Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kız Çocuklarının Himâyesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Şa'bân 1405 / 28.04.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hasta Ziyaretinin Mükâfatı, Ammâr ibn-i Yâsir RA’ın Kıymeti, İki Kız Çocuğunu Yetiştiren Kimse | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kız Çocuklarının Himâyesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Şa'bân 1405 / 28.04.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hasta Ziyaretinin Mükâfatı, Ammâr ibn-i Yâsir RA’ın Kıymeti, İki Kız Çocuğunu Yetiştiren Kimse | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn... Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn,el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn... Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbü kitâbu'llâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbü kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nârve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men âde merîdan fe-celese indehû sâaten ecere'llâhu lehû ecreMen âde merîdan fe-celese indehû sâaten ecere'llâhu lehû ecre ameli elfi senetin lâ ya'sî'llâhe fîhâ tarfete ayn. ameli elfi senetin lâ ya'sî'llâhe fîhâ tarfete ayn.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Uzaktan yakından şu meclise gelmiş olan kardeşlerim! Uzaktan yakından şu meclise gelmiş olan kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri sa'yinizi meşkûr eylesin, ibadetlerinizi kabul eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri sa'yinizi meşkûr eylesin, ibadetlerinizi kabul eylesin, muradlarınıza nâil eylesin.muradlarınıza nâil eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden bir demet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya başlamadan önce,Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya başlamadan önce, evvelen ve hasseten Peygamber Efendimiz'in rûh-i pâkine hediye olsun diye, evvelen ve hasseten Peygamber Efendimiz'in rûh-i pâkine hediye olsun diye, sonra cümle âlinin, ashabının, etbâının ve bilhassa sonra cümle âlinin, ashabının, etbâının ve bilhassa verese-i enbiyâ, ulemâ-ı izâm ve meşâyih-ı kirâmımızın, verese-i enbiyâ, ulemâ-ı izâm ve meşâyih-ı kirâmımızın, Ebûbekir es-Sıddîk radıyallahu anh ve Ali el-Murtezâ'dan Ebûbekir es-Sıddîk radıyallahu anh ve Ali el-Murtezâ'dan üstadımız, hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzeran eylemiş olan silsilemiz mensuplarınınüstadımız, hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzeran eylemiş olan silsilemiz mensuplarının ve onlara bağlı halifelerin, müridlerin, muhiplerin ruhlarına hediye olmak üzere, ve onlara bağlı halifelerin, müridlerin, muhiplerin ruhlarına hediye olmak üzere, şu eseri telif eylemiş olan Gümüşhanevî hocamızın ruhuna hediye olması için,şu eseri telif eylemiş olan Gümüşhanevî hocamızın ruhuna hediye olması için, sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ve hassatensâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ve hassaten bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde, bu ilimlerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan râvîlerin, alimlerin ruhları için,bu ilimlerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan râvîlerin, alimlerin ruhları için, içinde ibadet ettiğimiz şu mescidi yapanlar, yaşatanlar, ayakta tutanlar,içinde ibadet ettiğimiz şu mescidi yapanlar, yaşatanlar, ayakta tutanlar, gayret sarf edenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için,gayret sarf edenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için, bu beldeleri canını ortaya koyup rızâ-ı bârî yolunda cihat ederek fethetmiş olanbu beldeleri canını ortaya koyup rızâ-ı bârî yolunda cihat ederek fethetmiş olan fatih ecdadımızın, dedelerimizin, mücahitlerin, askerlerin, ashab-ı hayrât u hasenâtın ruhları için,fatih ecdadımızın, dedelerimizin, mücahitlerin, askerlerin, ashab-ı hayrât u hasenâtın ruhları için, uzaktan yakından şu hadisleri dinlemeye gelmiş olan uzaktan yakından şu hadisleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının, akrabasının, siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının, akrabasının, dostlarının ruhları için, yaşayan biz müslümanların da dostlarının ruhları için, yaşayan biz müslümanların da Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun ömür sürüp huzuruna alnı açık, yüzü ak,Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun ömür sürüp huzuruna alnı açık, yüzü ak, sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması içinsevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım.

Metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf -Râmûz kitabının 430. sayfasında-Metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf -Râmûz kitabının 430. sayfasında- hastalıkla ilgili, hastaları ziyaretle ilgili. Geçen hafta da zatenhastalıkla ilgili, hastaları ziyaretle ilgili. Geçen hafta da zaten hastalarla ilgili üç dört hadîs-i şerîf peş peşe gelmiş, müjdeler kulağımıza erişmişti.hastalarla ilgili üç dört hadîs-i şerîf peş peşe gelmiş, müjdeler kulağımıza erişmişti. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde dePeygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde de yine hasta ziyaretinin faziletinden bahsederek buyurmuşlar ki: yine hasta ziyaretinin faziletinden bahsederek buyurmuşlar ki:

Men âde merîdan. "Kim bir hastayı ziyaret ederse."Men âde merîdan. "Kim bir hastayı ziyaret ederse." Fe-celese indehû sâaten. "Onun yanında bir müddet oturursa"Fe-celese indehû sâaten. "Onun yanında bir müddet oturursa" Ecere'llâhu lehû ecre ameli elfi senetin. "Allah ona bin senelik amelin ecrini icrâ eder."Ecere'llâhu lehû ecre ameli elfi senetin. "Allah ona bin senelik amelin ecrini icrâ eder." Lâ ya'si'llâhe fîhâ tarfete aynin. "Bir göz yumup açıncaya kadar bile olsa Lâ ya'si'llâhe fîhâ tarfete aynin. "Bir göz yumup açıncaya kadar bile olsa Allah'a isyan etmeden bir sene amel işlese ne kadar sevap alacaksa öyle çok sevap alır." Allah'a isyan etmeden bir sene amel işlese ne kadar sevap alacaksa öyle çok sevap alır."

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf. Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf.

Hadîs-i şerîfin içinde geçen sâat kelimesi burada "günün yirmi dörtte biri olan saat" mânasında değildir.Hadîs-i şerîfin içinde geçen sâat kelimesi burada "günün yirmi dörtte biri olan saat" mânasında değildir. Buradaki mânası "zamanın bir parçası olan bir an, bir zaman, bir müddet" demektir. Buradaki mânası "zamanın bir parçası olan bir an, bir zaman, bir müddet" demektir. Bu hususta çok hadîs-i şerîfler geçtiği için sözü fazlaca uzatmıyorum.Bu hususta çok hadîs-i şerîfler geçtiği için sözü fazlaca uzatmıyorum. Hasta kardeşlerimizi ziyaret etmek müslümanın müslüman üzerinde olan vazifelerinden bir vazife,Hasta kardeşlerimizi ziyaret etmek müslümanın müslüman üzerinde olan vazifelerinden bir vazife, çok kârlı bir vazifedir. Hem hasta ecir kazanır hem ziyaret eden ecir kazanır. Hastanın duası makbuldür. çok kârlı bir vazifedir. Hem hasta ecir kazanır hem ziyaret eden ecir kazanır. Hastanın duası makbuldür.

Onun için hastane köşelerinde boynu bükük bekleyen kardeşlerimizi unutmayın.Onun için hastane köşelerinde boynu bükük bekleyen kardeşlerimizi unutmayın. Allahu Teâlâ hazretleri hastalarımıza şifalar versin, dertlilerimize devalar ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri hastalarımıza şifalar versin, dertlilerimize devalar ihsan eylesin. Hastalık çok zordur; hastalıkların çok çeşitli sıkıntıları vardır.Hastalık çok zordur; hastalıkların çok çeşitli sıkıntıları vardır. Siz akşam yorgun yatarsınız, sabah kalkarsınız.Siz akşam yorgun yatarsınız, sabah kalkarsınız. Gecenin nasıl geçtiğini bile anlamazsınız. Bir de sor bakalım: Gecenin nasıl geçtiğini bile anlamazsınız. Bir de sor bakalım:

Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir? Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat. Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir?

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.

Yılın en uzun gecesine şeb-i yeldâ derler. Hani 21 Aralık gecesi çok uzun oluyormuş ya.Yılın en uzun gecesine şeb-i yeldâ derler. Hani 21 Aralık gecesi çok uzun oluyormuş ya. "Onu müneccim, ilm-i heyetçi, takvimci bilmez, muvakkıt bilmez, onlar ne bilsin;"Onu müneccim, ilm-i heyetçi, takvimci bilmez, muvakkıt bilmez, onlar ne bilsin; en uzun gecenin hangi gece olduğunu sen gamlılara, dertlilere, hastalara sor." diyor. en uzun gecenin hangi gece olduğunu sen gamlılara, dertlilere, hastalara sor." diyor.

Geçmez. Saate bakarsın üç olmuş, biraz dişini sıkarsın; ağrıya, sızıya, üzüntüye tahammül edersin,Geçmez. Saate bakarsın üç olmuş, biraz dişini sıkarsın; ağrıya, sızıya, üzüntüye tahammül edersin, çok vakit geçti zannedersin, bir daha bakarsın ki üçü iki geçiyor. çok vakit geçti zannedersin, bir daha bakarsın ki üçü iki geçiyor. Yine bir dönersin, bir o tarafa bir bu tarafa dolaşırsın, bir daha bakarsın, üçü dört geçiyor.Yine bir dönersin, bir o tarafa bir bu tarafa dolaşırsın, bir daha bakarsın, üçü dört geçiyor. Zaman geçmez, sabah oluncaya kadar ne sıkıntılar çeker. Zaman geçmez, sabah oluncaya kadar ne sıkıntılar çeker.

Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri müslümanın müslümana duasını kabul ediyor.Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri müslümanın müslümana duasını kabul ediyor. Hem de en çabuk kabul olan dua, müslümanın müslüman kardeşine yaptığı duadır.Hem de en çabuk kabul olan dua, müslümanın müslüman kardeşine yaptığı duadır. Şimdi az önce hasta bir kızı olan bir kardeşimiz geldi. Bizim kardeşimiz, müslümanlar hep kardeş.Şimdi az önce hasta bir kızı olan bir kardeşimiz geldi. Bizim kardeşimiz, müslümanlar hep kardeş. Kapımızın önünde gözyaşı döktü, bizim de içimizi kan ağlattı. Kapımızın önünde gözyaşı döktü, bizim de içimizi kan ağlattı. Hastası çok ağırmış, Allah cümle hastalarımızla beraber onun kızcağızına da şifa versin. Hastası çok ağırmış, Allah cümle hastalarımızla beraber onun kızcağızına da şifa versin. Sizi de bizi de cümleten iki cihanın hayrına nâil eylesin. Sizi de bizi de cümleten iki cihanın hayrına nâil eylesin.

Diğer hadis-i şerîfe geçelim. Pazar, cumartesi, perşembe neyse, hangi günse,Diğer hadis-i şerîfe geçelim. Pazar, cumartesi, perşembe neyse, hangi günse, böyle bir hastanız varsa ziyaret etmeyi ganimet bilin, hem size sevap var hem ona çok sevap var,böyle bir hastanız varsa ziyaret etmeyi ganimet bilin, hem size sevap var hem ona çok sevap var, onun duası da, sizin hakkınızda yaptığı dua da makbuldür, sizin de ona yaptığınız duaların tesiri vardır.onun duası da, sizin hakkınızda yaptığı dua da makbuldür, sizin de ona yaptığınız duaların tesiri vardır. Çünkü gıyabında yapılan dualar boş çevrilmez. Allahu Teâlâ hazretleri muhabbetlerimizi çok eylesin. Çünkü gıyabında yapılan dualar boş çevrilmez. Allahu Teâlâ hazretleri muhabbetlerimizi çok eylesin.

İnsan hastanede kapıya bakıyor.İnsan hastanede kapıya bakıyor. Hastaların hâli bir hoş haldir, ağrısı sızısı olmasa bile ziyaretçi gelmedi mi mahzun olur.Hastaların hâli bir hoş haldir, ağrısı sızısı olmasa bile ziyaretçi gelmedi mi mahzun olur. Ziyaretçi geldi mi "Bir ziyaretçi daha geldi, bir ziyaretçi daha geldi." diye sevinir. Ziyaretçi geldi mi "Bir ziyaretçi daha geldi, bir ziyaretçi daha geldi." diye sevinir.

Ben lisedeyken hastaneye gittim ama gizli gittim. "Anam babam üzülmesin." diye hiç söylemedim,Ben lisedeyken hastaneye gittim ama gizli gittim. "Anam babam üzülmesin." diye hiç söylemedim, bir başka sebeple çıkmış gibi evden çıktım, hastaneye gittim.bir başka sebeple çıkmış gibi evden çıktım, hastaneye gittim. Yattım, ameliyat oldum, on beş-yirmi gün yattım. Hastaneye hiç ziyaretçim gelmiyor.Yattım, ameliyat oldum, on beş-yirmi gün yattım. Hastaneye hiç ziyaretçim gelmiyor. Bütün gelenler bakıyorlar, bana acıyorlar; Bütün gelenler bakıyorlar, bana acıyorlar; ben de içimden güleceğim mi ağlayacağım mı ne yapacağımı bilemiyorum.ben de içimden güleceğim mi ağlayacağım mı ne yapacağımı bilemiyorum. "Ziyaretçim gelmiyor." diye bana acıyorlar. "Ziyaretçim gelmiyor." diye bana acıyorlar.

Hakikaten zor olur. Hastaları ziyaret edin, hem de ibret olur. Sıhhattin kıymetini o zaman anlarsınız.Hakikaten zor olur. Hastaları ziyaret edin, hem de ibret olur. Sıhhattin kıymetini o zaman anlarsınız. İnsan sıhhati buldu mu karnı doydu mu günah peşinde koşuyor.İnsan sıhhati buldu mu karnı doydu mu günah peşinde koşuyor. Bir git bakalım, bak ne çeşit hastalıklar var, bir gör. Bir git bakalım, bak ne çeşit hastalıklar var, bir gör.

Allah o hastalığı sana verse ne yapacaksın? "Allah göstermesin, o hastalığı verse ne yapacağım?Allah o hastalığı sana verse ne yapacaksın? "Allah göstermesin, o hastalığı verse ne yapacağım? Eyvah! Ben sıhhatte Allah'a iyi kulluk edeyim." diye insanın iyi müslüman olmasına sebep olur. Eyvah! Ben sıhhatte Allah'a iyi kulluk edeyim." diye insanın iyi müslüman olmasına sebep olur.

Duaların kabul olma sebeplerinden birisi nedir? Duaların kabul olma sebeplerinden birisi nedir?

Allah duaları bazen kabul etmez; "Senin duanı kabul etmiyorum." der, reddeder. Allah duaları bazen kabul etmez; "Senin duanı kabul etmiyorum." der, reddeder.

Mülk onun değil mi? Nasıl isterse öyle yapmaz mı? Bazı duaları reddediyor. Mülk onun değil mi? Nasıl isterse öyle yapmaz mı? Bazı duaları reddediyor.

