Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kıyamet Yakındır Alametleri Belirmiştir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Muharrem 1418 / 13.05.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dini Öğretecek Hoca, Havadan da, Sudan da Gıdadan da Önce Gelir, Hepimiz Kendi Adımıza Cami Yaptıralım, Çocuklarınıza Soylu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kıyamet Yakındır Alametleri Belirmiştir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Muharrem 1418 / 13.05.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dini Öğretecek Hoca, Havadan da, Sudan da Gıdadan da Önce Gelir, Hepimiz Kendi Adımıza Cami Yaptıralım, Çocuklarınıza Soylu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinel-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn

Emma ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmma ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasılive külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Min iktirâbi's-sâati kesretü'l-katri ve kılletü'n-nebâti ve kesretü'l-kurrâi ve kılletü'l-fukahâiMin iktirâbi's-sâati kesretü'l-katri ve kılletü'n-nebâti ve kesretü'l-kurrâi ve kılletü'l-fukahâi ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ. ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ.

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Gönül ne kahve ister ne kahvehane Aziz ve sevgili kardeşlerim!

Gönül ne kahve ister ne kahvehane

Gönül sohbet ister kahve bahane diye beyit var.Gönül sohbet ister kahve bahane

diye beyit var.
İnsanoğlu sohbet istiyor, muhabbet istiyor, arkadaşlık, kardeşlik istiyor.İnsanoğlu sohbet istiyor, muhabbet istiyor, arkadaşlık, kardeşlik istiyor. Kahve, kahvehane de bunun mekânı oluyor, vesilesi oluyor.Kahve, kahvehane de bunun mekânı oluyor, vesilesi oluyor. Kahveye gidiyor. Arkadaşları görüyor. Orada çay içiyor, sohbet vesaire oluyor.Kahveye gidiyor. Arkadaşları görüyor. Orada çay içiyor, sohbet vesaire oluyor. Onların sohbet vesilesi, kahveymiş. Bizimkisi de hadisi şerif. Onların sohbet vesilesi, kahveymiş. Bizimkisi de hadisi şerif.

Biz de hadîs-i şerîf okuyoruz, bir araya geliyoruz.Biz de hadîs-i şerîf okuyoruz, bir araya geliyoruz. Bizimki daha sevaplı elhamdülillah, hem sevap kazanıyoruz hem de dinimizi öğreniyoruz.Bizimki daha sevaplı elhamdülillah, hem sevap kazanıyoruz hem de dinimizi öğreniyoruz. Hem de tatlı bir sohbet ve muhabbet olmuş oluyor.Hem de tatlı bir sohbet ve muhabbet olmuş oluyor. Keşke her zaman her yerde sözümüz Kur'ân-ı Kerîm olsaKeşke her zaman her yerde sözümüz Kur'ân-ı Kerîm olsa Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri olsa hiç boş konuşmasak, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri olsa hiç boş konuşmasak, her an sevap kazansakher an sevap kazansak ne kadar güzel olur. Bugün de sizi memnun edecek,ne kadar güzel olur.

Bugün de sizi memnun edecek,
hoş edecek miktarda sıkmayacak kadar uzunluktahoş edecek miktarda sıkmayacak kadar uzunlukta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyacağız.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyacağız. Nasıl olsa yatsı namazını bekliyoruz,Nasıl olsa yatsı namazını bekliyoruz, sohbeti bitirdiğimiz zaman yatsının vakti girer, yatsı namazını kılar, dağılırız. sohbeti bitirdiğimiz zaman yatsının vakti girer, yatsı namazını kılar, dağılırız.

Şimdi birinci hadîs-i şerîf; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizŞimdi birinci hadîs-i şerîf; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Taberânî'nin Abdurrahman b. Amr radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre kıyametin belirtilerini söylemiş.Taberânî'nin Abdurrahman b. Amr radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre kıyametin belirtilerini söylemiş. Âhir zamanda kıyametin kopacağı son devirlerin hallerini, sıfatlarını beyan etmiş. Âhir zamanda kıyametin kopacağı son devirlerin hallerini, sıfatlarını beyan etmiş.

Min iktirâbi's-sâati. Elif lam'lı belirgin olarak gelirse "o saat" demek.Min iktirâbi's-sâati.

Elif lam'lı belirgin olarak gelirse "o saat" demek.
O meşhur, müthiş saat, kıyamet kopması. Kıyametin adı, "kıyamet" olarak da kullanılır. es-Sâah denir. O meşhur, müthiş saat, kıyamet kopması. Kıyametin adı, "kıyamet" olarak da kullanılır. es-Sâah denir.

Saat de niye kıyamet adı verilmiş.Saat de niye kıyamet adı verilmiş. İnsanın hiç hatırından çıkarmaması gereken kıyamet öyle bir müthiş saat ki.İnsanın hiç hatırından çıkarmaması gereken kıyamet öyle bir müthiş saat ki. Kıyametin yakınlaşmasının alametleri olacak. Acaba kıyamet ne zaman kopacak?Kıyametin yakınlaşmasının alametleri olacak. Acaba kıyamet ne zaman kopacak? Kimse bilmiyor. HattaKimse bilmiyor.

Hatta
Meşhur bir hadîs-i şerîf. Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Meşhur bir hadîs-i şerîf. Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Cebrail aleyhisselam; "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye Peygamber Efendimiz'e soruyor: Cebrail aleyhisselam; "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye Peygamber Efendimiz'e soruyor:

Mete's-sâah? "Ne zaman kopacak?" Mete's-sâah? "Ne zaman kopacak?"

Efendimiz diyor ki; Efendimiz diyor ki;

"Bu konuda şu soru sorulan soruyu sorandan daha bilgili değil." "Bu konuda şu soru sorulan soruyu sorandan daha bilgili değil."

Soruyu soran Cebrail aleyhisselam, soru sorulan Muhammed Mustafa sallalllahu aleyhi ve sellem.Soruyu soran Cebrail aleyhisselam, soru sorulan Muhammed Mustafa sallalllahu aleyhi ve sellem. Bu ondan daha bilgili değil. "Allah bilir." demek. Kimse bilmiyor, Cebrail de bilmiyor. Bu ondan daha bilgili değil. "Allah bilir." demek. Kimse bilmiyor, Cebrail de bilmiyor.

Peygamber Efendimiz de; "Alametleri var." buyurmuş.Peygamber Efendimiz de;

"Alametleri var." buyurmuş.
"Soru sorulan, soruyu sorandan daha bilgili değil"Soru sorulan, soruyu sorandan daha bilgili değil ama bu kıyametin yakınlaştığını gösteren bazı alametler var." O alametler nelerdir? ama bu kıyametin yakınlaştığını gösteren bazı alametler var."

O alametler nelerdir?

Kısaca söylemek gerekirse,Kısaca söylemek gerekirse, insanların ahlâkları bozulacak, terbiyesizlik artacak.insanların ahlâkları bozulacak, terbiyesizlik artacak. İyi insanlar kadr u kıymeti bilinmeyecek, horlanacak, itilecek, kakılacak, kenarda kalacak;İyi insanlar kadr u kıymeti bilinmeyecek, horlanacak, itilecek, kakılacak, kenarda kalacak; kötü insanlar başa çıkacak, yukarılara çıkacak. kötü insanlar başa çıkacak, yukarılara çıkacak. Sevaplı işler, ahmaklık fena sayılacak;Sevaplı işler, ahmaklık fena sayılacak; günahlı işler de iyi hoş şeylermiş gibi herkesin rağbet ettiği işler olacak. günahlı işler de iyi hoş şeylermiş gibi herkesin rağbet ettiği işler olacak.

Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şartları sıralarken diyor ki: Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şartları sıralarken diyor ki:

"Köle kadının hanımefendisini doğurması." "Köle kadının hanımefendisini doğurması."

Köle evlenebilir, kölenin çocuğu olabilir ama kölenin çocuğu da köle olur. Köle evlenebilir, kölenin çocuğu olabilir ama kölenin çocuğu da köle olur.

Köle kadının, hanımefendisini doğurması ne demek? Acaba sanki anneler köle,Köle kadının, hanımefendisini doğurması ne demek?

Acaba sanki anneler köle,
onun sözünden çıkmaması gereken hanımcık hanımcık kızlar sanki patron, sanki kölenin efendisi.onun sözünden çıkmaması gereken hanımcık hanımcık kızlar sanki patron, sanki kölenin efendisi. Sanki anne esir de bu esirin sahibi olan patron kadın. Kıyamet alameti.Sanki anne esir de bu esirin sahibi olan patron kadın. Kıyamet alameti. Bu da ahlâkın en bozulduğunun alametidir. Evlat anasına hürmet etmiyor.Bu da ahlâkın en bozulduğunun alametidir.

Evlat anasına hürmet etmiyor.
Erkek çocuklarının hürmet etmemesi sarhoşluktan,Erkek çocuklarının hürmet etmemesi sarhoşluktan, ayyaşlıktan, serserilikten, kabadayılıktandır ama kız çocuğuna ne oluyor? ayyaşlıktan, serserilikten, kabadayılıktandır ama kız çocuğuna ne oluyor?

Eski zamanlarda kız çocuğu hanım hanım evde dururdu.Eski zamanlarda kız çocuğu hanım hanım evde dururdu. Kız çocuğu da bozulduğu zaman işte o kıyamet alameti. Demek mühim bir şey! Kız çocuğu da bozulduğu zaman işte o kıyamet alameti. Demek mühim bir şey!

Hakikaten ben hatırlarım; üniversiteyi bitirdiğim yıllar ki hesaplayalım,Hakikaten ben hatırlarım; üniversiteyi bitirdiğim yıllar ki hesaplayalım, bundan otuz kusur yıl önce İstanbul'un Erenköy semtinde otururdum bundan otuz kusur yıl önce İstanbul'un Erenköy semtinde otururdum Bahçeli köşklerin olduğu bir semt idi, zengin çocuklarının olduğu yerdi.Bahçeli köşklerin olduğu bir semt idi, zengin çocuklarının olduğu yerdi. Orada duyardım ki gece yarısından sonra saat ikide kız eve gelirmiş, annesi sorarmış; Orada duyardım ki gece yarısından sonra saat ikide kız eve gelirmiş, annesi sorarmış;

"Kız bu vakte kadar neredeydin, ayıp değil mi sana?" "Kız bu vakte kadar neredeydin, ayıp değil mi sana?"

Kız; "Sanane, bana ne karışıyorsun?" dermiş. Kıza bak!Kız;

"Sanane, bana ne karışıyorsun?" dermiş.

