Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Cemâziye'l-Evvel 1407 / 04.01.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yahudilerle Savaş, Huz ve Kerman Halkıyla Savaş, Güneşin Batıdan Doğması, Ölümün İstenmesi, Kahtan’dan Bir Adamın Çıkması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Cemâziye'l-Evvel 1407 / 04.01.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yahudilerle Savaş, Huz ve Kerman Halkıyla Savaş, Güneşin Batıdan Doğması, Ölümün İstenmesi, Kahtan’dan Bir Adamın Çıkması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî nahmedehû bi-cemîi mahâmidih.el-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî nahmedehû bi-cemîi mahâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ila yevmi'd-dîn. Emma ba'd. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ila yevmi'd-dîn.

Emma ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdele'l-hediyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdele'l-hediyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ.Muhammedin sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kal. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kal.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilü'l-yehûd.Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilü'l-yehûd. Hattâ yekûlü'l-hacerü verâehü'l-yehûdü yâ müslimü hâzâ verâî yehûdiyyün fa'ktülhü. Hattâ yekûlü'l-hacerü verâehü'l-yehûdü yâ müslimü hâzâ verâî yehûdiyyün fa'ktülhü.

Sadaka Resûlullah fî mâ kal, ev kemâ kal. Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Sadaka Resûlullah fî mâ kal, ev kemâ kal.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda rahmetine cümlenizi, cümlemizi nâil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda rahmetine cümlenizi, cümlemizi nâil eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerinden bir miktarPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerinden bir miktar Râmûzü'l-ehadîs isimli hadis kitabımızın 477. sayfasından, Râmûzü'l-ehadîs isimli hadis kitabımızın 477. sayfasından, okumak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. okumak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişânesi olsunPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişânesi olsun ve ona âcizâne nâçizâne bir hediyye-i Kur'âniyye takdim edilsin diye ve onun cümle âlinin,ve ona âcizâne nâçizâne bir hediyye-i Kur'âniyye takdim edilsin diye ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının ruhlarına ve sâir enbiyâ-i mürselînin ervâhına ve cümle evliyâullahın ashâbının, etbâının ruhlarına ve sâir enbiyâ-i mürselînin ervâhına ve cümle evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizinve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin ve halifelerinin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldelerde medfun bulunan enbiyâdanve halifelerinin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldelerde medfun bulunan enbiyâdan Yuşa aleyhisselam'ın, sahabeden Ebû Eyyüb el-Ensârî ve sâir sahabe-i güzîn ve tâbiîndenYuşa aleyhisselam'ın, sahabeden Ebû Eyyüb el-Ensârî ve sâir sahabe-i güzîn ve tâbiînden ve sair evliyâullah ve sâlihînden medfun bulunanların ruhlarına hediye olsun diye,ve sair evliyâullah ve sâlihînden medfun bulunanların ruhlarına hediye olsun diye, bu beldeleri Allah Allah diye diye çarpışarak hadîs-i şerîflerde ifade edilmiş olan bu beldeleri Allah Allah diye diye çarpışarak hadîs-i şerîflerde ifade edilmiş olan medihlere mazhar olarak, fethetmiş olarak, fatih ecdadımızın Fatih Sultan Mehmed Han'ınmedihlere mazhar olarak, fethetmiş olarak, fatih ecdadımızın Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve mücahitlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye, içinde şu dersi okuyupve mücahitlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye, içinde şu dersi okuyup dinlediğimiz İskender Paşa camiinin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyi tekrar tekrar tamirdinlediğimiz İskender Paşa camiinin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyi tekrar tekrar tamir ve tecdîd eyleyip tevsî' eyleyip hizmette berdevam tutmuş olanların kendi ve geçmişlerinin ruhları için,ve tecdîd eyleyip tevsî' eyleyip hizmette berdevam tutmuş olanların kendi ve geçmişlerinin ruhları için, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise kar demeden,uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise kar demeden, kış demeden sevgiyle şevkle koşup gelen siz kardeşlerimizin dünya ve âhiret saadetine ermeniz için,kış demeden sevgiyle şevkle koşup gelen siz kardeşlerimizin dünya ve âhiret saadetine ermeniz için, ermenize vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öylece başlayalım. ermenize vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öylece başlayalım.

Metnini mukaddimede okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîfi Buhârî ve Müslim,Metnini mukaddimede okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîfi Buhârî ve Müslim, Ebû Hüreyre radıyallahu anhnh'ten rivayet eyliyorlar. Ebû Hüreyre radıyallahu anhnh'ten rivayet eyliyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri, bu hadis alimlerinden, bu râvilerden,Allahu Teâlâ hazretleri, bu hadis alimlerinden, bu râvilerden, bu kitapları telif eylemiş olan büyüklerimizden, Gümüşhanevî Hocamız'dan,bu kitapları telif eylemiş olan büyüklerimizden, Gümüşhanevî Hocamız'dan, kendisinden feyz aldığımız Mehmet Zahid Kotku Hocamız'dan razı olsun. kendisinden feyz aldığımız Mehmet Zahid Kotku Hocamız'dan razı olsun. O büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine cümlemizi mazhar eylesin. O büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine cümlemizi mazhar eylesin.

Buhârî ve Müslim en meşhur sahih hadisleri toplayan iki büyük kaynağımızdır.Buhârî ve Müslim en meşhur sahih hadisleri toplayan iki büyük kaynağımızdır. Bu ilk hadîs-i şerîf de onlardan nakledilmiş.Bu ilk hadîs-i şerîf de onlardan nakledilmiş. Ve bundan sonraki hadîs-i şerîfler de sayfanın altına kadar okuyabilirsekVe bundan sonraki hadîs-i şerîfler de sayfanın altına kadar okuyabilirsek hepsi kıyametle ilgili hadîs-i şerîfler. hepsi kıyametle ilgili hadîs-i şerîfler.

Çünkü bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabında alfabe sırasına göre tertip edilmiştir.Çünkü bu hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabında alfabe sırasına göre tertip edilmiştir. Başındaki kelimeler aynı olunca mevzu da aynı düşüyor. Başındaki kelimeler aynı olunca mevzu da aynı düşüyor. Bugün de Allah'ın nasibi, kısmeti hep kıyametle ilgili hadîs-i şerîfler karşımıza gelecek. Bugün de Allah'ın nasibi, kısmeti hep kıyametle ilgili hadîs-i şerîfler karşımıza gelecek.

Bu hadîs-i şerîfler Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîfleridir.Bu hadîs-i şerîfler Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîfleridir. Onun tarafından söylenmiştir ve bunlar istikbale ait haberlerdir.Onun tarafından söylenmiştir ve bunlar istikbale ait haberlerdir. O zamandan çok sonra olacak kıyamet hadisesi ki bizden de sonra, biz de şu ana kadar görmedik.O zamandan çok sonra olacak kıyamet hadisesi ki bizden de sonra, biz de şu ana kadar görmedik. Böyle bir hadiseden bahseden, istikbale ait bilgiler veren hadîs-i şerîfler. Böyle bir hadiseden bahseden, istikbale ait bilgiler veren hadîs-i şerîfler.

Sahih hadislerle biliyoruz ki Peygamber Efendimiz istikbale ait bazı bilgiler veriyorSahih hadislerle biliyoruz ki Peygamber Efendimiz istikbale ait bazı bilgiler veriyor ve verdiği bilgiler zamanı gelince çıkıyor. ve verdiği bilgiler zamanı gelince çıkıyor. Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu araştıran insanların dikkatine sunarız.Peygamber Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu araştıran insanların dikkatine sunarız. Ne söylemişse çıkıyor. "İstanbul fethedilecek, fetholunacak muhakkak fetholunacak!" Ne söylemişse çıkıyor.

"İstanbul fethedilecek, fetholunacak muhakkak fetholunacak!"

Lâm-ı te'kid ile başına lam getirerek ve sonuna da nûn u te'kidi sakîle getirerek; letüftehanne.Lâm-ı te'kid ile başına lam getirerek ve sonuna da nûn u te'kidi sakîle getirerek; letüftehanne. Normal olarak aslında sonunda enne yok ama başına le getiriyor. Normal olarak aslında sonunda enne yok ama başına le getiriyor. Bir de sonuna letüftehanne diye nûn u te'kidi sakîle getirerek, Peygamber Efendimiz;Bir de sonuna letüftehanne diye nûn u te'kidi sakîle getirerek, Peygamber Efendimiz; "İstanbul mutlak ve mutlak fetholunacak." diyor, mesela. "İstanbul mutlak ve mutlak fetholunacak." diyor, mesela.

İstanbullu olduğumuz için hatırımıza gelen o misalden başlayalım. Ne zaman diyor? İstanbullu olduğumuz için hatırımıza gelen o misalden başlayalım.

Ne zaman diyor?

İncelemişler, Diyanet İşleri Dergisi'nde yazmışlar. hadîs-i şerîf sahih.İncelemişler, Diyanet İşleri Dergisi'nde yazmışlar. hadîs-i şerîf sahih. Zaten hadiseler de sıhhatine delalet ediyor. Zaten hadiseler de sıhhatine delalet ediyor.

O zaman müslümanlar Mekke-i Mükerreme'yi fethetmişler; Medine-i MünevvereO zaman müslümanlar Mekke-i Mükerreme'yi fethetmişler; Medine-i Münevvere ve Ceziretü'l-Arab'ın bazı yerlerine yayılmışlar ama daha Suriye'ye gelmemişler.ve Ceziretü'l-Arab'ın bazı yerlerine yayılmışlar ama daha Suriye'ye gelmemişler. Suriye'de Bizanslılar var. Bizanslılarla bir savaş olmuş, ordu çok şehit vererekSuriye'de Bizanslılar var. Bizanslılarla bir savaş olmuş, ordu çok şehit vererek Medine-i Münevvere'ye dönmüş. Öyle kalmışlar. Müslümanların hududu, Tebük hizasında. Medine-i Münevvere'ye dönmüş. Öyle kalmışlar. Müslümanların hududu, Tebük hizasında. O zamanın imkânsızlıklarını düşünün, çölleri düşünün, vasıtaların kıtlığını düşünün. O zamanın imkânsızlıklarını düşünün, çölleri düşünün, vasıtaların kıtlığını düşünün.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "İstanbul fetholunacak. Konstantiniye fetholunacak." Ama nasıl? Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "İstanbul fetholunacak. Konstantiniye fetholunacak."

Ama nasıl?

Le tüftehanne. "Muhakkak ve muhakkak, mutlaka ve mutlaka feth olunacak." Le tüftehanne. "Muhakkak ve muhakkak, mutlaka ve mutlaka feth olunacak."

"Allah belki nasip eder belki etmez." filan değil, fetholunacak. "Allah belki nasip eder belki etmez." filan değil, fetholunacak.

Ve onun üzerine arkasından buyuruyor ki; Ve onun üzerine arkasından buyuruyor ki;

Fe-leni'me'l-emîru emiruhâ ve leni'me'l-ceyşü zalike'l ceyş.Fe-leni'me'l-emîru emiruhâ ve leni'me'l-ceyşü zalike'l ceyş. "Onu fetheden ordunun komutanı ne mübarek, ne iyi komutandır."Onu fetheden ordunun komutanı ne mübarek, ne iyi komutandır. Ve o ceyş, o ordu ne mübarek ordudur!" Ve o ceyş, o ordu ne mübarek ordudur!"

Demek ki İstanbul'u fetheden insanlar Peygamber Efendimiz'in diliyleDemek ki İstanbul'u fetheden insanlar Peygamber Efendimiz'in diliyle "Ne güzel insanlar, ne mübarek insanlar!" diye hadîs-i şerîfte methedilmiş diye,"Ne güzel insanlar, ne mübarek insanlar!" diye hadîs-i şerîfte methedilmiş diye, duyan silahını eline almış, İstanbul'u fethe gelmiş. duyan silahını eline almış, İstanbul'u fethe gelmiş.

Sahabeden Ebû Eyyub el-Ensârî hazretleri nerede medfundur? Sahabeden Ebû Eyyub el-Ensârî hazretleri nerede medfundur?

"Eyüp Sultan" dediğimiz semtte medfundur."Eyüp Sultan" dediğimiz semtte medfundur. Sahabe, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i hanesinde misafir eylemiş olan Sahabe, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i hanesinde misafir eylemiş olan mihmandâr-ı Peygamber. "Buyur yâ Resûlallah!" diye, Peygamber Efendimiz'e hanesini açmış.mihmandâr-ı Peygamber. "Buyur yâ Resûlallah!" diye, Peygamber Efendimiz'e hanesini açmış. Peygamber Efendimiz'in devesi orada konakladı. Peygamber Efendimiz'in devesi orada konakladı.