Kimlerin duasını reddediyor? Kimlerin duasını reddediyor?

Sadece başı sıkıştığı zaman dua edenin duasını reddediyor. "Git! sen başın sıkışmayınca buraya gelmedin."Sadece başı sıkıştığı zaman dua edenin duasını reddediyor. "Git! sen başın sıkışmayınca buraya gelmedin." Onun duasını kabul etmiyormuş. Onun için geniş zamanınızda dua edin: Onun duasını kabul etmiyormuş. Onun için geniş zamanınızda dua edin:

"Yâ Rabbi! Çok şükür sıhhat vermişsin, âfiyet vermişsin, evlat vermişsin, "Yâ Rabbi! Çok şükür sıhhat vermişsin, âfiyet vermişsin, evlat vermişsin, hanım vermişsin, koca vermişsin." Neyse... "Yâ Rabbi! Bu günümü aratma, verdiğin nimetlere çok şükür." diyehanım vermişsin, koca vermişsin." Neyse... "Yâ Rabbi! Bu günümü aratma, verdiğin nimetlere çok şükür." diye şimdi dua edersen başın dara geldiği zaman Allah duana icabet eder. şimdi dua edersen başın dara geldiği zaman Allah duana icabet eder.

Ama hadîs-i şerîfte bildiriliyor. Geniş zamanında dua etmezsen başın sıkıştığı zaman olmaz.Ama hadîs-i şerîfte bildiriliyor. Geniş zamanında dua etmezsen başın sıkıştığı zaman olmaz. Onun için bu sıhhatli halinizde gidersiniz, hastaların halini görürsünüz de şükrünüz artar: Onun için bu sıhhatli halinizde gidersiniz, hastaların halini görürsünüz de şükrünüz artar: "Yâ Rabbi! Ben senin en iyi kullarından değilim ki nice kabahatli kulunum, "Yâ Rabbi! Ben senin en iyi kullarından değilim ki nice kabahatli kulunum, sen beni benden iyi bilirsin ama nice kabahatim olduğu halde beni sıhhatli yapmışsın, sen beni benden iyi bilirsin ama nice kabahatim olduğu halde beni sıhhatli yapmışsın, nimetlerin içinde yüzüyorum, nimetlere gark olmuşum. Bu kardeşim çok daha iyi kul olduğu halde hasta. nimetlerin içinde yüzüyorum, nimetlere gark olmuşum. Bu kardeşim çok daha iyi kul olduğu halde hasta. Yâ Rabbi! Bana verdiğin sıhhate çok şükür. O kardeşime de sıhhat ver." Yâ Rabbi! Bana verdiğin sıhhate çok şükür. O kardeşime de sıhhat ver." Hem ona dua etmekten ecir kazanırsın hem kendi içinde bulunduğun nimeti daha iyi anlarsınHem ona dua etmekten ecir kazanırsın hem kendi içinde bulunduğun nimeti daha iyi anlarsın hem de Allahu Teâlâ hazretlerine daha sıkı bağlanırsın, Müslümanlığın iyi olur. hem de Allahu Teâlâ hazretlerine daha sıkı bağlanırsın, Müslümanlığın iyi olur.

Öbür hadîs-i şerîfe geçelim: Öbür hadîs-i şerîfe geçelim:

Men âdâ Ammâren âdâhü'llâhu ve men ebğada Ammâren ebğadahû'llâh . Men âdâ Ammâren âdâhü'llâhu ve men ebğada Ammâren ebğadahû'llâh .

Halid b. Velid'den rivayet edilmiş,Halid b. Velid'den rivayet edilmiş, Ahmed b. Hanbel'de, Nesâî'de, Müstedrek'te ve daha başka kaynaklarda olan bir hadîs-i şerîf. Ahmed b. Hanbel'de, Nesâî'de, Müstedrek'te ve daha başka kaynaklarda olan bir hadîs-i şerîf.

Bu Ammar, Ammar b. Yâsir hazretleridir.Bu Ammar, Ammar b. Yâsir hazretleridir. Meşhur ilk müslümanlardan, kavi müslümanlardan, Peygamber Efendimiz'in yanında makbul bir sahabidir.Meşhur ilk müslümanlardan, kavi müslümanlardan, Peygamber Efendimiz'in yanında makbul bir sahabidir. Bu râvî Hâlid b. Velîd ile aralarında biraz çekişme geçmiş. İnsanlar çekişmesiz olmuyor. Bu râvî Hâlid b. Velîd ile aralarında biraz çekişme geçmiş. İnsanlar çekişmesiz olmuyor. İnsanoğlu; nefis var, şeytan var, kızıştırıyor.İnsanoğlu; nefis var, şeytan var, kızıştırıyor. İyi insanlar da bazen birbirleriyle kalp kırıcı durumlara düşebiliyorlar. İyi insanlar da bazen birbirleriyle kalp kırıcı durumlara düşebiliyorlar. Allah bizi böyle etmesin, dostlarımızla dost olmayı nasip etsin. Allah bizi böyle etmesin, dostlarımızla dost olmayı nasip etsin.

Halid b. Velid radıyallahu anh; "Ammar'la aramızda bir şeyler cereyan etti; ben de ona biraz ağır konuştum." diyor. Halid b. Velid radıyallahu anh; "Ammar'la aramızda bir şeyler cereyan etti; ben de ona biraz ağır konuştum." diyor.

Bu hadise de, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme mâlum olmuş, bu hadis-i şerîfi o zaman buyurmuş: Bu hadise de, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme mâlum olmuş, bu hadis-i şerîfi o zaman buyurmuş:

"Her kim Ammar'a düşmanlık ederse Allah da ona düşmanlık eder. "Her kim Ammar'a düşmanlık ederse Allah da ona düşmanlık eder. Her kim Ammar'a kızarsa Allah da ona buğz eder, kızar." Her kim Ammar'a kızarsa Allah da ona buğz eder, kızar."

Onun kıymetini ifade eden bir ifade. Halid Peygamber Efendimiz'e gelmiş şikâyet etmiş, Onun kıymetini ifade eden bir ifade. Halid Peygamber Efendimiz'e gelmiş şikâyet etmiş, ağır sözler söylemiş, Peygamber Efendimiz susmuş, hiç konuşmamışağır sözler söylemiş, Peygamber Efendimiz susmuş, hiç konuşmamış ama onun ağır sözlerinden Ammar radıyallahu anh ağlayınca, Efendimiz bu hadîs-i şerîfi buyurmuş. ama onun ağır sözlerinden Ammar radıyallahu anh ağlayınca, Efendimiz bu hadîs-i şerîfi buyurmuş.

Bu böyle olduğu gibi Allah'ın bütün sevgili kulları hakkında da böyledir: Bu böyle olduğu gibi Allah'ın bütün sevgili kulları hakkında da böyledir:

"Kim Allah'ın sevgili kuluna düşmanlık ederse Allah'a düşmanlık etmiş olur." "Kim Allah'ın sevgili kuluna düşmanlık ederse Allah'a düşmanlık etmiş olur." Çünkü kul, Allah'ın sevgili kulu. Kim onun kalbini kırarsa başına çok sıkıntılar gelir.Çünkü kul, Allah'ın sevgili kulu. Kim onun kalbini kırarsa başına çok sıkıntılar gelir. Onun için Allah'ın has halis kullarına dil uzatıp kalp kırmamaya gayret edin, bir. Onun için Allah'ın has halis kullarına dil uzatıp kalp kırmamaya gayret edin, bir.

İkincisi; peki Allah'ın iyi kulu hangisi?İkincisi; peki Allah'ın iyi kulu hangisi? Allah iyi kullarını bazen bildirir bazen bildirmez. Hadîs-i şerîfte geçiyor, bana çok tesir etmiştir: Allah iyi kullarını bazen bildirir bazen bildirmez. Hadîs-i şerîfte geçiyor, bana çok tesir etmiştir:

"Nice saçı başı dağınık üstü başı tozlu topraklı insan vardır." "Nice saçı başı dağınık üstü başı tozlu topraklı insan vardır."

Giyimi güzel değil, saçı başı da, zengin değil ki yıkanamamış, su bulamamış. Arabistan hali tabii,Giyimi güzel değil, saçı başı da, zengin değil ki yıkanamamış, su bulamamış. Arabistan hali tabii, terlemiş, belki yatacak yeri muntazam değil. Kum esti, saçlarını doldurdu, saçı başı dağınık. terlemiş, belki yatacak yeri muntazam değil. Kum esti, saçlarını doldurdu, saçı başı dağınık. Yüzü gözü, üstü başı tozlu topraklı.Yüzü gözü, üstü başı tozlu topraklı. Nice böyle insan vardır ki Allah'ın sevgili kuludur da insanlar bilmez.Nice böyle insan vardır ki Allah'ın sevgili kuludur da insanlar bilmez. Söz söylese kimse sözüne kulak asmaz; "Aman, itibarsız, ne olduğu belli olmayan bir adam." der.Söz söylese kimse sözüne kulak asmaz; "Aman, itibarsız, ne olduğu belli olmayan bir adam." der. Kız istese kız vermezler, herkesin kızı kıymetli olduğu için olur olmaz kimseye vermek istemez. Kız istese kız vermezler, herkesin kızı kıymetli olduğu için olur olmaz kimseye vermek istemez. "Maaşın ne kadar, ne iş yapıyorsun, itibarın ne, mevkiin ne, makamın ne?" böyle gider, mâlum. "Maaşın ne kadar, ne iş yapıyorsun, itibarın ne, mevkiin ne, makamın ne?" böyle gider, mâlum.

O zamanda da öyleydi bu zamanda da öyle.O zamanda da öyleydi bu zamanda da öyle. Kız vermezler ama lev eberre lev akseme 'alâ'llâhi le eberrehû Kız vermezler ama lev eberre lev akseme 'alâ'llâhi le eberrehû "Eğer o kimse bir şeye yemin etse onun yemini doğru çıksın diye, onun hatırı için Allah o işi öyle yapar." "Eğer o kimse bir şeye yemin etse onun yemini doğru çıksın diye, onun hatırı için Allah o işi öyle yapar."

Bu hadisten anladığımıza göre demek ki bazen dış görünüşü itibariyleBu hadisten anladığımıza göre demek ki bazen dış görünüşü itibariyle bizim gözümüzün tutmadığı ama Allah indinde makbul sevgili insanlar olabiliyormuş.bizim gözümüzün tutmadığı ama Allah indinde makbul sevgili insanlar olabiliyormuş. O zaman sadece kavuklu cüppeli hoca hacı takımına, eli tespihli "Tamam bu müslüman, iyi insan." diyeO zaman sadece kavuklu cüppeli hoca hacı takımına, eli tespihli "Tamam bu müslüman, iyi insan." diye meşhur olan insana değil herkese iyi muamele ederiz meşhur olan insana değil herkese iyi muamele ederiz

Büyüklerimiz "Her gördüğünü Hızır bileceksin." demişler. Her gördüğünü Hızır aleyhisselam bilirsin;Büyüklerimiz "Her gördüğünü Hızır bileceksin." demişler. Her gördüğünü Hızır aleyhisselam bilirsin; "Acaba bu Hızır mı ki?" diye, edebinle güzel muamele edersin. Her geceni kadir bilirsin,"Acaba bu Hızır mı ki?" diye, edebinle güzel muamele edersin. Her geceni kadir bilirsin, "Acaba Kadir gecesi bu gece mi?" diye ibadet edersin, sevap kazanırsın, zarar etmezsin. "Acaba Kadir gecesi bu gece mi?" diye ibadet edersin, sevap kazanırsın, zarar etmezsin. Sen birine hüsn-ü zan ettiğin için zarar etmezsin, çok karlara erişirsin. Öyle olmak lazım. Sen birine hüsn-ü zan ettiğin için zarar etmezsin, çok karlara erişirsin. Öyle olmak lazım.

Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre Ammar radıyallahu anh âhirete göçtü, cennetine erdi, cemaline erdi,Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre Ammar radıyallahu anh âhirete göçtü, cennetine erdi, cemaline erdi, Peygamber Efendimiz'in nükebasından, nücebasından, yakınlarından mübarek bir zâttı. Peygamber Efendimiz'in nükebasından, nücebasından, yakınlarından mübarek bir zâttı. Bu devirde bize düşen de şu kiBu devirde bize düşen de şu ki biz de Allah'ın dostu olan, Allah yolunda giden kimseleri üzmemeye çalışalım. biz de Allah'ın dostu olan, Allah yolunda giden kimseleri üzmemeye çalışalım.

"Kimler Allah'ın dostudur?" Bir sözü hiç hatırınızdan çıkarmayın: "Kimler Allah'ın dostudur?"

Bir sözü hiç hatırınızdan çıkarmayın:

Bütün müslümanlar Allah'ın velîsidir. Bütün Müslümanlar üstünde umumi bir velîlik vardır,Bütün müslümanlar Allah'ın velîsidir. Bütün Müslümanlar üstünde umumi bir velîlik vardır, hepsi Allah'ın velîsidir. Yani bütün müslümanlar bir kere umumi velîlikten velîlik nasibini almıştır. hepsi Allah'ın velîsidir. Yani bütün müslümanlar bir kere umumi velîlikten velîlik nasibini almıştır. Onun için "Allah'ın velîsine düşmanlık etmemek" deyince, Onun için "Allah'ın velîsine düşmanlık etmemek" deyince, işin içine "bir müslümanın kalbini incitmemek" girer. işin içine "bir müslümanın kalbini incitmemek" girer. Böyle olursak hayra ereriz. Bak muhabbetten neler oluyor. Böyle olursak hayra ereriz. Bak muhabbetten neler oluyor.

Elhamdülillah şu cami pırıl pırıl, nurânî. [Mehmed Zahid] Hocamız vardı, Elhamdülillah şu cami pırıl pırıl, nurânî. [Mehmed Zahid] Hocamız vardı, âhirete göçtü; öksüz, boynu bükük kaldık.âhirete göçtü; öksüz, boynu bükük kaldık. Yan tarafa baktım da, -Allah sizlerden razı olsun, bir kuruş verenden deYan tarafa baktım da, -Allah sizlerden razı olsun, bir kuruş verenden de beş kuruş verenden de razı olsun- pırıl pırıl, yemyeşil zeminli, cennet bahçelerinden bir bahçe gibibeş kuruş verenden de razı olsun- pırıl pırıl, yemyeşil zeminli, cennet bahçelerinden bir bahçe gibi güzel bir yer olmuş. Kardeşlerimizin muhabbetinden. Muhabbetle neler oluyor. güzel bir yer olmuş. Kardeşlerimizin muhabbetinden. Muhabbetle neler oluyor.

Muhabbetten çok güzel şeyler oluyor, düşmanlıktan hiçbir şey hasıl olmuyor.Muhabbetten çok güzel şeyler oluyor, düşmanlıktan hiçbir şey hasıl olmuyor. İnsanlar birbirlerine düşmanlık edip ömürlerini birbirlerine zehir etmekle kalıyorlar. İnsanlar birbirlerine düşmanlık edip ömürlerini birbirlerine zehir etmekle kalıyorlar.