Kıza bak!
İşte kıyamet alameti!.. İşte kıyamet alameti!..

Şimdi bu hadîs-i şerîfte de kıyamet alametlerinden bazılarını Efendimiz sayıyor: Şimdi bu hadîs-i şerîfte de kıyamet alametlerinden bazılarını Efendimiz sayıyor:

Min iktirâbi's sâati. "Kıyametin yakınlaşması emarelerinden bazıları şunlardır:"Min iktirâbi's sâati. "Kıyametin yakınlaşması emarelerinden bazıları şunlardır:" Kesretü'l-katri ve kılletü'n nebât. "Yağmurun çok yağması, ama bitkinin az bitmesi." Kesretü'l-katri ve kılletü'n nebât. "Yağmurun çok yağması, ama bitkinin az bitmesi."

Allah Allah, yağmur yağarsa her tarafı ot kaplar, ot dolar, diz boyu ot olur, adam boyu ot olur.Allah Allah, yağmur yağarsa her tarafı ot kaplar, ot dolar, diz boyu ot olur, adam boyu ot olur. Yağmur yağdı, güneş çıktı. Hayır, yağmur çok yağacak ama ot bitmeyecek. Bu neden olabilir? Yağmur yağdı, güneş çıktı. Hayır, yağmur çok yağacak ama ot bitmeyecek. Bu neden olabilir?

Tohumların bozulmasından olur, yağmur sularının zehirli olmasından, radyasyonlu olmasından olur.Tohumların bozulmasından olur, yağmur sularının zehirli olmasından, radyasyonlu olmasından olur. havadan yağmurla beraber zehirli yağmurların yağmasından olur; bir sebep var da yerde ot bitmiyor. havadan yağmurla beraber zehirli yağmurların yağmasından olur; bir sebep var da yerde ot bitmiyor.

Mesela bu Çernobil faciası olduğu zaman Trakya'da ayçiçek tarlaları bitki vermedi.Mesela bu Çernobil faciası olduğu zaman Trakya'da ayçiçek tarlaları bitki vermedi. Bizim memlekette radyasyondan ay çiçeği tohumları kavruk kavruk olmuş.Bizim memlekette radyasyondan ay çiçeği tohumları kavruk kavruk olmuş. Çanakkale biraz daha güneyde, uzak bir yerde, bizim memlekette de bir takımÇanakkale biraz daha güneyde, uzak bir yerde, bizim memlekette de bir takım kabuklu fıstık ağaçları fıstık vermedi, bir takım acayiplikler oldu. Doğan çocuklar sakat doğdu, radyasyon tesir etti. kabuklu fıstık ağaçları fıstık vermedi, bir takım acayiplikler oldu. Doğan çocuklar sakat doğdu, radyasyon tesir etti.

Yağmur çok yağacak ama yerden bitki bitmeyecek.Yağmur çok yağacak ama yerden bitki bitmeyecek. Kıyametin alametlerinden birisi, yağmurun çokluğu ama yerden bitkinin bitmesinin azlığı. Sonra? Kıyametin alametlerinden birisi, yağmurun çokluğu ama yerden bitkinin bitmesinin azlığı.

Sonra?

Ve kesretü'l-kurrâi ve killetü'l-fukahâi. "Kur'an okuyanlar çok olacak ama dini bilenler az olacak." Ve kesretü'l-kurrâi ve killetü'l-fukahâi. "Kur'an okuyanlar çok olacak ama dini bilenler az olacak."

Kurra ne demek? Kârî kelimesinin çoğulu. Kârî, "okuyan" demek, "Kur'an okuyan" demek.Kurra ne demek?

Kârî kelimesinin çoğulu. Kârî, "okuyan" demek, "Kur'an okuyan" demek.
Kârî'ler, Kur'ân-ı Kerîm okuyanlar çok olacak ama killetü'l-fukahâi.Kârî'ler, Kur'ân-ı Kerîm okuyanlar çok olacak ama killetü'l-fukahâi. "Dini bilen anlayışlı alim olmayacak." Bu da var. Şimdi birçok ülkede bu var."Dini bilen anlayışlı alim olmayacak."

Bu da var. Şimdi birçok ülkede bu var.
Ananevi olarak öğrenmişler. Kur'ân-ı Kerîm okumayı annelerin babalarının zoruyla ezberlemişler.Ananevi olarak öğrenmişler. Kur'ân-ı Kerîm okumayı annelerin babalarının zoruyla ezberlemişler. Küçükken kendi başlarına gidemedikleri zamanlarda ezberlemişler ama "iyi hoca" bulunmuyor.Küçükken kendi başlarına gidemedikleri zamanlarda ezberlemişler ama "iyi hoca" bulunmuyor. İyi hoca az bulunuyor.İyi hoca az bulunuyor. Kur'ân-ı Kerim'i bilmiyor, dinin ahkâmını bilmiyor. Haramları helalleri bilmiyor, cemaate anlatamıyor. Kur'ân-ı Kerim'i bilmiyor, dinin ahkâmını bilmiyor. Haramları helalleri bilmiyor, cemaate anlatamıyor.

Ben Sapanca'da cumartesi günleri ders veriyordum, orada duydum.Ben Sapanca'da cumartesi günleri ders veriyordum, orada duydum. Yukarı dağ köyüne ormanlık bir köye "Caminin alt katına tahta döşeyelim de orası kadınların namaz kılma yeri olsun,Yukarı dağ köyüne ormanlık bir köye "Caminin alt katına tahta döşeyelim de orası kadınların namaz kılma yeri olsun, halı döşeyelim, sıhhatli bir şey olsun." dedik. kereste almaya gittik. halı döşeyelim, sıhhatli bir şey olsun." dedik. kereste almaya gittik.

Orada dediler ki;Orada dediler ki; "Bizim hoca çocuklarımıza Kur'an öğretmiyor." "Hoca efendi yaz geliyor, okul tatil oluyor,"Bizim hoca çocuklarımıza Kur'an öğretmiyor."

"Hoca efendi yaz geliyor, okul tatil oluyor,
Kur'an öğret." Diyorlarmış. "Ben cami hocasıyım çocuklarınızın Kur'an hocası değilim." diyormuş. Kur'an öğret." Diyorlarmış.

"Ben cami hocasıyım çocuklarınızın Kur'an hocası değilim." diyormuş.

Bana şikâyet ettiler. Benim de hoca olduğumu anlayınca bana da biraz yamuk baktılar.Bana şikâyet ettiler. Benim de hoca olduğumu anlayınca bana da biraz yamuk baktılar. Ben de kabadayı değilim; "Yan bakana yan çakarım." demedim.Ben de kabadayı değilim; "Yan bakana yan çakarım." demedim. Bana yan yan baktılar, hocalara da taş attılar, dalga geçtiler. Bana yan yan baktılar, hocalara da taş attılar, dalga geçtiler.

"Bizim hoca talebelerimizi okutmuyor." dediler. "Bizim hoca talebelerimizi okutmuyor." dediler.

Çok üzüldüm ben. Hiçbir şey demedim.Aşağıda, Sapanca'ya vaaza geldiğim zaman -Çok üzüldüm ben. Hiçbir şey demedim.Aşağıda, Sapanca'ya vaaza geldiğim zaman - bizim genç arkadaşlar var, İlahiyatçı arkadaşlar- dedim ki; bizim genç arkadaşlar var, İlahiyatçı arkadaşlar- dedim ki;

"Yukarıda da bir köy var. Köylü çocuğuna Kur'an öğretmek istiyor, hoca Kur'an öğretmiyormuş."Yukarıda da bir köy var. Köylü çocuğuna Kur'an öğretmek istiyor, hoca Kur'an öğretmiyormuş. Hocalara karşı bir saygısızlık başlamış.Hocalara karşı bir saygısızlık başlamış. Size tatil yapmak yasak, yazın tatil yapacağım, kampa gideceğim yok, oraya gideceksiniz,Size tatil yapmak yasak, yazın tatil yapacağım, kampa gideceğim yok, oraya gideceksiniz, çocuklara Allah rızası için parasız Kur'ân-ı Kerîm'i öğreteceksiniz.çocuklara Allah rızası için parasız Kur'ân-ı Kerîm'i öğreteceksiniz. Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenecek insan varsa öğretecek kimse de var.Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenecek insan varsa öğretecek kimse de var. Böyle şey olmaz, gidip öğreteceksiniz." dedik. Böyle şey olmaz, gidip öğreteceksiniz." dedik.

Hakikaten bizim imanlı, ihlâslı gençlerden birkaç tanesi kalkmışlar, köye gitmişler.Hakikaten bizim imanlı, ihlâslı gençlerden birkaç tanesi kalkmışlar, köye gitmişler. Demişler ki "Biz geldik.Demişler ki "Biz geldik. Burada Kur'an öğretmek istiyoruz, çocuklarınızı toplayın, Kur'an öğreteceğiz." Burada Kur'an öğretmek istiyoruz, çocuklarınızı toplayın, Kur'an öğreteceğiz."

Ve öğretmişler, Allah onlardan razı olsun, sayılarını arttırsın. Ve öğretmişler, Allah onlardan razı olsun, sayılarını arttırsın.

O köyde o adamları mahcup ettik. O köyde o adamları mahcup ettik.

"Bak, Allah rızası için Kur'an öğretilirmiş, Allah rızası için dine hizmet edilirmiş. "Bak, Allah rızası için Kur'an öğretilirmiş, Allah rızası için dine hizmet edilirmiş. Para pul da aranmazmış, sırf Allah rızası için olurmuş." diye. Para pul da aranmazmış, sırf Allah rızası için olurmuş." diye.

Ama hoca çocuklara Kur'an öğretmiyor, o köyün hocası reddetmiş.Ama hoca çocuklara Kur'an öğretmiyor, o köyün hocası reddetmiş. Bu ilginç, bunun üzerinde durmamız lazım.Bu ilginç, bunun üzerinde durmamız lazım. Kur'an öğrenmek isteyen insanlar var da hoca öğretmiyor;Kur'an öğrenmek isteyen insanlar var da hoca öğretmiyor; ya bilgisi olmadığı için öğretmiyorya bilgisi olmadığı için öğretmiyor ya da iyi hoca olmadığı için. Allah korkusu yok,ya da iyi hoca olmadığı için. Allah korkusu yok, dine hizmet etmek arzusu yok, salla başını, al maaşını. dine hizmet etmek arzusu yok, salla başını, al maaşını.

Öyle şey olur mu? Sen Allah'ın dinine hizmet edeceksin.Öyle şey olur mu?