Herkes devesinin yularına yapışıyor; "Aman yâ Resûlallah!Herkes devesinin yularına yapışıyor; "Aman yâ Resûlallah! Ne olur bizim hanemizi teşrif eyle. Herkes can atıyor, bayılıyor. Ne olur bizim hanemizi teşrif eyle. Herkes can atıyor, bayılıyor.

"Siz devemi serbest bırakın; o gideceği yeri biliyor." diyor Peygamber Efendimiz. "Siz devemi serbest bırakın; o gideceği yeri biliyor." diyor Peygamber Efendimiz.

Deve geliyor, geliyor, geliyor, meydanda bir çöküyorDeve geliyor, geliyor, geliyor, meydanda bir çöküyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üzerinde. Biraz çöküyor, ondan sonra kalkıyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üzerinde. Biraz çöküyor, ondan sonra kalkıyor. Mescidin yeri. Mescid-i Nebevî'nin yeri.Mescidin yeri. Mescid-i Nebevî'nin yeri. Peygamber Efendimiz'in mescit kuracağı yer, arsa. Orada bir duruyor, bir kalkıyor. Peygamber Efendimiz'in mescit kuracağı yer, arsa. Orada bir duruyor, bir kalkıyor.

Ondan sonra yürüyor, yürüyor bu mübarek zât-ı muhteremin evinin önünde duruyor. Ondan sonra yürüyor, yürüyor bu mübarek zât-ı muhteremin evinin önünde duruyor.

Bizim beldemizin şefaatçisidir. Biz rûz-u mahşerde onun arkasından gideceğiz.Bizim beldemizin şefaatçisidir. Biz rûz-u mahşerde onun arkasından gideceğiz. Çünkü sahâbe-i kirâm bulundukları beldelerin medâr-ı iftihârıdırÇünkü sahâbe-i kirâm bulundukları beldelerin medâr-ı iftihârıdır ve o beldenin ahalisi onlara tâbidir. Onların peşinden gideceğiz, onlar bizim büyüklerimiz.ve o beldenin ahalisi onlara tâbidir. Onların peşinden gideceğiz, onlar bizim büyüklerimiz. Onun hanesi önünde duruyor. Zaten akrabası; Peygamber Efendimiz'in dayı tarafı oluyorlar. Onun hanesi önünde duruyor. Zaten akrabası; Peygamber Efendimiz'in dayı tarafı oluyorlar.

Peygamber Efendimiz'i evinde konuklatmak, misafir etmek bu mübarek zâta nasip olmuş. Peygamber Efendimiz'i evinde konuklatmak, misafir etmek bu mübarek zâta nasip olmuş.

"Ya Resûlallah, üst kata sen buyur." diyor. "Ya Resûlallah, üst kata sen buyur." diyor.

"Yok, bana alt katta oturmak yeter." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. "Yok, bana alt katta oturmak yeter." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

"Efendim, ne olur, üste gelin." "Efendim, ne olur, üste gelin."

"Hayır, biz kimsenin rahatını bozmak istemiyoruz." gibilerden Kabul etmiyor. "Hayır, biz kimsenin rahatını bozmak istemiyoruz." gibilerden Kabul etmiyor.

Efendimiz alt katta misafir oluyor.Efendimiz alt katta misafir oluyor. Bir keresinde yukarıdan bir testi devrilmiş veyahut bir su kabı devrilmiş.Bir keresinde yukarıdan bir testi devrilmiş veyahut bir su kabı devrilmiş. Bir müddet alt katta durduktan sonra sular alt kata akınca aşağı iniyor: Bir müddet alt katta durduktan sonra sular alt kata akınca aşağı iniyor:

"Yâ Resûlallah! Artık olmaz, siz üste teşrif buyuracaksınız, bu yakışık almıyor." diye;"Yâ Resûlallah! Artık olmaz, siz üste teşrif buyuracaksınız, bu yakışık almıyor." diye; o zaman Peygamber Efendimiz üst tarafa geçmiş. Sahabe; burada vefat ediyor. Neden? o zaman Peygamber Efendimiz üst tarafa geçmiş.

Sahabe; burada vefat ediyor.

Neden?

"O ordu ne mübarek ordudur, o komutan ne mübarek komutandır!" diye o hadîs-i şerîfi duydular; "O ordu ne mübarek ordudur, o komutan ne mübarek komutandır!" diye o hadîs-i şerîfi duydular; "O mübareklik sıfatına biz nâil olabilir miyiz?" diye buraya on yedi kadar sefer yaptılar."O mübareklik sıfatına biz nâil olabilir miyiz?" diye buraya on yedi kadar sefer yaptılar. Emevîler, Abbasîler, İslâm orduları harıl harıl sefer yaptılar, durdular. Emevîler, Abbasîler, İslâm orduları harıl harıl sefer yaptılar, durdular. Bu fiili durum gösteriyor; tetkik etmişler, hadisler de sağlam. Dediği çıkmış mı? Elbette çıktı.Bu fiili durum gösteriyor; tetkik etmişler, hadisler de sağlam.

Dediği çıkmış mı?

Elbette çıktı.
İstanbul fetholundu. Roma da feth olunacak ama savaşla değil.İstanbul fetholundu. Roma da feth olunacak ama savaşla değil. Müslümanlar etrafını kuşatacaklar, Lâ ilâhe illallah diyecekler; Müslümanlar etrafını kuşatacaklar, Lâ ilâhe illallah diyecekler; o papalığın bayrağı aşağı düşecek. Roma da fetholunacak. o papalığın bayrağı aşağı düşecek. Roma da fetholunacak. Çünkü Lâ ilâhe illallah'ın önünde kimse duramaz.Çünkü Lâ ilâhe illallah'ın önünde kimse duramaz. Onun öyle saltanatı vardır öyle satveti vardır ki hiç kimse duramaz. Onun öyle saltanatı vardır öyle satveti vardır ki hiç kimse duramaz.

Viyana'ya gitmiştik. "Sizi Osmanlı ordusunun karargâh kurduğu tepeye götürelim." dediler,Viyana'ya gitmiştik. "Sizi Osmanlı ordusunun karargâh kurduğu tepeye götürelim." dediler, Katernberg tepesine. Gittik, şehre hâkim, manzaralı bir tepe. Katernberg tepesine. Gittik, şehre hâkim, manzaralı bir tepe. Bizimkiler karargâh kurmuşlar; oradan şehri kuşatmayı takip edecekler. Bizimkiler karargâh kurmuşlar; oradan şehri kuşatmayı takip edecekler. O karargâh kurdukları yere gittik. Oralarda gezindik, baktık. Manzaralı gazinolar yapmışlar.O karargâh kurdukları yere gittik. Oralarda gezindik, baktık. Manzaralı gazinolar yapmışlar. Bir de kilise yapmışlar. Kiliseye de girdik; orada müze var, müze kısmını gezdik. Bir de kilise yapmışlar. Kiliseye de girdik; orada müze var, müze kısmını gezdik.

Papaz karşımıza geldi. Yukarı tarafına bir resim yapmışlar; haç galip Lâ ilâhe illallah bayrağı yerde. Papaz karşımıza geldi. Yukarı tarafına bir resim yapmışlar; haç galip Lâ ilâhe illallah bayrağı yerde.

Lâ ilâhe illallah bayrağını Allahu Teâlâ hazretleri Arş-ı Âlâ'ya yazmış, kim yere düşürür?Lâ ilâhe illallah bayrağını Allahu Teâlâ hazretleri Arş-ı Âlâ'ya yazmış, kim yere düşürür? Ressam, Lâ ilâhe illallah bayrağını yerde yapmış.Ressam, Lâ ilâhe illallah bayrağını yerde yapmış. "Müslümanlar Viyana'yı fethedemediler." mânasına. Lâ ilâhe illallah bayrağı orada mahzun."Müslümanlar Viyana'yı fethedemediler." mânasına. Lâ ilâhe illallah bayrağı orada mahzun. Yere düşmüş gibi, haç galip gibi. Haç, putperestlik alametidir, küfürdür. Yere düşmüş gibi, haç galip gibi.

Haç, putperestlik alametidir, küfürdür.
Kıymetsizdir aşağıların aşağısı bir şeydir.Kıymetsizdir aşağıların aşağısı bir şeydir. Lâ ilâhe illallah da Allahu Teâlâ hazretlerinin saltanatının mührüdür.Lâ ilâhe illallah da Allahu Teâlâ hazretlerinin saltanatının mührüdür. Mutlaka galiptir; onu kimse mağlup edemez. Keteba'llâhu le-ağlibenne ene ve Rusülî.Mutlaka galiptir; onu kimse mağlup edemez.

Keteba'llâhu le-ağlibenne ene ve Rusülî.
"Allahu Teâlâ hazretleri yazdı ki takdir buyurdu ki; "Allahu Teâlâ hazretleri yazdı ki takdir buyurdu ki; 'Mutlaka ve mutlaka her şeyde ben galibim ve Peygamberlerim galiptir!'" 'Mutlaka ve mutlaka her şeyde ben galibim ve Peygamberlerim galiptir!'"

Allahu Teâlâ hazretleri kün dedi mi, "ol" dedi mi olur;Allahu Teâlâ hazretleri kün dedi mi, "ol" dedi mi olur; onun galip olduğunu söylemeye bile lüzum yok da, peygamberleri de galip. onun galip olduğunu söylemeye bile lüzum yok da, peygamberleri de galip.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o mazlum halindeyken,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o mazlum halindeyken, canına kast etmişlerken neler oldu? canına kast etmişlerken neler oldu?

Eşraf karşısına çıktı, idareciler karşısına çıktı, Mekke müşrikleri karşısına çıktı,Eşraf karşısına çıktı, idareciler karşısına çıktı, Mekke müşrikleri karşısına çıktı, etraftan tazyikler oldu. Bir şey yapabildiler mi? etraftan tazyikler oldu.

Bir şey yapabildiler mi?

Yapmaya çalıştılar ama Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmesinde öyle buyurmuş: Yapmaya çalıştılar ama Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmesinde öyle buyurmuş:

"Gönderdiğim peygamberlerim galip gelecek!" Allahu Teâlâ hazretlerinin takdiri böyle. "Gönderdiğim peygamberlerim galip gelecek!"

Allahu Teâlâ hazretlerinin takdiri böyle.

Onun için Mekke de müslümanların eline geçti sonradan Medine-i Münevvere de Cezîretü'l-Arab da. Onun için Mekke de müslümanların eline geçti sonradan Medine-i Münevvere de Cezîretü'l-Arab da.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Bu Lâ ilâhe illallah, deryaların üzerinde dalgalanıp gidecek." O da oldu."Bu Lâ ilâhe illallah, deryaların üzerinde dalgalanıp gidecek."

O da oldu.
Lâ ilâhe illallah dünyanın her yerine gitti. Bugün Güney Amerika'da müslüman topluluklar var. Lâ ilâhe illallah dünyanın her yerine gitti.

Bugün Güney Amerika'da müslüman topluluklar var.
Kuzey Amerika'da müslüman topluluklar var. Bizim oradan gelmiş bir arkadaşımız;Kuzey Amerika'da müslüman topluluklar var.

Bizim oradan gelmiş bir arkadaşımız;
"Hocam, ben gittiğim zaman bulunduğum şehirde kimsecikler yoktu."Hocam, ben gittiğim zaman bulunduğum şehirde kimsecikler yoktu. Şimdi üç tane dört tane cami var." diyor. Allah, insanlara dinini bildirecek.Şimdi üç tane dört tane cami var." diyor.

Allah, insanlara dinini bildirecek.
Varlığını, birliğini tebliğ edecek. İnanan inanacak, inanmayan cezasını çekecek. Varlığını, birliğini tebliğ edecek. İnanan inanacak, inanmayan cezasını çekecek.

Li-yehlike men heleke an beyyinetin ve Yahyâ men hayye an beyyinetin. Li-yehlike men heleke an beyyinetin ve Yahyâ men hayye an beyyinetin.

"Helâk olan aşikâr bir şekilde belli olsun, hayatta kalan aşikâr bir şekilde belli olsun;"Helâk olan aşikâr bir şekilde belli olsun, hayatta kalan aşikâr bir şekilde belli olsun; küfür belli olsun, iman belli olsun." diye Allahu Teâlâ hazretlerinin kanunuküfür belli olsun, iman belli olsun." diye Allahu Teâlâ hazretlerinin kanunu bu tarzda olduğundan; Allah hem hücceti ortaya koyuyor, delili ortaya koyuyor, bu tarzda olduğundan; Allah hem hücceti ortaya koyuyor, delili ortaya koyuyor, hem hakikatleri bildiriyor hem de insanları serbest bırakıyor. Her insan duyuyor, her insan biliyor.hem hakikatleri bildiriyor hem de insanları serbest bırakıyor.