Şu birbirleriyle harp eden darp eden müslümanlar ne kazandılar? Şu birbirleriyle harp eden darp eden müslümanlar ne kazandılar?

Ellerine ne geçiyor? Ellerine ne geçiyor?

-Beyrut'ta, Bağdat'ta, Tahran'da, Yemen'de, Afrika'da- hiçbir şey geçmiyor.-Beyrut'ta, Bağdat'ta, Tahran'da, Yemen'de, Afrika'da- hiçbir şey geçmiyor. Muhabbetten çok şey oluyor da, düşmanlıktan hiçbir şey olmuyor. Çok zararlar oluyor.Muhabbetten çok şey oluyor da, düşmanlıktan hiçbir şey olmuyor. Çok zararlar oluyor. Allah bizi muhabbet etmeyi öğrenenlerden eylesin. Allah bizi muhabbet etmeyi öğrenenlerden eylesin.

Onun da tahsili var. Muhabbetin tahsili, tasavvuftur.Onun da tahsili var. Muhabbetin tahsili, tasavvuftur. Tahsil görmeyince nasıl muhabbet edeceğini bilemez ki.Tahsil görmeyince nasıl muhabbet edeceğini bilemez ki. "Hadi bakalım, sen öğle ile ikindi arasında şu camide yalnız kaldın." "Hadi bakalım, sen öğle ile ikindi arasında şu camide yalnız kaldın." Mevlâ'sına nasıl dua edecek, ne yapacak bilemez ki. Muhabbetin de usulü var. Mevlâ'sına nasıl dua edecek, ne yapacak bilemez ki. Muhabbetin de usulü var.

Allahu Teâlâ hazretleri cennette; "Hadi kullarım, benden isteyin." diyecekmiş,Allahu Teâlâ hazretleri cennette; "Hadi kullarım, benden isteyin." diyecekmiş, Allah hepimizi erdirsin; o hitabın şerefini bize de ulaştırsın.Allah hepimizi erdirsin; o hitabın şerefini bize de ulaştırsın. "Hocalarımız, ne isteyelim?" diye dönüp âlimlerine soracaklarmış."Hocalarımız, ne isteyelim?" diye dönüp âlimlerine soracaklarmış. İstemeyi bilmek de hep ilimle ilgili.İstemeyi bilmek de hep ilimle ilgili. Allahu Teâlâ hazretleri bizi muhabbeti bilen, kardeşliği bilen,Allahu Teâlâ hazretleri bizi muhabbeti bilen, kardeşliği bilen, müslümanın kıymetini bilen kimselerden eylesin. müslümanın kıymetini bilen kimselerden eylesin.

Men âle câriyeteyni hattâ tüdrekâ dehaltü ene ve hüve fi'l-cenneti ke-hâteyni . Men âle câriyeteyni hattâ tüdrekâ dehaltü ene ve hüve fi'l-cenneti ke-hâteyni .

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Men âle'bneteyni ev uhteyni ev selâsen hattâ yebinneMen âle'bneteyni ev uhteyni ev selâsen hattâ yebinne ev yemûte an hünne küntü ene ve hüve fî'l-cenneti ke-hâteyni. ev yemûte an hünne küntü ene ve hüve fî'l-cenneti ke-hâteyni.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Men âle selâse benâtin fe-eddebehünne ve zevvecehünne ve ahsene ileyhinne fe-lehû'l-cenneh . Men âle selâse benâtin fe-eddebehünne ve zevvecehünne ve ahsene ileyhinne fe-lehû'l-cenneh .

Dördüncü bir hadîs-i şerîf: Dördüncü bir hadîs-i şerîf:

Men âleb'neteyni ev uhteyni ev hâleteyni ev ammeteyni ev ceddeteyniMen âleb'neteyni ev uhteyni ev hâleteyni ev ammeteyni ev ceddeteyni fe-hüve maî fî'l-cenneti ke-hâteyni fe-in künne selâsen fe-hüve mündehünfe-hüve maî fî'l-cenneti ke-hâteyni fe-in künne selâsen fe-hüve mündehün ve in künne erbean ev hamsen fe yâ ibâdallâh edrikûhu ekridûhü dâribûhü . ve in künne erbean ev hamsen fe yâ ibâdallâh edrikûhu ekridûhü dâribûhü .

Beşinci hadîs-i şerîf: Beşinci hadîs-i şerîf:

Men âle selâse benâtin fe-enfeka aleyhinne ve ahsene ileyhinneMen âle selâse benâtin fe-enfeka aleyhinne ve ahsene ileyhinne hattâ yuğniyehünne'llâhü anhü evcebe'llâhu lehü'l-cennete'l-bettetehattâ yuğniyehünne'llâhü anhü evcebe'llâhu lehü'l-cennete'l-bettete illâ en ya'mele amelen lâ yuğferu lehû kîle ev isneteyni kâle ev isneteyn . illâ en ya'mele amelen lâ yuğferu lehû kîle ev isneteyni kâle ev isneteyn .

Bu beş hadîs-i şerîf; alfabetik başlangıçları aynı olduğu için peş peşe gelmiş hadîs-i şerîflerdir.Bu beş hadîs-i şerîf; alfabetik başlangıçları aynı olduğu için peş peşe gelmiş hadîs-i şerîflerdir. Bunların hepsi kız evlat yetiştirmek veyahut kızları, kadınları gözetmekle, bakmakla ilgili Bunların hepsi kız evlat yetiştirmek veyahut kızları, kadınları gözetmekle, bakmakla ilgili hadîs-i şerîflerdir. Birbirleriyle ilgili olduğu için hepsini birden okudum. hadîs-i şerîflerdir. Birbirleriyle ilgili olduğu için hepsini birden okudum.

Men âle câriyeteyni hattâ tüdrekâ.Men âle câriyeteyni hattâ tüdrekâ. "Her kim büluğa erinceye, yetişinceye kadar iki cariyeye bakar da geçimini tekeffül ederse…" "Her kim büluğa erinceye, yetişinceye kadar iki cariyeye bakar da geçimini tekeffül ederse…"

Buradaki cariye; "esaretten gelme köle" mânasına da gelir, insanın kendi kızlarına da "cariye" derler,Buradaki cariye; "esaretten gelme köle" mânasına da gelir, insanın kendi kızlarına da "cariye" derler, yani evlatlarına da "cariyesi" derler, "kız çocuk" mânasına da gelir. yani evlatlarına da "cariyesi" derler, "kız çocuk" mânasına da gelir.

"Her kim iki cariyeye, iki kıza büyüyünceye kadar bakarsa geçimini üzerine alırsa…" "Her kim iki cariyeye, iki kıza büyüyünceye kadar bakarsa geçimini üzerine alırsa…"

Neden? Neden?

Bu kızcıklar zavallıdır, mazlumdur, zayıftır.Bu kızcıklar zavallıdır, mazlumdur, zayıftır. Dışarıya çıksalar bir sürü kurdun arasında bu kuzucuklar ne yapacak? Dışarıya çıksalar bir sürü kurdun arasında bu kuzucuklar ne yapacak? Parçalanırlar, bunlara yazık olur. "Kim onların geçimini temin ederse…" Parçalanırlar, bunlara yazık olur. "Kim onların geçimini temin ederse…"

Dehaltu ene ve hüve fi'l-cenneti ke-hâteyni. "O ve ben, ikimiz, cennete böyle gireriz."Dehaltu ene ve hüve fi'l-cenneti ke-hâteyni. "O ve ben, ikimiz, cennete böyle gireriz." Parmaklarını birleştirmiş. Peygamber Efendimiz iki kıza bakan kimse hakkında böyle buyurmuş. Parmaklarını birleştirmiş. Peygamber Efendimiz iki kıza bakan kimse hakkında böyle buyurmuş. Nafakasını temin edecek, bakacak, namusuyla yaşamasına yardımcı olacak. Nafakasını temin edecek, bakacak, namusuyla yaşamasına yardımcı olacak.

Öteki hadîs-i şerîf yine Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Öteki hadîs-i şerîf yine Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîf Tirmizî'de var, Müslim'de, Ahmed b. Hanbel ve Müstedrek'te var, Bu hadîs-i şerîf Tirmizî'de var, Müslim'de, Ahmed b. Hanbel ve Müstedrek'te var, hasen hadîs-i şerîf, hasenün garîbün deniliyor. hasen hadîs-i şerîf, hasenün garîbün deniliyor.

Men âlebneteyni ev uhteyni "Her kim iki kız çocuğuna bakarsa veyahut iki kız kardeşine bakarsa…" Men âlebneteyni ev uhteyni "Her kim iki kız çocuğuna bakarsa veyahut iki kız kardeşine bakarsa…"

Uht "kız çocuk" demek, "kız kardeş" demek. Ev selâsen. "Yahut üç tanesine…" Uht "kız çocuk" demek, "kız kardeş" demek.

Ev selâsen. "Yahut üç tanesine…"

Hattâ yebinne "Yetişinceye kadar..." Ev yemûte an hünne. "Babası anası ölünce…" Hattâ yebinne "Yetişinceye kadar..."

Ev yemûte an hünne. "Babası anası ölünce…"

Küntü ene ve hüve fî'l-cenneti ke-hâteyni. "Ben ve o cennette böyle oluruz. (yan yana oluruz.)"Küntü ene ve hüve fî'l-cenneti ke-hâteyni. "Ben ve o cennette böyle oluruz. (yan yana oluruz.)" diye aynı mânayı ifade eylemiş. Bu yebinne bi'l-kesri ve't-teşkîri kuvveti'l-bedendiye aynı mânayı ifade eylemiş. Bu yebinne bi'l-kesri ve't-teşkîri kuvveti'l-beden "yetişinceye kadar, vücudu kuvvetleninceye kadar, kendine bakacak haline gelinceye kadar" demek oluyor, "yetişinceye kadar, vücudu kuvvetleninceye kadar, kendine bakacak haline gelinceye kadar" demek oluyor,

Burada ilk hadîs-i şerîften farklı ne oldu? Burada ilk hadîs-i şerîften farklı ne oldu?

İki kız kardeşe bakmak da aynı oldu. Çünkü o da kız; biri evlat biri kız kardeş; onun da durumu aynı.İki kız kardeşe bakmak da aynı oldu. Çünkü o da kız; biri evlat biri kız kardeş; onun da durumu aynı. Bu kızcıklar, erkekler gibi güçlü kuvvetli değildir. Horozu görmez misin? Tavukların iki mislidir.Bu kızcıklar, erkekler gibi güçlü kuvvetli değildir. Horozu görmez misin? Tavukların iki mislidir. Erkekler yaradılışı itibariyle daha kuvvetlidir. Vurduğunu devirir.Erkekler yaradılışı itibariyle daha kuvvetlidir. Vurduğunu devirir. Ötekisi daha narin yapılı olur, yapı itibariyle öyledir. Sonra daha hassas olur.Ötekisi daha narin yapılı olur, yapı itibariyle öyledir. Sonra daha hassas olur. Bir şey söylesen kırılır, ağlar. Erkek kaya gibi sert olur, olur olmaz şeyden yıkılmaz, sağlam durur. Bir şey söylesen kırılır, ağlar. Erkek kaya gibi sert olur, olur olmaz şeyden yıkılmaz, sağlam durur. Onun için onlara bakmak gerekiyor. Onun için onlara bakmak gerekiyor.

Bunlara bakmak, zayıfa yardım babından kahramanlık oluyor, zayıf bir kimseyi himaye etmiş oluyorsun.Bunlara bakmak, zayıfa yardım babından kahramanlık oluyor, zayıf bir kimseyi himaye etmiş oluyorsun. Tabi bir de onlara bakılmadığı zaman, gazetelerde okuyoruz; ne kötülükler çıkıyor.Tabi bir de onlara bakılmadığı zaman, gazetelerde okuyoruz; ne kötülükler çıkıyor. O "kendi geçimimi sağlayacağım" derken kötü yollara düşüyor.O "kendi geçimimi sağlayacağım" derken kötü yollara düşüyor. "Bunu şunun için yaptım, bunun için yaptım." diyor. Biz bu yolları kapatacağız."Bunu şunun için yaptım, bunun için yaptım." diyor. Biz bu yolları kapatacağız. Çünkü giden evlat bizden gidiyor. Bizim milletimizin ferdi gidiyor. Bigâne kalamayız ki.Çünkü giden evlat bizden gidiyor. Bizim milletimizin ferdi gidiyor. Bigâne kalamayız ki. Yanlış yola sapan bizden gidiyor. Biz onların yanlış yola sapmaması için cemiyet olarak çalışacağız. Yanlış yola sapan bizden gidiyor. Biz onların yanlış yola sapmaması için cemiyet olarak çalışacağız.

Bizim sıhhatimiz nereden belli olur? Yaptığımız işlerin tesirinden belli olur. Bizim sıhhatimiz nereden belli olur?

Yaptığımız işlerin tesirinden belli olur.

"Şu cami sıhhatli bir cemaate sahip mi?" "Şu cami sıhhatli bir cemaate sahip mi?"

"Elhamdülillah, çok şükür, bu caminin cemaati çok sıhhatli." Nereden belli? "Elhamdülillah, çok şükür, bu caminin cemaati çok sıhhatli."

Nereden belli?

Camiyi pırıl pırıl badana etti, halı döşedi. Sağını solunu, duvarları tahta döşedi;Camiyi pırıl pırıl badana etti, halı döşedi. Sağını solunu, duvarları tahta döşedi; kışın ısıtıyor, yazın serinletiyor. Canlı! Canlılık emaresi yaptığı şeyden görünür.kışın ısıtıyor, yazın serinletiyor. Canlı! Canlılık emaresi yaptığı şeyden görünür. Biz onları engelleyebilirsek tamam, müslüman bir cemaatmişsiniz, anladım. Biz onları engelleyebilirsek tamam, müslüman bir cemaatmişsiniz, anladım. "Demek ki sizin yanınıza sığınan kurtuluyor, aç kalıp açık kalıp kötü yola sapmıyor." diye düşünür. "Demek ki sizin yanınıza sığınan kurtuluyor, aç kalıp açık kalıp kötü yola sapmıyor." diye düşünür.

Eskiden bu böyle idi deEskiden bu böyle idi de şimdi kimsenin -bir apartmanda yaşadıkları halde- ötekisinden haberi olmadığındanşimdi kimsenin -bir apartmanda yaşadıkları halde- ötekisinden haberi olmadığından böyle bir garip devir başladı. Bizim örfümüz böyle değil.böyle bir garip devir başladı. Bizim örfümüz böyle değil. Avrupa'da kimse kimseye bakmaz,Avrupa'da kimse kimseye bakmaz, evlat babasına fatura çıkarır. "Bizim eve gel." diye yemeğe çağırır; ondan sonra fatura çıkartır.evlat babasına fatura çıkarır. "Bizim eve gel." diye yemeğe çağırır; ondan sonra fatura çıkartır. Yediği yemeğin parasını ona ödetir. İhtiyarladığı zaman huzurevine, ihtiyar evine bırakır. Yediği yemeğin parasını ona ödetir. İhtiyarladığı zaman huzurevine, ihtiyar evine bırakır.