Sen Allah'ın dinine hizmet edeceksin.
Ya Allah korkusu yok ya da öğretecek bilgisi yok; ikisi de fena! Ya Allah korkusu yok ya da öğretecek bilgisi yok; ikisi de fena!

Kıyamet alametlerinden birisi yağmurun çok yağıp bitkinin az olması.Kıyamet alametlerinden birisi yağmurun çok yağıp bitkinin az olması. İkinci kıyamet alameti, Kur'an okuyanların çok ama dini bilenlerin az olması.İkinci kıyamet alameti, Kur'an okuyanların çok ama dini bilenlerin az olması. O da bir kıyamet alameti. Dini bilen insanlar çok olacak. O da bir kıyamet alameti. Dini bilen insanlar çok olacak.

Ben şimdi arkadaşlarıma her yerde söylüyorum. Avustralya'da söyledim. Ben şimdi arkadaşlarıma her yerde söylüyorum. Avustralya'da söyledim.

"Yaşamak için size ne lazım?" dedim. Hava lazım, su lazım, havasız susuz yaşanmaz."Yaşamak için size ne lazım?" dedim.

Hava lazım, su lazım, havasız susuz yaşanmaz.
Gıda lazım, yemek yemeden de yaşanmaz. Size bu üçünü saydırdıktan sonra dedim ki; Gıda lazım, yemek yemeden de yaşanmaz. Size bu üçünü saydırdıktan sonra dedim ki;

"Havadan da, sudan da, gıdadan da önce hoca lazım. Hoca olmazsa dini öğrenmezsiniz."Havadan da, sudan da, gıdadan da önce hoca lazım. Hoca olmazsa dini öğrenmezsiniz. Dini öğrenmezseniz çoluk çocuğunuz sonunda İslâm'ı unutur.Dini öğrenmezseniz çoluk çocuğunuz sonunda İslâm'ı unutur. Siz de unutursunuz, cenazenizi kaldıracak insan kalmaz; sonunda çocuklarınız gâvurlaşır. Siz de unutursunuz, cenazenizi kaldıracak insan kalmaz; sonunda çocuklarınız gâvurlaşır.

Demir perde kalktığı zaman Kafkasya'ya giden kardeşlerimiz anlattılar: Demir perde kalktığı zaman Kafkasya'ya giden kardeşlerimiz anlattılar:

Dağıstan'da, Çeçenistan'da, Abhazya'da vesaire "Biz müslümanız, elhamdülillah." diyorlar,Dağıstan'da, Çeçenistan'da, Abhazya'da vesaire "Biz müslümanız, elhamdülillah." diyorlar, hüngür hüngür ağlıyorlar.hüngür hüngür ağlıyorlar. İslâm'ı seviyorlar ama cenazelerini kaldırmasını bilmiyorlar, cenaze namazını kıldıracak hoca kalmamış. İslâm'ı seviyorlar ama cenazelerini kaldırmasını bilmiyorlar, cenaze namazını kıldıracak hoca kalmamış.

Bak burada, Demirbaş Şarl zamanında bilen hoca gitmiş.Bak burada, Demirbaş Şarl zamanında bilen hoca gitmiş. Osmanlı ordusu olarak onunla beraber buraya gelmiş, Türkler bir köy kurmuşlar. Yukarı gitmiş. Osmanlı ordusu olarak onunla beraber buraya gelmiş, Türkler bir köy kurmuşlar. Yukarı gitmiş.

"Camileri var mı müslümanlar mı?" dedim. Osmanlılardan gelmiş; ne olması lazım? "Camileri var mı müslümanlar mı?" dedim.

Osmanlılardan gelmiş; ne olması lazım?

Camileri olması lazım, müslüman olması lazım. Yok, hiçbir şey yok! Camileri olması lazım, müslüman olması lazım. Yok, hiçbir şey yok!

Bir insan dinden imandan mahrum olunca âhireti mahvolur, ebedî hüsrana uğrar.Bir insan dinden imandan mahrum olunca âhireti mahvolur, ebedî hüsrana uğrar. Mü'min olamamışsa ebedî olarak cehennemde yanar. Mü'min olamamışsa ebedî olarak cehennemde yanar.

Demek ki insana havadan, gıdadan, sudan daha önemli din lazım, hoca lazım. Neden? Demek ki insana havadan, gıdadan, sudan daha önemli din lazım, hoca lazım.

Neden?

Dinini öğretecek, Allah'ın yolunu gösterecek; böylece bu dünyada âhiret saadetini sağlayacak. Dinini öğretecek, Allah'ın yolunu gösterecek; böylece bu dünyada âhiret saadetini sağlayacak.

İnsan keyifle yaşıyorum sanır ama bu dünyada herkes seksen sene yaşayabiliyor.İnsan keyifle yaşıyorum sanır ama bu dünyada herkes seksen sene yaşayabiliyor. Firavunlar da, Nemrutlar da herkes yaşamış. Allah'ın takdir ettiği ömür kadar yaşamış, ölmüş. Firavunlar da, Nemrutlar da herkes yaşamış. Allah'ın takdir ettiği ömür kadar yaşamış, ölmüş.

Burada yaşamak bir şey değil, ömür kısa.Burada yaşamak bir şey değil, ömür kısa. Âhiretteki yaşam sonsuz, burası kısacık bir şey.Âhiretteki yaşam sonsuz, burası kısacık bir şey. Bir insan askerlik yapıyor, geliyor. Ömründe askerlik az bir süre.Bir insan askerlik yapıyor, geliyor. Ömründe askerlik az bir süre. Askerlik insanın ömründe bir yer tutar ama dünya hayatı,Askerlik insanın ömründe bir yer tutar ama dünya hayatı, âhiret hayatının yanında sıfır, nokta gibi bile kalmaz. âhiret hayatının yanında sıfır, nokta gibi bile kalmaz.

Sıfır, nokta gibi kalmaz, zerre gibi kalmaz, âhiret hayatı sonsuz, sonsuz hayatı mahvoluyor.Sıfır, nokta gibi kalmaz, zerre gibi kalmaz, âhiret hayatı sonsuz, sonsuz hayatı mahvoluyor. Dünyada istediği gibi yaşasın.Dünyada istediği gibi yaşasın. İsterse Firavun gibi yaşasın, isterse Karun gibi yaşasın,İsterse Firavun gibi yaşasın, isterse Karun gibi yaşasın, -İsterse hangi mendebur, hangi kâfir, hangi azgın varsa onu düşünelim, onun gibi yaşasın.--İsterse hangi mendebur, hangi kâfir, hangi azgın varsa onu düşünelim, onun gibi yaşasın.- âhireti mahvoldu mu bir insan çok kötü bir zarara uğramış, demektir. âhireti mahvoldu mu bir insan çok kötü bir zarara uğramış, demektir.

Âhireti kazanması için de insana hoca lazım ama nasıl hoca lazım? Âhireti kazanması için de insana hoca lazım ama nasıl hoca lazım?

Allah'tan korkan, Kur'an'ı bilen, doğru yolu gösterecek, hakkı söyleyecek,Allah'tan korkan, Kur'an'ı bilen, doğru yolu gösterecek, hakkı söyleyecek, ihlâslı, ahlâklı, takvâlı, Allah'tan korkan, Allah'ın sevgili kulu olan bir hoca lazım. ihlâslı, ahlâklı, takvâlı, Allah'tan korkan, Allah'ın sevgili kulu olan bir hoca lazım.

Kıyamet gününde Kur'an okuyanlar çok olacakmış ama dini bilen insanlar az olacakmış;Kıyamet gününde Kur'an okuyanlar çok olacakmış ama dini bilen insanlar az olacakmış; bu da kıyamet alameti! Üçüncü bir alamet söylüyor: bu da kıyamet alameti!

Üçüncü bir alamet söylüyor:

Ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-umenâ'.Ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-umenâ'. "Emirler, başbuğlar, komutanlar, müdürler, bakanlar çok olacak ama güvenilir insan az olacak." "Emirler, başbuğlar, komutanlar, müdürler, bakanlar çok olacak ama güvenilir insan az olacak."

"Emir" ne demek? "Emir" ne demek?

Emretme salahiyetine sahip herkese Arapçada "emir" derler. Emretme salahiyetine sahip herkese Arapçada "emir" derler.

Bir dairenin başında müdür olmuş, sağa sola emir yağdırıyor, sözü dinleniyor; bu da emirdir.Bir dairenin başında müdür olmuş, sağa sola emir yağdırıyor, sözü dinleniyor; bu da emirdir. Askerlerin başına başbuğ olmuş, başkan olmuş, emrediyor;Askerlerin başına başbuğ olmuş, başkan olmuş, emrediyor; "Kıt'a dur, sağa dön, silah tak, ileri marş, hücum!" bunun da emri dinleniyor, bu da emir. "Kıt'a dur, sağa dön, silah tak, ileri marş, hücum!" bunun da emri dinleniyor, bu da emir.

"Komutan" da demek, "müdür" de demek, "lider" de demek, hatta devlet başkanının adı emîrü'l-mü'minîn. "Komutan" da demek, "müdür" de demek, "lider" de demek, hatta devlet başkanının adı emîrü'l-mü'minîn.

"Yâ emîre'l-mü'minîn!" İsmini söylemezler de böyle söylerler. "Yâ emîre'l-mü'minîn!"

İsmini söylemezler de böyle söylerler.

Hz. Ömer'in yanına geliyor; "Yâ emîre'l-mü'minîn, ey mü'minlerin emîri!" diye sesleniyor. Hz. Ömer'in yanına geliyor; "Yâ emîre'l-mü'minîn, ey mü'minlerin emîri!" diye sesleniyor.

"Emretme salahiyetine, hakkına sahip olan insan." "Emretme salahiyetine, hakkına sahip olan insan."

Emirler çok olacak; başkanlar müdürler, liderler, vesaire vesaire.Emirler çok olacak; başkanlar müdürler, liderler, vesaire vesaire. Çok olacak ama güvenilen insan az olacak.Çok olacak ama güvenilen insan az olacak. Emin, itimat edilen insan az olacak. Emin, itimat edilen insan az olacak.

Emirler hain olacak. Geçtikleri makamı Allah'ın rızasına uygun yönetmeyecekler: Emirler hain olacak. Geçtikleri makamı Allah'ın rızasına uygun yönetmeyecekler:

Kim bilir ne menfaat kazanmak için nasıl yönetecekler? Kimleri kayıracaklar?Kim bilir ne menfaat kazanmak için nasıl yönetecekler? Kimleri kayıracaklar? Keselerini nasıl dolduracaklar, hazineyi nasıl soyacaklar? Keselerini nasıl dolduracaklar, hazineyi nasıl soyacaklar?