Her insan duyuyor, her insan biliyor.
İsteyen hak yolu seçer, isteyen menfaat hesapları yapar, çeşit çeşit düşüncelere dalar, İsteyen hak yolu seçer, isteyen menfaat hesapları yapar, çeşit çeşit düşüncelere dalar, rahatını bozmak istemez; bâtılda kalır. Tebliğ ettikten sonra Allahu Teâlâ hazretleri rûz-i mahşerde;rahatını bozmak istemez; bâtılda kalır. Tebliğ ettikten sonra Allahu Teâlâ hazretleri rûz-i mahşerde; "Ben Peygamber göndermedim mi?" buyuracak. "Ben Peygamber göndermedim mi?" buyuracak. "Ben size haber göndermedim mi, Kur'ân-ı Kerîm'imi göndermedim mi? buyuracak. "Ben size haber göndermedim mi, Kur'ân-ı Kerîm'imi göndermedim mi? buyuracak.

Tebliğ ettikten sonra insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, ne nane yerlerse yesinler; o bir şey değil. Tebliğ ettikten sonra insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, ne nane yerlerse yesinler; o bir şey değil.

Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü, kıyamete dair neler söylemişse onlar da olacak.Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü, kıyamete dair neler söylemişse onlar da olacak. Çünkü söylediklerinin bir kısmı zamanı gelince oldu.Çünkü söylediklerinin bir kısmı zamanı gelince oldu. Daha zamanı gelmemişler de zamanı gelince olacak. Âmennâ ve Saddaknâ. Hiç şekkimiz şüphemiz yok.Daha zamanı gelmemişler de zamanı gelince olacak. Âmennâ ve Saddaknâ.

Hiç şekkimiz şüphemiz yok.
Çünkü o hak peygamberdir. Ve mâ yentiku ani'l-heva. "Hevâ-ı nefsinden konuşmaz." Çünkü o hak peygamberdir.

Ve mâ yentiku ani'l-heva. "Hevâ-ı nefsinden konuşmaz."

İn hüve illâ vahyün yûhâ. Vahiydir, vahy-i metlüv'dür veya vahy-i gayri metlüv'dür.İn hüve illâ vahyün yûhâ.

Vahiydir, vahy-i metlüv'dür veya vahy-i gayri metlüv'dür.
Ama Allahu Teâlâ hazretlerinin verdiği bilgilerle bunları söylemiştir. Ama Allahu Teâlâ hazretlerinin verdiği bilgilerle bunları söylemiştir.

Buhârî'de, Müslim'de olan hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; "Kıyamet kopmaz." Buhârî'de, Müslim'de olan hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

"Kıyamet kopmaz."

Hattâ tükâtilü'l-yehûde. "Yahudilerle mukâtele etmedikçe." Hattâ tükâtilü'l-yehûde. "Yahudilerle mukâtele etmedikçe."

Sizler yahudilerle karşılıklı savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Yahudilerle bir savaş olacak. Sizler yahudilerle karşılıklı savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Yahudilerle bir savaş olacak.

Ne derecede? Hattâ yekûle'l haceru verâehü'l-yehûdü.Ne derecede?

Hattâ yekûle'l haceru verâehü'l-yehûdü.
"Arkasında yahudi saklanmış olan ağaç şöyle diyinceye kadar." Yâ müslimü. "Ey Müslüman, gel!""Arkasında yahudi saklanmış olan ağaç şöyle diyinceye kadar." Yâ müslimü. "Ey Müslüman, gel!" Ve hâzâ verâî yehûdiyyün. "Bu arkamdaki yahudidir." Fa'ktülûhü. "Al, onu öldür." Ve hâzâ verâî yehûdiyyün. "Bu arkamdaki yahudidir." Fa'ktülûhü. "Al, onu öldür."

Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü; "Taş haber verecek." diyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü; "Taş haber verecek." diyor.

Buhârî ve Müslim'den bir hadîs-i şerîf. Buhârî ve Müslim'den bir hadîs-i şerîf.

Yahudilerin dünyanın her bir yerine dağıldığı bir zamanda,Yahudilerin dünyanın her bir yerine dağıldığı bir zamanda, müslümanlar bu hadîs-i şerîfleri okumuşlardır, anlayamamışlardır. müslümanlar bu hadîs-i şerîfleri okumuşlardır, anlayamamışlardır.

"Bu yahudiciklerden ne olacak ki? Ortada emaresi yok, izi yok kıyıda köşedeler!" demişler. "Bu yahudiciklerden ne olacak ki? Ortada emaresi yok, izi yok kıyıda köşedeler!" demişler.

Ama şimdi yahudiler Amerika'nın desteğiyle Ortadoğu'ya yerleştiler.Ama şimdi yahudiler Amerika'nın desteğiyle Ortadoğu'ya yerleştiler. Kudüs'ü aldılar, Mescid-i Aksâ'ya girdiler. Müslümanların daha aşağıdaki beldelerine sarktılar, Kudüs'ü aldılar, Mescid-i Aksâ'ya girdiler. Müslümanların daha aşağıdaki beldelerine sarktılar, Sînâ yarımadasına hücum ettiler. Mısırlılarla mücadelelerinde orayı aldılar.Sînâ yarımadasına hücum ettiler. Mısırlılarla mücadelelerinde orayı aldılar. Sonra anlaşma yaptılar, geri çekildiler; yarım yamalak, vesaire bir şeyler. Zulmün çıbanbaşı. Sonra anlaşma yaptılar, geri çekildiler; yarım yamalak, vesaire bir şeyler.

Zulmün çıbanbaşı.

Ortadoğu'daki haksızlıkların, fitnelerin, fesatların çıbanbaşı nedir? İsrail'dir. Ortadoğu'daki haksızlıkların, fitnelerin, fesatların çıbanbaşı nedir?

İsrail'dir.

Lübnan'daki bu çatışmalar neden oluyor? İsrail'in bir dolabı var da ondan. Lübnan'daki bu çatışmalar neden oluyor?

İsrail'in bir dolabı var da ondan.

Irak'la İran savaşı niye oluyor? İsrail kapıştırmıştır da ondan. Irak'la İran savaşı niye oluyor?

İsrail kapıştırmıştır da ondan.

Çünkü onlar birbiriyle kapışmasalar İsrail'le kapışacaklar.O onun oyunun tezgâhını bilir.Çünkü onlar birbiriyle kapışmasalar İsrail'le kapışacaklar.O onun oyunun tezgâhını bilir. Onda çok elektronik tezgâhlar var. O onun âlâsını biliyor, her tarafa yetişiyor. Onda çok elektronik tezgâhlar var. O onun âlâsını biliyor, her tarafa yetişiyor.

Bazıları İsrail'i küçük görür. Küçük görmeye lüzum yok. Devlet olarak küçüktür.Bazıları İsrail'i küçük görür. Küçük görmeye lüzum yok. Devlet olarak küçüktür. Arkasında Amerika var. Onun için dört bir yandan saldırıyorlar, bir şey olmuyor. Arkasında Amerika var. Onun için dört bir yandan saldırıyorlar, bir şey olmuyor. Hava hücumu yapmak istiyorlar, hava şemsiyesine alınmış; Hava hücumu yapmak istiyorlar, hava şemsiyesine alınmış; süper devletlerin himayesi altında olduğundan bir şey olmuyor. Müslümanların da silahları yok.süper devletlerin himayesi altında olduğundan bir şey olmuyor.

Müslümanların da silahları yok.
Gerekli modern cihazları yok. Radarları, uçakları, güdümlü füzeleri vesairesi yok.Gerekli modern cihazları yok. Radarları, uçakları, güdümlü füzeleri vesairesi yok. Teknolojide, ilimde geri kaldıkları için, şimdi müslümanların burunlarından geliyor. Teknolojide, ilimde geri kaldıkları için, şimdi müslümanların burunlarından geliyor.

Evvelce geri kalmanın; bir asır, iki asır önceden beri başlamış olan geride kalmanın acısınıEvvelce geri kalmanın; bir asır, iki asır önceden beri başlamış olan geride kalmanın acısını hemen hissedip parayı pulu bu sahaya aktarmaları gerekirken, bizimkiler Dolmabahçe Sarayı yapmışlar. hemen hissedip parayı pulu bu sahaya aktarmaları gerekirken, bizimkiler Dolmabahçe Sarayı yapmışlar.

"Topkapı Sarayı'nda otur!" Borçlanarak yapmışlar. Süslü, güzel. Evet, güzel. Ne yapacaksın? "Topkapı Sarayı'nda otur!"

Borçlanarak yapmışlar. Süslü, güzel. Evet, güzel.

Ne yapacaksın?

İşte içi bomboş, şimdi müze olarak duruyor. Topkapı Sarayı'nda otursaydın ne olurdu?İşte içi bomboş, şimdi müze olarak duruyor.

Topkapı Sarayı'nda otursaydın ne olurdu?
Minderde otursaydın ne olurdu? Avize olmasaydı ne olurdu? Minderde otursaydın ne olurdu? Avize olmasaydı ne olurdu?

Şu camiye getirmişiz, şu avizeyi koymuşuz. Diyelim ki avize olmasaydı kıyamet mi kopardı? Şu camiye getirmişiz, şu avizeyi koymuşuz.

Diyelim ki avize olmasaydı kıyamet mi kopardı?

Kıyamet kopmazdı, bir şey olmazdı. Halı olmasaydı, tahta olsaydı, hasır olsaydı ne olurdu? Kıyamet kopmazdı, bir şey olmazdı.

Halı olmasaydı, tahta olsaydı, hasır olsaydı ne olurdu?

Bir şeycik olmazdı. Duvarlarda nakış olmasaydı ne olurdu? Bir şeycik olmazdı.

Duvarlarda nakış olmasaydı ne olurdu?

Müslümanların içi mamur olduğu zaman dışarısı sade olur; kıymeti yok.Müslümanların içi mamur olduğu zaman dışarısı sade olur; kıymeti yok. İnsanın içinde harabiyet başladığı zaman dışa, süse düşer.İnsanın içinde harabiyet başladığı zaman dışa, süse düşer. Çünkü içi harap olmaya başladı; o zaman dışarıdaki başka nakışlarla oyalanıyor. Çünkü içi harap olmaya başladı; o zaman dışarıdaki başka nakışlarla oyalanıyor.

Peygamber Efendimiz'in mescidinin avizesinde acaba kaç tane lamba vardı?Peygamber Efendimiz'in mescidinin avizesinde acaba kaç tane lamba vardı? Zemininde acaba Sivas halısı mı vardı, Bünyan halısı mı vardı, ipek halı mı vardı, yün halı mı vardı?Zemininde acaba Sivas halısı mı vardı, Bünyan halısı mı vardı, ipek halı mı vardı, yün halı mı vardı? Duvarları altın yaldızla mı süslüydü, kapıları altından mıydı, gümüşten miydi? Hayır, hayır! Duvarları altın yaldızla mı süslüydü, kapıları altından mıydı, gümüşten miydi?

Hayır, hayır!

Hurma dallarından örtülmüş, çamurla sıvanmış. Ama içinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vardı. Hurma dallarından örtülmüş, çamurla sıvanmış. Ama içinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vardı.

Allah'ın seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn; Ve inneke le-alâ hulukin azîm diye methettiği;Allah'ın seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn;

Ve inneke le-alâ hulukin azîm diye methettiği;
ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn diye âlemlere rahmet olarak indirdiğini, ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn diye âlemlere rahmet olarak indirdiğini, gönderdiğini beyan ettiği; gönderdiğini beyan ettiği;

Ve mâ erselnâke illâ kâffeten li'n-nâsi beşîren ve nezîrâ.Ve mâ erselnâke illâ kâffeten li'n-nâsi beşîren ve nezîrâ. "Bütün insanlığa; -değil sadece Arab'a, Acem'e, eski dünyaya;"Bütün insanlığa; -değil sadece Arab'a, Acem'e, eski dünyaya; Asya'ya, Afrika'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya ve fezaya- kâffeten li'n-nâsi.Asya'ya, Afrika'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya ve fezaya- kâffeten li'n-nâsi. Bütün insanlara Peygamber olarak gönderdiğini" bildirdiği Peygamber var. O ziynet yetmez mi? Bütün insanlara Peygamber olarak gönderdiğini" bildirdiği Peygamber var.

O ziynet yetmez mi?

Onun tuttuğu yer altından, gümüşten, elmastan daha kıymetli. Onun tuttuğu yer altından, gümüşten, elmastan daha kıymetli. Yürüdüğü yerde gölgesi yere düşmezdi. Ayak bastığı yer kıymetli.Yürüdüğü yerde gölgesi yere düşmezdi. Ayak bastığı yer kıymetli. Abdest aldığı zaman; "Bize de bir parçası düşsün." diye sularını kapışır giderlerdi. Abdest aldığı zaman; "Bize de bir parçası düşsün." diye sularını kapışır giderlerdi.