Bizim örfümüz, töremiz öyle değildir!Bizim örfümüz, töremiz öyle değildir! Biz anaya babaya, zayıfa, dula, yetime, kıza -hele kız olursa daha da önemli- bakarız.Biz anaya babaya, zayıfa, dula, yetime, kıza -hele kız olursa daha da önemli- bakarız. Hem dünya hem âhiret sevabı kazanırız. Cemiyetimiz de sıhhatli olur.Hem dünya hem âhiret sevabı kazanırız. Cemiyetimiz de sıhhatli olur. Almanya'da öyle aileler var ki Almanlarla ahbaplık etmiyor, müslüman ailelerle ahbaplık ediyor.Almanya'da öyle aileler var ki Almanlarla ahbaplık etmiyor, müslüman ailelerle ahbaplık ediyor. Almanya'ya giden insanlar içinde çeşitli insanlar var da, müslümanlar, etrafından beğeniliyor;Almanya'ya giden insanlar içinde çeşitli insanlar var da, müslümanlar, etrafından beğeniliyor; "Ne muhabbetli aile." "Almanlar arasında bu muhabbet yok." diye Almanlar onların arasına geliyor."Ne muhabbetli aile." "Almanlar arasında bu muhabbet yok." diye Almanlar onların arasına geliyor. " Bu muhabbeti bizim aramızda görmüyoruz." diye o muhabbete imreniyor." Bu muhabbeti bizim aramızda görmüyoruz." diye o muhabbete imreniyor. Bizim töremiz böyledir. Biz zayıfa yardım ederiz, ecir kazanırız. Maddî bir fayda düşünmeyiz. Bizim töremiz böyledir. Biz zayıfa yardım ederiz, ecir kazanırız. Maddî bir fayda düşünmeyiz. Mânevî ecirlerini düşünürüz. O zaman cemiyetimiz sıhhatli olur. Mânevî ecirlerini düşünürüz. O zaman cemiyetimiz sıhhatli olur.

Teberrüken üçüncü hadîs-i şerîfin de mânasını vereceğiz: Teberrüken üçüncü hadîs-i şerîfin de mânasını vereceğiz:

Men âle selâse benâtin. "Kim üç tane kızın, kız evladın geçimini yüklenirse…"Men âle selâse benâtin. "Kim üç tane kızın, kız evladın geçimini yüklenirse…" Fe-eddebehünne. "Ve onları terbiye ederse…" Ve zevvecehünne. "Ve sonunda da evlendirirse…" Fe-eddebehünne. "Ve onları terbiye ederse…" Ve zevvecehünne. "Ve sonunda da evlendirirse…" Bu terbiyenin sonu nereye varacak? Bu terbiyenin sonu nereye varacak?

Bir; sahibine teslim edeceksin, Allah böyle yaratmış. Kız yaratmış, erkek yaratmış;Bir; sahibine teslim edeceksin, Allah böyle yaratmış. Kız yaratmış, erkek yaratmış; bunlar evlenecek, insanın nesli devam edecek. Kanun böyle. Hz. Âdem atamızdan itibaren böyle. bunlar evlenecek, insanın nesli devam edecek. Kanun böyle. Hz. Âdem atamızdan itibaren böyle. Bu ne günah ne ayıp. Hatta sevap. Bu ne günah ne ayıp. Hatta sevap. Bizim dinimiz tabiate uygun, her şeyin aslı özü neyse onu öyle esasına oturtmuş dindir. Bizim dinimiz tabiate uygun, her şeyin aslı özü neyse onu öyle esasına oturtmuş dindir.

"Ben iyi dindar olacağım, çok sevap kazanacağım, kadınlarla hiç evlenmeyeceğim." "Ben iyi dindar olacağım, çok sevap kazanacağım, kadınlarla hiç evlenmeyeceğim." Müslümanlıkta öyle bir şey yok ki. Sen evlen; karına, çoluk çocuğuna bak,Müslümanlıkta öyle bir şey yok ki. Sen evlen; karına, çoluk çocuğuna bak, oradan daha çok ecir kazanırsın. Bizim dinimiz böyle demiştir.oradan daha çok ecir kazanırsın. Bizim dinimiz böyle demiştir. Bizim dinimiz insan tabiatine, hilkatine, yaradılışına, ihtiyaçlarına uygun dindir.Bizim dinimiz insan tabiatine, hilkatine, yaradılışına, ihtiyaçlarına uygun dindir. Kız da büyüdü mü bir zaman gelir, -o seni ne kadar severse sevsin, sen onu ne kadar seversen sev- Kız da büyüdü mü bir zaman gelir, -o seni ne kadar severse sevsin, sen onu ne kadar seversen sev- yuvadan uçma zamanı gelir. Geldi mi, geldi. Tamam, o da artık evlenecek, baş göz edeceksin. yuvadan uçma zamanı gelir. Geldi mi, geldi. Tamam, o da artık evlenecek, baş göz edeceksin.

Bana çok tesir etmiştir. Bahâüddîn-i Nakşibend Efendimiz hazretleri,Bana çok tesir etmiştir. Bahâüddîn-i Nakşibend Efendimiz hazretleri, Nakşî tarikatinin kurucusu olan o Allah'ın büyük velî kulu,Nakşî tarikatinin kurucusu olan o Allah'ın büyük velî kulu, hanımına demiş ki; "Hanım, şu bizim kız büluğa erdiği zaman büyüyünce beni haberdar et.hanımına demiş ki; "Hanım, şu bizim kız büluğa erdiği zaman büyüyünce beni haberdar et. Aman vakti geçirme, haberdar et."Aman vakti geçirme, haberdar et." Bir zaman gelmiş Valide hatun demiş ki; "Efendi hazretleri bizim kız büyüdü, büluğa erdi."Bir zaman gelmiş Valide hatun demiş ki; "Efendi hazretleri bizim kız büyüdü, büluğa erdi." Hemen gitmiş, kendi dervişlerinden, ilmini beğendiği bir kimseye; Hemen gitmiş, kendi dervişlerinden, ilmini beğendiği bir kimseye;

"Evladım, ben kızımı sana vereceğim." demiş. "Evladım, ben kızımı sana vereceğim." demiş.

"Efendim, ben yoksul bir talebeyim." "Efendim, ben yoksul bir talebeyim."

"Olsun, biliyorum." demiş. Onun kalbi pırıl pırıl, altın gibi kalp. O da sonra büyük evliyâullahtan oldu."Olsun, biliyorum." demiş. Onun kalbi pırıl pırıl, altın gibi kalp. O da sonra büyük evliyâullahtan oldu. Bir kaç ay içinde düğünü yapılmış, giderken kızından özür dilemiş: Bir kaç ay içinde düğünü yapılmış, giderken kızından özür dilemiş:

"Ah kızım, kusuruma bakma, bu işler birden olmuyor, seni bir kaç ay geciktirdim." demiş. "Ah kızım, kusuruma bakma, bu işler birden olmuyor, seni bir kaç ay geciktirdim." demiş. Buluğa ermesinin üzerinden bir kaç ay geçti; on iki yaşında mı artık, ben yaşını unuttum,Buluğa ermesinin üzerinden bir kaç ay geçti; on iki yaşında mı artık, ben yaşını unuttum, eskiden okuduğum bir hadise, tarihini unuttum ama küçücük kızken evlendiriyor da bir de özür diliyor. eskiden okuduğum bir hadise, tarihini unuttum ama küçücük kızken evlendiriyor da bir de özür diliyor.

Şimdi kız yirmi yaşına geliyor, yirmi iki yaşına geliyor, yirmi beş yaşına geliyor, otuz yaşına geliyor.Şimdi kız yirmi yaşına geliyor, yirmi iki yaşına geliyor, yirmi beş yaşına geliyor, otuz yaşına geliyor. Olmaz ki. Zamanı gelince erkek çocuğu da öyle. Bak bir hadîs-i şerîf geçti, babalar dikkat edin: Olmaz ki. Zamanı gelince erkek çocuğu da öyle. Bak bir hadîs-i şerîf geçti, babalar dikkat edin:

"Bir baba erkek çocuğunu evlendirmezse çocuk da hata işlerse…" "Bir baba erkek çocuğunu evlendirmezse çocuk da hata işlerse…"

Evlenmedi ya, erkek çocuk kolay kolay zapt edilmez, evden çıkar, babası işte anası tutamaz. Evlenmedi ya, erkek çocuk kolay kolay zapt edilmez, evden çıkar, babası işte anası tutamaz. Bir kabahat işlerse hatalı bir şey yaparsa "Vebali babayadır." diyor. Bir kabahat işlerse hatalı bir şey yaparsa "Vebali babayadır." diyor.

Ne yapacak? Ne yapacak?

Vakitlice evlendirecek. O da bir yuvanın sahibi olacak;Vakitlice evlendirecek. O da bir yuvanın sahibi olacak; "Benim karım var, çoluk çocuğum var." diyecek, "Benim karım var, çoluk çocuğum var." diyecek, avare çocuklar olmayacak da cemiyet ciddi olacak; bizim töremiz böyle. avare çocuklar olmayacak da cemiyet ciddi olacak; bizim töremiz böyle.

Avrupa'da başka. Adam hiç evlenmiyor. Evlenmiyor da o ihtiyacı nerden karşılıyor? Günahtan karşılıyor.Avrupa'da başka. Adam hiç evlenmiyor. Evlenmiyor da o ihtiyacı nerden karşılıyor? Günahtan karşılıyor. Günahtan karşılayınca cemiyet mahvoluyor, perişan oluyor. Günahtan karşılayınca cemiyet mahvoluyor, perişan oluyor. Maddî bakımdan da perişan oluyor mânevî bakımdan da perişan oluyor.Maddî bakımdan da perişan oluyor mânevî bakımdan da perişan oluyor. Erkekler de perişan oluyor kadınlar da perişan oluyor, cemiyet mahvoluyor. Erkekler de perişan oluyor kadınlar da perişan oluyor, cemiyet mahvoluyor.

Nesebi gayri sahih bir sürü insan ortada. Nesebi gayri sahih bir sürü insan ortada. Hatta devlet reisliğine seçilmişlerden birisi için "babası belli değil" dediler.Hatta devlet reisliğine seçilmişlerden birisi için "babası belli değil" dediler. Meşhur biri. Duymuşsunuzdur, adını söylemeyelim.Meşhur biri. Duymuşsunuzdur, adını söylemeyelim. Bak bizde ne güzel on yedi-on sekiz yaşında, -neyse- buluğa erdiği zamanda Bak bizde ne güzel on yedi-on sekiz yaşında, -neyse- buluğa erdiği zamanda yuvasını kuruyor; çocuk ciddi oluyor, avarelik olmuyor. yuvasını kuruyor; çocuk ciddi oluyor, avarelik olmuyor. Şimdi koca delikanlı olmuş, babasının iki misli, eli cebinde, köşe başında zincir sallar, Şimdi koca delikanlı olmuş, babasının iki misli, eli cebinde, köşe başında zincir sallar, bir iş tutmamış, kazık kadar ama babasının kesesinden yer. bir iş tutmamış, kazık kadar ama babasının kesesinden yer.

Olmaz! Cemiyet sarsılıyor. Tam en üretici olacak çağda, en iş yapacak memlekete faydalı olacak çağdaOlmaz! Cemiyet sarsılıyor. Tam en üretici olacak çağda, en iş yapacak memlekete faydalı olacak çağda çocuk avare oluyor. Ondan sonra da otuz yaşına geliyor, otuz iki yaşına geliyor, otuz beş yaşına geliyor,çocuk avare oluyor. Ondan sonra da otuz yaşına geliyor, otuz iki yaşına geliyor, otuz beş yaşına geliyor, evlendiriyorsun bu sefer de -o otuz beş yaşına gelmiş, bir sürü huylar almış, bir kafa yapısına sahip olmuş-evlendiriyorsun bu sefer de -o otuz beş yaşına gelmiş, bir sürü huylar almış, bir kafa yapısına sahip olmuş- kız da yirmi sekiz yaşında bu sefer de imtizaç edemiyorlar, kavga gürültü başlıyor.kız da yirmi sekiz yaşında bu sefer de imtizaç edemiyorlar, kavga gürültü başlıyor. Yahu bunları on dört yaşında, on beş yaşında evlendirseydin, birbirleriyle uyuşur giderlerdi,Yahu bunları on dört yaşında, on beş yaşında evlendirseydin, birbirleriyle uyuşur giderlerdi, intibak ederlerdi. Ağaç yaşken eğilir. intibak ederlerdi. Ağaç yaşken eğilir.

Hasılı görüyorsunuz şu konuşmanın başından beri birkaç misal karşımıza geldi,Hasılı görüyorsunuz şu konuşmanın başından beri birkaç misal karşımıza geldi, bizim dinimizin mantığı muhakemesi insan tabiatına uygun ve her şeyi güzel. bizim dinimizin mantığı muhakemesi insan tabiatına uygun ve her şeyi güzel. Bizim Avrupalıyı taklit etmemize lüzum yok. Taklit edersek ne oluruz? Onlar gibi perişan oluruz. Bizim Avrupalıyı taklit etmemize lüzum yok. Taklit edersek ne oluruz? Onlar gibi perişan oluruz.

İsveç Emniyet Amiri Türkiye'ye geliyor da;İsveç Emniyet Amiri Türkiye'ye geliyor da; "Ya biz bu bizim adamlarımızın intihar etmesinden bıktık." Diyor. "Ya biz bu bizim adamlarımızın intihar etmesinden bıktık." Diyor.

Dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri; devlet, çalışmayana bile maaş veriyor;Dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri; devlet, çalışmayana bile maaş veriyor; "Evlilikten korkmasın." diye, evlenene evlilik yardımı yapıyor."Evlilikten korkmasın." diye, evlenene evlilik yardımı yapıyor. Kerataların yediği önünde yemediği ardında; -affedersiniz- ondan sonra yine intihar ediyorlar. Kerataların yediği önünde yemediği ardında; -affedersiniz- ondan sonra yine intihar ediyorlar.

Niye? Niye?

Sebebini bilememişler. Türkiye'ye geliyorlar. Sebebini bilememişler. Türkiye'ye geliyorlar.

Neden Türkiye'ye geliyor? Neden Türkiye'ye geliyor?

Türkiye'de intihar nispeti çok az da ondan. İstatistiklerden inceliyorlar; Türkiye'de intihar nispeti çok az da ondan. İstatistiklerden inceliyorlar;

"Dünya üzerinde intiharın en az olduğu ülke neresi?" "Dünya üzerinde intiharın en az olduğu ülke neresi?"