Emir çok olacak ama emin, güvenilir insan az olacak; kıyamet alametlerinden biri. Emir çok olacak ama emin, güvenilir insan az olacak; kıyamet alametlerinden biri.

"Hocam, bunlardan bize çıkan ders nedir?" "Hocam, bunlardan bize çıkan ders nedir?"

Kıyametin birçok hadîs-i şerîflerde belirtilen sıfatları, emareleri zuhur etmiştir,Kıyametin birçok hadîs-i şerîflerde belirtilen sıfatları, emareleri zuhur etmiştir, şu devirde mevcuttur, kıyamet yakındır, aklımızı başımıza toplayalım, ne zaman kopacağı belli olmaz. şu devirde mevcuttur, kıyamet yakındır, aklımızı başımıza toplayalım, ne zaman kopacağı belli olmaz.

Ne zaman kopacak? Lâ te'tîküm illâ bağteten. Kıyamet nasıl gelecekmiş? Apansız gelecekmiş! Ne zaman kopacak?

Lâ te'tîküm illâ bağteten.

Kıyamet nasıl gelecekmiş?

Apansız gelecekmiş!

Hatta adam ağacı dikecek çukuru kazmış ama ağacı dikemeyecekmiş.Hatta adam ağacı dikecek çukuru kazmış ama ağacı dikemeyecekmiş. Malı almış, kumaşı ölçtürmüş, parasını veremeyecekmiş.Malı almış, kumaşı ölçtürmüş, parasını veremeyecekmiş. Herkes gafletteyken ticaretinde, ziraatinde, işinde gücünde iken ansızın kopacakmış. Herkes gafletteyken ticaretinde, ziraatinde, işinde gücünde iken ansızın kopacakmış.

"Ya bu dünya daha sağlam gibi görünüyor!" Daha çürümemiş! "Ya bu dünya daha sağlam gibi görünüyor!"

Daha çürümemiş!

"Etrafta sağlam taşlar filan görüyorum, giderken yolları da kesmişler,"Etrafta sağlam taşlar filan görüyorum, giderken yolları da kesmişler, bu dünya çürük değil daha çok yaşar!" Hep öyle gibi görünüyor... bu dünya çürük değil daha çok yaşar!"

Hep öyle gibi görünüyor...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bahsettiği kıyamet alametleri çoğalmış durumda. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bahsettiği kıyamet alametleri çoğalmış durumda.

Peygamber Efendimiz ne söylemiş? Peygamber Efendimiz ne söylemiş?

"Sevaplar işlenmeyecek, değersiz olacak. Günahlar işlenecek, günahlardan korkulmayacak." "Sevaplar işlenmeyecek, değersiz olacak. Günahlar işlenecek, günahlardan korkulmayacak."

Git müslüman ülkelerini gör, gel buradaki müslümanlara bak.Git müslüman ülkelerini gör, gel buradaki müslümanlara bak. Günahları işliyorlar mı işlemiyorlar mı, sevapları tutuyorlar mı tutmuyorlar mı? Günahları işliyorlar mı işlemiyorlar mı, sevapları tutuyorlar mı tutmuyorlar mı?

O alametler belirmiş. Kızlar bile kabadayı. Erkek çocuklar haşere.O alametler belirmiş. Kızlar bile kabadayı. Erkek çocuklar haşere. Kızlar bile anasını babasını dinlemeyecek bu durumda. Olmuş mu? Olmuş. Kızlar bile anasını babasını dinlemeyecek bu durumda.

Olmuş mu?

Olmuş.

Şimdi Almanya'da kanun varmış; on yaşını geçti mi anne baba çocuğuna söz dinletemiyormuş.Şimdi Almanya'da kanun varmış; on yaşını geçti mi anne baba çocuğuna söz dinletemiyormuş. İcabında erkek, kız evden kaçıyormuş, devlet ona bakıyormuş, parasını da ana babadan alıyormuş. İcabında erkek, kız evden kaçıyormuş, devlet ona bakıyormuş, parasını da ana babadan alıyormuş.

Vay başıma gelenler! Hem çocuk beni dinlemeyecek hem bana aykırı olacakVay başıma gelenler! Hem çocuk beni dinlemeyecek hem bana aykırı olacak hem de devlet parayı çatır çatır benim maaşımdan kesecek, o haine yedirecek. Kıyamet alameti! hem de devlet parayı çatır çatır benim maaşımdan kesecek, o haine yedirecek.

Kıyamet alameti!

"Dini bilgi azalacak, ihlâslı hoca azalacak, bilmeyen insanlar çoğalacak." "Dini bilgi azalacak, ihlâslı hoca azalacak, bilmeyen insanlar çoğalacak."

Birçok alametleri belirmiştir. Onun için "Kıyamet kopabilir." diye aklımızı başımıza alıpBirçok alametleri belirmiştir.

Onun için "Kıyamet kopabilir." diye aklımızı başımıza alıp
tevbeyi bir an önce edip iyi bir insan olmamız lazım. tevbeyi bir an önce edip iyi bir insan olmamız lazım.

Bir şey daha söyleyeyim.Bir şey daha söyleyeyim. Hatta adam ağacı dikecek çukuru kazmış ama ağacı dikemeyecekmiş.Hatta adam ağacı dikecek çukuru kazmış ama ağacı dikemeyecekmiş. Malı almış, kumaşı ölçtürmüş, parasını veremeyecekmiş.Malı almış, kumaşı ölçtürmüş, parasını veremeyecekmiş. Herkes gafletteyken ticaretinde, ziraatinde, işinde gücünde iken ansızın kopacakmış. Herkes gafletteyken ticaretinde, ziraatinde, işinde gücünde iken ansızın kopacakmış.

"Ya bu dünya daha sağlam gibi görünüyor!" Daha çürümemiş! "Ya bu dünya daha sağlam gibi görünüyor!"

Daha çürümemiş!

"Etrafta sağlam taşlar filan görüyorum, giderken yolları da kesmişler,"Etrafta sağlam taşlar filan görüyorum, giderken yolları da kesmişler, bu dünya çürük değil daha çok yaşar!" Hep öyle gibi görünüyor... bu dünya çürük değil daha çok yaşar!"

Hep öyle gibi görünüyor...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bahsettiği kıyamet alametleri çoğalmış durumda. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bahsettiği kıyamet alametleri çoğalmış durumda.

Peygamber Efendimiz ne söylemiş? Peygamber Efendimiz ne söylemiş?

"Sevaplar işlenmeyecek, değersiz olacak. Günahlar işlenecek, günahlardan korkulmayacak." "Sevaplar işlenmeyecek, değersiz olacak. Günahlar işlenecek, günahlardan korkulmayacak."

Git müslüman ülkelerini gör, gel buradaki müslümanlara bak.Git müslüman ülkelerini gör, gel buradaki müslümanlara bak. Günahları işliyorlar mı işlemiyorlar mı, sevapları tutuyorlar mı tutmuyorlar mı? Günahları işliyorlar mı işlemiyorlar mı, sevapları tutuyorlar mı tutmuyorlar mı?

O alametler belirmiş. Kızlar bile kabadayı. Erkek çocuklar haşere.O alametler belirmiş. Kızlar bile kabadayı. Erkek çocuklar haşere. Kızlar bile anasını babasını dinlemeyecek bu durumda. Olmuş mu? Olmuş. Kızlar bile anasını babasını dinlemeyecek bu durumda.

Olmuş mu?

Olmuş.

Şimdi Almanya'da kanun varmış; on yaşını geçti mi anne baba çocuğuna söz dinletemiyormuş.Şimdi Almanya'da kanun varmış; on yaşını geçti mi anne baba çocuğuna söz dinletemiyormuş. İcabında erkek, kız evden kaçıyormuş, devlet ona bakıyormuş, parasını da ana babadan alıyormuş. İcabında erkek, kız evden kaçıyormuş, devlet ona bakıyormuş, parasını da ana babadan alıyormuş.

Vay başıma gelenler! Hem çocuk beni dinlemeyecek hem bana aykırı olacakVay başıma gelenler! Hem çocuk beni dinlemeyecek hem bana aykırı olacak hem de devlet parayı çatır çatır benim maaşımdan kesecek, o haine yedirecek. Kıyamet alameti! hem de devlet parayı çatır çatır benim maaşımdan kesecek, o haine yedirecek.

Kıyamet alameti!

"Dini bilgi azalacak, ihlâslı hoca azalacak, bilmeyen insanlar çoğalacak." "Dini bilgi azalacak, ihlâslı hoca azalacak, bilmeyen insanlar çoğalacak."

Birçok alametleri belirmiştir. Onun için "Kıyamet kopabilir." diye aklımızı başımıza alıpBirçok alametleri belirmiştir.

Onun için "Kıyamet kopabilir." diye aklımızı başımıza alıp
tevbeyi bir an önce edip iyi bir insan olmamız lazım. tevbeyi bir an önce edip iyi bir insan olmamız lazım.

Bir şey daha söyleyeyim.Bir şey daha söyleyeyim. Şimdi söyleyeceğim daha önemli. Bir insan öldü mü -Hasan Efendi ölmüş.Şimdi söyleyeceğim daha önemli.

Bir insan öldü mü -Hasan Efendi ölmüş.
Hay Allah, dün konuşmuştuk, beraber vasıtaya binmiştik, çarşıya gitmiştik.Hay Allah, dün konuşmuştuk, beraber vasıtaya binmiştik, çarşıya gitmiştik. Hay Allah, akşam ölüvermiş.- izâ mete insânü, bir insan öldü müHay Allah, akşam ölüvermiş.- izâ mete insânü, bir insan öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir, özel kıyameti kopmuştur. onun kıyameti kopmuş demektir, özel kıyameti kopmuştur.

Her an insanın ölmesi mümkün. Her an insanın ölmesi mümkün.

Onun için dünyanın sağlamlığı bizim için mühim değil.Onun için dünyanın sağlamlığı bizim için mühim değil. İnsanın ölmesi her an olabilir. Her an aramızdan birileri ölebiliyor. İnsanın ölmesi her an olabilir. Her an aramızdan birileri ölebiliyor.

Yunus Emre bunu çok değişik bir şekilde anlatıyor: Yunus Emre bunu çok değişik bir şekilde anlatıyor:

Halkı bostan edinmiştir. Dilediğin üzer ölüm. Halkı bostan edinmiştir.