Yüzüne bakmaya kıyamazlardı. Mescitten geldiği zaman, kapıdan içeriye girdiği zaman,Yüzüne bakmaya kıyamazlardı. Mescitten geldiği zaman, kapıdan içeriye girdiği zaman, herkesin başı hürmetinden önde; sadece Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ömerü'l Fâruk yakınlıklarınınherkesin başı hürmetinden önde; sadece Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ömerü'l Fâruk yakınlıklarının yüksekliğinden dolayı bakabilirlerdi. O onlara tebessüm ederdi, onlar ona tebessüm ederlerdi.yüksekliğinden dolayı bakabilirlerdi. O onlara tebessüm ederdi, onlar ona tebessüm ederlerdi. Ötekilerin iclâlinden, saygısından, ihtiramımdan gözleri yerde dururdu. Ötekilerin iclâlinden, saygısından, ihtiramımdan gözleri yerde dururdu.

Konuştuğu zaman kıpırdamazlardı, başlarının üstünde bir kuş varmış da,Konuştuğu zaman kıpırdamazlardı, başlarının üstünde bir kuş varmış da, kıpırdarlarsa kaçacakmış gibi bir saygıyla dinlerlerdi.kıpırdarlarsa kaçacakmış gibi bir saygıyla dinlerlerdi. Hitap edecekleri zaman; "Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü! Şu iş nasıldır?" diyeHitap edecekleri zaman; "Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü! Şu iş nasıldır?" diye analarını babalarını ortaya kurbanlık koyup öyle konuşurlardı. analarını babalarını ortaya kurbanlık koyup öyle konuşurlardı.

Ama insanın içinde iman cevheri söndüğü zaman artık süslenmeye başlıyor. Süslenmenin de sonu yok. Ama insanın içinde iman cevheri söndüğü zaman artık süslenmeye başlıyor. Süslenmenin de sonu yok.

İşte bu güzel elbiseyi giydin ya! Ama parmağımda yüzük yok! Al şu altın yüzüğü tak! İşte bu güzel elbiseyi giydin ya!

Ama parmağımda yüzük yok!

Al şu altın yüzüğü tak!

Bu devirde altın yüzük takan kadın mı var; elmas olsun! Al şu elması! Bu devirde altın yüzük takan kadın mı var; elmas olsun!

Al şu elması!

Bu kadar ucuz elmas mı olur? Şöyle koca taşlı olsun.Bu kadar ucuz elmas mı olur? Şöyle koca taşlı olsun. Üstünde yakut olsun, kenarında on iki tane de pırlanta olsun. Veyahut zümrüt olsun, bilmem ne olsun. Üstünde yakut olsun, kenarında on iki tane de pırlanta olsun. Veyahut zümrüt olsun, bilmem ne olsun.

Sonu gelmez. Hadi, öylesine bir tane alalım. "Tak bunu."Sonu gelmez.

Hadi, öylesine bir tane alalım. "Tak bunu."
Bu sefer de mücevher koleksiyonu yapmaya kalkar. Sonu gelmez. Bu sefer de mücevher koleksiyonu yapmaya kalkar. Sonu gelmez.

"İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa yine üçüncü vadiyi ister."İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa yine üçüncü vadiyi ister. 'Yâ Rabbi! Bana bir vadi daha altın versene." der. Gözünü topraktan gayrısı doldurmaz!" 'Yâ Rabbi! Bana bir vadi daha altın versene." der. Gözünü topraktan gayrısı doldurmaz!"

Ölecek, kafatası çürüyecek, topraklar içine karışacak; bu göz o zaman dolar.Ölecek, kafatası çürüyecek, topraklar içine karışacak; bu göz o zaman dolar. İman olmazsa başka türlü dolmuyor. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize iman kuvveti versin. İman olmazsa başka türlü dolmuyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize iman kuvveti versin.
İç ziyneti versin, kalp mamurluğu versin, iç aydınlığı ihsan eylesin. Âmin. İç ziyneti versin, kalp mamurluğu versin, iç aydınlığı ihsan eylesin. Âmin.

Koskocaman bir Devlet-i Âliyye-i Osmaniye'miz vardı.Koskocaman bir Devlet-i Âliyye-i Osmaniye'miz vardı. Bu memleketimiz ta Belgrad'lardan, Macaristan'dan Budapeşte'den başlardı;Bu memleketimiz ta Belgrad'lardan, Macaristan'dan Budapeşte'den başlardı; Suudi Arabistan'dan Hint Yarımadası'na kadar uzanırdı.Suudi Arabistan'dan Hint Yarımadası'na kadar uzanırdı. Afrika'nın, Sudan'ın aşağısına kadar adlarını bilmediğimiz diyarlara kadar uzanırdı.Afrika'nın, Sudan'ın aşağısına kadar adlarını bilmediğimiz diyarlara kadar uzanırdı. Kırım'dan Kazakistan'a, Kazan'a şimdi Leningrad denilen yerlere kadar uzanırdı.Kırım'dan Kazakistan'a, Kazan'a şimdi Leningrad denilen yerlere kadar uzanırdı. Romanya'dan Polonya'ya kadar uzanırdı. Romanya'dan Polonya'ya kadar uzanırdı.

Allahu Teâlâ hazretleri, Allah yolunda ihlâslı çalışmaları dolayısıylaAllahu Teâlâ hazretleri, Allah yolunda ihlâslı çalışmaları dolayısıyla bu devletleri dedelerimize vermişti. "İhlâstan ayrıldık." diye dedelerimizden aldı.bu devletleri dedelerimize vermişti. "İhlâstan ayrıldık." diye dedelerimizden aldı. "Zevke düştüler, keyfe düştüler, eğlenceye düştüler." diye aldı. "Zevke düştüler, keyfe düştüler, eğlenceye düştüler." diye aldı.

Çünkü parayı bulunca insanoğlunun kafa yapısı, ruh yapısı değişiyor. Çünkü parayı bulunca insanoğlunun kafa yapısı, ruh yapısı
değişiyor.

İnne'l-insâne le-yetğâ. En raâhü'steğnâ. "İnsanoğlu kendisini müstağni gördü mü, İnne'l-insâne le-yetğâ. En raâhü'steğnâ. "İnsanoğlu kendisini müstağni gördü mü, ihtiyaçsız gördü mü, zengin gördü mü tuğyan eder, azar." Parası cebinde bol, keyfi tıkırında. ihtiyaçsız gördü mü, zengin gördü mü tuğyan eder, azar."

Parası cebinde bol, keyfi tıkırında.

Bu sefer azar. "Şu araba idare etmiyor mu?" Ediyor. Ötekisini ister. Bu sefer azar.

"Şu araba idare etmiyor mu?"

Ediyor.

Ötekisini ister.
On milyona araba varken elli milyonluğunu ister. Elli milyona araba varken iki yüz milyonluğunu ister.On milyona araba varken elli milyonluğunu ister. Elli milyona araba varken iki yüz milyonluğunu ister. Arabanın motorunda yapılacak bir başka şey kalmadığı zaman arabanın kapısını altından yapar, Arabanın motorunda yapılacak bir başka şey kalmadığı zaman arabanın kapısını altından yapar, çamurluğunu altından yapar. Bizim boksör yapmadı mı? çamurluğunu altından yapar.

Bizim boksör yapmadı mı?

Bizim Amerikalı boksör Muhammed Ali çok para kazandı.Bizim Amerikalı boksör Muhammed Ali çok para kazandı. Eğer gazeteler yalan uydurma yazdılarsa bilmiyoruz. Eğer gazeteler yalan uydurma yazdılarsa bilmiyoruz. Gazeteler yazdı ki arabasının çamurluğunu altından yapmış. Ne olacak? Gazeteler yazdı ki arabasının çamurluğunu altından yapmış.

Ne olacak?

Sonra karısı ona bir oyun etti, ayrıldılar. Büyük tazminatlarla paralar karısına geçti.Sonra karısı ona bir oyun etti, ayrıldılar. Büyük tazminatlarla paralar karısına geçti. Büyük oyunlar döndü.Büyük oyunlar döndü. Adam dövdü, yumruk attı, yumruk yedi.Müslümanlar da onu "müslüman" diye sevdiler,Adam dövdü, yumruk attı, yumruk yedi.Müslümanlar da onu "müslüman" diye sevdiler, okudular, takip ettiler. Arabasının çamurluğunu altından yapmak bir fayda vermez. Yanlış bir yol. okudular, takip ettiler. Arabasının çamurluğunu altından yapmak bir fayda vermez. Yanlış bir yol.

Müslüman mütevazı olacak, sade olacak, imanını takviye etmeye bakacak,Müslüman mütevazı olacak, sade olacak, imanını takviye etmeye bakacak, kalbini takviye etmeye bakacak. Müslümanlar paraya pula düşünce,kalbini takviye etmeye bakacak.

Müslümanlar paraya pula düşünce,
Topkapı Sarayı yetmeyip Dolmabahçe Sarayı yapmaya kalkışınca; Topkapı Sarayı yetmeyip Dolmabahçe Sarayı yapmaya kalkışınca; onu yaptırmaya, süsüne, ziynetine Avusturya'ya "Şu kadar para ver,onu yaptırmaya, süsüne, ziynetine Avusturya'ya "Şu kadar para ver, bilmem nesine bu kadar para ver." diye gidince; hazinede para kalmayıp borçlar başlayıncabilmem nesine bu kadar para ver." diye gidince; hazinede para kalmayıp borçlar başlayınca kocaman İstanbul Erkek Lisesi "Düyûn-u Umûmiye Dairesi" diye kuruldu. kocaman İstanbul Erkek Lisesi "Düyûn-u Umûmiye Dairesi" diye kuruldu.

Avrupalılar borçlarını almak için kendileri daire kurdular;Avrupalılar borçlarını almak için kendileri daire kurdular; "Bize borcun var, ver." diye,halkın gırtlağına kendileri yapıştılar. Şimdi de aynı durumdayız."Bize borcun var, ver." diye,halkın gırtlağına kendileri yapıştılar.

Şimdi de aynı durumdayız.
Dış borçları alıyoruz uğraş didin; faizini ancak ödeyebiliyoruz.Dış borçları alıyoruz uğraş didin; faizini ancak ödeyebiliyoruz. Amerikalı Avrupalı öyle bir sistem kurmuş ki uğraş didin herifin ancak faizini karşılayabiliyorsun.Amerikalı Avrupalı öyle bir sistem kurmuş ki uğraş didin herifin ancak faizini karşılayabiliyorsun. Seni haraca bağlamış. Küsmeyeceğin, darılmayacağın, kalbinin kırılmayacağı, Seni haraca bağlamış.

Küsmeyeceğin, darılmayacağın, kalbinin kırılmayacağı,
onurunun rencide olmayacağı bir şekil ile haraca bağlamış, her yıl oluk gibi faiz parası onlara gidiyor.onurunun rencide olmayacağı bir şekil ile haraca bağlamış, her yıl oluk gibi faiz parası onlara gidiyor. Durdukları yerden inek sağar gibi milletleri sağıyorlar. İşin doğrusu bu.Durdukları yerden inek sağar gibi milletleri sağıyorlar. İşin doğrusu bu. "Faiz yok, verdiğin borcu öderim." diyemiyoruz. Diyebilsek… "Faiz yok, verdiğin borcu öderim." diyemiyoruz. Diyebilsek…

Suudi Arabistan demişti; "'Bizde faiz haram, faizini ödemeyiz.Suudi Arabistan demişti; "'Bizde faiz haram, faizini ödemeyiz. Ana parayı ödeyelim.' demiş." diye gazetelerde okuyoruz. Ana parayı ödeyelim.' demiş." diye gazetelerde okuyoruz.

Neyse ipin ucunu kaçırmışız. İpin ucunu kaçırdığımız için bu hallere düşmüşüz.Neyse ipin ucunu kaçırmışız. İpin ucunu kaçırdığımız için bu hallere düşmüşüz. O memleketlerin yerinde yeller esiyor, elden çıkıyor.O memleketlerin yerinde yeller esiyor, elden çıkıyor. Elden çıkınca da düşman geldiği zaman oradaki bizim akrabamıza,Elden çıkınca da düşman geldiği zaman oradaki bizim akrabamıza, kardeşlerimize, dindaşlarımıza neler yapmış.kardeşlerimize, dindaşlarımıza neler yapmış. Asmış, kesmiş, öldürmüş, yağmalamış, hapse atmış. Hâlâ yapıyor. Onlar gitti; şimdi de şey yapıyor. Asmış, kesmiş, öldürmüş, yağmalamış, hapse atmış. Hâlâ yapıyor.


Onlar gitti; şimdi de şey yapıyor.