Elhamdülillah müslüman ülkeler; Türkiye veyahut diğerleri. "Dur bakalım, neden oluyor?" diye geliyor. Elhamdülillah müslüman ülkeler; Türkiye veyahut diğerleri. "Dur bakalım, neden oluyor?" diye geliyor.

Neden olacak, Müslümanlıktan. Sen de müslüman ol, Allah'ın emirlerine uy,Neden olacak, Müslümanlıktan. Sen de müslüman ol, Allah'ın emirlerine uy, insan tabiatına uygun bir hayatın olsun. Karı koca arasında muhabbet olsun, insan tabiatına uygun bir hayatın olsun. Karı koca arasında muhabbet olsun, baba evlat arasında muhabbet olsun, ilgi olsun, sevgi olsun; bak o zaman intihar olur mu? baba evlat arasında muhabbet olsun, ilgi olsun, sevgi olsun; bak o zaman intihar olur mu?

İntiharın günah olduğunu bilsin. Allah'ın takdirine rıza göstermeyi öğrensin.İntiharın günah olduğunu bilsin. Allah'ın takdirine rıza göstermeyi öğrensin. O zaman dağlar gibi belalar başına yığılsa müslüman kale gibi sağlam duruyor. O zaman dağlar gibi belalar başına yığılsa müslüman kale gibi sağlam duruyor. Hani dalga denizin kenarındaki kayaya geliyor,Hani dalga denizin kenarındaki kayaya geliyor, bir çarpıyor, üzerinden akıp gidiyor, bakıyorsun kaya yine olduğu gibi duruyor. bir çarpıyor, üzerinden akıp gidiyor, bakıyorsun kaya yine olduğu gibi duruyor.

Neden? Kaya o da ondan. Neden?

Kaya o da ondan.

Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder. Müslüman kadere iman edince üzüntü sarsamıyor,Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder. Müslüman kadere iman edince üzüntü sarsamıyor, sıkıntı sarsamıyor; ölse şehit kalsa gazi, belaya uğrasa sabredip ecir kazanıyor, sıkıntı sarsamıyor; ölse şehit kalsa gazi, belaya uğrasa sabredip ecir kazanıyor, nimete erse şükredip ecir kazanıyor, müslümanın sırtı yere gelmiyor. nimete erse şükredip ecir kazanıyor, müslümanın sırtı yere gelmiyor.

Adam sıkıntı içinde, konuşuyorsun; "Bu halime çok şükür, elhamdülillah." diyor, "Ne yapalım,Adam sıkıntı içinde, konuşuyorsun; "Bu halime çok şükür, elhamdülillah." diyor, "Ne yapalım, Mevla'mız böyle takdir etmiş." diyor. Bakıyorsun yine sağlam. Mevla'mız böyle takdir etmiş." diyor. Bakıyorsun yine sağlam. Avrupalı öyle değil, birazcık sıkıntıya uğradı mı şakağına tabancayı dayıyor, çekiyor tetiğiAvrupalı öyle değil, birazcık sıkıntıya uğradı mı şakağına tabancayı dayıyor, çekiyor tetiği veyahut kendisini filanca yerden aşağıya atıyor, öldürüyor; ebedî cehenneme gidiyor. veyahut kendisini filanca yerden aşağıya atıyor, öldürüyor; ebedî cehenneme gidiyor.

Onun için dünyanın da âhiretin de saadetinin anahtarı nedir? Onun için dünyanın da âhiretin de saadetinin anahtarı nedir?

Müslümanlıktır. Misal veriyoruz, misallerle anlatıyoruz, istatistiklerle anlatıyoruz.Müslümanlıktır. Misal veriyoruz, misallerle anlatıyoruz, istatistiklerle anlatıyoruz. Dünyanın Batı'sını da Doğu'sunu da söyleyerek anlatıyoruz. Dünyanın Batı'sını da Doğu'sunu da söyleyerek anlatıyoruz.

İnsanın bu dünyada mutlu mesut bahtiyar olmasının sebebi ne? Müslümanlık. İnsanın bu dünyada mutlu mesut bahtiyar olmasının sebebi ne?

Müslümanlık.

Cemiyetin yükselmesinin sebebi ne? Müslümanlık. Cemiyetin yükselmesinin sebebi ne?

Müslümanlık.

Her tarafın tertemiz, güzel olmasının sebebi ne? Müslümanlık. Her tarafın tertemiz, güzel olmasının sebebi ne?

Müslümanlık.

İnsanların ruhî bakımdan sağlıklı sıhhatli olmasının sebebi ne? İnsanların ruhî bakımdan sağlıklı sıhhatli olmasının sebebi ne?

Müslümanlık. Müslüman olmayan yerlerdeMüslümanlık. Müslüman olmayan yerlerde maddî kalkınma olsa bile mânevî çöküntü olduğu için insanlar intiharlara sürükleniyor.maddî kalkınma olsa bile mânevî çöküntü olduğu için insanlar intiharlara sürükleniyor. Cemiyetlerin dışı seni yakar içi beni yakar; içinde bin bir türlü kusur oluyor. Cemiyetlerin dışı seni yakar içi beni yakar; içinde bin bir türlü kusur oluyor.

"Hocam bizim memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman da niye bu haller oluyor?" "Hocam bizim memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman da niye bu haller oluyor?"

"Yok, işte bak orada yanıldın, bu memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman değil kardeşlerim! "Yok, işte bak orada yanıldın, bu memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman değil kardeşlerim!

"Hocam ne söylüyorsun?" "Hocam ne söylüyorsun?"

Evet, hatta şu camileri dolduran insanların çoğunu bile kurcalasan; Evet, hatta şu camileri dolduran insanların çoğunu bile kurcalasan;

Çok hacıların çıktı haçı zir-i begalde. Çok hacıların çıktı haçı zir-i begalde.

çoğunun kalbinde ne kusur çıkar. Bunlar Müslümanlığı bilmiyor, cahil. Müslümanlık öğretilmemiş.çoğunun kalbinde ne kusur çıkar. Bunlar Müslümanlığı bilmiyor, cahil. Müslümanlık öğretilmemiş. Hadis bilmez, âyet bilmez, usul bilmez, erkân bilmez.Hadis bilmez, âyet bilmez, usul bilmez, erkân bilmez. Babası müslüman olduğu için müslüman evladı olduğundan nüfus kâğıdında "müslüman" diye yazılmış.Babası müslüman olduğu için müslüman evladı olduğundan nüfus kâğıdında "müslüman" diye yazılmış. Müslüman değil! Hatta bazısı kâfir, inkâr ediyor, ama anlatsan anlayacak. Müslüman değil! Hatta bazısı kâfir, inkâr ediyor, ama anlatsan anlayacak.

Biz bir seyahate gittik. Resmi bir iş için kazı yapmaya gittik.Biz bir seyahate gittik. Resmi bir iş için kazı yapmaya gittik. Devletin resmi vazifelisi olarak ben de kitabe okumaya gittim.Devletin resmi vazifelisi olarak ben de kitabe okumaya gittim. Tabi adam kazı yaptıracağı içinTabi adam kazı yaptıracağı için yanına projeleri çizecek, türbelerin resmini, bulunan şeylerin resmini çizecek bir çok mimar, mühendis almış.yanına projeleri çizecek, türbelerin resmini, bulunan şeylerin resmini çizecek bir çok mimar, mühendis almış. Neyse bir ay kaldık, güneşte çalıştık. Güneşten alnımız yandı, burnumuzun üstündeki deri bile soyuldu.Neyse bir ay kaldık, güneşte çalıştık. Güneşten alnımız yandı, burnumuzun üstündeki deri bile soyuldu. Döndük, dönerken kazıyı idare eden şahıs diyor ki; Döndük, dönerken kazıyı idare eden şahıs diyor ki;

"Hocam, ben giderken sizden çok korktum." diyor. "Hocam, ben giderken sizden çok korktum." diyor.

"Hayrola?" dedim, "Niye korktun?" "Hayrola?" dedim, "Niye korktun?"

"'Mimar, mühendis çalıştıracağım diye, solculardan adam aldım; sen de müslümansın, "'Mimar, mühendis çalıştıracağım diye, solculardan adam aldım; sen de müslümansın, şimdi bunlar birbirleriyle kapışırlar." diye yüreğini tuta tuta gitmiş. şimdi bunlar birbirleriyle kapışırlar." diye yüreğini tuta tuta gitmiş.

Biz gittik, orada Van gölünün kenarında oturduk, mehtaba baka baka; "İşte buraları Allah yaratmıştır,Biz gittik, orada Van gölünün kenarında oturduk, mehtaba baka baka; "İşte buraları Allah yaratmıştır, işte kâinatın nizamı budur." filan deyince o solcu çocuk; "Haklısın hocam." Dedi, hak verdi. işte kâinatın nizamı budur." filan deyince o solcu çocuk; "Haklısın hocam." Dedi, hak verdi. Konuşulunca oluyor ama İslâm'ı bilmediği için düşman. Konuşulunca oluyor ama İslâm'ı bilmediği için düşman.

Şimdi bizim hasımlarımız da; Şimdi bizim hasımlarımız da;

"Bak ben bu memleketin evladıyım babam dedem belli, hepimiz şehit torunlarıyız. "Bak ben bu memleketin evladıyım babam dedem belli, hepimiz şehit torunlarıyız. Şimdi ben bu memleketin kötülüğünü ister miyim? İstemem." diyor.Şimdi ben bu memleketin kötülüğünü ister miyim? İstemem." diyor. Ama kâfir geliyor;Ama kâfir geliyor; "Bunlar bu memlekete zararlı, bunlar bu memleketi batıracak." diye, öyle telkin ediyor ki..."Bunlar bu memlekete zararlı, bunlar bu memleketi batıracak." diye, öyle telkin ediyor ki... "Vay mülteci, gerici, vay çember sakallı!" bilmem ne. Millet telkinden dolayı kendi kendine düşman oluyor."Vay mülteci, gerici, vay çember sakallı!" bilmem ne. Millet telkinden dolayı kendi kendine düşman oluyor. Memleketi bular batıracak filan gibilerden.Memleketi bular batıracak filan gibilerden. Biz "batmasın" diye kenardan köşeden tutmaya çalışıyoruz;Biz "batmasın" diye kenardan köşeden tutmaya çalışıyoruz; "Aman bu ecdat yadigârı vatan elden gitmesin." diye uğraşıyoruz. Adam İngiliz'in sözüne kanıyor,"Aman bu ecdat yadigârı vatan elden gitmesin." diye uğraşıyoruz. Adam İngiliz'in sözüne kanıyor, Rus'un kışkırtmasına, Bulgar'ın kışkırtmasına kanıyor. Beni hasım yerine koyuyor. Rus'un kışkırtmasına, Bulgar'ın kışkırtmasına kanıyor. Beni hasım yerine koyuyor.

Ben bu memleketin sahibiyim. Buraya sonradan gelmiş bir kiracı değilim ki. Öz sahibi benim.Ben bu memleketin sahibiyim. Buraya sonradan gelmiş bir kiracı değilim ki. Öz sahibi benim. Mantık bakımından Fatih'in kafası neyse benim kafam da o. Mantık bakımından Fatih'in kafası neyse benim kafam da o. Bizim mantığımız, muhakememiz şu beldeleri almış olan dedelerimizin mantığı gibi. Bizim mantığımız, muhakememiz şu beldeleri almış olan dedelerimizin mantığı gibi. Onlar da sakallıydı onlar da bizim gibi namaz kılardı, gericiydi. Onlar da sakallıydı onlar da bizim gibi namaz kılardı, gericiydi. Takunyası var mıydı bilmiyoruz, herhalde mübareklerin o zamandan beri vardı.Takunyası var mıydı bilmiyoruz, herhalde mübareklerin o zamandan beri vardı. Onlar da böyle ezan okurlardı, onlar da böyle camileri doldururlardı, hepsi gericiydi elhamdülillah. Onlar da böyle ezan okurlardı, onlar da böyle camileri doldururlardı, hepsi gericiydi elhamdülillah.

Biz şimdi o yolu devam ettiriyoruz, bize ne kızıyorsun?Biz şimdi o yolu devam ettiriyoruz, bize ne kızıyorsun? Sen nasıl oldun da bizim karşımıza geldin şöyle bir düşün bakalım. Sen nasıl oldun da bizim karşımıza geldin şöyle bir düşün bakalım. Biz hep böyle gelmişiz tarihten; altı yedi asırdır, güldür güldür çağlayan gibi böyleBiz hep böyle gelmişiz tarihten; altı yedi asırdır, güldür güldür çağlayan gibi böyle müslüman olarak gelmişiz, ah kardeşim sen nereden geldin? Sen Merih'ten mi indin? Sen nereden kâfir oldun?müslüman olarak gelmişiz, ah kardeşim sen nereden geldin? Sen Merih'ten mi indin? Sen nereden kâfir oldun? Benim bu soruyu sormaya hakkım var çünkü ben bu memlekete sonradan gelme bir sığıntı değilim. Benim bu soruyu sormaya hakkım var çünkü ben bu memlekete sonradan gelme bir sığıntı değilim. Bu memleket benim, elimde dedemden tapum var.Bu memleket benim, elimde dedemden tapum var. Peki, sen bana, bu memleketin ev sahibine nasıl hasım oluyorsun? Dağdan gelip bağdakini mi kovacaksın?Peki, sen bana, bu memleketin ev sahibine nasıl hasım oluyorsun? Dağdan gelip bağdakini mi kovacaksın? Bu memleket benim, aleyhine çalışıp ben bu memleketi batırır mıyım?Bu memleket benim, aleyhine çalışıp ben bu memleketi batırır mıyım? Ama İngiliz öyle diyor, Rus öyle diyor; "Bunlar gericiler, karşı devrimciler" ıvır zıvır. Ama İngiliz öyle diyor, Rus öyle diyor; "Bunlar gericiler, karşı devrimciler" ıvır zıvır. O da ikna edecek bir şey buluyor ama işin doğrusunu bilmek lazım. O da ikna edecek bir şey buluyor ama işin doğrusunu bilmek lazım.

Camiyi kim yapar? Hacı efendi. Camiyi kim yapar?

Hacı efendi.

Çeşmeyi kim getirir? Hacı efendi. Çeşmeyi kim getirir?

Hacı efendi.

Fakirleri kim doyurur? Hacı efendi. Fakirleri kim doyurur?

Hacı efendi.

Köyün yolunu kim yapar? Hacı efendi. Köyün yolunu kim yapar?

Hacı efendi.

Yetime kim bakar? Hacı efendi. Yetime kim bakar?

Hacı efendi.

Dula kim yardım eder? Hacı efendi. Dula kim yardım eder?

Hacı efendi.

Okulu kim yapar? Hacı efendi. Okulu kim yapar?

Hacı efendi.

Hastaneyi kim yapar? Hacı efendi. Hastaneyi kim yapar?