Dilediğin üzer ölüm.

"Üzmek" ne demek? "Koparmak" demek. "İp üzüldü." derler. "Üzmek" ne demek?

"Koparmak" demek.

"İp üzüldü." derler.

Halkı bostan edinmiştir. Dilediğin üzer ölüm. Halkı bostan edinmiştir.

Dilediğin üzer ölüm.

Bostancı, bostanın sahibi bostana girer; hangi karpuz hangi kavun olmuş gibi pat pat vurur,Bostancı, bostanın sahibi bostana girer; hangi karpuz hangi kavun olmuş gibi pat pat vurur, tok tok ses geliyorsa koparır, alır. tok tok ses geliyorsa koparır, alır.

Halkı bostan edinmiştir. Dilediğin üzer ölüm. Dilediğini koparıyor, alıyor götürüyor.Halkı bostan edinmiştir.

Dilediğin üzer ölüm.

Dilediğini koparıyor, alıyor götürüyor.
Azrail aleyhisselam geliyor, dolaşıyor; kimin vakti gelmişse alıp götürüyor,Azrail aleyhisselam geliyor, dolaşıyor; kimin vakti gelmişse alıp götürüyor, can damarını koparıyor, ruhunu kabzediyor. İnsan öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir. can damarını koparıyor, ruhunu kabzediyor.

İnsan öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir.

Ölüm hepimizin başında. Kim bilir nerede, nasıl gelecek, bilmiyoruz.Ölüm hepimizin başında. Kim bilir nerede, nasıl gelecek, bilmiyoruz. Allah iman selameti versin, günah üzere öldürmesin;Allah iman selameti versin, günah üzere öldürmesin; sevdiği bir kul olarak, abdestliyken, oruçluyken, dilimiz zikrullah ile meşgul iken,sevdiği bir kul olarak, abdestliyken, oruçluyken, dilimiz zikrullah ile meşgul iken, sevdiği bir kul hâlindeyken şu emaneti teslim etmeyi nasip etsin.sevdiği bir kul hâlindeyken şu emaneti teslim etmeyi nasip etsin. Kötü bir ölümle ölmekten cümlemizi korusun. Kötü bir ölümle ölmekten cümlemizi korusun.

Kimisi meyhanede ölüyor, kimisi kötülük yaparken ölüyor,Kimisi meyhanede ölüyor, kimisi kötülük yaparken ölüyor, kimisi Allah'ın en sevmediği bir günahı işlerken ölüyor. Allah saklasın.kimisi Allah'ın en sevmediği bir günahı işlerken ölüyor. Allah saklasın. Kimisi küfür üzere ölüyor, kâfir. "Bu laf söylenir mi?" "Söylenir!" Kimisi küfür üzere ölüyor, kâfir.

"Bu laf söylenir mi?"

"Söylenir!"

Ondan sonra ölüyor; öldü gitti işte. Ondan sonra ölüyor; öldü gitti işte.

Kimisine de Allah tevbe nasip ediyor, hacca gitmek nasip ediyor,Kimisine de Allah tevbe nasip ediyor, hacca gitmek nasip ediyor, sakal bırakmak nasip ediyor, namazındayken niyazındayken güzel bir ölümle ölüyor. sakal bırakmak nasip ediyor, namazındayken niyazındayken güzel bir ölümle ölüyor.

Bizim Yalova'da bir İsa amcamız vardı, ihvanımızdan yaşlı bir insan. Hep hayırlara koşardı.Bizim Yalova'da bir İsa amcamız vardı, ihvanımızdan yaşlı bir insan. Hep hayırlara koşardı. Cami yapımında, okul yapımında, daha başka hayırlı işlerde çok hizmetleri oldu. Cami yapımında, okul yapımında, daha başka hayırlı işlerde çok hizmetleri oldu.

İsa amca yine bir hayrı takip ederken, kaymakamın karşısında "O hayırlı iş olsun." diyeİsa amca yine bir hayrı takip ederken, kaymakamın karşısında "O hayırlı iş olsun." diye kaymakama ricada bulunurken fenalaşıyor, halıya çöküyor. kaymakama ricada bulunurken fenalaşıyor, halıya çöküyor.

Kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Hayır işlerken, hayrı takip ederken vefat ediyor. Kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.

Hayır işlerken, hayrı takip ederken vefat ediyor.

Allah geçinden versin, hayırlı ömür versin, uzun ömür versin.Allah geçinden versin, hayırlı ömür versin, uzun ömür versin. Sıhhatle afiyetle yaşamak nasip etsin. Âza noksanlığı vermesin.Sıhhatle afiyetle yaşamak nasip etsin. Âza noksanlığı vermesin. Bunaklık, ihtiyarlık, hastalık, yatalaklık, çok feci ıstırap, amansız hastalık vermesin.Bunaklık, ihtiyarlık, hastalık, yatalaklık, çok feci ıstırap, amansız hastalık vermesin. Huzur içinde mutlu, bahtiyar yaşamak nasip etsin, sevaplı işler yapmak nasip etsin. Huzur içinde mutlu, bahtiyar yaşamak nasip etsin, sevaplı işler yapmak nasip etsin.

Ben arkadaşlara diyorum ki; "Her birimiz bir yerde kendi adımıza cami yaptıralım, inşaallah.Ben arkadaşlara diyorum ki;

"Her birimiz bir yerde kendi adımıza cami yaptıralım, inşaallah.
Kim bu dünyada bir cami yaptırırsa Allah cennette bir köşk verirmiş,Kim bu dünyada bir cami yaptırırsa Allah cennette bir köşk verirmiş, cenneti bu dünyadayken yaptıralım,cenneti bu dünyadayken yaptıralım, teminat altına alalım.teminat altına alalım. Allah da bize cennet ırmaklarının kenarında, içi dayalı döşeli bir köşk ihsan etsin." Allah da bize cennet ırmaklarının kenarında, içi dayalı döşeli bir köşk ihsan etsin."

Nice nice hayırları yapmayı Allah nasip etsin;Nice nice hayırları yapmayı Allah nasip etsin; kıyamet kopabilir. kıyamet kopabilir. Kıyamet senin hayatında kopmazsa da senin hayatın koparsa senin kıyametin kopmuş olur;Kıyamet senin hayatında kopmazsa da senin hayatın koparsa senin kıyametin kopmuş olur; Allah geçinden versin. Onun için nasıl olacağız? Neden devamlı abdestli gezin diyoruz? Allah geçinden versin.

Onun için nasıl olacağız?

Neden devamlı abdestli gezin diyoruz?

teminat altına alalım.teminat altına alalım. Allah da bize cennet ırmaklarının kenarında, içi dayalı döşeli bir köşk ihsan etsin." Allah da bize cennet ırmaklarının kenarında, içi dayalı döşeli bir köşk ihsan etsin."

Nice nice hayırları yapmayı Allah nasip etsin;Nice nice hayırları yapmayı Allah nasip etsin; kıyamet kopabilir. kıyamet kopabilir. Kıyamet senin hayatında kopmazsa da senin hayatın koparsa senin kıyametin kopmuş olur;Kıyamet senin hayatında kopmazsa da senin hayatın koparsa senin kıyametin kopmuş olur; Allah geçinden versin. Onun için nasıl olacağız? Neden devamlı abdestli gezin diyoruz? Allah geçinden versin.

Onun için nasıl olacağız?

Neden devamlı abdestli gezin diyoruz?

İnnâ lillâhi innâ ileyhi râciûn." Bizim Marmara Üniversitesi'ndeİnnâ lillâhi innâ ileyhi râciûn."

Bizim Marmara Üniversitesi'nde
"Selçuk Eraydın" diye bir kardeşimiz vardı, üniversitede hocaydı."Selçuk Eraydın" diye bir kardeşimiz vardı, üniversitede hocaydı. Geldi bizim camimize,Geldi bizim camimize, kandil gecesi konuşma yaptı, vaaz verdi.kandil gecesi konuşma yaptı, vaaz verdi. Kürsüde güzel güzel Miraç kandilini anlattı. Ondan sonra aşağı indi, elimizi öptü. Dedi ki; Kürsüde güzel güzel Miraç kandilini anlattı. Ondan sonra aşağı indi, elimizi öptü.

Dedi ki;

"Hocam, ben gideyim." "Yatsı namazına kal." Dedim. "Yok, gideyim." dedi."Hocam, ben gideyim."

"Yatsı namazına kal." Dedim.

"Yok, gideyim." dedi.
Atladı arabasına, gitti. Bizim bir arkadaş götürüyordu,Atladı arabasına, gitti. Bizim bir arkadaş götürüyordu, demiş ki; "Hocamız 'kal' dedi kalmadık, söz dinleseydik." demiş. Artık yola gitti.demiş ki;

"Hocamız 'kal' dedi kalmadık, söz dinleseydik." demiş.

Artık yola gitti.
Kendi semtine gelirken anayoldan çıkışta, bir yanlış iş yapmış, minibüse çarpmış.Kendi semtine gelirken anayoldan çıkışta, bir yanlış iş yapmış, minibüse çarpmış. Bu kenarda duruyormuş arkada, küt buna çarpmış, orada ruhunu teslim etmiş. Bu kenarda duruyormuş arkada, küt buna çarpmış, orada ruhunu teslim etmiş.

Camide kandil gecesi konuşmasını yapmıştı.Camide kandil gecesi konuşmasını yapmıştı. Gündüz oruçluymuş;Gündüz oruçluymuş; Daha evine gelemeden arabaya bindi.Daha evine gelemeden arabaya bindi. Daha derli toplu yemek yememiş, "konuşmayı yapayım" diye camiye gelmiş.Daha derli toplu yemek yememiş, "konuşmayı yapayım" diye camiye gelmiş. Daha evine ulaşamadan ahirete ulaştı. Evine gelmeden ahirete gitti. Daha evine ulaşamadan ahirete ulaştı. Evine gelmeden ahirete gitti.

Belli olmaz, ölüme hazırlıklı olalım, tevbekâr olalım, tevbeyi çabuk yapalımBelli olmaz, ölüme hazırlıklı olalım, tevbekâr olalım, tevbeyi çabuk yapalım Allah yolunda yürüyelim, abdestli olalım, dilimiz zikre alışkın olsun… Allah yolunda yürüyelim, abdestli olalım, dilimiz zikre alışkın olsun…

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." Zikirle yaşarsanız öyle ölürsünüz. "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz."

Zikirle yaşarsanız öyle ölürsünüz.