Ama bu zulmün bir sonu gelecek. Hadîs-i şerîfte işte böyle buyuruyor: Ama bu zulmün bir sonu gelecek. Hadîs-i şerîfte işte böyle buyuruyor:

Bu zulüm artacak; sağa saldır sola saldır, öldür, vur kır derken sonu gelecek.Bu zulüm artacak; sağa saldır sola saldır, öldür, vur kır derken sonu gelecek. Bir harp olacak.Bir harp olacak. O harbin sonunda demek ki dağlar taşlar yaka silkecek ki; O harbin sonunda demek ki dağlar taşlar yaka silkecek ki; "Arkamda yahudi var; gel, öldür!" diyecek. Buhârî'de Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf. "Arkamda yahudi var; gel, öldür!" diyecek.

Buhârî'de Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf.

Ne diyeyim sözün de bir kıymeti yok ki. İnsanların bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor.Ne diyeyim sözün de bir kıymeti yok ki. İnsanların bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor. O zamanın insanları da birlik beraberlik olamamış, hep bu oyunlara gelmişler.O zamanın insanları da birlik beraberlik olamamış, hep bu oyunlara gelmişler. Arab'ı bir başka türlü kışkırtmış, bizden koparmış; bizi bir başka türlü kışkırtmış derkenArab'ı bir başka türlü kışkırtmış, bizden koparmış; bizi bir başka türlü kışkırtmış derken parça parça bölünmüş, parça parça bölünce de yutması kolay oluyor; yutmuş. parça parça bölünmüş, parça parça bölünce de yutması kolay oluyor; yutmuş.

1949'da orada bir İsrail devleti kuruldu. O zamana kadar yoktu.1949'da orada bir İsrail devleti kuruldu. O zamana kadar yoktu. O zaman İslâm diyarıydı ama bir Suriye var, bir Lübnan var, bir Irak var, bir Ürdün var,O zaman İslâm diyarıydı ama bir Suriye var, bir Lübnan var, bir Irak var, bir Ürdün var, bir Suudi Arabistan var, bir Kuveyt var, bir Katar var, bir Bahreyn var. bir Suudi Arabistan var, bir Kuveyt var, bir Katar var, bir Bahreyn var.

Bunlar niye bu kadar küçük küçük bölünmüş? Ne sebep var?Bunlar niye bu kadar küçük küçük bölünmüş? Ne sebep var? Halkı mı ayrı, aralarında büyük dağlar mı var, tabii coğrafî engeller mi var? Halkı mı ayrı, aralarında büyük dağlar mı var, tabii coğrafî engeller mi var?

Hiçbir şey yok. Emperyalistlerin parselasyonunda;Hiçbir şey yok. Emperyalistlerin parselasyonunda; "Şurasını şöyle yapalım, burasını böyle yapalım!" diye olmuş şeylerdir. "Şurasını şöyle yapalım, burasını böyle yapalım!" diye olmuş şeylerdir.

Müslümanlar birbirleriyle uğraştığı zaman tarihte neticesi ne oluyor; biz asıl o dersi alalım.Müslümanlar birbirleriyle uğraştığı zaman tarihte neticesi ne oluyor; biz asıl o dersi alalım. Müslümanlar birbirleriyle çekiştiği zaman, atı alan Üsküdar'ı geçiyor.Müslümanlar birbirleriyle çekiştiği zaman, atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Yorganı çekip kapan, yorganı alıp gidiyor ondan sonra kavga bitiyor. Yorganı çekip kapan, yorganı alıp gidiyor ondan sonra kavga bitiyor.

Onun için müslüman müslümanın kardeşidir, kavga etmez. Müslüman müslümanla boş yere uğraşmaz.Onun için müslüman müslümanın kardeşidir, kavga etmez. Müslüman müslümanla boş yere uğraşmaz. Bu kadar düşman varken, bu kadar hasım varken, bu kadar açıkgöz varken,Bu kadar düşman varken, bu kadar hasım varken, bu kadar açıkgöz varken, bu kadar kurt varken, bu kadar tilki varken, bu kadar domuz varken –affedersiniz-bu kadar kurt varken, bu kadar tilki varken, bu kadar domuz varken –affedersiniz- müslüman gözünü açacak. Yaban domuzu, kocaman dişleri vardır.müslüman gözünü açacak.

Yaban domuzu, kocaman dişleri vardır.
Bir daldırdığı zaman insanın karnını parçalar. Ehlî de değil, yaban domuzu. Bir daldırdığı zaman insanın karnını parçalar. Ehlî de değil, yaban domuzu.

O bakımdan Allahu Teâlâ hazretleri bize akıl fikir versin, birlik beraberlik versin, dirlik düzenlik versin.O bakımdan Allahu Teâlâ hazretleri bize akıl fikir versin, birlik beraberlik versin, dirlik düzenlik versin. Birbirimize karşı sevgi, saygı, anlayış versin. Birbirimize karşı sevgi, saygı, anlayış versin.

İnsanın dostunu da bilmesi lazım; düşmanını da tanıması lazım. Bu da ferasetle olur.İnsanın dostunu da bilmesi lazım; düşmanını da tanıması lazım. Bu da ferasetle olur. Feraset de kâmil imanla olur. Nasıl birbirine bağlı, nasıl gelip de imana bağlanıyor.Feraset de kâmil imanla olur. Nasıl birbirine bağlı, nasıl gelip de imana bağlanıyor. Nasıl hem dünya hayatı hem âhiret hayatı imana bağlanıyor? Başka çare yok. Nasıl hem dünya hayatı hem âhiret hayatı imana bağlanıyor? Başka çare yok.

"Ben iyi müslüman olmazsam dünyam mamur olur mu?" Hava alırsın! "Ben iyi müslüman olmazsam dünyam mamur olur mu?"

Hava alırsın!

Dünya da harap olur âhiret de harap olur. Dünya da harap olur âhiret de harap olur.

Hasire'd-dünyâ ve'l-âhireh. "Dünyası da âhireti de hüsrana uğramış insan olursun." Hasire'd-dünyâ ve'l-âhireh. "Dünyası da âhireti de hüsrana uğramış insan olursun."

Dünyanı da güzel yapmak için mü'min olmak zorundasın, âhiretini de güzel yapmak içinDünyanı da güzel yapmak için mü'min olmak zorundasın, âhiretini de güzel yapmak için mü'min-i kâmil olmak zorundasın. Başka hiç çaren yok. İmana gel; boşuna kıpırdayıp durma. mü'min-i kâmil olmak zorundasın. Başka hiç çaren yok. İmana gel; boşuna kıpırdayıp durma. Hak yola gir, Allah'ın emirlerine mûtî ol, yolunda dâim ol. Hak yola gir, Allah'ın emirlerine mûtî ol, yolunda dâim ol.

Millet Allah'ın yolundan gayrı yollarda kurtuluş çaresi arıyor. Çare yok ki.Millet Allah'ın yolundan gayrı yollarda kurtuluş çaresi arıyor. Çare yok ki. Hem de bu asırlar boyu çalışmalardan denemedin mi anlamadın mı?Hem de bu asırlar boyu çalışmalardan denemedin mi anlamadın mı? Bu kadar zaman geçti anlamadın mı? Bu kadar zaman geçti anlamadın mı?

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilû hûzâ ve kirmâne mine'l-eâcimi humure'l-vücûhi futse'l-ünûfiLâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilû hûzâ ve kirmâne mine'l-eâcimi humure'l-vücûhi futse'l-ünûfi sığâre'l-a'yüni keenne vücûhehümü'l-mecânnü'l-mutrakatü niâlühümü'ş-şa'r. sığâre'l-a'yüni keenne vücûhehümü'l-mecânnü'l-mutrakatü niâlühümü'ş-şa'r.

Buhârî'den, Ahmet b. Hanbel'in, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Buhârî'den, Ahmet b. Hanbel'in, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Lâ tekûmü's-sâah. "Kıyamet kopmaz."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Lâ tekûmü's-sâah. "Kıyamet kopmaz."
Hattâ tükâtilû. "Sizler savaşmadıkça." Hûzâ ve kirmâne mine'l-eâcim.Hattâ tükâtilû. "Sizler savaşmadıkça." Hûzâ ve kirmâne mine'l-eâcim. "Acem diyarından olan o kerman ve hûzistan denilen yerdeki"Acem diyarından olan o kerman ve hûzistan denilen yerdeki acemlerle çarpışmadıkça."acemlerle çarpışmadıkça." Humure'l-vücûh. "Yüzleri kırmızı, kızıl yüzlü." Futse'l-ünûf. "Burunları basık."Humure'l-vücûh. "Yüzleri kırmızı, kızıl yüzlü." Futse'l-ünûf. "Burunları basık." Sığâru'l a'yün. "Küçük gözlü."Sığâru'l a'yün. "Küçük gözlü." Kâne vücûhühüm. "Yüzleri."el-Mecânnü'l-mutrakatü. "Üzerine deri geçirilmiş bir kalkan gibi." Kâne vücûhühüm. "Yüzleri."el-Mecânnü'l-mutrakatü. "Üzerine deri geçirilmiş bir kalkan gibi."

Etli, sert, katı, kalın derili. Etli, sert, katı, kalın derili.

Huz ve Kirman ahalisiyle… Huz ve Kirman ahalisiyle…

Niâlühümü'ş-şa'r. "Ayaklarına giydikleri nalınları, ayakkabıları, pabuçları deri,Niâlühümü'ş-şa'r. "Ayaklarına giydikleri nalınları, ayakkabıları, pabuçları deri, keçe olan veya kıl olan bir kavimle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz." keçe olan veya kıl olan bir kavimle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz."

Şimdi Huz ve Kirman'da; bu tip insanlar hâli hazırda yok. Buralar, İran'ın birer mıntıkası.Şimdi Huz ve Kirman'da; bu tip insanlar hâli hazırda yok. Buralar, İran'ın birer mıntıkası. Oradaki kavimlerin yüz şekilleri, tavırları bu tarzda değil. Oradaki kavimlerin yüz şekilleri, tavırları bu tarzda değil.

Demek ki kıyametin koptuğu zaman İran'ın bu kısmı bu tipte insanlar tarafından istilaya uğrayacak.Demek ki kıyametin koptuğu zaman İran'ın bu kısmı bu tipte insanlar tarafından istilaya uğrayacak. Bu daha ziyade Moğolistan tarafı tipi gibi görünüyor. Nitekim aynı vasıflarla bir başka hadîs-i şerîfte; Bu daha ziyade Moğolistan tarafı tipi gibi görünüyor.

Nitekim aynı vasıflarla bir başka hadîs-i şerîfte;

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilü't-Türk. "Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz."Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilü't-Türk. "Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz." Sığârü'l-a'yün. "Küçük gözlülerdir." Humuru'l-vücûh. "Kırmızı yüzlülerdir."Sığârü'l-a'yün. "Küçük gözlülerdir." Humuru'l-vücûh. "Kırmızı yüzlülerdir." Futse'l-ünûf basık burunlulardır. Keenne vücûhehüm el-mecânnü el-mutrakatü.Futse'l-ünûf basık burunlulardır. Keenne vücûhehüm el-mecânnü el-mutrakatü. "Yüzleri sanki deri kaplanılmış kalkanlar gibidir." diye başka bir hadîs-i şerîfte de anlatılıyor. "Yüzleri sanki deri kaplanılmış kalkanlar gibidir." diye başka bir hadîs-i şerîfte de anlatılıyor.

Demek ki onlar Türk dedikleri zaman Orta Asya'nın kuzeydoğu mıntıkasındaki Demek ki onlar Türk dedikleri zaman Orta Asya'nın kuzeydoğu mıntıkasındaki insanları kast ediyorlar. Demek ki Moğol tarafından, Sibirya tarafından gelecek kimseler olduğu anlaşılıyor.insanları kast ediyorlar. Demek ki Moğol tarafından, Sibirya tarafından gelecek kimseler olduğu anlaşılıyor. Hâli hazırda İran'da o çeşit kavimler olmadığından; bugünkü tabirlerle söylememiz gerekirseHâli hazırda İran'da o çeşit kavimler olmadığından; bugünkü tabirlerle söylememiz gerekirse bir Rus istilası gibi o tarafa doğru bir istila olma ihtimalini gösteriyor. bir Rus istilası gibi o tarafa doğru bir istila olma ihtimalini gösteriyor.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilû kavmen niâlühümü'ş-şa'r.Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tükâtilû kavmen niâlühümü'ş-şa'r. "Giydikleri ayakkabıları veya ayakları deri, kıl olan bir kavimle çarpışmadıktan sonra kıyamet kopmaz." "Giydikleri ayakkabıları veya ayakları deri, kıl olan bir kavimle çarpışmadıktan sonra kıyamet kopmaz."

Li-ye'tiyenne alâ ahadiküm zemânün. Sonunda da bir müjde veyahut bir başka şey var. Li-ye'tiyenne alâ ahadiküm zemânün.

Sonunda da bir müjde veyahut bir başka şey var.

