi sabah namazında, namaz kıldığımız yerde, camiye müdavim olan kimselere şöyle bakıyorum, babalarına dua ediyorum. Allah razı olsun.camiye müdavim olan kimselere şöyle bakıyorum, babalarına dua ediyorum. Allah razı olsun. Tanıyorum. Falancanın babası bak çocuğunu iyi yetiştirmiş.Tanıyorum. Falancanın babası bak çocuğunu iyi yetiştirmiş. Şimdi babası başka şehirde ama çocuk sabah namazını bile kaçırmıyor, geliyor. Şimdi babası başka şehirde ama çocuk sabah namazını bile kaçırmıyor, geliyor.

Tabi evlenmiş. Ama evlendiği zaman ne olur?Tabi evlenmiş. Ama evlendiği zaman ne olur? Anasının babasının baskısı kalmadığı için gözden uzak olduğu içinAnasının babasının baskısı kalmadığı için gözden uzak olduğu için alışmamışsa içine girmemişse namazı niyazı bırakır. Kur'ân-ı Kerîm bazı kimselere; alışmamışsa içine girmemişse namazı niyazı bırakır.

Kur'ân-ı Kerîm bazı kimselere;

Ve lemmâ yedhuli'l-îmânü fî kulûbiküm. "Henüz iman kalbinize girmedi." buyuruyor. Ve lemmâ yedhuli'l-îmânü fî kulûbiküm. "Henüz iman kalbinize girmedi." buyuruyor.

İmanın kalbe girip yerleşmesi başka bir olay. İmanın kalbe girip yerleşmesi başka bir olay.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demekleEşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demekle tamam insan müslüman oluyor ama imanın kalbe yerleşmesi ve insanın imana göre hareket etmesi tamam insan müslüman oluyor ama imanın kalbe yerleşmesi ve insanın imana göre hareket etmesi daha ileri, yüksek bir durum. Allah o duruma gelmeyi cümlemize nasip eylesin. daha ileri, yüksek bir durum. Allah o duruma gelmeyi cümlemize nasip eylesin.

Şu dünya hayatını, şimdiki hayatımızı, imtihanı başarıp Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık,Şu dünya hayatını, şimdiki hayatımızı, imtihanı başarıp Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık, sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım. Rabbimiz bizi cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin.sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım. Rabbimiz bizi cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Habîb-i Edîbi Muhammed Mustafâsı sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu eylesin.Habîb-i Edîbi Muhammed Mustafâsı sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu eylesin. Rıdvân-ı Ekber'ine vâsıl eylesin. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! Rıdvân-ı Ekber'ine vâsıl eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2