Hacı efendi.

Peki, sen bu hacı efendiye ne diye düşmansın? Peki, sen bu hacı efendiye ne diye düşmansın?

Parasının dostu, para sahibinin düşmanı. Vay açıkgöz vay!Parasının dostu, para sahibinin düşmanı. Vay açıkgöz vay! Senin o heriflerden şöyle hayırlı bir şey yapıp da ortaya koyan var mı?Senin o heriflerden şöyle hayırlı bir şey yapıp da ortaya koyan var mı? Yine hepsi bizim yaptığımız. Biz biziz de, bizi böyle aldatıyorlar, birbirimize düşürüyorlar. Yine hepsi bizim yaptığımız. Biz biziz de, bizi böyle aldatıyorlar, birbirimize düşürüyorlar.

Dördüncü hadîs-i şerîf; Dördüncü hadîs-i şerîf;

Men âleb'neteyni ev uhteyni ev hâleteyni ev ammeteyni ev ceddeteyni. Men âleb'neteyni ev uhteyni ev hâleteyni ev ammeteyni ev ceddeteyni.

Burada da dedi ki; Burada da dedi ki;

"Her kim iki kızını geçindirirse, yani iki kızının geçimini üstüne alırsa…" "Her kim iki kızını geçindirirse, yani iki kızının geçimini üstüne alırsa…"

Elbette alacağız, kızımız, tamam. Elbette alacağız, kızımız, tamam.

Ev uhteyni. "Veyahut iki kız kardeşini…" Ev uhteyni. "Veyahut iki kız kardeşini…"

Tamam. Kız kardeş de anamızın babamızın evladı, bizim kardeşimiz, elbette alacağız. Tamam. Kız kardeş de anamızın babamızın evladı, bizim kardeşimiz, elbette alacağız.

Ev hâleteyni. "Veyahut babanın kardeşleri olan iki halayı…" Ev hâleteyni. "Veyahut babanın kardeşleri olan iki halayı…"

Hâle Arapça'da "hala ve teyze" mânasına gelir,Hâle Arapça'da "hala ve teyze" mânasına gelir, iki mânaya da gelir. Yani annenin veya babanın, kız kardeşi, "onlara bakarsa." iki mânaya da gelir. Yani annenin veya babanın, kız kardeşi, "onlara bakarsa."

Ev ammeteyni. "Veyahut annenin kız kardeşleri, babanın kız kardeşleri..."Ev ammeteyni. "Veyahut annenin kız kardeşleri, babanın kız kardeşleri..." Ev ceddeteyni. "İki nine yani iki anneanne veya babaanne…" Ev ceddeteyni. "İki nine yani iki anneanne veya babaanne…"

Bu sayılanlara; "ya iki kız evlat, ya iki kız kardeş, ya iki hala, ya iki teyze, ya iki nine"ye kim bakarsa. Bu sayılanlara; "ya iki kız evlat, ya iki kız kardeş, ya iki hala, ya iki teyze, ya iki nine"ye kim bakarsa.

Fe-hüve maî fî'l-cenneh. "O benimle cennette yan yanadır." buyurdu Peygamber Efendimiz. Fe-hüve maî fî'l-cenneh. "O benimle cennette yan yanadır." buyurdu Peygamber Efendimiz.

Fe-in künne selâsen. "Eğer üç kişi olurlarsa…" Fe-in künne selâsen. "Eğer üç kişi olurlarsa…"

Yani "iki iki" diyor da, "üç" olursa ne olacak? Yani "iki iki" diyor da, "üç" olursa ne olacak?

O zaman Peygamber Efendimiz buyurdu ki; O zaman Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Fe-hüve mündehun. "Buna yardım edilir." Fe-hüve mündehun. "Buna yardım edilir."

Üç tane olunca kolay mı? Erkek olsa her birisi bir yere çırak olur, memur olur, dükkân açar, Üç tane olunca kolay mı? Erkek olsa her birisi bir yere çırak olur, memur olur, dükkân açar, işçi olarak çalışır, eve bir şey getirir, birikir. Bu kızlar evde duracak, para kazanma durumları yok,işçi olarak çalışır, eve bir şey getirir, birikir. Bu kızlar evde duracak, para kazanma durumları yok, "Üç tane oldu mu o zaman kendilerine bir yardım etme durumu bahis konusu olur." "Üç tane oldu mu o zaman kendilerine bir yardım etme durumu bahis konusu olur."

Ben hadîs-i şerîfin bu kelimesini; "Bu durumda bir kimse varsa biraz elinden tutun." mânasına anlıyorum.Ben hadîs-i şerîfin bu kelimesini; "Bu durumda bir kimse varsa biraz elinden tutun." mânasına anlıyorum. Çünkü mündah ve mendûhâ "Kendisine genişlik verilen kimse" demek." Ama şu mânaya da olabilir: Çünkü mündah ve mendûhâ "Kendisine genişlik verilen kimse" demek." Ama şu mânaya da olabilir:

"Allah onlara, onun rızkına bir genişlik verir." "Allah onlara, onun rızkına bir genişlik verir." Fakat arkasından gelen ibareden ilk mâna daha doğru gibi geliyor. Fakat arkasından gelen ibareden ilk mâna daha doğru gibi geliyor.

Ve in künne erbean ev hamsen. "Eğer dört kişi olurlarsa veya beş." Ve in künne erbean ev hamsen. "Eğer dört kişi olurlarsa veya beş."

Hem teyzeler var, hem halalar var,Hem teyzeler var, hem halalar var, hem iki tane kızı var, hem de iki tane kız kardeşi var, ev kadın dolmuş, ne olacak? hem iki tane kızı var, hem de iki tane kız kardeşi var, ev kadın dolmuş, ne olacak?

Fe yâ ibâda'llâh. "Ey Allah'ın kulları!" Edrikûhu. "Yetişin şunun imdadına!" Fe yâ ibâda'llâh. "Ey Allah'ın kulları!" Edrikûhu. "Yetişin şunun imdadına!"

Başı kadın dolmuş zavallının. Başı kadın dolmuş zavallının.

Edrikûhü. Edreke-yüdriku-idrâk. "İmdadına yetişin." Edrikûhü. Edreke-yüdriku-idrâk. "İmdadına yetişin."

"Başı eksik eteklerle doldu, siz biraz yardım edin." demek. "Başı eksik eteklerle doldu, siz biraz yardım edin." demek.

Ve ekridûhü. "Ona borç verin, ikram edin." Ve ekridûhü. "Ona borç verin, ikram edin."

Veyahut; Veyahut;

Men ze'llezî yukridu'llâhe karden hasenen. "Kim Allah'a borç verir?" diyor âyet-i kerîmede.Men ze'llezî yukridu'llâhe karden hasenen. "Kim Allah'a borç verir?" diyor âyet-i kerîmede. Allah borç almaktan müstağnîdir de kim hayır yaparsa Allah âhirette onun sevabını vereceğinden,Allah borç almaktan müstağnîdir de kim hayır yaparsa Allah âhirette onun sevabını vereceğinden, borç alıp vermek gibi böyle bir teşbihle bildirilmiş âyet-i kerîmede. borç alıp vermek gibi böyle bir teşbihle bildirilmiş âyet-i kerîmede.

'Akridûhu "Ona borç verin." 'Akridûhu "Ona borç verin."

"Buna iyilik yapın da Allah da size cennette mükâfatını versin." mânasına. "Buna iyilik yapın da Allah da size cennette mükâfatını versin." mânasına.

Dâribûhü "Ortak olun." Dâribûhü "Ortak olun."

Ortaklık, "mudarebe ortaklığı." Ortaklık, "mudarebe ortaklığı."

"Bununla ortaklık yapın." "Bununla ortaklık yapın."

"Onun yükünü biraz da siz paylaşın. Bu zavallıcığın başında dört beş tane kadın var, eksik etek; "Onun yükünü biraz da siz paylaşın. Bu zavallıcığın başında dört beş tane kadın var, eksik etek; hepsi onun eline bakıyorlar. hepsi onun eline bakıyorlar. Eline geçen maaş şu kadar. Bu adamcağız bu küfeyle hepsini nasıl beslesin?" mânasına. Eline geçen maaş şu kadar. Bu adamcağız bu küfeyle hepsini nasıl beslesin?" mânasına.

Buradan da anlıyoruz ki ona yardımcı olmak lazım.Buradan da anlıyoruz ki ona yardımcı olmak lazım. Bakarsınız bir adamcağızın beş tane çocuğu var, altı yedi tane çocuğu var. Bakarsınız bir adamcağızın beş tane çocuğu var, altı yedi tane çocuğu var. Elhamdülillah biz yedi kardeştik ama sıkıntıları oluyor.Elhamdülillah biz yedi kardeştik ama sıkıntıları oluyor. Allah'a hamd u senâlar olsun ama yardımcı olmak uygun olur. Allah'a hamd u senâlar olsun ama yardımcı olmak uygun olur.

Men âle selâse benâtin. "Her kim üç kızı tekellüf ederse onlara bakarsa..." Men âle selâse benâtin. "Her kim üç kızı tekellüf ederse onlara bakarsa..."

Fe-enfeka aleyhinne. "Onlara infakta bulunur, malî olarak para harcarsa…" Fe-enfeka aleyhinne. "Onlara infakta bulunur, malî olarak para harcarsa…"

Ve ahsene ileyhinne. "Onlara iyi muamele ederse ihsanda bulunursa…" Ve ahsene ileyhinne. "Onlara iyi muamele ederse ihsanda bulunursa…"

Hattâ yuğniyehünne'llâhu anhü. "Onlar kendisine ihtiyacı kalmayacak duruma erişinceye kadar..."Hattâ yuğniyehünne'llâhu anhü. "Onlar kendisine ihtiyacı kalmayacak duruma erişinceye kadar..." Üç kişiye böyle ikramda bulunur da bakarsa... Üç kişiye böyle ikramda bulunur da bakarsa...

…elbette de muhakkak demek Arapça'da, "Muhakkak Allah ona cenneti vacib kılar." …elbette de muhakkak demek Arapça'da, "Muhakkak Allah ona cenneti vacib kılar."

İllâ en ya'mele amele lâ lehû. "Ancak mağfiret olunmayacak bir iş yapmışsa o müstesna." İllâ en ya'mele amele lâ lehû. "Ancak mağfiret olunmayacak bir iş yapmışsa o müstesna."

Mağfiret olunmayacak iş nedir? Mağfiret olunmayacak iş nedir?

Adam kâfir, münkir, isterse seksen tane kıza baksın o zaman kıymeti yok, çünkü cennetin bedeli imandır.Adam kâfir, münkir, isterse seksen tane kıza baksın o zaman kıymeti yok, çünkü cennetin bedeli imandır. Cennetin anahtarı lâ ilâhe illallahtır. Cennetin anahtarı lâ ilâhe illallahtır.

Lâ ilâhe illallah demedikten sonra isterse yüz seksen tane kıza baksın olmaz, olmaz.Lâ ilâhe illallah demedikten sonra isterse yüz seksen tane kıza baksın olmaz, olmaz. O zaman kıymeti yok. O zaman kıymeti yok.

Soruyorlar: "Hocam Edison cennete girecek mi girmeyecek mi?" Soruyorlar:

"Hocam Edison cennete girecek mi girmeyecek mi?"

"Nereden icap etti?" "Bu adam her tarafı aydınlatıyor." "Nereden icap etti?"

"Bu adam her tarafı aydınlatıyor."

Aydınlatırsa aydınlatsın; imanı yoksa girmeyecek.Aydınlatırsa aydınlatsın; imanı yoksa girmeyecek. Ne var yani ne? Allah'a illa bir baskı mı yapacaksın? Yapabilir misin ki? Ne var yani ne? Allah'a illa bir baskı mı yapacaksın? Yapabilir misin ki?

"Yâ Rabbi! İlla bu kâfiri cennete al, elektrik icat etti!" "Yâ Rabbi! İlla bu kâfiri cennete al, elektrik icat etti!"

Öyle şey yok. Ona o aklı veren Allah…Öyle şey yok. Ona o aklı veren Allah… Eğer iman etmişse girer, kâfirse derdine yansın, şu lambadan daha beter yansın. Çaresi yok. Eğer iman etmişse girer, kâfirse derdine yansın, şu lambadan daha beter yansın. Çaresi yok.

Bizi sıkıştırıyorlar,Bizi sıkıştırıyorlar, "Cennete girer." desek, bize dinimize aykırı laf söylettirmiş olacak, kıs kıs gülecek. "Cennete girer." desek, bize dinimize aykırı laf söylettirmiş olacak, kıs kıs gülecek. "Cehenneme girer." desek "Ya olur mu, bu kadar iyilik yapmış adam niye cehenneme giriyor?" diyecek. "Cehenneme girer." desek "Ya olur mu, bu kadar iyilik yapmış adam niye cehenneme giriyor?" diyecek.

En büyük iyilik, insanın mü'min olması.En büyük iyilik, insanın mü'min olması. Mü'min olmadı mı o adam iyi değil.Mü'min olmadı mı o adam iyi değil. İman etmediği zaman -özel hayatını kurcala- ne haltlar karıştırır; sen onun dış boyasına bakma. İman etmediği zaman -özel hayatını kurcala- ne haltlar karıştırır; sen onun dış boyasına bakma.

İnsanın iman etmesi lazım; Allah'a inanacak, âhiret gününe inanacak, hesaba inanacak,İnsanın iman etmesi lazım; Allah'a inanacak, âhiret gününe inanacak, hesaba inanacak, boynunu uzatacak, Hakk'a teslim olacak. "Eğriye eğri doğru doğru, kimsenin hakkını yemem." diyecek.boynunu uzatacak, Hakk'a teslim olacak. "Eğriye eğri doğru doğru, kimsenin hakkını yemem." diyecek. İnsan o zaman insan oluyor. Yoksa "Ben inanmıyorum ama iyi insanım." demekle olmuyor.İnsan o zaman insan oluyor. Yoksa "Ben inanmıyorum ama iyi insanım." demekle olmuyor. Sen onu kime anlatırsan anlat, beni inandıramazsın. Biz çok gördük.Sen onu kime anlatırsan anlat, beni inandıramazsın. Biz çok gördük. "Filanca adamın çok iyi huyları var.""Filanca adamın çok iyi huyları var." Babası mü'mindi, çocuğu öyle terbiye etmiş, yine İslâm'dan o terbiyeleri almıştır da ondandır. Babası mü'mindi, çocuğu öyle terbiye etmiş, yine İslâm'dan o terbiyeleri almıştır da ondandır.