Liye'tiyenne alâ ahadiküm zemânün. "Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki.Liye'tiyenne alâ ahadiküm zemânün. "Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki. " Le-en-yerânî ehabbü ileyh. "Beni görmek onun için daha sevimli olacak."" Le-en-yerânî ehabbü ileyh. "Beni görmek onun için daha sevimli olacak." Min en yekûne lehüm misle ehlihî ve mâlihî. Min en yekûne lehüm misle ehlihî ve mâlihî. "Malını ve ailesinin bütün fertlerini bedel olarak vermek mukabilinde beni görmeye şevk duyacak."Malını ve ailesinin bütün fertlerini bedel olarak vermek mukabilinde beni görmeye şevk duyacak. O kadar arzulu insanlar gelecek." O kadar arzulu insanlar gelecek."

"Resûlullah Efendimiz'in, kendisine ailesinden, malından kat kat daha sevgili olduğu,"Resûlullah Efendimiz'in, kendisine ailesinden, malından kat kat daha sevgili olduğu, öyle özlemli insanlar, Peygamber Efendimiz'e öyle sevgi duyan insanlar gelecek." öyle özlemli insanlar, Peygamber Efendimiz'e öyle sevgi duyan insanlar gelecek."

Dördüncü hadîs-i şerîf: Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tatlüa'ş-şemsü min mağribihâ fe-izâ taleatDördüncü hadîs-i şerîf:

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tatlüa'ş-şemsü min mağribihâ fe-izâ taleat
min mağribihâ ve reâhe'n-nâsü âmenû ecmeûne fe-tilke hîne lâ yenfeu nefsen îmânühâmin mağribihâ ve reâhe'n-nâsü âmenû ecmeûne fe-tilke hîne lâ yenfeu nefsen îmânühâ lem tekun âmenet min kabl. lem tekun âmenet min kabl.

Bu da Buhârî'de ve Ebû Müslim Dâvûd'da, İbn Mâce'de Ahmet b. Hanbel'deBu da Buhârî'de ve Ebû Müslim Dâvûd'da, İbn Mâce'de Ahmet b. Hanbel'de dört sahih hadis kitabında olan bir hadîs-i şerîf. Bu da kıyametle ilgili. dört sahih hadis kitabında olan bir hadîs-i şerîf. Bu da kıyametle ilgili.

Lâ tekûmü's-sâatü. "Kıyamet kopmaz." Hattâ tatlüa'ş-şemsü min mağribihâ.Lâ tekûmü's-sâatü. "Kıyamet kopmaz." Hattâ tatlüa'ş-şemsü min mağribihâ. "Güneş, Batı tarafından, battığı taraftan doğmadıkça." "Güneş, Batı tarafından, battığı taraftan doğmadıkça."

Doğduğu taraf Doğu; Şark'tan doğup Garp'tan batıyor.Doğduğu taraf Doğu; Şark'tan doğup Garp'tan batıyor. Güneş Garp'tan doğmadıkça, batış yerinden, gerisin geri doğmadıkça kıyamet kopmaz. Güneş Garp'tan doğmadıkça, batış yerinden, gerisin geri doğmadıkça kıyamet kopmaz.

Ve reâhe'n-nâsü. "İnsanlar Batı'dan doğduğunu gördüğü zaman, onu gördükleri zaman." Ve reâhe'n-nâsü. "İnsanlar Batı'dan doğduğunu gördüğü zaman, onu gördükleri zaman." Âmenû ecmaîn. "Hepsi iman edecekler." Fe-tilke hîne. "İşte o zaman, bu zamandır."Âmenû ecmaîn. "Hepsi iman edecekler." Fe-tilke hîne. "İşte o zaman, bu zamandır." Lâ yenfeu nefsen îmânühâ lem tekün âmenet min kabl.Lâ yenfeu nefsen îmânühâ lem tekün âmenet min kabl. "O zaman; daha önce iman etmemiş olan kimseye iman etmenin"O zaman; daha önce iman etmemiş olan kimseye iman etmenin artık fayda vermeyeceği bir zamandır." Artık tevbe kapısı kapanmıştır.artık fayda vermeyeceği bir zamandır."

Artık tevbe kapısı kapanmıştır.
Kıyametin alametini gördü, aklı başına geldi. "Aman yâ Rabbi! İnandım, kabul ettim." Kıyametin alametini gördü, aklı başına geldi. "Aman yâ Rabbi! İnandım, kabul ettim."

Geçmiş ola! O artık işin bitmiş olduğu zamandır. Geçmiş ola! O artık işin bitmiş olduğu zamandır.

"İnsanlar yatacaklar, uyuyacaklar, uyuyacaklar, 'Sabah doğacak.' diye güneşi bekleyecekler."İnsanlar yatacaklar, uyuyacaklar, uyuyacaklar, 'Sabah doğacak.' diye güneşi bekleyecekler. İki gece, üç gece doğmayacak. İki gece, üç gece doğmayacak. Sonra Batı tarafından doğacak." diye böyle bazı bilgiler, izahlar veriliyor. Sonra Batı tarafından doğacak." diye böyle bazı bilgiler, izahlar veriliyor.

Artık kıyametin bundan sonraki hadiseleri, peş peşe sökün edecek. Artık kıyametin bundan sonraki hadiseleri, peş peşe sökün edecek.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yemürre'r-racülü bi-kabri'r-racüli fe-yekûlü yâ leytenî mekâneh. Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yemürre'r-racülü bi-kabri'r-racüli fe-yekûlü yâ leytenî mekâneh.

Bu da Buhârî'de, Müslim'de, Ahmet b Hanbel'de var. Bu beşinci hadîs-i şerîf kısa. Bu da Buhârî'de, Müslim'de, Ahmet b Hanbel'de var. Bu beşinci hadîs-i şerîf kısa.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kişi başka bir adamın kabri başından geçerken 'Ah keşke, onun yerinde ben olsaydım!" diye"Kişi başka bir adamın kabri başından geçerken 'Ah keşke, onun yerinde ben olsaydım!" diye temenni etmedikçe kıyamet kopmayacak." temenni etmedikçe kıyamet kopmayacak."

İnsanlar; "Keşke, şunun gibi daha evvelden ölmüş olsaydım!" diye, kabirdeki insanların yerinde olmayı arzulayacak.İnsanlar; "Keşke, şunun gibi daha evvelden ölmüş olsaydım!" diye, kabirdeki insanların yerinde olmayı arzulayacak. Bu; belaların, karşılaşılan hadiselerin şiddetinden, dehşetinden onları görmemek için;Bu; belaların, karşılaşılan hadiselerin şiddetinden, dehşetinden onları görmemek için; "Keşke daha önceden ölmüş olaydım!" diye temenni edilecek. "Keşke daha önceden ölmüş olaydım!" diye temenni edilecek.

Biliyorsunuz, belki başka hadîs-i şerîflerden duydunuz;Biliyorsunuz, belki başka hadîs-i şerîflerden duydunuz; kıyamet, umumiyetle insanların şerlileri üzerine kopacak.kıyamet, umumiyetle insanların şerlileri üzerine kopacak. İnsanlar çok üzüntülere, çok belalara, çok musibetlere uğrayacak.İnsanlar çok üzüntülere, çok belalara, çok musibetlere uğrayacak. Onların ucu göründüğü zaman, kabrin yanından geçerken;Onların ucu göründüğü zaman, kabrin yanından geçerken; "Ah keşke, ben ölmüş olsaydım da bu dertleri görmeseydim!" diyecek. "Ah keşke, ben ölmüş olsaydım da bu dertleri görmeseydim!" diyecek.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri hıfz u himâye eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri hıfz u himâye eylesin. Bize kötü günler göstermesin.Bize kötü günler göstermesin. Ama şunu da aklımıza iyice yerleştirmeliyiz ki bu; bizim imanımıza, amellerimizin salih olmasına bağlı. Ama şunu da aklımıza iyice yerleştirmeliyiz ki bu; bizim imanımıza, amellerimizin salih olmasına bağlı.

Duaları Allahu Teâlâ hazretleri kabul eder.Duaları Allahu Teâlâ hazretleri kabul eder. Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul edicidir fakat bizim yolunda yürümemiz lazım,Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul edicidir fakat bizim yolunda yürümemiz lazım, Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmamız lazım.Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmamız lazım. Allah'a âsi olup günahlar işleyip, hatalar işleyip, dinden imandan uzak yaşayıp daAllah'a âsi olup günahlar işleyip, hatalar işleyip, dinden imandan uzak yaşayıp da tam emareleri gördüğü zaman iman etmenin kıymeti olmuyor.tam emareleri gördüğü zaman iman etmenin kıymeti olmuyor. O zaman; "İman ettim." dese bile kıymeti olmuyor. Müslümanlığa sımsıkı sarılalım.O zaman; "İman ettim." dese bile kıymeti olmuyor.

Müslümanlığa sımsıkı sarılalım.
Bu kıyamet alametlerini ifade eden hadîs-i şerîfleri okudukça benim aklıma başka bir şey gelmiyor.Bu kıyamet alametlerini ifade eden hadîs-i şerîfleri okudukça benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Sımsıkı İslâm'a sarılmaktan başka bir çare yoktur. Sımsıkı İslâm'a sarılmaktan başka bir çare yoktur.

Bu alametler hakkında eski insanlar, alimler şerhler yazmışlar.Bu alametler hakkında eski insanlar, alimler şerhler yazmışlar. Kendi zamanlarındaki bazı hadiseleri onlara yakın görmüşler, bu hadîs-i şerîflerin izahına yakın görmüşler. Kendi zamanlarındaki bazı hadiseleri onlara yakın görmüşler, bu hadîs-i şerîflerin izahına yakın görmüşler.

Mesela meşhur Moğol istilası var ki 13. asırda oldu.Mesela meşhur Moğol istilası var ki 13. asırda oldu. O Moğol istilası geldiği zaman hakikaten İran'ı da çiğnedi geçti; O Moğol istilası geldiği zaman hakikaten İran'ı da çiğnedi geçti; ne Kirman'ı kaldı, ne Huzistan'ı kaldı.ne Kirman'ı kaldı, ne Huzistan'ı kaldı. Hakikaten basık burunlu keçe ayaklı tam hadîs-i şerîfte tarif edilen kimseler, Hakikaten basık burunlu keçe ayaklı tam hadîs-i şerîfte tarif edilen kimseler, Bağdat'a kadar geldiler. Bağdat ki Abbasîlerin başşehriydi. Hâlâ Bağdat gibi diyar olmaz. Bağdat'a kadar geldiler. Bağdat ki Abbasîlerin başşehriydi. Hâlâ Bağdat gibi diyar olmaz.

Bağdat öyle bir diyar ki emsali görülmez. Türbeler, camiler var, kubbeleri altın.Bağdat öyle bir diyar ki emsali görülmez. Türbeler, camiler var, kubbeleri altın. Şu bizim kurşun kubbe yerine altın kubbe koymuşlar. Minareleri altın, kubbeleri altın.Şu bizim kurşun kubbe yerine altın kubbe koymuşlar. Minareleri altın, kubbeleri altın. Caminin, türbenin içine giriyorsun; süs, ziynet, şaşaa, elmas, Caminin, türbenin içine giriyorsun; süs, ziynet, şaşaa, elmas, pırlanta, camlar, aynalar, pırıl pırıl. Ancak görenler anlayabilir.pırlanta, camlar, aynalar, pırıl pırıl. Ancak görenler anlayabilir. Görmeyenler Türkiye'de saraylara bile gitse göremezler. Bağdat gibi diyar olmaz. Görmeyenler Türkiye'de saraylara bile gitse göremezler. Bağdat gibi diyar olmaz.

Ama o diyarı biz bir de Abbasîlerin zamanında görseydik. Moğol istilası olmadan önce görseydik.Ama o diyarı biz bir de Abbasîlerin zamanında görseydik. Moğol istilası olmadan önce görseydik. Kim bilir nasıl bir diyardı? Bir girmişler oraya.Kim bilir nasıl bir diyardı? Bir girmişler oraya. O zaman bu Moğol orduları müşrik, o zaman hepsi kâfir. Müslümanları yenmişler.O zaman bu Moğol orduları müşrik, o zaman hepsi kâfir. Müslümanları yenmişler. Başlamışlar Afganistan'dan yene yene, yaka yıka gelmeye.Başlamışlar Afganistan'dan yene yene, yaka yıka gelmeye. Bağdat'a gelmişler; Bağdat'ı da yakmış yıkmışlar.Bağdat'a gelmişler; Bağdat'ı da yakmış yıkmışlar. O kadar adam kesmişler ki Bağdat'ın nehri günlerce kıpkırmızı akmış. O kadar adam kesmişler ki Bağdat'ın nehri günlerce kıpkırmızı akmış.