"Ta en sonda lâ ilâhe illallah derim." Belki diyemezsin."Ta en sonda lâ ilâhe illallah derim."

Belki diyemezsin.
Dünyada iken lâ ilâhe illallah demeye, zikre dilini alıştır, lâ ilâhe illallâh'ı çok de.Dünyada iken lâ ilâhe illallah demeye, zikre dilini alıştır, lâ ilâhe illallâh'ı çok de. Allah'ın ilahi kanunu öyle olduğuna göre; sen lâ ilâhe illallah diye diye,Allah'ın ilahi kanunu öyle olduğuna göre; sen lâ ilâhe illallah diye diye, Allah diye diye yaşa da lâ ilâhe illallah diye ölmek nasip olsun. Niye? Allah diye diye yaşa da lâ ilâhe illallah diye ölmek nasip olsun.

Niye?

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Nasıl yaşadıysanız öyle ölürsünüz, yaşadığınıza uygun bir şekilde ölürsünüz." Allah saklasın."Nasıl yaşadıysanız öyle ölürsünüz, yaşadığınıza uygun bir şekilde ölürsünüz."

Allah saklasın.
Kötü bir hayat süren insanın o kötü hal üzerindeyken ölmesi muhtemel olur,Kötü bir hayat süren insanın o kötü hal üzerindeyken ölmesi muhtemel olur, iyi bir hal ile yaşayan bir insan da iyi bir halde göçer. iyi bir hal ile yaşayan bir insan da iyi bir halde göçer.

Benim imrendiğim bir âhirete göçüş şeklini size anlatayım.Benim imrendiğim bir âhirete göçüş şeklini size anlatayım. Çarşıkapı camisinin imamı, tanıdığımız bir kimseydi.Çarşıkapı camisinin imamı, tanıdığımız bir kimseydi. Sahur yemeğini yemişler, oruca niyetlenmiş, evinden camiye gelmiş. Oruçlu olarak camiye gelmiş.Sahur yemeğini yemişler, oruca niyetlenmiş, evinden camiye gelmiş. Oruçlu olarak camiye gelmiş. Camide namaz kıldıracak. Bir cüz Kur'ân-ı Kerîm okumuş, namaza durmuş.Camide namaz kıldıracak.

Bir cüz Kur'ân-ı Kerîm okumuş, namaza durmuş.
Cemaat arkada ona uymuşlar. Secdeye gitmiş. Sübhanallah, Sübhanallah.Cemaat arkada ona uymuşlar. Secdeye gitmiş. Sübhanallah, Sübhanallah. Millet secdede bekliyor ki imam kalksın. Yatmışlar, yatmışlar, yatmışlar, durmuşlar, durmuşlar…Millet secdede bekliyor ki imam kalksın. Yatmışlar, yatmışlar, yatmışlar, durmuşlar, durmuşlar… İmam "Allahu Ekber" demiyor, kalkmıyor. Anlamışlar bir şey olduğunu. Bu kadar uzun olmaz.İmam "Allahu Ekber" demiyor, kalkmıyor. Anlamışlar bir şey olduğunu. Bu kadar uzun olmaz. Hocaya bakmışlar, hoca secdede ruhunu teslim etmiş. Hocaya bakmışlar, hoca secdede ruhunu teslim etmiş.

Allahu Ekber! Oruçlu, abdestli, Kur'an okumuş. Camide, namazda, secdede. Allahu Ekber! Oruçlu, abdestli, Kur'an okumuş. Camide, namazda, secdede.

Ama çok iyi bir hafızmış, Kur'an ehli bir insanmış, iyi bir hocaymış. Allah yaşadığı gibi öldürüyor.Ama çok iyi bir hafızmış, Kur'an ehli bir insanmış, iyi bir hocaymış. Allah yaşadığı gibi öldürüyor. Kur'an'la, namaz kıldırmış, namazla, abdestli, derviş, "Sübhanallah" derken ruhunu teslim etmiş. Kur'an'la, namaz kıldırmış, namazla, abdestli, derviş, "Sübhanallah" derken ruhunu teslim etmiş.

Kulun Allah'a en yakın olduğu hal, secde hâli imiş,Kulun Allah'a en yakın olduğu hal, secde hâli imiş, Allah cümlemize böyle güzel bir hüsn-ü hâtime ile âhirete göçmek nasip etsin… Allah cümlemize böyle güzel bir hüsn-ü hâtime ile âhirete göçmek nasip etsin…

Min ekmeli'l-mü'minîne imânen ahsenühüm hulükan ve eltafühüm bi-ehlihim.Min ekmeli'l-mü'minîne imânen ahsenühüm hulükan ve eltafühüm bi-ehlihim. İkinci hadîs-i şerîf, Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmiş.İkinci hadîs-i şerîf, Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmiş. Hâkim Müstedrek'inde rivayet etmiş. Hâkim Müstedrek'inde rivayet etmiş.

"Mü'minlerin imanca en olgunları; huyca en güzel olanları ve ailelerine en latifeci en lütufkâr davrananlarıdır." "Mü'minlerin imanca en olgunları; huyca en güzel olanları ve ailelerine en latifeci en lütufkâr davrananlarıdır."

İmanın kâmil olması, olgun olması çok önemli; tam imanlı olmak çok önemli! İmanın kâmil olması, olgun olması çok önemli; tam imanlı olmak çok önemli!

En olgun imanlı olanlar, imanca en kâmil olanlar kimlermiş? Huyları en güzel olanlarmış. En olgun imanlı olanlar, imanca en kâmil olanlar kimlermiş?

Huyları en güzel olanlarmış.

O halde ne yapacağız? Hepimiz huylarımıza bakacağız: O halde ne yapacağız?

Hepimiz huylarımıza bakacağız:

Ben nasıl bir insanım?Ben nasıl bir insanım? Acaba ben nasıl bir insanım? Birilerine sorduralım: Acaba ben nasıl bir insanım? Birilerine sorduralım:

"Al sen şu kadar parayı, seni sivil hafiye olarak görevlendiriyorum."Al sen şu kadar parayı, seni sivil hafiye olarak görevlendiriyorum. Benim namıma insanlar arasında bir araştırma yap bakalım. Onlara göre ben nasıl bir insanım?" Benim namıma insanlar arasında bir araştırma yap bakalım. Onlara göre ben nasıl bir insanım?"

Gidecek, soracak; "Bu adam nasıl?" "Aman yâ Rabbi! Hiç sorma.Gidecek, soracak; "Bu adam nasıl?"

"Aman yâ Rabbi! Hiç sorma.
Sinirlidir, barut gibidir, kızgındır, asabidir, vesairedir." Veyahut diyecektir ki; Sinirlidir, barut gibidir, kızgındır, asabidir, vesairedir."

Veyahut diyecektir ki;

"Melek gibidir, çok tatlıdır, tadına doyum olmayan bir arkadaştır,"Melek gibidir, çok tatlıdır, tadına doyum olmayan bir arkadaştır, bir tanedir, herkesin sevdiği bir insandır." Bakalım ne diyecekler? bir tanedir, herkesin sevdiği bir insandır."

Bakalım ne diyecekler?
Bir insanın huyunun güzel olması öteki insanlardan sorulur.Bir insanın huyunun güzel olması öteki insanlardan sorulur. Bakalım öteki insanlar onu nasıl görüyor? Öteki mü'minler nasıl görüyor? Bakalım öteki insanlar onu nasıl görüyor?

Öteki mü'minler nasıl görüyor?

Neden "öteki mü'minler" diyorum. Kâfir zaten müslümanı sevmez ki. Kâfir!Neden "öteki mü'minler" diyorum. Kâfir zaten müslümanı sevmez ki. Kâfir! Peygamber Efendimiz'i bile sevmemiş. Ümmetin en mübarek insanlarını bile sevmemişler.Peygamber Efendimiz'i bile sevmemiş. Ümmetin en mübarek insanlarını bile sevmemişler. Kâfirlerin söz hakkı yok. Hatta yalancının şahitlik hakkı bile yok. Kâfirlerin söz hakkı yok. Hatta yalancının şahitlik hakkı bile yok.

İyi bir müslüman olmayanın İslâm mahkemelerinde sözü bile dinlenmez.İyi bir müslüman olmayanın İslâm mahkemelerinde sözü bile dinlenmez. Asıl doğru düzgün insanlar bunun hakkında ne diyorlar bakalım: Asıl doğru düzgün insanlar bunun hakkında ne diyorlar bakalım:

"İyidir, Allah selamet versin, iyi arkadaştır, melek gibidir." "İyidir, Allah selamet versin, iyi arkadaştır, melek gibidir."

Mesela Adapazarı'nda birisi öldü. Hanımı demiş ki; Mesela Adapazarı'nda birisi öldü. Hanımı demiş ki;

"Elli altmış yıl beraber yaşadık, bir defa bile birbirimizi incitmedik."Elli altmış yıl beraber yaşadık, bir defa bile birbirimizi incitmedik. Sabah benden önce kalkardı, suyu ısıtırdı.Sabah benden önce kalkardı, suyu ısıtırdı. 'Hanım su sıcak, hadi soğukta üşüme, abdestini alıver,'Hanım su sıcak, hadi soğukta üşüme, abdestini alıver, ben camiye gidiyorum, sen namazını kıl, belki kalkamazsın.' derdi." ben camiye gidiyorum, sen namazını kıl, belki kalkamazsın.' derdi."

Birbirlerini hiç incitmemişler. Ne güzel, huyların güzel olması çok önemli. Efendimiz bir de ne ekliyor? Birbirlerini hiç incitmemişler. Ne güzel, huyların güzel olması çok önemli. Efendimiz bir de ne ekliyor?

Ve eltafühüm bi-ehlihim. "Ailesinin fertlerine karşı en lütufkâr, latifeci, yumuşak, tatlı davranmak."Ve eltafühüm bi-ehlihim. "Ailesinin fertlerine karşı en lütufkâr, latifeci, yumuşak, tatlı davranmak." Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem ailesi arasında özel hayatında latifeciymiş,Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem ailesi arasında özel hayatında latifeciymiş, öyle çatık kaşlı, somurtuk soğuk değilmiş, latifeciymiş. Bunu unutmayalım. öyle çatık kaşlı, somurtuk soğuk değilmiş, latifeciymiş.

Bunu unutmayalım.
Biraz tatlı dilli, güleç yüzlü, latifeci olmaya dikkat edelim.Biraz tatlı dilli, güleç yüzlü, latifeci olmaya dikkat edelim. Ben bugün bir insanın hanımını kendisinin dindarlığı için ölçü görüyorum. Ben bugün bir insanın hanımını kendisinin dindarlığı için ölçü görüyorum.