Almanya'da filan duyuyoruz. Bakıyorum, gülüyorum kendi kendime. "Şöyle güzel bir şey yapmış." diyorlar.Almanya'da filan duyuyoruz. Bakıyorum, gülüyorum kendi kendime. "Şöyle güzel bir şey yapmış." diyorlar. Anası babası İslâmî terbiyeyi öyle vermiş ki Anası babası İslâmî terbiyeyi öyle vermiş ki adam dinden imandan çıktığı halde o huylar içine sindiği için onlardan vazgeçmiyor da ondan hâlâ yapıyor.adam dinden imandan çıktığı halde o huylar içine sindiği için onlardan vazgeçmiyor da ondan hâlâ yapıyor. Yardımseverlik duygusu, acıma duygusu vs. bu mü'minde var. Yardımseverlik duygusu, acıma duygusu vs. bu mü'minde var.

Kızlarla ilgili beş tane hadîs-i şerîf arka arkaya geldi.Kızlarla ilgili beş tane hadîs-i şerîf arka arkaya geldi. Kız, kız kardeş, teyze, hala, nine neyse, Kız, kız kardeş, teyze, hala, nine neyse, bunlar zayıf olduğu için bilhassa bunlara bakanlara cennet vaat edilmiş. bunlar zayıf olduğu için bilhassa bunlara bakanlara cennet vaat edilmiş. Gözünüzü açın; etrafınızdaki bu zayıf, eksik eteklileri kollayın. Gözünüzü açın; etrafınızdaki bu zayıf, eksik eteklileri kollayın.

Devamında demişler ki; Devamında demişler ki;

Kîle ev isneteyni kâle ev isneteyni "İki tane de olsa olur mu?" Kîle ev isneteyni kâle ev isneteyni "İki tane de olsa olur mu?"

Burada üç tane dedi ya; "İki tane olsa da olur mu?" diye soruyorlar.Burada üç tane dedi ya; "İki tane olsa da olur mu?" diye soruyorlar. Peygamber Efendimiz; "Evet, iki tane de olsa olsa olur." buyuruyor. Peygamber Efendimiz; "Evet, iki tane de olsa olsa olur." buyuruyor.

Gelelim öteki hadîs-i şerîfe:Gelelim öteki hadîs-i şerîfe: Hadîs-i şerîflerin beş tanesi peş peşe bu mevzuda geldi, bunun da bir hikmeti vardır. Hadîs-i şerîflerin beş tanesi peş peşe bu mevzuda geldi, bunun da bir hikmeti vardır.

Men uridat lehü'd-dünyâ ve'l-âhiretü fe-ehaze'l-âhirete ve tereke'd-dünyâ fe-lehü'l-cennetüMen uridat lehü'd-dünyâ ve'l-âhiretü fe-ehaze'l-âhirete ve tereke'd-dünyâ fe-lehü'l-cennetü ve in ehaze'd-dünyâ ve tereke'l-âhirete fe-lehü'n-nâr. ve in ehaze'd-dünyâ ve tereke'l-âhirete fe-lehü'n-nâr.

Ebû Hüreyre ve İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş: Ebû Hüreyre ve İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

"Her kime ki hem dünya hem de âhiret arz olunur…" "Her kime ki hem dünya hem de âhiret arz olunur…"

Önünde iki imkân belirdi; isterse dünyalık sahibi olacak, zengin olacakÖnünde iki imkân belirdi; isterse dünyalık sahibi olacak, zengin olacak isterse âhireti tercih edecek, sevap kazanacak, cennetlik olacak.isterse âhireti tercih edecek, sevap kazanacak, cennetlik olacak. İki ihtimal var; bu yoldan giderse zengin olacak;İki ihtimal var; bu yoldan giderse zengin olacak; köşkler, saraylar, arabalar, hizmetçiler, baklavalar, börekler, kaymaklar bu tarafta gırla gidecek.köşkler, saraylar, arabalar, hizmetçiler, baklavalar, börekler, kaymaklar bu tarafta gırla gidecek. Ama dünyada; din, iman, âhiret sevabı yok. Diğer taraftan giderseAma dünyada; din, iman, âhiret sevabı yok. Diğer taraftan giderse mahrumiyet ve sıkıntı ama sonunda cennet var.mahrumiyet ve sıkıntı ama sonunda cennet var. Hak yol, doğru yol burası; ötekisi eğri yol. Hak yol, doğru yol burası; ötekisi eğri yol.

"Kendisine dünya ve âhiret takdim edildiği, arz edildiği zaman "Kendisine dünya ve âhiret takdim edildiği, arz edildiği zaman kim âhireti alırsa ve dünyayı terk ederse…" kim âhireti alırsa ve dünyayı terk ederse…"

Felehû'l-cenneh. "Allah ona cenneti verir."Felehû'l-cenneh. "Allah ona cenneti verir." Ve men ehaze'd-dünyâ ve tereke'l-âhireh. "Kim dünyayı alır da âhireti boş verirse, âhireti terk ederse…."Ve men ehaze'd-dünyâ ve tereke'l-âhireh. "Kim dünyayı alır da âhireti boş verirse, âhireti terk ederse…." Felehü'n-nâr. "Ona da cehennem olur." Felehü'n-nâr. "Ona da cehennem olur."

Demek ki insanın karşısına yol çatalı çıktığı zamanDemek ki insanın karşısına yol çatalı çıktığı zaman menfaatsiz görünse bile Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası tarafını tercih edecek.menfaatsiz görünse bile Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası tarafını tercih edecek. Faydalı, kârlı görünse bile Allah'ın rızasına aykırı yola girmeyecek. Faydalı, kârlı görünse bile Allah'ın rızasına aykırı yola girmeyecek.

Kesenin ucunu, fermuarını açmışlar, deste deste beş binlikleri on binlikleri gösteriyorlar: Kesenin ucunu, fermuarını açmışlar, deste deste beş binlikleri on binlikleri gösteriyorlar:

"Hâkim bey, bizim dediğimizi yaparsan bu paralar senin olacak." Rüşvet! "Hâkim bey, bizim dediğimizi yaparsan bu paralar senin olacak."

Rüşvet!

Paraları görüyor, on binlik desteler, milyonlar gelecek. Paraları görüyor ama rüşvet, yanlış yol. Paraları görüyor, on binlik desteler, milyonlar gelecek. Paraları görüyor ama rüşvet, yanlış yol. Menfaat var ama günah! Onu yapmayacak.Menfaat var ama günah! Onu yapmayacak. "O paralar senin başına çalınsın. Gel bakalım buraya, sen rüşvet teklif ettin,"O paralar senin başına çalınsın. Gel bakalım buraya, sen rüşvet teklif ettin, bir de şuradan zabıt tut, sok şunu içeri." "Ama şu yol hayırlı." Gel bu yola git.bir de şuradan zabıt tut, sok şunu içeri." "Ama şu yol hayırlı." Gel bu yola git. Biraz sıkıntılı, biraz üzüntülü, biraz meşakkatli geliyor. Biraz sıkıntılı, biraz üzüntülü, biraz meşakkatli geliyor. O meşakkate katlanır, tahammül ederse cenneti kazanır. O meşakkate katlanır, tahammül ederse cenneti kazanır.

Bu hadîs-i şerîfte bu kadar söylenmiş. Ben başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle okudum;Bu hadîs-i şerîfte bu kadar söylenmiş. Ben başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle okudum; şimdi onu da nakletmenin zamanı geldi: şimdi onu da nakletmenin zamanı geldi:

Peygamber Efendimiz diyor ki: Peygamber Efendimiz diyor ki:

"Kim, kendisinin önüne yol çatalı çıktığı zaman âhireti tercih ederse…" "Kim, kendisinin önüne yol çatalı çıktığı zaman âhireti tercih ederse…"

"Ben dünyayı istemem, ukbâyı isterim." dedi, âhireti tercih etti. "Ben dünyayı istemem, ukbâyı isterim." dedi, âhireti tercih etti.

"Kim âhireti tercih ederse Allahu Teâlâ onun cemaallahu'ş-şemlehu iki yakasını bir araya getirir. "Kim âhireti tercih ederse Allahu Teâlâ onun cemaallahu'ş-şemlehu iki yakasını bir araya getirir. İşini onarır, düzeltir, yoluna koyar." İşini onarır, düzeltir, yoluna koyar."

Ve'ale ğınâhu fî kalbihî "Gönlüne bir zenginlik verir." Ve'ale ğınâhu fî kalbihî "Gönlüne bir zenginlik verir."

Adam sanki dünyalar onunmuş gibi efe efe ortada dolaşır. Adam sanki dünyalar onunmuş gibi efe efe ortada dolaşır. Hiç bir pervası olmaz, Allah ona "gönül zenginliği" verir. Hiç bir pervası olmaz, Allah ona "gönül zenginliği" verir. Bu gönül zenginliği olmadı mı insan fabrikatör de olsa rahat edemez. Bu gönül zenginliği olmadı mı insan fabrikatör de olsa rahat edemez. İçine huzur verir, gönül zenginliği verir. İçine huzur verir, gönül zenginliği verir.

Ve etethü'd-dünyâ ve hiye râğimetün.Ve etethü'd-dünyâ ve hiye râğimetün. En çok hoşuma giden tarafı da bu. Bu cümleyi okudukça gülesim geliyor: En çok hoşuma giden tarafı da bu. Bu cümleyi okudukça gülesim geliyor:

"Dünya da onun arkasından burnu sürte sürte gelir." "Dünya da onun arkasından burnu sürte sürte gelir."

Kös kös gelir, mecburen gelir. Hani insanın kuzusunun, köpeğinin, Kös kös gelir, mecburen gelir. Hani insanın kuzusunun, köpeğinin, kendisine bağlı bir şeyinin ardından gelmesi gibi burnu sürte sürte gelir. kendisine bağlı bir şeyinin ardından gelmesi gibi burnu sürte sürte gelir.

Rağibe enfihû Arapça'da, "burnu yere sürtmek" demek. Rağibe enfihû Arapça'da, "burnu yere sürtmek" demek.

Ve etethü'd-dünyâ. "Dünyalık ona gelir." Ve hiye râğimetun "Burnunu sürtse bile,Ve etethü'd-dünyâ. "Dünyalık ona gelir." Ve hiye râğimetun "Burnunu sürtse bile, dayasa bile, gelmek istemese keçi gibi inat etse bile, sürüne sürüne gelir." dayasa bile, gelmek istemese keçi gibi inat etse bile, sürüne sürüne gelir."

Burnunu sürte sürte dünyalık onun peşinden gelir. Burnunu sürte sürte dünyalık onun peşinden gelir.

Allah nasip etmişse kim, nasıl mâni olabilir? Allah nasip etmişse kim, nasıl mâni olabilir?

Allah dilemiş; "O kuluma, o nimet gelecek!" Kim mâni olabilir? Allah dilemiş; "O kuluma, o nimet gelecek!"

Kim mâni olabilir?

Dünyalık ona gelir. Dünyalık ona gelir.

Âhireti tercih etmenin kârını gördün mü? Âhireti tercih etmenin kârını gördün mü?

Gönül huzuru, rahatı bir, işlerinin intizama girmesi iki, yine dünyalıktan da nasibini almak, üç.Gönül huzuru, rahatı bir, işlerinin intizama girmesi iki, yine dünyalıktan da nasibini almak, üç. Muradı oldu, daha ne istiyor? Her bakımdan sevap da kazandı, dünyası da âhireti de mamur oldu. Muradı oldu, daha ne istiyor? Her bakımdan sevap da kazandı, dünyası da âhireti de mamur oldu.

"Her kim ki dünyayı tercih ederse..." "Her kim ki dünyayı tercih ederse..."

"Boş ver hesabı, kitabı, cenneti; boş ver âhiretin sevabını. "Boş ver hesabı, kitabı, cenneti; boş ver âhiretin sevabını. Ben bu dünyada bir sarı Mercedes'e sahip olayım da bir de Boğaziçi'nde bir köşküm oldu mu Ben bu dünyada bir sarı Mercedes'e sahip olayım da bir de Boğaziçi'nde bir köşküm oldu mu âhiretin hesabı beni ilgilendirmez, bu dünyaya bir defa geleceğim." âhiretin hesabı beni ilgilendirmez, bu dünyaya bir defa geleceğim."

Farz edelim, bir insan bu mantıkla hareket ederse. Böyle diyenler çok ya.Farz edelim, bir insan bu mantıkla hareket ederse. Böyle diyenler çok ya. Kimisi de nasihat ediyor; "Oğlum, aklını başına topla, aptallık etme." diyor. Kimisi de nasihat ediyor; "Oğlum, aklını başına topla, aptallık etme." diyor.

Senin yaptığın aptallık. Neden? Senin yaptığın aptallık.

Neden?

Bak Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bak Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Kim dünyayı tercih ederse, haramdan dünyayı tercih ederse, haram dünyayı tercih ederse…" "Kim dünyayı tercih ederse, haramdan dünyayı tercih ederse, haram dünyayı tercih ederse…"

Ferrake'llâhu aleyhi emruhû "Allah onun işlerini darmadağın dağıtır." Ferrake'llâhu aleyhi emruhû "Allah onun işlerini darmadağın dağıtır."

Telaş, üzüntü, o taraftan bir sıkıntı bu taraftan bir sıkıntı.Telaş, üzüntü, o taraftan bir sıkıntı bu taraftan bir sıkıntı. Oradan gemisi batar, buradan otobüsü devrilir, öbür taraftan tırı kaza yapar,Oradan gemisi batar, buradan otobüsü devrilir, öbür taraftan tırı kaza yapar, beri taraftan karısı kendisine bir oyun eder, öbür taraftan oğlu şöyle yapar. İşleri dağıldı. beri taraftan karısı kendisine bir oyun eder, öbür taraftan oğlu şöyle yapar. İşleri dağıldı.

Kim dağıtıyor? Kim dağıtıyor?

Her şeyi yapan Allah'tır, Allah dağıttı. Her şeyi yapan Allah'tır, Allah dağıttı.

Neden? Neden?

Ceza olarak. Sen misin haramı tercih eden, al bakalım!Ceza olarak. Sen misin haramı tercih eden, al bakalım! Haramdan aldı; faizden, içkiden, kumardan, zinadan aldı, cebine parayı koyduHaramdan aldı; faizden, içkiden, kumardan, zinadan aldı, cebine parayı koydu Bu haram parayı cebine koyunca öbür taraftan helal parasından birkaç misli fazlası gider. Bu haram parayı cebine koyunca öbür taraftan helal parasından birkaç misli fazlası gider.

Nasıl gider? Nasıl gider?

Ya doktora, ya kazaya, ya hırsızlara, ya dolandırıcılara gider, gider. Hiçbir şey yapmaz, bilmez.Ya doktora, ya kazaya, ya hırsızlara, ya dolandırıcılara gider, gider. Hiçbir şey yapmaz, bilmez. "Bu tarafta kâr edeceğim." diye, aldığı paradan fazlası gittikten sonra "Bu tarafta kâr edeceğim." diye, aldığı paradan fazlası gittikten sonra bu kâr değil ki bu akıllılık değil ki. bu kâr değil ki bu akıllılık değil ki.