Bütün kütüphanelerdeki kıymetli, güzelim dinî kitapları; -Bütün kütüphanelerdeki kıymetli, güzelim dinî kitapları; - dünyanın her yerinden toplanmış kim bilir neler vardı- o kıymetli eserleri suya atmışlar;dünyanın her yerinden toplanmış kim bilir neler vardı- o kıymetli eserleri suya atmışlar; onun mürekkebinden nehir günlerce kara akmış. onun mürekkebinden nehir günlerce kara akmış.

Öyle bir şey! Bizim Anadolu'ya gelmişler, Sivas'ı yakmışlar, bilmem nereyi yıkmışlar,Öyle bir şey! Bizim Anadolu'ya gelmişler, Sivas'ı yakmışlar, bilmem nereyi yıkmışlar, Konya'ya kadar gelmişler. Belki de o hadise olmuş, bitmiş.Konya'ya kadar gelmişler.

Belki de o hadise olmuş, bitmiş.
O asıl hadise değil de belki bir kere daha olacak.O asıl hadise değil de belki bir kere daha olacak. Bilmiyoruz; olanın olup bittiğini ve artık başka emare kalmadığını mı gösterirBilmiyoruz; olanın olup bittiğini ve artık başka emare kalmadığını mı gösterir yoksa bundan sonra bir kere daha o Rusya'dan Moğolistan'dan bir istila mı olacak?yoksa bundan sonra bir kere daha o Rusya'dan Moğolistan'dan bir istila mı olacak? Artık onu bilemiyoruz; Allah bilir. Artık onu bilemiyoruz; Allah bilir.

Allah göstermesin ama hadis kitaplarının şerhlerine bakacak olursanız bu alametlerin hepsininAllah göstermesin ama hadis kitaplarının şerhlerine bakacak olursanız bu alametlerin hepsinin kendi zamanlarında olmuş bitmiş olduğunu söylüyorlar. kendi zamanlarında olmuş bitmiş olduğunu söylüyorlar.

Muhterem kardeşlerim! Bizimle kıyametin kopması hadisesi arasında bir ince iplik var.Muhterem kardeşlerim!

Bizimle kıyametin kopması hadisesi arasında bir ince iplik var.
O da koptu mu gittik. O tutuyor gibi bir hal var.O da koptu mu gittik. O tutuyor gibi bir hal var. Her şey tamam, olmuş bitmiş bitmiş bitmiş, incecik bir ip tutar hale gelmiş. Her şey tamam, olmuş bitmiş bitmiş bitmiş, incecik bir ip tutar hale gelmiş. O da böyle çatırdayıp duruyor; o durumda gibiyiz. O da böyle çatırdayıp duruyor; o durumda gibiyiz.

Zaten müslüman öldüğü zaman kendi kıyameti kopmuş olacağından her zaman ölüme hazır olur.Zaten müslüman öldüğü zaman kendi kıyameti kopmuş olacağından her zaman ölüme hazır olur. Ama bu devirde bütün bu alametleri, hadîs-i şerîflerde zikredilen şeyleri gördükten sonraAma bu devirde bütün bu alametleri, hadîs-i şerîflerde zikredilen şeyleri gördükten sonra insanın nasıl olur da gafletle vakit geçirmesi mümkün olur?insanın nasıl olur da gafletle vakit geçirmesi mümkün olur? Nasıl olur da yılbaşında hindileri çevire çevire doldura doldura yerler,Nasıl olur da yılbaşında hindileri çevire çevire doldura doldura yerler, nasıl olur da içkileri içerler kumarları oynarlar? Kâfire sözümüz yok. Sözümüz müslümanlara. nasıl olur da içkileri içerler kumarları oynarlar?

Kâfire sözümüz yok. Sözümüz müslümanlara.

"Hocam, bir apartmanda oturuyoruz." diyor, birisi; "Tepeden tırnağa hepsi hacı, hoca, müslüman." "Hocam, bir apartmanda oturuyoruz." diyor, birisi; "Tepeden tırnağa hepsi hacı, hoca, müslüman."

"Hoca" demeyelim belki hocası pek yapmaz da ama hacı, hacca gitmiş."Hoca" demeyelim belki hocası pek yapmaz da ama hacı, hacca gitmiş. "Yılbaşında gürültülerinden uyuyamazdık! Şimdi oradan ayrıldık da rahat ettik." diyor. "Yılbaşında gürültülerinden uyuyamazdık! Şimdi oradan ayrıldık da rahat ettik." diyor.

Yılbaşı gelince akla kara belli oluyor; imana sımsıkı sarılanla sarılmayan belli oluyor. Yılbaşı gelince akla kara belli oluyor; imana sımsıkı sarılanla sarılmayan belli oluyor.

İnsanların başına kıyamet kopması yakınsa bu gaflet niye? Niye bu kadar gafletle yaşarlar? İnsanların başına kıyamet kopması yakınsa bu gaflet niye? Niye bu kadar gafletle yaşarlar?

Allahu Teâlâ hazretleri bizi gafletten uyarsın, iman-ı kâmil sahibi eylesin ve mü'min-i kâmil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi gafletten uyarsın, iman-ı kâmil sahibi eylesin ve mü'min-i kâmil eylesin. Doğru yolda yürütsün, salih ameller işletsin. Doğru yolda yürütsün, salih ameller işletsin. Helal, pak gıdalarla beslenmeyi, rızıklarla rızıklanmayı nasip eylesin.Helal, pak gıdalarla beslenmeyi, rızıklarla rızıklanmayı nasip eylesin. Haramların her çeşidinden cümlemizi uzak eylesin. Haramların her çeşidinden cümlemizi uzak eylesin.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yahrücu racülün min Kahdâne yesûku'n-nâse bi-asâhü. Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yahrücu racülün min Kahdâne yesûku'n-nâse bi-asâhü.

Buhârî'de ve Müslim'de. "Kahdan şehrinden, bölgesinden bir adam çıkıp asasıyla sopasıylaBuhârî'de ve Müslim'de.

"Kahdan şehrinden, bölgesinden bir adam çıkıp asasıyla sopasıyla
insanları sevk etmedikçe -yönetmekten kinâye- insanları yönetmedikçe kıyamet kopmaz." insanları sevk etmedikçe -yönetmekten kinâye- insanları yönetmedikçe kıyamet kopmaz."

Kahdan, Yemen diyarında bir yer adıdır.Kahdan, Yemen diyarında bir yer adıdır. Oradan Kahdanî bir adamın çıkacağı ve insanlara hâkim olup onları sevk ve idare edeceği bildiriliyor. Oradan Kahdanî bir adamın çıkacağı ve insanlara hâkim olup onları sevk ve idare edeceği bildiriliyor.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yahrücü kavmün ye'külûne bi-elsinetihim kemâ te'külü'l-bakarü elsinetehâ.Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yahrücü kavmün ye'külûne bi-elsinetihim kemâ te'külü'l-bakarü elsinetehâ. "Sığırların dilleriyle yemek yedikleri gibi dilleriyle yemek yiyen bir kavim türemedikçe kıyamet kopmaz." "Sığırların dilleriyle yemek yedikleri gibi dilleriyle yemek yiyen bir kavim türemedikçe kıyamet kopmaz."

Elin var, elinle yesene! Alçaklıktan, hayvan gibi, diliyle yemek yiyor. Köpekler… Elin var, elinle yesene! Alçaklıktan, hayvan gibi, diliyle yemek yiyor. Köpekler…

Lâ tekûmü;'s-sâatü hattâ yemlike'l-arda recülün min ehli beytî eclâ aknâ yemleu'l-arda adlenLâ tekûmü;'s-sâatü hattâ yemlike'l-arda recülün min ehli beytî eclâ aknâ yemleu'l-arda adlen kemâ müliet kablehû zulmen yekûnü seb'a sinîn. kemâ müliet kablehû zulmen yekûnü seb'a sinîn.

Bu da Mehdi aleyhisselam ile ilgili bir hadîs-i şerîftir. Bu da Mehdi aleyhisselam ile ilgili bir hadîs-i şerîftir.

Çok hadîs-i şerîfler vardır: "Mehdi gelecek; Peygamber Efendimiz'in soyundan olacak.Çok hadîs-i şerîfler vardır:

"Mehdi gelecek; Peygamber Efendimiz'in soyundan olacak.
İsmi ismine, babasının ismi babasının ismine benzeyen bir mübarek zât gelecek. İsmi ismine, babasının ismi babasının ismine benzeyen bir mübarek zât gelecek. Bu o hadîs-i şerîflerden bir tanesidir. Bu da Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de ve sâir kaynaklarda var. Bu o hadîs-i şerîflerden bir tanesidir. Bu da Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de ve sâir kaynaklarda var.

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden kısaca bildiriyor: Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden kısaca bildiriyor:

"Yeryüzüne benim ehli beytimden bir adam hükmetmedikçe, hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz." "Yeryüzüne benim ehli beytimden bir adam hükmetmedikçe, hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz."

Sonunda bütün müslümanlar böyle bir mübarek zât tarafından idare edilecekler. Sonunda bütün müslümanlar böyle bir mübarek zât tarafından idare edilecekler.

Eclâ, "geniş alınlı, pırıl pırıl nurlu alınlı" aknâ, "zarif güzel endamlı burunlu." Eclâ, "geniş alınlı, pırıl pırıl nurlu alınlı" aknâ, "zarif güzel endamlı burunlu."

Peygamber Efendimiz şeklini tarif ediyor. Yemleu'l-arda adlen. "Yeryüzünü adaletle dolduracak."Peygamber Efendimiz şeklini tarif ediyor.

Yemleu'l-arda adlen. "Yeryüzünü adaletle dolduracak."
Kemâ müliet kablehû zulmen. "Daha evvel nasıl zulüm ile öteki insanlarKemâ müliet kablehû zulmen. "Daha evvel nasıl zulüm ile öteki insanlar yeryüzünü doldurmuşsa o zulmü izale edecek, yeryüzünü adaletle dolduracak, her şey adaletle olacak." yeryüzünü doldurmuşsa o zulmü izale edecek, yeryüzünü adaletle dolduracak, her şey adaletle olacak."

Kurtla kuzu yan yana kalacak.Kurtla kuzu yan yana kalacak. Onun himayesinde, onun idaresinde kimse kimseye zarar vermeyecek. Onun himayesinde, onun idaresinde kimse kimseye zarar vermeyecek. Böyle bir mesut, mutlu, muhterem devir olacak. İnsanlar özlenecek bir devirde yaşayacaklar. Böyle bir mesut, mutlu, muhterem devir olacak. İnsanlar özlenecek bir devirde yaşayacaklar.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yurfea'r-rüknü ve'l-Kur'an. "Rükün ve Kur'an kaldırılmadıkça kıyamet kopmaz." Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yurfea'r-rüknü ve'l-Kur'an. "Rükün ve Kur'an kaldırılmadıkça kıyamet kopmaz."

Rükün, "Kâbe-i Müşerrefe'nin Hacer-i esved köşesi." Rükün, "köşe, direk" demek.Rükün, "Kâbe-i Müşerrefe'nin Hacer-i esved köşesi." Rükün, "köşe, direk" demek. Aslında "kenar" Kâbe'nin bir köşesi olduğu için rükn ü hacer derler.Aslında "kenar" Kâbe'nin bir köşesi olduğu için rükn ü hacer derler. Bir köşesi Kuzey'dekine rükn-ü lrak derler. Ötekisine rükn ü Şam derler.Bir köşesi Kuzey'dekine rükn-ü lrak derler. Ötekisine rükn ü Şam derler. Daha ötekisine, hacerü'l esved'in köşesine, rükn ü Yeman derler. Dört köşesinin, dört adı var. Daha ötekisine, hacerü'l esved'in köşesine, rükn ü Yeman derler.

Dört köşesinin, dört adı var.

Kâbe-i Müşerrefe'de hacerü'l-esved kaldırılacak ve Kur'ân-ı Kerîm kaldırılacak.Kâbe-i Müşerrefe'de hacerü'l-esved kaldırılacak ve Kur'ân-ı Kerîm kaldırılacak. "Kur'ân-ı Kerîm kaldırılmadan, Kâbe kaldırılmadan kıyamet kopmaz." "Kur'ân-ı Kerîm kaldırılmadan, Kâbe kaldırılmadan kıyamet kopmaz."

Kıyametin alametlerinden birisi de bu olacak. Kıyametin alametlerinden birisi de bu olacak.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yüdebbir'r-recülü emre hamsîne'emreetin.Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yüdebbir'r-recülü emre hamsîne'emreetin. "Bir adam, bir kişi, elli tane kadının işini idare etmedikçe kıyamet kopmaz." "Bir adam, bir kişi, elli tane kadının işini idare etmedikçe kıyamet kopmaz."