"Falanca adamın hanımı bu mu? Bu hanım örtülü değil!" "Falanca adamın hanımı bu mu? Bu hanım örtülü değil!"

Veyahut hanımından sorulur: "Bu bey nasıl?" Bizim aksakallı bir arkadaş var.Veyahut hanımından sorulur: "Bu bey nasıl?"

Bizim aksakallı bir arkadaş var.
"Çok iyi arkadaş" dedik, "çok halim selim" dedik, "çok iyiliksever" dedik."Çok iyi arkadaş" dedik, "çok halim selim" dedik, "çok iyiliksever" dedik. Hiç unutmuyorum hanımı dedi ki; "Ah hocam, bir de onu bana sor!" Vallahi üzüldüm. Hiç unutmuyorum hanımı dedi ki;

"Ah hocam, bir de onu bana sor!"

Vallahi üzüldüm.
Dıştan bize karşı çok iyi. Hanımı diyor ki; "Bir de bana sor hocam, ne çektim ben, barut gibidir." Dıştan bize karşı çok iyi. Hanımı diyor ki; "Bir de bana sor hocam, ne çektim ben, barut gibidir."

Onun için aile halkına lütufkâr, latifeci, tatlı, sevimli davranmak lazımdır; bu da önemli bir husus! Onun için aile halkına lütufkâr, latifeci, tatlı, sevimli davranmak lazımdır; bu da önemli bir husus!

Çocuklara karşı da öyle...Çocuklara karşı da öyle... Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in çocuklar hakkında bir tavsiyesi var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in çocuklar hakkında bir tavsiyesi var. Ben ilk okuduğum zaman çok etkilenmiştim: "Çocuklarınıza soylu insan muamelesi yapın." diyor. Ben ilk okuduğum zaman çok etkilenmiştim:

"Çocuklarınıza soylu insan muamelesi yapın." diyor.

Soylu insan ne demek? Padişahın şehzadesi soylu insan, vezirin oğlu soylu insan. Soylu insan ne demek?

Padişahın şehzadesi soylu insan, vezirin oğlu soylu insan.

Hadi bakalım ensesine bir patlat, alimallah derisini yüzerler,Hadi bakalım ensesine bir patlat, alimallah derisini yüzerler, güneşte kuruturlar bir de üzerine tuz ekerler. Yapamazsın! güneşte kuruturlar bir de üzerine tuz ekerler. Yapamazsın!

Neden? Babası var, hatırı var, bilmem nesi var.Neden?

Babası var, hatırı var, bilmem nesi var.
Ona gelince yaramazlık bile yapsa ziyanı yok, başkası yaptı mı fakir bir de ensesine çakarız. Ona gelince yaramazlık bile yapsa ziyanı yok, başkası yaptı mı fakir bir de ensesine çakarız.

Demek ki Peygamber Efendimiz ne buyuruyor? "Çocuklarınıza soylu insan muamelesi yapın." Demek ki Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?

"Çocuklarınıza soylu insan muamelesi yapın."

Değer verin çocuğunuza. Azarlamayın. Böyle çocuk sakin olur, gerilimsiz olur.Değer verin çocuğunuza. Azarlamayın. Böyle çocuk sakin olur, gerilimsiz olur. Azarlanan çocuk haşarı olur, dövüldükçe daha haşarı olur. Azarlanan çocuk haşarı olur, dövüldükçe daha haşarı olur.

Eltafühüm bi-ehlihim. Ailesine, hanımı ve çocuklarına karşı lütufkâr olmak.Eltafühüm bi-ehlihim.

Ailesine, hanımı ve çocuklarına karşı lütufkâr olmak.
Babası koç bıyıklı, bu kadar; eve geliyor. Kapıdan çocuklar bir tarafa kaçıyor, sıvışıyor.Babası koç bıyıklı, bu kadar; eve geliyor. Kapıdan çocuklar bir tarafa kaçıyor, sıvışıyor. Hanım mutfağa gidiyor. Neden? Hanım mutfağa gidiyor.

Neden?

Bu adam barut gibi. Evde herkes korkuyor, titriyor. Olmadı! Bu adam barut gibi. Evde herkes korkuyor, titriyor.

Olmadı!

Herkes memnun olacak; "Hoş geldin!" diyecek, sevinecek, evde bir muhabbet olacak.Herkes memnun olacak; "Hoş geldin!" diyecek, sevinecek, evde bir muhabbet olacak. Bu, büyük ölçüde babaya düşer.Bu, büyük ölçüde babaya düşer. Babanın aile ehline, ailedeki her kişiye lütufkâr davranmasına bağlıdır,Babanın aile ehline, ailedeki her kişiye lütufkâr davranmasına bağlıdır, işte böyle olursa imanca en kuvvetli olmuş oluyor. işte böyle olursa imanca en kuvvetli olmuş oluyor.

Biz bunu sağlamaya çalışıyoruz, vaazlarımızda çok söylüyoruzBiz bunu sağlamaya çalışıyoruz, vaazlarımızda çok söylüyoruz çünkü maalesef bizim Anadolu'da bunun aksi yapılabiliyor, çoktur.çünkü maalesef bizim Anadolu'da bunun aksi yapılabiliyor, çoktur. Hatta bir kızcağızın mektubunu hiç unutamam. Açtım, okudum yüreğim parçalandı: Hatta bir kızcağızın mektubunu hiç unutamam. Açtım, okudum yüreğim parçalandı:

"Hocam, ben müritlerinizden birisiyim."Hocam, ben müritlerinizden birisiyim. Namazımı kılarım, elimden geldiğince dini görevlerimi yapmaya çalışırım. Namazımı kılarım, elimden geldiğince dini görevlerimi yapmaya çalışırım. Kocam çok sinirlidir, beni yok yere döver. Dövdüğü zaman evin duvarları kan içinde kalır." diyor. Çok acıdım. Kocam çok sinirlidir, beni yok yere döver. Dövdüğü zaman evin duvarları kan içinde kalır." diyor. Çok acıdım.

Bu kızcağızı kim kurtaracak? Allah yardımcısı olsun.Bu kızcağızı kim kurtaracak? Allah yardımcısı olsun. Namazlı kızcağız ama dayak yerken kocası bunun kafasını duvara vururmuş, duvarlar kan içinde kalırmış. Namazlı kızcağız ama dayak yerken kocası bunun kafasını duvara vururmuş, duvarlar kan içinde kalırmış.

"Tamam, kadın senden zayıf, sen onu pataklayabiliyorsun."Tamam, kadın senden zayıf, sen onu pataklayabiliyorsun. Erkeksen gel de beni patakla. Ben bir doksan boyundayım, şampiyonum, gel beni patakla.Erkeksen gel de beni patakla. Ben bir doksan boyundayım, şampiyonum, gel beni patakla. O zayıfı buldun, pataklıyorsun!" derler adama. O zayıfı buldun, pataklıyorsun!" derler adama.

Allah mazlumun yardımcısıdır, mazlumun âhını zalimden alır. Allah mazlumun yardımcısıdır, mazlumun âhını zalimden alır.

Âhir zamanda bir gün gelir, o adam onun hesabını verir Âhir zamanda bir gün gelir, o adam onun hesabını verir

Yevme yefirrü'l-mer'ü min ehîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîh. Yevme yefirrü'l-mer'ü min ehîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîh. "O günde kişi kardeşinden kaçacak. Anasından babasından, hanımından, çocuklarından kaçacak." Niye? "O günde kişi kardeşinden kaçacak. Anasından babasından, hanımından, çocuklarından kaçacak."

Niye?

İyi kocalık yapmadı, onlara zulmetti. "Şimdi hesap soracaklar, hak isteyecekler." diyeİyi kocalık yapmadı, onlara zulmetti. "Şimdi hesap soracaklar, hak isteyecekler." diye kaçıyor ama kaçamaz, hesabı vermek zorunda, cezayı çekmek zorunda. kaçıyor ama kaçamaz, hesabı vermek zorunda, cezayı çekmek zorunda.

Onun için insanların, mü'minlerin en olgunu, huyu en güzel olandırOnun için insanların, mü'minlerin en olgunu, huyu en güzel olandır ve özellikle aile fertlerine en lütufkâr davranandır. ve özellikle aile fertlerine en lütufkâr davranandır.

Hz. Âişe annemizden rivayet edilmiş,Hz. Âişe annemizden rivayet edilmiş, Peygamber Efendimiz bunu buyurmuş: Peygamber Efendimiz bunu buyurmuş:

"Hanımlarınıza, çoluk çocuğunuza mülayim davranmaya, lütufkâr davranmaya dikkat edin." "Hanımlarınıza, çoluk çocuğunuza mülayim davranmaya, lütufkâr davranmaya dikkat edin."

Min efdali'ş-şefâati en yuşeffea beyne'l-isneyni fi'n-nikâhi.Min efdali'ş-şefâati en yuşeffea beyne'l-isneyni fi'n-nikâhi. İbn Mace rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. İbn Mace rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.

Biliyorsunuz insanlar arasında bazı kimseler aracı ve ricacı olur.Biliyorsunuz insanlar arasında bazı kimseler aracı ve ricacı olur. "Sen şuna yardımcı ol." diye rica ederler; Arapçada buna "şefaat etmek" denir. "Sen şuna yardımcı ol." diye rica ederler; Arapçada buna "şefaat etmek" denir.

Şefaat aslında şef' kelimesinden geliyor.Şefaat aslında şef' kelimesinden geliyor. "Adam tek kalmıyor, onun yanında çift oluyor, karşı tarafa söylüyor gibi." anlamalar geliyor. "Adam tek kalmıyor, onun yanında çift oluyor, karşı tarafa söylüyor gibi." anlamalar geliyor.

Mesela bir adama dersin ki; "Bu çocuk yetimdir, işsizdir, sen buna bir iş ver.Mesela bir adama dersin ki; "Bu çocuk yetimdir, işsizdir, sen buna bir iş ver. Ağasın, işin çok, bunu işe alıver." Çocuk müracaat etmiştir deAğasın, işin çok, bunu işe alıver."

Çocuk müracaat etmiştir de
patron belki onu işe alamayacak, sen gidiyorsun ricacı oluyorsun.patron belki onu işe alamayacak, sen gidiyorsun ricacı oluyorsun. "Ben bunun babasını tanırım, ailesi muhtaç, al şu çocuğu." diyorsun. "Ben bunun babasını tanırım, ailesi muhtaç, al şu çocuğu." diyorsun.