Ferrake'llâhu aleyhi emrihî. "Allah onun işini dağıtır." bir; ceza.Ferrake'llâhu aleyhi emrihî. "Allah onun işini dağıtır." bir; ceza. İkinci ceza da; İkinci ceza da;

Ve ceale fakrahû beyne ayneyhi. "Şu iki kaşının, gözünün arasına fakirliği yapıştırır." Ve ceale fakrahû beyne ayneyhi. "Şu iki kaşının, gözünün arasına fakirliği yapıştırır."

Bu iki kaşının arasına fakirliği yapıştırmak, ne demek? Manası şu: Bu iki kaşının arasına fakirliği yapıştırmak, ne demek?

Manası şu:

Gözünün önünden fakirlik gitmez, "açlıktan ölüvereceğim" sanır.Gözünün önünden fakirlik gitmez, "açlıktan ölüvereceğim" sanır. Be adam, üç tane fabrikan, dokuz tane apartmanın var, her birinden varidat gelip duruyor;Be adam, üç tane fabrikan, dokuz tane apartmanın var, her birinden varidat gelip duruyor; ne korkuyorsun fakirlikten? Benim şu kadar maaşım var, ben bile korkmuyorum. ne korkuyorsun fakirlikten? Benim şu kadar maaşım var, ben bile korkmuyorum. Korkutur, Allah onu korkutur. Fakirlik gözünün önünden gitmez, "Öleceğim aman!" "Zekât ver." veremez, Korkutur, Allah onu korkutur. Fakirlik gözünün önünden gitmez, "Öleceğim aman!" "Zekât ver." veremez, "Hayır yap." yapamaz, "Ye." yiyemez. "Hayır yap." yapamaz, "Ye." yiyemez.

Hocamız rahmetullâhi aleyh derdi ki; Hocamız rahmetullâhi aleyh derdi ki;

"Rızık insanın boğazından geçendir." "Rızık insanın boğazından geçendir."

Boğazından geçmedikten sonra kasada duran paradan ne fayda!Boğazından geçmedikten sonra kasada duran paradan ne fayda! Demek ki şeytan fakirliği iki gözünün önüne getirtiyor veya Allah ceza olarak onu öyle gösteriyor.Demek ki şeytan fakirliği iki gözünün önüne getirtiyor veya Allah ceza olarak onu öyle gösteriyor. Fakirlikten ödü patlayıp titrer de hiçbir hayır yapamaz, rahat da edemez rahat yüzü de göremez. Fakirlikten ödü patlayıp titrer de hiçbir hayır yapamaz, rahat da edemez rahat yüzü de göremez.

Üçüncüsü ve en üzülecek şeylerin birisi de; Üçüncüsü ve en üzülecek şeylerin birisi de;

Ve lem ye'tihî mine'd-dünyâ illâ mea kütibe lehû.Ve lem ye'tihî mine'd-dünyâ illâ mea kütibe lehû. "Dünyalıktan da ezelde kaderine kısmetine ne yazılmışsa ondan fazlası gelmez." "Dünyalıktan da ezelde kaderine kısmetine ne yazılmışsa ondan fazlası gelmez."

Buyur işte, hadi bakalım, oturdun mu? Buyur işte, hadi bakalım, oturdun mu?

En sıkıntılı duruma düştün mü? Düştün. En sıkıntılı duruma düştün mü?

Düştün.

Neden? Neden?

Zaten Allah ne yazmışsa ondan fazlası gelmedi; ceza olarak sen de yaptığın haramlarla baş başa kaldın,Zaten Allah ne yazmışsa ondan fazlası gelmedi; ceza olarak sen de yaptığın haramlarla baş başa kaldın, durum da değişmedi. Onun için karşınıza çatal iş çıktığı zaman âhiret tarafını tercih edin, durum da değişmedi. Onun için karşınıza çatal iş çıktığı zaman âhiret tarafını tercih edin, dünyayı, haramı tercih etmeyin. Âhireti, sevabı tercih edin. dünyayı, haramı tercih etmeyin. Âhireti, sevabı tercih edin.

Sözü uzattım ama bu, mühim bir derstir. Sözü uzattım ama bu, mühim bir derstir. Çünkü insanoğulları bu tarzda çok imtihan olur. Memura rüşvet teklifi gelir,Çünkü insanoğulları bu tarzda çok imtihan olur. Memura rüşvet teklifi gelir, bilmem kime ne teklifi gelir, hayatta hep bu imtihan olur; insan menfaati ile imtihan olur. bilmem kime ne teklifi gelir, hayatta hep bu imtihan olur; insan menfaati ile imtihan olur. İnsanın sevgisi, bağlılığı,İnsanın sevgisi, bağlılığı, sevdiği tarafa olan bağlılığından, sevgisinden dolayı yaptığı fedakârlıkla ölçülür. sevdiği tarafa olan bağlılığından, sevgisinden dolayı yaptığı fedakârlıkla ölçülür.

Sen Allah'ı seviyor musun? Seviyorum. Sen Allah'ı seviyor musun?

Seviyorum.

Nereden belli? Hiç fedakârlık yapmadın ki. Ne para verirsin, ne gayret edersin, Nereden belli? Hiç fedakârlık yapmadın ki. Ne para verirsin, ne gayret edersin, ne uyku terk edersin, ne bir hayır hasenât yaparsın; nereden belli? ne uyku terk edersin, ne bir hayır hasenât yaparsın; nereden belli?

Allah onun ileride; "Yâ Rabbi! Ben seni seviyordum, yolunu seviyordum." diye ukala ukala,Allah onun ileride; "Yâ Rabbi! Ben seni seviyordum, yolunu seviyordum." diye ukala ukala, yalan yanlış konuşmasına meydan vermemek için bu dünyada imtihan eder,yalan yanlış konuşmasına meydan vermemek için bu dünyada imtihan eder, hüccetlerini hazırlar, âhirette itiraza mecali kalmaz. hüccetlerini hazırlar, âhirette itiraza mecali kalmaz.

Mutlaka her insanın imanı imtihan olur. Bakalım sâdık mı kâzib mi, doğru mu eğri mi, yalan mı gerçek mi?Mutlaka her insanın imanı imtihan olur. Bakalım sâdık mı kâzib mi, doğru mu eğri mi, yalan mı gerçek mi? Onu anlamak için Allah imtihan eder. Hep bu imtihana mâruz olduğumuzdan hakkı tutun, Onu anlamak için Allah imtihan eder. Hep bu imtihana mâruz olduğumuzdan hakkı tutun, hayrı tutun, sevap tarafını tutun; menfaat için günah tarafına kaymayın.hayrı tutun, sevap tarafını tutun; menfaat için günah tarafına kaymayın. Ondan hayır bereket gelmez. Onun için bunu biraz uzunca izah ettik. Ondan hayır bereket gelmez. Onun için bunu biraz uzunca izah ettik.

Öteki hadîs-i şerîf: Öteki hadîs-i şerîf:

Men urida lehû şey'ün min hâze'r-rızkı min ğayri mes'eletin ve lâ işrâfi nefsinMen urida lehû şey'ün min hâze'r-rızkı min ğayri mes'eletin ve lâ işrâfi nefsin fe'l-yetevessa' bihî fî rizkıhî ve in kâne anhü ğaniyyen fe'l-yüveccihhü ilâ men hüve ahvecü ileyhi minhü.fe'l-yetevessa' bihî fî rizkıhî ve in kâne anhü ğaniyyen fe'l-yüveccihhü ilâ men hüve ahvecü ileyhi minhü. Bu hadîs-i şerîf Taberânî'de, İbn Hibbân'da ve daha başka kaynaklarda var. Bu hadîs-i şerîf Taberânî'de, İbn Hibbân'da ve daha başka kaynaklarda var.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki sallallahu aleyhi ve sellem; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki sallallahu aleyhi ve sellem;

Men urida lehû şey'ün min hâze'r-rızkı. "Her kim ki şu rızıktan kendisine bir şey ikram olunmuşsa…"Men urida lehû şey'ün min hâze'r-rızkı. "Her kim ki şu rızıktan kendisine bir şey ikram olunmuşsa…" Min ğayri mes'eletin. "İstemeden…" Min ğayri mes'eletin. "İstemeden…"

Mes'ele burada "dilencilik" demek.Mes'ele burada "dilencilik" demek. Kelimelerin o devirdeki mânasıyla şimdiki mânaları arasında farklılık vardır;Kelimelerin o devirdeki mânasıyla şimdiki mânaları arasında farklılık vardır; bunu lisanı iyi bilenler kavrar da başkaları anlamaz. bunu lisanı iyi bilenler kavrar da başkaları anlamaz.

"İstemeden sana rızıktan bir şey ikram olunursa…" Sen istemedin. "İstemeden sana rızıktan bir şey ikram olunursa…" Sen istemedin.

Ve lâ işrâfi nefsin. "Kendi canında ona teveccüh edip de onun peşine takılmadan…" Ve lâ işrâfi nefsin. "Kendi canında ona teveccüh edip de onun peşine takılmadan…"

Min tarafî'llâh sana bir yerden bir ikram, bir rızık geldi; Allah tarafından. Min tarafî'llâh sana bir yerden bir ikram, bir rızık geldi; Allah tarafından.

Fe'l-yetevessa' bihî fî rızkıhî. Fe'l-yetevessa' bihî fî rızkıhî. "Böyle bir kimse o kendisine gelen şeyi alsın, onunla rızkında bir genişlik sağlasın." "Böyle bir kimse o kendisine gelen şeyi alsın, onunla rızkında bir genişlik sağlasın."

Filanca adam gelmiş; falanca yerden bir kovanın içinde Antep bulamacı getirmiş.Filanca adam gelmiş; falanca yerden bir kovanın içinde Antep bulamacı getirmiş. İstemedi, talep etmedi, dilenmedi, bir şey yapmadı. "Al kardeşim." dendi, verildi. "O zaman alsın…" İstemedi, talep etmedi, dilenmedi, bir şey yapmadı. "Al kardeşim." dendi, verildi. "O zaman alsın…"

Ve in kânû anhü ğaniyyen. "Eğer buna ihtiyacı yoksa…" Ve in kânû anhü ğaniyyen. "Eğer buna ihtiyacı yoksa…" Fe'l-yuveccihhü ilâ men hüve ahvecü ileyhi minhüm. "O zaman kendisinden daha muhtaç olan kimseye versin." Fe'l-yuveccihhü ilâ men hüve ahvecü ileyhi minhüm. "O zaman kendisinden daha muhtaç olan kimseye versin."

Alsın; kendisinden daha muhtaç kimseye verebilir.Alsın; kendisinden daha muhtaç kimseye verebilir. Şimdi burada bir kaide çıkıyor. Bazı kimseler; "Benim ihtiyacım yok, istemem." diyor. Şimdi burada bir kaide çıkıyor. Bazı kimseler; "Benim ihtiyacım yok, istemem." diyor. Allah müsaade etmiş oluyor. Hadîs-i şerîf geldi sıradan, onu okuyoruz. Allah müsaade etmiş oluyor. Hadîs-i şerîf geldi sıradan, onu okuyoruz.

Demek ki istemeden, canı çekmeden, ona gayret sarf etmeden kendisine böyle bir şey gelirse,Demek ki istemeden, canı çekmeden, ona gayret sarf etmeden kendisine böyle bir şey gelirse, bir ikram bir rızık babında bir şey gelirse onu kabul etsin; onunla rızkı biraz genişlensin. bir ikram bir rızık babında bir şey gelirse onu kabul etsin; onunla rızkı biraz genişlensin. Ama hiç ihtiyacı yoksa alsın da; "Şu benden daha fakir." diye başkasına tevcih etsin Ama hiç ihtiyacı yoksa alsın da; "Şu benden daha fakir." diye başkasına tevcih etsin veyahut almadan; "Bunu şuna ver." desin. veyahut almadan; "Bunu şuna ver." desin.

Birisi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine bir şey verdiği zaman;Birisi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine bir şey verdiği zaman; "Yâ Resûlullah! Ben istemem." demiş. Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmuş;"Yâ Resûlullah! Ben istemem." demiş. Onun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmuş; "Ey filanca! Sen istemeden ben uygun gördüm, verdim, kabul et." demek istemiş. "Ey filanca! Sen istemeden ben uygun gördüm, verdim, kabul et." demek istemiş.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyuvereyim: Bir hadîs-i şerîf daha okuyuvereyim:

Men azzâ musâben fe-lehû mislü ecrihî. Men azzâ musâben fe-lehû mislü ecrihî.

İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

"Her kim bir musibete uğramış kimseyi taziye ederse…" "Her kim bir musibete uğramış kimseyi taziye ederse…"

"Geçmiş olsun kardeşim, başına böyle bir sıkıntı gelmiş." diye "Geçmiş olsun kardeşim, başına böyle bir sıkıntı gelmiş." diye gönül alıcı sözlerle onun acısına ortak olursa, musibetine teselli verirse." gönül alıcı sözlerle onun acısına ortak olursa, musibetine teselli verirse."

Fe lehû mislü ecrihî. "O musibete uğrayan insanın kazandığı sevap kadar bir sevap da ona gelir." Fe lehû mislü ecrihî. "O musibete uğrayan insanın kazandığı sevap kadar bir sevap da ona gelir."

Demek ki biz müslümanlar kardeşlerimizin sıkıntılarını görünce teselli de edeceğiz.Demek ki biz müslümanlar kardeşlerimizin sıkıntılarını görünce teselli de edeceğiz. Bu da dilimizle oluyor. İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez, kemiği tırnağı bir işe yaramaz. Bu da dilimizle oluyor. İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez, kemiği tırnağı bir işe yaramaz.

Nesi vardır? Nesi vardır?

Tatlı dili vardır. "Kardeşim, bunlar Allah'tan geliyor." der, teselli eder.Tatlı dili vardır. "Kardeşim, bunlar Allah'tan geliyor." der, teselli eder. Onun da ecir kazanmaya faydası oluyor. Onun da ecir kazanmaya faydası oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri tatlı dilli, güleç yüzlü,Allahu Teâlâ hazretleri bizleri tatlı dilli, güleç yüzlü, müslüman kardeşleriyle kardeşliği canlı canlı, güzel güzel yapan, muhabbetli, hoş halli, uyanık, temiz,müslüman kardeşleriyle kardeşliği canlı canlı, güzel güzel yapan, muhabbetli, hoş halli, uyanık, temiz, has halis müslümanlar eylesin. Etrafına hayrı, bereketi, faydası olanlardan eylesin.has halis müslümanlar eylesin. Etrafına hayrı, bereketi, faydası olanlardan eylesin. Etrafındaki fukaraya, muhtaçlara elini uzatıp onları kanatları altında himaye edipEtrafındaki fukaraya, muhtaçlara elini uzatıp onları kanatları altında himaye edip dünya ve âhiretin hayrını, sevabını, cennetini, cemalini kazananlardan eylesin. dünya ve âhiretin hayrını, sevabını, cennetini, cemalini kazananlardan eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2