Bu; erkeklerin azalmasından, kadınların çoğalmasından olacak.Bu; erkeklerin azalmasından, kadınların çoğalmasından olacak. Belki harplerden, darplardan dolayı ortada erkek kalmayacak, kadınlar kalacak. Ondan dolayı olacak. Belki harplerden, darplardan dolayı ortada erkek kalmayacak, kadınlar kalacak. Ondan dolayı olacak.

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yekûne'z-zühdü rivâyeten ve'l-vereu tasannuan.Lâ tekûmü's-sâatü hattâ yekûne'z-zühdü rivâyeten ve'l-vereu tasannuan. "Zühd ve takvânın ancak rivayeti ve adı kalmadıkça kıyamet kopmaz."Zühd ve takvânın ancak rivayeti ve adı kalmadıkça kıyamet kopmaz. Takvâ ehli olma hâli, yapmacık ve zühd denilen şey lafta kalmış, rivayet halinde kalmış,Takvâ ehli olma hâli, yapmacık ve zühd denilen şey lafta kalmış, rivayet halinde kalmış, ortada aslı kalmamış olmadıkça kıyamet kopmaz." Ahlâk bozulacak, dindarlık azalacak, kalmayacak. ortada aslı kalmamış olmadıkça kıyamet kopmaz."

Ahlâk bozulacak, dindarlık azalacak, kalmayacak.

Zahid dediğin adam, zühd dediğin şey bulunmayacak.Zahid dediğin adam, zühd dediğin şey bulunmayacak. Ve rivayeten; "Bir zamanlar insanlar dünyaya kıymet vermezlermiş, ibadet ederlermiş,Ve rivayeten; "Bir zamanlar insanlar dünyaya kıymet vermezlermiş, ibadet ederlermiş, paraya pula aldırmazlarmış, Allah yolunda yürürlermiş." denilecek. Ortada yok ki.paraya pula aldırmazlarmış, Allah yolunda yürürlermiş." denilecek.

Ortada yok ki.
Herkes gözünü maddeye dikmiş, âhireti unutmuş. Ve "verâ" da yapmacık riyakârlıkla yapılıyor.Herkes gözünü maddeye dikmiş, âhireti unutmuş. Ve "verâ" da yapmacık riyakârlıkla yapılıyor. Adam takvâ ehli görünüyor, dindar görünüyor ama yapma, hepsi rol. Rolden ibaret.Adam takvâ ehli görünüyor, dindar görünüyor ama yapma, hepsi rol. Rolden ibaret. Böyle olmadıkça kıyamet kopmaz. "Huylar bozulacak dindarlık azalacak." demek. Böyle olmadıkça kıyamet kopmaz.

"Huylar bozulacak dindarlık azalacak." demek.

Onun için; "Dindar olalım." diyorum. Onun için; "Dine sarılalım." diyorum. Onun için; "Dindar olalım." diyorum. Onun için; "Dine sarılalım." diyorum.

Çünkü dindar insan, kâinatta kıyamet kopmamasının garantisidir.Çünkü dindar insan, kâinatta kıyamet kopmamasının garantisidir. Kalbinde "Allah Allah" diyen zikr-i müdâm hâline erişmiş, kalbi uyurken, uyanıkken, yatarken,Kalbinde "Allah Allah" diyen zikr-i müdâm hâline erişmiş, kalbi uyurken, uyanıkken, yatarken, çalışırken "Allah" diyen insanlar var. Kalbini alıştırıyor; "Allah Allah Allah" o devam ediyor. çalışırken "Allah" diyen insanlar var. Kalbini alıştırıyor; "Allah Allah Allah" o devam ediyor.

Şimdi biz konuşurken kalbimiz atmıyor mu? Tık tık, tık tık herkesin kalbi atıyor; çünkü canlıyız.Şimdi biz konuşurken kalbimiz atmıyor mu?

Tık tık, tık tık herkesin kalbi atıyor; çünkü canlıyız.
Onun gibi "Allah Allah" diyen insanlar var. Onlar yeryüzünde durdukça kıyamet kopmayacak.Onun gibi "Allah Allah" diyen insanlar var. Onlar yeryüzünde durdukça kıyamet kopmayacak. "Allah" diyor. "Allah Allah" diyor, onlar bulundukça kıyamet kopmayacak. Onun için sarılalım."Allah" diyor. "Allah Allah" diyor, onlar bulundukça kıyamet kopmayacak.

Onun için sarılalım.
Bunlardan hükmü şöyle çıkaralım: Madem o öyleymiş o halde zikre sarılalım. Bunlardan hükmü şöyle çıkaralım:

Madem o öyleymiş o halde zikre sarılalım.
Mademki zühd ve verânın adı kalmış olacak, rol olarak yapılıyor;Mademki zühd ve verânın adı kalmış olacak, rol olarak yapılıyor; o zaman biz hakiki zahid olalım, hakiki verâ ehli insan olalım. o zaman biz hakiki zahid olalım, hakiki verâ ehli insan olalım. Güzel, has, halis Müslümanlık yapalım da, Allahu Teâlâ hazretleri bu kıyamet belasınıGüzel, has, halis Müslümanlık yapalım da, Allahu Teâlâ hazretleri bu kıyamet belasını çok uzaklara def etsin, bizler görmeyelim, mutlu bahtiyar yaşayalım; çok uzaklara def etsin, bizler görmeyelim, mutlu bahtiyar yaşayalım; bu bizden sonrakilere örnek olsun. Dindar olalım. bu bizden sonrakilere örnek olsun. Dindar olalım.

Veyahut kopacaksa hiç olmazsa biz yolunda yürürken kopsun.Veyahut kopacaksa hiç olmazsa biz yolunda yürürken kopsun. Allahu Teâlâ hazretleri bir gün bu canı bizden alacak, verdiği emaneti alacak. Allahu Teâlâ hazretleri bir gün bu canı bizden alacak, verdiği emaneti alacak.

"Ver bakalım o canını, sana emanet vermiştim, ver geriye!" İrcıî "Dön!" Bu hayat bitecek."Ver bakalım o canını, sana emanet vermiştim, ver geriye!"

İrcıî "Dön!"

Bu hayat bitecek.
Herkes âhiret hayatına geçecek. Allah bizi sevdiği, razı olduğu kul olarak,Herkes âhiret hayatına geçecek. Allah bizi sevdiği, razı olduğu kul olarak, güzel bir hal ile ruhumuzu teslim alsın. Âhirete mü'min-i kâmil olarak intikal ettirsin. güzel bir hal ile ruhumuzu teslim alsın. Âhirete mü'min-i kâmil olarak intikal ettirsin.

Allâhüme lâ tuhricnâ mine'd-dünyâ hattâ terda annâ. "Yâ Rabbi!Allâhüme lâ tuhricnâ mine'd-dünyâ hattâ terda annâ. "Yâ Rabbi! Bizi sevdiğin, razı olduğun bir kul hâline getirmedikçe dünyadan çıkarma. Bizi sevdiğin, razı olduğun bir kul hâline getirmedikçe dünyadan çıkarma. O haldeyken canımızı al!" diye dua var. Allah bizi öyle yer etsin. Ve sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfi: O haldeyken canımızı al!" diye dua var.

Allah bizi öyle yer etsin.

Ve sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfi:

Lâ tekûmü's-sâatü hattâ tetenâkere'l-kulûbü ve tahtelife'l-ekâvîlüLâ tekûmü's-sâatü hattâ tetenâkere'l-kulûbü ve tahtelife'l-ekâvîlü ve yahtelife'l-ihvânü mine'l ebi ve'l-ümmi fi'd-dîn. ve yahtelife'l-ihvânü mine'l ebi ve'l-ümmi fi'd-dîn.

"Kalpler birbirlerine aykırı ve muhalif olmadıkça kıyamet kopmaz." "Kalpler birbirlerine aykırı ve muhalif olmadıkça kıyamet kopmaz."

Ve tahtelife'l-ekâvîl. "Sözler farklı farklı; her kafadan bir söz çıkıyor,Ve tahtelife'l-ekâvîl. "Sözler farklı farklı; her kafadan bir söz çıkıyor, belli bir müşterek değer kalmamış." Herkesin tutturduğu yol farklı olmadıkça kıyamet kopmaz. belli bir müşterek değer kalmamış."

Herkesin tutturduğu yol farklı olmadıkça kıyamet kopmaz.

Ve yahtelife'l-ihvânü mine'l-ebi ve'l ümmi fi'd-dîn.Ve yahtelife'l-ihvânü mine'l-ebi ve'l ümmi fi'd-dîn. "Annesi babası bir kardeşler, dinde farklı olmadıkça kıyamet kopmaz." "Annesi babası bir kardeşler, dinde farklı olmadıkça kıyamet kopmaz."

Aynı anadan babadan gelmiş; birisi müslüman, ötekisi başka bir dinden;Aynı anadan babadan gelmiş; birisi müslüman, ötekisi başka bir dinden; hıristiyan, yahudi, kâfir vesaire vesaire. Ana baba bir insanın dinleri farklı olur mu?hıristiyan, yahudi, kâfir vesaire vesaire.

Ana baba bir insanın dinleri farklı olur mu?
Ne görmüşse öyle olması lazım. Ama aile bozulacak, aile görgüsü, terbiyesi bozulacak. Ne görmüşse öyle olması lazım. Ama aile bozulacak, aile görgüsü, terbiyesi bozulacak. İslâmî eğitim bozulacak. Müslümanların, evlatlarını müslüman yetiştirmesi imkânı zedelenecek. İslâmî eğitim bozulacak. Müslümanların, evlatlarını müslüman yetiştirmesi imkânı zedelenecek.

Böylece bakacaksın ki müslüman bir anadan babadan; bir kardeş doğru yolda, bir kardeş eğri yolda.Böylece bakacaksın ki müslüman bir anadan babadan; bir kardeş doğru yolda, bir kardeş eğri yolda. Birisi müslüman, birisi kâfir. Birisi hıristiyan, birisi yahudi filan neyse.Birisi müslüman, birisi kâfir. Birisi hıristiyan, birisi yahudi filan neyse. Böyle olmadıkça kıyamet kopmaz. Böyle olmadıkça kıyamet kopmaz.

Allahu Teâlâ hazretleri, cümlemizi dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz,Allahu Teâlâ hazretleri, cümlemizi dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz, okuduğumuz okumadığımız -O kendisi her şeyi daha iyi biliyor- her türlü şerlerinden,okuduğumuz okumadığımız -O kendisi her şeyi daha iyi biliyor- her türlü şerlerinden, tehlikelerinden korusun. tehlikelerinden korusun.

O tehlikelerin çareleri nedir; onları da bilmiyoruz. İlaçlar nedir; onları da bilmiyoruz.O tehlikelerin çareleri nedir; onları da bilmiyoruz. İlaçlar nedir; onları da bilmiyoruz. Yalnız bir şeyi çok iyi biliyoruz ki; Hasbüna'llâh ve ni'me'l-vekîl. "Allah bize yeter." Yalnız bir şeyi çok iyi biliyoruz ki;

Hasbüna'llâh ve ni'me'l-vekîl. "Allah bize yeter."

Sığınırsak, tevekkül edersek kâfi gelir. Her türlü sıkıntıda, her türlü dertte, her türlü ümitsiz halde… Sığınırsak, tevekkül edersek kâfi gelir. Her türlü sıkıntıda, her türlü dertte, her türlü ümitsiz halde…

Ümit nedir? Allah'a dayanmaktır. Çaresizlerin çaresizi kimdir? Ümit nedir?

Allah'a dayanmaktır.

Çaresizlerin çaresizi kimdir?

Çaresiz insanın çaresini bulan Allah'tır. Çaresiz insanın çaresini bulan Allah'tır.

Allahu Teâlâ hazretleri biz biçareleri, çaresizleri, ne yapacağını şaşırmışları,Allahu Teâlâ hazretleri biz biçareleri, çaresizleri, ne yapacağını şaşırmışları, bu bin bir çeşit belanın karşısında ne tedbir alacağını bilemez duruma düşmüşleri,bu bin bir çeşit belanın karşısında ne tedbir alacağını bilemez duruma düşmüşleri, lütfuyla keremiyle irşad eylesin. Hakkı hakikati göstersin, her türlü tehlikeden korusun. lütfuyla keremiyle irşad eylesin. Hakkı hakikati göstersin, her türlü tehlikeden korusun.

Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz, bilmediğimiz her türlü hayırlarına da,Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz, bilmediğimiz her türlü hayırlarına da, iyiliklerine de cümlemizi lütfuyla keremiyle nâil eylesin. iyiliklerine de cümlemizi lütfuyla keremiyle nâil eylesin.

Dinde, dünyada ve âhirette hem dinde hem dünyada hem de âhirette saadet ve selamet ihsan eylesin. Dinde, dünyada ve âhirette hem dinde hem dünyada hem de âhirette saadet ve selamet ihsan eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2