İşte bu şefaattir. "Müracaat eden kişinin işi olsun." diye rica ediyorsun.İşte bu şefaattir. "Müracaat eden kişinin işi olsun." diye rica ediyorsun. Çeşitli şefaatler olabilir, böyle ricalar olabilir. Çeşitli şefaatler olabilir, böyle ricalar olabilir.

Bu şefaatler içinde en üstün, en sevaplı, en faziletli şefaat; iki kişi arasında nikâh konusundadır: Bu şefaatler içinde en üstün, en sevaplı, en faziletli şefaat; iki kişi arasında nikâh konusundadır:

Birisi gidiyor, birisinin kızını istiyor.Birisi gidiyor, birisinin kızını istiyor. "Allah'ın emriyle, peygamberin kavliyle senin kızını almak istiyorum, kızını ver." diyor. "Allah'ın emriyle, peygamberin kavliyle senin kızını almak istiyorum, kızını ver." diyor.

Adam da ya verecek ya vermeyecek; belli değil. Birisi diyor ki; Adam da ya verecek ya vermeyecek; belli değil.

Birisi diyor ki;

"Ben bunları tanırım. Kızını ver, iyidir, ben uygun görüyorum, memnun olursun." diye şefaat ediyor. "Ben bunları tanırım. Kızını ver, iyidir, ben uygun görüyorum, memnun olursun." diye şefaat ediyor.

"Şefaatlerin en sevaplısı nikâh konusunda yapılan aracılık ve şefaattir." diyor, Peygamber Efendimiz. "Şefaatlerin en sevaplısı nikâh konusunda yapılan aracılık ve şefaattir." diyor, Peygamber Efendimiz.

Bu neden dolayı? Nikâhlanmak İslâm'da çok sevaptır. Millet bunu bilmiyor.Bu neden dolayı?

Nikâhlanmak İslâm'da çok sevaptır. Millet bunu bilmiyor.
Evlenmek, nikâhlanmak İslâm'da çok sevaptır. Evlenmek, nikâhlanmak İslâm'da çok sevaptır.

Evlenenin namazları niyazları bekârlardan daha çok sevaplıdır, daha çok kıymetlidir.Evlenenin namazları niyazları bekârlardan daha çok sevaplıdır, daha çok kıymetlidir. Bekâr bir namaz kıldığı zaman bir sevap alır,Bekâr bir namaz kıldığı zaman bir sevap alır, evli namaz kıldığı zaman onun kaç kat fazlası -unuttum yetmiş mi, seksen mi- daha sevaplıdır. evli namaz kıldığı zaman onun kaç kat fazlası -unuttum yetmiş mi, seksen mi- daha sevaplıdır.

Sonra evine getirdiği içecek ve yiyeceğin mükâfâtı yedi yüz mislidir.Sonra evine getirdiği içecek ve yiyeceğin mükâfâtı yedi yüz mislidir. Allah rızası için çocuk büyütmek, büyütürken sıkıntısını çekmek,Allah rızası için çocuk büyütmek, büyütürken sıkıntısını çekmek, çocuğun hastalığına tahammül etmek, onun büyümesi için masraf yapmak, vesaire hepsinin mükâfâtı çoktur. çocuğun hastalığına tahammül etmek, onun büyümesi için masraf yapmak, vesaire hepsinin mükâfâtı çoktur.

"Allah rızası için, hayırlı evlada sahip olmak için,"Allah rızası için, hayırlı evlada sahip olmak için, Resûlullah'ın sünnetine uygun olsun." diye Peygamber Efendimiz; Resûlullah'ın sünnetine uygun olsun." diye Peygamber Efendimiz;

"Evlenin, çoğalın, ben sizin çokluğunuzla kıyamet gününde iftihar edeceğim." buyurmuş. "Evlenin, çoğalın, ben sizin çokluğunuzla kıyamet gününde iftihar edeceğim." buyurmuş.

Onun için evlilik güzel bir şeydir.Onun için evlilik güzel bir şeydir. Allah evlatlarımıza hayırlı eşler nasip etsin, onları iyi kimselerle evlendirmeyi bize nasip etsin,Allah evlatlarımıza hayırlı eşler nasip etsin, onları iyi kimselerle evlendirmeyi bize nasip etsin, mutlu olduklarını görmeyi bize nasip etsin.mutlu olduklarını görmeyi bize nasip etsin. Bir de "Başkalarının kızları ve oğulları da iyi insanlarlaBir de "Başkalarının kızları ve oğulları da iyi insanlarla nikâh yapsınlar, evlensinler." diye aracı olmak da çok sevap olduğu içinnikâh yapsınlar, evlensinler." diye aracı olmak da çok sevap olduğu için bu hadîs-i şerîften anlaşıldığı üzere, ona da gayret gösterelim.bu hadîs-i şerîften anlaşıldığı üzere, ona da gayret gösterelim. Muhterem kardeşlerim! Bu devirde ne oluyor? Muhterem kardeşlerim!

Bu devirde ne oluyor?

Bu âhir zaman kızları, süslenmesini çok iyi biliyor, çok iyi süsleniyorlar. Çok güzel giyiniyorlar.Bu âhir zaman kızları, süslenmesini çok iyi biliyor, çok iyi süsleniyorlar. Çok güzel giyiniyorlar. Bu artık bir sanayi. Ruj sanayi,Bu artık bir sanayi. Ruj sanayi, allık sanayi, pudra sanayi; berberlere şu kadar para veriyorlar, terzilere şu kadar para veriyorlar.allık sanayi, pudra sanayi; berberlere şu kadar para veriyorlar, terzilere şu kadar para veriyorlar. Cadalozlar kendilerini beğendirmeyi iyi biliyorlar. Cadalozlar kendilerini beğendirmeyi iyi biliyorlar.

Müslümanların kızları ise böyle değil. Babası diyor ki; "Oraya gitme"Müslümanların kızları ise böyle değil. Babası diyor ki; "Oraya gitme" annesi diyor ki; "şöyle yapma" annesi diyor ki; "şöyle yapma"

"Namuslu yetiştireceğim." diye çocuğunu haramlardan günahlardan uzak,"Namuslu yetiştireceğim." diye çocuğunu haramlardan günahlardan uzak, elinin altında yetiştiriyor. Elinin altında yetiştirdiği için kız saf oluyor, tertemiz oluyor,elinin altında yetiştiriyor. Elinin altında yetiştirdiği için kız saf oluyor, tertemiz oluyor, feleğin çemberinden geçmemiş oluyor, ötekiler gibi olmuyor, ötekiler erkekleri aldatıyor. feleğin çemberinden geçmemiş oluyor, ötekiler gibi olmuyor, ötekiler erkekleri aldatıyor.

Ben İngiltere'de, müslüman olmuş bir Avrupalıdan duydum; o da kapalı, iyi bir kadın, İngiliz.Ben İngiltere'de, müslüman olmuş bir Avrupalıdan
duydum; o da kapalı, iyi bir kadın, İngiliz.
Müslüman olmuş, iyi bir insan biiyoruz, tanıyoruz.Müslüman olmuş, iyi bir insan biiyoruz, tanıyoruz. Bizim hacı hanıma, İngiliz kızları olarak aramızda; Bizim hacı hanıma, İngiliz kızları olarak aramızda; "Hadi gidelim, 'Bir Orta Şarklı avlayalım!' derdik." diyormuş. "Hadi gidelim, 'Bir Orta Şarklı avlayalım!' derdik." diyormuş.

Herhalde bizim Orta Şark'ın erkekleri de makbul veyahut umumiyetleHerhalde bizim Orta Şark'ın erkekleri de makbul veyahut umumiyetle Orta Şark'tan giden insanlar orada para imkânı varken oraya gidiyor, İngiltere'de filan okutuyor.Orta Şark'tan giden insanlar orada para imkânı varken oraya gidiyor, İngiltere'de filan okutuyor. "Hadi gidelim, Orta Şarklı avlayalım!" diyorlarmuş. "Hadi gidelim, Orta Şarklı avlayalım!" diyorlarmuş.

Bu da netice itibariyle bir tanesini avlamış; bize, Türkiye'ye gelin gelmiş.Bu da netice itibariyle bir tanesini avlamış; bize, Türkiye'ye gelin gelmiş. Hakikaten beyi de iyi mevkilerde, makamlarda sevdiğimiz bir kimse;Hakikaten beyi de iyi mevkilerde, makamlarda sevdiğimiz bir kimse; kendisi de, çoluğu çocuğu da hanımı da mütedeyyin. kendisi de, çoluğu çocuğu da hanımı da mütedeyyin.

Fakat bizimkilerde bazen melek gibi kız evde kalır. Neden evde kalır? Fakat bizimkilerde bazen melek gibi kız evde kalır.

Neden evde kalır?

Anası babası her isteyene vermez. Bunların istediği de gelip istemez.Anası babası her isteyene vermez. Bunların istediği de gelip istemez. İsteyenleri bunlar beğenmezler. Sonunda bakarsın çok güzel bir kız ama yaşı geçmiş.İsteyenleri bunlar beğenmezler. Sonunda bakarsın çok güzel bir kız ama yaşı geçmiş. Yaşı geçince de hem kızda hem anne babada bir telaş başlar, ruhsal sıkıntılar başlar. Yaşı geçince de hem kızda hem anne babada bir telaş başlar, ruhsal sıkıntılar başlar.

Onun için nikâh konusunda özel gayret göstermemiz lazım.Onun için nikâh konusunda özel gayret göstermemiz lazım. İyi kızların evlenmesi için yuva kurması için aracı olmamız lazım;İyi kızların evlenmesi için yuva kurması için aracı olmamız lazım; "İyi arkadaşlar, eşler bulsunlar." diye gayret göstermemiz lazım geliyor. "İyi arkadaşlar, eşler bulsunlar." diye gayret göstermemiz lazım geliyor.

Allah hepinizden razı olsun. Güzel şeyler öğrendik.Allah hepinizden razı olsun. Güzel şeyler öğrendik. Allah bizi Resûlullah'ın sevgisine, şefaatine, iltifatına, rızasına, teveccühüne nâil eylesin.Allah bizi Resûlullah'ın sevgisine, şefaatine, iltifatına, rızasına, teveccühüne nâil eylesin. Gül cemalini rüyalarda görmek nasip ettiği gibi âhirette de köşkünün yanına komşu olmayı nasip etsin.Gül cemalini rüyalarda görmek nasip ettiği gibi âhirette de köşkünün yanına komşu olmayı nasip etsin. Cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin, iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Cennetiyle, cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin, iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2